Türk Silahlı Kuvvetleri Kamuoyunun Dikkatine,
OYAK Genel Müdürlüğü, Algı Anketi adı ile kamuoyu yoklaması niteliğinde anket olarak tanımlayabileceğimiz sorular göndermiş, ayrıca serbest bir bölüm bırakarak düşüncelerimizi paylaşmamızı istemiştir.
OYAK, yıllarca maaşlarımızdan, çoluk çocuğumuzun boğazından keserek zorunlu ödeme yaptığımız bir kuruluştur ve “BİZİM”DİR.
OYAK’IN iyi yönetilmesi bizim ve kurum olarak OYAK’IN kendisinin yararınadır.
Bu nedenle samimi, yapıcı eleştirilerimizi, beklentilerimizi iletmek hem hakkımız hem de görevimizdir.
Biz aşağıdaki hususları belirledik. Siz de kendi düşüncelerinizi ekleyerek, size anket için SMS gelmişse On Line Hizmetlerden anket formuna, gelmemişse OYAK’A doğrudan göndermeniz hepimizin yararına olacaktır.
Takdirlerinize sunarız.
Not: Lütfen bu iletiyi ilgili olduğunuz OYAK Üyelerinin olabileceği tüm sosyal medya platformlarında paylaşınız.
1. OYAK Gereklidir, iyi düşünülmüş bir kurumdur. Ancak OYAK bir ticari kurum değil bir sosyal yardım kurumudur. Tüm tasarruflarında bu hususu göz önünde bulundurmalıdır.
> 2. OYAK dışarıdan sermaye girişi olmayan sadece üyelerinin mütevazi maaşlarından zorunlu kesintilerle oluşmuş devasa bir kuruluş haline gelmiştir. OYAK üye ve sermayesinin %60 dam fazlası Astsubaylara ait olmasına rağmen, yönetim-denetim organlarında Astsubayların yeterince söz hakkı yoktur. Temsilde adalet mutlaka sağlanmalıdır.
> 3. Üyeler arasında hizmette ayrımcılık söz konusudur. Her üyeye ödediği aidat oranında hizmet verilmesi doğaldır. Ancak üst rütbelere pozitif ayrımcılık yapılması kabul edilemez, adaletsizdir.
> 4. OYAK, yatırımları ile devasa bir kuruluş haline gelmiştir. Ne yazık ki üyelerinin büyük çoğunluğu geçim derdindedir. KISACA ZENGİN OYAK´IN FAKİR ÜYELERİYİZ. Üyelere yardım arttırılmalıdır.
> 5. Asker kişiler yalnızca emeğini değil aynı zamanda canını ortaya koyan kişilerdir. Kendi parasıyla oluşturduğu Sosyal Güvenlik Kurumu meslekteki ve emekli personele yaşamlarını kolaylaştırmak için örneğin 5 yılda araba, 10 yılda ev edinmesini sağlamalıdır.
> 6. OYAK’IN son yıllarda ürettiği konutların kimlere hitap ettiği anlaşılamamaktadır. 400-500 bin ₺ mertebesindeki evi kaç astsubay, subayın alabileceği düşünülmelidir. Kaldı ki aynı koşullarda aynı özellikteki konutu piyasadan bulmak mümkündür. OYAK’IN bu durumda üyesine sağladığı imkan öncelikle OYAK Yönetimi tarafından sorgulanmalıdır.
> 7. Bilişim teknolojisi ve yazılım önümüzdeki çağın mesleğidir. OYAK mutlaka bu alanda atılım yapmalıdır.
> 8. OYAK İştiraklerinde astsubay subay çocukları benzerleri arasından öncelikle istihdam edilmelidir.
9. OYAK Sosyal sorumluluk kapsamında büyük şehirlerde öğrenci yurtları yaparak gençlerimizin tarikatların, Atatürk düşmanlarının kucağına düşmekten kurtarmalı. Rütbe esas alınmadan ihtiyaç durumuna göre burs sağlanmalıdır.
10. Bir çok şehrimizde ORDU Evlerimiz ne yazık ki askeri personelin sosyal statüsüne uygun değildir ve yetersizdir. Sosyal sorumluluk kapsamında ORDU Evlerine destek sağlanmalıdır.
