Türkiye tam gaz “ileri demokrasi”ye koşarken önüne ne gelirse yakıp yıktığı bir dönemde hedefler arasında OYAK’ta vardı.
İşte bu sırada bir yazı kaleme almıştık, “OYAK” başlıklı.
Her ne olursa olsun, hâlihazırda assubaylar için tek faydalı kurum olma özelliğini geçen zaman daha iyi göstermiştir, assubaylarımıza.
Yazı emekliassubaylar.org sitesinde 20binin üzerinde bir sayı ile en çok okunanlar, yorumlananlar sırasındaydı.
Yazılarımı siteden kendim kaldırttım ancak, yazıya ait yorumlar silinmemiş olduğundan, oradan alıntı yaptım.
Her düşüncemizde olduğu üzere, OYAK hakkında da düşüncelerimizde bir değişiklik yoktur.
İçinde bir assubayın da olduğu Van’da görev yapan bir jandarma uzman çavuşun FOREX adlı şirkete 450 milyon liraya yakın bir para toplayıp ortadan kaybolmasının 5 Ekim 2015’de basında yer alması oldukça manidar bir örnektir. (*)
Assubaylarımız, küçük yatırımcılar bilmedikleri sistemlere birikimlerini kaptırmamalıdırlar.
OYAK’a karşı yeni bir kampanya belirtileri olduğu bu günlerde, yazıyı tekrar yayınlıyorum;
03.04.2016
Orhan KAYA
(*)http://www.hurriyet.com.tr/bes-bin-asker-forexe-para-yatirdi-450-milyon-lira-kaptirdi-30231502
***
OYAK
İşleyişi kanunla düzenlenmiş, üye aidatlarıyla meydana getirilmiş ve halen de desteklenen bir sosyal yardımlaşma, dayanışma kurumu olan Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK), Türkiye’de, aynı şekilde kurulmuş diğer meslek grupları sosyal sistemlerden farklı olarak, gelişerek günümüze kadar gelebilmeyi başarmış, aynı zamanda Türkiye’ye katma değer yaratan, bir Türk sermayesi niteliğini kazanmıştır…
Milli Savunma Bakanlığına bağlı, askeri personelin kurumu OYAK ile Milli Eğitim Bakanlığına bağlı, eğitimci personelin kurumu İLKSAN’ın karşılaştırmalı olarak organları şu şekildedir:
205 sayılı Kanuna Göre OYAK’ın organları:
Madde 2 – Kurumun organları şunlardır:
a) Temsilciler Kurulu,
b) Genel Kurul,
c) Yönetim Kurulu,
d) Denetleme Kurulu,
e) Genel Müdürlük
4357 sayılı Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına Terfi, Taltif ve Cezalandırılmalarına ve Bu Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık ve İçtimaî Yardım Sandığı ile Yapı Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanun gereğince işleyişi Ana Statü ile düzenlenen İLKSAN’ın organları:
İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı Ana Statüsü (*)
MADDE 5- Sandığın organları şunlardır;
a) Temsilciler Kurulu (Genel Kurul)
c) Yönetim Kurulu,
d) Denetleme Kurulu,
e) Genel Müdürlük
OYAK, kamuoyu gündeminde…
OYAK, büyümesiyle, satışlarıyla veya aidat ödeyen her statüden üyelerinin yönetim ve denetim kurullarında, kanunu gereğince yer alamaması gibi değişik nedenlerle kamuoyunun gündeminde yer alabilmektedir…
Üyeleri arasındaki ayrımcılığın bitirilmesinin gerekliliğini tartışmaya bile gerek yoktur…
OYAK, sistemdeki ve her geçen gün artan üyelerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için elbette ki büyüyecektir… Büyümenin gerekleri ve piyasa koşulları gereğince satışlarının olmaması diye bir şey olabilir mi? Ancak burada her personeli derinden yaralayan üyeleri arasındaki ayrımcılığın bitirilmesinin gerekliliğini tartışmaya bile gerek yoktur… Bu durum OYAK’ın kanayan yarasıdır…
