SEVGİLİLER GÜNÜ
Antik yunanda tanrı ZEUS ile tanrıça HERA nın evlilik günü idi 14 Şubat.
O gün geldiğinde kızlar ve genç erkekler Atina meydanında toplanır , kura çekilerek topluca evlendirilirlerdi.
Roma dönemine gelindiğinde İmparator 2. Cladius ta rastlıyoruz 14 Şubata….
Romanın sınırları içindeki erkekler eşleri ve sevgililerinden ayrı kalmaktan dolayı askerlikten bıkarlar ve orduya katılmak istemezler.
Nerede ise hiçbir lejyonda askere yazılacak erkek bulunamaz.
İmparator cladius çözümü tüm nişan ve evlilikleri süresiz olarak yasaklamakta bulur. Romada evlilikler kaldırılır.
Kiliseden bir genç rahip olan Aziz Valentin bu uygulamaya karşı çıkar. Gizlice gençleri evlendirir.
Biz süre sonra bir ihbarla yakalanır ve imparatorun emri ile 14 Şubat günü sopa ile dövülerek öldürülür.
İşte sevgililer gününe Aziz Valentine günü adı verilmesinin de öyküsü budur.
17. yüzyılda ise Fransızlar ve İngilizler 14 Temmuzu kuşların çiftleşme bayramı olarak ilan ederler, hala bazı bölgelerde günümüzde bu tarih kuşların sevgili bayramı olarak kutlanır.
18. yüzyılda aziz Valentin olduğunu iddia eden 3 tane din adamı ortaya çıkar.
Kilise bir türlü hangisinin gerçek olduğuna karar veremez.
Bu gün ise dünyada milyonlarca insan aziz Valentin olarak bu günü kutluyor.
Çünkü bu gün sevgililerin günü.
Hala sevebilenlerin, hala aşkı yaşayabilenlerin, hala aşka inananların günü bu gün.
Bu gün meleklerin gökyüzünden aşk oklarını herkese fırlattığı tek müstesna gün.
Bu gün aşklarını, evlilikle buluşturmak isteyenlerin en özel günü de…
Aylarca bu günü bekleyen genç erkeklerin,eşlerini seçtikleri ve evlilik teklifi yaptıkları gün bu gün.
“ BENİMLE BİR ÖMÜR BOYU BERABERLİĞE VARMISIN “
diyecekleri yılın tek günü belki de.
Bu gün 14 ŞUBAT Sevgililer günü.
Bu gün ne savaşın, ne ölümün ne de yıkımın, ne de nefretin günü değil.
SEVEBİLMENİN, AŞKIN GÜNÜ
Aşların, sevdaların, sevdalıların günü .
“14 ŞUBAT HEPİNİZE KUTLU OLSUN.”
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
Yıllarca ASSUBAY ekmek adaleti ve insan onuru için mücadele ve çalışma yapan bir insanım.
Temad benim vazgeçilmezim.
Ona sayfalarda ULU ÇINAR adını ben verdim.
Onu her gün suladım. Her yeni günde, o uzun dallarının, gökyüzüne yeni uzanan yeşil yapraklı filizlerinin, o ulu heybetli gövdesinin hayali ile beraber oldum.
TEMAD DEMEK MAZLUM ASSUBAY DEMEK TİR.
TEMAD KÖSTEBEK ÇUKURUNDAN ASSUBAYLARI VE AİLELERİNİ IŞIĞA ÇIKARACAK TEK PUSULAMIZDIR.
ÇÜNKÜ TEK KUTUP YILDIZIMIZ TEMAD DIR.
Assubay davasının ilk adresi olan Temay 1964 te kurulmuştu. Temad ise 1984 te.
Nereden bakarsanız 54 yıllık bir macera, çile,
Kah kodeslerde, kah yollarda, kaldırımlarda, kah devletin koridorlarında inadına bir kavga.
Ankaradaki TEMAD genel merkez binasını ilk kez görmek 08 Ocak 2018 günü nasip oldu.
Kavgaya mücadeleye başlamamdan tam 8 yıl sonra.
Farklı ,daha değişik bir binayı, yuvayı göreceğimi ummuştum.
Görünce ürperdim. Başımdan kaynar sular döküldü.
Burası Temad a falan benzemiyordu.
Hele ki 54 yıllık bir kavganın verildiği yere hiç benzemiyordu.
Asla da ulu çınarla falan ilgisi yoktu.
Kasvetli, soğuk, yalnız,
Bir köşede sıkışıp kalmış.
Sanki bir binanın arka tarafındaki merdiven altı saklı gizli imalat yapan bir tekstil atölyesine girer gibi girdik bir kapıdan asansörüne.
Ha bozuldu, ha kaldık, ha kalacağız.
Karanlık, izbe odalar, eski masa ve sandalyeler,
Çağdaş bir ofis ve büro adına zerrece en ufak bir yatırım yapılmamış.
96 şubenin üssü, merkezi, karargahı metruk bir yapı,
İçindeki onca insana çay verecek, tuvaleti yeri süpürecek gariban bir çaycı.
