Yarbayıma Sadaka Mı Verelim?
Yarbayıma Sadakâ Mı Verelim? başlıklı iki bölümlü makâlemizin birinci bölümünü
2017 Şubat 21’de neşretmiş idik.
Ve dahi
Kânunsuz olarak verilmesini anlatan orostopolluk foliminin ikinci bölümüne
Kaldığımız yerden devâm edelim inşallah.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, çıkmamasına da!
Duman varsa bir yerde şâyet
Gene de o dumanın çıkdığı deliğe kadar bizzat varıp
Orayı şöyle bir kolaçan etmekde fayda vardır, değil mi, yiğitler?
Orada duman mı var? Yoksa birileri madik oynayıp sis fişeği mi atmış, görmek gerek!
Emekli Asubay Sayın Erol ERDEM’in yukarıdaki haberini okudukdan tam 18 gün sonra
Yarbaylarımızın bu şıfşıflı vaziyetini öğrenmek için dilekce hakkımı kullandım.
Ve aşağıda gördüğünüz istidâmı yolladım, ilgili makâma.
İLGİ: (a) 09 Ekim 2003 târihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu. (b) 19 Nisan 2004 târihli ve 2004/7189 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kânûnunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik. 926 sayılı TSK Personel Kânûn’una tâbi olan yarbay rütbesindeki subaylara hak etmediği halde birinci derece dördüncü kademeden maaş tahakkuk ettirildiği ve ödemenin hukuksuz olduğuna dair Sayıştay’ın görüş bildirdiği hususunda basında haberler vardır.
29 Mayıs 2013. 472277. Şükrü IRBIK
|
Yukarıda gördüğünüz dilekceme, sağolsunlar cevâp vermediler.
Akabinde, farklı târihlerde iki dilekce daha yolladım. İlk dilekcemi gönderdikden tam 6 ay sonra
Aşağıdaki cevâbı verdi, Genelkurmay Personel Başkanlığımız.
472 277, 594 692, 601282 sayılı BİMER Müracaatı gnkurper-pl-bimer@tsk.tr (gnkurper-pl-bimer@tsk.tr) 11 Kasım 2013, 09:56 Başvurunuz, 4982 sayılı Bilgi edinme Hakkı Kanunu’nun “Kurum İçi Düzenlemeler” başlıklı 25’inci maddesi kapsamında değerlendirilmiştir.
|
Tevcih etdiğim suâl meğerse “Kurum içi düzenleme” imiş!
Sen, orada madik oyna, bir düzen çevir!
Ve bu düzenin adını “kurum içi düzenleme” koy. Akıllı, hele de ahlâklı adam işi değil hani!..
Cevâp, basit aslında… Sükût, ikrârdan gelir, değil mi?
Tam bir suçluluk hâlet-i rûhuyesi var burada…
Gizliden gebe galan gebeş, âşikâre doğurur!
Hem de gayri meşrû olarak!..
Nasıl mı?
Buyurun, berâber öğrenelim;
926 sayılı TSK Personel Kânûnu bu sene meriyyete girdi.
Bu zamâna kadar farklı kânûnlara tâbi olan subay ve asubayları, bu kânun içinde bir torbaya doldurdular. Aynı deliğe bile sıçamayan bu iki asker sınıfını, nasıl olduysa, aynı kânûn içine tepdiler.
En yüksek aylık gösterge olan 1.000 rakamını, bu kânûnun kabul edildiği 1967 senesinde albaylar, orgeneral/oramiraller ile birlikde cebe indirdi. Sanki birileri Albaylarımıza, subay oldukları gün “hepinizi topunuzu Tuğgeneral/Tuğamiral yapacağız!” diye söz vermiş gibi…
Bir başka ifâde ile, “maaş kademesi” ve “aylık gösterge rakamlarının” verilmesinde, albaylarımız daha en başında, bir üst rütbe olan tuğgeneral muamelesine tâbi tutuldu. Bir tek şart ile; en yüksek aylık gösterge olan 1.000 rakamını albaylarımız, ancak otuzuncu senede alacaklar idi. Terfi edemeyenler de ertesi sene lengeli föteri giyecekler idi.
Aşağıdaki kânûnda 1967 senesi itibâriyle albaylarımıza tazminât verilmediğine dikkat ediniz.
Bugünkü gibi olmasa da 1967 senesinde subayların derece/kademe cetveli şöyle bir şey idi.
926 sayılı TSK Personel Kânûnunun meriyyete girdiği 1967 senesinde,
Harb Okulları asteğmen rütbesinde subay mezûn ediyor idi.
Asteğmen – Albaylık (dâhil) subaylarımızın toplam rütbe bekleme süresi: 30 sene idi.
Bugünkü gibi olmasa da 1967 senesinde Asubayların derece/kademe cetveli şöyle bir şey idi.
