Eşi, menendi görülmemiş
Ve dahi
Ȃdi bir gasp hikâyesidir bu aslında...
Daha önce çok yapdılar!
Tırnakcılığı meslek edinmiş kimi zavallı subaylarımızın yapmayı mârifet bildiği bir işdir bu!
Öyle ince hesâplar yapmışlar ki!
Bir üflemeyle kırk deveyi bir iğne deliğinden aynı hamlede geçirmişler!
Ve dahi
Kıvrak bir kalem hareketiyle
Asubay çocuklarımızın “1 kademesini” kesip almışlar!
Anlayana aşk olsun hani!
Pontulunu indirmeden adamın gıçından donunu almak gibi bir şey bu vallahi!..
Hem derdindeyiz
Hem de deveyi değil fakat deve kervânlarını görüyoruz buradan görmesine de
Bu hususlarda zamân değirmeninde az çok saç-sakal ağartan birisi olarak
Eski Tüfek bile bunu daha yeni fark etdi.
Güzel kokulu yâr, sizin olsun da yiğitler!
Nereye gitdi Zühtü, şu bizim dokuzun ikisi?
TEMAD Muğla İl Başkanı Sayın Halil ERGENLİ
19’uncu muhtarlar toplantısının ertesi günü akşam vakdi arayıp da bahsedinceye kadar
Ben de tirene bakıyormuşum meğerse...
Birisini bitirmeden diğerini başlatsa da bu orostopolluğu yapanlar
Oturdukları o makâm goltuğunu kendilerine yâr,
Yapdıklarının da yanlarına kâr kalacağını zannetmesinler!
Hakkımızı tahakkuk etdirmek için
Şunu aslâ unutmasınlar ki
Onların hepsini sıçdığı yere gadar govalayacağız.
Hem bu dünyâda, hem de ötekinde...
* * * * *
Yarım yamalak da olsa bunlar hâlledildi bitdi, sıra şimdi de
Görev başlangıç derece/kademesinde deyip de
Biz Asubaylara yapılan haksızlıkdan da öte şu kalleşliği halletmelerini beklerken
Bir de gördüm ki
Son 12 seneden beri göreve başlayan Asubay çocuklarımızın
Meğerse 1 kademesini gasp ediyorlarmış!
Gasbetdikeri bu birer kademeyi, gasbedenler nerelerine sokuyorlar, kendileri bilir!
Fakat bugün burada biz, bu 1 kademeyi nasıl sokduklarını bileceğiz evvel Allah!
* * * * *
EYÜBOĞLU, sordu toprağa; “Tohum ile niçin uğraşırsın?”
Toprak cevâbladı; “Sebebini, toprak olduğun zamân kulağına fısıldarım!”
Sebebini öğrenmek için EYÜBOĞLU, toprak olmayı beklese de
Eski Tüfek öyle yapmayacak!
Bu 1 kademenin gasp hikâyesini sizlere anlatmak için ucuzundan bir hikâye tertipleyip
2016 Zemheri ayının şu şitâ günlerinde kapınıza dayayacak, Evvel Allah...
* * * * *
Devlet memurlarını ilgilendiren 657 sayılı Kânun, 1965 senesinde meriyyete konuldu.
İşbu Kânun diyor ki; asker, bize bulaşmasın! Gitsin, kendi Kânununu kendisi yapsın!
.
Bizim askerimiz, daha doğrusu subaylarımız da öyle düşünmüş olmalı ki
Aradan iki sene geçdikden sonra
Biz askerleri ilgilendiren 926 sayılı kendi Kânununu meriyete koymuş.
İnsan, niye memur olur? Mâişetini kazanmak için!
Asker, niye mâişet isder? Midesi üzerinde yürür de ondan!
Ne dedi ÂKİF Mehmet, ekmek parası hususunda?
Kim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası
Dosdunun yüz karası, düşmânının maskarası...
Öyle mi? Öyle ya!
Peki, o zamân biz de ekmek paramızın peşine düşeceğiz, değil mi?
Devlet memurunun aldığını,
Kellesi koltuğunda vatan bekleyen askerinden esirgemek kimin haddi olabilir?
Alçakların,
Hâinlerin,
Kalleşlerin,
Nâmussuzların,
Ve bir de
Düşmânların...
Düşmânımın maskarası olmak yerine,
Eceli olmayı hassaten tercih ederim, o ayrı...
Fakat
Biz de ekmek paramızın peşine düşüp
Bu 1 kademe gasbını;
ve dahi
Gidip bir görelim hele canlar!
* * * * *
SENE: 1970
657 sayılı Devlet Memurları Kânununun meriyyete konulduğu 1965 senesinde,
Maaş derece/kademesini gösderen müşahhas bir çizelge yok idi. Elvân çeşitli maaşlandırma yöntemi vardı.
Aynı yerde, aynı işi yapan 5 memur, onbeş türlü maaş alıyor idi.
Devlet böyüklerimiz bu sakâmeti
Kânunu meriyyete koydukdan 5 sene sonra fark etdiler.
Ve dahi
1970 senesinde aşağıda gördüğünüz şu maaş derece/kademe çizelgesini ihdâs etdiler.
(1970/1327/9)
Bu Kânunun dokuzuncu maddesi ile 657 sayılı Kânunun 36’ıncı maddesini değişdirip
Sekiz çeşit memur sınıfı ihdâs etdiler.
Bu sekiz sınıfın hepsinin de görev başlangıç dereceleri ayrı ayrı tesbit edildi.
Burada tesbit edilen derecelerde, görevin ehemmiyetine göre bâzı farklı kademeler de ihdâs edildi.
Bu sınıflara dâhil olan memurlardan bizi ilgilendiren ve hemen hepsinde aynı olup da
Kânunun bu maddesinde peşpeşe sıralanan ikisinin görev başlangıç derece/kademesi şöyle oldu;
Lise ve dengi okul mezûnlarının görev başlangıç derece/kademesi; 13/1,
4 seneden az yüksek öğrenim görenlerin görev başlangıç derece/kademesi; 10/1.
Bu Kânunun kabul edildiği senelerde,
Türkiye’de muadil okulların tamâmı en az 2 senelik eğitim veriyor fakat
Sâdece Asubay Sınıf Okulları 1 sene eğitim veriyor idi.
Asubay Sınıf Okulları, Devlet Memurları Kânunundaki bu hükümlerin hiçbirine uymuyordu.
Bir başka ifâde ile bizim okulların Türkiye’de eşi, benzeri, muadili ve emsâli yok idi.
Aslında, Asubay Sınıf Okulları o târihde,
Türkiye’deki yerleşik eğitim düzeni içinde hiçbir Kânuna da sığmıyordu.
Bildiğimiz gibi, Türkiye’de önlisans düzeyinde eğitime en son başlayan okul da
Gene bizim Asubay Sınıf Okulları oldu.
Askerleri yeni Kânuna intibâk ettirmek üzere
Genelkurmay Başkanlığımız,
Kendi Kânunu olan 926’yı tâdil eden 1323 sayılı Kânunu 1970 senesinde devreye sokdu.
Var olsunlar,
Subay gardeşlerimizin işi rast gitdi... Herşey yerli yerinde, bir hamlede hâlledildi. Hiçbir subay mağdur edilmedi.
Fakat Asubay cenâhında işler öyle değildi. Çünkü yukarıdaki cümlemizde ifâde etdiğimiz gibi
Memurlar için hazırlanan o Kânunda Asubay Sınıf Okullarının adı bile yok idi.
Sağolsunlar,
Bu umarsız vaziyete gomutanlarımızın kurmay zekâsı çarçabuk bir çâre buldu...
Ve kendince bir “orta yol” peydahlayıp
1970 senesinde mezûn edilen Asubay Çavuşları 11’inci derece 1’inci kademeden göreve başlatdılar.
(1970_1323 Madde-4)
Yukarıdaki çizelgede “Astsubay Çavuş” şeklinde yazılması gereken rütbemizi
“Çavuş “ şeklinde yazanların, yazdıranların ve düzeltmeyenlerin;
Anasını, avradını, sülâlesini!!!
Burada dikkat etmemiz gereken husus şu;
Asubay Sınıf Okullarının o zamânlarda Türk eğitimi düzeni içinde emsâli olmadığı için
Asubaylara bu Kânun ile verilen 11/1 görev başlangıcını mukâyese imkânımız yok!
Hangi gerekceye istinâden 11/1 verildiğine Kânunlarda, zabıtlarda rastlayamadım.
Bilen varsa söylesin de öğrenelim.
* * * * *
SENE: 1974
Hem Başbakanlık hem de Millî Savunma Bakanlığı
Yukarıda gördüğünüz göreve başlangıç çizelgesini icâd etdikden 4 sene sonra
Bu kez de memurların tahsil düzeylerine mahsus olmak üzere görev başlama derece/kademesi için
“Ortak Hükümler” içeren aşağıda gördüğünüz çizelgeyi ihdâs etdi.
Bu Kânunda biz Asubaylar için önemli bir husus var. Dikkat ederseniz, Devlet Memurları Kânununda 1970 senesinde yapılan tâdil ile,
Asubay Sınıf Okullarını târif eden hüküm yok idi. Aradan geçen 4 senede bu eksikliği gördüler ve hemen telâfi etdiler.
Millî Eğitim Kânununa uymasa da
Asubay Sınıf Okullarını, işbu Kânuna uydurmayı başardılar.
Ve bu Kânuna, o vakitlerde bizi târif eden şu ibâreyi eklediler;
Lise ve dengi okullar üstü bir yıllık meslekî veya teknik öğrenimi bitirenler.
Görev başlangıç derece/kademesini de 11/1 yapdılar. Bu hususa dikkat ediniz.
(1974/KHK-12/1)
Burada çok önemli bir husus daha var;
Yukarıdaki çizelgeye göre tıpkı memurlar gibi
Asubayların da göreve 11/1’den başlaması gerekiyor idi. Çünkü Devlet Memurları Kânunu böyle diyor.
Fakat Genelkurmay Başkanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı yukarıdaki Kânun kabul edildikden 1 sene sonra
Aşağıda gördüğünüz 1923 sayılı şu Kânunu Meclisden geçirdi.
Bu Kânun ile Asubayların, emsâli memura göre “1 derece yukarıdan” göreve başlaması hükme bağlandı.
Buradan çıkarmamız gereken en önemli netice, işde şudur;
Asubaylar, emsâli devlet memurlarına göre “1 derece yukarıdan” göreve başlar.
Dikkat ediniz!
Sene, Kıbrıs Barış Harekâtının ertesi...
(1975/1923/37)
Memur ya da Asubay olmak isdeyen bir gencimiz,
Elindeki diplomayı yukarıdaki şu çizelge ile kıyaslayıp
Hangi derece/kademeden göreve başlayacağını kendisi anlayabiliyor idi.
Yukarıdaki çizelgenin meriyyetde olduğu 1975 senesinde,
Asubay Sınıf Okullarının 1 senelik eğitim vermeye devâm etdiğini hatırlayınız.
1975 senesinde meriyyete konulan bu hüküm,
Bugüne kadar tâdilâta uğrasa da esâs olarak bugün aynen yürürlükde.
* * * * *
657 sayılı Devlet Memurları Kânununa 1975 senesinde yapılan başka bir tâdil ile
Bâzı memurların başlangıç kademesinde iyileşdirmeler yapıldı.
Bu tâdil neticesinde;
Biz Asubaylar için değişen bir şey olmadı. Görev başlangıç derece/kademesi gene 11/1.
Emsâli devlet memurlarına göre Asubayların “1 derece yukarıdan” göreve başlama hakkı muhâfaza edildi.
(1975/1897/36).
Yukarıda gördüğünüz Kânun hükmü,
Meriyyete girdiği 1975 senesinde biz Asubaylar için hiçbir anlam ifâde etmiyor idi.
Ne kadar önemli olduğu 2003 senesinde oraya çıkacak idi.
Bu çizelgede;
2 yıl süreli yüksek öğrenimi bitirenlerin görev başlangıç derece/kademesinin 10/2 olduğuna dikkat ediniz.
* * * * *
SENE: 1982
Kenân’ın Hakkı, Kenân’a!
Aşağıdaki Kânun maddesinde gördüğünüz üzere
Emsâli devlet memuruna göre Asubayların “1 derece yukarıdan” göreve başlama hakkına
1980 subay darbesinin başgomutanı
Zottirik Kenân bile dokunmaya cesâret edemedi...
.
