Hüseyin SAVCI

Hukuk dışı, dahası ahlak dışı bir süreç yaşıyoruz.

Yıllardır sistematik şekilde sinsice bir mücadele yürütülüyor astsubay haklarına karşı. 1970 li
yıllarda Yarbay seviyesinde özlük haklarına sahip olan astsubay sınıfı gelişen teknolojiye
ayak uydurmasına, astsubayın artan eğitim seviyesine rağmen sürekli aşağı itiliyor.
Oysa astsubay da subay da sıvasız evlerin çocuğu. Birbirini en iyi anlaması gereken, iç içe
yaşayan sınırda vatan savunmasında hayatı birbirine emanet Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun
iki ana unsuru.

Her ne nedense subaylar içinde var olan bir zihniyet (herkesi kast etmiyorum, farklı düşünen
subayları tenzih ederim) astsubay hak ettiğini alsın, yaşam koşulları iyileşsin istemiyor.
İstememekten öte rahatsız oluyor, amiyane tabirle batıyor.

Neden?

Astsubay hem fiilen iş yapan hem de yöneten konumunda. Subay kanuni zırhlara bürünmüş,
korunmuş teknik bilgisi olmayan sadece yönetici sınıf.
Subay kendine üç almadan astsubaya bir verilmesine razı değil. Ayrıcalıklı, üstün ırk falan
değiller onlar da bizim gibi ölümlü.

Yirmi yıldan fazla bir süredir TEMAD ile ilgiliyim. TEMAD Sivil Toplum Örgütü olmakla
birlikte yapısı itibariyle yarı sendikal bir eylem ve söylem içinde olmak durumunda. Yalnız
emeklileri değil, eli dili bağlı çalışan meslektaşlarının da sözcüsü olmak zorunda. Bu bir
vicdani mecburiyet. Bu bağlamda Sayın Ahmet Keser'in ilk dönemini ayrı tutarak son yirmi
yılda ciddi bir hak arama mücadelesi verildiği kanısında değilim.
Beş yılı aşkın bir süredir hiçbir etkinlik göstermeyen TEMAD Yönetimi ihraçlarla budadığı
toplumunu arkasına almadan son birkaç aydır bir hareketlenme gösteriyor. Baştan beri
iktidara yaranmak adına yedek astsubaylık gibi bir garabeti önünü arkasını düşünmeden ve
hatta neyi desteklediğini bile bilmeden alkışlıyor. Hükümet doğrultusunda yerli yersiz
açıklamalar yapıyor.

Tazminat konusunu köpürttükçe köpürtüyor, anlamsız mesajlar veriyor %20 gibi. Neyin
%2si olduğu belli değil.
Sonra ortaya bir taslak çıkıyor, 16 yıl çalışmış bir emekli binbaşı 30 yıl çalışmış bir
astsubayın önüne geçiyor. TEMAD Yönetimi bu taslağı destekliyor, maksat bir şey yapmış
görünmek. Astsubayı sürekli geriye iten anlayışı görmüyor, astsubayın onurunu düşünmüyor.
Meclise geldiydi, kanun çıktıydı derken o taslak ta tarihin çöplüğünde yerini alıyor.
İyi ki verilmiyor. Hem astsubayın hak ettiği bu değil, hem de bu durumu kabullenmek
astsubayın onuruna yakışmıyor.
Onur paradan önemli!
Astsubayın onuru çok daha önemli. Biz astsubaylar kimsenin sırtına basmadık, kimsenin
emeği ile yükselmedik. Alın terimiz onurumuz.

Bu ucube teklifin sahiplenen de çok fazla, aşağıda TESUD'a ait iletiyii göreceksiniz. TEMAD
Yönetimi kendine mal ediyor. Uzman Dernekleri Başkanı Ali Tilkici ise astsubaylara
tazminat verilmesini ben engelledim diye çemkiriyor. Bizdeki uzman savunucularının
kulakları çınlasın.

Bu arada astsubayları gündem dışı bırakıp, emekli binbaşılara korsan tazminat yasası için
önerge veren, astsubayların baskısı ile önergesini geri çeken Bursa MHP Milletvekili Mustafa
Hidayet VAHAPOĞLU bu seçimde aday gösterilmedi. Astsubayla uğraşmayacaksın,vebali ağırdır
İnanıyorum ki, bu toplumun içinden bu topluma yakışır bir mücadeleyi verecek bir yapı
çıkacak.
Bizlere rağmen!

Bir şunu diyen bir yazı '06:16 TESUD Gn.Mrk. ve Şb.... Alb, Alb, Cengiz, Korg Karaku, 18:39 Dün Alb Giyasettin Tesud Sayın Başkanlarım; Emekli Binbaşılarımızın maaş yetersizliğini gidermek amacıyla TESUD Gn. Mrk. aracılığı ile gerek önceki gerekse şu anki yönetim tarafından yapılan yazılı ve yüzyüze çeşitli kademelerde yapılan sayısız girişimlerimizin sonucu MSB tarafından hazırlanan yasa tasarısı bugün meclis msb komisyonundan geçti önümüzdeki hafta çarşamba/ perşembe genel kurulda oylanacak inşallah yasalaşacak. Aldığım ilk bilgi; Emekli Binbaşılarımızda 2.000, Astsubaylarda 1.510, Astsubaylıktan subaylığa geçenlerde ise 1.560 tl. artış getirecek. Gıyasettin Ersoy 2.Bşk. 00 5ာာ 22:47 s.matinakvn1351 Mesaj' görseli olabilir

Hep birilerini eleştirdik.

