Dolar 38,8227
Euro 43,4945
Altın 3.996,14
BİST 9.598,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 18°C
Parçalı Bulutlu
Ankara
18°C
Parçalı Bulutlu
Cum 22°C
Cts 26°C
Paz 23°C
Pts 21°C

BÖYLE DAVA YÜRÜTÜLMEZ

"Yazarların yazıları kendi düşünce ve sorumluluklarını taşır"
04/05/2017 7:16 PM
3

Türkiye tarihinin en  karanlık, sıkıntılı, bunalımlı bir  dönemini yaşıyor.

Mustafa Kemal ATATÜRK ün 1924 kurucu anayasasına göre yaşatılan Cumhuriyet  hızla tasviye ediliyor.

Diğer taraftan  bilim, çağdaş eğitim rafa kaldırılıyor. Ümmet ve din esaslı Suudi eğitim sistemine dönülüyor.

TSK. nın önüne;

yetki ve sorumluluğundan,   çalınan 18 ada ile Kıbrıs, meselesi alınıp yerine 33 yılda bitiremediğimiz gibi daha da çoğalan ve  şimdi en az onun kadar azılı tam 4 örgütün daha başımıza bela edildiği çok uluslu bir terör belası daha  konuluyor..

Devlet hızla, öğretmenlerden başlanarak  hakimler ile savcılarla devam eden önce fetö,sonra da menzil, nur, ismailağa, gibi radikal, tarikat ve dini örgütlerin her yeri ele geçirip cirit attığı bir Ortadoğu ümmet kafasına doğru planlı bir şekilde dönüştürülüyor.

Ekonomi sarsılıyor, enflasyon azmış durdurulamıyor, seçimler hileli, AB kapısı kapanmış, ABD ve Rusya Kürdistanı tanımış, sözde ordu ile ortak harekat ve operasyon düzenliyor.  Kürdistanın ordusunu silahlandırıyor.

Türkiye ise AKP nin içinde çoğunluğu ele geçiren  cemaatler tarafından hızla batıdan ve medeni dünyadan uzaklaştırılıyor.

Geleceğimiz oldukça belirsiz.  İşssizlik artık fenomen olmuş, toplumla adeta alay ediliyor.

Ohal hiç bitmeyecek ve gitmeyecek haliyle ülke olağanüstü hal kararnameleri ile yönetiliyor.

Oratalık, yağdanlık, yalaka, rezil, alçak, sünepe insandan geçilmiyor.

Kini, öfkesi, sinsice niyet ve rant beklentisi olan, diğerini Fetöcülükle itham edip, ihbar ediyor.

Bu tiksindirici ortam ve ruh hali sonunda gelip bizi de buluyor….


Başımıza temsilci olarak atadığımız sözde bir emekli Assubay… iktidardan vekillik payesi kaparım kafası ile Astsubay camiasının yarısını fetöcü ilan ediyor.

Yetmiyor bunu il ve ilçe delege seçimlerinde de kullanıyor.

Daha da yetmiyor, bayan delegesine de Assubayların % 100 ü fetöcüdür dedirtiyor.

Bir ikbalin, bir rant makamının hırsı uğruna;

savcıların, mahkemelerin yapacağı işi kendine görev biçiyor.

 

Bi de utanmadan çıkıp yanındaki üç beç biatçısı ile yeniden adaylık açıklıyor.

Biliyor ki.. bu şube başkanları, bu delegeler hem saf ,hem de kek.

“ Ben ne dersem uymak ve biat etmek zorundalar…”

Derneği yardımcısı olan sayın Yüksel Binici ile küçük AKP ye çevirmiş sözüm ona ortada meydan boş..fındık kırıyor.

Bu arada da  her yerde Temad ın il ve ilçe teşkilatlarının olağan genel kurulları yapılıyor.

Yönetimler kah yenileniyor, kah aynı müzmin ekip sanki çok bir dava yolu katetmiş te, sonunu bağlayacakmış gibi ekabir bir hava içinde o kürsüye çıkıp aday olup yeniden seçiliyor.

