Dün şöyle bir rüya gördüm;
1970 yılı Mayıs ayında Erzincan’da görevliymişim. Astsubayların cezalandırılmaları ve aylıklarının yarıya düşürülmesini yeniden düzenleyen yeni bir kanun çalışması için Milli Savunma Bakanlığında çalışma yapıldığını öğreniyoruz. TEMAY Genel Başkanı Kemal Kerim Kalkan ile bodrum katındaki evimizde Astsubay haklarının alınmasını önlemek için yapılacak eylemlerin plânlamasını yapıyoruz. Ertesi gün garnizonda bulunan 300’e yakın Astsubay eşi Belediye önünde toplandıktan sonra ellerindeki dilekçelerle adliyeye doğru yürüyüşe geçiyor. Dilekçede şunlar yazılı;
Ben …. Tarihinde …. eşimi sevdiğim ve mutlu olurum düşüncesiyle Astsubay ….ile evlendim.
Eşimin mesleğinden doğan maddi ve manevi şartları gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Eşimin tahsilinden daha az tahsili olan bazı Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, devletimizin imkânlarından daha çok yararlanarak çalışma ve yaşam şartları sürekli iyileşmesine rağmen bizim şartlarımız sürekli ağırlaşmaktadır.
Gece eğitimi, tatbikat, nöbet ve diğer görevler için ayın yarısından fazla bir süre görev başında bulunmak zorunda kalıyor. Bu yetmiyormuş gibi şimdi de maddi ve manevi şartlarımızı daha ağırlaştıracak kanun çıkarılacakmış.
Ailemizi daha mutlu ve huzurlu yaşama şartlarına kavuşturmak için sivil hayatta başka bir meslekte çalışmak amacıyla Astsubaylık mesleğinden istifa etmesini teklif ettim. Eşim, Türk Silahlı Kuvvetlerini, devletini ve milletini çok sevdiğini, Astsubaylığın fedakârlık mesleği olduğunu ileri sürerek istifa etmek istemediğini bana açıkça bildirdi.
“Türk Silahlı Kuvvetlerini, devletimizi ve milletimizi en az senin kadar ben de seviyorum. İstifa etmek devletimizi ve milletimizi sevmemek demek değildir… Vatandaş olarak aile düzenimizi yeniden düzenlemek bizim de anayasal haklarımız” dediğimde, eşim üstüme yürüdü ve manevi şiddet uyguladı.
1) Eşimin 6 aylığına evden uzaklaştırılmasını,
2) Tedbir nafakası bağlanmasını,
3) Birbirimizi çok sevmemize rağmen eşimin mesleğinden doğan stresli bir yaşamımız vardır. Evlilik hayatımız çekilmez hale gelmiştir. Bu yüzden boşanma kararı verilmesini,
arz ve talep ediyorum.
Haber anında komutanlara ve dünya basınına ulaştığında, Komutan tüm Astsubayları bir meydanda toplayıp şunları söyledi;
Siz nasıl Astsubaysınız? Karılarınıza sahip çıkamıyorsunuz! Karılarınız dava açtığında her duruşma günü tüm Astsubaylar adliye binalarında ve duruşma salonlarında olacağından uçaklar nasıl havalanacak? Tanklar nasıl yürüyecek? Telsizler ve haberleşme araçlarını kim çalıştıracak? Siz Mao’nun askerleri değil, subayların yardımcısı Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerlerisiniz. Şimdi koşun adliye önündeki eşlerinizin elindeki boşanma dilekçelerini alın ve bana getirin. Getirmeyenler başlarına geleceği düşünsün!
Uçarak adliyeye doğru koşarken, heyecanla uyandım.
Türibinlere iyi oynamışız ancak bölgede hala ateş var o n’olacak. Demek ki aldıkları bayrağı oralarda dalgalandıramayan zihniyet var…
Tepeden tırnağa, işimiz,reklam yalan,palavra ve gösteriş olmuş… Bu yetmiyormuş gibi son zamanlarda devletin her kademesinde vıcık vıcık bir yağcılık,yalakalık başladı her işimizde olduğu gibi bunda da bir hayır vardır diye bekleyelim bakalım…Asıl sorunlar bir kenara itildi, halkı hiç ilgilendirmeyen,ıvır zıvır işlerle uğraşır oldu devlet, Allah sonumuzu hayır etsin….