Asubay Tefrikası-13
Dünyâ Astsubaylar Günü Yalanı
Memleketimin güzel insanı;
Aslını araşdırıp öğrenmenin zahmetine katlanmaz;
Her işin kolayına kaçmaya alışmışdır çünkü!..
Bilmez ki; inandığı hacı-hoca, muallim-gomutan güruhu,
Bâzı konularda kendisinden bile daha câhildir!
* * *
Devleti yöneten ceberrut idârecilerin vatandaşı kandırdığını,
Vatandaşın da kandırılmaya pek teşne olduğunu gören Aziz NESİN,
Memleketin manzara-i umumiyesini
Şu hârika veciz ile özetledi;
“Aç bırak, itaat etsin; câhil bırak, biat etsin!”
İnsanlar, layık olduğu şekilde idâre edilir, değil mi?
* * *
Saltanât döneminde,
Kendilerinin Zillullâh-i f‘il arz olduğuna inanan padişah efendimizin iki türlü kulu var idi;
Ekâbir ve reâyâ…
Ekâbir dediğimiz okuma-yazma bilenler;
Ümmî vatandaşı hem terbiye hem de idâre ediyor idi…
Fakat reâya ise ümmî câhil idi…
Reâyanın okuma-yazma bilmesini kendi saltanâtının devâmı için tehdit olarak gören padişahlar;
Türk milletini asırlarca ümmîlik ile terbiye ve idâre etdiler…
Padişahlar;
Kendi çocuklarını ve saltanâtını devam ettirecek asker ile devlet adamlarını,
Saraydaki Enderun mekteplerinde yetiştirdiler.
Fakat Padişahın kulları olan reâyayı ise ümmî olarak kalmaya mahkûm etdiler.
Osmanlı Devletinde ilk nüfus sayımını, 1830 senesinde Padişah II. Mahmud yapdı…
Avrupa Devletlerinin kendi çocuklarına parasız ve mecburî eğitim verdiği senelerde,
Padişahlar değil eğitim vermek, Osmanlı Devletindeki çocuk sayısını dahi bilmiyorlar idi…
* * *
Cumhuriyetin kurucu irâdesi;
Padişah-kul saltanâtını yıkdı,
Yerine;
Kendi hakkında kendi karârını özgürce verebilen;
Fikri hür, vicdânı hür, irfânı hür devlet-vatandaş idâresini ikâme etdi…
Şimdi artık;
Devleti idâre edenler isdemese bile vatandaşın kendisi okuma-yazma öğreniyor.
* * *
Vatandaşın fikrî uyanışını farkeden ATATÜRK sonrası sahte Cumhuriyetci subay-siyâsetci güruhu;
Ki, biz bunlara
ATATÜRK kisveli mukalllit ATATÜRKcüler diyoruz!
Bu kez de,
Okuma-yazma bilen vatandaşı idâre etmenin başka bir yolunu buldu;
Okuduğunu anlamayan vatandaş yetiştirmek!..
Evet! Bugün hepimiz sözde okuma-yazma biliyoruz.
Fakat okuduğumuzu anlayabiliyor muyuz?..
* * *
Meşhur Alman şâir ve müellif Nietzsche şöyle dedi;
“Dünyâda iki tür insân vardır; inanmak isdeyen ve bilmek isdeyen.”
Kitapsız yazar ben Eski Tüfek de
Müsaadeniz olur ise şâyet, şöyle diyorum;
“İnanmak isdeyen insan aslında bilmek isdemeyen insandır.”
“Bilmek isdeyen insan ise hakikâti talep eden insandır.”
* * *
2011 senesinde beri içinde olduğum yazar-çizer astsubay câmiamızda
Hakikâti talep eden çok az meslekdaşımı tanıdım!..
Eskerisi; duyduğu, gördüğü, okuduğu her şeye hemen inanmak isdiyor!
Çünkü, inanmanın mâliyeti sıfır kuruş. Emek yok, fikir yok, akıl hiç yok!..
Ancak ne var ki; akıldan azâde inanmak insanı felâkete götürebilir.
Yalancının yeline kapdırırsan kendini, vay hâline!...
Adamı suya diye götürürler de köle pazarında beş paraya satarlar!..
* * *
Dünyâ Astsubaylar Günü konusunda “astsubay” meslekdaşlarımın çoğu da
Bu konuda yazılan, söylenen her şeye inanmayı tercih ediyorlar.
Emeksiz bir fikrî tembelliğin büyüsüne kapılanlar neticede;
Kendilerinin dahi olmayı arzu etmeyecekleri müstehzî,
Kimi zamân da gülünç duruma düşüyorlar…
Nietzsche’nin târif etdiği birinci insan türüne dâhil olan “astsubay” meslekdaşlarım;
Hakikâti araştırıp öğrenmeden “Dünyâ Astsubaylar Günü” yalanına inanıyorlar!..
Bu cümleden olmak üzere;
“Dünyâ Astsubaylar Günü” yalanını söyleyen ilk kişi,
Meslekdaşımız Yüksel BİNİCİ…
Bunu ben söylemiyorum!
Aşağıdaki sayfalarda sizlerin de göreceği üzere, kendisi itirâf ediyor.
Yüksel BİNİCİ’nin bu filfilli yalanının kuyruğuna takılan fikir tembeli “astsubay” meslekdaşlarım ise
Havan dövücünün hık deyicisi misâli,
Yüksel BİNİCİ’nin bu yalanına hemen boncuk takıyorlar.
* * *
Peygamber efendimiz (S.A.S) şöyle buyurdu;
“Güzel suâl sormak ilimin yarısıdır!”
Nietzsche’nin târif etdiği ikinci insan türüne dâhil birisi olarak ben Eski Tüfek,
Bu hâdis-i şerifden aldığım ilhâm ile kendime şu iki güzel suâli sordum;
* * *
Nietzsche’nin târif etdiği birinci insan türüne dâhil olan “astsubay” meslekdaşlarıma,
Bugün kötü bir haberim var!..
Yüksel BİNİCİ’nin yalan kayığına binen beleşci astsubay meslekdaşlarım
Sonuna geldikleri yalan yolundaki “hakikât durağında” bugün inecekler, inşallah…
* * *
Kıymetli astsubay meslekdaşlarım;
Asubay Tefrikası 6-8 isimli makâlemizde fâş eylemiş idik!
Dünyâda ve Türkiye’de “Astsubay Günü” olarak tescil edilmiş "resmî" bir gün yok!
Dünyâda “astsubay” isimli "uyduruk" bir asker sınıfı yok!...
Çünkü;
“Astsubay” isimli “ortada sandık” asker sınıfı sâdece Türkiye’de var.
Üzgünüm!..
Belki inanmayacaksınız!
Resmiyyet, hukuk ve hakikât işde, aynen böyle!..
“Dünyâ Tuvalet Günü” bile var!
Lâkin, “Dünyâ Astsubay Günü” yok!..
* * *
Dünyâda en çok yalanın söylendiği memleket, size göre hangisidir?
Pek uzağa gitmeyin!
Ayağınızı basdığınız, havasını soluyup suyunu içdiğiniz topraklar,
Dünyâda en çok yalanın söylendiği ülkedir…
Nasıl mı?
İşde, şöyle…
Aşağıdaki çizelgede;
Dünyâda yalan haber yayınlayan ülkelerin sıralamasını görüyorsunuz!..
Oxford Üniversitesi ile Reuters’in 2018 senesinde hazırladığı raporun 39’uncu sayfasındaki şu çizelgede;
Yalan söyleme konusunda memleketimiz Türkiye, dünyâ birincisi olmuş!..
Şaşırdınız mı?..
(https://reutersinstitute.politics.ox.ac.uk/sites/default/files/digital-news-report-2018.pdf)
Uyduruk Dünya Astsubaylar Günü hakkında
Sakız çiğner gibi yalan yazan
Ve dahi
Uydurma haber neşreden onlarca boyalı basından birisi de
İşde, aşağıda gördüğünüz Sözcü isimli şu gazete…
Bugün 6 Salı; aylardan Eylül, sene 2022…
2018 senesinden bugüne kadar geçen son dört senede
Yalan söyleme konusunda Türkiye’nin daha iyi durumda olduğunu kim söyleyebilir?
* * *
Seher Vakdi Çaldığı Yârin Gapısın’da
Bozkırın Tezenezi şöyle çığırdı;
Gahi garıştırır ganı yaş ile
Hak bulunmaz hayâl ile düş ile
Yetilmez menzile bu gidiş ile
Hemen aşk atına binip sürmeli…
* * *
Yetmek için menzile, Abdal Neşet binmiş aşk atına!
Ermek için işin aslına; Eski Tüfek de bindi “akıl atına"
Ve
Çalmak için gapısını, sürdü hakikâtin üzerine…
* * *
Dünyâda ve Türkiye’de;
“Astsubay Günü” olarak tescilli “resmî bir gün” olup olmadığını öğrenmeden evvel,
Bıldır, 2021 senesinde, “Astsubaylar Günü” hakkında
Kim ne yalanlar söylemiş,
Hangi devlet kurumu ne inciler yumurtalamış, şöyle bir dikiz atalım, hele…
* * * * *
“Dünyâ Astsubaylar Günü” konusunda yalan söyleyen ilk kişi,
Meslekdaşımız Yüksel BİNİCİ…
Derler ya! Ağacın kurdu kendi gövdesindedir! İşde, burada vaziyet aynı öyle olmuş!..
Kendi Fesbuk sayfasında 17 Ekim 2021 Pazar günü paylaşdığı haberinde Yüksel BİNİCİ,
“Dünyâ Astsubaylar Günü”nü 2012 senesinde nasıl tezgâhladığını,
Kendi sözleri ile işde, şöyle itirâf etmiş…
* * *
(https://www.facebook.com/yukselbinici01?ref=py_c)
(http://www.yukselbinici.com.tr/2021/10/17/17-ekim-dunya-astsubaylar-gunu-kutlu-olsun-3/)
17 EKİM DÜNYA ASTSUBAYLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN
Ekim 17, 2021 Yazarı: www.yukselbinici.com.tr
17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü İlk olarak 2012 yılında kutlanmaya başlamıştır.
Yabancı ülke Büyükelçi ve Askeri ateşelerinin, siyasi liderlerin, hükümet temsilcilerinin ve meslektaşlarımızın katılımı ile her yıl geleneksel halde kutlanan bir gün haline gelmiştir.
100 bin civarında olan Astsubay meslektaşlarımızın ve 150 bin civarında olan Emekli Astsubayların kendine ait bir günün olmaması çok büyük bir eksiklikti.
Birçok meslek gruplarının belirli günleri vardır. O günlerde meslek grupları bir araya gelerek meslekleri ile ilgili konuları görüşürler. Meslek içi sorunlarını ve mesleki gelişmelerini tüm detayları ile ele alarak çözümler üretir ve bilgi paylaşımlarında bulunurlar. Ayrıca meslektaşlar arasında iletişim geliştirilir. Birçok meslek günleri uluslararası boyutlarda da kutlanmaktadır.
Yılda bir gün de olsa insanların kendilerini özel hissetmeleri ve tüm gayretlerini sarf ettikleri, adeta hayatlarını adadıkları mesleklerinin, toplum tarafından önemsendiğini görmeleri, insanları mesleğine ısındırmakla birlikte, kendine olan güvenini artırmakta ve yalnız olmadıklarını hatırlamaktadırlar. Ayrıca Türkiye’nin ve Dünyanın her yanında aynı mesleği icra edenler, bilgi alışverişlerinde bulunarak mesleki dayanışmanın gücünü hissetmektedir.
Mesleki dayanışma çok önemlidir! Dayanışma ortak değerleri paylaşmaktır, dayanışma mutlulukları paylaşmaktır, dayanışma sırtını rahatça birbirine yaslayabilmektir, dayanışma birbirini sırtında taşımaktır, dayanışma beni silip bizi yazabilmektir yüreklere.
Çalışanı ve emeklisi ile 250 bin civarında olan astsubayların kendine ait bir günün olmaması çok büyük bir eksiklikti. 1986 yılında mesleğime ilk başladığım günden bugüne hep içimde uhde kalmıştır. Diğer meslek gruplarının günleri kutlandığında, “Bizler neden hatırlan mıyoruz ?” demişimdir. Birçok kez sesimi duyurmaya çalıştım. Bu konuda makaleler yazdım. Emekli olduktan sonra bu konuda çalışmalarımı daha etkin bir şekilde sürdürdüm. Vatan savunmasını kendisine meslek edinmiş ve vatanı için gözünü kırpmadan canını feda eden meslektaşlarım, yılda bir gün bile olsa anılmalı ve kamuoyunda yer almalıdır.
Bugüne kadar yaptığım çalışmalarla Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD) kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 Tarihinin DÜNYA ASTSUBAYLAR GÜNÜ olarak anılması ve kutlanması için, kamuoyunda duyulmasını sağladım. Birçok yayın organında yer aldı. Örnek olarak, WİKİPEDİ, Özgür Ansiklopedi de 17 EKİM Tatiller ve özel günler bölümünde DÜNYA ASTSUBAYLAR GÜNÜ olarak yer almıştır. Artık birçok kurum ve kuruluşun kutlanacak günler listesinde yer almıştır.
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulunun 19 Mart 2012 tarihinde yaptığı toplantıda, Basın yayın ve tanıtımdan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak yapmış olduğum teklif üzerine 17 Ekim tarihlerinin Dünya Astsubaylar Günü olarak kutlanması kararını almıştır. İlk olarak 17 Ekim 2012 tarihinde TEMAD’ın kuruluş günü aynı zamanda Dünya Astsubaylar Günü olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Yapılan kutlamalar çerçevesinde 5 gün süren program, İlk gün Genel merkez ve tüm şube başkanlıklarımızda Anıtkabir’e ve şehir meydanlarında Atatürk anıtına çelenkler konulup, istiklal marşı okunarak başlanmıştır. Astsubay konularının ele alındığı panel, Astsubay ve eşlerinin hazırladığı resim ve fotoğraf sergisi, TEMAD Kupası At yarışları, E. Astsubay Mustafa Yıldızın Dünya bisiklet turu, Binlerce meslektaşımızın katılımı ile Anıtkabir’e Çelenk Konulması ve Büyük Ankara Yürüyüşü, Eurovision 2011 Birincisi Azerbaycanlı sanatçılar Nigar & Eldar katılımı ile büyük konser icra edilmiştir. Benzer programlarla 2013 – 2014 – 2015 yıllarında da kutlanmıştır.
Yabancı ülke Büyükelçi ve Askeri ateşelerinin, siyasi liderlerin, hükümet temsilcilerinin ve meslektaşlarımızın katılımı ile her yıl geleneksel halde kutlanan bir gün haline gelmiştir.
Yaklaşık 100 bin çalışan ve 150 bin Emekli Astsubay meslektaşlarımızın aileleri ile birlikte Bir milyonun üzerinde camiamız yılda bir gün de olsa, hayatlarını adadıkları mesleklerinin hatırlanarak kamu gündemine gelmesi ve bir arada olmaları çok önemlidir.
Ebediyete intikal etmiş olan tüm astsubaylarımızı ve şehitlerimizi rahmet minnet şükranla anıyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapan cefakar, emektar muvazzaf ve emekli tüm meslektaşlarımın 17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü’nü en içten dileklerimle kutlar, sağlıklı, mutlu ve başarılı nice yıllar dilerim.
* * * * *
TEMAD’ın resmî örütbağ sayfasında 15 Ekim 2021 Cuma günü yayınladığı haber ile
Genel Başkanımız Hamza DÜRGEN, “Astsubaylar Günü” kutlama programını kamuoyuna duyurdu.
(https://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-37nci-kurulus-yildonumu-kutlama-programi/)
TEMAD’ın sayfasındaki bu duyuruda;
Genel Başkan Hamza DÜRGEN bir doğrunun önüne bir yalan bağlamış!
“Kuruluş yıl dönümü” TEMAD’ın resmî günüdür. Kutlamak da TEMAD’ın meşru hakkıdır.
Lâkin “Astsubaylar Günü” ucuz bir yalandır, gayri meşrudur.
Bu duyuruda bir de imlâ hatâsı var!
Belki TEMAD'dan birileri okurlar;
“Yıldönümü” ibâresini bitişik yazmışlar; “yıl dönümü” şeklinde ayrı yazılır, hatırlatalım!..
* * *
Resmî örütbağ sayfasınde 16 Ekim 2021 Cumartesi günü neşretdiği haberde,
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanı Dz. Albay Cenk TOPUZ ve
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürü Doç.Dr. Bayram KILIÇ’a Türkiye dar geldi!..
Birisi subay, birisi akademisyen olan bu iki eşhâs,
Hedef büyütdüler! Türkiye hudutlarını da aşıp dünyâya açıldılar!..
Ve
“Ordumuzun belkemiği” dedikleri astsubaylarımızın “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladılar.
(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html)
* * *
Resmî örütbağ sayfasında 16 Ekim 2021 Pazar günü neşretdiği haberde
TESUD Genel Başkanı Em.Hv.Korgeneral Erdoğan KARAKUŞ,
“Meslektaşları olmasından gurur duyduğu,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin "temel direkleri" dediği,
Kahraman Astsubaylarımızın “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladı…
* * *
17 Ekim 2021 Pazar günü resmî twitter hesâbında yayınladığı haber ile
Millî Savunma Bakanlığı;
“Ülkemiz ve milletimiz için görev yapan,
“Tüm emekli ve muvazzaf Astsubaylarımızın "Astsubaylar Günü"nü kutladı!..”
(https://twitter.com/hashtag/AstsubaylarG%C3%BCn%C3%BC?src=hashtag_click)
* * * * *
27 sene hapis yatdıkdan sonra,
Kendisini hapse atan devletin ilk zenci Cumhurbaşkanı olan Nelson MANDELA şöyle dedi;
“Ȃlimler sûkut eder ise câhiller konuşur!”
“Dünyâ Astsubaylar Günü” konusunda meydânı câhillere bırakmamak için,
Anlaşılan o ki, gene Eski Tüfek konuşacak!..
* * * * *
Dünyâda ve Türkiye’de;
“Astsubaylar Günü” olarak "tescil edilmiş resmî bir gün" olup olmadığını öğrenmek için
Evvelâ, emekli subaylarımızın derneği TESUD’un gapısını çaldım!
Ve aşağıda gördüğünüz şu dilekcemi 18 Ekim 2020 Pazar günü
Genel Başkan Em. Tuğgeneral Namık Kemal ÇALIŞKAN’a gönderdim.
* * *
Türkiye Emekli Subaylar Derneği Genel Başkanlığına
ANKARA
18 Ekim 2020
KONU: 17 Ekim Astsubaylar Günü vesilesi ile TESUD’un yapdığı basın duyurusu.
İLGİ: (http://www.tesud.org.tr/) isimli bağlantıda TESUD’un yayınladığı basın duyurusu.
1. 17 Ekim Astsubaylar Günü ve TEMAD’ın 36’ıncı kuruluş yıldönümünü kutlamak gâyesi ile;
18 Ekim 2020 Pazar günü İlgi bağlantıda TESUD kamuoyuna bir haber duyurdu. Ekran görüntüsü aşağıda görülen bu haberinde TESUD şöyle demekdedir;
“17 Ekim Astsubaylar Günü ve TEMAD’ın 36’ıncı kuruluş yıldönümü”
2. Ekran görüntüsü yukarıda görülen TESUD’un söze konu bu duyurusu hakkında benim suâlerim şöyledir.
16.06.1983 târih ve 2847 Kânun teşkil edilen TEMAD’ın;
a. Kuruluş günü olan 17 Ekim’in, “Astsubaylar Günü” olduğuna dair İlgi duyurusundaki TESUD beyanının hukûkî bir dayanağı var mıdır?
b. İlgi duyurusundaki “17 Ekim’in “Astsubaylar Günü” olduğuna dair TESUD beyanının hukûkî bir dayanağı var ise şâyet; hangi mevzuâta göre 17 Ekim günü “Astsubaylar Günü” olarak tesbit edilmişdir?
c. 2847 Kânun teşkil edilen TESUD’un “Subaylar Günü” olarak tesbit etdiği ve kutladığı bir gün var mıdır?
ç. Var ise şâyet; “Subaylar Günü” olarak tesbit etdiği gün, hangi mevzuâta istinâd etmekdedir?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim dört suâlimi,
TESUD Genel Başkanlığının cevâplamasını saygılarım ile arz ederim.
Şükrü IRBIK
* * *
Anamın babası rahmetli Hakkı dedem şöyle der idi;
Torunum! Usda katır sırtındaki yükü atmasını iyi bilir!
Teşbihde hatâ câizdir!
Lâkin, Namık Kemal Başkan da aynen öyle yapdı!
20 Ekim 2020 Salı günü gönderdiği
Ve dahi
Tek kelimesi dahi olmayan sözsüz e-posda cevâbında Namık Kemal Başkan;
Ben bilmem, Hulusi AKAR bilir diyerek
Topu, twitter hesâbındaki haberini kes-yapışdır yapdığı Millî Savunma Bakanlığına atdı!..
* * *
* * *
TESUD Genel Başkanı Em. Tuğgeneral Namık Kemal ÇALIŞKAN,
Astsubayların;
Fakat aynı Genel Başkan Namık Kemal ÇALIŞKAN,
Dünyâda ve Türkiye’de “Dünya Astsubaylar Günü” olmadığını bilmiyor!
Namık Kemal Başkanın içine yuvarlandığı bu tenâkuz
İyi bildiğimiz ucuz subay işgüzarlığından başka bir şey değil…
* * *
TESUD’dan sonra, aynı gün içinde,
Bindiğim akıl atını
Mensubu olduğum İçişleri Bakanlığı gapısına sürdüm.
Ve aynı suâli Bakanıma sordum!..
* * *
İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA
ANKARA
18 Ekim 2021
KONU: Dünya Astsubaylar Günü’nün Hukukî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) (http://www.tesud.org.tr/) isimli internet sitesinde Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması hakkında yayınladığı 17 Ekim 2021 târihli haber.
(b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
1. İlgi (a) bağlantıda mezkur internet sitesi, Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’ne aitdir. İşbu İlgi (a) sitede Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD), 17 Ekim 2021 târihinde bir haber yayınladı. Sûreti Ek’de görülen işbu haberinde TESUD, astsubayların “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladı.
2. TESUD’un yayınladığı İlgi (a) haber hakkında benim suâlim şudur;
17 Ekim gününün “Dünya Astsubaylar Günü” olduğu hususunda İçişleri Bakanlığının ilgili mevzuât kapsamında bugüne kadar verdiği karar, tescili ve izini var mıdır?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim suâlimi İlgi (b) Kânun kapsamında cevaplamasını,
İçişleri Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.18.10.2021. 2105133593.
Şükrü IRBIK
EK: (http://www.tesud.org.tr/) isimli internet sitesinde Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin 17 Ekim 2021 Pazar günü yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlama haberinin ekran görüntüsü.
* * *
Vatandaşın uyanık olanını askerde cenderme yapar derler!
Hakikâten doğru söz imiş!..
İçişleri Bakanına sorduğum suâle,
Kânun Ordusu Jandarma’nın Genel Komutanı şöyle cevâp verdi;
Mevzuâtımızda “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü diye bir gün yoktur.”
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Thu 11/25/2021 4:09 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 18.10.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2105133593 sayılı başvurunuz 25.11.2021 tarihinde GENEL SEKRETERLİK tarafından cevaplanmıştır:
Cumhurbaşkanlığı iletişim merkezine (CİMER) yapmış olduğunuz başvurunuz, Jandarma Genel Komutanlığınca alınmıştır.
Başvurunuzda belirtmiş olduğunuz hususlarla ilgili yapılan inceleme neticesinde; Başvuruya konu
17 Ekim gününün Dünya Astsubaylar Günü olarak kutlanması ile ilgili olarak
J.Gn.K.lığını kapsayan mevzuatta herhangi bir husus bulunmadığını bildirir,
bilgilerinize rica ederiz.
* * *
Hakikâte ermek için çaldığım üçüncü gapı,
Millî Savunma Bakanlığının gapısı oldu…
Bakan Hulusi AKAR’a sordum;
17 Ekim’in “Dünya Astsubaylar Günü” olduğu hususunda Millî Savunma Bakanlığının bilgisi var mıdır?
* * *
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
27 Ekim 2021
KONU: Dünya Astsubaylar Günü’nün Hukukî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) (http://www.tesud.org.tr/) isimli internet sitesinde Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması hakkında yayınladığı 17 Ekim 2021 târihli haber.
(b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
1. İlgi (a) bağlantıda mezkur internet sitesi, Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’ne aitdir. İşbu İlgi (a) sitede Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD), 17 Ekim 2021 târihinde bir haber yayınladı. Sûreti Ek’de görülen işbu haberinde TESUD, astsubayların “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladı.
2. TESUD’un yayınladığı İlgi (a) haber hakkında benim suâlim şudur;
17 Ekim gününün “Dünya Astsubaylar Günü” olduğu hususunda Millî Savunma Bakanlığının bilgisi var mıdır?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim suâlimi İlgi (b) Kânun kapsamında cevaplamasını,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.27.10.2021. 2105290166.
Şükrü IRBIK
* * *
Bakan Hulusi AKAR'ı tebrik ediyorum. Bana gönderdiği cevâbında şöyle dedi;
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlanan bir gün yoktur”
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Fri 11/12/2021 12:23 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 27.10.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2105290166 sayılı başvurunuz 12.11.2021 tarihinde VAKIF/DERNEK VE KOORDİNASYON ŞUBESİ MÜDÜRLÜĞÜ tarafından cevaplanmıştır:
Talepte bulunduğunuz konu ile ilgili müracaatınız incelenmiştir.
Yapılan inceleme neticesinde
dünyada kutlanan önemli gün ve haftalar arasında böyle bir gün olmadığı tespit edilmiştir.
Bilgilerini rica ederim.
* * *
Ben Şükrü IRBIK’ın Bakan Hulusi AKAR’dan bir ricâsı var!
Dilekceme gönderdiği cevâbda;
“Dünyâ Astsubaylar Günü” isimli resmî bir gün mevcut olmadığını ikrâr etdiği hâlde,
Ve dahi
Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’ı bu çelişkisini açıklamaya dâvet ediyorum!..
(https://temad.org/astsubaylar-gunu-ve-37-kurulus-yil-donumu-kapsaminda-gazi-orduevinde-resepsiyon/)
* * *
“Ordumuzun belkemiği” astsubaylarımızın,
“Dünyâ Astsubay Günü”nü kutlayan devlet kurumlarından birisi de
Mezunu olduğum Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı idi…
Okul Komutanı Dz. Albay Cenk TOPUZ
Ve
Okul Müdürü Doç. Dr. Bayram KILIÇ’a şu iki suâli tevcih etdim;
İkinci suâle bâhusus dikkat buyurun!..
* * *
* * *
Korsan “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlayacak kadar cingöz davranan TOPUZ-KILIÇ ikilisi,
Bu ikinci suâlimi okuyunca dut yediler, bülbül oldular!
Bunu cevaplayacak kadar dürüst ve yürekli davranamadılar.
* * *
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
17 Kasım 2021
KONU: Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” Olarak Kutlamasının Hukûkî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haber.
(b) (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi.
(c) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
1. İlgi (a) bağlantıda mezkur resmî örütbağ adresi, Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığına aitdir. İşbu İlgi (a) adresde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı, 17 Ekim 2021 Pazar günü bir haber yayınladı. Sûreti EK-A’da görülen işbu İlgi (a) haberinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı; “Ordumuzun bel kemiği astsubaylarımızın” “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladığını kamuoyuna duyurdu.
2. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının faaliyetlerini İlgi (b) bağlantıda münteşir “2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi”ne müstnediden icrâ edececeği her türlü şüpheden vârestedir. Bu cümlenin devâmı olmak üzere, Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlama konulu İlgi (a) haberi hakkında benim suâllerim şunlardır;
a. “17 Ekim’i” hangi makâm, hangi mevzuâta müsteniden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak tescil ve ilân etmişdir?
b. İlgi (b) adresde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi münteşirdir. İşbu Çalışma Takvimini tetkik etdiğimde; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda 2021 senesinde bir faaliyetinin mevcut olmadığını tesbit etdim. 2020-2021 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi’nde 17 Ekim 2021 Pazar gününü “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda resmî bir faaliyeti mevcut mu idi? Bu cümleden olmak üzere; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 17 Ekim 2021 Pazar gününü hangi mevzuâta istinâden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamışdır?
c. 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı, dost/müttefik ülkelerin Astsubay Okulları ile; kutlama mesajı teatisi, öğrenci mübadelesi, heyet ziyâreti vb. müşterek ve mütekâbil faaliyetler icrâ etmiş midir?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim üç suâlimi İlgi (c) Kânun kapsamında cevaplamasını,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.17.11.2021. 2105584075.
Şükrü IRBIK
E K L E R:
EK-A: (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haberin ekran görüntüsü.
EK-B: (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi.
EK-A:
EK-A: (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli resmî örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haberin ekran görüntüsü.
17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü Kutlama Mesajı;
Ordumuzun belkemiği astsubaylarımızın Dünya Astsubaylar Gününü kutluyor, sağlıklı, huzurlu ve barışın üstün geldiği bir yaşam dileklerimle şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi şükranla anıyorum.
Bayram KILIÇ Cenk TOPUZ
Doç.Dr. Dz.Alb.
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Md. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanı
EK-B:
EK-B: (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli resmî örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi ekran görüntüsü.
* * *
“Dünyâ Astsubaylar Günü” kutlaması hakkında sorduğum suâllere
En pişkin cevâbı Albay TOPUZ ve Doç.Dr. KILIÇ verdi…
Tam bir laf salatası olan cevâbında bu iki şahıs,
Yalan söylemekden ve iftirâ atmakdan da geri durmadılar!
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Tue 12/28/2021 12:12 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 17.11.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2105584075 sayılı başvurunuz 28.12.2021 tarihinde DENİZ ASTSUBAY MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRLÜĞÜ tarafından cevaplanmıştır:
Türkiye emekli subaylar, emekli astsubaylar, emekli uzman erbaşlar, harp malulü gaziler, şehit dul ve yetimleri ile muharip gaziler dernekleri hakkında ve ilgili dernekler kanunu kapsamında faaliyet gösteren Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir.
Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için sürdürülen çalışmalar kapsamında; Türkiye'de çalışan ve emekli olan astsubayların kendilerini özel hissetmelerini, tüm gayretlerini sarf ettikleri adeta hayatlarını adadıkları mesleklerinin toplum tarafından önemsendiğini görmelerini, meslektaşlarının mesleklerine bağlılığını, kendilerine olan güvenin artırılmasını ve yalnız olmadıklarını hatırlatmak amaçlanmaktadır.
Milli Savunma Üniversitesi Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu görev bilinci, şeref, sadakat ve sorumluluk değerleri ile donatılmış, Atatürk ilke ve inkılâplarını özümsemiş, yeterli fiziki yeteneğe ulaşmış, gelişmeye açık, askerlikle ilgili bilgilerle donatılmış, geleceğin ve askerliğin ruhunu yakalamış, çalışkan, bilgili ve sorumluluk sahibi, ön lisans düzeyinde eğitim ve öğretim görmüş, kendisini Türk Deniz Kuvvetlerine hizmete adamış muvazzaf Deniz Astsubayı yetiştirmektir. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu ihtiyaçları doğrultusunda eğitim ve öğretim vermek misyonunu benimseyerek önemi giderek artan dünya denizlerinde ve bu denizlere sınır olan kıyılarda söz ve hak sahibi olacak Türk Deniz Kuvvetleri gemi ve karargahlarında görev yapacak nitelikli, çalışkan, bilgili, sorumluluk sahibi Deniz Astsubayları yetiştirme vizyonu ile görevini sürdürmektedir.