Her an içindekini çöp zannedip dışarı püskürtmeye hazır bir çöp konteyneri gibi bir fiziki ortam.
Omuzlarım birden düşüverdi.
Bu muydu benim ulu çınarım…..?
Çok ama çok üzüldüm.
İnanasım gelmedi.
Bir odası hariç diğer tüm odaları 1800 lü yılların gotik tarz mobilyaları ile doldurulmuş, bu güzide derneğin ne acı ki içine 21. Yüzyıldan yana hiçbir çağdaşlık ve demirbaş konmamış.
6 Yıllık Keser dönemi kasasına nakit koyduğu yaklaşık 2.5 milyon liradan buraya adam gibi bir yatırım yapmamış.
O bir odanın dışında.
Genel başkan odası.
Onca parayı iç eden bu kafa ve ego zihniyeti, çalışma arkadaşlarını dahi düşünmemiş. Kendisine yatırımdan başka.
Bu bina. Odaları, demirbaşları, camı, kapısı, helası ile asla bu topluma layık değil.
Adeta utanılası.
Güvenlik sıfır. 2 terörist gelse kimsenin can emniyeti yok. Kesseler duyulmaz. Araç koyacak kadar bile kapı önü yok.
Ahmet Kesere hala övgü yağdıran,o şürekalara buradan soruyorum…?
Hani yaptırıldığı söylenen, hani gidip gördük çok güzel bir genel merkez binası olacak diye yalan düzmece ile bu toplumu utanmadan düzdükleri o hayali genel merkez binanız nerede….?
Hiç mi utanmadınız….?
Artı 2 milyondan sonra eksi 500 binlerle teslim edilen bomboş kasayı bırakırken de mi utanmadınız.?
Mehmetçiğe, Afrine, Türk ordusuna, Kilisten bir araba dolusu suyu gönderen şu kahraman ve cefakar yeni yönetime bir 5 bin lira olsun su parası da mı bırakamazdınız…?
TUH size. TUH haysiyetinize, yöneticiliğinize, ,TUH sizi biatla savunan yüzsüzlere.
Ne yaptınız onca emeği, cefayı, vefayı, alın terini,
Ne yaptınız…..?
Bunları mı bıraktınız….?
Yazık size, anlayışınıza, insanlığınıza.
Cebinize giren maaşlara, yolluklara, otel ,yemek paralarına,
Suit odalarınıza.
Yazık.
Sayın Hamza DÜRGEN Milli Savunma Bakanlığından yep yeni bir Temad binası sözünü almıştır.
Bu müjde yakında gerçekleşecek Temad onurlu bir yuvaya sonunda çok yakında kavuşacaktır.
Sistemin düzenin, iktidarların, tiranların, erklerin, firavunların bize bıraktıkları onca enkaza bir o kadar da keser ve yönetimi bırakmıştır.
Yönetim kurulumuz bu enkazı bırakanların dönemini didik didik araştırmaya devam etmektedir. Her kuruş haramın, varsa çalıntının, yolsuzluğun hesabı mutlaka sorulacaktır.
Biliyoruz. İnanıyor ve güveniyoruz.
Bu mazlum sofrasına kırıntı toplamaya gelmek için sinsi niyetle hareket edecek olan her kim olursa olsun, bundan sonra bu emelleri ulu çınarda yaşatılmayacak şekilde bir adaletli ASSUBAY düzeni bu yönetimce kurulacaktır.
İhraçlar da kaldırılacak, adaletsizce kapatılan İstanbul şubemizde açılacaktır.
Takvim de ne yazılıyor ise, hepsi de zamanı gelince hayata geçecektir.
Ortalığı bulandırtmayalım yeter.
Özlemlerimiz, gerçekleşecek, kardeşliğimiz ve birliğimiz yeniden kurulacak.
Bağışta, gelecek, yardımda.
Allah mazlumun mekanından gölgesini esirgemeyecektir.
TEMAD, yani uyutulan , uyuyan o dev yeniden uyandırılacaktır.
Bu hepimizin sözü ve ahdı dır.
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
İSTANBUL
Nüfusu tam 18 milyon.
Bir ucundan öbürüne tam 85 kilometre .
Her bir ilçesinin nüfusu bile milyonu aşkın.
30 ırk ve milletten insan yaşıyor.
Günde 5 milyon ekmek tüketiliyor.
Ülkedeki 22 milyon aracın da tam 5 milyonu burada.
İnsan nefesi ve araç egzosu ile hava 4 derece ısınabiliyor.
Günde 2000 bebek doğuyor. 1000 e yakın insan ölüyor.
Aynı anda tam 6 milyon insan cep telefonu ile görüşüyor.
3 milyon kişi her gün internete girip çıkıyor.
Bu şehre giren çıkamıyor. Kayboluyor.
İşsiz sayısı 3 milyondan fazla.
Tüm marmaranın ,batı karadenizin, trakyanın su kaynaklarını bu kent kullanıyor. Yetmiyor.
Tüm sendikalar, işveren konfederasyonları, ünlü kulüpler, Tüsiad, müsiad,sanat, ticaret, sosyete, uluslar arası sempozyumlar, toplantılar, innovasyonlar, fuarlar, şirketler, vakıflar bu kentte.
