1. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ayrılmaz bir parçası olan astsubaylarımızın özlük hakları, eğitim olanakları, sosyal hakları ve sahip oldukları yetkiler konusunda bugüne kadar yapılan çalışmalar aşağıda özetlenmiştir.
– Terörle mücadelede aynı görevi yapan personele ödenen tazminatlar, statü ayrımı yapılmadan eşit miktarda artırılmıştır.
– Mahrumiyet bölgeleri ile patlayıcı madde imhası gibi riskli ve özellikli görevlerde çalışan personele, statü ayrımı yapılmaksızın tazminat verilmiştir.
– Subaylara benzer esaslarla yüksek lisans kıdemi alma hakkı verilmiştir.
– Yurt dışı daimi ve geçici görev kadroları ile yurt içi ve yurt dışı lisan kurslarının kontenjanı artırılmıştır. (Yurt dışı sürekli görev kontenjanı 57’den 111’e çıkarılmıştır.)
– Sicil verme yetkileri artırılmıştır.
– Subaylara verilen üst düzey karargâh eğitimine benzer şekilde, yılda 128 astsubayımıza Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi ve bu eğitimi bitirenlere bir yıl kıdem verilmeye başlanmıştır.
– Astsubaylıktan subaylığa geçişte % 15 olan kontenjan, 2012 yılından itibaren % 25’e çıkarılmıştır.
2. Bunun yanı sıra, yetkili makamlara teklif edilenlerden önemli olanlar aşağıda özetlenmiştir.
– Astsubayların 1’nci derecenin 4’üncü kademesine kadar yükselmesinin sağlanması,
– Yarbay ve daha üst rütbeli subaylara verilen görev tazminatının, birinci dereceye yükselmiş görevdeki ve emekli astsubaylara da verilebilmesi (Aylık yaklaşık 385 TL),
– Hâlen, MİT ve Emniyet Hizmetleri sınıfından emekli olan personele verilen 100 TL ilave ödemenin emekli astsubaylara da verilmesi,
– Mecburi hizmet süresinin 15 yıldan 10 yıla düşürülmesi,
– Astsubaylara verilebilenler de dâhil olmak üzere tüm oda ve göz hapsi cezalarının kaldırılması,
– Sicil veren astsubayların maiyetindeki personele disiplin cezası verebilmesi.
3. Türk Silahlı Kuvvetleri; birbirlerine gönül bağıyla kenetlenmiş fedakâr ve kahraman mensuplarının moral ve motivasyonunu en üst düzeyde tutmak maksadıyla, devletimizin sağladığı imkânları kullanmak suretiyle, ihtiyaç duyulan ve yetkisi dâhilindeki düzenlemeleri titizlikle yapmaya devam edecektir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
http://www.tsk.tr/3_basin_yayin_faaliyetleri/3_3_bilgi_notlari/2012/bn_37.htm
–
NOT
KONU:Türk Silahlı Kuvvetleri Personelinin Özlük Haklarına Yönelik Çalışmalar hakkında.
SAYIN GÜNŞER. BELLİ Kİ YÜKSEK YARGI BAŞKANININ UYARICI VE ÜLKENİN SELAMETİ İÇİN ÖNERİLERİNİ İÇEREN SÖYLEMLERİNİ AKTARMA GÖREVİNİ ÜSTLENMENİZ GÜZEL BİR OLGU. YAZINIZI ZAMAN, ZAMAN DURAKSAYIP OKUDUM. DURAKSADIM;ÇÜNKÜ ÖZE İNİP CİDDİ BULDUĞUNUZ KONULARIN ALTINI TEKRAR,TEKRAR OKUYARAK ÇİZMEM GEREKTİ. ÖZELLİKLE 9-10 – 15 PARAGRAFLARDA AÇIKLAMALARINIZ BENİ HAYLİ ETKİLEDİ DERSEM GERÇEKLERİ SÖYLEMİŞ OLURUM. MAKALENİZİN SON BÖLÜMLERİ DE ÜZERİNDE DURULMAYA DEĞER ANLATIMLARLA DOLU. İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ VE AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMELERİNDE İRDELEDİĞİNİZ KONULAR BİZLERİ BİRAZ FAZLACA İLGİLENDİRİR KONUMDA.DÜNYANIN KABUL ETTİĞİ ÜZERİNDE TİTİZLİKLE DURDUĞU DURUMDAKİ OLGULAR. EŞİTLİK İLKELERİ BİRAZ BİZİM MAHALLEYE DE NEDEN UĞRAMAZ? İNSAN HAKLARI KONUSUNDA DÜNYADAN KOPUK YAŞAMAK, KADERİMİZ Mİ ACABA? NEYSE ZAMAN OLGUSU BU OLUMSUZLUKLARI MUTLAKA ÇÖZECEK AMMA ÖMRÜMÜZ YETER Mİ GÖREBİLİR MİYİZ BİLEMEM. SAYGILAR.