Kurum ve kuruluşların dış dünyaya açılan penceresi olan bu tür örün sayfalarında, ilgili çalışma planları yada faaliyet takvimlerinde yer almasa dahi o kurum ve kuruluşun misyon ve vizyonunu yakinen ilgilendiren konularda toplumu alakadar eden hususlara hassasiyet göstererek anma, tebrik vb. duyurular yapılması olağandır. Misyon ve vizyonu yukarıda açıklanan Milli Savunma Üniversitesi Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu’nun ‘Dünya Astsubaylar Günü’ hakkındaki tebriğini bu çerçevede değerlendirilmesi bilgilerinize rica olunur.
* * *
TOPUZ-KILIÇ ikilisi,
Kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 târihinin;
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için TEMAD’ın çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir”
diyerek hem yalan söylediler hem de TEMAD’a iftirâ atdılar.
Çünkü;
Kuruluş günü olan 17 Ekim’in;
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için
TEMAD’ın bugüne kadar Millî Savunma Bakanlığına gönderdiği iki satır yazı yok!
Aşağıda gördüğünüz 28 Aralık 2021 târihli CİMER dilekcem ile;
TOPUZ-KILIÇ ikilisine ben sâil Şükrü IRBIK bu kez de şu suâli sordum;
“Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin “Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğünü” İlgi (d) yazısında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün beyân etdiği faaliyet hakkında Millî Savunma Bakanlığının bilgisi ve tensibi var mıdır?
* * *
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
28 Aralık 2021
KONU: Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” Olarak Kutlamasının Hukûkî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
(b) 17 Kasım 2021 târih ve 2105584075 sayılı CİMER dilekcem.
(c) (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haber.
(ç) (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi.
(d) Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü’nün 28 Aralık 2021 Salı gün ve 12:12PM saatli e-posdası.
(e) Millî Savunma Bakanlığı Vakıf/Dernek ve Koordinasyon Şube Müdürlüğünün 12 Kasım 2021 Cuma gün ve 12:23PM saatli e-posdası.
1. İlgi (a) Bilgi Edinme Hakkı Kânunu kapsamında hazırladığım İlgi (b) dilekcemi; CİMER vasıtası ile 17 Kasım 2021 târihinde Millî Savunma Bakanlığına gönderdim. Sûreti EK-A’da görülen 2105584075 sayılı işbu İlgi (b) dilekcemin;
a. Birinci maddesinde;
- İlgi (c) bağlantıda mezkur resmî örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının bir haber yayınladığını,
- Sûreti EK-B’de görülen işbu İlgi (c) haberinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının; “Ordumuzun bel kemiği astsubaylarımızın” “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladığını kamuoyuna duyurduğunu,
Millî Savunma Bakanlığının bilgisine arz etdim.
b. İkinci maddesinde ise; İşbu İlgi (c) haber hakkında Millî Savunma Bakanlığına aşağıda görülen şu üç suâlimi tevcih etdim;
- 2. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının faaliyetlerini İlgi (ç) bağlantıda münteşir “2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi”ne müstnediden icrâ edececeği her türlü şüpheden vârestedir. Bu cümlenin devâmı olmak üzere, Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlama konulu İlgi (c) haberi hakkında benim suâllerim şunlardır;
- a. “17 Ekim’i” hangi makâm, hangi mevzuâta müsteniden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak tescil ve ilân etmişdir?
- b. İlgi (ç) adresde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının “2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi” münteşirdir. İşbu Çalışma Takvimini tetkik etdiğimde; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda 2022 senesinde bir faaliyetinin mevcut olmadığını tesbit etdim. 2020-2021 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi’nde 17 Ekim 2021 Pazar gününü “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda resmî bir faaliyeti mevcut mu idi? Bu cümleden olmak üzere; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 17 Ekim 2021 Pazar gününü hangi mevzuâta istinâden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamışdır?
- c. 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı, dost/müttefik ülkelerin Astsubay Okulları ile; kutlama mesajı teatisi, öğrenci mübadelesi, heyet ziyâreti vb. müşterek ve mütekâbil faaliyetler icrâ etmiş midir?
2. İşbu İlgi (b) dilekcemin ikinci maddesindeki bilgi talebime; İlgi (d) yazısı ile Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü cevap gönderdi. Sûreti EK-C’de görülen 28 Aralık 2021 (bugün) târihli işbu İlgi (d) yazısının birinci satırında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü şöyle demekdedir;
- “Türkiye emekli subaylar, emekli astsubaylar, emekli uzman erbaşlar, harp malulü gaziler, şehit dul ve yetimleri ile muharip gaziler dernekleri hakkında ve ilgili dernekler kanunu kapsamında faaliyet gösteren Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir.”
3. Sûreti EK-C’de görülen işbu İlgi (d) yazısının birinci satırında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün sözünü etdiği; “Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğünün bilindiğine” dair olmak üzere verdiği bilgi hakkında Millî Savunma Bakanlığına benim suâlim şudur;
- Sûreti EK-Ç’de görülen İlgi (e) ile gönderdiği yazısında Millî Savunma Bakanlığı; “yapılan inceleme neticesinde dünyada kutlanan önemli gün ve haftalar arasında “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü” olarak böyle bir gün olmadığını” tarafıma birdirmiş idi. “Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin “Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğünü” İlgi (d) yazısında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün beyân etdiği faaliyet hakkında Millî Savunma Bakanlığının bilgisi ve tensibi var mıdır?
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim biricik suâlimi İlgi (a) Kânun kapsamında cevaplamasını,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.28.12.2021. 2106247517.
Şükrü IRBIK
E K L E R:
EK-A: 17 Kasım 2021 târih ve 2105584075 sayılı CİMER dilekcem.
EK-B: (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haberin ekran görüntüsü.
EK-C: Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü’nün 28 Aralık 2021 Salı gün ve 12:12PM saatli e-posdası.
EK-Ç: Millî Savunma Bakanlığı Vakıf/Dernek ve Koordinasyon Şube Müdürlüğünün 12 Kasım 2021 Cuma gün ve 12:23PM saatli e-posdası.
* * *
Zor, oyunu bozar!...
Her atın bir çıbık ile kovulamayacağını gören
Ve dahi
Ayakları suya eren Okul Müdürü Doç.Dr. Bayram KILIÇ,
Hemen yelkenleri suya indirdi!..
17 Ekim 1984 târihinin
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için TEMAD’ın çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir”
Diyerek TEMAD’a iftirâ atanlar,
İşde, aşağıda görülen lafzî kıvırmalar ile tükürdüklerini yaladılar!...
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Fri 1/14/2022 12:09 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 28.12.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2106247517 sayılı başvurunuz 14.01.2022 tarihinde DENİZ ASTSUBAY MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRLÜĞÜ tarafından cevaplanmıştır:
1. 17 Ekim tarihinin "Dünya Astsubaylar Günü" olarak kutlanması ile ilgili Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulunun başlattığı herhangi bir çalışma mevcut değildir.
2. 17 Ekim tarihinin "Dünya Astsubaylar Günü" olarak anılması ve kutlanması ile ilgili olarak açık kaynaklardan bilgiye ulaşılmaktadır. Konuya ilişkin yapılan çalışmalar ile ilgili Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Müdürlüğünde belge bulunmamaktadır.
* * *
Sürdüm, sürdüm akıl atımı,
Vardım, kendi derneğimiz TEMAD’dın gapısına…
Genel Başkan Hamza DÜRGEN’e dedim ki;
TEMAD’ın sözünü etdiği “17 Ekim Astsubaylar Günü” resmî olarak müseccel “târihî gün” müdür?
* * *
TÜRKİYE EMEKLİ ASTSUBAYLAR DERNEĞİ GENEL BAŞKANLIĞINA
ANKARA
21 Ekim 2020
KONU: TEMAD’ın kutladığı “17 Ekim Astsubaylar Günü” hakkında.
İLGİ: (a) (http://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/) isimli bağlantıda TEMAD’ın yayınladığı basın duyurusu.
(b) Ulusal Ve Resmi Bayramlar İle Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri Ve Tarihi Günlerde Yapilacak Tören Ve Kutlamalar Yönetmeliği. (R.G. Tarihi:5/5/2012, R.G Sayısı: 28283).
1. İlgi (a)’da münteşir bağlantsında Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD); 17 Ekim 2020 târihinde bir basın duyurusu yapdı. İşbu basın duyurusunda TEMAD Genel Başkanlığı şöyle dedi;
“17 Ekim Astsubaylar Günü (…) icra edilmiştir.”
TEMAD’ın söze konu işbu basın duyurusunun 18 Ekim 2020 târihli ekran görüntüsü işbu dilekcemin Ek’ine merbutdur.
2. Bilindiği üzere İlgi (b) Yönetmelik; “târihî günlerin” kutlanması amacıyla yapılacak törenleri tanzim eder. İşbu Yönetmeliğin; Dördüncü bölüm, “Tarihi Günler, Mahalli kurtuluş günleri, Atatürk günleri ve diğer tarihi günler” alt başlığı altında yer alan Madde 8 mucibince tarihi günlerin kutlama faaliyetleri; Başkentte Ankara Valiliğince oluşturulacak kutlama komiteleri tarafından belirlenir.
3. İşbu dilekcemin ilk iki maddesinde verdiğim bilgi ve beyân etdiğim İlgi (b) Yönetmelik muvâcehesinde benim suâllerim şunlardır;
a. İlgi (a)’da münteşir basın duyurusunda TEMAD’ın sözünü etdiği “17 Ekim Astsubay Günü”, resmî olarak tescil edilmiş bir “târihî gün” müdür?
b. İlgi (a) bağlantısında neşretdiği haber ile TEMAD’ın kamuoyuna duyurduğu “17 Ekim Astsubaylar Günü” vesilesi ile icrâ etdiği kutlama programı, İlgi (b) Yönetmeliğin 8’inci Maddesi mucibince Ankara Valiliğinin oluşturacağı kutlama komitesi tarafından belirlenmiş midir?
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim iki suâlimi,
TEMAD Genel Başkanlığının cevâplamasını saygılarım ile arz ederim.
Şükrü IRBIK
EK: (http://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/) isimli bağlantıda TEMAD’ın yayınladığı basın duyurusunun 18 Ekim 2020 Pazar gününe ait ekran görüntüsü.
EK
EK: (http://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/) isimli bağlantıda TEMAD’ın yayınladığı basın duyurusunun 18 Ekim 2020 Pazar gününe ait ekran görüntüsü.
17 EKİM ASTSUBAYLAR GÜNÜ VE TEMAD’IN 36’NCI KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ KUTLANDI
Tarih: 17 Eki 2020 Kategori: Duyurular, Genel, Haberler, ManşetYorum Yok
Yazdırhttp://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/"> E-posta
17 Ekim Astsubaylar Günü ve TEMAD’ın 36’ncı Kuruluş Yıl Dönümü Kutlama Programı bu yıl pandemi tedbirleri kapsamında sadece Genel Merkez ve Ankara Şubelerimizin Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleri, Yüksek Denetleme Kurulu Başkanı ve hanımefendilerden oluşan sınırlı katılımla icra edilmiştir.
Anıtkabir’deki tören saat:11.00’de başlamış, saygı duruşu ve mozoleye Genel Başkan Sn. Hamza DÜRGEN tarafından çelenk konulmasının ardından, Genel Başkanın Şeref Defterine günün anlam ve önemini ifade eden duygularını yazıp imzalaması ile sona ermiştir.
* * *
“Dünya Astsubay Günü” olarak tescil edilmiş resmî bir “gün” var mıdır diye sorduğum suâlime;
İstiskâlen de ola TESUD Genel Başkanı cevâp gönderdi,
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanı cevâp gönderdi,
İçişleri Bakanlığını temsilen Jandarma Genel Komutanı cevâp gönderdi,
Millî Savunma Bakanı cevâp gönderdi…
Fakat
Bizim dernek TEMAD, dut yedi bülbül oldu!
Hamza Başkan cevâp verecek kadar bile nezâket gösdermedi…
* * *
Kutlayacak resmî bir günü bile olmayan muhterem “astsubay” meslekdaşlarım!
İşde, yukarıdaki belge ve resimlerde gördünüz!..
“Astsubaylar Günü” ve “Dünyâ Astsubaylar Günü” konusunda
Devlet kurumlarının hâli pür melâli böyle…
Korsan toplantı yapmanın yasak olduğu Türkiye’de
Korsan resmî gün ilan edilebilir mi?..
Kânun ile teşkil edilmiş
Ve dahi
Kânun dâhilinde faaliyet icrâ etmesi gereken derneğimiz TEMAD’ın
17 Ekim’i kânunsuz olarak “Dünyâ Astsubaylar Günü” tertip ve ilan etmesi ne demek oluyor?
Ekmeğini yediği devletimize TEMAD, yoksa meydan mı okuyor?
Peki,
Türkiye’de ve dünyâda resmî bir gün ilân etmek için neler yapmalı?
Şimdi, bunları bir görelim hele…
* * * * *
UNESCO 1994 senesinde 5 Ekim’i “Dünya Öğretmenler Günü” ilân etmiş.
UNESCO‘dan 25 sene sonra da Türkiye Cumhuriyeti Devleti 2019 senesinde;
24 Kasım’ı Türkiye’de “Öğretmenler Günü” ihdâs etmiş.
Bu cümleden olmak üzere;
24 Kasım “Öğretmenler Günü”dür.
222, 657 ve 1739 Sayılı Kânunları TBMM meriyyete koymuş,
Millî Eğitim Bakanlığı Yönetmeliği yayınlamış,
Ve 24 Kasım “Öğretmenler Günü” 2019 senesinde millî “resmî gün” olarak tescillenmiş…
* * *
18 Mart, “Şehitler Günü”dür.
19 Eylül, “Gâziler Günü”dür.
Peki, bu iki günü hangi devlet kurumu ilân ve tescil etmiş?
Millî Savunma Bakanlığı…
4768 Sayı ve 27 Haziran 2002 târihli Kânunu TBMM meriyyete koymuş,
Bu Kânuna müsteniden, Millî Savunma Bakanlığı 2003 senesinde Yönetmelik yayınlamış,
Ve bu iki gün millî “resmî gün” olarak tescillenmiş.
Güzel,
17 Ekim’i “Astsubaylar Günü” olarak tescil etdirmek konusunda
Millî Savunma Bakanlığı bugüne kadar kılını kıpırdatmış mı?
* * *
Her devlet;
Kendi iç hukukundan aldığı salâhiyyet ile millî ve resmî günler ihdâs edebilir.
Fakat mevzu devlet hududunun dışına taşınca,
Dünyâ hukukunu temsil eden uluslararası teşkilât borusunu ötdürür.
17 Ekim’i “Dünyâ Astsubaylar Günü” olarak tescil etdirmek için de
Birleşmiş Milletler’in gapısını çalmak gerek!
19 Kasım, “Dünyâ Tuvalet Günü”dür.
Birleşmiş Milletler Teşkilâtı
Aşağıda gördüğünüz A/RES/67/291 Sayılı şu karârı almış.
Ve bu Genel Kurul Karârı ile 2013 senesinde
19 Kasım’ı “Dünyâ Tuvalet Günü” ilân etmiş.
* * *
17 Ekim’i “Dünyâ Astsubaylar Günü” olarak tescil etdirmek konusunda;
5 seneden beri TEMAD Genel Başkanlığı makâmında oturan
Hamza DÜRGEN kılını kıpırdatmış mı?
Hayır!..
4 seneden beri Millî Savunma Bakanlığı makâmında oturan
Hulusi AKAR kılını kıpırdatmış mı?
Hayır!..
Meslekdaşım emekli astsubay Yüksel BİNİCİ,
TEMAD Genel Başkanı emekli astsubay Hamza DÜRGEN,
TESUD Genel Başkanı emekli subay Erdoğan KARAKUŞ,
DAMYO Komutanı Dz. Albay Cenk TOPUZ,
Millî Savunma Bakanı emekli subay Hulusi AKAR…
Bu şahısların hepsi
Göreve başlamadan evvel asker andı içmiş muvazzaf-emekli subay ya da astsubay.
211 Sayılı TSK İçhizmet Kânununa istinâden içdikleri asker andında şöyle dediler;
“Her zaman ve her yerde kânunlara itaat edeceğime namusum üzerine andiçerim"
Fakat
Yukarıda isimlerini gördüğünüz münkir zevât;
211 Sayılı TSK İçhizmet Kânununu ve nâmusları üzerine içdiği asker andını inkâr etmişler
Ve dahi
Abdal Neşet’in türküsünde çığırdığı gibi
Hak aramışlar, hayâl ile düş ile…
* * *
Aksi isbatlanmayan iddia, hakikâtin yerini alır!..
Meslekdaşımız emekli astsubay Yüksel BİNİCİ'nin 2012 senesinde uydurduğu
“Astsubay Günü” iddiası, hakikâtin yerini almasın diye;
Biz de bugün emekliassubaylar.org’da evvel Allah, yalanın belini kırdık
Ve dahi
Hakikât ışığında boğduğumuz “Astsubay Günü” iddiasını târih çöplüğüne atdık.
İşde, belgesini yukarıda gördünüz!
Dünyâ Tuvalet Günü bile var.
Fakat
Türkiye’de Astsubaylar Günü yok!
Dünyâda ise Dünyâ Astsubaylar Günü yok!
Meslekdaşımız Yüksel BİNİCİ’nin tezgâhladığı “Dünyâ Astsubaylar Günü” hakkında kânun yok!..
Hukuken mevcut olmayan korsan “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlamak da ne oluyor?..
Aklınızdan zorunuz mu var?
Yoksa!..
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
![]()
|
Asubay Tefrikası - 10
Aldatanlar Ülkesinin
Aldatılmaya Doymayan Askeri: Asubaylar
İnsanı, yalan kadar alçaltan başka bir şey yoktur!
Çünkü;
Bir yalanını yakaladığın insanın,
Her doğrusunu bin kere sorgularsın!..
Ve bilir misin ki;
İlâhî adâletin defterinde zaman aşımı yokdur!
O, bir gün mutlaka tecelli eder.
Ey, Hayyam!
Sen ne dersin, yalancılar hakkında?
Çünkü;
* * * * *
Bugüne kadar yazdıkları kitaplarda
Ve
Gönderdiğim dilekcelerime verdikleri cevaplarda;
Millî Savunma Bakanları,
Genelkurmay Başkanları
Ve
Kuvvet Komutanlarının
O kadar çok yalanını yakaladım ki!
Bakdım, dillleri yalama olmuş,
Bana gönderdikleri her cevabı
Her seferinde bin kere sorgulamaya mecbur kaldım!
* * * * *
Astsubay Tefrikas’ında Vaziyet-i Umumiye Ne Merkezde?
Üç sene bitdi, dördüncü senenin içindeyim.
2017 senesinde Asubay Tefrikası isimli bir yazı dizisi yayınlamaya başladım.
Bu yazı dizimizde bugüne kadar 8 bölüm ve 10 kısımı tamamladım ve neşretdim.
8 bölümün ilk 5 bölümünde;
Genelkurmay Başkanının “astsubay” dediği uyduruk asker sınıfının kısa târifini yapdım.
Bugün itibârı ile 6’ncı bölümdeki 10 kısım dâhil olmak üzere;
Asubay Tefrikası’nın 7, 8 ve 9’uncu bölümleri hâlen yayında.
Şu an okuduğunuz ise Asubay Tefrikası’nın 10’uncu bölümü.
6’ncı bölümdeki 10 kısım dâhil olmak üzere;
7, 8, ve 10’uncu bölümlerin tamamının bir tek konusu var; “yalan.”
İşde bu sebepden dolayı da emekli asubay ben Şükrü IRBIK;
Asubay Tefrikası’nın 9’uncu bölümü hâriç olmak üzere;
6’ncı bölümdeki 10 kısım ile 7, 8 ve 10’uncu bölümlerini şöyle tesmiye etdim;
“Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar”
* * * * *
Yalan, Yalan Gene Yalan!..
Aldatan var ise ki,
Var!
Aldanan da var ise ki,
Var!
Aldatanın aldananı aldatmak için söylediği bir de “yalan” olmalı…
Var!..
Hem de birden ziyâde…
* * *
Muhterem “astsubay” meslekdaşlarım,
Kıymetli vatandaşlarım;
1951 senesinden beri Ordumuzda “astsubay” unvânı ile görev yapan asker sınıfı hakkında,
Bugüne kadar söylenen yalanlar binleri geçmiş de
Memleket sınırları dahi aşmış gitmiş!..
İşde,
Başbakandan Bakanlara,
Millî Savunma Bakanından Milletvekillerine,
Genelkurmay Başkanından Kuvvet Komutanlarına kadar
Ordumuzun ne idüğü belli olmayan “astsubay” sınıfı hakkında söyledikleri yalanlardan
Sâdece üçü beşi…
ESKİ TÜFEK - 2020
* * * * *
2020 senesi İlkgüz ayının 7’nci gününde,
Eski Tüfek’de yayınladığımız Asubay Tefrikası isimli makâle silsilemizin 10’uncu bölümünde
Bugün burada, biz;
Ordumuzdaki “astsubay” sınıfı hakkında söylenen yalanları,
Senelerin şâhidliğinde
Ve
Hakikâtin mukadder huzurunda hizaya getirecek
Ve dahi
Devlet adamlarını ve subayları,
Söyledikleri kendi yalanlarında boğacağız, inşallah…
* * * * *
İkinci kez Başbakan seçilen Adnan MENDERES,
Türkiye Cumhuriyeti’nin 20. Hükûmetini 09 Mart 1951 Cuma günü teşkil etdi.
Aynı gün itibârı ile;
Sam Amcanın intihâb ve tâyin etdiği T.C. Devleti idâre heyeti,
Aşağıda gördüğünüz şu eşhâsdan müteşekkil idi.
İkinci kez başbakan goltuğuna oturdukdan sâdece 3 ay sonra Adnan MENDERES;
6/7 Haziran 1951 târihinde TBMM’ye şu dilekceyi verdi.
Ve dahi
ATATÜRK’ün teşkil etdiği Türk Ordusundaki “muvazzaf subay” ve “mükellef er” sınıfına ilâve olarak,
Üçüncü bir asker sınıfı olarak “astsubay” ismi ile sözde “yeni bir asker sınıfı” ihdâs etmesini,
“Büyük Millet Meclisi”nden arz etdi.
5802 sayılı ve Astsubay Kânunu ile
Türk Ordusunda ilk defâ olmak üzere ihdâs etdiği “mükellef astsubay” sınıfını,
Bu Kânunun birinci maddesinde TBMM şöyle târif etdi.
ASTSUBAY KANUNU
Kanun No: 5802 Kabul Tarihi: 2/7/1951
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel hükümler
Astsubaylar:
Madde 1 — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, gümrük koruma birlikleri kadrolarında;
* * *
1935 senesinde Kurucu Reisicumhur ATATÜRK,
Türk Ordusunu “iki sınıf” asker ile teşkil etmiş idi;
1. Muvazzaf subay
2. Mükellef erat
* * *
Bu konuyu da
Asubay Tefrikası 6-9 isimli şu makâlemizde mufassal olarak anlatmiş idik.
ATATÜRK’ün “muvazzaf subay” ve “mükellef er” ile teşkil etdiği “iki sınıflı” Türk Ordusuna
Dönemin Adnan MENDERES hükûmeti,
1951 senesinde “üçüncü” bir asker sınıfı ilâve etdi; “astsubay.”
* * *
Aslında;
“Gedikli erbaş” sınıfının yalap şalap boyanmasından başka bir şey olmayan “astsubay” sınıfının;
Ordumuzun “teknik” hizmetlerinde görev yapmadığını anlatmak için yazdığımız bu makâlemize
Burada bir soluk mola verelim!..
Ve dahi
“Astsubay” isimli bu asker sınıfının “ast komuta” kademelerinde görev yapdığı Türk Ordusunda,
Kaç çeşit “komuta kademesi” var imiş,
Bir görelim, hele!..
* * *
Bilen beri gelsin; Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” var?
T.C Ordusunda “astkomuta kademesi” mevcut olduğuna göre;
Meselâ;
“Üst kademe” ya da “orta kademe” şeklinde “başka komuta kademeleri” var mı diye
İsabetli bir suâl sorabilirsiniz.
Çünkü bu suâli ben, evvelâ kendime sordum!
Sonra da
İşin sivil kıyafetli “sivil komutanı” Millî Savunma Bakanına…
T.C Ordusunda bugün mevcut olan “komuta kademesinin sayısını” meğer ise
Millî Savunma Bakanı da bilmiyor imiş!..
* * *
1951 senesinde yapdığı Astsubay Kânununda Türkiye Büyük Millet Meclisi;
“Astsubay” adını verdiğini uyduruk asker kişilerin
Ordumuzun “astkomuta kademelerinde” görev yapacağını emretmiş idi.
Fakat aynı TBMM;
Ordumuzdaki bu “astkomuta kademelerinin”ne olduğunu Kânunda belli etmemiş!..
Başka “komuta kademesi” var mı, ondan da hiç söz etmemiş!..
1951 senesinden 2019 senesine kadar geçen 68 senede
Ordumuzdaki bu “astkomuta kademelerinin” neler olduğunu kimse bilememiş,
“Astkomuta kademelerinden” başka “komuta kademeleri” var mı diye de kimseler suâl etmemiş!..
Subaylarımızın götünü kaşıtması için “ast komuta kademesi” olduğuna göre
Kim bilir?
Ordumuzda belki de “orta komuta” ya da “üst komuta” kademeleri de olması icâb eder, değil mi?
Sene 2019 olunca;
Ordumuzdaki diğer “komuta kademelerinin” neler olduğunu suâl eylemek de
Gene Eski Tüfek’in üzerine vazife oldu…
Bir dilekce yolladım emekli subay ve Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’a
Ve dedim ki;
Muhterem ve muhteşem Bakanım;
Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” var?
* * *
KONU: TSK’de Mevcut “Komuta Kademeleri” Hakkında.
İLGİ: (a) 926 sayı ve 27.07.1967 târihli Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kânunu.
(b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
(c) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.
1. İlgi (a) kanûnda mezkûr “astsubay” tâbiri, aynı kanûnun “Astsubaylar” alt başlığı altında yer alan Ek Madde-21’de şöyle târif edilmekdedir;
Astsubaylar:
Ek Madde 21;
“Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı kadrolarının “ast komuta kademelerinde” eğitim, sevk ve idare ile diğer idarî işlerde "subaya yardımcı olarak görevlendirilen" askerî şahıslara, “astsubay” adı verilir.”
2. Yukarıda mezkûr târifinde de görüldüğü üzere “astsubay” olarak tesmiye edilen askerin, ordumuzun “ast komuta kademelerinde” görevlendirildiği anlaşılmakdadır. “Astsubay” tâbirinin bu târifine bakıldığında, birisi “ast komuta kademesi” olmak üzere TSK’de birden fazla “komuta kademesi” olduğu intibaı hâsıl olmakdadır.
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ilk iki maddesindeki bilgiler muvacehesinde benim suâllerim
şunlardır;
Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde;
a. Kaç çeşit “komuta kademesi” mevcuddur?
b. Bu “komuta kademeleri” nelerdir?
c. Bu “komuta kademelerine” dâhil olan “asker sınıfları” ve tekabül eden “rütbeler” nelerdir?
ç. İlgi (a) kânunda söz edilen “ast komuta kademesi” ve mevcut olan sâir “komuta kademelerinin” meşruiyeti hangi mevzuâtdan neşet etmekdedir?
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim dört suâlimi İlgi (b ve c) mevzuât muvacehesinde Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim. 07.05.2019. 1901080583.
Şükrü IRBIK
* * *
Bu suâlime Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR şöyle cevap vermedi;
Cevaplar:
Cevap: MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI (MSB) > PERSONEL TEMİN DAİRESİ BAŞKANLIĞI (21.05.2019 10:49)
CİMER başvurunuz incelenmiştir.
Bilgi Edinme Kanunu ;
Madde 25- Kurum ve kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli
ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler, bilgi
edinme hakkının kapsamı dışındadır. Ancak, söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum
çalışanlarının bilgi edinme hakları saklıdır.
Gereği talebinize yanıt verilememektedir.
İyi günler.
NOT: Tarafınıza iletilen bu mail kapsamında; "Kanunda ve Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde erişilen bilgi ve belgeler ticari amaçla çoğaltılamaz, kullanılamaz, erişimi sağlayan kurum ve kuruluştan izin alınmaksızın yayınlanamaz. Bu madde hükmüne aykırı olarak erişilen bilgi ve belgeleri ticari amaçla çoğaltanlar, kullananlar ve yayınlayanlar hakkında kanunların cezai ve hukuki sorumluluğa ilişkin hükümleri uygulanır" hükmü doğrultusunda değerlendirilmesi gerekir.
* * *
TBMM 1951 senesinde Astsubay Kânunu isimli bir Kânun yapmış,
Bu Kânun ile Cumhuriyet Ordusunda “astkomuta kademesi” teşkil etmiş,
Sonra, bu Kânunu bütün dünyaya ilan etmiş!
Bu Kânundaki “astkomuta kademesini” de bütün âleme duyurmuş!
Fakat 2020 senesine geldiğimizde Millî Savunma Bakanı;
Cumhuriyet Ordusundaki “astkomuta kademesinin” kamuoyunu ilgilendirmediğini iddia ediyor!..
Bu iddiaya Yaşar bile güler be!..
Hani Türk Ordusu, “milletin ordusu” idi, sayın Bakanım?..
Hani Türk milleti “asker millet” idi, paşam?..
* * *
Bilgi Edinme Hakkı Kânunu diyor ki;
Bu dilekcenin sâhibi ben Şükrü IRBIK,
Emekli bir “astsubay” olduğum için kendimin “kurum çalışanı” olduğunu zannediyor idim.
Ne de olsa; giriş-çıkış tam 34 sene hizmet etmişim Ordumuza.
Ben “astsubay” olarak “ast komuta kademesi”nde görev yapdığımı biliyordum da,
Ordumuzda başka “komuta kademeleri” mevcut mu idi, işde bunu bilmiyor idim!..
Bu düşünce ile ikinci bir dilekce daha gönderdim Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’a.
Ve dedim ki;
Bu dilekcenin sâhibi ben Şükrü IRBIK, bir zamanlar “kurum çalışanı” idim.
Ve ben kendimin hâlâ “kurum çalışanı” olduğunu zannediyorum.
Bu sebepden dolayı;
Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” olduğunu bilmeye kânûnen hakkım vardır.
Kânûn bu yahu, daha ötesi var mı?..
“Muvazzaf astsubay” unvânı ile 34 sene görev yapdığım Ordumuzda;
Kaç çeşit “komuta kademesi” olduğunu ben bilmeyeceğim de kim bilecek, Allah aşkına?
* * *
KONU: TSK’de Mevcut “Komuta Kademeleri” Hakkında.
İLGİ: (a) 07 Mayıs 2019 târih, 1901073663 ve 1901080583 sayılı iki bölümlü ve aynı konulu dilekcem.
(b) MSB Personel Temin Dairesi Başkanlığının 21 Mayıs 2019 târih ve 10:49 saatli cevâbı.
(c) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
1. 07/08 Mayıs 2019 târihlerinde iki bölüm hâlinde gönderdiğim İlgi (a) dilekcemin üçüncü maddesinde, Millî Savunma Bakanlığına şu suâlleri tevcih etdim;
Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde;
a. Kaç çeşit “komuta kademesi” mevcuddur?
b. Bu “komuta kademeleri” nelerdir?
c. Bu “komuta kademelerine” dâhil olan “asker sınıfları” ve tekabül eden “rütbeler” nelerdir?
ç. İlgi (a) (926 sayılı) kânunda söz edilen “ast komuta kademesi” ve mevcut olan sâir “komuta kademelerinin” meşruiyeti hangi mevzuâtdan neşet etmekdedir?
