GEL DE ÜZÜLME!

Ocak 31, 2014

BİRAZ DA MOBBİNG.

Ben de, insanlar arasına karıştım. Askerlik ortamında. Askerliğin onursallığını paylaşmak güzeldir, mutlu olur insan. Güven dolu olur. Kışla yaşamında aslında mutluluk paylaşımı farklıdır, askeri ortamın. Çalışma yaşamı da erken başlar kışlada. Gazinosu vardır. Eğer rütben, statün uygunsa lojmanın da olur. Mutlu bir yaşama katkı olarak. Farklı bir kültürdür sanki, alışılagelmiş ortam oluşturur askerlerin yaşamı içinde.

Burdur ilinin Kemer diye bir bucağı vardır (şimdi ilçe). Yıl olarak 1961 ortamı. Ormanlarla kaplı ve çevrili bir çevre içinde. Kırmızı kiremitleri vardır. Bir gül çiçeğinin taç yaprakları misali, uzaktan bakıldığında bir gül çiçeğini andırırdı Kemer nahiyesi o yıllarda. Fransiz yazar  Viktor Hugo’nun Mon Village şiirinin betimlemesi gibi. çanak yapraklarını oluşturan yeşil ormanlar, taç yapraklarını oluşturan kiremitleri ile bir mutluluk doludur Kemer'de yaşam ortamı. Kendilerine özgüdür içtenlikleri. Kaynaşmıştır insanlar, kendilerince hizmet veren devlet memurları ile. Ben de onlardan biriyim mutlu. Sene 1961' dir. Okurum, çabalarım. Üniversiteyi bitirebilme adına zaman bana yetmez okuma ortamında. Bir gazete okurum postanın haftada iki defa gelebildiği KEMER bucak’ında Journal Dorien diye. İnsanlar bakarlar söylemini bilmedikleri, anlamadıkları gazeteye. Fransızca olduğundan arada bir "bu bizim karakol komutanı gavur mudur, nedir?" dediklerini de duyar olurum. Okumalarımla çok sevdiğim yabancı dilim Fransızca dilimi unutmak istemem. Ben de mutluyum. Görevim dışında, atletizm sevdirme ve formumu kaybetmeme çabası ile koşarım dolu, dolu. Rekortmen bir atlet olduğum için. Önce yadırganırsın, çıldırmış sanır insanlar seni. Nedensiz koşmanı yadırgarlar. Zaman içinde alışırlar elbette. Önce çocuklarda başlar özentiler. Katılırlar senin peşine koşma istekleri oluşur. Yarışırlar güçleri yettiğince seninle. Seversin onların içten davranışlarını. Sevdirmek adına atletizmi. Gün gelir çağrılırsın yarışmalar için, ulusal yarışlarda yarışma ortamına. Okurlar gazetelerde ismini Kemer’liler. Daha da merak sararlar, grup koşmalarına zaman içinde bir yarıştır başlar.

Bencilliklerini öne geçirmek için sarar onları koşma olgusu. Öğrenirler gün gelir Kemer'deki jandarma karakol komutanının sporda rekortmen olduğunu. Yaşlıları da katılır. Onlarda da oluşur koşma sevgisi. Koşma olgusu ile sağlıklı yaşamanın kardeşliği. Sporun sağladığı katkılarını iç tepkilerinde hissederler. Takım oluşturup yarıştırmak farklı bir duygudur onları, benim için… Öğrenirler kendi benliklerinde yarışmayı.

