EMEKLİ ASSUBAYLAR

EMEKLİ ASSUBAYLAR

17-ekim-dunya-astsubaylar-gunu

Değerli Okurlarımız, Meslektaşlarımız;

17 EKİM DÜNYA ASSUBAYLAR günü kutlamalarına destek amacıyla TEMAD Genel Başkanlığı öncülüğünde ve koordinesinde FACEBOOK'ta kurulan grup yönetimi tarafından Site Yönetimimize gönderilen açıklama aşağıdadır; Site yönetimi  olarak hertürlü desteğe hazırız; Lütfen kişisel desteklerinizi esirgemeyiniz.Sevgi ve saygılarımızla 

17-Ekim-Kapak

TEMAD’a akan dereleriz” sloganıyla bütünleşmiş olan ve bizler, yani assubaylar tarafından kurulmuş olan www.emekliassubaylar.org’un güzide takipçileri, meslektaşlarımız...

Üç aydır değil, bir yıldır değil, beş yıldır değil, on yıldır değil onlarca yıldır camiamızın hizmetinde olan, bu uğurda; emek harcayan, alın teri döken siz meslektaşlarımıza selam ediyoruz.

Yıllardır, As(t)subay özlük hakları için nasıl bir çaba içinde olduğunuzu, ne kadar etkili yol ve yöntemler geliştirdiğinizi ve uyguladığınızı çok yakından takip ediyoruz.

Bizler, emeklisi ve çalışanıyla Türk Silahlı Kuvvetlerimizin diğer bütün unsurlarıyla birlikte temel taşları olan astsubay/assubaylarıyız.

www.emekliassubaylar.org sitesi olarak sizlerin de sürekli olarak vurguladığınız üzere; "bizler hakkımız olandan ne bir eksik ne bir fazla bir şey istemiyoruz.” Bizler, özellikle son 20-30 yıl içinde bizden alınanları geri istiyoruz. Bu isteklerimiz, ana başlıklar halinde olsun, tek tek konuların içine girerek olsun binlerce kez hem siteniz hem de diğer yayın kuruluşlarımız vasıtasıyla kamuoyuna ve ilgililere duyurulmuştur.

TEMAD Genel Başkanlığı Yönetim Kurulunun 19 Mart 2012 tarihinde almış oduğu kararla Bu yıl ilk kez kutlanması kararlaştırlan 17 EKİM DÜNYA ASTSUBAYLAR GÜNÜ kutlama çalışmalarına katkı ve destek sunmak amacıyla kurulan “17 EKİM DÜNYA ASTSUBAYLAR GÜNÜ” isimli FACEBOOK grubumuza destek olmanızı bekliyoruz.

Amaç birliği içinde olan, olması gereken tüm sızıntıların, derelerin, yollarındaki tüm engellerin kaldırılarak daha güçlü bir şekilde TEMAD’a yönlendirilmesinin, isteklerimizin gerçekleşmesini kolaylaştıracak adımlar olduğunu düşünüyor, saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz.

SESİMİZİ DÜNYA DUYACAK...

 

17 EKİM DÜNYA ASTSUBAYLAR GÜNÜ
FACEBOOK GRUP YÖNETİMİ

aihm-karari

Saygıdeğer Meslektaşlarımız,

Bu sitede yıllardır önyargılar sonucu oluşan haksızlıklarımızın giderilmesinin mücadelesini veriyoruz.

Yürekli bir meslektaşımızın AİHM açtığı dava sonucunda mahkeme "şahsi hürriyet ancak hakim kararı ile kısıtlanır" hükmünü vererek TÜRKİYE'yi tazminata mahkum etmişti. Bizde sürekli olarak, bu cezaya tabi olan arkadaşlarımıza haksızlıklara sessiz kalmamalarını, ceza verildiği zaman bir dilekçe ile "AİHM kararına göre" cezanın yok sayılmasını talep etmelerini, ret yanıtı almaları halinde ise 'örnek karar olduğu için' hiç bir mahkemeye başvurmadan AİHM dava açmalarını, bu konuda kendilerine yardıma hazır olduğumuzu belirtmiştik.

İşte, bu konuda süren davalardan biri daha assubay arkadaşımızın lehine sonuçlanmıştır.

Bu cezaya maruz kalan arkadaşlarımızın belirtilen yolu izleyerek dava açmalarını öneriyoruz

Basına intikal eden habere göre TSK'da  görev yaparken 2008 ve 2009 yıllarında üstlerinin emirlerine itaat etmedikleri gerekçesiyle haklarında oda hapsi cezası verilen dört astsubay, bu cezaların bağımsız ve tarafsız bir mahkeme yerine komutanları tarafından verilmiş olmasına karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açtıkları davayı kazandılar.

Necmi Tengilimoğlu, Mehmet Dutuklar, Emrah Çerezci ve Salih Gazi adlı davacılar 2008 ve 2009 yıllarında AİHM'ye yaptıkları başvurularda, haklarındaki oda hapsi cezalarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5'inci ve adil yargılanmayla ilgili 6'ıncı maddelerine aykırı olduğu tezini işlemişlerdi.

Davayı esastan gören AİHM, Türk hükümetinin, davacıların iç hukuk yollarını tüketmedikleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin askeri disiplin prosedürüne uygulanamayacağı ve AİHM'ye başvuru için altı aylık süreyi aştıkları tezlerinin tamamını geri çevirdi.

TÜRKİYE 17 BİN 500 EURO CEZA ÖDEYECEK

Mahkeme, Türk yargı sisteminde TSK'da hapis hükmü içeren disiplin cezalarının adli bir makam tarafından veya bu makamın kontrolü altında verilmiyor olmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili maddesine aykırı olduğu sonucuna vardı.

AİHM, daha önce de 2007 yılında benzer bir karara imza atmış ve sadece emir komuta zinciri çerçevesinde oda hapsi içeren disiplin cezası verilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğuna hükmetmişti.

Karar gereği Türk hükümeti davacılara toplam 17 bin 500 Euro manevi tazminat ödeyecek.

Adalet ve huzur dolu günler dileği ile sevgi ve saygılar sunuyoruz  

SİTE YÖNETİMİ

Balcicek-ilter

İNSAN bekliyor tabii...

"Gündeme aldık, şu kadar zamanda sorunların hepsini halledeceğiz..."

Demelerini... Bir sır vereyim mi?

"Yalan söylüyorlar, sizi yanıltıyorlar, bu girişim TSK'yı yıpratma girişimidir!" gibi çıkışlar bile bekliyordum...

Dün telefonum çalınca...

Arayan Genelkurmay İletişim Daire Başkanı olunca...

