TSK’nın bel kemiği ve orta direği astsubayların haklı mücadelelerinde kalemimle yıllardır yanlarındayım. Yanlarında olmaya devam edeceğim.
Emekli Astsubaylar Güç Birliği Platformu adına E. Astsubay Ersen Gürpınar’dan aldığım bir mailde iddialı tespitler var.
Örneğin; “OYAKBANK gecekondu fiyatına satın alındı!” diyor.
Ticarette bir alış varsa aynı zamanda o bir satıştır.
Yani o alış gecekondu fiyatıyla ise alışa sebep olan satış ta gecekondu fiyatıyla anlamına gelmez mi?
Gecekondu fiyatına satın alınan OYAK Bank 2 milyar 600 bin dolara satıldı.
Gürpınar OYAK için başlattıkları bir mail kampanyasını da duyuruyor ve destek istiyor.
Kampanyayı görevdeki ve emekli astsubaylar ile ailelerine, kamuoyuna duyurmak benim boynumun borcu oldu.
Emekli ve görevdeki astsubaylar ile yakınları hemen kampanyaya katılın.
Ayrıca bir eski astsubay olan MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve bir astsubay çocuğu olan Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı da kampanyayı desteklemeye davet ediyorum.
OYAK sorununun çözümündeki esas adres elbette Genelkurmay’dır.
Genelkurmay, yapılan OYAK Kampanyası karşısında nasıl hareket edecek?
Sorunun cevabını 9 Nisan 2012 günü alacağız.
***
İşte o mail ve kampanya:
“Sayın Diker, yazılarınız birçok taşın yerinden oynamasını adaletin gerçekleştirilmesini sağlıyor bu vesile ile tekrar şahsım ve arkadaşlarım adına teşekkürlerimi sunuyorum.
OYAK belli kesim dışında ne yazık ki ordu mensuplarına amaçlanan yardımlarda bulunmamıştır.
E.Asb. Güçbirliği platformu olarak OYAK’taki haklarımız için üyelerimize yazdığımız yazıyı ve mail kampanyası dilekçemizi bilgilerinize sunuyorum.
Bunu siz lütfedip duyurursanız TSK ailesine büyük yardımınız olacaktır.
En içten dileklerimle saygılar sunuyorum
***
Değerli Meslektaşlarımız,
OYAK konusunda ‘kendilerine imtiyaz tanınan üyeler dışında‘ hiç bir personelin mutlu olmadığını biliyoruz. OYAK, bir yardımlaşma kurumudur.
Kurum kendi sitesinde misyon ve gayelerini açıklarken “205 sayılı yasa ile OYAK üyelerine T.C. Anayasasının öngördüğü Sosyal Güvenlik Sistemi dışında güvenceler sağlamak” olarak belirtmektedir. Genel Müdür ise yaptığı açıklamalar da “OYAK’ın işinin üyelerinin yarınlarını garanti altına almak olduğu“nu belirtmektedir!
Peki bu amaç ve görevlerin gerçekleştiğini söyleyebilir miyiz?
Elbette HAYIR.
OYAK, 1961 yılında kuruldu. O tarihteki ağabeylerimiz kurumun ilk temelini attılar.
Kurum yıllar içerisinde büyüyerek dev bir holding halini aldı.
Her yeni emekli üye bir öncekinden daha avantajlı oldu.
Oysa hepimiz aynı şartlarda kuruma üye olduk!
OYAK, bizlerin aidatları ile kurduğu şirketlerin gelirlerinin tamamını bizlere yansıtmadı.
Büyük bölümünü yeni iştirakler için kullandı (büyümesi için bu gerekli idi).
Bu nedenle, tüm kurum iştiraklerinde haklarımız vardır.
Bugün kurumda olan üyeler bu sistemi savunabilirler ama yarın onlar veya mirasçılarının da şikayette bulunmaları kaçınılmazdır.
Nemalandırma belli bir sistemle değil, şansa dayalı yürütülmektedir.
Örneğin, OYAK Bank bir gecekondu fiyatına satın alınırken sistemde olan üyeler, 2006 yılında kurumdan ilişiğini kesmiş ise 2007 yılında satılıp gelirden elde edilen %50 nemadan yararlanamamışlardır!
Yine aynı şekilde OYAK satışından nema alan üye ileride OYAK RENAULT veya ERDEMİR satıldığında sistemde değilse bunun nemasından yararlanamayacaktır.
