Her yıl evladını kaybettiği 4 Ağustos’a özel bir mektup yazan şehit annesi kaleme aldığı onlarca yazıda, oğluna olan özlem, dilek ve sevgisini dile getiriyor.
‘SON NEFESİME KADAR YAZACAĞIM’ “
Mektuplar, oğlumla benim konuşmalarımız” diyen anne Ayşe Özdemir,
“Bu mektuplar 13 yaşında askeri okula evladını gönderen ve ona doyamadan kaybeden bir annenin özlem ifadeleri. Oğlumun şehit olduğu o gün başladığım mektupları son nefesime kadar yazacağım”
şeklinde konuştu.
Oğluna olan mektuplarının 4 Ağustos’la sınırlı olmadığını belirten Ayşe Özdemir, “Ben oğluma hasretim ve bulduğum her kağıt parçasına oğluma söylemek istediklerimi karalıyorum.
Özellikle anne ve babalar gününde eksikliğini daha çok hissettiğim için hemen yazarım.
Koca bir defter oldu oğluma mektuplarım” diye konuştu.
ŞEHİDE AYRILMIŞ ‘ANI’ ODASI
“Oğlumun haberini aldığım zaman yüreğim koptu” diyen anne, oğluna ait anıları canlı tutmak için evin bir odasını şehit Özdemir’e ait eşyalara ayırmış. ‘Anı odası’, şehidin üniforması, aldığı başarı ödülleri ve plaketler, aile ve askerlik fotoğrafları, kalem vs. kişisel eşyalardan oluşuyor.
Oğlunu özlediği her an soluğu bu odada aldığını söyleyen anne Özdemir, “Oğlunun üniformasını son giydiği günden beri hiç yıkamadan bu odadaki cam bölümde saklıyorum.
Oğlum elini sürdüğü bu eşyalara o günden beri hiç dokunmadan saklıyoruz.
Her köşesi oğlumun anılarıyla dolu bu oda ömrümü tükettiğim bir yer.
Saatlerce kaldığım bu odada, oğlumun eksikliğini hissetmiyorum, bazen kokusunu alıyor, ayak seslerini duyuyorum.
Ben ölene kadar bu oda Mahmut’umun olacak, acım büyük ama gururum da büyük” diye konuştu. “Bir evlat yetiştirmek kolay değil, artık analar ağlamasın!” diyen
Annenin mektubu ise şöyle:
“Canım oğlum, Mahmud’um, şehidim…
Anasının kınalı kuzusu, vatanı, milleti, dini uğruna canını hiçe sayan oğlum, şehidim…
Bombaları kendine siper eden oğlum…
Sen canını bu vatan için verdin, Hakk’a borcunu ödedin.
Mahmud’um sen şehit olalı yedi sene oldu.
Ama dün gibi seni özlüyorum.
Şehidim, kızın 3. sınıfa geçti.
Kocaman kız oldu.
Sen kızını görüyorsun ama keşke karne alırken yanında bulunaydın.
Elini tutup, “Kızım, Ece Nil’im, karnen hayırlı olsun, aferin” diyeydin. Kızın hep bunu özleyecek.
Kızın her zaman seni özlüyor, sana hasret oğlum.
Oğlum, annelik çok zor, kim anne derse dönüp bakıyorum, ‘Acaba Mahmut mu?’ diye.
Oğlum, şehidim, ne mutlu, ben seni bu vatana 13 yaşında asker olarak yolladım.
Kuzum, o zaman gelmeyeceğini biliyordum.
Bu can bende oldukça, hep sana hasret olacak.”