Assubay toplumu da her insan toplumu gibi insani hukuk ve anayasal eşitliğe tabidir.
Askeri terminolojide yeri ve görev tanımı ne olursa olsun evrensel insani değerlere haizdir.
Bir Amerikan, bir Kanada, bir İtalyan Assubayı hangi yaşam standartlarına ve meslek hukukuna göre yaşıyor ise Türk Assubayının hedef ve amacı da o dur.
Mesele Genelkurmayın mı yoksa Hükümetin mi muhatap alınacağı noktası değildir.
Bizleri kimin adam edeceği de değildir.
Mesele; bu hedef ve amaca saygı duyarak, Avrupa müktesebatının içine İşçiyi, Mühendisi, teknisyeni koyduğu şekli ile Subayı ve Assubayı da koyabilmektir.
Assubaya asker gibi değil; üretken, gelişken, yapısal bir insan gibi bakabilmektir.
Asla subay la muhatap değil, asla statükoyla muhatap değil;
ve asla kimsenin kimliği ile muhatap değil.
Sadece ve sadece;
Avrupa birliği şemsiyesi adına,
G-8 ülkeleri adına,
Nato adına,
Kendini ve egosunu aşmış medeni ve uygar uluslar adına;
Oradaki askeri standartlar adına,
Hedef çıtası konmalıdır.
Bu Genel Kurmayın da , Hükümetin de, Meclisin de, Anayasa mahkemesinin de ortak medeniyet çıtası olmalıdır.
Ne Öğretmeni Müdürden,
Ne Polisi Amirden,
Ne Uzmanı Assubaydan;
Assubayı da Subaydan;
Hukuken ve ekonomik anlamda ayırmamalıdır.
Görev ve hizmet anlayışında ayırabilir;
Ama insan haklarında ve anayasal eşitlikte ayırmamalıdır.
Mali haklarda ayırmamalıdır.
Geçinme ve yaşama standardında ayırmamalıdır.
Sorun; bu insanları ve sınıfı kimin temsil ettiği değildir.
Kimin kimi muhatap alması gerektiği de değildir.
Sorun ve çözüm anayasal eksikliktir.
Muhasır ve çağdaş düşünebilme meselesidir.
ABD.li General gibi cesur ve ileri görüşlü olabilme meselesidir.
İngiliz siyasetçi gibi , toplumunun maddi ve ekonomik geleceğini adil dizayn edebilme meselesidir.
Kanadalı hukukçu gibi, toplumsal ayrışma, çatışma, militarize olma olasılıklarını ; kırk yıl sonrasına göre bilimsel yasa ile önleyebilecek akli irade ve zekayı yasamada ve yürütmede gösterebilme meselesidir.
Assubay sorununu; çağın ilerisine gidebilmekle eş anlamlı görebilme meselesidir.
Bu meseleyi anlayabilmek ve çözmek için de;bu ülkeye,
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK aklı ve zekası ile 100 yıl sonrasını tahayyül edebilecek cesur Başbakanlar ve Genelkurmay ile Savunma bakanları gereklidir.
Ortadoğu kafalı değil; elit burjuva kafalı değil.
Çağdaş Avrupalı , manifestolu kafalar ve o kafaları taşıyan liderler gereklidir.
Bu günkü tablo ise bu değildir.
Bu tablo kedi ile köpek dalaşıdır.
Hacivat la Karagöz tuluatı dır.
“verirsem benden gider “ algı ve korkusu ile;
“almazsam, davam biter “ kaygısı dır.
Oysa mesele;
Çağdaş olmakla bağlantılıdır.
İnsan olmakla alakalıdır.
Bilim de, Teknoloji de, Çağdaş sosyallik te dünyada hızla gelinen noktanın gerekliliği dir.
Bu realite ve gereklilik te ;
Ne Subaya tezatlıktır, ne de mevzuya.
Mesele;
Medeni dünyada ve o dünyada oturan gelişmiş ülkelerin arasında olabilmek meselesidir.
Bu da; tabi ki ; takım elbisenle , gösterişli üniformanla, madalyalarınla, brövelerinle, ütülü yönergelerinle değil;
Global aklınla, entellektüel yaşamınla, bilimsel kafanla , evrensel bakışınla bakabilmek meselesi dir.
Mesele;
Asla; Ortadoğulu, arab kafası ile değil; asla kader gibi gören zihniyet gibi değil.
Assubayına devlet nişanını takarken ona yürekten sarılan ABD. Başkanı gibi, sarılabilmektir.
Birleşik Avrupanın sade ve mütevazi generali gibi yaklaşabilmektir.
Almanyanın “ Türk ile Almanı aynı eşit vatandaş gören “ sağduyulu kadın başbakanı gibi yaklaşabilmektir.
Assubay meselesi üç kuruş meselesi değildir.
Kafalardaki statükoyu bitirmiş medeni bakış meselesidir.
Zihniyet devrimi meselesidir.
Samanyolunun derinliğine doğru yol alan Woyager uzay aracının içine uygar insanlığın mesajını koyan bürokrat ve asker kafalar gibi ileride olabilme meselesi dir.
Mesele;
Hasım ve taraf olmuş Subay – Assubay ordusu yaratmak ve sürdürmek değil,
Fikri hür, vicdanı hür çağdaş kafalar olabilmek meselesidir.
ADNAN FUAT ÖZDEMİR