2019’A DOĞRU KÜLLERİNDEN DOĞAN ÇİFT KUTUPLU DÜNYA’YI ALGILAYABİLEN BİR TÜRKİYE
ARANIYOR…
Değişmeyen tek şey değişim.
Sovyetler Birliğinin çöküşü ile oluşan tek süper gücün jandarmalığına dayalı dünya düzeni, çeyrek asırlık toparlanma sürecinden sonra Rusya-Çin-İran blokunun güçlenmesi ve ABD’nin ekonomik zorunluluklarla jandarmalık maliyetlerini düşürme ya da bu yüksek maliyeti, jandarmalıktan nemalanan diğer ülkelere de yükleme stratejisi nedeniyle çift kutuplu dengeye dönüşüverdi...
Değişimde mihenk taşı Suriye...
Afganistan, Irak işgalleri, ”Turuncu Devrimler” ve “Arap Baharları” ile yükselen süper jandarmalık Suriye’de fena halde duvara tosladı.
Mısır’da ise kafasına düşen Mursi saksısının şaşkınlığı ile eski yavuklusu Mısır ordusuna sarılarak bu ülkeye demokrasi(!) getirmiş oldu...
Diğer blokta ise çeyrek asırlık toparlanma ve özellikle kendi hinterlandındaki turuncu devrimlere karşı savunma sürecinden sonra “Savunma Konseptinden” Gürcistan’la başlayan Ukrayna ile devam eden ve de Suriye dolayısı ile Ortadoğu ve Akdeniz’e Ulaşan “ “Etkin Müdahale Konseptine” geçiş yaşanıyor. Maalesef Türkiye’yi de yönetenlerin de katkı da bulundukları tahmin ve iddiaların aksine blok Suriye’yi “satmayarak” rüştünü ispatlamış bulunuyor...
Vekalet savaşları çağı
Ukrayna müdahalesi nedeniyle Rusya’nın G-8 den çıkarılması ile eski “soğuk savaş”, yine çeyrek asırlık “detent-yumuşama” süreclerine son verilerek, siyasi literatürde “vekalet savaşları”ile sağlanacak etnik-mezhepsel bölünmelerle “mikro ülkecikler” sürecine geçilmiş oluyor.
Bu süreç, önümüzdeki on yıllarda halkların “Welfare State-Refah Devleti” umutlarının düş kırıklığına dönüşmesine koşut olarak müsait tarla buldukça Yugoslavya’dan başladığı üzere Avrupa’nın içlerine kadar uzanacak gibi görünüyor. Örneğin İspanya...
Etme, bulma dünyası... Irak’ı sudan, uydurma bahanelerle işgal edip 1milyonu aşkın insanın ölümüne yol açarak, bölünmesini sağlarsanız, İsrail’in güvenliği ve petrolün Akdeniz’e arzu ettiğiniz biçimde ulaşmasını sağlayacak bir Kürdistan koridoru açmak için Suriye’yi vekalet savaşları ile mahvederseniz, Kırım referandumuna, Rusya’nın Suriye’ye yerleşmesine ne diyebilirsiniz?
Son çeyrek asrın “bir bölenleri” bölücülüğe karşı “halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkına” karşı, iş kendilerine gelince hukuk yaratmaya çalışırlarsa, “ulus devleti” savunmaya başlarlarsa, hiç şaşmayın... Bakındı hele şu yüce rabbimin işine... Dinsizin hakkından imansız geliyor....
Ya Türkiye...
Dünya çift kutuplu yeni dengelere doğru evrilirken, Türkiye başını kuma gömmüş, Suriye rejimi ile başta PYD konusu olmak üzere aynı kaderi paylaştığını anlayamayacak kadar burnunun ucunu göremezken, taammüden hırpalatılmış kurumları ve kışkırtılmış etnik-dinsel motiflerle karpuz gibi dilimlenmiş bir toplumsal yapısıyla yolsuzluk ve hukuksuzluğun arş-ı alaya vardığı bir ortamda 2019’a, kaderini tayin sürecine gidiyor.
Belki. bu da. kullanabilen bir toplum için önemli bir şans... Önümüze damdan düşen süreçte başta, yeni gelişmekte olan dünya dengeleri çerçevesinde güvenlikten dış politikaya, eğitimden ekonomiye değin çoğu zaman, bazen “aldatılarak”, bazen “aldatarak” yapılanlar, artık ülkenin tarihsel bellek, beyin ve belkemiğini çatlatmak üzere olan korkunç hatalar sakin ve ciddi bir biçimde değerlendirmemiz için yeterli zamanımız var… Hatta tam zamanı…
Fenersiz yakalanmış sayılmayız...
Reel üretim ve akılcı planlamadan uzak, dünyanın yaşadığı teknolojik dönüşümden bi haber, tarımı vetarım alanlarını yok eden, musluğu kapatılmakta olan sıcak para, inşaat sektörü ve kent rantlarına dayanan kolaycı ekonomik politikaların çevreyi mahvettiğinin, ülkeyi krize sürüklediğinin hala farkına varmadık mı?
Doymak bilmez yolsuzluk ve rüşvet hayâsızlığına karşın, gittikçe bozulan gelir dağılımı ve işsizlik sonucu derin bir yoksullaşma sürecini yaşamıyor muyuz?
Yaz boz tahtasına dönüştürülen yargı başta olmak üzere eğitim, üniversiteler, bilim ve sanat, ordu ve polis vb. bir asırda onca güçlükle yarattığımız cumhuriyet kurumlarının uğradığı ağır hasarı hep birlikte izlemedik mi?
Tek kutuplu bir dünyanın kraldan çok kralcı Murtazalığına soyunulup hata üstüne hata yapmakta ısrar ederek, Kuzey Suriye’deki görevleri nedeniyle “time out” almış kendi teröristlerimiz yetmezmiş gibi kucak açtığımız ne idüğü belirsiz El Kaide patentli teröristleri şimdi de Afrin’de kullanarak bölgede ve dünyada Cumhuriyetten bu yana oluşturduğumuz saygınlığın yerle bir edilmesine kahrolmamak elde mi?
Bütün bu kartopu gibi büyüyen sorunları konuşana, tepki gösterene, medyaya pranga vurarak çözmek mümkün mü?
Yoksa temel sorunumuz artık dönüşü olmayan yola girmiş siyasi iktidarın değişikliği ile 15 yıllık hasarı hurdalığa atarak ülkenin önüne tertemiz beyaz bir sayfa açmak mı?
Düşünelim, düşündürtelim, değerlendirelim. Zamanımız var... Yoksa kaybedenler kulübüne yazılacağız…
Dr.Noyan UMRUK
ABC GAZETESİ; 04.02.2018
Assubay toplumu olarak bir adamlık meselemiz var.
Bir de 16 yıllık bir iktidar…
Derdimiz ne ?