2. İlgi (b) ile verdiği cevâbda Millî Savunma Bakanlığı;
a. İlgi (a) CİMER dilekcemi incelediğini,
b. Muhteva olarak İlgi (c) kânun madde 25, birinci fıkrası mucibince mütalaa etdiğinden dolayı işbu dilekceme cevap vermeyeceğini,
Ve fakat
c. Aynı kânunun aynı maddesinin ikinci fıkrası mucibince de; “söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum çalışanlarının bilgi edinme haklarını saklı” olduğunu,
21 Mayıs 2019 târihinde tarafıma bildirdi.
3. İşbu dilekce sahibi ben Şükrü IRBIK, 31 sene Deniz Kuvvetleri Komutanlığında, 3 sene de Sâhil Güvenlik Komutanlığında olmak üzere Türk Silâhlı kuvvetlerine “astsubay” unvânı ile 34 sene hizmet etdim. Sicil numaram da Sâhil Güvenlik Komutanlığı 1982-2085’dir.
4. İlgi (a) dilekcemin üçüncü maddesinde tevcih etdiğim suâllerime cevâp vermeyişinde Millî Savunma Bakanlığı, İlgi (c) kânun, madde 25, birinci fıkrayı gerekce gösdermekdedir.
Fakat aynı maddenin ikinci fıkrasında zikredildiği üzere; ben Şükrü IRBIK, tevcih etdiğim suâllerden etkilenen ve bu suâllerin tesiri altında 4 senesi talebelik olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerine “astsubay” unvânı ile 34 sene hizmet etdim. Bu cümleden rahatlıkla anlaşılabileceği üzere; İlgi (c) kânun madde 25, ikinci fıkrası mucibince İlgi (a) dilekcem ile tevcih etdiğim suâllerin cevâbını öğrenmek, en başda benim hakkımdır.
5. Netice itibârı ile;
İlgi (a) dilekcemin üçüncü maddesinde tevcih etdiğim suâllerimi; doğrudan taraf olduğumdan nâşi, İlgi (c) kânun madde 25, ikinci fıkrası mucibince cevâplamasını,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarımla arz eylerim.29.05.2019. 1901241257.
Şükrü IRBIK
EKLER :
EK-A: 07 Mayıs 2019 târih, 1901073663 ve 1901080583 sayılı iki bölümlü ve aynı konulu dilekcem.
EK-B: MSB Personel Temin Dairesi Başkanlığının 21 Mayıs 2019 târih ve 10:49 saatli cevâbı.
* * *
Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” olduğunu öğrenmek için gönderdiğim ikinci dilekceme
Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR işde, böyle cevâp vermedi.
Ne diyelim, canı sağolsun!
Mühür kimde ise,
Şimdilik de olsa Sultan O’dur, değil mi?..
* * *
Cevaplar:
Cevap: MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI (MSB) > PERSONEL TEMİN DAİRESİ BAŞKANLIĞI (11.07.2019 17:03)
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne göndermiş olduğunuz başvurunuz incelenmesi neticesinde, aynı talebi içeren başvurunuza ilgili makamlarca cevap verildiği anlaşılmıştır.
Bu nedenle yeni başvurunuz hakkında herhangi bir işlem yapılamamıştır.
Bilgilerinize sunarız.
* * *
Gönderdiğim iki dilekcem
Ve dahi
Bu iki dilekceme Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’ın verdiği cevâbdan(!)
Ortaya şu resim çıkdı!..
Tabii ki iş burada bitmedi!..
Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” mevcut olduğunu,
Türk Silâhlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisine sordum.
Çünkü
ATATÜRK'ün yapdığı Anayasa'ya göre
Türkiye Cumhuriyeti Devletinde 1924 senesinden beri
Başkumandanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin şahsiyeti maneviyesinde mündemiç…
Bu suâlimin cevabını Başkomutan Türkiye Büyük Millet Meclisi herhâlde biliyordur!..
* * *
Gelelim şimdi,
Ordumuzda “astsubay” unvânı ile görev yapan uyduruk asker sınıfı hakkında
Devleti idâre eden devlet adamları
Ve
Ordumuzu idâre eden Millî Savunma Bakanı ile
Genelkurmay Başkanının söylediği filfilli yalanlara…
* * *
1951 senesinde yeni teşkil etdikleri “astsubay” sınıfını
T.C. Devletini idâre eden siyâsî ve askerî zevât şöyle târif etdi;
Görev tanımına bakdığınızda,
“Astsubay” adı verilen asker kişilerin yapdığı işler arasında “teknik hizmet” var mı? Yok!..
Demek ki “astsubay” adı verilen asker kişiler “teknik hizmet”de görev yapmıyor!..
Çünkü Astsubay Kânunu böyle emrediyor!
TBMM’nin kabul etdiği 5802 sayılı Astsubay Kânununun bu emrine;
Cumhurbaşkanı uymaya mecbur mu? Mecbur!
Başbakan uymaya mecbur mu? Mecbur!
Milletvekilleri uymaya mecbur mu? Mecbur!
Millî Savunma Bakanı uymaya mecbur mu? Mecbur!
Genelkurmay Başkanı uymaya mecbur mu? Elbetde mecbur!
Peki!
Devleti idâre eden bu sivil zevât ve subay,
TBMM’nin 1951 senesinde kabul etdiği Astsubay Kânununun bu emrine uymuşlar mı?
Uymamışlar!
Niye uymamışlar?
Bu sivil zevât ve bu subaylar babalarının çiftliğini idâre etmiyorlar!
Bu kendini bilmez sivil zevât ve subay;
Türk Milletinin yüksek irâdesinin yegâne tecelligâhı olan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapdığı Kânuna göre memleketi idâre etmişler mi?
Etmemişler!..
Ne yapmışlar,
Yalan söylemişler!..
Söyledikleri bu filfilli yalan ile de 1951 senesinden beri
“Astsubay” adı verilen köle asker kişileri “teknik hizmetlerde” “kânunsuz olarak” çalışdırmışlar.
* * *
Gerekcesinde Başbakan Adnan MENDERES’in sarâhaten tasrih etdiği üzere,
5802 sayılı Astsubay Kânun Tasarısında astsubayların, “subaylığa yükselmeleri” esas olarak alınmış idi.
TBMM’nin 1951 senesinde kabul etdiği 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile;
Anadolu'nun küçük kasabalarında,
Ve dahi
* * *
Bu maksadı tahakkuk etdirmek üzere,
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile;
Ve böylece
Fakat,
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile TBMM’nin astsubaylara verdiği “subaylığa yükselme hakkını”,
Dönemin Genelkurmay Başkanları engelledi.
Hem de ellerinden gelen en sinsi ve en alçak hileler ile…
Bu konuda subayların Kânuna karşı yapdığı hileler ve kalleşlikler
Darbeci subaylar 27 Mayıs subay darbesini yapasıya kadar devâm etdi…
Genelkurmay Başkanlarının bu konuda yapdığı hileler ve kalleşlikleri
Asubay Tefrikas 6-5 isimli makâlemizde tafsilâtlı olarak teşhir etdik!..
* * * * *
5802 sayılı Astsubay Kânununu TBMM, 1951 senesinde meriyyete koymuş idi.
Bu kânuna göre;
9 senelik mecburî hizmetini tamamlayan astsubaylar, teğmenliğe nakil edilecekler idi.
Fakat Genelkurmay Başkanları; bu hakka sâhip olan astsubayları, teğmenliğe nakil etmedi…
6137 sayılı Kânunu da TBMM, 1953 senesinde meriyyete koydu.
Bu Kânuna göre;
9 senelik mecburî hizmetini tamamladıkdan sonra istifa ederek ordudan ayrılan astsubaylar,
“Yedek asteğmen” veya “sekizinci sınıf askerî memur” nasbedilecek idi.
Fakat dönemin Genelkurmay Başkanları hâinlik etdi ve bu Kânunu da tatbik etmedi.
Kanun No.: 6137 Kabul talihi: 10. VII. 1953
GEÇİCİ MADDE 4. — Bu kanunun kabulü tarihinde orduda görevli olup 5802 sayılı Astsubay Kanununa göre yetiştirilen sanat enstitüleri mezunu astsubaylar ve astsubay adayı olarak bulunanlar bu kanunun hükümlerinden faydalanamazlar.
Ancak 5802 sayılı Kanunda tâyin edilen mecburi hizmetlerini ikmalden sonra ordudan ayrılanlar (astsubaylar. IRBIK) sınıfları yedek asteğmenliğine veya sekizinci sınıf yedek askerî memurluğuna nasbolunurlar.
Mecburi hizmetlerini bitirmeden subaylığa mâni olmıyacak sebeplerle ayrılmış bulunanlar (astsubaylar. IRBIK), istekleri halinde geçici birinci madde gereğince yedek subay yetiştirilirler.
Genelkurmay Başkanlarının bu konuda yapdığı hileler ve kalleşlikleri
Asubay Tefrikas 6-5 isimli makâlemizde tafsilâtlı olarak fâş etdik!..
* * * * *
Kabul etdiği Kânunlar ile TBMM’nin astsubaylara verdiği hakları,
Genelkurmay Başkanları en alçak hileler ile bir bir gasp eder iken
Günler geldi geçdi,
Ve dahi
Târih geldi dayandı 27 Mayıs 1960 Cuma gününe...
İktidâra geldiği 1950 senesinden beri Başbakan Adnan MENDERES’e
Kendisinin terfi etdirdiği Coniperestiş subayları gizliden gizliye darbe hazırlıyorlar idi.
Bu gizli darbe hazırlığı;
Tıpkı 2016 senesi Temmuz ayının 15’indeki mübârek bir Cuma günü zuhûr eylediği gibi,
1960 senesi Mayıs ayının 27’sinde, gene mübârek bir Cuma günü koku verdi…
27 Mayıs darbesini,
Ordu içindeki bir avuç küçük rütbeli darbeci subay tertiplemiş idi.
Yüksek rütbeli subayları
Ya ikna, ya hapis, ya da yurtdışına sürgün etmişler idi.
Darbeci subaylar,
1 saat içinde devletin önemli mevkiilerini hemen zapt etdiler.
Bu darbeyi yapdıkdan sâdece birkaç saat sonra
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü
Saat 04;30’da darbe beyannâmesini
O dâvudî sesi ile radyoda okuyan
Kara Piyâde Kurmay Albay Alpaslan TÜRKEŞ,
Şöyle demiş idi;
“Gayemiz Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve İnsan Hakları Prensiplerine tamamıyla riayettir.”
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü Türkiye’de;
Hükûmetin manzara-i umumiyesi, maşşallah, Allah nazardan saklasın,
Sakın ha! Foto-şaka filân zannetmeyiniz!
Tam da aşağıda gördüğünüz gibi;
Şu altısı bir yerde
Ve fakat
Dördü aynı subay olan “berrî” üç orgeneralden müteşekkil idi.
Yukarıda resimlerini gördüğünüz bu darbeci subaylarımız;
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü sabahın seher vakinde T.C. Devletinin üzerine çöreklendiler
Ve dahi
TBMM dâhil olmak üzere devletin bütün dâirelerini cebren ve hile ile işgal edip ele geçirdiler.
Cumhurbaşkanı ve başbakan sıfatına ilâve olarak
Kara Kuvvetleri Komutanlığından emekli subay “Aga” Cemal GÜRSEL aynı zamânda;
Millî Birlik Komitesi Başkanı ve TSK Komutanı makâmlarını da cebren ve hile ile şereflendiriyor(!) idi.
* * * * *
27 Mayıs subay darbesinin yapıldığı târihden buyana tam 7 sene güzerân eylemiş idi…
Cumhurbaşkanı; Kara Kuvvetleri Eski Komutanı “Aga” Cemal GÜRSEL,
Başbakan; Mülkiyeli Suat Hayri ÜRGÜPLÜ,
Millî Savunma Bakanı; Mülkiyeli Hasan DİNÇER,
Genelkurmay Başkanı; Harbiyeli Orgeneral Cevdet SUNAY idi.
926 sayılı Kânunun TBMM’de kabul edildiği 27 Temmuz 1967 Perşembe günü ise,
Devletin başında şu adamlar oturuyor idi.
Cumhurbaşkanı; Genelkurmay Eski Başkanı Cevdet SUNAY,
Başbakan; İslamköylü ve barajlar kralı nâmı ile mâruf Çoban Sülü,
Millî Savunma Bakanı; Mülkiyeli Ahmet TOPALOĞLU,
Genelkurmay Başkanı; Gelmiş geçmiş en sert, en nobran ve en kalın kafalı Genelkurmay Başkanı olarak nâm salan Orgeneral Ahmet Cemal TURAL idi.
* * * * *
926 sayılı TSK Personel Kânunu ile 27 Mayıs darbecisi subaylar,
TBMM’nin 1951 senesinde meriyyete koyduğu 5802 sayılı Astsubay Kânununu hemen ilga etdi.
Fakat birinci maddesine dokunamadı!
5802 sayılı Astsubay Kânunun birinci maddesini,
926 sayılı TSK Personel Kânunu Madde-208’e “k” fıkrası olarak ekledi…
* * * * *
Sap İle Samanı Karışdırmak!
Tam burada kısa bir izâh vermek ve
Bir konudaki ifâde karışıklığını gidermek gerekecek.
Mesele şu;
1. Sınıf kıdem sırası (Silsile-i merâtip) nedir?
2. Görev tanımında sıralama nedir?
* * *
1. Sınıf kıdem sırası (Silsile-i merâtip) nedir?
“Sınıf kıdem sırasını” tesbit ve tayin eden iki Kânun var;
1. ATATÜRK’ün 1930 senesinde hazırladığı Askerî Ceza Kânunu.
2. 27 Mayıs darbeci subaylarının 1961 senesinde tertip etdiği 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu,
1. Askerî Ceza Kânunu;
ATATÜRK’ün 1930 senesinde hazırladığı bir cezâ Kânunu olan
Ve fakat
ATATÜRK’ün subayları olduğunu söyleyen darbeci ve hâin subayların defâlarca tecâvüz etdiği
1632 sayılı Askerî Cezâ Kânunu.
Askerî Cezâ Kânunu “sınıf kıdem sırasını” şöyle târif etmiş;
ASKERİ CEZA KANUNU(1)(2)
Kanun Numarası : 1632
Kabul Tarihi : 22/5/1930
Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih : 15/6/1930 Sayı : 1520
Yayımladığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 11 Sayfa : 367
Askeri şahıslar : (1)
Madde 3 – (Değişik : 22/3/2000 - 4551/1 md.)
Askerî şahıslar; Mareşalden asteğmene kadar subaylar, astsubaylar, Millî Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personel, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile askerî öğrencilerdir.
Yanlış;
Türk Ordusunda “astsubay” sınıfı;
“subay” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında yer alır.
ESKİ TÜFEK - 2020
Doğru;
Askerî Cezâ Kânununun yukarıda gördüğünüz üçüncü maddesine göre
Sınıf kıdem sırasında “astsubay” sınıfı;
“subay” sınıfı ile “sivil personel” sınıfı arasında yer alır.
ESKİ TÜFEK - 2020
* * *
2. TSK İç Hizmet Kânunu;
27 Mayıs darbeci subaylarının 1961 senesinde tertip etdiği
Ve dahi
Bir idârî Kânun olan 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu.
27 Mayıs darbeci subaylarının 1961 senesinde tertip etdiği
Ve dahi
Katıksız bir darbe Kânunu olan TSK İç Hizmet Kânunu “sınıf kıdem sırasını” şöyle târif etmiş;
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ İÇ HİZMET KANUNU(1)
Kanun Numarası : 211
Kabul Tarihi : 4/1/1961
Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 9/1/1961 Sayı : 10702
Yayımlandığı Düstur : Tertip : 4 Cilt : 1 Sayfa : 1008
A ) ESASLAR
1 – Tarifler
MADDE 1. — Türk Silâhlı Kuvvetleri : Kara (jandarma dâhil), Deniz ve Hava Kuvvetleri subay, askerî memur, astsubay, erbaş ve erleri ile askerî öğrencilerden teşekkül eden ve seferde ihtiyatlarla ikmal edilen, kadro ve kuruluşlarla teşkilâtı gösterilen silâhlı Devlet kuvvetidir.
Yanlış;
Türk Ordusunda “astsubay” sınıfı;
“subay” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında yer alır.
ESKİ TÜFEK - 2020
Doğru;
TSK İç Hizmet Kânununun yukarıda gördüğünüz birinci maddesine göre
Sınıf kıdem sırasında “astsubay” sınıfı;
“askerî memur” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında yer alır.
ESKİ TÜFEK - 2020
* * *
2. Görev tanımındaki sıra nedir?
“Görev tanımındaki sıralamayı” tesbit ve tayin eden sâdece bir Kânun var;
1951 senesinde Başbakan Adnan MENDERESin hazırladığı 5802 sayılı Astsubay Kânunu.
5802 sayılı Astsubay Kânunu “görev tanımındaki kıdem sırasını” şöyle târif etmiş;
ASTSUBAY KANUNU
Kanun No: 5802 Kabul Tarihi: 2/7/1951
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel hükümler
Astsubaylar:
Madde 1 — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, gümrük koruma birlikleri kadrolarında;
Yanlış;
Türk Ordusunda “astsubay” sınıfı;
“subay” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında görev yapar.
ESKİ TÜFEK - 2020
Doğru;
TSK İç Hizmet Kânununun yukarıda gördüğünüz birinci maddesindeki görev tanımına göre“Astsubay” sınıfı;
“subayın” görev yapdığı “ast komuta kademesinde” “subayın” yapdığı görevi yapar.
ESKİ TÜFEK - 2020
5802 sayılı Astsubay Kânunu Madde-1’deki ifâdeyi tefsir edince
Ortaya şu basit neticeler çıkıyor;
1. T.C. Ordusunda “astkomuta kademeleri” var,
2. Bu ast komuta kademlerinde "eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işler“ var.
3. Bu eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işleri “subaylarımız yapar”
4. “Subaylarımızın yapdığı” eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde astsubaylar da “subaya yardımcı” olarak görev yapar.
5802 sayılı Astsubay Kânunu Madde-1’in,
“Astsubay” olarak tesmiye etdiği asker sınıfının “görev tanımı” işde, bu kadar açık ve basit.
Hâl ve hakikât böyle iken
“Subay yardımcısı” olarak görev yapan “astsubay” sınıfının;
“Subay ile erbaş ve er arasında” görev yapdığını söylemek aptallıkdan başka bir şey olamaz!..
* * * * *
Astsubayın Adı Yok!
Bu makâlemizin konusu ile doğrudan alâkalı değil!
Fakat biz astsubayların hiçbirisinin bugüne kadar bilmediği acı bir hakikât var önümüzde!..
Onu da ilk defâ olmak üzere Eski Tüfek söylesin sizlere…
Sınıf kıdem sırası (Silsile-i merâtip) ve görev tanım sırasına ilâve olarak
Astsubay sınıfının tabi olduğu üçüncü bir sıra daha var.
Nedir bu sıra?
Askerî Protokol Sırası!..
Askerî Protokol Sırasında asteğmenin bile yeri var
Ve fakat
Sırası şöyle dursun,
Astsubay dedikleri sen köle askerin adı bile yok!..
TSK’nın iki aslî unsurundan biriyiz,
TSK’nın omurgasıyız diye dübürden üferen astsubay meslekdaşlarımın kulakları çınlasın!..
* * * * *
Şimdi de gelelim,
T.C. Ordusunun “astkomuta kademelerinde”
“Eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde” görev yapan “astsubayı” târif etmek için
Devleti idâre eden siyâsî zevât ile
Orduyu idâre eden Genelkurmay Başkanının söylediği filfilli yalanlara…
* * *
Dönem: 21 Yasama Yılı: 4
T.B.M.M. (S.Sayısı: 41)
Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunu Tasarısı ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Millî Savunma ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/951)
TC.
Başbakanlık 5.2.2002
Kanunlar ve Kararlar
Genel Müdürlüğü
Sayı: B.Ö2,Ö.KKG.0.10/101-397/666
Türkiye büyük millet meclisi başkanlığına
Millî Savunma Bakanlığınca hazırlanan ve Başkanlığınıza arzı Bakanlar Kurulunca 9.1.2002 tarihinde kararlaştırılan "Astsubay Meslek Yüksek Okullan Kanunu Tasarısı" ile gerekçesi ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Bülent Ecevit
Başbakan
GENEL GEREKÇE
Türk Silâhlı Kuvvetlerinde astsubaylar, subaylar ile askerlik yükümlülüğünü
yerine getirmek üzere silâh altına alınan erbaş ve erler arasında ve subayların
yardımcısı konumunda olup,
Silâhlı Kuvvetlerin profesyonel İnsan gücünün önemli bir kısmını oluşturmakta ve
özellikle idarî ve “teknik” hizmetlerde istihdam edilmektedir.
Astsubay Kânununu imha ve ilga eden 27 Mayıs’ın karanlık suratlı darbeci subaylarının
1967 senesinde 926 sayılı TSK Persoenl Kânunu ile yapamadığını
2002 senesinde TBMM’de yapdığı bu işgüzarlık ile “halkcı” Başbakan Bülent ECEVİT başarmış(!)..
Ve bu devletin köleleri astsubaylara bir darbe de
Yalancı Başbakan Bülent ECEVİT vurmuş!..
* * * * *
Millî Eğitim Bakanlığı,
Kültür Bakanlığı ile
Gençlik ve Spor Bakanlığı memurlarından mürekkep komisyonundaki
Eşkâli ve sıfatı meçhul herbokolog şahısların;
Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısı hakkında hazırladıkları raporda,
“Akım” demek için domaltdıkları şom ağızlarından “bokum” lafı çıkmış!
Ve komisyonun her boku bildiğini zanneden bu gerzek ve zevzek üyeleri şöyle demişler;
Astsubaylar; subaylar ile erbaş ve erler arasındadır.
Astsubaylar; “teknik” hizmetlerde istihdam edilirler.
Yuh olsun, sizin sıfatınıza be!..
Devletden aldığınız maaşlar boğazınızda kalsın, inşallah...
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu 7.3.2002
Esas No. : 1/951
Karar No. : 17
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Komisyonumuz; gündeminde yer alan "Astsubay Meslek Yüksekokulları Kanunu Tasarısı"nı (1/951); 6 Mart 2002 tarihinde görüşmüştür. Bu toplantıya Hükümeti temsilen Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun başkanlığında Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Yükseköğretim kurulu temsilcileri katılmıştır.
Tasarı ve gerekçesi incelendiğinde; Türk Silâhlı Kuvvetlerinde astsubayların, subaylar ile askerlik yükümlülüğünü yerine getirmek üzere silâh altına alınan erbaş ve erler arasında olduğu, subayların yardımcısı konumunda bulunduğu, silahlı kuvvetlerin profesyonel insan gücünün önemli bir kısmını oluşturmakta ve özellikle idarî ve “teknik” hizmetlerde istihdam edildiği görülmektedir.
* * *
Millî Eğitim Bakanlığı,
Kültür Bakanlığı ile
Gençlik ve Spor Bakanlığı memurlarının bindiği yalanlar dolmuşuna
Dönemin Millî Savunma Bakanı Sabahattin ÇAKMAKOĞLU
Ve
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin KIVRIKOĞLU da binmekden utanmamış!..
Hiçbir Kânunda böyle bir hüküm olmadığı hâlde,
Bu iki zevât işkembeden şöyle üfürmüş;
Astsubaylar; subaylar ile erbaş ve erler arasındadır.
Astsubaylar; “teknik” hizmetlerde istihdam edilirler.
Yalancı baloncu Sabahattin ÇAKMAKOĞLU’na diyecek sözüm yok!
Çünkü kendisi, Genelkurmay Başkanlarının emir eri gibi çalışmakda beis görmeyen bir siyâsî idi.
Fakat
Yalancı Orgeneral Hüseyin KIVRIKOĞLU’na şunu diyorum;
Yeri gelince Genelkurmay Başkanıyım diye külhan beyi gibi orada burada seyirtiyorsun,
Fakat
Emrindeki “astsubayın” “teknik” hizmetde çalışmadığını bilmiyorsun, sen paşa!..
Yazıklar olsun, sizlere be!..
* * * * *
İşi hesap-kitap ve mâlîye olan Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu,
Burnunu askeriyenin içine sokmuş ve halt etmiş!
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Plan ve Bütçe Komisyonu
Esas No.:1/951 20.3,2002
Karar No.: 93
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Bilindiği gibi, Türk Silâhlı Kuvvetlerinde astsubaylar; subayların yardımcısı konumunda bulunmaktadır.
“Astsubaylar, Türk Silâhlı Kuvvetlerinin “ara elemanları”dır.”
Plan ve Bütçe Komisyonuna göre “astsubay” sınıfı, Ordumuzun “ara elemanı” imiş!
“Astsubay” sınıfının Ordumuzun “ara elemanı” olduğu hangi Kânunda yazıyor, lan gerzekler!
Yuh olsun, sizin soyunuza sopunuza be!..
* * * * *
Mahâretini anlatmak için adam, adama şöyle der; “evliya gibi adamsın!”
Fakat adam olmayan vekil Evliya
Meclisde ayaküsdü iki yalan birden söylemiş!
DSP GRUBU ADINA EVLİYA PARLAK (Hakkâri):
(…)
Bugüne kadar Silahlı Kuvvetlerde üç kategoride hizmet veren insanımız bulunmaktadır: Subaylar, assubaylar ve bunların maiyetindeki erbaş ve erler. Astsubay sınıfının,
subaylar ile erbaş ve erler arasında hizmet verecek, hem idarî hem
”teknik” kadroda çok önemli yer tutan bir sınıf olduğu hepimizce bilinmektedir.
Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder!
Bizim vekil Evliya hoca da kendince Ordumuzdaki “sınıf kıdem sırasını” okuyup üfürmüş!
Ordumuzdaki “sınıf kıdem sırasını” okuyup üfürür iken de
O gün Meclisde kendisini dinleyen milletvekillerine yalanlar üfürmüş.
Bu konuşmasında Evliya Hoca,
Güyâ 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu Madde-1’e atıf yapmak isdemiş.
Fakat yüzüne gözüne bulaşdırmış!
Meclisinde böyle yarım hoca vekilleri olan milletin,
Burnu bokdan kurtulur mu, hiç!..
* * * * *
SP Grubu adına Meclisde konuşan Ankara milletvekili Rıza ULUCAK,
Havan dövücünün hınk deyicisi olmuş!
Ve Millî Savunma Komisyon Raporunda;
Millî Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanının söylediği cıvık yalanların yalancısı olmuş!
Aldatanlar mı mücrim yoksa aldanan mı?
El cevap; her ikisi de!..
Yazık! Hem de çok yazık!..
SP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (ANKARA):
(…)
Tasarının genel gerekçesinde de belirtildiği üzere, “assubaylar, subaylar ile askerlik yükümlülüğünü yerine getirmekte olan erbaş ve erler arasında ve subayların yardımcısı olarak görev yapmaktadırlar.”
Assubaylarımız, özellikle idarî ve “teknik” hizmetlerde görevlendirilmektedir.
* * * * *
4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununu görüşmek üzere
86’ncı Birleşimde 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü
TBMM’de içtima eyleyen vekillerimiz,
Yalan söylemeye doymamışlar!
Meydan boş, nasıl olsa!..
Genelkurmay Başkanı vermiş gazı vekillere
Meydanı boş bulan câhil vekiller de
O gün Meclisde osdurup osdurup ipe dizmişler!..
İşde,
AK Parti Grubu adına Meclisde konuşan Malatya Milletvekili Miraç AKDOĞAN’ın
Osdurup osdurup ipe dizdiği yalanlar;
AK PARTİ GRUBU ADINA MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) –
(…) ast komuta kademelerinde“teknik”, eğitim, sevk ve idare ile diğer idarî işlerde görev yapan ve subaya yardımcı olarak değerlendirilen assubayların özlük hakları ve terfi sistemleri subaylara paralel olarak düzenlenmiştir.
(…) Türk Silahlı Kuvvetlerinde subaylarla, erbaş ve erler arasında, subaylara yardımcı olarak görev yapan assubaylarımız, dünya ordularında olduğu gibi, “teknik” sınıfı oluşturmaktadır.
Miraç AKDOĞAN’ın mesleği, makine-motorculuk!
Fakat 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü TBMM’de yapdığı konuşmaya bakar iseniz
Kendisini habriyeli kurmay subay zannebilirsiniz!
Miraç AKDOĞAN makine motorculuğu bir kenara bırakmış
Ve
“Astsubay” sınıfı hakkında osdurup osdurup ipe dizmiş!
Bu konuşması hakkında Miraç AKDOĞAN’a iki suâl soracağım;
Vekil Miraç Bey,
Dünyanın hangi ordularında “assubaylar” “teknik” sınıfı oluşturuyor?
Dünyanın hangi ordularında “assubay” isimli asker sınıfı var, Allah aşkına?
Yalan söyleyenin!..
* * * * *
Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunu Meclisde müzâkere edilir iken;
En mantıklı konuşan vekil ise SP Grubu adına konuşan
Kendisi tıp doktoru olan Diyarbakır milletvekili Sacit GÜNBEY olmuş!
Sacit GÜNBEY’in “astsubayların” çok önemli bir kısmı “teknik” elemandır” yalanını bir kenera bırakalım
Ve dahi
Astsubay Meslek Yüksek Okuluları Kanununun Meclisde müzâkere edildiği gün
En önemli ve en çarpıcı tesbitini buraya alalım;
Bakınız, konuşmasında Sacit GÜNBEY şöyle demiş!
Bu kanun tasarısı hazırlanırken;
1. Batılı ülkelerdeki buna benzer kurumların yapıları incelenmiş midir?
2. Onlardan örnekler alınmış mıdır?
Astsubay Meslek Yüksek Okulu Kanununun müzâkere edildiği gün
Meclisde söylenen en önemli tesbit, işde budur.
SP GRUBU ADINA SACİT GÜNBEY (Diyarbakır):
(…)
Bu kurumlardan, şimdiye kadar, ülkemize ve Silahlı Kuvvetlerimize çok değerli hizmetler veren çok sayıda assubay yetiştirilmiştir. Bunların çok önemli bir kısmı “teknik“ eleman olup, Silahlı Kuvvetlerimizin destek hizmetlerinde ve teknik donanımında çok önemli görevler yapmışlardır.
(…)
Ancak, bu kanun tasarısı hazırlanırken,
Batılı ülkelerdeki buna benzer kurumların yapıları incelenmiş midir,
Onlardan örnekler alınmış mıdır, bilmiyorum.
Tıp doktoru milletvekili Sacit GÜNBEY;
Bu kanun tasarısı hazırlanır iken;
Şeklindeki bu iki hârika suâlini
Soru önergesi ile TBMM’ye yazılı olarak sorsa idi şâyet,
Dünyâda ilk olan bu ucûbe Astsubay Meslek Yüksek Okulları
Bugün Türk askerî eğitiminde mevcut olmayacak idi…
ESKİ TÜFEK - 2020
Böylesi çok mühim bir hususu tesbit eden Doktor Sacit Bey
Ne yazık ki bu sorularını bir önerge ile Meclis gündemine getirememiş!
Yazık!
Sacit Hoca pırlanta kıymetinde iki soruyu heder etmiş!..
Fakat
Sacit Hocanın 2002 senesinde Meclisde yapmayı akıl edemediğini,
18 sene sonra ben Eski Tüfek, bugün burada yapayım
Ve
Bugünkü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar GÜLER’e o meşhur iki suâli sorayım;
1. Batılı ülkelerin hangisinin ordularında “muvazzaf astsubay” isimli asker sınıfı mevcut?
2. Batılı ülkelerin hangisinde “muvazzaf astsubay” yetiştiren “önlisans” okulları var, Yaşar Paşa?
ESKİ TÜFEK - 2020
* * * * *
Ak Parti Grubu adına konuşan Kahramanmaraş milletvekili Avni DOĞAN
Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısı Meclisde müzâkere edilir iken şöyle dedi;
“Türkiye’de öyle zannediyorum ki,
Devlet kurumları içerisinde çaşdaş eğitim ve çağdaş teknolojiyi en yakın takip eden kurumumuz da Türk Silahlı Kuvvetleridir.”
Milletvekili Avni DOĞAN bu konuda yalan söylemiş!
Lâkin
2002 senesinde teşkil edilen Astsubay Meslek Yüksek Okulları;
Muâdili sivil okullardan 20 sene sonra YÖK Kânununa uydurulan en son askerî okullar oldu!..
