TSK önce sünnet ettirdi sonra savaşa götürdü
Mesut Çevikalp’in kaleme aldığı Kızıl Cephe raflardaki yerini aldı. Kitapta TSK’nın cepheye gidecek Mehmetçikler için sünnet töreni düzenlediği ortaya çıktı
Gazeteci yazar Mesut Çevikalp‘in 5 yıl süren çalışmasının ardından yayınladığı Kızıl Cephe adlı eser Zaman Kitap’tan çıktı.
Çevikalp, kitabın hazırlık sürecinde resmi söylemle yetinmeyip savaşı, cepheyi ve sonrasını hayatta kalan son şahitlerden dinlemiş ve daha önce yayınlanmamış fotoğraflara kitabında yer vermiş.215 sayfalık küçük bir albümle son kitapta, ilk kez gün yüzüne çıkan 20 fotoğrafın her biri ayrı bir detaya dikkat çekiyor.
MERASİM DÜZENLENMİŞ
Mesela fotoğraflardan biri 1’inci Kore Türk Tugayı ile Kore’ye gidecek olan Mehmetçikler ’in sünnet törenini yansıtıyor. 20 yaşındaki gençler için sünnet merasimi de düzenlemiş TSK. Yine kitabın son kısmında verilen il il ayrıntılı şehit ve esir listeleri okuyucuya bir çırpıda memleketindeki Kore Gazileri hakkında bilgi sunuyor.
Ayrıca yine bu kitapla birlikte, Kore’ye giden Türk Tugaylarında bulunan gayrimüslim Mehmetçiklere de ışık tutuluyor. Çevikalp hayatta kalan Ermeni, Rum, Musevi gazilere mikrofon tutan ilk araştırmacı olmuş. İzmirli Musevi Refael Sasun, Ermeni Jan Andronikyan gibi birçok gayrimüslim gazinin sıra dışı anılarına yer veriyor.
Kısacası Kore savaşına dair birçok bilinmeyenin yer aldığı kitaptan bazı bölümleri sizler için derledik.
Yazarı: Mesut Çevikalp
Türü: İnceleme araştırma
Sayfa: 215 Baskı: 2014
Yayınevi: Zaman Kitap
SEÇİLMİŞ BÖLÜMLER…
Cephede bir Ermeni!
Vatan millet için Kore Savaşı’na katılan vatandaşlardan biri de Ermeni asıllı Onbaşı Jan Andronikyan’dır. 1’inci Kore Türk Tugayı ile cepheye giden kanlı Kunuri cephesinde esir düşer.
Tam 33 ay savaş kamplarında ağır şartlar altında yaşar. Kore Savaşı’na son veren Ateşkes Antlaşması (27 Temmuz 1953) ile özgürlüğe kavuşur. Askerlikten önce yaşadığı Ankara’ya geri döner. Onbaşı Andronikyan’ın adı kitapta uzun uzun anlatılan ‘Esir Olimpiyatları’nda da geçiyor.
Mao’nun dönemin Dünya Olimpiyatları’na cevap olarak kurguladığı Esir Olimpiyatları’nda Kore Savaşı’nda esir düşen milletler yarışıyordu. Onbaşı Andronikyan, Türkler ’in bulunduğu kampı temsilen futbol dalında yarışan esirler arasında yer alır. Hatta bazı maçların hakemliğini yapar.
Futbol kuralarını bilmesi, akıcı İngilizce tercih sebebi olur. Çevikalp İngilizce bilen Andronikyan’ın esir kampında tutulan 234 Türk askerinin adeta eli-ayağı olduğunu anlatıyor. (sf.126)
Kızıl Cephe ‘kan kardeşliğimizi’ hatırlatıyor
Kızıl Cephe’ye takdim yazısı yazmakla kalmayıp, yazarın iki ülke ilişkilerine dair sorularını cevaplayan Güney Kore Ankara Büyükelçisi Sangkyu Lee, eserin iki ülke arasındaki dostluğa ciddi katkı sağlayacağını vurguluyor:
”Bu kitap aracılığıyla Koreliler 8 bin km uzaktan koşarak Kore’nin barış ve özgürlüğünü koruyan Türker’e duyduğu şükran borcunu bir kez daha hatırlayıp, tazeleyecek.