Emekli Assubay toplumunun yoksulluk sınırı altındaki maaş ve ücretinin; aynı kurumun
içinde olup ta kendisinden sadece iki yıl daha fazla eğitim almak suretiyle nerede ise tam
2 katı emekli aylığı ve ücreti alan muadil emekli Subaylarla olan fark ve uçurumunun
derhal kapatılması.
2002 yılından 2018 e kadar halen AKP iktidarda sadece başbakanı, bakanı ve kabinesi
değişmiş. Kadro aynı, hükümet aynı.
Assubaya bakış algısı ve niyette aynı .
Tam 16 yıl boyunca yürütülen onca görüşmeye, buluşmaya, talebe, teklife, haykırmaya,
tepkiye, eyleme, basın açıklamasına, mitinge, yürüyüşe, greve, bakıldığında görülüyor ki
bir arpa boyu dahi ilerleme olmamış.
Bakınız…….
Başlangıç dereceleri ve tazminatların adaletli bir uygulamaya oturtulması ile en azından
emekli Subay- Assubay arasındaki maaş uçurumu kaosu ortadan kaldırılabilecekken,
16 yıldır kasten bilinçle buna müsaade edilmemiş.
Bu 16 yıl boyunca; Cumhurbaşkanları,Başbakanlar,bakanlar düzeyinde tüm muhataplarla
yüz yüze görüşülmüş.
Sayın Demirel, Özal, Mesut Yılmaz, Cindoruk, Ecevit, Bahçeli,Gül, Erdoğan dahil….
YÜZYÜZE, FACE TO FACE yani
Assubaylar konuşulup tartışılmış.
Sayın Erdoğan Başbakan iken “ hak ediyorlar ise gereği derhal yapılsın bana bilgi verilsin
“ demesine; Başbakan Sayın Davutoğlu,”bütün haklarınızı alacaksınız sonuna kadar
takipçisiyim söz veriyorum “ demesine,
MSB. soru önergesine verdiği yazılı yanıtlarla başlangıç dereceleri düzelecek demesine,
Genelkurmay başkanının Etiler orduevinde söz vermesine,
Mail kampamıza Genelkurmayın yanıtında adaletsizlikler giderilecek açıklamasına,
Hatta arkadaşımız Yılmaz Demir Özçelik e onca sözü ve garantiyi veren meşhur yalan
rüzgarımız Sayın Nabi Avcı dahi “bitti bitiyor sabaha haklarınız geliyor” demesine rağmen.
Bu iktidarın en çatısından en zeminine kadar her sorumlu ve yetkin makamı;
Assubayların ekmek ve adalet talepleri ile adeta dalga geçercesine yalan söylemişler,
bu toplumun insanlık talebine yanıt vermemeyi seçmişlerdir.
Bu konularda yıllarca ne yazdı isem hepsi de ne acı ki son noktasına kadar bire bir doğru çıkmıştır.
16 yılda değişen bir siyasi bakış ve algı da yazık ki olmamıştır.
Durmadan yaptığımız en bariz kronik stratejik hata da,
Her yeni yönetim kurulumuz görev devraldığı an itibariyle;
Ortadaki kum saatini ters çevrilmiş, kaset sil baştan başa sarılmış, meselemiz ve
aciliyetimiz sıfırdan yeniden tasarıya, teklife, talebe dönüşmüştür.
Sanki daha önceden hiç teklifler gitmemiş, çalışma yapılmamış, dosya sunulmamış gibi.
Her yeni yönetimin yeni dosyası olmuş, bir öncekinden devir ve teslim alınmamış,
kaldığı yer ve makamadan davaya devam edilmemiştir.
Onlarca yıl kaybedilmiştir.
Siyasi iktidar bu yaklaşımımız yüzünden çok güzel biçimde bizi 16 yıl boyunca
idare etmesini bilmiştir.
Gaza basıp gaz vermiş , frene basıp gazımızı almıştır.
Bu gün bizim bu aynı, değişmeyen ,16 yıllık anlayışa, bakışa, hükümete, iktidara,
doğrudan sormamız gereken soru şunlar olmalı idi…?
BU TOPLUMU NEDEN HALA OYALIYORSUNUZ.?
16 YILDIR NEDEN BEKLETİYORSUNUZ…?
BU KAÇINCI SÖZ VERİŞİNİZ ?
BU TOPLUMUN ONURU VE ADALETİ İLE OYNAMAKLA NE KAZANIYORSUNUZ…?
ASLINDA SİZ KAYBEDİYORSUNUZ…
TSK YA ZARAR VERİYORSUNUZ…
JANDARMA İÇİŞLERİNE GEÇTİĞİ İÇİN EMNİYET BİRİMLERİ ARASINDA MALİ AYIRIM
KALKSIN DİYE POLİSLERİN GÖSTERGELERİNİ YÜKSELTME TEKLİFLERİ MECLİSTE
GÖRÜŞÜLÜRKEN BİZİ NEDEN BEKLETİYORSUNUZ
NEDEN AYNI ANLAYIŞI SUBAY İLE ASSUBAY ARASINDA DA SÜRDÜRMÜYORSUNUZ..?
DAHA NEREYE KADAR..?
ARTIK YETER.”
Kibarca ama kararlı ifadelerle, diplomatik bir dille bu sorular sorulmalı idi.
Bu gerçek ortada masum bir çocuk gibi durmaktadır.
KHK ile yönetilen demokrasimizde ve onca ağır konuların bu yoldan kanunlaştığı
bir olağan üstü dönemde dahi,Talep ettiklerimizin görüşülüp, konuşulup, tamam
denmesi ve yazılıp yasalaşması bu iktidar için sadece bilemediniz bir haftalık bir icraattır.
Oysa;
16 yıl, 16 uzun yasama dönemi dir, tam 174 ay demektir.
Yüzlerce dosya, tonlarca kağıt, onlarca görüşme, defalarca yemin ve söz 16 yıl
boyunca su gibi akıp gitmiştir.
Bunlar bu zihniyetin assubaya bakışıdır. Galiba anlaşaılamayan sorunun anlatımı değil,
Astsubay toplumunun kuzuluğudur.
Kuzularında sessizliğidir.
16 yıl aynı iktidarın sabit ve taraflı bakış ile yaklaşımından dolayı da bir arpa boyu olsun
yokluk ve yoksulluğumuza çare çözüm gelmemiştir.
Kaç sabır taşı çatlamıştır..
O kadar çok yazdım
O kadar çok uyardım
O kadar çok haklı çıktım .
Ama gerçek bu.
Ben biliyorum ki…. ne maaşla ilgili adalet, ne derece ve kademe ile ilgili hak ne de
bir kalem dahi tazminat gelmeyecek. verilmeyecek.
Bize en iyi verilecek olan da 3 yılda bir verilen dil altı hapı olacaktır.
“sizi dinledik, duyduk, sizi anlıyoruz. elimizden geleni yapacağız….”
Sendromu ve halüsinasyonu gördüren haplardan hani…
Riya , aldatmaca, oyalama tedavinin seansı olarak sürüp gidecek.