Ülke ekonomisinin 1/3 ü yine bu kentte.
Ülkedeki paranın da, sermayenin de tam yarısı yine bu metropolde
Bu devasa mega kentte TEMAD ne halde derseniz.
Faal durumda 6 tanecik şubesi var.
Tanecik diyorum onun da yarısı ya var ya da yok. Çoğu insanda varlığını bilmiyor.
Anadolu yakasında bir şubeye üye olmak istiyorsanız en az 2 araçla tam 40 km.
Avrupa yakasında iseniz de yine en az 2 araçla en az 30 km yol katetmek zorundasınız.
Günde şubeye sadece gidiş dönüş yol paranız tam 12 lira. Simit hariç.
Haftada 2 kez giderseniz ayda yol ücretiniz ise tam 96 lira.
Yani bedeli ağır.
Her babayiğidin harcı değil.
Ne olmalı.
Hiçbir şey olmadan önce bu şehirde asla şube kapatılmamalı,
Bu vatana ihanet kadar ağır bir sorumsuzluk.
Hele ki bu 17 milyonu temsileden bir il başkanlığı statülü veya algılı en eski bir şube ise.
Kapatınca ne olduğu sonucunu gördük yaşadık.
Bayramlarda derneği temsil edemedik, çelenk koyamadık.
Zevatı, protokolü tamamlayamadık.
İstanbulda gazetelerde, Tv.lerde nahoş ifadeler çıktı.
Bir protesto, bir basın açıklaması, bir lokal tepki dahi olsun veremedik.
Bırakın dışarıyı,
Kilise kahraman ordumuza destek için genel merkezimize katkı için
bir araba dahi çıkaramadık. 10 adam olsun götüremedik.
Kapatılmadan önce en güçlü sesi veren şube, olan İl başkanlığı
bunları tam ve mükemmelen yapıyordu.
Şu hale bakınız ki şimdi şubelerden bırakın fiziki, katılımsal desteği, mali desteği;
sayfalarından olsun, Kilisteki basın açıklaması destek eylemine dahi bir haber,
bir yorum, bir açıklama olsun en küçük katkı bile çıkamıyor.
İŞTE BU YÜZDEN İSTANBULDA ŞUBE KAPATMAMAK O KADAR ÖNEMLİ.
Şube açmak, hele ki, kapatılana aynı tüzel hakkını ve temsil yetkisini geri vermek ise çok daha önemli.
Hata o kadar vahim,
Hatayı hemen telafi etmemek te yine o kadar vahim.
Şu anda il başkanlığı temsilindeki TEMAD İSTANBUL isimli şube
eski Genel merkez yönetim kurulunun aldığı bir kararla kapalı.
“isteyen üyesi en yakın şubeye gidip üye olabilir “ mankafa açıklaması ile.
Yerinde kim var …..?
1400 yaşayan şube üyesini sokağa atmamak,
32 yıllık bir çınarın dallarını kurutmamak adına resmi anlamda kurulu bulunan İSTEMAD.
İstemad ne durumda derseniz…?
Eski Yönetim kurulu yani Keser yönetimi bu derneğin Medeni kanunun 29. Maddesinin
6. bendi uyarınca bu isimle yasal olarak kurulamayacağına dair İstemad aleyhine bir dava açtı.
Dernek direndi.
30 Kasımdaki Temad olağan genel kurulunda Ahmet Keser yönetimi düşer ve
yeni gelecek yönetim yeniden af yetkisini işleterek derneği eski tüzel haline
kavuşturur umudu ile duruşmalara gidilmedi.
Dava uzatıldıkça uzatıldı.
Ne var ki mahkeme sonunda bir karara vardı.
İstemadı hukuksuz buldu.
Genel merkezin başvurusunu haklı gördü. Derneğin aleyhinde karar verdi.
Sonra…..
İstemad yönetim kurulu zaman kazanmak adına karara itiraz etti.
İtiraz haklı görülüp dava yeniden işleme alındı.
20 Şubat günü son karar açıklanacak.
İstemad yönetim kurulu, 30 kasımda adil ve adaletli bir yönetimin seçilmesi ile rahat bir nefes aldı.
Bir de karar aldı.
20 Şubattaki duruşmada artık itiraz etmeyecek, direnmeyecek, İstemadın aleyhine
çıkan ilk karara uyacağını mahkemede beyanla karara saygı duyacak.
20 Şubatta mahkemenin kararı alınır alınmaz
İstemad yönetim kurulu nüshayı Ankaraya gönderecek.
Hızlı biçimde fesih için genel kurulunu toplayıp son adımını atacak.
İstemadı kapatarak tüm mal varlığını, kasasını, demirbaşları ile fiziki şube binasını
olduğu gibi Temad a son kapanış kurul kararı ile bağışla devredecek
Genel merkez yönetim kurulumuzda verdiği sözde duracak, eski il başkanlığı şubesini yeniden açacak.
İstanbulun hikayesi bu.
