1968 yılında Ankara’da doğmuştur. Kara Kuvvetleri Muhabere Okulu (1986) ve Kara Kuvvetleri Dil Okulu mezunudur. Evlidir. Akademik tahsilinin büyük kısmını TSK’daki görevi esnasında yapmıştır. Almanya’da bulunan NATO Süratli Reaksiyon Kolordusu İstihbarat ve Harekat Başkanlığı’nda yurtdışı görevde bulunmuştur. Bu dönemde, University of Maryland University College’dan Siyaset ve Yönetim Bilimi alanında lisans dereceleri, yurda döndükten sonra Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden yüksek lisans ve doktora dereceleri almıştır.
TSK’daki astsubaylık görevinden mecburi hizmetini müteakip istifa etmiş, daha sonra Büyükelçilik Siyasi ve Ekonomik Danışmanlığı, Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi (TİKA) Başkanlığı, Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı (Dış politika ve uluslararası güvenlikten sorumlu) görevlerinin yanısıra Başbakanlık Özel Temsilciliği de yapmıştır.
Bu görevlere paralel olarak, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu Üyeliği, Birleşmiş Milletler Kalkınma İşbirliği Platformu Danışma Kurulu Üyeliği, Ahmet Yesevi Türk-Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği, Yunus Emre Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği ve OYAK Genel Kurul Üyeliği yapmıştır.
Uluslararası güvenlik, uluslararası kalkınma ve Türk Dış Politikası konularında akademik çalışmalarda bulunmuştur. Hacettepe ve Bilkent üniversitelerinde yarı zamanlı olarak uluslararası ilişkiler alanında dersler vermiştir.
Kısa bir süre MİT Müsteşar Yardımcılığı görevinin ardından, 27.05.2010 tarihinde MİT Müsteşarı olarak atanmıştır.
İsmail abi, sanırım birilerinin keyfini kaçırıyor, onun için de rahatsız edici gözüküyor.
Arkadaşlar yorum yaparken birazcık izan ve ölçüyü kaçırmayalım ki kendimize güldürmeyelim.Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım.Ayaklarımız yere sağlam bassın ki ufak bir dokunuşla yerle yeksan olmayalım.”
Bu tür yorumların ne kadar yersiz olduğunun siz de farkındasınızdır herhalde. Bu tür yorumlar bizi bir yere ulaştırmaz bilakis uzaklaştırır.Sevgilerimle.
“BİLGİLİ OLAN İNSAN DİPLOMALI OLAN DEĞİL,BİLDİKLERİNİ YAPTIKLARI İLE İSPATLAYANDIR.”
İSTEDİĞİN KADAR DİPLOMA VEYA ÜNVAN SAHİBİ OL HER HANGİ BİR ŞEY ÜRETEMİYOR VE İNSANLIĞIN HİZMETİNE SUNAMIYORSAN O DİPLOMALARIN DA ÜNVANLARIN DA HİÇ BİR DEĞERİ YOKTUR SADECE BİR KAĞIT PARÇASIDIR.
Bizlere 1/4 derecesinin verilmemesinin nedenlerinden birinin de manevi baskı altında tutmak, sindirmek ve kendilerince küçük görmek olduğunu düşünüyorum. 1/4 derecesinin verilmemesinde en önemli rol Gnkur.Bşk.lığındadır. Yine bana göre gerek kuvvet komutanlıkları, gerekse Genkur.Bşk.lığındaki bu işin proje subayları paşalarımızı yanlış bilgilendirdikleri için görevdeyken emrimizdeki sivil memurun aldığı 1/4 derecesini bizler alamıyoruz.
Bunun sebebi kanunlarımızın hukuka aykırı ve çağımıza uygun olmamasından olabilir mi acaba?
Evet aynen öyle.Ayrıca kanun teklifini yapan zihniyet hukuka aykırılığı ve çağa uygunsuz davranmayı devam ettirmekle sürecin devamında azimli olduğunu göstermiştir.Bizlerin de bu azimden daha çok azim içinde olmamız mecburidir.
Takipteyim.
Saygıdeğer arkadaşlarım bizim mahalle bekçilerinden daha alt kademeden göreve başlatılarak 1/4 kademeye yükseltilmememizin tek nedeni ön yargıdır. Yüksek okul bitiren asb.lara verilen üst derecenin iptali için Anayasa mahkemesine başvurulurken “assubayın emsali subaydır” diyeceksiniz, oyun tutmayınca bu kez AYİM assubayın emsali devlet memurudur kararı verecek !.. Peki bizim emsalimiz devlet memuru ise neden MYO mezunu mahalle bekçileri,ziraat ev ekonomistleri dahil birçok devlet memuru 9/2’den göreve başlayıp 1/4’üne yükselirken assubaylar bu haktan mahrum ediliyor? Kimse bu haksızlığı hiyerarşi kılıfına sokmaya kalkmasın iç dengelerden bahsetmesin ve bizi deve kuşu misali canı ne isterse o kategoriye sokmaya çalışmasın…
Sayın büyüğüm Em.Asb. İsmail TURAN’ın söylediklerine katılıyorum. Ancak benim ülkemde tahsil, bilgi ve tecrübenin önemi diploma varsa ve o diploma ile işe başlandıysa vardır. Aksi takdirde asb.ların sonradan bitirdikleri okulların ön lisans ve lisans diplomalarını her ne kadar kabul ediyormuş gibi görünseler de egoları dolayısıyla kabul edememektedirler. Çünkü diğer zümre devletin sahibi bizleri ise çalışanları ve itaatkar köleleri olarak görmektedirler. Zihniyet bizleri insan olarak gören ve egolarını bir tarafa bırakan doğuda olduğu gibi batıda da kardeşi gibi gördüğü an bizler 1’in 4’ünü alacağız.
Değerli Büyüğüm,
Assubayların temel sorunları içinde,onur konusu olan 1/4’ünü ele alarak yapılan adaletsizliğin nedenini sorgulamışsınız. Siz tüm haksızlıkların bilincinde olan bir ağabeyimizsiniz. Bireysel eylemlerinizle,toplumumuza örneksiniz.
1/4’ü özelinden yola çıkarak var olan tüm Assubay sorunlarını genellersek;insanlık tarihi kadar eski,insanın insanı sınıflandırması gerçeği ile karşılaşırız. Asil ile köle,Aristokrat ile köylü ilkel toplum sonrası ünvanlarsa,bu günün ünvanları, Patron ile Emekçi olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu genelleme için de Assubay’ın yeri neresi diyecek olursak,Assubay’ın Emekçi olduğu kanısına varırız. Genel olarak ezen ve ezilenin olduğu bir düzen içinde de,Assubay’ın yeri net olarak bellidir.
Var olan sorunlarımız,okula girdiğimiz andan başlayarak, özellikle meslekte ve devamında emeklilikte büyüyerek sürmektedir.Tüm sorunlarımız için çıkış yolu bellidir. Örgütlenme ve birlikte hareket edebilme.Tarih bu konunun doğru ve şaşmaz tek rehberidir.Genelde tüm insanlığın sorunu olan ‘sınıflandırma’ adaletsizliğinden,(özelde bu adaletsizliğin en katı uygulandığı meslek grubu olan Assubaylığın sorunlarına,) çözüm yolunun örgütlenmede yattığı net ve aşıkardır.
İnsan olmanın onurunu,Assubay olmanın gururunu yaşayacağımız günleri görebilmek hepimizin özlemidir.