Bu tarifsiz kandırmalar ve yalanlar havalarda uçuşacak.
Zamanın yaprakları da hızla dökülüp sararacak.
Acımasızca bizleri savuracak.
Hüzünle beslenen bu mutsuz ve mazlum toplumu umudunun kalanlarını da öldürecek.
Böyle bekleyerek, kapı önünde sabrederek, ölenlerimizi gömerek, çareler tüketilecek.
Bu yol ve yöntemlerle,
Yeni bir ufuk ta, güzel bir yarın da asla doğmayacak.
Masal kahramanı bir toplum, masalla uyutulmaya devam edilecek.
Yeniden Abdi İpekçi ruhunu doğuramazsak, meydanlarda,salonlarda
onbinler bir araya gelip kucaklaşamazsak.
Haykıramazsak…..
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
Dünyanın hiçbir ordusunda Assubaylar TÜRK assubayları kadar güç şartlarda ve sorumluluk alarak çalışmamışlardır; Yine hiçbir assubaya bizim kadar önyargılı haksızlık hukuksuzluk yapılmamıştır; Subaylarını NATO ordusu subaylarından bir gömlek üstün kılmak için milyon dolarlar harcayan TSK. assubaylarından NATO standartlarını esirgemiştir
Bizler her zaman ifade ettiğimiz gibi bir emirle ölüme gidiyoruz,bir üniformamız kefen bize ayrıcalık tanıyın diye talepte bulunmadık ; Hiyerarşiye saygı içinde tek talebimiz adaletti bu bizden esirgediler Her kurum kendi personelini koruyup kollerken TSK bizlere önyargılarla haksızlık hukuksuzluk yapıyor ;
Kol kırılır yen içinde kalır dediğimizde bu kez kanadımız kırıldı ve ilk kez haksızlıklara isyanımızı 1970 Assubay eşleri yürüyüşü 1975 Assubayların haksızlığa HAYIR boykotu ile dile getirdik. Mücadeleyi 5 yıldızlı otellerde ahkam kesenler değil çileler çekenler başlattı; Bu mücadele bugünlere piyangodan çıkıp gelmedi onu için mücadeyeli kişisel çıkarlarına alet edenler bunun ayıbını yaşarken mesleğini riske atanlar ve özveri ile mücadeleye destek sağlayanlar bunun onurunu yaşayacaktır;
Sn.Abdullah İnaler mücadelenin miladı olan eylemlerle ilgili hatıraların dile getirildiği SIRTIMIZDAKİ POSTAL kitabını okumanızı öneriyoruz. Sn.İnaler’in şahsında tüm astsubay sevdalılarına selam olsun
SIRTIMDAKİ POSTAL kitabını BANDIRMA OZAN Kitapevi-AYVALIK Arelos Sanat Evinden yada 0536 577 39 37 numaradan talep edebilirsiniz. Saygılarımızla
SIRTIMDAKİ POSTAL - ÖNSÖZ
Herkesin hayatı bir romandır, bir sorsan, bir eşelesen neler anlatır sana neler, dağlarda ayağında postalla, elinde silahla gezenin, havadaki uçakları elinde yağlı takımla uçuranın, engin denizlerde seyreden gemilerin makinelarını çalıştıranın, dağda, bayırda tankları yürütenin, kısacası ordunun her kademesinde görev yapan arkadaşların anlatacakları sayfalar dolusu hikayesi, ciltlerce kitap olur.
Ne yazık ki, kaleme dökülmeyen, yazılmayan her hikayenin ömrü onun yaşamı kadardır, bilemedim bir nesil, iki nesil şöyle bir anlatır, sonra geçmişin derinliklerinde kaybolup gider.
Kısacası bu yaşanmış, yaşatmak istediğim anılar hepimizin anısıdır.
Bu satırları niye yazdım, ben kimim ve biz astsubaylar kimiz. Bu soruları tek tek kendime sorduğumda yavaş yavaş bir kitabın sayfalarının oluşmaya başladığını hissettim.
Yıllardır yurt odalarında, askeri okul ranzalarında ve hapis yattığım hapishane koğuşlarındaki yatağımda yazdığım, sararmış sayfalarda ki notlarım, kitaplığımın tozlu raflarında kalmasın, özgürlüğüne kavuşsun, sizlerle bütünleşsin istedim.
Bu satırları yazarken havacı uçak bakımcı astsubay kimliğim öne çıktı. Çünkü ben bunları yaşadım, mücadelemi bu ortamda yaptım, bir karacı, bir denizci bir jandarma astsubay arkadaşımın yaşadıklarına ve onun duygularını hiç bir zaman yaşayamam ve tam olarak anlatamam.
Astsubaylar kimdir, nerede çalışır, ne iş yapar, nasıl yaşar.
Astsubay ordunun bel kemiği, omurgasıdır, ordunun gözü kulağı, eli ayağıdır, ordunun neresine el atsan onun emeği, yaratıcılığı, üretimi göze çarpar, askere giden oğlunuzu emanet ettiğiniz, ilk komutan o dur, iyi kötü askerlik anılarında onun adı geçer, dağda bayırda, köyde, sistemin baskı unsuru, maşanın ucunda ki belki ilk kara o dur. İlk tokadı belki ondan yemişsinizdir, dar gününüzde size ilk yardım elini uzatan yine o dur, o hep ön saflardadır.
O yağlı, tulumuyla, yağlı elleriyle havada uçan uçağın, dağda bayırda yürüyen tankın, azgın dalgalarda yüzen hücumbotların, gemilerin teknik sorumlusudur. O uçak, o tank, o gemi onun beceri dolu, yağlı ellerinin emeğiyle uçar, yürür ve yüzer.
Astsubay ordunun güneşi, havası, suyu ve toprağıdır.
Bu yazımı Mayıs 70 ve Ocak 75 mücadelesine, Bağımsız Türkiye, Cumhuriyet ve Demokrasi sevdalısı, astsubay hakları için mücadele eden yiğit mücadele arkadaşlarıma ve vefakar eşlerine adıyorum...
Abdullah İnaler-E.Hv. Asb.
Abdullah İNALER KİMDİR...
