×

Uyarı

JUser: :_load: 3208 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.

JUser: :_load: 932 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.

bindigi-dali-kesmekDeğerli Arkadaşlarım

2847 sayılı yasa ile kurulan TEMAD’ın, zaman zaman Assubay haklarını almak için değil de, Assubayları bir arada tutmak lokal, gezi gibi faaliyetlerle oyalayıp susmalarını sağlamak için kurulduğunu düşünüyorum ve bugüne kadar olan uygulamalarda bu düşüncemde yanılmadığımı ne yazık ki üzülerek anladım.

Bütün STK. üyelerini harekete geçirmek için çırpınırlarken bizim derneğimiz bizim desteğimizi görmemezlikten geliyor. 4-5 yıl önce bu konular eleştirilmezken TEMAD mutluydu ama şimdi sorgulamamızdan rahatsızlık duyduğu ve başarısızlıklarını gizlemeye çalıştığı için bizleri MUHALİF ilan etti! Yine üzülerek izliyoruz ki birçok şubemiz bu statükoya teslim olmuş durumdalar ...

Bir arkadaşımızın ifade ettiği gibi “eleştiri mükemmele açılan kapının anahtarıdır. Kimse eleştirilmeyecek kadar mükemmel olamaz. Eleştirilmiyorsanız, sizden umut kesilmiştir!”...

Bizlerle ilgili birçok konuyu TEMAD bizden veya basından duyuyor. Bu nasıl temsil görevidir?

Bu sitede Sn.Gürpınar BİR TEMAD MASALI yazısı yazdı. TEMAD neden sessiz, arkadaşımız haksız ise kendisini toplumu yanıltmaktan dava edin haklı ise özür dileyip lütfen tavrınızı değiştirin.

"Haklarımızı hukukta arayalım. TEMAD gerekirse profesyonel yardım alsın. Bunun için yardım kampanyası düzenlense ne kadar katkıda bulunursunuz?" diye sitemizde bir çalışma başlatılıyor, bu çalışmaya TEMAD destek vereceğine kendi sitesinde yayınladığı sanalların mesajları ile bunu engelliyor...

Başbakan basın mensupları ile TV' de söyleşi yapıyor, bizler sorunlarımızı dile getirmesi için gazetecilere yazıyoruz arkadaşlarımızı bilgilendiriyoruz. TEMAD'ın ruhu duymuyor!  Bizi bilgilendirmek, o gazetecileri e-posta yağmuruna tutmamızı teşvik etmek, hâttâ söyleşi öncesi gazetecileri ziyaret edip bilgelendirmek TEMAD'ın görevi değil mi? Bu görevini yapsaydı söyleşiye katılan Sn.Erdal Şafak’ın tespitindeki gibi en çok bilgilendiren e-posta gönderenler uzman kardeşlerimiz değil bizler olurduk...

Arkadaşlarımız sesimizi siyasi partilere duyurmak seçim bildirgelerinde sorunlarımızın çözümü için söz almak için akılcı bir deklarasyon teklifini TEMAD'a sunuyorlar; "siz organize edin hâttâ bu deklarasyonun ulusal bir gazetede yayınlanması için maddi destekte bulunalım" teklifinde bulunuyorlar yanıt var mı? Yok...  Neden? Çünkü  Sn.Başkanın kafasında ayrı siyasi düşünceler var...

"Yasal eylemler" diyoruz söz verilmesine rağmen yapılmıyor. Günü kurtarmak, gündem değiştirmek için ulusal televizyon ve basında yer bile almayan basın açıklamaları yapılıyor? Neden eylemler yapılmaz cesaret, kararlılık ve organizasyondan acizler mi?  Eylemi de bizler mi planlayıp yapalım?..

Örneklerini çoğaltabileceğimiz bu olumsuzluklara neden olmasalardı bizi temsil ederler, haklarımızı alırlardı.

Biz onlardan mucize beklemiyoruz. Yeter ki iyi niyetlerine, gayret gösterdiklerine inanalım. Bu ancak çalışmaların paylaşılması bizlere değer verilmesi ile mümkün olabilir...

Bu durumdan daha vahimi ise TEMAD şubelerinin bu olumsuzluklara tepki vermemesi hatta bazı şube başkanlarının bölge toplantılarında “Başkanım, başarılı çalışmalarınızın devamını diliyoruz” şeklinde övgülür yağdırmalarıdır.  İstisna birkaç şubemiz dışında şube başkanları bilgisayar kullanmazlar mı? Yapılan olumlu çalışmalar varsa elbet alkışlayacağız, ama olmayan başarıyı alkışlamak en hafif ifade ile yağcılıktır, teslimiyettir... Biz de buna ortak olmayacağız...

TEMAD başkanlarımız üyelerimizin düşüncelerini, taleplerini olumsuzlukları yüksek sesle neden dile getirmezler? TEMAD yönetiminin ihracından mı çekiniyorlar; kartvizitlerinde ŞUBE BAŞKANI yazması çok mu önemli? Yoksa bilmediğimiz kazançları mı var?  Sorunlarımızla ilgili bir tek çözüm üretmeyen, muhtelif platformlarda bizlerle ilgili bir tek kelime yazmayan şube başkanları,  TSK'ya büyük tepki duyulan e-muhtıraya demokrasi adına karşı çıkması gereken şube başkanları, "postalları ayaklarında emir beklediklerini" açıklayan yorumlar yazıyorlar ve TEMAD yönetimi bizim mesajlarımıza sansür uygularken bu tür mesajları ve sanalların mesajlarını yayınlıyorlar. Tüm bu olumsuzluklara hangi düşünce ile sessiz kalınabilir? Bunlar TEMAD’ın gerçek anlamda bir STK olmadığının göstergesi değil midir?  Bu soruların yanıtlarını bekliyoruz. Yanıtlarınızı bize vermeseniz de vicdanlarınıza vermelisiniz. Çünkü, sizler bu sınıfın temsilcisi olarak oradasınız!..

Bizler de suçluyuz! Mücadelede ismi duyulan düşüncesini, önerisini paylaşan arkadaşlarımızın sayısı ne yazık ki yeterli değil. Haklarımızın verilmesini "Hak verilmez alınır" ilkesini unutup uygulamayarak birilerinin vicdanına, merhametine bırakmışız. Sitemizde haklarımızla ilgili kampanyalara bir dakikasını ayırıp yeterli ilgi gösterilmemesi hala çekingenlik mi yoksa boşvermişlik duygusu mudur?