Aynada kendimize hiç baktık mı?

Bakalım…

En öne kendimi koydum, ve geride siz, biz, hepimiz!

Aynadaki görüntümüz hiç açıcı değil, siz TESUD üyelerinin birbirini alenen, sosyal medyada eleştirdiğini, tartıştığını, kavga ettiğini ve hattâ birbirine hakaret ettiğini gördünüz mü?

Ben görmedim, gören varsa bu yazının altına yorum olarak eklesin!

Biz sürekli birbirimizle meşgulüz, ila maşallah hepimiz her şeyi biliyoruz, hattâ bir tek biz biliyoruz, en çok biz biliyoruz ve hattâ tek biz biliyoruz, ben dahil!

Eleştiri kıyamet, biri iki satır yazmaya görsün, hemen cevabı, eleştiriyi, fırçayı en üst perdeden yapıştırıyoruz. Eleştiri kıyamet de çözüm önerisi var mı? YOK! Ben dahil!

Birbirimizi dinlemiyoruz ki anlayalım, anlamıyoruz ki dinleyelim, birlik beraberliğimiz yok, birbirimize saygımız yok, ortak bir söylemimiz yok… Ben dahil!

Siz Uzman Arkadaşların alenen medyada, sosyal medyada birbirlerini eleştirdiğini, tartıştığını, kavga ettiğini, hakaret ettiğini gördünüz mü? Ama haklarını söke söke alıyorlar, oldukça yol kat ettiler, haklarıdır helal olsun.

EYT’liler federasyon kurdu, birlik oldu, seçimi kaybetsem de EYT çıkmayacak diyen siyaset kurumunu dize getirdi, meydanlara indi, siyasetçileri sıkıştırdı, sonuç aldı. EYT’lilerin birbirine veryansın ettiğini gördünüz mü?

Ben görmedim, gören varsa bu yazının altına yorum olarak eklesin!

Ne istediğimizi, neden istediğimizi ve de nasıl istememiz gerektiğini bilmiyoruz, her kafadan bir ses çıkıyor, herkes her şeyi bildiği (!) için hiç kimse doğru dürüst bir şey bilmiyor. Bileni de dinlemiyoruz, bildiğine pişman ediyoruz, ben dahil!

Gürültü de müzik de sestir. Aradaki fark uyum ve ahenktir. Ortak sesimizde ahenk ve uyum olsa belki birileri bizi duyacak, dinleyecek, bizde ahenk yok, uyum yok, gürültüyüz. Kendimiz bile bizi dinlemiyoruz ki başkaları dinlesin, ben dahil.

Onlarca astsubay sitesi var, açın bakın, herkes ayrı telden çalıyor, sanki bir astsubayın uğradığı haksızlıkların sebebi diğer astsubaymış gibi birbirimizle çatışma halindeyiz. Başarısızlığı kendimiz yaratıyoruz, ben dahil!

Sorun ortak, çözüm ortak Allah aşkına öyleyse bu aramızdaki kavga niye? Bunu kendi vicdanımızda, aklımızda bir sorgulayalım, BEN DAHİL!

Sosyal sorunların çözümü tektir, birlik olmaktır, tek yürek, tek ses, tek hedef! Bireylerin tek tek çözemediği sorunları çözmek için sivil toplum örgütleri kurulur, ortak amaç, ortak hedef, ortak güç oluşturulursa çözüm gelir. EYT’liler gibi, uzman arkadaşlar gibi.

Üretimden gelen gücümüz yok ki kullanalım,

Halkta karşılığımız yok ki destek alalım,

Tek kozumuz var, birlik olmanın gücü… Biz gücümüzü birbirimize karşı kullandıkça yıllardır herkes ileriye gidiyor biz geri gidiyoruz, 1973 yılında astsubaylığa adım attığım dönemde astsubayların sahip olduğu haklara geri dönelim, çok şey kazanmış oluruz.

Aradan yarım asır geçmiş, ülke değişmiş, dünya değişmiş, teknoloji değişmiş, biz geri düşmüşüz.

Birlik olmayı başaramadıkça hep geriye gideriz,

BEN DAHİL!

SEN DAHİL!

HEPİMİZ DAHİL!

Sistematik ve bilinçli haksızlık yapılan ve haksızlığı kabullenen insanlar, haklarından önce ve daha da kötüsü onurlarını kaybederler.

Onurunu yitiren insan eziktir, zavallıdır…

Başı eğik, Boynu büküktür…

Yalakalaşır…

Güce ve güçlüye yaranmaya, güçlüden medet ummaya başlar.

Lütuf bekler, verilene razı olur. Hak mücadelesi yerini lütuf beklentisine bırakır.

Emekli astsubaylar 10 Aralıkta Ulus Meydanındaydı,

Hak mücadelemiz maddi çıkarların ötesinde ONUR Mücadelesidir dediler, ezik değillerdi, güçlerini evrensel adaletten alıyorlardı.

Başları dikti,

Hedeflerinde hiç kimse yoktu, yalnızca kendilerine yapılan haksızlıkları haykırdılar,

Yeter… dediler,

Yetsin… dediler!

