BU BİR SINIFIN BASTIRILMIŞ SESİDİR…
BU BİR SINIFIN YETER ARTIK ÇIĞLIĞIDIR .
Sevgili arkadaşlarım
Yıllardır gereken tüm noktalara ‘bir çok enstrümanları kullanarak‘ SESİMİZLE, ÇIĞLIĞIMIZLA, AYRIMCILIK YAPTIKLARINI, yaklaşımlarının biz ASSUBAYLARI son derece incittiğini ifade ederek “YETER ARTIK BU SESE KULAK VERİN” DEDİK…
Sayın ÖZTAŞ arkadaşımızın Antalya’da gösterdiği tepki, basit bir olay değildir. YILLARIN BİRİKİMİDİR ÜZERİMİZDEKİ!…
UNUTMAYIN YUMURTA MODASI GEÇTİ!…
Her yumurta, yumurta değildir!
Bir iktidara, bir güce karşı fırlatılan yumurta; güçsüzün protesto silahı, ayakkabısıdır; yüreğidir, acısıdır, öfkesidir, bastırılmış sesidir, çığlığıdır belki…
Bir güçsüze, bir yalnıza karşı linçe çeyreği kalmış kalabalığın attığı yumurtalar ise; kuvvetli bir kitlenin, o insanın beynine, kalbine, apış arasına inen copudur, tekmesidir!
Bu sözler Sayın Umur Talu’nun “Her sertlik mertlik değildir” yazısındandır .
Bu tek kişilik protesto, KORONUN OLMASI GEREKEN YERDE YAPILAN BİR SOLO İŞLEVİ DEĞİL MİDİR?.. Bir de bu boyutu ile konuya baktığımızda işin bir başka boyutu karşımıza çıkmıyor mu, ne dersiniz?
SESSİZ ÇOĞUNLUK… ÇARESİZLİK GÖMLEĞİNİ HÂLÂ ÇIKARAMAYANLAR… SİZLER DE SUÇA ORTAKSINIZ…
KONUMUNUZ NE OLURSA OLSUN… KORO YOK ORTADA…
Başarı solo ile gelecek bu böyle görülüyor… BİR KAÇ KÖTÜ ADAM İLE …..
BİR BAŞKA PENCEREDEN BAKALIM;
ORKESTRA bir çok enstrümandan oluşur ve bir orkestra şefi ile yönetilir. DOKSANA YAKIN NOKTADA KONUŞLANMIŞ BÜYÜK GÜÇ OLAN böylesi bir devasa bir topluluğu yönetmek müziğin o inanılmaz ritmini yakalamak ancak gerçek bir MAYESTRO ile olur!
Orkestra şefleri bir spor takımının antrenörü gibidirler. Takımın nasıl oynayacağı, oyuncular arasında uyumun nasıl sağlanacağı antrenmanlarda tespit edilir. Maça çıkınca da asıl iş oyunculara düşer. Kuralları basit olan futbol oyununda bile on bir kişinin ahengi çok önemli iken, son derecede karmaşık eserleri icra eden DOKSANA YAKIN müzisyenin uyumu şüphesiz tartışılmaz.
ŞEFSİZ ORKESTRA…
KORO OLMASI YERDE SOLO YAPIYORUZ, NE DERSİNİZ?
BİZİM ŞEFİMİZ KENDİ ÇALIP KENDİ SÖYLÜYOR, KENDİ DİNLİYOR….. KENDİ KARAR VERİYOR. TEK BAŞINA İKTİDAR. TEK… TEK…
Saygılarımla .