11.Kurum iştiraklerinde tüm üyelerin hakları vardır Kurulduğundan itibaren emekli olan her üyeye katılımları nispetinde hisse senedi verilmeli Dileyen birikimini kurumda değerlendirmeye devam etmelidir
Saygıdeğer Üyelerimiz;
Sitemiz, assubay onur mücadelesinde büyük katkıları olan bir meşaledir. Henüz muhataplarımızı değiştiremesek bile bizler olumlu yönde değiştik. Yıllardır tayin, sicil ve ceza baskısı ile susan - susturulan zümremiz, "HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK!" sloganı ile eleştirmeye, sorgulamaya kamuoyu ve ilgililere gerçekleri anlatmaya başlamış, bir çok taşın yerinden oynamasına vesile olmuştur. Mücadelemizi adalet, eşitlik ve insan onuruna saygıyı sağlayıncaya kadar, her geçen gün artan bir güçle sürdürmeye devam edeceğiz. Bu anlamda, zaman zaman ilgilileri ve basın mensuplarını bilgilendirme çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
Arkadaşlarlarımızın da bu konuda kişisel gayretleri olmakta, konu bütünlüğünü sağlamak için yazılacak metni hazırlamamızı talep etmektedirler. Arzu eden arkadaşlarımız aşağıdaki metni aynen veya kendi duygu ve düşünceleri ile sorunlarımızı ilgililere gönderebilirler. Tüm engellere rağmen mutlaka başaracağız.
Saygılarımızla...
Saygıdeğer Kamuoyu'na
Biz; emeği ile yaşayan, emeğinden başka gücü olmayan, sonu başından belli, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tüm yükünü sırtında taşıyan sessiz bir toplumuz. Hükümetlere muhtıra verme gücümüz, omuzlarımızda yıldızlarımız yoktur. Ama muhtıra verenler bize güvenerek muhtıra verirler, ihtilal yaparlar. Pek kimsenin dikkatini çekmeyiz. Bizler ne daha fazlasını, ne de imtiyazı talep etmekteyiz. Tek arzumuz adalet, eşitlik ve insan onurunun gerçekleşmesidir. Bu nedenle, bize insan olduğumuz için ve insanca yaklaşan herkese minnet duyarız. Saygılarımızla.
Biz; Türk Silahlı Kuvvetleri'nin teknik ve idarî kadrosuyuz. “Teknik” sözcüğü yalnızca teknoloji anlamında değildir. Belki teknokrat demek daha doğru olur. Tankların, uçakların, gemilerin, tüm silah ve sistemlerinin bakımı, sevk ve idaresi bizim sorumluluğumuzdadır. Uçağa silahı biz yükler, bakımını biz yapar, uçuşa biz hazır eder, pist başına kadar biz getirir, son kontrolünü biz yaparız. Uçağın, sadece havada uçurulması pilota aittir. Hava Kuvvetleri'nin ilk kuruluş yıllarında Türk Hava Kuvvetleri'nin pilotları, pilotların da hocalarının çoğu assubaydı. Sonradan kaldırıldı. Günümüzde Hava Kuvvetleri K.lığı yapan generaller, öğretmen assubaylara saygı ile yaklaşırlardı. Tanklarda da, askerî gemilerde de durum aynıdır ...
Bizler; görevimizi en üst düzeyde yapmamız gerektiğinin bilincinde bir toplumuz. Biz biliriz ki, yeterince sıkılmayan bir vida, en ucuzu 55 milyon dolar olan bir uçağın düşmesine, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne hayli maliyetli olan bir pilotun hayatına, bir cana mâl olacağını çok iyi biliriz. Bu bilinçle görevimizi en iyi biçimde yapmanın sorumluluğunu taşırız.
Görev için yola çıkacak bir tankın, denize açılan bir geminin her an göreve hazır olması gerektiğini, en az bir uçak kadar hassas sistemlere sahip gemi, tank ve silah sistemlerinin en üst düzeyde göreve hazır tutulması gerektiğini biliriz. Ve bu görevi biz, yalnızca biz yaparız.