Bazı kişisel ikbal peşinde koşan arkadaşlarımız ise aynen TEMAD yönetimi gibi bu sitede yapılan ve birçok taşın yerinden oynamasını sağlayan çalışmaları ne yazık ki özellikle desteklemiyor! Bunun adına ister kompleks ister kıskançlık deyin bunu anlamak mümkün mü?..

Bu mücadelede 87 TEMAD şubesinden fazla haksızlıklarımızı haykıran Sayın Umur TALU adalet, eşitlik ve insan onuruna duyduğu saygı gereği tüm ezilenler gibi bizi destekleyen sesimizi duyuran yazılar yazıyor. Bize demokrasi ve hak aramanın faziletini gösterdi. Kendisine vefa borcumuzu ödememiz mümkün değil. Ama, en azından minnettarlığımızı, bizler adına TEMAD yönetimi 'Sn.Talu Genelkurmay'ın akredite listesinde olmadığından' gösteremiyor! Peki bizler?  Başta Sn.Umur Talu olmak üzere haklarımızı savunan basın mensuplarına mücadelemiz için çırpınan arkadaşlarımıza teşekkürlerimizi minnettarlık duygularımızı gösterebiliyor muyuz?

Kendisine saygı duymayan saygı bekleyemez.

Yapılan haksızlıklara sessiz kalanların şikayet etmeye hakları yoktur.

Bizler ön yargılarla tahakküme varan haksızlıklara uğratıldık. Bize uyku haram olmalı! Tüm platformlarda sesimizi duyurmalı ve mücadelemize destek vermeliyiz.

Bu mücadeleyi birlikte kazanacağız. Çünkü biz haklıyız ve bu inançla yola çıktık...

Kişisel hesaplardan uzak bu mücadeleye destek ve emek veren tüm arkadaşlarıma saygılar sunuyorum.

oyak-bilanco

OYAK, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 220.000 mensubunun ortak olduğu bir emeklilik fonu olup sadece Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının değil aynı zamanda Türk Milleti'nin bir varlığıdır. Bu bakımdan Oyak'ın geleceği sadece yöneticilerini değil, hepimizi ilgilendirir.

Erdemir'in satış ve sonrası sürecinde OYAK Genel Müdürü Coşkun Ulusoy'un bizzat yürüttüğü yatırım stratejisinin hatalı olduğunu benimle birlikte Milliyet Gazetesi yazarı Prof. Dr. Güngör Uras, Milliyet Gazetesi yazarı Metin Münir, Referans Gazetesi yazarı ve CNN yorumcusu Yiğit Bulut Oyak'ın Erdemir'in satış sürecinde izlediği yanlış stratejiyi köşelerine taşıyarak uyarı görevini yapmışlardı. Oyak Genel Müdürü Coşkun Ulusoy, bu eleştiri ve uyarılardan ders alarak stratejisini gözden geçireceğine, uyarı görevi yapan ve konunun uzmanı olan bu yazarlara 5'er milyon YTL'lik toplam 20 milyon YTL tazminat davaları açtı. Bir genel müdürün kişisel duygu ve beklentileri için açtığı bu denli yüksek tazminat davaları için milyarlarca liralık mahkeme harçları da Oyak'ın kasasından çıktı.

Metin Münir'in Milliyet Gazetesi, Yiğit Bulut'un Referans gazetesindeki köşelerinde gündeme getirdiği, EFG İstanbul isimli aracı kurumun analistlerince hazırlanan rapor, Oyak için 'Erdemir hatalı yatırım' diyor. 'Erdemir yatırımı hata' diyen EFG analistlerinin raporu bakınız ne diyor;

"Oyak, Erdemir'in yüzde 49.3'ü için 3 milyar dolar ödedi. Bunun 500 milyon doları Oyak'ın özkaynaklarından, kalan 2.5 milyar dolar ise bankalardan alınan krediler ile ödenmiş. Bankalardan borçlanan bu meblağın 1.5 milyar doları Oyak'ın Erdemir için kurduğu Ataer isimli şirketin defterinde, 1 milyar doları ise Oyak Holding'in defterinin borç hanesinde kayıtlı. Buna karşılık Oyak'ın elindeki Erdemir hisseleri alacaklı bankalara rehnedilmiştir."

Oysa satış sonrası Oyak Genel Müdürü, "Hiçbir hissenin rehni söz konusu değildir" açıklaması hâlâ kulaklarımda çınlamaktadır. Borç yeniden yapılandırılacak, rapora yansıyan Ataer yetkililerinin açıklamasına göre, bu borç iki yılı ödemesiz 10 yıl vadelidir. Ödemeler 2008 yılında başlayacak ve beş yıl süreyle 105 ile 210'ar milyon dolar arasında değişecek. Son üç yılda ödenmesi gereken miktar ise 1.6 milyar dolardır. Ataer şirketine Erdemir'den gelecek tahmini temettüler faizleri karşılayamayacağı için EFG İstanbul'a göre 2013 yılında Oyak bu borcu yeniden yapılandırmak zorunda kalacak. Raporu hazırlayan uzmanın değerlendirmesine göre, Oyak fonlarından peşin ödenen 500 milyon dolarlık bölüm ise 2015 yılına kadar sıfır rant getirmiş oluyor. Oysa 500 milyon dolar Oyak'ın fonu içinde kalsa idi 2015 tarihine kadar en az üç misli artardı. Demek ki Oyak mensupları bu fondan da mahrum kalıyor. OYAK üyeleri biliyor mu?

Kurumların yeni yatırımlar için hazırladıkları fizibilite raporları çok önemlidir. Eğer bu fizibilite raporları çok iyi hazırlanmazsa yeni yatırımdan beklenen kâr bir tarafa, kurumun tüm varlığı da riske sokulur. Bu anlamda tepe yöneticilerine çok iş düşer. İnşaat sektörünün canlandığı ve herkesin çimento fabrikalarını almak için sıraya girdiği bir dönemde Oyak'ın Elazığ Çimento'yu satması, Oyakbank'ın tamamını elden çıkarmak için birkaç alıcı grupla görüşmelerini sürdürmesi, tüm Oyak mensupları ile birlikte hepimizi derinden üzmekte. Sözünü ettiğim raporun ortaya koyduğu gerçekler ışığında, TSK ve Oyak mensuplarının konuyu gözden geçireceği ve Oyak'ın geleceği için yeni bir yapılanmaya gitmesi için Oyak Genel Kurulu'nda bu konuyu tartışacağını umuyorum.

