Gene mi Yasak?

Aralık 02, 2014

Sayın Hamdi Tütüncü’ye de,

İki yıl orduevi yasağı geldiğini öğrendim.

Üzgünüm!

Gerçekleri gören,

yazma, yazabilme cesareti gösterebilen kalemlerin,

hemen hemen hepsinin kaderi bu.

Emekli bile olsa!

Kalemlerin işlev gören yerleri kırılır durumda.

Kamuoyunun bilgilendirilmesini

engelleme olgusunda,

sırada olan arkadaşlarımız var mutlaka.

Gerçekte 82 yaşımda olmama karşın,

Belki ben de!

Assubaylar kendilerine yapılan haksızlıkları

gündeme taşıdıkça,

sızlanmalarını sergiledikçe,

Bu türde yasaklar geliyor.

Açıklamak, anlamak zor!

Oysa devlet,

vergileri ve olanakları ile oluşur.

Oluşturulur, sosyal tesisler ve olanaklar.

Kullanım oranı haksızlığının, zaten üstü örtülemez.

İç tepilerde üzüntüler, sızlanmalarla dolu dolu.

Yaşanmaktadır.

Ama kısıtlamalar ve yasaklar,

daha da iç acıtır olduğu bilinmeli.

Bu olumsuz uygulamaları anlamak,

çok ama çok zor!

 

Mehmet KAYALI

Yukarıdaki tavsırda gördüğünüz askerler

Adı bilinmedik devletin

Meçhul ordusunun

Korsan denizcisi değil...

Sakın ha!

Gördüğünüz her sakallı, korsan olmayabilir.

Sakalına bıyığına bakıp da

Denizlerin dehşetli haydudu filan demeyiniz onlara...

Zirâ

Onlar,

Öz be öz Türk.

Onlar,

Kızıl sakal lakabıyla mâruf

Türk Denizciliğinin ilk Kaptan-ı Deryâ’sı

Denizlerin Hâkimi,

Hayrettin Paşa’nın Levendleri...

Üsdelik

T.C. Deniz Kuvvetleri mensubu Astsubaylar.

Fakat bir tek fark var...

Tarih...

Resimin çekildiği gün, 12 Eylül 1980 öncelerinde bir tarih...

Bu deniz kurdu Astsubaylar

O gün

Çalışmaya bir dakikalığına mola verip

Görev yapdıkları denizaltının güvertesine sandalyeleri dizmişler.

Resmî kıyâfetlerini giyip

Sandalyelerine keyifle ve gururla kurulup

Resimciye şöyle demişler;

Haydi bakalım resimci! Bizi, 2014 senesinin Türkiye’sine götür...

Keşke

O denizaltı gemisinin subayları da bu resimde kendilerine yer bulsalardı.

Daha güzel olurdu.

Ne de olsa ordumuzun iki asıl anasırı, değil mi?

Peki

Armut, dibine düşer!

Palabıyıklı ve çember sakallı Hayrettin Paşa’nın

Bugün yolda, dağda, havada, denizde gördüğümüz Astsubay torunları niye bıyıksız?

Bu isabetli suali soran

Siz babayani yârenlere teşekkür ediyor ve

Cevabı öğrenmek isteyenlerden ücret almıyoruz,

Makâlemizi okusunlar yeter!..

*  *  *

image004Bıyıksız Türk eri olur mu hiç yârenler?

Nereden bakarsan bak, bir tutam kıl yumağı...

Fakat

Cürmü, cirminden pek ziyâde.

Erkek olsun kadın olsun

Türk milleti için pek mühimdir bıyık.

Padişahlarımızın hepsi bıyık bırakırdı.

Eskiden

Bıyığı terlemeyen genci askere almazlardı

Kız vermezlerdi

Şâhitliği kabul edilmezdi

Kesdiği hayvanın eti yenmezdi

Ve hattâ

Cemiyetde, obada, dağda, bayırda, yolda, yolakda, köyde, mezrâda

Ve dahi güzel yurdumun her bir köşe bucağında

Adam yerine konulmazdı.

*  *  *

sakal-biyikBıyık deyip geçmemeli efendim.

Her 100 Türk erinin 40 dânesi bıyıklı, 15 dânesi de sakallı...

Sünnetin icâbını edâ ediyorlar.

Çeşidi de öyle pek az-buz değildir hani!

Sayısı ve çeşidi bir yana

Güzide insanımız ne hoş isimler yakışdırmış ona.

Gaytan, pala, pos, pis, pırasa, bektâşî, bâdem, burma, sırma, sürme, karanfil, kırpık, kıvırcık, yasdık...

Kâtipler, karanfil bıyıkimage006

Tâze yeniçeriler, burma bıyık

Yeniçeriler ve kabadayılar, pala bıyık

Kalender beybabalar da pos bıyık bırakırlarmış.

İşde, siz muhterem kâriler için

Dün gece geç vakitlere kadar fazladan mesâi yapmak bahasına

İtina ile bulup seçdiğimiz bıyıklardan bir demet...