Her bölgeden, ekonomik ve kültür seviyesinden gelen mehmetçikleri, belli bir düzen içinde eğitmek, onları bir arada tutmak, sağlıklarından insan ilişkilerine ve askerlik hayatlarından sonraki dönemde hayata hazırlamak da bizim görevimizdir. Bu kadar karmaşık bir toplumu omuz omuza ve kardeşçe bir arada tutmak için neler yaptığımızın sırrını zaman zaman biz bile bilemeyiz.
İç güvenlikte, asayişte, depremde, sel felaketinde, kargaşada, anarşide, bölücü terörle mücadelede biz hep ön plandayız
Ordumuzun kahraman mehmetçiğine en yakın olan biziz. Onlardan birine bir şey olduğunda kendi evladımız gibi içimiz yanar. Şehit düşen bir evladımızın cansız bedenini topraktan ilk biz kaldırırız. İçimizdeki öfkeyi, taşan sabrımızı kontrol etmek bize düşer. Mesleğimizin en zor yanı budur. Yanımızda yaralanmış, umutla gözlerimize bakan bir mehmetçiğin yaşaması için sadece dua etmekten başka çaremizin olmadığı anlar uykularımızı böler, rüyalarımıza girer..
Bir mehmetçiğin cansız bedenini anne-babasına teslim ederken, hani basında tek satırlık bile haber olamayan, hani hangi mankenin o gece kiminle eğlendiği kadar toplum ve basın nezdinde haber değeri taşımayan bir yiğit vatan evladının cansız bedenini sevdiklerine teslim ederken küçülüp kaybolmak isteriz. Gözlerimizi kaçıracak yer ararız. Dilimiz damağımız kurur. Gözlerimiz yanar. Ama gene de dik durmamız gerektiğini biliriz.
Mesai saatimiz yoktur. İş bitince gideriz evlerimize. Ayda ortalama 5 gün 24 saat esasına göre nöbet tutarız, haftanın bir günü gece eğitimine katılırız. Tatbikatlar, özel görevler bunun dışındadır ve bir kuruş fazla mesai tazminatı alamayız. Göreve 24 saat hazırız. Görev gerektiğinde zaman kavramı yoktur.
Biz; Yunan sınırında,biz Irak sınırında,biz GABAR Dağında,biz Bosna’da,biz Lübnan’dayız.Biz Şemdinli’de,biz Hakkari’deyiz... Biz;göklerde,biz,yedi deniz dört iklimdeyiz.
Biz; Kuşadası’nda, Bodrum’da Çeşme'de masa başında klimalı,kaloriferli ofislerinde oturan büro memurları ile aynı kefeye konulan insanlarız. Görev koşullarımız ve sorumluluklarımız büro memurları ile kıyas kabul etmese de aynı maaş derece ve kademesinden göreve başlatılırız.
Meslek hayatımızın neredeyse üçte biri nöbette,tatbikatta, gece eğitiminde, özel görevlerde ve evimizden uzakta geçer. Biz; eşlerimizin hamileliğini, çocuklarımızın bebekliğini, diploma günlerini, ana-babamızın hastalıklarını görmeyiz. Biz; vatana hizmet etmek olan işimizle evliyiz.
Biz; Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tüm yükünü omuzlarında taşıyan onurlu emekçileri, biz Assubaylarız.