Basın açıklaması organizasyonunu Memur Emeklileri Dayanışma Derneği yapmıştı, (MEDADER). MEDADER aslında emekli astsubayların derneği.

MEDADER Başkanı Murat DEMİRKIRAN BU BİR ONUR MÜCADELESİDİR diye haykırıyordu.

10 Aralıkta bir başka isim öne çıktı, basın bildirisini okudu,

Hiyerarşiye karşı değiliz ama üst efendi, ast köle değildir diyordu.

Haksızlığın da bencilliğin de bir sınırı olmalı diyordu,

Lojman, Orduevi, askeri kamplardaki bencil, vicdansız paylaşıma karşıyız diyordu,

Yıllardır, devletin en tepesinden bakanlarına kadar SÖZ VERİLİP sözlerin unutulmasına karşıyız diyordu,

Silahlı Kuvvetlerin bir bölümüne sınırsız eğitim ve gelişim imkanı sağlanırken, astsubayın eğitimde bile önünün kesilmesine karşıyız diyordu.

Susmayacağız, haklarımızı alana kadar hukuk içerisinde hak arama mücadelemiz devam edecek diyordu.

Haklı çıkışları, en çok okunan astsubay olarak binlerce makalesi ile dikkat çekmiş, önce kendi derneği TEMAD’tan ihraç edilmiş, savunması bile alınmadan Genelkurmayca askeri tesislere girişi yasaklanmış, mahkemelere verilmişti. Yaşadığımız toplumsal sorunların yanında bir de bireysel olarak hırpalanmıştı.

Bizi anlatırken kendisini, kendisini anlatırken bizi anlatıyordu, Emekli Astsubay Levent ULUCAN!

Bildiğim tanıdığım kadarı ile siyasi beklentisi yok,

Kişisel çıkar peşinde değil, toplumsal mücadele peşinde biri olarak tanıdım.

Sivil bir hareket,

Bağımsız,

Özgür, ayaklarında MSB prangası yok, en azından şimdilik samimi bir gurup,(Arkadaşları tenzih ederim ama biz küçük menfaatler uğruna paramparça olan ne guruplar gördük)

Yıllarca özellikle TEMAD Bağlamında yaşadıklarımız dikkate alındığında…

YENİ BİR LİDER (Başkan Değil) Yeni bir gurup, yeni bir umut mu diyorum…

Elbette toplum karar verecek!

Ancak; testi kırılmadan söyleyelim, bu toplum kendi meslektaşları tarafından defalarca hayal kırıklığına uğratıldı, Ulus Meydanında üç bin kişi yerine üç yüz kişi var idiyse, sebebi biraz da yaşanılan hayal kırıklıklarıdır. Toplumun yeni bir hayal kırıklığına tahammülü yoktur.

Bekleyip göreceğiz

Emeklilikte yaşa takılanlar kısaca EYT’liler farklı meslek gurubu, farklı statü, farklı

kurumlarda çalışmış insanlar.

Deyim yerindeyse beş benzemezin bir araya gelmesidir.

Astsubaylar homojen, birebir aynı sorunları yaşayan, fotokopi gibi birbirinin aynı, aynı
süreçleri yaşamış, yaşayan, aynı kurumun mensuplarıdır.

EYT’lilerin üç-beş yıllık bir mazisi var, bir araya gelip güçlü bir birliktelik oluşturmuşlar.
Astsubayların kangren olmuş sorunları 50 yıldan fazla… Ne yazık ki halen bir araya
gelememiş, birlik oluşturamamışlar.

EYT’liler kısacık zaman diliminde kurumsal kimlik oluşturmuş, ortak söylem, ortak eylem
içinde… Meydanlara eşleriyle çocukları ile yüzbinleri topluyorlar.

Astsubayların yarı resmi bir çatı kuruluşu var, TEMAD, 100 den fazla şubesi var…Çalışanı
emeklisi ile 200 bin kişiden fazla, meydanlara indiklerinde yüzbinden geçtik, onbinler bir
araya gelemiyor.

EYT’liler ortak söylem içinde, söz birliği var, ilkesellik var.

Astsubaylarda her kafadan bir ses çıkar, söylem birliği yoktur, ilkesellik yoktur.

EYT’lileri kendi aralarında tartışırken, birbirini suçlarken görmedik, duymadık.

Eğer bir astsubay gurubu oluşturulmuşsa, kesinlikle var olan bir guruba karşı oluşmuştur.
Kavgamız olması gerekenlere karşı değil, birbirimizle…

EYT’liler istisnasız her gün ulusal kanallarda haber olur, yorum yapılır, tartışılır. Yetkilileri
neredeyse her gün bir haber kanalına çıkar. Gümbür gümbür sorunlarını anlatır.

Astsubaylar bırakın televizyon kanallarının haber programlarına çıkmayı, TBMM kapısında
basın açıklaması yapar, ne yazık ki basın yoktur!

Öyle güçlü sesleri çıkar ki EYT lilerin, dün kesinlikle olmaz diyen siyaset kurumu bu gün geri
vites yapıp EYT Kanunu çıkarma peşindedir.

Bu ülkenin sınırlarını bekleyen, neredeyse her gün şehit veren, emeği ile birlikte canını ortaya
koyan astsubayı yıllardır siyaset kurumu oyalar da oyalar, söz verilir unutturulur.