Böylesi güzel duygularla mutluluk dolu sürerken yaşam görevimle ilgili resmi işlerimi yapmak, maaşımı almak için sabahın saat altısında düşerim yollara bir gün. Kemer–Burdur arası 68 km. Üç saat çeker, engebeli yollar ortamında. Burdur’un şirinliği farklıdır. Görmek mutluluktur. İhtiyacım olan kitaplardan almak, yaşama haz verir. Günlerden bir gün, sene 1961 mevsim ilk bahar, güneşli, içtenlikli alışkanlıklar içindesiniz. Üzerinizdeki üniforma eğitim elbisesi. Bir lokantaya gidersiniz kahvaltı için. Lokanta ortamında iken itibar görürsünüz üniformalı olduğunuzdan. Kahvaltı için gittiğiniz yerde yan masada biri vardır. Sabahın erken saatlerinde alkollü görüntüsü ile, bakımsız, kıyafeti ile. Aldırmazsınız olumsuz görüntüye. İlginiz dışında olan kişi, biraz durur, kalkar gider. Aradan beş dakika geçer. Çıkagelir tanımadığın kişi. iki inzibat eri ile karşınıza dikilir. Anlamazsınız sebebini. Kişinin iç güdüsü, içtepileri içinde saklı olduğundan, olmayan nedenini bilemezsiniz. Ve meçhul kişi sizi hedef alıp sorar: "lokantada BENİ TANIMADIN MI?". "Hayır tanıyamadım" dersiniz masumane. Hadi yürü inzibat merkezine der amirane emir verircesine. O anda amirlerinizle iletişim kurma olanağınız da yoktur. Gitmek istemesen iki asker sürüyüp götürecektir seni. Ben de perişan olacağım, askerlik onurum da! Uyum sağlamazsam haksız emirlere. Çaresiz uydum, uğradığım haksızlığa. "Orada anlatırsın" der karşındaki. O anda çaresizdim bir sarhoşun elinde. İnzibat merkezine girince: "ALIN ŞUNUN TABANCASINI" dedi erlere. Erler aldılar. Oysa o tabanca bana görev için verilmişti. VE BEN SESSİZ teslim olmuşum ortama. Zaten ayda üç dört saatliğine gelebildiğiniz şehir merkezinde kitapçı, lokantacı, amirlerinizden başkaca kimseyi tanıma olanağınız yoktur. Zabıtasınız. Çalışma ortamınızdan ayrılma olasılığınız yoktur. Asayişi koruma görev ortamından inzibat merkezine girer girmez bir küfürdür, bir hakarettir. Küfür ve hakaret kültürünün görülmedik, duyulmadıklarının hedefi oldum. Orada gözüme ilişen bir astsubay, görevli o olduğu halde odasından bile çıkamadı. Hafifçe kapısını kapattı. Ürküntüsü var demek ki. Erler dağıldılar. Bana hakaret eden de yüzbaşı rütbesinde imiş. İnzibat komutanı iken iki ay kadar önce inzibat görevinden alınmış. Ama hala kendini görevli sanan biri. Kimse de sesini çıkaramıyor. İki üç er kaldı. Ben metanetimi, saygımı yitirmedim. Benim sükunetim ve metanetim onu çaresizliğe düşürdü. Benimle ilgisi yitti o anda. Belli ki doyuma ulaştı. Ben de üzüntülü, ağlamaklı üzüntünün en dolu dolusunu yaşayarak oradan ayrıldım. Silahım orada kaldı. Komutanıma gittim. SAYIN ALAY KOMUTANIM BU GÜN BİLE MİNNETARLIĞIMI HİSSETTİĞİM. Keşke yaşasa idi. Gidip mutlulukla ellerini doya, doya öpme isteğim var halen!

1938 MEZUNU BİNBAŞI SAYIN SÜLEYMAN TURAN idi Alay Komutanım. Anlattım olumsuz olayı. Beni sükunetle dinledi. Ağladım anlattım. "Uyumlu davranman iyi olmuş" dedi. Beni karşı odada oturttu. "Sakin ol yavrum, üzülme" dedi ama elde mi. Ağlarım hala anımsadıkça. Bu gün 81 yaşındayım. Hemen Sayın Tugay Komutanı'nı aramış. Sayın Komutan beni emretmişler. Olayı tugayda da Tugay Komutanı'na anlattım. Beni teskin etti, onurlandırıcı söylemleri ile. Daha sonra bana bildirildiğine göre adının CEMİL GÜLSE olan yüzbaşıya on gün göz hapsi verilmiş. Bakarsınız, istemediğiniz, ummadığınız, beklemediğiniz anda karşınıza çıkıverir, üzüntünün en dolusunu size yaşatan. Kahrolursunuz amma çaresizsinizdir. Kaçmak gelir içinizden ortamın olumsuzluğundan. Kaçamazsınız. Görmek, duymak istemediğiniz söylemlerle üzerinize, üzerinize gelir olumsuzluk. Tüm sessizliğinize, sakinliğinize uyum sağlama isteğinize rağmen galiz küfürlerin nedeni yoktur ama hedefi olursunuz. Ne annenizin ne de sizin iffetiniz kalır, küfür ortamında. Neden annelere sövülür de babalara sövülmez onu da anlamış değilim. İffetsizliğiniz ortaya dökülür, kendini iffetli sanan tanımadığınız tarafından. Çağdaşlıktan, insanlıktan ortamdan bıkar olursunuz ve yaşamaktan. Askeri ortamla bağdaşmayan olumsuz kişilik sergilemesidir bu. Hazmedilemeyen yetkinin, hak edilmeyen rütbenin kötü kullanımıdır bütünüyle size yapılan. Ama metanetiniz olumsuzluğu yenmeye yeter. Kazanmazsınız amma kaybetmezsiniz de. Benim de yaptığım, yapabildiğim oydu. Yeni, yeni öğrenmek istemediğim küfürlere hedef olmak.