Gelelim temsil yetkisine,
Zaten 2014 yılında tüzük değişikliği ile İl başkanlığı veya temsil yetkili şube sıfatı kaldırıldı.
Büyük illerde hiçbir şubenin İl başkanlığı yetkisi de artık yok.
Olması mı gerekirdi.
Kesinlikle evet. Bu maddeyi iptal ettirenler resmen dava düşmanıdırlar. O kadar açık söylüyorum.
İstanbulda sıkıntı bitecek mi…
Asla….
Bu dev kentte 6 şubeyi teleskopla dahi zaten göremezsiniz.
yedincisi olsa ne olmasa ne.
İl başkanlığı temsil yetkisi ve tüzük maddesi olmadıktan sonra.
İçi güçlü, dolu, donanımlı olmadıktan sonra.
Dedim ya burası İstanbul.
Dünyada tam 80 ülkeden daha büyük.
Her şubeye gün aşırı olsun gidiş dönüş maaşın 4 te biri.
Her babayiğidin harcı değil, bu metropolde dernek işletmek.
Üye toplamak.
Kasasına para koymak.
İstanbul derya, Temad bir damla.
Bir kez kapatırsanız, bir daha asla açamazsınız.
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
Davul zurna çaldı, dediler ki cenk var
Vatan için, Allah için haydin ihtiyatlar
Gelince kutlu çağrı, Hasan Hüseyin eve koşar
Her zerresini yüreğinin cihat ateşi sarar
Tek evladını, can Münire'sini Hüdâ'ya emanet eder
Kalbinde iman, göğsünde Vatan ve Kur'an
Varır çöllerine Yemen'in çok ta geçmeden
O Yemen elleri ki açlık, yokluk bir yandan
Kalleşçe vurmuş arap Yahya, Osmanlı'yı arkadan
Hoca denen Yahya'nın tek derdi kuracağı hanedan
Yokluk kıtlık içinde,
Yemen'in Çöllerinde Destan yazar
Mehmet'im tüm gönüllerde
İngiliz'den uman medet, yüz karası Yahya bedevîsi de
Kurar tuzaklarını, düşer pusulara
Yiğitler de Hakk'ın, mazlumun savaşçısı, düşer hapislere de
Yiğit Hasan Hüseyin sevmez esareti asla
Cuma vakti okurlar, Yâsin-i Şerif'i kumlara
Resulullah gibi atarlar düşmanın kafasına
Tekbirlerle kırarlar demir parmaklıkları vura vura
Üzerine âyet savrulan düşmanlar göremez onları asla
Yürürler geceler boyunca, karanlıklarında çölün
Azıkları tevekkül, katıkları, böcek, yılan
Hain Yahya'nın itleri, tutmuşlar dört bir yan
İhanetin kucağında yanıyor, anlı, şanlı Yemen
Dört bir yana kafa tutan Yiğitlerin hakkını, yemen
Ulaşırlar Anadolu'ya meşakkatli, zor yolla
Memlekette verirler, kısacık bir mola
Koşarlar, dolu dizgin, Çanakkale Boğazı'na
On yedi yıl askerlik, dile kolay bu cennet Vatana
Ben razıyım hepsinden, razı olsun Hûda'da
Yemen Çanakkale gazisi Büyük dedem H.Hüseyin CEYLAN
Ömer KESKİN 11.02.2018
Duysun dost, düşman ve dahi tüm dünya
Titresin artık, soysuz, hâyâsız, eşkiyâ
Duyduğun ses şimşeklerin arasında Türk'ün gür sesidir,
hamd olsun Hüdâ'ya Kırarak zincirlerini işte kalktı ayağa
Canını verir ama esir olmaz asla
Kudreti gizlidir
O'nun asil kanında
Eder kahr-u perişân tüm düşmanlarını da
Girmez yüreklerine asla zerresi korkunun
Yürür Hakk'ın yolunda, emrindedir
Kur'an'ın Söke söke alır, hıncını mazlumların
Muzaffer olsun her daim Rabbim Orduların
Dar gelen gömleği giymek yakışmaz sana
Var derin bir mânâ attığın her adımda
Saçar koç Yiğitlerin korkuyu meydanlara
Yeter, anılınca adın onları dağıtmaya
Kalkınca Türk ayağa dünyayı aldı telâş
Sunmuştuk güvercini, dediler illâ savaş
Bitirir zulmünüzü Türk yavaş yavaş
İtlâf olmalı itleri ki bitsin artık bu savaş
Ömer KESKİN 26 OCAK 2018
Bir dakika öncesi yaşanmamış bir gelecekti…… bilmiyorduk.
Dün bu saatlerde tam da şu andı,düne göre de bugün yarındı .
Öbür gün içinde dün yarın dı…
Ölmemişti ölecek olanlar…
Yarını bekliyordu.
Umut ve hayal üretiyordu.
Bir yıl önce bir yıl sonrası da yeni yıl dı.
Yeni umutlar
Sağlık ve mutluluk dilekleri idi.
Bu gün olmayan herkes dün var dı.
Kimse şehit te değildi, mefta da,
Rahmetli de. cennet mekanlık ta.
