ASSUBAYLAR NE İSTİYOR ? Hazırlayan : Çağrı Bilgin cagri.bilgin@posta.com.tr
BAŞLARKEN
YAZI DİZİSİ – 1 15 OCAK 2013 SALI
Ordu içinde kocaman bir ordu onlar. Subaylarla askerler arasındaki tampon görevi astsubaylar üstleniyor.Onlar kendilerini “ordunun orta direği” olarak tanımlıyorlar .Görev başındakini,emeklisini ve ailelerini de hesaba katarsak en az 1 milyon kişilik bir ordu. Şu anda 34 bin muvazzaf subay,97 bin muvazzaf astsubay var. Diğer bir deyişle TSK’daki her 4 komutandan 3’ü astsubay. Bu arada 100 bin de emekli astsubay mevcut.Neden astsubaylar dosyası açtık? Çünkü son dönemlerde hem yükleri hem de sıkıntıları çok arttı. Maddi sorunlarla boğuşuyorlar, emir komuta içinde bunalıyorlar… Ardı ardına astsubay intiharları boşuna mı yaşanıyor? Görev başındakiler dertlerini “ne olur ne olmaz” deyip kimliklerini açıklamadan anlattılar . Emeklilerin öyle bir çekincesi yok. Astsubaylara bir dokunduk bin ah işittik. Bu yazı dizisinde ordunun orta direği assubayların ne istediğini okuyacaksınız.
Subaylara tanınan imkanların aynısını istedikleri yok….Subaylarla aşık atmak gibi bir arzuları da bulunmuyor. Tek istedikleri subaylarla assubaylar arasındaki maaş uçurumunun biraz olsun kapatılması. Daha rahat bir görev ve emeklilik dönemi yaşamak,çocuklarını iyi okutmak,ailelerine iyi bakmak istiyorlar
İŞTE KENDİ AĞIZLARINDAN TALEPLERİ
Adı üstünde “sivil “ toplum gücü ,eğer askerseniz zaten sivil değilsiniz. Emekli oluncaya ya da o görevi bırakıncaya kadar da sivil olamazsınız. Biraz bu yüzden muvazzafıyla emeklisiyle astsubayların anlatacağı çok şey var. Kamuoyunda doktor-hemşire benzetmesinden başlıyorlar söze.
“Hiçbir hemşire hasta muayene etmez,ama biz bölük komutanlığı da yaparız,çatışma da yönetiriz.Hesabını da subaylardan ve doktorlardan fazla veririz” diyerek temel sıkıntılarının ve adalet isteklerinin altını çizmiş oluyorlar. Subaylara tanınan imkanların aynısını istedikleri falan yok,hiçbir zaman onlarla aşık da atmıyorlar. Astsubayların tek isteği ordunun bu iki grubu arasındaki makas açıklığının biraz olsun kapanması. Çalışma koşulları,sosyal hakları,emeklilik tazminatları,görev tazminatları,lojman kontenjanları,psikolojik baskı ve itibar,uzun nöbet süreleri,resen emeklilikler gibi onlarca sorunları var. Bunların hepsini masaya yatıracağız. Kendi ağızlarından astsubayların ana sorunları şöyle :
SORUNLAR BELLİ
1 . Birinci derecenin 4’ncü kademesine yükselmemize rağmen ek göstergemizin hâlâ 3600 olarak kalması nedeniyle çalışırken ve emekliliğimizde yoksulluk sınırı altında maaş alıyor olmamız. Ayrıca yarbay ve üst rütbeli personele hem çalışırken hem de emeklilik durumlarında maaşları ile birlikte ödenen makam,temsil ve görev tazminatını alamamamız.
2. Çalışan ve emekli astsubayların; aynı hizmet yılı ve öğrenimine sahip subaylara göre hem çalışırken,hem emeklilikte yarı yarıya maaş alması.
3. Aynı işi aynı yerde yaptıkları veya aynı öğrenimi gördükleri halde (paraşüt,komando,hudut ve operasyon birliklerinde görev yapma,sayman,teknisyen, ikmal vb. assubaylara subayların yarısı oranında yan ödeme verilmesinin eşit işe eşit ücret politikası ile Anayasamızın 55’inci maddesine aykırılığı.
4. Makam,temsil ve görev tazminatı alamayan emniyet ve MİT mensuplarına ödenen 100 TL zammı alamamamız.
5. Oyak ve bağlı kuruluşların temsil,yönetim ve denetiminde söz sahibi olamamamız.
6. Personel mevcudumuza gore orduevi,kamp ve sosyal tesislerden istifade oranımızın düşük olması.
7. Yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre mevcut lojmanların %55′ inin subay %40’ ının assubay ve % 5’ inin ise sivil memur ve uzman erbaşlara tahsis edildiği bir ortamda Büyükşehir haricinde subaylar için tüm meslek hayatları boyunca lojman problem olmazken 4-5 astsubaya 1 lojman 14-15 sivil memur ve uzman ise 1 lojman tahsis edilmesi nedeniyle oluşan mağduriyet.
8. 211 sayılı İç Hizmet Kanunu ve 926 sayılı Personel Kanununun anayasa,eşitlik,insan hakları ile adil yaşam ve çalışma koşullarına göre yeniden düzenlenmesi (özellikle nöbet hizmetleri,askeri hastanelerden istifade,kıdem ve terfi işlemleri ,sicil,kadro ve atama durumlarını içeren maddeler)
9. Yurtdışı geçici ve sürekli görevlerde astsubay kontenjan ve kadrolarının çok düşük olması.
10.Savaşta ve barışta omuz omuza çalıştığımız ve her fırsatta bir aile olduğumuz söylendiği halde maaş ve özlük hakları ile sosyal haklarımız söz konusu olduğunda ayrı tutulmamız.
11. Çalışırken üzerimizde sorumluluğumuzun çok fazla olmasına rağmen buna eşdeğer yetkimizin hiç olmaması.
Hepsine yer vereceğiz. Fakat kendi ifadeleriyle ücretlerindeki adaletsizlik belki de en büyük sorunları .Emekli Dz. Assubayı Levent Kesmen, subay ve astsubay maaşları arasındaki astronomik farkı yüzdelerle açıklıyor. İlk göreve başlağınımızda Asb.Çvş.2000 TL, Teğmen 2500 TL. yani subay maaşının % 80′ ini alıyoruz. Yıllar sonra albay 5000 TL alırken Kd.Başçavuş 3000 TL. alıyor. Subay maaşının yüze 60’ına düşüyor. Emekli olunca albay, maaşının yüzde 80’i olan 4000 lira alırken 2 Kad.Kd.Bşçvş. 40 yıl üzerinden emekli olsa bile aldığı maaş 1670 TL oluyor. Yani albaya verilen emekli maaşının % 40′ ını alıyor. 3/2 dereceden emekli olan Kd.Bşçvş. ise 1325 TL maaşla albay maaşının üçte birini bile alamıyor. Adil olmayan bir durum var”
ÖTELENEN HAKLAR DÜZELTİLMELİ
Bir astsubayın verdiği örnek çarpıcı,”Eşimle 2002 yılında evlendim..O zamanlar astsubay çavuştum (mesleğin ilk yılları) eşim sınıf öğretmeni. Ben 980 lira eşim de ek ders dahil 580 lira maaş alıyordu.Ben bugün 14 yıllık başçavuş olarak 2670 lira eşim de ek ders dahil 2600 lira maaş alıyor. Açıkcası maaşlarımız 11 yılda eşitlendi “ Assubaylar yıllar içinde eriyen maaşlarından şikayetçiler, dolayısıyla emeklilik dönemlerini de etkileyen bu durumun bir an önce düzeltilmesini talep ediyorlar. Astsubayların öncelikli isteği yıllardır görmezden gelinen ve ötelenen ekonomik haklarının bir an once düzeltilmesi.
Emeklinin feryadı ! NASIL GEÇİNDİĞİMİ TAHMİN BİLE EDEMEZSİNİZ
“Ciğerlerimin dörte üçünü kaybettim ve 2005’te emekli oldum. 1500 TL. Emekli maaşı alıyorum. Bir oğlumu tıp fakültesinde bir oğlumu da harita mühendisliğinde okutuyorum. Nasıl yaşıyorum, nasıl geçiniyorum bir de bana sorun”
Kaan Berker Emekli Astsubay. TSK’nın çeşitli birliklerinde çalıştıktan sonra emekli olmuş, şimdi de geçim derdinde. Hazin bir de öyküsü var Kaan Berker”in. Kendi ağzından dinleyelim: “Yaşam kalitemi düşüren gelişmelerden sadece birini sizinle paylaşmak istiyorum. 1993 yılında Kıbrıs 28.Mot.P.Tüm.Mu.Tb.telsiz operatörü olarak atanmama rağmen görev emriyle müstakil olarak lojistik destek takım komutanlığına atandım. İki yıl bu görevi yaptım. Tabur karargahından ayrı tamamen müstakil,sorumluluğumda 40 civarı asker ve 18 araç bunlara ait savaş malzeme ve tesisatların savaşa hazır halde tutulmasını insan üstü gayretlerimle sağlamaya çalıştım. Görev yaptığım bu sürede hiçbir şekilde komutanlık tazminatı verilmedi.
Tüberküloz oldum: Maddiyatı geçelim, bu süre zarfından sonraki yıllarda yaşam kalitemi düşürecek bir şekilde sağlığımı kaybettim. Şöyle ki; iki yıllık görevimin tamamlanmasına birkaç ay kala aşırı stres ve yoğun iş temposundan dolayı yorgun düştüğümden tüberküloz oldum. Hastalandığımda yaşım 31 idi ve 7-8 yaşlarında iki oğlum var. Türkiye’ye atandım ve direkt kendimi Çamlıca Göğüs Hastalıkları Hastanesinde buldum. Yaklaşık iki ay yatarak tedavi ve bir yıla yakın nekahat döneminden sonra göreve tekrar başladım. Hastalığım nedeniyle akciğerlerimin dörtte üçünü kaybettim. Şu an aşırı nefes darlığım var.
Bu bize reva mı ? 2005 yılında emekli oldum yaklaşık 1500 lira maaş alıyorum. Bir oğlumu tıp fakültesinde bir oğlumu da harita mühendisliğinde okutuyorum. Aldığım bu maaşla nasıl geçindiğimi tahmin edemezsiniz Aynı sürede emekli olan bir subay 4000 TL maaş alırken ben 1500 TL alıyorum. Hiyerarşik sisteme karşı değilim sadece adil olmasını istiyorum. Subay emekli olunca maaşının yüzde 85’ini almaya devam ediyor. Astsubay emekli olunca yüzde 45’ini alıyor bu hak mı,reva mı?
EMEKLİ MAAŞLARI (TL)
RÜTBE DERECE GÖREV YILI AYLIK
Kıdemli albay 1/4 40 4.000
Kıdemli albay ¼ 36 3.850
Albay ¼ 32 3.150
Yarbay ¼ 29 2.800
Kıdemli Başçavuş 2/6 40 1.670
Kıdemli Başçavuş ¼ 30 1.860
Kıdemli Başçavuş 2/3 30 1.475
Kıdemli Başçavuş 3/2 25 1.325
YARIN GÖREV TAZMİNATI
x x x x
YAZI DİZİSİ – 2 16 OCAK 2013 ÇARŞAMBA
Astsubaylar hak ettikleri parayı alamadıklarını hem muvazzafken hem de emeklilikte subaylarla aralarında maaş uçurumu olduğunu düşünüyorlar. Bu uçurumun en büyük nedeni de 2002’de getirilen görev tazminatı’ndan yararlanamamaları olduğunu söylüyorlar. Meslekte 5 yıl çalışan bütün devlet memurlarına tazminat verilirken assubaylara ve binbaşılara verilmiyor…..
Assubayların özlük hakları deyince bunu ağırlıklı olarak parasal konular oluşturuyor. Parasal konuları anlamak için birtakım terimler ve kavramları iyi kavramak gerekiyor. Bu tanımlar arasında ençok “tazminat “sözcüğü geçiyor.Hani büyük harflerle yazarsak yeridir TAZMİNAT! Biz okuya okuya,sora,sora dinleye,dinleye zor anladık. Ya da anlayabildik mi belli değil. Bakalım anlatabilecek miyiz? Türk Silahlı Kuvvetlerinde irili ufaklı dört çeşit tazminat sistemi uygulanıyor.
1. Silahlı Kuvvetler Tazminatı, uzman çavuştan başlayarak general-amirale kadar her rütbedeki personele çalıştıkları sürece ödenir. Yer,yer “Hizmet tazminatı”olarak da anılır,emeklilikte bu tazminat verilmez.
2. Temsil tazminatı, 2000 yılından sonra yalnız general ve amirallere uygulanmaya başladı .Emeklilikte devam eder.
3. Görev tazminatı 2002 yılında getirildi. Eski emekliler dahil olmak üzere meslekte 5 yılını doldurmuş bütün devlet memurlarını kapsar.
4. Komutanlık tazminatı, Askeri birimlerde komutanlık yapanlara,(örneğin alay,tabur,bölük komutanı gibi) ödeniyor.
Tazminatların özellikleri
Bu dört grup tazminat uygulamasına açıklık getirmek üzere konuya bir başka söylemle şu iki eklemeyi yapabiliriz.
Birincisi “Silahlı kuvvetler tazminatı” daha alt rütbelere Görev tazminatı ödenir. Bu tazminat yarbay ve albaya emekliliğinde de ödenmeye devam edir.
İkinci nokta. Bazı konumlarda 3 tazminat aynı kişide birleşebilir. Örneğin; Alay komutanı olan bir albay hem komutanlık tazminatı,hem görev tazminatı hem de Silahlı Kuvvetler tazminatı alabilir
İlle de “Görev Tazminatı”
Bu tazminatlar içinde astsubayları ve emeklilerini ilgilendiren,hem de pek çok ilgilendiren “Görev tazminatı”dır.Bu onların temel sorunlarının başında geliyor. Çünkü astsubaylara ve dolayısıyla emeklilerine bu tazminat ödenmiyor. Astsubayların bu konudaki görüşleri, beklentileri ve emeklilerin kişisel tepkileri bir yana Türkiye Emekli Assubaylar Derneği (TEMAD) durumu kısaca şöyle açıklıyor: Görev tazminatı kanun hükmünde kararname (KHK) ile getirildi ve hangi kesimlere ne zaman nasıl uygulanacağının tespitini Bakanlar Kuruluna bırakıldı. Aslında KHK 5 yılını doldurmuş bütün devlet memurlarını kapsamasına rağmen bugüne kadar sadece assubaylarla binbaşı ve kıdemli binbaşılara uygulanmıyor. Binbaşıları çok etkilemiyor çünkü onlar nasıl olsa 1-2 yıl sonra yarbaylığa albaylığa yükselecekleri için bu tazminatı alacaklar. Ama assubayların böyle imkanı yok.
Hükümete başvuru
Tek başına iktidara gelen ve çok sayıda yasa çıkarmakla övünen AK Parti bu güne değin “Ordunun ortadireği” assubayların bu önemli sorununu çözmedi. Binbaşı ve astsubayların Görev tazminatı konusunu birçok kez hükümete götürdü ve çözüm istedi. Bu konu çözülürse devletin kasasına 2 milyon lira civarında ek bir yük getirecek.
İki istek daha
Görev tazminatının dışında astsubaylar “Silahlı Kuvvetler Tazminatı”nın belli bir oranda emeklilikte de verilmesini istiyorlar. Tabii bu istek subayları da kapsıyor. Astsubayların bir başka tazminat isteği ise Komutanlık Tazminatı’na ilişkin olabiliyor. Komutan olduğumuza göre biz komutanlık tazminatı almalıyız. Bu tazminat bir yarbayın albayın tazminatı ölçüsünde elbet olmaz, ama az da olsa belli bir oranda verilmeli diyorlar.
Tazminatlar sonucu maaşlar (TL)
Rütbe 1 Yıllık 10 Yıllık 25 Yıllık Emekli
Subay 2500 3600 5000 4000
Astsubay 2100 2500 3100 1600
KOMUTAN PAZAR EVLEN PAZARTESİ İŞTE OL dedi
İsmini açıklayamayacağımız bir astsubay anlatıyor: “1992/1994 arasında Siirt Jandarma Komando Taburu’ndaydım. Komando kursu görmemiştim. Üstelik komando olmak için 1984’te GATA’dan “Komando olamaz” raporu verilmişti. Buna rağmen beni komando yaptılar ve tim komutanlığı görevi verdiler. 1994′ te Temmuz’da tekrar Ankara’ya atandım. Yeni görevim Etimesgut’ta 700 Muhaberat Ana Depo ve Fabrika Komutanlığındaydı. Siirt’te görev yaparken sürekli operasyonlarda olduğum için düğünümü ertelemiştim. Ankara’da artık rahattım düğünümü yapacaktım. Komutanım olan albaya düğün tarihimi bildirip izin istedim. Sözlü olarak “tamam” dedi. Salon tuttum,davetiyeleri dağıttım. Cumartesi kına, Pazar da düğünüm olacaktı. Komutan hepsini biliyor olmasına rağmen Perşembe izin kağıdımı almak için gittiğimde “Düğün tarihi belirlerken bana mı sordun? Cumartesi Pazar düğün yapar Pazartesi mesai de olursun” dedi. Sonuçta komutanın dediği oldu ve ben Pazartesi sabahı işe geldim. Komutan keyfi bir uygulama ile en mutlu günümü zehir etmişti. Bu anlattığım olay her astsubayın başına gelebilecek en hafif acılardan biridir.
ASTSUBAY EMEKLİLERİ SİCİL AFFI TALEP EDİYOR.
Geçmişte çok basit nedenlerle hapis ve kademe durdurma cezası almış astsubaylar emekli olduktan sonra da bunun acısını yaşıyor. Hâttâ ölümleri durumunda geride kalan eşleri ve çocuklarına da bu durum yansıyor. Emekli astsubay Zeki Çetinkaya TBMM’ne sunduğu dilekçede şu talepte bulunuyor. “Çıkarılan af yöntemlerinde uygulanan Şartlılık Müeyyidesinin askeri disiplin suçları için de uygulanmasını bekliyoruz. Görev başındaki personelin aldığı kademe durdurma cezası yeni bir suç işlememesi şartıyla durdurulabiliyor. Personel yeni suç işlerse eski yeni cezasını birlikte çeker. Böyle bir duruma düşmemek için personel suç işlememeye azami dikkat gösterecektir. Emeklilerin de faydalanacağı bir disiplin ve sicil affı çıkarılması hem vicdani hem de hukuki bir gerekliliktir. Bu güne kadar bu ülkede onlarca af çıktı. Hapishaneler boşaldı. Ama bu aflardan biz askerler hiç yararlanamadık. Bu nasıl bir adalet anlayışıdır.