Siz yiğitlerime

Yakışacak bir bıyık çeşidi mutlaka vardır.

Buyur; seç, al birisini...

kaytanlar 

Şu yukarıda seyretdiğiniz malûm bıyıklardan birisi de babam rahmetli Salih IRBIK’a aitdir. Sol yanağındaki beninden bellidir babam!..

Bir tutam kıl deyip geçmemek lâzım. Bakar mısınız, sahibini nasıl da hemen ele veriyor.

Bu lakırdıyı sizlere dökdüren er kişi şu ömrün sahibidir. Söylemesi ayıp, bıyıklı bir tavsırı yokdur, biliyor musunuz?

Olsaydı, hem rahmetli dedemin hem de kendiminkini ekleyecekdim yukarıya. Ne yapalım, kısmet değilmiş!

Rahmetli Hacı Sülük dedemin hem sakalı vardı hem de bıyığı. Ak sakalı ve bıyığı o bembeyaz çehresine o kadar yakışırdı ki.

Rahmetli babamı sual eylerseniz... Hiç sakal bırakmadı. Fakat kapkara, gür ve pos bıyığı vardı. Babamı da bıyıksız hiç görmedim. Ömrünün sonuna doğru hafif kırçıllaşmaya başlamışdı. Tam ortası da cıgara dumanından tütün sarısı gibi sararmışdı.

Bu söylediklerimi kendinize sorsanız herhâlde benzer cevâplar verirsiniz, değil mi yiğitler?

*  *  *

Anam, babam, dedelerim ve ebelerim...

Hepsi de beni saç tıraşı olmaya teşvik ederdi.

Dedelerim, ebelerim ve babam

Allah rahmet eylesin!

Garayağız torunum ya da tosunum diye beni severken avucuma para sıkışdırıp sık sık “Oğul; haydı, bi esker tıraşı ol bakalım!” derlerdi.

Anam da şöyle der; “Oğul; tıraş, erkeğin yakışığıdır!” Saç tıraşı olduğumu farketdiğinde de “gel seni bir öpeyim!” der. Bunu hâlâ da yapar.

Anamdan bana geçmiş bir itiyâd olsa gerek! Saç tıraşı olduğumu görüp de bana “sıhhatler olsun!”diyenlerin benden bir öpücük alacağı vardır.

Hiç beklemediğiniz bir anda sizi öpersem sırf bu sebepdendir, ona göre!

*  *  *

Hadis-i şerifde de buyurulduğu üzere bıyık, erkekde doğuşdan gelen bir kılıktır.

Kaş, göz, el, ayak ,

Ağız, burun, parmak ne ise

Bıyık da o!

Atalarımızın sözlerine gurka yatıp

Yeni deyimleri civciv çıkartmışdır bıyık.

Gördüğü kızdan hoşlandığını belli etmek isteyen genç

Niyetini açığa vurmak için

Ah çeke çeke bıyığını burardı.

Ya da

İçden içe sevinen insanımız

Belli etmeden sevinmek için

Bıyığının altından gülerdi.

Hâlâ da güleriz ya!..

*  *  *

Töremizde erliğin, yiğitliğin, mertliğin ve dahi kuvvetin en vazgeçilmez nişânesi, hem de alâmeti olmuşdur bıyık.

Düşman ile cenk ederken kefereye korku salsın diye

Yeniçerilerimiz bıyık bırakmaya teşvik edilirdi.

Eskiden sohbet esnâsında duymuşumdur.

Sahibinin merdâneliğinden dem vurmak için şöyle derlerdi büyüklerim; “Öyle bıyıkları var ki; maşşallah adam assan, ııhh! demez!

Hattâ

Türk’e özgü ve Türk’ün sözü olan türkülerimizde bile kendine mebzul miktarda yer bulmuşdur bıyık.

İşde, o türkülerden birisi...

..................

İndim derelerine
Bilmem nerelerine
Gaytan bıyıklarımı
Sürsem nerelerine...

Bazı erkek türkücülerimiz şu son kelimeyi ‘memelerine’ şeklinde söylüyorlar.

Doğrusu türküye pek de yakışıyor.

Bizce münâsipdir efendim. Ağızlarına sağlık! Varsın öyle desinler.

Şiirlerde hep

Bülbül, seven; gül de sevilen olacak değil ya!..

Türkünün yukarıda terennüm eylediğiniz satırlarında;

Bıyık, bülbül

Meme, gül olmuşdur...

Gülün dikeni mi?

O da bıyık için usdura oluyor zannımca!

*  *  *image011

Boyalı-cilâlı basın-yayındaki lakırdılara bakarsanız

Ülkemize gezmeye gelen ecnebi hâtunlar bile işin sırrına ermiş!..

Bakar mısınız, ne diyor baldırı cıbıldaklar?..

Onlara göre de bıyık, ayrıca diş fırçası gibiymiş!..

Duy da inanma!..

Şu ecnebiler ne akıllı insanlar! Pireden yağ, bitden peynir, keneden kenevir çıkartmakda sınır tanımıyorlar.