1950 yılında Susurluk'ta doğdu. Dört çocuklu bir memur ailesinin ilk çocuğu. İlk ve Ortaokulu Susurluk'ta okudu. Balıkesir sanat Enstitüsünü bitirdikten sonra, İzmir astsubay okuluna girdi. 1969 yılında uçak hidrolik teknisyeni olarak mezun oldu. Sanat ve edebiyat tutkusu bu yıllarda başladı. 1969 yılında Konya'da ilk grubunu kurdu. İlk şiir ve şarkılarını yazdı. Ocak 1975 yılında astsubay hak ve adalet arama olaylarında tutuklanıp hapse girdi. 1975 yılında girdiği Eskişehir iktisadi ticari ilimler akademisini sürgünler nedeniyle bitiremedi. 1977 yılında evlendi. Öğretmen bir eşi, kız ve erkek iki çocuğu, dünya tatlısı 3 torunu var. 1992 yılında Kayseri hava ikmal gazinosundan emekli oldu. 16 yıl otomotiv sektöründe, kendi işinde çalıştı. Son müzik grubu Kayseri hava ikmal orkestrası olmuştu. Fotoğraf, şiir, müzik, edebiyat vazgeçilmez tutkuları. Şarkılarını kendi yazar. Ayvalık Küçükköy ve Bandırma 36.sokak'ta ‘’arelos art&music’’ sanat evi vardır. Yolcu, Taşın altındaki el ve Parmaklıklar ardına doğru, Sende şarkı söyle adlı şiir kitabı, Sırtımdaki postal ve Yaşamdan kesitler isimli araştırma kitabı, Vitiligo’yu nasıl yendim baskıya hazır kitabı, Ayvalık’a özgü, Ayvalık’ta aşk, Yeniçarohori, Adonia, Cunda adasında, Taş evler, Şeytanın kahvesi, Macaron sokağı, Hayallerimdeki kadın, Fısıltı, Alaçatı, Bandırmaya özgü, Livatya, Sevgi Tepesi, 36.sokak, Bandırma sen, sosyal içerikli Soma, Diren gezi parkı, Yetti be tak dedi, Hayır, torunlarına, Hande, Arın ali, Ela Ela, Lucie's babe gibi 120'ye yakın beste ve akustik yorumu ve klipleri vardır. The dedem ve ainaler rumuzlarıyla internette Youtube’da klipleri, Soundcloud gibi mp3 siteleri vardır. Halen çalışmalarına Ayvalık ve Bandırma'da devam etmektedir.
Sağdan soldan duyuyoruz ki;
Yüksek Disiplin Kurulu üyesi Avukat Sayın Mesut YILDIRIM görevinden istifa yolu ile ayrılmıştır.
Görevi kabul etmek kadar, istifa etmek te onursal bir haktır…
Ne var ki……
Görevli üyemiz bunu yaparken bağlı bulunduğu Yüksek Disiplin Kurulu Başkanına
bir danışma,bilgi verme, gereğini dahi duymamıştır.
Bu etik dışı bir davranıştır.
En azından Dis.Krl.Bşk.Sayın Vecihi ÜNALDILAR büyüğümüze ayıp edilmiştir.
Bu istifa sessizce Sayın Ayhan Bayırlının sayfasından duyurulmuştur.
Benim gibi çok insan da duymamıştır.
Bayırlı, Temadın tüzel ve yönetimsel organlarında görevli değildir.
Resmi duyuru yetkisi de yoktur.
Bu konunun duyurusunun görevi Basın Yayından sorumlu şubemiz vasıtası ile
Temad Genel Başkanlığının dır.
Görevlendirmeler nasıl ki duyuruluyor ise, istifalar da duyurulmalıdır.
Bu da Yönetim adına etik olmamıştır.
Yerine atanan üyemiz Buca Temad İlçe Başkanımızdır.
Bu atama ile birlikte Yüksek Disiplin kurulumuzun iki üyesi ile Yüksek denetleme
kurulumuzun bir üyesi şube başkanlarından oluşmuş durumdadır.
Bu durum yasal olarak tüzüğe engel olmamakla birlikte bu makamlarda görevli
arkadaşlarımızın bağımsız çalışma ve karar ile müdahale alanlarını kısıtlar.
Bu anlamda Yüksek disiplin ve denetleme kurullarının gücünün ve yapısının,
yapılması planlanan ilk Tüzük kurultayında değiştirilmesi elzemdir.
Bu kurullar Genel başkanın listesinde olmamalı ve ona bağlı görüntü vermemelidir.
Öyle olabilselerdi, bu kadar ihraç kıyımı yaşanmaz, bu kadar mali ve yönetimsel yolsuzluk,
usulsüzlük yaşanmazdı.
Bu yüzden bu kurullar yönetim üstü bağımsız kurullar olmalıdırlar.
Temad Genel merkez yönetimine gönüllük esasına göre aday olanlar,
listelere girenler, seçilip te bu ulu çınarın dava sorumluluğunu üstlenenler ,
o saatten sonra sorumsuz olamazlar, kendince,davranıp karar alamazlar.
Bu yönetim fedakarlık üzerine görev almıştır. Bunun budanmasına kimsenin
hakkı olmamalıdır.
Sayın Mesut YILDIRIM ın görevden ayrıma sebebini topluma sosyal medya
üzerinden açıklaması da daha önemli bir etik davranıştır.
Bekliyoruz.
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
Başlangıç derecesi öğrenim statüsüne bağlı olarak düzeltilmelidir.
Subayın öğrenim süresi 4 yıldır. başlangıcı da 8/1 dir.
Assubayın ki ise 2 yıldır; başlangıcı da 9/2 olmalıdır.
Görev koşulları ve sorumlulukları Assubaylarla kıyaslanamıyacak birçok MYO mezunu
birçok memurun göreve başlangıç derecesi 9/2 Ne var ki, assubayların 9/1 dir.
Mağduriyetimizin hem TSK da hem de kamuda emsali vardır. Rahatlıkla yargıya da götürülebilir.
Bu anlamda başlangıç derecemizin bir kademe yukarıdan başlatılmasının çözümünü
hükümetin reddetme şansı olamaz.
Aslında, bu sorun için kapıları çalıp yardım ve destek istemeye de gerek yoktur.
Mahkemelere de taşınabilir.
Mücadelesinde, uzlaşıyı, saygı ile itaatkar talebi yöntem olarak vazgeçilmez yapan her
zaman ASSUBAY toplumu olduğundan bu yol tek değişmez algımız olmuştur.
Eylem ayağını bilmeyiz, korkarız, yapsak ta her akşam evde mum ışığında tıkınıp yer ;
Sabah ta ölüm kalım oruç eylemine yatarız.
Liseli çocuklara da youtube da tıklanma rekoru oluruz.
Subay yetiştiren Askeri fakültelerden sonra Assubay yetiştiren Askeri meslek yüksek
okulunun da hazırlık sınıfı ile 2+1 yıla çıkması nedeniyle de bu talebin yeni rakamı 9/3
başlangıç derecesi olmuştur.
Bu adaletsiz durum bana göre kısa zaman içinde kendiliğinden mücadeleye falan gerek kalmadan çözülecektir.
TAZMİNATLARA GELİNCE,
Bir kere adı anlamsız ve kaotiktir. “BAŞARI “
Tazminat anlamı ve içeriği barındırmayan bir aldatıcılığı vardır.
Yani ciddiyetsiz dir.
Bu tazminat kalemi ile ilgili olarak ortaya konulan talep;
“ Yani, hem 20 yılını dolduran assubayların hem de emeklilerin yaraarlanacağı ve de
miktarı daha şimdiden 550 TL diye telaffuz edilen bir metnin kanunda ne izahı, ne dayanağı
ne de 926 da karşılığı yoktur.