* * * * *
SENE: 2016
Bugünün târihi, 22 Ocak 2016.
Aşağıda gördüğünüz Kânun maddesini az evvel aldım.
Mâviye boyadığım satır, Asubay Sınıf Okullarının tâbi olduğu 2003 ve öncesi görev başlangıcını,
Sarı boyalı satır ise Asubay MYO’ların 2004 ve sonrası görev başlangıcını gösderiyor.
Buradaki durumu özetler isek şâyet;
Önlisans mezûnu memurun görev başlangıç derece/kademesi; 10/2 olduğundan dolayı
Önlisans mezûnu Asubay Çavuşun görev başlangıç derecesinin, memurdan “1 derece fazlası” olması gerekir.
1 sene eğitim veren Asubay Sınıf Okullarının tahsil süresinin 2003 senesinde 2 seneye yükseltilmesi ile
Görev başlangıç derece/kademesi 9/1 yapıldı.
Fakat aşağıda gördüğünüz Gösterge Çizelgesini hazırlayanlar çok önemli bir hususu;
Ya unutdular
Ya da canları Asubaylardan 1 kademe gasbetmek istedi.
Çünkü Gösterge Tablosunun ihdâs edildiği 1970 senesinden 2003 senesine kadar geçen 33 sene boyunca
Asubaylar, memurlara kıyâsen “1 derece (3 kademe) yukarıdan” göreve başlıyorlar idi.
Bugünlerde Huzur-Hakk’da hesâp vermekle meşgûl olan Zottirik Kenân bile buna itirâz etmedi. Bizim bildiğimiz kadarıyla Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânununun kabul edildiği 2003 senesinde;
Siyâsetciler ya da subaylar darbe de yapmadı...
Peki ne oldu da içeriden birileri Asubayın 1 kademesini sinsice gasp etdi?
2004 senesinde önlisans düzeyinde 2 senelik eğitim vermeye başlayan Asubay Okulu mezûnu Asubay Çavuşların,
1970 senesinden beri olduğu gibi memurlara kıyâsen gene “1 derece yukarıdan” göreve başlaması gerekiyor idi.
Bunun anlamı da şudur;
Önlisans neşetli Asubay Çavuşların 2004 senesinden itibâren “dokuzun ikisi”nden göreve başlaması gerekir idi.
Çünkü;
657 sayılı Kânunun 36’ıncı maddesinin “Ortak Hükümler” cetveline göre
Önlisans mezûnu olan devlet memurlarının 1974 senesinden beri;
Görev başlangıç derecesi 10,
Kademesi de 2 idi.
2004 senesinden itibâren önlisans mezûnu olan Asubay Çavuşların,
1970 senesinden beri olduğu gibi memurlara kıyâsen gene “1 derece (3 kademe) yukarıdan” göreve başlaması gerekiyor idi...
Fakat öyle olmadı!..
Asubaya bir hak veriyorsan şâyet, mutlaka başka bir hakkı geri al ezberi burada da bozulmadı.
Asubayların;
Tahsil süresini 1 sene arttırdılar,
Fakat görev başlama kademesini, 1 kademe azaltdılar...
Böylece, terâzinin kefelerini kendilerince aynı hizâya getirdiler.
Peki
Asubayların bu 1 kademe gasbını;
Ve
* * * * *
SENE: 2003
Tahsil süresi 1 seneden 2 seneye terfi etdirilen Asubayların intibâkı
Aşağıda gördüğünüz 4861 sayılı Kânun ile
6 Haziran 2003 Cuma günü Meclisde kabul edildi.
* * * * *
YÖK’e bağlı muadil okullara kıyasla
30 sene sonra meslek yüksek okul seviyesine terfi ettirilen Asubay Meslek Yüksek Okullarında
Artık önlisans seviyesinde eğitim-öğretim alacak Asubayların görev başlangıç derece/kademesi de
Yeni Kânuna göre intibâk ettirilecek idi.
Aşağıda gördüğünüz Kânun tasarısını zamânın Başbakanı Abdullah GÜL
Gereğini yapması için 11 Mart 2003 târihinde Meclis’e arz etdi.
İşbu Kânun tasarısında Başbakan Abdullah GÜL,
Asubayların görev başlangıç derece/kademesini tesbit etmek için
Kendisinin de tâbi olduğu 657 sayılı Devlet Memurları Kânununa bakdı
Ve dahi
Tasarının Genel Gerekce kısmına yazdığı şu cümleler ile
Asubay Çavuşlara
Lise üsdü iki senelik eğitim karşılığı olan onun ikisinin verilmesini öngördü.
* * * * *
Başbakan Abdullah GÜL’den sonra
Millî Savunma Bakanı Vecdi GÖNÜL aldı sazı eline
Ve dahi
O sazın bir tek teline bile dokunmadı...
Vecdi Bey,
Önlisans mezûnu olacak Asubayların görev başlangıç derece/kademe intibâkı konusunda
Dut yedi, Bülbül oldu...
Dönemin Genelkurmay Başkanı Köstebek Hilmi de susmayı tercih eyledi.
Bu Kânun tasarısı Meclis’de müzâkere edilirken sayın gomutanımız,
Garâhgâhdaki ete soğan doğramakla meşgul oluyor idi.
Fazla mesâi yapdığı saatlerde ise
Angara'nın gâhı eğri, gâhı doğru olan
Tiren yolundan geçen tirenlere bakıyor idi.
* * * * *
Vecdi Bey ve Köstebek Hilmi, görüşlerini bildirmedikden sonra
Kânun tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi...
Buradaki akıllı memurlar,
Vecdi Bey ve Köstebek Hilmi’nin bigâne ve divâneliğini hemen fark etdiler.
Ve dahi
Önlisans eğitimi karşılığı olarak Asubayların
Dokuzun birinden görev başı yapmasına karar verdiler.
Karâr verdiler vermesine de
Lise üsdü 1 sene tahsil yapan Asubaylar bu seneye kadar
Emsâli memurlara göre 1 derece (3 kademe) yukarıdan göreve başlıyor idi.
İyi, gözel de Plan Bütcedeki can gardeşler!
Asubayların 1 kademesi durduk yerde nereye gitdi acap?
Bir bakın hele sağa, sola şöyle!..
Kıdemli binbaşı gardeşlerimizin cebinde olabilir mi?
2002 senesinden 2003 senesine kadar geçen 365 gün içinde
Asubayların durumunda ne değişdi de görev başlangıç derecesinden 1 kademe tenzil edildi?
İşde, bu suâli;
Bakanımız Vecdi, kimseye sormadı...
Gomutanımız Köstebek Hilmi de...
Sizlerin de çok iyi bildiği üzere
Kânun yapma konusunda son söz, Plan ve Bütçe Komisyonu’nundur.
Önlisans düzeyinde eğitim-öğretim veren Asubay Meslek Yüksek Okulları mezûnu Asubay Çavuşlara
Dokuzun birinden görev yaptırmayı öngören Kânun tasarısı,
Tesâdüf müdür bilinmez, Plan Ve Bütçe Komisyonunda
Tasarının dokuzuncu maddesi olarak kabul edildi.
* * * * *
926 sayılı Kânunun 137’inci maddesine merbut c bendine eklenen aşağıdaki cetvel ile
Asubayların “1 kademesinin gasbedilmesi” resmiyyet kazandı.
SENE: 2016
2004 senesinden beri Asubaylar dokuzun birinden göreve başlıyor iseler şâyet biz bunu;
Başbakan Abduldah GÜL’e değil,
Millî Savunma Bakanı Vecdi GÖNÜL’e değil,
Genelkurmay Başkanı Köstebek Hilmi’ye hiç değil,
Fakat
Plan ve Bütçe Komisyonundaki ehl-i vicdân ve akl-ı selim memurlara borçluyuz!
Bunu böyle belleyelim.
Ve dahi
Hiç şüphe yok ki bu işde resmen bir müktesep hak gasbı vardır.
Bu sebepden dolayı “yeni bir kademe isteği” söz konusu değildir.
“Gasbedilen 1 kademenin” sahibine iâdesi söz konusudur.
"Onun ikisi"nden başlamadığımıza sevinecek miyiz?
Ya da
"Dokuzun ikisi"ni alacak mıyız?
Buna, elbetde hak sahipleri karâr verecek...
Peki,
Gıllı gışlı işlerle gasp etdikleri “1 kadememiz” nerede?
Bir düşünün bakalım şöyle!
Kapak Resmi : (E) Dz.İda.Asb.Kd.Bçvş. Mustafa AYTAR
TEMAD destekçileri,
PES diyen Astsubaylar,
İlerici Emekli Astsubaylar Hareketi,
Türkiye Astsubay Sendikası,
Çağdaş Demokrat Astsubaylar,
Genç Kuşak Emekli Astsubaylar,
(Mutlaka başka guruplar da vardır ama, bana değil Google Amca’ya sitem etsinler)
Google Amca’ya sordum, yukarıdaki gurupların adını verdi.”Güzel” dedim, “mücadele yedi koldan yürütülüyor. Guruplar oluşturulmuş, ortak bir hedef, ortak bir amaç için demokratik mücadele veriliyor”
Sitelere girdim, şöyle bir baktım, gerçekten amansız bir mücadele veriliyordu, ama ortak bir amaç için değil, mücadeleyi birbirimize karşı veriyorduk!
Suçlama,
Hakaret,
Küfür,
Aşağılama!
Çanakkale şehitliğini çoğumuz gezmişizdir, her yönüyle dünyada eşi olmayan bir savaş! Bir tarafta dünyanın zengin devletlerinin BESİLİ askerleri, her türlü silaha, imkana, teçhizata sahip, diğer tarafta karavanasında ekmek-bulgur pilavı-üzüm kompostosu olan onu da üç öğün bulamayan, teçhizatı silahı değil, üzerinde doğru dürüst giysisi bile olmayan TÜRK askeri!
Türk askerinin diğerlerinden bir tek fazlası ZAFERE ve ölümü esarete tercih eden sarsılmaz inancı!
Sonucu hepimiz biliyoruz, kazananı tarih yazdı, ya da kazananlar TARİH yazdı!
Bu iki ordu, savaşın en şiddetli anında ateşkes yapıyor, ölü ve yararlılarını cephe gerisine taşıyor, sonra aynı şiddette savaşa devam ediyordu!
Yukarıda anlattıklarım ilgisiz gibi görünüyor, ama toparlayacağım!
Hepimizin bildiği gibi bakanlık bütçeleri TBMM’de görüşüldü, bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler ise 13 Aralık 2014 tarihinde başlayacak ve muhtemelen 10 gün civarında sürecek.
Bütçenin tümü üzerinde yapılacak görüşmelerde araya birçok şey sıkıştırılacak, eklemeler yapılacak, milletvekillerine, öz evlatlara ballı börekler, yandaşlara kıyaklar çekilecek!
Toparlıyorum!
Hiç değilse, Aralık ayının sonuna kadar bir ateşkes yapalım. 25 gün, sadece 25 gün ortak mücadele verelim, birbirimize karşı değil, birlikte mücadele edelim.
Evet, karşımızda çok donanımlı, her türlü imkana sahip bir yapı olabilir.
Biz Çanakkale’de savaşan Türk askeri gibi yoksun olabiliriz, eğer o askerler gibi inancımız varsa ve birlikte hareket edebilirsek yine kazanırız!
1 Ocak’tan itibaren birbirinizle SAVAŞA bir dahaki ARALIK ayına aralıksız devam edebilirsiniz!
Elbette kazanmaya inancınız varsa!
25 Ocak 2014 tarihinde, assubay kökenli akademisyen bir dostumuz tarafından, yasa teklifine esas olmak üzere assubayların sorunlarını içeren bir döküman istendi.
Elimde güncel olarak tuttuğum hazır çalışma vardı, onu kanun teklifine esas olacak şekilde düzenleyerek gönderdim. Yaklaşık 3 ay önce gönderdiğimiz çalışmanın sonuca ulaştığını ve 7 Nisan 2014 tarihinde T.B.M.M. Kanunlar ve Kararlar Daire Başkanlığından, ilgili komisyona;
Bu arada hiçbir çıkar gözetmeksizin, meclise giderek, dosyaları, aşama aşama takip eden, değerli meslektaşlarımıza teşekkür ederim.
değerli çalışmaları ve katkıları ile yasa teklifi hazırlanarak, 7 Nisan 2014 tarihinde T.B.M.M Kanunlar ve Kararlar Daire Başkanlığından ilgili komisyona gönderildiği bilgisini Sn. Mustafa TONGUÇ’tan öğrendik.