AÇIKLAMA :Bu deklerasyon 28 Aralık 2006 tarihinde hazırlanmış askeri,siyasi otorite,basın ve kamuoyu ile muhtelif tarihlerde paylaşılmış,29 Mart 2018 tarihinde güncellenmiştir
GELEN NEBİ ASKERİ
İnliyordu meydanlar, Allah Allah sesiyle
Top sadâları ile, girdi Mehmet Afrin'e
Kalk ayağa oturma, selamla artık sen de
Son ordusu İslâm'ın, kurtardı seni işte
Gelen Nebî askeri, sakın artık üzülme
Bağrındaki pislikler, temizleniyor işte
Açacak umut çiçek, bağ ve bahçelerinde
Son ordusu İslâm'ın, kurtardı seni işte
Bırak kara bağlama, artık gül biraz sen de
Mesutça çocukların, gezsin caddelerinde
Şenlensin hüzün dolu, pazarların senin de
Son ordusu İslâm'ın, kurtardı seni işte
Geldi vefalı TÜRK'ler, Anadolu'dan yine
Barış dostluk getirdi, zeytin dalları ile
Yan bakamazlar asla, düşmanın istese de
Son ordusu İslâm'ın, kurtardı seni işte
Bırak haydi kederi, hedef şimdi Münbiç'e
Bekliyorlar onlar da, barış ve dostluk ile
Yiğit Mehmetçikleri, gelecek hemen diye
Son ordusu İslâm'ın, kurtardı seni işte
ÖMER KESKİN 28 şubat 2018
HOCALI'YI UNUTMA
Hocalı'da çocuğa, kadın ve ihtiyara
Kıyanları hatırla, unutma onu asla
Sarıp etraflarını, katil acımasızca
Katlederken onları, baktılar hâyâsızca
Seyretti bu vahşeti, dünya acımasızca
Tıkadı kulağını, çığlıkları duymaya
Saf tuttu Haçlılar da, ermeninin yanında
Silahsızdı Hocalı, o gece katliamda
Yüzdüler derileri, utanmadan arsızca
Deştiler karınları, acımadan insana
Kirletilmiş namuslar, vahşiler kin kusmada
Yakılmış canlı canlı, ateşlerin nârında
Azeri kardeşine, mezâlimi unutma
Yapılan soykırımı, kimseye unutturma
Ömer böyle diledi, kabul etsin
Hûda'da Geldiğinde kutlu gün, al intikamını da
Ermeninin yaptığı, kâr kalmasın yanına
Ömer KESKİN 26.02.2018
Asssubaylar 4 yıllık fakülte statüsüne kavuşmalı diye bıkmadan usanmadan yazdık çizdik.
Bir arkadaş yorumda demiş ki;
“ 4 okuyacaksam niye Assubay olayım ki....."
Bir arkadaş ta ;
" biz 4 yıllık fakülteli subaylara bu halimizle de kurs verir, öğretmenlik yaparız
ne varmış ki eğitim standardımızda " demiş.
Yine bir arkadaş " Assubaylık kalksın o zaman " demiş.
Bir başkası " zaten çoğumuz 4 yıllık fakülteyi bitirdik ya ne gerek var ki " demiş.
Bir başkamız "ne gereği bu şimdi durup dururkenben bu talepten bir şey anlamadım.
anlayan var mı söylesin " demiş.
Bir diğerimiz ise;
“ O zaman subaylık ne olacak, onların durumuna yazık olmayacak mı " demiş.
Bir başkası da;
“ ben zaten 1. dereceye 19 yılda bu halimle de çıkıyorum sizin fakülte kanunu ile kazanılacak
olan 8/1( veya hazırlık sınıfı da eklenirse 8/2 ) başlangıç hesabınızda bir yanlışlık var " demiş.
Birisi, " böyle bir saçmalık duymadım. hiç Assubayı subay seviyesine çıkarırlar mı " demiş.
Bir başka arkadaş; subayın statüsüne acımış,
“ onların ki 6 yıl bizim ki 4 yıl olsun o zaman ses çıkarmazlar " demiş.
İyi ki de bir çok arkadaşımız da
"4 yıllık fakülte kanunu Assubayların insani eğitim hakkıdır.
Görev, makam ve statü ayrı şeyler, öğrenim ve eğitim eşitliği ayrı şeyler "demiş.
Ne yazık ki bu gün dünyanın tam 130 ülkesinde hem kamuda hem de özel de iş yaşamında ,
ticaret yaşamında öğrenim statüsü 4 yıllık fakülte denkliğinden başlıyor.
Yukarıdaki yorumlara tabi ki saygı duymalıyız.
Bunun adı demokrasi.
Fikirlerin özgürce ifadesi.
Algı, öngörü, vizyon gücü.
Herkese teşekkür ederim.
AMA UNUTMAYALIM Kİ,
O Subaylar da 1971 yılına kadar 2 yıllık yüksek okullu idiler.
Dediler ki,
“ Biz Cumhurbaşkanı çıkaran makamlarız.
Ülkeye darbe ve muhtıralarla yön veren toplumuz.
Medyanın, basının, iş adamının, siyasetçinin, hukukçunun, öğretim görevlisinin, sanatçının muhataplarıyız.