Bu durumda; OYAK sosyal güvenlik kuruluşu değil, bir lotarya kuruluşu durumundadır.
Bugün OYAK üyelerinin brüt maaşlarından her ay %10 aidat almaktadır ve kazanımları bellidir.
Mevcut diğer birçok yardımlaşma sandığı (örneğin Merkez Bankası, İş Bankası ) üyelerine aldıkları emekli maaşından fazla maaş bağlamaktadır.
Aynı birikimi bir emeklilik fonunda değerlendirsek, kazancımızın daha fazla olacağı kesindir.
Haklı taleplerimizin karşılanmasını sağlamayıp kurumumuzu yıpratmayı amaçlayan çevrelere izin verilmemesini sağlamak kararlılığındayız.
Sonuç olarak; kuruluşundan itibaren kurumun öz varlıklarında hakkı olan üyelere katılımları nispetinde hisse senedi verilmeli, dileyen arkadaşlarımız birikimlerini ayrıca kurumda değerlendirmelidir.
Kurum iştiraklerinde himaye ve iltiması önlemek için kesinlikle emekli TSK mensubu görevlendirilmemeli, kurumun iştiraklerinin yönetim ve denetim kurullarında belli kriterlere göre üye sayısı ile orantılı görevlendirme yapılarak kurumumuzun yönetiminde söz sahibi olmamız sağlanmalıdır.
Bu hususların temini için, 9 Nisan’da toplanacak OYAK Genel Kurulu’nda değerlendirmek üzere, aşağıdaki metni OYAK ve Genelkurmay Başkanlığı’na göndererek taleplerimizin karşılanmasını sağlayacağız.
Vereceğiniz destek için teşekkür ediyoruz.
Sevgi ve saygılarımızla.
SİTE YÖNETİMİ
***
Dilekçe örneği:
ORDU YARDIMLAŞMA KURUMU YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞINA A N K A R A
1961 yılında 205 sayılı yasa ile TSK mensuplarına sosyal yardım amacı ile kurulmuş OYAK‘ın görevi “T.C. Anayasasının öngördüğü sosyal güvenlik kapsamında ve ana sosyal güvenlik kurumundan (SGK) ayrı olarak üyelerine güvenceler sağlamak” olarak belirtilmiş, Genel Müdür’ün açıklamalarında ise kurumun işinin “üyelerin yarınlarını garanti altına almak” olduğu söylenmiştir.
Ne yazık ki, kurum bu görevini tüm üyelere adil ve eşit bir şekilde yerine getirememiştir !
1961 yılında 65.000 üye ile kurulan Oyak’ın üye sayısı 2010 yılında 250 bine ulaşmıştır. Küçük bir şirket olarak faaliyete başlayan Oyak, üye sayısı ile birlikte büyümüş ve bugün Türkiye’nin sayılı holdingleri arasına girmiştir.
Bu duruma paralel olarak; yıllara göre yapılan ödemeler bir önceki döneme göre haksızlıklar içermektedir. Aynı şartlar ve sürede kuruma üye olanlar arasında yıllara göre nemalarda büyük farklılıklar oluşmuştur!
Örneğin; bir gecekondu fiyatına banka satın alınmış ve sonrasında önemli sayılabilecek bir kârla satılmıştır. Kurumun gelişmesine ve o bankayı satın alabilecek güce kavuşmasına yıllarca katkı sağlayan bir üye, sistemden bankanın satıldığı tarihten bir yıl önce (2006 yılında) ayrıldı ise satıştan elde edilen kâr olan % 50 nemadan yararlanamamıştır. Banka 2008 yılında satılmış olsaydı, bu sefer de 2007 yılında yararlanmış ve ayrılmış olan aynı üye, yüksek nemadan yararlanamayacaktı!
Bankanın satıldığı 2007 yılından önce emekli olan bir üyenin “benim zamanımda OYAK RENAULT satılmadıysa, ben kendimi şanssız mı hissetmeliyim?” sorusuna verilecek yasal bir yanıt yoktur. “OYAK, bir yardımlaşma kurumu mu yoksa bir lotarya kuruluşu mudur?” sorusu üyeler tarafından sorulmaktadır.