Yanlış anlaşılmasın, EYT’liler haklıdır. Devletle bir sözleşme yapmıştır, devlet demiştir ki
vatandaşına, gel çalış şu kadar süre sonunda emekli ol. Çalışan kişinin pardon ben sıkıldım,

25 senede değilde, 19 senede emekli olmak istiyorum dese, devlet olmaaaaaz diyecektir. Aynı
devlet kendi taahhüdüne uymayıp, tek taraflı süre uzatıyorsa bu aleni haksızlıktır.

1970 li yıllarda kıdemli başçavuş yarbay seviyesinde maaş alırken, eğer Devlet teğmen
seviyesine düşürmüşse bu zorbalık olur, devlet vatandaşına zorbalık yapamaz, yapmaz.

Saygıdeğer meslektaşlarımız,
Siz sorunlarınıza sahip çıkmaz, birlik beraberlik içinde olmazsanız kimse sizin hakkınızı
savunmaz.

İNSANLARIN SİZE DUYACAĞI SAYGI SİZİN KENDİNİZE DUYDUĞUNUZ
SAYGIDAN FAZLA OLAMAZ.

Ankara’da yaklaşık 20 bin astsubay var…
10 Aralık 2022 Cumartesi de ULUS’ta saat 1300’te emekli astsubaylar basın açıklaması
yapacak.

Ya hakkına sahip çıkacak, orada olacaksın, o meydan dolup taşacak…

Ya da,
Oturup evinde baklanı yiyecek, hak hukuk demeyeceksin. Hatta astsubayım demeyeceksin.
Karar senin meslektaşım.

 

15 TEMMUZ VE ASTSUBAY ÖMER HALİS DEMİR

Ülkemiz göz göre göre gelen bir felaketi yaşadı 15 TEMMUZ 2016’da…

Altı yıldır tartışılıyor, kimine göre tiyatro, kimine göre ihanet, kimine göre rant paylaşımında çıkan anlaşmazlık sonucu ortaklar arası çatışma. Gerçeği tarihin şaşmaz yargısına bırakıyorum.

Altı yıldır tartışılmayan ancak aklımda hep deli soruların olduğu bir konuyu yazacağım bu gün.

ASTSUBAY ÖMER HALİS DEMİR OLAYI!

Kısaca olayı hatırlayalım, Özel Kuvvetleri ele geçirmeye çalışan Darbeci General Semih TERZİ özel Kuvvetlere geliyor ve Özel Kuvvetlerin komutasını ele geçirmek isterken Astsubay Ömer Halis DEMİR tarafından vuruluyor, darbe girişiminin kırılma noktası bu olay oluyor. Eğer Darbeci General Semih TERZİ Özel Kuvvetlerin komutasını ele geçirebilseydi olayın akışının başka olacağı herkesin ortak tahmini.

Olaydan Sonra Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai AKSAKALLI’nın açıklaması var. '20 yıllık birlikteliğimize dayanarak sana tarihi bir görev veriyorum, Semih Terzi darbeci bir haindir, vatan ve millet adına Semih Terzi'yi öldür. Bunun sonunda şehadet var. Hakkını helal et.'dedim diyor!.

Korgenaral Zekai AKSAKALLI Özel Kuvvetler Komutanı olarak neden nöbetçi amirini aramıyor, Özel Kuvvetlerde güvenebileceği tek kişi bir astsubay mı?

Özel Kuvvetlerde yirmi yılını geçirmiş, başarılı bir asker Ömer Halis Demir, gerçekte böyle bir emir almış olsaydı Semih TERZİ ve yanındakilerin karşısına nasıl çıkardı?

Belindeki tabanca ile mi, yoksa ateş gücü yüksek bir silahla mı?

Doğrudan doğruya karşısına mı çıkardı, siper mi alırdı?

Yalnız başına mı çıkardı, güvendiği kişileri yanına mı alırdı?

Bırakın Ömer Halis Demir gibi bir profesyoneli, manga çavuşuna böyle bir görev verseniz daha temkinli davranırdı.

Düz mantık karşılaşmanın ani ve hazırlıksız olduğunu, Astsubay Ömer Halis DEMİR’in kendi inisiyatifini kullandığını düşündürüyor.

Kimse bu olayın aslını astarını araştırmadı.

Amacım kimseyi suçlamak değil, ama böyle bir emrin verilmediğini, her zaman olduğu gibi astsubayın başarısından nemalanma durumu olduğunu düşünüyorum. Astsubay Ömer Halis Demir hakkın rahmetine kavuşmuş, kalkıp ben böyle bir emir almadım diyecek hali yok nasılsa. Muharip sınıf değilim, özel kuvvet mensubu değilim, bu görev bana verilmiş olsaydı çok başka davranırdım. Olayın örgüsüne bakınca mantığım kabul etmiyor.

Astsubay Ömer Halis Demir, erkek gibi, asker gibi, astsubay gibi görevini yaparak toprağa düştü, Genelkurmay Karargâhını FETÖ karargâhına çeviren, boynuna kemer dolatanlar bakan oldu.

Korgeneral AKSAKALLI’ya da fazla yaramadı, kısa süre sonra gözden çıkarıldı, emekli edildi.

Bir başka husus ta, adım gibi eminim Astsubay Ömer Halis Demir yaşasaydı general öldürmekten ömür boyu hapiste olur, bir Allah kulu da sahip çıkmazdı.