Bu mücadele kimsenin tekelinde değildir. Hepimiz emek veriyoruz, herkes elinden geleni yapacak, herkes elini taşın altına koyacak. Kimse bireysel mücadeleyi küçümsememelidir. Herşey de TEMAD’dan beklenmemelidir.
TEMAD demişken, aynı çalışmaları Yaklaşık 15 ay önce, Sn. Bülent CİVAN aracılığı ile TEMAD Genel merkezine de gönderdik. O günden bu güne TEMAD Genel merkezinden olumlu veya olumsuz bir cevap alamadık.
Bunun üzerine biz de, gerekli dosyayı hazırlayıp tanıdığımız, siyasetçi, sendika, bürokrat sivil toplum örgütlerine ve parti gözetmeksizin ulaşabildiğimiz tüm milletvekillerine göndermeye başladık.
2013 yılı Ocak- Şubat aylarında, bu konuda personel sınıfından 2 assubay, maliye sınıfından 2 assubay ve bir de ben olmak üzere 5 emekli assubaydan oluşan çalışma grubu kurduk.
(https://www.facebook.com/photo.php?fbid=221086824701136&set=pb.100003994591502.-2207520000.1397414054.&type=3&theater)
Yanılmıyorsam söz konusu kitapçık, bu güne kadar 10.000 tane basıldı ve ücretsiz olarak dağıtımı yapıldı. TEMAD’ın il toplantılarının bazılarında, sadece toplantıya katılan 1500 - 2000 üyemize ücretsiz olarak dağıtıldı.
Amacım burada kişilerin ve kendimizin reklamını yapmak değil, Türkiye’de hiçbir şey tesadüfen olmaz, hiçbir milletvekili; “DUR BU GÜN CANIM SIKILDI, ŞU ASSUBAYLAR İÇİN KANUN TEKLİFİ VEREYİM ” demez. Gidersin, görüşürsün, takip edersin bu iş olur. Uzağa gitmeye gerek yok; İşte EMUZDER örneği önümüzde. Meclisin Kapısından ayrılmayan EMUZDER Başkanı neredeyse her gün bir faaliyet icra etmiş, hatta bazı günlerde bir kaç faaliyet icra etmiş.
Genelkurmay’a sorunlarımızı anlatan bir arkadaşımız mektup yazdı, Genelkurmay da bu mektup üzerine arkadaşımızı görüşmeye davet etti. Şubat 2014 ayında, TEMAD Yönetiminin bilgisi dahilinde gidip görüşmelerine rağmen;
“VAY SEN KİMSİN, TEMAD VARKEN SEN NASIL GÖRÜŞÜRSÜN?” dendi, sosyal medyada linç kampanyası başlatıldı,
Mart 2014 ayında 2 emekli assubay arkadaşımız, bu kez TEMAD’ın bilgisi dışında, Genelkurmay ile tekrar görüştü, ancak görüşmeyi duyuruş şekillerindeki bariz hata ile çok tepki çektiler ve ne hainlikleri ne satılmışlıkları kaldı, soru yine aynı;
“VAY SİZ NASIL GÖRÜŞÜRSÜNÜZ, TEMAD VARKEN SİZ NE YAPIYORSUNUZ?” denilerek sosyal medyada ikinci linç kampanyasına kurban edildiler.
Şimdi meclis ile ilgili biz ve arkadaşlarımız görüşüyor, kanun teklifi hazırlatıyor;
“VAY SİZ KİMSİNİZ, TEMAD VARKEN SİZ NASIL GÖRÜŞÜRSÜNÜZ?” diyenlere tek bir soru soruyorum;
Gidip görüşüp emek verenlere verdiğiniz tepkinin onda birini, esas gitmesi gereken, görüşmesi gerekenlere neden vermiyorsunuz?
TEMAD'a; “Neden gitmiyorsun, bak senin boşluğunu başkaları dolduruyor, sen nasıl bizim temsilcimizsin, görevini yap” dediniz mi?
İşte milletvekillerinin isimleri yukarıda ve açıkça yazdım, TEMAD’dan hangi yetkili gidip, söz konusu milletvekilleri ile görüşmüş?
Evet doğru, kurumlarla kurumsal mücadele edilmelidir, ama kurumlarla görüşüp, işi çözecek olanlar, her yer ile diyaloğu koparmışsa, köprüleri yıkmışsa nasıl görüşüp çözecek, hadi Genelkurmay konusunda TEMAD haklı diyelim, seçim atmosferinde, ortalığın çok karıştığı bir dönemde “ölüm orucu” eylemi ne kadar doğru?
Kendi canlarının derdine düşmüş siyasi otoriteye, Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonlarından biri yapılmış, ses kayıtları, tapeler havada uçuşuyor, sosyal medya darmadağın olmuş, sen de en uç noktadan eylem yaparak bir darbe vurmak istiyorsun.
Başbakanın ne demesini bekliyordun, “durun assubaylar eylem yapıyor, meclisi açalım, onlara haklarını verelim, sonra devam ederiz” demesini mi bekliyordunuz?
Maalesef cevabını dün aldık, 12 Nisan 2014 günü, Resmi Gazetede siyasi iktidarın onayı ile 6 tane yönetmelik değişikliği, bir tane de yönetmelik ilk kez yayımlandı. İşin ilginç tarafı yapılan çalışmalardan 4 tanesi direkt assubayları, 2 tanesi de tüm astları ilgilendiriyordu. Ayrıca yönetmelik değişiklikleri ile yeni yönetmelik ast’ların TSK atılmasını düzenliyor, sicil yolu ile atılmayı kolaylaştıran değişiklikler içeriyordu. 12 Nisan Tarihinde değişen 6 yönetmelik ile ilk kez yayımlanan bir yönetmelik aşağıdadır.
Kişisel görüşüm, dernekler, ihraç ettikleri üyenin faaliyetine karışamaz ve mücadele hiç kimsenin, hiçbir derneğin tekelinde değildir.
Dernekler bölünmek istemiyorsa ilk önce üye ihraçlarında çok dikkatli olması gerekir. Bu ihraçlar İl başkanları düzeyine gelmişse derneğin demokratikliği tartışılır, sivil toplum olma özelliği tartışılır.
Bu gün uzman erbaşların, uzman çavuşların ve uzman jandarmaların olmak üzere, 3 tane dernekleri var ve bize göre gayet iyi yol aldılar. Bunlar ERMUJAD, EMUZDER VE UZDER’dir.
Hiç bölünmüşlüklerini duyanınız oldu mu?
Evet, bölünmüşlüklerini duymadık !
Peki neden duymadık?
Çünkü kendi aralarında kavga ve gürültüleri yok, amaçları sadece hak almak, üstelik kendi aralarında rekabet olduğu için otomatikman başarı da geliyor. Kendi örgütleri ile iç çatışmalarının da olmaması başarılarının bir anahtarıdır. Örgüt içi çatıştırtmalarla, tartışmalarla, dikensiz gül bahçesi yaratmaya çalışarak, yönetimde kalmaya çalışan liderleri yok.
Ayrıca bu derneklerin lider kadrolarının sosyal medya üzerinden üyelerini bilgilendirmeleri, gerektiğinde sosyal medya üzerinden örgütlenmeleri çok üst seviyededir. Bizler ise şaibeli kişilerden, hatta ikinci üçüncü kişilerden doğruluğu hakkında hüküm verilemeyecek bilgiler almaktayız.
Pardon ama koskoca TEMAD’da sosyal medya üzerinden bilgi verecek bir kimse yok mu? Sosyal işlerden sorumlu ,Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Binici, hangi faaliyetleri icra eder de, bu faaliyet devamlı topal kalır?
Yukarıda da belirttiğim gibi, herkes elini taşın altına koymalı ve elinden geleni yapmalı. Mesela yukarıda bahsettiğim ve komisyona gelecek olan çalışmaya, Ankara’daki assubay dostlarımız kadar da TEMAD destek vermeli ve bu iş bir an önce bitirilmelidir.
NOT: Öğrendiğimiz kadarı ile “İNTİBAKLAR” konusu torba yasada geçecek şeklinde bir bilgi geldi, ancak, TAZMİNATLAR konusunda ise kafalar karışık ve konu muallakta. Bu konular da mecliste devamlı takip edilmeli ve baskı unsuru oluşturulmalı. TAZMİNATLAR, bu kez de çıkmazsa bir daha çıkması için uzun yıllar beklemek gerekir.
Saygılarımla.
Dede Ersel AKSU
Assubaylar 50 yıldır genkura, mevcut İKTİDARA 11 yıldır SORUNLARI olduğunu, bu sorunların TSK'da BÖLÜNMEYE gittiğini SORUNLARIN çözülmesi gerektiğini bildiriyorlar.
Duyan, Gören YOK. Görevlerini yapacak KURUMLARIN yetkilileri ÜÇ maymunu oynuyorlar.
Genkur Bşk.lığınca AYIRIM olmadığı, Personelin BÜTÜN olarak değerlendirildiği SÖYLENDİĞİ ama uygulamada bunun tam TERSİ olan;
AYIRIM,
HAKSIZLIK,
HUKUKSUZLUK ,
MOBBİNG,
HAKARET,
BASKI
hele hele son zamanlarda sanki bir yerlerden İŞARET verilmiş gibi artan DARP-CEBİR ve ŞİDDET eylemlerinin büyük bir İVME kazandığı TSK'da yapılanlar DÜŞMAN KUVVETLERİNE dahi yapılamaz.
Bu yapılanlara Assubayların artık DAYANABİLMESİ ve Subayları SİLAH arkadaşı olarak görmesi MÜMKÜN değildir. Yapılanlarla PERSONEL arasına KİN-DÜŞMANLIK tohumları ekilmektedir.
Birlik önünde Uzm Çvş.u DÖVEN, Hakaret eden Albayın ŞİKAYET edilmesi engellenmiş, bu olayların önüne geçmesi gereken Tuğgeneral, görevini yapıp YASAL yollara başvurma yerine, Uzm Çvş' a "sizler G....nüz. Bizler başız biz ne dersek o" diyerek kendini YASALARIN üstünde görmüş, Genkur Bşk.lığınca da hakkında YASAL işlem yapılmayarak korunmuştur.
Kıbrıs'ta Kurmay Albay Rütbesine gelmiş kişi Assubayı makamında DARP edip, hakaret ediyor, yine YASAL işlem yapacağına olayı kapatmak için makamında Assubaya ÇİKOLATA vererek "ŞİKAYET etme, al eşinle ÇİKOLATA ye ağzınızı tatlandırın" diye görevini yapmayıp SUİSTİMAL eden ÇİKOLATACI Tümgenerale YASAL işlem yapılmamıştır. Genkur görevini BİLEN ve YAPACAK Asker yetiştireceğine ÇİKOLATA dağıtan Tümgeneral yetiştirmiştir.
Yine Kıbrıs'ta yine Kurmay olan Yarbay Assubayı makamına çağırarak HAKARETTE bulunmuş, Assubayın İNTİHARINA sebep olmuştur.
Darp etmeyi-Cebir ve ŞİDDET uygulamayı-Mobbing yapmayı GÖREVDEN sayarsan bu OLAYLARIN önüne geçebilir misin? Subayı KORUMAK için bu kadar BÖLÜCÜLÜK ve AYIRIM yaparsan TSK'yı AYAKTA tutabilir misin? Personel arasında oluşacak DÜŞMANLIĞI önleyebilir misin?
Tüm bu yapılanlar sonunda Assubaylar bu tür DÜŞÜNCE ve EYLEMDE olan SUBAYLARI tesbit edip, KIŞLA dışında bunları yakalayıp DARP-CEBİR ŞİDDET uygularsa bunların SORUMLUSU YASAL görevlerini YAPMA yerine, KORUMACILIK YAPARAK TSK'yı KANUNLARIN uygulanmadığı KANUNSUZ bir KURUM haline getiren GENKUR ve SIRALI AMİRLER olmaz mı?
TSK'da yaşanan tüm bu AYIRIM-HAKSIZLIK-HUKUKSUZLUK-HAKARET-MOBBİNG uygulamalarını dile getirmek, YETKİLİLERE tekrar DUYURMAK ve gelecekte TSK'da yaşanabilecek BÜYÜK FELAKETLERİN ÖNÜNE GEÇEBİLMEK için TEMAD Başkanı Sn. Ahmet KESER Dernek üyelerimizle birlikte 16 KASIM 2013 tarihinde BAĞIMSIZ ve VESAYET altında olmadığına İNANMAK istediğimiz TBMM'nin kapısına giderek bir DEKLARASYONDA bulunacaktır.