Değerli arkadaşlarım; Konu hepinizin malumu olup, tüm Assubayların da ilgi alanları içindedir. Konu bizlerin dışında MİLLİ menfaatleri de ilgilendirdiğinden yukarıdaki yazı Aydın AYAYDIN tarafından 02 EKİM 2006 tarihinde SABAH gazetesinde yayınlanmıştır.

Birlikte değerlendirelim.
  1. Bu makalede de ele alındığı gibi OYAK doğru bir strateji ile yönetilmiş olsaydı yukarıda belirtilen zararlar oluşur muydu?
  2. Bizlere her yıl BÜYÜK BİR BAŞARIYMIŞ gibi gösterilerek ÖDENEN NEMALAR bu zararların yanında DEVEDE KULAK değil midir? OYAK'ın tüm İŞTİRAKLERİ düşünülürse, zararların gerisini sizler düşünün.
  3. Her yıl büyük bir şaşaa ile yapılan GENEL KURUL İBRA TÖRENLERİNDE bu hususlar ve personelin mağduriyetleri dile getirilerek yönetim HİÇ SORGULANMIŞ MIDIR?
  4. En azından YANLIŞLARI dile getiren gazetecilere açılıp, kaybedilen davaların MASRAFLARI YÖNETİMLERDEKİ SORUMLULARDAN istenmiş midir? ÜYELERİN HAKLARI GÖZETİLMİŞ MİDİR?
  5. Yapılan doğrular da, yanlışlar da ortada iken yasal daimi üyeler olan GENKUR ve K.K.ları ile YNT KRL BŞK yapılanlarla ilgili ne gibi YASAL işlemler yapmıştır? Bu konularda bilgi sahibi olmak tüm üyelerin en doğal hakları değil midir?
  6. OYAK ve OYAK'TA olanlar hakkında BİLGİ sahibi olmak her üyenin HAKKI olduğu gibi, en başta YNT KRL BŞK olmak üzere tüm yetkililer doğru bilgi vererek ÜYELERİ bilgilendirmek zorundadırlar. Oralarda bulunmalarının sebebi DOĞRUYU ve İYİYİ yapmak için değil midir? Yapamıyorlarsa ve bilgilendirmelerden RAHATSIZLIK duyuyorlarsa kimse onları orada zorla tutmuyor. Ama duruyorlarsa HEM EN GÜZELİNİ, DOĞRUSUNU, SAĞLAMINI YAPACAKLAR, SONRA DA ÜYELERİ BİLGİLENDİRECEKLERDİR. Bu bilgilendirmeyi de aba altından sopa göstererek tehditvari değil, medeni ve herkes tarafından hoş görülecek biçimde yapmalıdırlar.
Unutmasınlar ki onlar bu şirketlerde çalışan birer görevlidirler. ÜYELERDEN yapılan KESİNTİLERLE oluşan HOLDİNG onların İKİNCİ emeklilik haklarının doğduğu yer olduğu AKILLARDAN çıkarılmamalı ve onun için ÇALIŞANI konumunda oldukları üyelere karşı kullanacakları ÜSLUBA dikkat etmeleri gereklidir. Kimse onların EMİRERİ ve ÇALIŞANI konumunda DEĞİLDİR. Konuşacaklarına HAKKIYLA İŞLERİNİ yapmalı, KENDİLERİNİ işe vererek OYAK'I geliştirmeyi düşünmeli ve gerçekleştirmelidirler. Bunu kabul eden çalışır, etmeyen de gider. Kendileri bilir. Kimse onları orada zorla tutmuyor, tutmaz da.

Saygılarımla.

hasdalDeğerli arkadaşlarım;

ABD'nin “1 Mart tezkeresi”nin intikamını muhakkak alacağını, bunu affetmeyeceğini, bırakın YETKİLİLERİN bilmesini sokakta bulunan SIRADAN insanlar bilmektedir. ÇUVAL olayı ve Ülkemiz hudutları dışından AĞIR silahlar ile büyük guruplar halinde gelerek, Tb.BL.Krk.'ları basarak, TSK'ya büyük zayiat ile ülkemize zararlar veren PKK terör örgütünün, elini kolunu sallayarak rahatlık içerisinde HUDUTTAN giriş-çıkışı manidar değil midir? ABD'nin elindeki TEKNOLOJİ ile bunu bilmemesi, görmemesi mümkün müdür?

Emekliliğe büyük bir HUZUR ile son model zırhlı aracıyla geçen "MEZARA KADAR GÖTÜRECEĞİ SIRLARI OLAN" şahsın deyişiyle, "BİRİ BİZİ GÖZETLİYOR  gibi sınırları izliyoruz" denilmesine rağmen YAPILANLAR DÜŞÜNDÜRÜCÜ DEĞİL MİDİR?

Bizler, ön yargılar veya BOP'nin gerçekleştirilmesi için SUSTURULMAK ve PASİFİZE edilmek için tutuklananlar varsa, SONUNA kadar ve HİÇ düşünmeden, bu kişilerin KİMLİK ve RÜTBELERİNE bakmadan onlara sahip çıkmalı ve yanlarında olmalıyız. Üstelik bu kişiler GÖREV yaptıkları dönemlerde BİZLERİN HAKLARININ verilmesini engellemiş, önemsememiş olsa da yine de onların bize yaptıkları haksız tutum ve davranışlarına rağmen yanlarında olmalı, onlara destek vermeliyiz. Herkes kendi yaptığından UTANSIN! Varsa karakterleri kendi kendilerini sorgulasın, öz eleştiri yapsın, yüzleri kızarsın DOĞRUYU BULSUNLAR.

