Bugün hayal gibi görünse de geçmişte, Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin varlığından haberi olmayan assubayların bir kısmı internet sayesinde derneğin varlığından haberdar oldu, konuya ilgi duyanlar büyük bir heyecanla birbirlerini haberdar ettiler, denilebilir. Bir tarafta haberi olmayanlar, diğer tarafta haber veremeyenler, haber vermekte zorlananların imdadına internet yetişiverdi.
İnternetin sağladığı imkanlar olmasaydı bugünkü ulaşılan seviyeye ulaşmak muhtemelen daha zaman alacaktı. İnternet yoluyla birbirini tanıyan emekli assubayların meydana getirdiği grup Yeni Oluşum adıyla 2008 yılında ilk seçim hamlesini yaptı… Dinamik yapıya sahip assubaylardan oluşan grup, ilk hamlesinde içteki bölünmeden kaynaklı olarak başarısız oldu ve sonuçta bölündü… Sonra bir parçası devam etmek için toparlandı, diğer parçası ona engel olmadı ve nihayetinde grup, 11 Ekim’de yapılan 13. Olağan Genel Kurul’da delegelerin tercihi neticesinde tam kadro olmasa bile TEMAD yönetiminde yerini aldı… Yeni Oluşum’dan kalanların bir bölümü ise Genç Kuşak Emekli Assubaylar içerisinde olarak muhalefetteki önemli yerlerini almış görünmekteler. Vaktiyle Yeni Oluşum Grubu’nda yer almış olan emekli assubayların kararlı ve dinamik yapısı daha pek çok grup çıkartabilecek güçte… Bu durum camia için bir zenginlik… Ancak dağınıklığın da bir güç oluşturamayacağı bir gerçek.
Gelelim yeni dönemden beklentilere:
Yılların birikimi olan sorunların çözümüne yönelik olarak yoğun emek vereceklerinden şüphemiz yoktur. Seçim bildirgesiyle beyan edilmiş olan ifadelerin hızla ve belli bir sırayla icraata dökülmesi için yönetim kadrosunu geceli gündüzlü çalışmalar beklemekte. Birikmiş, adeta kangren olmuş onlarca sorunu olan bir camianın çözüm bekleyen sorunları belli bir sıra, düzen ve hızla çözülmeye çalışılmalı.
Assubaya yönelik olarak malum zihniyet sahiplerince yıllarca sürdürülmüş ve dolayısıyla da toplumun büyük bir kısmına yerleşmiş olan adına “itibarsızlaştırma” ya da “yok sayılma” diyebileceğimiz olumsuzlukların nedenleri-niçinleri bilimsel yöntemlerle kamuoyuna anlatılarak olumsuzlukların belleklerden silinmesine yönelik çalışmalar artık başlatılmalıdır. Bunun yanı sıra basının usta kalemlerinden assubaya yönelik olumlu katkı sunan değerli yazarların onure edilmesi ve diyalogun sürdürülmesine önem verilmelidir.
Tazminatlar, sicil afları, OYAK, ekonomik faaliyetler, hukuki yardımlar, dünyanın diğer ülkelerindeki assubayların haklarının incelenmesi.. gibi pek çok konu yeni yönetimin önünde durmakta.
Bir yerli uçağı bile olmayan, yerli sanayisini yabancıya satmış, etini ithal eden, üniversite mezunlarının asgari ücretle çalıştığı, sömürge durumunda yaşanılan bir ülkenin insanıyız. Artık zamlar “güncelleme, insan sağlığı için, fakirleri etkilemeyecek” adı altında sunulmakta. Zamdan etkilenmek istemeyen sigara içmesin, araç-gereç almasın, dışarı çıkmasın, yemesin-içmesin (!) Bu anlamda, üyelerinin alın teri olan OYAK ile münasebetlerde OYAK’ın ulusal, adeta elde kalan bir milli kuruluş olduğu, her üyenin kurumun sahibi olduğu, ülke menfaatlerine yönelik üretimler yapması gerektiği, yasasının güncellenerek astsubay ve diğer uzman erbaş ve sivil memur üyelerin görevlendirme ile değil, kanunen yönetim, denetim organlarında bulunması ve o makamlara atanan kişilerin de o işi yapabilecek düzeyde olması gerektiği üzerinde hassasiyetle durulmalı; gerek içinde gerekse dışında olarak bilimsel yöntemlerden uzak olarak tavır sergileyerek OYAK’a ve dolayısıyla üyelerine, ülkeye zarar verici tutumlar sergileyenlere karşı gerekli kurumsal tavır alınmalıdır…
Şartları uygun olan insan erken yaşta emekliye ayrılmayı düşünür mü?