Kurumun en güçlü iştiraklerinden olan Erdemir’in satın alınmasına sistemde olanlar katkı sağlamıştır. Bunlar bu yıl sistemden ayrılmış olsalar ve Erdemir 1-2 yıl sonra satılmış olsa elde edilecek nemadan yararlanamayacaklardır! Bunun adalete, eşitliğe ve kurumun amaçlarına uygun olduğunu söylemek mümkün müdür ?..
1993 yılında kurum üyeliği 21 yıl olan bir emekli assubay dolar bazında 2650 dolar, 1998 yılında emekli olan 26 yıllık bir assubay ortalama 4.000 dolar emekli ikramiyesi alırken, bugün emekli olan ve 21 yıllık üyeliği bulunan bir assubay 62.000 dolar almaktadır. Bu durumda, bugün sisteme giren bir assubay 20 yıl sonra asgari 100.000 dolar alacaktır. Aynı süre ve şartlarda kuruma üye olup, şu an sistemde bulunan 1970 mezunu ile 1980 mezunu personel arasında büyük farklılıklar vardır. Bunu hangi değer yargısı ile haklı gösterebilirsiniz?
Bu örneklerden de görüldüğü gibi, kurum üyelerine eşit ve adil davranmamaktadır. Bugün Oyak kadar aidat almayan bir çok kurumun yardımlaşma sandıkları üyelerine aylıklarından fazla maaş vermektedir. Yine aynı şekilde, emeklilik fonlarının getirileri Oyak’tan fazla olmaktadır.
Kurumumuzun tüzel kişiliğine saygılıyız. Bu konuda yapılan menfi çalışmaların hep karşısında olduk. Ancak, kurumumuzun da bizlere sahip çıkmasını istiyoruz.
Bu adaletsizliklerin giderilmesine yönelik taleplerimiz şunlardır:
1.Kurum varlıklarının oluşumunda, kuruluşundan itibaren yer almış tüm üyelerin hakları vardır. OYAK adil bir sisteme geçmek için öncelikle ‘kendi bilançosunda ayırdığı gibi‘ OYAK ve İŞTİRAKLER sistemini hayata geçirmelidir. OYAK’tan ayrılan bir üye iştiraklerden de ayrılmış sayılmalıdır. O kişiye, çalıştığı dönemdeki iştiraklerin özvarlıklarının ulaştığı boyut kadar hisse senedi verilmelidir.
Hisse senedi konusunda örnek vermek gerekirse; kişi göreve başlayıp kuruma üye olduğu tarihte kurumun özkaynağının 12 Milyar TL. olduğunu varsayalım. O kişi 25 yıl sonra emekli olurken özkaynak 25 Milyar TL’ ye ulaşmış ise, OYAK o üyeye aradaki 13 milyar TL.’lik farkı, özvarlığın son bilanço tarihindeki personel sayısı ile katılım oranını dikkate alarak çıkan sonuca göre hisse senedi olarak vermelidir. Bu hesabın yapılması, uzmanlar ve mali müşavirler tarafından oluşturulacak bir sistemle mümkündür. Dileyen üye birikimlerini yine EMS ve BDES’ de değerlendirebilir.
2.OYAK iştiraklerinde hiç bir emekli personel çalıştırılmamalıdır. Bu konu hassastır ki, beraberinde himayecilik ve iltiması getirir. Karşılığı yüksek bir yapılanma için, piyasa kurallarına uygun idareci ve personel alımından asla taviz verilmemelidir. Kurumun sahipleri olan üyeler ise, sayıları ile orantılı olarak şirketlerin yönetim ve denetim kurullarında görevlendirilmelidir.
3.”Üye menfaatine” denilerek mevzuat değişikliği ile BDES üyelerinin sistemden çıkışına izin verildiğine göre, çeşitli nedenlerle EMS sistemine girememiş, fakat bu konuda istekli olan üyelere yeni bir imkan sağlanmasını da arz ve talep ediyorum.
Saygılarımla.
NOT: Bu dilekçenin bir nüshası gereğinin yapılmasına katkı sağlaması amacıyla Genelkurmay Başkanlığına bilgi olarak sunulmuştur.
Adı ve Soyadı :
Snf.ve Rütbesi :
***
OYAKBANK:
***
OYAK’ ta yapılacak bir yeni düzenlemeden elbette üye olan subaylar ve generaller de faydalanacak.
Yani astsubayların verdiği mücadele sadece kendileri için değil herkes için bir umuttur.