UTANIYORUZ İSTEYEMİYORUZ
Bütün devlet memurları için getirilen Görev tazminatı uygulamasında assubayların dışarıda bırakılması yaygın bir biçimde eleştiri konusu oluyor. Astsubayların başlıca beklentisi bu. Bu konudaki ortak görüş şu: Hava Kuvvetleri’ni gezerseniz uçakların altında bir er bir subay göremezsiniz. Astsubayları görürsünüz. Uçağa bakan uçuşa hazırlayan da assubaydır. Bu tazminatın en azından 20 yılı geçen astsubaylara verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.Bekliyoruz,hep bekliyoruz. Sesimizi çok yükseltmek istemiyoruz. Çünkü biz askeri terbiye almış,kalbi bu vatan için çarpan canını bu vatana feda etmeye hazır askerleriz. Para düşkünü olduğumuz söylenecek diye hiçbirimiz sesimizi yükseltip hakkımız olan tazminatı isteyemiyoruz.
10 YILIM DOLSUN DİYE BEKLİYORUM
Halen görev başında olan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir astsubay şunları anlatıyor: Meslekte 6 yılım doldu. Diyarbakır,Hakkari ve Yüksekova’da terörle mücadele ettim. Defalarca çatışmaya girdim. Ölümü hep ensemde hissettim. Şimdi o bölgede geçen 2.5 yılın getirdiği ruhsal sıkıntıları unutmaya çalışıyorum. Rüyalarımda terliyor aniden bağırarak uyanıyorum. Takıntılarım oluştu. Psikolojik tedavi görüyorum. İlaç kullanıyorum. 28 yaşındayım ama kendimi 40 yaşında hissediyorum. Beni yaşadıklarımdan çok komutanlarımın sert,ilgisiz ve acımasız tavırları yordu. Tek hedefim var; 10 yılımı doldurup emekli olmak. Benim dururumda olan binlerce astsubay bulunduğuna emin olabilirsiniz.
Yarın Sağlıkta çifte standarda hayır.
YAZI DİZİSİ – 3 17 OCAK 2013 PERŞEMBE
Sağlıkta çifte standarda hayır!
Emekli astsubaylar Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ndeki 3 poliklinik ayrımını eleştiriyor. Emeklilerden, yargıdan yeşil pasaporta ve tayinlere kadar pek çok sorun dinliyoruz
Görevdeki astsubaylarla emekli astsubayların dertleri aynı. Fakat emekliler hem konumlarından doğan serbestlikle hem de statülerinden dolayı yaşadıkları sorunların çokluğu nedeniyle adeta feryat ediyorlar. Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği TEMAD’ın verdiği bilgiye göre, derneğin 90 şubesi var. 100 bin emekli astsubay olduğunu öğreniyoruz bunların 42 bini de derneğe üye. Vefat eden astsubayların eşleri de eklendiğinde bu sayı 200 bini buluyor. Bir de çalışan 100 bine yakın astsubayı hesaba kattığımızda 1 milyonu aşkın büyüklükte bir aileden söz edebiliriz.
Gülhane Sorunu
Sağlık hizmetleri konusunda karşılaşılan sorunları bir Emekli Kıdemli Başçavuş anlatıyor: “Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne gittiğimiz zaman, A polikliniği, B polikliniği olarak ayrıldığını görüyoruz. A polikliniği general ve amirallere, B polikliniği üst subaylara, binbaşı ve üzerine ayrılmış. Diğerleri normal poliklinikte muayene oluyor. Dolayısıyla astsubay hangi rütbeye gelirse gelsin, onu normal poliklinikte muayene ediyorlar.” Diyeceksiniz ki, önemli olan muayene. Şu poliklinikte, bu poliklinikte, yapılması o kadar önemli değil. Generallere o kadar ayrıcalık tanınması da ordu hiyareraşisine uygun; o kadar fark olsun. Elbet olsun, ama iş poliklinik ayrımından ibaret değil, elbet muayene önemli. Ya peki?… Aynı astsubay farkı şöyle açıklıyor: “Normal poliklinikte vizite yapan doktorlar genellikle pratisyen veya asistan, yani yeni çıkmış doktorlar oluyor. Oysa B ve A polikliniklerinde çalışanlar
doçent ve profesör.” Emekli astsubay, laboratuvar hizmetlerine değiniyor: “A ve B polikliniklerinde verilen laboratuvar hizmetleri, olduğu yerde verildiği halde, diğer laboratuar hizmetleri genel laboratuarda veriliyor. Bu da çok sıra beklememize neden oluyor. Mesela bir kan tahlilinde 400 kişinin içine giriyorsunuz.”
Askeri yargı
Başka bir Emekli Kıdemli Başçavuş, sağlık astsubayı, ama askeri yargıyla ilgili bir konuyu gündeme getiriyor. Dediği ve istediği özetle şu: “Askeri mahkeme heyeti doğal olarak hukukçu subaylardan oluşuyor. Fakat mevzuattaki bir hükme göre, o birlikte yeterli hukukçu subay yoksa, yerine sınıf subayları alınarak boşluk dolduruluyor.” Oysa, hukuk öğrenimi görerek üniversite diploması alan astsubaylar olduğunu belirten astsubay, sınıf subayı yerine hukukçu astsubayların heyete alınmasını öneriyor. “Hatta, süresini doldurarak astsubaylıktan subaylığa geçenler bile askeri yargıya alınmıyor” diyor. Bir de örnek veriyor: “En son, Mevki Hastanesi’nde bir astsubayımız hukuk fakültesini bitirdi, şu anda Hakkari’de görev yapıyor. Onu piyade sınıfında görevlendirdiler, yargıda görev vermediler. Bunlar bizi üzüyor, doğrusu.” Bir başka astsubay, bunları, astsubayların öğrenim düzeylerinin yükselmesini özendirici bir yaklaşım almamak şeklinde yorumluyor.
Yeşil Pasaport
Konular bitecek gibi değil. Bir başka Jandarma iki Kademeli Başçavuş pasaport konusu üzerinde duruyor. Birinci, ikinci, üçüncü dereceye, yani mesleğin son aşamasına gelmiş astsubayların bugüne kadar yeşil pasaport aldığını belirten Başçavuş’un anlattığına göre, bir süre önce İçişleri Bakanlığı Genelkurmay’ın ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün de görüşlerini alarak pasaport yasasında bir değişiklik tasarısı hazırlamış. Tasarıya göre kıdemli astsubaylara yeşil pasaport uygulamasına son veriliyormuş. Bu haber duyulunca bir heyet Hükümet ve Meclis üzerinde lobi çalışması yaparak, tasarının durdurulmasını sağlamış. Bu tasarının ileride tekrar gündeme gelme olasılığı astsubayları korkutuyor. Astsubayların haklarının korunması gereğine şimdiden dikkat çekiliyor.
Sık yer değiştirme
Bir başka astsubay, jandarma astsubaylarının atandığı il jandarma komutanlıkları emrinde 2-3 ayda bir yer değiştirilmesinden yakmıyor: “Alay Komutanı istediği anda istediği astsubayın yerini değiştirir. Jandarma astsubayları emekli oluncaya kadar en az 30-40 kere ev değiştirir. Bu jandarma astsubaylar için önemli bir sorun.”
“ÇOCUKLARIMI OKUTAMIYORUM”
İsmini vermek istemeyen bir astsubay şunları anlatıyor: “Astsubay okuluna müracaat tarihinin son beş gününe kadar astsubay nasıl olunur kesinlikle bilmiyordum. Astsubay, subay nedir bilmiyordum. 7 kardeşim var. İlkokulu, imkanları olmayan Doğu’da bir köyde bitirdim. 1 öğretmen ve 60 öğrenci aynı sınıfta 60 öğrenci aynı sınıfta ders yapıyorduk. Babam bir tek eşeğin koşulduğu karasaban ile üç tarlayı sürüp ailesini geçindiriyordu. Buna rağmen, “Oğlum, seni okutacağım” diyordu. Anam tarlalarda pancar çapalayarak bana harçlık gönderiyordu. Onlar olmasaydı ben şimdi karasabanla çift süren bir insandım. İlkokulu birincilikle bitirip, iki elemeli sınavı kazanıp devlet parasız yatılı ilköğretmen okuluna girdim. Bu okulu bitirenlerin öğretmen olma hakkının ortadan kalkması Astsubay olmama giden yolu hazırladı. Üniversiteye girme şansı 10 kişide 1 ama astsubay okuluna girme şansı 25 kişide 1’di. 26 bin kişi müracaat etti 1000 kişi alındı ben birincilikle kazandım. Sonra astsubay oldum. Astsubay maaşımla hem üniversiteyi bitirdim. Binbir güçlükle, yemeden içmeden, kızımı öğretmen, oğlumu mühendis oluncaya kadar okuttum. Geçinemiyorum.”
“SUBAY HEMŞİRE” HASTA MI BAKAR?
İzmir’den Emekli Astsubay Erhan Gür TSK’daki hemşirelik sistemiyle ilgili bir ayrıntıya dikkat çekiyor: “1985’te GATA Yüksek Hemşirelik Okulu açıldı. 1989-1999 arasında hemşireler subay olarak mezun edildi. Bir yıl önce ve bir yıl sonra mezun olan hemşireler doğal olarak hemşirelik görevlerini yaptı. Hasta yatağı düzeltti, iğne, pansuman yaptı. Fakat subay hemşirelerin bu görevleri yapması mümkün mü? Onlar subay nasıl hasta bakar? Bu yüzden bu mezunlar yüksek hemşirelik okulu mezun olmasına rağmen yüksek hemşire ve büro hizmetlerinde kullanıldı. Neyseki bu uygulamaya 1999’da son verildi. Fakat emeklilikteki adeletsizlik devam ediyor. 1988’de sivil hemşire olarak mezun olan şimdi 1200 lira, bir yıl sonra subay hemşire olarak mezun olan 4000 lira emekli maaşı alıyor.”
KAN REVAN İÇİNDE GELİRSEN İLAÇ VAR
Emekli Hava Astsubay Mahmut Filiz anlatıyor: “1970’lerde astsubaylığımın ilk yıllarında mide hastası oldum. İlacım bitmişti revire çıktım. Doktor üniversiteyi yeni bitirmiş bir asteğmendi. Doktor asteğmen, “Muayene yapamıyorum” dedi. Ben de, “Muayene olmak istemiyorum sadece ilaç yazdıracağım” dedim. “Yazamam” dedi. “Neden” diye sorunca, üzgün bir ifadeyle, “Üs komutanının emri var sadece acillere bakıyorum. Çünkü teftiş var” dedi. Oysa, teftiş bir hafta sonraydı. “İlacımı almak için ne yapmalıyım” diye sorunca, “Acil olman lazım, kan revan içinde gelmen lazım ancak o zaman ilaç yazabilirim” dedi. İlacımı alamadan görev yerime daha fazla mide ağrısıyla döndüm.”
ASTSUBAYA İLAÇLI STEND TAKILMAZ
Mesleğinde sağlığını kaybeden Emekli Deniz Astsubayı Mustafa Aytar’ın öyküsü çok çarpıcı: “Kalbimin yüzde 35 performansla çalışması ve kalıcı hasar bulunması nedeniyle malulen emekli edilmiş bir Deniz Astsubayıyım. Foça ‘da yeni kurulan olanakları zayıf bir birlikte yoğun iş hayatıma başladım. Akşam, gece, haftasonu, bayram demeden, izinsiz çalışıyordum. Hasta olmak da yasaktı. Bitmeyen bir mesai hayatı yaşıyordum. Bu yokluk ve zor şartlar içindeki yoğun tempoya ve strese kalbim dayanamadı ve kalp krizi geçirdim. Mesai arkadaşım ikmal ‘ astsubayı koluma girip revire götürmek istedi. Birlik Kurmay Başkanı Yarbay, “Nereye gidiyorsun, bir yere gitmek yok! Daha çok işimiz var, rapor alırsan seni mahkemeye veririm” diyerek tehditler savurdu. Bu tehditleri dinlemeyip koluma girip revire götürdüklerinde hemen teşhis konulmuş, ambulans çağrılmıştı.
Birliğe telefon edildi sevk kağıdı istendi. Kurmay Başkanı hâlâ inanmıyor ve diretiyordu. İzmir 9 Eylül Hastanesi’ne yetiştirdiklerinde hemen yoğun bakıma alındım. Yarım saat geç gelsem ölürmüşüm. Neyse kalbime stend takıldı. Stend bir yıl dolmadan tıkandı. Çünkü astsubaya ilaçlı stend takılmaz, maliyeti daha fazla olduğu için bedelini devlet ödemez. Bir yıl geçmeden stend tıkanıp ikinci kalp krizini de geçirdim. Şu anda kalbimde hasar var ve yüzde 35‘in altında performansla yaşamaya çalışıyorum. Daha sonra arkadaşların da desteğiyle Kurmay Başkanı’nı mahkemeye verdim.
Komutan baskısı
Birlik komutanım Tuğgeneral’in üstü kapalı tehditleri ve şahit olacak arkadaşlara uyguladığı baskı nedeniyle davadan vazgeçmek zorunda kaldım. Askeri Mahkemede savcı bile bana, “Sağlığını korumamışsın, sağlığını korumamak suçtur biliyorsun değil mi?”diyerek şikayete devam edersem sonumun kötü olacağını ima etmişti. Paşamızın o tarihe kadar içinde bir tane bile B olmayan sicil geçmişimi bir kenara bırakıp, sicil belgemi C, D hatta E ile doldurmasına ne demeli? Aslında pek çok meslektaşım bundan daha kötü durumlar yaşıyor çok iyi biliyorum.”
yarın: Orduevi ve lojman sorunları
YAZI DİZİSİ-4 18 OCAK 2013 CUMA
Lojmanlarda adil paylaşım istiyorlar
Rütbeli kesimin üçte ikisini astsubaylar oluşturuyor fakat lojman dağıtımında yüzde 55 subaylara tahsisat yapılıyor. Astsubaylar ancak “lojman
puanları” yüksekse lojmana sahip olabiliyor. Lojman seçme şansları ise yok, hele göreve yeni başlayana, lojman büyük ikramiye gibi bir şey
Astsubaylar çok sık tayin oluyor. Kimi zaman bir yerde 2 yıl kaldıkları bile olmuyor. İmdatlarına lojmanlar yetişiyor.
Fakat lojman paylaşımıyla ilgili epey dertliler. Bir astsubay, “Rütbeli kesimin üçte ikisini astsubaylar oluşturuyor fakat lojman dağıtımında yüzde 55 subaylara tahsisat yapılıyor. Ayrıca en iyi lojmanlara onlar geçiyor. Mesela bizim 4 ayrı yerde lojman var. En iyi yerler subayların. 80-90 metrekarelik küçük lojmanlarda hiç subay göremezsiniz. Onlar 100 metrakerenin üzerindeki dairelerde oturuyor. Ufak daireler hep astsubayların” diyor. Kendi oturduğu lojman 120 metrekare. Lojman puanı yüksek olduğu için girebildiklerini söylüyor.
800 TL kira nasıl verilir?
Bir başka Deniz Astsubayı’na kulak veriyoruz: “Bir çocuğum var, eşim üniversite mezunu fakat çalışmıyor. Denizci olduğum için hep turistik yerlere tayin oluyorum. Bu nedenle buralarda hayat biraz daha pahalı. Marmaris, Foça ve Çanakkale gibi yerlerde lojman imkanları da çok az. Bu yıl itibarıyla lojman puanım 145. Bu puanla istediğin lojmanı alırsın dediler. Meğer öyle değilmiş önce subaylara bu hak tanındı. Örneğin bir subaym 35-40 puanı var. O, 4 yıllık subay, ben 12 yüllık astsubay. Onlar bu kadarcık puanla yeni lojmanları alabiliyor. Sonra sıra bize geldiğinde kalanlarla yetiniyoruz. Yine de şükrettim çünkü Foça’da ev kiraları 700-800 TL, kira versem aldığım maaşla ailemi geçindir em em.” Lojman konusunda adaletsizliğe sessiz kalmayan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir başka astsubay durumu şöyle özetliyor: “2009’da Ege Ordusu’nda lojman dağıtımına katıldım. Yaklaşık 450 personel bu dağıtıma katılmıştı. 80 küsur subay, 350’ye yakm da astsubay, uzman çavuş ve sivil memur vardı. Sadece 200 civarında daire dağıtılacaktı. Bunların yarısı subaylar için tahsisli, diğer yarısı sırasıyla Astsubay, uzman ve sivil personel içindi.
Bazıları lojmanını seçer alır
Önce subaylara lojmanlar dağıtıldı. Oraya 10-15 puanla gelmiş genç subaylara bile lojman teklif edildi. Bazısı aldı, bazısı beğenmeyip istemedi. Geri kalan personel ise kalan lojmanları kıran kırana paylaştı. Subayların beğenmediği zemin yada yüksek zemin katlar bile 97 puanla kapandı. 95 puanım olduğu için lojman alamadım. Lojman dağıtımında, hiçbir subay dışarıda kalamaz. Subaym beğenmediği her türden kötü daire şartlı olarak diğer personele tahsis edilir. Aynı binada astlar zeminlerde oturur. Şartlı oturanlar da her yıl karın ağrısı çeker aman bir subay dairemi almasın da çıkmayayım diye. Subay bloklarının zemin katlarında genellikle her daireye bir oda malzemelik olarak verilir, astsubay bloklarında zeminde de bir personel oturtulur aman devletin kaybı olmasın diye. Subaysanız lojmandaki arızanız hemen giderilir. Astsubaysanız sıra bekler durursunuz. Subaysanız, 5 yıl sonunda aynı daireyi tekrar alırsınız yada istediğiniz yeni bir daire. Astsubaysanız 5-6 yü sonra belki tekrar lojman görürsünüz.”