Yıllar sonra Ağrı’dayım. Yani 1969 yılı idi. ANKARA’DAKİ ÜST DÜZEY KOMUTANLARIMIN MÜRACAATIMA YAZILI EMİRLE İZİN VERMELERİ sonucu liselerde Fransızca okutmaktayım. Aynı yıl içinde anımsadığıma göre bir gün alay komutan yardımcısı Yarbay Sayın Muzaffer YILMAZKAN beni emretmişler. Odasına girdim. Bir de ne göreyim. Sekiz sene önce hakaretleriyle, küfürleriyle yaşamımı karartan yıllarca rüyalarıma giren olumsuz olguların sahibi Cemil Gülse yarbay olmuş. Karşımda, komutan yardımcısının yanında oturuyor. Kendisini hemen tanıdım. Ama o beni tanıyamadı. Meğer oğlu benim öğrencim imiş. Öğrencinin ismi gündeme gelince, anımsadım. Çocuk ortanın üstü derecede başarılı saygılı, verilen görevleri yapan, içtenliği konusunda güven veren bir öğrencim olduğu için. Olumlu konuşmaktan, öğrencinin uyumlu ve başarılı olduğu konusunda konuşmaktan başkaca bir söylemim olamazdı zaten. Tüm öğrencilerim için hep olumlu düşünmüşümdür eğitim verdiğim sürece. En çalışmayanların bile derslerini sevmelerini sağlamış, öğrencilerime farklı yöntemler kullanarak derse olan ilgilerini pekiştirip konulara ısındırarak derslerine sevgi ortamı yaratmışımdır. Ancak biraz konuştuktan sonra Cemil Gülse’ nin jestleri mimikleri değişti. Ben ayakta esas duruşta. O anda tanımış olmalı. Zaman, zaman yüzünde kızartılar oluştu. Hareketlerinde mahcubiyete dayalı olumsuzlukları farklı oluştu. Olumsuz görüntüleri fark edince ben sayın komutanımdan izin aldım. Ayrılmak istedim. Ortamı terk ettim. Daha sonra komutanım da, olumsuzluğu fark etmiş olacak ki beni çağırdı. Oluşan farklı ortamı sordu. Kendilerine 1961 yılında bana nedensiz yapılanları, başıma gelenleri anlattım. Ama aradan uzun zaman geçtiği için anımsamak istemediğimi, bir daha hatırlayarak mutsuzluğa düşmek istemediğimi söyledim, sayın komutanıma.

Kin duygusu, insanın taşımaması gereken olumsuz bir yük ve duygu olduğunu komutanıma söyledim. Beni kutladı. Yanından ayrıldım. Bu gün aradan 63 yıl geçti. Hatırladıkça ürperti ile titrerim mutsuz kötü anı ile. Ve düşüncem odur ki bu olumsuz olgu, empati olsa idi, bende ne mutluluğun adı olurdu, ne de bugüne gelebilirdim.

Neyse zaman geçti. Ben çağdaş insanım. Çağdaş toplumun kabul etmeyeceği olguları zaten kendime uygun bulmam. Yapabildiğim olumlu olguları yaşamak mutluluktur bence.

Mehmet KAYALI
Zavallı mutluluğu arayan bir astsb.

Bir yerde bitmek bilmeyen olaylar devam edegeliyorsa ve sonu acıyla biten olaylar topluma yansıyorsa bu konuda toplumun meydana getirmiş olduğu devletin, meclisin, sivil toplum örgütlerinin olaya el koyması kaçınılmaz olur.

Ancak bu dediklerimiz, ”ileri”ye gerek yok, sade demokrasiyle idare edilen devletlerde olur.

Gelişmekte olan devletlerde ise olaylara devletin, kurum daha önemli olduğu düşünülerek, kişi değil, devlet gözetilerek bakılabilmekte ve olayların gerçek nedeni asla bilinemeye bilmekte.

Ülkemizde, yakın zamana kadar pek çoğuna şahit olduğumuz üzere, insan hakları kuruluşları, ülkeyi bölmek üzere faaliyet gösteren kişilerin haklarını aramak üzere koşturduklarını bilmekteyiz.

Kıbrıs ve Kd.Bçvş. Vedat TANRIVERDİ” başlıklı yazımızda da belirttiğimiz üzere;

Kıbrıs’taki birliklerin kimisi, son zamanlarda personele yapılan açık şiddet ve mobbinglerle gündemde.
Ekim ayı başlarındaki 28’inci Tümen hadisesinden sonra; 14’üncü Zırhlı Tugayda, 21 yıllık bir tecrübeye sahip  İkm.Kd.Bçvş. Vedat TANRIVERDİ’nin intiharı Kıbrıs’ta yapıcı tedbirlerin alınma vaktinin geçmekte olduğunu fazlasıyla gösteriyor.
Bu tedbirleri Genelkurmay mı, TBMM’ce oluşturulacak bir komisyon mu, insan hakları kurumları mı, başbakan veya cumhurbaşkanı mı alır, onu bilemeyiz... Ancak iş daha fazla büyümeden tedbir alınması gerektiği ortada...

demiştik. Buna benzer talepleri pek çok yazarımız da gündeme getirdi.