Eğer onlara destek vermez yanlarında olmazsak sıra bizlere de, vatandaşlara da gelecektir. Aynen "SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK" özdeyişinde olduğu gibi. Hepimiz SARIÖKÜZ olayını da iyi biliyoruz. Tutuklamalar başladığında SESSİZ kalanlar, VAR DA DİYEMEM, YOK DA DİYEMEM - MEZARA KADAR GİDECEK SIRLARI OLUPTA-TSK'NIN EN GİZLİ YERLERİNİN ARANMASINDA SAKINCA GÖRMEYİP "BİZ DE BİLDİKLERİMİZİ SÖYLERİZ" diyerek HAVA atıp, hiç bir şey yapmadan çekip gidenlere de 'eğer çok özel anlaşmaları yoksa' sıra gelecektir diyoruz. Hep birlikte bekleyelim, izleyelim.

Tüm bu yaşanılanlar bizlere HAKSIZLIK VE HUKUKSUZLUK yapanlara, HUKUKSUZLUĞUN VE HAKSIZLIĞIN ne olduğunu anlatması açısından UMARIM yararlı olmuştur. Belki DERS almayı bilir, hiç olmazsa bundan sonra BİRLİK BERABERLİK adına HAKSIZLIKLARINA VE HUKUKSUZLUKLARINA son verirler. Vermek zorundalar. Çünkü, bu gidişle ARTIK bizleri YANLARINDA göremeyecek, bulamayacaklardır.

En son olarak GENKUR BŞK ve KUVVET K.nın tutukluları ZİYARET için cezaevine gitmeleri de birlik ve beraberlik için güzel ve yerinde bir tavır ama, yapılanlar yine sadece ve sadece TSK' nın ÖZ EVLATLARI olan SUBAYLAR içindir. Aynı anlayış ve davranışı YILLARDIR camiamıza karşı SÜRDÜRÜLEN HUKUKSUZLUK VE HAKSIZLIKLAR için neden yapmadılar?

Bu davranış bile bizlerin TSK'da AYIRIMA tabi olduğumuzu ve ÖTEKİLEŞTİRİLDİĞİMİZİ göstermez mi?

GENKUR BŞK ve K.K.'ları sadece SUBAYLARIN amiri ve komutanları mıdır?

Neden ASSUBAYLARIN HAKLARIYLA ilgilenmez, ASSUBAYLARA yapılan ANAYASAL haksızlığa DUR demezler? Bu kadar ÖN YARGILI ve AYIRIMCI davranışlara engel olmazlar. Assubayların TSK'daki yaptıkları ÖNEMSENMEZ, VARLIKLARI birlik ve beraberlik içinde DÜŞÜNÜLMEZ! Bunu SÖZDE değil ÖZDE olarak gerçekleştirmezler!

Ülkemiz ZORA ve DARA düştüğü zaman mı bizleri hatırlayıp, TSK'nın önemli AYAĞI olduğumuzu söyleyeceklerdir. Bu söylemler ve ASSUBAYLARA karşı yapılanlar, uygulananlar birbiriyle ÖRTÜŞÜYOR MU? Bu davranışları tarafsız gözle bakan AKLI KIT insanlar bile doğru değerlendirebilirler. Artık ASSUBAYLARIN söylenecek YALANLARLA oyalanmaya ve kanmaya niyetleri yoktur.

ASSUBAYLAR ANAYASAL HAKLARINI YA ALACAKLAR, YA DA ALACAKLARDIR. Artık bunun İKİNCİ alternatifi olamaz.

Herkes ŞAPKASINI önüne koyup doğruları görsün. BİRLİK BERABERLİĞİ BOZAN, AYIRIMA TABİ TUTAN, ANAYASAYI VE YASALARI ÇİĞNEYEN, KİŞİLİK HAKLARINA RİAYET ETMEYEN, KEYFİ TUTUMLARA YÖNELEN davranışlara son verilsin.

Assubay camiası olarak İMTİYAZ değil, ANAYASAL haklarımızın verilmesini istiyoruz. İstediklerimiz zaten tüm TC vatandaşlarına verilmiş haklar olup, bizler AYIRIMIN ve İKİLİĞİN, ÖN YARGILI davranışın ortadan kalkmasını talep ediyoruz. Ön yargısız düşünebilen HER SAĞLIKLI insan sonunda İSTEKLERİMİZİN yasalar çerçevesinde olduğunu görür, bilir. Bizler İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİNE imza atmış ve kabul etmiş TC. devletinin vatandaşları değil miyiz ki bu ayırımlara tabi tutuluyoruz?

Unutmayalım ki HUKUK ancak ve ancak HÜR VİCDANLAR tarafından kabul görürse HAKLILIK kazanır. Vicdanlara hitap etmeyen hukuk ancak hükümranlara ve ön yargılı kişilere alet olur. Aynen bugüne kadar ASSUBAYLARA yapıldığı gibi. HÜKÜMRANLARA YAKIŞAN, DESPOTLUĞA DAYANAN, İNSAN HAKLARI BEYANNAMESİNE AYKIRI, ANAYASAL HAKLARA VE YASALARA uymayan bu YASADIŞILIKLAR artık TSK'da son bulsun ki içerdeki yaralar sarılıp, BİRLİK ve BERABERLİK PEKİŞTİRİLSİN. Genkur Bşk Sayın KOŞANER'den bu konuda ÜMİTLİ ARKADAŞLARIMIZ VARDI AMA ONUN DA ÖNCEKİ GENKUR BŞK'DAN FARKI olmayacak gibi görünmektedir. Saygılarımla.

suskunlukDeğerli arkadaşlarım;

Yıllardır önyargıları ve uygulamalarıyla ASSUBAY sınıfına karşı HUKUK ve İNSANLIK dışı davranışlarla HAKSIZLIK yapanlara, HUKUK'u uygulamayanlara görüyoruz ki, bir zamanlar bizlere lazım olan HUKUK bugün onlara da GEREKLİ ve ELZEM olmuştur. Şimdi HUKUK' un uygulanmasını ve HUKUKİ ortam yaratılmasını onlar bizlerden daha çok istiyorlar. Bizlere HÂLÂ sürdürdükleri TAHAKKÜM ve HAKSIZLIKLARA rağmen İSTEDİKLERİNİ HAK ediyorlar mı? ALMA MAZLUMUN AHINI ÇIKAR AHESTE AHESTE....