Hey TBMM'nin
Başkanı,
Başbakanı, (Garip, gurebba hakkı yedirmeyeceğiz, Haksızlıkların önüne geçeceğiz diye İKTİDAR olan)
Milletvekilleri
Vatanın BÜTÜNLÜĞÜ,TSK'nın BİRLİK BERABERLİĞİ ve DİRLİĞİ için artık bu SESE kulak verin, Duyun ve gereğini yapın.
Çok geç olmadan MECLİSTE etmiş olduğunuz YEMİNİ hatırlayarak BU SESE KULAK verin Görevlerinizi yapınız.
Baskılara ve Vesayete FIRSAT vermeyiniz.
Genelkurmay Başkanlığı ve Kurmaylar Türk Subay Kuvvetlerinin temsilcileridir. TSK için 1960 tarihinden sonra çıkarılan YASALARA bakınız. Tüm yasalar varsa yoksa TSK' da sadece ve sadece SUBAY hakları için, Subaylara tanınan İMTİYAZLAR için çıkarılmıştır. Diğer personel YOK sayılmıştır.
Türk Subay Kuvvetlerinin TEMSİLCİSİ ve KORUYUCUSU olan Genelkurmay Başkanlığının açıkladığı rakamlara göre halkımızın TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ olarak bildiği ama UYGULAMADA TÜRK SUBAY KUVVETLERİNİN rütbeli personel sayısı aşağıya çıkarılmıştır.
Assubay ve Uzman personeli toplarsanız 163 098 sayısına ulaşırsınız. Bu sayıyı Subay sayısına böldüğünüzde 4 rakamını bulursunuz. Bu TSK'daki Rütbeli subayların Assubay ve Uzmanların 1/ 4 demektir. TSK'daki MEMNUN ve GAYRI MEMNUN sayıya baktığınızda rütbelilerden 1' i MEMNUNSA, diğer 4 kişi GAYRIMEMNUN demektir.
Bu gerçekler 1970'li uygulamalarda tamamen su yüzüne çıktığında PERSONELİ TSK'ya bağlayacak ÖNLEMLERİ alacaklarına, aksine BASKI ve TEHDİTLE, hâttâ HAK arayan Assubayları MAO'nun ASKERLERİNE benzetecek kadar SEVİYESİZ ve DENGESİZCE uygulamalara geçmişler Assubayları Mağdur etmenin YOL ve YÖNTEMLERİNİ geliştirmişlerdir. Anayasal bir HAK olan KİŞİLERİN kendilerini geliştirme hakkının YOLLARINI BASKI ve TEHDİTLE kapayarak Assubayların TAHSİL yapmalarını ENGELLEMİŞLER, buna rağmen tüm ZORLUKLARA göğüs gererek büyük FEDAKARLIKLARLA ÜNİVERSİTE bitiren Assubaylara yine ANAYASAL bir HAK olan DERECELERİN verilmesini engellemişler, bunun için ÇIKMIŞ olan yasayı İPTAL ettirecek kadar ASSUBAY DÜŞMANLIĞI gözlerini KARARTMIŞ, zamanın CUMHURBAŞKANI'NI da kullanarak YASAYI iptal ettirmişlerdir.
Bu ne BİTMEK TÜKENMEK bilmeyen bir KİNMİŞ. Assubaylar bunu HAK etmek için ne yapmışlar, hangi suçu işlemişlerdir? TBMM UYUYOR MU? Milletvekilleri ettikleri YEMİNİN SORUMLULUKLARINI biliyorsa NEDEN yerine GETİRMEK için ADIM atmıyorlar? Hani TBMM bağımsızdı! Yoksa hâlâ KORKTUKLARI bir yerler mi var? HANİ VESAYET BİTMİŞTİ? Bitti ise BUYURUN sayın MİLLETİN VEKİLLERİ YASALARI UYGULAYIN, ANAYASANIN GEREĞİNİ YERİNE GETİREREK yıllardır ASSUBAYLARA karşı yapılan AYIRIMCI ve ÖTEKİLEŞTİREN uygulamaları SONLANDIRARAK HAKLARINI TESLİM edin ve ADINIZI tarihimize YAZDIRIN.
Farkındaysanız AYIRIMCI uygulamaların bitirilmesini MİLLETİNVEKİLLERİNDEN istiyor ve BEKLİYORUZ. AİLE ve AYIRIMSIZ olduğunu söyleyen TSK'nın KOMUTANI GENELKURMAYDAN beklemiyoruz. Çünkü ÖN YARGILARINDAN kurtulamayacağını ve ASSUBAYLARI KAZANMAK istemediğine artık iyice İNANMIŞ durumdayız. ÖN YARGILARIN değişmediğini ve günümüze kadar artarak ve değişerek geldiğini UYGULAMALARDA da RAHATLIKLA görebilirsiniz.
Böyle bir KURUMDA ADALET EŞİTLİK AYIRIMSIZLIK olabilir mi?
Ön yargılardan KURTULAMADIKÇA bu KAFALARDAN doğruyu bulmak BEKLENEBİLİR Mİ?
Saygıdeğer Meslektaşlarımız
Her zaman ifade ettiğimiz gibi, hiçbir kurum personeline TSK'nin assubaylara yaptığı haksızlığı, hukuksuzluğu, ayrımcılığı yapmamıştır! Haksızlıklara HAYIR diyen yürekli arkadaşlarımızın desteği ile mücadeleyi bugünlere taşıdık. Yasal temsilcimiz TEMAD da bizlerin haksızlıklarını yeterince dile getiriyor. Kimsenin bu ön yargılı haksızlıklara HAYIR dediği yok ama ÇÖZÜM üreten de yok!
Muhalefet milletvekillerinden MHP milletvekili Sn.Alim IŞIK'ın ve CHP milletvekili Sn.Sena KALELİ'nin soru önergelerine MSB verdiği yanıtlarda belirtilen iyileştirmelerin hiç biri gerçekleşmemiştir!
Genelkurmay adeta 'saldım çayıra mevlam kayıra' mantığı ile "BEN MSB ARACILIĞI İLE İYİLEŞTİRME TEKLİFLERİNİ HÜKÜMETE İLETTİM" demekle yetiniyor. Hükümeti ikna edip "biz yıllardır assubaylara haksızlık, hukuksuzluk yaptık" diyerek bugüne kadar yapılan hataları telafi etmeye çalışması orduya prestij sağlar. Bunun yanısıra da görevde olanların moral-motivasyonunu, emeklinin ise aidiyet duygusunun canlanmasını sağlayacaktır.
Kurumlar arasında küslük olmaz. Genelkurmay, hükümet yetkilileri ile TEMAD'ın da katılacağı bir çözüm toplantısında sorunlarımızı masaya yatırıp çözümler sağlamasını bekliyoruz.
Sn.Milletvekilimiz ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU yetkilileri tarafından bilgilendirilmektedir. Kendisine hakkın ve adaletin gerçekleşmesi yolunda yaptıkları çalışmalar için minnettarlığımızı ifade ediyor, yetkililelere ARTIK ASSUBAYLARIN TAHAMMÜL GÜCÜNÜN KALMADIĞINI, HAKLARIMIZIN İVEDİLİKLE İADESİNİN TEMİNİNİ bir kez daha hatırlatıyoruz!
Saygılarımızla...
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan Astsubayların, Uzman Erbaş ve Uzman Çavuşların, Sivil memurların bir türlü çözülmeyen hak mağduriyetleri ve sosyal adalet ilkesine sığmayan ciddi sorunları vardır. Astsubaylarımız, iç güvenlikte, asayişte, depremde, sel felaketinde, kargaşada, anarşide, bölücü terörle mücadelede her zaman ön safhalardadır. Ekonomik sorunlar ve psikolojik baskılar nedeniyle en çok asker intiharı da astsubaylarımızdandır. Görev koşulları ve sorumlulukları astsubaylarla kıyaslanamayacak birçok devlet memurundan daha alt derece ve kademeden göreve başlatılmakta olup görev ve tahsil süresi aynı olmasına rağmen arada ki maaş farkının çok yüksek olduğu ifade edilmektedir. Astsubay okulları da yüksek okul seviyesine çıkarılmış olmasına rağmen intibak sorunları çözülememiştir. Üyelerinin % 60’ını oluşturmasına rağmen astsubaylar OYAK ve şirketlerinde denetim ve yönetim kurullarında temsil edilememektedir ve yine 631 sayılı KHK gereği almaları gereken tazminatlardan faydalanamamakta olduklarını, Astsubayların, Uzman Jandarmaların, Uzman Erbaşların, temsil tazminatı, görev tazminatı, makam tazminatı, kadrosuzluk tazminatı ve komutanlık tazminatını alamamakta olduklarını belirtmektedirler.
Mevcut Uzman Erbaş Kanununa göre çalışan Uzman Erbaşların kıdem yılları ve tahsilleri dikkate alınmamakta, hizmet yılı ne olursa olsun göreve yeni başlayanla 20 yıl kıdemli olanların ek göstergeleri bulunmamaktadır. 45 yaşına gelen Uzman erbaşlar SGK esaslarına göre yaş hadlerine kadar sivil memur olarak MSB bünyesinde istihdam edilmektedir fakat yaş hadlerinin yeniden belirlenip başka bir göreve gerek kalmadan emeklilikleri sağlanmalıdır. Emekli uzman çavuşların maaş hesaplamalarında, kıdem yılı, derecesi ve kademesi göz önüne alınmamakta ayrıca ek göstergeleri olmadığı için bir emekli uzman erbaşın maaşı diğer TSK personeline göre çok düşük olup 970 TL sınırında kalmaktadır.
Yine Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan çeşitli meslek dallarına ait 55 bin sivil memur vardır. Bu kesimin en büyük sorunu statü sorunudur, 657 sayılı Kanunun 233. Maddesinin kaldırılması bu sorunu çözebilecek olmasına rağmen karmaşa devam etmektedir. Anayasa mahkemesine göre asker şahıs olmadıkları net olarak belirlenmesine rağmen ve Anayasamızın 145. ve 157. Maddesinde siviller askeri mahkemede yargılanamaz ibarelerine rağmen halen 1602 sayılı Kanunun 20.maddesinde asker şahıs olarak değerlendirilmektedirler bu durumun adil yargılanma hakkında adaletsizlik oluşturduğu ifade edilmektedir. 657 sayılı kanunun 232. Maddesi sivil memurlar sınırsız çalıştırılabilir demekte fakat bunun karşılığında izin ve maddi karşılık hakkı bulunmamaktadır ve bu nedenle sivil memurlar 15 gün boyunca günde 16 saat çalıştırılabilmektedir.
Sosyal tesislerden faydalanma konusunda ise Astsubayların, Uzman Erbaş ve Uzman Çavuşların, Sivil Memurların ortak mağduriyetleri vardır.
Astsubaylarımızın, Uzman Erbaş ve Uzman Çavuşlarımızın, Sivil Memurlarımızın yukarıda bahsedilen mağduriyetleri hakkında kurum dışarısından bir göz ile daha köklü ve kalıcı bir çözüm bulunması, sorunların tespiti ve çözümlenmesi için Anayasamızın 98. Maddesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Dr. Orhan DÜZGÜN
Tokat Milletvekili
Saygıdeğer Arkadaşlarım,
Hukuksuzluk zincirine bir halka daha eklendi. Çağdışı Askeri Ceza Kanunu'nun bir bölümü olan “Askeri Disiplin Yasası” sözde AB uyum yasaları gereği ve AİHM tazminat kararlarının önlenmesi adına yeniden hazırlandı. Yasa çağdaş hukuk normlarına göremi hazırlandı. Bir tek assubayın veya TEMAD’ın görüşümü alındı mı? Bu nasıl bir reformdur? Bu tamamen amir keyfiyetine dayalı antidemokratik uygulamadır?
Cezaların nevi aynen korunurken adı değiştirildi ve ordudan tart yetkisi kurullara verildi. Çağdışı dediğimiz eski yasada bile disiplin mahkemelerinde astsubay üye vardı.Birkaç küçük değişiklik yapılınca buna reform'mu diyorsunuz? Bu hukuk dehalarını kutluyorum (!)