Sn.Kılıç bizim sözcümüz gibi değil vesayetçilerin sözcüsü gibi konuşmuş, bu konuşmayı ancak darbeci ve halk iradesine inanmayan insanlar normal görür. Anayasa Mahkemesi Milli iradenin yerine geçmek, artık yer ile yeksan olmuş vesayetin bıraktığı boşluğu doldurmaya çalışıyor.
-İnsanlık onurunun varlığı, temel hak ve özgürlükleri de evrenselleştirmiştir.
-kutsal görevin başarı ile yürütülebilmesi, ancak bağımsız ve tarafsız kalmayı becerebilen yargıçların varlığı ile mümkündür.
-kamu gücünü kullananlar da vatandaşlar gibi hukuksal ilkelerle kuşatılmıştır.
-Ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel hayatı alt-üst edecek yasal düzenlemelerin öngörülebilir olmaması, bireylerin hukuka olan güvenin tükendiği yerdir.
-Sadece yargı değil, onur sahibi olan herkesin haksızlığa ve ihlale karşı çıkması insanlık borcudur.
vesayet altındaki bir yargıdan hukuk güvenliğini sağlaması da beklenemez. -Böyle bir sistem yönetenlerin güvenliğini sağlarken, ötekilere de ancak, korku, endişe ve umutsuzluk verebilir. Korkunun ve endişenin hakim olduğu iklimlerde de özgür vicdanlar üretilemez. hukuk güvenliği insanların güvercin ürkekliği içinde yaşamadığı korkusuz bir ortamın varlığı olarak da tanımlanabilir.
-Görevi, maddi gerçekleri ortaya çıkarmak olan yargının karşı karşıya kaldığı bu iddianın adı “vicdan yolsuzluğu”dur.
-Demokratik hukuk devletlerinde, tehdit ederek, korkutarak sorunların çözüldüğüne ilişkin örnekler bulamazsınız.
-Anayasa Mahkemesince verilen kararların, toplumda yarattığı siyasi, sosyal ve ekonomik sonuçları üzerinde, bazı değerlendirmeler yapılması zorunluluğu vardır.
-Mahkemelerin geçmişte verdiği kararlar sonucunda toplumda yaşanan sarsıntıların, demokratik hayata ve hukuk devleti anlayışına olan olumsuz etkilerinin bilançosunu çıkarmak zorundayız.
-Kamu gücüne sahip olanların topluma sunduğu hak ve özgürlükleri, lütuf ya da bağış düzleminde değerlendirmesi düşünülemez. Farklı olanların hak ve özgürlüklerine karşı kimse, ev sahibi edasıyla duruş da sergileyemez..
-Hukuk devletinde mahkemeler, emir ve talimatla çalışmadığı gibi, dostluk ve düşmanlık iyi niyetle izah edilemez.
-Mahalle baskısı ile yargı mensuplarının görüş, düşünce ve kararlarının etki altına alınma çabaları, adaletin kutsallığına inanmış olanlar için geçerli değildir.
-Yaşanan gerilimlere kim sebep olursa olsun, bu ortamda gelişen kin ve nefret söyleminin farklı düşünce ve inanç sahipleri arasında “duygusal bir kopuş”a yol açtığı açıktır.
-Kin ve nefret söyleminin, korkuyla buluştuğu böyle bir noktada, insanlarımızı iç dünyalarına hapsedilmiş inançlar ve beyinlerinden dışarı çıkaramadıkları düşüncelerle baş başa bırakıyoruz.
-Kainatın özü insan, insanın özü ise eşdeğeri bulunmayan onurudur.
.
.
.
Bu başlıklar altında çok önemli bu önemli konuşmaya darbeci ve halk iradesine inanmayan inanır demek sanırım cehaletle,körü körüne inadın eseri olsa gerek.Bende buna sadece yazık derim. Bizde onrur mücadelesi diyoruz.Vesayetçimiyiz?Komikte olmamak lazım.İnanmak,istemek başka,mevcut olan başka olabilir. saygıyla takipteyim.
Sayın Günşer,
Yazınızın hiç bir kısmına katılmıyorum. Sayın Başbakan hakikaten tam bir devlet adamı ki bırakıp ta çıkmadı.
Siz böyle taraflı yazılar yazmaya devam edin…
Biz de fikrimizi kısaca her zaman söyleriz.
Selamlar.
———————————————————
YÖNETİCİ NOTU
Sn.Kaya, yazarlarımızın kişisel düşüncelerini yansıtan yazıların içeriğine katılmak ya da katılmamak tamamen okurun insiyatifindedir. Elbette siz de fikirlerinizi her zaman ifade edebilirsiniz; ancak yazının taraflı olduğunu belirtmeniz de sizin taraflı olduğunuzun göstergesi değil midir? Farklı fikirler bizim zenginliğimizdir. İyi günler diliyorum.