Statü dayanağı yani personel kanununa uygun dayanağı olmayan toplama bir metindir.
Kimsenin moralini bozmuş gibi olmayayım ama,
Bana göre de sadece gazımızı almaya yönelik, tutarlılığı olmayan oyalama, ninni bir
masalcıktır.
Öyle olmasa idi; Subaya hangi adlarla, hangi anayasal hukukla, kanunla, kararname ile
ve de hangi 926 sayılı Askeri personel kanunu gerekçesi ile veriliyor ise,
Assubaya da aynı ad ve isimle 926 lı mevzuatla ve bu mevzuatlarda bir düzenleme
yapılarak verilmesi gerekir.
Bu kahrolasıca uğursuz tazminatın adı datembellik, çalışkanlık ,başarı, vs. değil;
GÖREV, HİZMET, MAKAM, TEMSİL VE HATTA KADROSUZLUK TA OLABİLİRDİ.
Buna kimse de itiraz etmezdi.
Yine bana göre, aldığım duyuma göre;
Bu tazminat meselesi temmuz ayına kadar bir altı ay daha ufak aralarla gündemde
ısıtılacak gidecek ,gelir gibi olacak, araya seçimler girecek, sonra Temad yaz tatiline
üyeler de egeye kaz dağlarına tura tatile gidecek, sonra da unutulup gidecektir.
BİZ BU HİKAYEYİ VE FİLMİ DEFALARCA BU İKTİDARDAN İZLEDİK.
Bu yüzden Temad genel merkezimiz başlangıç derecesi konusuna bir çözüm tarihi,
süresi verebilir, bu mümkündür,
Ama;
Tazminatlara bir yıl dahi olsun bir çözüm zamanı ve süre veremeyecektir.
Bu; Temad yönetiminin iradesi ve çabası dışında bir çözümsüzlüktür.
MSB lığı için bu konu ciddi anlamda çalışma alanı içinde değildir.
Asla da olmayacaktır.
Neden mi…..?
Tazminat konusu Subayı, Assubaydan mali anlamda üstün kılan tek ve önemli statüdür.
Bunun bozulmasına sistem müsaade etmez, edemez.
TSK .da, geleneksel hiyerarşik algı ile disiplin dedikleri kast sisteminden subayın elinde
kala kala 15 temmuz sonrası kalan tek güç mali üstünlüktür.
İktidar bunu da onun elinden almak istemeyecektir.
Unutmayalım ki, otoriter kurumlarda ve bunların yürüttüğü vesayet sistemlerinde
kullanılan ÜSTÜNLÜK denilen kuralın argümanları adaletle, eşitlikle ortadan kaldırılmaz.
Bu yarı asya ,yarı teokrat demokrasilerin vazgeçilmez oyunu ve kuralıdır.
Tazminatlar diye bir sorunda yoktur, çözümde….. kime göre derseniz…?
Değişmeyen Sahiplere.
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
TAZMİNATLAR,
HAKLAR .
BU ARADA ASSUBAYLAR DERKEN,
AĞLAMAYALIM, SIZLANMAYALIM
SAYIN NURİ KARA' NIN
BİR FIKRASI GÖZÜME TAKILDI.
GÜNCELDE ÇOK İLGİNÇ VE GERÇEKÇİ, ÖZDEYİŞ.
BİRLEŞMELİYİZ.
TEK ŞEMSİYE ALTINDA,
FİKİRLERİMİZİ TOPLAYIP, GÜÇ KAZANMALIYIZ.
ETKİN OLMALIYIZ.
YALVARAN İNSANLARA,
GÜCÜ ELİNDE BULUNDURANLAR TEVEKKEL DER. BİR ŞEY VERMEZ.,
ANCAK ACIYARAK BAKAR.
SÜKLÜM PÜKLÜM.
KADERİNE RAZI,
VERİLENLE YETİNEN.
SÜNEPELİĞİ BIRAKMALIYIZ.
BİLİNÇLİ OLUP, KENDİMİZİ VE HAKLARIMIZI EZDİRMEMELİYİZ..
ÇÜNKÜ GERÇEK ÜRETİCİ GÜÇ BİZİZ.
HİZMETİ ÜRETEN BİZİZ.
BİZ OLMASAK. ÇÖKÜNTÜ BAŞLAR.
BUNU BİLMELİYİZ.
GÜÇ OLDUĞUMUZU BİLMELİYİZ.
DEĞİRMENİN SUYU BİZİZ.
KİMİSİ CAHİL İMAMIN PEŞİNDE,
1500 SENE ÖNCESİNDE YAŞAR.
CENNETTE MUTLULUK ARAR.
HER GÜN AYNI SÖYLEMLERİ TEKRAR EDİP,
YALVARARAK BEDAVADAN, MEDET UMMAKTA,
KİMİMİZ. KIRAAT HANEDE,
MASA BAŞINDA,
AL KIZI VER PAPAZI.
STÖ. OLARAK GÜÇ KAZANMALIYIZ.
50 TANE SİTE VE SAYFA VAR.
NEREDE ÇOKLUK. ÇOK SES VAR.
KİMSE BİRBİRİNİ DİNLEMİYOR.
ORADA BİR ŞEY YOK DEMEKTİR.
HERKES BEN DİYOR.
BEN DEĞİL BİZ OLMALIYIZ
AYNI BORAZANI ÇALMALIYIZ.
YADA BİZİM ADIMIZA LİDERİMİZ TEK BORAZAN ÇALMALI.
EN ÖNEMLİSİ DE.
YENİLİĞE KAPALI BİR TOPLUMUZ.
OKUMUYORUZ.
OKUMALIYIZ.
TEK KİTAP DEĞİL. ÇOK VE ÇEŞİT KİTAP OKUMALIYIZ.
YALVARMAMALIYIZ. YALVARARAK HAK ARANMAZ.
GÜÇLÜ VE TEK SES OLDUĞUMUZ ZAMAN BİZE YALVARIRLAR.
BİZİ CİDDİYE ALIRLAR.
GELİŞMİYORUZ..
ASSUBAYLAR ÇAĞDAŞ VE GÜÇLÜ OLMAK ZORUNDA.
BU BİR HAK YARIŞIDIR.
SİZE BENDEN BİR ÖZDEYİŞ SUNAYIM.
.:
TÜRK BÜYÜĞÜ SAYIN İBNİ SİNA ' YA
MEZUN ETTİĞİ ÖĞRENCİLERİNDEN BİLİNÇLİ BİR ÖĞRENCİSİ BİR SORU SORAR.
HOCAM DER....
BİZE ÇOK ŞEY ÖĞRETTİN AMMA BAŞARININ NE OLDUĞUNU ÖĞRETMEDİN ?
.BÜYÜK DÜŞÜNÜR ÖĞRENCİSİNİ PARMAĞINI İSTER .
VE AĞZINA ALIR.
ISIRIR.
