Asubay Tefrikası 6-7

Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar

 

 

   Ey muhtrem vatandaşlarım,

   Ey kıymetli meslekdaşlarım; İşitin bu sözlerimi!...

   Çünkü daha evvel hiçbir yerde duymadınız, görmediniz, okumadınız!

   Bugüne kadar da hiç kimse bilemedi ya da söyleyemedi bu hakikâti…

 Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   600 küsûr sene hüküm süren saltanât döneminde;

   Osmanlı devletinin avam (reaya) sınıfı, padişahlarımızın kulu, kölesi idi.

   Kendisinin “Zillullah-ı fi’l-arz” olduğuna inanan padişahımız “urun kellesini!” dedikde;

   Kelime-i şahâdet bile getiremeden o zavallı kulun kellesi hemen oracıkda urulur idi!..

   Cumhuriyet idâresi başladıktan sonra Türk Milleti;

   ATATÜRK sâyesinde padişahın kulu-kölesi olmakdan kurtuldu.

   Hâkimiyet, bilâ kayd ü şart milletin oldu!

   Millet; kendi akıbetine, kendi istikbâline sâhip çıkdı.

   Hür bir fert ve müstakil bir yurtdaş olarak

   T.C devletinin bütün haklarından eşit olarak istifâde etmeye başladı.

   Fikri hür, vicdânı hür, irfânı hür hâkim ve savcıları olan Cumhuriyet mahkemelerinde

   Kendini müdafaa etmek hakkını elde etdi.

   En düşük dereceden devlet hizmetine giren bir vatandaş,

   Anayasamızdan neşet eden “kendini geliştirme hakkını” kullandı.

   Devletin  işcisi ve memuru olarak hem görevine devâm etdiler

   Hem de aynı zamânda yüksek tahsil yapdılar.

   Örnek mi?

   Devletde memur olarak çalışmaya başlayan

   Abdüllatif ŞENER ve Bekir BOZDAĞ bunlardan sâdece ikisi.

   Devletde maaşlı imamlık yapar iken birincisi siyâset, ikinci hukuk okudu.

  •    Bekci ise şâyet okudu ve polis olabildi.
  •    Hemşire ise şâyet okudu ve doktor olabildi.
  •    İmam ise şâyet okudu ve avukat oldu. Kaymakam, vâli olabildi.
  •    Amele ise şâyet okudu ve mühendis olabildi.

   Bunları yaparken de kimseden himmet, merhamet dilenmedi.

   Çevrenizdeki konu komşuya bakarsanız buna benzer örnekleri sizler de görebilirsiniz.

   Fakat

   İnanması pek zor olsa da Cumhuriyet idâresine geçiş,

   “Astsubay” denilen askerler üzerinde tam aksi yönde tesirler yapdı.

   Osmanlı Ordusundaki haklarını “astsubaylar”,

   Cumhuriyet döneminde bir bir kaybetmeye başladılar.

   İşde,

   Şimdi okuyacağınız Asubay Tefrikası’nın 6'ncı bölüm 7’nci kısımını teşkil eden bu makâlemizde inşallah

   “Astsubay” denilen askerlerin ATATÜRK sonrası Cumhuriyetinde gasp edilen bir hakkından söz edeceğiz…

 

*  *  *  *  *

 

Asubay Tefrikası 2

   2016 senesine kadar

   Ordumuzu sevk ve idâre eden Genelkurmay Başkanlığımızın

   Bugün “astsubay” dediği askerleri;

   Deniz Kuvvetlerimizde nasıl kandırdığını burada belgeleri ile isbat etdik!

 

*  *  * 

 

Asubay Tefrikası 6 3

   Hava Kuvvetlerimizde nasıl kandırdığını

   Burada belgeleri ile isbat etdik!

 

*  *  * 


Asubay Tefrikası 6 4

   Kara Kuvvetlerimizde nasıl kandırdığını da

   Burada gene belgeleri ile isbat etdik!

 

*  *  * 

   Subaylığa nakil edilmek şartı” ile

   1951 senesinde Başbakan Adnan MENDERES’in

   5802 sayılı kânun ile teşkil etdiği “astsubay” dedikleri askerlerin

   “Sicilen subaylığa terfi” edilmesi konusunda Genelkurmay Başkanlarımızın; 

Asubay Tefrikası 6 5 

 

  • Hem Başbakan Adnan MENDERES’i,
  • Hem TBMM’yi,
  •  Hem de “astsubay” dedikleri askerleri nasıl kandırdığını belgeleri ile isbat etdik!

 

*  *  *  

   27 Mayıs’ın karanlık suratlı darbeci subaylarınınAsubay Tefrikası 6 6

   1967 senesinde tertip etdiği 926 sayılı kânun ile

   Astsubayların “tahsilen subaylığa terfi” hakkını

   TBMM’de nasıl da hâince gasp etdiğini belgeleri ile isbat etdik!

 

 

*  *  *  *  *

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

*  *  *  *  *

 

  Asubay Tefrikası’nın altıncı bölüm yedinci kısımını terkip edecek bu makâlemizde gene

  “Astsubay” ismi verilen köle askerlere atılan başka bir kazığı daha teşhir edeceğiz evvel Allah…

  

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

  

   Bu makâleyi ben 2018 Kasım ayında yazmaya başladım.

   Fakat 2019 senesinin ilk ayı olan Ocak’da tamamlayabildim.

   1076 sayılı kânun makâlemizin bu kısımının konusu.

   ATATÜRK’ün 92 sene evvel yapdığı bu kânunun 2019 senesindeki son durumunu görüyorsunuz aşağıda.

   Temiz bir kâlp ve iyi niyet ile bakdığımda; gözlerini dünyâya yeni açmış bebek mâsumiyetine bürünmüş bir kânun gördüm karşımda.

   Fakat

   Subay var ise şâyet mutlaka bir çapanoğlu vardır içinde dedim kendi kendime.

   Çünkü bugüne kadar bu kâide hiç değişmedi!..

   Bilim aklı, sağlam bir vicdân ve hür bir irâde ile tetebbu edince de gördüm ki

   Hakikâten şeytânî bir hile gizlenmiş bu kânunun içine…

   İşde; sûreti, bebek mâsumiyeti ile bize bakan bu kânunun 2019 Ocak ayındaki tâze ekran görüntüsü!

   Bu mâsum sûretin arkasında gizli olan şeytânî suratı da makâlemizin aşağıdaki bölümlerinde göreceksiniz.

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  1927 seneli bu kânundaki “gedikli küçük zâbit” denilen askerlerin

   2019 senesinde “astsubay” dediğimiz asker kişiler olduğunu hatırlatalım.

   Yeni adı ile 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kânununun

   Yukarıdaki çerçeve içindeki ikinci maddesinin sarı boyalı kısımlarını okuduğumuzda şunu öğreniyoruz;

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  Kânunun bu hükmü, içinde yaşadığımız 2019 senesinde de aynı şekilde yürürlükde!..

   Fakat

   Uygulamaya bakdığımızda gedikli küçük zâbitlerin;

  • Yedek subay (ihtiyât zâbiti)

 Ve dahi

  • Yedek askerî memur yapılmadığını görüyoruz, biliyoruz.

   O vakit burada durmak ve şu suâli sormak geliyor aklımıza;

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Bu suâllerin cevaplarını bulmak için

   Kandırmacalar foliminin 1909-1910 senelerine ait makarayı oynatmamız gerekecek.

   Senelerin, şâhısların ve kânunların şâhidliğinde bir folim bekliyor bizi bugün, evvel Allah.

   Haydi, Eski Tüfek! Bu kadar tıraş, Zemheri ayında cilde zarar…

   Oynat bakalım şu folimi!...

 

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 Sene, 1910… Tıpkı 15 Temmuzcuların yapdığı gibi;

   31 Mart Vak’asını bahâne eden zâbitân, siyâset ve münevver gürûhu

   Osmanlı Devletini evvelâ yıkdılar!

   Sonra da Meclis-i Mebusân’ı, Meclis-i Ȃyan’ı, askerini ve devletin tekmil teşkilâtını ele geçirdiler.

   Bu darbeciler;

   Kukla olarak oynatacaklarını iyi bildikleri Sultan Mehmed Reşad’ı da padişah tahtına oturtdular.

   Saltanât başı ve başkomutanımız Sultan Mehmed Reşad idi.

   31 Mart darbecibaşı Müşir Mahmut Şevket Paşa;

   Meclisleri ilga edip kapılarına kilit vurmuş

   Ve dahi

   Tertip etdiği bir nizamnâme ile Berrî (Kara) Küçük Zâbitliği (Asubaylığı) 1909 senesinde cebren ve hile ile ihdâs etmiş idi.

   Kara ordumuzda ilk kez “küçük zâbit” yetiştirmek üzere teşkil etdiği Dersaadet Küçük Zâbit Mektebi;

   İlk mezun 173 "kıdemli küçük zâbiti" "kıdemli çavuş" rütbesi ile 1911 senesinde vermiş idi.

   Bir başka ifâde ile;

   1909 senesine kadar Berrî (Kara) ordumuzda “küçük zâbit” denilen köle askerler henüz mevcut değil idi.

   Çünkü

   Osmanlı padişahları, ordumuzda böyle “ortada sandık” bir asker sınıfını asla isdemiyorlar idi.

 

*  *  *  *  *

 

   1910 senesinde Osmanlı Devletinde iki kademeli bir meclis var idi;

       1. Meclis-i Mebusân

       2. Meclis-i Ȃyan

   Bizim padişahlarımız girişdiği harblerde muvaffak olmak için saray müneccimlerinden medet umar iken

   Avrupa devletleri akıllı bilim adamları ve zâbitânı sâyesinde sanayi devrimini çokdan başlatmış

   Ve dahi

   Dünyâyı sömürmek için ölümüne bir yarışa başlamışlar idi.

   Bu yarış öyle acımasız bir hızla artarak devâm etdi ki.

   Aklı başında devlet adamları ve subaylar eşi benzeri görülmemiş bir harbin mukadder olduğunu görebildiler.

   Bizim “mektebli” zâbitân heyetimiz ise;

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  • Evvelâ 1908 İkinci Meşrutiyet İhtilâli,
  • Akabinde 1909 31 Mart Vak’ası,
  • Ahiren de 1913 Bab-ı Ȃli baskınından sonra “hasta adam” Osmanlı Devletini yıkdılar.

   Osmanlı Ordusunda tam anlamı ile bir cadı avı başladı.

   Zâten 31 Mart Vak’asından hemen sonra orduda müthiş bir tasfiye başlamış idi.

   Darbeciler, kendilerine karşı duran “mektebli” ve “kalın kafalı” dediği “alaylı” zâbitân heyetinin handiyse nıfsını ordudan tard etdiler.

   Geri kalan yarısının da rütbelerini tenzil etdiler.

   Tükenmiş Osmanlı Devletinin ölüsünü ele geçiren darbeci Mahmut Şevket Paşa ve dışarıdan beslemeli-feslemeli siyâsetciler,

   Başlamak üzere olan büyük harbe orduyu hazırlamak için peşpeşe kânunlar tertip etdiler.

   Ve bu kânunlar ile ordumuzda daha evvel mevcut olmayan iki yeni asker sınıfı teşkil etdiler;

    1. Küçük zâbitlik

    2. İhtiyât zâbitliği

   İşde bugün biz burada ihtiyât zâbitliği kânununa kalem batıracağız inşallah.

 

*  *  *  *  *

 

   Sözde 31 Mart Vak’asının efsane(!) komutanı Müşir Mahmut Şevket (KETHÜDAZȂDE) Paşa,

   Bu isyanı basdırmada gösderdiği kahramanlıkdan(!) dolayı hemen Harbiye Nâzırlığına terfi etdi.

 

 

   Orduyu Osmaniyi zapdu rapt altına alan Harbiye Nâzırı Müşir Mahmut Şevket Paşa;

   “Küçük zâbit” ismini verdiği asker sınıfını Berrî (Kara) Ordumuzda ilk defâ olmak üzere 1909 senesinde teşkil etdi.

   09 Ekim 1909 târihli Dersaadet Küçük Zâbit Mektebi Nizamnâmesi Madde- 47’de şu hüküm var idi;

 

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   1909 senesinde küçük zâbitliği” icâd etmesinden aylar sonra Mahmut Şevket Paşa bu kez de

   1910 senesinde Avrupa’dan aşırma yeni bir “zâbit” sınıfı teşkil etdi.

   İhtiyât zâbitliği ismini verdiği bu yeni zâbit sınıfının meclislerde kabul edilen sekizinci maddesi şöyle diyor idi;

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   1910 seneli İhtiyât Zâbitânı Kânununun,

   Yukarıdaki çerçeve içinde gördüğünüz sekizinci maddesini okuduğumuzda şunu öğreniyoruz;

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   İhtiyât Zâbitânı Kânununun yukarıdaki çerçeve içindeki dokuzuncu maddesini okuduğumuzda şunu öğreniyoruz;

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

    Aşağıda gördüğünüz sarı çerçeve içindeki kânun maddesinde gizli olan çok önemli iki husus var;

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

    Birinci husus şudur;

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   İkinci husus da şudur;

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Bu bilgiyi ilk defâ burada sizler duydunuz.

   Bir de bugün kimler ve nasıl yedek subay (ihtiyât zâbiti) oluyor, ona bakın hele!

   Bırak gâzi olanı, hele şehid olanı!..

   1927 senesinden beri askerliğini “er” olarak yapmış bir tek Genelkurmay Başkanı mahdumu var mıdır acap?

 

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

 

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Osmanlı Berrî (Kara) Ordusunun “küçük zâbit” ismi verilen askerleri 10 sene başarılı hizmetlerinden sonra

   1910 seneli İhtiyât Zâbitânı Kânununa göre ihtiyât mülâzim sâni (asteğmen) oluyorlar idi.

   Bu uygulama, Osmanlı Devletinin teslim olduğu 1918 senesine kadar devâm etdi.

   Evvelâ teslim olan sonra da yıkılan Osmanı Devleti’nin mirâsı üzerine Cumhuriyeti kurduk ve ilân etdik.

   600 küsûr seneden beri padişahın kölesi olan reaya, Cumhuriyet ile birlikde fikri hür, vicdânı hür ve irfanı hür birer yurtdaş oldu.

   ATATÜRK gibi nâmuslu, âdil, basiretli, haksever ve halksever bir devlet adamının kılavuzluğunda medeniyete yürüyen millet;

   Eğitim, sağlık ve adâlet gibi temel vatandaşlık haklarından eşit olarak faydalanmaya başladı.

   İnsan haklarındaki bu tekâmül ve inkişâfdan T.C Ordusunun askerleri de nasiblerini aldılar.

   1927 senesinde TBMM,

   1076 sayılı İhtiyât Zâbitleri ve İhtiyât Askerî Memurları Kânûnunu meriyyete koydu.

   Aşağıda, bu kânunun birinci ve dördüncü maddelerini görüyorsunuz.

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  1076 sayılı kânunun yukarıda gördüğünüz birinci maddesini izah etmeye zannederim ki hâcet yok!

   Dördüncü maddesinin özeti de şöyle oluyor;

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Her şey yerli yerinde… Kânunun muhtevasına bakdığımızda;

   1910 seneli kânuna göre gedikli küçük zâbitlerin  ihtiyât zâbitliğine  terfi etmesinin daha kolay hâle getirildiğini görüyoruz.

   Bu kânundan neşet eden hakkını kullanan gedikli küçük zâbitlerin, ihtiyât mülâzımlığına terfi edildiğine dâir belgeleri

   Makâlemizin ilerleyen bölümlerinde fâş eyleyeceğiz.

 

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 Kurucu Reisicumhurumuz ATATÜRK,

   1927 senesinde başka bir kânun daha meriyyete koydu.

   Mükellef askerlik hizmetini tanzim eden bu kânunun ismi

   Askerlik Mükellefiyeti Kânunu idi.

   Bu kânunun birinci maddesi şöyle diyor idi;Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   5802 sayılı Astsubay Kânununa göre;

   1951 senesinden beri “astsubay” dediğimiz asker sınıfı, işde tam da bu târife uymakdadır.

   Netice itibârı ile;

   Bugün “astsubay” dediğimiz asker kişiler aslında 1927 senesinden beri efrâd (erât)’dır.

   Yukarıda sizlerin de gördüğü üzere;

   Bu kânun, her erkek vatandaşın istisnasız olarak askerlik yapmasını emrediyor idi.

   Yeri gelmiş iken bir hakkı sâhibine teslim edelim.

   ATATÜRK’ün yapdığı bu kânunu ilk delen kişiler;

  • 1980 senesinin Cumhurbaşkanı emekli subay darbeci zottirik Kenan EVREN

        Ve dahi

  • Başbakan darbeci paragöz Turgut ÖZAL’dır.

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   ATATÜRK’ün hazırladığı bu kânunun en önemli tarafı da şudur;

   1927 senesi itibârı ile T.C Ordusunda iki sınıf asker var idi.

   Bu kânuna göre “mükellef” askeri saymaz isek şâyet ordumuzda sâdece  muvazzaf zâbit  (subay) var idi.