Asubayların Asubay Çavuş- Asubay kıdemli başçavuş (dâhil) toplam rütbe bekleme süresi de 24 sene idi.
Aşağıdaki kânûnda 1970 senesi itibâriyle tuğ-tüm-kor-orgeneral/amirallere verilen “aylık gösterge” rakamı arttırıldı. 1.000 gösterge rakamını albaylarımız, ancak 30 senenin sonunda alabiliyor idi.
Aşağıdaki kânûna göre 1970 senesi itibâriyle
Yarbaylarımızın yükselebileceği en yüksek maaş derece/kademesi “ikinin üçü” idi.
Kıbrıs Barış Harekâtı arifesi…
Yarbaylarımız hâlâ ikinci derecede ufkî sürünüşde idi…
Kıbrıs Barış Harekâtının ertesi sene…
Gahpe Yonanı yendik mi yenmedik mi belli değil! Atatürk’ün “dikkat ediniz!” diye bize emânet etdiği bu adanın %70’ini Yonana kapdırmışız fakat avanak subaylarımız zil takıp oynuyor!
Şehid sayımız 498. Bunların sâdece 38’i subay… Kıbrıs’da Yarbay rütbesinde kaç şehid verdik, bilmiyorum.
Harb önü ile harb sonu meyânında geçen 16 aylık sürede;
926 sayılı TSK Personel Kânûnu meriyyete girdikden sâdece 7 sene sonra
Bir derecelik amûdî zıplayış ile Yarbaylarımız “birinci dereceye” tırmandılar.
Kıbrış Barış Harekâtını kendi keselerine ganimet olarak yazdırmayı yarbaylarımız da becerdi, helâl olsun!
Gösterge rakamları şimdilik 975 olsun!
Orgenerallere mahsus olan 1.000 rakamına iblâğ edilmesine şunun şurasında sâdece 25 kaldı…
Albaylarımızın aldığı derece/kademe olan “birin dördüne” gelince… Ona da sıra gelecek idi elbet!
Sabır ile üzüm olur koruk, değil mi?..
1975 senesinde meriyyete giren 1923 sayılı Kânûnun 37’nci maddesiyle
Albaylık dâhil, subaylarımızın toplam rütbe bekleme süresi 31 sene idi.
Yarbaylarımız, birinci dereceyi çok sevdiler.
Birin üçündeki yarbaylarımızın “en yüksek aylık gösterge rakamını” alması için arada sâdece 50 puan kaldı.
Sanki sadakaya muhtac yarbaylarımız, “birinci dereceye” zıpladıkdan sonra
Ne yazık ki bu kez de “birinci derece üçüncü kademede” bekliyorlar…
12 Eylül subay darbesinin elebaşısı Zottirik Kenân;
Kazan kaldırmayıp uslu duran sair subay ve asubaylara,
3 sene hizmet karşılığı demek olan birer dereceyi sus payı olarak ulûfe gibi dağıtdı.
Darbenin yapıldığı 1980 senesinde Asubaylar için en yüksek derece/kademe, “ikinin dördü” idi.
O târihde “ikinin dördüne” çivilenen asubayların
Zorti Kenân’ın bir üfürmesiyle ayakları yerden kesildi.
12 Eylül subay darbesine iştirâk etmeyen sair asubayların; “birin dördünü” ve “1500 aylık gösterge rakamını” görmeleri için 2012 senesine kadar, Tam 32 sene daha avara kasnak yapmaları gerekdi.
|
Zottirik Kenânın 1980 senesinde tertiplediği subay darbesiyle gemi azıya albaylarımız, kazan kaldırdı!
Ve orgeneral/oramirallere verilen aylık gösterge rakamının tekrâr aynısını almayı başardılar.
Albay ol, fakat maaş söz konusu olunca orgeneral/oramiral şapkası giy!
Bu ordu, ne gözel ordu be!
İngiltere ordusunda beş yıldız orgeneral olacağına,
Gel, benim gahraman ordumda, palamut bir albay ol çok daha iyi vallahi!..
1980 subay darbesinden 2 sene sonra kabul edilen bu kânûna göre
Yarbaylarımız hâlâ “birinci derece üçüncü kademede” makaraya tel sarıyor idi…
Lâzım olacak!
Yolumuza devâm etmek için yeri gelmiş iken biraz da yazı-çizi bilgisi edinelim.
Haydi hayırlısı bakalım!
Böylece çok şükür yarbaylarımız da
Devlet memurlarının alabileceği;
Ve dahi
Boşuna aramayınız!
2012 senesinden önce tahakkuk ettirilen maaşlar için yukarıda yazdıklarımızı hiçbir kânûnda bulamazsınız!
