Kürk ile, börk ile
Binyüzelliküsûr odalı KaçAK kâşâneler inşâ etmeyle
Ve dahi
Unvan ile adam olunmaz! dediydi ebemdedem!
Adamlık; yürekdedir, gönüldedir, ruhdadır, hamurdadır, kandadır…
Herkes yapdığından mesul en nihayetinde.
Bir beygir bile insandan daha asil, daha haysiyetli olabilirken
Bir kelp mesâbesinde olan insan yok mu şu âlemde?..
Gedikli Erbaş sıfatıyla bir derdimiz yok bizim!..
Bu unvanı taşımakla müşerref oluruz.
Bu makâlemizin gâyesi
Türkiye Cumhuriyet’i kânun’una yapılan aşağılık bir tecâvüzü
Soğuk suda ıslatılmış kendirden bir sicim gibi
Mütecâvizin suratına şaplatmak!..
Bu mâsum tâbir üzerinde oynanan menfûr tezgahı fâş eylemek
Ve dahi
Dünya âleme ibret olsun diye
Bu tecâvüzü tarihin şefkâtli bağrına silinmemecesine yazmakdır.
* * * * *
Gara galemim;
Gemalmaz aygır gibi…
Demirden dişindirliğini
İri elmas dişleriyle ezip parçalamış
Dizginleri
Yelesinin bir teliyle en sağlam yerinden kopartıp atmış
Keçe asdarlı boyunduruğunu
Vahşi bir kişnemeyle dikişlerinden şakkedip boynundan fırlatmış!..
Gara galemimin en ücrâ gözelerine gadar nüfuz eden gara mâyinin ise
Sâdece rengi benzemiyor!
Doru aygırın âsi fakat asil kanından almış huyunu…
Guş, ganedin,
Er, atın ile uçar da!
Gayıtcı, galemin ile uçmaz mı?..
Ne sakalımız, ne müridimiz ne de yeşil servetimiz var.
Delikli bir tek meteliğe telli kurşun atan
Miskinler tekkesinin demirbaşı
Değirmi sakallı dervişi gibiyim!
Lâkin
Şeyh değiliz hani yiğitler!..
Haydi! Buyurun meydâne!
Hem uçalım
Hem de uçuralım öyleyse…
Ak kağıdın köküne kıran mı girdi?
Eski Tüfek bu makâleyi niye sarı kağıda nakşetmiş diyenlere cevâbımız şu olsun;
Gedikli Küçük Zâbit unvanın bir günde inkâr edilip
Gedikli Erbaş yapılmasındaki orostopolluğu görünce
Şaka değil, itimat buyurun. Evvelâ üst dudağının sol şakkı uçuklayıverdi helecandan.
Akabinde
Llimon gibi sapsarı kesiliverdi beti benzi…
Bu kağıdın rengi sarardıysa şâyet
Şu fakirin suratının rengi aksetmiş olsa gerekdir, zâhir işde bu kağıda…