Bıyığı diş fırçası gibi kullanmak kimin aklına gelir?

Biz dimyat’a pirince giderken evdeki daşlı bulgurdan oluyoruz

Ecnebiler bir iş niyetine iki işi birden yapıyorlar...

Filim sanatcısı bir beyefendinin muhterem vâlidesi de şöyle buyurmuş; “bıyıksız öpücük tuzsuz çorbaya benzer!

Ağzının tadını biliyormuş demek ki vâlide hâtûn.

Hattâimage013

Yeşilçam Sokağın sert çehreli emekdârlarından

Rahmetli Erol TAŞ abimiz “kafasını diyet verip” bıyığını kurtarmış!

Gemilerde görevliyken uzun deniz seferlerine gitdiğimiz zamanlarda değil tıraş olmak, içmeye bir yudum su bulamazdık. Başka çâre olmadığından gemi komutanlarımız saç-sakal-bıyık tıraşını serbest bırakırdı.

Biz de mecburiyetden sakal-bıyık bırakdık o vakitlerde.

Fakat denizin ortasında, geminin içine hapsolmuşuz.

Sakal-bıyık var evvelallah da

Bu kez bıyığımızla fırçalayacak diş(i) yok gemide...

*  *  *

34 senelik askerlikden sonra emekli olalı şunca sene geçdi.

Hâlâ bıyık bırakamadım. Alışkanlıkdan kurtulmak kolay olmuyor.

Bıraksam, heybeden düşen Diyarbekir garpuzu gibi düşüp de kırılacak sanki!

Bıyıkların diş fırçası niyetine kullanılması konusunda şu fakirin fikri yokdur.

Lâkin siz bıyıklı beylerin diş fırçalamak konusunda anlatmaya değer tecrübeleriniz olduğunu duyar gibiyim...

*  *  *

Peki Türk’ün töresinde burun kadar, göz kadar, kulak kadar ehemmiyet atfedilen bıyık denilen şu şeyi

Biz askerlere kim, ne zaman yasak etmiş?

Hiç merâkınızı mucip oldu mu acap?

Şâyet iltifat buyurursanız biz söyleyelim.

Rahmetli Emsâl ebemin deyişiyle gücük ayının birinci cemre fırtınası bûselik makâmından ayaz şarkılar mırıldandığı bir sabahın guşluk vakdi dank ediverdi aklıma.

Varayım da bir sual eyleyeyim.

Erkekliğin alâmeti olan şu bıyık denen kıl kümesine askeriyemizde kim, ne zaman usdura vurmuş, bir nazâr eyleyeyim dedim.

Aldım guş ganedinden gara galemi elime.

Ucundaki gatran garası mürekkebi

Çaldım ak kağıdın üsdüne.

Şöyle dedi gara galem, ak kağıda;

image015 

Dilekcemize Genelkurmay Başkanımız nezâket gösterip bizzat kendisi cevap verdi.

image017 

Necdet Bey kısaca şöyle dedi bana; Bıyık, sakal, kıl, tüy... Askeriyenin husûsi işidir. Seni ilgilendirmez!..

Halbuki şu fakir,

Dün gece şöyle bir rüyâ gördüydü;

İsminin Necdet olduğunu söyleyen ak sakallı bir dede yanıma kadar yaklaşıp

Müşfik bir edâ ve şefkât dolu bakışlarla

Ve yumuşacak bir ses ile kulağıma şöyle fısıldadı;

Şu tarihli, şu sayılı Kânun’un şu maddesi ile bıyığı, şu tarihde yasakladık yiğidim!

Aslında iş bu kadar kısa, basit ve kolay iken

Hayâlim, hakikât olmadan kâbusa meyletdi. Sükût-ü hâyâle uğradım sizin anlayacağınız.

Fakat böyle bir cevap vermeye tenezzül etmedi Genelkurmay Başkanımız...

Canı sağolsun!..

Ne diyelim?

Bu sualimize cevap almak için Necdet Bey’in milyon liralık zırhlı makâm aracının önüne kendimi atacak değilim ya!..

*  *  *

Necdet Bey cevâp vermiyorsa o zaman biz de kendi cevâbımızı kendimiz buluruz dedik ve düşdük yollara.

Geçen haftalardan birinde hanım evde yağ bitdi, git bir iki kilo yağ getir dedi.

Bu fırsatı ganimete çevirmek için zihnimde dokuz tilki raksetmeye başladı birden bire.

Bu dokuz tilkiden birisinin adı da Murat TİLKİ...

Ben de kıydım iki bilete, bindim EGO’ya.

Aklımda iki şey var. Birisi, eve yağ alınacak. Diğeri de şu bizim bıyık işi...

Ankara’nın göbeği değil fakat göbeğinin deliği olan Kızılay’a vâsıl oldum bir vakit sonra.

Hanımın istediğini bir kenara bırakıp kendi işime bakdım.

El, elin işini türkü çığırı çığırı, değil mi?..

Orası burası derken çok gizli ve çok netâmeli gayretlerim hemen sonuç verdi.