Telefonun diğer ucunda bir tuğgeneral varsa... Bekliyor da bekliyor insan...

Üstelik paniğe de kapıldım...

Daha o kadar muktedir değilim astsubayların sorunlarına... ne yazdılarsa onları okuyorum, cevap yazıyorum, karşılıklı konuşuyoruz. Dün bir bugün iki durumu yani... Hani tuğgeneral sınava çekse, ya kalırım, ya paçayı zor kurtarırım...

Öyleydi halim... Ya zor sorarsa?

Beklediğim gibi olmadı...

İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Baki Kavun, "Umur Talu'yu sansürlemedik" demek için aramış... TSK birliklerinin karargâhlarında, askeri personelin kullandığı dahili ağda hiçbir köşe yazarı yer almıyormuş.

"Tarih vereyim" dedi.

"Temmuz 2011'den itibaren hiçbir köşe yazarına link vermiyoruz... "

Neden? Densiz bir soru mu? Densiz kaçtı herhalde, çünkü uzunca bir sessizlik oldu...

"Vermiyoruz" diye devam etti...

Peki 2011 'e kadar niye veriyordunuz, örneğin hangi yazarlara link veriyordunuz? Hem soruyorum, hem "Şansını zorlama Balçiçek, yapma işte!" diyorum içimden...

Yanıt kısa ve netti: "Öyle uygun görüldü!"

Peki...

Baki Bey'in aktardığına göre eğer kimseye link verilmiyorsa engellenmesi de mümkün değilmiş. İsteyen örneğin Habertürk'ün sayfalarından istediği yazara ulaşabilirmiş. "Ona engel var mı peki?" diye mırıldandım, yokmuş!

Yüzlerce astsubay niye erişemedi bilmiyorlarmış. Orası muamma!

Olsun! Ben bir problemi daha çözmenin huzuruyla(!!) telefonu kapatmaya hazırlanırken, "Bir nokta daha var!" dedi ve devam etti: "Ankara'daki şehit törenlerinin hepsi Kocatepe Camii'nde gerçekleşir. Sadece aile isterse başka yerde yapılır. 2007-2012 yılları arasında Ankara'dan 34 şehit verildi. Bu şehitlerden sadece bir onbaşı ve bir sivil memurun cenazeleri farklı camilerden kalktı. Yani bir ayrım söz konusu değil!"

Tabii bu açıklamanın benim yazımla ilgisi yokmuş

*

Tamam... Demek detaylara giriyoruz...

Dümdüz soralım mı? Lafı dolandırmadan. Ne olacak astsubayların hali?

Aralıkta bir görüşme olmuş, Genelkurmay Başkanı gerekli notları aldırmış, gerekli düzenlemelerin yapılması için bütün birimlere gerekli uyarılar yapılmış. Yani sorunlar biliniyormuş...

Aralık-ocak-şubat-mart-nisan-mayıs????

Bu düzenleme için hangi ay uygun görülecek? Ufukta belirlenen bir ay yok astsubay dostlar...

Çünkü bütün sorunlar Genelkurmay'dan kaynaklanmıyormuş... İşin birde Savunma Bakanlığı kısmı varmış... Mış... mış...

Uzun lafın kısası, Genelkurmay İletişim'e göre yazarlarla iletişim kurmakta hiçbir sakınca yokmuş! Astsubaylara ikinci sınıf muamele mümkün değilmiş...

Not 1: Yarın Söz Sende'de bütün sorunları ekrana taşıyacağım.

Not 2: "Komploya alet olmayın, askeri yıpratmayın!" diyen subaylara da söz hakkı vereceğim, vereceğim de nasıl olacak, inanın bu kadarcık köşeyle pek bilemiyorum. Bulacağız bir çözüm artık...

Yağlı kazık fantezili paşa kim?

ASLINDA sorunun yanıtı tam 5 yıl önce verildi. 28 Şubat döneminin İçişleri Bakanı Meral Akşener'i yağlı kazığa oturtmakla tehdit eden isim Korgeneral Çetin Sanver idi... Tam beş yıl önce Sabah Gazetesi'nde yaptığım röportajda Akşener bu ismi açıklamıştı. Daha doğrusu ben bu ismi sormuştum, o da yalanlamamış, "Bana gelen bilgiler bu doğrultuda, bu arkadaşı işaret ediyor!" demişti.

Aynı ifadeyi iki gün önce savcılığa da tekrarladı. Bir İçişleri Bakanı'na, üstelik bir kadına böyle bir tehdit savuran o militer ve maço bakış açısını o gün de anlamam mümkün değildi, bugün de değil.

KAYNAK: HABERTURK

aydinlikta-subay-astsubay-tartismasi--0805121200 m

Aydınlık gazetesi bir süre önce Türk Ordusu’ndaki astsubayların sorunlarını bir dizi olarak yayınlamaya başladı. Aydınlık muhabiri Gökçen Beyaz, Emekli Astsubaylar Güçbirliği Platformu Sözcüsü, E.Per.Kd.Bşçvş Ersen Gürpınar’ın anlattıklarını serinin ilk bölümü olarak 15 Nisan’da yayınladı. Astsubaylar özlük haklarının yetersizliğini, maaş, sosyal tesisler, sağlık gibi konularda yeterli haklara sahip olmadıklarını ve bu konuların düzeltilmesi gerektiğini söylüyordu.

Ancak 19 Nisan tarihinde E. Binbaşı Nuray Müldür bir itiraz mektubu yazdı. Bir subay olarak anlatılanları her nedense üzerine alındı ve astsubayların belirttiği hususlara cevap vermeye çalıştı.

Ardından 26 Nisan tarihinde sözü tekrar astsubaylar aldı ve onlar da E. Binbaşı Nuray Müldür’ün iddialarına cevap verdi.

Bu tartışma süreceğe benziyor. İyi de kim haklı? Tarafsız bir gözle bunu anlamaya çalışalım.

En başta şunu belirtelim, astsubayların özlük haklarını vermek yasamanın görevidir, subayların değil. Subayların suçu değildir bazı hakların verilmemesi. Bu anlamda E. Binbaşı Müldür’ün anlatılanları üzerine alınması yanlıştır. Astsubayların ortaya koyduğu her iddianın yanlış olduğunu ispatlamaya çalışmasını anlamak pek mümkün değil.

FAZLA MESAİ KONUSU

Astsubaylar, ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar, fazla mesai ücreti alamadıklarını söylüyor. Müldür ise subaylarında alamadığını söyleyerek bu yakınmadan subayların suçlandığı anlamını çıkarıyor.