Ekonomiyi, hukuku, anayasayı, sosyolojiyi, kamu yönetimini iyi bilmeliyiz. Eğitimini almalıyız.
Akademisyen hüviyetli olmalıyız.
Ona göre de sosyal ve mali gelirimiz yüksek olmalı.
Tatillere, gezilere, kulüplere, balolara, törenlere, gösterişle katılabilmeli, eşlerimizle vals ve dans yapabilmeliyiz.”
Algısını görev addettiler.
Kuleli Askeri lisesine komşu olan kandilli kız lisesini kanki yaptılar.
Kızlarla dans ve vals yaptılar. Tiyatrolara, resim sergilerine gittiler.
Dario Morenonun o ünlü “deniz ve mehtab” şarkısını tarabyada, bebekte ay ışığında öpüşerek dinlediler.
Assubay adayı öğrenci genç;
Konyanın ,Çankırının bozkırında dişi sinek kovalarken, ıssız köy meydanıkadar yoksul, sokaklarında gezerken;
Çatal kaşık tutmayı öğrenemezken, çağdaş, sosyal yaşam ne demek bilmezken.
Kulelinin o 15 lik mağrur çehreli askeri öğrencileri, 16 sında, çakıl gazinosunun yolunu öğrendiler.
Sessizce de 1972 de önce 3 yıla 1978 de de 4 yıla ,fakülte denkliğine kendilerini çıkarıverdiler.
Akademik lisans aldılar.
İki diploma.
Çift ana dal eğitim.
Yüksek lisans
Tez, doktora.
Önce kariyer, beraberinde de para pul.
Bunun adı vizyon beyler.
Bunun adı öngörü.
Onlar, tam 42 yıl önce YÖK kayıtlarında mühendislik fakültesi ayarında diploma statüsüne kavuştular.
YA BİZ ASSUBAYLAR.
Oysa dedemiz o dünyanın hayranı olduğu Vecihi Hürkuş.
Toprağımız o kadar sağlam hani.
Asaletimiz o kadar belgeli.
Öyleyse bu yakıştırmamak niye.
Bu alçalma, küçülme….
Oysa orada duran koskoca TC Anayasasının eşitlik içeren 12. ci ve 130-131 nci. maddesi.
İnsan hakları evrensel beyannamesinin yüksek öğrenimden yararlanma hakkı gözeten 25-26.cı maddesi.
Avrupa insan hakları sözleşmesinin yüksek öğrenim şartı ve gerekliliğine dair 26.cı maddesi.
Unesconun eğitimde eşit fırsat içeren ve eğitimde eşitsizliği yasaklayan 1-2-3-ve 5.ci. maddesi.
Daha saymakla bitmeyecek kadar insan hakkı düzenlemesi.
KİM İÇİN ?
İnsan için tabi ki……
Bizler insanız. Bireyiz. Yurttaşız.
Onurlarımız var. Aklımız, bilincimiz.
Yaratıcı gücümüz, fikrimiz.
Heyecanımız. Tadılmamış başarılarımız.
Nankör devletin değil,
EŞLERİMİZİN VE ÇOCUKLARIMIZIN TAM YÜREĞİMİZİN ORTASINA SEVGİ İLE KOYDUKLARI HAYSİYET VE GURUR MADALYALARIMIZ VAR.
İnsanın gelişimi, yetenekleri, eğitimi için var edilen her bilgiye ve kaynağa ulaşmak ta hakkımız.
BİZ ÖNCE İNSANIZ. SONRA ASSUBAYIZ.
ADALET İNSAN HAKKIDIR. KUL HAKKI DEĞİL.
VERMEZLER İSE,
SÖKE SÖKE ALIRIZ.
SAYGIMLA
Adnan Fuat ÖZDEMİR
Bir genç liseyi bitirip üniversite sınavlarına girdi.
Taban puanına göre Assubay meslek yüksek okuluna kayıt oldu.
Yök statüsünde ve Astsubay Meslek Yüksek Okulu kanununda öğrenim süresi iki yıl
olduğundan 9/1 dereceden hizmete başladı.
Başka bir genç yine liseyi bitirip üniversite sınavına girdi.