Zamanın eskitemediği bir en güzel söz’ le son noktayı koymak istiyorum.
“ Haksızlık önünde eğilmeyiniz, o zaman hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz.” Hz. ALİ
Tevfik DİKER / Rotahaber
tevfikdiker@gmail.com
20.03.2012
Kaynak:
http://haber.rotahaber.com/genelkurmay-ve-oyak-kampanyasi/255961
Vatan,bayrak,sancak,millet uğruna ölmeyi bilmiş bu insanlara bu kadar haksızlığı reva görenleri Allaha havale ediyorum.Kendi kurumu tarafından bu kadar dışlanan bir meslek dünyada ne görülmüş ne de duyulmuştur.Tarih bunu yazacaktır.
[b]”Assubaylar olmadan bırakın ordunun savaşmasını asker karnını doyuramaz”[/b]Bunu komuta heyeti bilmiyor mu? Elbette biliyor, ama ön yargılar ruhlarına genlerine işlemiş. Nedir bu korku,bu tahakküm biz Yunan ordusunun assubayları mıyız? Hiyerarşiye saygı içinde sadece adalet istiyoruz,bunu esirgemek adaletsizlikten öte vicdansızlıktır. Size intiharlarla bile haksızlığımızı anlatamadık, bu ölüm orucunun vebali boynunuzda bir adaletsizlik yaftası olarak kalacaktır.Esirgediğiniz adalet bir gün size de gerekecektir.
İşin bu noktalara kadar taşınmasında dahli olan herkesin, bir an önce aklını başına almasını diliyorum. TEMAD, beklenen eylem kararını sert bir eylemi tercih ederek deklare etmiştir. Şahsen, bu konuda yaşanabilecek bir ölümü, hatta kalıcı bir sağlık bozukluğunu, alacağım 1 kuruş zamma tercih etmem.
Ölüm orucunu bugüne kadar hak aramak adına hiçbir STK tercih etmemiştir. Site yönetiminin dediği gibi bu muhtemelen açlık grevi olsa bile son çare olmalıydı daha önce farklı eylemler tercih edilmeliydi. Eyleme karşı değilim beni bu yüzden yargılayacaklardan daha fazla mücadele adamıyım ama akıllı sonuca giden kararlar alınmasını tercih ederdim.Mutlaka başta genelmerkez yönetimi eylemi başlatacaktır bizde destek veririz. Assubay toplumuna hayırlar getirsin
Yerinde bir karar. Tamamen destekliyorum. Şu ana kadar haklarımız teslim edilmeliydi , fakat sürekli oyaladılar , çalışmalar devam ediyor dediler… Ne hikmetse bu çalışmalar bir türlü sonuçlandırılamadı. Bir TEMAD üyesi olarak üzerime düşen görevi heyecan ve memnuniyetle yerine getirmeye hazırım. Eylemenin en kısa zamanda sonuç getirmesi dileğiyle…
Dernegimiz Temad’ın aldıgı bu karar önemlidir. Ancak zamanlamanın yine dernegimiz tarafından yanlış oldugu düşünscesindeyim. Genelkurmayın gectigimiz günlerdeki bu toplantısında 260 katılımcılar ile neler konuşulmuş,neler ifade edilmiş bunu tam bilmeden böyle bir zamanlama ile hata yapıldıgının düşüncesindeyim. Acaba bu arkadaşlarımıza temad ve genelkurmay başkanlıgı arasındaki bu atılan köprülerin bir degerlendirilmesi yapılmış mıdır. Bu konuların katılımcılardan ögrenmek ve bir degerlendirme yapmak şart olmuştur.
Ben böylesi durumlarda kendi camiamızın verdiği tepkiye çok önem veririm. Görüyorum ki ÖLÜM ORUCU söylemi camiada soğuk duş etkisi yapmıştır. O halde TEMAD Genel Merkezi bu konudaki kararından vazgeçmelidir. Çünkü çok sebebi vardır. Bir kaç tanesini ben söyleyeyim.
1- Ölüm orucu medyada tepki çekebilir ancak sebebi ile kıyaslama yapıldığında biraz ağır duruyor.