Oysa fazla mesai ücreti hem astsubayların, hem subayların sorunu. Sağlık Bakanlığı personeli bunu alırken TSK personeli alamıyorsa bu eşitsizliktir. Konu astsubayların sorunları olduğu için de özne olarak astsubaylar kullanılmıştır. Bizim anladığımız bu.

İŞLERİ KİM YAPIYOR KONUSU

Astsubaylar, grev yelpazelerinin genişliğine ve buna rağmen hak ettikleri muameleyi görmediklerine vurgu yapmıştı. Müldür ise bunun doğru olmadığını, eğer doğruysa Silivri ve Hasdal’da neden subayların tutuklu olduğunu yazarak cevap vermişti. “Teğmen Mehmet Ali Çelebilere haksızlık olmuyor mu” diye de sormuştu.

Öncelikle şunu belirtelim: Delilleri bir çok yönden tartışmalı olan ve uygulanış biçimiyle vicdanları sızlatan bir yargılama sürecini böyle bir tartışmaya dahil etmek son derece yakışıksız. Ama belirtmek gerek, Silivri ve Hasdal’da yargılananlar komuta kademesidir, astsubaylar ise icra kademesini temsil ederler. Kaldı ki, oradaki yargılamalara her TSK mensubunun, rütbesi ne olursa olsun makul gözle bakması pek olası değildir.

Sorunun özüne gelirsek, evet astsubaylar icra kademesidir. Bu nedenle her yerdediler.

KİM DAHA ÇOK ŞEHİT VERDİ

Ne kadar saçma bir soru! Astsubaylar en çok şehit astsubaylardan derken, Müldür şehit subayların da olduğunu sert bir dille anlatıyordu. Anlamsız bir tartışma.

Astsubayların daha çok şehit vermesi normaldir çünkü sayıları subaylardan kat ve kat fazladır. Bunun tartışması yapılır mı?

Binbaşı şehit olduğunda, astsubay üzülmüyor mu? Ya da aksi durumda Binbaşı ağlamıyor mu?

Oransal bakımdan hangi meslek grubunun fazla şehit verdiğinin bilinmesi ancak istatistiki bir konudur. Hepsi o kadar. Bunu tartışmayı iki gruba da yakıştıramadık.

EŞLER VE ÇOCUKLAR KONUSU

Astsubaylar, eşler ve çocuklar arasında da tıpkı kışladaki gibi rütbe farkları olduğunu söylüyordu. Müldür ise bunun normal olduğunu, hatta bir banka müdürünün eşi ile çalışanlar arasında bile bu ayrımın olduğunu söylüyordu. Şaşırdım.

Nasıl yani? Orduda feodalite ya da Osmanlı aristokrasisi var?

Öncelikle belirtelim, hiçbir bankada böyle bir şey olamaz, olmamalıdır. Bu nasıl bir mantıktır?

Rütbeleri eşler ya da çocuklar taşımaz, taşıyamaz. Subay ve astsubaylar omuz omuza savaşıp şehit olan insanlardır, birbirinden ayrı feodal sınıflar değildir.

Müldür, kreşteki çocuğunun, sırf kendisi subay olduğu için bir astsubay eşi tarafından hırpalandığını da örnek veriyor. Örneğe bakarsanız, Hindistan’dakinden daha beter bir kastlaşma, üstelik kastlar arasında da husumet var. Hal böyle ise ordumuzun düşmana ne ihtiyacı var?

Herkes birbirinin düşmanı gibi davranıyor mu gerçekten?

Bunun doğru olmadığını, genele mal edilemeyeceğini düşünmek istiyorum. Çünkü ben bu orduya güvenmek istiyorum.

Türkiye’de zorunlu askeriliğin en büyük toplumsal kazancı, toplumun bütün fertlerinin eşit olduğu fiili bir dünya yaratmış olmasıdır. Böyle bir dünyada eşler ya da çocuklar çeşitli nedenlerle ayrışmışsa çok yazık.

Bu, orduyu içten kemiren bir hastalığa dönüşmeden giderilmelidir.

LOJMAN VE ORDUEVİ KONUSU

Astsubaylar lojman ve orduevlerinin yetersiz olduğunu söylerken, Müldür buna da cevap vererek durumun subaylar için de aynı olduğunu söyledi.

Lojman dağılım oranı şöyle: subaylar %55, astsubaylar %40, sivil memur ve uzman çavuşlar ise %5. Lojman sayısı genel olarak yetersiz olmakla beraber oranlardaki farkı anlamak için subay-astsubay sayısını bilmek gerekiyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın 21 Kasım 2011’de yayınladığı sayılar şöyle:

Subay: 39.975
Astsubay: 95.824
Sivil Memur/İşçi: 53.424
Uzman Personel toplamı: 201.379

Bu sayılara bakında en büyük haksızlığın Uzman er ve erbaşlara yapıldığını söylemek mümkün. Subaylar 39.975 mevcutla toplam lojmanların %55’ini alırken, astsubaylar bunun iki katından fazla olan 97.825 kişi ile %40’ını alıyor. Uzmanlar ise 201 binden fazla olmasına rağmen%5 bile değiller.

Yani, bu haksızlık. Oranlar sayıya göre yeniden belirlenmelidir. Dışarıda kalan personele de kira yardımı yapılmalıdır ama sözde değil özde… Yani 100 TL kira yardımı yapmak ile yapmamak arasında ne yazık ki bu sorunu çözecek nitelikte bir fark yok.
Orduevleri de aynı şekilde olmalıdır. Başka türlü olmaz. Ya da ayrım bırakılacak, Subay ve Astsubay orduevleri birleştirilecektir ki, bu ayrışma son bulup kaynaşma olabilsin.

Bu yazı dizisinden öğrendiğim bir konu da yükseköğretim olanakları. Sahi astsubaylar, mastır dahi yapsalar 1. Derecenin 4. Kademesine düşemiyorlar mı? Yahu bu ne büyük ayrımcılık! Neden? Kanları kırmızı değil mi? Subaylara sağlanan yüksek lisans ve doktora eğitimi olanaklarının sağlanmaması da garip. O neden? Okumuş astsubay istenmiyor mu?

Daha sorun çok ama bizim yerimiz yok. Bir de bizim uzmanlık alanımız değil.

Ancak buna rağmen bir şeyin farkında vardım ki, astsubayların feryatları gerçekten duyulmalı. Üzerinde çalışılmalı ve düzeltilmeli.

Subay-astsubay ayrımı konusunda ise hayal kırıklığına uğradım. Bizim ordumuzun yek vücut ve demirden bir yumruk olmasını, mensuplarının öz kardeşler olmasını engelleyen bütün ayrımlar ortadan kaldırılmalıdır. Hiyerarşi olmak zorundadır ama anlatılanlar hiyerarşi değil, apaçık feodal ayrılıklardır.