Kısa bir zamandan sonra bana verenin devlet sırrı olduğunu söylediği şu belgeyi ele geçirdim.

Ve

Bu belgenin sâdece ikimiz arasında kalması için yemin billah etdim.

image021 

Necdet Bey’in bana vermediği cevâbı bulmanın heyacanıyla olsa gerek yemeklik yağ almayı unutmuşum.

O akşam üzeri eve gelip de hanım yağ nerede? Ocakda bulgur pilavı yağ bekliyor deyince aklım başıma geldi.

Dedim ki hanıma. Bugün de pilavı yağsız yiyelim. Ölmeyiz ya!.. Hem yağsız pilav kollesderole, şekere, şerbete iyi geliyormuş...

*  *  *

Askeriyermizde bıyık meselesinin 2 safhası var. Tarih itibariyle sıralarsak şöyle bir dizin çıkıyor karşımıza.

  • 1961: 211 Sayılı TSK İç Hizmet Kânun’u meriyyete konuldu. Bıyık serbest!
  • 1983: Kânun’a değişiklik yapıldı. Bıyık Yasak!

Hikâye bu kadar kısa ve basit.

*  *  *

Türk’ü bilen, türkü bilir!

Feleğe, kahpe deriz türkümüzde

Dünyâya da fâni...

Peki, kahpe olan kimdir?

Kimdir aslında fâni olan?

Dünyâ mı,

Dünyâya fâni diyen mi?...

*  *  *

Fânidir dünyâ fâni,

Alır da vermez yâri diye başlasak da çığırmaya türkümüzü

Fâni olanın dünyâ değil de aslında kendimiz olduğunu görmezden geliriz.

Fakat

Şuurumuzun yedi kat zindânlarına zincirlediğimiz bu hakikât

Bir gün gelir ve pomza taşı gibi suyun üsdüne çıkıverir.

Okula başlarız. Okuduğumuz, yazdığımız masanın üsdüne kazırız ismimizi.

Biraz serpilip de sevginin koyu kıvamlısı olan aşk’a tutulunca

Bu kez civâr semtimizdeki binaların duvarına, ağaçların gövdesine, dallarına nakşederiz adımızı.

Bıyığımız terleyip de esker olarak kışlalara, gemilere koşduğumuzda,

Farklı mekânları şahid tutarız yaşamışlığımıza...

Başımızı koyup ömrümüzün en tatlı uykularını uyuduğumuz ranzanın altına-üstüne

Ya da en saf, en temiz olanlarımız da nöbet tutduğu kulübenin duvarlarına-tavanlarına vurur mühürünü.

Ben, buradaydım deyip zamâna hatırlanmayı tembih etmek için.

Vaziyet böyle olunca da

Fâni olanın, aslında fâni dediğimiz dünyâ değil de kendimiz olduğunu zımnen fâş eyleriz.

Dünyâ bâki,

Fâil de fâni olmuşdur artık.

Acıyı kim isder?

Unutulmak gerçeği acıdır çünkü...

*  *  *

TARİH: 1961

Şu aşağıda gördüğünüz tavsırlar 1980 Kenan darbesinden önce kağıda nakşedildi.

Mekânı sual eyleyenlere diyelim.

T.C. devletinin hudutları içinde herhangi bir yerde, Türk Bayrağının dalgalandığı herhangi bir kışla. Bir Peygamber Ocağı...

Belki de tarihin hafızasının sonsuzluğunun ve unutmazlığının farkında bile olmadan

Ölçülü tevâzu, samimi bir bakış ve sıcacık bir tebessüm ile resimciye poz veren insanlar da o Peygamber Ocağının içinde bir yerlerinde.

Hepsi de Türk...

Yanındaki Mehmed ile bebeğini cömertce paylaşırken mahcup bir tebessüm ile bize bakan bir hanımefendi,

Merak dolu gözlerle bir yandan bize keskin bir bakış fırlatıp öte yandan anasına hem sokulmuş hem de sımsıkı sarılmış tatlı bir bebe,

Yanında, başımızın tâcı Mehmed’imiz,

Ordumuzun iki temel direğinden birisi olan Astsubayımız. Onu iyi tanıyorsunuz...

Ve

Makâlemizin esas konusu olan bıyık...

Hepsi de farklılıklarını bir anlığına unutmuşlar.

Sözleşip tek yürek, tek dil, tek gönül olmuşlar.

Ve kendilerinin birer sûretini

Kağıdın üsdüne nakşetsin diye

Resimciye hediye etmişler!

Tek bir dilekleri var şu anda kendilerine bakan gözlerden; Unutulmamak...

image023 image022

Aşağıda gördüğünüz 211 Sayılı TSK İç Hizmet Kânun’u 1961 senesinde Resmî Gazete’de neşredildi ve meriyyete girdi.

Bu Kânun’u hazırlayan 1961 darbeci zihniyeti askerin sakalına, bıyığına karışmadı.