AK PARTİ GRUBU ADINA AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş):
(…)
Tabiî Türkiye, aynı zamanda bir NATO ülkesidir.
(…)
Türkiye’de öyle zannediyorum ki, devlet kurumları içerisinde çaşdaş eğitim ve çağdaş teknolojiyi en yakın takip kurumumuz da Türk Silahlı Kuvvetleridir, bununla elbetde gurur duyuyoruz.
Öğretmen Milletvekili Avni DOĞAN;
Bu kanun tasarısı hazırlanırken;
Şeklindeki biricik suâlini TBMM’ye yazılı olarak sorsa idi şâyet,
Dünyâda ilk olan ucube Astsubay Meslek Yüksek Okulları
Bugün Türk askerî eğitiminde mevcut olmayacak idi…
ESKİ TÜFEK - 2020
* * * * *
86’ıncı Birleşimin İncisi
Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısı Meclisde müzâkere edilir iken,
Astsubay Meslek Yüksek Okulları hakkında değil fakat
“Astsubay” isimli uyduruk askerlerin özlük hakları konusunda
Tek ve en isâbetli konuşmayı SP Ankara Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK yapmış!..
SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) –
(…)
Lise ve dengİ okullardan itibaren askerlik mesleğini seçmiş olan, assubay okullarında -subay yetiştirilmek üzere- belirli bir oranla başarılı olanlar subay olabilme imkânına kavuşturulmalıdır.
Ayrıca, assubay okulu öğrencilerinin eğitim seviyesi yükseltilirken, assubaylann içinde bulunduğu duruma dikkat çekmek istiyorum:
1- Subay ve assubaylara sicil affı getirilmesi,
2- Silahlı Kuvvetler tazminatının Emekli Sandığı kesintisine tabi tutulması,
3- Aynı kademedeki subay ve assubaylar arasında çok büyük maaş uçurumu vardır, bunların düzeltilmesi,
4- Çalışma şartları gözönüne alınarak, emeklilik yaş haddinin eski düzeye getirilmesi, yıpranma paylarının eski hale dönüştürülmesi,
5- Albay ve yarbaylara verilen temsil tazminatının aynı hizmet yılındaki assubaylara da verilmesi ve emeklilere de yansıtılması,
6- Üniversite bitiren assubaylara derece ve kademeden başka bir şey verilmemektedir. Oysa, sivil memurlara çok ayrıcalıklı bir işlem yapılmaktadır.
7- Lojman dağıtımındaki adaletsizliğin de ortadan kaldırılması gerekmektedir.
8- Assubaylıktan subaylığa geçişin sicille değil de, eğitim, tahsil ve bilgiye dayalı olması gerekir; çünkü, sicil, her ne kadar sağlam bir temele dayansa da, ikili ilişkiler neticesinde sübjektif unsurlar taşıdığı bilinen bir gerçektir.
9- Sivil sektördeki tüm sağlık tesisleri ve hastanelerde nöbet tutan tüm personel, nöbet parası ve döner sermayeden pay almaktadır. Bu tür bir hakkın assubaylara da verilmesi.
10- Assubay okulları iki yıllık yüksekokul seviyesine çıkarılmıştır. Zamanı gelince, bunlara, subaylarda olduğu gibi, otomatik olarak 1 inci derece verilecek midir ve geriye yansıtılacak mıdır? Bunun da sağlanmasında yarar görüyoruz.
11- Emekli albaylar makam ve kadrosuzluk tazminatı almaktadır. Aynı hakkın, emekli assubaylara da verilmesi ya da böyle bir eşitsizliğin ortadan kaldırılması.
Tüm bu sorunların sona ermesi için getirilen düzenlemelerin, bize has ve belirli niyetlerle değil de, mutlaka, çağdaş ülkelerde olduğu gibi düzenlemelerin yapılmasıyla assubaylar ile subaylar arasındaki uçurumun gerek eğitim gerekse statü olarak ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacaktır.
İnşaat mühendisi olan Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK,
Aklı, basireti, ferâseti ve vicdânının sesi ile öylesine bilge konuşmuş ki…
Birincisi;
O gün Meclisde konuşanların içinde yalan söylemeyen tek vekil olmuş,
İkincisi de;
Astsubaylar için talep etdiği konular bugün bile hâlâ TEMAD’ın gündeminde yok!..
Astsubay sınıfını Meclisde astsubaylardan daha iyi anlatan bu nâmuslu vekilimizi
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK bugün burada şahsen tebrik ediyorum…
* * * * *
4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununu görüşmek üzere
86’ncı Birleşimde 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü
TBMM’de yalan söyleyenlerden başka
Bir de “hâriçden yalan söyleyenler” var ki deme gitsin!
Askeriyemizin bu kurumları da
Palamut albay mezarlığı EDOK
Ve
Sözde ilim irfan yuvası Milli Savunma Üniversitesinin Rektörü…
* * *
Kara Astsubay Okullarının 100’üncü kuruluş yılı anısına,
Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığı
2009 senesinde “Astsubay Okulları Tarihi” isimli bir kitap neşretmiş.
Ucuz yalanlar ise süslenmiş bu sözde târihce kitabının 194’üncü sayfasında
EDOK Okullar Komutanlığı, “astsubay” sınıfını şöyle târif etmiş;
“Ordumuzun “orta kademe yöneticisi ve teknisyeni” olan astsubay”
EDOK Okullar Komutanlığına dilekce yolladım ve sordum, nedir bu rezillik diye!..
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
10 Temmuz 2019
KONU: “Astsubay” Tâbirinin Târifi Hakkında.
İLGİ: (a) 5802 sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânunu.
(b) 926 sayı ve 27 Temmuz 1967 târihli TSK Personel Kânunu.
(c) MSÜ’ye ait (https://www.msu.edu.tr/tanitim/KAMYO/KAMYOKitapcik.pdf) isimli bağlantıda münteşir KAMYO e-Kitapcığı.
(ç) 28 Nisan 2019 târih, 1901017901 sayı ve aynı konulu CİMER dilekcem.
(d) Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu K.lığının 11 Haziran 2019 Salı gün ve 11:10 saatli e-posdası.
(e) Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının 2009 senesinde neşretdiği “Astsubay Okulları Tarihi” isimli kitap.
(f) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
(g) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.
1. Cârî hukukumuzda bugün de hâlen mevcut olan “astsubay” tâbiri, İlgi (a)’da mezbûr 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde askerî hukukumuza duhûl eyledi. İşbu İlgi (a) kânunun Birinci Bölüm, Genel Hükümler, “Astsubaylar” başlığı altında yer alan birinci maddesinde “astsubay” tâbiri şöyle târif edilmiş;
BİRİNCİ MADDE — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, Gümrük Koruma birlikleri kadrolarının “astkomuta kademelerinde” eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde “subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıslara (Astsubay) adı verilir.”
2. 5802 sayılı İlgi (a) kânun, 926 sayılı İlgi (b) kânun ile 1967 senesinde ilga edildi. Fakat ilga edilen 5802 sayılı işbu kânunun “astsubay” tâbirini târif eden birinci maddesi ipka edildi.
3. 5802 sayılı işbu kânunun, 926 sayılı kânun ile ilga edilmesi sebebi ile; 5802 sayılı işbu kânunun ipka edilen birinci maddesi, Ek Madde-21 olarak 926 sayılı kânuna aynen ithâl edildi. 1967 senesinde meriyyete konulan 926 sayılı İlgi (b) kânunun “Astsubay” başlığı altında Ek Madde-21 olarak hâlen mevcut olan “astsubay” tâbirinin bugünkü târifi ise şöyledir;
Ek Madde 21 – (Ek: 2/7/1951-5802/1 md.; Değişik: 18/6/2003 - 4902/30 md.);
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı kadrolarının ast komuta kademelerinde eğitim, sevk ve idare ile diğer idarî işlerde subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıslara, “astsubay” adı verilir.
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ilk üç maddesinde verdiğim izahât ve beyan etdiğim kânunlar muvacehesinde orta çıkan netice şunlardır;
a. 5802 ve 926 sayılı kânunlarda tasrih, târif ve tefrik edildiği üzere “astsubay” olarak tesmiye edilen asker kişilerin ordumuzun “ast komuta kademelerinde” görev yapdığı,
b. Astsubayların; “subaylar ile er ve erbaşlar arasında değil” fakat “ast komuta kademelerinde subaylara yardımcı olarak görev yapdığı” kolaylıkla anlaşılmakdadır.
5. İşbu dilekcemin dördüncü maddesinde sarahaten görüldüğü üzere; İlgi (a ve b) kânunlar “astsubayların”, ordumuzun “ast komuta kademelerinde görev yapdığını” kesin bir hüküm ile emretmekdedir.
Ancak ne var ki MSÜ’ye ait İlgi (c)’de mezkûr bağlantıda münteşir Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu e-Kitapcığının 7’nci sayfasının ikinci satırında; 5802 sayılı kânun ile 1951 senesinde “astsubay” olarak tesmiye asker kişilerin, ordumuzun “orta kademe yöneticileri” olduğu ifade edilmekdedir. Söze konu işbu ifadeye ait İlgi (c)’de mezkûr bağlantıda münteşir e-kitapcığın 7’nci sayfasına ait 17 Haziran 2019 târihli ekran görüntüsü EK-A’dadır.
6. 28 Nisan 2019 târihinde gönderdiğim İlgi (ç) CİMER dilekcemin ikinci maddesinde Millî Savunma Bakanlığına şu suâli tevcih etdim;
“Ast” sıfatı ile nitelenen astsubayların; ordumuzun “orta kademe yöneticileri” ve teknisyenleri olduğuna dair Milli Savunma Üniversitesinin İlgi (c) e-kitapcıkdaki beyanı, meşruiyyeti hangi mevzuâtdan almakdadır?
7. İlgi (ç) dilekcemin ikinci maddesinde tevcih etdiğim suâlime İlgi (d)’de sûreti görülen yazısı ile Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığı cevap verdi. İşbu İlgi (d) yazısında Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığı şöyle demekdedir;
Başvurunuza konu olan tanıtım kitapçığında geçen “Osmanlı askeri yapısı içinde ordumuzun orta kademe yöneticileri ve teknisyenleri olan astsubay…” ifadesi Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Okullar Komutanlığının Astsubay Okullarının 100’üncü yılı anısına hazırlamış olduğu Astsubay Okulları Tarihi (2009 Basımlı) isimli kitaptan alınmış olup, söz konusu kitaba ait kaynakça aşağıda çıkartılmıştır. (…)
8. Şu halde, İlgi (ç) dilekcemin ikinci maddesinde tevcih etdiğim ve “astsubayların” “orta kademe yöneticiler” olduğu bilgisinin meşruiyetini hangi kânundan aldığını öğrenmek için işbu ifâdenin sahibi Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığına aynı suâli tevcih etmek ihyacı hâsıl oldu. 2009 senesinde neşretdiği İlgi (d) kitabın 194’üncü sayfasındaki “23. SONUÇ” başlığı altında yer alan üçüncü satırın birinci cümlesinde Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığı; 5802 sayılı kânunun 1951 senesinde “astsubay” olarak tesmiye etdiği asker kişileri şöyle târif ve tefrik etmekdedir.
23. SONUÇ
“Osmanlı askerî yapısı içinde; Ordumuzun “orta kademe” yöneticileri ve teknisyenleri olan “astsubay” (…)”
9. 1982 T.C Anayasasının;
a. 123’üncü maddesi, İdarenin, kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğunu ve kânun ile düzenlenmesini,
b. 129’uncu maddesi de, memur ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kânunlara sadık kalarak faaliyet icra etmelerini emreder.
Anayasanın işbu mutlak emirleri muvacehesinde; İlgi (d) kitabında Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının “astsubayları” “orta kademe yönetici” olarak târif etmesinin de kânunî mesnedinin ve meşruiyyetinin olması gerekdir.
10. 1982-2085 sicilli ben Şükrü IRBIK; 27 sene Deniz Kuvvetleri Komutanlığında, 3 sene de Sâhil Güvenlik Komutanlığında olmak üzere 30 sene “muvazzaf astsubay” unvânı ile görev yapdım. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ilk dokuz maddesinde verdiğim izahât ve beyan etdiğim kânunlar muvacehesinde; Kara Kuvvetlerimizin eğitim-öğretim müfredâtı ile usûl ve esasâtını tayin ve tefrik eden Kara Kuvvetleri Komutanlığı EDOK Okullar Komutanlığına benim biricik suâlim şudur;
İlgi (a ve b) kânunların “ast” sıfatı ile nitelediği
Ve dahi
Gene bu kânunların “ast komuta kademelerinde subaylara yardımcı olarak görev yapmasını emretdiği astsubayların”;
Ordumuzun “orta kademe” yöneticileri olduğuna dair Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının İlgi (d) kitabının 194’üncü sayfasında mezkûr işbu beyanı ve târifi, meşruiyyetini hangi kânundan almakdadır?
11. İşbu dilekcemin yukarıda görülen onbirinci maddesinde tevcih etdiğim biricik suâlimi İlgi (f ve g) mevzuât muvacehesinde Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim.10.07.2019. 1901567242.
Şükrü IRBIK
EKLER :
EK-A: MSÜ’ye ait (https://www.msu.edu.tr/tanitim/KAMYO/KAMYOKitapcik.pdf) isimli bağlantıda münteşir KAMYO e-Kitapcığı 7’nci sayfasının 17 Haziran 2019 târihli ekran görüntüsü.
EK-B: Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığının 11 Haziran 2019 Salı gün ve 11:10 saatli e-posda cevabı.
EK-C: Kara Astsubay Okullarının 100’üncü kuruluş yılı anısına Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının 2009 senesinde neşretdiği “Astsubay Okulları Tarihi” isimli kitabın ilgili sayfalarının sûreti.
Verdiği cevapda EDOK Okullar Komutanlığı şöyle dedi;
“Bu kitap, bilimsel bir çalışmadır!”
CİMER Başvuru Cevabı
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi <Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.;
Wed 8/28/2019 5:12 PM
To: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 12.07.2019 tarihinde yapmış olduğunuz 1901567242 sayılı başvurunuz 28.08.2019 tarihinde KARA KUVVETLERİ EĞİTİM VE DOKTRİN KOMUTANLIĞI tarafından cevaplanmıştır:
Sayın başvuru sahibi yapmış olduğunuz başvuru ilgili birlik komutanlığınca incelenmiştir. Yapılan inceleme neticesinde;
Başvurunuzda belirttiğiniz hususlar ile ilgili yapılan incelemede orta kademe yöneticisi tanımının tamamen bilimsel bir terim olarak kullanıldığı değerlendirilmiştir.
***4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu ve Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkındaki Yönetmelik gereğince; bilgi edinme talebinize yukarıda cevabı yazılı olarak verilen, Kanunun 29’uncu maddesinde yer alan “Bu Kanunla erişilen bilgi ve belgeler ticari amaçla çoğaltılamaz, kullanılamaz” hükmü ile yönetmeliğin 42’nci maddesinde yer alan “Kanunda ve bu Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde erişilen bilgi ve belgeler ticari amaçla çoğaltılamaz, kullanılamaz, erişimi sağlayan kurum ve kuruluştan izin alınmaksızın yayınlanamaz. Bu madde hükmüne aykırı olarak erişilen bilgi veya belgeleri ticari amaçla çoğaltanlar, kullananlar veya yayınlayanlar hakkında kanunların cezai ve hukuki sorumluluğa ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiğine bilgilerinizi rica ederim.
Üzerine vazife olmadığı hâlde,
Aklı ve hele bilgisi yetmediği hâlde sözde “bilimsel çalışma(!)” yapan EDOK,
“Astsubay” sınıfı “orta kademe yönetici ve teknisyendir” diye yalan söylemek sûreti ile
Hakikâtde “bilimsel bir ukalâlık” yapmış ve “bilimsel bir rezâlete” imzâ atmış!..
Yazıklar olsun sizlere be!..
* * * * *
“Astsubay” sınıfı “orta kademe yönetici ve teknisyendir” yalanını söyleyenler sâdece
Her boka maydanoz olan hökelek subaylarımız değil.
Tâlim terbiyesinden sorumlu olduğu astsubayların;
“Orta kademe yönetici ve teknisyen” olduğu yalanını söyleyenler arasında
Bir de ilim-irfan yuvası olduğunu söyleyen Milli Savunma Üniversitesinin Rektörü var, hamd olsun!..
"Ordumuzun “orta kademe yöneticisi” ve "teknisyeni" olan “astsubay”
5802 sayılı Astsubay Kânunu diyor ki;
Astsubay, “ast komuta kademede” görev yapar.
Fakat târihci Profesör MSÜ Rektörü diyor ki;
Astsubay, “orta kademede” görev yapar.
5802 sayılı Astsubay Kânunu diyor ki;
Astsubay, “eğitim, sevk ve idari işler” yapar.
Fakat târihci Profesör MSÜ Rektörü diyor ki;
Astsubay, “teknik işler” yapar,
Fesuphanallah!..
Lâ havle velâ kuvvete…
Belki de 50 dilekce gönderdim.
Fakat “astsubay” dediği askerin ne olduğunu Prof. Rektörün kafası hâlâ basmadı!..
Deniz Harp Okulunun 1773 dedikleri sahte kuruluş senesi konusunda
Eski Tüfek Şükrü IRBIK ile vicâhen görüşmeye yüreği yetmeyen Rektöre buradan selâm olsun!..
* * *
Emeksiz zengin olanın
Kitapsız bilgin olanın
Sermâyesi din olanın
Rehberi şeytan olmuştur.
Ataol BEHRAMOĞLU, Yunus Gibi - Kasım 2012
* * *
Başbakandan Bakanlara,
Komisyon üylerinden milletvekillerine kadar
Ve Genelkurmay Başkanının
Meclisde böyle osdurup osdurup ipe dizmesi elbetde karşılıksız kalmayacak!
Devletimizi ve Ordumuzu idâre eden bu siyâsî zevât ve subayların
O gün Meclisde söylediği yalanları cımbız ile toplayıp bir dilekceye yapışdırdım
Ve dahi
Bu dilekcemi de işin asıl sâhibi Millî Savunma Bakanına gönderdim.
Sorduğum suâllerime verdiği cevapları hep berâber göreceğiz, inşallah.
KONU: 4752 sayı ve 11 Nisan 2002 târihli Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli Millî Savunma Komisyonu Raporunda mezkûr beyan hakkında.
İLGİ: (a) 4752 sayı ve 11 Nisan 2002 târihli Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânunu.
(b) 926 sayı ve 27 Temmuz 1967 târihli TSK Personel Kânunu.
(c) 5802 sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânunu.
(ç) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
1. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11 Nisan 2002 târihinde meriyyete koyduğu İlgi (a)’da mezkûr 4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânunu;
“Türk Silâhlı Kuvvetleri astsubay meslek yüksek okullarındaki yüksek öğretimle ilgili amaç ve ilkeleri belirlemek, astsubay meslek yüksek okullarının teşkilâtlanmasını, görev ve sorumluluklannı, eğitim ve öğretim, araştırma, yayın, öğretim elemanları ve öğrencileriyle ilgili esasları düzenleyen”,
Temel Kânundur.
2. İlgi (a)’da merkûm 4752 sayılı işbu Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli raporunda Millî Savunma Komisyonu;
“Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunun Tasarısı”nın, Komisyonun 28/2/2002 tarihinde yaptığı 27nci birleşiminde, Hükümeti temsilen Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun başkanlığında;
Millî Savunma Bakanlığı,
Genelkurmay Başkanlığı
Ve
Yükseköğretim Kurulu temsilcilerinin de katılmalarıyla incelenip görüşüldüğünü”,
Beyan etmekdedir.
Millî Savunma Komisyonunun TBMM’ye arz etdiği söze konu raporun ilgili bölümlerinin sûreti işbu dilekcemin EK’ine merbutdur.
3. Yukarıda görülen ilk iki maddesinde verdiğim bilgi ve beyan etdiğim mevzuât muvacehesinde, işbu dilekcenin sahibi ben Şükrü IRBIK’ın suâlleri şunlardır.
İşbu dilekceme konu etdiğim 4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli raporunda Millî Savunma Komisyonu;
a. Türk Ordusunda “astsubayların”, “subayların yardımcısı” konumunda bulunduklarını” beyan etmekdedir. Millî Savunma Komisyonunun işbu raporunda “astsubay” isimi ile söz etdiği asker sınıfı, hiç şüphe yok ki; İlgi (b)’de mezbur 926 sayılı TSK Personel Kânunu ile 1967 senesinde Türk Ordusunda ilk kez ihdas edilen “muvazzaf astsubay” sınıfıdır. Millî Savunma Komisyonunun işbu beyanı hakkında benim suâlim şöyledir;
Suâl-1: Dünyânın “modern ordu teşkilatlanmalarının” hangisinde; “subaya yardım etmesi için”, “subay yardımcısı” sıfatı ile “muvazzaf astsubay” isimli asker sınıfı mevcutdur?
Suâl-2: Dünyânın “modern ordu teşkilatlanmalarında” “subaya yardım etmesi için” “subay yardımcısı” sıfatı ile teşkil edildiğini Millî Savunma Komisyonunun beyan etdiği söze konu işbu “muvazzaf astsubay” isimli asker sınıfı; bu ordularda hangi kânunlara müsteniden ihdas edilmişlerdir?
b. Millî Savunma Komisyonu işbu raporunda “modern ordu teşkilatlanmalarında” olduğu gibi; 1967 yılında 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamında “astsubayların”, “subaylar ile beraber yer aldıklarını” beyan etmekdedir. Millî Savunma Komisyonunun işbu beyanı hakkında benim suâlim şöyledir;
Suâl-3: Dünyânın hangi devletlerinin “modern ordu teşkilatlanmalarında” “muvazzaf astsubay” sınıfı ile “muvazzaf subay” sınıfı askerler aynı kanun içinde yer almakdadır? Bu Kanunlar nelerdir?
c. 1951 senesinde “astsubay” sınıfını ihdas eden İlgi (c)’de mezbûr Astsubay Kânunu Madde-1’de tarif edildiği üzere “astsubay” sınıfı;
“Türkiye Cumhuriyeti ordusunun “astkomuta” kademelerinde “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde” subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıslardır.”
“Astsubay” sınıfının Türk Ordusundaki görevin tanımına dâir olarak 1951 senesinde tesbit edilen işbu hüküm hâlen cârî olmasına rağmen 4.3.2020 târihli aynı raporunda Millî Savunma Komisyonu;
“Türk Silâhlı Kuvvetlerinin profesyonel insan gücünün önemli bir kısmını oluşturan “astsubayların, teknik hizmetlerde istihdam edildiklerini”,
2002 senesinde TBMM’ye beyan etmiş.
Suâl-4: Millî Savunma Komisyonunun işbu beyanı hakkında benim suâlim şudur;
Türk Silâhlı Kuvvetlerinde “astsubaylar”, hangi Kânuna müsteniden “teknik hizmetlerde” istihdam edilmekdedirler?
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim dört adet suâlimi İlgi (ç) Kânun muvacehesinde,
Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim.20.09.2020. 2004187703.
Şükrü IRBIK
EK :
4752 sayı ve 11 Nisan 2002 târihli Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli Millî Savunma Komisyonu Raporu, sayfa-13.
* * * * *
1951 senesinden beri Ordumuzda “astsubay” unvânı ile vatana hizmet eden uyduruk askerler hakkında,
Herkes şu hakikâtleri bir yere yazsın!.
Birgün gelecek ve bu hakikâtlere mutlaka yüz sürecekler.
Astsubay Kânunu
Kanun. No.: 5802 Kabul Tarihi: 02.VII.1951
Birinci Bölüm
Genel hükümler
Ast subaylar
BİRİNCİ MADDE — Türkiye Cumhuriyeti ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, Gümrük Koruma birlikleri kadrolarının
Demek ki;
Türkiye Cumhuriyeti ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, Gümrük Koruma birlikleri kadrolarında;
1. “astkomuta kademeleri” olarak tasnif edilmiş “komuta kademeleri” var,
2. Bu “astkomuta kademelerinde” subayların yapması gereken “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işler” var,
3. Subayların yapması gereken bu “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işleri” subaylarımızın kendileri yapacak bilgi, eğitim ve kâbiliyete sahip değiller,
4. Kendileri bu “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işleri”ni yapacak bilgi, eğitim ve kâbiliyete sahip olmadığı için de 1951 senesinde hususi bir Kânun ile “astsubay” sınıfını ihdas etmişler.
5. “Astsubay” olarak tesmiye ve tefrik edilen askerler; Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun “astkomuta kademelerinde” görev yapan subayların yapması gereken “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işler”de “subaylar ile beraber görev yapıyor.”
5802 sayılı Kânunun “astsubay” olarak tesmiye etdiği askerler ancak ve sâdece “subayların yapdığı görevlerde” çalışabilir.
Bir başka ifâde ile;
Subayın görev yapmadığı bir kadroda astsubay görev yapamaz!
Ordumuzun “ast komuta kademelerinde” subaylar ile birlikde ve subaya yardımcı olarak görev yapan “astsubayların”;
“subaylar ile erbaş ve erler arasında görev yapdığını” söyleyen kişinin mantığını sıfırlamış ve aklını da yemiş olması gerekdir.
ESKİ TÜFEK - 2020
Bu cümlenin neticesi olarak da;
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunda “astsubay” olarak tesmiye
Ve
Kânunun “subay yardımcısı” olarak tefrik etdiği askerler;
ESKİ TÜFEK - 2020
Dünyânın modern ordularında ve NATO’da “muvazzaf astsubay” sınıfı mevcut değildir,
Dünyânın modern ordularında “muvazzaf astsubay” yetiştiren önlisans okulları mevcut değildir,
ESKİ TÜFEK - 2020
* * * * *
Kânunun “subay yardımcısı” olarak tefrik etdiği “muvazzaf astsubayın”
“Teknik” hizmetde çalışdığı yalanını söyleyen devlet adamlarını ve subayları
İşde, bugün burada ilk defa olmak üzere
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK teşhir ediyorum...
Ölüsüne de dirisine de!
Hepsine yazıklar olsun!..
Burada resimlerini gördüğünüz devlet adamları ve subaylar,
“Astsubay” adı verilen askerler hakkında yalan söylemişler
Ve dahi
“Astsubay” adı verilen askerlere iftirâ atmışlar!..
Hukukumuzda iftirâ suçunun elbet cezâsı var, biliyorum.
Lâkin
Kendisine atılan bu âdi ve alçak iftirânın hesabını soracak bir tek dahi olsun “astsubay” var mı?..
İşde, bunu bilmiyorum!..
5802 sayılı Astsubay Kânununun “subay yardımcısı” olarak tefrik etiği “muvazzaf astsubayları”
“Teknik” hizmetde çalışdıran Millî Savunma Bakanlığı hemen bugün dâva edilmelidir.
* * * * *
İlâhî adâlet hiç unutmaz;
Dün yalan dolan yazıp çizen
Bugün, burada rezil rüsvâ olmuşdur!
* * * * *
4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununu görüşmek üzere
86’ncı Birleşimde 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü
TBMM’de içtima eyleyen vekillerimiz içinde
Yalan söylemeyen bir tek vekilimiz var; Mehmet Zeki ÇELİK…
4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununun görüşülüp kabul edildiği o meşum günde,
Doğru söyleyen nâmuslu tek vekil olarak
Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK, Meclisin yüzakı olmuş…
Astsubayları, astsubayların kendisinden bile daha iyi bilen ve anlatan
Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK’e
Astsubay zümresinin bugün bile hâlâ büyük bir şükran borcu var, bilesiniz!..
* * * * *
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun astsubaylarını kandırmak için
Genelkurmay Başkanının söylediği
“Son yüz senenin yalanını” ise
Müteakip makâlemizde anlatacağız, inşallah…
ESKİ TÜFEK - 2020
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
![]() |
Asubay Tefrikası 6-10
Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar
Astsubaylarda "onur" yok mu ki?..
Özgürlük mücâdelesi, Ekmek mücâdelesi, Hak mücâdelesi, Onur mücâdelesi…
İnsan; Kendisinde olmayan şeyler için mücâdele verir, değil mi?..
Fakat Kimi “astsubay” meslekdaşımız “onur” mücâdelesi verdiğini söylüyor!..
Meslekdaşlarımızın bu sözüne bakınca da şu suâli sormak icâb ediyor;
Bu “astsubay” meslekdaşlarımızda “onur” yok mu ki "Onur” mücâdelesi verdiklerini söyleyip duruyorlar? |
* * * * *
Subaylarımız; “Astsubay” dedikleri askerleri bugüne kadar Üst rütbelere yükselmek için Omuzlarına basılıp geçilmesi gereken “terfi taşı” olarak kullandılar.
Siyâsiler ise “astsubay” dedikleri askerleri; Kendi menfaatlerini tahakkuk etdirmek için Üzerine basılıp geçilmesi gereken “ceset basamağı” olarak kullandılar. Bunun en son örneğini de 15 Temmuz 2016 Cuma gecesi Özel Kuvvetler Komutanlığında yaşadık ve gördük!
|
* * * * *
Subaylar; Sırtına bindikleri "astsubaylar" sâyesinde Terfi ü tefeyyüz edip kendi yıldızlarını parlatdılar.
Siyâsi gürûh ise; "Astsubayların" kanı üzerine inşa etdikleri iktidarları sâyesinde Hep kendi işkembelerini doldurdular!
Peki,
Yoksulluk sınırında maaş alan “astsubaylar” bugüne kadar kendileri için ne yapdılar?
Bu suâlin cevabını bugün vermek için Aynaya bakacak kadar cesâreti olan kaç “astsubay” var acap?..
|
* * * * *
Yukarıdaki bölümde okuduğunuz bu iki tesbitden Ve dahi Bu tesbitler çerçevesinde tevcih etdiğimiz üç suâlden sonra İmdi, gelelim sadede!..
|
* * * * *
Ben birikdirmedim, zamân birikdirdi! Ben hatırlamadım, zamân hatırlatdı! Ben öğrenmedim, zamân öğretdi! Ben götümden uydurmadım, zamân itiraf etdi! Ben yazmadım, zamân yazdırdı!
Zamânın ezelî sabır ve umut ile târih târih birikdirip de Hâlîlerde kulağıma usûlca fısıldadığı hakâike Eski Tüfek mahlaslı emekli asubay ben Şükrü IRBIK Bugün, burada; Ses oldum, Söz oldum, Tercüman oldum!
Hepsi bu!..
|
* * * * *
Bugün Ordumuzda “subay” ismi ile bildiğimiz askerlerin unvânı Kapıkulu ve yeniçeri ocaklarında 1.600’lü senelerde “zâbit” idi.
İşde, bu “zâbit” kelimesini ATATÜRK, 1935 senesinde “subay” olarak tebdil etdi.
Askerî mevzuâtımıza girdiği günden bugüne kadar geçen 400 küsur senede Subaylarımızın unvânı olan “zâbit” ve “subay” kelimelerinin hikâyesi sâdece bu kadar.
Fakat Ordumuzun “köle askeri” olan “astsubaylara” son 100 küsur senede yakışdırılan
Denizde kum misâli…
|
* * * * *
Asubay Tefrikası’nın altıncı bölüm, onuncu ve sonuncu kısımını teşkil eden bu makâlemizde bugün biz,
Cârî askerî mevzuâtımızın 1951 senesinde “astsubay” olarak tesmiye etdiği askerlere;
Deniz Kuvvetlerimizde teşkil edildiği 1890 senesinden beri, Kara Kuvvetlerimizde ise teşkil edildiği 1909 senesinden beri yakışdırılan;
Târih sırasına göre bir çırpıda cem’an görüp öğreneceğiz, inşallah!..
Eski Tüfek - 2019
|
* * * * *
1890 senesinde Donanmayı Hümâyun (Padişah Donanması)’da
“Asâkir-i Bahriye-i Şahâne” (Padişah Bahriye Askeri) mevcut idi.
Bu askerlere “Kur’a Efrâdı” veya “Bahriye Efrâdı” ismi de veriliyor idi.
