Dolar 34,2743
Euro 37,6595
Altın 2.919,26
BİST 9.109,34
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 25°C
Hafif Yağmurlu
Ankara
25°C
Hafif Yağmurlu
Pts 25°C
Sal 27°C
Çar 25°C
Per 25°C

Karagöz İle Hacivat!..

"Yazarların yazıları kendi düşünce ve sorumluluklarını taşır"
19/11/2012 9:25 PM
4

image001Büyük Osmanlı Devleti’nin dördüncü hükümdarı Yıldırım Beyazıd’ın 1396-1399 yılları arasında mimar Ali Neccar’a yapdırdığı Bursa Ulu Camii inşaatında, rivâyet edilir ki Karagöz ve Hacivat isimli iki işci çalışmışdır; Kambur Bali lâkaplı demirci ustası Karagöz ve Hacı cav cav lâkaplı duvar ustası Hacivat… Padişah, Devletin 100’üncü kuruluş yıldönümü olan 1399 tarihine kadar caminin ibadete hazır hale getirilmesini ferman buyurur. İşciler var güçleriyle çalışırlar. Fakat Karagöz ve Hacivat, boş durmaz ve çalışmakdan ziyade birbiriyle sürekli atışır. Bu atışmalar o kadar eğlenceli olur ki işciler, hatta civardaki ahali de inşaatın yanına gelip onları seyre dalar. Tabi ki bu oyalanmalar sebebiyle inşaat gecikir. Padişah, caminin hâlâ bitmediğini, hatta yarısının bile yapılamadığını görür ve tahmin edebileceğiniz gibi çok hiddetlenir. Hemen sorumluların bulunmasını ister. Herkes can derdindedir. Hani, suç, kaftan olmuş da kimse giymek istememiş ya! Karagöz ile Hacivat’ın atışmalarını çok seven işciler ve hatta ustabaşı bile suç denen o kaftanı, çok konuşan bu ikiliye giydirmişler. Padişanın fermanıyla Karagöz ile Hacivat’ın kellesi hemen oracıkda vurulmuş.

Karagöz ve Hacivatı çok seven ve onların yokluğuna alışamayan Şeyh Küşteri, ölümlerinin ardından bu iki temaşa ustasının kurutulmuş deriden kuklalarını yapar ve perde arkasından oynatmaya başlar. Halk, bu oyunları pek sever. Böylece Karagöz ile Hacivat, Türk temaşa sanatındaki efsanevî yerini alırlar. 650 yıllık mazisiyle Türk’e has ananevî bir gölge oyunu olan Karagöz oyununu, bugün bile büyük küçük herkes severek seyretmektedir.

Karagöz image003ile Hacivat perdeyi yıkıp virân eyleye dursun biz, nefes aldığımız zamana dönelim. Gözlerinizi kapatın bir lâhza… Ve bir mezuniyet töreni tasavvur edin!.. Zor olmasa gerek, zira biz astsubaylar, mesleğe intisâb ettiğimiz ilk gün yaşayarak şahit olduk bu tatlı, eşşiz, unutulmaz heyacana. Nasıl eşsiz olmasın? Herkes sadece bir defa mezun olur o peygamber ocağından ömrü hayatında. Kazanmak bir yana, kayıt olma hakkını kazanmak için bile onbinlerce vatan evladının arasından seçilip iğnenin deliğinden geçmişsiniz. Sağlık muayenesinde ağzınızı açıp dişlerinize dahi bakmış, incelemişler. Gecenizi gündüzünüze katıp, dişinizi tırnağınıza takıp çalışmışsınız,… Ve nihayet okulunuzdan mezun olmuşsunuz. Üstelik dereceyle, yani iftiharla… Mezun olan astsubay, sizsiniz; rütbeyi siz alıyorsunuz. Tören, sizin töreniniz, diploma da sizin diplomanız. Fakat mezuniyetinizin tacı olan diplomanızı, kendi meslekdaşınızın elinizden alamıyorsunuz. Son 60 senedir mutâd olduğu üzere, sizden farklı ve üstün(!) olduğunu her nefes alışında bulutlara bile nakşeden bir subay, gelip diplomanızı elinize tutuşturuveriyor. Bazen de Dışişleri Bakanı ya da Kuvvet Komutanı veriyor. Sebep mi? Sebep, şu ecnebî menşeli, gâvur icadı boynu devrilesice statü hukuku tabii…

Ne yapalım, câri Tören Yönergesi ancak böyle bir törene cevaz veriyor diyorsanız, apoletlerinizi sökün ve oturduğunuz o yumuşak koltuklardan kalkın beyler. Çok şükür, askeriyemizde, bunu yapacak adamlar elbet var. Zamanında yapdık, biliriz. Yönerge dediğiniz o statü hazretlerini, o helvadan pinhan sanemi değiştirmek 30 dakika, imzalamak ise 30 saniyenizi alır. Elverir ki sizler kafanızdaki o sanemi kırınız evvela!image007