Puana göre dağıtım
Durumu bu şekilde özetleyen astsubaym son sözü de şu oluyor: “Mevcut lojmanlardan yüzde 55 subay, yüzde 45 astsubay, yüzde 5 uzman ve sivil personel yararlanır kuralı mutlaka personel sayısıyla doğru orantılı olarak düzeltilmeli. Orduda 97 bin bin muvazzaf astsubay ve 45 bin subay var. Lojman, puanı yüksek olan personele hakça dağıtılmalı.”
“SİZ ASTSUBAYSINIZ BU ORDUEVİNE GİREMEZSİNİZ”
Astsubaylar, orduevleri konusunda da dertli. “Çoğunluk astsubaylarda olduğu halde, yine kötü yerlerin kendilerine tahsis edildiğini” belirtiyorlar. Artık birçok yerde orduevleri subay-astsubay müşterek. Fakat büyük illerde subay-astsubay orduevleri yine ayrı. Bir astsubay, orduevlerinin verdiği hizmetten memnun: “İyi ve ucuz hizmet veriyorlar, eğlendiriyorlar, iyi şeyler yapıyorlar. Ancak, şikayetimiz şu: Subay ile astsubay orduevi ayrımı var. Mesela ben (isim söylüyor, ama yazılmasını istemiyor) bir orduevine sivil bir ahbabımm torpiliyle giriyorum. Kapıda bakıyor, Siz astsubaysınız, giremezsiniz’ diyor.” “Orduevlerinin subay-astsubay orduevi olarak ayrılmasını itirazınız var mı?” diye soruyoruz. “Var” diye söze başlarken, “Dünyada böyle bir ayrım var. Doğaldır ayırım olması” diyor. “Peki siz niye orduevlerinde bu ayrıma karşı mı çıkıyorsunuz?” diye soruyoruz. Yanıtı net: “İkimiz de ordu kökenliyiz. Niye ayrı olsun?” Hemen bir örnek veriyor bir diğer astsubay: Aksaray’da Vatan Caddesi’ndeki orduevinin 1978’den bu yana subay ve astsubaylara ortak hizmet verdiğini, aynı salonda oturulup yemek yenildiğini, “Bugüne kadar hiçbir olay çıkmadığını” anlatıyorlar; öteki orduevlerinde de aynı şeyin olabileceğini söylüyor.
Eşleri de hiyerarşik
Başka yerlerdeki subay-astsubay ayrımı konusunda ise, daha önce görev yaptığı Trabzon’dan örnek veriyor astsubay: “Trabzon’da kampımız vardı. Kumsalı bile ortadan zincir çekerek böldüler. Böyle ayrımlar var. Örneğin; yeni evlenmiş bir astsubayın eşi henüz durumu bilmediği için servis arabasında ön sıraya oturmuş; bir subay eşi onu yerinden kaldırmış. Bazı subay hanımları bize kırılmasın ama o hanım için denen şuydu: ‘Kocası yarbay, ama kendisi general gibi davranıyor.’
Kampların bir yönetmeliği ve bir tahsis müdürlüğü olmasına rağmen keyfi dağıtımlardan ast rütbedeki personel oldukça rahatsız.
’22 yıl bekledim’
22 yıl sonra bir kamptan yararlanmak için talepte bulunan bir astsubayın anlattıkları ilginç: “Temmuz ayı çok yoğun başka bir tarih seçmelisiniz yanıtı aldım. 22 yıl sonra ilk kez böyle birşey istedim daha kaç yıl çalışmam gerekiyor bu tesislerden yararlanmak için? Ama subaylara kontenjan yüzdesi avantajıyla herşey çok kolay.” Kamplara ve orduevlerine farklı bir açıdan yaklaşan bir astsubay da, “Şimdi 5 yıldızlı oteller gibi orduevlerimiz tesislerimiz var. Bize hitap ediyor. Yüzme havuzları var. Şimdi bunların hepsi birden istediğimiz gibi olamaz tabii, zamanla olacak. Orduevlerinden şikayetimiz; orduevlerine tayin edilen yöneticiler niteliksiz ise verdikleri hizmet de niteliksiz oluyor. Çünkü onlar orduevlerine göre yetiştirilip de gelmiyorlar, kıtalardan geliyorlar. Bu durum hoş değil” diyor.
“ÇAY BİLE İÇİRMİYORLAR”
Girne’den bize ulaşan bir astsubay anlatıyor: “Kızkardeşim bilgisayar yüksek mühendisi. Hava Kuvvetleri’nde subay olarak orduya girdi. Babam ve annem benim üzerimden Astsubay yakınları için , verilen kimlik kartını almıştı. Bu kimlikle astsubay sosyal tesislerinden yararlanabiliyorlardı. Kardeşim subay olunca subayların imkanları daha iyi olduğu için subay kimliği aldılar. Subay sosyal tesislerinden yaralanmaya başladılar. Astsubay olarak ben, ailemle subay tesislerinde aynı anda oturup çay bile içemeyiz. Bunun için yönetimden özel izin almak gerekiyor ki çoğunlukla vermiyorlar. Kardeşimle oturamıyorsam, babamla oturamıyorsam onu bırakalım askeri sivil memur diye çalıştırıp kimlik verilen mesai arkadaşımla bir bardak çay içemiyorsam bu sosyal tesisler niye var? Bu mantık hangi medeni ülkede var? Birileri bu ordunun sorunlarını sahiplensin. Sendikamız olsun.”
“KIZIM SUBAY, EŞİM ASTSUBAY ORDUEVİNE”
30 yıl silahlı kuvvetlerde görev yapmış, isminin açıklanmasını istemeyen emekli bir astsubay yeni yaşadığı bir olayı anlatıyor: “Eşim emekli öğretmen, kızım mühendis, damadımz subay. Eşim emekli olduktan sonra torununa bakmak için Ankara’ya kızımın yanına gitti. Bir gün eşim ve kızım Ankara’da bir subay orduevine gidiyorlar. Kızım girebiliyor ama eşimi almıyorlar. Gerekçesini sorunca, ‘Siz astsubay eşisiniz, buraya giremezsiniz’ diyorlar. Normalde kızım yanında herhangi bir misafiriyle de bu orduevine gidebilir ama kendi öz annesiyle orduevine giremiyor. Bu olay eşimin ve benim moralimi çok bozdu. Bu kötü muamele karşısında günlerce uyuyamadık. Subay ve astsubay orduevleri birleştirilmeli.
yarın: Tayin sorunları
21 YILDA 10 TAYİNE EŞYA BİLE DAYANMAZ
Sık tayinler assubayları ekonomik yönden zorluyor, çocuklarının eğitim hayatı sekteye uğruyor. Sınır karakollarında görev yapanlar bir de evliyse hayatları çok zor. 21 yılda 10 kez tayini çıkan bir assubay eşya dayandıramadığını söylüyor .
Görevde olsun,emekli olsun astsubayların en çok alındıkları ve tepki verdikleri konu,başka meslek sahipleri ile kıyaslanmaları. Bu kıyaslama yapılırken,kendi isteklerini dile getiren ve haklarını savunanların astsubaylığı küçümser bir eda içinde konuşmaları ya da açıklama yapmaları tepki çekiyor. Hani var ya;”Bir astsubay kadar itibarımız yok” Bile…Kadar….İşte bu kıyaslamalara kıdemsizi de kıdemlisi de yenisi de emeklisi de amiyane sözcüğü ile “gıcık” oluyor. Küçümsercesine yapılan kıyaslamalara tepki gösteren astsubaylar, bu arada kendi durumlarını,çalışma koşullarını ve sıkıntılarını anlatıyor. Bir de sık tayinler var ki sormayın… Assubayları ekonomik yönden zorluyor ve yoruyor. Aile düzenleri alt üst oluyor. Hele bir de eğitim gören çocukları varsa sürekli okul değiştirmek çocukların psikolojisini bozuyor. Normal şartlarda astsubay meslek hayatında 3 defa şark hizmetine gidiyor. Subaylar ise 1 kez şark görevi yapıyor. Astsubaylar bu dengesizliğe çok isyana etmeseler de yıprandıklarını belirtiyorlar. Her defasında eşya taşımak ki eşyaların kullanılacak halinin kalmadığını söylüyorlar, lojman-ev sorunu yeni bir hayata adapte olmanın güçlükleri onların canını sıkmaya yetiyor.
Kim sürekli tayin oluyor?
Jandarmada çalışan 21 yıllık bir astsubay kıdemli başçavuş şunları söylüyor; ben basından takip ediyorum profesörlerimiz olsun ya da başkaları olsun, hep Silahlı Kuvvetler’de astsubayların aldığı maaşı göz önünde tutuyorlar. 21 yıllık askerim, bu 21 yıllık hizmetimde 10 kere il gezmişim, bunun 8 yılı Güneydoğu’da. Eşyam da taşınıyor,gidiyor geliyor. Ben şimdi bizi örnek gösterenlere soruyorum Bu ülkede kaç kişi canını vermek pahasına Güneydoğu’ya gidebilir?
Bu noktada astsubayların telaffuz etmediği ama bizim hissettiğimiz bir soru aklımızdan teğet geçiyor: Hangi sermaye güneydoğuya yatırım yapıyor? Dillere pelesenk edilen “Sermaye güven ister” lafı iyi de insanın canı güven istemez mi? Başçavuş son noktayı koyuyor: “Ahkam kesmek çok kolay, herkes kesiyor” Ekonomik durum ya da geçim sıkıntısı konusunda ise şunları söylüyor; “Ben 10 defa tayin oldum 10 il gördüm. Şimdi görebiliyor musunuz durumumuzu,aldığımız maaş ortada,iki tayin demek bir yangın demek . İki defa taşının eşyanız hurda olur. Ben demek ki beş defa eşya değiştirmek mecburiyetindeyim. Yazık günah”
Sinemaya 1 kez gitmiş
İstihbaratçı bir astsubay da aynı konuda dertleniyor. Yaptığımız hizmete göre 24 saat hizmet veriyoruz. Karakolda görev yapan bir arkadaşın bölgesinde 8 tane olay olsun,aynı gün 8 olaya gider. Bazen gazetelerde okuyoruz; mesela dün şöyle bir haber vardı; Silahlı Kuvvetlere zam yapılacak, polisler ayağa kalktı . Polis bir gittiği ilde 13-15 sene kalıyor. Şark’ı bir tane. Benim astsubay arkadaşlarım 2 yıl gider doğu’ya 2 sene batı, 2 sene doğu, 2 sene batı git babam git! Emekli oluncaya kadar böyle git,gel. Ben lojmanda oturmuyorum,kirada oturuyorum. Verdiğim kira bedeli 500 lira . Elektrik,su ,doğalgazı şunu bunu ekleyin 700 lira .
Çocuklardan birine diğeri gönül koymasın diye “Oğlum seni de gelecek yıl dersaneye göndeririz” dedik. Kızım için 350 TL dersaneye veriyorum 1000 lirayı geçti, maaşın yarıdan fazlası gitti. Ben hayatım boyunca sinemaya bir kere gittim o da astsubay okulunda öğrenciyken. En büyük lüksümüz sosyal tesislerde vakit geçirmek.”Kıyaslama” konusunda deniz astsubaylarından da yakınlamalar dinledik. İsminin açıklanmasını istemeyen bir Başçavuş “Geçenlerde bir televizyonda duydum çok rahatsız oldum. Bir öğretmen arkadaş assubaylar şu kadar maaş alıyor diye kıyaslama yapıyordu. Bence kıstas o olmamalı. Yani öğretmenin karşılığı asker olmamalı. Avrupa birliğine öğretmenleri kıstas almak gerekir diye düşünüyorum. Çünkü askerlik çok farklı bir meslek.”
24 Saat nöbet çabası
Kıdemli bir Başçavuş nizamiye nöbetine değiniyor. “Astsubaylar nizamiye’de 24 saat esasına göre nöbet tutuyor. Subaylar hiçbir zaman 24 saat esasına göre nöbet tutmuyor, hatta beşinci hizmet yıllarında Nöbetçi amirliği nöbeti tutuyor. Devriye yok, askerle en ufak temas yok,en ufak bir sorumluluk yok vs. vs. Başçavuş ise hiçbir kurumda örneği olmayan 24 saat ayağında bot dibine kadar risk ve sorumluluk altında nöbet tutuyor.
Kızımın doğumunda izin alamadım
Emekli bir jandarma astsubayı yaşadığı sorunları özetlemiş: Okuldan mezun olduk,karakol komutanı yaptılar, 25 yıl sonra yine karakol komutanıydım. Atandığım Doğu bölgesindeki karakolların çoğunda lojman yoktu. Herkesin bekar olması şart veya bekar yaşaması gerekiyor gibi bir mecburiyet varmış gibi davranılıyor.Atama istek formunda 5 tercih yapıyorum 5′ te sıfır. O zaman niye tercih yaptırıyorsunuz? Bir de doğuya 4 kez atanıyorsunuz.Doğu’da görev yapanların en kıdemlisiyim ve 7 yıldan fazla doğuda kalmışım tekrar atıyorsunuz. Atama istek formu dikkate alınmadığı için erken yaşta mesleğe küserek ve de istemeyerek emekli oldum. Fakat okuttuğum bir kızım olduğu için çalışmak zorundayım. Tuğay,alay,tabur,bölük,karakol,takım ve tim nerede görev yaparsak yapalım zimmet ve sorumluluk bizde ama yetkimiz yok. Ben doğu’da 7.5 yıla yakın bekar kaldım. Çocuğumun doğumunda tabur komutanı izin vermediği için eşimin yanında olamadım. Evlenmek için izin dilekçemi yazdım, amirim dilekçe üzerine düğününüzü erteleyin diye yazdı. 6 kardeşiz yarısının düğününde bulunamadım. Çünkü izin alamadım.
Sorumlusun ama para yok
Emekli astsubay Muzaffer Güney’in anlattıkları çok çarpıcı : “1974’te Keşan Levazım şubesine tayin oldum. Eşya saymanlığı görevini bir yüzbaşı yapıyordu . Bazı nahoş olaylardan sonra bu yüzbaşıyı görevden aldılar. Daha sonra beni eşya mal saymanı olarak atadılar. Göreve başladım. Maaşımın haricinde saymanlık puanı almam gerekiyordu. Müfettişe ben rapor vermeme ve sicilimin iyi olmasına rağmen bana ek ücret verilmedi.Çünkü ben astsubaydım. Bu görevi yaptığım 2 yıl boyunca bana saymanlık ücreti ödenmedi. Ben emekliyim bu tür haksızlıklar devam ediyor mu bilmiyorum. Ben, astsubay olarak bu görevi yapmaya yeterli değilsem neden bana bu görev verildi? Eğer yeterliysem neden görevimin hak ettiği saymanlık ucretini alamadım? Suçum assubay olmak mıydı?
‘8 yıl Doğu’da görev yaptım’
Antalya Jandarma komutanlığında görev yapan bir astsubaya kulak veriyoruz: Uzman çavuşluktan astsubaylığa geçtim. Uzman çavuşken ilk atamam 1991’de Mardin’deydi. 5 yıl görev yaptım. Assubayken de 3 yıl Muş’ta çalıştım. Toplam 8 sene Doğu hizmetim var. 8 yılın 6 aylık bölümünü stajerim diye Doğu hizmeti olarak saymadılar. Şimdi tekrar doğu hizmeti yapmam için yazı geldi. 2008’den sonra Doğu’ya giden personelin 6 aylık stajerlik dönemi hizmetten sayılıyor ama 2008′ den öncekiler sayılmıyor. O zaman görev yapmadık mı?Yaptık, hem de yoklukta görev yaptık. OHAL’in terörün en şiddetli olduğu dönemde görev yaptık ve benim personeli olduğum jandarma teşkilatı bunu görmezden geliyor. İnanın ki benim gibi birçok personel mağdur.
YARIN : GÖREV VE KADRO SORUNLARI
YAZI DİZİSİ . 6 20 OCAK 2013 PAZAR
Ankara gibi olayı ve nüfusu çok bir ilin bomba imha ve olay yeri inceleme kadrolarının sayısı ile Kırıkkale,Kırşehir gibi küçük illerin kadro sayısı aynı. Yurtdışında yüksek lisans için astsubaylara ayrılmış bir kadro bile yok. Yerinde dil öğrenimleri için kadro astsubaya 1,subaya 5 şeklinde. Geziler kadro yine adaletsiz, 1 astsubaya 15 subay.
Yurtdışında yüksek lisans için kadroları yok
Astsubayların kadro ve uzmanlaşmaları ile ilgili sıkıntıları üzerinde konuşmaya değer birçok örnek ile başlayalım. Olay yeri inceleme Timi’nin ve “bombacı”denilen patlayıcı madde imha uzmanı astsubayların parmak bastığı bir konu var. O sıkıntıyı bir başçavuş şöyle anlatıyor; Ankara’nın nufusu 4.5 milyon. Kırıkkale,Kırşehir yahut başka bir küçük ile ele almamım, nüfusu 50-60 bin, 100 bin olan. Kadrolarımız aynı. Olay yeri inceleme timi’nin bu illerdeki kadrolarıyla bizimki aynı. Bizim burada müdahale ettiğimiz olayların kapsamı,sayısı,oraların 3-4 katı ama kadrolar aynı. Bu konuda bir düzenleme yapılması hususunda müracaatlarımız var.
İL KÜÇÜK KADRO BÜYÜK
Başçavuş’un bu nazik ifadeli isteğini biraz açacak olursak; İller arasındaki kadro adaletsizliğini gidermeli.Her ilin nüfus ve olay potansiyeli dikkate alınarak güvenlik kadroları oluşturulmalı diyebiliriz. Astsubay jandarma bölgesindeki bomba ihbarlarına müdahale ettiklerini ayrıca askeri birliklerdeki mühimmat bomba imha işini de üstlendiklerini belirtiyor. Kadro sorununu anlatmak için konuya giren bir başka astsubay, kadrolardaki dengesizliğin yarattığı sorunları şöyle anlatıyor. “Orduda yaklaşık 95 bin astsubay 35 bin de subay var .Lojmanlar Ankara’da 1000 adet ise bunların 550 ‘si subayların 400’ü astsubayların, 50′ si de memurların. Kamu konutları Kanunu’nda “yararlanma şartı” olarak sadece bir hüküm bulunuyor. O da daha once lojmandan yararlanmamış olmak şartı.