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

*  *  *  *  *

 

   Askerlik Mükellefiyeti Kânununun Türk askerlik mesleğine getirdiği yeniliklerden birisi de

   Bu kânunun onbirinci maddesinde söz edilen “gönüllü askerlik” idi.

   Buradaki “gönüllü askerlik”, ABD ordusunun bugün uyguladığı “gönüllü” (enlisted) askerliğin ta kendisi idi.

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

   ATATÜRK dönemi Türk Ordusunda askerlere verilen haklar sürekli olarak inkişâf etdi.

   Cumhuriyetin kurucu irâdesi;

   Askerlik mesleğini câzip hâle getirmek için askerlere peşpeşe yeni haklar ve terfi fırsatları verdi.

   1927 senesinde gedikli küçük zâbitâna, ihtiyât zâbitânı olma hakkını vermişler idi.

   1932 senesinde bu kez de

   Bir kısım gedikli küçük zâbitâna askerî memurluğa nakil hakkı verildi.

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   1931 sayılı bu kânun ile;

   Sıhhıye,

   Nalbant,

   Müzika,

   Tüfekci

   Ve emsâli meslek mensubu gedikli küçük zâbitler, yedinci sınıf ihtiyât askerî memurluğuna nakil edildi.

   (T)B.M.M Yüksek Reisliğine takdim etdiği kânunun esbâb-ı mucibesinde Başvekil İsmet (İNÖNÜ) şöyle dedi; 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

  

   1910 seneli İhtiyât Zâbitân Kânûnu

   Ve dahi

   1927 sene ve 1076 sayılı İhtiyât Zâbitleri ve İhtiyât Askerî Memurları Kânûnundan neşet haklarını kullanan gedikli küçük zâbitler, ihtiyât zâbitliğine (yedek subay) terfi etdiler.

   İşde;

   Bu gedikli küçük zâbitândan piyade gedikli başçavuş Hüseyin oğlu M. Kemal’in

   İhtiyât asteğmenliğine terfi etdiğine dair Reisicumhur M. Kemal ATATÜRK’ün 1937 senesinde imzâladığı kararnâme.

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

 1932 senesine vâsıl olduğumuz günlerde; ATATÜRK sonrası Cumhuriyetini idâre eden eşhâs şunlar idi;

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   ATATÜRK vefat etdikden bir ay sonra TBMM, aşağıda gördüğünüz kânunu kabul etdi.

   Bu kânun;

  • 1927 senesinde kabul edilen 1076 sayılı kânun ile

  Ve dahi

  • 1932 senesinde kabul edilen 1931 sayılı kânun ile

   Gedikli küçük zâbitlere verilen ihtiyât zâbitliği ve ihtiyât askerî memurluğuna nakil hakkını bir kerte daha ileriye götürdü.

   Önceki kânunlara göre “asteğmen” rütbesine nakil edilen gedikli küçük zâbitler;

   Bu kânunun meriyyete konulması ile bir rütbe yukarıdan olmak üzere artık “yedek teğmen” rütbesine nakil edilecekler idi.

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Bu kânundaki “gedikli erbaş” tâbiri dikkatinizi çekmişdir.

   Gedikli küçük zâbitlikden bahseder iken “gedikli erbaş” nereden çıkdı diye haklı bir suâl sorabilirsiniz.

   Bunun sebebini öğrenmek için Çünkü Asubay isimli makâlemizi okumanızı tavsiye ederim. Bu, birinci husus...

   İkinci hususa gelince;

   Bu kânunun kabul edilmesinin asıl maksadı;

   Ordumuzun “mükellef asker” sınıfına dâhil olan “gedikli küçük zâbit” tâbirini “gedikli erbaş” olarak değişdirmek idi.

   Bunun ise uluslararası andlaşmalardan kaynaklanan haklı bir gerekcesi var idi.

   Çünkü

   Napolyon’un 1798 senesinde mükellef (mecburî) askerliği ihdâs etmesinden buyana

   Askerlik “mükellef vemuvazzaf” olmak üzere iki sınıf hâlinde teşekkül etmeye başlamış idi.

   Devletimizin taraf olduğu milletlerarası andlaşmara göre de askerlik iki sınıf olarak tekâmül etmiş idi.

   Bu andlaşmalardan birisi de 1929 Cenevre Sözleşmesi idi.

   Bu sözleşmeye göre harp esirlerine yapılacak muamele konusunda askerler iki sınıf hâlinde tasnif ediliyor idi.

   Bu asker sınıfları şunlar idi;
images/stories/sukru-irbik/asubay-tefrikasi-6-7/36.jpg

   1949 senesinde teşkil edilen

   Ve dahi

   Türkiye’nin 1952 senesinde taraf olduğu NATO’ya göre de askerler yukarıda görülen iki sınıf hâlinde tasnif ve tefrik edilir.

   Bugün bizim ordumuzdaki “muvazzaf astsubay” ismi verilen

   Ve dahi

   Bu andlaşmalara göre aslında “mükellef asker” sınıfına dâhil olan uyduruk asker sınıfının kânunsuz oluşu,

   Hem de Anayasa’ya göre kânunsuz oluşunun temel kaynağı da işde, gene bu milletlerarası andlaşmalardır.

   Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için;

   Sözün Doğrusu

   Ve dahi

   Beterin Beteri isimli makâlelerimizi okuyunuz.

   3543 sayılı bu kânun için Başvekil Celal BAYAR’ın

   (T)BMM Yüksek Reisliğine takdim etdiği mucip sebep ise şöyle idi;

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

   1910 seneli İhtiyât Zâbitân Kânûnu

   Ve dahi

   1927 sene ve 1076 sayılı İhtiyât Zâbitleri ve İhtiyât Askerî Memurları Kânûnundan neşet haklarını kullanan gedikli küçük zâbitler,

   İhtiyât zâbitliğine (yedek subay) terfi etdiler.

   İşde;

   Bu gedikli küçük zâbitândan piyâde gedikli başçavuş Eyüğ oğlu Ahmet AKINERİ’nin

   Yedek piyâde teğmenliğine terfi etdiğine dâir Reisicumhur İsmet İNÖNÜ’nün 1944 senesinde imzâladığı kararnâme.

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

   1950 senesi Mart ayına vâsıl olduğumuz günlerde devletin başında aşağıdaki devlet adamları oturuyor idi.

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  

   Bingöl milletvekili Feridun Fikri DÜŞÜNSEL, 18 Şubat 1950 Cumartesi günü TBMM’ye bir kânun teklif verdi.

   “Gedikli” olarak söz etdiği askerler hakkında verdiği kânun teklifinin gerekcesi de şöyle idi; 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Fikri DÜŞÜNSEL’in yuvarladığı bu kânun teklifine,

   Dönemin Başbakanı Şemsi GÜNALTAY yolda bulmuş gibi sevindi. Hemen bir dilekce yazdı. 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

*  *  *  *  *

 

Gedikli Erbaş Kanun Tasarısı (1/732)

 T.C.

Başbakanlık

Muamelât Genci Müdürlüğü

Tetkik Müdürlüğü

Sayı: 71 -1591    

                                                                                                                                   1.3.1950

Büyük Millet Meclisi Yüksek Başkanlığına

   Millî Savunma Bakanlığınca hazırlanan ve

   Bakanlar Kurulunca 28.11.1950 tarihinde Yüksek Meclise sunulması kararlaştırılan

   Gedikli Erbaş Kanunu tasarısı ile gerekçesinin ilişik olarak sunulduğunu saygılarımla arzederim.

   Başbakan

   Şemsettin Günaltay

 

 

*  *  *  *  *

 

   Ve Başbakan GÜNALTAY, bu bu dilekcesini aşağıda gördüğünüz “gerekce” ile BMM’ye arz etdi.

 

 

Gedikli Erbaş Kanunu tasarısının gerekçesi

   1. Ordunun gedikli erbaş eksiği pek çok olup gedikli erbaş kaynaklarının bugünkü verimi ile bu ihtiyacın kısa zamanda tamamlanmasına imkân olmadığı, gedikli erbaşlığa istekli sayısının çok az bulunduğu görülmüş ve bunun sebepleri araştırıldığında;

Ortaokul öğrenimini bitiren ve daha yüksek öğrenime katılmak imkânı, fırsat ve gücünü bulamıyan gençlerin, daha çok Devlet memurluğunu tercih eyledikleri veya istikballerini, daha iyi bir şekilde sağlıyacak istikametlerde aradıkları anlaşılmıştır.

Çünkü, ortaokul mezunu Devlet memurları üç yılda bir terfi eylemekte, polislerin ve ortaokul öğrenimi üzerine bir meslek tahsili yapanların aylıkları 20 liradan başlamakta, baremin I. derecesine kadar yükselebilmekte, Devlet memurları 65 yaşına kadar memuriyete devam hakkına malik bulunmakta, gedikli erbaşların tâbi bulunduğu yaş haddi, evlenme ve başka türlü kayıt ve şartlara bağlı ve mahrumiyetlere mâruz bulunmamaktadır. Millî Eğitim Bakanlığının köy ve sanat enstitülerinin sağladığı istikbal de gedikli erbaşlara nazaran daha elverişli bulunmaktadır.

Bu sebeplerle; gedikli erbaşları meslekî ve hukuki yönlere yükseltmek ve kendilerini terfih eyliyerek gedikli erbaşlığa teşviki sağlamak için; gedikli erbaşlara, en az orta okul mezunu bir Devlet memur statüsü vererek aynı derecede öğrenim görmüş ve Devletin türlü hizmetlerinde çalışan memurlara eşit haklara sahip kılmak gerekli görülmüş (demek ki bu târihe kadar eşit haklar verilmiyor idi.Eski Tüfek) ve bu kanun tasarısı bu esasa göre hazırlanmıştır.

   2. Bu tasarının hazırlanmasında:

    a) Gedikli erbaşlara ait bütün mevzuatın bir kanun içinde toplanması

    b) Muhtelif sınıf gedikli erbaş okulları sürelerinin birleştirilmesi ve ortaokul öğrenimi üzerine bir yıllık staj ve iki yıllık bir meslek tahsili verilerek aylıklarının 20 liradan başlanması ve böylece muhtelif sınıf ve meslek gedikli erbaşları arasında eşitlik sağlanması,

    c) Gedikli erbaş aylıklarının birer derece yükseltilmesi dolayısiyle, sanat enstitülerinden çıkan gedikli erbaşların da üstçavuş olarak değil gedikli çavuş olarak çıkarılması ve eşitlik sağlanması,

    d) Gedikli erbaşların muadil tahsili Devlet memurları gibi her rütbede asgari bekleme süresinin üç yıl olması,

   e) Gedikli erbaşların temdit esası kaldırılarak, subaylar, gibi 15 yıl mecburi hizmete tâbi tutulması, 

   f) Gedikli erbaşların yükselmelerinin, sicil ve ehliyet yoliyle bakanlıklarca yapılması,

   g) Gedikli erbaşların yükselmelerinin subaylar gibi her yılın 30 Ağustos Zafer Bayramı yapılması,

   h) Gedikli erbaşların aylıklarının ordunun diğer mensupları gibi ay başlarında teşmil edilmesi, 60 lira asli maaşa kadar yükseltilmesi,

   i) Çekilme veya emekliye çıkarılma suretiyle ordudan, ayrılan gedikli erbaşların yedek gedikli erbaşlığa nakilleri,

   Gibi önemli esasları ihtiva etmek ve başkaca müteferrik kısımlara da tasarıda yer verilmek suretiyle ilişik kanun tasarısı hazırlanmıştır.

 

 

*  *  *  *  *

 

   Başbakan Şemsettin GÜNALTAY’ın bu dilekcesi aslında;

   “Gedikli” dediği köle askerlerin 1950 senesindeki perişân hâlini gösderen iyi bir itirâfnâmedir.

   Aynı zamânda burada dikkat çeken çok önemli husus da şudur. Bu tasarının gerekçesinde, “gedikli erbaş” dedikleri askerlere;

   1910 senesinde Padişah Sultan Mahmud Reşad

   Ve dahi

   1927 senesinde ise 1076 sayılı kânunun 4’üncü maddesi ile Kurucu Reisicumhur ATATÜRK’ün verdiği,

   “İhtiyât zâbitliği ve ihtiyât askerî memurluğuna nakil hakkının” iptal edildiğine dâir bir tek kelime dahi yokdur.

   1076 sayılı kânunun dördüncü maddesinin iptâl edilmesi tam anlamı ile 5619 sayı ile kânuna aykırıdır.

   Netice itibârı ile;

   5619 sayılı kânunun 29’uncu maddesi ile iptal edilen “gedikli erbaşların

   “Yedek ihtiyât zâbitliği ve yedek ihtiyât askerî memurluğuna nakil hakkını” iptal eden devlet adamları ve subaylar;

   Hem Padişah Sultan Mahmud Reşad’ın irâdesine

   Hem de Kurucu Reisicumhur ATATÜRK’ün bu karârına meclis çatısı altında ihânet etdiler.

    Zâbit ile nefer arasında “ortada sandık bir asker sınıfı olarak teşkil edilen “kara küçük zâbitler”;

   Mektebden mezun oldukları 1911 senesinden, harbin sona erdiği 1920 senesine kadar geçen 10 senede

   Zâbitimizin yerine ölmesi için neferimiz ile birlikde cephenin en önünde harbe sürüldü.

   Fakat

   Harb sona erdikden sonra Genelkurmay Başkanlığımızın beyaz subayları;

   Kara küçük zâbitleri kullanılmış kağıt mendil gibi bir kenara atdılar.

   Ve 1950 senesine vâsıl olduğumuz günlerden bir günde de

   “Gediki erbaş” isimini verdikleri kara küçük zabitlerin “yedek subaylığa terfi hakkını” işde böyle gasp etdiler.

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

*  *  *  *  *

 

   1/732 sayılı Gedikli Erbaş Kânûn tasarısının 40’ncı maddesi olarak meclise gelen

   Ve fakat

   Millî Savunma Komisyonunun 29’uncu madde olarak aynen tâdil etdiği bu madde,

   Hiçbir gerekce gösderilmeden meclisde kabul edildi.

   Hem de bu celseye katılan 242 vekilin tamâmının reyi ile…

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

    Bu tasarıdaki 29’ncu maddede söz edilen 1076 sayılı kânunun 4’üncü maddesinin ne olduğunu

   Bu maddeye kabul reyi veren 242 vekilden acaba kaç dânesi biliyor idi?

   Çünkü

   Bu kânun tasarısı için yapılan meclis müzâkerelerinde “gedikli erbaş” olarak tesmiye edilen askerlerin

   “Yedek ihtiyât zâbit” ve “yedek askerî memur” olma haklarının iptal edildiğine dâir olmak üzere bir tek cümle bile söz edilmemiş!

 

*  *  *  *  *

 

   Bingöl milletvekili hukukcu Feridun Fikri DÜŞÜNSEL’in teklif etdiği

   Başbakan Şemsettin GÜNALTAY’ın meclise arz etdiği

   Ve dahi

   BMM’nin 1950 senesinde kabul etdiği 5619 sayılı Gedikli Erbaş Kânununun 29’uncu maddesi şöyle diyor idi;

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

 

 Sene 1953…

   Birinci “demir gırat” hükümeti devr-i icraatının üçüncü senesine vâsıl olmuş idi…

   Yarısı okuma yazma dahi bilmeyen “seçmen” vatandaşımız;

   Kendilerini idâre etmesi için devleti, aşağıda gördüğünüz şu “devlet adamları”nın ellerine teslim etmiş idi.

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

    TBMM, 10 Temmuz 1953 Cuma günü ictimâ eyledi.

   Gündem;

   Köy enstitüsü ve sanat enstitüsü mezunu vatandaşlara “yedek subaylık” hakkı verilmesi idi. 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

*  *  *  *  *

 

  Bu rezil durumu ilk fark eden kişi Muğla vekilimiz Mustafa Nâtık POYRAZOĞLU idi.

   Köy enstitüsü ve sanat enstitüsü mezunu vatandaşların,

   Askerlik mükellefiyetini “yedek subay” olarak yapması için bir kânun teklifi hazırladı.

   Ve bu kânun teklifi hakkında 1953 senesi 10 Temmuz’da o mübârek Cuma günü söz aldı. 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  Kore harbine iştirâk etmiş gâzi ve aynı zamânda emekli bir subay olan Mustafa Nâtık POYRAZOĞLU;

   Konuşması esnâsında “yedek subaylık” konusunda meclisde şu sözlerini târihe şerh düşdü;

 

   

  1953_6137_B_106, 10.VII.1953 Cuma.

   NÂTIK POYRAZOĞLU (Muğla) — (…)

   Hemen hepiniz yedek subay olduğunuz için, memleketin bütün münevver kitlesi yedek subay olduğu için, bundan sonra da bu münevver kitle yedek subaylık vazifesini alacağı için, bugünkü statü üzerinde biraz konuşmak istiyorum.

   Müsaadenizi rica edeceğim.