Sadece dünün adı bu gündü.
Bu günün de yarın.
Yani umut, yani gelecek, yani hayat.
Yarınlar elbet olacak, yarın;yarın kadar sonra dün olcak
Bir sabah hiç birimizin yarını da olmayacak, bu günü de…
Sadece yorgun ve sararmış dünü.
Varsa bir parça resimleri, yazıları, tebessümü.
Belki duvarda bir resmi,
Çünkü herkesin o yarını bitiverecek.
Bir daha da yarın falan olmayacak.
Bir yarın daha olunca da sen olmayacak, o olmayacak,
biz olmayacak. İsimler, kimlikler, unutulup gidecek…..
Zaman kısa
Son asude..
Hele ki bu ülkede.
Gence de, yaşlıya da,
Yarın çok kısa.
O yüzden acele edin.
Zamanı hoyratça kullanmayın
Bizden, ekmekten, adaletten, zaman çalmayın.
Ne yapacaksanız elinizi çabuk tutun.
Yarınlara takıntılı kalmayın.
Her şey şu anlıktır.
Umutta, mutlu olmak ta,
Yarın getirmez mutluluğu,
Tam şu an gelir adalet gelecekse…
Kimsenin umudunu yarına bırakmayın.
Ne yapıyorsanız tam şimdi, şu an yapın.
Zamanla oynamayın,
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
Toplum ve tabanla her şey ayrıntılı paylaşılmalı.
Enformasyon denilen ağ kurulmalı.
TEMAD DANIŞMA KURULUMUZ OLMALI.
Akli insanlarımızdan danışmanlarımız.
Meselelerimiz acil-kısa- orta vade olarak doğru tesbit edilmeli.
ASSUBAY 4 YILLIK FAKÜLTE KANUNUNUN derhal üzerine gidilmeli.
Ahmet Keser döneminde ne yapıldı ise tam tersi yapılmalı.
Genel merkez yönetimi en kısa zamanda tüm il ve ilçe teşkilatları ile
davaya gönül vermiş dava insanlarını Ankara da toplayıp bir araya gelmeli,
ilk büyük çalıştayını yapmalı. Davayı masaya yatırmalı. Stratejilerini tabanı ile tespit etmeli.
YOL HARİTASINI TEŞKİLATLARI İLE BERABER HAYATA GEÇİRMELİ.
Tüzük kurultayı öncesi bir çalışma gurubu ve komisyonu oluşturulmalı,
o komisyona tüm assubaylardan, sivil uzmanlardan, hukukçulardan,
akademisyenlerden teklif ve görüş alınmalı. Tüzük katılımcılığı tabana yayılmalı.
Pes gurubu sayfası aynı Civan arkadaşla derhal yeniden açılmalı.
Tüm emeklilerin sosyal sayfalara katkısı için şubelerde bilgisayar kullanımı ve dili öğretilmeli.
Gerekirse kurs verilmeli. Sosyal medyaya ilgi çoğaltılmalı.
Assubayların ailelerinin ve emeklilerinin Temad şubelerine,
üyeliği ve katılımı için bir hedef proje başlatılmalı.
Tüm Assubaylara ,emeklilere, ailelere ulaşılmalı.
E-üyelik sistemine dönülmeli.
İllerde, ilçelerde Çalıştaylar, toplantılar, seminerler tertiplenmeli.
Temad kadınları projesi çok büyük bir güç ve katılımla yaşama geçirilmeli.
Türkiye genelinde Assubay toplumunun en az 5 bin kadın gücüne
en geç 3 yıl içinde ulaşılması hedeflenmeli.
Şubelerde ekmek ve insan adaletsizliğimiz adına adam gibi
dava toplantıları, bildirileri, kamuoyu duyuruları yapılmalı.
Temad mali fukaralıktan kurtarılmalı.
Tarihindeki en büyük adalet bağışı kampanyası başlatılmalı.
50 şube yokluktan kapanma noktasında iken, yaşlıya huzur evi
üniversiteli gence burs, emekliye gezi tur seyahati ile üç kuruş gelir elde etme
projesi gibi hükümet ve belediye hedefli kaynaklarımızı dava yerine
lokal hizmetlere kaydıran büyük israflı ve zorlu projelerden vazgeçilmeli.
EN GEÇ 6 AY İÇİNDE ANKARA DA EN AZ 10 BİN ASSUBAYIN ve
AİLESİNİN BULUŞACAĞI “BÜYÜK ASSUBAY BULUŞMASI “YAPILMALI.
Buradan hükümete ve saraya bir mesaj verilmeli.
Cesaretle eylem ayağı da çalışmalı, sadece aynı bildik git gel protokoller değil.
Sorunlarımızın çözümü için hükümete ve idarenin muhatabına süre verilip süre istenmeli.
Her meselemizin konu başlıklarına göre aciliyeti için eldeki ekip çalışma
gurupları şeklinde masalara, ofislere dönüştürülmeli.
Şartın, ortamın , müsait olup olamayacağı beklememeli, her makama en kısa zamanda
ulaşabilmek adına tüm kapılar zorlanmalı. Hiç bir makamın müsaitliği düşünülmemeli.