Yasa, komisyonlarda görüşülürken çekincelerimizi belirttik. TEMAD bilgilendirmeler yaptı. Siyasilere mail kampanyası ile anlatmaya çalıştık. Demek ki anlayamamışlar ya da umurlarında olmamış! Haklarımızı savunan milletvekillerini de yeterince bilgilendiremediğimiz ve bunun giderilmesi gereken bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Adalet adına bize yakın olduğunu bildiğimiz MS Komisyonu üyesi emekli general Sn. Şirin Ünal bile yasa ile ilgili TBMM oturumunda yaptığı konuşmada “TSK.nin itaat hissini sağlamlaştıran ve hukuka uygun hareket etmeye yönelik usul ve esasları belirleyen bu tasarının kanunlaşmasını diliyorum” diyerek sözlerini bitirdi.
Ülkemiz, sözde laik, demokratik hukuk devleti olduğu için mecliste tam bir demokrasi şöleni yaşadık. Kimi milletvekili zeytinyağdan, kimi ABD terör örgütleri listesinden, kimi ergenekondan bahsederek yasa ile ilgili görüşlerini dile getirdiler (!) İktidar milletvekillerinin tamamı yasayı reform niteliğinde anlamış olmalı ki muhalefet etmediler ve parmaklarını kaldırıp indirerek mecliste milletin vekili (!) olduğunu ispat ettiler. Özellikle bu iktidara oy veren arkadaşlarımız kendilerinin temsili konusunda ne kadar sevinseler azdır!
Bu yasa tazminat mahkumiyetlerinin yanı sıra hukuk sistemimizdeki adaletsizliğin dünya tarafından tesciline neden olacaktır. Umarız ana muhalefet partisi samimiyetini bu yasanın iptali için Anayasa mahkemesine dava açarak ispatlar. Aksi halde baskı ile disiplinin değil nefret sağlanacağı için bunun ayıbı ve vebali yasayı hazırlayanlar ve onaylayanların olacaktır.
Yasa görüşmeleri sırasında sorulara yanıt veren MSB daha önce Genelkurmay basın bildirisinde hükümete sunulan iyileştirme tekliflerinde açıklanan hususları milletvekillerinin soru önergelerine verdiği yanıtlarla teyit ederek gasp edilen haklarımızın iade edileceğini resmen açıklayan MSB. Sn.İsmet YILMAZ bunların hayata geçme hazırlıklarının tamamlanmak olduğunu söylemek yerine; "Uzmana versek astsubay, assubaya versek subay istiyor" gibi mesnetsiz bir savunma ile hakların statü gereği olması gerektiğini ifade ederek Dolmabahçe görüşmeleri kahramanı emekli paşa Büyükanıt’ın benim teğmenim başçavuştan az maaş alamaz banal zihniyetinin devam ettiğini ve böylece emeğe saygının hiçe sayıldığını belirtmiş oldular.
Sn.Bakanım; siz bakanlık görevini devraldığınız Sn. Vecdi Gönül (Nam-ı diğer Sabret Gönül) gibi bizi oyalamaya, masal anlatmaya çalışmayın, biz kimseden iane ve sadaka istemiyoruz, gasp edilen haklarımızı istiyoruz, söz verdiğiniz gibi bunları hayata geçirin ki adaletin sadece partinizin adında değil yüreğinizde olduğunu gösterin.
Assubayların kimsenin maaşında gözü yok, haksızlıklara kılıf yaptığınız hiyerarşiye de saygılıyız ama emeğe saygısızlığın ve hukuksuzluğun karşısındayız.
Özlük hakları hiyerarşi ve statüye göre olmalıdır diyen hukuksuz zihniyete bizler de, o zaman görevi maaşı yüksek olanlar yapsın ve ölüme önce onlar koşsun deme hakkımız vardır.
Sosyal ve ekonomik hakların statüye göre olması gerektiğine inananlar neden gazete ilanları ile 3000 lira maaşla profesyonel er arıyorlar? Bu adaletsizlik devam ettiği sürece ordudan kaçar gibi ayrılmalar devam edecek ve ordumuz her geçen gün kan kaybedecektir. Korkarım bu haksızlıkları bizlere reva görenler yarın orduya subay dışındaki personel yerine Japonya'dan asker robotlar ithal etmeyi düşünmelidirler!..
Hukuksuzlukla kendini yücelteceğini sanıp imtiyazı hak olarak görenlerle; Disiplini adalet ve karşılıklı sevgi,saygıdan ziyade baskı ve amir keyfiyeti ile sağlayacağını düşünen gafiller bu ordunun değerlerine dinamit koymaktadırlar.
Personeli göreve ve ölüme vatanseverlik duygularını istismar ederek gönderemezsiniz. Bizler, imtiyaz değil adalet, eşitlik ve insan onuruna saygı istiyoruz, bunu sağlayıncaya kadar her türlü yasal mücadelenin içinde olacağız. Bunu Genelkurmay ve iktidar birlikte gerçekleştirin.Böylece görevdekilerin moral motivasyonunu ,emeklinin kurumlarına olan aidiyet duygusunu yeniden kazanarak ordumuzu yüceltin. Çünkü ön yargılarla esirgediğiniz adalet bir gün size de gerekebilir...
Saygıdeğer Meslektaşlarımız
TSK'nın olmazsa olmazı DİSİPLİN'in tarifinde "ast'ın ve üst'ün hukukuna riayet" ilkesi vardır. Ancak, bu ilke kağıt üzerinde kalmakta, kast sistemi ile disiplini sağlamaktan ziyade, astların sorgulamasını engellemek ve onları baskı altında tutmak için âmir keyfiyetine bırakılan cezalar uygulanmaktadır!
AİHM'de "şahsi hürriyet ancak hakim kararı ile kısıtlanabilir" kararı verilmesi, Türkiye'yi bir çok kez bu konuda mahkum etmesine rağmen bu gerekçeye dayandırıldığı bildirilen yeni DİSİPLİN CEZA YASASI'nda hukukun üstünlüğünü hiçe sayan yeni düzenlemelerle eskiyi aratan bir yasa teklifi meclise sunulmuş ve gündeme alınmıştır.
Hiç kimse emeklileri ilgilendirmiyor gerekçesi ile bizi buna karşı çıkmaktan alıkoyamaz. Bizler, bu hukuksuzlukların acılarını çektik diye görevdeki meslektaşlarımızın da çekmelerine seyirci kalamayız. Kaldı ki bizler, emekli olduktan sonra SEFER GÖREV EMRİ alıyoruz. Her an göreve çağırıp bu yasa dışı ceza uygulamasına tabi olabiliriz. Haksızlığa, hukuksuzluğa sessiz kalmak ona ortak olmaktır. Bu nedenle metini Genelkurmay Başkanlığına, tüm milletvekillerine ve diğer yetkililere göndermek için adınızı, soyadınızı (uygun görenler adının yanına TC.kimlik numaralarını yazabilirler) yazıp GÖNDER tuşuna basınız ve bu adaletsizliğe karşı görevinizi yapınız.
Saygılarımızla.
E.ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU
Sayın Milletvekillerimiz ve yetkililer;
AİHM, mevcut TSK disiplin kanunundaki göz ve oda hapsi cezalarını "şahsi hürriyet ancak hakim kararı ile kısıtlanabilir" kararı ile Türkiye'yi müteaddit defalar tazminata mahkum etmesine rağmen bu husus gerekçe gösterilerek sözde yasada değişiklik getiren teklifte cezaların ismi değiştirilerek daha ağır müeyyidelerle hukuksuzluğun devamı amaçlanmıştır.
Kast sistemini yasalaştıran Yüksek Askeri Şûra'nın hukuksuzlukla askeri personeli TSK’dan ayıran gücü, yeni “TSK Disiplin Mahkemeleri Kanun Taslağı” ile Disiplin Kurullarına devrediliyor.
Hukuksuzluğun yasalaştırılmaya çalışıldığı düzenlemeleri kabul edilemez buluyoruz.
Yasa teklifinin red edilerek, geniş bir katılımla "hukukun üstünlüğü" ilkesine göre yeniden hazırlanmasının teminini saygılarımla arz ederim.
“Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı” adı altında TBMM Başkanlığı’ na sunulan mevzuat hakkında, bir dönemin muvazzaf astsubayları ve halen aynı camianın temsilcisi sivil toplum örgütü olmamız sebebiyle yaptığımız incelemelerde ve gerek halen muvazzaf olarak TSK'nde göreve devam eden ve gerekse emekli üyelerimiz ile yaptığımız istişare neticesinde, tasarının aşağıya alıntı yapılan bir kısım maddelerinin, evrensel ceza hukuku yasaları ve Uluslararası İnsan Haklarına ilişkin metinlere uygun olmadığı ve bu haliyle TSK'nde disiplin anlayışının süregelen yanlışlarını düzeltmeye yeterli olamayacağı, aksine âmir, üst ve ast arasındaki saygı ve sevgi ortamını zedeleyeceği, TSK’nden ayırma işlemlerine esas idari takdir yetkisinin genişletilmesi suretiyle personelin aidiyet duygusunu zedeleyici nitelikte düzenlemelere yer verildiği tespit edilmiştir.
Bu sebepler ve aşağıda açıklanan gerekçeler dikkate alındığında; TSK Disiplin Hukuku’ nun yazılı kaynaklarından olup 1930 yılından bu yana yürürlükte olan 1632 sayılı “Askeri Ceza Kanunu” ve 1964 yılından bu yana yürürlükte olan “Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanun” un lafzından kaynaklanan ve ülkemizin AİHM nezdinde defalarca kez ve on binlerce euro tazminata mahkum edilmesi ve Avrupa Birliği ve Evrensel Çağdaş Ceza Hukuk Sistemi karşısında kaybettiği prestijin tekrar kazanılmasını ve iç hukukta yargı birliğini sağlamayacağı gibi düzenlemenin doğrudan muhatabı olan TSK personeli arasında da birlik ve beraberlik ile aidiyet duygusunu zedeleyici nitelikte olduğu; TSK'nin kurumsal yapısını da olumsuz yöne etkileyeceği değerlendirilmektedir. Nitekim;
Saygılarımla.
Makâm Tazminâtının Fesat Sarmalı
Edebiyatımızda güzel bir tâbirdir; “zarfa bakma, mazrufa bak!..” deriz.
İnsanları dış görünüşüne göre değil fakat iç görünüşüne, seciyesine, kişiliğine, beyninin gerisindeki niyetine göre değerlendirmeyi öğütleyen has bir deyimdir.
Aynı zamânda;
Bir şeyin ve olayın zahirî görüntüsünün değil de muhtevasının önemli olduğunu ifâde etmek için kullanılır. Bu anlamda “Dervişin fikri ne ise zikri odur” atalar sözüyle de taban tabana zıt bir anlam ifâde eder. Çünkü bu atasözünde en azından şeref, haysiyet, dik duruş, mertlik, açık yüreklilik vardır.
Zarfın mazruf ile olan ilişkisi;
Gül ile bülbül,
Subay ile astsubay,
Ȃşık ile maşuk,
Yusuf ile Züleyha,
Leylâ ile Mecnun,
Edi ile büdü,
Nokta ile virgül,
Gece ile gündüzün ilişkisine benzer.
Birisi, diğeri için yaradılmışdır.
Birisi, diğerinin mütemmim cüz’üdür.
Biri olmazsa, diğeri de olmaz!..
* * * * *
Bu girizgâhdan sonra, gelelim;
TSK personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda,
Son zamanlarda yapılan çalışmalar gündemde önemli bir yer tutmaya başladı.
Sağolsunlar, Sayın Milletvekillerimiz;
Meclisi soru önergesi ve kânun teklifi yağmuruna tutuyor,
TESUD, konu ile ilgili olarak hazırladığı taleplerini;
M.S.B. ve Genelkurmay Başkanlığına gönderdiğini ve konuyu takip ettiğini söylüyor,
TEMAD Başkanımız Sayın Ahmet KESER;
Temsil ettiği yüzbinlerce üyesinin hakkını almak için çırpınır iken,
Kapısına kadar getirilen sarı zarf içinde hakkında suç duyuruna maruz kalıyor,
Millî Savunma Bakanımız Sayın İsmet YILMAZ;
Askerî personelin maaşlarında yapılan çalışmaların tamamlanmak üzere olduğunu basına açıklıyor,
Genelkurmay Başkanlığımız;
Kendi personelinin özlük haklarının,”bir sistem bütünlüğü içinde incelendiğini ve kendi yetkisi dâhilindeki düzenlemeleri titizlikle hayata geçirdiğini, diğer konuları ilgili makamlara teklif ettiğini” basın açıklamasıyla kamuoyuna ilân ediyor”.