2- Bu tür bir eylem gerçekten birbirine çok iyi kenetlenmiş ve inanmış örgütlenmeler için geçerli olabilir. Ancak üzülerek söylüyorum ki, bu sitede çok daha önemsiz konular 24 saat içinde 6000-8000 rakamlarına kadar okuyucu tarafından tıklanırken bu başlık camia tarafından ilgi çekici bulunmamış. Şu ana kadar 1215 kişi… Ayrıca bu durum olağanüstü bir durumdur. Bırakın daha fazla kişinin sosyal paylaşım yapmasını, yorum yapanlar bile susmuştur.
3- Şubelerin durumu içler acısı iken, böyle bir kararı alabilecek şube sayısı bir elin parmaklarını bile geçemeyecek iken Genel Merkezin bu kararının şakşakçılıktan öteye gitmeyen bir destek bulacağı aşikardır.
Siz daha fazla şeyler ekleyebilirsiniz. Ancak lütfen beni grev kırıcılıkla suçlamayın. Sadece sorunlarımızın blöf yaparak veya bu uğurda ölüm trajedileri yaşayarak çözülemeyeceği kanaatindeyim. Şu an duruşları için Genel Merkeze hayran olanlara, destekleyenlere ve “hadi aslanlarım” biz arkanızdayız diyenlere söyleyeceğim tek kelime var. Biraz gazdan ayağınızı çekin. Daha önce yapılabilecek bir sürü eylem var. Mücadele Genel Merkezimizin tekelinde değil. Buyrun.. Yollara düşelim. Şubeler acaba Ankara’ya doğru kaç kişiyi yollara düşürebilecek? Gerçek eylem budur. Saygılarımla…
[b]Saygıdeğer Meslektaşlarımız
Eylemlerin en büyüğü AÇLIK GREVİ ve ÖLÜM ORUCUDUR, ikisinin arasındaki farkı yazımızda belirttik, muhtemelen eylemin en uç noktası olan Ölüm orucu yerine süreyi biraz daha uzatan Açlık grevi olabileceğini düşünerek tashih edilebileceğini belirtmiştik. Sitemiz sözcüsü Sn.Gürpınar TEMAD Gn.Bşk.Yrdc Sn.Yüksel BİNİCİ ile yaptığı görüşmede ÖLÜM ORUCU KARARININ SONUÇLARI DÜŞÜNÜLEREK ALINDIĞINI VE KARARLILIKLA GENEL MERKEZ’DEN BAŞLAYIP GELİŞMELERE GÖRE YURDA YAYILACAĞI BİLGİSİNİ ALMIŞTIR. ASSUBAY TOPLUMUNA HAYIRLI OLMASINI DİLİYORUZ [/b]
Gen.kur.bşk.lığı assubayları, sorunları dinleyip, çözmek için değil,aba altında sopa göstermek için toplamış,camiayı bu duruma düşürenleri allaha havale ediyorum,saygılarımla.
Bu siteyi yıllardır takip etmekteyim. Yayınlanan her yazı benim nazarımda yeri tarif edilemez doğrulukta ve güzelliktedir. Bazılarını gözüm dolarak duygu dolu, bazılarını gülerek ve bazılarını da malum zihniyete daha da öfkelenerek, yaşadığım olumsuzlukları yeniden yaşayarak kinle, nefretle okudum. Son geldiğimiz noktada benim duygularım:
1.Kast sb dan dost olmaz.
2.Kurum başından ve baş kurumlardan adalet beklenmez. Çünkü bu adamlar ve zihniyet bizleri çaycı ve bacak olarak görmektedirler.
3.Atatürk’ün komutan ve lider tarifleri başkurum ve diğer kurumları tarafından bilinmemektedir. Zaten onlar bunu anlayamazlar.
4.Meslek grubumuzun emekli maaşının şu an itibarıyla 3000 tl. nin altında olmaması gerekmektedir. Emekli maaşıyla çocuklarını yüksek lisans ve üniversite eğitimi aldırmaya çalışan binlerce emeklisi bulunmaktadır. Bizler bacak ve çaycıysak çocuklarımızda mı bacak ve çaycı olmak zorunda ? Bu nasıl bir zihniyet?
5.Meslek grubumuza yıllardır bu haksızlıkları yapanlara ayakta olduğum zaman diliminde her aklıma geldiğinde, kasetleri yayınlanan malum şahıs gibi beddua etmekteyim.