Her gün 3-5 tanemizin bu dünyadan mahzun ve küskün ayrıldığı unutulmamalı.
Muhataplarla görüşürken zaten bu İktidarın 16 yıldır aynı iktidar olduğu bu davanın ve
sorunların ilk kez önlerine getirilmediği önemle hatırlatılmalı.
Temad demokratik ve insani eylem ayağını da B planı olarak sıcakta tutmalı.
Tabanla, akli fikirsel insanlarla bir diyalog merkezi mutlaka kurulmalı.
İHRAÇ DENİLEN KÖROLASICA VEBA BU DERNEKTE ARTIK KONUŞULMAMALI.
İHRACI İŞLETENLER DERHAL GÖREVDEN ALINMALI.
Seçimle gelen ama ne hikmetse görevden alınan tüm yöneticiler görevine iade edilmeli,
Seçimle gelen her yöneticimiz seçimle gitmeli.
Temad da demokrasi en üst seviyede olmalı.
Kapatılan şubelerin ne zaman açılacağı ilan edilmeli.
Bunlar çözüme giden yolda derhal yapmamız gerekenler.
Eleştiriye, akli önermelere saygılı, olgun ve sıcak samimi davranılmalı.
Genel merkez Yönetim , Denetim, Disiplin kurullarında mümkünse
şube başkanları olmamalı.
TEMAD ACİLEN M.S REKTÖRÜNE, JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİNE,
KOMUTANLIĞINA, İÇİŞLERİNE, SAVUNMA BAKANINA GİTMELİ.
4 YILLIK FAKÜLTE ŞART VE DİRENİŞİNE BAŞLANMALI.
Bu yazılanların yeni yönetim kurulumuza destek ve gayret ile
bağlılık olduğu da herkesçe iyi bilinmeli.
Bu önermelerin muhaliflik gibi, yeni yönetim kurulumuza itaatsizlik gibi
saçma salak niyet ve girişim olduğunu da aklı başında hiç kimse düşünmemeli.
Tam aksine en büyük destek olduğu iyi bilinmeli.
Bu toplum konuşmalı, tartışmalı, dinlemeli, eleştirmeli.
Assubay toplumu artık akademik çalışmalı.
Fikirsel olarak bir şeyleri hem üretmeli, hem başarmalı.
Yeni yönetim kurulumuz fikirle, önerme ile,
çözüm ile, yol ve yordam ile desteklenmeli.
“ Akıl akıldan üstündür “
“ Bir elin nesi var, iki elin sesi var “
“ Birlikten kuvvet doğar “
ata sözleri bu toplumda şiar kabul edilmeli
Saygımla
Adnan Fuat ÖZDEMİR.
BEN ASSUBAY'IM
ilk görülmem tarihte, Çanakkale Harbi'nde
On dört yaşında coşardım mevzi ilerisinde
Ali Reşat Çavuş'tu adım, üstüme yok yiğitlikte
Küçük zabıt adı layık görüldü böylece
Kuvva-yı Milliye'de ve dahi Kurtuluş Cengi'nde
Düşmanın yedi düveline kök söktürdüm cephede
"Küçük Zabitim" diye sevdi Gazi Mustafa Kemal'de
Er, küçük zabit, zabit emir komuta zincirinde
Yasaktı evlenmek, bizlere emekli olmadan
Çıkamazdım birlik dışına izin almadan
Zabit'e Subay ismi verildi de sonradan
Adım Assubay oldu, hiç fikrim sorulmadan
Yetmiş dörtte esti adaletsizlik rüzgarı
Bu nasıl vicdandır ki aldı tüm haklarımı
Yetmişbeşte haykırdım adil arzularımı
Gösterdiler adaletsizce demir parmaklıkları
Bir sağdan, bir soldan asan paşa geldi
Olamadı adil, üstüne tuzu biberi o ekti
Aldı eline tırpanı, haklarımı kuşa çevirdi
Bezirgân saltanatıyla, yoksulluğa indirdi
Güzel yıllarını yurdun, hain fırtına kesti
Oynatılan kuklalar, Vatan'ı bölecekti
O gece çeviren kaderi, Ömer Halisdemir'di
Sıktığı mermilerle hainler devrildi
Çanakkale, Kurtuluş Savaşı, Kore, Kıbrıs, El-bab, Afrin'de
Döktüğüm al kanım, verdiğim âzâlarla
İspatladım her zaman sadakatimi Vatan'a
Sahip çık Ey Vatan, sen mazlum evlatlarına
Ömer KESKİN 02.02.2018
Temad Genel başkanlığı çok önemli bir karar alıp cesur bir adım attı.
Afrin Operasyonuna katılan kahraman Türk Ordusuna destek için Kilise harekatın ve ateşin tam merkezine gitme kararı aldı.
Bu kararı medyaya duyurduğumuzdan şu saatlere kadar 12 askerimiz daha o kahrolası afrin diyarında şehit düştü.
Ortadoğu batağında ateş çoğalırken, bu önemli destek kararı hepimizde gurur ve heyecan yarattı.