“Yararlananlar puanlarına göre istifade eder” diyor. Sadece kanunda bir satırda, “TSK ihtiyaçları doğrultusunda yönetmelik çıkarır dediği için ve bu yönetmelikleri hazırlayanlar da subaylar olduğu için maalesef sonuç böyle oluyor. Nakdi ödüller yine yüzdelendirilmiş. Yaklaşık yüzde 5 subay yüzde 3 astsubay,yüzde 2 uzman erbaş olarak… Yurtdışında yüksek lisans için astsubaylara ayrılmış bir kadro bile mevcut değil, Yerinde dil eğitimleri için kadro astsubaya 1 subaya 5 şeklinde. Geziler için kadro yine adaletsiz 1 astsubaya 15 subay. Büyük karargahlarda astsubaylardan çok subaylar mevcut. Mesai şartlarına gelince gerçek anlamda kişiye hizmet ediliyor. Komutan özellikle sert ise kimse “hayır” diyemiyor. Yapılan işlem eksik veya yanlış olsa da…
KADRO HANTALLIĞI
Aynı astsubay bir başka kadro sorununun astsubaylar üzerinde yarattığı yüke değiniyor. Yanlış kadrolaşmadan dolayı zaman içinde TSK hantallaşıyor. Bir örnek vereyim. Denetleme sistemi var. Bu oldukça da gerekli bir sistem. Ancak Milli Güvenlik öğretmeni olarak görev yapan albaylar, bu ders kaldırılınca boşa çıktılar. Ve denetleme subayı olarak atandılar. Denetçi subayın sayısı artınca birliklerimizde iş yapamaz hale geldik. Düşünün, dünyanın hangi işinde bir işyeri yılda 25-30 kez denetlenir? Sadece denetime hazırlanmak için 10-15 gün sürüyor. Bunun yanında gece dersleri var, nöbetler var… İnanın astsubaylar ve aileleri çok mutsuz… Sistemde teğmenden çok albay var. Sizin çalıştığınız birimde 10 yöneticinin 6 memurun olduğunu düşünün. Bir de MSB tarafından kurulan Astsubay Hakları Komisyonunun kimlerden oluştuğuna bakın. 1 Tuğgeneral, 2 kurmay albay,2 kurmay yarbay, 2 kurmay binbaşı…”
İYİ ÖRNEKLER DE VAR
Branşlaşma ya da uzmanlaşma konusunda bir jandarma kıdemli başçavuş ise olumlu örnek veriyor. Kendi uzmanlık alanını anlatarak başlıyor söze “Üçbuçuk aylık bomba imha temel kursundan sonra bir aylık tekamül (gelişme) kursu gördük. Daha sonra Bosna Hersek’te Türk Barış Kuvvetleri’nde görev yaptım. Ardından Amerika’da Luisana Polis Akademisi’nde 6 hafta sureli Patlayıcı Maddelere Karşı Önlemler Kursu gördük. Bu nedenle branşlaşma kapsamındayız. Sürekli aynı görevi yapıyoruz. Olay Yeri İnceleme Timi’nde branşlaşma iyi oturdu. İki yıl önce ihtisaslaşma diye bir kitap hazırlandı. İhtisas kitabında adınız varsa, başka bir ile de gidecek olsanız kesinlikle ihtisasınız olan branşlara atanıyorsunuz. “Trafik için de var mı? Trafikte de var, ama şu anda bir trafik timimiz mevcut 3 bin personel kursu görmüş assubay olarak. Yani hepsini branşta istihdam etmek mümkün değil. Bizde ise, öyle değil. Bizim sayımız kadar branş yerimiz var, ondan dolayı aynı branş yerlerine tayin oluyoruz.
20 yıl kıdemden sonra ilk kadroya dönüş
Antalya’dan emekli Astsubay Mehmet Ali Kılınç, ilginç bir noktaya temas ediyor; “Sadece 1 yıl kıdemli astsubayın, görev yapıp ayrıldığı kadroya 20 yıl kıdem aldıktan sonra yine aynı pozisyonda dönmesine ne dersiniz? Böyle bir meslek grubu hiç duydunuz mu? Astsubaysanız, bu olağan bir durumdur. Diyelim ki , mahalle kahvesi ortamında 50 yaşında bir emekli subaya 70 yaşında bir emekli astsubay “Ali bey” olarak tanıştırıldı. Aradan bir süre geçip emekli astsubay olduğu subay tarafından öğrenildiğinde anında subay “Bey”i kaldırır babası yaşındaki adama “Ali” demeye başlar. Bütün zamanlarda olduğu gibi astsubaylar bu mesleği ekonomik zorunluluk nedeniyle seçmişlerdir. Bu nedenle astsubay emekliliğini hak etme gününü iple çeker. Çalıştığı dönemde 20 yılını dolduran astsubay emekliliği hak eder,emekli olur. Emekli maaşı yetmese bile ek işte çalışırdı. Emekli olmak bir kurtuluştu. Artık emeklilikte yaş sınırlaması nedeniyle bu da mümkün değil. 60’lı yaşlarınıza kadar böyle adaletsiz, zor şartların hüküm sürdüğü bir ortamda umutsuz görev yapmak zorundasınız.
‘Aynı gemide yarım tazminat’
26 yıllık bir deniz astsubayıyım. Meslek hayatımın 20 yılını denizlerde fındık kabuğu gibi sallanan fırkateynlerde geçirdim.Aylarca ailemden uzakta kaldım.
Kızım, evden çok uzaklardayken dünyaya geldi. Onu 3 aylık olduğunda görebildim.Sonrasında da ayrılıklar hiç bitmedi. Eşim kızıma hem anne oldu hem de baba,seyirlerden dönünce beni tanımadı. Kiralık evlerde kömür taşırken merdivenlerden düştü ayağını kırdı ben yine yoktum. Ama hiç yılmadım hep vatana hizmet görevimdir dedim. Fırtınalı havalarda boynuma astığım poşetin içine kustum ama görev yerini terk etmedim. Fakat aynı gemide görev yaptığım subayın denizde çalıştığı için aldığı tazminatın yarısını aldığımı öğrendiğimde dondum kaldım. Düzeltilir, bir hata vardır dedim. Aynı subayın amir olduğu için bir tazminat,kurmay olduğu için başka bir tazminat daha aldığını duyunca düzelir, bana da verilir nasılsa diyerek ses çıkarmadım.
Emekli olunca benim maaşımın yarıya düştüğünü ama o subayın maaşının hiç düşmediğini öğrenince “pes”artık dedim. Bizim başkalarının parasında gözümüz yok. Ama haksızlıklar bunlarla sınırlı değil. Yaz kampları onlara hizmet eder,lojmanlar onlarındır,orduevleri krallara layıktır, makam araçları vardır.Biz de maalesef kira köşelerinde sürünür belki meslek hayatımız boyunca bir kerecik yaz kampına gidebiliriz. Bu maddi sıkıntıların yanında uğradığımız baskılar, hakaretler ve aşağılanmalar hiç bitmez. Derdimizi kime anlattıysak hep, “çalışmalar devam ediyor”denildi. 10 yıldır birşey değişmedi.
YARIN . OYAK’TA SÖZ HAKKI
YAZI DİZİSİ-7 21 OCAK 2013 PAZARTESİ
OYAK YÖNETİMİNDE SÖZ HAKKI İSTİYORLAR
Orduda sayıları subayların 3 katı olan astsubaylar, OYAK Yönetim Kurulu’nda temsil adaleti istiyor. 11 kişilik Yönetim Kurulu’nda 1 üyeye ancak kavuşan astsubaylar, ‘OYAK’ın kasasını biz dolduruyorsak, niçin yönetiminde yokuz’ diye soruyor. OYAK’a kesilen nemaların adaletli dağıtılmasını da talep ediyorlar.
Astsubayların aylık maaşlarının yüzde 10’u, OYAK’a (Ordu Yardımlaşma Kurumu) kesiliyor. Ancak onlar, nemaların adaletli bir şekilde dağıtılmadığından yakmıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde 34 bin subay ve 94 bin astsubay var. Astsubayların sayısı subayların tam 3 katı. OYAK kesintilerinin toplamında astsubayların payı daha büyük fakat yönetimde söz sahibi değiller. Kara KuvvetleriKomutanlığında 30 yıl görev yaptıktan sonra emekli olan bir Kıdemli Başçavuş, OYAK’ta yaşandığını iddia ettiği “Nema” adaletsizliğini dile getirdi. “OYAK, iştiraklerinin gelirlerinin tamamının nema olarak üyelerine aktarması gerekiyordu. Bu yapılmadı. Sistemde olan-olmayan tüm üyelerin, kurum iştiraklerinde hakları olduğu için üyelerine hisse senedi verilmeliydi. Bu da yerine getirilmedi. OYAK ve iştiraklerinin yönetim ve denetim kurullarında, sayımızla orantılı şekilde adil temsil hakkımız engellendi. Bu konuda Türkiye’de mahkemeye başvurduk. Ancak dava reddedildi. İç hukuk yolları tükendiğinden konuyu AİHM’e götürdük. Fakat 5 Mayıs 2012’de ilginç bir olay oldu. Bir astsubay arkadaşımız yönetim kuruluna alındı. Bunun da AİHM’de dava yaklaştığı için göstermelik olduğunu düşünüyoruz.”
KÂR PAYI SORUNU
Astsubay devam ediyor: “OYAK için subay ve astsubay maaşlarının yüzde 10’u her ay zorunlu olarak kesilir. Bu emekli olana kadar devam eder. Her yıl, OYAK ve bağlı şirketlerinin kâr payları açıklanır. ‘Kâr ettik’ derler biz onu göremeyiz. Halbuki bizden yıllık dağıtılacak nema açıklandıktan sonra masraf ve riziko primi adı altında da kesinti yapılmaktadır. Bu kesintilerin oranlarının ne kadar olduğunu bile bilmiyoruz. Bir tek OYAK Bank satıldığında yüzde 54 kâr payı aldık. Bize O YAK’ın şirketlerinin kâr paylarından da pay vermiyorlar. Bize faiz ve fonlarda değerlendirdikleri kârdan pay veriyorlar. Üzerine ise bir iki puanı şirketlerin elde ettikleri kârdan ekleme yaparak genel olarak yılık enflasyonun bir iki puan üzerinde nema dağıtıyorlar. OYAK’ın emekli olan subaylara daha yüksek, astsubaylara ise daha az ikramiye ödediği iddia ediliyor.
Bizler OYAK’ı denetleyemediğimiz için bunu tam olarak bilemiyoruz. Aynı durum askeri vakıflarda da geçerli. Yönetim kurulları, çalışan ve emekli generalle amirallerden oluşuyor. Bizler ayrıcalık değil gaspedilen haklarımızı istiyoruz. Yüksekokul mezunu astsubaylar, büro memuru ile aynı statüde görülüyor.”
OYAK KAPI DUVAR
TSK’daki subay ve astsubaylara, yardım için kurulan OYAK’ın her alanına, general ve amiraller hakim.Bu durum, astsubayların büyük tepkisini çekiyor. OYAK, tüm TSK personeli için kurulmuş olmasına rağmen, astsubaylar için adeta kapı duvar olmuş. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda 30 yıl görev yaptıktan sonra emekli olan bir astsubay, OYAK’ın kapısını defalarca aşındırmış ama bir türlü içeriye girememiş. Astsubay kendisi ve meslektaşlarının uğradığı haksızlığı şöyle anlatıyor: “Bizler OYAK iştirakçisi olduğumuz halde, kurum hakkında bilgi sahibi değiliz. Kurum hakkında bilgi almak için harekete geçmeye karar verdik. Bir süredir OYAK Genel Kurulu’na katılmak ve bağlı şirketlerde görev almak için başvuruda bulundum. Ama kabul etmediler. Verdikleri cevapta ‘OYAK ve iştiraklerinin yönetiminde görev alacakların, Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından belirlendiğini’ belirttiler.
52 YIL ÖNCE KURULDU
OYAK, 01 Mart 1961’de kuruldu. Amacı, “Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olmak ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına sosyal yardımları sağlamak”. Türk silahlı Kuvvetleri kadrolarında görevli muvazzaf subay, sözleşmeli subay, askeri memur, astsubay, sözleşmeli astsubay ve uzman jandarmalarla emekli maaşı sistemine giren üyeler ve ölümleri halinde sisteme devam etmek isteyen eşleri OYAK’ın daimi üyeleridir. Muvazzaf astsubaylar ve emekli astsubaylar OYAK Yönetim Kurulu’nda ve iştiraklerinde temsil edilmek istiyor. 11 kişilik OYAK Yönetim Kurulu’nda kendilerinden 1 muvazzaf üyenin alınmasını yetersiz bulan astsubaylar, bu atamanın göstermelik olduğunu düşünüyor. Sözün özü astsubaylar yönetim kurullarında daha çok üye ile yer almak istiyorlar.
EMEKLİYİM ÇOCUKLARIMA EL AÇIYORUM
Emekli Hava Astsubay Vecihi Ünaldılar anlatıyor: “26 yıl önce emekli olmuş bir Hava Astsubayıyım. 1987’de 2’nin 2’sinden emekli oldum. Aylığım 1385 lira. Oyak iştirakçisi olmadığım için oradan ayrıca aldığım bir para yok. Emekli ikramiyem ve Oyak kredisini debirleştirerek aldığım 55 metrekare evimi, çocuğumun üniversite tahsilini tamamlayabilmesi için 10 yıl önce sattım ve kiraya çıktım.
‘KİRADAYIM’
Şimdi çocuklarımın taksitlerini ödediği TOKİ’den aldıkları evde oturuyorum. Emeklilik yaşamımda hep çalıştım. Başka türlü geçinebilmek mümkün değildi. Bugün de bir iş bulsam çalışacağım. Maaselef bizim gibi eski emekliler çok zor durumda. Ya kendilerine uygun olmayan işlerde çalışıyorlar ya da evlât eline bakıyorlar. İyileştirme çalışmaları yıllardır bir türlü bitirilemiyor. Emekli MİT ve Emniyet mensuplarına verilen aylık 100 TL iyileştirme var. 2006’dan beri bu bize verilmiyor. Çünkü bir türlü kaynak bulunamadı. Şimdi yeni iyileştirmeçalışmalarından bahsediliyor.
‘NEDEN AÇIKLANMIYOR’
Astsubaylarda da derece yerine rütbeye verilse bizim gibi mağdur olan 2 ve 3’ncü dereceden emekli olmuş arkadaşlarımız da bu haktan yararlanacak. Şahsen para, iyileştirme istemiyorum. Sadece ilgili kurumlar, neden bunca yıl bu çalışmaları bitiremiyor? Haklarımızı vermiyorlar, çıksınlar lütfen bunu kamu oyuna açıklasınlar.”
‘Çekmeceden 5 gün oda hapsi yedim’
Jandarma Kıdemli Başçavuş’un 13 yıl önce başından geçen olay çok çarpıcı: “13 yıl önce delojistik astsubayıydım şimdi de komik ama gerçek. İl Jandarma Komutanı ilçe Jandarmayı ziyaret ediyor ama her yere girip bakıyor kontrol ediyor. Gezdi dolaştı, tabiri caizse bal dök yala her yer tertemiz. Teşekkür etti, “Aferin” dedi. Tam odamdan çıkarken dolabın çekmecesini açtı. Güzelce katlanmış bir ilaç poşeti buldu. Hemen anladım; emrimdeki yazıcı asker, ben komutanı karşılamaya inince korkusundan cebinden çıkarıp poşeti dolaba koymuş. Komutan bana dönerek, “İşte sizin temizlik ve disiplin anlayışınız bu kadar. Sen beni karşılamaya inince askerin ilaç poşetini buraya koymuş ama sen askerini disipline edememişsin. Sana 5 gün oda hapsi, askerini bul kimse ona da 21 gün oda hapsi” dedi. Yazıcı asker olayı öğrenince özür diledi. İlaç poşeti çekmecede olsa ne olur olmasa ne olur, ben 5 gün yattım. Aynı gün karakol komutanının biri cep telefonu ve arabasının anahtarını çekmecesine koymuş, vay efendim, “Çekmecede özel eşyamız nasıl olur” kıyamet koptu.
Sağlık Tazminatı sadece doktora
“Meslekte 12 yılını devirmiş bir astsubay olarak, sağlıkla ilgili çifte standartta tazminat konusuna değinmek istiyorum. Tam Gün Yasası ile askeri ve sivil doktorların muayenehane ve özel hastanelerde çalışmalarına yasak geldi. Yasağı kabul etmeleri için ‘Sağlık Tazminatı’ adı altında tazminat verilmeye başlandı. Tıp dünyasında birçok doktor yanında yardımcı sağlık personeline ihtiyaç duyar. Devlet hastanelerinde Döner Sermaye sadece doktorlara verilmeyip tüm personele dağıtılırken biz de Sağlık Tazminatı sadece doktorlara verilir. Hemşire, hasta bakıcı, teknisyen ve sağlık astsubayı sağlıkçı olarak görülmüyor. Oysa bu bir ekip işidir.”
YARIN: Disiplin Cezaları
YAZI DİZİSİ – 8 22Ocak 2013 Salı
Oda hapsi kaldırılsın adil yargılanma sağlansın
Astsubayların yeni ‘Disiplin Yasa Tasarısı’nın bazı maddelerine itirazları var.
Tasarıdaki yargılanma ve disiplin cezası usullerinin Anayasa ve Türk Ceza Kanunu’na uygun düzenlenmesini talep ediyorlar.