Görmek isdiyor iseniz şâyet
Maaş mutemetliklerindeki 1989-2012 senelerine ait yarbay maaş pusulasına bakmanız gerekecek!
2012 senesinde meclisde çevrilen dolabı aşağıdaki şu çizelge de özet olarak açıkladık.
926 sayılı TSK Personel Kânûnunu bugün açıp bakarsanız şâyet
Şöyle bir manzara göreceksiniz…
Ortalık şimdilik süt liman,
Ȃsayiş bermutâd, berkemâl!
Bundan sonra ne olacak, göreceğiz elbet!
Binbaşılarımızın “kıdem bekleme süresi” hiçbir sebep yok iken 3 seneden 2 seneye düşürüldü. Fakat “maaş kademesi” aynı hızla ilerlemeye devâm etdi. Bir başka ifâde ile “2 sene hizmet etdiler” fakat 3 maaş kademesi alıp “fazladan 1 kademe” ile yollarına devâm etdiler. Domino taşı etkisi yapan bu “fiske” hareketi ile binbaşılıkdan getirdikleri “fazladan 1 maaş kademesi”, bu kez de yarbaylarımızı hak etmedikleri hâlde “1 kademe yukarı doğru” iteledi. Ve 3 sene olan “rütbe bekleme süresinde” yarbay gardeşlerimiz, maaşda 3 yerine 4 kademe terfi etdiler. İlerledikleri yerde de hacıyatmaz albaylarımıza da verilen orgeneral/oramiral gösterge rakamını elde etdiler. Daha fazla maaş kademesi alamadılar çünkü cebellezi yapacakları başka maaş kademesi kalmamış idi.
Aşağıda gördüğünüz kânûn hükmündeki şu karârnâme ile
Aylık gösterge rakamının tavanı, bugün de hâlâ geçerli olan 1.500’e yükseltildi.
Yarbaylarımıza hayırlı olsun!
Darısı da tez zamânda binbaşı gardeşlerimizin başına!
Geldik, zurnanın zırt dediği yere!
Yarbaylarımız;
Aşağıda gördüğünüz üzere
Başlangıçda 31 sene olan Asteğmen- Albaylık (dâhil) toplam rütbe bekleme süresi, bugün artık 28 sene.
Asubay denen uyduruk askerlerin rütbe bekleme süresini de
Hiçbir hukûkî ve ahlâkî sebep ileri süremeden ve bir kuruş para vermeden 4 sene avara kasnak yapdırdılar
Ve dahi
2012 senesinde 26 seneden 30 seneye yükseltdiler! Zümremize hayırlı olsun!
Gahraman subaylarımızı;
Nasıl mı? Şöyle
|
Yarbaylarımıza kânûnsuz olarak verilen “fazladan 1 maaş kademesini” ve “1 üst dereceden ödenen aylık gösterge rakamını” tesbit ve tescil eden Sayıştayımız;
Ve dahi
Vatan savunması, gahramanlık; Ergenekon, Balyoz, orduya kumpas nâraları atarken subay gardeşlerimiz aynı zamânda işde böyle filfilli orostopolluklar da yapıyorlarmış! Napolyon gibi bizim subaylarımız da meğerse Eline geçirdiği her fırsatda “para, para, para!” diyorlarmış!
|
Dağda, bayırda, havada, denizde, denizinaltında vatan bekleyen subaylarımıza diyeceğimiz yok! Gönlümüz onlar ile ve kalbimiz de onlar ile birlikde atıyor!
Fakat
MSB ve Genelkurmay karârgâhında mesai yapan kimi işgilli subaylarımıza dikkat etmeliyiz.
Kıssadan hisse! Demek ki neymiş? Subayları da her daim zapd-u rapt altında tutmalı imiş!
Bu devlet, ne biçim devlet?
Bu Anayasa, ne biçim Anayasa? Bu ordu, ne biçim ordu? Bu subaylar, ne biçim subay? |
|
Zottirik Kenân’ın millete süngü-dipcik-posdal gölgesinde dayatdığı 1982 Anayasasının;
Anayasa’dan daha yüksek kânûn, bu emirlerden daha yüksek emir olmadığına göre;
Ya da
Ya da
|
Fakat subaylarımıza kıyak kânunlar peydahlamak konusunda
Genelkurmay Başkanlığımızın son dönemde “üçer senelik bir sıtma nöbeti” geçirdiğini gördüm!
Nasıl mı?
Üçer sene fâsıla ile hortlayan bu kânunsuz kıyak tezgâhlarını kendi döngüsüne bakıyor ve
Bugün ortaya yeni bir iddia atıyorum;
2018 senesi geldiğinde Genelkurmay Başkanlığımız bir kânun daha yapacak ve
Subaylarımıza yeni ve hiç duymadığımız ballı bir kıyak verecek.