   Çünkü millî ve mühim bir dâvadır. Beni dinledikten sonra siz de tahmin ediyorum, kaani olacaksınız ki

   Bugünkü yedek subay statüsü kökünden değişmesi icabeden bir statüdür.

   Medenî milletlerin, muharip milletlerin, modern ordulara sahip milletlerin ordularında bugün bizde mevcut yedek subay statüsü kalmamıştır.

 

  Muğla vekili Mustafa Nâtık POYRAZOĞLU’nun konuşmasından sonra

   Aynı konuda başka bir vekil meclisde söz aldı; Ahmet Rıfat ÖZDEŞ.

   Kırşehir vekilimiz Ahmet Rıfat ÖZDEŞ de emekli deniz subayı idi… 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Bu vekilimiz Ahmet Rıfat ÖZDEŞ de

   “Yedek subaylık” konusunda şu hakikâtleri târihe şerh düşdü;

 

 

   1953_6137_B_106, 10.VII.1953 Cuma.

   BÜTÇE KOMİSYONU ADINA RİFAT ÖZDEŞ (Kırşehir) — Muhterem arkadaşlar (…);

   Bugün Nâtık Poyrazoğlu arkadaşımızın söylediği gibi,

   asıl ve mühim olan, orduda “yedek subaylık” mefhumunu kaldırıp muvazzaf subaylık, personel subaylık koymak lâzımdır.

   Bu esas halledilmeye muhtaçtır.

   Ben bu mevzuda Millî Savunma Vekiline şükranlarımı arzederim, kendileri bu kanunu Teşrinievvele kadar yetiştireceğini komisyonumuzda vait buyurmuşlardı.

Bugün cari bulunan Yedek Subaylık Kanunu muazzam bir adaletsizliğe meydan vermektedir. (…

 

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

   Biz bugün, 2019 senesinin birinci ayındayız.

   Her ikisi de emekli subay olan;

   Muğla vekili Mustafa Nâtık POYRAZOĞLU

   Ve dahi

   Kırşehir vekili Ahmet Rıfat ÖZDEŞ’in,

   “Yedek subaylık” konusunda söylediklerinin üzerinden tam 66 sene deverân eyledi.

 

   Yedek subaylık mefhumunu kaldırmak” için dönemin Millî Savunma Bakanı Ali Seyfi KURTBEK;

   1953 senesinden bugüne kadar “çalışmaya” başlayalı tam 66 sene deverân eyledi.

 

 

   Selefi emekli subay Ali Seyfi KURTBEK’in 1953 senesinde başlatdığı bu “çalışmadan” 

  

   Bugünün Millî Savunma Bakanı emekli subay Hulusi AKAR’ın haberi var mı acap?..

 

 1953 Senesinden Beri;

  •  Medenî milletlerin,
  • Muharip milletlerin
  • Modern ordulara sahip milletlerin ordularında 

Yedek subaylık mevcut değil.

 

Bu can yakıcı hakikâti de

Meclisde söylendiği günden bugüne kadar geçen 66 sene sonra

İlk defâ işiten de bu makâleyi okuyan sizler oluyorsunuz!

   

 Eski Tüfek Şükrü IRBIK 2019 senesinin Zemheri ayında soruyor!

Türkiye  Cumhuriyeti Devleti;

  •  Medenî bir millet ise şâyet,
  • Muharip bir millet ise şâyet,
  • Modern ordulara sahip bir millet ise şâyet,

                     Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR,    

       Yedek subaylığı bugün hâlâ niçin lağvetmiyor?         

 

*  *  *  *  

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

 

 

   Seneler, 27 Mayıs darbesine üç’ü gösderiyor idi!..

   Cumhurbaşkanı Mahmut Celâl BAYAR ve Başbakan Adnan MENDERES’in idâresindeki hükûmet,

   Coni’nin kucağına oturmuş,

   Zengin daha zengin olur iken

   Fakir, kuru soğana muhtaç olmuş idi.

   Vatandaş, akşam sofrasına ne koyacağını kara kara düşünür iken

   TBMM’de 1957 senesi bütçesi müzâkere ediliyor idi.

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

    Fakat ATATÜRK’den sonra ordumuzda yedek subaylık;

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  • Cumhurbaşkanları,
  • Başbakanlar,
  • Bakanlar,
  • Genelkurmay Başkanları,
  • Ordu komutanları
  •  Kalınbok ekâbir takımı

  Ve dahi

  • Milletvekili mahdumları için kolay yoldan askerlik yapmanın adı oldu.

   Hattâ bu konuda vekiller TBMM’de birbirlerine girdiler.

   1957 senesine geldiğimizde TBMM’de mide bulandıran bir iddia ortaya atıldı.

   1957 senesi bütçesi için hazırlanan 6937 sayılı kânunun müzâkeresi esnâsında söz alan milletvekili Salâhattin TOKER,

   Başvekil Adnan MENDERES’in oğlunun askerliğini “yedek subay” olarak yapdığını söyledi.

   Üsdelik askerlik(!) süresi içinde Başvekilin oğlu, kıt’aya hiç gitmedi.

   Ve bu iddia karşısında şaşkın tavuğa dönen Başvekil Adnan MENDERES, dut yedi bülbül oldu!..

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

   957—6937_1957 Bütçe Kanunu, İ: 46, 25.2.1957, C.1;

   SALÂHATTÎN TOKER (Devamla) — Muhterem arkadaşlar, NATO'nun bellibaşlı bir kaidesi de şudur: NATO devletleri askerî birliklerinin sayısını artırmadan evvel, kalitesini artırmalıdırlar.

   Kuvvetlerimizin kalitesinin yükseltilmesi bahsinde karşılaştığımız en büyük zorluk uzun hizmetli subay ve asstsubay ile teknisiyen darlığıdır. Bunun, sebebi; sivil sektöre nazaran, silâhlı kuvvetlerimizde ücretlerin çok düşük olmasıdır.

   Arkadaşlar, herkes bilmektedir ki, askerî mekteplere ve harb okullarına taliplerin sayısı maalesef azalmaktadır.

   Bundan başka, muvazzaf subaylar arasında ordudan ayrılanların sayısı bilhassa teknik sınıflarda çok fazladır.

   Hükümetin, gerek subaylık meslekine talebi çoğaltmak, gerek ordudan ayrılmaları önlemek için, alması gereken tedbirlerin başında enflâsyonu durdurmak gelmelidir.

 

*  *  *  *  *

 

 

 BAŞVEKİL ADNAN MENDERES  (İstanbul) — Yok enflâsyon.

 

 

*  *  *  *  *

 

 

   SALÂHATTÎN TOKER  (Devamla) — Bü­tün devlet hizmetleri gibi, enflâsyon, muvazzaf ordu mensuplarının da gelirlerini her yıl kemirmektedir. Muvazzaf subaylardan, bilhassa teknik bilgileri icabı, sivil sektörlerde iş bulmak imkânına kolaylıkla sahibolanların, bu durumda, pek sevdikleri mesleklerinden, sırf geçim mülâhazalariyle ayrılmak zorunda bırakılmaları, mesuliyeti tamamen bugünkü hükümete ait olan çok elem verici bir hâdisedir.

   Garnizon yakınlarında subay aileleri için evler inşasının plânlı bir surette, kısa zamanda tamamlanması ve bu evlerin subay ailelerine tahsis edilmesi zaruridir. Subayların bulundukları birçok garnizonlar, mektepten de mahrumdur. Subayların kız ve erkek çocuklarına yurtlar açmak suretiyle, mektep bulunan yerlerde, okumalarının temin edilmesi, zarureti vardır. Bu ev ve mektep kolaylıklarının, astsubaylara da teşmili lâzımdır.

   SELÂHATTİN TOKER (Devamla) — Yedek subaylar arasında, kıta hizmeti bakımından, hiçbir şekilde tefrik yapılmaması lâzımgeldiği kanaatindeyiz. Birtakım kimseleri, tercümanlıkta veya eski resmî vazifelerinde çalıştırarak fiilen askerlik yaptırmadan, vatani vazifelerini ifa etmiş saymak Anayasamızın icaplarına aykırıdır. Bâzı hariciyeci yedek subayların da NATO dairesinde çalışmak üzere Hariciye Vekâletine her nasılsa verildiği halde, aynı Vekâletin Ticaret Dairesinde, eski vazifelerinde istihdam edildiklerini ve hattâ hariçte bâzı dış temas ve konferanslara iştirak ettirildiklerini işitmekteyiz.

 

*  *  *  *  *

 

 

DEVLET VEKİLİ VE MİLLΠMÜDAFAA VEKÂLETİ VEKİLİ ŞEMİ ERGİN (Manisa) — Kimdir?

 

 

*  *  *  *  *

 

SELÂHATTİN TOKER (Devamla) — Başvekilin oğlu.

 

 

*  *  *  *  *

 

 

MURAD ALİ ÜLGEN (Afyon Karahisar)  — Hah... Şöyle söylesene. 

 

*  *  *  *  *

 

 

   SALÂHATTÎN TOKER ( Devamla) — Millî Müdafaa Vekâletinden, askerî hizmette, tefrika yaratıcı ve morali bozucu bu gibi yolsuzluklara sebebolan kimseler hakkında, her kim olurlarsa olsunlar, derhal kanuni takibata girişmesini talebederiz.

   Muvazzaf astsubaylardan, subaylığa geçemiyenlerin, kaldıkları başgedikli rütbesinde muntazaman terfih edilmelerinde fayda görürüz. Millî Müdafaa Vekâletinden, uzun hizmetli subay, astsubay ve teknisiyenlerin, mukavele ile temini yollarını araştırmasını istiyoruz.

   Muhterem arkadaşlar; Personel darlığının halli, her şeyden evvel, NATO'nun istediği gibi kalitenin sayıya tercih edilmesiyle mümkündür. Bu da, aslında NATO 'nun da 1954 te talebetmiş olduğu şekilde, birliklerimizin, ezcümle kadro ve kuruluşları bakımından, atom harbinin icaplarına uygun olarak, yeniden teşkilâtlandırılması ile kabil olacaktır.

 

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

   Maşşallah! Allah, kem gözlerden esirgesin…

   27 Mayıs subay darbesinin hemen ertesinde

   Evinden picaması ile kaldırılıp getirilen Cemal Aga,

   Darbeci subaylarımızın teşkil etdiği darbe hükümetinin nerede ise “herşeyi” oldu.

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   ATATÜRK;

   1927 senesinde Askerlik Mükellefiyeti Kânununu yapdı.

   Bu kânun ile, her erkek vatandaşa istisnasız olarak askerlik yapmak görevi verdi.

   Bu kânunun birinci maddesinde aynı zamânda ATATÜRK, şöyle dedi;

   Neferden zâbit vekiline (hariç) kadar olanlara efrad denir.

   Bu cümle ile ATATÜRK, T.C ordusunda iki sınıf asker olduğunu emretdi; 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK   Fakat

   27 Mayıs darbesini yapan Coniperestiş karanlık suratlı subaylarımız,

   ATATÜRK’ün bu emrini de ayaklar altına aldı.

   Darbeyi yapdıkdan daha bir sene bile geçmeden bir kânun tertip etdiler. 211 sayılı bu kânuna TSK İç Hizmet Kânunu ismini verdiler.

   Ve bu kânunun 199’uncu maddesi ile 1111 sayılı Askerlik Mükellefiyeti Kânununun birinci maddesindeki

   “Neferden zâbit vekiline (hariç) kadar olanlara efrad denir” hükmünü iptal etdiler.

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

*  *  *  *  *

 

 

   Meclisde yapdıkları hile ile de bu darbeci subaylarımız;

   “Mükellef asker” olan “çavuşları” subayların dâhil olduğu “muvazzaf asker” sınıfına dâhil etdiler.

    Ve dahi

   “Mükellef asker” olan “çavuşların” sırtına “muvazzaf asker” olan subayların görevlerini yüklediler.

    Fakat

   “Muvazzaf subay” görevi yapdırdıkları “çavuşlara” hiç utanmadan “mükellef er” maaşı verdiler.

 

  Böyle bir kalpazanlığı da dünyâda yapan tek ordu, ne yazık ki sâdece ve hâlâ bizim ordumuzdur.

   Dünyânın bilmem kaçıncı ordusuyuz diye çemkirip caka satan beyaz subaylarımıza sesleniyorum;

   Ahlâk, akıl, vicdân, iz’an ve şeref sâhibi iseniz şâyet çıkın ortaya!

   Ve dahi

   Bu sahtekârlığı Eski Tüfek'e izâh edin!..

 

*  *  *  *  *

 

  Karavanam bakırdandırAsubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Yemen yolu çukurdandır

   Zenginimiz bedel verir

   Askerimiz fakırdandır.

 

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

    Kurşun atanın da kurşun yiyenin de bir olduğu 1994 senesine vâsıl olduk, vesselâm!..

   Türkiye, ilk defâ olmak üzere dişi bir başbakana teslim edildi. Daha doğrusu, babası Çoban Sülü etdi.

   Üsdelik hem Amerikan ve hem de Türk vatandaşı olan bir dişiye…

   Başbakanı olduğu devleti kasdederek;

   “Dünyânın son sosyalist devletini yıkdık” diyecek kadar küstahlaşan Hallüsinasyoncu Tansu UÇURAN ÇİLLER;

69xBaşbakan koltuğunda manikür, pedikür ve sir ağda yapıyor

Bunları yapar iken de laf olsun torba dolsun diye “her aileye iki anahtar” veriyor(!) idi.

Başbakan Tansu UÇURAN ÇİLLER bunları yapar iken

Tosuncuklarından birisi olan büyük oğlu Mert UÇURAN ÇİLLER de

Deniz Kuvvetlerinde “yedek subay” dümeni ile “askerlik” yapıyor idi!..

Yedek subay adayı Mert UÇURAN ÇİLLER, SAS kursuna katıldı.

Fakat derslere bile girmeden kursu birinci olarak tamamladı.

Çünkü;

Bu kursu veren denizci yavşak subaylar; kursu birinci olarak tamamlayan “astsubayın” hakkını yediler.

Ve Yedek subay adayı Mert UÇURAN ÇİLLER’i birinci yapdılar.

Mert UÇURAN ÇİLLER iki kere bile denize dalmadan SAS olmuş idi de!..

   Peki,

   Yedek subay Mert, hakikaten askerlik yapıyor mu idi?.. 

   Bu suâlin cevâbını bulmak için;

   1994 senesinin “% 10’cu” vekillerin ihâle kovaladığı TBMM’ye kadar şöyle bir uzanmamız gerekecek.

    Rize milletvekiki Ahmet KABİL 06 Ekim Perşembe günü meclise bir soru önergesi verdi.

   Bu önergenin iki ve üçüncü sırasındaki sorular oldukca câlib-i dikkat idi.

images/stories/sukru-irbik/asubay-tefrikasi-6-7/70.jpg

 

    Mükellef askerlik için Askerlik Şubelerine müracaat eden bu çocukların sınıflandırılmasının

   Bilgisayar ile yapılıp yapılmadığını anlamak isdeyenlerin işi zor değil.

   Aşağıda gördüğünüz sarmaş dolaş kuzu sarması misâli şu resimlere bakın, yeterli…

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

 

 

    İkinci bin yılın birinci senesine vâsıl olduğumuz günlerde

   Devletimizin muhterem idâre heyeti aşağıda gördüğünüz şu zevâtdan mürekkep idi… 

 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Şeyh Edebalı;

Osmanlı Devletinin kurucu padişahı ve dâmadı Osman Bey’e 700 sene evvel şöyle hasihât etdi;

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!

 

 

 

Fakat Devletimizin başına 50 sene tebelleş olan Çoban Sülü ise dün şunu itirâf etdi;

İnsanı öldür ki devlet yaşasın!

   İslamköylü Çoban Sülü;

   Föterini alıp 6 defâ gitmiş

   Fakat yedinci defâ gelişi muhteşem olmuş idi.

   Ve dahi

   Bu seferinde devletin en yüksek makâmı olan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna köskelmiş idi.

   Ülkemiz; devletin, devlet politikası olarak adam öldürdüğü günlere düşegelmiş idi…

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  Çoban Sülü ve sözde Kıbrıs Fâtihi Karaoğlan ECEVİT kafa kafaya verdiler

   Ve

   4551 sayılı kânun ile Askerî Cezâ Kânununda ve diğer kânunlarda geçen;

   “Başgedikli", "Gedikli" ve "Küçük Zabit" ibarelerini "Astsubay" olarak değiştirdiler.Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Fakat

   Aynı kânunlarda geçen “gedikli küçük zâbit” ibâresine dokunamadılar!..

   Bunu yapmak için meclisde kimin nasıl kıvırtdığını öğrenmek için de Yalancının Mumu’nu tıklayın yeter.

 

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

 

   2019 senesinde ilk günlerini idrâk etdiğimiz Zemheri ayının şu günlerde kendi hükümünü sürdüğü gibi;

   1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kânununun aşağıda gördüğünüz ikinci maddesi

   Ve dahi

   Bu kânundaki “gedikli küçük zâbit” ibâresi bugün de aynı şekilde kendi hükümünü sürüyor... 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

    Hukuken mevcut olsa da Yedek Askerî Memurlar ordumuzda bugün artık fiilen yok!Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  Bilim aklı, sağlam bir vicdân ve hür bir irâde ile tetebbu edince

   Bebek mâsumiyeti ile size bakan şu kânunun içine şeytânî bir hile gizlendiğini şimdi görebildiniz mi?..