Askerin kılık-kıyâfetini tanzim eden 34/d maddesine bâhusus bakınız. Bıyık hakkında hüküm olmadığını görürsünüz.

Hak varsa kullanmak için vardır diyen askerler,

Kânun’dan neşet bıyık bırakma özgürlüğünü kullanmakda son derece cömert davrandılar.

Bıyığını burmanın, kırpmanın, taramanın zevkini aldılar.

 Sakalını sıvazlamanın, ovuşdurmanın keyfini çıkardılar gönüllerince...

*  *  *

T.C. Ordusunda vatana hizmetine koşan subay ve astsubaylar

Bir uzuvları gibi kendilerinden bildikleri bıyığın ve dahi sakalın elvan çeşidini bırakdılar.

Ve

O zamanlar çok zor ve pahalı,

Şimdilerde ise sevenleri için çok kıymetli olan bu resimleri hediye etdiler bizlere.

Temâşa eylediğiniz bu resimlerdeki bıyıklı subaylara, astsubaylara

Bugün bıyıksız bakan subaylar, astsubaylar ne düşünüyorlar acap?

34 sene evvel mi daha özgür, daha hür idik?

Yoksa bugün mü?..

image039 image040 image038 image037
image050 image032
image036
image034
image033
1 017 image030 image031
image33 image009 image0004
Resimler: Facebook, Dastok1890 Grubu, Fotoğraf Arşivi

*  *  *

Her zaman söylenir. Kimisi ballandıra ballandıra, kimisi hayıflana hayıflana anlatır. Kimisi de abarta abarta...

Koyu kalem ile yazar, üsdüne vurgu yapar, altını çizerler.

27 Mayıs 1960 subay darbesi,

12 Eylül 1980 subay darbesinden her yönüyle daha ehvendir. Çağdaş, daha insanî, daha erdemlidir derler.

İşde bu tespit, biz askerlerin bıyık bırakması konusunda aynen vârid.

Hakkını verelim!

27 Mayıs’ın darbeci subayları Türk’ün şânı,Türklüğün nişânesi olan bıyığa saygı göstermiş.

Yukarıda gördüğünüz veçhile askerin bıyık bırakmasına karışmamış.

Sâdelik esasdır deyip akıllı bir üslup ile işin sınırlarını çizmiş.

*  *  *

TARİH: 1983

Gel zaman git zaman.

Tam 20 sene sonra subaylar memleketimizde idâreye tekrar el goymuşlar.

Toprak altında tam 17 sene uyudukdan sonra yeryüzüne çıkan Ağustos böceği misâli

Kışlasında 20 sene bekleyen bizim darbeci subayların piyasaya çıkma vakdi geldi.

Darbe tiyatrosunun bu seferki esas oğlanı Zottirik Kenan...

Hemen yukarıdaki kırmızı hurufat ile yazdığımız tarihe bakarsanız

Zamanın ruhunu daha iyi kavrayabilirsiniz. 12 Eylül subay darbesinin ertesi seneleri...

Genelkurmay Başkanı, Millî Güvenlik Kurulu Başkanı ve Cumhurbaşkanı ve bizim mahallenin muhtarı gene aynı malûm kişi...

Astsubaya yapılan haksızlığın, zulmün ve edepsizliğin hepsinin altından her zaman olduğu gibi

Bıyık yasağının kirli örtüsünün altından da gene aynı muhannet kişi çıkıyor.

Zottirik Kenan, kendisi gibi asker emeklisi olan Başbakan Bülent ULUSU’yu makâmına celp etdirdi ve şöyle dedi;

Bülent,

Şu bizim subay-astsubaylar netekim, bıyık bırakıyorlar. Kıl, tüy, vırtz, zırt...

Efenim,

Şöyle bıyık bırakırsa sağcı,

Böyle bıyık bırakırsa solcu,

Yukarı doğru kıvırınca saltanat sevdâlısı,

Aşağı doğru sarkıtınca da ülkücü oluyorlar,

Hepsini yasak edelim netekim! demiş...

Emir eri bahriyeli Bülent, koca devletin koca koca askerini, memurunu hemen harekete geçirmiş.

Devleti idare eden bu zevât bütün işini gücünü bırakıp kıl, sakal, bıyık ile uğraşmaya başlamış.

Zamanın Danışma Meclisi ictimâ eyleyip bu meseleyi ele almış.image042

Bıyık konusu Danışma Meclisinde görüşülürken üyelerden rahmetli Muhsin Zekâi BAYER, yasağa karşı çıkmış.

Bu konuda bir önerge verip bıyığın yasak kapsamı dışında bırakılmasını teklif etmiş.

image044Fakat, Millî Savunma, İçişleri ve Dışişleri Komisyonu Başkanlığına darbeden sonra zilli zembil ile indirilen subay emeklisi Sayın Eşref AKINCI teklife doğal olarak itiraz etmiş.

Bu tavır karşısında Sayın BAYER direnmemiş. Hemen çark etmiş ve önergesini geri çekmiş.

image048 

*  *  *

16 Haziran 1983 tarihli toplantıda Kânun tasarısını, Meclisde müzâkere etmediler. Danışma Meclisi’nde kabul edildiği şekilde aynen kabul etdiler.