Bahriyenin ihtiyâcı nisbetinde kur’a ile tesbit edilen “kur’a efrâdı” Osmanlı gençleri,
Donanmayı Hümâyun’da 5 sene nizâmiye (mükellef) askerliği yapmaya mecbur idiler.
Bu 5 senelik “mükellef askerlik” süresi içinde bahriye askerlerine,
Harb gemilerimizde yapacakları hizmete göre çeşitli denizcilik ve meslek eğitimleri veriliyor idi.
Bu denizcilik eğitimlerini de bahriyeli zâbitânımız veriyor idi.
5 senelik “mükellef askerlik” hizmetini tamamlayan bahriye askerleri, tam işe yarayacakları anda tezkere alıp gidiyorlar idi. Bahriye zâbitânımız, teskere alan bahriye askeri yerine gelen acemi efrâda denizciliğe dair her şeyi, her celp döneminde yenibaşdan öğretmek mecburiyetinde kalıyor idi.
Ayrıca;
İngiltere’nin buhar gücünü savaş gemilerine tatbik etmesi ile Avrupa Devletlerinin başlatdığı
Ve dahi
Bahriye silah ve makinelerinde meydana gelen
Ve
Aklın sınırlarını bile aşan gelişmelerin kapıya dayanması sebebi ile;
Elektrikçi, torpidocu, mayıncı, kazancı, ateşçi, çarkcı ve telsizci gibi yeni bahriye meslekleri ortaya çıkmış idi.
Hem uzmanlık isdeyen, hem çok tehlikeli ve hem de yağlı-paslı olan bu meslekleri,
Padişah daşşağından düşme bahriyeli beyaz zâbitânımız bir türlü yapmak isdemedi.
Asubay Tefrikası 6-2
Ve dahi
Asubay Tefrikası 6-8 isimli makâlelerimizde
Bu konuyu tafsilâtlı olarak işledik.
Bahriye zâbitânımızın yapdığı;
Hem bahriye askerinin taalim-taallümü görevini
Hem de ihtisas gerekdiren ve tehlikeli olan bu meslekleri,
Zâbitânın yerine yapmak üzere;
Hem “zâbit” olmayan,
Hem de zâbit maaşının çeyreğine yapacak “ortada sandık” bir bahriye asker sınıfı teşkil etdiler.
1890 senesinde teşkil etdikleri bu “uyduruk” ve “ortada sandık” bahriye asker sınıfına da
Yukarıda resimlerini gördüğünüz dönemin Padişahı ve Bahriye Nâzırı “Gedikli” ismini verdi.
"Donanma Gedikli" sınıfı;
Ve fakat
Donanmanın boğaz tokluğuna çalışan “kethüda kadını” olacak idi…
Ve böylece bahriye zâbitimiz de Keyif ile güvertede ellerinde göt gezdirebilecek idi… Eski Tüfek - 2019
|
* * * * *
1909 senesinin Ordu-yu Humâyûn’una zâbit temin eden
Harbiye, Bahriye ve Mühendishâne Mekteplerinde taalim-taallüm eden zâbit namzedi efendilerin
Okuduğu sınıflarına göre “rütbe isimleri” şöyle idi…
1899 senesinde Manastır Askerî İdâdisini muvaffakiyet ile ikmâl eden Mustafa Kemâl, Aynı senenin 13 Mart Pazartesi günü, İstanbul Pangaltı'daki, Mekteb-i Harbiye-i Şahâne’ye 1283 numara ile kayıt edildi.
Mustafa Kemâl hakkında târih(!) yazan târih uğrusu yalancı subaylarımız hiç söz etmez!
Fakat Kendi sınıfının Kısım Çavuşu olan 1283 Mustafa Kemâl’in;
|
Beyaz zâbitân heyetimiz;
1834 senesinden beri harbiye talebesi efendilerin rütbesi olan
Silâhendaz Onbaşı, Çavuş ve Başçavuş rütbe isimlerini,
1909 senesinde piyasaya sürdükleri bir "darbe" kânunu ile;
Ve dahi
* * * * *
Bugün “astsubay” olarak bildiğimiz askerlere
1909 senesine vâsıl olduğumuz günlerde, aşağıda gördüğünüz şu isimler verildi.
Osmanlı Devletinin ekmeğini yiyen Osmanlı Ordusunun kıyafetini giyen ve rütbesini taşıyan “mektebli” zâbitân heyetimiz;
|
Asırlardan beri Osmanlı Devletini yıkmak isdeyen İngiltere ve kuyruğundaki düvel-i garbînin
Yapmak isdeyip de yapamadığını bizim “mektepli zâbitân” heyetimiz, 31 Mart’da yapdı.
Padişahlarımız, Osmanlı Ordusunda;
Ya da
|
Çünkü; Ölmek ve öldürmek sanatı demek olan askerlikde; “Öl ve öldür” emirini veren asker ile “Öl ve öldür” emrini yerine getiren asker arasına kimse giremez idi…
|
İşde, bu değişmez sebepden dolayı da padişahlarımız;
Her askerin yüreği, bileği ve aklı nisbetinde en yüksek rütbeye kadar yükselmesini teşvik etdiler.
31 Mart darbesini tertip ve tatkbik eden “mektepli zâbitân” heyetimiz
Bab-ı Ȃli’deki İstanbul Vâli Konağında 1909 senesinin 06 Ekim Salı günü gizlice içtima eyledi
Ve tertip etdiği bir “darbe nizamnâmesi” ile “Küçük zâbit” ismini verdiği asker sınıfını
Kara Ordumuzda teşkil etdi.
Bugün piyasaya sürülen 06 Ekim 1909 târihli Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit-i İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi’nin;
|
Netice itibârı ile; 06 Ekim 1909 târihli Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit-i İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi,
Ve dahi
|
Bu cümleden olmak üzere; Osmanlı Kara Ordusunda Küçük Zâbit sınıfının teşkil edilmesi Ve dahi Bugünkü hukûkî mevcudiyeti hâlâ gayri meşrudur.
|
* * * * *
Karesi Mebusu ve Bahriye Encümeni Ali Galip Efendi,
1910 senesinde Meclis-i Mebusan’da
Donanma Gediklisi için “Donanmanın kethüda kadını” dedi.
* * * * *
31 Mart darbesinden sonra
Kara “küçük zâbit” sınıfını tertip eden karanlık suratlı zâbitânımızın isimleri ve cisimleri meçhul idi!
Fakat darbeden bir sene sonra,
Bu karanlık suratlı beyaz zâbitândan birisi, kendisini ele verdi;
Alman perestiş ve darbeci Müşir Mahmut Şevket Paşa!
Padişah Sultan II. Abdülhamid’e “Baykuş” diyerek hakâret den darbeci Mahmut Şevket Paşa,
Meclis’de 1910 senesi bütçesi müzakere edilir iken
06 Ekim 1909 târihli “Kara Küçük Zâbit” sınıfını kendisinin tertip ve teşkil etdiğini itirâf eyledi.
Darbeci Müşir Mahmut Şevket Paşa;
Ve dahi
“Mayın eşşeği” niyetine cephenin en önüne sürdüğü “ortada sandık” yeni asker sınıfının isminin
“Küçük zâbit” olduğunu yumurtaladı…
* * * * *
31 Mart’ı tertip eden "beyaz zâbitân heyetimiz";
Darbeden sâdece 6 ay sonra teşkil etdikleri
Ve dahi
“Küçük zâbitân” ismini verdikleri “köle” askerlere
Aynı senelerde sâdece “nefere” verilen “prangabent cezâsı” vermeye başladılar.
Mensubîn-i Askeriyyenin Siyasiyât ile Men’i İştigali Hakkında Askerî Cezâ Kânunnâmesine Zeyl Kânun
MMZC, İnikad:23, 18 Haziran 1328 (1912) Pazartesi
Madde 1. — Siyasî içtimaat ve tecemmuat ile nümayişlere iştirak ve makalât-ı siyasiyye neşr veya o yolda alenen irad-ı nutk eyleyen ve kânunen hâiz olduğu hakkı istimalden gayri surette umur-u intihabiyye ile iştigal, Erkân ve Ümera ve Zâbıtân ile Mensubin-i Askeriyye ve Silah-endazan, iki mâhtan altı mâha kadar hapis veya hapis ile berâber mevkii tebdil olunur ve tebdilinden dolayı harcırah verilmez. Mükerrirlerden, Silah-endazandan gayrisi, dört mahtan bir seneye kadar hapis ile silk-i askeriden ihraç olunur ve Küçük Zâbit, Onbaşı ve Neferât-ı Askeriyye 2 mâhtan (aydan.IRBIK) 6 mâha (aya. IRBIK) kadar prangabend ve hizmet-i muvazzafası iki aydan iki seneye kadar tezyid (uzatılır. IRBIK) olunur. Eski Tüfek - 2019
|
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz şu kânun ile 1915 senesinde Donanma-yı Humâyûn’da,
“Donanma gedikli zâbit” sınıfı “müstakil” bir “zâbit” sınıfı olarak teşkil edildi.
Gene aynı kânun ile başçavuş, donanma mühendisi (asteğmen)’nin “üstü” idi.
“Donanma zâbitân heyetimiz ”;
Bu usûlü de o senelerde muhibi oldukları Prusya Almanyası'ndan aşırmış idi…
* * * * *
1915 senesinde Ordu-yu Humâyûn (Kara Ordusu)’da,
Aşağıda gördüğünüz şu kânuna göre
“Küçük zâbit başçavuş” “zâbit vekili” (asteğmen)’nin mafevki (üstü) idi.
* * * * *
Bugün “astsubay” olarak bildiğimiz ve “küçük zâbit” sınıfına mensup askerler
1916 senesinde bu kez de
“Kıdemsiz küçük zâbit” ve “kıdemli küçük zâbit” oldular.
* * * * *
Ordumuzun “ortada sandık” asker sınıfı olarak teşkil edilen “küçük zâbitlik”
1917 senesinde bu kez de “takımbaşı” oldu.
Cephede götlerini kaşıtmak isdeyen beyaz zâbitân heyetimiz
“Başçavuş” rütbesindeki “küçük zâbitâna”;
Bir de
Padişah daşşağından düşme "beyaz zâtibin yerine ölmesi için"
Çanakkale Cephesinin önüne sürülen Güççük Zâbit Başçavuş Emin ÇÖL’e verdikleri gibi
“Ucu sivrice, ağzı kör ve ham demirden”
Ve hemen akabinde
“Takımbaşı” unvânı ve “Takım Kumandanı zâbit” yetkisi ile
Hem de “zâbitin yerine ölmesi için” düşmanın önüne “yem” olarak atdılar.
* * * * *
Dedelerimizin “Harb-i Kebir” dediği Birinci Cihân Harbi bütün şiddeti ile devâm eder iken,
Ordumuzun “küçük zâbiti” 1917 senesinde bu kez de
* * * * *
1917 senesinde Ordu-yu Osmanî’de “silâhendaz” ismi verilen bir nefer (er) sınıfı mevcut idi.
Silâhendaz sınıfı nefer, tıpkı bügünkü Amerikan Ordusundaki “deniz piyâ deleri” gibi idi.
“Silâhendaz” tâbirini, bu sene içinde “küçük zâbit ve efrat” torbasının içine tıkışdırdılar.
* * * * *
Tevkir mi, tahkir mi, ben bilemedim!..
Fakat
“Küçük zâbitler”, 1918 senesinde Ordumuzun “beyaz kargaları” oldular!..
* * * * *
“Küçük zâbitler;
İlk mezunlarını verdiği 10 Temmuz 1911 Pazartesi gününden itibâren
T.C Devletinin teşkil edildiği 23 Nisan 1920 Cuma gününe kadar
Tam 10 sene devam eden harbler boyunca
Hem zâbit yerine ölmesi için cephenin en önüne sürülmüş
Hem de ölümü bahasına cenk etdiği “harbi kazanmış” idi.
Fakat
Kıt’a kumandanı zâbitân gürûhu takdirleri beşer-onar paypay eder iken
Ordumuzun “cüzzamlı askeri” olan “küçük zâbitler” 1921 senesinde;
Ölmek sırası gelince, beyaz zâbitân heyetimiz;
“Ufak zâbit” ve efradın arkasına saklandı…
Fakat
Madalya paypaylamak sırası gelince beyaz zâbitân heyetimiz bu kez
“Ufak zâbit” ve efradın önüne geçiverdi.
Ordumuzda bugün de durum hâlâ aynen böyle değil mi?..
* * * * *
1925 senesine vâsıl olduğumuzda "ihtiyât" ile beraber Ordumuzda
“Üç cins küçük zâbit” görev yapıyor idi.
* * * * *
Tam 10 sene devam harpler hitam bulmuş,
29 Ekim 1923 Pazartesi günü “Cumhuriyet” ilan edilmiş idi.
Harbi uzakdan sevk ve idare eden zâbitân heyetimiz,
Harbden sonra yüksek rütbelere “terfi” etdiler.
Fakat harb devam eder iken teşkil etdilen
Ve dahi
Zâbitin yerine ölmesi için cephenin en önüne sürülen “gedikli zâbit” sınıfı ise
Harb-darp sona erince vehleten “gedikli küçük zâbit” sınıfına “tenzil” edildi.
“Beyaz zâbitân heyetimiz”, "gedikli zâbitin” sırtında "dereyi" geçmiş idi, nasıl olsa!..
* * * * *
31 Mart darbecisi Alman perest Mahmut Şevket Paşa’nın
Bir “darbe kânunu” ile 1909 senesinde teşkil edip
“Küçük zâbit” dediği asker sınıfına,
Cumhuriyeti kuranlar ne isim vereceklerini şaşırdılar!..
1927 senesine geldiğimizde, Cumhuriyetin kurucu iradesi;
“Kıdemli Küçük Zâbit” unvânını “Gedikli Küçük Zâbit”e
“Kıdemsiz Küçük Zâbit” unvânını da “Küçük Zâbit”e tebdil etdi…
* * * * *
Tıpkı efendinin kölesini falakaya yatırdığı gibi
Cumhuriyet İdaresinin beyaz zâbiti de
"Köle asker" olan “küçük zâbiti”
* * * * *
1927 senesi, “küçük zâbit” denilen asker sınıfı için çok bereketli oldu...
Peşpeşe yapılan kânunlar ile;
“Küçük zâbitân”a elvan çeşitli isimler, unvânlar ve rütbeler verildi.
Bu sene meriyyete koydukları Askerlik Mükellefiyeti Kânunu ile
Cumhuriyetimizin kurucu iradesi,
Ordumuzda “iki sınıf asker” olduğunu tasdik etdi.
1. Efrâd
2. Zâbit
Bu iki sınıflı asker teşkilâtlanması,
Asırlardan beri dünyada sınanmış ve kabul görmüş bir teşkilâtlanma idi.
* * * * *
1930 senesine geldiğimiz günlerde
500 sene önce Viyana muhasarasında sıçmayı öğretdiğimiz Avrupa’dan
Bu kez Askeriyemizin Ceza Kânununu aldık ve bu sene tekrar meriyyete koyduk!..
Prusya Almanya’sından aşırdığımız Askerî Ceza Kânununda
“Küçük zâbit” dediğimiz “içi alacalı - dışı sıracalı” askere
Aşağıda gördüğünüz şu isimleri yakışdırdık!..
* * * * *
31 Mart darbecisi Alman sevici Müşir Mahmut Şevket Paşa’nın
“Darbe kânunu” ile 1909 senesinde teşkil edip “daimî küçük zâbit” dediği asker sınıfına,
Cumhuriyetin kurucu iradesi 1927 senesinde bu kez de “Mükellef Küçük Zâbit” dedi.
Aslında bu “Mükellef Küçük Zâbit” tâbiri isabetli bir tesmiye ve tefrik idi…
Çünkü;
Bugün “astsubay” dediğimiz asker sınıfı, dünya ordularında “mükellef asker” idi.
1935 senesinin Türkiye Cumhuriyeti Ordusunda,
“Küçük zâbit” olarak tesmiye edilen bahriye askerleri “mükellef” asker idiler.
Aşağıda gördüğünüz 1/178 sayılı şu “Encümen Mazbatası”
“Mükellef Küçük Zâbit” tâbirini hâvi tek belgedir, haberiniz olsun!..
“Küçük Zâbit” asker sınıfının “mükellef” asker olduğuna dair ilk belgeyi de
Gene İlk defa sizler, Asubay Tefrikası 6-9’da gördünüz,
İkinci defa ise gene sizler görüyorsunuz!
Kaynak: 2851 sayılı Kânunun Komisyon Raporu.
Fakat
Bu seneden sonra tertip etdikleri elvan türlü tuzak kânunlar ile şerefsiz subaylarımız,
“Mükellef” asker olan “küçük zâbit” sınıfını
Sinsice “muvazzaf” asker sınıfına “tahvil” etdiler.
* * * * *
Dünya askerlik târihine bakdığımızda,
Dünya askerlik târihine yön vermiş devlet ordularında,
Asker teşkilâtının “iki sınıflı” olduğunu görüyoruz.
Dünya çapında bir asker olan ATATÜRK,
Dünya askerlik târihini çok iyi biliyor idi…
İşde, bu sebepden dolayı da
T.C. Devletinin kurucu Reisicumhuru Mustafa Kemâl ATATÜRK,
1935 senesinde T.C Ordusunu “iki sınıf asker” ile teşkil etdi;
1. Mükellef Erbaş (Er)
2. Muvazzaf Subay (Zâbit)
İşde, kânunu…
İşin doğrusunu söylemek gerekir ise şâyet
Fütühâtcı bir rûh ve sonsuz terfi töresine sâhip olan Türk Ordusu için
En uygun olan askerlik de bu idi…
* * * * *
ATATÜRK sonrasının Cumhuriyet idaresi,
ATATÜRK’ün öldüğü günden itibaren ATATÜRK’ün mirasına ihanet etmeye başladı!..
Vaziyet, bugün de aynı ile vâkidir!..
Yukarıda gördüğünüz 2771 sayılı kânunda ATATÜRK, “mükellef asker” sınıfına “Erbaş” demiş idi.
Fakat
ATATÜRK’ün öldüğü günün hemen ertesinde ATATÜRK’ün koltuğuna çöreklenen İNÖNÜ,
ATATÜRK’ün “Mükellef Erbaş” dediği asker sınıfını “Muvazzaf Gedikli Erbaş” yapdı.
Ve böylece Cumhurbaşkanı İNÖNÜ,
Hazerde;
Kışlada, karargahda subayımızın götünükaşıyacak,
Seferde ise;
Subayımızın yerine "mayın eşşeği" gibi ölüme sürülecek “muvazzaf” bir asker sınıfı teşkil etdi…
Askerî Muhakeme Usulü Kânununun Bâzı Madelerini Değiştiren Kânun (Resmî Gazete ile neşir ve ilâm: 8.VIII.1942 - Sayı: 5179
No. 4280 Kabul Târihi: 3 .VIII.1942
BİRİNCİ MADDE — 1631 sayılı Askerî Muhakeme Usulü Kânununun 1,3,4 ve 26 ncı maddeleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
Dâvaların tehiri
Madde 4. — 1. Muvazzaf ve ihtiyat erâtın ve yedeksubaylarla yedek askerî memurların askere girmeden veya silâh altına çağırılmadan evvel işledikleri yukarı haddi bir seneye kadar şahsi hürriyeti bağlayıcı bir cezayı müstehzim suçlara ait dâvalarda ilk ve son tahkikat muameleleri terhislerine kadar tehir olunur.
Muvazzaf gedikli erbaşlarla askerlikten tard ve ihracı müstelzim suçlardan maznun olan yedeksubay ve askerî memurlar bu hükümden müstesnadır.
|
* * * * *
ATATÜRK’ün öldüğü günün hemen ertesinde
Mal bulmuş mağribî gibi ATATÜRK’ün koltuğunua çöreklenen İNÖNÜ idaresindeki Türkiye Cumhuriyeti,
Bir tarafdan sömürgen İngiliz, diğer tarafdan da kemirgen Amerika’nın kucağına oturmaya başladı.
Moskof gelecek korkusu ile gündüz vakdi dudağı uçuklatılan İNÖNÜ ve şürekası,
Meclisden kaçırarak imzaladıkları gizli ve sinsi ikili anlaşmalar ile
T.C Devletini hem İngiliz hem de Amerika'nın kuyruğuna takdılar.
Bu hainlikler silsilesi tezgahlanır iken
Ordumuzun köle askerleri “Muvazzaf Gedikli Erbaş” da “Gedikli Erbaş “ oluverdi!..
* * * * *
Gitdi tekâüd zâbit İNÖNÜ, geldi tekâüd zâbit BAYAR
Ha, Ali-Veli! Ha, Veli-Ali…
Al birini, vur ötekine!... Yok idi aslında birinin diğerinden alâmeti fârikası!..
Tam 12 sene ATATÜRK’ün koltuğunda gurk yatan İNÖNÜ,
1950 seçiminde BAYAR’dan yediği okgalı tokat ile irkildi. Ve Pembe Köşkü terk etdi.
BAYAR da tıpkı İNÖNÜ gibi koyu bir Amerikan muhibi idi.
Cumhurbaşkanı intihab edildikden sonra
T.C. Devletini babasının sığır çiftliği zanneden BAYAR da şöyle dedi;
“Türkiye’yi Küçük Amerika yapacağım!”
T.C Devletini, Küçük Amerika yapdı,
Türk milletini, Küçük Amerikan milleti yapdı,
Askerlik teşkilâtını da Amerikadan tam olarak alsa idi şâyet
Ordumuzu da “Küçük Amerikan Ordusu” yapacak idi.
Fakat yapamadı!..
Teşkil edildği 1774 senesiden beri Amerika’da sâdece ”iki sınıf asker” var idi.
1. Mükellef Er
2. Muvazzaf Zâbit
Türk Ordusunu Amerika’nın kuyruğunda NATO’ya nikahlayan BAYAR-MENDERES ikilisi
Amerikan Ordusunda olmayan bir asker sınıfını, bizim ordumuzda teşkil etdi;
“Mükellef astsubaylık”
Ve böylece beyaz subaylarımız;
BAYAR-MENDERES döneminde de tertip etmeyi becerdi!..
Ne diyeyim?.. Helâl olsun, efendi subay gardeşlerimize!..
* * * * *
Yelesinden kavice kavradıkları küheylan “Demir gıratı” şahlandırıp da Kanser virüsü gibi en ince damarlarına kadar girdikleri devleti Babalarından mirâs sığır çitliği gibi hovardaca idare etmeye başlayan BAYAR-MENDERES ikilisi Türkiyeyi 1952 senesinde NATO’ya nikahladı.
Bir sene sonra da harb esiri askerlere yapılacak muameleye dair sözleşmeyi imzaladı. 1949 seneli Cenevre Sözleşmesinde, BAYAR-MENDERES ikilisi “Astsubay” dediği askerlere işde, şu kelimeleri yakışdırdı!.. Eski Tüfek - 2019
|
* * * * *
T.C Devletinin tepesinde tam 11 sene saltanât süren BAYAR-MENDERES ikilisi
1960 senesinin 27 Mayıs sabahına “subay darbesi” ile uyandı!..
Bu subay darbesi ile de
Gitdi tekâüd zâbit Celâl Bey, geldi tekâüd zâbit Cemal Ağa!...
Al BAYAR’ı, vur GÜRSEL’e…
ATATÜRK ilke ve inkılâpları kılavuzluğunda
Memleketin idaresine el koyduğunu söyleyen 27 Mayıs’ın darbeci subayları,
Evvelâ orduyu zapd-u rapt altına almak ile işe başladı.
BAYAR-MENDERES ikilisinin “subay yapmak şartı ile” teşkil etdiği “mükellef astsubayları”
27 Mayıs’ın darbeci subayları, “muvazzaf köle astsubay” yapmak için hemen kolları sıvadılar.
Uzun zamândan beri gizlice hazırladıkları TSK İç Hizmet Kânununu
27 Mayıs subay darbesinden sâdece 7 ay sonra tezgaha sürdüler…
5802 sayılı kânunun 1951 senesinde “mükellef astsubay” olarak tefrik etdiği askerleri
“Muvazzaf astsubay” yapmak için darbeci subaylar,
Hâkim Binbaşı Ahmet KERSE’yi kurşun asker olarak mayın hattına sürdüler…
27 Mayıs subay darbesinin tetikci kurşun askeri Hâkim Binbaşı Ahmet KERSE,
“Mükellef astsubay” ı ömür boyu köle demek olan “muvazzaf astsubay” yapmak için
Yumuşak geçişli bir “darbe tezgahı” hazırladı.
TSK İç Hizmet Kânunu olarak tesmiye edilen bu darbe kânununun
27 Mayıs darbe meclisinde görüşülmesi için
Darbeci binbaşı Selahattin ÖZGÜR’ün verdiği kânun teklifinin “Gerekçe”sine şöyle bir göz atalım;
Madde 3. — Bu maddenin tedvininde 2771 sayılı Kanunun 2 nci maddesi esas olarak alınmıştır.
"Erbaş" tarifi, "astsubaylar" hususi bir kanunla (1951_5802. IRBIK) bu tarifin dışında kaldığından onbaşı, çavuşlarla uzatmalı ve uzman onbaşı ve çavuşlar ithal edilmek üzere yazılmıştır.
Hususi kanunu (1951_5802. IRBIK) ile statüsü belirtilmiş olan "astsubaylar" ayrıca tarif edilmiştir.
"Erat" ve "gedikli" tâbirleri "Astsubay Statüsünün" doğması sebebi ile kaldırılmıştır.
|
"Mükellef astsubaylığın" 27 Mayıs darbeci subaylar marifeti ile “muvazzaf astsubaylığa” tebdil edilmesi için
Güvenlik Komisyonu Araştırma ve İnceleme Kurulu Üyesi sıfatı ile
Tetikci kurşun asker Hâkim Binbaşı Ahmet KERSE, darbe meclisinde şu incileri yumurtaladı…
TSK İç Hizmet Kânûn Teklifi, Birleşim 58;
Ahmet KERSE: (…) Önce astsubayların erattan ayrılması meselesini izah edeyim. Astsubaylar eski İç Hizmet Kanununa (1935_2771. IRBIK) göre erattan sayılırlardı. İç Hizmet Kanununda bir değişiklik yapılmadı, değişmedi, ama, 5802 sayılı ayrı bir kanunla astsubayların statüsü değişti. Buna rağmen astsubaylar erlerle aynı tâbir içinde sayılmakta devam etti. Gediklilere astsubay dendi ama, İç Hizmet Kanununa göre gene erbaş tâbiri içinde kaldı.
Şimdi biz bunu çıkarıyoruz, erattan ayırıyoruz. Erbaş tâbirini kıtadan yetişen onbaşı, çavuş, uzatmalı, uzman çavuşa inhisar ettiriyoruz. Bunların tariflerini yapıyoruz, hudutlarını gösteriyoruz. (…)
AHMET KERSE — Eski kânununda “erat” tâbirine “erlerle astsubaylar” dâhildi. Er sınıfına dâhil olanlar da erlerin aldıkları şeyi alsınlar denilmişti.
Fakat 5802 sayılı Kânun bunların bir kısım haklarını teminat altına almıştır. Yalnız iç çamaşırını erler gibi alırlardı, şimdi alamıyacaklardır.
|
Kânun teklifini hazırlayan darbeci Kurmay Binbaşı Selahattin ÖZGÜR
Ve dahi
Kânun Gerekcesini tezgahlayan kurşun asker Hâkim Binbaşı Ahmet KERSE,
Mükellef astsubay” ı “muvazzaf köle astsubay” yapmak için
İlk darbeyi 1961 senesinde işde, böyle vurdular.
İkinci ve son darbeyi de
926 sayılı kânun ile 1967 senesinde gene 27 Mayıs’ın darbeci beyaz subayları vuracak idi…
* * * * *
1774 senesinden beri Amerikan Ordusunda olduğu gibi
1949 senesinde Amerikan Devletinin teşkil etdiği NATO’da da iki sınıf asker var;
1. Er
2. Subay
1952 senesinde NATO’ya üye olan Türk Devletinin ordusunda “iki sınıf” asker olması gerekiyor idi.
211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu üçüncü maddeye bakar iseniz
Türk Ordusunda tam 6 sınıf asker olduğun görürsünüz;
MADDE 3— Askerler ve Rütbeler:
a) Askerler
1. Er 2. Erbaş 3. Astsubay 4. Askerî Öğrenci 5. Askerî memur 6. Subay |
Fakat
Genelkurmay Başkanlığının NATO’ya beyan etdiği “asker sınıflarına” bakdığımızda
Subaylar hâriç olmak üzere sâdece “bir sınıf asker” olduğunu görüyoruz.
“Subay” sınıfına dâhil olmadığına göre
“Astsubay” dedikleri asker sınıfının aslında NATO’ya göre “er” olduğunu anlıyoruz.
Bu “ikili kıvırmayı” izah edebilecek bir tek dahi olsa şerefli bir subayımız var mı acap?
27 Mayıs darbeci subaylarının
Darbenin hemen ertesi senesinde tertip etdikleri
211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu isimli “darbe” kânunu ile;
Fakat aynı zamanda,
* * * * *
1914 senesinde yazdığı Zâbit ve Kumandan ile Hasb-ı Hâl'de Osmanlı Zâbiti Erkân-ıharbiye Kaymakamı Mustafa Kemâl;
Eski Tüfek - 2019
|
Târihci olduğunu söyleyip de
Târihin ırzına geçen zübük subaylardan birisi olan
Kara Doktor Öğretmen Albay Tahsin ÜNAL
1965 senesinde “bölüğün anası” "astsubaydır" dedi.
Şimdi, Tahsin Hocam;
Bölüğün “çocuğu” kim?
Bölüğün “anası” kim?
Peki,
Hazır, siz subaylar Türk Silahlı Kuvvetleri bir “ailedir” deyip duruyorsunuz!
Öyle ise bir de “koca” olmalı, değil mi?
Kara Doktor Öğretmen Albay Tahsin ÜNAL’ a şu suâli sormak,
Emekli "astsubay" Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK'ın boynuna borç oldu!..
Tahsin Hocam, “ bölüğün anası olan biz astsubayların kocası ” kim?
Siz subaylar mı yoksa?..
* * * * *
27 Mayıs’ı tertip eden darbeci subaylarımız,
Darbeden 7 sene sonra bir kânun tertip etdiler.
TSK Personel Kânunu ismini verdikleri bu “darbe kânunu” ile
“Mükellef asker” olan “astsubay” sınıfını cebren “muvazzaf astsubay” sınıfına tebdil etdiler.
Bu darbeci subaylarımız Türk Ordusunu da
“Muvazzaf astsubay” asker sınıfına sahip olan ilk devlet ve tek ordu yapdılar.
Aşağıda gördüğünüz 926 sayılı TSK Personel Kânunu;
“Muvazzaf” ve “astsubay” kelimelerini “muvazzaf astsubay” şeklinde bir araya getiren ilk kânundur!
Bu hakikâti de Asubay Tefrikası 6-10 ’da ve ilk defa siz kıymetli okuyanlar görüyorsunuz…
|
İşde,
27 Mayıs subay darbesinden 6 sene sonra
926 sayı ile kânunlaşan TSK Personel Kânununa imza veren
Gene darbeci subayların başını çekdiği vekiller…
|
Darbeci Müşir Mahmut Şevket Paşa,
Padişah Sultan II. Abdülhamid’e rağmen hazırladığı bir darbe kânunu ile
Küçük Zâbit Nizâmnâmesi ile 1909 senesinde “daimî küçük zâbit” sınıfını teşkil etmiş idi.
Kurucu Reisicumhur Mustafa Kemâl ATATÜRK,
Küçük zâbit sınıfını “mükellef asker” sınıfı olarak 1927 senesinde teşkil etmiş idi.