İyi bir kanun, uzun vadeli düşünülerek hazırlanan kanun…
OYAK’ın hissesi olan iştiraklerde yönetici olmak, kurullarda yer alabilmek tamamen kanun dâhilinde. 205 Sayılı Kanun’un bazı maddeleri günün koşullarına, üyelerin ihtiyaçlarına cevaz vermemekle birlikte, OYAK yönetiminin tüm gücüyle, günün şartlarına göre üyelerinin birikimlerini değerlendirmekte olduğu da bir gerçek…
Emekli olan üyesi, emeklilik evrakı OYAK’a ulaştığında istediği takdirde, yılların birikimi olan alın terini, “emeklilik parasını” nemasıyla birlikte hemen alabilmektedir… Bugün git, yarın gel, yoktur OYAK’ta…
Kanundan kaynaklı, yönetimsel tercihlerin tartışılması bir yana; günümüzde, tüm varlıklarının satılarak parasının üyelerine hisse olarak verilmesi veya nakden ödenmesi veya OYAK üyeliğinin zorunlu olmaması gibi değişik eleştirilere denk gelinmekte…
Bu durumda ilk akla gelen soru, OYAK’ın üyelerine olan fayda ve zararları nelerdir? Faydası mı, yoksa zararı mı çoktur. Bunlara bakmak gereklidir.
Her şeyden önce OYAK, yabancı ortaklıkları olmasına rağmen elde kalan bir Türk sermayesi, bir Türk kuruluşu niteliğinde…
OYAK, kurulurken, insanların duygularını istismar ederek; bir daha geri dönmemek üzere, kimsenin boynundan, kolundan altınını, koşumluk öküzünü, evini, tarlasını, traktörünü, ineğini vb. şeyleri sattırarak, kurulmuş bir şirket değil… Bu anlamda, pazardan pay almak isteyen ve OYAK’ın piyasada olmamasını isteyen sermaye grupları da mevcut olabilmekte…
Bir kurumun satılması ile satılmamasından çıkacak sonuçlar iyi değerlendirilmelidir.
Daha on yedi yaşında olmasına rağmen şirket kurmuş, simit satarak trilyonlar sahibi olmuş insanlara denk gelmek mümkün… Devlet veya özel sektörde çalışanların böyle bir şansı ne kadardır?
OYAK satılırsa,
Üyeler sistemdeki birikimlerini, payını alır ve üyelerine yönelik olarak meydana getirmiş olduğu emeklilik sistemleri, hizmetleri son bulur… Bu durumda üyeler, özellikle de emekliliğinde kullanmak üzere tasarruf yapmak, parasını çoğaltmak maksadıyla yabancı sermayenin kontrolünde olan yatırım araçlarına yönelmeye başlar… Her türlü sorumluluğu kendinde olmak üzere, onlardan danışmanlık hizmeti alırlar… Bir taraftan mesleğini icra eden insanın, diğer taraftan bir siyasi gözlemciliğin yanında, bir ekonomist gibi sıcak parayı gün gün, saat saat hatta dakika dakika takip etmesi, yükselen, alçalan, sıkışan grafikleri, işlem hacimlerini takip etmeleri ve doğru karar vermeleri gerekecek… Eğer, doğru karar veremezse, birikimleri buhar olup uçma tehlikesi ile karşı karşıya kalacak… Edeceği zararın işine ve özel hayatına olacak olumsuz yansımalarını da unutmamak gerekli…
OYAK, her dalda istihdam ettiği uzmanlarıyla, kurumsal yapısıyla, aynı zamanda, askeri eğitim alarak mesleğe yirmi, yirmi bir yaşında başlayan genç insanın bir yardımcısı niteliğinde…
Bir yabancı, yerli malını paylaşmakta, elden çıkartmakta bizdeki kadar cömert ve istekli mi? Mesela 2005 yılında Fransa’da Fransızlar, bir Fransız kuruluşu olan Danone’yi Pepsi Cola’ya niçin sattırmadı?
