Çanakkale stadının önünde
1977 23 Nisan geldiğinde
Dizildi yavrukurtlar
Sıra servilerin gölgesinde.
Birden kızdı Faize öğretmen
“Ne bakıyorsun sağa sola.”
“Ağaçlar asker gibi dizilmiş” dedi çocuk
“Gene uydurdun tutturdun” dedi öğretmen
“İkmal yolu burası o serviler ondan”
“Gönüllüler sıra olup,
cepheye giderdi buradan”
“Ya evlat! “dedi bir ses “buradan! Buradan!”
Döndü baktı arkasına
Yarı hayret yarı korkuyla baktı.
Öğle güneşinde parlayıp,
uzaklara bakan sedef gözlere.
Hemen Gazi olduğunu anladı çocuk.
Başında kuzu postundan kara kalpak,
Üstün de Ayyıldız kanaviçe.
Tıpkı önlüğünün yakasındaki gibi.
“Buradan evlat! Buradan!”
“Çoğumuz buradan öte tarafa kadar.”
“Azımız da benim gibi,
Buradan dön dolaş buraya kadar.”
Ve titreyen eliyle bastonunu yere vurdu.
Gazinin elinin yaşlılıktan titrediğine aklı erdi de;
Aklı ermedi,
“Düşman gene gelirse nasıl korursun bizi” diye soruverdi.
Güldü ve “sana bir sorum var evlat “dedi Gazi.
“Hayatın boyunca gördüğün insanların hepsini bir düşün”
“Şimdi çok daha fazlası Çanakkale geçilmesin diye şehit olmuşken
Padişah denen zat
İki güz geçmeden saray burnuna
Zırhlıların demirlemesine izin verirse
Ona ne denir.”
“Mızıkçı denir” dedi küçük çocuk
Öksüre öksüre güldü ve dedi ki Gazi
“İyi işte! siz mızıkmazsanız düşman da bir daha gelmez”
Ve o çocuk büyüyünce iki şey fark etti
Eski resimlere bakarken anladı ki
O gün Küçük zabit üniforması vardı,
Elleri titreyen yaşlı Gazinin üstünde.
Zihnindeki resme baktıkça da anladı ki
Düşman öyle titretmişti ki
O elleri titreyen Gazinin önünde;
Bugün
Şahit olduğumuz onca mızıkmaya rağmen,
Düşman hala cesaret bulup da gelemedi…
https://ozgureker.com.tr/mizikmazsaniz/
Dr. Özgür Eker
15.09.2017