Gururumuz Astsubay Ömer Halis Demir duruşu ile, yaptıkları ve yaşadıkları ile ASTSUBAYDI, Mekanı cennet olsun

BİZE BURAYI MI LAYIK GÖRÜYORLAR?

Bu yıl 6-13 Haziran Kamp döneminde Anamur kampındayım.

Muvazzaf dönemi olmasına rağmen muhtemelen EFES Tatbikatı nedeniyle olsa gerek, başımıza talih kuşu kondu ve Anamur kampından yer verildi.

Sevindik tabii mutlu olduk, kızım ve torunlarım da orada yaşıyor, arkadaş da var daha ne olsun?

Anamur sıcakları henüz başlamamıştı. Geceleri serindi en azından, gündüzleri 30 derece civarında.

ANAMUR Kampını bilenler bilir, subaylar için bina, astsubaylar için prefabrik yerler var. 1990 yılında gitmiştim, çadır vardı. Siyaha yakın koyu yeşil çadırlar. Her türlü börtü böcekle iç içe ve güneş vurduğunda çadırın içi dışarıdan yani doğrudan güneşin altından daha sıcak olurdu. CİBİNLİK vardı çadırlarda gece uyurken eğer kolunuz dışarı çıktıysa sivrisineklere ziyafet çekmiş olurdunuz ve bol bol kaşınırdınız.

Şimdi bir adım öteye geçilmiş astsubaylar için, 32 yılda prefabrik olmuş kara çadırlar.

1966 devresi emekli subaylar da gelmiş, aralarında general de var, çoğunluk albay.

Sonuçta prefabrik tüm güneşi emiyor, kapı pencere de kapalıysa içerisi bildiğiniz sauna!

Biz biraz erken giriş yaptık, kapı pencereyi açıp havalandırdık, nispeten yaşanır hale geldi. Tam karşımızdaki prefabrik, kapılarımız karşı karşıya aradaki mesafe 150 santim ya var ya yok, subay binasında yer olmadığı için bir emekli albaya verilmiş. Başındaki sivil şapkanın siperine sarı defne dalları işlenmiş. Ben SUBAYIM diyor.

Tam biz kapıdan çıkarken onlar geldi ailesi ile… İçeri girmesi ile çıkması bir oldu. Yüksek sesle söyleniyor;

‘’BU NE YAAA, BU NE, BURADA YAŞANIR MI? BİZE BURAYI MI LAYIK GÖRÜYORLAR?’’

Nevrim döndü!

Biz astsubaylar hep burada, hep bu barakalarda yaşıyoruz, hiç de "BİZE BURAYI MI LAYIK GÖRÜYORLAR?" demedik, demiyoruz. Zatı devletleri rahatsız oldular, onurlarına dokundu, kızdılar, o bir subaydı. Her türlü konforu hak ediyordu.

Biz assubaylar hep burada yaşıyoruz dedim sinirle, yanındaki bayan muhtemelen kızı, tedirgin oldu, kendisi beni duymadı elini kulağına götürdü, ‘’anlamadım’’ dedi, eşim kolumdan çekiştirdi, ‘’boş ver’’ dedi.

KALMADILAR!

Ya subay motellerinden yer verildi, ya da çıkıp gittiler.

Şunu anlamıyorlar; rütbe görevde hiyerarşiyi belirlemek için verilir. Asalet ünvanı değildir, insan olarak er ile general arasında fark yoktur. İkisi de İNSANDIR.

Özlük hakları farklı olabilir,

Yetkileri farklı olabilir,

Görevleri farklı olabilir, 

Ama temelde insan, insandır.

Eğer sen insansan, kendine layık görmediğini başkasına da layık görmeyeceksin.

Rütbe ilişkisi EFENDİ-KÖLE ilişkisi değildir.

Kaldı ki emeklisin, makam-yetki de söz konusu değil, sivil şapkaya işlenmiş sarı defne dalları sana ayrıcalık tanımıyor.

Ama nasıl bir zihniyetse, nasıl bir eğitim alıyorlarsa, nasıl bir anlayışla yetişip, yetiştiriliyorlarsa emekli olunca bile kendilerini hala olağanüstü varlıklar olarak görüyorlar.

Ve maalesef 21'inci yüzyılda bile bu ilkel, bu bencil, bu insan bazlı olmayan anlayış hala sürüp gidiyor.

*****

Başta şehit babaları olmak üzere tüm babaların babalar gününü içtenlikle kutluyor, ahirete intikal edenlere başta kendi babam olmak üzere rahmet diliyor, hayatta olanlara sağlıklı ömürler diliyorum.

Öğrenmenin yaşı yok, insan her yaşta bir şeyler öğreniyor.

Bu gün öğrendim, birisine “sen hırsızsın” demek hakarete girermiş, ancak; “senin hırsız olduğunu düşünüyorum” demek düşüncenin ifadesi oluyormuş. Düşünmek anayasal bir hak olduğu için de suç sayılmıyormuş. Siz birinin hırsız olduğunu düşünebiliyorsunuz ama sen hırsızsın diyemiyorsunuz.

Bu açıklamadan sonra yazdıklarım düşüncelerimdir ve anayasal hakkımı kullanıyorum.

TEMAD diyorsanız, halâ ve halâ TEMAD’tan umut bekliyor, bir şeyler olacağına inanıyorsanız siz Noel Babaya da, enflasyonun düşeceğine de ve hattâ bir gün bazı subayların (elbette hepsi değil) astsubaylara karşı adil ve hakça bir paylaşım içinde olacağına da inanıyorsunuzdur.