6.Kendi tabirleriyle kurum başına ve baş kurumlara memur olmaları nedeniyle ‘’kendi sözleri ve basın açıklamalarıdır’’ malum zihniyetin temsilcileri de öncesinde onbaşı bile olamaz veya onbaşı rütbesiyle eş gördüğü anlamındaki açıklamaları karşılığında konu yargıya intikal etmiş. Mahkeme, yanlış hatırlamıyorsam ‘’savcılık’’ kovuşturmaya yer yoktur kararı vermiştir. Bu zihniyetin sahiplerine, benim görev yaptığım ORDUDA, görev yaptığım birlikte olsalardı ben bunlara ve bu zihniyettekilere silah bile vermezdim. Olsa olsa tuvaletçi veya bulaşıkçı hadi bilemedin belki meydancı yapardım.
7.Sonuç olarak Assb.lık mesleği ve Assb.lar yıllardır idareci kurum memurları tarafından köle olarak görüldüğünden ve davranıldığından, intiharlara sebep olunduğundan insanlık onuru adına TSK’den derhal kaldırılmalıdır. Kendi tabirleriyle bu kurum başları, kendilerine ’’aldıkları tazminatlarla’’ Japonya’dan olabilir, mazlum karakterine sahip çaycı ve bacak yerine de kullanabilecekleri robotlar edinebilirler. Saygılarımla.
ÇAĞDAŞ YAŞAMDA İNSANLARIN HAKLARI GEREK BİRLEŞMİŞ MİLLER İNSAN HAKLARI BİLGİRGESİNDE, GEREKSE AVRUPA HAKLARI SÖZLEŞMELERİNDE, YAZILI STATÜ HALİNE GETİRİLMİŞ.
ÜLKEMİZ DE, BU OLGULARI KABULLENİP YASALAŞTIRMIŞ OLUP, MEVZUATI İÇİNE DAHİL ETMİŞTİR.
TÜM BU OLGULARIN, EŞİTLİK KAVRAMINDA UYGULAMA OLANAGINI, BEKLEMEKTEDİR.
CAM, ÇOK HASSAS BİR MADENDİR.
İNSAN ONURU İLE CAM BENZERLİK KONUMUNDADIR.
CAM NASIL, ELDEN VE İTİBARDAN DÜŞER DE KIRILIRSA…
İNSAN ONURU DA. HAK ETTİĞİ İTİBARDAN, DÜŞERSE,
HAK ETTİKLERİNİN, VERİLMEDİĞİNE KIRILIR, VE KÜSKÜNLÜK BELİRTİLERNİ SUNMA İÇİN YÖNTEM ARAR VE SONUÇTA MUTLAKA BULUR.
ÇAĞDAŞ DÜŞÜNCENİN, TEMEL GAYESİ.
CAM BENZELİĞİNDEKİ İNSAN ONURUNU KIRMAMAKTIR.
BEKLENTİ BUDUR.
ASTSUBAY HAKLARINI KAZANILMASI DOĞRULTUSUNDA GENEL MERKEZİMİZİN SAYIN YÖNETİCİLERİNİN ALMIŞ OLDUKLARI TÜM KARARLARINI DESTEKLEMEKTEYİZ.
TÜM OLGULARIN EMEKLİ ARKADAŞLARIMIZIN SIKINTILARINDAN SOYUTLANMA İÇİN YAPILDIĞI GERÇEKTİR.
ALINAN EYLEM KARARLARI, ETKİNLİK ETKİSİ BAKIMINDAN SIRALAMALI OLMASI, UYGULAMANIN TAKİP EDİLEREK ETKİ TEPKİ PRENSİPLERİ İÇERİĞNDE OLMASI İSTENEN SONUÇLARA ULAŞIM GAYELİDİR.
YORUM YAPAN, BAZI ARKADAŞLARIMIZIN, FİKİRLERİNİN, ÖNERİLERİNİN YERİNDELİKLERİ BAKIMINDAN ELBETTE DİKATE ALINMASI UYGUNLUĞUNA KATILANLARDANIM.
ÖRNEĞİN : SAYIN ATİLLA ABAYLI’NIN ZAMANLAMA, EYLEMLERİN ETKİNLİĞİNDE ÖNEMLİ BİR FAKTÖR OLDUĞU SONUÇLARA ETKİSİ BAKIMINDAN KAÇINILMAZDIR.
YİNE FARKLI BİR YORUM.SAYIN ERDAL GÜNŞER’İN,— EYLEM SONUÇLARI VE OLUŞACAK TEPKİLER, EYLEMİN DAHA ÇOK YAYIN, RESMİ TOPLANTILAR ŞEKLİNDEKİ UYGULAMALAR.