Beklentimiz; şubelerin araç ve üye desteğinde bulunması, heyecanlı bir organizasyonu hemen başlatmaları .
Çünkü zaman çok az. Çarşamba günü heyet Kilis te olacak.
Temadın ülkemizde 96 şubesi var.
Bu işe heyecanla saldıran tek şube de şu ana kadar NARLIDERE TEMAD şubemiz.
Başındaki değerli ve cesur başkanını yürekten kutluyoruz.
Sayın Necdet AKYÜZ, hiçbir şubeden ve il örgütünden gereken heyecanlı destek ve organizasyon atağını bulamıyor.
Masrafını şubesinden karşılayacak şekilde bir otobüs hazırlatıyor, 40 tane adamı götürecek ama ne acı ki 15 şubeli İzmir den destek bulamıyor.
Götürecek adam arıyor.
Bir şubenin fedakarlığına destek olmak en önemli adaletimiz olmalıdır.
Yine başka bir ege ilimizden bir şube başkanı ,
“ neden kilise gidiliyor, neden Ankara da yapılmıyor” diye itiraz ediyor……
Algı ucuz ya….
Başka bir şube başkanı da “ her şubeden iki temsilci götürülsün ortak bir araç tutulsun genel merkeze bu şekilde desteğimiz olsun “ önerisine
“ben şubemden iki kişiyi nereden bulacağım, ya kimse gitmek istemezse “ diye itiraz ediyor.
Fedakar ve bilinçli şubelerimizi ayırıyorum.
Onları tenziye ediyorum.
Benim bu işten anladığım ve söyleyeceğim sadece şu ;
Genel merkezimizin en önemli sorunlarından birisi Şubelerin yeniden yapılandırılması.
Şubelerin çalıştırılması, dava organlarına dönüştürülmesi.
Bu anlamda Ankara da ciddi bir teşkilat toplantısı yapılması. Disiplinin ve bağlılığın tesis edilmesi.
Yönetim kurullarının Assubay ekmek ve adalet davasına inanmış yürekli cesur, çalışkan insanlardan seçilmesinin sağlanması.
İsterseniz adına müdahale deyin, isterseniz atama.
Temad şubeleri bu gün o halde ki en az mübalağasız yarısı kayyumla idare edilecek kadar davadan bir haber ve ilgisiz.
Kapatsanız da bir santim zarar görmezsiniz.
Sadece lokal, sadece kıraathane, sadece okey tavla.
Böyle temad lar olmaz olsunlar.
Biliyorum ki Sayın Narlıdere Temad Başkanımız gibi başka cesur şube başkanları da umuyorum vardır.
Onları tenziye ediyorum.
Bu dava orta oyunu değildir, Hacivat Karagöz veya pişekarla kavuklu tulüatı da değildir.
Eşini, ailesini, asude birkaç senesini ateşe, dikene atanların onurlu hayat mücadelesi dir.
Şubeler davamıza alakasız başkanlara orada kestane patlatsınlar diye emanet edilmedi.
O makamlar ve sorumluluklar kış günü içeride, yaz günü tatilde saz çalınsın diye kurulmadı.
İstanbulda İl Başkanlığı şubemizde Koldamca gibi her yere en önde koşturan bir başkanı ile beraber işte bu ağustos böceklerine uymadığından kapatıldı.
“ Gözlerimi kaparım sırtım üstüne yatarım “
Kusura bakma…. Git evinde yat.
Herkesi Narlıdere Temad olmaya davet ediyorum.
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
2019’A DOĞRU KÜLLERİNDEN DOĞAN ÇİFT KUTUPLU DÜNYA’YI ALGILAYABİLEN BİR TÜRKİYE
ARANIYOR…
Değişmeyen tek şey değişim.
Sovyetler Birliğinin çöküşü ile oluşan tek süper gücün jandarmalığına dayalı dünya düzeni, çeyrek asırlık toparlanma sürecinden sonra Rusya-Çin-İran blokunun güçlenmesi ve ABD’nin ekonomik zorunluluklarla jandarmalık maliyetlerini düşürme ya da bu yüksek maliyeti, jandarmalıktan nemalanan diğer ülkelere de yükleme stratejisi nedeniyle çift kutuplu dengeye dönüşüverdi...
Değişimde mihenk taşı Suriye...
Afganistan, Irak işgalleri, ”Turuncu Devrimler” ve “Arap Baharları” ile yükselen süper jandarmalık Suriye’de fena halde duvara tosladı.
Mısır’da ise kafasına düşen Mursi saksısının şaşkınlığı ile eski yavuklusu Mısır ordusuna sarılarak bu ülkeye demokrasi(!) getirmiş oldu...
Diğer blokta ise çeyrek asırlık toparlanma ve özellikle kendi hinterlandındaki turuncu devrimlere karşı savunma sürecinden sonra “Savunma Konseptinden” Gürcistan’la başlayan Ukrayna ile devam eden ve de Suriye dolayısı ile Ortadoğu ve Akdeniz’e Ulaşan “ “Etkin Müdahale Konseptine” geçiş yaşanıyor. Maalesef Türkiye’yi de yönetenlerin de katkı da bulundukları tahmin ve iddiaların aksine blok Suriye’yi “satmayarak” rüştünü ispatlamış bulunuyor...
