“Haklarınız için iyileştirme yapılacak“
diye bir haber vardı gazetelerde, dolaşır oldu ortalarda.
Hiç inanasım da gelmiyor!
Çok dinlediğimiz bir mart…….. bu haber…
Benzerlerini çok duyduğumuz, dinlediğimiz için kanıksadık artık.
Beşiğine yatırılan çocuk misali.
Minik bir bebeği düşünün;
Ninniler eşliğinde uyutulması için beşiğe yatırılır.
Avunması için de, beşiğinin üst tarafına kırmızı bir balon asılır.
Hak, iyileştirme haberleri de balon benzerinde.
Ve artık,
Çocuk uyumak istemiyor!
Balonu, olanak ya da tazminat benzerinde zannedip,
Balona uzanıp duruyor.
Bizlerin hak ettiklerimize uzandığımız çırpınışlar gibi. Verilmeyen haklar benzerinde.
Çocuk uzanıyor amma tutamıyor. Gücü de yetmiyor olmalı belliki…
Tutamadığı için de çırım, çırım çığlık atıyor. Tepiniyor, sızlanıyor, çırpınıyor, inliyor.
Ağlamanın değişik versiyonlarını sergiliyor amma çaresiz.
Ben “açım“, “açım” diyor, “açım” diye ağlıyor.
Tutmak istiyor amma tutamıyor o balonu. Çocuk için balon neyse iyileştirmeler de bizim için aynı.
O…ulaşılmazlar olgusunda, benzerliğinde.
Ama bir türlü tutamaz.
Ebeveynleri de sürekli uyumasını istiyor, ninniler, eşliğinde.
Bu tür haberler zaman, zaman
Her iki, üç ayda bir umutlu beklentilerimize katkıda bulunuyor.
Umut tazeleme olgusunda.
Yaşamamız için, nakarat ederek önümüze konuluyor avuntu gibi!
Bundan bir süre önce,
Hani adı açlık grevi içeriğinde olan bir eylem vardı ya hatırlarsınız.
Hani Ankara’nın Kurtuluş’unda…
Orada bir park var hani……
Adı ‘Özgürlük Parkı‘ mıdır, nedir?
O zaman da “mesaj alındı“, “verildi” denmişti hani…
Sevinmiştik hani mesajlar alındığına…
“Çalışmalar devam ediyor” denmişti hani. …
Haksızlığa uğrayanların hakları verileceği müjdesi vardı sanki.
Atamıza şikayet içeriğinde
120.000 kişi Anıtkabir’ e yürümüştü hani.
“En büyük meslek gurubu yürüyüşü” denmişti hani.
O zaman da eylemi kırma olgusunda “çalışmalar devam ediyor” denmişti hani..
Ediyor da nereye kadar?
Kesin tarih ne?
Sonuç ne?
Düşünülen ne?
Kendi içimizde kuruntuya dönüştü, dönüştürüldü.
Hak ettiklerimizi verecekseniz verin artık!
Başkalarının hakları bir gecede,
‘kanun hükmünde (kuvvetinde) kararnameler‘ ile verilirken,
Zavallı bizleri neden unutuveriyorsunuz sanki?
Kurumumuzda yasa hazırlayan bir birim olmalı. Vardır da mutlaka!
Görevliler vardır orada, kalabalıkça şekilde.
Eğitimli hizmetlerimizi alıp da görmezden gelenler hani!
Üst kademelerde payeye dönüştürülen.
Bizler de, olanakların kullanımında arkalara itilenler, ekonomik olarak unutulanlar hani!
Görmezden gelinen, yok sayılan.
Oysa hizmet denilince var olan.
Üreten, yükün ağırını taşıyan.
Trilyonluk zimmetleri sırtlayıp,
Bakım onarımda tulumla ön planda,
Jandarmada en ön sıralarda,
Şehitlik mertebesine en yakın olanlar.
Ekonomik olgularda arkalarda itilen, bırakılan. Ekonomide “yerinde saaay” komutu verilenler!
“Senin yerin burası“, “bilerek girdin“, “eğitimli olsan bile git eğitimini başka yerde kullan“.
Kullan da….
“Mecburi hizmetin bitinceye kadar burada kalacaksın“.
“Ben, senin eğitimli hizmetini alacağım“.
“Gözünün içine baka, baka hakkını vermeyeceğim” olgusunda!
Neden unutuluruz? 6 tane tazminat yol alırken biriciğinde bile hatırlanmayan!
Olguları anlamak çok, çok zor!
Unutulmaması gereken; ordunun bel kemiği 100.000 kişilik bir topluluk. Emeklisi ile birlikte 250.000…
Nasıl unutuldu, uyutuldu? Anlamak zor gibi…
Hani 6 tane tazminat tek, tek geçerken,
Hani ‘statülü!‘ ilgililer nafakalanırken,
Bize gelince; “çalışmalar devam ediyor“!
“Biraz sabredin“.
Ne sabrı kardeşim?
Yaş 82 olmuş. Adam 1965 üniversite mezunu.
En güçlüleri iki yıllık meslek okulu eğitimli hizmetini aldın ama hakkını neden vermedin.
Vermiyorsun. Bahanelerle direniyorsun!
EMPATİ YAPARAK DÜŞÜNSENE, tadı nasılmış bak.
İki yıllıklara ve gümrük devşirmeli lise mezunlarına ve köy enstitüsü mezunlarını “intibak” dedin dolu dolu tazminatlarla donattın.
Adam astsubay olduğu için olduğu yerde saydırdın!
Tek suçu astsubay olması. Yalan mı?
Doğrular bende, kanıt bende.
1965 üniversiteli olarak, olgular ve sonuçları orta yerde.
Belgeler ve diplomalar kanıtı.
Bu verilerimize bağımlı haklar varsa, verin görelim.
Avuntular niye?
Avutmak yakışıyor mu koskoca YAŞLI adamları?
Hepsi bilinçli, kariyerli…
Her şeyi biliyorlar, görüyorlar. Yorumluyorlar. Yargılıyorlar.
Tazminatları alanlardan daha eğitimli olanları var. Okuyorlar, yazıyorlar. Literatürde varlar.
Neden üzüyorsunuz onları? Onların üzülmesi, geçim sıkıntısında olmaları sizin mutluluğunuz mu oluyor?
“Biraz bekleyin, verilecek” denilen hak ettiklerimiz,
Biz öldüğümüzde gerçeğe dönüşüp, mezarımın üzerine serpilmek için mi “sabır” deyip duruyorsunuz?
“Çalışmalar devam ediyor, sabır” diyorsunuz..
“Biraz bekleyin“, “sabır” ne demek?
Anlamak bunu, en zor olanı.
Yaşamın son demlerini, mutsuzlukla yaşar olduk ve…
YA SABIR!
MEHMET KAYALI
Kalemine ve yüreğine sağlık Can dostum.Haklarımızı.savunduğun.için meslekdaşlarımız sahip çıktığın için.Sağol varol.
sevgili meslektaşlarım bahsi geçen konularda ki tavırlar kabak tadı verdi. kimden isterseniz isteyin kimse sizi duymak istemiyor. bizde boşuna talep de bulunuyoruz vermesinler onlarda gelecek üç kuruş benim karnı doyurmaz .Kendi vicdanlarında adalet olmayanlar adil davranmaz. alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste haram olsun hakkı olmadan alanlar
YÖNETİCİ NOTU. Sayın meslekdaşım sorunlarımızı sağır sultan duysa da mühürlü vicdanlar kulaklar duyuncaya kadar haklı taleplerinizi gözlerine sokacağız