Oda ya da göz hapsi cezalarının bitmesinin yanı sıra adil yargılanma hakkı istiyorlar
‘Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı” TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Muvazzaf ve emekli astsubaylar, fazla tekniğe girmeden bu yasa tasarısındaki haksızlıklara dikkat çekiyor. Tasarının bir kısım maddelerinin, evrensel ceza hukuku yasaları ve uluslararası insan haklarına ilişkin metinlere uygun olmadığı ve bu haliyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) süregelen disiplin yanlışlarını düzeltmeye yeterli olamayacağım düşünüyorlar. Aksine; amir, üst ve ast arasındaki saygı ve sevgi ortamını zedeleyeceğini vurgulanıyor. Astsubaylar, TSK’dan ayırma işlemlerine esas olan idari takdir yetkisinin, genişletilmesiyle personelin aidiyet duygusunu zedeleyici nitelikte düzenlemelere yer verildiğini söylüyor. Tasarının birinci maddesinde, “TSK’da etkin bir disiplin sisteminin tesisi, muhafazası ve idamesinin amaç edinildiği” açıklanmıştır diyen bir astsubay şöyle devam ediyor:
İHTİYAÇ VAR
“Ancak tasarıya bakıldığında, disiplinin amir ve üst konumundaki personele, astları konumundaki personel üzerinde geniş yetki ve özgürlüğü bağlayıcı cezalandırma yetkisi vermek suretiyle sağlanabileceği anlayışının hakim olduğu anlaşılıyor. En başta sorgulanması gereken husus, disiplinin katı kurallar ve kişi özgüllüğüne yapılan müdahalelerle mi? Yoksa astın ve üstün hukukuna riayetiyle mi sağlanabileceğinin araştırılmasıdır. 50 yıldan fazla süredir uygulanan disiplin mevzuatının da aynı doğrultuda düzenlendiği ve disiplin amirlerinin kişi özgürlüğünü kısıtlayan yetkilerle donatıldığı ve bu sebeple disiplinin tesisine olumlu etkisinin olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle de yeni bir disiplin tasarısı ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu yeni tasarıda da aynı yetkilerle disiplinin etkin bir şekilde sağlanabileceği düşüncesi, önceki düzenlemeden kaynaklanan sorunların ortadan kaldırılamayacağının göstergesidir. Yeni tasarıyla, AİHM nezdinde amirlerce verilen ‘oda yada göz hapsi’ cezalarının kaldırılması ve bu anlamda ülkemizin AİHM nezdinde tazminata mahkum edilmesinin önüne geçilmesi amaçlanıyor. Bunun dışındaki düzenlemelerin ise mevcut disiplin durumuna olumlu etkisinin olmayacağı, aksine amirle ast arasındaki sevgi, saygı ve muhabbete dayalı disiplin ortamını sağlamaya yeterli olmayacağı açıkça anlaşılıyor.”
KABUL EDİLEMEZ
Aynı astsubay devam ediyor: “Keza; tasarının besince maddesindeki, ‘Herhangi bir fiilden dolayı ilgili hakkında yapılan adli soruşturma veya kovuşturma, aynı fiilden dolayı ayrıca disiplin soruşturması ve tahkikat yapılmasını, disiplin cezası verilmesini engellemez’ şeklinde bir düzenleme var. Kişinin işlediği iddia edilen bir suçun, disiplin mevzuatında yazılı düzenlemelerden birinin ihlalini doğurması durumunda, soruşturmaya rağmen yetkili amir tarafından ayrıca disiplin cezası verilir. Bu durumda, suçu tespit edecek ve cezalandırma yoluna gidebilecek olan makam adli soruşturma ve kovuşturma makamları olmalıdır. Buna rağmen, disiplin cezası vermeye yetkili amir tarafından, ayrıca disiplin cezası verilmesine imkan tanıyan bu düzenlemenin kabulü mümkün değildir.
KEYFİYET OLMASIN
Çünkü keyfiliğe sebebiyet verebilecektir. Ağır mağduriyetlere sebebiyet verebilecek yönde keyfiliklere tasarıda yer verilmemelidir. Amirin tek basma disiplin soruşturması yapabilmesi keyfiliğin önüne geçemez. Amirin sadece emri altındaki personelden soruşturmacı tayin etmesi de aynı neticeyi doğurur. Bu sebeple, mümkün olduğunca, suç işleyenin doğrudan amiri olmayan ve disiplin amirinin de doğrudan emri altında olmayan personelden soruşturma heyeti teşkil edilmesi gerekir. Bunun gibi, disiplin suçu işlediği iddia edilen personelle aynı statüde ve onun görevi itibariyle aynı durumunu bilen personelden de en az 1 kişinin soruşturmacı heyete dahil edilmesi doğrudur.
‘3 YÖNTEMLE ATILIYORUZ’
Bir başka maddede de 3 farklı yöntemle askeri personelin TSK’dan ilişiğinin kesilebileceği belirtiliyor. Bunlar; ayırma cezası verilecek personelin disiplin amirlerince başlatılan işlem, ikincisi doğrudan Yüksek Disiplin Kurulu’nca başlatılacak işlem ve doğrudan Genelkurmay Başkam tarafından başlatılacak işlem. Her 3 yöntemde de personel hakkında düzenlenecek olan belgelerin Yüksek Disiplin Kurulu’na gönderilmesi ve kuvvet komutanı onayı dışında başka bir makamın onayına gerek kalmaksızın ilişiğinin kesilmesini öngörüyor. Oysa ayırma işlemlerinin tamamen mahkeme kararlarına dayalı olarak tesis edilmesi gerekmez mi?” Tasarının 21’nci maddesini yorumlayan bir başka astsubay da şu tespitte bulunuyor: “Disiplin ceza puanına bağlı olarak ayırma cezası veriliyor. Oysa bunun disiplin amirleri tarafından verilecek cezalardan ziyade disiplin kurulları ve askeri mahkemelerce verilen cezalara dayandırılması gerekmez mi?
Disiplin amirleri bir takım sübjektif düşüncelerle ceza verebilir. Bu cezalara dayanılarak personel hakkında ayırma cezası verilmesi doğru mu? Disiplin kurulları ve askeri mahkemelerce verilecek cezalar ve ardından yapılacak uyarılara uygun davranış sergilenmemesi durumunda personel hakkında ayırma işlemi tesis edilmesi gerekmez mi? Aksi durumda, birçok personelin mesleki geleceği amirlerinin inisiyatifine bırakılmış olacaktır.”
‘Eşimin başını açtırmak zorunda kaldım’
İsminin açıklanmasını istemeyen ordudan atılmış bir astsubaya kulak veriyoruz “Dindar bir köylü ailenin çocuğu olarak ortaokuldan sonra 14 yaşında deniz astsubay hazırlama okuluna başladım. Seyir astsubayı kadrosunda Mersin’de görev başladım. Komutanımın davranışları altında ezildim. Disiplinin tesisi adı altında her fırsatta onurumu kırdı. Ramazan ayında emrindeki 28 astsubayı toplantıya alıp çaycıya ‘kelle say herkese çay getir’ deyip oruçluyken önüme çay koydurttu. Komutanın eşinin düzenlediği çaya eşimin katılması için baskı gördüm. Eşimin başını açıp makyaj yaptırıp subay orduevine çaya götürdüm. Emrim altındaki astlarımın yanında benimle konuşmayıp iş dağılımını direk astlarımla yapıyor beni psikolojik olarak eziyordu. Ayak bileği melek i şişmeden dolayı eklem romatizması teşhisiyle devlet hastanesinden istirahat almama rağmen, “İstirahatini gemide geçirmen uygundur” diyerek yetkisini aşıp hukuksuz bir muamele yaptı. Tatbikat sırasında köprü üstü denilen geminin kumanda merkezinde gürültüden dolayı yükses sesle yanıt verdiğim için amire saygısızlıktan 21 gün oda hapsi aldım…. Bunun gibi birçok olay ve ben TSK’dan atıldım. Eşimin terk etmesi ve babamın dışlayıp küsmesiyle başlayan sıkıntılı dönemim tam 4 yıl sürdü.”
‘Henüz 28 yaşındayım psikolojim çok bozuk’
“Mesleğe girerken büyük bir hevesle ve istekle girdim. O üniformayı hep üzerimde hayal ettim. Ama mesleğe yeni girmiş bir astsubay olarak beni pes ettirdiler. Son 3 yılda hayatımın önceki 25 yıl boyunca aşağılanmadığım kadar aşağılandım. Sesimi çıkaracak oldum evimin yüzünü göremedim. Akşam mesai haftasonu mesaileriyle aile hayatım bozuldu. Evimize saatinde gidebilelim diye hiçbir şeye ses çıkaramaz oldum.
Eşim hastalandı ilgilenemedim. Mesai saatimiz bir kişinin dudakları arasındadır, istediği zaman 24 saat çalıştırır. Bunun için hiçbir plan yapamazsınız, otobüs biletinizi alırsınız, izninize 2 gün kala gönderilmeyeceğiniz söylenir. Bütün planlarınız alt üst olur. Psikolojim bozuldu. Hayatımı 25 sene duygusuz ve gurursuz halde geçirmek zorundayım.”
‘Sigaradan 5 gün göz hapsi aldım’
İsmini vermek istemeyen bir astsubayın başından geçen olay ilginç “8 yıllık astsubayım. 2006’da Tokat İl Jandarma’da görevliydim. Operasyondan dönüyorduk. 3 araçlık bir konvoyun konvoy komutanıydım. Arkamdaki araçların ikisinde uzman çavuş vardı. Dönüş esnasında aracımın arkasında bulunan (aracım kamyonet tipi ve arkayı göremiyorum) erlerden birisi sigara içmiş, kaldı ki hakkıdır içebilir çünkü 7 gündür arazide herkesin neredeyse canı çıkmıştı. O dönemin Jandarma Bölge Komutanı olan bir General ve eşi de yanımızdan sivil araçla geçmiş, arkadaki erin sigara içtiğini görmüş. Generalin eşi de arayıp beni şikayet etmiş. Derhal bütün telsizler beni anons etti ve yaka paça 5 gün göz hapsine atıldım. Dünyada böyle ikinci bir meslek acaba var mıdır merak ediyorum? Yıllarca bu cezayı unutamadım.
YARIN: FAZLA MESAİ
YAZI DİZİSİ-9 23 OCAK 2013 ÇARŞAMBA
Fazla mesai ve nöbetten doğan haklanın istiyorlar
Astsubaylar nöbetlerin 24 saat tutulmasından ve çoğu zaman nöbetten sonra mesaiye devam edilmesinden dertli. Hiç olmazsa fazla mesaiden doğan hak ettiklerine inandıkları ücreti almak istiyorlar. Kaba bir hesapla 25 yıl çalışan bir astsubayın 3.3 yılı nöbet 3.1 yılı da fazla mesaiyle geçiyor.
Astsubayların sıkıntılarının içinde ‘fazla mesai’ altı çizilmesi gereken bir konu. Bir astsubayın tespitleriyle başlayalım: “Düşünülmesi gereken şu: Astsubaylar fazla mesai yapar fakat bunun ücretini alır mı? Hayır. 25 yılda en az yılda tatbikat artı fazla mesailer bu süre 45 gün yapar. 25 yıl çalışan bir astsubayın 1125 günü fazla mesaiyle geçer. Bu 37 ay demek 3.1 yıla tekabül ediyor. Astsubaylar ayda en az 4 nöbet tutar. Sabah 9’dan ertesi gün 9’a kadar da sürer bu nöbet. Bu da yetmez o günkü normal mesaiye de devam ederler, istirahat yoktur. Peki nöbet ücreti alırlar mı? Hayır. Peki yılda kaç gündür bu nöbet? 48 gün. 25 yıl sonunda 1200 gün ya da 30 ay yapar, bir başka ifadeyle 3.3 yıl. Gece eğitimi meşhurdur, askerlik yapan herkes bilir. 3 ay olur, bu da ayda 4 gündür. Yılda 36 gün 25 yılın sonunda 900 gün bu da 2.5 yıldır. Diğer devlet memurlarınca önemli bizce önemsiz olanları söylemiyorum. Hapis, keyfi mesai ve denetleme nedeniyle kendi isteğimizle yapmak zorunda olduklarımız… Her dalda aşırı performans beklenir. Denetimlere hazırlık için günler geceler yetmez çünkü yapılması istenen özel emirler bitmez.”
Astsubayın feryadı bitmiyor, “Böyle bir meslek var mı” diye soruyor: “Böyle devlet memurluğu gördünüz mü? 13 tayin (ara tayinleri saymıyorum) gördüm.
Kızım 5 okul değiştirdi. Bu tayinlerle değişen okullarda çocuğumdan nasıl başarı beklerim? Sadece bizim hayatımız değil çalınan, çocuklarımızın hayatı da çalınıyor. Ya eşlerimiz? Onlar da rütbe takıyor bizimle biliyor musunuz? İşleri yetiştiremeyip mesaiye kaldığım için, bir de “Sosyal faaliyetlere katılmaz” diye sicilime işlendi. Benim tercihimmiş gibi sicilimden 5-6 puanım gitti.”
Nasıl geçineceğiz?
Fazla mesai için ücret beklentisinin ve umudunun olmadığını söyleyen bir başka astsubay da şöyle diyor: “Bugün sıradan bir memur dışarıda, anasının babasının yanında bayramını seyranını yapıyor. Yeni mezun Astsubay 2000 lira maaşla 600 TL kira, 400 TL yakıt +faturalara verip kalan 1000 lirayla nasıl evlenecek? Üstüne başına bir şey mi alacak? Karnını mı doyuracak? Yoksa annesine, babasına mı gönderecek? Bugün yeni polis memuru 2650 TL, teğmen 2900 TL alıyor. 2 yıl sonra 3200, beş yıl sonra 3500 TL alacaklar. Yeni mezun astsubay bu süre zarfında 2300 TL alabilecek. Aynı teğmen ve astsubay çavuş 23 yıl sonra karşılaştığında albay 5000 TL maaş alırken, o astsubay çavuş 3000 TL alıyor olacak. Fazla mesai yapmamız da cabası.”
Çift maaşla ancak
Çalışma alanının Ankara’nın tümünü kapsadığını bir istihbaratçı başçavuş anlatıyor: “Eşim hemşire, 2 küçük çocuğum var. Sosyal hayatımız sınırlı. Çocukları ayda en fazla 1-2 kez Mc Donalds’a götürürüm. 1-2 defa da sinemaya gideriz. Ama istenen bu değildir. Ankara’da, Türkiye’nin başkentinde kalıyoruz; öteki mahrum yerlere nazaran daha çok bu tür faaliyetlere gitmemiz lazımken (gerçi zamanımız da yok ama), gidemiyoruz maalesef. Sabah 8, akşam 4-5 gibi mesai olayımız olmadığı için, işimiz bitene kadar çalışıyoruz. Bu ‘sınırsız’ çalışmaya karşılık bir ‘fazla mesai’ ücreti de söz konusu değil.”
Uçuş riski aynı
Yine ismini vermek istemeyen bir astsubay, Uçuş Tazminatı’na değiniyor: “Çok önemli bir haksızlık daha var. Uçuş Tazminatı. Çok değil son 6 ayda şehit olan helikopter teknisyenlerinden size bir kaç örnek vereyim. 22 Temmuz 2012 Hakkari’nin Yüksekova ilçesindeki helikopter kazasında Jandarma Hava Teknisyen Astsubay Ahmet Çağlar şehit oldu. Özel durumlarda hava aracında 2 teknisyen uçar. Biri uçuş aynı zamanda helikoptere monteli silahı kullanır. Diğeri mürettebattır. O kazada 2 pilot subay yaralı ve 1 teknisyen astsubay ağır yaralı kurtuldu. 10 Kasım 2012 Siirt’in Pervari ilçesi kırsalında askeri helikopterin düşmesi sonucu 17 asker şehit oldu. Şehit olanlardan biri de Kara Havacı Helikopter Teknisyen Üstçavuş Vedat Avcı’ydı. 17 Kasım 2012’de helikopter Yüksekova’dan operasyon bölgesine bir timi götürüyor. Helikopter, timi operasyon bölgesine indiriyor. İşi bitirip üsse dönerken kalkış esnasında helikopterin teknisyeni Astsubay Çavuş Nihat Gün, tek mermiyle helikopterin içinde şehit ediliyor.
Helikopter pilotu subay ile helikopter teknisyeni astsubay aynı helikopterde, aynı risk altında, aynı koşullarda uçuyor. Yeri geliyor savaşıyor. Fakat aldıkları uçuş tazminatları çok farklı. Ve fark giderek de artıyor.
Bir astsubayın önerisi var: “24 saat esasına göre emre intizar mesai saatinin diğer memurlar gibi 8 saatle sınırlandırılmasını istiyoruz. Acil durumlar gerektiren hallerde görev yapan askeri personele fazla mesai ücreti verilmesini, yine 24 saat esasına göre nöbet tutan personele doktorlar hemşireler gibi nöbet parası verilmesini talep ediyoruz. Bu kısıtlama amirlerin keyfi mesai uygulamasının önüne geçecektir.”
‘Terli elbiseyle nöbete başlarız’
“Askerlikte benimsenmiş ve herkesin dilinde dolaşan en büyük sorun nöbet, memet, zimmettir. TSK’nın en zor nöbetleri; nizamiye, mutfak, doldur boşalt, ani müdahale mangasından oluşur. Bu zor nöbetleri astsubaylar tutar. 24 saat esasına göre tutulan nöbetlerdir. Nöbeti teslim almadan önce birlikle beraber eğitim elbiseli olarak koşulara çıkarız. Saat 9’a kadar sporumuzu yaptıktan sonra, kıyafeti değiştiremeden, terli ve yorgun bir şekilde nöbetimizi teslim alırız. 24 saat boyunca hiç uyumadan, dinlenmeden nöbet tutmamız istenir. Nöbet bitiminde ise istrahat hakkımız olmasına rağmen işe devam ederiz. Memet problemine gelince memetlerin her problemi zaten bölük astsubayından geçer. Bölük komutanı imza makamıdır, o sadece takdir eder ve ceza verir. Zimmet sıkıntısı da astsubayı ilgilendiriyor. Çünkü tüm zimmet sorumluluğu astsubaydadır. Subayın bilgisayarı, arabası, masası da dahildir buna. Bodrum’daki jandarma karakol komutanı üsteğmen, Sırnak Silopi’nin Irak sınır hattındaki jandarma karakol komutaları astsubaylardır.”
MECBURİ HİZMET ADİL OLMALI
İsmini açıklamak istemeyen bir astsubay mecburi hizmet ile ilgili bir tespitte bulunuyor: “25 yıllık bir astsubayım. 3 yıl hazırlık okul 1 yıl da sınıf okulu okudum. Bu 4 yılın sonunda haziran ayına kadar 15 yıl mecburi hizmete tabi tutuldum. Haziran 2012’den sonra mecburi hizmet 10 yıla düştü. Subaylar ise 4 yıl askeri lise, 4 yıl harp okulu ve 1 de sınıf okulu toplam 9 yıl devlet tarafından okutulur, bunun karşılığında o da 15 yıl şimdi de 10 yıl mecburi hizmete tabidir. Bu nasıl adalet? 4 yıl okuttuğunuz astsubayı da 10 yıla, 9 yıl okuttuğunuz subayı da 10 yıla mecburi kılıyorsunuz. Hakkaniyet bunun neresinde? Oysa okunan sürenin bir çarpanı olmalı ki adalet olsun. Örneğin okul yılı x 2 veya okul yılı x 3 gibi değil mi?”