Ne diyeyim, düşünce özgürlüğü var memlekette, düşünmek şimdilik suç değil, düşüncenizi ifade etmedikçe... 

Lafı dolaştırmadan TEMAD’a geleyim artık!

DÜRGEN Başkan beş yıldır görevde, göreve başladığında ana rahminde olan çocuklar beş yaşında, 17 yaşındakiler askere gitti ve hattâ şehit olan bile vardır, TEMAD zamanı dondurdu. Bulunduğu aynı noktada aynı zeminde ölü taklidi yapıyor. Haksızlık etmeyelim, iktidarın her dediğini alkışlıyor, birilerine şapkasız elle selam veriyor, arada bir resim çektiriyor, çay içiyor.

Bazı yazar bozuntuları astsubaylara hakaret ediyor TEMAD duymuyor.

DÜRGEN Başkan TEMAD’ı kendi politik ihtiraslarına park etmiş seçimleri bekliyor. Daha önce bağımsız aday olmuş, onca masraf etmiş ama sonuç alamamış. Sonra yine bir emekli astsubay için azımsanamayacak bir masrafla şube şube gezmiş, başkan olmuş. E artık milletvekili olma zamanıdır.

Bu beş yıl içinde kaç emekli astsubay umutları ve beklentileri ile rahmetli oldu dersiniz?

Ya sıradakiler?

Etrafımıza bakmayalım sıra sizin, benim, hepimizin olabilir.

Muhalifler toptan gitse, TEMAD dikensiz gül bahçesi olsa güzel olur da İlahi takdir öyle işlemiyor.

Aslına bakarsanız DÜRGEN Başkan Genel Kurulda diğer başkanların aksine bir vaatte bulunmadı, çalışmalarımıza devam edeceğiz dedi, ama çalışmaların ne olduğunu anlatmadı. Diğer adayların aksine kendisine ayrılan sürenin dörtte birini kullandı.

Genel Kurulda kendisi Denetleme Kurulu, eşi yönetim kurulunda yer alan Denetleme Kurulu Başkanı meslektaş, ne kadar gelir elde edildi, ne kadarı nereye harcandı, harcamalar usulüne uygun mudur değil midir gibi tehlikeli sulara girmeden TEMAD’ın çalışmalarını (!) saydı döktü. Kasada kaç para olduğunu söyledi. Ortalık yağa kesti, arkasından memlekette başlayan yağ kıtlığının bu olaya bağlı olduğunu DÜŞÜNÜYORUM... 

Aksini iddia eden ispat etsin önünde saygı ile eğileceğim, hiçbir şubede astsubay sorunları ile ilgili en ufak bir çalışma yok. Tek yapılan lokal işletmeciliği. Şubeler kendi düzenlerini sürdürsünler, genel merkez görevden almasın yeter diye düşündüklerini düşünüyorum. Astsubay sorunları ile ilgilenen birkaç şube başkanını da zaten budadılar.

Dört koca yıl serçe parmağını bile oynatmayan bir yönetimi tekrar seçen delegeyi bu vesile ile bir kez daha kutluyorum, astsubay toplumunun seçtiği delege toplumun hak ettiği başkanı seçtiğine göre ve demokrasi dediğimiz şey de parmak hesabı olduğuna göre DÜRGEN Başkan MİLLETVEKİLİ oluncaya kadar bekleyeceğiz.

Endişem odur ki; biz yine layık olduğumuz başkanı seçeriz. Sebepler değişmeden sonuçlar değişmiyor!

Hüseyin SAVCI 

Em. Hv.Asb.

MUTLU İNSANLAR DİYARI

22 Nisan Cuma, Saat 1200 civarı.

Gençlik Parkından Ulus’a doğru eşimle yürüyoruz. Bir kameraman bir muhabir elinde mikrofon, Pera Palas’ın önünde duruyor. (Bu arada Pera Palas Otelini öyle iğrenç bir sarıya boyamışlar ki insanın bakası gelmiyor, tam çocuk boku sarı dedikleri bu olsa gerek. İnsan böyle bir rengi neden seçer, restorasyondan sorumlu olanlar nasıl kabul eder anlamış değilim.)

Biz yaklaşırken muhabir yolumuzu kesti, “bir soru sorabilir miyim?” dedi, buyurun dedik.

“- Temmuz ayında artan fiyatlar nedeniyle zam beklentiniz nedir, ne olmalıdır?”

“Emekliyim” dedim “ Birçok emekliden daha iyi maaş alıyorum, (2500 tl alanları düşünerek söyledim) evim kira değil, borcum yok, okula giden çocuğum yok, içkim – sigaram yok, buna rağmen hep ayağını yorganına göre uzatan bir memur olarak artık yorganın altında cenin pozisyonundayım. Başımızı örtsek ayak dışarıda, ayağımızı örtsek başımız dışarıda. Devlet elektriğe zam yaparken %127, memura-emekliye-çalışana %29. Sokağa değil, çarşı-pazara gidin bence, fiyatlar ne söylüyor, insanlar alış veriş yapabiliyor mu?

“- Maaş artışı beklentiniz nedir bu durumda?”

