Başlığıma bakıp ilk etapta bu yazımdan dolayı yargılanacağıma ve hatta sonunda ceza alacağıma kesin gözüyle bakabilirsiniz. Ancak ben yukarıdaki “O… Çocukları” kelimesi doğrultusunda halet-i ruhiye mi açıklamaya devam edeceğim.
Evetttt yanlış duymadınız. Tam anlamını çözebileceğiniz şekilde yazdım. Açık açık sinkaf yazıp siz okuyuculara saygısızlık etmek istemediğim için kısaca “O…” yazdım.
Halk arasında bazen basitçe, bazen de çok zor, ağızlardan dökülen bu kelime ile doğrusunu söylemek gerekirse ilk kez futbol seyircisi iken tanıştım. Daha küçücük bir çocukken maç seyrederken takımımızın aleyhine haksız gelişen bir pozisyon meydana geldiğinde taraftarlar hemen bu kelimelere sarılırlardı. Stat atmosferi içinde hakem, karşı takım ve taraftarları, fanatik bazı gruplar için tek kelimeyle bu sıfatın sahibiydiler.
Derken delikanlı olduk. Böyle ağır sözleri maçların stresiyle de olsa söylememeyi öğrendik. Delikanlı bir adam için artık bu kelimeler ancak çok büyük bir kavga esnasında söylenebilecek sözlerdi.
Sonra büyüdük otuzlu, kırklı yaşlara geldik. Artık bu kelimeleri unutmalıydık. Ya da ancak kendi evimizde televizyon karşısında, gerçekten bu lafı hak edenlere söyleyip çaresizliğimizi bastırmalıydık.
İşte böyle günlerden bir yoğunlaşma yaşıyorum. Oturup sıcacık minderimin üzerine haberleri izleyip, başlıyorum malum küfürleri etmeye… Tıpkı şarkıcı Volkan Konak’ın dediği gibi biri oluyorum.
“
Çekilmez bir adam oldum yine Uykusuz, aksi, nalet..
Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi Azgın bir hayvan döver gibi O gün çalışıyorum…
Sonra birde bakıyorsun ki Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü
Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün
Evet evet ve beni çileden çıkarıyor büsbütün Kendime karşı duyduğum nefret ve de merhamet
Çekilmez bir adam oldum yine çekilmez. Uykusuz, aksi, lanet
Yine her sefer ki gibi haksızdım. E sebep yok biliyorum. Olmasıda imkansız.
Bu yaptığım iş ayıp rezalet.
…..”
Yukarıdaki başlığı bu günlerde o kadar çok kullanıyorum ki… Neyse sizi de kasvetlendirmeyeyim. Günün anısına bir fıkra anlatayım.
“Adamın karısı ölmüş herkes evde bir köşede ağlarken gelini adamın yokluğunu fark eder odaları dolaşırken birde ne görsün. Kayınpederi anasıyla işi pişiriyor. Gelin hayretler içerisinde birazda öfkeyle sorar .
Baba böyle bir günde sen ne yapıyorsun?
Ah be kızım ben üzüntüden ne b.k yediğimi biliyormuyum.”
Neyse… Yukarıdaki başlığın altını daha fazla dolduracak kadar cesur değilim. Sadece anamızın hak sütü kadar helal özlük haklarımız için yıllarca mücadelemize nispet yapan Türkiye’nin gündemine “FRANSIZ” kalmamak için yazdım. Artık birilerine sinkaf etme gereği duyduğumda bunu “Fransızlara” sinkaf ederek yapıyorum. Eeee “Gelinim sana söylüyorum. Kızım sen anla.” demek zorundayım. Varsayın ki ben yukarıdaki başlığı Fransızlara ithaf etmiş olayım.
Hıncal Uluç’un dediği gibi…
“- ………. …………”
Saygılarımla…