2 GÜNE 6 AY HAPİS
Emekli Astsubay İshak Candan anlatıyor: “Hava astsubayıydım 1973 mezunuyum. 1975 yılında maaşlarımızın düşüklüğüyle ilgili dilekçeler verdik. Yanıt alamadık. 1975 yılında 2 günlük mesaiye gitmeme eylemi yaptık. Bunun sonucunda toplam 6 ay hapis cezası aldık. Toplam 2500 kişiydik. Buradaki personelin bir kısmını da işten attılar. 2004 yılında emekli oldum. Herkese af geldi. 2 gün mesaiye gitmememiz karşılığında bize verdikleri sicilimizde kalmayan ceza yüzünden maaşlarımızı eksik alıyoruz. Bunun nedenini sorduğumuzda, bize ‘kötü örnek olur’ dediler. Dünyanın hiçbir yerinde 2 gün mesaiye gitmemenin cezası 6 ay hapis olamaz.”
Yarın: Özlük hakları
YAZI DİZİSİ-10 24 OCAK 2013 PERŞEMBE
‘ÖZLÜK HAKLARIMIZ İÇİN VERİLEN SÖZLER TUTULSUN’
Son günlerde astsubayların ve emeklilerinin özlük haklarında iyileştirmeler yapılacağı, bu konuda çalışma ve incelemelerin devam ettiği belirtiliyor. Astsubaylar kendileri için düzenleme yapılmasından memnun fakat söylenenlerin lafta kaldığını, tarihin yine tekerrür ettiğini düşünüyor
Astsubayların özlük haklarında iyileştirme istekleri, belki de onların en önemli mücadelesi. Son günlerde yine astsubayların ve emeklilerinin maaşlarında iyileştirme yapılacağı, bu konuda çalışma ve incelemelerin devam ettiği belirtiliyor.
Milli Savunma Bakanı tarafından da bu doğrultuda olumlu açıklamalar yapılıyor. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın, astsubayların özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda CHP Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin soru önergesine verdiği yanıt şöyle: “Astsubayların özlük haklarında bazı değişiklikler yapıldı. Bazıları da çalışma aşamasında. Buna göre, iç güvenlik faaliyeti icra edilen bölgelerde görevli personele verilen operasyon tazminatında, personel ve birlik sayısı artırıldı. Birinci derecede kritik olan illerde (Hakkari, Şırnak, Siirt, Hatay vb.) operasyon icra eden tabur ve karakollardaki personele ödenen 567 TL operasyon tazminatına astsubaylar da dahil edilecek. Operasyonlara katılan TSK personeline, ilave olarak günlük 11-43 TL ödenecek.”
EMEKLİYE 100 TL VERİLMEDİ
Emekli astsubaylara 100 TL iyileştirme zammı
çalışmalarının devam ettiğini belirten Yılmaz, lojman tahsisi yapılmayan TSK personeline 400 TL
artış getirilmesini öngören yasa taslağının da Başbakanlığa gönderildiğini açıkladı. Ayrıca mal sorumluluğu verilen imal astsubaylarına ödenen tazminatlar m artırılması da planlanıyor. Yılmaz, astsubayların sosyal haklarında da (orduevi, askeri gazino, sosyal tesisler) iyileştirme yapılması için
çalışma ve incelemelerin devam ettiği belirtti.
Astsubaylar kendileri için yasal bir düzenleme yapılmasından memnun fakat söylenenlerin lafta kaldığını düşünüyor. ‘Emekli Astsubaylar.org’da yer alan bir yazıda son çalışma şöyle yorumlanıyor: “Astsubayların sorunlarının yazılıp çizilmesi, ekonomik iyileştirmelerin yapılmasıyla ilgili çalışmaların devam ettiğinin en yetkili ağızdan bildirilmesi camiamızı yine heyecanlandırıyor. Beklentilerimizin gerçekleşmesi umutlarımızı artırıyor olabilir. Ancak görünen o ki değişen hiçbir şey yok. Tarih yine tekerrür ediyor.
VERİLEN SÖZLER TUTULMUYOR
Yıllardır, astsubayların özlük haklarının iyileştirileceği, üzerinde çalışıldığı söylenir. En yetkili ağızlardan astsubayların sorunlarının çözümünün müjdesi verilir. Fakat bir türlü gerçekleşmez. Tutulmayan sözlerle uzayıp giden sonu gelmeyen ve yılan hikâyesine dönüştürülen bir süreçteyiz. Çözümü ne kadar zor bir meseleymiş şu, ‘ast subayların özlük haklarının iyileştirilmesi’ meselesi. Yıllardır irade sahipleri askeri yetkililer ve sivil yetkililer çalışmalar yapıyor, yasa tasarıları hazırlıyor. Didinip duruyorlar bizim için, sorunlarımızın çözümü için. Her ne hikmetse bir kördüğüm yumağına dönüştürülmüş sorunlar çözdükçe dolaşıyor. Milletvekillerinin maaşlarmm artırılması ve sosyal haklarının iyileştirilmesi için bir gece yarısı verilen önergeyle çözülebiliyor. 2 yıl milletvekilliği yapan vekilin emekliliğe hak kazanması ve ömür boyu maaş alması sağlanabiliyor.
‘BU KADARINA PES’
Başka iş yapmaları halinde emekli aylıklarının kesilmemesi sağlanabiliyor. Katkı payı ödemeden her türlü sağlık giderleri ödenerek en kaliteli hastanelerden sağlık hizmetleri almaları sağlanabiliyor. Milletvekillerine ‘Yıpranma hakkı’ olarak bilinen ‘fiili hizmet zammı’ getirilebiliyor. Bu kadarına pes! diyoruz, Artık yeter diyoruz. Astsubayların sorunları önemsiz ve yok mu sayılıyor? Astsubayların onur mücadelesi bütün gücüyle devam ediyor. Bilinmelidir ki; şimdiye kadar yaşanan süreç bizi yıldırmadı, bezdirmedi. Daha da hırslandık, güçlendik, kenetlendik. Yolumuz ne kadar yokuşlu tozlu dumanlı dikenli olsa da bu yolda yürümeye azmettik. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. Zaman zaman umutsuzluğa düşmüş bezginlik hissetmiş olsak da yine titreyip kendimize geleceğiz. Bizi bizden başka kimse engelleyemez.”
NEDEN BİZE GELİNCE BÖYLE?
Bize ulaşan emeldi bir astsubaya kulak veriyoruz: “23 yıllık meslek hayatımda ve emekli olduktan somaki 2.5 yıllık dönemdeki sorunlarımı anlatmaya kalksam buna vakit yetmez. Özellikle maddi problemlerimizin ve mağduriyetlerimizin giderilmesi amacıyla bir takım yasal çalışmaların olduğu saym Milli Savunma Bakanı tarafından açıklandı. Geçmişte de Milli Savunma bakanları tarafından buna benzer defalarca açıklama yapılmasına rağmen bizlerin maaşlarına yansıtılan herhangi bir iyileştirme olmadı. Hep bu tür kuru laflarla oyalanmaktan bıktık. Bütçe olanakları elvermediği için saym Maliye Bakanı bu iyileştirme zammına ve görev tazminatına karşıymış. Gerçekten bütçe olanakları bu kadar kısıtlıysa daha geçen yıl subaylara çok güzel bir zam yapıldı. Peki bu kaynak nereden bulundu? Bütçe olanakları subaylara gelince yeterli de astsubaylara gelince mi yetersiz? Hükümet neden konu astsubayların özlük hakları olunca işi bu kadar ağırdan alıyor? Gerekirse asgari ücret alalım ama ağırımıza giden kurum içindeki adaletsizlik. Bir tarafta emekli olunca 4.000-4.500 TL emekli maaşı alan bir albay, diğer tarafta 1300-1850 TL arasmda değişen emeldi maaşı alan astsubay. Benim isyanım buna. Üstelik Albay rütbesinde 2 yıl hizmet ederseniz kadrosuzluktan generallerle eşit maddi imkanlara sahip olarak emekliye ayrılıyorsunuz. Bu yasayı da hükümet çıkardı. Ama bize verilecek şu 2 zam için yıllardır oyalayıp duruyorlar. Benim isyanım buna.”
‘Komisyonda biz de olmalıyız’
Bir başka astsubay şunları aktarıyor:
“Milli Savunma Bakam Astsubay Özlük Hakları Düzenleme Kurulu’nda astsubayları 2 kurmay yarbay temsil edecekmiş. ‘El, adamın eşeğini türkü çağırarak çağırırmış’ diye bir atasözümüz var. Astsubay camiası içerisinde hukuk fakültesi mezunu binlerce meslektaşım var. Bizler bu kadar karacahil insanlar mıyız? Bizimle ilgili kararların alınacağı komisyonda neden bir tane astsubay yok? Kurmay yarbaylarımızın var güçleriyle çalışacaklarından eminim. Ama bizim olmamamıza pes diyorum.
‘Emekli olmak zorunda kaldım’
Emekli Astsubay Yaşar Kaçar anlatıyor: “1982 yılında mezun olduktan sonra Türkiye’nin her yerinde çalıştım. En uzun görev yaptığım yer Çorlu, 8 yıl. 2005’te İzmir’e atandım. Görev sürem 8 yıl olmasına rağmen 5’nci yılda Van Başkale’ye atandım. Bir cumartesi günü bir karakola ziyarete gitmek için garnizondan ayrıldık. Bir askerimiz kimsenin bilgisi olmadan bir askeri aracı tamir ediyor. Tamir ettiği aracı denemek için kışla içinde sürmeye başlıyor. Ehliyeti yok. Nizamiyenin dışına çıkıyor. Tamir edilen frenler tutmuyor. Yoldan geçmekte olan bir tuğla kamyonuna çarpıyor. Askerin kendisi vefat ediyor. Yanındaki kişinin bir kaburgası kırılıyor. Burada günah keçisi ilan edildim ve emekli olmak zorunda kaldım.”
Halkla ilişkilere kıdem niye yok?’
İsmini vermek istemeyen bir astsubay anlatıyor: “Son dönemde TSK’da Astsubaylara dair çözüm bekleyen özlük işlemleri 10 yıldır iktidar tarafından çözüme kavuşturulmadı. Ordu içinde yer alan ve herkesin bel kemiği diye tanımladığı astsubayların ihtiyaçlarına beklentilerine yanıt verilmedi. 2009’da halkla ilişkiler tanıtım anabilim dalı, halkla ilişkiler bilim dalında yüksek lisans yaptım. Evraklarımızı göndermemize rağmen kıdem verilmedi.
Astsubaylara 2010’da yüksek lisans kıdemi verileceğine dair kanunun çıktı. Bizim erken davrandığımız halde verilmedi. Çünkü halkla ilişkiler alanında yüksek lisans yapan personele kıdem verilmeyeceği belirtiliyor. Oysa 2008’de hangi alanda yüksek lisans yaparsa yapsın subaylara 1 defaya mahsus olmak üzere yüksek lisans kıdemi verildi. Üstelik daha önce yüksek kıdem verilmişse bu ikinci olarak verildi. Burada açıkça çifte standart görülüyor.”
YARIN: İNTİBAK
YAZI DİZİSİ -11 25 OCAK 2013 CUMA
Başçavuşlar 9 yıllık kıdemini geri istiyor
Astsubayların kıdemli başçavuş olabilmeleri için toplam 9 yıl fazla çalışmaları gerekiyor. Eskiden 18 yılda kıdemli başçavuş olabilen bir astsubay artık 27 yılda bu unvanı elde edebiliyor. Astsubaylar, “En azından kıdemimizi geri verin” diyor.
Astsubayların dertleri saymakla bitmiyor. Ama sıkıntılarının içinde biri var ki; biz de duyunca epey şaşırdık. 2008 yılına kadar astsubayların kıdem alırken 3 yıllık süreyi tamamlaması gerekiyormuş. O tarihten sonra bu süre 6 yıla çıkarılmış. Özetle şöyle: Bir üstçavuş 3 yıl sonra kıdemli üstçavuş, sonraki 3 yılın ardından başçavuş, bir 3 yıl sonra da kıdemli başçavuş oluyormuş. 2008’den sonraki dönemde bu süreler 6’şar yıla çıkarılmış. Artık kıdemli başçavuş olabilmeleri için toplam 9 yıl daha fazla çalışmaları gerekiyor. Eskiden 18 yılda kıdemli başçavuş olabilen bir astsubay artık 27 yılda bu unvanı elde edebiliyor. Astsubaylar, “En azından kıdemimizi geri verin” diyor.
İntibak sorununa el atıldı
Bu arada astsubayları çok tatmin etmese de bazı sorunları Meclis gündemine geliyor. İntibak düzenlemeleri de bunlardan biri. Bir an önce yasalaşmasını istiyorlar, çünkü Meclis’e gelip rafa kalkan yasa tekliflerinden usanmışlar. İntibak da onlardan biri. Emekli olmuş veya halen görevli olan ortaokul, lise veya dengi okullardan mezun astsubayların, 2 yıllık Astsubay Meslek Yüksekokulu mezunu kabul edilmesi için kanun teklifi hazırlandı. Çünkü eskiden astsubay okulları lise düzeyindeydi sonra bunlar yüksekokul olunca aynı görevde bulunan astsubaylar arasında ciddi maaş farkları oluştu.
Tasarıda ne deniliyor?
CHP Adana Milletvekili Ah Demirçalı tarafından Meclis Başkanlığı’na sunulan kanun teklifinin gerekçesinde 6318 Sayılı yasa ile 4 yıllık fakülte mezunu olan subay ve astsubaylara l’inci derecenin dördüncü kademesine yükselme imkanı tanınmış. Ancak yasada ek gösterge değişikliği yapılmadığı için bu yükselme emekli maaşlarına yansımamış. Astsubaylar için intibak yasasının bir türlü çıkartılmadığı belirtilerek şöyle denildi: “Subay yetiştiren harp okulları 1963 yılına kadar 2 yıl, 1971 yılında 3 yıl, 1974 yılında ise 4 yıl olarak düzenlenmiştir. Eğitim süresi arttıkça yeni eğitim yılının özlük hakları bakımından getirdiği avantajlar, geçmişte mezun olan çalışan ve emekli personelin özlük haklarıyla intibak ettirilerek eskilerin mağduriyeti giderilmiştir. Aynısı geçmişte astsubay okullarının eğitim süreleri arttıkça astsubaylara da verilmiştir. Ancak 2002 yılında astsubay okulları Meslek Yüksek Okulları’na dönüştürülerek eğitim süresi 2 yıla yükseltilmiş ve bu düzenlemeden dolayı yeni bir intibak düzenlemesi yapılmamıştır” denildi. Kanun teklifi, eşit işe eşit ücret ve Anayasa’nın eşitlik ilkesi gereği çalışan ve emekli olmuş astsubayların, 2 yıllık meslek yüksekokul mezunu kabul edilerek intibaklarının yapılması öngörülüyor.”
Astsubayların asıl derdi; bu intibaklar yapılırken daha rahat bir emeklilik yaşamını yine de elde edememek. Yıllarca devlet memurluğunun en üst düzeyli olan 1’nci derecenin 4’üncü kademesine (1/4) yükselemiyorlardı. Neyseki bu durum çözüldü. Hakları olan prestijlerini elde ettiler. Ya maaşları? 1/4’ten emekli olan bir astsubay kıdemli başçavuşun emekli maaşma bu yeni durum pek de yansımışa benzemiyor. Çünkü muvazzafken elde edemedikleri aslında subaylara verilen onlara verilmeyen tazminatlar buna engel oluyor. Görev, Makam, Kadrosuzluk, Komutanlık gibi bazı tazminatlar… Çünkü çalışırken bu tazminatları alamadıkları için emekli olduklarında maaşlarında da bir farklılık olmuyor.
1984’ten önceki mağduriyet
Emekli Deniz Astsubay Kıdemli Başçavuş Sait Küçük’ün isyanı ise şöyle: “1984’ten sonra emekli olan astsubaylara 6 yıllık sicil notu ortalaması yüzde 90 ve daha yukarısı olmak kaydıyla, bulundukları aylık gösterge tablosunda l’nci dereceden intibakları yapıldı. Ben 1981’de emekli olduğum için bu haktan yararlanamadım. Mağduriyetimin ivedilikle araştırılacak bir mevzu olduğu aşikardır. Astsubayları 1984’ten önce ve 1984’ten sonra olarak ikiye bölmek doğru değildir. Tamamen 1984’ten önce emekli olan hiçbir sicilli astsubay olmadığını düşünmek de ne demek? Tüm astsubayları ihtiva etmeyen bu intibakları hazırlayarak ‘astsubayları bölme’ zihniyetine karşıyım. Dava açılmasının uygun olacağını düşünüyorum. Ve 1981’de emekli olduğum için, hakkım olan 1’nci derecenin verilmesini istiyorum.” Başka bir astsubay ise, “Lise mezunu olarak göreve başladığımda aynı gün benimle beraber yüksekokul mezunu olarak göreve başlayan arkadaşım, benden 1 derece ileride ve 2 yıl kıdemle işe başladı. Daha sonra ben çalışırken ön lisans ve lisans diplomalarını aldım. Aynı arkadaşımın halen önlisans diploması var ve ben derece kademede kendisiyle eşitim. Fakat rütbe olarak 2 yıl kıdemsizim. Adalet nerede?” diye soruyor.
Yüzde 50 az emekli maaşı
Emekli bir astsubay da, “Emekli astsubayın emekli maaşı Aralık 2002’den Aralık 2012’ye kadar geçen sürede, en düşük memur maaşının 1.52 katından 1.02 katına düşürüldü. Emekli kıdemli albayın emekli maaşı Aralık 2002’den Aralık 2012’ye kadar geçen sürede, en düşük memur maaşının 2.16 katından 2.38 katına çıkarılmıştır. Toplumun tüm kesimlerinin ülke ekonomisinin yükselmesinden aldıkları pay Ocak 2002-Aralık 2012 tarihleri arasında subaylar da dahil olmak üzere yükselirken, maalesef astsubayların aldıkları pay reel olarak yüzde 50 düşürülmüştür” diyor.
