Hani tazminatlar, diye bir olgu var.
Bilirsiniz.
Hani tefrişli ortamlarda, kaloriferli makamlarda bulunup da,
Sadece fikir üreten.
Zimmetle, yük taşımakla, sorumlulukla, hiç ilgisi olmayan.
Ağır hizmet yükü taşıma olgusu öğretilmemiş,
Ama üst düzey tazminatların maaşlarına yapıştırıldığı,
Huzur hakları olan tazminatlar var hani.
Devlet memurları vardır.
Alt statüde,
Adı, “bilerek girdin” diye tanımlanan.
Hizmetler için var olan “hizmet için varsın sen” denilen
Her iş verilir de, yetki verilmeyen hani.
Devlet hizmetlerinde olduğu yerde sayan,
30 senelik, deneyimli, donanımlı ile yeni mezunun eşit sayıldığı.
Eğitimlinin eğitimsizin aynı terazide tartıldığı.
Aralarında fark oluşmasına izin verilmediği hani.
İleri karakol olarak görevlendirilmiş hani,
Kelle koltukta.
Şehadet mertebesine daha yakın ortamlarda,
Görev yapmayı sevdiğini söyleyenler.
Zimmet gibi, yükün en ağırlığını taşıyıp da,
“ıııh” demeyenler hani.
Sızlayan, geçim sıkıntısı içinde, inim inim inleyen emeklileri var.
Tazminatlara uzaktan bakanlar var hani.
Çareyi ölüm oruçlarında arayanlar var hani.
Düşündüm Onları.
“Ben de onlardan biriyim hani.”
37 sene önce emekli olmuşlardan biri,
1965 yılında üniversite lisanslı, iki yıllık albayla eşit maaş alırken, bugün maaşım onun 1/2.5 olan biri.
İntibakı 7/1 başlayıp bugün gerilere düşen biri hani.
İşte bu ödentileri, hak edip de alamayanlar biri adına.
Tazminatların daha da sevecen hale gelmeleri için.
Yaşam ortamını bir çiçek bahçesine benzetip.
Orada, dolaşır varsaydım kendimi.
Farklı çiçekler ortamında yaşadığınızı düşünün, varsayın kendinizi.
Tazminatları çiçeklere benzettim.
Çiçek isimleri ile anılmasını isterim onların.
Daha sevecen kılar diye,
İsimlendirilmesi hoş olur diye düşündüm.
Ve sizlere minicik bir buket hazırlamaktı niyetim.
Örneğin;
Görev tazminatının adı “gül” olsun.
Güllerle bezenmiş bir tazminat daha sevecen olur.
Temsil tazminatının adının da “taflan” olmasına ne dersiniz?
O güzel, içe sinen kokusu ile bahçeleri çevreleyen.
Güzeller güzeli minik beyaz çiçekleri ile ne hoş değil mi?
Makam tazminatının adını da “menekşe” koyalım.
Mor çiçekleri kendine özel kokusu ile ilk baharın müjdecisi olsun.
Kadrosuzluk tazminatı için uygun olan “karanfil” olmalı geçici ismi.
Bukle, bukle şekilli, ebruli renkleri, buram, buram kokulu rahatlatan hali ile.
Komutanlık tazminatının ismine “kasımpatı “ uygun değil mi?
Bahçelerimizi süsleyen son baharda kışın başlangını haberleyen kasımpatı değil mi?
Pekiiii, bir de komkarsu diye bir özel var, onun adı da “kına çiçeği” olsun.
Hani mutlu günlerde, süslenme gayesi ile ele yakılan, kına var ya.
Onun renginde.
Farklı bir güzellikde her rengi olan bir çiçektir, kına kına.
Hani yaz boyu açan.
Mutluluğun farklı bir anlatımıdır, çiçekler sanki.
Çiçekler dünyanın en güzel bitkileridir bence…….
Sizlere de.
Bu çiçeklerden oluşan, minik bir buket verilse
Mutlu olmaz mısınız?
Ve insanların savdiklerine sundukları çiçekler.
Size de sunulsa sıkıntılardan soyutlanmış olmaz mısınız?
Sevdiklerinizin size verdikleri mutlu günlerin hediyesi.
Bir minik buket çiçeğin verdiği
Minicik de olsa huzuru, mutluluğu düşünün.
Tüm sıkıntıları bir an için unutmuş olmaz mısınız?
Mehmet Kayalı
Tüm Dünya ordularında assubay var, hiç biri TÜRK assubayı kadar özverili değil. Hiç biri de TÜRK assubayı kadar tahakküme varan haksızlığa tabi değil! Her kurum kendi personelini koruyup kollarken TSK Assubayına ön yargılı haksızlık hukuksuzluk yapıyor. Nedir bu assubay hazımsızlığı adaletsizliği bunu da anlamak mümkün değil…
Assubaylar ölümüne yaptıkları görev karşılığında imtiyaz mı,adalet mi, ayrıcalık mı istiyor? Assubaylar sadece adalet istiyor.