“-Devlet bazı şeyleri söylemeyebilir, ulusal çıkarlar gereği bazı bilgileri gizleyebilir, ama devlet bir şey söylüyorsa doğruyu söylemelidir. Ben TÜİK enflasyon rakamına inanmıyorum, eminim en başta açıklayanlar inanmıyordur çünkü bizden iyi biliyorlar piyasayı. Buna rağmen en az “resmi” enflasyon farkı kadar zam yapılmalıdır. Devletin imkanları ortada, ama devlet vatandaşına destek olmalıdır”

Kameranın üstündeki logo’ya dikkat ettim KANAL-7 Televizyonu, boşa konuştuğumu anladım.

“-Ne zaman yayınlayacaksınız?”

“-Akşam haberlerinde.”

“-Siz bu konuşmayı yayınlamazsınız”

Kameramanla muhabir birbirlerine baktılar, Muhabir “Yayınlarız” dedi.

Hayatımda ilk defa KANAL 7 Haberlerini seyrettim. Seyredince de neleri kaçırdığımı anladım, orada insanlar mutlu, esnaf mutlu, hayat güllük gülistanlık. Çok önemli haberler var, “sıkıştığı yerden itfaiyenin kurtardığı kedi, operasyon uzun uzun anlatılıyor, trafik kazası haberleri detaylıca vs.”

Derken haber programının sonlarına doğru sokak röportajları başladı.

“Tamam” dedim “Sıra bizde”

Birkaç kişi konuştu benden önce sıra bende dedim,

Ekranda görünmemle kaybolmam bir oldu, kafamı yandan gösteriyor ve tek cümle;

“Devletin imkanları ortada, ama devlet vatandaşına destek olmalıdır”

Yok arkadaş bundan sonra KANAL 7 seyredeceğim. FOX, Halk TV, Tele-1 mutsuz insanları nereden buluyorlarsa artık böyle güllük gülistanlık memlekette?

Öbür tarafta herkes mutlu, mutluluk benim de hakkım.

Ama önce ne içtiklerini öğrenip benim de içmem gerek.

Mutlaka bulacağım, kararlıyım.

AĞLAMA DUVARI HİKAYESİ

1997 yılında emekli olmadan önce tanıdığım, yanlış hatırlamıyorsam 1939 mezunu bir ağabeyimden dinlediğim ibret dolu yaşam öyküsü nedeniyle TEMAD’a ilgi duymuş, emekli olunca TEMAD’a üye olmayı, elimden geldiğince de katkı sağlamayı hedeflemiştim. Ancak; emekli olduğumda elime geçen bir TEMAD Dergisi’nin iç sayfasında o dönemin TEMAD Başkanı’nın “Sayın Komutanım” diye başlayan yazısını görünce devamını okumadan dergiyi de TEMAD’ı da bir kenara bırakmıştım.

Belki daha önce yazmışımdır, tekrar ise lütfen hoş görün, sözünü ettiğim adaşım Hüseyin Abi Erzurum Garnizonunda Cemal TURAL Paşanın Genelkurmay Başkanlığı dönemine ait bir anısını anlatmıştı.

O dönemde Erzurum’da Subaylar için Ordu Evi vardır ama astsubayların yoktur. Astsubaylar toprak damlı bir kahvehane ile anlaşıp, kendilerine mekan tutarlar. Kendi aralarında para toplayıp bir de radyo alırlar. O dönemde radyo lüks bir araç. Cemal TURAL Paşa Erzurum’a denetlemeye gelir. Kendisine astsubayların gazinosundan bahsedilir ve görmek ister. Astsubay Gazinosuna (!) geldiğinde radyoyu görür. Subay Ordu Evinde radyo yoktur. “Alın bu radyoyu, Subay Ordu Evine götürün, subayda olmayan astsubayda olamaz” der. Ve astsubayların kendi paraları ile aldıkları radyo Subay Ordu Evine gider.

Aradan yarım asırdan fazla geçmesine rağmen bu zihniyet ne yazık ki varlığını canlı bir şekilde sürdürmektedir.

Bir de bizim tarafa bakalım.Yaklaşık yirmi yıldır karınca kararınca bu mücadelenin içindeyim. Konuyu bir Yahudi fıkrası ile özetleyeyim.

Bilirsiniz, Yahudilerin meşhur ağlama duvarı vardır Kudüs’te!

Yaşlı Yahudi ağlama duvarının karşısında içtenlikle dua etmekte, göz yaşı dökmektedir. Bir gazetecinin dikkatini çeker ve Yahudi’nin duasını bitirmesini bekler ve sorar.

“-Ne kadar zamandır buraya gelir ve dua edersin?”

“-Tam kırk yıl”

“-Az önce de dua ettin, ağladın o anda ne hissediyordun?”

“-Sanki duvara karşı ağlıyor gibiydim”

Yirmi yılın ardından geriye baktığımda aynı parçalanmışlık, ortak bir noktada buluşup bir hedefe odaklanamama, şişkin ego, başkanlar değişse de bakış açısı değişmeyen, lider olma özelliğinden yoksun TEMAD Başkanları… Aşamadığım bir duvarın önünde yirmi yıldır boşuna çabaladığımı düşünüyorum.

Aslında kötümser bir insan değilim, ama bir avuç mücadeleci arkadaşın, yüzlerce yazısı, feryatları, çabaları duvara çarpıp geri dönüyor gibi.