Görünen o ki konunun muhatabı olan bütün taraflar elinden geleni yapıyor, en azından zâhiren öyle görünüyor.
Fakat bugün biz, görünen ile yetinmeyeceğiz
Ve dahi
İyileştirme denince akla ilk gelen husus olan tazminatlar konusunda,
Bugüne kadar ne zaman, neler yapılmış, hangi kanunlar kabul edilmiş hep beraber bir göz atacağız.
Bugün itibariyle ve kabul edildiği tarihlerden buyana
Sâdece subaylara ödenen 4 çeşit tazminat şunlardır;
1. Makâm tazminâtı,
2. Hizmet (görev) tazminâtı,
3.Temsil tazminâtı,
4. Kadrosuzluk tazminâtı
* * * * *
Genelkurmay Başkanı,
Kuvvet Komutanları ve
Jandarma Genel Komutanına makam tazminatı ödenmesine imkân verildi.
Orgeneral ve Oramiral rütbesindeki subaylar da makam tazminatı kapsamına dâhil edildi.
General ve amiral rütbesindeki subayların tamamına teşmil edildi.
Kıdemli Albaylara da makam tazminatı ödenmeye başlandı.
Makâm tazminâtı alan subaylarımızın bu tazminâtları % 100’den fazla oranlarda arttırıldı.
Albay rütbesindeki subayların tamamına makam tazminatı ödenmeye başlandı.
Kıdemli Albaylar ve Albaylar için farklı makam tazminatı göstergesi tespit edildi.
Aynı rütbede olan subayların farklı makam tazminatı alması bakımından dikkat çeken bir durumdur.
Yarbay rütbesindeki subaylara da makam tazminatı ödenmeye başlandı.
Makam Tazminatının iç gıcıklayacı safahâtı kısaca bu kadar...
Fakat tefrika tefrika çıkartılan bu kanunların askeriyemizde sebep olduğu tesir;
Dünyânın bu ucunda kanatlarını çırpan kelebeğin,
Dünyânın diğer ucunda kasırgaya sepep olmasından daha derin ve sarsıcı oldu!..
Personel Kâ nunu “hizmet tazminatı” diyor, diğer kanunlar “görev tazminatı” diyor.
Karşılığında sıfır (0) olan benim maaş pusulamda ise “özel görev tazminatı” yazıyor.
“(A) bendi kapsamına giren ve temsil tazminatı almayan personele de “hizmet (görev) tazminatı” verildi.
Bir başka ifade ile; Yarbay ve üst rütbedeki subaylara da hizmet (görev) tazminatı ödenmeye başlandı.
Fakat
Bakanlar Kurulu Karar metinde geçen “6 aylık zaman sınırlaması”;
2002/4382 sayılı bu Bakanlar Kurulu Kararının 5’inci maddesi;
“10/1/2002 tarihli ve 2002/3546 sayılı Kararnamenin eki Kararın 1, 2, 3 ve 4'üncü maddeleri ile geçici 1'inci maddesinin uygulanmasına “15.07.2002 tarihinden itibaren devam olunur” şeklinde değiştirildi.
Ve bu sinsi hile ile;
"Sâdece 6 ay süre ile" ödenecek hizmet (görev) tazminatı “devâmlı” hâle getirildi.
* * * * *
Ve dahi
En az 7.000 gösterge üzerinden Makam veya Yüksek Hâkimlik Tazminatı alanlara ödenen Temsil tazminatı konusuna temas etmeyeceğim.
Bu tazminat, kozasında uyuyan ipek böceği larvaları için sözkonusu çünkü.
Tevâ tür o dur ki devletin kurumlarını sâ dece bu uyuyan ipekböceği larvaları temsil ediyor imiş!
“Memleketin buhranına ve kardeş kavgasına mâni olmak” bahâ nesi ile
27 Mayıs 1960 Cuma günü bütün memleketde idâreyi ele “darbeci subaylarımız”
Hemen ertesi sene piyasaya sürdükleri 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu ile;
Kendi istikbâllerini ve özlük haklarını kısmen teminât altına almışlar idi.
Fakat
Subaylarımıza bütün bunlar az geldi...
Devletin kasasından kendi midelerine daha çok mama akıtmak için,
Hemen hummalı bir çalışma başlatdılar...
Bu kez de
TSK Personel Kânunu ismi ile yeni bir kânun piyasaya süren 27 Mayıs’ın darbeci subayları
“Tazminât” ismi ile
Ve fakat
5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa aykırı olarak kendilerine yeni menfaatler temin etdiler.
Bu menfaatlerden birisi ile de;
Kadrosuzluk sebebi ile terfi edemeyen beyaz subaylarımıza;
926 sayılı Kânunun 49’uncu maddesi ile “züğürt tesellisi” kâbilinden tazminât vermeye başladılar.
Bu tazminât ile kadrosuzlukdan dolayı emekli edilen subaylarımıza;
Aldıkları son maaşlarının 2 ilâ 8 katı tutarında toplu bir para veriliyor idi.
Subaylarımıza verilen bu tazminât;
O senelerde Emekli Sandığından aldıkları ikrâmiyenin dörtde birine tekâbül ediyor idi.
27 Mayıs subay darbesinin rüzgarından istifade ile;
1967 senesinde almaya başladıkları bu “züğürt tesellisi tazminâtın” mikdarı beyaz subaylarımıza az gelmeye başlayınca
Bu kez de bu tazminâtın mikdarını artıracak yeni fırsatlar kollamaya başladılar.
1993 senesine vâsıl olduğumuz günlerde bir pundunu bulan subaylarımız,
499 sayılı KHK ile bu emellerini tahakkuk etdirdiler.
27 Mayıs darbesinin kendilerine verdiği özgüven ile;
“Tazminât” ismini verdikleri ikrâmiyeyi 5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa aykırı olmasına rağmen
1967 senesinde meclise kabul etdirmişler idi.
Bu tazminât;
Emekli Sandığı Kânununa aykırı idi. Çünkü bu kânuna tâbi olan emeklilerden hiçbirisi,
Görevde iken aldığı bir tazminâtı, emekli olduğunda da almaya devâm etmiyor idi.
Fakat
1993 senesine vâsıl olduğumuz günlerde, rüzgâr hiç de subaylarımızdan yana esmiyor idi.
İktidâr ve muhalefet partileri bir araya gelmişler
Ve dahi
2 Eylül’ün darbeci subaylarını hesâba çekmek isdiyorlar idi.
1967 senesinde 5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa aykırı olarak almaya başladıkları
Ve dahi
“Tazminât” ismini verdikleri rüşveti
1993 senesinde meclise getirseler, kabul etdiremeyeceklerini beyaz subaylarımız pekâlâ biliyorlar idi.
Bu engeli aşmanın da biricik yolu var idi;
Yangından mal kaçırır gibi TBMM denetiminden kaçırarak bir KHK tertip etmek!..
Bu KHK’yi imzâlayacak bakanların kimisini,
Subay orduevine dâvet edip “bir balık iki duble rakı” ile tavladılar.
Kimisini de,
Tehdit ve yalan ile ya korkutdular ya da kandırdılar.
Ve böylece aşağıda anlatdığımız duruma geldik!
1967 senesinden beri;
499 sayılı KHK ile 1993 senesinde “kadrosuzluk tazminâtı” olarak tebdil edildi
Ve dahi
Ne diyelim? Helâl olsun vallahi!
Subaylar için bu kez de “Kadrosuzluk Tazminatı” icâd edildi.
Kadrosuzuluk sebebiyle terfi edemeyen
Veya
Yaş haddinden önce emekli edilen subaylara;
65 yaşına kadar ödenmek üzere ve ek göstergeler dâhil, orgeneral aylığının aşağıda gösterilen oranları emekli maaşlarına ilave edilmeye başlandı;
Orgeneral (% 30),
Korgeneral (% 25),
Tümgeneral (% 20),
Tuğgeneral (% 15),
Albay (% 12),
Yarbay (% 11),
Binbaşı (% 10) ve
Yüzbaşıya (% 9).
Orgeneral (% 333),
Korgeneral (% 360),
Tümgeneral (% 400),
Tuğgeneral (% 500),
Albay (% 583),
Yarbay (% 500),
Binbaşı (% 500) ve
Yüzbaşıya (% 333).
Tazminatın ismi bir yana, artış oranlarına dikkat ediniz.
Teselli ikramiyesi %583 artışla albaylara çıkmış. Emekli subayların maaşında önemli oranda artış getiren bu düzenlemede astsubayların gene esamesi okunmadı.
* * * * *
28/11/2011 târih ve 2011/2722 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile;
Ocak 2012 tarihinden geçerli olmak üzere;
Sâdece yarbaylara ve AÜKHE eğitimi almış astsubaylara yapılanlar gibi gizlice yapılan “balans ayarları” bunlara dâhil değil.
Makâlemizin buraya kadar olan satırlarına bakarsanız,
Yarbay ve üst rütbedeki bütün subay rütbelerinden yazıda bahsedildiğini görürsünüz.
Dikkatinizi çeken bir husus daha olmalı;
Buraya kadar dillerden dökülen ağdalı kelâmlarda, çıkartılan tomar tomar kanunlarda, astsubay kelimesi bir kez bile zikredilmemiş!
Bugüne kadar sâdece subaylara verilen;
Makam tazminatı,
Görev (hizmet) tazminatı,
Temsil tazminatı ve
Kadrosuzluk tazminatı için çıkartılan bu kanunlar silsilesine,
Eklenecek son halkada bakalım piyango kimlere çıkacak!..
* * * * *
Yazımızın öznesi;
Makam tazminatı,
Hizmet (görev) tazminatı
Temsil tazminatı ve
Kadrosuzluk tazminatı...
Elimizdeki belge ise bir soru önergesi.
Makam tazminatının subaya ve astsubaya verilmesi için İstanbul Milletvekili sayın Mahmut TANAL,
TBMM Başkanlığına 7/7407 sayılı yazılı bir soru önergesi vermiş.
Bu soru önergesini Millî Savunma Bakanı sayın İsmet YILMAZ,
22 Haziran 2012 tarihinde yazılı olarak cevaplamış. (Bkz. 22 Haziran 2012 târih ve MAİY:2012/7119/Kan. ve Kar.D.Ka. Tetkik ve İşl.Ş.1243 sayılı ve “Yazılı Soru Önergesi” konulu cevabî yazı).
Söz konusu soru önergesinde sayın TANAL şöyle diyor;
“Md.3. Yarbay ve üzeri rütbedeki subaylara verilen görev tazminatını 1’inci dereceye gelmiş muvazzaf ve emekli subay ve astsubayların da alabilmesini (yaklaşık 385 TL artış) öngören kanun tasarısı taslağı 11 Haziran 2012 tarihinde yasalaştırılmak üzere Başbakanlığa gönderilmiştir”.
İyi anlaşılması için konu hakkında kısa bilgi verelim...
Hatırlanacağı üzere;
2002 senesinde makam tazminatının yarbay ve astsubay II kademeli kıdemli başçavuşa da verilmesi amaçlanmış idi.
KHK kabul edilir edilmez, yarbaylara makam tazminatı hemen ödenmeye başlanmış
Fakat
Astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara ödemeye gelince bütçe muslukları fısss! etmiş idi.
İşde, yukarıda anlatmaya çalışdığım husus; bu konunun devamı niteliğindedir.
Statü hazretleri, 2002 senesinde, astsubay II kademeli kıdemli başçavuşları ileri sürerek,
Makam tazminatını muvazzaf yarbaylara verdirmiş idi.
Geriye kim kalmış idiı?
El cevap “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar”.
Peki kimdir “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar?”
El cevap bir gayya kuyusu!.. Doldur içine kimi istersen!..
Anlaşılan, statü hazretleri, yarbaya makam tazminatı vermekle hızını alamamış,
Şimdi de “1’inci dereceye gelmiş emekli ve müstafi subaylar”a görev tazminatı verdirmek istiyor.
* * * * *
Gönül diyor ki şimdi burada dur ve şu soruları sor;
Görev (hizmet) tazminatı,
Temsil tazminatı ve
Emekli subaylara kadrosuzluk tazminatı verilmesi amacı ile yapılan düzenlemelerde,
Gene astsubayların esamesi okunmadı.
* * * * *
Şunları da soralım;
Bakalım; 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanunu; Madde 11 – Makam: Her âmirin Silahlı Kuvvetlerde temsil ettiği mevkidir.