Aldığı taban puanına göre 4 yıllık Subay Harp Akademisini kazandı.
2 yıl daha fazladan öğrenim görüp 8/1 den başladı.
(bir ay önce çıkan kanun hükmünde kararname ile bir yıllık dil hazırlık sınıfı da eklenince
4+1 olarak artık 2018 yılı itibariyle 8/2 den başlayacak.)
Yani şu an itibariyle başlangıç derecesinde bir Subaybir Assubaya tam 1 derece+1
kademe fark atmış oldu.
Meslekte iken örn.yarbaylığa 2 yılda terfi ederek ,harp akademesini bitirip aldıkları
derece kademeyi saymıyoruz bile
Biz hala 9/2 nin peşinde avuntudayız.
Subay ne olursa olsun tüm kaynak tedariklerinde göreve başlangıç derecesi olarak
mali tablolarda 8/2 (yeni)ile muhatap olur ikenbakın Assubaylarda ne kepazelik yaşanıyor.
Milli Savunma Üniversitesinde Assubayın öğrenim statüsü 2 yıl olduğundan
buradan mezun olan bir genç yukarıdaki örnekte olduğu 9/1 den mesleğe başlıyor.
Bu resmi başlangıç derece ünvanımız.
Dışarıdan kendi nam ve hesabına 4 yıllık bir fakülteyi bitirip te iş bulamadığı için
yine başka bir kaynak tedarik metodu yolu ile Assubay olmak isteyen bir genç te
8 aylık bir intibak sınıf eğitimine müteakip göreve başlatılıyor.
Ama bu arkadaş intibak düzenlemesi ile 9/1 yerine9/3 den başlangıç derecesine kavuşuyor.
Yani Assubaylar kendi içinde aynı yıl mezunları da olsalar en az 2 kademelik
bir farklılık yaşıyorlar.
Sosyal medyada kendi içimizde bu çatışmanın ve farklılığınörneklerini her gün artarak yaşıyoruz.
KENDİ İÇİMİZDE DAVADA VE HEDEF ALGISINDA HIZLA BÖLÜNÜYORUZ.
Daha ilginç olanı ise bu gün Subay gibi 4 yıllık lisans mezuniyeti olan tüm Assubaylar
ise o subayla yine 2 kademelik bir başlangıç derecesi mağduriyeti yaşıyorlar.
(Subayın yeni KHK ile bir yıl hazırlık sınıfı sonucu artık 8/2 oldu).
Daha da garibi Subay Assubaydan 2 yıl fazla okumasına rağmen aradaki kademe
farkının da 2 olması gerekirken bu gün bu fark 3 kademe olarak özlük haklarına yansıyor.
(hazırlık sınıfı şu an sadece harp okullarında başlatıldı).
Assubaylara da hazırlık sınıfı konulup konulmayacağı henüz belirsiz.
Tek bir Cumhuriyet Anayasadan hele ki o Anayasanın 12. maddesinden nasıl böyle bir
faşizan ayırım ve aşağılama çıkıyor kimse de izah edemiyor.
BAŞTA KURUMSAL TEMAD OLMAK ÜZERE ASSUBAY TOPLUMU BİR BÜTÜN OLUP TA
BU GÜNE KADAR BU KONUDA ANAYASAL EŞİTSİZLİK ADINA BİR DAVA OLSUN
AÇMAYI BECEREMİYOR.
Aynı beceriksizliği öğrenim hakkına dair eşitsizlik konusunda da,
Anayasal ve uluslar arası sözleşmelere dayanarak ta 4 yıllık askeri öğrenim statüsü için
yine bir anayasal eşitsizlik davası açamayarak ta yapamıyor.
Bir çorba sistemi almış başını gidiyor.
Subaylar ömrü hayatlarında hiç bir zaman ne derece, ne kademe,
ne de tazminat adına hiç sorun yaşamamışken ;
Assubaylar inanılmaz bir kargaşa ve karışıklığın içinde hastane ambulans aracı
sireni gibi bağıra çağıra dönüp duruyorlar.
1951 Astsubay kanunundan beri.
1984 TEMAD kuruluşundan beri.
2002 Astsubay meslek yüksek okulu kanunundan beri.
Tam 16 yıl önce alınması veya verilmesi gereken sınıf okulu kaynaklı
bir kademeyi dahi başlangıç derecesine ekletemiyorlar.