KENDİ PARMAĞINI DA ÖĞRENCİSİNİN AĞZINA VERİR ISIR DER.
KARŞILIKLI ISIRMALAR -DEVAM EDER.
BİR YERDE.ÇOK ACI DUYAN ÖĞRENCİSİ OF DER.
BÜYÜK DÜŞÜNÜR.
SÖZÜNÜ SÖYLER.
VE BAŞARI SÖYLEMİNİ TANIMLAR.
"TAM BEN OF DİYECEK İKEN DAYANAMADIN ÖNCE SEN OF DEDİN"
BAŞARIYI KAYBETTİN.
YARIŞI BEN KAZANDIM..
YAŞAM BAŞARIDIR.
BAŞARI DA. DAYANMANIN ALTINDA SAKLIDIR.
BENCE.
BUYURUN
ŞİMDİ SAYIN URİ KARA’ NIN FIKRASINI SUNAYIM SİZLERE.
İBRET İÇİN OKUYUN
VE TAKKENİZİ ÖNÜNÜZE KOYUP DÜŞÜNÜN BİRAZ.
“ESKİ ZAMANDA ÇOCUK DEDESİNE,
DERKİ
“ DEDE YEŞİL ERİK YERMİSİN?”DER.
.ERİK DENİLİNCE DEDENİN AĞZI SULANIR.
DEDE :
“YENMEZMİ OĞUL ?
GETİRDE YİYELİM”DER.
HINZIR ,
MUZİP MUZİP GÜLÜMSEYEREK
.“DEDE ORTADA ERİK FİLAN YOK”
AMA AĞZIN SULANSIN DİYE ÖYLESİNE DİYİVERDİM”DER.
KISSADAN HİSSE,
ANLAYAN ANLADI ZATEN.
MEHMET KAYALI OLRAK.
BENDE SİZLERE.
ÖNCE ERİK VEREN AĞACI YETİŞTİRMELİYİZ
DERİM SİZLERE.
BİRBİRİMİZE GÜVENME TEK GÜÇ OLMAMIZDIR.
SEVGİLERİM.
TÜM ASSUBAYLARA OLSUN
Mehmet KAYALI
İhraçların kaldırlmasına dair çalışmanın sonuna gelindiği,
Durumu tüzüğün 51. maddesine uygun olan tüm ihraçlı üyelerimizin ihraçlarının
kaldırılmaya başlandığı;
Teşkilattan sorumlu Genel Başkan yardımcımız avukat Sayın Fazıl GÜRLER
tarafından kendi durumum da dahil olarak bilgi olarak tarafıma aktarılmıştır.
Bu çalışma ve uygulama ile TEMAD da artık kırgınlık, küskünlük ve
ötelenme dönemi de son bulmuştur.
Umuyoruz ve bekliyoruz ki tüm ihraçlar bir utanç dönemi olarak bu dava
yuvasından bir daha tenezzül edilmemek adına def edilip gönderilir.
Kapatılan şubelerimiz açılır.
Herkesin , her Assubay sevdalısının ;
Ana hedefimiz olan eşit özlük hakkı,ve mesleki öğrenim hakkı
mücadelemizde aynı potanın içinde kardeşçe yan yana
olmasının da önemli ölçüde önü açılmıştır.
Umudu yeşerten liderlere ve yönetimlere çok ama çok ihtiyacımız var.
Bu yönetim de bu gün bu acil ihtiyaçtan dolayı seçilmiştir.
Temad iktidar mücadelesi veren bir sivil toplum örgütü değildir.
Bu yüzden de siyasetteki çirkinliklerin ve ego ile şahsi çıkar
beklentilerinin bu çatının altında asla olmaması, beslenmemesi gerekir.
TEMAD görevi çok özel ve önemli olan sendikal bir dava platformudur.
Tüzük kısmındaki vazife kısmı bizler için fasa ile fisodur.
ADALET= İNSANLIK+EKMEK+ÖZLÜK+ HUKUK+EĞİTİM VE
ÖĞRENİM+ GÖREV VE KOMUTANLIK+ ASKERİ STATÜ DÜR.
Adaletten anlamamız gereken kavram ve sorumluluk ta
bakın o kadar derindir ve terazinin bir tarafı çok ağırdır.
TEMAD'ın değişmez ilk amacı,
TSK. YI MUSTAFA KEMAL ATATÜRKÜN EMANETİ OLARAK
LAİK CUMHURİYETe bağlılıkla KORUMAK, KOLLAMAK,
Ve akabinde de,
Asker haklarını, asker adaletini ASSUBAY kimliği ve çatısı altında
tesis ettirmek, binlerce şuhedanın kanını ve ahını, ahdını adaletsiz
ve karşılıksız bıraktırmamaktır.
Bu anlamda en çok ezilen, en uzun zaman sömürülen, hem alın teri,
hem kan bedeli utanmazca çalınıp gasp edilen ASSUBAY toplumunun
tüm insani, anayasal, özlük ,mali haklarını mutlaka ama mutlaka almaktır.
Her yeni güne ve sabaha uyandığımızda hepimizin tek hedef ve amacı bu olmalıdır.
"ASSUBAYLAR VE ONLARIN EN ÇOK EZİLENİ OLAN EMEKLİ ASSUBAYLAR EKMEK
ADALETLERİNE HER GÜN BİR ADIM DAHA YAKLAŞMAK ZORUNDADIRLAR.
Emeklinin de hedefi olur mu derseniz……..
ASSUBAYLAR HENÜZ EMEKLİ OLAMAMIŞ, ARAFTA KALMIŞ BİR TOPLUMDUR.
O sıkıştıkları ara karanlıktan inatla, kendileri çıkmayı başaracaklardır.
ulufesiz, biatsız, umarsız, çıkarsız.
BÜYÜK ATATÜRK e layık bir duruşla, çalışmayla, azimle, kararla.
Hak boynu bükük durana verilmez
İnatla direnerek ,adaletle, hukukla, bilinçle, istenerek alınır.
Saygımla....
