Yıllardır bir sınıf hak ve hukuk mücadelesi veriyor. Sesimizin duyulması, hak ve adaletin bir an önce tecelli etmesi konusunda tüm imkanları kullanma gayreti içinde olanlar var. Üzülerek görülmektedir ki mevcut rakamlar bu mücadeledeki sayısal olarak nerede oldugumuzu gösterir iken bir acı noktada tüm çıplaklıgı ile yüzümüze vurmaktadır.
Yıllarca, binlerce yazı ve çalışma ile mevcut sorunlarını duyurmaya çalışan bir avuç insan zaman zaman da maalesef çok üzücü konular ile karşılaşmaktadır. Birbirinden kopuk yazılanları, çalışmaları önemsemiyen, her noktası hazırlanmış ve iki dakikasını alarak bir MEKTUP KAMPANYA sına bile katılmıyan mücadelenin bugünlere nasıl taşındığında bi haber olan arkadaşlarımız.
İnsan kendine sormadan edemiyor; Bu çalışmaları mücadelenin geldiği süreci değerlendiremiyen arkadaşlarımızı anlıyoruz da TEMAD şubelerimizin değerlendirmeleri hangi yönde acaba?
Bir arkadaşımızın “bu kampanyalarla Yunan assubaylarının taleplerinimi duyuruyoruz da duyarsız kalıyorsunuz?” dediği gibi istisnalar dışında kalan şubelerimiz genel merkezimiz bu çalışmalara neden destek olmaz yada bu çalışmaları kendisi neden yapmaz? sorusuna yanıt arayanlar o zaman haksızmı? Acaba sorunlar kaynağında çözüldü olumsuzluklar giderildi gerçekleşmesi sürecindemiyiz? Eğer böyle ise bizler boşuna kendimizi harap edercesine birşeyler yapmaya katkı sunmaya çalışmayalım umut ve hayal edelim çünki insanlar hayal ettikleri sürece mutlu olurlarmış.
Duyarlılık, biraz da insanın duygusallığına, inançlarına olan bağlılığına, aldığı kültüre ve en önemlisi göz ve kulaklarının ne kadar çalıştığına da bağlıdır.
Tabii bu noktada, duyarlı olmak nedir, gerçek anlamda ifade etmek gerekirse: Duyarlı olmak; aklını, beynini, yüreğini, duygularını, düşüncelerini, ideallerini, inançlarını başkalarının ipoteği ve güdümü altına sokmamaktır.
Duyarlı insan, benliğinde sensör çalıştıran insandır, desem daha doğru ifade edecem sanırım. Hassasiyetle hisseden, hassasiyetle etkilendiği konu üzerinde kendi aklını kullanıp, düşünen ve o konuda doğruyu arayan insandır, duyarlı insan.
Elbette, oturduğu yerden kimse dünyayı kurtaracak güce sahip olamaz ama konulara karşı duyarlılık gösterip güç birliği yapabilir. O da sesimizi veya hareketimizi hep birlikte güçlendirmekle mümkün olur ancak..
Hele de duyarlılık insanın yapısında genetik olarak varsa çok daha etkili sonuçlar yaratabilir.
Hayatta tek başına yaşamak ya da tek başına mutlu olmak, tek başına kurtuluş, mümkün mü? Hayır, mümkün değildir.
O halde, düşünen ve bencil olmayan insan, beğenileri ve eleştirilerini uygun bir dille, uygun bir ortamda ve uygun yerlere iletmesini bilen insandır.
İçinizdeki “duyarlılık” hangi konuyla ilgiliyse, onu ifade edilebilmelisiniz.. Mutlaka, dile getirilmelisiniz…Yani seslendirmelisiniz.
Yoksa olaylar karşısında üzülmekle ah vah etmekle duyarlı olunmaz. Yıllardır yaşadığımız ve uzun bir dönemin süren haksızlıklarına sessiz mi kalmalıyız? Assubayların TSK daki konumunu ve önemini komuta kademesi çok iyi bilirken bu duyarsızlık nedir?
Etrafımızda olup biten ve bize “neden” ya da “niçin” sorularını sordurttan o kadar çok yanlış var ki, işte bu yanlışlara karşı duyarlı davranabilmek önemli.
Duyarlı olmak aynı zamanda sahiplenmektir, olaylar karşısında kafa yormak, çözüm bulmak, uyarmak, önermek ya da üretmektir. Korkmadan, haklılığını damarlarına dek hissederek sesini yükseltmek, yazmak, haykırmaktır.
Bir insan, TSK daki sorunu fark etmemiş, görmemiş, anlamamış olabilir. Birileri sizi uyardığı zaman, hemen gerekli tepkiyi göstermiş olmalısınız. Dolayısıyla, yanlışların düzeltilmesi ve olumsuzlukların ortadan kaldırılması için yapıcı katkı sağlar.
Duyarlılık bize ne mi kazandırır?
Farkındalık kazandırır, bağımsız düşünmemizi sağlar, işbirliği yapabilme özelliğini geliştirir ve de özellikle etik değerlerin hatırlatılmasını ve geliştirilmesini sağlar.
Toplumsal bir varlık olan insan, çevresine karşı duyarlı olmak durumundadır.
Suya attığımız minicik bir taşın etkisinin halka halka yayılarak genişlemesi gibi, pozitif veya negatif etki yaratan sosyal hareketler de dalgalar halinde büyüyerek yaygınlaşır ve bizi bir şekilde etkiler.
Yaşadığımız dünyaya, çevremize karşı ne kadar duyarlıysak, bu duyarlılık olumlu veya olumsuz olarak bize geri dönecektir.
Çaresizlik gömleklerini! hala üzerinden çıkarmıyanlar, İNANANLAR KAZANIR sizde inanın ve birbirimize TEMAD çatısı altında el ele, omuz omuza Evrensel hukuktan aldığımız güç ile mutlu sona ulaşalım.
Saygılarımla.
Atilla ABAYLI* İZMİR