Saçma sapan bir bürokrasi trafiğinde ikram izzet protokolle mest olup uyutuluyorlar.
Ne zamandan beri derseniz.
Aslında taa Vecihi HÜRKUŞ tan beri.
Kendilerini ve ne olduklarını ifade edemiyorlar.
Kendilerini tanımlayamıyorlar.
Anlatamıyorlar.
Ne olduklarını da anlamıyorlar.
Sanıyorlar ki Statünün tarifindeyiz…
Nedir o algı, bakış derseniz.
“ Subay ile erat arasındaki basamak, bağ, ince bağırsak.”
Bu günde bu toplum hala bir fikir ve akıl birliği içinde olmayı başaramıyor.
Ne derecesinde, ne öğrenim ve eğitiminde, ne de tazminatında hala
ne durumda olduğunu dahi kavrayamıyorlar.
Bu işler düzelir mi…
Elbet ki düzelecek.
Biz düzelteceğiz. Akli, ve teknik, vizyon , öngörü sahipleri.Mali danışmanlarımız,
Anayasal ve hukuki insanlarımız, sendikal örgütlenmede deneyimli STK cı
dostlarımız , sosyal uzmanlarımızla.İdare veya sistem veya vesayet ile değil.
4 yıllık fakülte denkliği mezuniyeti şartı ve kanunu ile.
Yeter ki durumumuzu bilelim. ne yapmamız gerektiğini de…
Kafamızı azıcık bulutlara değdirelim.
Fincancı katırları ne kadar uzaklara gitmiş, biz nerede kalmışız görelim.
O mesafe nasıl kapatılacak, nasıl aşılıp deve kervanına karışılacak anlayalım.
Ata mı bineceğiz, eşekle mi yola devam edeceğiz kara kara düşünelim.
Kafa kafaya verip bir yol haritası yapalım.
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
KORİDORDAKİ VÂKUR YİĞİT
Uluyordu çakallar, bir sıcak gecede
Çevriliyordu kendi silahları
Millete
Nasıl düşülmüştü
ALLAH'ım bu zillete?
Haç ile Hilâl tutuşmuşlardı cenge
Kuklaların ipiyse, denizler ötesinde
Bir yiğit vâkûr ve dimdik koridorda
Kader-i İlâhî yüklemiş görevi omuzlarına
Yok zerresi korkunun, yüreğinde asla
Yürüyor korkusuz ve dahi imânla
Bozkurtlaşıyor, çakalları boğmaya
Sererken yerlere, mermileri hainleri
Kurtarıyor Vatan'ın kara bahtlı mâderini
İçiyor gülümseyerek şehâdet şerbetini
Minnettardır Vatanın sana
Türk'ün yiğidi
Kazırken yüreklere Assubay
Ömer Halisdemir'i
Ömer KESKİN 20.02.2018
Drama Doksat'tan gelmiş Mübadil bir ailenin en küçük çocuğu olarak İZMİR/ÖDEMİŞ'te 1948 yılında
dünyaya geldi;Ödemiş meslek lisesinden sonra Hava assubay sınıf okulundan mezun olarak
1969 yılında memuriyet görevine başladı,
1992 yılında mesleğinden emekli olan ŞENGÜN evli ve ikisi doktor diğeri gıda mühendisi üç çocuk
babası olarak İzmir'de yaşamaktadır
Şair ve yazar olarak KOCA BİR ÖMÜR adlı şiir kitabı ile Osmanlı'nın yengilgisinden sonra büyük
ızdıraplar,ayrılıkların yaşandığı Mübadele günlerini anlatan İZDIRAP GÜNLERİ adlı romanı yayınlanmıştır
Yayınlanma çalışmaları devam eden 3 kitabı daha mevcuttur
Değerli meslekdaşımızı kutluyor sağlık ve mutluluk dolu bir yaşamda başarılarının devamını diliyoruz
YAZARIN YENİ 3 KİTABI DAHA YAYINLANDI
Assubay yetiştiren tüm Askeri yüksek okulların 4 yıllık fakülte seviyesine (lisans) çıkarılarak kaynak tedarikinin KANUNLA Askeri akademi mezunu standardına getirilmesi,
En az bir yabancı dili öğrenecek şekilde Askeri öğrenimine hazırlık sınıfı ilave edilmesini, bilişim alanında ve bilgisayar kullanımında ileri derecede beceriye kavuşturulması,
Göreve başlangıç derecelerinin de kesintisiz, 8/1 den başlatılması ana hedefimiz olmalıdır.