Bir şeyler sonunda mutlaka değişecek, ya biz “mücadele” etmenin yolunu öğreneceğiz, ya da muhataplarımız yıllarca süren çok iyi farkında oldukları ölçüsüz haksızlığa son verecekler.

Kaç kuşak daha mağdur olacak, onu bilemiyorum!

MÜCADELE DERKEN…

Mücadele sözcüğünün Türk Dil Kurumu sözlüğünde iki anlamı var, ilk anlamı “Hedeflerini gerçekleştirmek ya da bir meseleyi çözmek için var gücüyle çalışma, uğraşma”

Yani “mücadele” için ilk şart “gerçekleştirilecek bir hedef” Başarı için doğru hedef seçimi önemli,

AMAÇ,

HEDEF,

VAR GÜCÜYLE ÇALIŞMA,

SONUÇ.

Sanırım doğru hedef belirleyemedik biz astsubay toplumu olarak, sürekli “ÖZLÜK HAKLARI” üzerinden gidiyoruz, başlangıç derecesi, tazminatlar vs.

Doğru hedef ne olmalı?

İhtilaller oldu, anayasalar değişti, yüzlerce kanun eklendi, hatta İHALE KANUNU son iktidar döneminde 290 kere falan değişti. Değişmeyen iki şey var, özellikle bizi ilgilendiren, OYAK Kanunu ve Astsubayların Statü kanunu.

Astsubay arkadaş kendi imkanları ile tüm engellemelere rağmen üniversite bitiriyor, hatta akademik kariyer yapıyor, tahsilinin karşılığını almak isteyince “STATÜ” kanunu karşısına duvar örüyor.

SEN ASTSUBAYSIN, STATÜN MÜSAİT DEĞİL!

“Bak ben okudum, diplomam, kariyerim?”

“Ama sen astsubaysın, statün müsait değil!”

Modern silah araç ve gereçleri eğitimli olmayı gerektiriyor, kaldı ki er statüsünde askere gelenlerin çoğu üniversite mezunu. Astsubay yüksek okulu mezunu olmamalı. Mutlaka lisans seviyesinde eğitim almalı ve statüsü mutlaka değişmeli. 20 nci yüzyılın kanunları ile 21 nci yüzyılda başarılı olamazsınız.

SİZE VERİLECEK TÜM HAKLAR STATÜNÜZLE SINIRLIDIR.

O halde hedef şu kahrolası statü zincirinin kırılması olmalıdır. Teknik bilgide ve operasyonel konularda astsubay çok avantajlıdır. Denizin ortasında bozulan gemi motorunu tamir, arızanın giderilmesi astsubayın işidir. Ya da milyon dolarlık modern savaş uçaklarının bakımı, arızası yine astsubayın sorumluluğudur. Dolayısıyla bu gerçeğin farkında olanlar astsubayın bir adım daha ileriye gitmesini istemez, istemiyor.

İstenen hizmetleri sağlayacak kadar eğitim ve bilgi, yarı aç yaşayacak kadar özlük hakları. Fazlası olduğunda teknik bilgi bakımından bomboş, sadece olağanüstü yetkilerle donatılmış şişkin egolar balon gibi patlayabilir.

Yazının başında MÜCADELE’nin ilk anlamından bahsetmiştik. İkinci anlamı;

“KİŞİLER ARASINDA SERT TARTIŞMA”

Bakın bunu çok iyi beceriyoruz, kendi aramızda öylesine sert, öylesine acımasız tartışıyoruz ki, başkalarına gerek kalmıyor.

Peki doğru hedefe ne zaman varırız?

KENDİMİZE BAŞKAN DEĞİL, LİDER SEÇTİĞİMİZDE…

Ve Mücadele kelimesinin ilk anlamını anladığımızda!

Sayfa 1 / 6
genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
GAZİLER GÜNÜ KUTLU OLSUN TBMM'nin, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'e ''Mareşal'' rütbesi ile ''Gazi'' unvanı verişinin 102. yıl dönümü ve Gaziler Günü törenlerle kutlanacaktır. Kahraman gazilerimizin, oluşan bedensel engellerinin yanında başta devletimizin mevzuatlarından kaynaklanan birçok sıkıntısı olduğunu biliyoruz. Gazilerimize devletimizin yetkililerince...
Salı, 19 Eylül 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
EMPERYALİSTLERİ DİZE GETİRDİĞİMİZ 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI'MIZIN 101. YILI YÜCE TÜRK MİLLETİNE KUTLU OLSUN. ORDU YOK DEDİLER KURULUR DEDİ PARA YOK DEDİLER BULUNUR DEDİ DÜŞMAN ÇOK DEDİLER YENİLİR DEDİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Saygıdeğer Üyelerimiz İtilaf Devletleri tarafından son dönemlerinde bütün orduları dağıtılan, işgal edilen ve tersanelerine g...
Çarşamba, 30 Ağustos 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
ZAFER HAFTASI KUTLU OLSUN Osmanlı İmparatorluğunun SEVR ile parçalanmasına HAYIR diyen bir avuç kahraman ATATÜRK önderliğinde 19 Mayıs 1919 tarihinde başlattıkları kurtuluş mücadelesini 26 Ağustos 1922 yılında Afyon Kocatepe'de başlayan dünyanın takdirini kazanan bir taarruzla bozguna uğrattıkları düşmanı 30 Ağustos'ta kesin yenilgiye uğratarak ülkemizin bağımsı...
Cumartesi, 26 Ağustos 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