Maaş, OYAK, hastaneler gibi konular bu ayrışma ortadan kaldırıldıkça çok daha kolay çözülecektir.

Ey yetkililer, duyun bu insanların sesini. Bizim güvenecek başka ordumuz yok.

E. Binbaşı Nuray Müldür’ün bakış açısının sadece kendini bağladığını, subayların geneline mal edilemeyeceğini düşünüyorum. Daha doğrusu öyle olduğunu umuyorum. Eğer değilse düşmana ne hacet!

Son söz: Ordu milletindir. Ordu mensupları da milletin birer parçası. Bunu hiç kimse unutmamalıdır.

Mehmet Yiğittürk
Odatv.com

faruk-celik

Çelik:"Astsubayların 1.derece 4.kademeyi alabilmesi için Başbakan talimat verdi"

TRT Haber’de yayınlanan ve TRT Haber Genel Yayın Yönetmeni Ali Ahmet Böken’in sunduğu ‘Neler Oluyor?’ programının bu haftaki konuğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’ti.

Bakan Faruk Çelik gündemdeki soruları cevapladı.

Faruk Çelik, "Astsubayların 1.derece 4. kademeye kadar yükselebilmesi için Başbakan talimat verdi." diye konuştu.

http://www.ensonhaber.com/astsubaylara-yukselme-mujdesi-2012-05-08.html

KAYNAK: TRT

utalu-gnkur

06 Mayıs 2012 Pazar, 14:00:46

Siz bana (veya başkasına) yasak koyunca, kelimeler kaybolmaz.

Daha ötesi, kelimeler kaybolsa, misal, kalbim yok olmaz.

Fakat esas önemlisi şu:

Siz ezdiniz, baskı yaptınız, yasak koydunuz, azarladınız, cezalandırdınız, korkuttunuz, tehdit ettiniz, parmak salladınız diye…

Hakikatler kaybolmaz.

Hak talebi kaybolmaz.

İnsanın insana ihtiyacı; insanın insanlığa ihtiyacı, insanın kendi sesine, kendi nefesine…

İnsanın özgürlüğe, insan yerine konmaya ihtiyacı kaybolmaz.

O yüzden…

Siz…

Parmak sallayan adamlar…

İster lacili hükümet konaklarından…

İster hakili kurmay katlarından…

İster kudretinize, servetinize yaslanarak…

İster hiddetinize, şiddetinize abanarak…

Parmak sallayan adamlar...

Kimsenin haklı, hakiki ya da farklı sesini susturamazsınız.

Çünkü tarih hep boyun eğerek, itaat ederek, susarak değil…

Konuşarak, mücadele ederek, inat ederek, itiraz ederek, başka türlü yazarak da yazılır!

***

Başkasına parmak sallayan, parmak ne kelime, sopa sallayan, sopa ne ki, tankı, topu, martı, eylülü, şubatı, nisanı sallayan “ordumuz”u alkışlayıp şimdi darbesizlikten hayal kırıklığına uğramış gazeteciye ve bir garip hukukçuya parmak sallanmasına dahi tahammül edemiyorum.

Kiminin, yüksek komuta başkasını ezerken, azarlarken, sıraya dizerken sessizliğini veya alkışını, ülkenin bir kısım insanından adeta nefret edişini hep tiksinerek hatırlasam da…

El altına 600 bin kişilik orduyu, el altına koskoca devlet -hükümet imkânı almış Büyük Parmaklar’ın, bir kibirle onları da böcekleştirip ezmesine tahammül edemiyorum.

Çünkü, güç bozar!

Güç kendini kirlettiği gibi; ağzına pelesenk ederken, özgürlük, hak, hakikat, demokrasi, insanlık gibi evrensel, ortak idealleri de bozar.

***

TSK’nın yüzde 80’inden fazlasını oluşturan astsubay, uzman ve sivil memurların; sadece özlük hakkı meselesini değil, esas insan hakları meselesini yıllardır anlayıp yazmaya çalıştım.

7 yılda elimde biriken, bilgi, belge ve daha önemlisi, çoluk çocuk duygu, tepki, öfke dolu, hakiki, sahici mektuplara, mesajlara, seslere bakıyorum bir…

Bir de, Genelkurmay’ın emekli derneği TEMAD’ı da kendisinden özerkleşti diye tehdit eden açıklamasına bakıyorum…

Çok açık yazıyorum buraya…

Ya emeklileri ve aileleriyle de birlikte, on binlerce sivil memur, uzman erbaş, uzman jandarma, hatta subay…

Bir haftada internet üstünde 150 bin kişilik bir sesle Bu Kadarına PES Diyen on binlerce Astsubay yalan söylüyor…

Ya da bir avuç Kastsubay yalan söylüyor!

***

Genelkurmay’ın inkâr etmekle kalmayıp şimdilik kankası hükümeti de arkasına alarak azarlaması hakikati değiştirmez.

Kimseyi de susturamaz.

Ama Genelkurmay ve hükümet bir de şu sese kulak versin.

Eş durumundan memleketim Bergama’ya tabutu gelen 23 yaşındaki, 9 aylık bebek babası Astsubay Yıldırım Akbulut’un babası ile dayısına:

Vatan sağolsun. Bu akan kanın artık durdurulması gerekir. Bizim yüreğimiz yandı, başkasının yanmasın. 30-40 yıldır kan akıyor. Kaç kişi ağladı. Artık yeter. Madem ki akıllı insanlarız, büyüklerimiz bu soruna mutlaka çözüm bulmalı.

Bir tabut Bergama’ya, bir tabut Şemdinli’ye giderken; aynı gün, Genelkurmay sadece asker hakkını değil, insan hakkını talep edenleri azarlıyor.

Ölünce şehit diye kutsayıp hayatta iken hakkını, haysiyetini ezdikleri tabutları, mezarları da azarlıyor!

***

Bu bir sistem.

Tersaneden dershaneye; ordudan plazaya; şantiyeden rantiyeye.

Ceylanpınar’da minik sütkızları katleden arsızlıktan; taammüden cinayetle botsuz, sigortasız, taşeron kölesi TEDAŞ işçilerini gölet buzuna yollayıp dondurarak boğan yüzsüz aymazlığa!

Parmak Sallayan Adamlar bunlardan utansın azıcık!

İşte o yüzden…

Nasıl bütün çocuklar biraz sütkardeş ise…

Bütün ruhu yaralanan, umutları gömülenler; bütün ezilenler, kanı emilenler de, birbirlerinin kanına girseler dahi; hangi inanç, kimlik ve görüşte olurlarsa olsun, biraz kankardeştir!