 

*  *  *  *  * 

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

*  *  *  *  *
Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

*  *  *  *  *

Asubay Tefrikası 6_7  Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Sahi Güvenlik Komutanlığı brövesi_Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

Şükrü IRBIK

(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.

 

   Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız   

 

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKSahil Güvenlik Komutanlık BrövesiKapak 5

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

Beterin Beteri!

Haziran 10, 2016

 

Beterin Beteri!

  

  Beterin beteri var,

  Hâline şükret sen ey, Türk Asubayı!

  NATO’da Erat oldun, olmasına da...

  Peki, şimdi de

  Hizmet eri olduğunun farkında mısın?

*  *  *  *  *

beterin beteri_ Ömer Hayyam_Çadırcı Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  Varlığımız iki yokluk arasında, ey Çadırcı!

  Dünyâ, esen yel üsdüne kuruldu!.. 

  Çevrendekiler hiçdir, sen de bir hiçsin!

  Eski Tüfek de öyle!

  Lâkin,

  Saltanatcı paşalarımızın “statü hukuku” dediği şu nâmussuz agalık düzeni

  Neyin üsdüne kuruldu acap?..

*  *  *  *  *

  5802 sayılı Astsubay Kânununun 1951 senesinden beri “subay yardımcısı” dediği biz asubaylara;

Ø  1632 sayılı Askerî Cezâ Kânununu hâlâ "Gedikli Erbaş" diyor,farkındayız!

Ø2013 Karakış 15’de İkinci Başkan "Müdür" Yaşar Bey, Balçiçek'e "Çaycı" olduğumuzu söyledi, unutmadık!

Ø  2016 Mart 28’de neşretdiğimiz Sözün Doğrusu'nda

1951 senesinden beri biz Asubaylara NATO’da “Er” muamelesi yapıldığını fâş eyledik!

Çünkü statü hukuku yalanıyla bizleri afyonlayan Genelkurmay Başkanlarımız öyle buyurmuşlar!

Ø  Son tahlil de gene bu senenin Abrul ayında geldi. Bu kez de GATA’daki tabip subaylarımız;

     Biz Asubayların "Hamallık" yapabileceğine dair rapor verdi, unutmayacağız!.. 

  Asubay azâbda gerek diyen kaşalotların tenhâlarda neler tezgâhladığını da

  Yeri ve demi geldiğinde Osmanlı şamarı gibi yüzlerinde şaplatacağız evvel Allah! 

*  *  *  *  *

  Peki, 

  Beterin beteri var diyen Esengül’ün şarkısında söylediği gibi biz Asubaylar için

  Er olmakdan da beteri var mı dersiniz?

  Var, elbet Esengül!

  Olmasa idi şâyet

  Ne gerek vardı bu ömür değirmeninde kelâm-kalem-kâğıt ve mürekkep öğütmeye, şu iki yokluk arasında?

  Asubaydan hizmet eri olur muymuş canım diyenler, kulak kesilsinler!

  Olduğunu görecekler bugün burada, evvel Allah...

  *  *  *  *  *

        STANAG Nedir?

   STANAG (Standardization Agreement), NATO üyesi ülkelerin askerî alandaki temel kurallarını tesbit eden beyânnâmedir. Merkezi, Brüksel'dedir. NATO üyesi ülkelerin imâl etdiği bütün askerî malzemeler, teşkilât ve kadroları bu beyânnâme ile tesbit edilen evsâfa uymak zorundadır. Bu beyânnâmedeki açıklanan seviyeye ulaşması için ordusunu yenilemek isdeyen ülkelere, diğer ülkeler yardım eder. Bu yardım, malzemeyi doğrudan vermekten çok teknoloji, tecrübe ve bilgi alış verişi vasıtası ile yapılır. Balık vermek yerine balık yakalamayı öğretmek gibi... 

beterin beteri 3

 

  Coni’nin kendi töresine ve ihtiyacına göre tertip edip NATO’da piyasaya sürdüğü bu STANAG 2116’ya göre

  Subayın târifi belli... Ȃrife târif ne hâcet! Coni lirası gibi! Uzayda bile rağbet görüyor!

  Fakat “diğer rütbeler” cenâhında işler arapsaçı gibi!

  Çünkü subay hâricinde kalan askerlerin tamamını “diğer rütbeler” ismini verdiği torbanın içine tıkışdırmışlar. Bu torbadaki askerlerin hepsine birden Erat demişler. NATO’da kural böyle... Çünkü oyunu tertipleyen devletler oyunun kuralını da tesbit ediyor. Elin oğlu seni NATO’ya zecren üye yapmıyor. Sen, kendi ayakların ile tıpış tıpış gidip yalvara yakara üye olmuşsun bir kere!

  Hamama girmeye niyetin varsa terlemeye peşinen hazır olmalı, değil mi?..

  İşde,

  Genelkurmay Başkanlarımızın Asubay dediği biz askerleri

  STANAG 2116’ya göre NATO üyesi ülkelere 1952 senesinden beri “Erat” olarak beyân ediyorlar!

*  *  *  *  *

  İmdi gelelim ikinci meseleye

beterin beteri 4

  Biz, bugün bu makâlemizde, konumuz ile alâkalı olan üçüncü sözleşmeyi tetkik edeceğiz.

  Bu sözleşme ile harp esirlerine yapılacak muamele kuralları tesbit edilmiş.

*  *  *  *  *

  İmdi de

  Şâyet teveccüh buyurursanız

  Biz Asubayları Hizmet Erliğine tenzil ettiren kânun ve olaylar silsilesini târih sırasıyla görelim.

SENE: 1949

  İsviçre’nin Cenevre şehrinde yapılan toplantı neticesinde,

  Üçüncü Cenevre Sözleşmesi olarak bilinen anlaşmayı

  Türkiye ile birlikde 59 ülke temsilcisi 12 Ağustos 1949 târihinde imzâladı.

beterin beteri 5

  Rana TARHAN isimli hâriciyecimizin 1949 Cenevre Sözleşmesini imzâlamasıyla

  Türkiye, işbu Sözleşmeye taraf olduğunu dünyâya ilân etdi.

*  *  *  *  *

SENE: 1951

  Genelkurmay Başkanlığımız, aşağıda gördüğünüz Astsubay Kânunu isimli şu kânun ile

  Astsubay ismini verdiği yeni bir uyduruk asker sınıfı ihdâs etdi.

beterin beteri 6

  Bu kânunun yukarıda gördüğünüz birinci maddesi

  1967 seneli TSK Personel Kânununda Ek madde-21 olarak bugün de hâlâ yaşamaya devâm ediyor.

  Ordumuzun Asubay denen asker sınıfı, 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde teşkil edildi. Bu sebepden  dolayı iç hukukumuzda Asubay denen bir asker sınıfı var. Genelkurmay Başkanlığı cenâhında vaziyet böyle görünüyor.

  Fakat NATO hukukunda Asubay denen böyle uyduruk bir asker sınıfı yok!

  Peki, devletimiz nezdinde ve devletlerarası hukukda Asubaylığın yeri var mı?

  Yok! Üzgünüm fakat tekrâr ediyorum. Devletlerarası hukukda Asubay denen bir asker sınıfı yok!

  Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı bu tutarsızlığın ve samimiyetsizliğin farkında mı acap?

  Yukarıda gördüğünüz kânuna göre “Subay yardımcısıdır” dediği Asubaylarını

  Uluslararası andlaşmalara göre “Erat” ve “Hizmet eri” olarak beyân eden Genelkurmay Başkanlığımızın bu tutarsızlığını ve samimiyetsizliğini ifâde edecek söz bulamıyorum!

  Yukarıda gördüğünüz kânun, asubayların subay yardımcısı olduğunu emrederken

  1952 Kuzey Atlantik Andlaşmasına göre “Er” olarak muamele yapılan

  Ve dahi

  1949 Cenevre Sözleşmesine göre de “hizmet eri” olarak muamale yapılan başka bir asker sınıfı yokdur bu dünyâda.

*  *  *  *  *

SENE: 1952

  Coni’nin kucağına oturan zamânın siyâsetcisi ve conisever kimi subaylarımızın pışpışlamasıyla Meclise getirilen aşağıda gördüğünüz 5886 sayılı kânun

  Beyni midesine bağlı vekillerin gözünü kapatarak verdiği reyler ile Meclisden bir çırpıda geçirildi.

  Ve 1952 senesinde NATO’nun doğu sınırlarını canı bahâsına bilâ bedel bekleyen cendermesi olduk! 

beterin beteri 7

  Rana TARHAN isimli hâriciyecimizin işbu sözleşmeyi imzâlamasıyla

  Türkiye, işbu Andlaşmaya taraf olduğunu dünyâya ilân etdi.

  NATO üyeliğini kabul etmekle birlikde NATO’da asker sınıflarını tesbit eden STANAG 2116’yı da kabul etdik.

beterin beteri 8

  Bu irâdenin neticesi olarak Türkiye aynı zamânda

  Türk ordu teşkilâtını yukarıda gördüğünüz 2 sınıflı asker üzerine tertip edeceğini de taahhüt etdi.

*  *  *  *  *

SENE: 1953

  Genelkurmay Başkanlığımızın Astsubay ismini verdiği asker sınıfını teşkil etmesinden sâdece 2 sene sonra

  Devletimiz, 12 Ağustos 1949 târihli Cenevre Sözleşmesini Meclis’de tek celsede görüşdü ve

  6020 sayılı kânun olarak onayladı...

  Kabul edildiği günden bugüne kadar tam 63 sene geçmesine rağmen

  Raflarda tozlanan bu kânunun bir tek kelimesine dokunan olmadı...

beterin beteri 9

  İşbu Andlaşmayı Yüce Meclis’de tasdik etmekle Türkiye

  12 Ağustos 1949 târihli Cenevre Sözleşmesine taraf olduğunu teyid etdi.

  Bu irâdenin neticesi olarak Türkiye aynı zamânda

  Türk ordusunu aşağıda gördüğünüz 2 sınıflı asker teşkilâtı üzerine tertip edeceğini de taahhüt etdi.

beterin beteri 10

beterin beteri_ Mehmet Şevki YAZMAN_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Cenevre Sözleşmesi Meclisde; Dışişleri, Millî Savunma ve Sağlık ve Sosyal Yardım Komisyonlarında tek celsede görüşüldü ve kabul edildi. Milletvekillerimizin 2 sene evvel kabul etdiği 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile Astsubay kelimesi askerî mevzuâtımıza duhûl eylemiş idi. Millî Savunma Komisyonuna da emekli subay M. Şevki YAZMAN vekâlet ediyor idi. Fakat bu görüşmede, biz Asubayları ilgilendiren İngilizce kelimelerinin Türkceye tercümesine Millî Savunma da dâhil olmak üzere komisyonlardan hiç kimse itiraz etmedi...

Ve Sözleşmenin İngilizce metinindeki subay kelimesi hâricindeki kelimeler Türkceye şöyle tercüme edildi.

Beterin Beteri_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Sözleşmenin kabul edildiği 1953 senesinden 2 sene evvel Astsubay kelimesinin mevzuâtımıza girmesine

  Ve dahi

  Millî Savunma Komisyonununda emekli bir subay olmasına rağmen

  Yukarıda gördüğünüz Türkce tercümede bir tek dahi Astsubay kelimesi olmadığına dikkat ediniz.

  6020 sayılı kânunun kabul edilmesiyle birlikde

  Yukarıda gördüğünüz “diğer rütbeleri” ve bunlardan birisi olan Asubayı târif eden Esir asker, bunlar, Erbaş, Gedikli ve Er unvanları askerî mevzuâtımıza dâhil edildi.

  Cenevre Sözleşmesi İngilizce metinin madde 44, üçüncü fıkrasındaki “orderlies” kelimesini Türkceye “bunlar” şeklinde çevirmek için eşşek değil fakat eşşekoğlu eşşek olmak lâzım, o ayrı

  Fakat

  Yüce Meclisimizin “orderlies” kelimesini Türkceye “bunlar” şeklinde tercüme etdiğine dikkat buyurunuz.

*  *  *  *  *

  Bir düşmeye gör, acıyan olmaz! 

  Hâlin nedir diye soranın olmaz!

  Cephede omuz omuza cenk edip

  Şehâdet şerbetini birlikde içdiğin subay gardeşin

  Esir kampında seni hizmet eri olarak kullanırsa şâyet

  Genelkurmay Başkanlığımızın 63 sene evvel imzâ atdığı kânuna göre

  Bunun günâhı olmaz!

*  *  *  *  *

  Uluslarası andlaşmaları imzâlayıp imzâlamamak her ülkenin kendi özgür irâdesine bağlıdır. Fakat andlaşmaya imzâ atdıkdan sonra artık şemsiye içeriye kaçmış demekdir! Çıkartmaya çalışdıkca acıtır!

  Peki,

  Cenevre Sözleşmesindeki bu anlamsız kelimeler niye değişdirilmemiş diyebilenler var ise şâyet

  Bu suâli Genelkurmay Başkanına ve Millî Savunma Bakanına sorsunlar!

  Üsdelik

  Taraf olunan uluslararası bir sözleşmede değişiklik yapmak, bizim memleketimizde Anayasa yapmakdan çok daha zordur. Çünkü teklif edilen bir değişikliği sözleşmeye taraf olan bütün ülkelerin kabul etmesi gerekir ki işde bu neredeyse imkânsız gibidir. 

  Hele Türkiye gibi son zamânlarda itibarı beş paralık edilen bir devlet böyle bir işi

  Sabah eli ıslak donunda uyanan şımşırık olmuş tâze ergen gibi ancak rüyâsında becerebilir.

*  *  *  *  *

SENE: 1960

  1960 subay darbesiyle subay gardeşlerimize birer “Hizmet Eri” hediye edildi...

  Böylece “Hizmet eri” tâbiri askerî mevzuâtımıza tekrâr zuhûr eyledi.

beterin beteri 13

  Genelkurmay Başkanlığımız, Başçavuş dedikleri askerlere, osduracak bir beygir vermeyi dahi çok görüyor idi. Çünkü ordumuzda beygir istihdam edildiği dönemlerde sâdece subaylarımızın at binmek hakkı var idi. Bu sebepden dolayı hizmet eri, sâdece subaylarımıza veriliyor idi... Ve bu hizmet erlerinin, subaylarımızın beygirleri ile ilgilenmesi gerekiyordu.

  Fakat

  İkinci Dünyâ Harbi hurdası olan Coni hibesi motorlu cemseler 

  O târihlerde beygilerin yerini çokdan almışdı bile.

  Bir başka ifâde ile ordumuzda osduracak beygir yok idi ki hizmet eri veresin!..

  Olsun, maksat beygir beslemek, at binmek ya da hizmet eri kullanmak değil idi zâten...

  Asıl gâye, bugün yapdıkları gibi sâdece subay gardeşlermize yeni bir tazminât daha vermek idi... 

  Çünkü at binmeyen ve hizmet eri isdemeyen subaylarımıza dahi hizmet eri tazminatı veriliyor idi...

*  *  *  *  *

SENE: 1961

  27 Mayıs subay darbesinden bir sene sonra 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu Meclis’de kabul edildi.

  Böylece, Türk ordusunun en şümullu idârî kânunu askerî mevzuâtımıza duhûl eyledi.

  İşbu kânun ile ordumuzda;

  6 sınıf “asker” ve

  4 sınıf “rütbe” ihdâs edildi.

beterin beteri 14

   İşde, 6 sınıf askerlerimiz, aşağıda;

beterin beteri 15

  Kabul edildiği günden bugüne tam 55 sene geçmesine rağmen

  Yukarıda gördüğünüz “asker sınıfı” sayısında ve aşağıda gördüğünüz “rütbelerde” hiçbir değişiklik yapılmadı.

beterin beteri 16

  TSK İç Hizmet Kânununun aşağıda gördüğünüz madde 111’e göre

  Harb esirlerine yapılacak muamele konusunda Türkiye

  1953 senesinde Meclisden tek celsede geçirip meriyyete koyduğu ve

  Aşağıda gördüğünüz 6020 sayılı kânun ile kabul etdiği 1949 Cenevre Sözleşmesi harb hukukunu tatbik edeceğini beyân etdi.

beterin beteri 17

*  *  *  *  *

  TSK İç Hizmet Yönetmeliğinin aşağıda gördüğünüz maddesinde,

  Harb hukukuna göre esir düşmüş Asubaylar yok sayıldı.

  Ya subay ya da hiç!