‘Orman yangınını söndürdüm, yine cezayı yedim’
İsmini vermek istemeyen bir astsubay anlatıyor: “1994’te birgün sabah mesaisine elimde olmayan nedenle 10 dakika geciktim. Hemen sarı zarf içinde savunmamı isteyen bir yazı geldi. Elimde olmayan nedenlerle geç kaldığımı, geç kalmayı bir alışkanlık haline getirmediğimi ve bundan sonra çok daha dikkatli olacağımı yazarak savunmamı yaptım. Öğleye doğru bölgede bir orman yangını çıktığı haberi geldi. Verilen emir üzerine iş makineleri operatörü olduğum için dozerimi çekiciye yükleyip ekibimle birlikte orman yangınına müdahale etmeye gittim. O yangının, isin, tozun, toprağın içinde gece saat 11’e kadar bizzat dozer kullanarak yangınla mücadele ettim. Komutanım da bu vaziyete olduğu gibi şahit oldu. işimiz bitince kışlaya döndük, saat gece 12’ydi. Personel evlerine gitmeye hazırlanırken sabahki olay nedeniyle bana oda hapsi verildiği tebliğ edildi. Yüzüm gözüm kara içinde, gözlerim kanlanmış vaziyette ve yangının isi iç çamaşırlarıma kadar işlemiş durumda oda hapsine girdim.”
2 gün için 7 gün hapis
Emekli Tankçı Astsubay Hüsamettin Özenen’e kulak veriyoruz: ” 1997’de ilk defa yazlık kamp çıktı. Aynı yıl da terör bölgesine Sason’a tayin oldum. 15 günlük kampımın 13’ncü günü Kartal Maltepe’deki birliğimden ilişiğimi kesmem gerekiyordu. Tabur Komutanlığı’na vekaleten bakan tankçı yüzbaşının yanına gittim. ‘İlişiğimi cuma günü kesmem gerekiyor ama ilk defa kamp çıktı. Pazar günü kampım bitiyor, uygun görürseniz pazartesi geleyim, 2 günümü 15 günlük meyil iznimden kesersiniz’ dedim. Kabul etti. Kampa gittim, geldim. Tugay Komutanı benim savunmamı istedi. Yüzbaşı da, “Benim haberim yok, ben izin vermedim” demiş. Nihayetinde savunmam alındı. 7 gün cezaevinde cezamı çektim. Evimde dahi fazla kalamadan terör bölgesine 2 yıllığına gittim. Şimdi ben soruyorum ben ne suç işledim? Amirlerime saygısızlık mı yaptım? ”
‘Spor denetiminde yaşa bakan yok’
Bir astsubay anlatıyor: “Her yıl 1 defa spor denetimine tutuluyoruz. Spor denetiminde Kara Kuvvetleri tarafından belirlenen standartlar var. Fakat size şunu söylemek istiyorum. Düşünsenize yaşınız 45 olmuş fakat sizden 20 yaşındaki askerle aynı performansı sergilemenizi bekliyorlar. 45 yaşındaki bir insan nasıl olur da 20 yaşındaki bir insanla aynı performansı gösterebilir. Bunu o yaştaki birinden beklemek mantıklı mı? Denetleme zamanı oldu ki hastalandınız. Sivil hastaneden bir uzman doktordan 1-2 gün spor istirahati veya yatak istirahati aldınız. Bunu gelip kışladaki doktora onaylatmanız gerekiyor. Uzman doktordan aldığınız bir raporu gelip kışladaki pratisyen hekime onaylatmazsanız raporunuz sayılmıyor.”
YARIN: 1 YILLIK KADEME KAYBI
YAZI DİZİSİ 12 POSTA GAZETESİ Hazırlayan .Çağrı Bilgin cagri.bilgin@posta.com.tr.
‘MESLEĞE BAŞLARKEN KAYBETTİKLERİ 1 YILI İSTİYORLAR’
Aynı durumdaki devlet memurları görevlerine 9’ncu derecenin 2’nci kademesinden başlıyor. Astsubaylar ise 9’ncu derecenin 1’nci kademesinden vatani hizmetlerine atılıyor. 1 yıllık bir farkla başlıyorlar, hep 1 yıl geriden geliyorlar
Astsubaylar mesleğe diğer devlet memurları gibi başlayamıyor. Nasıl mı? Aynı durumdaki devlet memurları görevlerine 9’ncu derecenin 2’nci kademesinden başlıyor. Astsubaylar ise 9’ncu derecenin l’nci kademesinden vatani hizmetlerine atılıyor. 1 yıllık bir farkla başlıyorlar, hep 1 yıl geriden geliyorlar. “1 yılın lafı mı olur” demeyin. “Eşit işe eşit haklarsa” doğru olan, astsubayların da kendilerini üvey evlat gibi görmek istememesi çok anlaşılır bir durum. “Hakkımız olan 1 yılı versinler. Biz de devlet görevlisiyiz, niye kadememiz 1 yıl geriden geliyor. Bunun mantıklı bir izahı var mı” diye ister istemez soruyorlar.
Emekli bir astsubay bu durumu şöyle özetliyor: “Zaten birçok konuda haksızlığa uğruyoruz. Amacımız hep eleştirmek yada talep etmek değil. Bizler için yapılanları beğenmemek, eksik bulmak hiç değil. Astsubay sanki hep söylenir, hiçbir şeyi beğenmez diye bakılmaya başlandı bize. Oysa biz adalet istiyoruz. Fazla bir hak yada maddi çıkar peşinde değiliz. Bugüne kadar verilmeyen haklarımızı, sumen altı yapılan iyileştirme çalışmalarım ve itibarımızı istiyoruz. Sadece hakkımız olan da gözümüz.
Sadece adalet istiyoruz. Lütfen elinizi vicdanınıza koyup şöyle bir düşünün. Meslekte bizi 1 yü fazla çalıştırarak maaş kademesi verilmesinin nasıl bir açıklaması olabilir.”
‘EŞİTLİK SAĞLANMALI’
Emekli Astsubay Ruhi Kaynak kendinden örnek veriyor: “Zor şartlar altında 4 yıl süreli üniversiteyi bitirdim. Sadece 1 derece 3 kademe alabildim. Diğer meslek gruplarına 1 derece 4 kademe veriliyor. Ancak, astsubay olduğum için 1 kademem verilmedi. Devletten 1 kademe alacağım var. Subaylara böyle bir kısıtlama yok. Bu kanunun değiştirilmesi gerekiyor. Astsubayların üniforması kefendir. 1 ayın 8-10 gününü 24 saat esasına göre tek kuruş fazla mesai ücreti almadan kışlada geçirirler.
Görev koşulları ve sorumlulukları astsubaylarla kıyaslanamayacak kadar iyi birçok devlet memurundan daha alt derece ve kademeden göreve başlatılıyoruz. Tek nedeni astsubay oluşumuzdur. Bu durum akla, mantığa, anayasaya ve hatta insanlık anlayışına aykırıdır. Meslek yüksekokulu mezunu; birçok devlet memuru 657 sayılı Diğer memurlar devlet memurları kanununun ortak hükümlerinde belirtilen derece ve kademelerin (görev koşulları dikkate alınarak) bir üst derecesinden göreve başlarlar. Oysa yüksekokul mezunu astsubaylar büro memurlarıyla aynı derece ve kademeden göreve başlamaktadır. Adalet ve eşitlik gereği 2 yıllık yüksekokul mezunu astsubayların 9/2, 4 yıllık yüksekokul mezunlarının da 8’nci dereceden göreve başlatılmaları gerekil’. Adalet böyle sağlanır.”
‘BİZ OLMASAK YÜRÜMEZ’
Bir başka astsubay aynı konuya şöyle bir yorum getiriyor: “Ben 27 yıllık birastsubayım ve inanın çok şeyler gördüm. Yazı dizinizi askeri birliklerde bütün astsubaylar okuyor. Ancak endişeden pek çoğu size yazamıyor. Şu anda TSK’da astsubaylar olmasın inanın hiçbir iş yürümez. Astsubaylar cesaretle sabırla ve asla isyan etmeden vatan için, millet için işlerini en iyi şekilde yapmaya çalışıyorlar. Bizler aç gözlü insanlar değiliz. Sadece biraz olsun hakkımızı istiyoruz. Eskiden bir kıdemli başçavuş, bir yarbay veyayaklaşık albay kadar maaş alıyordu ama şimdi bir üsteğmen kadar alamıyoruz. Yularca sabrettik ve bekledik ama artık haklarımızın verilmesini istiyoruz. Siz hiç maaşından şikayet eden bir subay duydunuz mu? Duyamazsınız çünkü onlara gelince her şey bir gecede halledilir. Biz sadece bir parça adalet istiyoruz.”
‘İZİN, PARA İSTEMEK GİBİ’
İsmini vermek istemeyen bir astsubayın anlattıklarına kulak veriyoruz: “Kışlalarda görevli personelin özlük haklarını S-l dediğimiz personel kısım amirleri gözetir. Henüz kıtalardaki 2’nci yılımda, bir astsubay çavuşken, atandım personel kısım amirliği kadrosuna. Çok önemli, bir o kadar da yoğun bir görevdir. O kadar ki bütün askeri personelin içinden eminim şu anda, “Bu göreve astsubay çavuş nasıl atanır?” sorusu geçiyordur. Subay olması gereken ama yoğunluğu nedeniyle genellikle astsubaya verilen bir kadrodur. Edirne’deydim. Her yıl denetlenirdik. Denetlemeden ziyade denetlemeye hazırlık safhası bitirirdi bizi. Haftalarca 2 sandalyeyi birleştirerek çalışma odamda yattım. Sabahları 2 poğaça, akşamları 2 tost. 1 ay böyle beslendim. En sonunda stresten dişlerim kırılmaya ve dökülmeye başladı. Vücudumda kızarıklıklar çıkıyordu. İşte bu ortamda dahi personelin özlük haklarını korumaya çalışıyordum. İzin konusu beni en rahatsız eden konuydu. İnsanlar izin isterken amirinden sanki borç para ister gibi davranıyordu. Daha vahimi amirlerde izin verirken böyle düşünüyordu. Yeni çocuğu olan bir astsubayla izin konusunda pazarlık yapılıyordu. Yıllık izin bitmeden mazeret izni verilmez, denetlemeni ver öyle git, işler yoğun sonra git gibi keyfiyete bağlıydı personel özlük hakları. Subay ve astsubayların yıllık izinleri 30 gün dinlenme, 15 gün mazeret izni olmak üzere 45 gündür. Ancak 30 gün iznini kullanabilenler kendisini şanslı sayıyordu. Aslında sorun kanun, yönetmelik ve yönergeler yazılırken, yani daha başta yapılıyordu. ‘Amir izin verebilir, olabilir, yapabilir gibi…’ Personel özlük haklarıyla ilgili bütün yasal mevzuatlarda bu pervasızlığı görebilirsiniz. Bunu özlük haklarında yapılan gaspın yasallaştırılması olarak düşünüyorum.”
SAĞLIKÇIYIM AMA İSİMİ YAPAMIYORUM
Sağlık Astsubayı’nın anlattıkları ilginç: “İlkokulu birincilikle bitirdim, Anadolu ve süper lise sınavlarını kazandım. Fakat ailemin maddi durumu iyi olmadığından 14 yaşındayken GATA bünyesindeki Sağlık Astsubay Hazırlama Okulu’na girdim. Ambulans ve acil bakım teknikeri olarak mezun oldum.
‘5 YIL NİYE OKUDUM’
Şimdi yaptığım görev bölük astsubaylığı. TSK 5 yıl okutup mezun ettiği uzman sağlık personeline bu görevi yaptırıyor. Zaten bu durumumuzu dile getirsek dahi sonuç alamıyoruz. Özellikle bir konuya değinmek istiyorum. Sağlık astsubayına bölük astsubaylığı yaptıranlar, doktor sayısı yetersiz olduğu için revirde tek sağlık personeline hizmet verdirirler.”
‘Dışarıda itibarımız düşük’
Emekli Astsubay Ahmet Özkurt, sivil hayatta da ayrımcılıktan şikayetçi:“Emekli olduktan sonra kızım üniversiteyi kazanınca tekrar çalışmaya başladım. Bir inşaat firmasında iş buldum. Davranış bozukluğu olan bir yönetici yüzünden ayrıldım. Orada tanıştığım emekli albay vasıtasıyla başka bir işe başladım. Fakat bu kişinin de askerlikten kurtulamadığını gördüm. Bana ilk zamanlar iyi davranan emekli albay, daha sonra rencide edici şekilde davranışlarda bulunmaya başladı. İstifa edip ayrılmak zorunda kaldım. Maalesef emekli olunca da bu ayrımcılık devam ediyor. “Emekli astsubayım” dediğinizde farklı bakış oluşuyor, “Emekli subayım” dediğiniz zaman başka… Bunun en güzel kanıtı bir yere gittiğinizde önce, “Emekli subayım” deyin daha sonra, “Emekli astsubayım” farkı o zaman çok bariz görürsünüz. Bir de 13 yıldır verilmeyen Temsil Tazminatlarını istiyoruz.
‘Jandarmanın dertleri çok’
İsmini vermek istemeyen bir astsubay şunları söylüyor: “Özellikle jandarma astsubayların o kadar çok sıkıntısı var ki anlatamam. Hangi insan bedeni hangi psikoloji bu ağır çalışma şartlarına dayanabilir. Ortalama bir insan haftada 40 saat çalışırken, bir astsubay haftada 90 saat çalışıyor. Ben de bir astsubay olarak daha 3’üncü yılımda olmama rağmen 2’inci tayin yerimi görüyorum. Jandarma astsubaylar her 3 yılda bir tayin oluyorlar. Lütfen hükümetimizin ve milletimizin bizi duymasını sağlayın. Çünkü bu konu gerçekten Türkiye’nin acı gerçeği. Artık biz de normal insanlar gibi olmak istiyoruz. İki dudak arası mesai ve tayin istemiyoruz.
YARIN : ASTSUBAY EŞLER
YAZI DİZİSİ-13
Bir astsubay eşi olmanın ne anlama geldiğini eşlerine sorduk. “Her sabah kalktığımda sol tarafımın sızladığını hissetmek” diyen bir astsubay eşine bir başka bahriyeli eşi, “Fedakârlık demek, sabretmek demek, sevdiği gemide kendisi yuvasında nöbet tutmak demek” yanıtı veriyor
Astsubayların sıkıntılarının en büyük paydaşları eşleri ve çocukları. Sık sık yaşanan tayinler, zor şartlardaki yaşam koşulları, çocukların sürekli değişen okulları astsubay eşlerini zorluyor. Kimi astsubaylar tayin oldukları bazı yerlere ailesini götüremiyor ya da götürmek istemiyor. Uzun süreli ayrılıklar kimi yuvaların dağılmasına neden oluyor. Özellikle denizci astsubaylarda çocukların doğumunu göremeyen, eşlerini çok özel günlerinde yalnız bırakanların dramları gerçekten yürek burkuyor. Biz de astsubay eşlerine kulak verelim dedik. Bir astsubay eşi olmanın ne anlama geldiğini birinci ağızlardan dinledik. Belki birçok devlet memur eşinin yaşadığı sıkıntılar onların ki… Fakat bazı sorunları var ki, astsubay eşi olmanın dayanılmaz zorlukları işte onlar….
Bahriyeli farkı
Bir Emekli Deniz Astsubayı’nın eşi Zeynep Batımor anlatıyor: “Bahriyeli eşi olmak, seyirlere her gidişlerinde gözyaşlarıyla uğurlamak, arkasından el sallamak demekti. Gece karanlık çöktüğünde saatlerce fotoğraflarına bakmak, hayallere dalmak, yatağına yattığında yavrusuna sarılıp onunla uyumak, rüya ile gerçeği birbirine karıştırmak demekti. Sabırla, umutla ufuktan gelen geminin kendisine doğru geldiğini, sevdiğine sarılacağı anın heyecanını yaşamak, aslında eli boş kalmak… Yine de umutla, sabırla beklemek demekti. Kapı her çaldığında eli ayağı heyecanla titreyerek sevinçle koşmak, onu görememek ama yine de umudunu yitirmeden umutla, gururla, şerefle yolunu gözlemek demekti. Her dakika sevdiğini sevgiyle, sabırla beklemek, her zaman kalbi sanki duracakmış sanmak, nereye baksa onu görmek, her nefes alışında sevdiğini yaşamak demekti.
Yalnız genç kadın
Sanki daha önce sevdiğiyle doğmuş, dünya onsuz boşmuş gibi yaşamak. Her sabah kalktığında sol tarafının sızladığını hissetmek… Sevdiğini deliler gibi sevmek, özlemek, daha duvağını yeni açmış eli kınalı gelinin ne olduğunu bile bilemeden asker yolu, bahriyelisini beklemek demekti. İnsanlar tarafından başka gözle bakılan genç bir kadın yalnız kalır mı? Zihniyeti yanlış olanlara inatla ‘ayaktayım’ diyerek gururla eşinin geleceğini beklemek. Onunla gurur duymak, mutlu olmak, evinin hem kadını hem erkeği olmak, yavrularına anne-baba olmak demekti. Yavruları, ‘Babam nerede’ diye sorduklarında, ‘Senin baban çok şerefli bir asker’ demekti. Bahriyeli eşi olmak; fedakarlık demek, sıkıntılara göğüs germek, sabretmek demek. Sevdiği gemide kendisi yuvasında nöbet tutmak demekti. Yıllar geçse de asla pişmanlık duymadan gururla onunla yaşamak demekti. Kolay değildir bahriyeli eşi olmak. Bunu kimse anlayamaz ancak yaşamak gerek. Bahriyeli eşinin yaşadıkları saymakla bitmez, sayfalara sığmaz. Ne mutlu asker eşi, bahriyeli eşi olmak! Dünyaya tekrar gelsem yine bahriyeli eşi olmak isterim çünkü çok mutlu, gururluyum. Askerim; çünkü ben bahriyeliyim”
‘Her gün şikayet’
Emekli bir başka astsubayın eşi Şenay Gürpınar ise şunları söylüyor: “Ben astsubay eşi emekli bir öğretmenim. 2 evladımızı en iyi şekilde okutup kariyer sahibi yaptık. Çok prestijli görevlerde çalışıyorlar. Eşimle 2 kişi 2 emekli maaşı alıyoruz. Evimiz arabamız var.,hiçbir sıkıntımız yok. Ancak eşimle evlendiğim 43 yılda 1 kez şikayetçi olmadığı günü hatırlamam. “Ben para istemiyorum isyanım haksızlıklara” diyordu. Bu ruh hali elbette evimize de yansıyordu. Sürekli söylediği, ‘Biz subaylara altın tepside sunulan imtiyazı istemiyoruz. Adalet, eşitlik ve insan onuruna saygı istiyoruz. Üniformamız kefen, 1 ayın 8-10 gününü tek kuruş fazla mesai almadan 24 saat esasına göre kışlada geçiriyoruz. Ama klimalı ofislerinde günde 8 saat görev yapan büro memurlarıyla aynı, birçok memurdan daha alt kademeden göreve başlıyoruz. Haksızlıklara uğruyoruz, bu kanıma dokunuyor. Kanımızın rengi yeşil mi? Başka bir orduya mı hizmet ediyoruz? Subayın en yakın yardımcısı mıyız yoksa rakibi mi? Nedir bu düşmanca tavır?..’ gibi sarfettiği sözlerden dolayı haksız mı? Siz söyleyin.