Mezun olan subay, diplomasını, kendi meslekdaşı olan bir subayın elinden alır. Aksi bir durum, darbe sebebidir. Bu bir hakikat mi? Hakikat. Ya astsubay iseniz?.. O zaman bu hakikat bâtıl olur, zâil olur, olmak zorundadır. Olmazsa, emir komuta zinciri içinde “ivedilikle oldururlar.” Çünkü statü hazretleri buna izin vermez. Sıkıştığında, verecek cevabı olmadığında idarenin arkasına saklandığı statü denen o şeyi elime bir geçirirsem; aha buraya yazıyorum dostlar; bakın neler olacak o vakit!..

Konumuz mezuniyet töreni, devam edelim. Mezun olan bir subay, diplomasını bir astsubayın elinden alır mı? El cevap; almaz, alamaz, aldırtmazlar; kıyamet alâmetidir. Sümme hâşâ! Çünkü verdirmezler. Peki, diplomasını subayın elinden almak, astsubayın ezelî ve ebedî kaderi mi? İşte bu soru, makalemizin ana fikridir dostlarım.

Jandarma Okullar Komutanlığında 17 Ağustos 2012 Cuma günü düzenlenen diploma töreni hakkında İçişleri Bakanlığının örütbağ sitesinde yayınlanan habere bir göz attım. Burada yayınlanan resimlerde dikkatimi celbeden iki husus var. Birincisi; jandarma astsubaylarının mezuniyet töreninde; tribünde protokol için ayrılan yerde, bir tek bile astsubay yok. TEMAD temsilcisi de yok. İkinci husus da sitedeki habere eklenen 24 resim içinde, Okul Komutanının mezunlara diploma verirken çekilmiş bir tek resmi yok. Ya okul komutanı, mezun astsubaya diploma vermemiş ya da diploma vermiş fakat resim, İçişleri Bakanlığı örütbağ sitesindeki habere eklenmemiş. Her iki ihtimali de hoş görmenin imkânı yok. İkisi de ayıp. Bunca haber, İçişleri Bakanı ve Jandarma Genel Komutanının resimleriyle hormonlu dolma biber misâli iyice şişirilmiş. Tören haberinde, İçişleri Bakanımız sayın İdris Naim ŞAHİN şöyle buyurmuşlar; “Jandarma, insan odaklı yaklaşımıyla her zaman halkın yanında yer almakta ve halkın sevgi ve güvenine mazhar olmaktadır.” Sayın Bakan diyorsa, doğrudur diyenlerden iseniz şayet, Bakanlığın sitesine girip haberi bir de siz kendiniz okuyunuz. Jandarma, tertiplediği astsubay mezuniyet törenine insan odaklı yaklaşıp halkın sevgi ve güvenine mazhar olmuş mu, kendiniz görünüz.

Okul idaresi; halkı, yani mezun olan jandarma astsubaylarının ana babaları, eş, dost akrabalarını tribünün uzak bir kısmında edata tecrit etmiş. Sînesi mihnet, kahır dolu, nasırlı elleri öpülesice çileli analarım… İçdiği ucuz cıgaralardan dolayı pos bıyığı sararmış emekdâr babalarım benim… Tribünün bir köşesine sanki hapsedilmiş. Aslan ile dövüşen gladyatörleri seyreden Roma’lı avam bile bu kadar uzak değildi arenada dövüşenlerden. Mezuniyet töreninde; vatana fedâ ettikleri, gözlerinin nuru, medâr-ı iftiharı aslan evlatlarına dokunamıyor o ana-babalar. Sadece el sallayabiliyorlar uzakdan… Protokole bir tek bile astsubay davet edilmemiş. Protokol sıralarında boş yer olmasına rağmen TEMAD Genel Başkan Vekili sayın Yüksel BİNİCİ’yi de protokol sırasının dışında, ancak arka sıralardaki bir koltuğa oturtmuşlar. Askerî ataşe ya da elçilik temsilcisi olduğunu tahmin ettiğim protokolün içinde görünen siyahî bir şahısı da adeta saksıda çiçek misâli süs niyetine koltuğuna mıhlamışlar… Resimlere dikkatli baktıysanız siyâhi bir öğrencinin de okuldan mezun olduğunu görürsünüz. Haberde resmi yok; bu siyâhi öğrenci, diplomasını kendi komutanının veya hemşehrisinin elinden mi aldı acaba?