İçinde yaşadığımız bu olaylar nedeniyle SEVİNMEMİZ tabi ki MÜMKÜN değildir, ama bazılarının bugünkü DURUMU İYİ DEĞERLENDİRMELERİ DE ARTIK KAÇINILMAZDIR. BİRLİK VE BERABERLİĞİN TESİSİ İÇİN HAKLARIMIZLA İLGİLİ ÇÖZÜMÜ GERÇEKLEŞTİRMELİDİRLER. Bunu yaparken de HÜKÜMET YAPMIYOR, VERMİYOR YALANININ arkasına sığınmadan, nasıl SB.lar için tüm yasalar GEÇİRİLİRKEN Hükümet itiraz etmiyorsa, ASSUBAYLAR için de aynının yapıldığı GÖSTERİLMELİDİR.   

Bugün yapılanlarla ÜLKEDE HUKUKSUZLUK sürdürülmekte, ANAYASAL VE KİŞİLİK HAKLARI ayaklar altına alınmaktadır. Kişi SAVUNMA hakları BERTARAF olmuş, tutukluluk sürelerine uyulmamış, DELİLLERİN YETERSİZLİĞİNE riayet edilmiyerek KAOS ortamı yaratılmıştır.

Tüm bunların ardından da EĞER VARSA SUÇLULAR DA HAK ETTİĞİ CEZALARI GÖRMELİLER. Ama KURUNUN yanında YAŞ yanmamalı, sapla-saman, at iziyle- it izi birbirine karıştırılmamalıdır.

Tüm halkımızın artık açık açık ifade etmeye ve aralarında konuşmaya başladığı bir olayda TSK'nın suskunluğu ve yapılanlar karşısında NEDEN hiç savunma yapmadığı, SUSMANIN KABULLENMEK anlamına geldiği yönündedir.

TSK'nın en üst katında olanların ortaya atılan İDDİALAR karşısında "VAR DA DİYEMEM, YOK DA DİYEMEM", "MEZARA KADAR GÖTÜRÜLECEK SIRLAR" ile "BİZİM DE ELİMİZDE DELİLLER VAR, GEREKİRSE BİLDİKLERİMİZİ AÇIKLARIZ" diyerek yüksek TONDA söylenilen ifadeler ama hiç bir şey yapılmadan EMEKLİ olunması ile anlamları AÇIKTA ve ORTADA kalmış, manasız sözler söylenmesi kafaları iyice karıştırmıştır.

Halkımız GÖRDÜKLERİ ve YAPILANLAR karşısında ortada kalmış, NEYİN DOĞRU, NEYİN YANLIŞ olduğuna karar verememektedir.

Mesele artık KİŞİSEL olmaktan çıkmış, ÜLKE, REJİM, MİSAK-I MİLLİ hudutlar MESELESİ haline gelmişken ASKER veya SİVİL VATANINI ve MİLLETİNİ seven YÜREKLİ ve MERT, toplumu BİLİNÇLENDİRİP DOĞRULARI SÖYLEYECEK birileri çıkıp BİRLİK ve BERABERLİĞİ oluşturmak adına bir adım atmayacak mıdır? YERİ GELDİĞİNDE MANGALDA KÜL BIRAKMAYANLAR şimdi NEREDELER?

ÜLKEYİ, REJİMİ KORUMAK VE KOLLAMAK İYİ GÜNLERDE, MEMLEKETİN KAYMAĞININ YENİLDİĞİ, MENFAATLERİN PAYLAŞILDIĞI günlerde mi kaldı?

Yok mu bu vatanın bağrına SAPLANMAK istenilen HANÇERİ çıkarma adına ULUSU bir bütün halinde etrafında toplayabilecek birileri? Yoksa ORTADOĞU ülkelerinde görüldüğü gibi MAL VARLIKLARINI yurt dışındaki BANKALARIN gizli kasalarına gönderip, kaçmak için UÇAKLARI hazır bekleyenler yaptıklarına hâlâ devam edecekler mi?

Halkımızın çektiği çile ve uğradığı HAKSIZLIKLAR yeterli değil mi? Acaba yine ORTAMIN oluşması, deniz aşırı ülkeden İŞARET gelmesi mi beklenilmektedir?

Tüm bu sorunların ÇÖZÜMÜ MİLLETİMİZDİR. ÇARE DE, ÇÖZÜM DE MİLLETTEDİR. Bunu gören göz işleyecek el gereklidir. Saygılarımla.

buyuk-gaye

TSK'nde bir şeylerin yanlış yapıldığı, yapılan bu yanlışlıklardan tüm ülke etkilendiği gibi en önemlisi de kendi içinde yaşanan sıkıntılar artık gizlenemez duruma gelmiştir.

Son 50 yıldır yapılan tüm hatalar ele alınmalıdır.

Yapılan yanlışlıkların sebep ve sonuçları; tarafsızlığından, yurtseverliğinden, cumhuriyet ve demokrasiye, Atatürk ilke ve İnkılaplarına samimiyetle bağlılığından kuşku duyulmayan bilim adamı, yazar, konusunda uzman bir kurul oluşturulmalı, araştırma yaptırılmalı ve elde edilen bilimsel sonuçlara göre derhal yönetsel önlemler alınmalıdır. Bu durum acil bir zorunluluk haline gelmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde yaşandığı gibi, dalkavukluk yapmak, gerçekler karşısında kafamızı kuma gömmek, durumu idare edip, görevi bir başkasına devretmek, biriken sorunları halının altına süpürmekten başka bir anlam ifade etmeyecektir. Bilimsel yönetim anlayışından, hak ve adaletten, çağdaş yönetim prensiplerinden uzak anlayışlarla, hele bu iletişim çağında sağlıklı ilerlenemeyeceği açıktır. Zira mensuplarının bir kısmı karnından konuşmaya, emeklileri de yapılanlar karşısında meydanlara dökülmeye başlamışlardır.

TSK yararına ne söylendiğine değil, kimin söylediğine bakma alışkanlığı devam etmektedir. Yapılan her iş ve eylemin altında mutlaka şahsi menfaatler, hatta zümre ve sınıf menfaatleri önem kazanır duruma gelmiştir.