Sn.Ersen GÜRPINAR abiciğim yazınızı çok beğendim elinize sağlık, sizin gibi gerçekleri yazan abilerimiz olduğu sürece tüm haklarımız alacağız,adalet yerini bulacak, herkes bizim haklı olduğumuzu biliyor ama söylemeye korkuyorlar.Boşuna dememişler meyveli ağaç taşlanır. Kendi yakın çevremiz bile bizim maaşımızla uğraşır.Askerlik hizmetindeyken Yedek subay görevi yapan bu hukuk okumuş kişiler,milletvekiller demez mi oyak bizden para kesiyor askerliğim bitsin mahkemeye vereceğim diye,der de onunla uğraşmaz gene bizimle uğraşırlar,demek ki insan oğlunun doğasında var Assubayla uğraşmak.TEMAD Genel Başkanımız Sn.Ahmet KESER bir televizyon programına katılmıştı orada sosyal güvenlik uzmanı Sn.Özgür KAYA bizim haklılığımızı dile getirdi ve dedi ki aslında TSK’ni sivile uyarlayarak Gn.Kur.Bşk.nı şirketin CEO”su düşünün 30 ila 40 bin lira maaş alması lazım,Subay Genel müdür düşünün 10-15 bin lira alması lazım, Assubayı Müdür orta düzey yönetici düşünün 7,5-10 bin lira alması lazım dedi ama biz TSK”leri olarak kendi kendimize zarar veriyoruz. Saygılarımla.
Sevgili kardeşim teşekkürler,yıllar önce yazdığınız HAYALLERİMİ BİLE YAZDIRMADINIZ yazınızda söz verilen iyileştirmeleri beklediğinizi yazmışsınız, hâlâ bekliyoruz. Dediğiniz gibi bazı gafiller her uçurulan balonu bize yeni hak gibi görüyor KİT işçi emeklisi bizim maaşımızın iki mislini alıyor biz aldığımız maaşı söyleyince inanmıyorlar bizi de albaylar kadar maaş alıyor zannediyorlar oysa bize uygulanan tek şey ön yargılı adaletsizlik, inşallah kendileri de adalet bulamazlar…
Sayın Abiciğim bugün bir laf öğrendim. Adı “Ulu divanda hesap vermek.” Sanırım bir sonraki yazımı da bu doğrultuda yazacağım. Ama siz benden önce davrandınız. Bizlerin ümitleriyle oynayanlar nasıl oluyor da oruç tutup namaz kılıyorlar? Nasıl oluyor da müslümanlıktan insanlıktan bahsediyorlar? Ulu divanın kurulacağı günü hiç düşünmeden, çok düşünüyormuş gibi rol yapıyorlar. Bazı okuyup meslek sahibi olmuş ancak histeri krizleriyle hareket eden şahıslar bu ahlaksız politikanın oyununa gelip bize haksız olarak diş biliyorlar. Sizin satırlarınıza müsaadenizle bir ekleme yapmak istiyorum. TEMAD Genel Merkezi çok önemli bir konuda toplumun karşısına çıkmıştır. Bu konuyu bu haliyle bırakmamalıdır. Sayın TEMAD Başkanı sizin bahsettiğiniz bu konuya da iyi değinmelidir. Saygılarımla….
Ersen ağabey böyle dostun varsa düşman arama diye bir söz vardır. Bu kişiler bizi haksız eleştiriyor da kendi içimizde mücadelede ayağımıza çalı dikeni olanlara ne diyeceğiz, esas onlar sorun ama önemli değil biz haklıyız hakkımızı kimse engelleyemeyecek.Şahsınızda tüm meslekdaşlarımın bayramını kutlar esenlikler dilerim.
Sayın Ersen GÜRPINAR kaleminize ve emeğinize sağlık. Bu insanlar nedense kendi çocukları, kardeşleri olan assubayları hazmedemiyorlar. Sivilde kime selam versen maaşını soruyor, bir polise selam versen emekliyim desen hemen maaşını soruyor ve kendileriyle kıyaslıyorlar. Hangi şartlarda görev yaptığımız kimsenin umurunda değil. Kimse imamın, eshotdaki şöforün Aliağa’da çalışanların ve emeklilerinin maaşlarına bakmıyor. Bu kıyaslamayı yapanlara yazıklar olsun, assubayları miletin ağzına sakız yapan en üsttekilere yazıklar olsun.