Hulâsa; jandarma astsubayının mezuniyet töreninde, törenin sahibi astsubaylar yok. Görünen o ki TEMAD, usulen davet edilmiş. Halk çocuğu kara yağız astsubayların ana babaları, yani halkın kendisi derseniz onlar da tribünlerde mahpus!.. İçişleri Bakanlığı örütbağ sitesindeki habere göre; “…yaş kütüklerine plaket çakılması, dereceye girenlere çeşitli hediyelerin verilmesi, jandarma marşının okunmasıyla ve tören geçişiyle tören son bulmuş”… Haberden anlaşılan o ki yaz sıcaklarının Ankara’yı yakıp kavurduğu o mubarek günde; çiftini çubuğunu, tarlasını tapanını, ahırda malını, ağılda kuzusunu, denizde takasını, ocakda aşını, beşikde bebesini, harmanda çeçini bırakıp onca zahmete ve masrafa katlanarak törene gelen elleri nasırlı çileli analarıma, pos bıyıklı, sînesi dert dolu babalarıma, Allah rızası için bir bardak soğuk su bile ikram etmemişler. Çünkü ikram ettiklerinden bahsedilmiyor haberde. Her kimse ve ne demekse, “dereceye girenlere” de hediye olarak herhalde rengârenk şekerler ile fındık fıstık dağıtmışlardır…

image011İçişleri Bakanlığı sitesinde yayınlanan tören haberindeki resimlere göre; Bakanımız sayın İdris Naim ŞAHİN, birisi bayan olmak üzere 2 astsubaya; Jandarma Genel Komutanımız Orgeneral sayın Bekir KALYONCU da birisi bayan olmak üzere 3 astsubaya diplomalarını vermiş. Mezun olan 905 astsubaya eğitim süresince emek verip onları vatan hizmetine hazırlayan Jandarma Okullar Komutanı Tümgeneral sayın Ali LAPANTA’nın ise diploma verirken çekilmiş hiç resmi yok haberde. Söylemeye gerek var mı bilmiyorum. Şaşırmadım; yüzbinlerce emekli astsubayın, uzman jandarma çavuş ve uzman erbaşın yegâne hukûki temsilcisi olan TEMAD’dan da bu haberde bir kelime dahi bahsedilmemiş. Yeri gelmişken bir hususu üleşeyim sizlerle. Askerî dernekleri düzenleyen 2847 sayılı kanuna göre TEMAD, sadece emekli astsubayların değil fakat aynı zamanda uzman jandarma çavuş ve uzman erbaşların da tek ve hukûki temsilcisidir. Alâkabahş, değil mi?..

İçişleri Bakanımız ve Jandarma Genel Komutanımız kol kola vermiş, jandarma astsubaylarının 2012 yılı mezuniyet töreninde kendileri çalmış, kendileri oynamış. Yasak savma kabilinden tertiplendiği her halinden anlaşılan törenin sahibi mezun astsubaylar ve ana babaları da oturup tek perdelik bir “Karagöz oyunu” temâşâ eylemişler anlaşılan.

image016image014image013
Basında görüyor, işitiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız, sayın Başbakanımız, sayın Genelkurmay Başkanımız harp okullarının mezuniyet törenine iştirak ediyorlar. Birlik, beraberlik, önemsemek, değer vermek… Çok da güzel oluyor, gurur duyuyoruz. Peki bu zevat, astsubayların mezuniyet törenine niçin davet edilmez dostlarım? Onlar; astsubayların Cumhurbaşkanı, Başkomutanı, Başbakanı, Genelkurmay Başkanı değil mi? Astsubayların ana-babaları, bu milletin vatandaşı değil mi? Bu zevat, astsubayların mezuniyet törenlerine davet edilmiyorsa eğer ki öyledir, bu tavır; ötekileştirme, ayrıştırma, ayırımcılık, hatta hor görme, bölme değil de nedir? Sadece subayların mezuniyet törenine iştirak etmek, subay zümresine imtiyaz tanımak değil midir? Bu durum; Anayasanın,  kanun önünde eşit vatandaşlık ile ilgili 10’uncu maddesini açıkdan ihlâl etmiyor mu? Ordumuz sadece subaylardan mı mürekkepdir? Yoksa, askeriyemizdeki statü hukuku hazretleri, Anayasamızdan da fevkanî midir?

Şu halde, musalla taşında yatan astsubayın ayağına gidiyorsunuz. Ayağına gitmeniz için astsubayın ille de şehit mi olması lâzım? Yaşarken esirgediğiniz kıymeti, astsubaya öldüğünde göstermeye teşebbüs ederseniz ağalar, sinideki pişmiş kara kelle gibi sırıtırsınız da samimiyetinize kimseler inanmaz.

Göreve başlamak üzere mezun olan bir astsubayın önüne timsâl olarak, ancak kendi meslekdaşı kıdemli bir astsubayı koyabilirsiniz, bir subayı değil. Çünkü ordu içinde, her ikisinin de makamları, kadroları, görevleri, yetkileri ve hedefleri birbirinden çok farklıdır. Asgarî müşterekler müstesna olmak üzere bu hususiyetlerin aynı olması da askerliğin özüne ve ruhuna aykırıdır.