 

Not: Sansür şuydu: Genelkurmay, on binlerce askerin kullandığı “Dahili internet sistemi”nde yazılarıma erişimi yasakladı; bazı birliklerde de Habertürk’ün girişi engelleniyor, ama o zaman, almayan da alıyor! Aferin size. Çok stratejik bir şey olmuş!

Fakat neden sonra, neredeyse 24 saat sonra, binlerce tepkiden sonra, “Genelkurmay’dan Habertürk’e açıklama: Erişimi engellemek aklımızın ucundan geçmez!

Erişimi engellenen onca asker hayal görmüş ya da bir tıklamayı becerememiş olmalıydı!

 

BİR NOT DA BİZDEN

Adalet, eşitlik ve insan onuruna saygısından tüm ezilenler gibi biz assubaylara da destek ve umut veren; Haksızlıklara sessiz kalmanın haksızlık kadar suç olduğunun bilincini aşılayan cesur yürek Sn.Talu senin yazılarının eşimini engellemeye çalışsınlar yazıların evimizin duvarında gönlümüzün en mutena yerinde sen bizlerin kalbinde abideleşen cesur yüreksin iyi ki varsın seni seviyoruz .

E.ASB.GÜÇBİRLİĞİ PLATFORMU ÜYELERİ

ergun-babahan

Omuza omuza şehit düşseler bile cenazede eşitlik yok. Subayınki Kızılay’daki Kocatepe Camii’nden, astsubayınki Ulus’taki Hacı Bayram Camii’nden kaldırılıyor.

Ölümde bile kast anlayışı yıkılmıyor yani...

Bununla da kalmıyor aslında, subay ölünce cenaze töreninde yüksek rütbeli bir cemaat görüyorsunuz, erlerin şehit törenlerinde cami avlularını astsubaylarla doldurma yolunu seçiyorlar.

Amerika’daki siyah-beyaz ayırımını hatırlatan bir uygulama hakim Silahlı Kuvvetler’de. Otobüsü ayrı, lojmanı ayrı, yemekhanesi ayrı (herhalde yemek kalitesi de ayrıdır)...

Astsubaylara, Alabama öncesi siyah muamelesi yapıyor Silahlı Kuvvetler. 1955 yılında Alabama’da siyahların beyazlarla aynı otobüse binmesi veya kendilerine ayrılan bölüm dışına oturmaları yasaktı.

Rosa Park bu uygulamaya isyan etti ve siyahların tarihini değiştirecek bir dönemi başlattı.

Genelkurmay’ın subay-astsubay ayrımı açıkçası bu uygulamanın birebir kopyası. Herhalde bir benzeri Hindistan’daki kast sisteminde vardır.

Genelkurmay’a göre, bir astsubay oğlunun subay kızıyla evlenmesi caiz midir merak ediyorum açıkçası.

Dünya değişiyor, demokratik talepler değişiyor. Genelkurmay eskiden irticai faaliyetlerden tahrik oluyordu, şimdi de kurum içi eşitlik taleplerinden tahrik oluyor ve bunu yaparken de kendisini sıkıntılı konumlara sokuyor.

Mesela ilk günden beri bu davanın takipçisi olan Umur Talu’nun yazılarına sansür uyguluyor.

Boşuna gayret...

Bir yerde adaletsizlik ve eşitsizlik varsa, bu durumun düzeltilmesi talep ve mücadelesi de olacaktır. Öyle bildiri yayınlayıp insanları susturma dönemi geçti.

Bir daha hatırlatayım dedim.

(Daha zorunlu hizmeti tamamlamadan ordudan ayrılan subay ve astsubayların mücadelesi var, onu da hafta içinde yazacağım.)

KAYNAK:http://stargazete.com/yazar/ergun-babahan/politika/adalet-talebinden-tahrik-olan-bir-ordu-astsubaylar-direnin/yazi-564832
inciKAYAR

Sevgili okurlarım içinizden biri olarak sizin mesajlarınızı gözlerim dolarak okudum. Bu asla bir başkaldırı değil hepimizin yaşadığı ama dile, kaleme alınamayan masumane iç yaralarımızın artık dışa vurumlarıdır. Bu kadar güzel bir ülkede hizmet etmek bir lütuftur ve ayrıcalıktır. Hele ki bu vatanı korumak gibi kutsal görevi icra etmemizin gururunu hiçbir durumda yaşayamayız. Bizim istediğimiz adaletsizliğin önüne geçilmesi, görevdeki hiyerarşinin abartılarak uygulanmaması, ailelerimize uygulanmamasıdır.

Evet abilerim, bu güzel ülkemizde adil yaşama hakkını öncelik alan Sayın Başkomutanımız ve Sayın Başbakanımıza saygımız daim sonsuzdur. Mazlumun yanında olan ve her haksızlığın üzerine giden ülke yönetenlerimizin yolundayız ve önceleri sessiz olan çığlığımızın onların o güzel kalplerinin gözlerinde çok güzel yerimiz olacağına inanıyorum.

Adaletten yana olan taleplere yönelik çalışmaların en kısa sürede olacağına inancım tamdır.

Şiirim herkese armağan olsun

Aslolan vatandı bayraktı yolumda duran
Sarmalayan tabutumu al bayraktı gönlümde yatan
Susadığımda mataramdan içtiğim suydu vatanıma aşkım
Nazlı nazlı yatıyorken sen yataklarda, Sallanarak ölü kaldık biz bataklarda.
Bacağımla alay etme pek topal diye, Bir sorsana o topallık bana nereden hediye ?
Sen dans ederken her gece gündüz,
Biz ötede dağ başlarında ıssız bataklıklarda sırtımızda ağır yükle eziliyor, üşüyorduk
Yaylaları geçtik, karlı dağları aştık; Kar altında kanlar döktük, canlar yıprattık
Aç yaşadık, susuz kaldık, taşlarda yattık.
Sen ne giysem bugün ne sürünsem, ne yesem derken ben
Aylarca postalın içinde ayağım yara olasıya dağ tepedeydim.
Anam, babam, karım, kızım, eziliyorken
Dağlar kadar yük altında… gel, cevap ver, sen
Kalbur oldu süngülerle çelik bağrımız,
Bu amansız boğuşmada öldü yarımız,
Onun için topal kaldı böyle bacağım,
Onun için tütmez oldu artık ocağım.

Yine de isyan etmiyorum asla haddimi aşmıyorum
Vatanıma canım feda
Nasıl ki Atalarımız şehit olmuş bu yolda
Yine gideriz yine koşarız
Tek isteğimiz anlaşılmak
Sesimizi duyun yaşadıklarımızı hissedin

Sevgi ve Saygılarımla, Esen Kalın.