Fakat
Mustafa Kemâl ATATÜRK’ün subayları olduğunu söyleyen 27 Mayıs’ın darbeci subayları,
1967 senesinde tertip etdikleri 926 sayılı “darbe kânunu” ile
Başbakan MENDERES’in 1951 senesinde “mükellef asker” sınıfı olarak teşkil etdiği “astsubaylığı”
1967 senesinde cebren ve hile “muvazzaf asker” sınıfına tebdil etdiler.
Bu cümleden olmak üzere; “Muvazzaf astsubay” tâbirini ilk defâ olmak üzere
926 sayılı bu “darbe kânunu” ile askerî mevzuâtımıza 27 Mayıs’ın darbeci subayları dahil etdiler.
Padişah Sultan II. Abdülhamid, Orduyu Humayûn’da “küçük zâbit” isimli “ortada sandık” bir asker sınıfı isdemiyor idi.
Fakat
31 Mart darbecisi Müşir Mahmut Şevket Paşa;
“Küçük zâbit” isimli “ortada sandık” asker sınıfını,
1909 senesinde Padişah Sultan II. Abdülhamid’e rağmen teşkil etdi.
1935 senesinde Reisicumhur ATATÜRK, “küçük zâbitliği” “mükellef” bir asker sınıfı olarak teşkil etdi.
1951 senesinde de Başbakan Adnan MENDERES,
“Astsubay” ismini verdiği asker sınıfını “mükellef” bir asker sınıfı olarak teşkil etdi.
“Küçük zâbit” olarak bildiğimiz asker sınıfını Harbiye Nâzırı darbeci Müşir Mahmut Şevket Paşa 1909 senesinde Sultan II. Abdülhamid’e rağmen teşkil etmiş idi. Eski Tüfek - 2019
|
Bugün "muvazzaf astsubay" olarak bildiğimiz asker sınıfını ise 27 Mayıs’ın darbeci subayları 926 sayılı TSK Personel Kânunu ile Hem Reisicumhur Mustafa Kemâl ATATÜRK’e rağmen Hem de Başbakan Adnan MENDERES’e rağmen teşkil etdiler.
Eski Tüfek - 2019
|
* * * * *
Darbeci subay zottirik Kenan ve darbe arkadaşı 4 subay,
1982 senesinde bir Anayasa tezgahladı. Bu Anayasa’nın 11’inci maddesi şunu emreder;
2002 senesinde imzaladığın Astubay Meslek Yüksek Okulları Kânunu’nda “Ara kademe” tâbiri yok!
Fakat 2003 senesinde imzaladığın Astubay Meslek Yüksek Okulları Yönetmeliği’nde “Ara kademe” tâbiri var.
Ömrünün neredeyse nısfını Millî Savunma Bakanlığı koltuğunda heba eden Vecdi GÖNÜL’e soruyorum;
Yukarıda gördüğün Anayasa’nın 11’inci maddesinden senin haberin var mı?
2003 senesinde imzaladığın Astubay Meslek Yüksek Okulları Yönetmeliğindeki “Ara kademe” tâbirini Vecdi GÖNÜL, sen, nerenden uydurdun?.. Eski Tüfek - 2019
|
* * * * *
Bu satırları okuduğunuz 2019 senesinden tam 10 sene evvel
Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar Komutanlığı, bir kitap neşretdi; “Astsubay Okulları Tarihi”.
Bu târihce kitabında Kara Kuvvetleri Komutanlığı,
“Astsubay” dediği askeri, şöyle târif etdi;
“Orta kademe yönetici”
* * * * *
2011 senesinde Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN,
2547 sayılı Yüksek Öğretim Kânununda bir değişiklik yapdı.
Bu kânunun;
Üçüncü maddesinin “l” fıkrasındaki “Ön Lisans” tâbirinin açıklamasında yer alan “ara kademe insan gücü” tâbirini
“nitelikli insan gücü” olarak değişdirdi.
Bugüne kadar tam 8 koca sene deverân eylemesine rağmen;
Yüksek Öğretim Kânununda yapılan bu değişikliğe kör bakmaya devam ediyorlar!..
Ne diyeyim!..
Ordumuzun siz “ara kademe yöneticilerine” hayırlı, kademli olsun!..
* * * * *
Saatli Maarif takvimi 03 Nisan 2013 târihini gösderdiği Çarşamba gününde
Genelkurmay Başkanlığımız, karargahda yabancı bir “eri” misafir etdi.
Bu misafir “er”, ABD Deniz Kuvvetlerinden Deniz Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr. idi.
Almanya/Stuttgart’da konuşlu oaln
ABD Avrupa Komutanlığı EUCOM’un “Kıdemli Er”’i olan Deniz Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.,
Evvelâ Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL’in acı kahvesini içdi,
Akabinde “meslekdaşı” “Genelkurmay Başkanlığı Astsubayı” Astsubay Kıdemli Başçavuş Harun AĞPAK’ı ziyâret etdi,
Nihayetinde de “Astsubay Üst Karargah Hizmetleri Eğitimi” ismini verdiğimiz ucube mektebe gitdi.
ABD Hava Kuvvetlerinden Binbaşı Elizabeth APTEKAR,
EUCOM “Kıdemli Er”’i Deniz Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.’ın bu ziyâretini,
ABD Avrupa Kuvvetler Komutanlığına ait EUCOM isimli örütbağda 08 Nisan 2013 Pazartesi günü haber yapdı.
(http://www.eucom.mil/media-library/photo/24821/fleet-master-chief-petty-officer-roy-m-maddocks-jr-spoke-with-more-than-100-students-of-the-sixth-class-at-the-sergeants-major-academy) bağlantısında münteşir 08 Nisan 2013 târihli haber.
Hava Binbaşı Elizabeth APTEKAR’ın 03 Nisan 2013 târihli başka bir haberinde
EUCOM “Kıdemli Er”’i Deniz Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.,
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL’in;
* * * * *
27 Mayıs darbecisi bir subayın mahdumu olan Ümit ÖZDAĞ,
Siyâset konusunda "Profesör doktor" unvânlı bir âlim idi.
Fakat
“Assubay” dediği köle asker sınfının târihi konusunda ise Ümit Hoca tam bir câhil idi.
Câhil Ümit Hoca;
18 Ekim 2013 târihinin mübârek Cuma günü Sözcü gazetesindeki köşesinde
Sözde “Dünya Assubaylar Günü” vesilesi ile bir makâle yayınladı.
Bu makâlesinde Prof.Dr. Ümit ÖZDAĞ, “assubaylar” için şu incileri dökdü;
İşde,
Türk Dil Kurumu’na göre "tampon" kelimesinin anlamları...
Ey “assubay” meslekdaşlarım;
Seç, beğen al, kendine yakışanı!..
Dervişin fikri ne ise zikri de odur, değil mi?..
* * * * *
15 Temmuz’dan sâdece bir ay sonra,
18 Ağustos 2016 Perşembe günü Başbakan Binali YILDIRIM
15 Temmuz akşamı şehit edilen “Astsubay” Ömer HALİSDEMİR için şöyle dedi;
“Kahraman” ve “delikanlı.”
* * * * *
17 Haziran 2019 Pazartesi günü
Milli Savunma Üniversitesine ait
(https://www.msu.edu.tr/tanitim/KAMYO/KAMYOKitapcik.pdf) isimli siteye şöyle bir bakdım.
Kara Astsbay Meslek Yüksek Okulu’nun târihcesini neşretdikleri bu bağlantıda
Kara astsubaylarının “orta kademe yönetici” olduğu yazıyor idi!...
Kaynak:
MSÜ’ye ait (https://www.msu.edu.tr/tanitim/KAMYO/KAMYOKitapcik.pdf) isimli bağlantıda münteşir
KAMYO e-Kitapcığının 7’nci sayfası.
İndirme Târihi: 17 Haziran 2019 Pazartesi, saat: 10:15.
* * * * *
17 Haziran 2019 Pazartesi günü
Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okuluna ait
(http://www.damyo.edu.tr/Sayfalar/Kurumsal/tarihce.html) isimli siteye şöyle bir bakdım.
Deni Astsbay Meslek Yüksek Okulu’nun târihcesini neşretdikleri bu bağlantıda
Deniz astsubaylarının “subay ile erbaş ve er arasında görev yapan asker” olduğu yazıyor idi!...
Kaynak: Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okuluna ait
(http://www.damyo.edu.tr/Sayfalar/Kurumsal/tarihce.html) isimli bağlantıda münteşir okul târihcesi.
İndirme Târihi: 17 Haziran 2019 Pazartesi, saat: 10:18.
* * * * *
Ve en nihâyetinde Geldik, "astsubay" dediğimiz askerlere yakışdırılan unvân, isim, sıfat ve lakaplar silsilesinin sonuncusuna…
Hulusi AKAR;
Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanlığı yapdığı dönemlerde
Astsubaylar lehine “hiçbir iş yapmayan subay oldu...”
Fakat aynı Hulusi AKAR;
Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanlığı yapdığı senelerde Ve dahi Şimdi de Millî Savunma Bakanlığı yapdığı şu güne kadar
Astsubaylar hakkında “en fazla laf eden subay oldu...”
|
(https://www.takvim.com.tr/guncel/2019/01/25/bakan-akardan-astsubaylara-mujde) isimli bağlantısında,
Takvim gazetesi 25 Ocak 2019 Cuma günü bir haber neşretdi.
Bu haberde yazdığına göre Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR,
Astsubaylar için şu sıfat ve lakapları söyledi…
25 Ocak 2019 senesinin mübârek Cuma günü Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR Astsubaylar için şu "lafları" etdi;
Hulusi AKAR astsubayı böyle târif eder iken, Subayımızın iki eli nerede ve ne yapıyor acap?..
Allah Allah!... Kim imiş bu kaşarlı köleler?..
Eski Tüfek - 2019
|
Hayyam;
Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz demiş idi.
Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz! İki başımız var, bir tek gövdemiz. Ne kadar dönersem döneyim çevrende; Er geç baş başa verecek değil miyiz?
Bir gövdede “iki baş” olur mu, Allah aşkına?.. Bir orduda "iki baş” olur mu, Allah aşkına?..
|
Takvim gazetesine ait
(https://www.takvim.com.tr/guncel/2019/01/25/bakan-akardan-astsubaylara-mujde) isimli bağlantıda
25 Ocak 2019 Cuma günü neşredilen haber
* * * * *
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|
Asubay Tefrilkası 6-5
Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar
Gel vatandaş, gel!
Dünyânın başka hiçbir memleketinde göremezsin böylesini...
Aldatmanın en alçak ve en ahlâksızı; kandırmanın en kalleşi bu tefrikada...
Ve
En çok aldatılan, en çok sömürülen ve hakları en çok gasp edilen vatandaş zümresi, Bu memleket ordusunun “köle askerleri” olan “asubaylardır.”
|
Yazması sünnet, okuması farz; bunu böyle bilesiniz! Sünnete râzı olan Eski Tüfek; gündüzünü gecesine eş eyledi ve yazdı! Okuması da siz muhterem karilerin üzerine farz oluyor gayrı! |
* * * * *
Hayât;
|
* * * * *
Asubay dedikleri köle askerleri “kandırmak” ve “aldatmak” için yapdıkları şerefsizliği anlamak için
Asubay Tefrikası ismi ile Eski Tüfek’de neşretdiğimiz evvelki bölümlerde bugüne kadar yapdığımız gibi
Bugün de gene öyle yapacağız, inşallah!
Çünkü; Bugün biz asubayları mahkûm etdikleri insanlık dışı ve aşağılık koşulları;
Ki isdiyoruz,
|
* * * * *
Usta Katır, Sırtındaki Yükü Atmasını Bilir!..
Teşbihde hatâ câizdir; Genelkurmay Başkanları da tıpkı usta katır misâli
1951 senesinden beri sırtında taşıdığı “astsubayları subaylığa nakletmek” yükünü,
Usta “kumpaslar” ile sırtından atmasını öyle bilmişler ki!
Duyanlara dodak ısırtacak cinsden. Helâl olsun vallahi...
Genelkurmay Başkanlığı — Millî Savunma Bakanlığı — TBMM üçgeninde çevirilen kumpasları seyreylemek için Apaz dolusu para verip de akabinde tiyatroya kadar taban tepmenize lüzum yok!
Çünkü; Kitapsız yazar ben Şükrü IRBIK bu kumpaslar tiyatrosunu;
Seyreylemek için sizin de yapmanız gereken biricik şey var; Beleşinden okumak!
|
* * * * *
Memleketimizde Demirgırat Partisinin iktidâr borusunu aşk ve şevk ile üfürdüğü
Ve dahi
Adnan MENDERES ve Celal BAYAR ikilisinin “Türkiye’yi küçük Amerika yapmak” için yarışdığı günlerde;
Ve dahi Gahraman subaylarımızın da “kendi kumandanlarına bile saygı duymadığı” günlerdeyiz...
|
* * * * *
“Astsubay” ismini verdikleri köle askerlere;
Subaylarımızın bugüne kadar atdığı elvan türlü kazığı şimdilik bir kenâra bırakıp
Akabinde de
Aşağıda gördüğünüz şu itirafnâme hakkında bir iki kelâm edeceğim, müsaadeniz ile...
* * * * *
Genelkurmay Başkanlığı yapmış Orgeneral Mustafa Rüştü ERDELHUN’un,
Amerikalı bir “çavuş”’a parkasını giydirdiği son 65 seneden beri sokaklarda söylenir durur idi.
Bu püsküllü tevâtürün doğru olduğunu iddia edenler kadar inkâr edenler de az değil idi.
Meğerse şehir efsânesi filan değil, fakat hakikâtın ta kendisi imiş!..
Tümgeneral rütbesi ile Tümen Kumandanı Mustafa Rüştü ERDELHUN Erzurum’da Amerikalı bir “çavuş”’un;
İşde belgesi...
Şefik SOYUYÜCE isimli süvâri subayımızın, 1960 subay darbesini İnceleme Alt Komisyonu’na
Daha şunun şurasında 6 sene evvel verdiği ifâdesi;
Subaylarımızın “ast subaylar” hakkında ne düşündüğüne dâir çok önemli ip uçları veriyor bize.
Bu cümleden olmak üzere;
Üsteğmen Şefik’in ifâdesinde dikkatimi celbeden üç husus var ki bir şeyler söylemeye mecbûrum.
1952 senesinde üsteğmen rütbesinde bir subay olan Şefik SOYUYÜCE, yaşadığı olayları anlatırken
“Amerikan Ordusunda bile astsubayın, general ile aynı masaya oturamayacağını” iddia etmiş!
Ya da
Fakat
Bunların hepsini yapmış ya da yapmamış olsa bile fark etmez!
Zere,
Üsteğmen Şefik’in üç şeyi bilmediğini ben Şükrü IRBIK gâyet iyi biliyorum;
1. Şefik Üsteğmen, Amerikan Ordusunda “astsubay” ismi ile uyduruk bir asker sınıfı mevcut olmadığını bilmiyor.
2. “Astsubay” dediği o askerin de aslında “erbaş” sınıfına dâhil olduğunu bilmiyor.
3. Amerikan ordusunda çavuşun bile yerine göre general ile aynı masaya pekâlâ oturduğunu da bilmiyor.
Darbe komisyonuna ifâde verdiği 2012 senesinde 88 yaşında idi! Kendisi bugün zihayât er kişi ise şâyet;
Ve
Bu makâlelerimizi okumaya tenezzül eder ise şâyet, Şefik üsteğmen görecek ki İlk Anayasa’sını yazdığı 15 Kasım 1777 senesinden beri Amerikan Ordusunda sâdece 2 sınıf asker var;
1. Er 2. Subay |
27 Mayıs'ın "karakutusu" darbeci üsteğmen Şefik’in bilmesi gereken bir başka husus da şudur;
Kendisinin yaşadığı ve anlatdığı olaylar, 1952 senesine aitdir. 5802 sayılı Astsubay Kânunu, Şefik üsteğmen’in yaşadığı bu olaylardan bir sene evvel, 1951 senesinin Temmuz ayında meriyyete girmiş idi. 2012 senesinde komisyona verdiği ifâdesinde “astsubay” tâbirini kullandığına göre Şefik üsteğmen, “astsubaylığın” ne olduğunu biliyor idi.
Fakat
Bu konuda Şefik üsteğmen’in bilmediği başka bir husus daha var. O da şudur; 5802 sayılı Astsubay Kânununun daha birinci maddesinde, “astsubay” dedikleri askerlerin, “subay yardımcısı” olduğu yazılıdır. Bu kânunu da yüce Türk milletinin yüksek irâdesinin yegâne tecelligâhı olan TBMM kabul etdi ve meriyyete koydu.
Açsın, baksın, okusun, öğrensin!
Amerikan Ordusunun Personel Kânununda bile böyle hüküm yokdur. Bu hakikâtı serdetdikden sonra Üsteğmen Şefik’e şu suâlleri sorayım, izini ile;
|
* * * * *
Amerikan Er Coni Ne Yapıyor, Bizim Türk Er Mehmetcik Ne Yapıyor?
Coni erinin Amerikan Ordusu ile,
Mehmetcik erinin Türk Ordusunu mukâyese etmesi için
Darbeci Üsteğmen Şefik’e bir çift suâl daha sorayım;
Lâkin, evvelâ ben emekli Asubay Şükrü IRBIK’ı bir yol dinlesin hele!..
Doğuşdan iyi bir asker olan ve İkinci Dünyâ Harbi esnâsında HİTLER Almanya’sını nerede ise tek başına ele geçirecek kadar gözü kara davranan Amerikalı Korgeneral PATTON’u kendisi herhâlde biliyordur.
Kıtaların ötesinden Avrupa’ya gelen tâze kuvvet Coni’ler, HİTLER ile İtalya’da harb ediyor idi. Daha önce hiç harp yüzü görmemiş Coni’lerde kısa zamanda savaş yorgunluğu başladı. Cephe Komutanı Korgeneral PATTON, Sicilya’da kurduğu bir sahra hastahânesinde yatan yaralı askerlerini ziyâret ederken orada duran iki er dikkatini çekdi. Yarası beresi olmayan bu erlere niye savaşmadıklarını sordu. Erler, savaş yorgunu olduklarını ve savaşmakdan korkduklarını söylediler. Aynı çadırda eli ayağı kopmuş yaralı erlerin inlemesinin yanında bu lafları işiten PATTON, aldığı cevâp karşısında hiddetine mâni olamadı. Ve bu iki ere birer tokat aşketdi.
PATTON’un iki eri tokatladığını duyan ordu,
Hemen durdu...
HİTLER’i piyâde kovalayan Coni, düşmanı tâkip etmeyi hemen durdurdu!..
Tanklar, toplar, cipler, cemseler kontak kapatdı, hemen durdu!..
PATTON’un yanındaki gazeteciler
Haberi ânında okyanus ötesine uçurdu.
Coni Genelkurmayı ve Amerikan halkı bu haber karşısında kelimenin tam anlamıyla ayağa kalkdı.
Bütün millet savaşı ve savaşda ölen evlâtlarını bir yana bırakdı
Ve tokat yiyen bu iki eri konuşmaya başladı.
Amerikan Genelkurmay Başkanı meşhur MARSHALL şöyle dedi;
Tokat, gurur ve er...
Demek ki erin olduğu yerde tokat ve gurur aynı anda olamıyormuş!...
Komutanının dövdüğü o iki er,
Harbde ölen yüzbinlerce erden daha fazla tesir bırakdı Amerikan halkının üzerinde...
Amerikalı analar şöyle haber gönderdi PATTON’a;
PATTON’un âmiri olan EISENHOWER, aynı gün bir telgraf çekdi.
Ve şöyle dedi; “Tokatladığın o iki erden derhâl özür dile!”
PATTON’un önünde iki tercih var idi;
Askerlik mesleğini tutku derecesinde seven ve aslında iyi bir subay olan Korgeneral PATTON
İkincisini tercih etdi.
HİTLER’in uçaklarının gökden yağdırdığı bomba sağanağı altında PATTON,
Bütün subay ve erlerini hemen orada, harb meydânında ictimâ eyledi.
Ve binlerce subay ve erinin huzurunda,
Tokatladığı o iki Coni erinden özür diledi...
Ve dahi
Ordu, tekrâr yürüdü...
Bu târih dersinden sonra, darbeci Üsteğmen Şefik! Şimdi, şu bir çift suâlime cevâp ver bakayım! Asteğmen olarak rütbeyi takdığın ilk günden, ordudan ayrıldığın son güne kadar sen;
|
* * * * *
* * * * *
Asubay Tefrikası isimli makâlemizin 6’ıncı bölüm 5’inci kısımında bugün inşallah, Bir tek konuya kalem batıracağız; Astsubay dediğimiz köle askerlerin “sicilen subaylığa nakil hakkının” nasıl gasb edildiğini göreceğiz.
|
Kumpaslar ile süslediğimiz “kaşkarikolar” ve “aldatmacalar” tiyatromuzu seyretmeye başlamadan evvel
Meselenin kolay anlaşılması için Demirgırat partisinin saltanât sürdüğü 1950’li senelerde
Türkiye’nin içine düşürüldüğü “siyâsî, itibârî ve askerî bataklık” hakkında kısa bilgi verelim.
1948 senesinde Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ ile başlayan Coni’ye yamanma sevdâsının neticesi olarak
5802 sayılı Astsubay Kânununun kabul edildiği 1951 senesinde Türkiye, Amerika’nın dümen suyuna çokdan girmiş idi bile...
TBMM’den izin almaya tenezzül bile etmeyen Coniperestiş Başbakan Adnan MENDERES,
NATO’ya girmenin bedeli olarak; günlüğü 23 cent’e mâl olan 5.000 Mehmetciğimizi,
Amerika’nın kuyruğunda dünyânın öbür ucundaki Kore’ye ölüme göndermiş idi.
Türkiye'de bizim Türk general, Amerikalı Coni Çavuşuna parkasını giydirir iken
Amerikalı Coni yerine mayın eşşeği gibi mayın tarlasına sürülen ve kolu bacağı kopan bizim Mehmetciğimiz ise
Kendisini hastahânede ziyârete gelen Amerikalı Coni generalinin elini öpüyor idi.
* * * * *
İkinci Dünyâ Harbinden sonra elinde kalan silâhları Amerika, bir an evvel başından savmak isdiyor idi.
Çünkü;
Gemilere ve uçaklara doldurup dünyânın dört bir bucağından Amerika’ya geri getirdiği dağlar kadar çok mikdardaki bu silâhları depolamanın bile milyarlarca dolar mâliyeti var idi. Ekserisi hurda olan bu silâh dağlarını Amerika için elden çıkartmanın en ucuz yolu, bu silâhları henüz rüyâsında bile göremeyen Türkiye gibi geri kalmış ülkelere, yenisi fiyatına kakalamak idi. Amerika’ya dâvet edip bir kaç gün gezdirip yedirip içirdiği ve sırtını sıvazlayıp eline üç-beş dolar harcırah sıkışdırdığı göbekden besleme, belden gıvırtmalı Coniperestiş subaylarımız vasıtası ile de bu işi pekâla yapabilir idi. Truman Doktrini ve Marşal Planı ismini verdiği dümenler ile öyle de yapdı...
Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanı;
Rüyâsında bile görmediği Amerikan artığı bu silâh ve cihazları, gözlerini kırpmadan yenisi fiyâtına almasına satın aldılar. Çünkü, parasını kendi ceplerinden ödememişler idi nasıl olsa!
Lâkin,
O vakitlerde ordumuzda bu silâhları kullanmasını bilen askerimiz yok idi, bu bir!
Sen paşa, ben aga! Bu inekleri kim saga?..
Hangi askerimizin kullanacağını da bilmiyorlar idi, bu da iki...
Soba borusu değil ya!
İmâl etmediğin, içini görmediğin ve teknolojisini, dilini, dişini bilmediğin silâhı nasıl kullanacaksın?
Bu silâhların kullanılmasını öğretmek için Coni’nin Amerika’da verdiği eğitimlere de
Coni doları ile ödenen harcırahları cebe indirmek, Amerika’da gezip tozmak için can atan subaylarımız gitdi. Bu kurnaz subaylarımız Amerika’ya varınca gördükleri karşısında pek şaşırdılar. Çünkü, subaylarımızın rüyâsında bile görmediği bu müthiş silahları, Amerikan Ordusunun tek pırpırlı er Coni’leri kullanıyor idi. Memlekete gelir gelmez verdikleri tekmilde Genelkurmay Başkanına da anlatdılar. Fransızca bilen Genelkurmay Başkanının kendisi de bu duruma epeyi şaşırdı ve Fransız kaldı.
Hurda dahi olsa rüyâmızda bile görmediğimiz silâhları Amerika, yenisi fiyâtına bize kakalamış idi.
Bu silâhları kullanmasını öğrenmek için verilen eğitimlere de
Üç beş Coni doları harcıraha teşne olan subaylarımızı göndermiş idik bir kere...
Ancak ne var ki;
Amerika’nın verdiği bu silâhları, Amerikan ordusunun subayları değil fakat Amerikan erleri kullanıyor idi.
Amerika’da, Amerikan silâhlarını kullanma eğitimi alan subaylarımız, orada bir şey daha fark etdi!
Amerikan ordusunda sâdece iki sınıf asker var idi;
1. Alaylı Mükellef Er 2. Mektebli Muvazzaf Subay
|
Memlekete gelir gelmez verdikleri tekmilde, Genelkurmay Başkanına bu durumu anlatdılar.
İşde tam da bu konuda;
Bizim her boku bilen subaylarımız, kesdaneyi çizdirmek durumu ile karşı karşıya geldiler.
Amerika’dan satın aldığımız Amerikan silâhlarını Türk subaylarına Amerika’da, Amerikan Coni erleri öğretdi.
Fakat
Amerikan silâhlarını, Amerika’da, Amerikan erlerinden öğrenen subaylarımız memleketimize gelince,
Amerika’da kullanmayı öğrendiği Amerikan silâhlarını Türkiye’de, kendi ordusunda kullanmayı reddetdi.
Tüyü bitmemiş yetim rızkından kesip Amerikan doları ile satın aldığımız İkinci Dünyâ Harbi artığı hurda silâhlar
Fakat
|
Amerikan Coni erlerinden “tak-çıkart”, “indir-kaldır”, “doldur-boşalt” ve “otur-kalk” şeklinde emir almakdan utanmayan, gocunmayan beyaz subaylarımız,
Türkiye’ye geldiklerinde, eğitimini aldıkları bu silâhları kullanmayı gururlarına yediremedi.
İşde, tam da bu noktada Genelkurmay Başkanı ve MSB, derin bir yol ayırımına geldiklerini fark etdiler;
Ordumuzu “hayt- huyt, cart-curt, sus-konuşma!” diyerek ceberrut emirler ile idâre etmek dönemi artık sona ermiş,
Bizim subaylarımız isdemese de; sadâkat ve rütbe değil fakat bilgi, kâbiliyet ve liyâkat dönemi başlamış idi.
Bir başka ifâde ile ordumuzun;
Bilâkis,
|
Şu hâlde, Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanımızın önünde kaçamayacağı iki tercih var idi;
1. Amerika’dan satın aldığımız Amerikan silâhlarını kullanmak üzere o vakit ordumuzda mevcut olan “muvazzaf gedikli erbaş” denilen askerimizi eğitmek
Ya da
2. Zâten iflâs etmiş durumda olan bu “muvazzaf gedikli erbaş” sınıfını;
Nasıl? Gözel mi?..
* * * * *
5802 sayılı Astsubay Kânun tasarısının esâs hedefleri, işde yukarıda gördüğünüz gibi idi. Bu hedeflerin merkezinde ise “kıdemli başçavuş” rütbesine terfi eden astsubayların “teğmenliğe nakledilmesi” şartı ve hakkı var idi.
Başbakan Adnan MENDERES hükûmeti;
|
Bu kânun, maksadına uygun olarak tatbik edilse idi şâyet biz asubaylar;
Sırf “asubay” olduğumuz için son 67 seneden beri bugüne kadar yaşadığımız binbir türlü itilme-kakılma, haksızlık, ıstırap, kalleşlik, nâmussuzluk ve mağduriyetlere mâruz kalmayacak idik!
Fakat
1951 senesinde tatbikata koydukdan hemen sonra peşpeşe çıkartdırdığı yeni kânunlar ile;
Genelkurmay Başkanı ve MSB, 5802 sayılı Astsubay Kânununun bu hükümlerini işlemez hâle getirdi.
Bu kânunun en temel hedefi olan ve astsubaylara verdiği “teğmenliğe nakil” hakkını da
Genelkurmay Başkanı ile el ele veren Millî Savunma Bakanı, gözlerimizin içine baka baka gasp etdi.
Pâye devşirip parsa toplamaya gelince övüngen, böbürgen, üfürgen, kemirgen ve semirgen,
Ve fakat iş yapmaya gelince sömürgen oluveren bizim beyaz subaylarımız,
Hakkını verelim, saksıyı iyi çalışdırdı!
Amerika’dan satın aldığımız Amerikan silâhlarını kullanmak ve kendi erlerimize öğretmek görevini,
“Astsubay” dedikleri ve söz verdikleri hâlde “teğmenliğe naklet -me- dikleri” köle askerlerin sırtına yıkdı.
ATATÜRK, Osmanlı saltânatını yer ile yeksân etdi ve yerine Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurdu.
Fakat ATATÜRK’ün goltuğuna tüneyen ve ATATÜRK’ün zâbiti olduğunu söyleyen beyaz zâbitan heyetimiz, Osmanlı’dan tevârüs etdirdiği saltanâtın tatlı nimetlerini; astsubay menşeli bu subaylar ile paylaşmak isdemedi. 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile Genelkurmay Başkanları;
|
Yapılan bu şerefsizliklerin ve hak gasplarının neticesinde de;
Ve dahi
* * * * *
Öyle ise;
Amerikan Ordusunun yapdığı gibi
Biz de kendi ordumuzu “er ve subay” olmak üzere iki sınıf olarak teşkil edelim diyen cesur, basiretli ve nâmuslu bir tek subayımız çıkmadı ortaya...
Her zamân yapdıkları gibi,
Amerikan silâhlarını kullanacak asker temin etmek konusunda da gene;
Ve çâre olarak da kendi akıllarınca;
Aslında yeni teşkil etdikleri “astsubaylık” her ne kadar Amerikan ordusunda mevcut değil ise de
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile astsubaylara verilen haklar, bugünkü haklardan bile daha iyi idi.
Peki,
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanımız,
1951 senesinde astsubaylara verdiği sözleri, acap tutdu mu?
Gereken koşulları hâiz astsubayları hakikâten “teğmenliğe nakil” etdiler mi?
Şimdi iltifât buyurur iseniz şâyet,
Devletimiz ve ordumuzun “astsubay” olarak tesmiye etdiği askerlere;
İlk defâ Eski Tüfek’de olmak üzere fâş eyleyelim, inşallah.
* * * * *
14 Mayıs 1950 Pazar günü yapılan milletvekili seçiminde reylerin %55’ini alan Demokrat Parti, CHP’nin 27 senelik iktidârına son verdi. Ezeli rakip olan selef Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ ile halef Cumhurbaşkanı Celal BAYAR arasındaki sidik yarışını, ikincisi kazandı. Devleti ele geçiren Demokrat Partisi; Türkiye Devletini Amerika’ya verdiği söz doğrultusunda yeni başdan tasarlamaya başladı. Bu değişim-dönüşüm-benzeşim çabalarının ilk deneme tahtası ise ordumuz oldu. Amerika’dan aldığı söze güvenerek uzun süre iktidârda kalacağına inanan DP Hükûmeti, kendi iktidârına tehdit olarak gördüğü ordumuzu hemen rapt-u zapt altına almaya başladı. Başbakan Adnan MENDERES, kendilerini devletin sâhibi zanneden Genelkurmay Başkanı, Genelkurmay İkinci Başkanı, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile ordu komutanlarına foter şapkalarını giydirdi. Çünkü Sam Amca öyle emretmiş idi. Bu ekâbir takımının yerine de Amerika’nın yazıp ellerine verdiği reçeteye göre devleti idâre etmeye söz veren Başbakan Adnan MENDERES “tak diye söylediğini şak diye yapacak etekli paşalar” arıyor idi. Filhakika buldu da..
|
İkinci kez Başbakan seçilen Adnan MENDERES, 20. Hükûmeti 09 Mart 1951 Cuma günü teşkil etdi.