Türklerin de geçmişte canlarını hiçe sayarak korumaları sayesinde gelişmiş olan bugünkü Kore ile gurur duyuyor. Kore ve Kore halkına besledikleri özel sevgiye her zaman muhafaza etmelerini, ‘Kan Kardeşi’ olan iki milletin dostluğunun ebediyete kadar sürmesini temenni ediyorum.” (sf.7)
60 yıl sonra Kore’den gelip ‘babasını’ bulan yetim
Gazi Astsubay Süleyman Dil birliği, cephe gerisinde ölmek üzereyken bulduğu küçük kızı Türk Tugayı’na götürüp sahiplenir. Ayla adını verdiği bu kıza bir yılda Türkçeyi öğrettir. Eve dönme vakti gelince de onu Tugay’da açılan yetimhaneye teslim eder.
Ayla, 60 yıl sonra manevi babasını bulmak üzere Türkiye’ye gelir. Güney Kore İstanbul Konsolosluğu üzerinden Süleyman Beyi bulur. Tam bir vuslat yaşanır.
Olay Güney Kore’de günlerce gündemde kalır. 2010’da Ankara’ya gelen Güney Kore Devlet Başkanı Myung-Bak Gazi Süleyman’ı Çankaya’da kabul edip, sergilediği büyük fedakârlıktan ötürü devlet nişanı takdim eder. (sf.57)
Koreli yetimleri Türk Üniversiteleri’nde okuttuk
Gazi Astsubay Yusuf Günaydın aktarıyor: ”Türkiye ateşkes sağlandıktan sonra Kore’de cephe gerisinde sahip çıktığı yetimleri kaderlerine terk etmedi. Bazıları tahsil için Türkiye’ye getirildi. Hatta bir kısmı Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi başta olmak üzere kaliteli üniversitelere burslu olarak yerleştirildi.
Bu öğrencilerden bazıları ülkelerine döndüğünde çok iyi makamlara geldi. Mesela Diplomat Sang-Ki Paik bu öğrencilerden biriydi.” (sf.69)
Esir kampından kaçan tek Türk
Çinliler ’in esir kampından kaçan tek Türk Şevket Koçak, kaçarken yardım ettiği Amerikalı asker tarafından ABD’ye götürülmüş. Koçak ABD’de restoran açıp Demokratlardan siyasete atılmış, Jimmy Carter’ın oğluyla arkadaşlık kurmuş. İlerleyen yıllardaysa Amerika’daki Türk lobisinin önde gelenlerinden olmuş… (sf.122)
Kore’de sadece savaşmadık!
Kore Cephesi’nde geçen 13 ayın ardından Ankara’ya dönen 1’inci Türk Tugayı Komutanı Tümgeneral Tahsin Yazıcı, muhalefetten yükselen ‘Kore’de Mehmetçiğin pisi pisine öldüğü’ yönündeki eleştiriyi şöyle cevaplar: ”Mehmetçik Kore’ye mazlum Korelilerin can ve namusunu korumak üzere, aziz bir vazife için gitmiştir.
Ayrıca Mehmetçik Kore’ye sadece savaşmaya da gitmedi! Bugün Suwon’da üzerinde bayrağımızın daimi olarak dalgalandığı bir yetimhane ve okul vardır. Bu okulun ismi de Ankara Okulu’dur. Okulun 118 talebesi vardır. Haftada iki saat burada Türkçe dersi verilir. Öğrenciler şimdiye kadar 5 marşımızı tamamıyla öğrenmişlerdir.” (sf.62)
Mehmetçiğin Kore’de itaat etmediği tek emir
Gazi Binbaşı Nazım Dündar Sayılan cephede Mehmetçiğe uygulatmadığı tek emri şöyle anlatıyor: ”Askerlerimize teslim olan, yakalanan Çin ve Kuzey Koreli esirleri sorgulamadan su, sigara ve ekmek verilmemesini emrettik.
Ancak askerimiz elini kaldırarak gelen düşman askerlerini ‘Vay hemşerim hoş geldin’ diye karşılıyordu. Sorgudan önce ekmek, su, sigara ikram ediyordu. Kore cephesinde askerimizin itaat etmediği tek emir buydu.” (sf.97)
“Vatan millet için Kore’de savaşan gayrimüslim Mehmetçikler ’den olan Rum İlya Banago 60 yıldır kendi içinde cevabını vermediği o soruyu bize soruyor: Ölsem ben de şehit olur muydum?”(sf.25)