BAŞLANGIÇTA. BÜYÜK TOPLANTI SALONLARIN DA.YASAL İZİN ALINARAK YASAL ORTAMDA.DEVLET RİCALİ.BASIN, TBMM. ÜYELERİ DAVET EDİLİP, SORUNLARIMIZI İZMİR, BALIKESİR, İSTANBUL TOPLANTILARI BENZERLİĞİNDE, SORUNLARIMIZI, REVA GÖRÜLEN HAKSIZLIKLARI ANLATIP TANITIMIMIZI YAPMALI, DENENMELİ İDİ BENCE. EN AĞIR ETKİNLİKLER EN SONA BIRAKILMALI İDİ. SAYGILARIMLA.
Aziz dostlar; bakın şimdi,ama öyle ama böyle,eksiği ile fazlasıyla,bilerek, bilmeyerek,doğru veya yanlış.(1915 de enver paşa 95 bin kişinin öleceğini bilseydi askeri ölüme götürür müydü?) verilmiş bir karardan geri atılmış bir adımı topluma nasıl anlatırız,kararlılığımızı nasıl izah ederiz? Keşke bu kararı verirken herkesi haberdar edip ortak bir görüş sergiledikten sonra ortak kararı topluma lanse etseydik,bu da bizde bir tecrübe olsun diyelim ve yolumuzdan dönmeyelim diyorum.Umudum o dur ki: hükümet ve yetkili kurumlar bu vahim girişim başlamadan bir hal çaresi teklifinde bulunurlar.
ARTIK SÖZÜN BİTTİĞİ YERDEYİZ!!
UMARIM BU EYLEM, BİR ÖLÜM OLMADAN, HATTA DAHA BAŞLAMADAN “GENELKURMAY VE HÜKÜMETİN ORTAKLAŞA ÇALIŞMASI” İLE BİR ÇÖZÜM BULUNARAK SON BULUR??
BENİM ÜLKEM, BENİM ORDUM “BÖYLESİNE HAKLI BİR NEDENLE YAPILAN BİR EYLEM” YÜZÜNDEN TÜM DÜNYADA UTANÇ İÇİNDE KALMAMALIDIR.
UNUTULMASIN Kİ ASSUBAYLAR İYİ MAAŞ/LÜKS HAYAT İSTEMİYORLAR. 21 YY’DA HAKETTİKLERİ ADALETİ İSTİYORLAR.
ÖZETLE:
ONLAR, “NİMET/KÜLFET PAYLAŞIMINDA” BİREBİR EŞİTLİK DEĞİL, HAKKNİYET ÖLÇÜLERİNDE “SOSYAL ADALET” İSTİYORLAR.
Genelmerkez yönetimi eylemi önce kendileri başlatacak olsa bile çok cesur ve ağır bir karar almışlar birtek arkadaşım zarar görürse ben de o hakları istemiyorum
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE ÇALIŞAN İŞÇİLERİN BİR SUBAYDAN FAZLA MAAŞ ALMASINI, DAHA AZ SORUMLULUK ALMASINI İÇİNE SİNDİREN SUBAYLAR ASTSUBAYLARIN HAKLI İSTEKLERİNİN KARŞISINDA NEDEN KALE OLMA ÇABASINI GÜDÜYOR ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL.
CELAL ELBİR AMAÇ SADECE ÜÇ KURUŞLUK İYİLEŞTİRME DEĞİLDİR. LÜTFEN BU ONUR MÜCADELESİDİR. STATÜNÜN TANINMASI, HAKKANİYETLE SAVUNULMASIDIR. ADALET İSTEĞİDİR, ÖTEKİLEŞTİRMENİ,ÖNÜNE SET KOYMAKTIR. HA SİZ ÜÇ KURUŞUN PEŞİNDEYSENİZ HÜKÜMETİ ALKIŞLAYIN BEKÇİYE VERDİĞİ 100 TL. Yİ SİZEDE VERDİ. ONURLU BİR MÜCADELE İÇİN GEREKİRSE ÖLÜNECEKTİR. ONURLU BİR ŞEKİLDE ÖLMEK ONURSUZCA YAŞAMAKTAN BİN KAT DAHA İYİDİR.
