Değerli Meslektaşlarım
Elini, beynini hareket ettiremeyen insanlar dogruyu görmek, anlamak, anlatmak, işlerine gelmez.
Öyle ki sporu, sanatı, musikiyi, edebiyatı, tarihi, ilmi YÖNETİMİ kendinde biraz geliştiren insanların baktıkları pencere farklıdır!
Hakkaniyetli insanlar hep doğruları söyler, doğrular da insanlara hep acı gelir …
Havayla desteklenen bu yönüyle insan, havasız yaşamın olmayacağını da…
Her ikisi de sınıfımız için yapılanmış STK’ lar.
Her ne kadar sendika şimdilik tam olarak bir resmiyet kazanmamış olsa da yol alıyor geleceğe doğru.
Uzun soluklu bir yolun, inanmış bir grubun, sabır ve terbiye ölçülerinde hem yurttaki anayasal zeminde ve de evrensel hukuk çizgilerinde aynı anda yol aldıklarını izliyorsunuz.
Bu yapılanmanın ilk adımları atılırken BELÇİKA’DA, ROMA’DA görüşmeler yapılırken bir çok hukuk adamı ile evrensel ILO üzerinde çalışmalar yapılırken bu arkadaşlar hainlik mi yapıyorlardı bu sınıfa?
18 Ekim 2014 günü Roma’da Euromil’e kabul edilirken, ceplerden harcanan, pasaport ve yol masrafları için kredi alınırken okey masalarında assubay sorunları çok yönlü, bilimsel tartışanlar ile yön verip bizlere hakaretler yağdıranlara ne demeli?
Üniformalı Assubaylar gün geldiginde Sendikal haklarını kazanacaklar. Emekli Assubaylar sorunlarını daha verimli platformlarda çözecekler.
Ülkemizin taraf olduğu Uluslararası anlaşmalar gereği Sendikal hakkımızı kimse dile getirmemişti o tarihlere dek.
Biz; önce EUROMIL’e başvurduk. Cevapları olumluydu. TAS-SEN’i kabul edeceklerini bildirdiler. Tarih 14 şubat 2014 gününü gösterirken çok mutluyduk.
En büyük sorunu; Sendikamızı TEMAD karşıtı gören anlayıştaki arkadaşlarımızdan görmekteyiz. Biz ne TEMAD karşıtı ne de alternatifi değiliz.
EUROMIL Başkanı; Emmanuel JACOB’u davet ettik. Finans direktörü Ton de Zeeuw’ ün de dahil olacağı ilk toplantımız 9-10 Nisan’da olumlu oldu İstanbul’da… İlk genel kurula kadar devam edeceğimiz yönetici arkadaşlara ve İl başkanı olarak belirlediğimiz kardeşlerime camiamız adına tarihe geçen çalışmalarından dolayı tüm sınıfımız minnetar olmalıdır.
İnce belli bardaklarda çay içerek,masa örtülerini yenileyerek, kapı önlerinde lokma döktürerek bu mücadelede kartvizit başkanlıgı yapanların bu sınıfa verecegi hiç bir şey yoktur! Bizler, sınıfımızın çektigi acıları hissederek onlar gibi yaşayan gittigi noktalarda normal odalarda kalmak yerine ÖZEL SUİT odalarda özel yaşamlarına renk katanlar ile aynı görüşleri paylaşamayız!
Biz gönüllüler assubay sevdası ile; kendi evlatları bildigimiz kışladaki muvazzaf evlatlarımıza abilik görevi yapıyoruz. Gün geldiginde bu onursal bayragı onlar daha yükseklere taşıyacaklardır…
Kar topu misali bu heyacan tüm yurda taşmaktadır.
İstanbul’dan başlayan yürüyüş Eskişehir, Ankara, Antalya, Balıkesir, yakında İZMİR ve tüm yurtta hissedilmektedir.
Gerçekler her zaman acıdır, kapama gözlerini arkadaşım.
Aç gözlerini düşman görme arkadaşlarını!…
Asıl merak ettiğim şu; insanın bu kadar bariz ve açıkça ortada duran gerçekleri görmemesi için nasıl bir mekanizması var? Bu mekanizması da doğallığının, içgüdülerinin, genlerinin oluşturduğu programın bir parçası mı? Ya da ne?
Saygılarımla..
Atilla ABAYLI