23.6.1983 tarih ve 2861 sayılı Kânun ile

211 sayılı TSK İç Hizmet Kânun’u madde 34/d fıkrasına altı kelimelik şu cümleyi eklediler; “Favori, biş, sakal ve bıyık bırakılamaz!

Bıyığın Türk’ün töresindeki önemini ve Türk erkeği için kıymetini kavrama yeteneğinden yoksun olan

Ve

Ömrü hayatında hiç bıyık bırakmayan Kız Kenanimage049

Askerin sakalından, bıyığından salip görmüş vampir gibi korkdu.

Bakdı ki alt taraf sakal, üst taraf bıyık!

Hem alt tarafa hem de üst tarafa vurdu elindeki kanlı usdurayı.

Ve şöyle fermân buyurdu, Zottirik: Türk askerine ikinci bir emre kadar bıyık yassak, netekim!

image051 

*  *  *

Yürürlükde olan bir Kânun’a değişiklik yapılırsa; tarih, sayı, madde ve fıkra bilgileriyle birlikte söz konusu Kânun’a işlenir.

Aşağıdaki yeşil çerçevenin içinde bu türden iki örnek görüyorsunuz.

Askerin bıyık bırakmasını yasaklayan 1983 tarihli yukarıdaki bu değişikliğin, İç Hizmet Kânun’unun aşağıda ok ile gösterdiğim satırına işlenmesi gerekirdi.

Fakat sizin de gördüğünüz gibi işlememişler.

Bunu yapmadıkları için aşağıda kırmızı kutu içine koyduğumuz yasağı getiren ve sizin de hemen yukarıda gördüğünüz 2861 sayılı Kânun’u bulasıya kadar gözlerimizin ferini tüketdik.

Ruyâmda yanıma gelen Necdet isimli ak sakallı dede, dilekceme cevâp vermediği için böyle oldu. Ne diyelim?

Bu Kânun’u sizlerin huzuruna bu vesile ile ilk defa çıkartmak da şu fakire nasib oldu.

Siz muhterem okuyanlara gözümüzün feri fedâ olsun...

image053 

1983 senesinde yapılan bir değişiklik nasıl olmuş da Kânuna işlenmemiş diyorsanız,

Sebebini öğrenmek isdeyen varsa şâyet, Zottirik Kenan’a sorabilir...

Tam 32 sene tozlu rafda öylece bekletilen bu değişikliği, ait olduğu yere yerleşdirelim dedik

Ve dahi

Eski Tüfek, şöyle bir istidâ yolladı Başbakanlığımıza 30 Ocak 2015 târihinde.

ek-1

İki hafta geçdi geçmedi,

Şöyle bir cevâp aldık tezcanlı, ahlâklı ve dürüst insanlardan evvelâ …

ek-2

Akabinde

İşledik” dediklerini “eklemeyi” yerinde görmek için

13 Ocak 2015 târihinde İç Hizmet Kânuna şöyle bir göz atdık!

Ve dahi

Tam 32 seneden beri “gaip” olan aşağıda gördüğünüz kıllı, tüylü o Kânun maddesini

Ait olduğu yere bu güzel insanların eklediğini gördük.

Gösderdikleri yakın alâka ve ivecen düzenleme için

Ben de onlara teşekkür ederim...

ek-3

*  *  *

Subay ve astsubayın bıyığına kafayı takan darbeci subaylar bıyığı yasaklamak için bakınız nasıl da sudan bahaneler uydurmuşlar.

Sayın Bülent ULUSU’nun Başbakan sıfatıyla Danışma Meclisine gönderdiği Kânun Tasarısının gerekcelerine kısa bir bakış atalım.

Bıyıklar, mevzuat ölçülerine uygun değilmiş.

  • Bu tespitiyle gomutanlarımız kendi askerine söz geçirmekte âciz kaldığını itirâf etmişler. Kötü asker yokdur. Kötü komutan vardır. Komutan sıfatıyla verdiğiniz emire askerler itaat etmiyorsa bunun kusurunu komutanlar kendinde aramalıdır.

Ordularının ekserisinde (çoğunda) bıyık yasakmış.

  • ATATÜRK, Türk milletine ve Türk Ordusuna “muasır medeniyetlerin bile daha yükseğini” hedef olarak gösterdi. Fakat general/amiral rütbesiyle ATATÜRK’ün ordusunda bugün makâm işgâl eden üç-beş subayın, kendi yasakcı zihniyetine mesnet olarak dünyânın üçüncü-beşinci sınıf ordularını örnek alması çok âdice ve alçakca bir tutum ve davranışdır. Sui misâl emsâl teşkil etmez! Türk Ordusu, bu kuş beyinli ve köle zihniyetli ve basîret fukarası subaylardan tez zamanda kurtulmalıdır. Bu kadar açık söylüyorum.
  • Otuz sene evvel orduların ekserisinde bıyık yasak deyip Türk askerine bıyığı yasakladınız. Peki, gözel!..
  • Bugünün ordularının ekserisinde değil, neredeyse tamamında bıyık şimdi serbest. Bunu da bugün biz söylüyoruz. Demek oluyor ki otuz sene evvel peydahladığınız gerekceniz bugün ortada yok. Netice itibariyle Türk askerine bıyığı bugün yasak etmek için elinizde iler tutar hiçbir bahâne kalmadı.