Meclis halen bir inceleme komisyonu kurmamış, insan hakları örgütleri harekete geçmemiş, ancak Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) konuya hassasiyet göstererek, hukuk komisyonu başkanı ve iki genel başkan yardımcısıyla, Kıbrıs’ta tespit etmiş oldukları sonuçları kurumsal web sayfasından bir rapor halinde, 13 Aralık günü yayınladı.

Rapora geçmeden önce, tek bir soruyla yazımı sonlandıracağım.

Soru şudur:
  • Türkiye’de, insani, medeni haklarını istemekte olan assubaylarınıza, bölücü olduğu belli olan teröristlerin taleplerine gösterilen özen niçin gösterilmez?

Ve,

  • Bunca insan, derdim var derken sizce yalan mı söylüyor?

***

TEMAD’IN KIBRIS İNCELEME VE ARAŞTIRMA RAPORU

Son üç haftada meydana gelen, yedi astsubay intihar vakası, özellikle K.K.T.C.’de yaşanan, şiddet darp ve mobbing hadiselerinin yerinde incelenmesi ve gerekli araştırmaların yapılması maksadıyla TEMAD Genel Başkanlığı tarafından Genel Başkan Yardımcıları Yüksel BİNİCİ, Selçuk ÇAPAR ve Hukuk Komisyon Başkanı M. Erkan AKKUŞ’TAN oluşan üç kişilik araştırma komisyonu kurulmuştur.

Komisyon 05/08 Aralık 2013 Tarihleri arasında gerekli araştırma ve incelemelerde bulunmuştur.

Bu maksatla K.K.T.C. Cumhurbaşkanı Sayın Derviş EROĞLU, K.K.T.C. Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sayın Doktor Sibel SİBER, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Aziz GÜRPINAR, Sağlık Bakanı Ahmet GÜLLE ve Sivil Toplum Örgütleri ile görüşmeler yapılmıştır.

K.K.T.C.’de görev yapan meslektaşlarımızla toplantılar yapılarak, sorunları dinlendi ve görüş alışverişinde bulunuldu.

Yapılan bu araştırmalar ve görüşmeler sonucunda hukuka ve temel insan haklarına aykırı bulunan durumlar aşağıda belirtilmiştir.

1.Birliklerde birlik komutanlarınca kanuna aykırı şekilde mesai saatleri dışında keyfiyete dayalı akşam ve hafta sonu mesai uygulamalarının yapıldığı tespit edilmiştir.

2.Yapılan görevlerin icrası esnasında zaman zaman amirler tarafından personele yönelik onur kırıcı, şiddet ve mobbing uygulamaları şeklinde hukuka ve temel insan haklarına aykırı durumların yaşandığı tespit edilmiştir.

3.Yaşanılan bu hukuka aykırı hadislerin tarafsızca araştırılmaması, mağdur ve tanıkların amir baskısı ile ifadelerinin alınması, yapılan idari tahkikatlarının amacının gerçeğe ulaşmak değil; geçeğin üzerine örtmek olduğu tespit edilmiştir.

4.Personelin özlük hakları kapsamında olan izin, sağlık, sicil, temdit, tayin ve benzeri konuların uygulama esnasında amirlerin tehdit unsuru haline dönüştürdüğü tespit edilmiştir.

5.Personele kullanımına sunulan lojman ve misafirhanelerin tahsisinde bariz bir ayrımcılık yapıldığı, meslektaşlarımıza tahsis edilen lojman ve misafirhanelerin insani bir gerek olan temel barınma ihtiyacından uzak olduğu, lojman fiziki şartlarının insan sağlığını tehdit eder boyutta bakımsız olduğu, 30-40 metre karelik lojman ve misafirhanede ailelerin hayatını idame etmeye çalıştığı, bazı ailelerin 20 metre karelik konteynırlarda yaşamaya terk edildiği tespit edilmiştir.

6.K.K.T.C.konuşlu birliklerin birçoğunda lojman ve misafirhaneler aynı kışla içinde yer almaktadır. İlgili birlik komutanları hizmet gereği olmayan kanuna aykırı emirler vermektedirler. Bu emirlerle bazı birliklerde akşam saat 23:00’ten sonra birlik nizamiyesinde giriş ve çıkışlar yasaklanmış, aileler de  bu saatten sonra evlerine giriş çıkış çıkış yapmadıkları, misafir dahi kabul edemedikleri tespit edilmiştir.

7.Temel İnsan hakkı ve anayasal hak olan seyahat özgürlüğü ve özel hayatın gizliliğinin ihlali olan bu uygulamaların personelin aile yaşamını tehdit ettiği, boşanmaya varan aile içi huzursuzluklara neden olduğu tespit edilmiştir.