Diplomasını, Bakanın ve komutanının elinden almak, mezun astsubay için elbette gurur vericidir. Fakat çok daha gurur verici olan şudur ki mezun olan astsubayın, diplomasını kendi meslek büyüğü olan kıdemli astsubayının elinden alması… Bu cümleden olmak üzere; her şeye kâdir olduğunu zanneden Bakanlarımız, komutanlarımız artık kerem eyleyip biraz kenara çekilsinşler. Çekilsin de mesleğine ilk adımını atan astsubay kardeşlerimizin bu haklı gururunu ana-babalarıyla ve meslek büyükleriyle, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanımız ile birlikte yaşamasına fırsat versinler. Onlar da bu mutluluğu yaşatmanın ve paylaşmanın gururunu yaşasınlar. Hatırlatalım! Bakanlarımız, komutanlarımız diploma vermezlerse; kıyamet kopmaz, statü hazretleri üzülmez, disiplin bozulmaz. Dürülüp, beli kırmızı kurdela ile bağlanmış diplomalar yerde kalmaz. Bilâkis, emaneti sahibine iade etmiş olurlar.

Cihân-ârâ, cihân içindedür; ârâyı bilmezler,
Ol mâhiler ki; deryâ içredür, deryâyı bilmezler. (Hayâli)

Amerikan silahlı kuvvetlerinde, astsubay okulları yok. Astsubay mezuniyet töreni yapılmıyor. Bu sebeple, bizler için emsâl teşkil edecek fiili bir tören mevzu bahis değil. Askerlik görevi için üçer yıllık sözleşmeler ile silahlı kuvvetlere intisâb eden erlerden istekli olanlar, belli seçme aşamalarından sonra ve mahrutî kadreo ihtiyaçları dahilinde astsubay nasbedilir. Bir fikir vermesi gayesiyle ben de onun yerine; rütbe terfisi alan denizci bir astsubayın rütbe terfi töreni, Amerikan Sahil Güvenlik ve Deniz kuvvetleri Komutanlığı Kuvvet Kıdemli Astsubayı görev devir-teslim törenleri ve ABD Kara, Deniz ve Hava Harp Okulu mezuniyet törenlerinin dosya isimlerini makalemin sonuna iliştirdim. Dikkat ediniz; Kuvvet Astsubayları devir-teslim törenlerine Kuvvet Komutanları bizzat iştirak ediyorlar. ABD Kara Harp Okulu Mezuniyet törenini bandocu bir astsubay takdim ediyor. Harp okulu öğrenci rütbelerinin şekline de nazar ediniz. Hava Harp Okulu mezuniyet töreninde Kuvvet Komutanının konuşmasında, protokolde oturan Hava Harp Okulu Kıdemli Astsubayı Stephen R. LUDWIG’i ve 10.uncu Hava Üs Komutanlığı Kıdemli Astsubayı David R. STATON’ı gururla takdim ediyor. Büyüklenme yok, hodkâmlık yok, kasıntı yok, kibirlenme yok, takıntı yok, taassup yok!.. Muhterem silsile-i merâtip, yerle yeksân olmamış; disiplin de bozulmamış!.. Üstelik statü hukuku hazretleri de halinden pek memnun. Astsubayları hâlâ inkâr edip yok sayan mâziperestlerin kulakları çınlasın!.. Kendilerini bitirip tüketmek pahasına saltanatlarını devam ettirmek için; ast-üst, sen-ben, ben ve ötekiler diyerek tefrik edip Türk askerini kaşar dilimi gibi kıymık kıymık, ince ince dilimleyip bölen, parçalayan; derin bir adaletsizlik, hudutsuz bir haksızlık, koyu bir kayırmacılık ve katı bir vesâyet dayatan statü hukuku denen o muhterem; anlayacağınız, Atlantik ötelerine hak, hukuk, âdil paylaşım, insan haklarına karşılıklı saygı, sevgi, vicdan ve arkadaşlık gibi insanî güzellikler bahşetmiş. Vakit ayırıp bir göz atınız? Dünya nerede, deryâ içre olup da ol mâhilerden bîhaber olanlar nerede?

Mezun subay gibi, mezun astsubay da pek tabidir ki diplomasını, Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun Başkomutanının, Başbakanının ve Genelkurmay Başkanının elinden almak ister. Jandarma astsubayının mezuniyet törenine sayın Cumhurbaşkanımız ve sayın Başbakanımızı davet etmemek; Genelkurmay Başkanlığının e-muhtırasında iddia edildiği gibi, astsubayların kendi tercihi değildir, bu böyle biline… Bilâkis, bu vaziyet, e-muhtıra yayınlayanların dillerine biteviye pelesenk ettiği “Statü hukukunun” bir sonucudur. Bir başka ifadeyle bu tercih, Tören Yönergesinin altında imzası olanlara aittir.