Kıyâfet beraberliğini temin etmek için personele bıyığı yasaklamak gerekiyormuş.

  • image054Bu gerekcenin de artık bugün bir anlamı kalmadı. Türkiye, dünyânın en büyük dokuzuncu ordusuna sahip bir ülke.

Bizden daha iyi durumda olan orduların hepsinde bıyık, sakal bugün serbest. Hattâ bizden çok daha aşağı sıralarda olan ordularda bile serbest. Gitdik, gördük... Biliyoruz.

Hulusi Ağam ile Napoli’de aynı zamanda görev yapdık. Bugün buralarda nâra atan Hulusi agam, 1990’larda süt dökmüş kedi gibi dolaşırken NATO askerlerinin bıyık-sakalını kendi gözleriyle gördü. Bilir.

Yaşar Efendi de yurtdışı görevlerde çalışmış. Oralarda sağa sola yeldir yepelek koşuşdurup çaycılara müdürlük yapmakdan burnunun dibinde dolaşan sakallı-bıyıklı müdür-çaycı görmeye fırsat bulamadı zahir?

Necdet Bey’in yurtdışı görevi yok. Bıyık-sakal meselesini yerinde görüp yaşamamış. Toplantıya gitdikleri ülkelerde sakallısından bıyıklısından çaycı-müdür görmüşdür zannımca.

*  *  *

TARİH: 2014   

En az beş bin senedir bıyığı ile birlikde yaşayan,

Bıyığı bile birlikde cenk edip

Şehit olduğunda

Bıyığı ile defnedilen Türk askeri

Ne yazık kı son otuz iki seneden beri meydanlarda bıyıksız dolaşıyor.

Bıyığı askerine yasak eden başka ordu yok.

Burada isimlerini tek tek saymaya değmez.

Dünyâda bıyıksız tek ordu ne yazık ki bizim ordumuz...

Rahmetli Hacı Sülük dedem yeri geldiğinde şöyle derdi taa 60 sene evvel; “Oğul; âlem (dünyâ) bizden gorkuyor, biz, gendimizden...

Sülük dedem ne kadar da isâbetli bir söz söylemiş. Bugünümüzü ne de güzel anlatan bir veciz, değil mi?

12 Eylül subay darbesi, T.C. Ordusunu bıyık tercihi bakımından 27 Mayıs’ın da gerisine götürdü.

Dünyânın dokuzuncu büyük ordusu

Gendi askerinin sakalından, bıyığından gorkar mı?

Bugün,  19 Nisan 2014.

Türkiye Cumhuriyeti Ordusu,

Kendi çapındaki ordular arasında

Askerine bıyık bırakmayı dünyâda yasaklayan tek ülke.

12 Eylül darbeci subaylarının

Askere bıyığı yasaklamak için 32 sene evvel ileri sürdüğü sebeplerin  hepsi bugün zâil oldu.

Türkiye’nin bu ayıpdan kurtulmasının vakdi geldi.

Necdet Bey sakal-bıyık korkusundan kurtulsun artık.

Toparlak bir çehresi var,

Kendisine pos bıyık çok yakışır...

*  *  *

image060 image057 image056 image058 image062 image059 image061

Bıyık;

Mete Han

Atillâ

Cengiz Han

Alp Arslan

Ertuğrul Gâzi

Osman Bey

Kaptan-ı Deryâ Kızıl Sakal Hayrettin Paşa

Ve dahi

Başkomutan Mustafa Kemâl Paşa’dan

Hem mirâs

Hem de emânetdir Türk askerine!..

*  *  *

Başkomutan ATATÜRK,

1283 yaka numarasıyla Sınıf Çavuşu olarak Harb Okulunda öğrenciyken bile bıyıkları vardı.

Askerliği süresince hep bıyık bırakdı.

Cephelerde cenk ederken bile bıyığından vazgeçmedi.

ATATÜRK,

Bıyıklı bir asker idi...

image067 image070 image066 image065 image068 image064 image-013.jpg

Türk askeri

Kenan EVREN’in 32 sene evvel

Cebren ve hile ile gasp etdiği

Bıyığını geri istiyor.

Emâneti sahibine iade edin.

Bıyık yasağını hemen kaldırın!

 brove

 

 

 

 

Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Astsb. III Kad.Kd.Bçvş.

Orduevleri

Aralık 09, 2013

Sabah kalktım.

Bilgisayarımda bir  flaş haber;

"Temad Başkanı Sayın Ahmet Keser’in orduevlerine  girişi yasak!"

Neden  acaba? Ahmet Keser, emekli astsubay.