8.K.K.T.C. konuşlu birçok birlikte bekâr personelin birlik içindeki koğuş şeklinde dizayn edilen misafirhanelerde kalmalarının emredildiği, akşamları belirsiz yoklamaların alındığı, belirli saatten sonra birlik dışına çıkışın yasaklandığı yarı açık cezaevi şartlarını taşıyan bu uygulamalarının personelin moral ve motivasyonun bozulmasına neden olmuştur.

9.K.K.T.C.’de görev yapan personellerden ast rütbede olanların daha çok mağduriyet yaşamasına rağmen üst rütbedeki personele kat ve kat daha fazla ada tazminatı verilmektedir.. Bu adaletsiz uygulamanın, ast rütbedeki personelin alım gücünü düşürdüğü ve ekonomik olarak zor durumda bıraktığı tespit edilmiştir.

Sonuç olarak, K.K.T.C.’de görev yapan meslektaşlarımızın, kuruma olan inancını kaybetmemeleri, adalete olan güvenlerinin sarsılmaması için yürütülen soruşturmaların, hiyerarşik yapıdan bağımsız ve tarafsız yapılması; ilgili şüpheliler hakkında kanuni gereğinin bir an önce yapılması gerekmektedir.

Ayrıca yukarıda belirtilen hukuka aykırı ve cezai müeyyide gerektiren emir, yasakların bir an önce sonlandırılması, meslektaşlarımızın iş ve aile yaşamındaki mevcut huzursuzluğun giderilmesi için gerekmektedir. Bu sebeple yapılan araştırma ve incelemeler sonuçlandırılmış, kamuoyunun bilgilerine saygı ile duyurulur.  13 Aralık 2013, Cuma

Araştırma Komisyonu:

Genel Başkan Yrd. Yüksel BİNİCİ,  Genel Başkan Yrd.  Selçuk ÇAPAR,  Hukuk Komisyon Bşk. Av.M. Erkan AKKUŞ

Siz Bulun

Aralık 06, 2013

SENDİKA MI DEDİN,  HAYIR, HAK ARARSIN  DERLER.
YASALAR ENGELİNDE Mİ,  DERİM.
EMEK KURULTAYI TOPLANSIN, YASAL UYUM SAĞLANSIN.
DERİM  İÇTENLİĞİMLE, OLMAZLARDIR YANITI...

HİZMET Mİ DERSİN,
VERİRİM,  DOLU,  DOLU
ŞEHADET BAHASINA, GÖZÜM KARADIR  BENİM.  HİZMET   DEYİNCE.
ÖLÜRÜM VATANIM İÇİN.

OYSA VATANINI HARKES  EŞİT  SEVER,  DERLER.
NEDEN DERİM.
BİZ  BİR  AİLEYİZ  DERLER,
HİZMETTE EŞİTLİK, VAR MI DERİM.
HİZMETTE  VE  ORTAMDA  SONUÇLARINDA  EŞİTLİK  OLMAAAZ. TAŞIYICI  OLAN, VARDIR  DERLER...
PAYLAŞIMDA  EŞİTLİK  VAR MI DERİM.
OLMAZ, AYRICALIKLILAR  VAR .STATÜ VAR  DERLER...

YÜK MÜ DERSİN, TAŞIRIM, GÜCÜMÜN  ÜSTÜNDE.
TAŞIRIM HER TÜRLÜSÜNÜ, ZİMMETİN.
YILMAM, OMUZLARIM DÜŞSEDE.
KARŞILIK MI DEDİN, MUHTACIM AFERİNE.

AÇ  ÇARESİZ KALDIĞIMDA, KIRARIM ÜÇ YUMURTAYI.
SONUÇTA, KALBİM ONURUM KIRILIR  BELKİ . BİLEMEDEN.
BAZEN YAZIM HATASI YAPARIM. TEK KELİMENİN.
TEK HARFİ,
TEPETAKLAK EDER BENİ.
BAKARIM MELÜL, MELÜL, AİLE EFRADIMLA BİRLİKTE. SIZLANARAK.
AĞLAR ÇOCUKLARIM, EŞİMLE BANA BAKARAK. KESİLEN NAFAKALARINA….
AÇ KALIRIM BİR HARF YÜZÜNDEN. AĞLARIM İÇİN, İÇİN.

BU YAPILANLARI TARTMAK İSTERİM.  TARAFSIZ,  BAĞIMSIZ,   ADALET TERAZİSİNDE.
OLMAZ DERLER. AÇLIĞIMI GİDERDİM DERİM, KAZARA OLDU DERİM.
BİLEREK YAPTIN YAPMAYAYDIN.
KASITLISIN DERLER.
ÇEKERİM SONUÇLARININ  EN AĞIRINI.