 

Yazar Sayın İnci Kayar'ın site yönetimimize ilettiği konu başlığı :

Assubayların Haklı Feryadı konulu yazıma istinaden yazdığım yazıdır‏.

  • http://www.habername.com/yazi-inci-kayar-albayragim-ve-vatanim-onceligimdir-8282.htm
  • Email ve Msn: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
  • http://incikayar.blogspot.com/
  • https://twitter.com/#!/NciKayar
  • https://www.facebook.com/1.2sp5
gnkurmay-basin-aciklamasi

TARIH   : 04 Mayıs 2012
SAAT    : 11:15
NO        : BA - 02 / 12

1.Bazı basın ve yayın organlarında, muvazzaf ve emekli astsubayların özlük hakları hakkında doğru olmayan haber ve yorumlar yer almaktadır.

2.Dünyanın diğer ordularında olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetleri de; statü, görev ve sorumlulukları mevzuat ile belirlenmiş, personelin hiyerarşik bir emir komuta yapısı içerisinde görev yaptığı, büyük bir kurumdur. Statü hukukuna dayalı görev bölümü; subay, astsubay, sivil memur, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli er, erbaş ve er şeklinde oluşturulmuş, buna uygun olarak sorumluluk ve yetkiler paylaştırılmıştır. Bu statülerden birine talep, aranan kriterlere bağlı olarak kişilerin kendi tercihidir.

Benzer yapılar resmî veya özel diğer kurum ve kuruluşlarda da mevcuttur. Bu açıdan; birbiri ile kıyaslanamayacak statü, görev ve sorumlulukları nedeniyle personelin sahip olduğu bazı hak ve yetkilerin eşitsizlik veya adaletsizlik olarak nitelendirilmesi asker ve sivil kurum ve kuruluşların doğasına aykırıdır.

3.Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük haklarına yönelik iyileştirmeler; yüce devletimizin sağladığı imkânlar, ülkemizin şartları ve askerlik mesleğinin kuralları dikkate alınarak, bir sistem bütünlüğü içinde incelenmekte; Genelkurmay Başkanlığı yetkisindeki düzenlemeler hayata geçirilmekte, diğer konular ilgili makamlara teklif edilmektedir.

4.Bu arada, Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği üyelerinin de bazı medya organlarında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok önemli bir gücünü teşkil eden astsubaylarımız hakkında gerçeklere dayanmayan açıklamalar yaparak, kamuoyunu yanlış bilgilendirdiği ve derneğin kuruluş amaç ve çalışma alanının tamamen dışında, muvazzaf personelimizi tahrik etmeye yönelik girişimlerde bulunduğu esefle izlenmektedir.

5.Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için; Türk Silahlı Kuvvetlerinin ayrılmaz bir parçası olan astsubaylarımızın özlük hakları, eğitim olanakları, sosyal hakları ve sahip oldukları yetkiler konusunda bugüne kadar yapılan çalışmalar aşağıda özetlenmiştir.

  • Terörle mücadelede aynı görevi yapan personele ödenen tazminatlar, statü ayrımı yapılmadan eşit miktarda artırılmıştır.
  • Mahrumiyet bölgeleri ile patlayıcı madde imhası gibi riskli ve özellikli görevlerde çalışan personele, statü ayrımı yapılmaksızın tazminat verilmiştir.
  • Subaylara benzer esaslarla yüksek lisans kıdemi alma hakkı verilmiştir.
  • Yurt dışı daimi ve geçici görev kadroları ile yurt içi ve yurt dışı lisan kurslarının kontenjanı artırılmıştır. (Yurt dışı sürekli görev kontenjanı 57’den 111’e çıkarılmıştır.)
  • Sicil verme yetkileri artırılmıştır.
  • Subaylara verilen üst düzey karargâh eğitimine benzer şekilde, yılda 128 astsubayımıza Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi ve bu eğitimi bitirenlere bir yıl kıdem verilmeye başlanmıştır.
  • Astsubaylıktan subaylığa geçişte % 15 olan kontenjan, 2012 yılından itibaren % 25’e çıkarılmıştır.

6.Bunun yanı sıra, yetkili makamlara teklif edilenlerden önemli olanlar aşağıda özetlenmiştir.

  • Astsubayların 1’nci derecenin 4’üncü kademesine kadar yükselmesinin sağlanması,
  • Yarbay ve daha üst rütbeli subaylara verilen görev tazminatının, birinci dereceye yükselmiş görevdeki ve emekli astsubaylara da verilebilmesi (Aylık yaklaşık 385 TL),
  • Hâlen, MİT ve Emniyet Hizmetleri sınıfından emekli olan personele verilen 100 TL ilave ödemenin emekli astsubaylara da verilmesi,
  • Mecburi hizmet süresinin 15 yıldan 10 yıla düşürülmesi,
  • Astsubaylara verilebilenler de dâhil olmak üzere tüm oda ve göz hapsi cezalarının kaldırılması,
  • Sicil veren astsubayların maiyetindeki personele disiplin cezası verebilmesi.

7.Sonuç olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri; birbirlerine gönül bağıyla kenetlenmiş fedakâr ve kahraman mensuplarının moral ve motivasyonunu en üst düzeyde tutmak maksadıyla, devletimizin sağladığı imkânları kullanmak suretiyle, ihtiyaç duyulan ve yetkisi dâhilindeki düzenlemeleri titizlikle yapmaya devam edecektir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

KAYNAK: http://www.tsk.tr/3_basin_yayin_faaliyetleri/3_1_basin_aciklamalari/2012/ba_02.htm

AYDINLIK-26NisanManset
"Üvey evlat değil ordunun belkemiğiyiz" başlıklı röportajımızda emekli ve muvazzaf astsubayların uğradıkları haksızlıkları anlatan Emekli Astsubaylar Gücbirlİği Platformu Sözcüsü Ersen Gürpınar meslektaşlarının taleplerini sıraladı. Gürpınar, subaylardan gelen eleştrileride yanıtladı.
Dünyanın en güçlü ordusu silahla değil o silahı kullanan personelin moral motivasyonu ile sağlanır. Üstüne basarak ifade ediyoruz, bizler hiyerarşiye ve kurumumuza saygılıyız.

 

 

• Görevin ağır koşulları nedeniyle arkadaşlarımızın büyük bir bölümü erken emekli oldukları için 3. ve 2. dereceden emekli oldular. Emekli Sandığı Yasası'nın EK-70 Maddesi 1. Fıkrası (B) bendindeki adaletsiz oranlar yüzünden bir derece, hatta birkaç ay eksik hizmet yüzünden yüzde 30-40 eksik maaş alınmaktadır bu konuda Genelkurmayın Hükümete sunduğu teklif bir an önce yasalaşmalıdır.