Sayın Kaya, aslında yorum yapmak niyetinde değildim. Ancak beni taraf olmakla eleştirmişsiniz. Tabii ki tarafım. Tıpkı sizin gibi… Değerlendirmeyi okuyucular zaten yapıyor. Düşüncenizde yalnız değilsiniz. İsmail bey de sizin gibi düşünmüş. Bu benim yazı yazma yönümü elbet belirlemez. Sizin olumlu değerlendirmeniz çizgisine giremeyebilirim. Ancak tekrar söylüyorum. Kişiliği, mensubiyeti , kime hizmet ettiği beni ilgilendirmez. Sayın Haşim Kılıç’ın konuşması sanki emekli assubayların onur mücadelesinin dayanakları gibidir. Keşke ben de kendisi gibi bir metni kaleme alabilseydim. Bu tarihi konuşması nedeniyle kendisini tebrik ediyor ve madem biliyordun da bu güne kadar neden uygulamadın diye de kınıyorum. Saygılarımla…
Sevgili Günşer,
Sizi bir kez daha kutluyorum. Analiz yeteneğinizi çok net bir şekilde ortaya koyduğunuz bu yazı, kimilerince ideolojik yaklaşımlarla eleştirilmiş, anladığım kadarıyla bu sadece itaat ve biat kültürünün değil, biraz da okuduğunu net anlayamamanın sonucu.
Durmak yok, yazmaya devam…
Sayın GÜNŞER;
Assubaylarla ilgili bir konuyu araştırırken, 1990’lı yıllarda Anayasa Mahkemesi’nin; “Aralarında Statü farkı olan meslek mensupları ile ilgili olarak idarenin yaptığı farklı işlem ve eylemler, Anayasanın 10. Maddesindeki eşitlik ilkesi’ni zedelemeyeceğine” dair bir kararını okumuştum.
Bu kararda AYM “AİHM’in bir kararına atıfta bulunarak, bir assubayın dava konusu talebini red etmişti. Mahkeme üyelerinden yalnızca bir tanesi bu karara muhalefet şerhi koyarak itiraz etmiştir.
Bir mahkeme düşünün, bizim bildiğimiz ve yürekten inandığımız, cumhuriyete, İlkelerine,( yani laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti ilkelerine) ve Anayasaya uygun karar vermekle görevlidir. Hukuk fakültesi mezunu olmadığından dolayı ağır eleştirilere tabi tutulan bir AYM üyesi, yani Sn. Haşim KILIÇ, yazdığı muhalefet şerhi ile bu çok büyük hukukçulara bence hukuk dersi vermiştir. Dava konusunun biz assubayların olmasının da çok önemi yok. Çünkü son konuşmasında da belirttiği gibi, güce, makama ve rütbeye göre değil, hukuka ve hakkaniyete göre karar verebilen yargıçların da bu ülkede var olduğunu daha o zaman bence kanıtlamıştır.
Bu ülkede, kitaplarda yazıldığı gibi konuşup nutuk atan, ancak fiile gelince, menfaate, güce, rütbeye, elinde tuttuğu yetkiye, aidiyet duygusu taşıdığı gruplara göre karar veren, bu durumdan ülkenin en tepesindekiler de dahil her kesim şikayetçi olmaktadır. Sn.Haşim KILIÇ’ın; bahsettiğim muhalefet şerhini okuduktan sonra, tüm bildiklerimi yeniden değerlendirmeye tabi tutmuştum.
Siyasi düşüncesi, dini inancı, etnik kökeni ne olursa olsun, en zor koşullarla dahi, güce, makama, rütbeye aldırış etmeden, hukukun ve hakkaniyetin yanında yer alan, her kim olursa olsun, ben bu kişiye saygı duyarım. Sayın GÜNŞER, haklı ve doğru kim olursa olsun, onu desteklemek ve onurlandırmak bir insanlık görevidir. Teşekkürler.
Kıymetli Günşer,
Sonsuz bir içtenlik ve saygıyla tekrar merhaba der, yazılarınızda başarıyı yakalamanızı dilerim.
Şüphesiz ki gösterdiğiniz hassasiyet ve savunduğunuz olgular yalnızca assubay onur mücadelesi için…bundan asla şüphe duymadım. Hatta katılmadığım fikirlerinizde bile sizi şahsınızda gıyaben selamladım.
Ancak bizim ayrı düştüğümüz konu şudur:
Eğer şimdiye kadar tüm iktidarlar haklarımızı vermiş ve sadece bu hükümet bundan sarfınazar etmiş olsaydı bizde sizin yanınızda yer alacaktık.
Gelişen konjonktür gereğince daha dikkatli olup tamamen muhalif kanatta yer almaktansa son ana kadar şartları zorlamak gerekir diye düşünüyorum.
Eğer mesaj panosunda paylaşımlarımı takip imkanı buldu iseniz dahada anlaşıldım sanırım.
Her şey gönlünüzce olsun.
Yüce Allah Aziz Türk Milletini korusun.