OLANAK MI DEDİN,
RAZIYIM GÖNÜLLERİNDEN KOPANA.
ZOR MU DEDİN, BEN VARIM DERİM, BENİ SÜRERLER ÖNE.
BECERİDE ÖNCELİK BENDEDİR.
VATANA HİZMET EDERKEN, HAKSIZ PAYE KAZANÇ,  ORTAMINDA.

MOBİNG Mİ DEDİN, İYİ TANIRIM ONU.
YILLARDIR   PAYLAŞIMDAYIM  ONUNLA,  İŞ  ARKADAŞIMDIR.
DOLU,   DOLU   YAŞARIM   EZİKLİĞİMİ.
DAHA  BAŞKASI  VAR MI DERİM.    EMEKLİLİKTE   GÖRÜRSÜN DERLER.
KAPARIM  GÖZLERİMİ,  ÇEKERİM ÇİLEMİ.     
İÇİMDEDİR IZDIRABIM.
VE İÇİN, İÇİN AĞLAR GEZERİM …

KİM OLDUĞUMU SİZ BULUN.

MEHMET KAYALI

TSK'da AYIRIM YOKTUR, BİRLİK BERABERLİK DİRLİK VARDIR. PERSONEL ARASINDA AYIRIM YAPILMADAN HAKLAR GÖZETİLMEKTEDİR diyen Genelkurmay Bşk. lığı , sonra UYGULAMALARA gelince de;

  • Subaylara, Assubaylardan dört kat fazla maaş verin, aralarında UÇURUMLAR yaratın,
  • Lojmanları, sayıları az olmasına rağmen SUBAYLARA vererek Subayları Lojmanda, Assubayları KİRALIK evlerde SÜRÜNDÜRÜN,
  • LOJMANLARIN İYİ ,BAKIMLI olanlarını Subaylara, BAKIMSIZ  ve KÖHNE olanlarını Assubaylara TAHSİS ettirin,
  • Askeri Gazinolar ile Orduevlerini Subaylara LÜKS YETERLİ olanlarını verirken Assubaylara KÖHNE  eski ve YETERSİZ olanlarını verin,
  • Servisleri AYIRIP ve ARAÇ Saltanatını Subaylara verirken, Assubaylardan HİZMET araçlarını dahi ESİRGEYİN,
  • Yurt içi ve Yurt dışı görevlerde her türlü İMKANI Subaylar için kullanın, GÖSTERMELİK bir iki Assubay adını da YAZDIRIN,
  • Aynı RİSKLERİ taşıdıkları halde Tazminatların TÜMÜNÜ ve FAZLASINI Subaylara verin, Assubayları GÖRMEZDEN gelin,
  • Görev ve Nöbetlerde YOĞUNLUĞU Assubaylara verin, Kd. Bşçvş.ların nöbetten erken düşmesini engellemek için Rütbe bekleme sürelerini uzatın,
  • Subayların Rütbe bekleme sürelerini KISALTARAK Maaş ve tazminatlara daha kısa sürede ulaşmalarını sağlarken, Assubayların SÜRELERİNİ UZATIN...

Üstüne üstlük tüm bu AYIRIM-HAKSIZLIK ve HUKUKSUZLUKLAR yetmezmiş gibi son zamanlarda artmaya başlayan HAKARET-DARP-CEBİR gibi olaylarda YASAL GÖREVLERİNİ yapması gerekirken,PSİKOLOJİK rahatsızlığı veya KENDİNİ BİLMEZ olan PERSONELLERİ koruma YARIŞINA giren SIRALI amirler  ve Genelkurmay bu konularda SESSİZ kalırken, Askeri Hakim ve Savcılar RESEN görevlerini yapmayıp Assubaylara AYIRIM-HAKSIZLIK-HUKUKSUZLUK yaparken, TSK'da personel arasında DAYANIŞMA ve GÜVEN ortamı olur mu?

Tüm bu yapılan AYIRIM-HAKSIZLIK-HUKUKSUZLUK ve son günlerde sanki bir yerlerden İŞARET alınmış gibi artan DARP-CEBİR -HAKARET olayları karşısında ASSUBAYLAR Subayları hâlâ bir DOST ve SİLAH ARKADAŞI gibi görebilirler mi?

TÜm bu yapılanlar Assubayların SUBAYLARI DÜŞMAN olarak görmesi TSK'nın BÖLÜNMESİ-PARÇALANMASI için YETERLİ değil midir?  Yoksa tüm bu YAPILANLAR bir PLANIN UYGULAMASI ve PARÇASI MIDIR?

Kısacası Assubaylar YETER artık SİLAHSA SİLAH-DARPSA DARP, CEBİRSE CEBİR sınırına getirilerek, PERSONEL BİRBİRİNE DÜŞÜRÜLÜP, KIRDIRILMAK MI İSTENİYOR?