Kim koydu bu yasağı?

Orduevleri devletin değil mi?

Devlette, uygulamalar yasal kararlara göre alınır. Yasal ortamda.

Devlet malının sahibi devlettir.

Ne yapmış bu adam?

Böyle bir yasak koymanın gerekçesi var mı? Nedeni nedir?

Bu olumsuz uygulama hakkında, mahkeme kararı var mı?

Hak  kısıtlaması içeriğini, uygulayıcılar,  tasarrufta bulunanlar

dayanaklarının gücünü, yasalardan alır.   

Yasaların  ön gördüğü mahkeme  kararı var mı?

Eğer yoksa,

yasaları tanımama anlamına gelir mi acaba?

Pekiii.

Mağdur, mağduriyetini bağımsız mahkemelerde  kanıtlar da,

uygulayıcılara icra yolu ile haklılık kararını sunarsa,

sonuç ne olur?

Ben yaptım, oldu uygulaması!

Uygun, derler mi?

Nedeni yok elbette. Vardır amma, sır olması uygun görülmüş!

Pekiii.

Kim bu Ahmet Keser denilen adam? Temad Başkanı.

Açalım;

Türkiye Emekli Astsubbay Derneği Başkanı.

Ne iş yapar?

Astsubayların verilmeyen haklarını arar, ister.

Aynı ortamda, ileri karakol olarak görev yapmış olanların haklarını.

Zimmetin yükünü taşımış, altında ezilmiş olanların hakları adına,

uğradıkları haksızlıkları ortaya koyar.

Ahmet’in, öğünülecek tarafı görmezden gelinemez elbette!

Ahmet Keser’in uğraşı da,

hakları daha çağdaş ortama taşımaktır.

Gerçekte;

TSK'de, eşit süreli eğitimli olanların

olanaklardan eşit faydalanamaması gibi kıyaslamalarla

televizyonlarda, açık oturumlarda, gerçekleri kamu oyuna duyurmağa çalışır ekibiyle, Ahmet.

Neden bu mu?

Olmadı!

Buna mani olmak gerekir.

Susturalım şunu. Önce Sayın Ahmet Zengin'i. Şimdi Ahmet Keser'i...

Orduevlerine girişini yasaklayalım, kendilerine gelsinler.

Nasıl olsa emir verme yetkisi bizim. Uygulamadan biz sorumluyuz.

Bize kimse karşı koyamaz zihniyeti ile. Olgu bu!

Gerçekleri, sadece Sayın Ahmet Keser mi biliyor sanki?

Mahkemeye verdiniz şikayet konularını, ortaya koyarak.

Ama, hak arama ayırımda bulunan tarafsız sivil savcılar var.

Bağımsız hakimler var.

Hakimler haklıdan yana elbette.

Tarafsız sayın savcılar ne der sonra?

"Adam haklı. Toplumunun hakkını koruyor" der.

Ve dedi.

Şikayetinize ”takibine gerek yoktur” kararı verildi. Demek ki haklı değilsiniz, adalet ortamında!

İyi de, ülkede gerçek demokrasi var.

Şimdi Ahmet Keser de bir astsubay. Ahmet’in astsubay hakları kısıtlanması neden?

Durup dururken ve hiç bir yasal karar yokken ortamda.

Hak kullandırma yetkisini elinde bulunduranlar, gücünü yasalardan alırlar.

Bu gücü kullanırlarken yasal hakları görmezden gelemezler!

Genelkurmay Başkanlığı'na Sayın Ahmet Keser’e kısıtlama koyma olgusunda,

yasa ve mahkeme kararı" yetki vermemiş ise yetki  kullanımı olanaksız gibi çağdaşlıkta.

Zaman 15 Aralık 1993 değil! Aradan tam tamına 20 geçti.

Sayın Doğan Güreş'in Genelkurmay Başkanı olduğu dönemlerdi.

Erhan Akyıldız - Ali Tevfik Berber Olayı vardı.

Ne dedi Sayın Erhan Akyıldız askeri mahkeme ortamında?

"Ben görevimi yaparken, Genelkurmay Başkanı'nın hoşuna gitmek zorunda değilim".

Sayın Ahmet Keser de sadece görevini yapıyor. Faaliyetleri benimsenmedi ise,

demokrasi ortamında, çare hukuk olmalı.

Ahmet Keser'in uğraşı da

ortamının daha da çağdaş olmasını sağlamaktır elbette!

Gerilerde kalmış olmalı 1993' lü anlayış ortamı.

***

Özgürlüklerin, insan haklarının korunması için

Birleşmiş Milletler, Avrupa İnsan Hakları Komisyonları'nda imza atmış, kabullenmiş bir ortamda ve tüm bunları kabul etmiş bir ülkede,

olanakları devlet tarafından, devletin verileri ile karşılanan orduevlerinin yasaklı kullanımı, özgürlüklerin ve hakların kısıtlasıdır! Neden? 

Anlamak zor gibi, hukuk ve yasal veriler içeriğinde...

 

Mehmet KAYALI

genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