Misâldir, emsâl teşkil eder; subay, diplomasını kendi meslek büyüğü subayın elinden alıyorsa, astsubay da diplomasını pekalâ kendi meslek büyüğü astsubayın elinden almalıdır. Niçin olmasın? Eşi menendi görülmemiş bir hadise değil elbet. Burada, bir şart cümlesi kurduğumu zannetmeyin. Bu satırların muharriri, yurtdışı daimî görevde çalışmış bir meslekdaşınızdır. Yazdığı bir şart cümleciği değil, hakikatin ta kendisidir. Çünkü, burada irat ettiği vak’aların hepsine yurtdışı görevi esnasında vaktiyle bizzat şahadet etmişdir.

Diplomasını, sadece subayın elinden almak, demek ki subay için vazgeçilmez bir hak. Hem de statü hazretlerinin subaya bahşettiği fıtrî bir hak. Ya kılıç taşımak? O da öyle! Bunların muteber olduğu memleket neresi? Kaf dağının arkasındaki Katagonya mı? Hayır, Türk’ün yurdu Türkiye. Peki, siz hiç kılıç kuşanan astsubay gördünüz mü? Ben gördüm. Hayal gördüğümü zannetmeyin; gördüm. Olay doğru, fakat ufak bir fark var; mekân, Türkiye değil! Yeri geldiğinde anlatırım inşallah bunu da.

KAMYO, DAMYO, HAMYO, JAMYO!..

Siyasî rant elde etmek ya da askerî ikbâliniz için iki eliniz kanda da olsa forsunuzun püsküllerini sallaya sallaya yeldir yepelek koşturup şehit düşen astsubayın musalla taşındaki tabutunun önünde dizi dizi saf tutup ellerinizi göbek hizasında bağlayıp başınızı öne eğmesini biliyorsunuz. Madem öyle, ey askerî erkân, ey mülkî erkân; meslek hayatının en önemli, en kıvançlı gününde astsubayın ayağına gitseniz de bu kıvancına ortak olup astsubayın diplomasını kendi elinizle takdim etseniz asaletinizden azil mi olursunuz? Tenzil-i rütbeye mi duçar olursunuz? Kerem eyleyip bu törenleri şenlendirip şereflendirmemeniz için engel nedir? Astsubayı sadece musalla taşında yatarken tabutunda ziyaret etmeye mecbur değilsiniz. Ayağına gitmeniz için astsubayın illâ ki şehit mi olması lâzım? Kurum kültürü, aidiyet duygusu, birlik ruhu… Bu düsturlara, külfette olduğu gibi nimette de paydaşlığı ilave etmezseniz muradınız noksan kalır. Bu kavramları yeşertmek için alın size eşsiz bir fırsat. Cumhurbaşkanımız sayın Abdullah GÜL’ü, Başbakanımız sayın R. Tayyip ERDOĞAN’ı, Genelkurmay Başkanımız sayın Orgeneral Nejdet ÖZEL’i davet etseler, Başkomutanı, Başbakanı olduğu astsubayının mezuniyet törenine koşa koşa gitmezler mi acap? Cumhuriyet tarihimizde bir ilk olacak, bizden hatırlatması…image018

Sağdaki resime bakıp “Ooo, bu ne muhabbet sayın Bakanım” diyebilirsiniz. Deyiniz, yerden göğe kadar haklısınız. Karşısına çıkan her vatandaşı soytarı zannedip evvela “Aga, na’ber ya!. deyip elini sıkan sonra da “hadi bi takla at da göreyim!..” diyerek saf köylü emmimi köçek gibi oynatan ve mezun astsubaylar ile kurukuruya el sıkışan muhterem vekilimiz, yakın zaman önce Türkiye’ye gelen BM elçisi Angelina Jolie ile başbaşa vermiş, mutluluk şarkıları terennüm ediyorlar. Ellere var da bize yoh mu, sayın Bakanım?..

image020Bilmem kimin kimsesi olan bu bayan, muhterem Bakanımızla oturup  acemaşîrân  makamından nağmeler terennüm eylerken, sayın Cumhurbaşkanımız da boş durmuyor… Angelina bacı; muhterem Bakanımızla aşuk-maşuk misâli meşk ettikten sonra, soluğu Pembe Köşk’de alıyor. Yüzünde kocaman bir tebessüm, hatta gülücük ile sayın Cumhurbaşkanımız, sanki bizden biri olan Angelina’yı köşkün kabul salonunda ayakta karşılıyor. Allah muhabbetlerini arttırsın. Resimdeki bu samimi temennadan sonra herhalde oturup bol sarımsaklı ve yoğurtlu Kayseri mantısına birlikte kaşık sallamışlardır. Ne diyelim, afiyet olsun! Cumhurbaşkanıma buradan sesleniyorum. Samimi isteğimdir; ben de mantı yemek istiyorum sizinle köşkde… Ben de, sizinle işte böyle bir resim çektirmek istiyorum… Ağyâra var da yâre yok mu, sayın Cumhurbaşkanım?..