Ben, askerliğin şerefli bir meslek,
Askerlerin de şerefli, nâmuslu insanlar olduğunu bilirim. Belki de yüzde doksan dokuzu da öyledir.
Fakat yüzde bir de olsa bir subay zümresi var ki
Bu subaylarımızın kötü evsâfını târif edebilecek söz bulamıyorum.
Hukûk aradıkca hukûksuzluk,
Kânûn aradıkca kânûnsuzluk bulmak ne kötü bir his, ya rabbim!..
Fakat utanacak kim dersiniz?
Eski Tüfek mi?
Şunca zamândan beri askerlik târihimizi tetkik etmeye çalışıyorum. Devletin kânûnlarını korumak ve kollamak ile görevli olan vekiller ve subaylarımızın, kânûnsuzluğu yapanların başında geldiğini görmek bana târifi imkânsız acılar veriyor. Hani, çivisi çıkmış derler ya! İşde, en azından benim tesbit etdiğim konularda aslında kimi subaylarımız, askeriyemizin çivisini çokdan çıkartmışlar bile…
Şöyle düşünmeden edemiyorum; devleti, devletin Anayasasını ve dolayısı ile milletin nâmusunu emânet etdiği subaylarımızın, en başda kendilerinin nâmussuzluk yapdığını görmek dehşet verici bir vaziyet.
Kânûna karşı hile var, ihânet var, fesatlık var, düşmânlık var! Daha ne olsun ki!
Asker olmak gâyesiyle ordumuza giren ve hizmet etdiğini söyleyen kimi subaylarımızın yapdığı bu kânûnsuzluklar ile devletimize ve milletimize en büyük kötülüğü yapdığını söylemek az bile gelir. Böyle subayları olan bir ordunun başka yağı neyine gerek?
Hele bir de yapdığı “hâinlik”, yapanın yanına kâr kalıyor ya! İşde buna hiç tahammül edemiyorum!
Subaylarımıza şu günlerde harâm lokmalar tahakkuk etdirmek için
Elvân türlü dümenlerin çevirildiği Türkiye Devletinin Makarr-ı Angara şehrinde
20 Temmuz 1922 Perşembe günü
Gâzi Mustafa Kemâl şöyle dedi; Kahramânı kadar hâini de çok bir milletiz!
1915 senesinde Arıburnu Anafartalar Kumandanlığı kendisine tevdi edilince de
Derin bir nefes aldı ve derin bir iç çekdikden sonra şöyle dedi, etrâfındakilere;
Mesuliyyet yükü her şeyden, ölümden de ağırdır!
Türk milletinin kendisine tevdi etdiği etdiği “kânûn yapma mesuliyyetine”
Mustafa Kemâl’in teşkil ve ilân etdiği meclis çatısı altında
Kânûna karşı hile yapan subaylarımız da aslında bir nevi hâin olmuyorlar mı?
Yüce Türk milletinin vicdân ve irâdesinin yeğâne tecelligâhı olan meclis çatısı altında Millî Savunma Bakanlığımızın böyle bir kânûnsuzluk yapması hakikâten ibretlik bir işdir. Yarbaylarımıza fazladan “1 maaş kademesi” ve “1 üst dereceden aylık gösterge” vermek için Asubayı ileri sürüp fakat yarbaylar lehine böyle bir iş tezgâhlayanlar, Türk milletinin kendi nâmuslarına emânet etdiği devlet erkini ve yetkisini kötüye kullandılar. Kânûna karşı hile yapan bu subaylarımızın suçu, kabâhatinden büyükdür. Bu kânûnsuzluğu yapan subaylarımızı Allah’a havâle ediyorum. Burada asıl mühim olan husus şudur ki;
|
Son söz;
Millî Savunma Bakanlığımızın meclisde yapdığı bu kânûnsuzluğa, sessiz kalarak zımnen ortak olan Genelkurmay Başkanlığımız,
Yarbaylarımıza, 1989 senesinden beri;
Ve
Derhâl iptâl etmeye mecbûrdur.
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Yazarından: Yarbayıma Sadaka Mı Verelim? isimli bu makâlemizi 15 Temmuz 2016 Cuma sabahı tamamlamış idim. Atatürk’ün “Kahramânı kadar hâini de çok bir milletiz!” dediği günün doksan dördüncü sene-i devriyyesi olan 20 Temmuz Çarşamba günü de neşredecek idim. Fakat makâlemizi tamamladığım günün akşam saatlerinde kimi subaylarımız, alışık oldukları üzere darbeye teşebbüs etdi. Bu sebepden dolayı gecikmeli olarak 2017 Şubat ayında ancak neşredebilidim. 15 Temmuz 2016 subay darbesi bizim bu makâlemizi de işde böyle mağdur etdi. |
Okumak için resimi tıklayınız!
Yarbayıma Sadaka mı Verelim? -1-