Ne diyelim…..

İnsanlar ve toplumlar layık oldukları şekilde yönetilirmiş….

Temad ın  seçimleri  ve sonuçları  davamıza hayırlı olsun.

 

Gelelim asıl mevzuya……

Bu derneğin asli amacı ve görevi olan hak ve emek mücadelemizde;

İl ve ilçe şubelerimiz kendi bölgelerinde , kendi yetki ve insiyatiflerini kullanamadıklarından ve bu yetki kendilerine asla sunulmadığından, lokal anlamda basın, tanıtım, eylem, söylem,

STK. larla istişare ve dayanışma şeklinde bir hedef yapılanması ile çalışması ne acı ki yürütmüyorlar.

 Hal böyle olunca da üç yılda bir yapılan bu seçimli kurullarda asli davamızla ilgili tek bir kelam edilmiyor, konuşulmuyor.

Çay-gazoz –kek ikramı ile ve saygı duruşu ile başlayıp fotoğraf karesi ile biten olağan genel kurullarımız da bu yüzden sıradan saçma sapan mahalli bir dernek kurulu şeklinde başlayıp bitiyor.

Çünkü hala sivilleşemeyen bu toplumun yönetim kademelerinin yönetme algısında hala aynı bencil anlayış yatıyor.

 

“ BU ADAM ÇOK AKILLI…YA ADAY  OLUVERİR DE..  BİR DE SEÇİLİRSE.”

 “ya benim yapmadığımı yapıp benden daha çok bu davaya verimli olursa.”

“YA BU KOLTUĞU KAPIVERİRSE..”

Bu bakış ile yaklaşım , doğal olarak il ve ilçe teşkilatlarını da , buradaki cesur ve kararlı dava insanlarını da, heveslileri de, hatta seçilmiş olan yöneticileri de köreltiyor azmini tırpanlıyor.

 

“BU GÜN TEMAD DA YÜRÜTÜLEN HİÇ BİR SEÇİM MANTIĞI, ALGISI, NE ACI Kİ;  ASSUBAY  DAVASINA,EKMEK MÜCADELESİNE, ONUR SAVAŞINA  DAİR DEĞİL,

KOLTUĞA, MAKAMA, VE MERKEZE BİATA ODAKLI YÜRÜTÜLÜYOR”

“Benim müsaadem olmadan dava güdemezsin, ben ol demeden hiç bir yerde olamazsın “  tavrı.

İSTANBUL İL BAŞKANLIĞININ BAŞINA GELENLER GİBİ.

YILLARCA ,ZORLUKLARLA KURULAN BİN BİR YOKLUKLA AYAKTA TUTULAN  30 YILLIK TARİHİ BİR DERNEĞİ VE TÜZEL MAKAMI  BİR BENCİLİN ŞAHSİ EGOSU VE KAPRİSİ İLE HIRSI VE TUTKUSU UĞRUNA KAPATMAK GİBİ.

Temad ın şubelerine il ve ilçe başkanlıklarına merkeze biatçı bir sınırlama getirmek sadece karşımızdakilere yarar getirir. bizlere değil.

Oysa;

Assubay davasının gelinen aşamasında artık,

Her şube başkanı müstakil ve bağımsız eylem ve faaliyet yürütebilmelidir.

Demokratik ve yasal zeminde olmak kaydı ile ve sadece bilgi vermek şartı ile bölgesinde bağımsız bir STK gibi davranabilmeli, teşkilatını kullanabilmelidir.

Bir sivil toplum dayanışması etkinliğine, gösterisine, toplantısına, fütursuzca gidebilmelidir.

Bölgesindeki her türlü medyayı kullanabilmeli,

Cumhurbaşkanına mesaj ,fax, mektup, dilekçe gönderebilmelidir.

Demeç beyanat  verebilmelidir.

Başkanı olduğu Temad binasına en azından dev bir hak ve adalet talebi içeren bir yazı veya görsel bir dev poster asabilmelidir.

İlinde, ilçesinde bulunan belediye bilboardlarına dava adına  reklamlar verebilmelidir.