Önce şu ayrımı yapalım polisle-astsubay aynı statüde değildir,astsubay kıtada tim,kısım,takım,bölük,k.lığı yapar,karargahlarda,kısım –bölüm-kademe amiri vb.le görevler yapar kadro görevi budur,yani amirdir tıpkı karakol amiri gibi, rütbe olarak asb.çavuşken yani mesleğinin ilk yıllarında en az komiser statüsünde görev yapar kıdem aldıkça başkomiser 4.sınıf emniyet amiri 3.sınıf emniyet amiri statüsünde devam eder, yani başçavuş= polis memuru değil ,başçavuş=1.sınıf emniyet amiri yakıştırması statü olarak değerlendirilmelidir,çünkü bir asb asgari en az 30-40 kişilik bir kısım ya da takıma komuta eder,işin özü polis memuru = erat-erbaş statüsünde olabilir ama bu onu hiçbir zaman amir statüsüne çıkarmaz, saygılar.
Merhaba. Siteyi ve yazılarınızı takip ediyorum. Daha önce Erdal Abi (Günşer)’nin bir yazısına (Oyak Zengin Edecek) yaptığım yorumda da belirtmiştim. Bir meslek grubunu hedef alarak ya da hafifseyerek yapılan eleştiri assubay sınıfının mücadelesine katkı sağlamaz, aksine yalnızlaştırır ki hep öyle oldu. Emniyet amirinin yaptığı açıklamaya kızıp eleştirirken, kendinizin verdiği “Mahalle Bekçisinden bile” örneklemesi bir anagram gibi olmuyor mu (tersten okununca da aynı kelime dizisine sahip cümleler) Sizin “Mahalle Bekçileri” ni örnek vererek yaptığınız hak arama mücadelesi aynı ezberi tersinden okumak, aynı ön yargıya düşmek olmuyor mu? Bence aynı ötekileştirme, aynı hafife alma. Şimdi aynı şeyi başka meslek grupları assubaylara yaptığında neden bu kadar öfke, bir bekçi de çıkıp “Başınıza Mahalle Bekçisi kadar taş düşsün” derse, bu lafı nereye koyacağız ya da haklılığımızı mahalle bekçilerine ne kadar anlatacağız. Yok eğer emniyet amirliğinin ya da polis teşkilatının statüsünden bahsedip haklılığınızı savunacaksanız, biz yıllardır aynı statüden dert yanarken bu ne kadar inandırıcı olacak. Hafızai beşer nisyan ile malüldür, ama bazen bazı şeyler hatırlanıyor. Sakın yanlış anlaşılmasın sadece eleştiri, yoksa Ersen Abi ve diğer ağabeylerimizin yaptıkları katkıyı yadsımıyorum, saygılar diliyorum.
—————————————————————
YÖNETİCİ NOTU.
Sn.Selinay Polat,eleştiri mükemmele açılan kapının anahtarıdır, ancak eleştiri yaparken önerinizi yazmamışsınız bu haksızlığı nasıl örnekleneceğini belirtmemişsiniz .
“Mahalle bekçisinden bile” ifadesi kullanılmamış görev koşulları ve sorumluluklara vurgu yapmak mahalle bekçileri ve birçok memurun assubaylardan daha üst kademe ve dereceden göreve başladıkları belirtilmiştir, Ayrıca bir emniyet amiri haksız olarak sizi eleştirirken kendisine yanıtta “assubaylar sizin mahalle bekçinizden daha alt kademeden göreve başlıyor” denmezse adaletsizlik nasıl anlatılacak? Bir bekçinin bizi eleştirmesi (başınıza bekçi kadar taş düşsün diyebilmesi)için bizden daha fazla sorumluluğu,tahsili ve görev koşullarının ağırlığı olması gerekmez mi? Biz eleştirilerimizi bu parametrelere göre yapıyoruz.İyi günler.