Adnan Fuat ÖZDEMİR
Askerliğini kısa dönem yada bedelli olarak yapanların AFRİN harekatı nedeniyle ahkam kestiği bir ortamda yıllarını TSK veren ve harekatın olmazsa olması olan ASSUBAYLAR olarak bizde düşüncelerimizi kısa ve basit bir anlatımla paylaşmak istedik;
Emperyalistlerin Ortadoğu üzerindeki emelleri ni gerçekleştirmek üzere sözde demokrasiyi tesis için bölge’de iç isyanlar çıkardılar bölge kan gönülüne döndü milyonlarca mülteci evlerinden göç etti ve en büyük mülteci akını da 4 milyonla ülkemize oldu diğer devletler bundan en az etkilenirken biz hem kabul ettiğimiz mülteciler hemde burnumuzun dibindeki oluşumlar nedeniyle büyük sıkıntılara girdik
İlk kez 17 Ekim 2017 tarihinde 74 vatan evladının şehit olduğu İDLİP harekatı yapıldı ; Bu harekat sırasında AFRİN’e girme planlarımız da vardı ; Ancak Suriye’nin Türkiye ile kopan ilişkileri ,Suriyenin adeta müttefiki ve sözcüsü durumundaki Rusyanın bölgede bulunması ABD nin sözde müttefik olarak ülkemizi sürekli oyalama taktikleri bu harekatı buzdolabına koymamıza neden oldu;
Sıradan vatandaşlar ülkede hala yasal olan Esad yönetimi ve Rusya ile anlaşılarak toprak bütünlüğünün sağlanması ve ABD nin devre dışı bırakılmasını ve bu emperyalist kölesi hainlerin bertaraf edilmesini diliyor
Özellikle ABD nin bölgede bir kürt koridoru ile Akdenize kadar bölgeyi kontrol altında tutma isteği ile bölgedeki PKK ve onun Suriye kolu PYD yi eğitmesi,silahlandırması yapılan açıklamaların yarattığı endişeler diplomatik yollardan aşılamayınca Türkiye topraklarını korumak zaten yıllardır başını ağrıtan terör örgütlerinin burnunun dibinde meşrulaştırılmaya çalışılmasını ve terör varlığını son vermek oyunu bozmak için harekata karar verdi bu bir zorunluluktu ;
Bu nedenle SURİYENİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNE SAYGIMIZ belirtilerek 20 OCAK 2018 günü saat 17.00 de harekat hava kuvvetlerimizin bombardımanı ve topçumuzun çok namlulu roket ve obüslerle bölgeyi yumuşatmasının ardından 21 Ocak günü kara unsurlarımız bölgeyi temizlik harekatı başarılı bir şekilde devam ediyor;
Bölge aktörlerinden Rusya Esad yönetimi ile 49 yıllığına deniz ve hava üssü anlaşması imzaladığı için en azından amaçları gerçekleşinceye kadar kısa vadeli de olsa Esat iktidarını destekliyor ve kesinlikle Suriye'den ayrılmayı düşünmüyor ;
ABD nin bölgede varlığını sürdürmesi ardından İRAN’a yönelik bir karışıklığı yaratmak ardından müdahale etmek için planlar yaptığı biliniyor bir diğer düşünülmesi gereken husus ise Fırat’ın doğusu Rusya ve Suriye için önem taşıdığından Fırat’ın batısında kök salmak isteyen ABD ve onun taşoronu YPG ile gizli bir ittifak göz ardı edilmemelidir çünki bugüne kadar hep bunun gerçekleştirilmesine çalışıldı ;
AFRİN harekatı için Rus kontrolündeki Tel Rıfat’dan geçmek gerekiyordu AFRİN’de ise ABD nin açık destek verdiği PKK ve YPG unsurlarını feda etmiyeceği gerçeği vardı BUNA RAĞMEN HAREKAT NASIL GERÇEKLEŞTİ ? Büyük ihtimalle sınırlarımızda ki oluşumun ülkemize ileride onanması mümkün olmayan yaralar açacağı dikkate alınarak aldığımız harekat kararlılığı bu ülkelerin geri adım atmasına neden oldu ya da Allah korusun Türkiye’nin başaramıyacağı ihtimalini göz önüne aldılar
Tüm aktörler İŞİD’i bahane ediyorlar ancak bölgede İŞİD bitirildi dağılan örgütün bir kısım elemanı ise YPG ile birleşti bundan çıkarılacak sonuç ise gayet açıktır bunu bilmek için statejist olmaya gerek yok;
ABD.nin esas hedefi düşman olarak gördüğü ve petrol yataklarının iştahını kabarttığı İRAN, İran’ında Suriye üzerinde etkisi büyük bunu kırarak hedefine ulaşmayı ve dolaylı olarak da Rusya’nın etkisini yok etmeyi amaçlıyor ve amacına ulaşmanın yolunun TÜRK-İRAN-RUSYA bütünleşmesi ve ASTANA sürecinin sekteye uğraması şart olarak görülüyor ve ABD kesinlikle Fırat’ın doğusundaki YPG yapılanması için yeni senaryolar üretecektir
Yıllardır başımıza bela olan emperyalist uşağı PKK nın PYD ile 30 bin kişilik bir güç oluşturması tehlikenin boyutunu ortaya koymaktadır Bu hainlerin gücünün kırılması yok edilmesi TÜRKİYE için hayati öneme haizdir NATO harekatı desteklemektedir Dünyadan harekatımızla ilgili olumsuz değerlendirmeler gelmemiş hatta önyargı ülkelerin açıklamalarında haklılığımız teyit edilmiştir; ama yine de FIRAT KALKANI harekatını dünya’ya iyi anlatmak desteklerini almak büyük önem taşıyor. SONUÇ OLARAK Ülkemizin zorunluluktan doğan ve ZEYTİN DALI harekatı olarak adlandırılan harekatta KINASALAR DA KINA YAKSALAR DA ülkemiz geleceğini ve huzurunu düşünerek sonuç alınıncaya kadar devam edeceğiz;
Harekata katılan Silah arkadaşlarımız,meslekdaşlarımız,evlatlarımız ve emeği geçen kahramanlarımızın yanlarındayız Allah güç ve kuvvet versin onları korusun Gazaları mubarek olsun.
DÜNYADA TÜRK ASKERİNDEN BAŞKA BÖYLE DÜĞÜNE GİDER GİBİ SAVAŞMAYA GİDEN BAŞKA ULUS VARMIDIR ?
BOMBACI KÜÇÜK ZABİT (ASSUBAY)
ALİ REŞAT ÇAVUŞ KİMDİR?
Ali Reşat, Yüzbaşı Ali Bey’in oğluydu. Babası Makedonya alayındaydı; Balkan dağlarında eşkıya avıyla görevliydi.
Bir çatışma anında Kumanova’da düşman kurşunuyla şehit düştü.
Tarihimizin son büyük dramı sayılan Balkan Savaşı’nda bir Sırp çetesinin saldırısında annesini ve
kardeşlerini de yitirdi.
Yeryüzü coğrafyasında tek başına kaldı ve sığınabileceği gidebileceği biricik yer ‘baba ocağı’ askeriye idi
Asker babası ve bütün ailesi şehit düşen Türkoğlu el üstünde tutuldu. Karnı doyuruldu,
sırtı giydirildi ve kalabileceği ata sıcaklığında yurt buldu.
Ali Reşat’ın barındığı birlik 1915’de Çanakkale’de görevlendirildi.
Gözü pek delikanlı yaşı tutmamasına karşılık, bir er gibi muharebelere girdi, düşman hatlarına
gizlice sızıp gözcülük yaptı.
Her görev dönüşünde İngiliz Ordusu’ndan silâh ya da teçhizat getirdi.
Hücumlarda en önde saldırdı, arkasından gelenlere cesaret verdi.
Gece keşif vazifelerinde düşman siperlerine hayalet gibi sızdı, el bombasıyla düşman
cephaneliklerini berhava etti.