Lanet olası ön yargılı zihniyet Assubaya haksızlık yapabilmek için şeytanın aklına gelmeyen formüller buluyor! Sağlam raporu alarak orduya giren personel sağlığını kaybedince TSK’da görev yapamaz raporu ile emekli ediliyor. OYAK tazminatı verilmesin diye bu kez Fikren bedenen çalışır- Hamallık yapamaz ama çaycılık yapabilir tarzında aklın mantığın ahlakın kabul etmediği rapor veriliyor, ulan utanmazlar çaycılık ayıp değil ama bu tür raporları hangi değer yargısı ile veriyorsunuz? İşte bu yüzden Askeri mahkemelerin ve hastanelerin kapanmasına maalesef seviniyoruz…
Askeri mahkeme askeri hastane ve askeri liselerin kapanmasına “maalesef”sevinilir mi? Şahsen ben,bütün içtenliğim ve coşkumla seviniyorum.Hatta Orduevleri ve kamplar da kapatılsa daha çok sevineceğim.15 yıldır kampa gitmiyordum.Müracaat ettim,Haziran’da Side kampından 25’inci yedek sırada yer tahsis etmişler derhal iptal ettim.İzinler kapalıdır,yer tahsis ederler diye Çanakkale kampını telefonla aradım.Yer verdiler gittim.İlk gün oturduğum plajdaki şezlongtan,ikinci gün Generallere ait diye kaldırmak istediler,dün niye kaldırılmadık deyince,zorla kaldırmasını biliriz tehdidinde (görevli Uzman çvş.) bulundular.Zorla kaldırmak yemedi tabii,ama şevke ve istek mi kalır? Bir süre sonra kendiliğimden kalkıp,aynı gün kampı terk ettim.Şimdi bu ve benzeri yerler kapanırsa üzülen,kaybeden ben mi olurum,Subay ve Generaller mi? Varsın hepsi kapansın.Subayı bir yerden yetiştireceksin,onun için Harp okulları kapanmamalı,ama buradaki Subay yetiştirme sistemi (misal siz geleceğin Cumhurbaşkanısınız şişirmesi) behemehal sil baştan düzenlenmelidir.Assubay camiasının başına gelen bütün haksızlık ve olumsuzlukların kaynağı harp okullarındaki bu beyin yıkama sistemidir.
Önsöz: Ahmet CAN arkadaşımın “sevincine” ve yorumuna içtenlikle katılıyorum. Tebrik ediyorum.
Maaşımızı kocaman bordroları imzalayıp, aldığımız yıllarda; denizaltıcı tazminatı ve yaş haddinden emekliliğine yakın maaşı ile bordro satırında en ucu zorlayan meslektaş büyüğümüzün rakam büyüklüğü üst birlik komutanının dikkatini çekince bu durumu mutemet astsubaydan açıklamasını istemiş.Tabii ki biraz morali bozulmuş. “Hiçbir astsubay Teğmenimden daha fazla maaş alamaz.” diyenin morali daha çok bozulmuş olmalı ki; aynı yıllarda maaşlarımız kanatlanıp uçarak “kuşa” döndürülmüştü.
Ne diyelim; “Allah bildiği gibi yapsın.”
Sn.Ahmet Can, Siz benim yorumumdaki MAALESEF’in neyi amaçladığını MAALESEF anlamamışsınız ve bu kelimeden yola çıkarak yaşanan olumsuzlukları dile getirmişsiniz, hepimiz bu olumsuzluklara, kahrolası ön yargıya karşıyız.
Mevcut iktidar askeri okulları,mahkemeleri,hastaneleri kapatıp TSK’yı yeniden yapılandırma çalışmalarını Adalet tesis etmek için mi yapıyor? Önce bunu değerlendireceğiz sonra isteyen zil takıp oynayacak isteyen de maalesef sevinecek…
Bu siteyi takip eden biri olarak bizlerin yıllardır Amir emrindeki hakimlerin adalet dağıtmasının mümkün olmadığını belirttiğimizi bilirsiniz; buna rağmen bu uygulamaların amacının ne olduğunu bildiğimiz için ömrümüzün önemli bir bölümünü verdiğimiz kurumun itibar kaybından duyduğumuz üzüntü ve burukluk nedeniyle üzülmemize rağmen işlevsel hataları kayırmaları adaletsizlikleri düşündüğümüz için de sevinmek durumunda kaldığımızı belirtmek adına maalesef kelimesini kullandım .
Kamplar,orduevleri kapanırsa merak etmeyin imtiyazlılar için mutlaka bir çare bulunur üzülen mağdur olan yine biz oluruz.Kampta uzman çavuşa haddini bildirip kamp komutanına genelkurmayın sosyal tesislerde özel bölümlerin kaldırılması emrini hatırlatıp gerekirse kampı öyle terk etseydiniz. İyi günler dilerim.
Tanıdığım ve muhabbetimiz olan Emekli Kurmay Albay birisi; konuşma arasında bana “Astsubay okulları kaç yıl?” diye sordu. Yanıtımı beklemeden “Üç yıl değil mi?” diyerek kendi yanıtladı. Ben de baş işaretiyle birlikte “Hıı…” diyerek onaylamış oldum.
Aslında; okulların ve sosyal tesislerin varlığı ya da yokluğu özellikle biz emeklileri çok da ırgalar bir durumda değil, tabii ki…Son zamanlarda sosyal tesislerde alınan hizmeti, sivil tesislerle karşılaştırmak iyi olur. Ordu pazarlarını da anımsamakta yarar var.