Haftalık bülten ve dergi çıkarıp yayımlayabilmeli, broşür ve tanıtım bildirileri bastırıp bunları küçük bir stand kurarak halka dağıtabilmelidir. Kamuya,esnafa, halka, sesimizi duyurabilmelidir.

O standlarda bağış toplayabilmelidir.

Gönüllü kadınlarla, kadın kolları ile esnaf ve işyerlerini dolaşıp davaya insan hakları adına, milli şuur ve dayanışma adına destek isteyebilmelidir.

 (tabi ki yönetimine kadın üye seçebilme erdemini gösterebilmiş ise)

Mülki makamları, sivil toplum örgütleri ile sendikaları, sanat ve spor camiasını, düşünce kuruluşlarını , okulları, kamuyu ve özel sektörü davaya destek için ziyaret edebilmelidir.

Bu yüzden de  İl ve ilçe örgütleri ve tabandaki teşkilatlar bölgelerinde sorumlu, bağımsız ve serbest iradeli olmalıdır.


Bu özgür irade olmayınca da,

Kurullarda ne dava konuşulabiliyor, ne tartışılabiliyor.

Ne öz eleştiri yapılıp doğru kanala yönelim sağlanabiliyor.

Ne de davaya odaklanma ciddiyeti hasıl olabiliyor.

Bu kurullarda dava konuşulamayınca, tartışılamayınca da,

akli ve fikri yetisi olan donanımlı ve bilgili üyeler kurullara gelmiyor, katılmıyor, yönetimlerde görev almıyor, almak istemiyor.

Çünkü benim gibiler;    davanın ruhunu o salonda hissedemiyor.

Hele ki olması elzem olan sendikal yönetim anlayışı da olmayınca,

Olağan genel kurullar doldur boşalt istasyonuna dönüşüyor.

Doksan küsur şubenin hemen hepsinin genel kurulunda hep konuşulan üç kelam da,

Şubesini yaşatma telaşına düşmüş bir başkanın,

nasıl aidat artırırım, nasıl üyeliği büyütürüm, kiramı nasıl öderim ,nasıl ayakta kalırım kaygısı ile,

malum hasbihal üyelerin üç önemli olmazı olan; aidat, hastalık ve , mezarlık konuları oluyor.

Doğal olarak ta bu tip kurulların toplantısından davanın tepesindeki genel merkeze bir kazanım çıkarmak mümkün olmuyor.

İl ve ilçe başkanı olan  yönetim kurulundaki bir avuç arkadaşın fedakarlığı ve sabrı sayesinde dernek şubeleri bu metazori yapı ile zoraki ayakta duruyor.

Yönetim, kanunen her yıl TÜİK in belirlediği yıllık enflasyon puanı kadar artırılması zorunlu olan ve üç yıldır artırılamayan yıllık üye aidatlarının artışı için üyelerden yetki istiyor. anlayış istiyor.

Üyeler de ; patatesin 3 lira ,domatesin 8 lira olduğu bu ülkede;

“ üç yıllığını yok beş lira artıralım, olmadı on lira artıralım çok geldi hiç artırmayalım ” deli saçması gündeminin hararetle tartışmasını yapıyor.

Emekli kurulda yönetime ,   “ beni neden hastaneye ziyarete gelmedin “  diyerek hesap soruyor.

Davayı sorup sorgulamıyor.

Bu zihniyet ve algı ile bu dava asla yürümez.

Önce içinize sinmese de kemik yaşı değil; akıl yaşı yüksek, akli ve fikri donanımlı iş bilen insanları yönetim kademelerine teklif etmelisiniz.

Dava odaklı yönetimsel ekipler kurmalısınız

Şubeleri de , dava güden , eylem üreten binalar olarak düzenlemelisiniz.

Her sosyal platformda bulunmalı ve temsil edilmelisiniz.

Yayınlarınız olmalı ve insanlar okumalı.

Açlık ve yoksulluk talebinizi bu toplumun yaşamından örnekle göstermelisiniz.

