Geçmişte statükocu ve egemen sınıfsallık anlayışının yani teamüllerin hâkim olduğu dönemde millet iradesi ile seçilmiş milletin vekiline, bedenine soğuk damga vurulmuş astsubay kimliğinden dolayı, TBMM Savunma Bütçe Komisyonunda üyelik görevi verilmezken Devlet alışılmışın dışında bir anlayışla TSK’da 15 yıl astsubaylık mesleğini onur ve şerefiyle icra etmiş, master yapmış, güvenlikle ilgili doktora tezi hazırlamış kariyer sahibi başarılı bürokrat Dr. Hakan Fidan’ı milli istihbaratın başına müsteşar olarak atanması içte ve dışta karanlık derin güçler tarafından dün olduğu gibi bugün de hazmedilememiş ve de sindirilememiştir.
Universitey of Maryland Universitey College’den yönetim ve siyaset bilimi üzerine yüksek lisans, Bilkent Üniversitesinde uluslararası ilişkiler alanında doktorasını tamamlamış kısa adı TİKA olan Türk işbirliği ve Kalkınma İdaresi başkanlığı sırasında TİKA’nın yurt dışındaki faaliyetleri ile Türk dış politikasına önemli katkılar sunmuştur.
TİKA’dan sonra Başbakanlık Dış Politika ve Uluslararası Güvenlikten Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu üyeliği sırasında İran ile yaşanan uluslararası nükleer kriz sırasında izlediği dış politikalarla Başbakan Erdoğan’ın beğenisini kazanarak 27 Mayıs 2010 tarihinde de MİT Müsteşarı olarak atanmıştır.
Başta ABD, İngiltere ve İsrail olmak üzere ekonomik, siyasal anlamda güçlü olan tüm ülkelerin hızla büyümelerinde istihbarat gizli servisleri önemli mihenk taşı olmuştur.
Günümüzde bölgesel güç olmayı hedefleyen Türkiye, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın İstihbarat konulu tezinde belirttiği; güçlü dış politika ve etkin bir istihbarat için ayrı örgütlenen bir dış istihbarat birimine ihtiyaç duyulmakla beraber ekonomik istihbarata ağırlık verilmelidir. Soğuk Savaş dönemindeki cömert istihbarat paylaşımı artık beklenemez. Tehdit algılamaları paralelinde bölgedeki nükleer çalışmalar öncelikle ele alınmalıdır. Başta PKK olmak üzere terör faaliyetleri ile ilgili özel istihbarat uzmanlık alanları geliştirilmelidir vurgusunu yapmıştır.
Atanması ile gerçekleştirdiği geçmiş yıllarda dış politikada etkin kullanılamayan dış istihbaratın aktif hale getirilmesi MİT, asker ve emniyet üçgeninde paylaşılan iç istihbarat akışının tek merkezli MİT’te toplanması, geçmişte istediği gibi atını oynatan başta İsrail MOSSAD olmak üzere gizli servislerin korkulu rüyası haline gelmiştir.
Yaşanan KCK olayları ile ilişkilendirme, yargılanma, düşürülen uçak krizi ve Uludere gibi konularla karalama kampanyası oluşturularak iktidar üzerinden MİT Müsteşarı Hakan Fidan hedef tahtasına konulmaktadır. Özellikle böcek tartışmasıyla Başbakana karşı güvenlik zafiyeti algısı vurgulanmaktadır.
Her şeyden önce bir ülkede Milli İstihbarat Kurumunun resmi iyi okunmalıdır. Kurumun ülke menfaatleri doğrultusunda legal ve illegal örgütlerin içerisine sızması kurumun doğasındandır.
Son günlerde bazı siyasi çevrelerin MİT’in yapmış olduğu faaliyetlerin kamuoyu ile paylaşılmasının istenmesi talihsizliktir. Hükümet tarafından bilinmesi gereken prensibinden hareketle değerlendirilmesi yapılır, uygun görülen konularda bugün olduğu gibi kamuoyu bilgilendirilir.
Geçmiş yıllarda MİT’in ‘’M’’ harfi telaffuz edilmezken kurum kapısını medya ve basına açmış işlevleri konusunda bilgilendirilmiştir.
Daniş ÇOBAN
Mail: daniscoban@gmail.com
Twitter: @daniscoban