TSK bu kadar mı KANUNLARIN GEÇERSİZ olduğu bir KURUMDUR? Buna nasıl İZİN verilir? Genelkurmay ve SIRALI Komutanlar nasıl bu kadar SORUMSUZ hareket edebilir? TSK'da personeli bu hale düşürmek SUÇ değil midir?

TSK'da Assubaylara yapılan ve yukarıda bir kısmı belirtilen AYIRIM-HAKSIZLIK-HUKUKSUZLUK, DARP-CEBİR ŞİDDET ve HAKARET olaylarının ÖRTBAS edilme gayretleri ve  FAİLLERİNİN korunması, TSK'yı KANUN HÜKÜMLERİNİN UYGULANMADIĞI bir KURUM durumuna SOKTUĞUNU Genkur ve SIRALI KOMUTANLAR GÖRMÜYOR, BİLMİYORLAR MI?

Yoksa BİLİNÇLİ olarak bunlara GÖZ MÜ YUMULUYOR? Bu AYIRIM-HAKSIZ-HUKUKSUZ ortamın TSK'nın BİTİŞ noktasına GELDİĞİNİ, yapılanlarla ASSUBAYLARI TSK'da KİMLERİN DÜŞMAN HALİNE getirdiği de ORTADADIR. 

Assubayların artık kendilerini DARP ve CEBİR ile HAKARETLERDEN KORUMAK için KABA KUVVETE BAŞVURANLARA KARŞI aynı şekilde KABA KUVVETE BAŞVURMAK ZORUNDA BIRAKILDIĞINI görmek, anlamak için KAHİN olmak da gerekmiyor.

TSK, kimsenin ne ÖN ne de ARKA  bahçesi değildir.Kimse istediği gibi HAREKET etme SERBESTİSİNE DE sahip değildir.TSK, nasıl KORUMA ve KOLLAMA görevini ANAYASADAN alıyorsa, aynı ANAYASADA belirtilen KİŞİ HAKLARINA da uymak ve YASALAR DA aynen uygulanmak ZORUNDADIR.

Unutmayalım TSK kimsenin kendi KURUMU değil, sadece TÜRK MİLLETİNİNDİR.MİLLETİMİZİN EN GÜVENDİĞİ KURUMDUR. Bu KURUMU GÜVENSİZ ve KANUNSUZ bir kurum HALİNE getirmeye de KİMSENİN HAKKI DA HUKUKU DA YOKTUR.

Assubaylar kendilerini DÜŞMAN olarak gören ve bu hale getirenleri de artık DÜŞMAN olarak görme durumunda bırakılmışlardır. Bunun SORUMLULARI DA YASALARI uygulamayıp KEYFİ hareket eden ve ÜSTLERİ KORUMA altına alarak hareket edenlerdir.

Bu konularda en KISA ZAMANDA ASSUBAY CAMİASI olarak GENKUR MAKAMINDAN AÇIKLAMA BEKLİYORUZ.

kendini-padisah-sanan

Askerlikte rütbe, hiyerarşik bir zincirdir. Rütbe, görevlerin ifasında kolaylık sağlamak için ihdas edilmesine rağmen bunu hezeyanlarına, kişisel hırslarına kullanan adeta 'küçük dağları ben yarattım ben olmazsam TSK olmaz, ben ağayım sen marabasın' düşüncesinde olan, özetle padişah olunca önce babasını asan zihniyetteki bazı zavallıların varlığını hepimiz biliyoruz!

Bu haddini bilmezler rütbeleri ile her türlü taşkınlığı, hukuksuzluğu, hazımsızlığı, terbiyesizliği yapabileceklerini sanıyorlar.

Bunun neticesinde bir çok kişinin moral motivasyonu bozularak, hizmet verimliliği düşüyor. Bu olumsuzluklar sosyal yaşama etki ediyor. Hatta intiharlara ve cinnete kadar ulaşabiliyor.

Tüm bunları niçin yazıyorum?

Sivil iş hayatında MOBBİNG denilen “Bir grup insanın bir kimseye ve başka bir gruba sosyal kabadayılık olarak değerlendirilen ruhsal taciz veya psikolojik terör estirmesi" tüm dünyanın gündeminde suç olarak değerlendirilirken, daha ağır olanlar orduda yaşanıyor ve kimsenin kılı kıpırdamıyor! Bu insanlık suçunu hiç kimse “Disiplin” kılıfına sokmaya haklı göstermeye çalışmamalıdır.

Ordunun olmazsa olmazı disiplinin tarifinde “astın ve üstün hukukuna riayet” ilkesi olmasına rağmen "ne yazık ki!" yasalardaki yetkileri aşan, keyfi davranan, astlarını duygusuz birer eşya gözü ile gören kimi üst ve komutanlar intiharlara, cinnetlere neden olmakta, hiç bir değerin geri getiremeyeceği canlar kara toprağa teslim edilmekte, eşler dul, evlatlar öksüz, ana babalar evlatsız kalmakta, ayrılıkları yüreklerimizde bir kor olarak dağlamaktadır.