  Subay yok ise şâyet,

  Diğer askerlerin esir olmasının Genelkurmay Başkanlığımız nezdinde bir kıymet-i harbiyesi yok demek ki... 

beterin beteri 18

*  *  *  *  *

  27 Mayıs 1960 Cuma günü darbeyi yapan beyaz subaylarımız,

  Yapdıkları bu darbenin bir sene sonrasında, tam da sene-i devriyyesinde;

  27 Mayıs 1961 Cumartesi günü bu kez de darbe Anayasası’nı hazırlayıp piyasaya sürdüler.

1961 ANAYASASI

     Kurucu Mecliste Kabul Tarihi : 27/5/1961

     Halkoyuna Sunulmak Üzere Tasarının Resmi Gazete ile İlanı : 31/5/1961

     Kanunun Resmi Gazete ile İlanı : 20/7/1961 / Sayı: 10859

     Kanun No Kabul Tarihi: 334 9/7/1961

  Bu Anayasa’nın aşağıda gördüğünüz 65’inci maddesi şöyle diyor idi;

   II. TBMM’nin Görev ve Yetkileri

    b) Milletlerarası Andlaşmaları Uygun Bulma

   Madde 65- Türkiye Cumhuriyet adına yabancı Devletlerle ve milletlerarası kurullarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.

   (…)

   Türk Kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasına 1 inci fıkra hükmü uygulanır.

   Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.

   Bunlar hakkında 149 uncu ve 151 inci maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. 

*  *  *  *  *

27 Mayıs darbeci subayı Kara Piyade Kurmay Albay Alpaslan TÜRKEŞ_ Beterin Beteri! Eski Tüfek Şükrü IRBIK

28 Mayıs 1960 Cumartesi günü sabah saat 04;30’da

O dâvudî sesi ile darbe beyannâmesini radyoda okuyan

Darbeci Kara Piyâde Kurmay Albay Alpaslan TÜRKEŞ de şöyle demiş idi;  

 “Gayemiz Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve İnsan Hakları Prensiplerine tamamıyla riayettir.

 

   Fakat;

   Dünyâ ve Türk milletinin gözünün içine bakarak tükürdüğü sözü TBMM’de yalayan darbeci subaylarımız;

   "Birleşmiş Milletler Anayasası'na İnsan Hakları Prensiplerine "riayet" etmiyor"

   Ve dahi

   Kendilerinin hazırlayıp meriyyete koyduğu “6 sınıflı asker teşkilâtını” esas alan 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu ile;

  • 1952 senesinde 5886 sayılı kânun ile Başbakan Adnan MENDERES hükûmetinin kabul edip meriyyete koyduğu ve “2 sınıflı” asker teşkilâtı ihdâs eden “1951 Kuzey Atlantik Andlaşması (NATO)” ile bu andlaşmaya merbut STANAG 2116’yı

         Ve dahi

  • 1953 senesinde 6020 sayılı kânun ile gene Başbakan Adnan MENDERES hükûmetinin kabul edip meriyyete koyduğu ve “2 sınıflı” asker teşkilâtı ihdâs eden “1949 Cenevre Sözleşmesi”ni çöpe atıyor idi.

   Tuhaflığa bakınız ki;

   Bir yandan kendilerinin hazırladığı 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu ile ordumuzda “6 sınıfl asker” teşkil eden 27 Mayıs’ın darbeci subayları;

   Diğer yandan gene kendilerinin hazırladığı 1961 Anayasası’nın 65’inci maddesi ile “milletlerarası andlaşmaların kânun hükmünde olduğunu” söylüyor

   Ve dahi bu kez de

   211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu ile kendilerinin teşkil etdiği “6 sınıflı” askerî teşkilâtını gene kendileri ilğa ediyor idi.

*  *  *  *  *

SENE: 1967

  1967 senesinde meriyyete konulan TSK Personel Kânunu ile ordumuzdaki “rütbe” kavramı târif edildi.

  İşbu kânunun aşağıda gördüğünüz üçüncü maddesiyle

  Ordumuzda sâdece subay ve asubayların rütbesi olduğuna hükmedildi.

beterin beteri 19

  Beterin Beteri isimli işbu makâlemizin burasında bir çay molası verelim ve bir soluk alalım hele!

  Zere bu satırlardan sonra duyacağınız hakikât, insanı beyin dumuruna uğratacak cinsden...

  1949 Cenevre Sözleşmesine göre subayların târifi gâyet açık olarak yapılmış. Bu sözleşmenin İngilizce metinindeki “officer” kelimesi de Türkceye hep “subay” olarak tercüme edilmiş.

  Fakat

  Gene aynı Cenevre Sözleşmesinin İngilizce metinindeki “other ranks” kavramını TSK Personel Kânununa uyarlar isek şâyet “diğer rütbeler” kavramı içinde sâdece "Asubay" denen askerlerin olduğunu görüyoruz.

  Bugüne kadar kimselerin farketdirmediği ve kimselerin de farkedemediği bu filfilli “bit yeniğini” ilk duyan ve dahi ilk bilenler siz oluyorsunuz, haberiniz olsun!

  Makâlemizin başında Asubayların "hizmet eri" olduğunu fâş eylemiş idik.

  İşde, burada öğrendiğiniz bu bilgi, az sonra bizleri Asubayların hizmet eri olduğu gerçeğine götürecek...

*  *  *  *  *

SENE: 1982

  Bizim oğlanların elebaşı Zottirik Kenan’ın subay darbesini icrâ eylemesinden 2 sene sonra

  Vatandaşlarımızın büyük teveccühüne mazhar olan(!) 1982 Anayasası, hükmünü ele aldı.

beterin beteri 20

  Bakınız, yeni Anayasamızın yukarıda gördüğünüz doksanıncı maddesi ne diyor;

  “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.”

  “kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”

  Bu hükümden, kolayca şu neticeye varabiliriz;

  1. 1949 Cenevre Sözleşmesi, kânun hükmündedir.

  2. 1952 Kuzey Atlantik Andlaşması, kânun hükmündedir.

  3. Hattâ bu iki milletlerarası andlaşma, kendi kânunlarımızın bile üstündedir. M.S.B’nin cüpbeli cingöz hâkim subayları ve Genelkurmay Başkanlığımızın kurnaz kurmay subayları bu gerçekleri göremiyor mu?..

beterin beteri 21

beterin beteri 22

  Şimdi burada,

  Ordumuzda 1961 senesinde teşkil edilen 6 çeşit asker sınıfı konusunda

  211 sayılı TSK İç Hizmet Kânununun;

  1949 Cenevre Sözleşmesine

  Ve dahi

  1952 Kuzey Atlantik Andlaşmasına aykırı hükümler içerdiğini söylesek, yalan mı olur?

  Genelkurmay Başkanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı bu andlaşmaları ihlâl etmiyor mu?

  Ya da 

  Anayasanın 90’ıncı maddesini alenen ihlâl etdiği gerekcesiyle TEMAD;

  211 sayılı TSK İç Hizmet Kânununun iptâlini talep eden bir dâva açsa ne olur? 

*  *  *  *  *

  Karârgâhındaki fitneci subayların dolduruşuna gelen Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Necdet ÖZEL,

  04 Mayıs 2012 Cuma günü bir Basın Açıklaması yapmış idi.

ek-001

  Kamu vicdânında “Asubaylara e-muhtıra” olarak yer alan yukarıda gördüğünüz açıklamanın ikinci maddesinde

  Necdet Bey, 8 sınıfa ayırdığı Türk Ordusundaki askerleri kendince şöyle tasnif ediyor idi;

  1. Subay

  2. Astsubay

  3. Sivil memur

  4. Uzman jandarma

  5. Uzman erbaş

  6. Sözleşmeli er

  7. Erbaş

  8. Er

ek-003

  Bu tesbitlerimizi ilk söyleyen biz, 

  İlk duyan ve bilenler de sizler oluyorsunuz...

  Hayırlara vesile olur inşallah!

*  *  *  *  *

  Şimdi gelelim Hizmet eri olacak biz Asubaylara...

  1949 Cenevre Sözlemesinde bir kelime var; “orderlies”. Meclisimizde kabul edilen Türkce metinde, bu kelimeyi “bunlar” şeklinde Türkceye tercüme etdiler.

  Bizim vekillerin “bunlar” şeklinde tercüme etdiği kelimenin gerçek anlamı “hizmet eri” demek oluyor.

  İngilizce metinde “orderlies” şeklinde yazılan ve gerçek anlamı “hizmet eri” olan bu kelimenin Meclisde “bunlar” şeklinde Türkceye tercüme edilmesine Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığının da onay verdiğinde şüphe yok.

  Şu vakitden sonra ortaya çıkıp da pişmiş kelle gibi valla haberimiz yok, diyemez! 

 Beterin Beteri_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  Şimdi, burada bir kurgu yapacağız. Hem de uluslarası andlaşmalar üzerine kurulu...

  Allah gösdermesin!

  Fakat dünyânın bin türlü hâli var. Memleketi idâre eden AKP’nin son 14 senede tatbik etdiği “sıfır sorun” siyâsetinin neticesi olarak içinde olduğumuz 2016 senesinde “sıfır komşu” noktasına geldik. Akrabalık bağımız olan sınırdaş devletler ile bile kanlı bıçaklı olduk! Hâl böyleyken bir vakit gelir, bu beceriksiz siyâsetci ve devlet memuru olduğunu ilan eden sünepe subaylarımız yüzünden ordumuz harbe girebilir. Subaylarımız ve asubaylarımız düşman eline esir düşebilir. Köstebek Hilmi Genelkurmay Başkanı iken 4 Temmuz 2003 Perşembe günü olmadı mı? Eline kelepçe vurup başına başına çuval geçirdiği ordumuzun en seçkin askerleri olan özel kuvvetler mensubu subay ve asubaylarımızı Coniler Irak’da esir almadı mı? İşde, böyle bir durumda, subay ve asubaylarımızın aynı yerde esir düşdüğünü farz edelim.

beterin beteri 24

  Genelkurmay Başkanları ve subay gomutanlarımızın hazarda “kahraman” dediği biz Asubaylar

  Sefer zamânı esir kampında

  •   Hem iç mevzuâtımıza
  •   Hem de 1949 Cenevre Sözleşmesine göre meşrû olarak

  Subaylarımızın yemeğini pişiren, çamaşırını yıkayan “Hizmet Eri” oluyoruz vesselâm!..

Beterin Beteri_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  

                                                     Okumak için resimleri  tıklayınız!                                                        

         Sözün Doğrusu!                       Asubay mısın, Er misin?                           Açık Mektup!

sozun-dogrusu            asubay-misin              acik-mektup

 

Sözün Doğrusu!

Nisan 13, 2016

 sozun dogrusu

 

Kıymetli sınıf arkadaşım Sayın Özgün UYSAL’ın

Çavuş Mustafa Kemâl isimli makâlemize eklediği yorumunda temâs etdiği birkaç hususun doğru bilinmesi için bir açıklama yazmak ihtiyacı hâsıl oldu.

Bu fırsatı ganimete çevirmekde atik davranan TEMAD Muğla İl Başkanımız Sayın Halil ERGENLİ de erinmeyip

Taa oradan beni aradı ve “Yorumda kalmasın! Bu konu, kısa bir makâleyi ziyâdesiyle hak ediyor!” dedi.

Mâdem öyle! Al, sen yaz, Başkanım! dedim!

Bana ne! Sözü, sâhibi yazsın! dedi...

Eh, vaziyet böyle olunca da;

Tencereyi biz kaynatdık, sofrayı biz kurduk! Bizde yediniz, içdiniz, âfiyet olsun!

Zahmet olmaz ise şâyet şimdi

Haydi!

Sizde de gülüp oynayalım inşallah!

 

*  *  *  *  *

 

Bu makâlemizde;

Bizdeki ve Coni’deki asker teşkilâtına kısa bir dikiz atacağız.

Ak koyun, kara koyun neymiş? Şöyle bir görelim hele, değil mi yiğitler?

Peki, gidip de niye Atlantik ötesine öykünüyorsun diyenlere de şunu söyleyelim;

“Ordu ile küçük rütbelerden beri içten temâsı olan” bir mürşid bulduk kendimize...

Ve bakınız bu mürşid ne dedi 1925 senesinde;

Sözün Doğrusu_ATATÜRK_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK“Milletimizi en kısa yoldan medeniyetin nimetlerine kavuşturmaya,

Mesut ve müreffeh kılmaya çalışacağız ve bunu yapmaya mecburuz.” 

Çünkü, Subay gardeşlerimiz gibi

Biz Asubaylar da mesut ve müreffeh olmak olmak istiyorduk...

İşde, bu mecburiyetden yola çıkdık!

Ve dahi

Bu kutlu mürşidin 1926 senesinde bize armağan etdiği

Şu muhteşem tavsiyesinin ışığında yolumuzu bulmaya koyulduk!

“Biz, Garb medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz.”

Bir de bakdık ki bu büyük mürşidin “medeniyet” dediği nurlu meşalenin

Garb da değil fakat bu kez Atlantik ötesinde harlandığını gördük!

İyi olan rağbet görür!..

Bünyemize uygun olduğunu anlayınca da

Hemen gidip aldık!

 

 

*  *  *  *  *

 

İltifât buyurursanız şâyet,

Kolay anlaşılması için meseleyi sâdeleşdirip

Kısa cümlelerden terkip etdiğimiz maddeler hâlinde açıklayalım.

1. Bizim ordumuzda, mükellef (parasız, mecburî) askerlik vardır.

Fakat başda subaylarımızın çocukları olmak üzere ekâbir gürûhunun mahdumları askerlikden kaçmak için her türlü dümeni, tezgâhı çevirirler.

“Askere gitmeyeceğim” diyen Rasim gibi omurgasız gazeteciler, çil çil Coni parasını M.S.B.’nin burnuna dayayıp da askerlik yapdım diyen cibilliyetsiz liboş zurnacılar, sürüsüyle minnoş topcular ve cins cins nonoş popcular...

“Daşşak kanseri oldum valla babacığım!” deyip de vatan görevinden sıyıran Burak oğlan... Ve daha niceleri...

Bahriyemizde askerlik yapdığı hâlde ve sanki çocuk doğurmuş gibi “Oğlum olsaydı askere göndermezdim!” diyen, hanımefendi(!) Bülent ERSOY’a ne demeli acap?

Sözün Doğrusu_Bahriye Eri Bülent ERSOY_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

Basında şöyle bir haber duyduk!

Hollanda Şokda!...

Hollanda Genelkurmay Başkanının oğlu Üsteğmen Dennis, görevli olarak gitdiği Afganistan’da öldü...

Sözün Doğrusu_Hollanda Genel Kurmay Başkanı_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 Peki,

Bizim memleketimizde bugüne kadar vekil çocuğu ya da

Genelkurmay Başkanı çocuğunun askerde şehit olduğunu işitdiniz mi, Allah aşkına?..

Bu hususda Türkiye şu güne kadar hiç “şok” oldu mu acap?..

Bugün itibâriyle,

Şu anda ordumuzda vatanî görevini yapan çocuklarımızdan daha fazla sayıda asker kaçağı var, bu memleketde... Dünyâda böyle bir ordu daha bulamazsınız!

 

Mükellef (mecburî) asker sayımız 325 bin,

Kaçakların sayısı 520 bin!..

Sözün Doğrusu_520.000 asker kaçağı_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Memleketimizde yarım milyondan fazla gencimiz arâzi olmuş da kimsenin umurunda değil!

“Paralı” dedikleri askerliği 1000 Coni lirasına düşürdüler. Fakat gene de M.S.B’nin kapısını çalan yok!

Sözün Doğrusu_MSB paralı askerlik_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

Peki, bir Genelkurmay Başkanı çıkıp da “Yahu bizim çocuklar askerden niye kaçıyor?” diye sormaz mı? Sormaz, çünkü en başda kendi çocuklarını askerlikden kendileri kaçırırlar da ondan...

Fakat Coni ordusunda, bizde olduğu gibi “Mükellef” (parasız, mecburî) askerlik yokdur. Coni’de “Gönüllü” (paralı) askerlik esâsdır. Bir başka ifâde ile sokakda yakaladığı her Coni’ye döve döve askerlik yapdırmazlar. Şâyet Coni’nin işine gelirse, gönlü isderse askerlik yapar. Bunun neticesi olarak da Subaylar “Paralı muvazzaf” asker, Subay hâricindekilerin tamamı ise “Paralı gönüllü” askerdir.

 

 

 

İşde, 2013 senesi itibâriyle,

Coni ordusununda 18 seneye kadar hizmet eden Subay ve Eratın çıplak maaşları...

Sözün Doğrusu_Coni askerinin maaş bordrosu_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

İşde, 2013 senesi itibâriyle,

Coni ordusununda 40 seneye kadar hizmet eden Subay ve Eratın çıplak maaşları...

Sözün Doğrusu_Coni askeri maaş bordrosu_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

Coni, Kendi Subay ve Erat’ına verdiği maaşı dünyâ âleme yiğitce fâş eyliyor.

Çünkü yüzlerini kızartacak bir ayıpları yok! Aldıkları belli, verdikleri belli...

Bizim Subaylarımız ve Asubaylarımızın son 10 senede aldığı maaşları sormuşdum Necdet Beye. Kulakları çınlasın! Açıklamaya yüreği yetmedi.

Fakat 1949 senesinden beri Subay ve Erat’ının son 60 senede aldığı maaş listesini Coni’nin sayfasından aldım.