Vekalet savaşları çağı
Ukrayna müdahalesi nedeniyle Rusya’nın G-8 den çıkarılması ile eski “soğuk savaş”, yine çeyrek asırlık “detent-yumuşama” süreclerine son verilerek, siyasi literatürde “vekalet savaşları”ile sağlanacak etnik-mezhepsel bölünmelerle “mikro ülkecikler” sürecine geçilmiş oluyor.
Bu süreç, önümüzdeki on yıllarda halkların “Welfare State-Refah Devleti” umutlarının düş kırıklığına dönüşmesine koşut olarak müsait tarla buldukça Yugoslavya’dan başladığı üzere Avrupa’nın içlerine kadar uzanacak gibi görünüyor. Örneğin İspanya...
Etme, bulma dünyası... Irak’ı sudan, uydurma bahanelerle işgal edip 1milyonu aşkın insanın ölümüne yol açarak, bölünmesini sağlarsanız, İsrail’in güvenliği ve petrolün Akdeniz’e arzu ettiğiniz biçimde ulaşmasını sağlayacak bir Kürdistan koridoru açmak için Suriye’yi vekalet savaşları ile mahvederseniz, Kırım referandumuna, Rusya’nın Suriye’ye yerleşmesine ne diyebilirsiniz?
Son çeyrek asrın “bir bölenleri” bölücülüğe karşı “halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkına” karşı, iş kendilerine gelince hukuk yaratmaya çalışırlarsa, “ulus devleti” savunmaya başlarlarsa, hiç şaşmayın... Bakındı hele şu yüce rabbimin işine... Dinsizin hakkından imansız geliyor....
Ya Türkiye...
Dünya çift kutuplu yeni dengelere doğru evrilirken, Türkiye başını kuma gömmüş, Suriye rejimi ile başta PYD konusu olmak üzere aynı kaderi paylaştığını anlayamayacak kadar burnunun ucunu göremezken, taammüden hırpalatılmış kurumları ve kışkırtılmış etnik-dinsel motiflerle karpuz gibi dilimlenmiş bir toplumsal yapısıyla yolsuzluk ve hukuksuzluğun arş-ı alaya vardığı bir ortamda 2019’a, kaderini tayin sürecine gidiyor.
Belki. bu da. kullanabilen bir toplum için önemli bir şans... Önümüze damdan düşen süreçte başta, yeni gelişmekte olan dünya dengeleri çerçevesinde güvenlikten dış politikaya, eğitimden ekonomiye değin çoğu zaman, bazen “aldatılarak”, bazen “aldatarak” yapılanlar, artık ülkenin tarihsel bellek, beyin ve belkemiğini çatlatmak üzere olan korkunç hatalar sakin ve ciddi bir biçimde değerlendirmemiz için yeterli zamanımız var… Hatta tam zamanı…
Fenersiz yakalanmış sayılmayız...
Reel üretim ve akılcı planlamadan uzak, dünyanın yaşadığı teknolojik dönüşümden bi haber, tarımı vetarım alanlarını yok eden, musluğu kapatılmakta olan sıcak para, inşaat sektörü ve kent rantlarına dayanan kolaycı ekonomik politikaların çevreyi mahvettiğinin, ülkeyi krize sürüklediğinin hala farkına varmadık mı?
Doymak bilmez yolsuzluk ve rüşvet hayâsızlığına karşın, gittikçe bozulan gelir dağılımı ve işsizlik sonucu derin bir yoksullaşma sürecini yaşamıyor muyuz?
Yaz boz tahtasına dönüştürülen yargı başta olmak üzere eğitim, üniversiteler, bilim ve sanat, ordu ve polis vb. bir asırda onca güçlükle yarattığımız cumhuriyet kurumlarının uğradığı ağır hasarı hep birlikte izlemedik mi?
Tek kutuplu bir dünyanın kraldan çok kralcı Murtazalığına soyunulup hata üstüne hata yapmakta ısrar ederek, Kuzey Suriye’deki görevleri nedeniyle “time out” almış kendi teröristlerimiz yetmezmiş gibi kucak açtığımız ne idüğü belirsiz El Kaide patentli teröristleri şimdi de Afrin’de kullanarak bölgede ve dünyada Cumhuriyetten bu yana oluşturduğumuz saygınlığın yerle bir edilmesine kahrolmamak elde mi?
Bütün bu kartopu gibi büyüyen sorunları konuşana, tepki gösterene, medyaya pranga vurarak çözmek mümkün mü?
Yoksa temel sorunumuz artık dönüşü olmayan yola girmiş siyasi iktidarın değişikliği ile 15 yıllık hasarı hurdalığa atarak ülkenin önüne tertemiz beyaz bir sayfa açmak mı?
Düşünelim, düşündürtelim, değerlendirelim. Zamanımız var... Yoksa kaybedenler kulübüne yazılacağız…
Dr.Noyan UMRUK
ABC GAZETESİ; 04.02.2018