• Orduya hepimiz tam teşekküllü hastanelerden SAĞLAM raporu alarak girdik. Yıllar içersinde görevin ağır koşulları nedeniyle emeklilik uygulaması yoktur. bu durumda personelin emsallerinin ulaştıkları derece yükselmeleri adaletin gereğidir.

Kimsenin makamında ve maaşında gözümüz yok. Talebimiz ne ayrıcalık ne de daha fazlası, tek isteğimiz adalet, eşitlik ve insan onuruna saygı. Uğradığımız haksızlıklara TBMM'de çözüm bulunmasını istiyoruz.

• Sosyal tesislerden astsubaylar da yeterince faydalanabilmeli, ayırımcılık ortadan kaldırılmalıdır.

• Oyak bizlerin aidatları ile kuruldu kurum varlıklarında tüm üyelerin hakkı olduğu için her üyesine katılımları nispetinde hisse senedi verilerek dileyenin birikimlerini kurumda değerlendirilmesi sağlanmalıdır.

• Günümüzün koşulları ve lisans mezunlarının er olarak askerlik yapmalan dikkate alınarak, astsubay meslek yüksek okulları lisans seviyesine çıkarılmalı, fakülte mezunlarının astsubay sınıf okullarına alınma işlemine devam edilmelidir, lisans mezunu subayların yüksek lisans yapmaları konusunda milyon dolarlar harcanarak.... Enstitüsü kurulup bu personelin bilgisayarla uzaktan eğitimle yüksek lisans yapmaları sağlanmasına rağmen bu haktan astsubaylar yararlandırılmamaktadır. Astsubaylara da bu hak verilmelidir.

Ersen Gürpınar 15 Nisan tarihli röportajımızdan sonra özellikle subaylardan gelen ve gazetemize de yansıyan eleştirileri tüm detaylarıyla yanıtladı;

AYDINLIK-26Nisan2012Astsubaylara haksızlık yapılmIyor, diyenler neden astsubayların hizmet süresini tamamladıklannda kaçar gibi ordudan ayrıldıklarını, subayların ise 65 yaşında bile emekli olmayı istemediklerinin yanıtını bulurlarsa haksızlıklar kendiliğinden ortadan çıkacaktır.

• Bizler haksızlıklarımızı dile getirirken subayların çalışmadığını, Bosna'da, Gabar'da, Lübnan'da bulunmadığını, nöbet, tatbikat, özel görevler ve gece eğitimi yapmadıklarını belirtmedik. Biz subayların bu hizmetin karşılığını görevde ve emekli iken maaşları ile aldıklarına, astsubayların ise bu ağır koşullara ve sorumluluklarına rağmen haklarını alamadıklarına vurgu yaptık. TSK'da sadece astsubayların görev yaptığını söylemedik. Astsubayın ordunun olmazsa olmaz elamanı olduğunu her yerde görev yaptığını belirttik. En çok şehit verenlerin astsubaylar olduğunu anlatırken bir üniforması da kefen olan astsubayların klimalı ofislerinde günde 8 saat görev yapan büro memurları ile aynı, mahalle bekçisi, ziraat ev ekonomisti, meclis stenegrafi gibi memurlardan daha alt kademeden göreve başlatılmalarındaki adaletsizliği ifade ettik. Bunu hangi değer yargısı haklı gösterebilir? Şehitlerle Silivri tutuklularının sayısını kıyaslayanlar oldu. Bu abesle iştigaldir. Ayrıca Genelkurmay Başkanlığı'nın yayınladığı listeye bakarsanız en çok şehit ve gazinin astsubaylar olduğunu göreceksiniz. Bu vesileyle vatan toprağı için canın veren tüm şehitlerimizi de minnet ve şükranla anıyoruz.

Astsubay sayısını unutmuşlar! 

Yıllarca önyargılarla tahakküme varan haksızlıkları yazmakla bitiremeyiz biz kurumumuza ve ettiğimiz yemine sadığız. Kurumları haksızlıkları yazanlar değil yapanlar yıpratır

• Orduda görev yapan herkes istisnalar dışında subayların eş ve çocuklarının babalarının sanki rütbesini taşıyormuş gibi davrandıklarını iyi bilir, değer yargılarına aykırı bu durumu savunmak yerine bunun bir ayıp bir insanlık suçu olduğunu kabul etmek ve son bulmasını istemek erdemdir.

• "Nerede bu subay orduevi varsa orada astsubay orduevi vardır" eleştirisi doğru ama astsubayların orduevleri kapasite, fiziki şart ve hizmet bakımından yetersizdir, örneğin İzmir'de 17 bin emekli astsubay 4 bin emekli subayın bulunduğu (Muvazzaf sayısı da aynı orandadır) Askeri gazinolar dışında subayların 2 adet, astsubayların bir adet orduevi vardır, yatak kapasitesi subayların 559 astsubayların 184 olması bir adaletsizlik değil midir? Hangi yasa bir zümreye imtiyaz tanıyor? Anayasa da ve uluslararası sözleşmelerde suç olarak belirtilmiştir.

• Lojman tahsisinde subay ve astsubayların aynı kural ve puanlamaya tabi olduğunu söyleyenler mevcut lojmanların yüzde 55'nin subaylara yüzde 40'nın astsubaylara yüzde 5 inin de sivil ve uzmanlara tahsis edildiğini ve astsubay sayısının subay sayısının 3 katı olduğunu unutmuşlar. Ayrıca mevcut lojmanların kalorifersiz ve eski olanları astsubay lojmanıdır, bekar subayların bile lojman tahsis edildiği düşünülürse dışarıda ev tutan subaylar lojman olmadığı için değil tercihlerini bu yönde kullandıklan için ev kiralamaktadır.

Göstermelik birkaç atama

• TSK Vakıflarının yönetim ve denetim kurullarında astsubay yoktur, bu vakıflarda üstün mesleki yeteneği olan birkaç astsubay istihdam edilmektedir. OYAK, bizlerin kurduğu bir şirket olmasına rağmen OYAK yönetim ve denetim kurullarında AİHM'e dava açıldıktan sonra yine göstermelik birkaç astsubay ataması yapılmıştır. Atamalarda birinci öncelik yetenek ikinci öncelik sayılardaki oran olmalıdır, bunun aksini savunmak kavram kargaşası ile "efendim yönetimlerde astsubay da var demek" haksızlığı savunmaktır.