Aynı Kanun, Madde 9 – Âmir: Makam ve memuriyet itibariyle emretmek salâhiyetini haiz kimsedir. Demek oluyor ki unvanı “Âmir” olan her asker makam tazminatını hak ediyor.
1982 senesinden beri makam tazminatı;
2000 tarihinden buyana temsil tazminatı,
2001 senesinden beridir de görev tazminatı;
Yarbay,
Albay,
Tuğgerenal,
Tümgeneral,
Korgeneral ve
Orgeneral rütbesindeki bütün subaylara veriliyor.
Kadrosuzluk tazminatı da 1993 senesinden beri;
Yüzbaşı,
Binbaşı,
Yarbay,
Albay,
Tuğgeneral,
Tümgeneral,
Korgeneral ve
Orgeneral rütbesindeki subaylara veriliyor.
Soru sormak zihin açar, sormaya devam edelim;
Yok, âmir olmayan, âmir olmadığı için makamı olmayan subaylar da var.
Var, Yarbay ve üstündeki subaylardan âmir olmayan ve âmir olmadığı için makam sahibi olmayan subaylar da var ve makam tazminatını alıyorlar.
Bu sorunun cevabını ben bulamadım.
Hayır. Âmir olduğundan dolayı makamı olan çok sayıda astsubaylar ve uzman jandarma çavuşlar var. Ben de Âmir unvanı ile görev yaptım, makamım vardı. İdâre, “Komutanlık” görevi veriyor fakat “Âmir” unvanı vermiyor astsubaya. Çorba, içmek içindir değil mi? Tıpkı çorba verip kaşık vermemek gibi...
Peki makamı olan astsubaylar ve uzman jandarma çavuşlara makam tazminatı niçin verilmez?
Sayın komutanlarımız;
Dizi dizi kanunlar çıkartıp makam ve görev tazminatını yukarıdan aşağıda doğru subaylara kerte kerte indirir iken
Etraflarına bakıp da kendilerinden başka “makam sahibi” göremediler mi acap?
Disiplin...
Bakalım; 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu; Madde 13 – Disiplin: Kanunlara, nizamlara ve âmirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir.
O zaman ağalar, makam/görev/temsil/kadrosuzluk tazminatı ödenmesi konusunda;
Sizler bunca zamandan beri astınızın hukukuna riayet etmiyorsunuz ve onların haklarını tahakkuk ettirmiyorsunuz!..
Hani ast’ın hukukuna riayet? Kanunu ihlâl ettiğinizin farkında mısınız?
Bu cümleden olmak üzere;
Şimdi kim var sırada?
Önce binbaşılar,
Bir zaman sonra yüzbaşılar,
Üsteğmenler,
Teğmenler ve
Asteğmenler...
Şimdi de
Muvazzaf ve emekli/müstafi binbaşılara da;
Makam ve hizmet (görev) tazminatı verilmesi konusunda kanun teklifleri, soru önergeleri, yazışmalar çizişmeler yapılıyor bugünlerde.
Peki,
Âmir unvanlı makam sahibi astsubaylar ve uzman jandarma çavuşlar ne olacak?
* * * * *
Bu arada kısa bir bilgi hatırlatayım.
Bilginiz üzere astsubay tabiri,
İlk kez 05 Temmuz 1951 tarihli ve 5802 sayılı Astsubay Kanunda ihdas edildi.
Astsubay Kanununun birinci maddesi bakın ne diyor;
926 sayılı TSK Personel Kanununun 1967 senesinde meriyete girmesiyle,
5802 sayılı Astsubay Kanunu ilğa edildi.
Fakat
Astsubay Kanununun sâdece bir maddesi;
Yukarıda gördüğünüz birinci maddesi,
“Madde 208/k fıkrası” olarak 926 sayılı TSK Personel Kânununda aynen ipkâ edildi.
Astsubay Kanunu çıktığı ilk günden beri;
Subaylarla emsal görev yapan astsubaylara, artık bu tarifin çok dar geldiği tartışma götürmeyecek bir hakikatdir.
Sâdece Astsubay için tertip edilen bu târif önemlidir.
Subayın bile hiçbir kanunda böylesi çarpıcı bir tanımı ve tarifi yokdur.
5802 sayılı Astsubay Kanununa niçin konulduğu
Ve
Bu kanun ilğa edilirken 926 sayılı TSK Personel Kânununa niçin ithâl edildiği derinlemesine araştırılıp sebebi açığa çıkartılmalıdır.
Astsubay tâbirinin kanunumuza girdiği ilk tarih olan 1951 senesinden
Yaklaşık olarak 2000 senesine kadar tam 60 sene, Âmir’lik unvanı astsubaylardan esirgendi.
Bunu bir kenera yazınız. Statü hazretleri, Âmir’lik unvânını sâdece subaylara has bir makam olarak kullandı.
Âmirliğe sadece subayları layık gördü.
Yakın zamana kadar “Âmir” deyince akla sâdece subay geliyordu.
2000’li yıllarda, ordumuzda meydana gelen müsbet yöndeki zihniyet değişikliğine koşut olarak
Önce Kuvvet Komutanlarının inhasıyla astsubaylara Âmir’lik ünvanı verildi.
Daha sonra, astsubaylar için Âmirlik kadroları ihdas edildi ve
TMK’larda astsubay kadrolarının “Unvanı” hanesine “Âmir” ibâresi yazılmaya başlandı.
Astsubay kadrolarının Âmirlik olarak ihdas edilmesi konusunda yetkisini sonuna kadar kullanan zamanın Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Sayın Metin ATAÇ’ı bu vesileyle saygıyla ve hörmetle yâd ediyorum.
2007 senesinde, Deniz Kuvvetleri Komutanlı Karargâ hındaki bir kadroya “Amir” unvanıyla atandım.
Atanma emrini okuduğumda, “Amir” kelimesinin parantez içinde yazılması dikkatimi çekdi.
Subay atamalarına bakdım, “... Amiri” şeklinde yazıyordu.
Fakat benim atama emrinde “.. K.lğı (Amir) şeklinde yazıyordu.
Hemen Atama Astsubayını arayıp bunun sebebini sordum.
Cevap, Şube Müdüründen geldi. “Şef, inceledik, Amir ibaresinin niçin parantez içinde (Amir) şeklinde yazıldığına dair bir gerekce bulamadık. Haklısınız, hemen değiştiriyoruz” dedi.
Ertesi gün Personel Bilgi Sistemine girip bakdım. Amir ibaresindeki parantez () kaldırılmışdı.
Bu hatıramı anlatmamın esbap-ı mucibesi, makam/görev tazminatının astsubaylar için yeni bir mevzu olması.
Yarbaylar ile birlikte astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara makam tazminatı ödenmesine dair
Bakanlar Kurulu Kararının 2002 senesine denk gelmesi de yukarıda açıkladığım tekâmül ile alâkalıdır.
Meseleye adâ let açısından bakıldığında;
Maalesef statü hazretleri, “Amirlik” unvâ nını astsubaylardan tam 50 sene esirgemişdir.
Hem amirlik hem de makam görevleri yaptığı hâ lde
Astsubaylara makam/görev tazminatı ödenmesi konusunda da idare, kendisi için isteyip aldıklarını astsubaylardan hâlâ esirgemektedir.
* * * * *
Son zamanlarda ortalıkda dolaşan soru önergelerinde ve kanun tekliflerine bakıldığında,
Genelkurmay Başkanlığımızın ifâ de ettiği gibi,
Çalışmalarının bir “sistem bütünlüğü içinde” yapıldığını söylemek mümkün.
Yazışmalarda Ordumuzdaki bütün sınıfları kapsayan kavramlar kullanılmış; teklifler; subay, astsubay, uzman jandarma çavuş ve uzman erbaşları ihtiva ediyor.
Lakin, gelin görün ki sonuca baktığımızda yeni kazanımlar elde edenlerin sâ dece ve her zaman subaylar olduğunu görüyoruz.
Statü hazretleri, kendi maksadına ulaşmak için astsubayı bir koç başı olarak ileri sürmüş;
2002 senesindeki uygulamadan, muvazzaf yarbaylar parsayı toplarken,
Muvazzaf astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlar ise, teşbihde hatâ olmaz, avucunu yalamıştı.
Önce astsubay II kademeli kıdemli başçavuşları ileri sürerek yarbaylara makam ve hizmet (görev) tazminatını kopardınız.
Şimdi de ortalıkda dolaşan kanun tekliflerine ve soru önergelerine bakıldığında;
Astsubayların gene koç başı olarak ileri sürüldüğünü ve
Gizli maksadın bu kez de kıdemli binbaşılara makam ve hizmet (görev) tazminatı kotarmak olduğu görülüyor.
Bu da yetmedi “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar”a görev tazminatı isteniyor. Önceki yazışmalarda böyle bir talebiniz de yokdu. Şimdi, kendi lehinize çıtayı biraz daha yükseltiyor, bir adım daha mevzi kazanıyor, maksadınızı iyice tevessü ettirip bu kez de “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar”a görev tazminatı verilmesini gündeme taşıyorsunuz. Tıpkı muvazzaf yarbaylara makam tazminatı verilmesinde yapılan hülleye burada da başvuruyorusunuz ve gene astsubayları truva atı olarak kullanıyorsunuz.
Balıkesir milletvekili sayın Ahmet Duran BULUT’un 26 Haziran 2012 târihinde verdiği 7/7513 sayılı soru önergesinin konumuz ile alakalı iki maddesi işte şöyle;
Dikkat ettiyseniz önergede; yüzbaşı, üsteğmen, teğmen ve asteğmenlerin adı geçmiyor.
Bu kanun teklifi ile idâre; astsubaylar, uzman jandarma çavuşlar ve uzman erbaşları her zaman yaptığı gibi gene bir torba olarak kullanıp bu torbanın içine “1’inci dereceye gelmiş muvazzaf ve emekli binbaşıları, yüzbaşıları, üsteğmenleri, teğmenleri ve asteğmenleri doldurmuşdur.
İdâre; yüzbaşı, üsteğmen, teğmen ve asteğmenlerden hiç bahsetmeden ve onları bu torbanın dibinde gizleyerek astsubayları, uzman jandarma çavuş ve uzman erbaşları truva atı gibi kullanarak muvazzaf ve emekli binbaşılara istediğinin aynısının onlara da verilmesini talep ediyor.
Nasıl?
Zeyrekce değil mi?..
Bu ifadelerde bakalım daha ne hinlikler gizli...
Hayat; boğuştuğunuz fırtınalarla, yediğiniz denizlerle değil,
Gemiyi limana salimen getirip getirmediğiniz ile ilgilenir.
İdâre bu niyetinde ne kadar samimi? Kanun çıktığında göreceğiz elbet.
Bu da yetmiyor, şimdi de “başçavuşları” (TSK’de böyle bir rütbe yoktur, bunu artık öğrenin!) ileri sürerek ve her zamân yaptığınız gibi onların sırtına basarak;
“Subayları”, astsubay zarfının içine saklayıp muvazzaf kıdemli binbaşılara makâm tazminâtı kotarmaya çalışıyorsunuz.
Bu yazının müellifi beyninizin gerisinde gizlediğiniz niyetinizi okuyor ve bundan sonraki hamlenizi de buradan cümle âleme fâş ediyor...
Maaş iyileştirilmesi konusunda verilecek ilk kanun teklifinde;
"Birinci dereceye gelmemiş" bütün subaylara, bir başka ifadeyle emekli olmuş kıdemli binbaşılara;
Bir zaman sonra yüzbaşılara, üsteğmen, teğmen ve asteğmenlere de makâm tazminâtı verdirmek için
Gene aynı tezgâhı hazırlayacaksınız.
Sahneye koyacakları bu oyunda, kendileri sutre gerisine saklanır iken
Oyunun figüranı olarak da gene astsubayları ileri sürecekler.
Her daim yaptıkları gibi astsubayların omuzuna basarak gene sâ dece kendileri nemalanacaklar.
1/4'ünde olmadığı hâlde;
Muvazzaf yarbaya makam tazminatı ödenmesini “hukuka aykırı” bulan Yargıtayın raporuna rağmen
Yarbaylara makam tazminatı ödeyen idâre,
Kanun çıkardığı hâlde;
Astsubaya makam tazminatı ödemeye gelince “bütçede ödenek yok” diyor ya da birisi öyle dedirtiyor.
Kanaat-i şahsiyemiz odur ki ikincisi daha muhtemel. Bu ikircikli muamelede tâ rifsiz bir çifte standartdn pis kokusunu almayan var mı?