İsdeyen varsa hepsini gönderebilirim.

 

*  *  *  *  *

 

2. Bizim ordumuzda hem Subaylar hem de Asubaylar “Muvazzaf”, rahmetli Hacı Sülük dedemin deyişiyle “Mektebli ve maaşlı” askerdir. Bu çok önemli hususu göz ardı eder isek şâyet her iki ordudaki askerî teşkilâtı kıyaslamak ve doğru anlamakda ciddî hatâlar yaparız.

Peki, “Muvazzaf asker” nedir?

Muvazzaf asker; “Aldığı belli süreli eğitimin karşılığı olarak belli bir maaş ile ve belli süre mecburî hizmet eden asker” demekdir.

Sözün Doğrusu_Şehit olduk_Gazi olduk_ Açlık sınırında boğulduk_ Eski Tüfek Şükrü IRBIKBizim ordumuzda, şu târih itibâriyle biz Asubaylar için;

“Ön lisans” seviyesindeki eğitimin süresi 2 sene, 

Bu eğitimin bedeli olan “mecburî hizmet” süresi 10 sene,

Muvazzafının maaşı  “yoksulluk sınırının altında”,

Emeklisinin maaşı da sağ tarafdaki resimde görüldüğü üzere her dâim “açlık sınırının altındadır”.

 

*  *  *  *  *

 

3. Çavuş Mustafa Kemâl isimli makâlemizde de gösderdiğimiz üzere Coni ordusunda iki sınıf asker vardır; Bunlardan birisi “Muvazzaf” asker, öteki de “Gönüllü” askerdir. Bunların her ikisi de paralı askerlik yapar.

a. “Muvazzaf”askerler; Subaylar (Comissioned Officers). Muvazzaf (Commissioned) sıfatı, bu askerlerin, “komuta etme” yetkisine sahip olduğunu ifâde eder. Subay tefrik edemediği komutanlık görevleri için Coni, akıllıca bir ara yol bulmuş. Erat’dan terfi ettirdiği askerlerden, Gedikli Subay (Warrant Officer) ismini verdiği “ikinci bir subay sınıfı” teşkil etmiş.

Burada şu tesbiti yapmalıyız! Mevcudu ne olursa olsun! Komuta etmek, askerlik sanatının bir askere tahmil etdiği en büyük salâhiyyet ve en büyük ayrıcalıkdır. Komuta etmek demek, tıpkı Atatürk’ün yapdığı gibi, emrindeki askerlere “ölmeyi ve öldürmeyi” emretmek hakkına sahip olmak demekdir. Bizim ordumuzda da komutanlık yapan çok sayıda Asubayımız var. Fakat hem subay yardımcısı hem de muvazzaf oldukları ve komutanlık yapdıkları hâlde bizim Asubaylarımız, bizim ordumuzda subay sınıfına dâhil edilmezler. Bu durumu gidip Coni’ye söyleseniz, hem size inanmaz! Hem de aklı almaz!..

b.“Gönüllü”askerler;Erat (Enlisted). Komuta etme” yetkisi yokdur. Bu sınıfa dâhil olan askerlere Muvazzaf olmayan (Non Comissioned) denilmesinin yegâne sebebi, “komutanlık yetkisi” olan Subaylardan tefrik etmek içindir. İşde isbatı..

 

Sözün Doğrusu_Coni ordusundaki asker sınıfı_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

*  *  *  *  *

 

4. Yukarıdaki resimde gördüğünüz üzere Coni ordusunda;

a. ”Muvazzaf” askerlerin hepsi Subaydır (Comissioned Officer). Subaylar, Harp Okullarından neşet eder. Bir başka ifâde ile Subaylar, “Mektepli ve maaşlıdır”. Gönüllü Er’likden terfi ederek muvazzaf subaylığa geçen Warrant Officer (Gedikli Subaylar) da muvazzaf sınıfa dâhildir. Ve bu Subaylar, A.B.D Başkanının imzâladığı berat ile göreve başlarlar.

b. “Muvazzaf olmayan”, eski tâbir ile “Alaylı” denilen “Gönüllü” askerlerin tamamı ise Eratdır (Enlisted). Bizim ordumuzda Memedimiz maaş almaz, bir simit parası kadar harçlık çok bile ona!.. Fakat Coni’nin Subayı da Eratı da maaşlıdır.

Coni’de Erat’ın göreve başlaması, tayin ve terfileri Kuvvet Komutanlığının tensibine tâbidir. Tıpkı bizim ordumuzda Asubaylarda olduğu gibi... 

İki elleri kanda olsa bile Cumhurbaşkanlarımız yeldir yepelek her sene mutlaka Harp Okulları diploma törenine gidip mezûn Teğmenlerimize diplomalarını verirler. 

Sözün Doğrusu_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Fakat Asubaylığın icad edildiği 1951 senesinden beri

Asubayların diploma törenine bugüne kadar gitmeye tenezzül eden bir Cumhurbaşkanı gördünüz mü, siz?

Cumhurbaşkanlarını Asubayların diploma törenine götürmeyen kimdir acap?

Peki, bunun sebebini düşündünüz mü hiç?..

 

*  *  *  *  *

 

5. Coni ordusunda, Vietnam savaşının sona erdiği 1973 senesinden beri gönüllü askerlik vardır. Ve şu târihe kadar, gönüllü askerlik yapmak isdeyen Conilerin sayısı, ihtiyaçdan hep fazla oldu. Bir başka ifâde ile bizde olduğu gibi sokakda yakaladığı her Coni’ye zorla askerlik yapdırmıyorlar. Karşılıklı bir rızâ ve tercih söz konusu onlarda...

Sözün Doğrusu_Frederick William_III_ Eski Tüfek Şükrü IRBIKConi’nin kendi Eratına verdiği özlük haklarını şu memleketde bizim ordu verse hani beşikdeki çocuğumuz bile Er olmak isder... Şartları, imkânları, özlük hakları tatmin edici düzeyde olduğu için de gönüllü sayısı, Coni ordusunun ihtiyacından her zamân fazla oluyor. Çünkü hem muvazzaf asker olan Subaylar hem de gönüllü asker olan Erat, çil çil doların hatırına askerlik yapar. Çünkü Prusya’nın muhteşem asker kralı I. Frederick William’ın dediği gibi “Asker, midesi üzerinde yürür!”. Şartları iyi olunca da bu kez Coni Subayları, gönüllü olanların içinden kendi istediğini, beğendiğini seçiyor. Tıpkı karpuz seçer gibi... Seçilen bu gönüllü askerlerin; sürekli, şeffâf ve dikey terfi hakkı var. Bugüne kadar neşretdiğimiz makâlelerde bunları defâlarca yazdık! Gönüllü olarak askerliğe başlayan Er Coni, belli şartları yerine getirmek koşuluyla Subay, Kuvvet Komutanı ve hattâ Genelkurmay Başkanı bile olabiliyor orada. Hattâ oldular bile... 

Fakat 30 senelik meslek hayâtında bizim Asubay Memed ise bir arpa boyu dahi yol alamıyor. Asubay başla, 30 sene dirsek çürüt, ömrünü törpüle ve gene Asubay olarak emekli ol! Üsdelik maaşın da muvazzaf iken aldığın maaşa göre yarı yarıya azalır! Coni’de ise emekli maaş hesâbı basitdir; “ Subayı da Er’i de son maaşı ile emekli olur!” Bizim ordumuzda sâdece subay gardeşlerimizde olduğu gibi... Aklın, vicdânın, günümüz insan hakları ve askerlik anlayışının kabul edebileceği bir şey değil! Tam anlamıyla bir nevi kölelik bu... Genelkurmay Başkanı Hulusi AKAR, iki sene evvel şöyle dediydi; “Subay subaydır, astsubay astsubaydır. İkisinin de ayrı bir mesleği ve ayrı bir görevi vardır. Bunlar karıştırılmasın!”

Peki, “Seri Paşam!” Birbirine karışdırmayalım da!..

İkibin sene evvel doğduğu Hindistan’da bile insanların bugün artık tahammül edemediği kast düzeninden bir farkı var mı, senin söylediğin bu sözün Allah aşkına?

“Parasız askerlik” demek olan “Mükellef askerlik” şöyle dursun,

Bizdeki paralı askerliğin bugün geldiği durumu, buyurun İkinci Başkan Yaşar GÜLER’in ortaya dökdüğü incileri kendi ağzından işitelim;

Maaşı 2 katına çıkarsak da paralı askerliğe talep yok!

Zengin olsaydım ben de asker olmazdım!

Paralı asker bulamıyoruz!

Ayda 3 bin 600 lira almaları öngörüldü. Hudutta 5 yıl görev yapacak, işi bitince 63 bin TL tazminat alacak. Hiçbir masrafı yok. Küçük bir hesaba göre 250-300 bin TL kazanacak. 3 yıl boyunca çağrı yapıldı... Pekiyi kaç kişi başvurdu? 2 bin 300.

 

Sözün Doğrusu_Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar GÜLER_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Bugün itibâriyle Genelkurmay İkinci Başkanlık koltuğunda oturan ve kendisi de  Asubay çocuğu olan Orgeneral rütbesindeki bir subay bile hâlinden şikâyetci ise şâyet

Ordumuzun “Ast” kademelerinde ezilen, horlanan; bırakın şerefli bir asker alarak muamele görmeyi, insan yerine bile konulmayan “diğerlerinin” hâli pür melâlini varın siz tahayyül edin.

Bunu da gördük memlektede...

Şu fakir milletin avuç dolusu parasını çarçur edip oraya buraya reklam veriyorlar.

Ve diyorlar ki;

Onurunla çalış, Hayaline ulaş!

Hani, vatan borcu nâmus borcu idi?

Vatan borcu dediğiniz askerliği reklamlara düşüren kimlerdir? 

Sözün Doğrusu_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK
3600 lira verdiğin hâlde asker bulamıyorsun. Ve bunun suçunu, askerlikden soğutduğunuz vatan çocuklarına atıyorsun...
Ev sahibinin hiç mi suçu yok, Allah aşkına?

Türkiye Türkiye olalı askerlik bu kadar zelil duruma düşmedi.

Aç bî ilaç sokaklarda gençliğini çürüten çocuklarımız,

İşsiz kalmak bahasına asker olmak isdemiyorsa çocuklarımızı mukaddes vatan hizmetinden soğutan kimdir?

Peki,

Ordumuzun içine düşürüldüğü bu dipsiz fesat sarmalının,

Bu “Astda” kalanın canı çıksın tutumunun,

“Biz başız; siz .ötsünüz” diyen bu tahkir edici zihniyetin sorumlusu kim?

Çocuklarının vatanseverlik hasletini yok eden subayları olan bir ordunun başka düşman neyine gerek?

 

*  *  *  *  *

 

6. Coni Ordusunda Asubay okulu yokdur. Çünkü onlarda Asubay denen asker sınıfı yokdur. Vatanî görev için yazılan gönüllü askerlerin hepsine birden Enlisted (Gönüllü yazılmış Erat) denir. Eratın hepsi eski tâbirle Alaylıdır. Bunlardan istekli olanlar, sözleşmelerini temdit edebilirler. Bizdeki sözleşmeli Erat da çok şükür temdit edebiliyor. Tabi ki ömür boyu Er olarak kalmaya mahkûm edilerek... Fakat Coni ordusunda Erat, gerekli koşul ve sınavları vererek sürekli ve dikey olarak terfi edebiliyor. Ve Subay sınıfı demek olan “Muvazzaf” sınıfına geçebiliyorlar.

Bizde her niyeyse subaylarımız ölesiye kadar askerlik yapmak ister. 12 Eylül 1980 Zottirik Kenan darbesinden sonra ilk defâ olmak üzere ikinci ikrâmiyeyi verdiler, Subay gardeşlerimiz gitmedi...

Gene OYAK târihinde ilk defâ olmak üzere OYAK üyeliğini emeklilikde de devâm ettirmek için OYAK Kânununa milletin gözü önünde tecâvüz etdiler, Subaylarımız gene emekli olmak istemiyor!..

Subaylar hâricinde kalan “diğerlerinin” durumu ise belli... Kaçan kaçana...

Sözün Doğrusu_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Fakat Atlantik ötesinde hem subaylar hem de Erat için ömür boyu askerlik yapmak diye bir şey yokdur. Ne ordu askerine muhtaçdır ne de asker orduya...

Coni Eratı en yüksek derece olan E-9’a sâdece 20 senede terfi eder. Ve son maaşı üzerinde emekli olup askeriyeden çıkar... Orduya, 18 yaşında girerseniz 38 yaşında emekli olursunuz... Yeni Kânuna göre ise bizimkilerin 55 yaşına kadar çalışması bekleniyor. Bu Kânuna evet diyet kaşalotlar, kelle koltukda görev yapan askerleri memur zannediyor zâhir!..

 

*  *  *  *  *

 

7. Coni ordusunun Subay adayları “Akademi” denilen Harp Okullarında eğitilirler. Coni ordusunun Eratı da mesleğinin belli bir aşamasında “Akademi” ismi verilen ve ülke içi ve dışında hizmet veren 30 okulda eğitilirler.

Sözün Doğrusu_U.S Army Sergeants Major Academy_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Akademiye tefrik edilen Erat, Subaylara verilene yakın derecede eğitim alır. Akademiden aldıkları diplomalar da sivil hayatda iş bulmalarına çok yardımcı olur.

Üsdelik “İstikbâl için bugünün komutanlarını yetişdiren” bu Er Akademilerin;

Talebeleri,

Öğretmenleri

Ve tabii olarak Komutanları bile Er’dir.

Üsdelik bu akademilere Coni Genelkurmay Başkanı bile haberli ve dâvetli olarak ancak desdur ile girebilir!

Fakat bizim Genelkurmay Başkanı, AÜKH denilen okulu basar ve kendisi gibi subay olan komutanını hesâba çeker.

Ve dahi gazetede okuduğumuza göre

Sınav ile seçip aldığı Asubayı da intihara cebredebilir!..

Sözün Doğrusu_U.S Army Sergeants Major Academy_ Eski Tüfek Şükrü IRBIKConi ordusunda hem Subayların hem de Eratın “Kurmayı” vardır. Fakat bizim ordumuzda Eratımız şöyle dursun, Astsubay dedikleri askerler bile “Akademide” okuyamaz. Bizim ordumuzda “Akademide” okumak hakkı, bu memleketimizin “beyaz insanları” olan subaylarımıza özgüdür. “Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri” ismini verdikleri ve subayların markajında eğitim veren uyduruk kaydırık okul, Asubayların neyine yetmiyor ki?!!

Gazeteye verdiği mülakâtda Yaşar GÜLER bakın ne diyor;

Biz gariban çocuklarız,

Aramızda sosyete falan yoktur,

Anadolu’nun bağrından gelen çocuklarız hepimiz.

Sözün Doğrusu_Fakir çocuğu Orgeneral Yaşar GÜLER_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  

Evet, kendisi de Asubay çocuğu olan Yaşar GÜLER, burada doğruları söylüyor. Asubay olan babasının, çoğu Asubay gibi görevdeyken yaşadığı bütün itilmelere kakılmalara kendisi de mâruz kalmış mıdır? Bunları herhâlde en iyi kendisi bilir!

Fakat Harp Okuluna girip oranın ekmeğini yeyip suyunu içdiğinin ertesi günü “Gariban” olduğunu, “Anadolu’nun bağrından geldiğini” ve en önemlisi de “Asubay çocuğu olduğunu” hemen unutmuşdur. “Zengin olsaydı” dediği babasının Emekli Asubay olduğunu, Yaşar GÜLER kamuoyu önünde kaç kere söylemişdir? Ve daha da hazin ve acı olanı ise hakikâten “gariban” olan, hakikâten “Anadolu’nun bağrından gelen” Asubaylara efendilik taslayıp “Çaycı” yakışdırmasını yapabilmişdir. Peki, aslını inkâr edene ne denir? Bu örnek, halkın bağrından koparılan çocuklarımızın Harp Okullarında nasıl da beyin ameliyatından geçirilip aslını inkâr etmeye ve astına karşı acımasızca davranmaya zorlandığının en açık isbatı değil midir?

Bizim memleketimizde vaziyet böyle!...

İmdi dönelim Atlantik ötesine!

Coni Genelkurmay Başkanı, kendi Er’ine; “Oku, kendini gelişdir! Subay ol, benim yerime geç!” diyor. Bugünün Genelkurmay Başkanı Hulusi AKAR Kara Kuvvetleri Komutanı iken kendi Asubayına ne diyor peki? “Astsubay, Astsubaydır! Oturun oturduğunuz yerde!“ İşde, elin Genelkurmay Başkanı gevur Coni ile bizimkiler arasındaki en temel fark da budur! Otel ayısı lakaplı milletin vekili Mustafa TAŞAR’ın, pazarda içi boş file ile dolaşan anası yaşındaki Anadolu kadınına “Otlayın otladığınız yerde!” demesinden bir farkı var mı bunun, Allah aşkına?