Sayın Cumhurbaşkanıma, sayın Başbakanıma, sayın Genelkurmay Başkanıma açık çağrımdır; Vatandaşınız bile olmayan Angeline bacıya gösterdiğiniz muhabbeti ve misafirperverliği, Harp Okullarına gösterdiğiniz şevkâti ve samimiyeti kendi astsubayınıza da gösterin. Bu memlekete ömrünü vakfeden, canını adayan, Türk ordusunun omurgasını teşkil eden astsubaylarınız da sizin askerlerinizdir. Angelina bacıyı makamınızda misafir ediyorsunuz. Harp Okulu mezuniyet törenlerine gidiyorsunuz.  Lutfen, astsubaylarınızın mezuniyet törenlerini de teşrif ediniz.

TEMAD’ın örütbağ sayfasındaki yazıdan anlaşıldığına göre törende, sadece mezun astsubaylar değil; mezun olan jandarma subay, uzman jandarma çavuşlar ve yabancı uyruklu 18 askerî personel de diplomalarını almışlar. Harp Okullarının törenine tekmili birden koşturan Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, Genelkurmay Başkanımız, bu törene niçin gelmedi ya da davet edilmedi? Davet edilmediyse, Jandarma Genel Komutanını; davet edildiği halde gelmediyse kendilerini; davet edilmesine şayet utanmaz, arlanmaz statü hukuku izin vermediyse de bu statü hukukunu takbih ediyorum. Takbih yetmez; bu garabet, bu ayıp, bu ayırımcılık, bu kayırmacılık, bu himmetcilik tez elden ortadan kaldırılmalıdır. Çünkü, bu zevat, sadece subayların değil, fakat astsubayların da Cumhurbaşkanıdır, Başkomutanıdır, Başbakanıdır, Genelkurmay Başkanıdır. Astsubayın mezuniyet törenine davet etmek ve davete icâbet etmek; pastırma diyarına mantı yemeye gitmekten daha önemsiz olamaz! Diplomasını Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Genelkurmay Başkanının elinden almayı astsubaylar da subaylar kadar haketmektedir. Kurşun, rütbe sorar mı dostlar? Astsubay da namlunun ucunda subay da namlunun ucunda!.. Bakın etrafınıza; mukaddes vatan toprağına ikisi de birlikte döküp kanlarını yek vücut, kolkola koşuyorlar şahadete.

Kendi şâd olan, herkesi şâdan bilir. Astsubaylar, özlük haklarında olduğu gibi bugüne kadar kendilerine revâ görülen bu basma kalıp ve ruhsuz mezuniyet töreninden de şâdan değildir. Astsubay, deryâ içre olup deryâyı bilmeyen mâhi değildir gayrı. Marifet odur ki deryâ, içindeki ol mâhilerin farkına varabilsin. İnsiyak ve peşin hüküm ile hareket edenler doğru karar veremezler. Sadece ikiyüz yirmiüç senelik ordu şu an nerede?.. İkibin ikiyüz yirmibir sene önce teşkil edilen ve mâzisi zaferlerle dolu şanlı ordumuzun bugün durduğu yere bakınız!..

Şaşmaz, değişmez, yanılmaz kaidedir; ezmanın tebeddülü ve ahkâmın tagayyürü inkâr edilemez. Medeniyet ve ilmî gelişmelerin ve icatların insanlığı bugün sokduğu bu yolda artık geri dönmek yok, kenara çekilip durmak yok! Zaman, “sökülmez” kaydıyla mühürlenen taşları yerinden oynatdı. Yeniliklerin, değişimlerin yeni anlayış ve kavrayışların sancısıyla kıvranan zaman, yeni doğumlara gebe… Bu vakte kadar böyle gelmiş, lâkin bundan sonra böyle gitmeyeceği âşikârdır. Bu yolda ayak sürüyerek bile yürüyenleri, zaman denilen bu acımasız hakikat asla affetmez. Bu yolda ya kendi iradeniz ve aklınızla yürürsünüz ya da arkanızdan gelenler sizi çala paça yürütür.