Aynı gün itibârı ile;
Sam Amcanın intihâb ve tâyin etdiği T.C. Devleti idâre heyeti aşağıda gördüğünüz eşhâsdan müteşekkil idi.
İkinci kez başbakan goltuğuna oturdukdan sâdece 3 ay sonra Adnan MENDERES;
6/7 Haziran 1951 târihinde TBMM’ye şöyle bir dilekce verdi.
Ve dahi
Ordumuzda “astsubay” ismi ile sözde “yeni bir asker sınıfı” ihdâs edilmesini meclisden arz etdi.
“Astsubay” olarak tesmiye etdiği “yeni” asker sınıfının ihdâs edilmesinin gerekcesini de
Adnan MENDERES, târih huzûrunda şöyle izah etdi, yüce meclisimize;
GEREKÇE 1. Modern harb silâh ve araçları ile teçhiz edilen silâhlı kuvvetlerimizde, bu modern harb silâh ve araçlarını kullanacak ve erlere öğretecek muharip ve yardımcı sınıf astsubay ve takım komutanına olan ihtiyaç çok fazladır. Evvelce küçük zabit denilen ve daha sonra gedikli erbaş olarak adlandırılan bu sınıfın statüsünde zaman zaman değişiklikler yapılmak ve hukuki durumlarının çeşitli kanunlarla tesbiti suretiyle bu sınıfa rağbet teminine çalışılmışsa da tatbikatta edinilen tecrübeler bütün bunların bilhassa muharip sınıflara rağbeti sağlamak için kâfi olmadığını göstermiştir. Bu kanun tasarısı ile muharip astsubaylara aylıkla birlikte, liyakat gösterenlerin subay nasbedilmeleri ve kıdemli yüzbaşılığa kadar yükselmeleri sağlanmak suretiyle rağbetin arttırılması düşünülmüştür. Bu suretle Anadolu'nun küçük kasabalarında ortaokuldan fazla tahsil imkânını bulamamış yüksek kabiliyetli Türk çocuklarına daha geniş hizmet imkânları verilmiş ve liyakatleri ile mütenasip rütbelerle taltif edilmeleri de imkân dâhiline girmiş olmaktadır. Böylece kazanılacak Teğmen-Yüzbaşı rütbesindeki sınıf subayları ordu subay mahrutunun kaidesini teşkil edecek ve Harb Okulunda yetiştirilecek subayların daha uzun süreli bir tahsile tâbi tutularak yüksek komuta için daha yüksek kapasitede eleman yetiştirilmesi de sağlanmış olacaktır. Muharip astsubay ve takım komutanı ihtiyacını sağlıyarak ordu hizmetlerinin mükemmelleştirilmesi ve bu elemanların durumlarının normal bir hale getirilerek çalışma azim ve şevklerinin artırılması düşüncesi ile mevcut kanun üzerinde yeniden çalışmalar yapılmasına mecburiyet duyulmuş ve bu kanun tasarısı hazırlanmıştır. 2. Bu kanun tasarısında (Gedikli erbaş) tâbiri kaldırılmış ve bunların subaylığa da yükselecekleri göz önünde tutularak (Astsubay) denilmesi uygun görülmüştür. Keza Başçavuştan sonraki (Başgedikli) rütbesi de (Kıdemli Başçavuş) olarak değiştirilmiştir. 3. Gedikli erbaşların evvelâ mecburi hizmetleri 12 yıl idi. 5619 sayılı Kanunla bu süre subaylar gibi 15 yıla çıkarılmışsa da astsubayların başçavuş rütbesi dâhil olduğu halde;
Ve dahi
(....) 6. Diğer taraftan halen orduda askerî memurlar tarafından yapılan görevlerin bu hizmetler için yetiştirilmiş astsubaylar tarafından yapılması daha faydalı mütalâa edildiği için tasarıda buna imkân sağlıyacak hükümlerden başka
Maaş durumları ile muadeletleri göz önünde tutularak yedinci sınıftan başlamak ve kıdemli beşinci sınıfa ve 80 lira asli maaşa kadar yükselmeleri imkân dâhiline alınarak ordunun bu ihtiyacının sağlanması esasları temin olunmak istenmiştir. Bu suretle kaynağı kapatılmış olan askerî memurlar bugün için bizzarure bu görevlerde çalıştırılan sivil memurlar zamanla tasfiye edilebilecek ve orduda bu hizmetleri görecek disiplinli bir sınıf meydana getirmek mümkün olabilecektir.
7. Astsubaylardan yetiştirilecek;
Astsubaylıkta geçirmek zorunda kaldıkları süreler göz önünde tutularak bu sınıflara geçerken maaşlarının 40 lira aylık aslından başlatılması hem zaruri ve hem de rağbeti temin bakımından faydalı görülmüştür.
9. Astsubay Kanun tasarısı ile astsubaylar için kurulmak istenen hukuki statü ile diğer devlet memurları statüsü hemen hemen aynı durumda bulunduğundan tasarıda birçok hükümlerin bu umumi esaslara atfedilmek suretiyle tesbiti tercih olunmuş hususiyet gösteren mevzular için ayrı hükümler sevkedilmiş ve bu arada bugünkü kanun hükümlerinde noksan görülen hususlara yeni tasarıda yer verilmiştir.
|
Yukarıda gördüğünüz GEREKÇE’de Başbakan Adnan MENDERES’in sarahâten ifâde etdiği üzere;
Anadolu'nun küçük kasabalarında ortaokuldan fazla tahsil imkânını bulamamış yüksek kabiliyetli Türk çocukları;
9 sene muvazzaf hizmetin sonunda;
Ya da
5802 sayılı Astsubay Kânununda “Astsubay” ismini verdikleri askerler hakkında iki önemli husus daha var idi;
Birinci husus şu idi; Başbakan Adnan MENDERES’in, kânun “Gerekce”’sinin 6’ncı maddesinde söylediği üzere; subay sınıfına dâhil olan “askerî memurların” yapdığı bütün işleri “astsubay” ismini verdikleri sözde yeni askerler yapacak ve bunun neticesinde de lüzumsuz gördükleri “askerî memur” sınıfını lağv edecekler idi. İkinci önemli husus da şu idi; Astsubay Kânun tasarısının “Gerekce”’sinin 9’uncu maddesinde ifâde edildiği üzere, astsubayların “hukuki statü”sü, diğer devlet memurları statüsü ile “ hemen hemen aynı duruma ” getirilecek idi. |
* * * * *
Millî Savunma Bakanlığının hazırladığı ve aşağıda gördüğünüz kânun tasarısından da anlaşıldığı üzere
“Astsubay Kânunu” ismi ile meclise gelen kânunun esâs amacı,
“Astsubay” dedikleri askerleri 9 senelik muvazzaf hizmetin sonunda “teğmenliğe nakletmek” idi.
Yüksek Başkanlığa
Ast subaylar hakkında Millî Savunma Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunun 20.IV.1951 tarihli karariyle Yüksek Meclise sunulan ve Komisyonumuza havale buyurulmuş olan kanun tasarısı, gerekçesiyle birlikte Millî Savunma Bakanı Hulusi Köymen ve Bakanlık temsilcileri de hazır oldukları halde incelendi. Yeni silâh ve araçlarla teçhiz edilmiş ve muhtelif sanayi kolları ile sıkı sıkıya ilgilenmiş olan modern ordularda, bu silâhları kullanmak usullerini erlere öğretmek maksadiyle, 19 ncu asırdan beri kıtadan yetişmiş onbaşı ve çavuşlarla subay sınıfı arasına teknik bilgilerle mücehhez yardımcı bir sınıf vücude getirilmiş ve asrımızda bu sınıfa ciddî bir ehemmiyet ve kıymet atfedilmiştir. Günden güne inkişaf etmekte ve yeni silâh ve araçlarla ve bunlara muktazi sanayi branşlariyle teçhiz edilmekte olan ordumuzun her türlü hizmetlerinde de bu tarzda yardımcı bir sınıf yetiştirmek amaciyle husûsi okullar ve enstitüler açılmış ve önceleri küçük zabit ve sonraları gedikli erbaş isimleriyle hususi bir sınıf da teşkil edilmiştir. Hükümetin gerekçesinde de izah edildiği veçhile bu sınıfa personel temini için muhtelif kanunlarla alınan çeşitli tedbirler maksadı ve bin-netice memleket müdafaasının hakiki bir ihtiyacını sağlıyamamıştır. Bu ihtiyacı karşılamak ve ordu hizmetlerini mükemmelleştirmek amaciyle mevcut mevzuat üzerine yeniden bâzı tedbirler alınmak zarureti hasıl olmuş ve bu maksatla hazırlanmış olan kanun tasarısında: aranılan rağbeti önliyen maddi ve mânevi âmillerin bertaraf edilmesi düşüncesi ile bu sınıfın hal ve istikbalini sağlıyacak yeni bir statü tesisi hedef tutulmuştur. Bu statünün koyduğu yeni esaslara göre, şimdiye kadar bu sınıf mensupları üzerinde ruhan menfi tesirler yaratan (gedikli erbaş) tâbiri değiştirilerek bunlara da gördükleri hizmetle mütenasip olmak üzere (ast subay) adı verilmiş ve mecburi hizmetleri 15 yıl iken 9 yıla indirilmiş ve bu kanun tasarısı ile tesbit edilen hukuki durumlarına göre bu sınıf mensuplarının idare hukuku bakımından bir Devlet memuru mahiyetini aldığı göz önünde tutularak birçok cihetlerde memur ve subaylar hakkındaki ahkâma tâbi tutulmuş ve bunların ordu içinde her türlü muharip ve yardımcı sınıf hizmetlerini görebilecek kabiliyetlerde yetiştirilmeleri esas tutularak muayyen müddetlerle hizmetten sonra ehliyet ve kabiliyetlerini ispat edenler için; subay, askerî teknisiyen ve askerî kâtip sınıflarına geçmelerini mümkün kılan esaslar ve prensipler vaz'edilmiş ve 80 lira asli aylığa kadar yükselmeleri temin ve yaş hadleri her rütbe için subaylara nispetle üçer yıl fazla tesbit edilmiştir. Bu tedbirlerle ordunun ast kademe komuta ve hizmet heyetinde kazanılacak teğmen - yüzbaşı rütbesindeki subaylar ordu mahrutunun devamlı bir surette kaidesini teşkil ederek harb okulundan yetişecek subayların kemmiyet itibariyle daha az sayıda ve fakat keyfiyet itibariyle daha yüksek kalitede yetişmelerini de sağlıyacağına ve bu suretle subay mahrutunun zirvesine doğru daralarak hakiki şeklini muhafaza edeceğine komisyonumuzca kanaat getirilerek tasarının tümü, 28, 29, 30, 31 nci maddeleri hariç olmak üzere diğer bütün maddeleri oy birliğiyle ve adı geçen dört madde ekseriyetle kabul edilmiştir. (......)
6. 20 nci maddedeki küçük subayların sağlık durumlarına ait hükmün subay oluncaya kadar erler hakkındaki hükümlere tâbi tutulması, görecekleri hizmetlerin mahiyeti bakımından, komisyonumuzca daha uygun görülmüş ve madde bu suretle değiştirilmiştir. (......) |
Yukarıda gördüğünüz raporu hazırlayan MSB’li kaşalotlar,
“Astsubay” sınıfının teşkili hakkında 1951 senesinde şöyle demişler idi;
"Yeni bir statü tesisi hedef tutulmuştur.”
Fakat
27 Mayıs subay darbesinden bir kaç ay sonra peydahladıkları 211 sayılı İç Hizmet Kânunu meclisde müzâkere edilirken bu söylediklerini yalayıp yutacaklar idi.
* * * * *
5802 sayılı Astsubay Kânununu müzakere etmek üzere 29 Haziran 1951 Cuma günü tertip edilen Birleşim 96’da, Kânun tasarısı hakkında söz alan Elâzığ milletvekili Mehmet Şevki YAZMAN söz aldı. Hem mühendis hem de emekli subay olan Mehmet Şevki YAZMAN, Adnan MENDERES’in teşkil edeceği “astsubay” sınıfı hakkında TBMM’de şunları söyledi;
M. ŞEVKİ YAZMAN (Elâzığ) — Kanunun Umumi Heyeti üzerinde birkaç söz söylemek istiyorum. Çünkü kanun, hemen çıkmasını beklediğimiz Orman Kanununu, Yol Kanunu ve saire derecesinde hakikaten mühim ve bir an evvel çıkarılması lâzımgelen bir kanundur. Tasarı hayli zaman evvel hazırlanmış, tekemmül ettirilmiş, fakat Meclise sevki için bu zamanı bulmuştur.
Mesele cok mühimdir. Zira kanun doğrudan doğruya ordunun bünyesine ve dolayısiyle Millî Müdafaamızın bünyesine tesir edecek tertipte ehemmiyetlidir.
Orduların umumiyetle meslekleşmesine ve makineleşmesine doğru gidiyoruz. İki senelik hizmet süresi içinde bu yalnız neferlerle tahakkuk ettirilemez. Binaenaleh, o ordunun heyeti umumiyesi, sağlam, iyi yetişmiş bir kitleye ve esasa sahip almalıdır.
Sabıkta nasıl donanma, birtakım “gedikli küçük zabitlere” bilâhara terfi ederek “zabit” olan elemana mâlik idiyse orduyu da bugünkü şekli ve haliyle o mertebeye ulaştırmak lâzım gelir. Kanun bu maksatla sevkedilmiştir.
Maddelere geçildiği zaman söz söylemek hakkımız baki kalmak şartiyle bu kanunun çok yerinde ve lâzım olduğunu arzetmek isterim. Bu kanunu bir an evvel huzurunuza getirmiş olan Millî Savunma Bakanına da şahsan teşekkür ederim. Mâruzâtım bu kadardır.
|
* * * * *
02 Temmuz 1951 Pazartesi günü TBMM’nin kabul edip
Aynı gün tatbikata koyduğu Astsubay Kânununun aşağıda gördüğünüz daha birinci maddesine de
“Astsubay” ismini verdikleri asker kişilerin, “subay yardımcısı” olduğunu yazdılar.
Kanun No: 5802 Kabul tarihi: 2/7/1951 ASTSUBAY KANUNU BİRİNCİ BÖLÜM Genel hükümler Astsubaylar:
Madde 1 — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, gümrük koruma birlikleri kadrolarında astkomuta kademelerinde eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde “subaya yardımcı” olarak görevlendirilen askerî şahıslara (Astsubay) adı verilir.
|
Yeri gelmiş iken bir hususu fâş eylemem gerekiyor.
Fakat
1462 sayılı Harp Okulları Kânunu 1971 senesinde kabul edidi.
Bir başka ifâde ile Harp Okullarını;
1971 senesine kadar Genelkurmay Başkanlığı ya da MSB’nin hazırladığı
Ve dahi
Meclis denetiminden kaçırıp meriyyete koydukları tâlimâtnâmeler ile “kânunsuz” olarak teşkil ve idâre etdiler.
Astsubay dedikleri uyduruk askerler için çifte mühürlü kânunlar tertip eden şerefsiz subaylar,
Böyle yapmak ile Harp Okullarını işlerine nasıl geldi ise öyle idâre etdiler.
Hele Hava Harp Okulunun durumu tam bir rezâlet!
1951 senesinde hizmete açılan bu okulumuz da;
Harp Okulları Kânununun kabul edildiği 1971 senesine kadar “kaçak” olarak subay mezun etdi.
Yukarıdaki hükûmet “GEREKÇE”’sinde Başbakan Adnan MENDERES’in de ifâde etdiği üzere “Subay yardımcılığına” lâyık görüp ordumuzda 9 sene görev verdikleri astsubayları;
Ya da
|
Yukarıdaki hükûmet “GEREKÇE”’sinde Başbakan Adnan MENDERES’in de ifâde etdiği üzere
“Subay yardımcılığına” lâyık görüp ordumuzda 9 sene görev verdikleri astsubayları;
5802 sayılı Astsubay Kânununun 28’inci maddesine de bu hükümleri
Aşağıda gördüğünüz şu cümleler ile yazdılar.
BEŞİNCİ BÖLÜM Astsubaylardan subay, teknisiyen ve askerî kâtip yetiştirilmesi
Astsubayların subaylığa, askerî teknisiyen ve kâtipliğe geçirilmesi:
Madde 28 — Kıdemli başçavuşlukta ikinci ve üçüncü senesini ikmal etmiş bulunan astsubaylardan (Muzika astsubayları hariç) aşağıdaki nitelikleri taşıyanlar alâkalı Bakanlıkların inhası üzerine yüksek tasdik ile;
Veya
Bunlardan teğmen nasbedilenler Subay Terfi Kanunu hükümlerine göre kıdemli yüzbaşılığa (dâhil) ve diğerleri muadil maaş derecesine kadar yükselebilirler. A ) Kıdemli başçavuşluğa kadar her rütbeye normal şartlar altında yükselmiş bulunmak, B) Umumi, meslekî bilgileriyle karakter ve ahlâk bakımından subay, teknisiyen ve askerî kâtipliğe lâyık bulunduğu tasdik edilmiş olmak, C) Sağlık durumları müsait bulunmak, D) Yapılacak seçim imtihanlarında ve mütaakiben gönderilecekleri sınıf okullarında ve özel kurslarda başarı göstermek, Bu hususa ait esaslar Bakanlar Kurulu karariyle tesbit olunur.
|
* * * * *
Derviş'in Fikri Ne ki, Zikri Ne Ola?..
5802 sayılı Astsubay Kânununu, 1951 senesinde meclis görüşdü ve kabul etdi.
Fakat
Astsubay Yönetmeliğini ise Millî Savunma Bakanı hazırladı. Aşağıda gördüğünüz ekâbir takımı da bu yönetmeliği okumadan imzâladı.
|
Astsubaylıkdan subaylığa nakil şartı, kânunda üç beş madde idi.
Fakat
Yönetmeliğe öyle şartlar giydirdiler ki. Görsen, tıp fakültesinin seçme sınavına giriyorsun zannedersin!
Kânunun kenârından dolaşarak hazırladığı yönetmelik ile aslında,
Genelkurmay Başkanlığımız niyetini alenen fâş eylemiş idi; astsubayları “subaylığa naklet -me- mek!”
Genelkurmay Başkanlığımız;
Burada ise benim aklımda şu suâller tebellür ediyor;
|
* * * * *
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde astsubaylara verilen “subaylığa nakil hakkını”
Sonraki senelerde tertip etdikleri kânunlar ile nasıl da kıymık kıymık gasp etdiklerini,
Buyurun, şimdi hep berâber görelim...
* * * * *
Başbakan Adnan MENDERES hükûmetinin daha bıldır meclisde kabul edip de
Hemen meriyyete koyduğu 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile teşkil etdikleri astsubaylara verdiği “sicilen subaylığa nakil” hakkını
Neşretdiği resmî kitaplarda Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Mehmet Nuri YAMUT,
Şu yaldızlı cümle ile ilan etdi, bütün dünyâya;
* Gediklilerin yetiştirilme usulü değiştirilecek,
** Sayıları arttırılacak
Astsubaylara verdiği bu sözü, tutdular mı dersiniz?
* * * * *
Takvimler 1953 senesini gösderir iken
İkinci kez Başbakan seçilen Adnan MENDERES’in 20. Hükûmeti hâlâ görevde idi.
Millî Savunma Bakanı değişen hükûmetin idâre heyeti de aşağıda gördüğünüz eşhâsdan müteşekkil idi.
Aynı senelerde ilkokuldan sonra 5 sene veya ortaokuldan sonra 2 sene eğitim veren “sanat enstitüsü” mezûnu öğrenciler,
Aşağıda gördüğünüz 6137 sayılı kânuna istinâden;
Mükellef askerliğini “yedek subay” olarak tamamlayan asteğmenlerden arzu edenler ise;
|
Fakat garâbete bakınız ki; 5802 sayılı Astsubay Kânununa göre, Astsubay Okulları da “sanat enstitüsü” mezûnu öğrencilerini de kabul ediyor idi. Buradaki rezilliği şöyle izah etmek mümkün.
|
Dün Genelkurmay Başkanlığı, bugün de Millî Savunma Bakanlığı;
Fakat
Böylesi bir rezâlet dünyânın hiçbir ordusunda yokdur! Anadolu’nun yüksek kâbiliyetli Türk çocuklarına; 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde yapdıkları işde, tam da böyle rezil bir şey idi...
|
Asubay Okulundan istifa edip “yedek subay” olmak isdeyen asubay adayı öğrencilere ise
Bu kânunun aşağıda gördüğünüz şu geçici dördüncü maddesi ile yasak getiriliyor idi.
|
Bu cümlelerden de anlaşılacağı üzere Adnan MENDERES hükûmeti, Genelkurmay Başkanı ve MSB;
1950’lerde bu şekilde “subaylığa nakil hakkı”nı sâdece “astsubay” dedikleri askerlere vermediler.
Asubaylara verilen bu saçma yasak senelerce devâm etdi ve bu haksızlığa kimse de çıkartmadı.
Başbakan Adnan MENDERES’in 1951 senesinde astsubaylara verdiği “subaylığa nakil hakkı”nı
Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanının maksatlı olarak engellemesinin sebebi ise
Millî Savunma Komisyonunun hazırladığı aşağıda gördüğümüz şu raporunda gizli...
|
Sanat Enstitüsü mezunlarının yukarda izah ve teşrih edilen durumları muvacehesinde teklif edilen kanun lâyihasının kabulü halinde; 5802 sayılı kanun hükmüne göre dokuz yıl mecburi hizmetle orduya intisap etmiş olan on bini mütecaviz muharip astsubaylara da yedek subay olmak hakkının tanınması zaruri olacak Ve şu hâle göre 5802 sayılı Kanun hükümleri ile bu kanunun gözettiği maksatlar ve teşkilât tamamiyle bozulacak Ve astsubay sınıfına girmiş olanlar da yedek subay olmak hakkını kullanarak muharip astsubay kadrolarında çok vahim boşluklar hâsıl olacaktır. |
Sanat enstitüsü mezunu astsubayların subaylığa nakledilmesine itiraz edenlerden birisi de
Kerizci Rifat TAŞKIN idi.
Bakınız Kerizci Rifat, astsubayların subaylığa nakledilmesinin sakıncasını kendi aklınca nasıl izah etmiş!..
|
RİFAT TAŞKIN (Kastamonu) — Efendim, (....) Bugün orduda astsubaylık ihdas edilmiştir. Astsubay membalarından biri sanat enstitüleri mezunlarıdır. Bu sanat enstitüsü mezunlarını astsubay olarak kabul ediyoruz. Astsubay olunca 9 sene hizmet etmek mecburiyetindedir. Şimdi bunlara yedek subay olmak hakkını verirsek 9 sene hizmet yapmaktansa 2 sene hizmet ederek ordudan çekilmeleri ihtimalleri vardır. Bu itibarla silâhlı kuvvetlerimiz aleyhine bir zarar tevlit etmektedir. Bu durum karşısında tamamen bu vaziyetin silâhlı kuvvetlerimiz aleyhine bir netice doğuracağına kaani olan komisyonumuz bunu itifakla reddetmiştir.
|
|
Subay yapacağız diye aldatdığın bu çocuklara şimdi de “yedek subaylığa” geçişi yasak et!
Yazıklar olsun hepinize!..
* * * * *
Genelkurmay Başkanlığı, yukarıda gördüğünüz 6137 sayılı kânun ile astsubay ismini verdiği askerlerin 1953 senesinde “yedek subay” olmasını yasaklamak ile kalmadı...
Zamân içinde meclise kabul etdirdiği kânunlar ve aynı zamânda 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde Başbakan Adnan MENDERES'in verdiği “teğmenliğe nakil” müktesep hakkını da kasıtlı olarak engelledi.
Genelkurmay Başkanları;
Ve dahi
10-15 sene mecburî hizmet ile sağmal inek gibi orduya bağladığı astsubayları; ne öldürdü ne de güldürdü. Tıpkı sömürgen devletlerin İkinci Dünyâ Harbinden beri Türkiye’yi sömürdüğü gibi, Aynı târihlerden beri subaylarımız da; “Subay yardımcısı” dedikleri ve “teğmenliğe nakledeceğiz” yalanı ile aldatdıkları astsubayları sömürdü.
|
* * * * *
1954 senesini yaşadığımız o günlerde
İkinci kez Başbakan seçilen Adnan MENDERES’in 20. Hükûmeti hâlâ görevde idi.
Millî Savunma Bakanı değişen hükûmetin idâre heyeti de aşağıda gördüğünüz şu eşhâsdan ibâret idi.
5802 sayılı Astsubay Kânununun 20’inci maddesine göre;
Astsubay dedikleri askerlere “subay oluncaya kadar” sağlık hizmetlerinde “er” muamelesi yapacaklar idi.
9 senelik hizmetin sonunda da “astsubayları subaylığa nakil edecekler” idi nasıl olsa.
Başbakan Adnan MENDERES hükûmetinin 02 Mart 1954 Salı günü meclisde kabul etdiği aşağıda gördüğünüz şu kânun ile;
Sağlık hizmetlerinde astsubaylara “subay gibi” muamele edilmesi hakkını “bahşetdiler.”
Ve böylece
Astsubaylara “subay oluncaya kadar” sağlık hizmetlerinde “er gibi” muamele yapılması için Astsubay Kânununda ileri sürdüğü gerekceyi de hep berâber yalayıp yutdular.
Hüsniyetli bir bakış ile sağlık hizmeti konusunda yapılan bu “iyileşdirmeyi” astsubaylar için bir kazanç olarak değerlendirmek mümkün.
Fakat
Subaylarımızın, biz asubaylar hakkında bugüne kadar hüsniyetle düşünüp karar verdiğini hiçbir zamân görmedik ki. Aşağıdaki kânunun gerekcesini okudum. Subaylarımız osdurup osdurup ipe dizmişler. Dönemin Başbakanı Adnan MENDERES de bu osdurukdan gerekceleri aynen yemiş!..
|
Astsubay ismini verdiğin askerlerin mâdemki “subay yardımcısı” olduğunu söyledin,
O zamân Astsubay Kânununu hazırlarken astsubaylara niçin subaylar ile aynı sağlık hizmetini vermedin?
Mâdemki astsubaylara sağlık hizmetlerinde “er” muamelesi yapmanızın sebebi “subaylığa nakledilmesi” idi. Öyle is astsubayları 9 senelik hizmetin sonunda subaylığa niye nakil etmediniz?
Genelkurmay Başkanının bu hamlesinin, astsubaylara yeni bir hak vermek değil fakat;
Yapdığı işlerin hepsini birden yapdırmayı başardığı bu “köle” asker sınıfının
“Subay ile er arasındaki” bu “ortada sandık” yerini tahkim etmesi için kurnazca ve alçakca yapılmış bir hamleden başka bir şey değil idi.
* * * * *
Beyaz subaylarımızın biz astsubaylara bakışındaki en kadim, en temel ve en şaşmaz kural şudur;
Astsubaylara sağlık hizmetlerinde “subay gibi” muamele edilmesi “hakkı verdiğine” göre
Peki,
Beyaz subaylarımızın köle asker olan astsubaylardan “gasp edecekleri bu hak” ne idi dersiniz?..
* * * * *
Astsubaylara, sağlık hizmetlerinde “subay gibi” muamele etmeye başlayalı henüz bir buçuk sene olmuş idi.
1956 senesine geldiğimiz günlerde;
İkinci kez Başbakan seçilen Adnan MENDERES’in 20. Hükûmeti gene hâlâ görevde idi.
Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanları foter şapkalarını giymiş ve evlerinin yolunu tutmuş,
Orgeneral İ. Hakkı TUNABOYLU yeni Genelkurmay Başkanı olarak bıldır göreve başlamış,
Başbakan Adnan MENDERES aynı zamânda Millî Savunma Bakanı Vekili de olmuş,
1956 Türkiye’sinin hükûmet idâre heyeti de aşağıda gördüğünüz şu eşhâsdan teşkil etmiş idi.
6744 sayılı kânun ile Başbakan Adnan MENDERES hükûmetinin asubaylara yapdığını anlatmadan evvel
Aşağıdaki şu kısa bilgiyi vermemiz gerekiyor.
İlkokuldan sonra en az 5 sene veya ortaokuldan sonra en az 2 sene tahsil süresi olan meslekî ve teknik öğretim müesseselerinden mezûn olan gençlerimize,
1953 senesinde kabul edilen 6137 sayılı kânuna istinâden “yedek subay” olma hakkı verilmiş idi.
Fakat
Aynı senelerde Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanı,
Aynı okullardan mezûn olan gençlerimizi “subaylığa nakletmek” vaadi ile kandırıp “astsubay” nasbediyor idi.
“Çavuş” rütbesi ile ordumuza intisâb eden astsubaylara;
|
Bu tutumu ile Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanı;
Fakat
|
Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanı’na inanıp astsubay okullarına kayıt yapdıran astsubay adayı öğrenciler, kandırıldıklarını anlamakda hiç gecikmediler. Bu sebepden dolayı, teşkil edilmesinin daha ertesi senesinde, astsubay okullarına müracaat, birden bire dibe vurdu. Durum o kadar vahim idi ki Donanmamız, gazetelere çarşaf gibi ilanlar verip öğrenci tavlamaya mecbur kaldı.
Astsubay Okullarına rağbetin sıfıra inmesinin ikinci ve daha önemli sebebi ise şu idi;
“Astsubay” sınıfından evvel ordumuzda bu sınıfın yapdığı işleri “gedikli erbaş” ismi verilen askerler yapıyor idi.
Gedikli Erbaş Kânunu daha şunun şurasında 23 Mart 1950 senesinde, bıldır tezgahlanmış idi.
Ve “gedikli erbaşlar”; kölelik demek olan 15 senelik mecburî hizmet ile “sağmal inek gibi” ordumuza rapdedilmiş idi.
O zamânki dünyânın kalbur üsdü ordularında “gedikli erbaşlık”;
Ve
Askerler olarak görev yapıyorlar idi. “Gedikli erbaşlık” sınıfı, bu koşullar ile teşkil edilse idi şâyet mesele yok idi. Çünkü devletimizin o zamânlar imzâ atıp taraf olduğu 1929 Cenevre Sözleşmesine göre işin doğrusu da bu idi. Fakat “Mükellef” sınıf olarak ordumuza hizmet eden “gedikli erbaş” sınıfını, 1950 senesinde “muvazzaf” sınıfa tebdil etmek ile Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanı, Askerlik târihimizin en aptalca karârını vermiş ve en büyük hatâsını yapmış idi. Çünkü Bizim her boku bilen beyaz zâbitân heyetimiz;
Ve dahi
|
5802 sayılı Astsubay Kânununun gerekcesinde Başbakan Adnan MENDERES’in alenen fâş eylediği üzere
Sadr-ı âzam daşşağından düşme beyaz zâbitân heyetimizin asıl ve gizli maksatları şunlar idi;
Ve dahi
Anadolunun yüksek kâbiliyetli Türk çocuklarına deli gömleği gibi giydirilen “muvazzaf gedikli erbaşlık”
Zamânın koşullarına göre “istikbâl vaad etmediğinden dolayı” bu sınıfa kimse rağbet etmemiş idi.
Çünkü;
İşde bu sebeplerden dolayı teşkil edilmesinden birkaç ay sonra “gedikli erbaş” asker sınıfı iflâs etdi.
Müracaat olmadığı için de “gedikli erbaş ortaokulları” bomboş kaldı...
5619 sayılı Gedikli Erbaş Kânunu ile teşkil edilen
Ve dahi
Teşkil edilmesinden bir kaç ay sonra iflâs eden “muvazzaf gedikli erbaşlık” yerine
Bu kez de mektebli muvazzaf subay ile mükellef alaylı er arasında ortada sandık misâli “muvazzaf mektebli astsubay” sınıfını teşkil etdiler.