Muvazzaf yarbaya kanunsuz olarak makam tazminatı ödenmiş, kimin umurunda.
Kanunları hacamat etmek bahasına subaya makam tazminatı ödeyen
Ve fakat
Ellerinde aynı kanun olduğu hâlde;
Astsubaya aynı tazminatı vermeyen siyasî idârenin bu tutumunun ahlakî olduğunu söyleyebilir miyiz?
Askerî idâre;
2002 senesinde muvazzaf yarbaylara makam tazminatı verilmesini temin ederken,
Aynı kanuna dâhil ettiği muvazzaf astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara makam tazminatı verilmesi konusunda kendi iradesini maksatlı olarak ortaya koymamış,
Hattâ siyasî idâreye aksi yönde tesir ederek dolaylı yoldan engel olmuşdur.
Tıpkı astsubayara 1/4'ünün verilmesinde yaptığı muvazaa gibi...
Askerî idâre, 2007 senesinde bu kez de;
“Emekli subaylar” gibi muğlak bir torbanın içine doldurduğu emekli ve müstafiğ subaylara makam tazminatı verdirmek için milletvekilini öne sürerek, omuzuna basarak kulis yapmışdır.
Bu gayretleri hâlen devam etmektedir. Aynı soru önergesine “eğreti olarak iliştirilen” emekli astsubaylar ise hâlen arafda bekletilmektedir. Askerî idârenin bu konuda da niyetini okumak zor değildir; gene aynı hülleyi sahneye koyacaktır.
Genelkurmay Başkanlığımızın TARİH: 04 Mayıs 2012, SAAT: 11:15 ve NO: BA-02/12 sayılı meşhur Basın Açıklamasına bir göz atalım:
3. Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük haklarına yönelik iyileştirmeler; yüce devletimizin sağladığı imkânlar, ülkemizin şartları ve askerlik mesleğinin kuralları dikkate alınarak, bir sistem bütünlüğü içinde incelenmekte; Genelkurmay Başkanlığı yetkisindeki düzenlemeler hayata geçirilmekte, diğer konular ilgili makamlara teklif edilmektedir.
7. Sonuç olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri; birbirlerine gönül bağıyla kenetlenmiş fedakâr ve kahraman mensuplarının moral ve motivasyonunu en üst düzeyde tutmak maksadıyla, devletimizin sağladığı imkânları kullanmak suretiyle, ihtiyaç duyulan ve yetkisi dâhilindeki düzenlemeleri titizlikle yapmaya devam edecektir.
* * * * *
Yukarıdaki paragraflarda incelediğimiz makam tazminatının ödenmesi konusunda
Genelkurmay Başkanlığımızın bugüne kadar yaptığı ortada durur iken
04 Mayıs 2012 tarihli Basın Açıklamasında;
Çalışmaların “bir sistem bütünlüğü içinde yürütüldüğünü” ifade ediyorsa, buna kim inanır?
Sen önce, makam tazminatı ödemek için beraber yola çık,
Sonra astsubayı suya götür, susuz getir...
Hem de bir değil, iki değil...
Sonra da özlük çalışmalarının “bir sistem bütünlüğü içinde yürütüldüğünü” söyle.
Devlet idâre etmek, en azından ciddiyet ve samimiyet ve hakkâniyetli davranmayı gerektirir. Böyle ikircikli davranmak, ciddiyet ve samimiyetle bağdaşır mı?
Boğa, boynuzundan; adam, sözünden tutulur!..
Makam tazminatının astsubaylara ödenmesi maksadıyla
Bugüne kadar “bir sistem bütünlüğü içinde incelediğiniz” ve
"Titizlikle yapmaya devam ettiğiniz düzenlemeler”in neticesi ortada.
Beraber çıktığınız bu yolda; astsubay, bir truva atı oldu, siz, atın içine gizlendiniz.
Beraber çıktığınız bu yolda; astsubay bir zarf oldu, sizler zarfın içine saklanan mazruf oldunuz.
Beraber çıkdığınız bu yolda, astsubaylar koç başı oldu, kapılar kırılınca astsubayın omuzuna basarak ilk önce ve sadece sizler içeriye girdiniz.
Beraber çıkdığınız bu yolda, kazanan hep siz, kaybeden hep astsubaylar oldu.
Zâten yağlı ve kat kat ballı olan ekmeğinize sırf biraz daha, taşırıncaya kadar yağ ve bal sürmek için astsubaylar üzerinden mağdur edebiyatı yaptınız.
Sâdece kendi menfaatinizi tahakkuk ettirmek maksadıyla kanunlar çıkartmak için astsubayı bir maymuncuk gibi kullandınız.
Ve her seferinde nalıncı keseri misâli hep kendinize yontdunuz.
Devlet yönetme ciddiyeti nerede, samimiyeti nerede, hakkâniyet nerede, insaf nerede?..
Dilinizle söylediğiniz ile elinizle yaptığınız birbirine taban taban zıt ise o zaman sizin yaptığınıza biz ne diyeceğiz?
* * * * *
Zapdetdiği ülkelerde ebedî bir hâkimiyet kurmak isteyen Büyük İskender, zamanın ünlü bilgesi Aristo’ya bir mektup yazar ve kendisinin bu hususdaki tavsiyesini almak ister;
Hocam, rakiplerimin, muhaliflerimin;
Aristo, cevabî mektubunda Büyük İskender’e şunları öğütler;
Son 60 yıldan beri gıllı gışlı, tefrika tefrika kanunlar çıkartıp kendileri için ballı gaymaklı düzenlemeler yapan avara kasnakcıların astsubay haklarının tahakkuku hususunda yaptıklarıyla Aristo mantığı arasında bir benzerlik var mı sizce?...
Ağaca baltayla vurmuşlar; ağaç, “sapı bedenimdendir” demiş.
Malûm mihrâkların ordumuza yapdığına “TSK’yi itibarsızlaştırmak” diyor isek şâyet,
TSK’yi bu şekilde itibarsızlaştıran kendi subaylarımızın TSK’ye yapdıklarına ne diyeceğiz?
Hûlâsaten,
Bugüne kadar yapılan her düzenlemede, parsayı üç beş yüz apoletli fesat kumkuması topladı.
Beşik ulemalarının çarkına su taşıdığı tazminat silsilesinin fesat sarmalı hoyratca dönmeye devam ediyor...
1975 senesinde öncülüğünü meslek büyüğümüz astsubay ağabeylerimizin
Ve
Yiğit hanımlarının yapdığı ve basında geniş yer tutan ilk topyekûn eylemden buyana
Emekli astsubayların haklı taleplerini ilgililer, hoyuk gibi elleri böğründe seyredip “kös dinler gibi” dinledi.
Yüzbinlerce emekli astsubayın dağları aşan feryatları ve yaptığı eylemler “davulcu osuruğu” mesabesinde kaldı.
Takke düşdü, kel görünmek üzere!..
Borç para bulup ya da belediyenin tedarik ettiği bilâ ücret otobüslere binerek
Alltı delik ayakkabılarıyla yurdun dört bir yanından Ankara’ya gelip
Yllarda hakkını, hukukunu arayan yüzbinlerce emekli astsubayın bunca yıldır ortaya döktüğü emekleri ve
Bitmez tükenmez çabaları ise “sağdıç emeği” olmamalı, olmayacak!..
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Astsb.III Kad.Kd.Bçvş.
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Yıllardır, önyargılarla tahakküme varan sosyal, ekonomik ve insani haksızlıklarımızı kamuoyu bilmiyordu. Çünkü, kurumumuza saygımızdan kol kırılır yen içinde kalır düşüncesindeydik. Bu kez kanadımızın da kırıldığını görünce özverili arkadaşlarımız ile mücadele ateşini yeniden yakarak sesimizi kamuoyu ve ilgililerle paylaştık.
Ne yazık ki haklılığımız tescil edilmesine rağmen verilen sözler yerine getirilmiyor! Daha önce MSB basına bu konuda açıklamalarda bulundu. Aylar önce MHP milletvekili Sn.Alim IŞIK'ın şimdi de CHP milletvekili Sn.Sena KALELİ'nin 'aşağıdaki' soru önergelerine verilen yanıtlar ne yazıkki sözden ileriye gitmedi.
Açıklamaların kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğunu düşünüyoruz. Nitekim bize daha önce destek veren FOX TV proğram yapımcısı Sn.Fatih PORTAKAL destek talebinde bulunan arkadaşlarımızın mesajlarına verdiği yanıtta bizleri fevkalade üzen "Assubaylarda hiç bir şeyden mutlu olmuyor verilenlerle yetinin ülkenin şartları belli......" tarzında söz kullanmıştır.
NE VERİLDİ DE BİZ MUTLU OLMUYORUZ?
Bizim talebimiz hiç bir zaman imtiyaz ve ayrıcalık değil, adalet, eşitlik ve insan onuruna saygı olmuştur. Artık söz değil icraat istiyoruz. Sesimizi farklı bir şekilde duyurmamızı istiyorlarsa bizler o kararlılığı hiç kimsenin tahmin edemiyeceği bir şekilde gösteririz. Umarız buna gerek kalmadan yeni hak değil, gasp edilen haklarımızı alırız.
Sn.KALELİ'ye verilen yanıtı bilgilerinize ve ileride gerektiğinde bazılarına göstermek için sitemiz arşivine gönderiyoruz.
Saygılarımızla
TASNİF DIŞI
T.C.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
ANKARA
28.Kasım.2012
MAİY :2012/7228/Kan. ve Kar.D.Kan Tetkik ve IşI.Ş.(2311)
KONU : Yazılı Soru Önergesi.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
İLGİ: TBMM Bşk.lığının 02 Ekim 2012 tarihli, A.01.0.KKB.0.10.00.00-86735 sayılı ve "Soru Önergesi" konulu yazısı.
İlgi ile, Bursa Milletvekili Sena KALELİ tarafından TBMM Başkanlığına verilen ve Millî Savunma Bakanı tarafından cevap verilmesi talep edilen, 7/10284 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı EK-A'da sunulmuştur.
Arz ederim.
İsmet YILMAZ
Milli Savunma Bakanı
EKİ
EK-A (Yazılı Soru Önergesinin Cevabı)
TASNİF DIŞI EK-A
28.Kasım.2012
MAİY: 2012/7228/Kan. ve Kar.D.Kan Tetkik ve İşl.Ş.(2311)
BURSA MİLLETVEKİLİ SENA KALELİ TARAFINDAN VERİLEN
7/10284 SAYILI YAZILI SORU ÖNERGESİNİN CEVABI
1.Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personelinin özlük haklarına yönelik iyileştirmeler; imkânlar dâhilinde, ülke şartları ve askerlik mesleğinin kuralları dikkate alınarak, bir sistem bütünlüğü içinde incelenmekte; Genelkurmay Başkanlığı yetkisindeki düzenlemeler hayata geçirilmekte, diğer konular ilgili makamlara teklif edilmektedir.
2.Çalışmalar, ihtiyaçlar dikkate alınarak, bir bütünlük içerisinde, emekli ve muvazzaf personelin önerileri de dikkate alınarak yapılan değerlendirmeler neticesinde hazırlanmaktadır. Bu kapsamda yapılan çalışmalar aşağıda sunulmuştur.
TSK'de görev yapan Astsubayların mesleki motivasyonunu yükseltmek, aidiyet duygularını geliştirmek, Kuvvet Komutanlıkları arasında uygulama birliği sağlamak ve Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde birlik ve beraberlik ile dayanışmayı artırmak maksadı ile;
Kontenjanın Kuvvetlere Göre Dağılımı |
||
Kuvveti | Eski Kontenjan | Yeni Kontenjan |
K.K.K.lığı | 47 | 80 |
Dz.K.K.lığı | 18 | 27 |
Hv.K.K.lığı | 31 | 52 |
J.Gn.K.lığı | 30 | 56 |
S.G.K.lıgı | 2 | 5 |
Toplam | 128 | 220 |
3. Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük, sosyal ve eğitim hakları ile ilgili çalışmalar, personel ayırımı gözetilmeksizin bir bütün olarak yürütülmektedir. Bu kapsamda teklifler, halen görevde bulunan subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş ve sivil memurların özlük hakları ile bunların emekli maaşlarında iyileştirme yapılmasını içerecek şekilde ihtiyaca göre muhtelif zamanlarda hazırlanmaktadır.
Bilgilerinize sunarım.
İsmet YILMAZ
Milli Savunma Bakanı