Yaşanan bu olumsuzlukların sebeplerinden birisi de, bugüne kadar olduğu gibi halkımızın önem verdiği kavramlarla karalamaya, suçlamaya, örtbas etmeye uğraşarak değil, tıpkı Ulu Önder'in yaptığı gibi, derhal radikal önlemlerle çağa ayak uydurarak çözülmelidir. TSK'nin kendi içinde yaşanan olumsuzluklara adalet, hukuk ve hakkaniyet ölçülerinde çözüm getirerek, gerçek dayanışma sağlanmalıdır.

Güçlü ordunun en önemli unsuru insandır. Disiplin ve hiyerarşi elbette ilk koşuldur. Fakat güven, saygı, sevgi ve aidiyet duygusu; kişilik haklarına, temel haklara riayetle, adalet ve hakkaniyet kavramlarını uygulayarak kazanılacağı kesindir. Emredildiğinde canını verecek insanları, ötelenmiş, haksızlığa uğratılmış, hislerini yaşatmaya kimsenin hakkı olmamalıdır.

Bir kurumun önemli bir kısmını, öteleyerek, görmezlik, duymazlıktan gelerek, yalnızca, katı bir disiplin ve cezalandırma yöntemleri kullanılarak moral ve motivasyonunu sağlamanın imkanı yoktur. Çıkan seslere kulak verilmesi, can kulağı ile dinlenmesi gerekir.

Her zaman TSK'ne gıpta ve hayranlıkla bakan Emniyet mensuplarının, yaşadıkları memnuniyetsizliklerin giderilmesi için son yıllarda alınan önlemlerle moral ve motivasyonlarının nasıl artığını yaşayarak gözlemlediğimiz bir gerçektir.

Bunun yanında TSK'nin önemli bir kesimi özellikle son yıllarda, kendilerinin sesine kulak verecek bir sahip bulma arayışına girdiği de gizlenemez bir gerçektir. Kendilerinin feryadını duyuracak bir insan aramışlardır. Bu konuda samimi olduğuna inandıkları gazeteci ve yazar Sayın Umur TALU’yu dert ortağı olarak seçmişler, halkımız da haklı olarak bu yazarımız için “TOPLUMUN VİCDANI“ sıfatını vermiştir.TSK'nin yetkili makamlarında bulunanlar, bu değerli yazarımızı mahkeme koridorları yerine, nezaketle makamına çağırıp, kendi personelinin yaşadığı sorunları en iyi bilen bu yazarımızı dinleyip, danışmanlığından yararlanma ve kendisini onurlandırma akıl edilememiş, suçlama yöntemleri seçilmiştir.

TSK'nın omurgası olarak tanımlanan assubaylarla ilgili, tv.lerde emekli generaller aracılığı ile gerçekler ters yüz edilerek, sadece küçük düşürme yolu seçilmiştir. Çeşitli basın organlarında assubaylar adına yapılan küçük düşürücü yayınlar karşısında sessiz kalınması tercih edilmiştir. Son olarak TSK personelinin sosyal yardımlaşma ve dayanışma kurumu olan OYAK Yönetim Kurulu Başkanı'nın;

“Yine de inanmayıp iyi neticeleri takdir edemeyen bir kısım üye hayret duygumuzu abartısız şekilde çoğaltıyor. Bir kısım kendini bilmez, ileriyi göremeyen, kıskanç, büyük gayeyi göremeyip küçük çıkar peşinde koşan aymaz ve yönlendirilmiş kimselerin çıkardığı kasıtlı dedikodulara inanan olmasına üzülüyoruz. Bazı art niyetli kişilerin burayı bir güç kanıtlama platformu görmek için çabalaması, bireysel eşitlik prensibine sıkı sıkıya bağlı varlığımızı yıkmaya gayret göstermesi, bunun böyle algılanmasına rağmen vakur çizgi izlememizden cesaret alarak terbiyesizliğe varan beyanları yaymaya çalışanları ibretle izliyoruz.”

Sözleri ibret ve hayret vericidir. Herkesin bildiği açık gerçeklere rağmen, hiç kimsenin hiçbir şey bilmediğini sanarak, her zaman yapıldığı gibi, gerçeklerle asla ilgisi olmayan suçlayıcı, aşağılayıcı ve hakarete varan sıfatları sözlükten seçip üyelerine ve TSK. Mensuplarına reva görmesi, 50 yıldır sürdürülen yanlış anlayışların ve düşünce yapısının, artık normal bir davranış haline geldiğinin kanıtı olarak gözlenmektedir. Hak arayanlara hesap verme ve aydınlatma durumunda olanlar, ne yazık ki, hak yerine hakaret etmeyi rahatlıkla tercih edebilmektedirler.

Yine biz emekli assubayların, sosyal ve ekonomik hak ve menfaatlerinin alınması ve korunması için seçtiğimiz temsilcilerimiz, yukarıda açıklamaya çalıştığım anlayışla, OYAK’taki haksızlıkları örtbas etme adına ve emsal oluşturmak, birkaç emekli assubayı atamak için TEMAD’tan isim talep edildiği ve bu isimlerin OYAK Şirketlerine atandığı söylenmektedir. Atandığı söylenen bir kişi tarafından da, yaşanan tüm bu haksızlıklar yetmiyormuş gibi, kendi üye ve meslektaşlarına ne yazık ki geleneğe uyarak hayvanata, kömür karası ve oduna benzetmekten kaçınmamıştır. Herkesin gözleri önünde yaşanan bu tutum karşısında, ne yazık ki politikacılar tarafından da, emekli assubaylar için sadaka niteliğindeki teklifler dikkate dahi alınmamış veya RED edilmiştir.

Gelinen noktada herkesin yaptığı yanlışlıklarının farkına vararak düzeltmesi gerekir.

BÜYÜK GAYEYİ GÖRMEK” demek, büyük şahsi çıkar peşinde koşmak demek değildir. Temeli hukuk, adalet ve hakkaniyete dayanan kavramların ışığı altında, tek yürek ve tek yumruk halinde “BÜYÜK GAYE” gözlenmelidir.

Silah arkadaşlarına hakaret ederek değil, gelin öncelikle hak peşinde koşmak zorunda bırakılan emekli assubayları dinleyerek işe başlayın.

Saygılarımla.

Rafet DURAN

hak-aramakSaygıdeğer Meslekdaşlarımız;

Bu site, sönmeye yüz tutan mücadele ateşini yeniden yakmış, sizlerin özgür sesi olmuştur.