‘Zorunlu kermes’
Eşim görevliyken orduevlerinde asker eşleri kermesler çaylar düzenlerdik. Subay eşleri aynı kocalarının zihniyetini bizlere uygulamak isterlerdi. Bu nasıl bir insanlık duygusudur nasıl bir zihniyettir? Ben öğretmenim. Eşim benimle aynı maaşı alıyor. Fakat onların hizmet koşulları, sorumlulukları bizlerle aynı mıydı? Elbette değildi tamam emeklinin unvanı, rütbesi olmaz diyelim. Peki o zaman neden bu imtiyaz ve ayrıcalık? Devletimizin ekonomik sıkıntısı bizlere gelince mi akla geliyor? Nimet ve külfet birlikte paylaşılsa ya! Bu maaşa, ‘Ne yapalım imkanlar bu kadar’ diyerek katlanırız. Bakınız hemşirelerden subay yaptılar. Sonra, ‘Subay hemşire olur mu? Karizması çizilir’ diye vazgeçtiler. Onlardan bir dönem önce ve bir dönem sonra aynı okuldan aynı eğitimle mezun olan hemşireler, daha ağır koşullarda çalıyor ama subayın maaşının üçte birini alıyorlar. Bu büe adaletsizliğin hukuksuzluğun imtiyazın kanıtıdır.”
BİR ASTSUBAYA AŞIK OLMAK…
İsmini açıklamak istemeyen bir astsubay eşi yaşadığı zorlukları şöyle özetliyor: “Bir astsubaya aşık olmakla insan ne çok şey kaybeder bilseniz. Zordur, çok zordur. Mesleğinizden olursunuz, sağlığınızdan olursunuz. Ailenizden ve toprağınızdan olursunuz. En kötüsü karnınızdaki bebekten. Kaybetmişsinizdir çünkü, yanınızda yoktur o astsubay. Görevdedir izin gereklidir onca komutandan…
O astsubay eve dönene kadar siz yabancı bir memleketin hastane köşesinde acınızı üstlenmişsinizdir tek başınıza… Avuçlarınız soğumuştur, ruhunuz katılmıştır… İlk sınavınızdır belki de asker eşi olarak bu. Aklınızda magazin haberi gibi kalmıştır asker eşleri hiyerarşisi. Egeli bir kadındır bu belki, serzenişte bulunur dere otu bulamamış olmaktan Diyarbakır’ın Silvan’ında. Ertesi gün 8 şehit verilince Silvan’da, anlar kıyı Egeli astsubay eşi yeni gelin, ölüm enselerinde solumaktadır kalmamıştır dere otundan yana şikayeti artık. Emirler demirleri kesmektedir çünkü.
‘SENDEN ÖZÜR DİLERİM KIZIM’
Bir astsubayın yaşadığı sıkıntıları kızına aktarışına kulak verelim: “Özür dilerim kızım; sana hak ettiğin maddiyatta bir hayat sunamadım. Her talebini karşılayamadım. İyi bir eğitim sağlayamadım. 2 yılda 1 gördüğüm keyfi atamalarla düzenli bir okul hayatın olamadı. Bazen kültürünü, bazen dilini bilmediğin çocuklarla farklı farklı okullarda eğitim gördün. Hiçbir arkadaşlığın 2 yıldan fazla sürmedi, hep yarım kaldın. Sana hak ettiğin bir oda veremedim. Adaletsiz lojman sistemi hayatımızı hep etkiledi. Birileri, “Lojmanın iyisi bana çıkar mı?” diye dertlenirken biz, “Acaba bize lojman çıkar mı?” diye kaygılandık. Çıkan lojmanlar ise kimsenin beğenmediği, güneşsiz, küçük basık yerler oldu. Bazen o kötü lojmana bile muhtaç olduk. Terörün ne olduğunu öğrenemeyecek kadar küçüktün. Öğrendin silah sesleriyle… Özür dilerim kızım; her istediğinde yanında olamadım. Hep birözlemle büyüdün. Keyfi mesailer, keyfi nöbetler, cezalar, denetleme hazırlıkları buna sebep oldu. Bazen seni ve ailemi götüremedim çalıştığım yerlere. Statümü ve rütbemi sen de taşıdın benim gibi. Serviste sana gösterilen yere oturdun. Yaşıtlarının babaları farklı rütbelerde olduğu için onlarla aynı sosyal mekanlarda oturamadın. Çok sıra bekledin. Seni hak ettiğin tatile götüremedim. Kamp sırası ise 10 yılda bir gelemedi. Diğerleri gibi her yıl gidemedik. Puanımız kontenjanımız yetemedi. Hastalandığında A polikliniğine gidemedik. Diğerleri gibi güzel parklarda oynayamadın. Astsubay olduğum için özür dilerim kızım.”
‘ALT RÜTBELİNİN EŞİYİM, SELAM YOK’
İsmini vermek istemeyen bir astsubay eşinin aktardıkları çok çarpıcı: “Kimya ve İngilizce öğretmeniyim. Anne, baba, abla ve dedesi öğretmen olan, milliyetçi, İzmir’de modern bir ortamda yetişen, kolej ve Fen Lisesi okuyan bir kadınım. Fakat astsubay, eşi olduğum için 14 yıllık evliliğimde hiç kimsenin maruz kalmak istemeyeceği tavırlardan dolayı ordudan soğuyan bir vatandaşım. Bu kültürle yetiştiğim için orduevlerinde ve lojmanlarda zaman zaman aşağılanmalara maruz kalmaya alışmakla beraber 14 yıldır bir astsubay eşi olarak hem gururluyum hem de ordu tavrını içime sindiremiyorum. Bu seneler boyunca başıma bir çok olay geldi. Askeri ortamlardan mümkün olduğunca uzak durmaya çalıştım. Eşimin hapse girmesi, sicil notunun fazlasıyla düşürülmesi pahasına askeri çaylara gitmemeye çalıştım. Buna rağmen çok sinir oldum, orduya küstüm. Derste olduğum saatte bile çaya katılmam için eşime uyarı geldi. 40 öğrenciyi bırakıp müdürden izin alıp komutan eşlerini memnun edecekmişim.Gitmedim tabi ki… Sadece şehit olduğu zaman insan yerine konulan astsubay ve uzman erlerin fazlasıyla sorunu var. Fakat eşlerin kabahati ne? Subay eşi bir meslektaşım beni subay eşi zannederken verdiği selamları astsubay eşi olduğumu anlayınca kesti. Okullarda bile subay eşleri öğretmenlerin yerleri bizden uzaktır. Kim subay, kim astsubay eşi anlarsınız. Gümüldür’de havacıların kampına yandaki pansiyonda kalırken yemek yemeğe giderdik. Orada bile lokantalar, plajlar ayrı. Astsubay plajı taşlı ve küçücükken, subay tarafı kumluk ve ferah. Subay komşularımız bizlere selam bile vermeye üşeniyorlar. Subayları yetiştiren bir öğretmen olarak hakkımızı çiğneyenlere hakkımı helal etmiyorum.”
yarın: İç Hizmet yönetmeliği
YAZI DİZİSİ-14
Astsubaylar, 52 yıldır uygulanan TSK İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği’ne dikkat çekiyor. İç Hizmet Yönetmeliği’nin bazı maddelerinin çağa ayakuydurarak yenilenmesiyle, daha insani ve huzurlu bir ortamın sağlanacağından kuşku duymadıklarını vurguluyorlar…
1961 yılında Milli Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği, aradan geçen 52 yıl sonra bazı maddeleri zamana yenik düştüğü için astsubaylar tarafından eleştiriliyor. Astsubaylar; askeri disiplin ve geleneklerin karşısında olmadıklarını, ordudaki huzur ortamı için genel işleyişi şikayet etmek gibi bir dertleri olmadığını özellikle belirtiyor. Fakat gelişmiş ülke ordularında ast üst ilişkilerinde yaşanan daha modern ve çağdaş uygulama ve hiyerarşik yapının, Türk ordusunda da olmasını istediklerini belirtiyorlar. Rütbelere saygının arkasında olduklarım ifade eden astsubaylar; çağdaşlaşan İç Hizmet Yönetmeliği’yle, daha insani ve huzurlu bir ortamın sağlanacağından eminler.
‘Gönül isteği şart olur mu?’
Astsubaylar İç Hizmet Kanun ve Yönetmeliği’nde çağa uygun olmadığını düşündükleri bazı maddeleri tek tek sıralıyor. Madde 4’ten başlıyorlar: “Mesleğin istediği mutlak itaati her astın gönül isteğiyle yapması şarttır. İtaatin; amir veya üstün kanuni selahiyetinden korkmaktan ziyade onun bilgisine, rütbe, makamına, şahsına karşı duyulan saygı ve sevgiden ileri geldiğine, astın bütün hal ve hareketlerinde, her yer ve zamanda göze çarpmalıdır. Bakışlarında parlamalıdır.” Bu maddeye getirilen eleştiri, itaatin ‘gönül isteğiyle’ yapılması şartı olarak gösteriliyor.
Bir de bakışları parlamalıdır’ şartı çok da çağdaş bir durum olarak görülmüyor.
‘Üst asttan hep mi bilgili olur?’
Madde 5‘te, “Her astın amirlerinin daha bilgili ve tecrübeli olduğuna, Silahlı Kuvvetler’e ve memlekete daha fazla hizmeti bulunduğuna ve kendi hakkında daima iyi düşünür olduğuna itimat etmesi ve korunduğuna emin olması lazımdır” deniliyor. Burada ise yeni mezun bir teğmenin, 20 yıllık tecrübeli bir kıdemli başçavuştan daha bilgili olduğuna itimat edilmesi sonucunun çıkması ve hatta bundan emin olunması eleştiriliyor. Madde 7’de, “Üstlerin; asker, şahsi şeref ve haysiyetlerine dokunacak sözler söylemek, nerede olursa olsun çekiştirmek, şahsiyetlerini hor ve hakir görmek gibi teşebbüslerin; Silahlı Kuvvetler’in disiplin ruhuna asla uygun olmayan çok fena haller olduğunu ve bunların hiçbir zaman cezasız kalmayacağını her askerin bilmesi lazım” ifadesi yer alıyor. Astsubaylar ise burada üstlerin bu fiilleri yaptığında ceza almadığım söylüyor. Madde 8‘de, “Ast, amirin her emrini bütün tahammül kuvvetini, sarf ederek istekle ve tam zamanında yapmağa mecburdur. Bundan başka gerek vazife sırasında ve gerekse vazife dışında amirlerine yardım etmek de her astın borcudur” kuralı var. Bu maddeki “vazife dışı” yaklaşımının ucunun açık olduğu ve özel hayata müdahale olduğu sonucu çıkarılıyor.
Gözüne istekle bakmak…
Madde 9′da, “Astlar, amirlerinin yanında her vakit dikkatli bulunurlar ve bir hizmet sırasında verilecek emirleri yapmaya hazır olduklarım göstermek için amirlerinin gözüne istekle bakmalıdırlar” hükmü var. Profesyonel yaşamda,“Gözüne istekle bakmak” zorunluluğu olması doğru bulunmuyor. Madde 18‘deyse, “Amirler maiyetini sevgi ve samimiyet uyandırması itibarıyla soyadlarıyla da çağırabilirler” denilmesine karşın, genç bir teğmenin 40 yaşındaki bir başçavuşa ismiyle hitap ettiğinin görüldüğü belirtiliyor. Madde 20′deki, “Amirler, maiyetlerinin ruhlarına hakim olmalıdır” ifadesinin de çok sağlıklı olmadığı belirtiliyor.
Subaylara at yetiştirme hakkı
Eleştiri konusu olan diğer maddeler ise şöyle belirtiliyor: Madde 140:“Gazinolarda camekan önünde oturan ast, dışarıda bir üstün geçtiğini görürse toparlanarak başla selam verir. Sokaktan geçen ast, bir gazinoda camekan önünde bir üstün oturduğunu görürse elle selamlayarak geçer.”Madde 73: “Subayların zati binekleri askeri veteriner hekimler tarafından parasız olarak muayene ve tedavi edilir. Bunların gerek hayvan hastanelerinde ve gerekse sivil veteriner hekimler tarafından tedavi edilmeleri halinde yem, ilaç, yer ve malzeme masrafları Milli Savunma Bakanlığı bütçesinden ödenir.” Madde 143: “Ast, üste her yerde yol vermeye, umumi ulaştırma vasıtaları içinde yer vermeye ve kolaylık göstermeğe çalışır. Bunun için mümkün oldukça yerin ve yolun müsait kısmı üste terk edilmelidir. Merdivenler ve dar geçitler gibi yerlerde astlar durarak üstlerini selâmlar, yol verirler.” Madde 155: “Kahve, gazino, sinema ve san- buna benzer umumi yerlerde bulunurken subay, askeri memur ve astsubaylar içeriye girince kahve küçük ise erbaş ve erlerin hepsi birden, büyük ise üst önlerinden geçerken kalkarak, her biri esas duruşta başlarıyla üstü selamlarlar. Madde 344:Hayvanlara bakan astsubay erbaş ve erler; veterinerin bulunmadığında yadahayvanlarıyla bir vazifeye gittikleri zaman hastalanacak hayvanlara yapılması lazım olan tedbirleri bilmeli ve yapabilmelidir. Hayvan hastalıklarına ait alametleri bümeleri lazımdır.”
TEMAD’ın eleştirisi
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) Genel Başkanı Ahmet Keser, ana sorunun kanun ve uygulamaların genel hukuk kurallarına uygun hale getirilmemesi olduğunu söylüyor. TEMAD Başkanı şöyle devam ediyor: “Anayasa Madde 128’de; ‘Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri, diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır’ Biz de devlet görevlisiysek bu hükümlere tabii olmak istiyoruz. Türk Ceza Kanunu 2’nci maddesinde; ‘Kanunim açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.’ Fakat temel yasalara aykırı askeri mevzuat hükümleri vardır.”
MAAŞ YETMİYOR PAZARDA ÇALIŞIYORUM
Emekli Hava Astsubayı Cengiz Bayram da bir aile dramı anlatıyor:” 1300 lira maaş alıyorum. 2 çocuğum var üniversitede okuyor. Birini zar zor evlendirdim, daha düğün borçlarını bitiremedim. Mecburen bankalardan kredi çektim ödemekte zorlanıyorum. İkinci çocuğum da üniversitede okuyor. Cep harçlığı verirken zorlanıyorum. İnsanca bir yaşamdan geçtik zaruri ihtiyaçlarımızı bile zor karşılıyoruz. Hiçbir emekli astsubay yoktur ki emekli olduktan sonra bir iş bulup çalışmasın. Yoksa geçinemez, ben de çalışıyorum. Pazarda bir yakınımın yanında günlük 20 lira alıyorum. O da ayda 14 gün. Yetiyor mu? Hayır ama günü kurtarıyoruz. İnsanca yaşamayı unuttuk, sosyal hayatımız neredeyse sıfır. Pazarda kendi meslektaşlarımı görüyorum. Biraz utanıyorum, ‘Ama namusumla çalışıyorum’ diye kendimi avutuyorum. Eşim ve çocuklarım halime üzülüyor. Onlara layık bir koca, baba olamamaktan utanıyorum.
‘FERYADIMIZI DUYUN’
Yıllardır maaşların iyileştirileceği hayalleriyle uyutulduk, halen daha umut etmekten başka çaremiz yok. Başımızdaki siyasilerin feryadımızı duymasını istiyoruz. Subay ve astsubay arasındaki gelir uçurumunun bir nebze olsun kapatılması tek arzumuz. Paraya en fazla ihtiyacımız olduğu bir dönemdeyiz, ya çocuklarımız üniversitede okuyor yada evlilik çağları geliyor. Maaşı yetmeyince de çareyi intiharda bulan birçok meslektaşım var. Bulunduğum ilde 2 ay önce üniversiteyi bitiren çocuğunu evlendiremediği için bir emekli astsubay kardeşimiz intihar etti. Ne yazık ki tek sebep ekonomikti.”
‘BENİ SUBAY YAPMADILAR’
Emekli Deniz Astsubayı Ali Kalaycı anlatıyor “Meslektaşlarımız artık daha bilgili ve donanımlı. Yüksek okul ve üniversite okuyorlar, yüksek lisans vedoktora yapıyorlar. Bunun; ülkemiz, Silahlı Kuvvetlerimiz ve meslektaşlarımız için çok önemli bir gelişme olduğu şüphesizdir. Mesleğimle ilgili çok kursu dereceyle bitirdim, 20’nin üzerinde üstün basan ve takdirname aldım, iktisat fakültesi mezunuyum. Askeri Personel Kanunu’nun 25. Maddesi, ‘Kendi nam ve hesabına 4 yıllık fakülte veya yüksek okul bitirenler subay sınıfına geçirilirler’ der. Der ama uygulamada bin bir güçlük çıkartılır,‘Kadro yok’ denir. Benim sınıfım İkmal. Kendi sınıfımla ilgili bir fakülteyi birdim ama maalesef dikkate alınmadı. 1’nci derecenin 1’nci kademesinden maaş alıyorum. Maaşım 1715 TL. 28 yıl hizmet süresi ve 18 yıl eğitimin karşılığı bu..”