TMk. larda Assubaylara Subay yardımcılığı tanımının içi açılarak yeni idari, lojistik, teknik, komutanlık makam ve sorumluluk yetki tanımları getirilmelidir.
Bu yeni görev tanımları ile tazminatlar meselesi de kökten çözülecek, MAKAM, KOMUTANLIK VE GÖREV Tazminatları direkt olarak almaya hak kazanılacağı gibi tüm emeklilerinde otomatik olarak 1. Dereceye çıkmalarının ve aynı tazminatları almalarının da önü açılacaktır.
EN BÜYÜK ÇABAMIZ 4 +1 YILLIK AKADEMİK LİSANS MEZUNİYETİ BELGESİNİ MSB. LIĞINDAN ALMAK OLMALIDIR.HAZIRLIK SINIFINI DA EKLETEREK.
TEMAD IN ANA ALGI VE TEK HEDEFİ DE BU OLMALIDIR.
Bu gün gecikilmişte olunsa, Assubaylara “ profesyonel ordu yapılanması” içinde BİLİŞİM, ELEKTRONİK,TEKNİK, LOJİSTİK VE İDARİ KOMUTANLIK “ alanlarında direkt emir komuta görevleri ve kadroları acilen tahsis edilmelidir.
Bu bağlamda 4752 sayılı kanun yeniden düzenlenerek 926 sayılı TSK. PERSONEL kanununda çağdaş, modern, ileri seviyede yapısal değişime gidilmelidir.
Fiili hizmet süresinin 22. Yılında; Kıdemli Başçavuşluğunun 1. Yılında bir Assubay 1. Dereceye çıkabilmelidir.
Başlangıç derecesinde olsun, tazminatlarda olsun, Subaylarla olan ücret makasında olsun, 1. Derece ile 2. Derece arasındaki inanılmaz uçurumda olsun, sosyal tesislerden tutunda, orduevleri farklılığına kadar olsun ,her alanda tek bir konuya dikkatimizi verip çözebilirsek tek kalemde elde edilecektir.
İLLAKİ 4+1 TEK TİP M.S AKADEMİSİ KANUNU SİSTEMİ İLE.
4 yılın sonunda not başarısı ortalaması subay olma barajını geçenlerin subay; geçemeyenlerin de ileride hizmet başarısına göre subaylığa geçebileceği ,ama göreve başlangıcını asubay olarak başlatacağı bir liyakat sistemi.
veya
Yok “ benim Subayım hep benim; Assubay ise hep senin “ dar kafalılığı benimsenmeye devam edilecek ise,
Assubay sınıfını da bu haliyle devam ettirip sadece askeri öğrenim ve eğitim statüsü 2+1 den çıkarılıp 4+1 asker akademisi statüsüne dahil edilip en azından özlük adaletinin tesisi sağlanmalıdır.
HER İKİ DURUMDA DA ASLOLAN AMAÇ; ASSUBAYIN EMEKLİSİNİ YAŞADIĞI BU UTANILASI PİS BATAKLIKTAN KURTARMAKTIR.
bunu yapmamaksa vatana ihanetle eş değerli sayılmak kadar alçaklıktır.
BU ANLAMDA BAKANLIK ÇOK GENİŞ BİR ÇALIŞMA BAŞLATARAK İLERİDE ASLA SINIFSAL ÇATIŞMA VE TAHAKKÜM İLE ,VESAYETÇİ YENİ YAPILANMALARIN OLAMAYACAĞI ADALET –LİYAKAT SİSTEMLİ YENİ TİP PROFESYONEL ORDU YAPISININ VE ÇAĞDAŞ BİR ASKERİ PERSONEL KANUNU ÇIKARILMASI GEREKLİDİR.
SAYGIMLA.
Adnan Fuat ÖZDEMİR