Bodrumdan ,Karpuzkaldırandan, Akçaydan el sallayarak değil.

OLAĞAN GENEL KURULLAR BİZİM HAMAM VE SAUNAMIZ DIR.

TERLEMELİ VE SONRA RAHATLAMALIYIZ.

RAHATLATMALIYIZ.

BU KURULLARDA DAVAMIZI KONUŞUP TARTIŞMALIYIZ.

YÖNETİME, GENEL MERKEZE NE VERİLEBİLİR, NE SÖYLENEBİLİR İN MATEMATİĞİNİ YAPMALIYIZ.

Üç yılda bir toplanıp orada sadece usulen bir seçim ile iştigal edip; üyenin , aidatını, meftanın cenazesini konuşuyorsak;

Açlık, yoksulluk davamızla nasıl olsa sayın genel başkan ilgileniyormuş, hallediyormuş deyip elimizi kaşımızın üstüne koyup ufuktaki treni gözlüyorsak;

Bu dernek işinin bir mantalitesi artık kalmamış demektir.

Gelin öncelikle,

Olağan genel kurullardaki sadece seçime odaklı kurul anlayışını kaldıralım.

Assubay davasının ağırlıklı konuşulup tartışıldığı, bir kurultay havasına sokalım.

Günler öncesinden sosyal medyalara boy boy ekip aday listeleri konuluyor.

 SORUYORUM………?

Yönetim kurullarının belirlediği bir denetim kurulunun bağımsız çalışabilmesi mümkünmü dür ?

Devlet başkanının  Anayasa mahkemesini, Yargıtayı   ataması gibi bir mantık ne kadar ters ise yönetimin de denetim,disiplin  kurulu belirlemesi de o kadar terstir.

En azından bu kurullar olsun bu blok listelerden çıkarılmalı, salonun içinden talep edilmelidir.

bunları yapamıyor isek,

ya……

Dernek şubelerini devlet bürokrasisi şekline çevirip 657 ye tabi atama yönetmeliğine göre düzenleyelim ;

Ya da üç yılda bir üç beş garibin çocuğuna bir sünnet şöleni tertip edip olağan genel kurulları oldu bitti kurullarına çevirelim, oturup bir güzel de pilavını yiyelim.

Her zaman yazdım.

Her zaman uyardım.

90 şubenizi çay ile, aidat ile, üye ile, bina ile , cenaze ile iştigal ettirirseniz,

Yoklukla ayakta kalmaya ve çaresizliğe muhtaç ederseniz;

Aidatını üç koca yılda 10 lira artırabilmenin çırpınışını yaşatırsanız,

Derneğin gücüne, asaletine olan güven erir gider.

Bu algı ile yürümediği içinde bazı arkadaşlarımız kopmaya başlayıp sendika kurmanın arayışına girer.

Peki bu derneği kuranlara 90 şube haline getirenlere, bunca yıla ve yapılana yazık değil mi?

Kapatalım o zaman bu derneği, sendikaya çevirelim. Maksat  Ekmek ve adalet  davamız değil mi?

Ha dernek ha sendika . bizim için nasılsa hepsi araç. amaç insanca, onurla, geçimle yaşamak değil mi ?

En azından nasıl mücadele edileceğini öğrenir,

işçi sınıfı dayanışması ve ruhunu kavrayıp,

Birbirimize kavga, küfür, ihanet, mahkeme adliye, adalet ;

Ayrışmamış oluruz.

 

SAYGILARIMLA.

ADNAN FUAT ÖZDEMİR.


 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
05/08/2018 10:33 AM
28/02/2018 8:42 AM
26/02/2018 9:53 AM
24/02/2018 7:37 AM
23/02/2018 1:38 PM
20/02/2018 9:13 PM
19/02/2018 11:30 AM
14/02/2018 12:48 PM
13/02/2018 12:12 PM
12/02/2018 5:37 PM
12/02/2018 12:56 PM
09/02/2018 6:57 AM
08/02/2018 11:36 AM
07/02/2018 12:58 PM
05/02/2018 10:02 PM
05/02/2018 8:58 PM
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.