Muhataplarımızı henüz değiştiremesek te bizler değiştik. Haksızlıklar karşısında susmanın haksızlık kadar suç olduğununun bilinci ile sesimizi muhtelif platformlarda dile getiriyor, bunlarla ilgili çözümler üretiyor, eleştiriyor ve sorguluyoruz.

Bizim misyonumuz TEMAD'a ve mücadelemize destek vermektir. Ne yazık ki yasal temsilcimiz üyelerinden geri de kalmıştır!

"Biz bu kadarını yapabiliyoruz veya yeterliyiz" savunması bizim için yeterli değildir. O göreve kimseyi zorla getirmediler ve zorla tutmuyorlar. O göreve bizim sorunlarımızı çözme sözü vererek kendileri talip oldular. Elbette onlardan mucize beklemiyorduk. Yılların sorunu birkaç yılda çözülemezdi ama bize yeterli gayreti gösterdikleri ve iyi niyetli oldukları konusunda güven vermediler.

Mücadele kimsenin tekelinde olmadığının da bilinci ile, muhaliflikle suçlansakta binamız, sekreterimiz, ödeneğimiz, aidatımız, makamımız olmadan bu işe gönül veren meslektaşlarımızla mücadelemizi sürdürüyoruz ve tüm engellere rağmen sürdürmeye kararlıyız.

Genelkurmay başkanlığının kamuoyu ile paylaştığı bazı iyileştirmeler, ne yazık ki bu hükümet tarafından gerçekleştirilmemesine rağmen, mecliste 9 ŞUBAT 2011 tarihinde yapılan araştırma önergesi görüşmelerinde iktidar milletvekilleri, çözümü seçimler sonrasına ertelediklerini ve bazı iyileştirmelerin yapıldığını belirtecek kadar konudan ve adaletten uzak olduklarını kanıtlamışlar. Başkakanın, MSB ve bazı milletvekillerinin çözüm konusunda verilen sözlerin tutulmadığını unutmuşlardır!

Biz kimsenin siyasi mezesi olmayacağız. Bu bilinçli toplumun oylarını kasaba politikaları ile yönlendiremiyeceklerdir.

Değerli arkadaşlarımız, bizim intibaklarımızla ilgili MS komisyonun da MHP milletvekillerinin yasa teklifinin yanı sıra henüz meclise intikal etmeyen ama TEMAD sitesinde verildiği bildirilen Sn.Akman'ın teklifinde 9/1 adaletsizliği aynen korunmaktadır. Bizler yıllardır ekonomik sorunlarımızın çözümünde 9/2 nin anahtar rolü oynadığını belirtemize rağmen tekliflerin hazırlanmasında emeklerini övünç vesilesi olarak bölge toplantılarında dile getiren TEMAD yönetimi ya bu bilgilerden yoksundur yada bizleri mahalle bekçileri, ziraat ev ekonomistleri gibi sınıflardan daha alt kademeden göreve başlatan bu önyargılı adaletsiz uygulamaya 'genelkurmaya karşı olmamak adına' razı olmaktadırlar.

  • Değerli Meslekdaşlarımız, sitemizde bu adaletsizliği belirten mail kampanyasına arzulanan seviyede olmasada binleri aşan bir katılım olmuş bu konudaki yazımız 11.000 kişiye ulaşmıştır. KENDİNİZE SAYGINIZ GEREĞİ VERDİĞİNİZ BU DESTEĞE SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMİZİ SUNUYORUZ.

Değerli arkadaşlarımız, TEMAD yönetimi bölge toplantılarında, partilerle görüşeceğini, onlardan kontenjan talep edeceğini bildirmiştir. Ne derece başarır, gayret gösterirler bilemiyoruz. Böyle bir durum olumlu yönde gerçekleşirse değerlendirir, gerekli destekte bulunuruz. Ancak, biz bir trenin daha kaçmaması için siyasilere kararlığımızı bildirmek için BİR DEKLARASYON HAZIRLIYACAĞIZ.

Bizim taleplerimizin imtiyaz ve ayrıcalık olmayıp, adalet, eşitlik ve insan onuruna saygı olduğunu, bu taleplerimizin istismarına izin vermiyeceğimizi, daha önceki seçimlerde boş vaatlerde bulunanları, aile fertlerimizle birlikte, asgari bir milyon oylarımızla cezalandıracağımızı, seçim bildirgelerinde resmen sorunlarımızı kabul edip çözüm getireceklerini taahhüt eden partilerin yanında olacağımızı, mecliste grubu bulunan AKPARTİ - CUMHURİYET HALK PARTİSİ VE MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİNİN yetkili organlarına ve grup başkan vekillerine bir deklarasyonla duyuracağız.

Bu konuda her zamanki gibi yapmanız gereken tek şey sitemizde yayınlanacak deklarasyonun altına imza koymanızdır. Katılımın miktarı inandırıcılığımızın ve kararlılığımızın göstergesi olacaktır.

Lütfen bu konuda ilginizi ve bunun arkadaşlarımızla paylaşılması için göstereceğiniz gayrete şimdiden teşekkürlerimizi sunuyoruz.

HER GECENİN BİR SABAHI VARDIR. HAKLI TALEPLERİMİZ GERÇEKLEŞİNCEYE KADAR YASAL HER TÜRLÜ MÜCADELEYİ YAPMAK ONURUMUZDUR .
oyak

Son zamanlarda OYAK hakkında değişik yorumlar yapılıyor. Bazı köşe yazarları  da konuyu irdeliyor.  Meslektaşlarımızdan gelen yorumlar temel olarak iki-üç ayrı görüşün dışına çıkmıyor.

Birinci görüşte ; OYAK’ın resmi görüşü. Yani OYAK’ın TSK mensuplarına hizmet vermek için kurulmuş bir yardım sandığı olmasından öte yerli sermayeyi temsil etmesi, yerli iş gücü yaratmasıyla ülkemize sağladığı katmadeğer en ön plandadır.
 