Bugün Türkiye’de yedi yüz civarında sanayi kuruluşunun satıldığı belirtilmekte… Yabancılara satılan bu kurumlardan beklenen fayda neydi ve bu fayda sağlandı mı? Satılan kurumları, fabrikaları kim satın aldı? Kaçı faaliyetini sürdürüyor? Faaliyetini sürdürenlerde çalışanlar aylık kaç lira maaş alıyor?
Bir yabancı, yerli malını paylaşmakta, elden çıkartmakta bizdeki kadar cömert ve istekli mi? Mesela 2005 yılında Fransa’da Fransızlar, bir Fransız kuruluşu olan Danone’yi Pepsi Cola’ya niçin sattırmadı?
OYAK’ın satılmasını, elden çıkartılmasını istemek ile yönetimsel hususlarının düzeltilmesini istemek, birbirinden farklı… OYAK, adeta bir milli statüdedir. Sonuç itibari ile aynı zamanda iyi de yönetilmekte olan bir kuruluştur… Elden çıkartılması çok önemli olumsuz sonuçlar meydana getirebilir… Yönetimsel hususların TBMM’ce düzeltilip, düzeltilemeyeceği ise ayrı bir konu…
Orhan KAYA
(*) http://www.ilksan.gov.tr/ilksan.asp?sayfaID=1
AÇIKLAMA . Yazarın izni ile aşağıdaki linkten alınıp yayınlanmıştır
http://www.oncekultur.com/?Syf=22&;Mkl=870020&pt=Orhan%20KAYA&OYAK
İşleyişi kanunla düzenlenmiş, üye aidatlarıyla meydana getirilmiş ve halen de desteklenen bir sosyal yardımlaşma, dayanışma kurumu olan Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK), Türkiye’de, aynı şekilde kurulmuş diğer meslek grupları sosyal sistemlerden farklı olarak, gelişerek günümüze kadar gelebilmeyi başarmış, aynı zamanda Türkiye’ye katma değer yaratan, bir Türk sermayesi niteliğini kazanmıştır…
OYAK, büyümesiyle, satışlarıyla veya aidat ödeyen her statüden üyelerinin yönetim ve denetim kurullarında, kanunu gereğince yer alamaması gibi değişik nedenlerle kamuoyunun gündeminde yer alabilmektedir…
OYAK, sistemdeki ve her geçen gün artan üyelerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için elbette ki büyüyecektir… Büyümenin gerekleri ve piyasa koşulları gereğince satışlarının olmaması diye bir şey olabilir mi? Ancak burada her personeli derinden yaralayan üyeleri arasındaki ayrımcılığın bitirilmesinin gerekliliğini tartışmaya bile gerek yoktur… Bu durum OYAK’ın kanayan yarasıdır…
OYAK’ın hissesi olan iştiraklerde yönetici olmak, kurullarda yer alabilmek tamamen kanun dâhilinde. 205 Sayılı Kanun’un bazı maddeleri günün koşullarına, üyelerin ihtiyaçlarına cevaz vermemekle birlikte, OYAK yönetiminin tüm gücüyle, günün şartlarına göre üyelerinin birikimlerini değerlendirmekte olduğu da bir gerçek…
Emekli olan üyesi, emeklilik evrakı OYAK’a ulaştığında istediği takdirde, yılların birikimi olan alın terini, “emeklilik parasını” nemasıyla birlikte hemen alabilmektedir… Bugün git, yarın gel, yoktur OYAK’ta…
Bu durumda ilk akla gelen soru, OYAK’ın üyelerine olan fayda ve zararları nelerdir? Faydası mı, yoksa zararı mı çoktur. Bunlara bakmak gereklidir.