——————————————————–
Sn.Topkaya
Her arkadaşımızın konuya yaklaşımı farklı olabilir.Sn.Elbir bir tek arkadaşının zarar görmesi halinde alacağı zammı içine sindiremeyeceğini ifade etmek istemiştir, statünüz tanınmadan, adalet gerçekleşmeden zaten zam almamız mümkün olamaz. Ayrıca sosyal,ekonomik ve insani haklarımızın gasp edilmiş olması bizi onursuz yapmaz. Vatan uğruna olmadıktan sonra hiçbir ölümü onaylamamız mümkün değildir.Kimsenin şüphesi olmasın biz haklıyız ve mutlaka adaletin gerçekleşmesini sağlayacağız.
Memleket savunması görevini üstlenen,milleti GÖZ BEBEĞİ SİLAHLI KUVVETLERİNİN BEL KEMİĞİ,ASSUBAY ZÜMRESİ,ÇALIŞANI VE EMEKLİSİ İLE HOŞNUTSUZLUĞUNU VE MARUZ KALDIĞI KANUNSUZLUKLARA KARŞI İSYAN ETMEYİP DE ÖLÜM ORUCUNA KARAR VERMİŞLERSE, BU KONU ÇOK ÖNEMLİ VE ÜZERİNDE BİR SANİYE BİLE DÜŞÜNMEDEN YETKİLİLERİN BİR AN EVVEL TEDBİR ALMALARI GEREKİR.BU ÇOK ÖNEMLİ EYLEM SONUCUNDA ZARAR GÖRECEK KURUM, KESİNLİKLE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ VE HÜKÜMET OLACAKTIR.BUNU DA GÖZE ALMAYA HİÇ KİMSENİN HAKKI YOKTUR.
Sayın Topkaya, Celal Elbir arkadaşımız, burada terazinin haklı tarafındadır, yaşamanın güzelliğini vurgulamaktadır. ÖLME BİR SONDUR. Olanaklara kavuşşan bile kullanamayacak olduktan sonra niye yarar, önemli olan mücadele elbette yaşayarak, görerek sonuçları kullanmaktır önemli olan.
“Yaşam Hakkı Kutsaldır”
Bu Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği temel yasalardan, ilkelerden biridir.
Yaşam Hakkı suçlu-suçsuz, derisinin rengi, inançları, ırkı, milliyeti, cinsiyeti, yaşı ne olursa olsun herkes için geçerli evrensel bir kuraldır.
Bu güne kadar bu kurala itiraz eden de olmamıştır.
Tüm semavi dinler ve belli başlı inanç gurupları için de aynı kural söz konusudur…
İnsanın kendi yaşamına kıyması da tüm inançlara göre kabul edilemez.
Ve insan, içgüdüsel olarak kendi yaşamını koruma refleksine sahiptir. Ölümü istemez, direnir.
Peki, insan kaç para için canına kıyar?
Sokağa çıkıp bin kişiye sorsanız bu soruyu, 999 kişi para için cana kıyılır mı diyecektir. Gerçekten para için insan kendi canına kıyar mı?
Kıyabilir mi?
Hele ellisini geçmiş, geride kaç şubat daha kaldığını bilmeyen, ama fazla da zamanı kalmadığını bilen insanlar için zaman daha da kıymetli değil midir?
Öyleyse neden?
Yukarıdaki satırlar eylem kararını “üç kuruş için canlarına kıyacaklar” şeklinde algılayan, basit düşünen, algı yoksunu, empati özürlü, sığ düşünceli insanlar için.
Bu bir “para” sorunu değildir.
Bu bir onur, bu bir haysiyet, bu bir toplumun yıllarca sesini duyuramayışına başkaldırı sorunudur.
Bu arkadaşlar eylemin en zorunu seçiyorlar. Her yıl onlarca meslektaşımızın -kim bilir hangi koşullar altında- silahı başına dayayarak tetiği çekmesi kadar basit de değil.
Yavaş yavaş gelen ölümü seçiyorlar.
Acı içinde ölümü seçiyorlar.
“Ölüm orucu”
Böyle bir eylemi desteklemek, insani açıdan mümkün değil.
Başka çare kalmamışsa, başka çıkar yol bırakılmamışsa…!
Bu güne kadar cefakar toplumumuzun sesini duymayanlar, herhalde ölümler için “bir kaç emekli maaşını az ödeyeceğiz” diye sevineceklerdir.
Yüzleri kızaracak mıdır, sanmam!