Harp sanatı ve özlük hakları konusundaki diğer ülke ordularında zuhur eden yenilikleri ve gelişmeleri takip edememek acizlik, etmemek ise ağır kusurdan öte mânâ ifade eder. İkisini de kabul etmek kâbil değildir. Astsubay özlük haklarının günün koşullarına göre iyileştirilmesi konusunda idare, bugüne kadar gösterdiği bu mesnetsiz ve peşin kabulünü ve kendisine de zarar verir hale gelen umarsız inadını ve kibirini artık bir kenara bırakılmalıdır. Nalıncı keseri misâli son 60 seneden beri yaptıkları gibi hep kendisine yontmaktan vazgeçmeli; ruhlarına sinmiş zehirli hodbinliği ve nasırlı kalplerindeki imansızlığı söküp atmalıdır. Kurum kültüründen her daim dem vuran idare, külfet de olduğu gibi nimette de paydaşlığı öğrenmelidir. Astsubayların hüsniyetle gündem ettiği konuları ve taleplerini akıl ve bilim ve nasfet rehberliğinde ele almalıdır. Silahlı Kuvvetlerimizin en iyi silahlara sahip olmak konusunda gösterdiği haklı ve heycanlı istek ve gayretini idare, astsubay haklarının iyileştirilmesi konusunda da samimi olarak ortaya koymalıdır. Ferdâya bırakmanın kimseye faydası yokdur. Ziyan edilen her gün, mesele zincirine bir halka daha ilave etmekte ve çözümü biraz daha zorlaştırmaktadır. Bu makalemde ele aldığım haksızlıkları telâfi etmek için ilgili kanun/yönetmeliklerde değişiklik yapmak kâfidir. Çeşitli sebeplerle kılıç veremediği üç beş subaya kılıç tahakkuk ettirmek için kanun çıkartan Genelkurmay Başkanlığımız için bu değişiklikleri yapmak bostandan karpuz koparmakdan daha zor olmasa gerekdir.

Astusubayların mezuniyet töreni hakkında son 60 seneden beri yapılan bu haksızlıklar bugün gündem edilmeli mi? Evet, mutlaka gündem edilmeli. Bu konu daha önce gündeme alınmalı mıydı? Evet, gönül arzu ederdi ki TEMAD gündem etseydi. Bugüne kadar gündem etmemiş olması, bugünden sonra TEMAD’a daha öncelikli bir görev yüklemektedir. TEMAD, bu konuyu hukûki vasatta kısa vadede çözüme kavuşturacak kadro ve iradeye bugün itibariyle sahipdir.

Daha iyiye, daha güzele mâtuf olmak kaydıyla tenkit etmek, aklın ve vicdanın emridir. Hakikat, bazen “bakmak” ile “görmek” arasındaki incecik solgun çizginin gölgesinde gizlidir. Son 60 seneden beri yapılagelen astsubay mezuniyet tören haberlerini bugüne kadar herkes okudu, bakdı ve geçdi. Biz ise; bu eksiklere, yanlışlara bakdık, gördük, durduk, düşündük ve yazdık. Emekli bir astsubay olarak benim sehmime düşen budur. Tenkitden ders almasını bilmek de erdemdir, fazilettir. Erdemli olup da ders almak ise bu kadar ruhsuz, heyecansız, basmakalıp, tekdüze, isteksiz, üstünkörü hazırlanmış ve öncekilerden hiç bir farkı olmayan, halkından ve kendi astsubayından kopuk, baştan savma böyle bir tören tertip edenlerin vazifesidir.

Son Söz;
  • Jandarma Astsubay Meslek Yüksek Okulunun 2012 yılı mezuniyet töreni, yukarıdaki satırlarda kısaca temas ettiğimiz eksik, aksak, anlamsız, haksızlık ve yanlışlıkların gölgesinde icra edildi. Diğer kuvvetlerde astsubay mezuniyet törenlerinin de benzer şekilde icra edildiğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Türkiye, 2013 yılında; Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazgeçilmez bir unsuru ve omurgası olan astsubayların menzuniyet töreninin, harp okulu mezuniyet töreni kadar görkemli ve ordumuzun şanına, şerefine, mâzisine ve itibarına yaraşır şekilde yapıldığını görmek istiyor.
  • Mezuniyet konusundaki mevcut bu köhnemiş ve koyu ayırımcılık, şekilperestlik ve ötekileştirme ayıbına son verilmeli; sayın Cumhurbaşkanımız, sayın Başbakanımız ve sayın Genelkurmay Başkanımızın, astsubayların mezuniyet törenlerini teşrif etmesine imkân verecek idâri düzenleme derhal yapılmalıdır.
  • Astsubay Meslek Yüksek Okullarının müteakip yıllarda yapacağı kuruluş yıldönümü kutlama törenine ve mezuniyet törenine her kuvvetin, Kıdemli Kuvvet Astsubayı ve TEMAD Genel Başkanı da davet edilmelidir.
  • Astsubaylar da tıpkı subaylarda olduğu gibi, mezuniyetinin nişanı olan diplomasını, meslek büyüğü olan Kuvvet Kıdemli Astsubayının ve ahde vefânın icâbı olarak TEMAD Genel Başkanının elinden almalıdır. Kuvvetler, bu konuda gerekli idâri düzenlemeyi bir an evvel yapmalıdır. Kuvvetlerden davet gelmesini beklemeden TEMAD, bu göreve talip olmalıdır. Yeri gelmişken, kamuoyu oluşturmadaki ciddî, seviyeli ve başarılı faaliyetlerinden dolayı Başkanımız sayın Ahmet KESER’in şahsında Başkan Vekilimiz sayın Yüksel BİNİCİ’yi tebrik ediyorum. Diğer Başkan Vekillerimiz gibi kendisi de; sakinliği, sadeliği, samimiyeti ve selâsetiyle basın-yayında TEMAD’ın temiz, aydınlık ve çağdaş yüzü olmayı başarmışdır.
  • Törenlerde subayların yaptığı gibi astsubayların da kılıç kuşanmasına gelince… Üçüncü bağlantıdaki törende gördünüz, o konuda da söyleyecek sözümüz var elbet! Sadece kendilerine ait olduğunu zehabıyla 60 sene yasaklayıp esirgedikleri “gece kıyafeti” ve maksatlı olarak içini boş bırakdıkları “birinci derecenin dördüncü kademesi” sahibine iade edildi. Kılıç da sahibini bulacak inşallah… Ezman, tebeddülde; ahkâm, tagayyürde… Temennim o dur ki akl-ı selim tez elden galebe çalsın!..