• Astsubayların askeri sağlık tesislerinde haksızlığa uğramadığını iddia edenler oldu. Kıta revirleri küçük hastaneler dışında merak edenler randevu almak için Ankara Gata ve Haydarpaşa hastanelerini ararlarsa sadece subaylara hizmet veren özel polikliniklerin olduğunu öğrenecektir, sorunu bilmeden yok saymak problemi ortadan kaldırmaz.

• Maaş ve özlük haklarımıza gelince; "benim teğmenim emrindeki başçavuştan daha az maaş alamaz" zihniyeti görev koşullan ve sorumlulukları asstubaylarla kıyaslanamayacak birçok devlet memurundan daha alt kademeden göreve başarılmamıza hak ettiğimiz tazminatları alamamamıza neden olmaktadır. Aynı tahsile ve hizmete tabi bir astsubay subay emeklisinin üçte biri kadar maaş alıyor. 9 Nisan tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 2012 yan ödeme kararnamesini incelenirse bu kararname ile astsubaylar adeta yok sayıldığı görülecektir, örneğin, tim, takım, kıta ve bl.k. subaylara tazminat ödenirken aynı görevi yapan astsubaylara tazminat verilmemiştir. Ordumuzda makam temsil ve kadrosuzluk tazminatının sadece subaylara tanınması haksızlıkların 'statü' denilerek geçiştirilmesi hangi adalet kriteri ve vicdanla izah edilebilir?

Ordu milletin ordusudur, muhatabımız siyasi iktidardır

ahmet-sezgin-yersenE. Dz. Kd. Bşçvş. Ahmet Sezgin Yersem Aydınlık Gazetesi'ne astsubaylar adına sonsuz teşekkür ediyorum. Bizler onurlu bir üyesi olduğumuz TSK içinde birlikte çalıştığımız pek çok zorluğu beraber aştığımız ve birçok anıyı paylaştığımız subay ve komutanlarımızı itham ederek sorunlarımızı çözemeyeceğîmizin farkındayız. Böyle bir ortam ençok bize zarar verir. Dolayısı ile subaylarımızın alınması gereken bir durum yok. Öncelikle meseleyi doğru kavramamız lazım. Subaylar ve astsubaylar TSK içerisinde farklı satatüye sahip iki sınıftır. Subaylar kendi sınıfsal bilinci içerisinde haklarını aramaktadır. Biz hakların verilmesi ve dağıtılması konusuna öncelikli makam olarak Milli Savunma Bakanlığı'nı siyasi iradeyi ve TBBM'yi sorumlu olarak görüyoruz. Ordu milletin ordusu astsubaylarda milletin astsubayıdır. Millet astsubaylarının sorununu çözmelidir. Kendi haklarının ve sorunlarının çözümü noktasında yeterli yeterliliğe sahip astsubaylar olarak siyasi iktidar tarafindan direk olarak muhatap alınmak en doğal hakkımızdır ve doğrusu da budur. Siyasal irade farklı statüye sahip insanlardan bir tanesini üstün irade kabul edip muhatap alamaz ve bu yolla astsubayların sorunlarını çözemez. Haklarımızı arayacağımız doğru merci siyasal iktidardır. Bunun dışında çözüm makamı aramak beyhude çabadır. Böyle bir tartışmayı başlattığı için Aydınlık Gazetesi'ne yeniden teşekkür ederken bu tartışmanın aynı amaç için bir araya gelmiş farklı statüdeki TSK personeli arasında sosyal barışın sağlanmasında ve adalet duygusu içerisinde birbirine saygı ve sevgi ile bağlı bir yapı oluşmasına vesile olmasını dilerim.

Özel bir günümüz ve özel bir marşımız olsun

E. Ord. Tek. Kd. Bşçvş. Mehmet Emin Atılgan Subayları NATO orduları subaylarından bir gömlek üstün kılabilmek için milyon dolarlar harcanırken TSK astsubaylarından NATO standartlarını esirgemektedir. NATO orduları arasında önemli yer tutan 'olmazsa olmaz' diye nitelendiren astsubaylar için 2008 yılını, ABD ise 2009 yılını astsubaylar yılı olarak ilan etmiş ve bunu birçok etkinlikle kutlamıştır. Bugün bizler de sorunlarımızın tartışılmasına olanak verecek bir özel gün ve Astsubayların tamamının benimseyeceği bir marş istiyoruz.

En güçlü silah ölümü göze almış insandır

osman-adaE. Ord. Kd. Bşçvş. Osman Ada: Askeri lisede Harp Silah ve Araçları Dersi'nde hocamız dünyanın en tehlikeli silahını sorduğunda atom bombasından, uçaklara kadar tüm silahları saymamıza rağmen sorunun yanıtını bulamamıştık. Daha sonra hocamız dünyanın en tehlikeli silahının "ölümü göze almış insan olduğunu" söyledi. Ordumuzun gücü de sahip olduğu silahlarla değil moral motivasyonu yüksek personelle sağlanır. Nedense ön yargılarla yapılan haksızlıklar personel arasında sevgisizlik sarmaşığının her geçen gün artmasına neden olmaktadır, bunun önlenmesi personel arasındaki ayırımın ortadan kalkması ile mümkündür.

Haklarımız ayrılmamalı, adalet sağlanmalı

E. Hv Kont. Kd. Bşçvş. Atilla Abaylı: Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en büyük vurucu gücü olan Hava Kuvvetleri'nin temel silahı uçaklarımızdır. Pilotluk, maharet ve bilgi isteyen bir meslektir ancak uçuştan önce; Pilotun paraşütünü, oksijen maskesinin bakımına astsubay hazırlar, uçağın her vidasını elektronik cihazlarının bakımını kontrolünü astsubaylar yapar, silahları uçağı yükler, Uçuş anında uçağı radardan milim, milim astsubay takip eder, iniş gece ise hava koşulları kötüyse pilot inişini ancak kuledeki ve Rapcondaki astsubayın pozitif kontrolunda yapabilir, uçağın süzülüş açısını istikametini irtifasını astsubay yapar uçak Tresholda tekerlek koyduğunda pilotun görevi biter astsubay uçuş bilgilerini değerlendirir bir sonraki uçuşun emniyetle yapılması için gerekenleri planlar ve uygular. Kısaca milyon dolarlık uçaklarımız ve pilotumuzun hayatı astsubaylara emanettir. Bu kadar iç içe birlikte görev yapan personel arasında ayrımcılık sevgisizlik olabilir mi? Et tırnaktan ayrılmıyorsa hiyerarşiye saygı içinde sosyal ekonomik  ve insan haklarımız da ayrılmamalı adalet sağlanmalıdır.

Gökçen BEYAZ-AYDINLIK GAZETESI
genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