Adana’da 22 yaşında bir genç assubayın denetlemede görevi bilgi ve tecrübesini astlarına aktarmak olan ve bunun için bir öğretmenden üç misli fazla maaş alan öğretmen albayın hakareti sonucu intihar etmesi üzerine yapılan soruşturma ne yazık ki bizlerle paylaşılmadı. Çünkü, giden gittiği, ateş düştüğü yeri yaktığı ile kaldı.

Herkes insanca davranışı hak etmektedir. Suç varsa ancak yasada belirtilen cezanın hakim tarafından verilmesini, kimsenin hak etmediği davranışı, sözleri duyarak geleceğini, mecburiyetini, baskıları düşünerek "lanet ederek!" kabullenmesini bekleyemezsiniz.

Serkan assubayın intiharı unutulmadan nice intiharlar ve cinnetler yaşandı. Bir yazımda;

Sayın Genelkurmay başkanımdan istirham ediyorum,bu intihar orduda ne ilktir ne de son olacaktır. Kendisinde astlarına hakaret etme hakkını görenler için uyarı ve yasal işlemleri yaptırınız,kurmaylarınıza bu konuda tezler hazırlamalarını emredin; askerliğin olmazsa olmaz kuralı disiplinden taviz vermeden ama astın ve üstün hukukuna riayet ederek insani duyguların ön plana çıkmasını sağlayacak tedbirler alınmasını, psikolojik travmaların önlenmesini ve acıların tekrar yaşanmamasını sağlayınız

diye yazmıştım;

Ama ne yazık ki intiharlar devam ediyor. Bir insan tırnağını biraz derin kesse canı yanar. Peki bir insan canına nasıl kıyar? Bir hafta önce İstanbul’da arkadaşları tarafından hayat dolu neşeli olarak tanımlanan Asb. Abdullah AKÇA canına kıydı. NEDEN? Bunun yanıtını genelkurmay ve kuvvet komutanları bulup, gereğini yapmalıdır.

Size bir olay daha aktaracağım;

Edirne’de Bülent Özyurt isimli sivil giyimli bir binbaşı "yasalara aykırı olmasına rağmen" sakallı bir sivil misafirini söğütlük gazinosuna getirmiş. Kimlik soran ve sakalla tesislere girmenin yasak olduğunu belirten erlerin ikazını küfürle karşılayıp nizamiyeden girmiştir.

Nöbetçi assubayın uyarılması üzerine durum nöbetçi astsubay tarafından sosyal tesisler amirine bildirilmiş sosyal tesisler amiri kibar bir şekilde kendisini uyarınca  uyarıya tehditlerle yanıt vermiş, amirin üzerine yürümüş, yumruk atmaya teşebbüs ederek küfretmiştir.

Misafirin gidelim uyarısı üzerine "şimdi gidiyorum. Tekrar geleceğim ve size soracağım. Ben binbaşıyım, bunu unutmayın" diyerek tehditlerini sürdürmüş. Olay Tugay Nöbetçi Amirine ve Nöbetçi Amiri tarafından da merkez komutanlığına bildirilmiştir. Bu kişi tekrar saat 23.30 sularında gelerek bu kez nöbetçi assubayına “Bu millet, bu devlet bizim. Assubayların değil! Bana kimlik soramazsınız. Misafirime karışamazsınız. Siz kimsiniz? Ben binbaşıyım. Size bunun hesabını soracağım. Bunu  unutma!" diyerek tehditler savurmuş. Mrk. Komutanlığı ekibini görünce ayrılmış, ormanlık alana doğru gitmiş. Oradan el kol hareketleri ile tehditlerini sürdürmüş. Ardından gece yarısına kadar müteaddit kere telefonlarla assubayları tehdit etmeye devam ederek, onların ev adreslerini öğrenmeye çalışmıştır.

Siz şimdi bu görevlilerin psikolojilerini düşünebilir misiniz? Kendinizi onların yerine koyar mısınız? Peki bu görevliler İç Hizmet Yasası'na göre karakol ve karakol nöbetçisi sıfatı ile yasanın verdiği yetkiye dayanarak bu kişiyi yakalama yetkilerini kullanmış olsalardı "aferin, görevinizi yaptınız" diye tebrik mi edileceklerdi, yoksa başlarına bela mı alacaklardı?

Bunu yapan binbaşı değil de bir assubay olsaydı muhtemelen şu an cezaevinde olurdu. Peki, bu kendini bilmez, rütbesinin sorumluluğunu taşımaktan aciz bu kişinin davranışlarına ne işlem yapılmıştır? Bunun yanıtını bekliyor ve bu tür davranışların son bulmasını umuyoruz. Takipçisiyiz!...

genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