İkincibinyılın onkinci senesinde mezun olan vatan sevdalısı astsubaylar erdi muradına! Bu makalenin müellifi; genç meslekdaşlarına, silahın efendilerine, bu vatanın has evlatlarına, Türk Yurdu’nun Ebedî Sancakdârlarına huzur, sağlık ve nice güzellikler dolu bir ömür ve başarılı vazifeler temenni ediyor. Kendilerini Türk milletine fedâ eden kıymetli silah arkadaşlarımızın Allah, yâr ve yardımcısı olsun!

brove

 

 

 

  

 

Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Astsb.III Kad.Kd.Bçvş.

 

Bağlantılar / Dosya Adı
  1. http://www.youtube.com/watch?v=B1EioPZBYs4&feature=related (ABD Deniz Kuvvetlerinde Kıdemli Astsubaylığa terfi töreni.)
  2. http://www.youtube.com/watch?v=sC7RkWLKCmE (ABD Sahil Güvenlik Komutanlığı Kuvvet Astsubayı Görev Devir-Teslim Töreni 2012)
  3. http://www.dvidshub.net/video/157161/mcpon-change-office (ABD Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kuvvet Astsubayı Görev Devir-Teslim Töreni 2012)
  4. http://www.youtube.com/watch?v=VikgECkKVFA (ABD Kara Harp Okulu 2012 mezuniyet töreni, 1099 mezun)
  5. http://www.youtube.com/watch?v=33WcICl4kWI&feature=relmfu (ABD Deniz Harp Okulu 2012 mezuniyet töreni 950 mezun)
  6. http://www.youtube.com/watch?v=2eoUkt9thpU&feature=watch-vrec (ABD Hava Harp Okulu 2012 mezuniyet töreni, 1073 mezun) 
YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
20/11/2023 7:07 AM
19/07/2023 4:21 PM
09/04/2023 8:42 PM
05/01/2023 10:48 AM
06/09/2022 8:54 AM
10/04/2021 4:21 PM
27/12/2020 4:42 PM
07/10/2020 11:36 AM
23/03/2020 6:55 PM
02/02/2020 6:34 PM
24/09/2019 4:16 PM
01/08/2019 5:55 PM
05/04/2019 5:53 PM
02/03/2019 3:06 PM
YORUMLAR

  1. Ersen Gürpınar dedi ki:

    Sn.Savcı, parmağınızı birilerinin gözüne sokmuşsunuz ama görmek istemeyen ne yazık ki hala görmek istemiyor. Biz temsilcilerimizden mucize beklemedik onlar icra makamı değildi, sadece kişisel hesaplardan uzak kararlı bir şekilde bizi temsil etmelerini bekledik, ama ne yazık ki statükoyu terk edemedik, her gelen bir eskisinin hatalarını yaşadı bizi temsil etmiyorlar adeta yönetmeye çalışıyorlar, oysa biz emekli alayı değiliz. Ne yazık ki bazı arkadaşlarımız olumsuzlukları eleştirmeyi yenilgi,ihanet ve zayıflık sanıyor, oysa maddi ve manevi desteğimizin başarıyı alkışlamamızın yanı sıra eleştiri en doğal hakkımız ve bu kendimize mesleğimize saygının gereğidir. Bu olumsuzluklardan ders alınmaz ise başarmamız mümkün değil, kazanan sadece TEMAD’dan nemalananlardır.