Emekli Assubaylar, içinde bulundukları görev koşullarının ağırlığı nedeniyle erken sayılabilecek bir yaşta emekliye ayrılmak durumunda bırakılmış bir camianın mensuplarıdır. Kimisinin şartları öylesine ağırdır ki birinci derecesine düşmeye kalan altı ayı dahi bekleyemeyenler mevcuttur…
Yeni yönetimden; assubayı ezen, kullanan, yok sayan, haklarını gasp eden, olumsuz propaganda yapan zihniyetlere karşı asla taviz vermeden; cesur, kararlı, camianın menfaatlerini her şeyden üstün tutan bilimsel çalışmalar beklerken; kendilerine, çıkmış oldukları bu kutsal, mücadele dolu yolda başarı dileklerimizi sunuyoruz…
Sayın Bengin, adaletin rütbesi bal gibi olur, siz kendinizin hangi ülkede yaşadığını sanıyorsunuz, burası ileri demokrasinin tüm ülkenin yönetim organlarında var olan ve yerleşmiş, bir ileri demokrasi ülkesi!.. Siz bırakın o batı ülkelerini, neymiş o İngiltere filan bir askeri öldürülünce bütün ülkenin gereksizce ayağa kalktığı geri kalmış yerleri! Bizde yalnızca üstünlerin, seçilmişlerin, yüksek yerlere atanmışların adaleti olur, o da zaten kendinedir. Neymiş o intihar eden Astsb.lar filan, zaten çok var onlardan. Ben yaşama, mesleğine, küsmüşlerden yalnızca bir tanesiyim. E.Kd.Bçvş. kimliğimi bile cüzdanımda taşımıyorum. Bundan sonra yazacaklarım hak edenlere çook az gelir, fakat bana ve benim gibi düşünen meslektaşlarıma yakışmaz, bizler bu ülkeyi ve milleti hakikaten çok seviyoruz. Bunu bize reva görenler unutmasınlar ki bizlerin sabrının da bir sınırı var. SAYGILARIMLA.
Assb.ların intiharı ile ilgili meclis araştırması palavrasını biraz irdeliyelim mi? OLUUUUR… hadi başlayalım; meclis büyük bir kafa ağrıtıcı gürültüden sonra assb.ların niçin intihar ettiklerini araştırma kararı alır.peki sonra ne olur komisyonlar kurulur,çay kahve fasılları,hal hatır sorma ziyaretleri,bu arada yalandan Gnkur. Bşk.nına bir heyet nezaket ziyaretine giderek asıl soracakları intihar meselesini unutup nassınız paşam iltifatından öte gitmeyen yavan ve soguk sohbetler başlar,süslü karşılama ve uğurlama merasimlerinden sonra soracakları danışacakları,şu işe bir bakın diyecekleri konuyu da unutup,karınları tok,sırtları bek bir şekilde göbeklerini kaşıyarak yerlerine dönerler,bayram tatili,yaz tatili meclis tatili derken aradan yıllar geçer, hükümet değişir,bizim temad.başkanı değişir,herkes değişir ve birisi çıkar yahu şu bizim intihar meselemiz vardı noooooldu!!! diye sorar; bu günün palavracı yöneticileri değişmiş olur ama SOY EŞŞEK DAYISINA ÇEKER nükdesinden yola çıkarsak,o zamankiler de ayni temcit pilavını önümüze sürerek; KONU ÜZERİNDE ÇOK GENİŞ KAPSAMLI VE HASSASİYETLE ÇALIŞIYORUZ derler.Bu güne kadar hep böyle olmadı mı? Kısaca böyle dostlar;iki milyon yıl sonra kesin avrupalıyız.. 😉
Sayın Selçuk ve Melih Çevik beye canı gönülden katılıyorum. Bu ülkede eşitlik ilkesi bile statülere göre kurulmuş bir olgudur. Selçuk beyin dediği gibi Meclis araştırma komisyonu kurulur, Gnkur.Bşk.lığına gidilir, Arkadaşları nazik albaylarımız karşılar, toplantı salonlarının birine alınır, çerez tabakları, meşrubatlar hazırlanmış sıcak bir hoşgeldiniz, nasılsınız muhabbetiyle başlayan araştırma maç değerlendirmeleri, sizler şunu çok iyi yaptınız bizler bunu çok güzel yaptık, bizim yeğenin askerliğini şuraya yapma şansımız varsa değerlendirmesinden sonra biraz da ekonomiden konuşulur, hazırlanan protokol imzalanır (KOMİSYON RAPORDAN BİHABER İSİMLERİNİN ÜZERİ İMZALANDIKTAN SONRA) güzel bir uğurlama merasimiyle bitirilen görüşme sonunda sözde çözüm bulunur ama hikaye hep aynı bir taraf buruk ve aidiyet duygusu daha da zayıf bir şekilde devran döner durur…