Her şeyden önce OYAK, yabancı ortaklıkları olmasına rağmen elde kalan bir Türk sermayesi, bir Türk kuruluşu niteliğinde…
OYAK, kurulurken, insanların duygularını istismar ederek; bir daha geri dönmemek üzere, kimsenin boynundan, kolundan altınını, koşumluk öküzünü, evini, tarlasını, traktörünü, ineğini vb. şeyleri sattırarak, kurulmuş bir şirket değil… Bu anlamda, pazardan pay almak isteyen ve OYAK’ın piyasada olmamasını isteyen sermaye grupları da mevcut olabilmekte…
Daha on yedi yaşında olmasına rağmen şirket kurmuş, simit satarak trilyonlar sahibi olmuş insanlara denk gelmek mümkün… Devlet veya özel sektörde çalışanların böyle bir şansı ne kadardır?
Üyeler sistemdeki birikimlerini, payını alır ve üyelerine yönelik olarak meydana getirmiş olduğu emeklilik sistemleri, hizmetleri son bulur… Bu durumda üyeler, özellikle de emekliliğinde kullanmak üzere tasarruf yapmak, parasını çoğaltmak maksadıyla yabancı sermayenin kontrolünde olan yatırım araçlarına yönelmeye başlar… Her türlü sorumluluğu kendinde olmak üzere, onlardan danışmanlık hizmeti alırlar… Bir taraftan mesleğini icra eden insanın, diğer taraftan bir siyasi gözlemciliğin yanında, bir ekonomist gibi sıcak parayı gün gün, saat saat hatta dakika dakika takip etmesi, yükselen, alçalan, sıkışan grafikleri, işlem hacimlerini takip etmeleri ve doğru karar vermeleri gerekecek… Eğer, doğru karar veremezse, birikimleri buhar olup uçma tehlikesi ile karşı karşıya kalacak… Edeceği zararın işine ve özel hayatına olacak olumsuz yansımalarını da unutmamak gerekli…
Bir yabancı, yerli malını paylaşmakta, elden çıkartmakta bizdeki kadar cömert ve istekli mi? Mesela 2005 yılında Fransa’da Fransızlar, bir Fransız kuruluşu olan Danone’yi Pepsi Cola’ya niçin sattırmadı?
Bugün Türkiye’de yedi yüz civarında sanayi kuruluşunun satıldığı belirtilmekte… Yabancılara satılan bu kurumlardan beklenen fayda neydi ve bu fayda sağlandı mı? Satılan kurumları, fabrikaları kim satın aldı? Kaçı faaliyetini sürdürüyor? Faaliyetini sürdürenlerde çalışanlar aylık kaç lira maaş alıyor?
OYAK’ın satılmasını, elden çıkartılmasını istemek ile yönetimsel hususlarının düzeltilmesini istemek, birbirinden farklı… OYAK, adeta bir milli statüdedir. Sonuç itibari ile aynı zamanda iyi de yönetilmekte olan bir kuruluştur… Elden çıkartılması çok önemli olumsuz sonuçlar meydana getirebilir… Yönetimsel hususların TBMM’ce düzeltilip, düzeltilemeyeceği ise ayrı bir konu…
Orhan KAYA
(*) http://www.ilksan.gov.tr/ilksan.asp?sayfaID=1
Sayın Orhan KAYA sizin de yukarıda belirttiğiniz gibi internet, çağımızın harikası hızlı bir haberleşme aracıdır, ancak pek çok meslektaşımızın internetten ve bilgisayardan maalesef haberi yoktur. Bu arkadaşlarımız bilgisayar ve internet kullanımı yerine kendilerini TEMAD çatısı altında OKEY vb. oyunlarda geliştirmektedirler. Bana göre TEMAD çatıları altında OKEY vb. oyun malzemeleri yerine bilgisayar kullanımı öğretilse biz ÇAĞ atlarız. Ama nerede?