 

*  *  *  *  *

 

8. Bugün bizim ordumuzda Asubay dediğimiz askerlerin tamamı ön lisans; yarısı da Subaylarımız gibi lisans mezûnudur. Hattâ 4 senelik lisans mezûnu olan çocuğumuza Asubay Okullarında bir de 2 senelik önlisans eğitimi verip toplam 6 senelik eğitimden sonra sen Asubay oldun diyoruz. Dünyâda eşi benzeri olmayan, işkence gibi bir şeydir bu.

Fakat Harp Okullarımızda okuyan bir başka çocuğumuza da 4 senelik eğitim verip sen Subay oldun diyoruz. Buna silâh arkadaşlığı diyenin aklından zoru vardır derim de... Bu rezâleti, bu kepâzeliği akıl ile, bilim ile anlamak ve anlatmak mümkün değildir. Üsdelik lisans mezûnu Asubayların oranı her sene artıyor. Atatürk, “Komutanlar, mâdunlarından yüksek ve âlim olmalıdır” dedi. Fakat bugünkü geldiğimiz noktada "bizim ordumuzun mâdunları, komutanlarından daha yüksek ve âlim”. Dünyâ orduları içinde tahsil düzeyi en yüksek Asubaylar Türk Ordusunda desek herhâlde yanlış olmaz! Fakat Coni ordusunun Eratının yarısı doğru dürüst okuma yazma dahi bilmez. Yüksek okul mezûnu oranı ise sâdece yüzde 5’dir. İşde sırf bu sebepdendir ki Coni’nin kendi dilinde verdiği meslek kurslarının hemen hepsinde bizim Asubaylar birinciliği toplayıp gelirler.

 

Sözün Doğrusu_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

*  *  *  *  *

 

9. Bizim ordumuzun Subay olmayan en kıdemli askeri, Genelkurmay Başkanlığında görevlidir. Unvânı da “Genelkurmay Başkanlık Asubayı”dır.

Peki, Coni ordusu Genelkurmay Başkanlığının “Subay olmayan en kıdemli askerinin” unvânı nedir? Genelkurmay Başkanlık Kıdemli Er’idir. Dikkat ediniz, bu asker, Asubay değil fakat Er’dir. Bu “En Kıdemli Er”’in İngilizce unvânı “Senior Enlisted”dir. Bu ibâre Türkcemizde “Kıdemli Er” anlamına gelir. İşde Belgesi!..

Başka söze hâcet var mı?

Sözün Doğrusu_JCOS_ Senior Enlisted_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Yukarıda tavsırını gördüğünüz Genelkurmay Başkanlık Kıdemli Er’i, özgeçmişinde yazdığı üzere, Coni Kara Kuvvetlerine “Onbaşı” (Specialist) rütbesiyle gönüllü olarak yazılmış bir Er’dir.

 

 

*  *  *  *  *

 

Türk askeri olarak sen kendine isder “Şah” de isder “Padişah”... Bu rütbe ve kavramlar ancak seni ilgilendirir.

Fakat

Harâm lokmasına teşne olup da

Zıkkımlanmak için misâfir olarak sofrasına oturmuş isen şâyet!

Ev sahibi Coni seni;

  • Hem sofrasında istediği yere oturtur ve sana kendi istediğini yedirtir
  • Hem de seni, kendi icâd etdiği rütbe ve kavramlar ile yaftalar!

Nasıl mı? İşde, bakınız şöyle!

Coni Avrupa Komutanlığının aşağıdaki örün sayfasında gördüğünüz üzere

2013 senesinde Genelkurmay Başkanlığımızı ziyâret eden Coni Deniz Kuvvetleri Kıdemli Eri

Bizim subaylarımızın “Genelkurmay Başkanlık Asubayı” dediği meslekdaşımız Asubay Harun AĞPAK’dan

Niçin “Genelkurmay Başkanlık Kıdemli Eri” olarak bahsetdi dersiniz?..

Bizim kendi kânunlarımızda Er, Erbaş, Uzman Çavuş ve Astsubay dediğimiz asker kişilerin hepsi

Coni’nin gözünde sâdece Er’dir.

Sözün Doğrusu_ Genelkurmay Başkanlık Asubayı_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Aynı haberin devâmında Coni Deniz Kuvvetleri Kıdemli Eri’nin

Bizim “Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi” ismini verdiğimiz uyduruk okuldan da “Akademi” olarak bahsetdiğine bâhusus dikkat buyurunuz.

sozun-dogrusu-dd-2

 

Bu iki yüzlü ve belden kıvırmalı tavırın iç yüzünü öğrenmek için

Şöyle bir dilekce gönderip sordum bu incelikleri... Bakalım ne cevâp verecekler.

KONU: Bâzı Türkce Askerî Terimlerin İngilizce Tercümesi Hakkında.

İLGİ: (a) (http://www.eucom.mil/media-library/photo/24821/fleet-master-chief-petty-officer-roy-m-maddocks-jr-spoke-with-more-than-100-students-of-the-sixth-class-at-the-sergeants-major-academy) bağlantısında münteşir haber.

(b) Deniz Kuvvetleri Komutanlığının https://www.dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=39&dil=1 bağlantısında münteşir Kuvvet Astsubayı tanıtım sayfası.

(c)  4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.

(ç)2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânununun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.

1. İlgi (a)’da mezkûr haberde, ABD Deniz Kuvvetleri Kuvvet Kıdemli Er’i Roy M. Maddocks JR.’ın 03 Nisan 2013 târihinde Genelkurmay Başkanlığımızı ziyâret etdiğinden ve söze konu şahısın AÜKHE eğitimi alan 100’den fazla Astsubayımıza bir konferans verdiğinden bahsedilmektedir.

2. Aynı haberde Genelkurmay Başkanlığımızın;

a. “Genelkurmay Başkanlık Astsubayı” dediği Astsubaydan “Senior Enlisted Leader”,

b. “Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi” (AÜKHE ) ismini verdiği okuldan da Kıdemli Er MADDOCKS’un “Akademi” olarak bahsetdiği görülmektedir.

3. İlgi (a)’da mezkûr ve yukarıdaki madde 2’de verdiğim bilgiler muvacehesinde benim suâllerim şöyledir;

a. İlgi (a)’da mezkûr haberde, “Genelkurmay Başkanlık Astsubayı” için kullanılan “Senior Enllisted Leader” ve “AÜKHE” için kullanılan “Akademi” tâbirleri konusunda Genelkurmay Başkanlığımız ne düşünmektedir?

b. Genelkurmay Başkanlığımızın;

b.1  Genelkurmay Başkanlık Astsubayı” ismini verdiği unvânın İngilizce tercümesi nedir?

b.2. “Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi” (AÜKHE ) ismini verdiği okulun İngilizce tercümesi nedir?

c. Genelkurmay Başkanlığımız; Deniz Kuvvetleri Komutanlığının İlgi (b)’de münteşir örün sayfasında yapdığı gibi, Genelkurmay Başkanlık Astsubayı için kendi resmî örün sayfasında tanıtıcı bir sayfa tahsis etmeyi düşünmekte midir?

4. Yukarıda mezkûr madde 3’de tevcih etdiğim suâllerimi İlgi (c ve ç) mevzuât kapsamında cevâplamasını Millî Savunma Bakanlığımızdan saygılarımla arz ederim. 17.05.2016.

572511

 

Ayrıca,

Coni Genelkurmay Başkanı;

Kendi Kuvvet Kıdemli Erbaş’ına güvenip, onları yirmibin kilometre öteden kendi başına ülkemize gönderirken

Ordusunu ve kendi canını teslim etdiği Asubaylarına güvenemeyen sâbık Genelkurmay Başkanımız Necdet Bey

Yüzbin Asubay arasından seçip kendi karargâhına celp etdiği sâdece 100 Asubayını markaja alması için

İkisi karacı birisi havacı olmak üzere 3 subayını da telekulak olarak Asubayların arasına kışkışladığını fark etdiniz mi?..

Sen, kendi Asubayına güvenemiyorsan şâyet Necdet Bey,

Canını emânet etdiğin o Asubayın, sana niye güvensin?..

 

*  *  *  *  *

Sözün Doğrusu_ Enlisted ranks and insignia_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

10. Coni ordusunda Subay rütbeleri, “Subay” anlamına gelen (Officer) OF rumuzu ile ifâde edilir.

Gönüllü Erat’ın rütbesi de “Enlisted” şeklinde yazılır. “E” harfi ile ifâde edilir. Enlisted kelimesi aslında rütbe değildir ve maaşa esâs teşkil eden Grade/Dereceyi gösderir.

Gönüllü Eratın derecesi; en küçük olan E-1’den başlar ve en yüksek olan E-9’da biter. Bu derecelerin hepsi de “Erat” (Enlisted)’dır.

Ülkeler arasında rütbe denkliği temin etmek üzere NATO’da ise Gönüllü Eratın rütbesi, “OR” (Other Ranks) ibâresi ile başlar. Bu rumûz, “Diğer Rütbeler” mânâsına gelir. İlk derece OR-1, son derece ise OR-9’dur. Bu sınıfa dâhil askerlerin tamamı da yukarıda izah etdiğimiz üzere, gönüllü askerlerden müteşekkil Erat’dır.

STANAG 2116’ya istinâden sâdece NATO’da kullanılmak üzere, OR-5 ile OR-9 arasındaki bölüme “Non Commisioned Officer” denir. Coni’lerin rütbesi hususunda bizimkilerin kafasının basmadığı esâs nokta, işde tam da burasıdır. Bu derecelerin hepsinin “Erat” (Enlisted) olduğunu her niyeyse görmezden gelirler. “Enlisted” kelimesini Türkceye “Astsubay” şeklinde çevirenlerin aklından zoru olduğunu, hattâ aklının olmadığını söyleyebilirim.

Fakat,

Coni’nin Erat dediği “Non Comissioned Officer” ibâresini Türkceye “Astsubay” şeklinde tercüme edenler;

Ya câhildir, bunu anlarım...

Ya da gâfildir ki işde, burada ciddî bir niyet ve zihniyet meselesi var demekdir...

 

*  *  *  *  *

 

Otomobil sanayiinde kabul görmüş çok doğru bir veciz vardır; “Mercedes ve diğerleri

Bu veciz sözün arkasındaki müşahhas hakikât, askerlikde de aynen variddir.

Şöyle ki;

NATO üyesi ülke ordularının kendi iç hizmetlerine göre tasnif ve teşkil etdikleri elvan çeşitli allı morlu asker sınıfları,

Bir andlaşma ile NATO’da belli kurallarda eşitlenir. Bu andlaşmanın ismi STANAG 2116’dır.

 STANAG 2116

NATO standardization agreement

(Edition 5)

NATO codes for grades of military personnel

     Annexes : (Ekler)

A. NATO Codes for Officer Personnel Army

A. Subay Askerlerin NATO Rumûzu

B. NATO Codes for Non-Officer Personnel Army

B. Subay Olmayan Askerlerin NATO Rumûzu

 

Yukarıdaki şu çerçevenin içinde gördüğünüz üzere

Ve dahi

Tıpkı Coni ve Tomi Ordularında olduğu gibi,

Coni ve Tomi’nin teşkil etdiği NATO ordusunda da iki sâdece sınıf asker vardır;

 

1. Subay

 

 2. Subay olmayan (Diğer Rütbeler)

 

*  *  *  *  *

 

Sen;

  • Kendi memleketinde,
  • Kendi ordunda,
  • Kendi sınıfına ve kendi rütbene ne dersen de!

Bu konular ancak senin memleketinde, senin ordunda ve sâdece seni ırgalar!..

Lâkin,

Nerede olursa olsun; NATO bayrağı altında içtima eylediğin dakikada

Sen susarsın!

Ve dahi

Coni ve Tomi'nin beygiri osdurur!

Neticeten;

 

a. Enlisted,

 

b. Other Ranks,

 

c. Petty Officer,

 

ç. Non Comissioned Officer

 

Kendi askerî mevzuâtında kullandığı bütün bu tâbirlerden Coni, sizin “Subay” değil fakat “Er” olduğunuzu anlar. Bu tâbirlere “Asubay” anlamı yüklemek sâdece bize özgüdür. Fakat bizim bu düşüncemiz Coni’nin nazârında hiçbir şey ifâde etmez. Ve züğürt tesellisinden başka bir işe de yaramaz. Çünkü her millet kendini, kendi değerleriyle, kendi kelime dağarı ile târif eder.

Tabiat kânunudur; Oyunu kim kurarsa, kuralını da o koyar!

NATO dediğimiz uluslararası askerî teşkilâtı tesis eden de bu teşkilâtın kuralını koyan da Coni’dir.

Sözün Doğrusu_CPO Şükrü IRBIK, Color bearer_ Eski Tüfek Şükrü IRBIKNATO görevindeyken derecem OR-7 idi. İşde, sağ tarafda gördüğünüz üzere; Türk Asubayı olarak, bayrak töreninde Er Coniler ile birlikde defâlarca bayrakdâr oldum... Kendi bayrağımı taşımak benim için şereflerin en büyüğüdür, o başka! Fakat diğer ülkelerin OR-1, OR-2’leri ile birlikde yapdım bu görevi. Coniler için bir tuhaflık yok bu işde. OR-1 ile OR-9 arasında uygulamada hiçbir fark yokdur. Çünkü bu derecelerin hepsi Eratdır. Bana bu görevi veren kişi de aynı karagahda görev yapdığımız Türk Subayımız idi.

NATO’da yardımcı oyuncuyu oynayan bir “Er” olarak söylüyorum!.. Coni’nin kurduğu bu NATO oyununda, bizim ordumuza biçilen görev de Coni’nin uygun gördüğü “yardımcı oyuncuyu” oynamakdır. NATO görevine tefrik edilen subaylarımız da bu hakikâti bal gibi bilirler. Fakat esen yele göre ve işlerine nasıl gelirse öyle anlarlar. Bizzat kendim defâlarca şâhid oldum! Ne hazindir ki kimisi yutkunarak, fakat çoğu da “gönüllü” teslim olurlar bu hakikâte!..

Kendimizi avutmayalım!

Coni’de iki sınıf asker vardır; Subay ve Er.

Hangi ülke olursa olsun Subay olmayan her askeri Coni, “Er” olarak telakki eder.

NATO’da rütbeleri tefrik eden STANAG 2116’ya göre,

Aslında bizim Genelkurmay Başkanlığımız da kendi Asubaylarını NATO’ya Erat olarak beyân ediyor.

İşde isbatı.

Erlerimiz, Uzman Erbaşlarımız ve Asubaylarımızın hepsi “Erat” torbasının içinde bir arada...

Sözün Doğrusu_NATO Rank Equivalent chart_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Genelkurmay Başkanlığımızın NATO’ya beyân etdiği yukarıda gördüğünüz İngilizce çizelgenin,

Türkcesi de şöyle oluyor;

sozun dogrusud8

Sözün Doğrusu_Asubay Rütbe İsimleri_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

İşde, burada gördüğünüz üzere,

Subay gardeşlerimiz hâricinde kalan “diğer askerlerin” hepsini bu torbanın içine tepmişler!..

Üsdelik Genelkurmay Başkanlığımız,

Yukarıda gördüğünüz çizelge torbasına hukûkî dayanak olarak da TSK İç Hizmet Kânununu gösdermiş.

Peki, TSK İç Hizmet Kânununda böyle bir sınıflandırma var mı, Sayın Başkanım?..

Ne diyelim, helâl olsun vallahi...

Uydurdukları bu nenni ile de son 65 seneden beridir bizi uyutmuşlar!

Ya da biz uyumuşuz!..

Bu alavere dalaverede kim, kimi kandırıyor acap?..

 

sozun dogrusud7

 

*  *  *  *  *

 

Sayın Subay gomutanım, sen kehellik etmeyip tomar tomar Kânunlar tertiplemişsin!

Ve demişsin ki;

Astsubay dediğiniz uyduruk asker sınıfı, 5802 sayılı Kânuna tâbi,

Uzman Erbaşlarımız, 3269 sayılı Kânuna tâbi,

Sözleşmeli Erlerimiz, 6191 sayılı Kânuna tabi,

Vatan görevini yapan Er’imiz, 1111 sayılı Kânuna tâbi...

Ve sen, her biri ayrı Kânunlara tâbi bu 4 ayrı asker sınıfının hepsini bir torbanın içine dolduruyorsun!

Ve hemen koşup gidip Coni’ye tekmil veriyorsun!

Ve bu askerlerin hepsi de “Erat” diyorsun...

Ve M.S.B. ve Genelkurmay Başkanlığında oturan sizler;

Bayramda, seyrânda,

Ve hele de

Şehit tabutunun başında tesbih dânesi gibi saf saf dizilip

Ve o şehide “olmayan hakkınızı” helâl ederken,

Kahraman Asubayım, benim diyerek timsah gözyaşları döküyorsun!...

 

*  *  *  *  *

 

Hulâsa; motorlu araç dünyâsında meşhur bir söz vardır; Mercedes ve diğerleri...