İki kez ağır şekilde yaralandı. Bacakları kalbura döndü, sol akciğeri parçalandı.
Ama hemen kendini toparladı
Ve iyileşme sürecinde bile askeri kampta kaldı. Birliğini yalnız bırakmadı.
İyileşme sonucunda çıktığı ilk keşif görevinden Browning marka tabanca ve İngiliz dürbünüyle döndü.
Ali Reşat’ın ölümü tiye alan cesareti, liderlik özelliği ve başarılı sicili, İstanbul’daki Harbiye Nezaretini ve
Osmanlı Orduları Başkomutan Vekili Enver Paşa’nın da dikkatini çekti. Paşa’nın cephe teftişinde
huzuruna çıkıp elinden aldığı Küçük Zabıt(Assubay) çavuş rütbesiyle ödüllendirildi.
Gönüllü bombacı Ali Reşat Çavuş’un hikâyesi, Alman savaş muhabiri, yazar Karl Vollmoeller’in
yazı ve fotoğraflarıyla tarih kayıtlarına geçti.
Berliener Illüstrirte Zeitung isimli haftalık haber dergisinin 22 Ağustos 1915 tarihli nüshasında,
Osmanlı Ordusu’nun en genç kahraman küçük zabıt (Assubay) çavuş'unun resimli haberi yer aldı.
ÖMER KESKİN E.Hv.Asb.
15 Temmuz sonrası ile hızlı bir döneme girildi DEGİŞİMDE, büyük adımlar atılıyor.
Silahlı Kuvvetlerin her türlü noktasında bu değişimi basın ve birçok değişik kanallardan izliyoruz. Değişimde en önemli unsurun İNSAN olduğu noktasında Subay,Assubayların değişimdeki yeri tartışılırken biz ASSUBAYLAR ne yapabiliriz.?
Türk Silahlı Kuvvetleri baştan aşağı değişiyor. Değişime yönelik taslak çalışmaları başlamış. Hedef yıl olarak ise 2033 belirlenmiş. Yani bu tarihte "yeni TSK" oluşturulmuş olacak.
Kapsamlı çalışma, başta ordu yapılanmaları olmak üzere personelle ilgili planlamalara kadar pek çok boyut içeriyonmuş. 2033 planı, ordu yapılarında değişiklik getirecek. 1.,2., 3. ve Ege Ordu Komutanlıkları yeniden yapılandırılacak. Suriye sınırından da sorumlu olan 2. Ordu Komutanlığı'nın sınır ötesi operasyonel geliştirilmesi amaçlanıyormuş.
Yapılanmanın en önemli ayaklarından birisini ise yeni Personel Kanunu oluşturuyor.
Önümüzdeki aylarda yürürlüğe girmesi öngörülen kanunla, TSK'daki terfi ve atama zinciri değişerek Kaynaklar, sözkonusu kanununun önümüzdeki aylarda çıkabileceğini belirttiliyor. Yeni Personel Kanunu ile TSK'daki terfi ve atamalar değişecek. General ve amirallerin 4 yıl olan rütbe bekleme süreleri 3'e, 5 yıl olan albay bekleme süresi de 4 yıla indirilecek..
Yeni bir dönemde ilk adımları atılan MS Üniversitesinde Ana unsur SUBAY ve ASSUBAY ‘ların eğitimdeki tartışılan durumları.
Daha kurulma aşamasında bu konuda birkaç arkadaşımız ile konunun bu noktada önemli bir hatanın yapıldıgı Assubayların dört yıllık egitimlerinin neden iki yıllık olarak uygulanacağı noktasında bazı yetkililere ulaşsak da sayın bakana yazılarımız dışında direkt ulaşma şansını bulamadık
.Bu konunun Sayın Temad Başkanının kapsamlı bir raporla ilgili noktalara ulaşmasının sesimizin duyurulması,haklı taleplerimizin iletilmesi noktasında önem arzetmekdedir ve bu konuda bazı girişimlerin olduğunu memnuniyetle izlemekteyiz
Her ne kadar öncelik 9/2 ve Tazminatlar olsa da assubay kaynağının fakülte mezunlarından olması sınıfımızın geleceği acısından önemlidir.
Külfette ve nimette Adalet arıyorsak ve İNSAN unsuru TSK ‘nın temel unsuru ise o zaman bu değişimde pozatif yer almamız adına neler yapılabilir ?
MS. Üniversite geçen yıl daha kurulma aşamasında iken; birkaç arkadaşımız ile bu konunun kanunlaşmasında önemli bir hatanın yapıldıgını tespit ettik.
Daha önce emekliassubaylar.org sitesindeki çözüm önerileri,makaleler ve yapılan mail kampanyalarında assubayların mutlaka fakülte mezunu olmasının nedenlerini açıklamıştık ancak bu önerilerin dikkate alınmadığı ve iki yıllık MYO mezunları ile yetinilip aradaki boşluğun kıt'a içi kurslarla tamamlanmaya çalışılması çözüm değil çözümsüzlüktür;
Çağımız bilgi çağıdır,teknoloji çağıdır ayrıca askerliklerini er olarak yapan fakülte mezunlarına komuta eden assubayların mutlak fakülte düzeyinde eğitim görmeleri şarttır kaldı ki imzalanan Blongo sürecinde bu Türkiye tarafından taahhüt edilmiş ancak önyargılılar kasten çeviri de buna değinmemiştir bizi temsil etsin diye seçtiğimiz maddi ve manevi destek verdiğimiz eski TEMAD yönetimi TSK yeniden yapılandığı bu döneme müdahil olamamış hatta konuyu alay edercesine ötelemiş ve yandaş yazarlar konuya hiç değinmemiştir.
Bu konu bu toplumun tüm mali, mesleki, hukuki, sosyal ve insani tüm meselelerinde en temel ve tek sorun olarak hala önümüzde durmakta olup;
Sayın Temad Genel Başkanının kapsamlı bir çözüm raporu hazırlayarak , MS üniversite rektöründen başlayarak tüm sıralı ilgili makamlara bizatihi acil talebi ile taşıması gereklidir.
Bu noktada ; şimdi Sn.Dürgen ve ekibine hertürlü desteği vererek assubayların sorunlarının çözümüne ve hak ettiğimiz saygınlığın kazanılmasına katkı sağlamalıyız.
Geçmiş yıllarda EMEKLİ ASSUBAYLAR.ORG sitesinde defalarca yapılan ve Keser efendinin önce hiç önemsemedigi sonradan kendine mal ettiği imza kampanyası tekrar yapılmalıdır.
Bu konu ile ilgili olan davaya gönül vermiş öneri ve çözüm üretmiş meslekdaşlarımız ve akademisyenerle derhal toplanıp bir çalıştay gurubu oluşturmalıyız.
Hedeflerimizi,akli vizyonumuzu iyi tespit etmeliyiz.
Saygımla.
Atilla ABAYLI