İkinci görüşe göre OYAK faydalıdır. Ancak üyelerine eşit davranmamaktadır. Üst düzey askerlere ayrımcılık yapmaktadır. Ayrıca verebileceği nemaların altında nema vermektedir. Kârlılığı tartışılır. Sonuç olarak kötünün iyisi… 
 
Üçüncü görüş ise OYAK’ın imtiyazlarla ayakta duran bir kurum olduğunu savunmaktadır. OYAK’ın devletten sağladığı imtiyazların serbest piyasa şartlarına uymadığını savunmaktadır.  Zorunlu üyelik, en temel özgürlüğü kısıtlayıcı gerekçe olarak gösterilmektedir.
 
Ülkemizde son zamanlarda “Bunlar” siyaseti yapılmaktadır. “- Bunlar var ya bunlar… “ diyerek başlayan sözler halkımıza belirli bir görüşü savunan kitleleri şikayet etmek için kullanılmaktadır. En tesirli yanı da, polis biber gazı kullanırken, kış günü tazyikli soğuk su ile eylemci püskürtürken ve vatandaş neler oluyor yahu derken , yükselen “-bunlar var ya bunlar…” ifadeleri sanki linç sloganı halini almıştır.
Bir de kronik “- Bunlar var ya bunlar…” vardır. İşte O “bunlar”  konuştuğunda halkı askerlikten soğutmakla suçlanırlar. O bunlar sözde dış mihrakların etkisi altına girmiş kişilerdir. O bunlar sözde  milli şuurunu yitirmiştir. O bunlar sözde insanların içine kuşku düşürerek Türk Silahlı Kuvvetlerine asimetrik saldırmaktadırlar.
Yukarıda saydığım üç maddenin egemen güç tarafından yorumu çok acıdır.  Birincisi vatanseverler, ikincisi cahiller, üçüncüsü  ise “bunlar”.  Bu düşüncemi, uzun yıllardır OYAK Yönetim Kurulu Başkanlığında bulunan ve halen bu görevde olan Sayın Yıldırım Türker’in sözlerinden yorumluyorum.
 
Ne diyor Sayın Türker;
“Yine de inanmayıp iyi neticeleri takdir edemeyen bir kısım üye hayret duygumuzu abartısız şekilde çoğaltıyor. Bir kısım kendini bilmez, ileriyi göremeyen, kıskanç, büyük gayeyi göremeyip küçük çıkar peşinde koşan aymaz ve yönlendirilmiş kimselerin çıkardığı kasıtlı dedikodulara inanan olmasına üzülüyoruz. Bazı art niyetli kişilerin burayı bir güç kanıtlama platformu görmek için çabalaması, bireysel eşitlik prensibine sıkı sıkıya bağlı varlığımızı yıkmaya gayret göstermesi, bunun böyle algılanmasına rağmen vakur çizgi izlememizden cesaret alarak terbiyesizliğe varan beyanları yaymaya çalışanları ibretle izliyoruz.”
Yukarıdaki metinde gösterilen aba altındaki sopaya rağmen Sayın Meslektaşlarıma  “Değerler”den  birinden söz etmek istiyorum. Empati yapma gereğinin altını çizmek istiyorum. Biz emekli assubaylar olarak “Biz kimiz, Ne istiyoruz.” diyoruz. Bunu söylerken de şunu vurguluyoruz. Hiç kimseden farklı bir ayrıcalık beklemiyoruz. Biz anayasal haklarımızı istiyoruz.  İmtiyazlara karşı  çıkıyoruz. Bu düşüncelerimizde sanırım OYAK hariç demiyoruz. Her türlü ayrımcılığa ve adaletsizliğe hayır derken kendimizi aynı üniformayı giydiğimiz subaylar ile haklı olarak kıyaslıyoruz.  Ayrıca bir çok emekli subayın da yıllara dayalı  nema eşitsizliğinden şikayetçi olduğu aşikardır.
 
TSK’nde son yıllarda çok önemli değişiklikler oldu. Bu değişiklikler TSK’nin yeniliğe açık olduğunu gösterir. Lojmanlarda erlerin çalıştırılmamasından başlayarak, orduevlerinde planlanan sivilleşme çabalarına kadar bir çok olumlu değişiklik bunun göstergesi. Vatandaş  kahvede 50 kuruşa çay içerken, benim orduevinde bu çayı  10 kuruşa içmem, bunun sebebinin ise bana çayı ikram eden askerin bu hizmeti bedelsiz sunmasından kaynaklanıyorsa bu himayeciliktir.  Bu söz başta TBMM’de uygulanan fiyat tarifesi olmak üzere bu kapsama giren diğer devlet kurumları için de geçerlidir. Buna benzer sebeplerden dolayı OYAK vesilesi ile TSK personeline bazı  ayrıcalıklar sağlanmıştır. Bazılarımız da bu ayrıcalığı  ister kulağından,  ister kuyruğundan bir yerinden yakaladık.  En kötüsü de son yıllarda nema alanlar kendilerinden önce çalışıp, emekli olup nema alamayanların birikimlerinin nemasını  da aldılar. Biz eğer 9 Ekim’de yürüdüysek,  intibak hakkımızı  istiyor isek öncelikle bize haksızlık yaptığına inandıklarımızla aynı konuma düşmemeliyiz.  “-Bana yüzde 20 nema versinler de nasıl verirlerse versinler.” demek sanırım bize yakışmaz. Biz nasıl aynı kanunlarla çalıştığımız insanlarla aynı  kapsamda değerlendirilmediğimizden şikayet ediyorsak, kayıtlı ticari şirketlerin de kendisiyle aynı kulvarda koşan diğer şirketlere gösterilen ayrıcalığa itiraz etme hakkı vardır.  Eğer OYAK 1961’de kurulmuş ise bu yıla kadar geriye doğru gerçek muhasebe çalışması yapılıp yıllara göre banka faizleri ile doğru orantılı nemalandırma ile eski üyelerin hakları  iade edilmelidir. Nitekim KEY ödemeleri nasıl yapıldı görüyoruz. Hiçbir şey zor değil… Önemli olan hakkın yerini bulmasıdır.
Bu vesile ile aşağıdaki şiiri, düşüncelerimizi duyunca hayretler içinde kalanlara atfediyorum;
 
Uyuşamayız, yollarımız ayrı
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi.
Senin yiyeceğin kalaylı kapta
Benimki aslan ağzında.
Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik
Ama seninki de kolay değil kardeşim
Kolay değil hani
Böyle kuyruk sallamak tanrının günü…
                         Orhan Veli Kanık
Saygılarımla… 
genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