Bu sözü askerliğe uyarlar isek şâyet,

Coni ordusunda da iki sınıf asker vardır;

 

a. Subay

 

b. Er

 

Kimi Subaylarımızın ağzını domaltarak “Arkadaşlar! Biz, bir aileyiz” demesine hangi Asubay inanıyor acap?

sozun dogrusud6

 

Doğru yargı ve doğru karâr, ancak doğru bilgi üzerine inşâ edilebilir. Bu cümleden olmak üzere; doğru yargı ve doğru karâr verebilmek için bizim ordumuzda ve Coni ordusunda mevcut askerî teşkilât, yukarıda verdiğim bilgiler ışığında değerlendirilmelidir.

Yalancının Mumu’nda teşhir etdik!

Askerî Cezâ Kânununda Gedikli Erbaş tâbiri hâlâ duruyor! Kasden ve bilerek iptâl etmediler!

Sözün doğrusu;

Hem bugünkü Askerî Cezâ Kânununa göre,

Hem Coni nazârında,

Hem de kendi subaylarımızın nazârında 

Asubay dedikleri biz askerler aslında Erat’ız vesselâm!..

 

brove

 

 

 

 

 

 

Şükrü IRBIK

(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.

 

Okumak için resimleri tıklayınız.

Beterin Beteri

beterin-beteri

 

  

 

 

Asubay mısın, Er misin?

asubay-misin

 

 

 

 

 

Açık Mektup!

acik-mektup

obamanin-assubaylarincoyear

Bildiğiniz gibi 2008 yılı NATO’da Assubay Yılı olarak kabul edildi ve bu kapsamda uluslararası bir takım etkinlikler, seminer ve sempozyumlar yapıldı. Fakat bunların Türkiye’ye hiçbir yansıması ve etkisi olmadı. Assubaylarla ilgili ne bir pozitif gelişme gördük, ne de onların fedakârlığını ve önemini vurgulayan tanıtım çalışmaları.

Oysa Amerika’da yine Assubaylar gündemde kalmaya devam etti. Bu kez Amerikan Kara Kuvvetleri 2009 yılını Assubay Yılı olarak kabul etti ve önemli çalışmalar yaptı.Assubayların sorunları Başkan Obama’ya değin iletildi. Kara Kuvvetleri Ordusu Kıdemli Başçavuşu Kenneth O. Preston, Ocak 2009’da Başkan Obama ile başbaşa bir görüşme yaptı ve hem assubayların hem de kıdemsiz askerlerin sıkıntılarını birincil ağızdan dile getirdi.

Aşağıda bu haberi okuyacaksınız. Kendi ülkemizde yaşananlarla kıyaslayacaksınız. Bizde haksızlıklara uğrayanlar ve emeği sömürülenler eylem yapmadıkları sürece farkedilmezler. Hoş, fark edilseler bile, Tekel İşçilerinin grevinde gördüğümüz gibi ancak onları siyasi emellerinde kullanmak isteyenler farkeder, diğerleri değil. Oysa demokrasi ve modernleşme, her insana değer verilmesini özümser. Toplumun üst sınıfını oluşturmayan sıradan insanların ve mesleklerin bile bir değeri ve bir konumu vardır. Hepsinin enerjisiyle ve sinerjisiyle bir toplum var olur ve kalkınır.

İşte modern toplumlarla aramızdaki temel fark da burada yatar. Bizde her şeyi hep en önemli insanlar bilir, görür, farkeder. Hep en önemli insanlar birbiriyle görüşür, karşılıklı makam perçinlemesi yaparlar ve büyük adamcılık oynarlar. Oysa modern toplum ve devletlerde, çok sıradan bir insanın ya da meslek grubunun temsilcisinin bile meclislerde temsil edildiğini, başkan ve başbakanlarla görüşebildiğini, sınırlamaları ve her türlü hiyerarşiyi aşarak kendilerini ifade edebildiğini çok sık görürsünüz.

082009-Nascar-fullTürk Silahlı Kuvvetleri’nin üst yönetiminde de bunları gözlemleyebiliriz. Yani hiyerarşinin alt basamağını oluşturanların sorunları yerine ülkenin siyasetini ve yönetim şeklini biçimlendirmeye çalışmalarını  fark edebiliriz. Erleri, Uzman Jandarmaları, Uzman Çavuşları ve Assubayları ve hatta genç subayları görmezden geldiklerine şahit olabiliriz. Ne zaman ki, daha önce yapılması gereken şeyler kaçınılmaz ve zorunlu bir gereklilik olur, ancak o zaman akılları başlarına gelir ve küçücük adımlarla durumu idare etmeye çalışırlar.

Ayrıca temel politika olarak, orduyu sınıflara bölmeyi ve efendilik-kölelik mantığını yürürlükte tutmayı her daim yeğlerler. Bunun aksini söyleseler bile, lafa gelince demokrasiden, insan hakları ve çağdaşlıktan söz etseler bile yaptıkları ve yapmakta oldukları aşikâr bir şekilde ortadadır.

Durumu idare etmek adına yaptıkları  şeyler sadece şeklen bir şeyleri değiştirmek ve yıllardır süren kast sistemini makyajlamaktan ibarettir. Örneğin, Kuvvet Assubaylığı yapısını Amerika’dan kopyalarlar ve uygulamaya koyarlar ama o mevkiye gelen kişinin “tuvalete gitmek için bile” kendilerinden izin almasını sağlarlar. Etkisiz, yetkisiz ve göstermelik bir açılımdır sunulan. Şimdi koskoca Genelkurmay Başkanı varken, bir Kuvvet Assubayının birebir görüşmek üzere, bir Başbakan’a, bir Cumhurbaşkanı’na çıkabileceğini düşünebiliyor musunuz?  Yine aynı görevdeki assubayın bağımsız olarak, basına sorunlarla ilgili bir beyanatını hayal edebiliyor musunuz? Mümkün mü benim güzel memleketimde böyle bir şey?

Oluşturulan makam sırf şunun için vardır. NATO’ya üyeyizdir ve şu ilkel NATO ülkeleri assubayları da adam yerine koyup toplantılar ve seminerler düzenlemektedir. Buraya başlarda genç subayları gönderiyorlardı ama tuhaf kaçıyordu. O zaman durumu makyajlamak, biraz kendini aşmış assubaylardan birini seçip göstermelik bir makam ihdas etmek gerekiyordu. Böylece o can sıkıcı NATO ANGARYASI’ndan da kurtulmuş olunacaktı. Zaten böyle şeyler, o ülkelerde çoktandır vardı. Ama işi sıkı tutmak, onlara öyle yetki, etki falan vermemek lazımdı. Sonra Türk Ordusu’nun o örnek disiplini bozulurdu Vallah! Ne demişti Mareşalim : “Benim Gediklime günde bir tayınla bir Köroğlu gazetesi yeter!

Gedikliye hak verip de başımıza iş mi açacaksınız durduk yerde!

Bir de dünyanın öteki ülkelerinde duruma bakalım. Herhalde şu Amerika bizden çok geri olmalı  ki, böyle garip şeyler yapabiliyor. Yani, adam yerine konulmayacak sıradan adamlar(!) taa Devlet Başkanı’nın makamına kadar çıkıp sorunlarını dile getirebiliyorlar. Yuh yani, bu ne ilkellik kardeşim. Güzel Türkiyeme gelin de ders alın, yeni bir şeyler öğrenin. Hani alimallah, adamlara bu kadar hak veriyorsunuz, ya yarın cephede de grev yapmaya, hak istemeye başlarlarsa nice olur halimiz! Kötü örnek oluyorsunuz Bay Obama, hem de çok kötü.

Bakalım yahu, ne yapmış şu  ilkel Amerikalılar?

Şimdi, Amerika’da assubay ve erlerin sorunlarının bir ülkenin başkanına kadar nasıl ulaştığını ve nasıl ilgi gördüğünü hep beraber aşağıdaki yazıdan okuyup görelim ve çıkarmamız gereken dersleri çıkartalım. Başkan Obama’nın assubaylarını tanıyalım…
size0-army_mil-30010-2009-02-13-080213

Başkan Barack Obama, Ordu Kıdemli Başçavuşu Kenneth O. Preston ile bir araya geldi. Görüşme 30 Ocak 2009’da Oval Ofiste gerçekleşti. Başkan, kuvvetlerin kıdemsiz askerlerinin sorunlarını ve endişelerini kaynağından yani kıdemli temsilcilerinden duymak istedi.

Başkan Obama, ilk kez gerçekleşen böyle bir toplantının, ordunun assubayları ile dostluk köprüsü kurmak için güzide bir fırsat olduğunu belirtti.

Ordunun başkomutanı  sıfatını taşıyan Başkan’ın tarihte ilk kez assubaylar ve kıdemsiz askerlerle resmi bir toplantı düzenlediği belirtiliyor. Önceki başkanlar daha çok Birleşik Askeri Personel yapılanmasının kıdemli temsilcileriyle bir araya geliyordu. Zaten Başkan Obama, Birleşik Askeri Personel temsilcileriyle yaptığı toplantılar sonrasında kıdemsiz askeri personel temsilcileriyle daha yoğun temas kararı almıştı.

Ordu Kıdemli Başçavuşu Preston, “Ben assubaylarla oturup konuşan ve onların sorun ve tavsiyelerini dinleyen bir başka başkan hatırlamıyorum” dedi. “Başkan, bu şekilde orduya bir destek mesajı gönderiyor ve bizim üyelerimizle (Assubaylar) samimi bir iletişim köprüsü kurmak istediğini gösteriyor” diyerek, Başkan’a “Ordu’daki en büyük endişesinin Kuvvetlerdeki yoğun stres” olduğunu söylediğini belirtiyor.

Preston, “Art arda dördüncü yıldır, intihar vakalarında artış gözlemliyoruz” dedi ve ekledi : “Bizim askerlerin ve ailelerinin üzerine binen ve günlük yaşamlarını etkileyen baskıların göstergesi olarak, PTSD, aile içi şiddet, cinsel taciz ve görevi kötüye kullanma eylemleri geçtiğimiz yıl artış gösterdi.

Preston ayrıca, kıdemsiz askerlerin her zaman kendi kendilerine “Biz ne zaman, dağıtımlar arasındaki bekleme süresinin 12 aydan daha fazla olacağını göreceğiz?” diye sorduğunu da vurguladı. Buna bağlı olarak Ordu Kıdemli Başçavuşu, “Bekleme süresi denilen o 12 ay, bize sıcacık evimizde geçireceğimiz bolca zaman dilimi sağlanması demek değildir.” şeklinde durumu Başkana açıkladığını söyledi. Başkan’ın askerler ve aileleri için bekleme süresinin ne anlam ifade ettiğini anladığını ve konuya olumlu ve nazik yaklaştığını fark ettiğini belirtti.

Obama ile yapılan samimi ve içten görüşmede Ordu mensupları  ve ailelerinin bugünkü ekonomik durumdan olumsuz etkilendikleri konusuna da değinildi. Preston, Başkana “Ekonomideki olumsuz gelişmelere bağlı olarak, ordunun kıdemsiz personeli ve ailelerinin çok sık yer değiştirdiklerini ve bu sebeple Mortgage kredilerinde, oturdukları evin değerinin çok çok üstünde bir ipotek değeri ile karşılaştıklarını ve her geçen gün borçlarının arttığını” da söylediğini belirtti. Preston, Kıdemsiz askeri personel ve ailelerinin ekonomideki olumsuz gelişmelerden nasıl etkilendiğini Başkanın anladığını da ekledi. Başkan, Kıdemsiz askeri personel ve ailelerinin ekonomik gelişmelerden nasıl olumsuz etkilendiklerini dinledi ve anlayıp kavramaya çalıştı.

Başkan ile yapılan görüşmede Orduda kalma (ordudan ayrılanların azalması) konusundaki başarıya da vurgu yapıldı. Buna örnek olarak, Dördüncü  Piyade Tümeninin 2009 mali yılının ilk dört ayı  içindeki “askeri personeli orduda tutma”  oranının %96 olarak gerçekleştiğini gösterdi. Preston, ayrıca ordudan ayrılan askerlerin ve ailelerinin tekrar (askere alma/sözleşme yapma) yoluyla geri kazanılması için nasıl özverili bir çalışma yaptıkları konusunda da açıklama yaptı.

Askerler geri dönüyor, tekrar kaydoluyor ve takımda kalıyorlar” dedi ve ekledi : “Ülkemize hizmet etme konusundaki gönüllülükleri süreklilik gösteren bu askerler ve fedakâr aileleriyle hepimiz gururlanabiliriz.

Başkanın, planlı  olarak Preston’la ve diğer kıdemsiz askeri personel kıdemlileri ile görüşmelerine devam edeceğini söyleyen Preston, bunun asker hikâyelerini(yaşanan dramları ve sorunları) anlatmak için bulunmaz bir fırsat olduğunu da sözlerine ekledi.

Preston, Kara Kuvvetleri Ordusu’nun bu yılı (2009) Assubay Yılı olarak kutlaması nedeniyle, bu görüşmenin tesadüfi olarak gerçekleştiğini fakat yine de Obama ile yapılan bu ilk görüşmenin faydalı ve iyi olduğunu değerlendirdi. Başkan’ın konuşmalarında “Ordu ile ilgili çalışmalarımızda, her zaman bizim assubaylarımızın katkı, fedakârlık ve önemlerini takdir etmeye gayret ediyor, çaba gösteriyoruz” dediğini de belirtti.

Preston, “Bu makam benim ya da bir kişinin değil, ordudaki bütün başçavuşların ve assubayların temsil edildiği mevkidir. Assubaylarımızın fedakârlığını, cesaretini, değer ve önemini anlatma mevkisidir. Unutmayın ki, Astsubaylar, ordu içindeki subayları nasıl lider yapacağını en iyi bilen ve onları gerçek bir lider olarak yetiştiren kişilerdir.” diyerek açıklamalarını tamamladı.

Çeviri ve Yorum: Aydın Kulak
(Kaynak gösterilerek ve yazar adı  belirtilerek kullanılmasında bir sakınca yoktur.)

Açıklama-1: PTSD; (Post Travmatic Stress Disorder) bilinen adıyla Travma Sonrası Stres Bozukluğu, psikoloji literatürüne yeni girmiş bir kavramdır. PTSD, uçak kazası, deprem ya da savaş gibi olayların etkisiyle bazı insanlarda gelişen bir ruhsal bozukluktur. Cinsel taciz, tecavüz, işkence kurbanları da PTSD kaynaklı ıstırabı çekerler.

Açıklama-2: Daha önce bazı yazar arkadaşlarım bu konuyu ele alan yazılar yazmıştı. Fakat yeniden gündeme gelmesinde yarar gördüm. Ayrıca, “Vatanını Ast Seven Subaylar” adlı eserimizin birinci kitabını da tamamlayan bir yazıdır bu.

Açıklama-3: Bundan sonraki yazılarımız ikinci kitabı oluşturacak. Yine sürpriz bir yazıyla başlayacağız seriye. Tabi ki, bir de Kronoloji çalışmamız var. Size söz verdiğim gibi güncellememi sürdürüyorum ve yakında güncel halini yeniden takdim edeceğim. Tüm bu faaliyetler nedeniyle bazen yazılarım arasındaki zaman periyodu uzayabilir. Bu konuda da sizden hoşgörü bekliyorum.

Kaynak: http://www.army.mil/article/16759/president-obama-reaches-out-to-senior-ncos/

genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SITE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA, GENÇLİK VE SPOR BAYRAMIMIZIN 104. YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN. 19 MAYIS, EMPERYALİST İŞGALE KARŞI MİLLİ DURUŞUMUZDUR! 19 Mayıs 1919; Anadolu'nun emperyalistlerce ișgaline baș kaldırarak dur diyen Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Samsun'a ayak basması ile başlayan, Erzurum ve Sivas kongreleriyle kararlaştırılan, 11 Ekim 1922 Mudanya Mütarekesi ile sonuçla...
Cuma, 19 Mayıs 2023
E. ASSUBAYLAR GÜÇBİRLİĞİ PLATFORMU YÖNET
ANNELERİMİZİN VE YÜREĞİNDE ANNE SEVGİSİ OLAN KADINLARIMIZIN ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN. "Ana başta taç imiş, her derde ilaç imiş,bir evlat pir olsa da Ana'ya muhtaç imiş." Analar bizi dünyaya getiren, evlatlarımızı bize bağışlayan yüce insanlar, onlara minnettarız. Anneler gününde emekleri ve aziz hatıraları önünde saygı ile eğilirken anneler g...
Pazar, 14 Mayıs 2023
E. ASSUBAYLAR GÜÇBİRLİĞİ PLATFORMU YÖNET
1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA BAYRAMI TÜM EMEKÇİLERE KUTLU OLSUN Değerli Meslektaşlarımız 1 Mayıs Emek ve Dayanışma gününü kutluyoruz. Bizler de TSK emekçileri assubaylar olarak ön yargılarla haksızlıklara uğratılan mesleklerin başında geliyoruz. Haksızlıklara sessiz kalmak haksızlık kadar suçtur, kendi mücadelemizi yaparken emeğe saygı ve adalet talep edenlerin ya...
Pazartesi, 01 Mayıs 2023
Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