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde ihdâs etdikleri “muvazzaf astsubay” sınıfı aslında “muvazzaf gedikli erbaşlığın” boyalı-cilâlısından başka bir şey değil idi.
Fakat
“Astsubay” sınıfının, “gedikli erbaşlık”dan nerede ise tek farkı şu idi;
9 sene hizmet eden astsubaylar, “teğmenliğe” nakil edilecekler idi.
|
* * * * *
5802 sayılı Astsubay Kânununun aşağıda gördüğünüz Geçici birinci maddesi ile;
Bu kânunun yürürlüğe girdiği 2 Temmuz 1951 târihinde ordumuzda “gedikli erbaş” unvânı ile görev yapan askerler de “astsubay” lığa terfi(!) etdiler.
|
Gedikli erbaşlıkdan astsubaylığa terfi(!) eden bu askerlerden 5802 sayılı Astsubay Kânununun 28’inci maddesindeki şartları hâiz olanlar, “teğmenliğe nasbedilmek için” dilekce verdiler.
1951 senesinde gedikli erbaşlıkdan astsubaylığa terfi (!) eden bu askerlerin
Şimdi de “teğmenliğe terfi” etmek isdemesini işiten subayların dübürlerindeki tüyleri bile ters döndü!
Her boku bilen subaylar, bu astsubaylarımızı açgözlü olmak ile ithâm etdi ve şöyle dediler;
Kimi subay gomutanlarımız da şu meşhur vecizi yumurtaladı;
* * * * *
İşde, yukarıda anlatdığımız sebeplerden dolayı;
Amerika’dan satın aldığımız silâhları kullanacak asker bulamayan Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanı, tekrâr Başbakanın kapısına dayandı.
Başbakan Adnan MENDERES’in 1951 senesinde kendisinin ihdâs edip “astsubay” ismini verdiği askerlere
Tatbikata geçirilmesi konusunda Genelkurmay Karargâhında hâlâ ayak direyen beyâz subaylarımız var idi.
Başbakan Adnan MENDERES astsubaylara “subaylığa nakil” hakkını 1951 senesinde vermiş idi vermesine.
Fakat o seneden beri geçen 5 senede, “subaylığa nakil edilen” astsubay sayısı 5 bile değil idi.
Beyâz subaylarımız;
Ve dahi
Sanki cüzzamlı imiş gibi “subaylığa nakletmeyi” bir türlü hazmedemedi. 1951 senesinden beri ordumuzdaki “subay ile astsubay” arasındaki görev-yetki karmaşası ve özlük haklarındaki ölçüsüzlük, sonunda patlama noktasına geldi. Ordumuz, içden içe ve derinden kaynamaya çokdan başlamış idi...
|
* * * * *
Başbakan Adnan MENDERES söz verdiği ve hâlde subaylığa nakledil -me- yen astsubaylar,
Bu kez de Adnan MENDERES’in vekillerinin kapısına dayandı.
Astsubayların bu haklı feryâdına koca meclisden 6 vekil ses verdi!..
Denizli İlimizden Beşi Bir Yerde Beş Zeybek!
Aşağıda resimlerini, isimlerini ve cisimlerini gördüğünüz Demokrat Parti Vekili Baha AKŞİT ve dört arkadaşı
1956 senesinde meclise şöyle bir kânun teklifi verdi.
|
Devre: X İçtima: 2
S. SAYISI : 151 Denizli Mebusu Baha Akşit ve 4 arkadaşının, Astsubay Kanununa ek kanun teklifi ve Elâzığ Mebusu Hüsnü Göktuğ'un, Astsubay Kanununun bâzı maddelerinin değiştirilmesi hakkında kanun teklifi ve Millî Müdafaa ve Bütçe encümenleri mazbataları (2/180, 2/225)
Denizli Mebusu Baha Akşit ve 4 arkadaşının, Astsubay Kanununa ek kanun teklifi (2/180) T.B.M.M. Yüksek Reisliğine 5802 sayılı Astsubay Kanununa ek kanun teklifimi takdim ediyoruz. Gerekli muamelenin yapılmasını arz ve rica ederiz.
Denizli Denizli Denizli Denizli Denizli B. Akşit R. Tavaslıoğlu O. Ongun A. R. Karaca A. H. Sancar
ESBABI MUCİBE
Türk Ordusunun teknisiyenlere olan ihtiyacı aşikârdır, hele son yıllarda motorize birliklerin ve silâhların inkişafı karşısında teknisiyen sınıfı büsbütün ehemmiyet kesbetmiştir. Bu sınıfı cazip bir hale getirmenin zarureti aşikârdır, hal böyle iken Astsubay olarak başarı ile hizmet görmek suretiyle kıdemli başçavuşluğa kadar yükselmiş olanlar arasında yapılan imtihan neticesinde muvaffak olanlar yeni bir tedrisata tâbi tutulmakta ve sonunda kazananlar teknisiyen sınıfına alınmaktadırlar. Bunların teknisiyen okullarından itibaren giyim ve iaşe bedelleri kesilmektedir. Bu vaziyet karşısında teknisiyenliğin cazip hale gelmesine imkân yoktur. Bu sınıfın ehemmiyetini göz önüne alan Yüksek Meclis aynı tahsili yapan sanat enstitüsü mezunlarına “yedek subaylık” hakkını tanımıştır. Teknisiyen sınıfının durumlarının ıslahı maksadı ile ilişik kanun teklifimi takdim ediyorum.
|
* * * * *
Elazığ İlimizden Tümgeneral Bir Gakgoş!
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile “subaylığa nakil” hakkı verildiği hâlde
Genelkurmay Başkanı ve MSB’nin astsubayları “subaylığa nakletmediğini” gören vekillerden birisi de
İktidârdaki Demokrat Parti Elazığ Vekili Hüsnü GÖKTUĞ idi.
Elâzığ Mebusu Hüsnü Göktuğ'un, Astsubay Kanununun bâzı maddelerinin değiştirilmesi hakkında kanun teklifi (2/225) Türkiye Büyük Millet Meclisi Yüksek Reisliğine 5802 sayılı Astsubay Kanununun bâzı maddelerinin değiştirilmesine mütedair olan kanun teklifimi eklice sunuyorum. Gereğinin yapılmasına müsaadelerini rica ederim. 13.1.1956 Elâzığ Mebusu H. Göktuğ
ESBABI MUCİBE 1. 5802 sayılı Astsubay Kanununun 28’nci maddesi, kıdemli başçavuşlukta ikinci ve üçüncü senesini ikmal etmiş bulunan astsubaylardan (bando astsubayları hariç) kanunda yazılı şartları haiz bulunanların;
Ve
Nasbedilmeleri hükmünü ihtiva etmektedir.
Kanunun bu hükmüne göre; Piyade, topçu, tank gibi sınıflara mensup astsubayların teğmenliğe nasbedilerek subaylık hak ve statüsü iktisab etmelerine mukabil, Teknisiyen (sanat enstitüsü mezunu) astsubayların da askerî teknisiyen nasbedilmeleri, Bando astsubayları için de hiçbir hak tanınmamış olması, Bu sınıf mensupları için bir mağduriyet ve adaletsizlik yaratmış bulunmaktadır. Esasen, ordunun küçük rütbeli subay kadrosunun tamamlanmasında fayda yaratacağı mülâhaza edilerek tedvin edilmiş bulunan bu hükmün astsubaylar arasında ayrılık yaratmış olması, teknisiyen sınıfına karşı alâkayı azaltmakta ve dolayısiyle ordunun teknik personel ihtiyacını artırmaktadır. Bu mahzurlu neticeyi bertaraf etmek ve teknisiyen sınıfına rağbeti artırmak maksadiyle: a) Teknisiyen astsubayların da teğmen nasbedilmeleri, b) Bando astsubaylarının 7’nci sınıf bando öğretmenliğine geçirilmeleri. Uygun olacağı mülâhaza edilmiştir. 2. Kanunun 30’ncu maddesi tadil edilerek astsubaylıktan subaylığa ve bando öğretmenliğine geçirileceklerin yaş hadleri daha âdil bir esasa bağlanmak suretiyle, bunların ordudaki hizmet müddetlerinin fazlalaştırılması uygun mülâhaza edilmiştir. 3. Astsubay Kanununun, askerî teknisiyen ve askerî kâtiplerin kıyafetlerini tanzim eden 30 ucu maddesi de bu tadilâtın tabiî neticesi olarak lüzumsuzluğundan yürürlükten kaldırılmıştır.
|
Kendisi de hukukcu ve emekli subay olan Gakgoş Hüsnü GÖKTUĞ,
Asubayların bu “müktesep hakkının” tahakkuk etdirilmesi talebini,
Yukarıda gördüğünüz harika cümleler ile kânun teklifi olarak yazdı
Ve dahi
Gereğini yapmasını meclisden rica etdi.
* * * * *
Astsubay dedikleri askerlere 1951 senesinde verilen
Ve fakat
Bir türlü tahakkuk etdirilmeyen “subaylığa nakil” müktesep hakkın tahakkuk etdirilmesi için
Başbakan Adnan MENDERES’in 6 vekilinin hazırladığı kânun teklifini
İsimlerini aşağıda gördüğünüz Millî Müdafaa Encümeni “aynen ve mevcudun ittifakiyle” kabul etdi.
Millî Müdafaa Encümeni mazbatası T. B. M. M. Milli Müdafaa Encümeni 1 . II . 1956 Esas No. 2/180, 2/225 Karar No. 12 Yüksek Reisliğe Denizli Mebusu Baha Akşit ve 4 arkadaşının, Astsubay Kanununa ek kanun teklifi ile aynı mahiyette olan, Elâzığ Mebusu Hüsnü Göktuğ'un, Astsubay Kanununun bâzı maddelerinin değiştirilmesi hakkında kanun teklifi hükümet temsilcilerinin iştirakiyle encümenimizde tetkik ve müzakere olundu. Denizli Mebusu Baha Akşit'in de iltihakiyle, aynı mahiyette olan mezkûr teklifler birleştirilmek ve müzakereye esas olarak Elâzığ Mebusu Hüsnü Göktuğ'un teklifi alınmak suretiyle yapılan tetkikat sonunda, esbabı mucibede serdedilen hususlar encümenimizce de yerinde görüldüğünden teklif aynen ve mevcudun ittifakiyle kabul edildi. Havalesi gereğince Bütçe Encümenine tevdi buyurulmak üzere Yüksek Reisliğe sunulur.
|
Amerika’dan satın aldığımız silâhları kullanacak askerleri bir türlü tedârik edemeyen
Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanı’nın gıçlarını yırtarak ağlaşması üzerine,
Aşağıdaki kânunu tertip eden Başbakan Adnan MENDERES;
6744 sayılı aynı kânun ile astsubayların;
Ve
5802 sayılı kânun ile 1951 senesinde “subaylığa nakil hakkı” verilmeyen bando astsubaylarına; 6744 sayılı bu kânun ile “subay olma hakkı vermese de” “7’nci sınıf bando öğretmenliğine nakil hakkı” vererek bando astsubaylarının 1951 senesiden beri uğradığı mağduriyeti bir nebze de olsa telâfi etdi. |
Yukarıda görülen hükümler, 1956 senesinde meriyyete konulan 6744 sayılı kânunun sâdece teferruâtıdır.
Bu kânun ile Başbakan Adnan MENDERES aslında şunu yapdı;
Astsubaylara 1951 senesinde verdiği “subay olma hakkını” bir kez daha teyit, tasdik ve teslim etdi.
“Subaylığa nakil hakkı” verilen astsubaylar hakkında hazırlanan yeni kânunun metinini de
Astsubayların “subaylığa nakledilmelerini” çok açık ve mutlak bir hüküm ile emredecek şekilde yazdı.
Başbakan sıfatı ile Adnan MENDERES’in 1956 senesinde kabul etdiği kânunun sâdece bu hükmünü;
Ve dahi
Şöyle bir düşünün bakalım!
Ki, düşürdüler,
|
* * * * *
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile;
Subay sınıfına dâhil olan “askerî memurların” yapdığı bütün işleri, yeni ihdâs etdikleri “astsubayların” yapmasına karâr vermişler idi. Bu sebepden dolayı da “askerî memur” sınıfının ilgâ edilmesi gerekiyor idi.
Fakat bizim subay cenâhında kazın ayağı öyle oynamamış!..
Aşağıda gördüğünüz 6801 sayılı kânuna bakdığımızda;
5802 sayılı kânunun kabul edildiği 1951 senesinden bugüne kadar geçip giden 6 sene içinde,
“Askerî memur” sınıfını ilgâ etmek için Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanları hiçbir şey yapmamışlar.
|
Ekseriyetini bir baltaya sap olamış subay mahdumlarının teşkil etdiği askerî memur sınıfını lağv etmek şöyle dursun,
Bu hazır yeyici taifesini Millî Savunma Bakanının onayı ile subaylığa terfi etdirmişler.
* * * * *
Astsubay dedikleri askerlere 5802 sayılı kânun ile verdikleri “subaylığa nakil hakkını” kimlerin ve nasıl gasp etdiğine kısa bir fâsıla verelim.
Çünkü burada dikkat çekmem gereken mühim bir durum daha var.
Şu anda, 1956 senesi hakkında konuşuyoruz. 27 Mayıs subay darbesine 4 sene var...
Subaylığa nakletmek şartı ile “astsubay” sınıfının teşkil edilmesi ile devlet üzerindeki hâkimiyetini paylaşmak isdemeyen beyâz subaylarımızın karşısına gizli bir rakip ve subayların erkine yeni bir ortak getiren Adnan MENDERES’in, Genelkurmay Başkanı ile ilk çekişmeyi bu konuda yaşadığını söylemek yanlış olmaz. Bu duruma bakdığımızda Adnan MENDERES’in “Ben orduyu asubaylar ile de idâre ederim!” dediğine şaşmamak gerekir.
Adnan MENDERES’i kimlerin idâm etdiği de sır olmadığına göre bu sözü ile rahmetli MENDERES’in aslında kendisini idâma götüren yola kendi elleri ile taş döşediğini ve süreci hızlandırdığını anlamak hiç de zor değil.
* * * * *
Astsubaylara, “subaylığa nakil hakkı” “ikinci kez” verileli şunun şurasında henüz bir sene değişmiş idi.
Fakat
1957 Türkiye’sinin hükûmet idâre heyeti, bıldırki kadrosu ile, maşşallah, aynen görev başında idi.
Başbakan Adnan MENDERES’in 1951 senesinde kendisinin ihdâs edip “astsubay” dediği asker kişilere
Tatbikata geçirilmesi konusunda Genelkurmay Karargâhında hâlâ ciddî bir direnme var idi...
|
Başbakan Adnan MENDERES astsubaylara “subaylığa nakil” hakkını 1951 senesinde verdi vermesine.
Lâkin
O seneden bu seneye kadar geçen 6 senede, subaylığa nakil edilen astsubay sayısı 6 bile değil idi.
Beyâz subaylarımız;
Ve dahi
Sanki cüzzamlı imiş gibi “subaylığa nakletmeyi” bir türlü hazmedemiyorlar idi.
1951 senesinden beri ordumuzdaki subay-astsubay arasındaki görev-yetki karmaşası ve özlük haklarındaki uçurum seviyesindeki ölçüsüzlük, patlama noktasına gelmiş idi. Ordumuz, içden içe ve derinden kaynamaya çokdan başlamış idi...
Başbakan Adnan MENDERES’in söz vermesine rağmen “subaylığa nakledilmeyen” astsubaylar,
Meclisin kapısına bir kere daha dayandı.
Yüce meclisden 1957 senesinde bu kez de 1 vekil ses verdi, astsubayların bu “hak”lı feryâdına...
Ana muhalefet partisi CHP’den Darende’li Avukat Nuri OCAKCIOĞLU
“Sanat enstitüsü mezunu astsubaylar” hakkında TBMM’ye verdiği 22 Nisan 1957 târihli dilekcesinde,
Nuri OCAKCIOĞLU şöyle dedi, Millî Müdafaa Vekâleti’ne;
4. - SUALLER VE CEVAPLAR TAHRİRÎ SUALLER VE CEVAPLARI
1. — Malatya Mebusu Nuri Ocakcıoğlu'nun, erkek sanat enstitüsü mezunu teknisiyen astsubayların durumuna dair sualine, Millî Müdafaa Vekâleti Vekili Şemi Ergin'in tahrirî cevabı (7/327) 22 Nisan 1957 Türkiye Büyük Millet Meclisi Yüksek Reisliğine 6137 sayılı Kanuna göre erkek sanat enstitüsü mezunlarına yedek subaylık hakkı verildiği halde kendileri de erkek sanat enstitüsü mezunu teknisiyen astsubay olduklarından 4’ncü madde ile ayrı muameleye tâbi tutulmaları mağduriyetlerini mucibolduğundan bahsile ordudaki teknisiyen astsubaylar mütemadiyen müracaat etmektedirler. 5802 sayılı Kanunun bâzı maddelerinin tadili ile orduda teknisiyen subay sınıfı 9 yıl sonra imtihana tâbi tutulmaları müddetini çok görmektedirler. Temadi eden yazı ve telgraflar karşısında ne düşündüğünün Sayın Millî Müdafaa Vekili tarafından tahrirî olarak cevap verilmesine delâlet buyurulmasını saygı ile rica ederim. Malatya Mebusu Nuri Ocakcıoğlu
|
Malatya Mebusu Nuri OCAKCIOĞLU'nun tahrirî suâline,
Millî Müdafaa Vekâleti Vekili sıfatı ile Şemi Ergin, şu tahrirî cevâbı verdi, meclis huzûrunda;
T. C. M.M. V. 22 . VI . 1957 Hususi Kalem Müdürlüğü Ankara 13 Konu : Malatya Mebusu Nuri Ocakcıoğlu'nun tahrirî sual takriri Büyük Millet Meclisi Reisliğine 25 Mayıs 1957 gün ve Kanunlar Müdürlüğü 7-327, 4103/18776 sayılı yazıya cevaptır: Malatya Mebusu Nuri Ocakcıoğlu'nun «Erkek sanat enstitüsü mezunu teknisiyen astsubayların durumlarına dair» tahrirî sual takririne verilen cevabın ilişikte sunulduğunu saygı ile, arz ederim. Millî Müdafaa Vekâleti V. Şemi Ergin Erkek sanat enstitüsü mezunu teknisiyen astsubayların durumu 6137 sayılı Kanunla sanat enstitüsü mezunu olanların yedek subay olmaları kabul edilmiş ve bu kanunun muvakkat 4’ncü maddesinde de orduda vazifeli sanat enstitüsü mezunu teknisiyen astsubayların bu kanun hükümlerinden faydalanamıyacakları belirtilmiştir. Ancak bunların 5802 sayılı Kanunda yazılı mecburi hizmetlerini bitirdikten sonra ayrılanlar sınıfları “yedek asteğmenliğine” veya “8’nci sınıf yedek askerî memurluğa” nasbolunmaları hüküm altına alınmıştır. Orduda vazifeli sanat enstitüsü mezunu astsubayların 5802 sayılı Astsubay Kanunu hükümleri dairesinde muvazzaf subay olmaları mümkündür. Burdur Mebusu Mehmet Özbey (YILMAZ olmalı.IRBIK) tarafından 6137 sayılı Kanunun muvakkat 4’ncü maddesinin tadili hakkındaki kanun teklifinin B. M. M. Maarif Encümeninde müzakeresi sırasında vekâletimizce 5802 sayılı Kanunun 6744 sayılı Kanunla muaddel 28’nci maddesi tadil olunarak sanat enstitüsü mezunu teknisiyen astsubaylardan 6’nci yılını bitirenlerin subay olabilmelerinin sağlanması hususu mütalâa olarak ileri sürülmüş, mezkûr encümence bu mütalâa muvafık görüldüğünden;
|
Millî Müdafaa Vekâleti Vekili Şemi ERGİN’nin yukarıda gördüğünüz cevâbı konusunda bir hususu izah etmem gerekiyor.
Her mesleğin kendine has bir yazı uslûbu vardır. Meclisin ve hükûmetin de... Kurulan cümle, cümledeki her kelime, kelimedeki her harfin gizli ya da açık hedefi ve maksadı vardır. Hükûmet, kendisine rey getirecek bir teklifi aynı gün içinde müzâkere eder ve kânunlaşdırır. Zere, 5802 sayılı kânunu böyle yapdı. Sâdece iki günde kânunlaşdırdı.
Fakat işine gelmeyen bir teklifi kucağında bulursa da hükûmetin yapacağı bellidir. Hemen bir komisyon teşkil eder ve burnuna dayanan teklifi bu komisyona havâle eder. Komisyona havâle edilir ise ya da Şemi ERGİN’in yukarıdaki cevâbında yapdığı gibi teklif, bir üst kurula havâle edilir ise şâyet, o teklife geçmiş olsun!
CHP Malatya Mebusu Nuri OCAKCIOĞLU'nun meclis gündemine getirdiği
Ve dahi
TBMM Maarif Encümeninin de “muvafık” gördüğü,
Sanat enstitüsü mezûnu teknisiyen astsubaylardan 6’ncı yılını bitirenlerin subay olabilmeleri teklifini de
İktidârdaki Demokrat Parti hükûmeti işde, böyle “iğdiş”etdi.
* * * * *
İki çeşit târih vardır;
|
Ben de öyle yapdım. “Subay yapacağız” vaadi ile Genelkurmay Başkanı ve MSB’nin aldatdığı astsubaylardan bugün belki de hayâtda olan bir tek meslek büyüğümüz var; 1951 neşetli Hava Telsiz Asubay Kıdemli Başçavuş Ahmet KISA. Bu konuda dağarında bir şeyler kalmışdır belki diyerek 06 Şubat 2018 Salı akşamı kendisini aradım. Evvelâ hatırını sorup bir süre sohbet etdim. Sonra sadede geldim ve Sayın Ahmet KISA’ya şöyle bir suâl tevcih etdim.
Şükrü IRBIK: Ahmet Bey, efendim, siz 1951 târihli Astsubay Kânunu ile “Hava Astsubay Çavuş” nasbedilen ilk dönem mezûn astsubaylardan birisiniz. Ortaokul mezunu bir asubay idiniz. Göreviniz esnâsında kendi paranız ile okuyup lise diploması aldınız. Mâlumunuz, Astsubay Kânununun 28’inci maddesi ile 1951 senesinde astsubaylara, “sicilen subaylığa nakil” hakkı verilmiş idi. Bu maddeye göre 9 sene fiilî hizmetini tamamlayan astsubayların “subaylığa nakil edilmesi” gerekiyor idi. Bu konudaki bilgilerinizi bize anlatır mısınız? Her zamânki heyânlı, babacan ve fakat o nazik tavrı ile Ahmet KISA, hiç duralamadan şunları söyleyiverdi. Ahmet KISA: 1951 senesinde Hava Telsiz Astsubay Çavuş nasbedildim. Ve Hava Kuvvetlerimizde muvazzaf astsubay olarak görevime başladım. Çok başarılı bir astsubay idim. Mesleğim telsizciliği çok iyi öğrendim. O senelerde biz telsiz asubayları, pilot ile birlikde uçuyor idik. Maaşımız da pilot maaşına çok yakın idi. Bu sebepden dolayı subaylarımız ile aramızda her zaman bir tesânüd ve birlik vardı. Hepimiz kardeş gibi idik.Fakat sâdece mesleğimde iyi olmak ile yetinmedim. Aynı zamânda asubay olarak kendimi de tekâmül etdirmek istiyor idim. Gerek kendi mesleğim gerekse askerlik ile ilgili mevuzâtın hepsini buldum ve okudum. 5802 sayılı Astsubay Kânununu da okumuş ve çok iyi biliyor idim. Sizin de bahsetdiğiniz üzere Şükrü Bey, bu kânunun 28’inci maddesi mucibince; 9 sene fiili hizmetini tamamlayıp kıdemli başçavuşluğun ikinci veya üçüncü senesinde olanlara “subaylığa nakil hakkı” verilmiş idi. Bu hakkı, dönemin Başbakanı merhum Adnan MENDERES’in verdiğini gâyet iyi hatırlıyorum. 1959 senesine vâsıl olduğumda ben de bu koşulların hepsini hâiz idim. Birlik komutanımızın da teşvik etmesi ile ben de 1960 senesinde yapılacak “subaylığa nakil” imtihânına iştirak etmek için aynı senenin Mart ayında dilekce verdim. Fakat ne yazık ki dilekcem işlem görmeye devâm ederken 27 Mayıs darbesi vuku buldu. Ordumuzda emir-komuta zinciri alt üst oldu. O vakit görev yapdığım hava üssünün komutanı olan mühendis tuğgeneral, üsdeki bütün personeli 28 Mayıs günü meydânda içtima etdi. Ve Ankara’dan gelen darbeci bir binbaşıya, evet binbaşıya, yüzlerce personelin gözleri önünde tekmil verdi ve şöyle dedi; “Binbaşım, personelim ile birlikde emrinizdeyim!” Darbe ile hiçbir ilgim ve hattâ haberim dahi olmadığı hâlde ordumuzdaki emir-komutanın alt üst olmasından ben de nasibimi aldım. Hava Kuvvetlerimizin 30 gün içinde cevâp vermesi gerekiyor idi. Fakat ne yazık ki “subaylığa nakil” imtihânına iştirâk etmek için verdiğim dilekceme menfi ya da müsbet bir cevâp dahi alamadım. 1980 darbesinde ben, emekli idim. Fakat sizin de gördüğünüz üzere, 1951 neşetli Hava Telsiz Asubay Kıdemli Başçavuş ben Ahmet KISA, 27 Mayıs subay darbesinin mağdur etdiği asubaylardan birisi oldum.
|
* * * * *
27 Mayıs’ı tertipleyen Şefik YÜCESOY ve O’nun gibi darbeci subaylarımız,
Darbeden sâdece 2 ay sonra tezgâhladıkları şu kânun ile;
Ve dahi
Eğitimlerini henüz tamamlamadığı hâlde;
Ve dahi
Fakat
27 Mayıs’ın aynı darbeci subayları, gene aynı günlerde;
Unvânı “Asubay” olan Ahmet KISA’nın ise
5802 sayılı kânundan neşet eden “subaylığa nakil” için verdiği dilekceye
Cevâp vermeye bile tenezzül etmedi.
Bugüne kadar yapdığım araşdırmaların hiçbirinde bulamadığım bu çok kıymetli bilgiyi verdiği için
Aydın İlimiz efelerinden 86 yaşındaki Sayın Ahmet KISA’ya teşekkür ediyor,
Bu vesile ile ellerinden öpüyor, kendisine sağlık ve esenlikler temenni ediyorum.
* * * * *
Genelkurmay Başkanı ve MSB’nin “subay yapacağız” vaadi ile aldatdığı asubaylardan bir başkası da
1956 neşetli Jandarma Asubay Kıdemli Başçavuş Mehmet KAYALI.
Keşişdağı’nın eteğinde mola verir iken 85 yaşında olmasına rağmen “asubay meselesine” bugün bile hâlâ kafa yoran Sayın KAYALI’yı 07 Şubat 2018 Çarşamba akşamı aradım. Uzunca bir hâl-hatır faslından sonra bir fırsatını buldum ve kendisine şöyle bir suâl tevcih etdim.
Şükrü IRBIK: Efendim, siz 1956 neşetli jandarma asubay olarak memleketimize 22 sene hizmet etdiniz. Göreviniz esnâsında kendi paranız ile yüksek tahsil yapdınız ve Gâzi Üniversitesi Fransızca Öğretmenliği bölümünden lisans diploması aldınız. Emekli oldukdan sonra Devlet liselerinde uzun süre Fransızca öğretmenliği yapdınız. Astsubay Kânununun 28’inci maddesi ile 1951 senesinde astsubaylara, “sicilen subaylığa nakil” hakkı verilmiş idi. Bu maddeye göre 9 sene fiilî hizmetini tamamlayan astsubayların “subaylığa nakil edilmesi” gerekiyor idi. 1956 neşetli olduğunuza göre siz, 9 senelik hizmetinizi 1965 senesinde tamamladınız. Peki, Astsubay Kânunu ile size subay olma hakkı verdiğini biliyor muydunuz? Biliyor idi iseniz şâyet, subay olmak için müracaat etdiniz mi? Sanki eski günlerini yaşıyormuş gibi heyecânlanan Sayın Mehmet KAYALI, o gür ve tok sesi ile gürleyiverdi... Mehmet KAYALI: Evlâdım, biliyorsunuz ben, Jandarma Astsubayı idim. Jandarma, ATATÜRK’ün de o hârika deyişi ile “bir kânun ordusu”’dur. Kânun Ordusunun bir astsubayı olarak benim de 5802’den elbetde haberim var idi. İkinci suâlinize cevâp olarak da şunları söyleyebilirim. Sizin de sarahât ile ifâde etdiğiniz üzere, 1965 senesinde kıdemli başçavuş idim ve “subaylığa nakil” için müracaat hakkını kazanmış idim. Lisans mezunu bir astsubay olarak, 1965 senesi Mart ayında subaylığa nakil için dilekce verdim. Ben, 1936 doğumluyum. Yaşımın 30 seneden “2 ay 29 gün fazla olduğu” gerekcesi ile bu müracaatımı reddetdiler. 5802 sayılı kânunda subaylığa nakil için yaş sınırı yok idi. Dilekceme verilen red cevâbına itirâz etdim. Fakat bu dilekceme bu kez hiç cevâp vermediler.
|
Sayın Mehmet KAYALI’ının anlatdıklarına inanamadım. 5802 sayılı Astsubay Kânunu ve bu kânuna istinâden 1952 senesinde meriyyete konulan Astsubay Yönetmeliğini bir kez daha okudum. Hem kânunda hem de yönetmelikde, subaylığa esâs olarak “kıdemli başçavuşluğun birinci veya ikinci senesinde olmak” şeklinde “rütbe” şartı mevcut. Her iki mevzuâta göre Sayın Mehmet KAYALI’ya “rütbe” şartı tatbik edilmesi gerekir idi. Ve şâyet öyle yapsalar idi hiç şüphe etmiyorum ki kendisi subay olacak idi. Fakat “rütbe” yerine mevzuâta aykırı olarak 30 senelik “yaş sınırını” tatbik etmişler kendisine.
Elinde lisans diploması ile bekleyen Sayın Mehmet KAYALI’yı da işde, böyle “kânunsuz” bir gerekce ile aldatmış şerefsizler.
Kıymetli meslekdaşım (E) Deniz Asubayı Aydın KULAK şöyle demiş idi; “Subay darbeleri asubayları iki kere vurur!” Sayın Mehmet KAYALI’ya da subaylarımız bu konuda iki kere darbe vurmuşlar! |
Bu vesile ile Sayın Mehmet KAYALI’ya da sağlıklı ve uzun ömürler diliyor ve ellerinden öpüyorum.
* * * * *
Başbakan Adnan MENDERES;
Bizzat kendisinin ihdâs edip ismine “astsubay” dediği askerlere verdiği “subaylığa nakil” sözünü,
Kendi vekili olan Şemi ERGİN’in yukarıda gördüğünüz cevâbı ile tamâmen yedi, yaladı ve yutdu.
Memleketde harb yok, darb yok, darbe yok! Milletin hür irâdesi ile seçdiği bir hükûmet var meclisde.
Fakat,
Genelkurmay Başkanının gizli ya da açıkdan yapdığı tehditlere teslim olan
Ve dahi
Kendi kabul etdiği kânunu, kendisi yeyip yutan bir iktidâr var memleketde.
27 Mayıs subay darbesinin postal sesleri meclisden meğerse duyulmaya çokdan başlamış bile...
Astsubayları subaylığa nakil konusunda rahmetli MENDERES,
Bugünkü Cumhurbaşkanının bıldır itirâf etdiği gibi;
Ve fakat
Astsubayları “subaylığa nakil” konusunda;
Ve dahi
Genelkurmay Başkanı – MSB – TBMM arasında tertiplenen kumpaslar savaşının üçünde de muzaffer olarak çıkmasını beceren bir tek kişi var!
O da MSB’yi kuyruğuna takan Genelkurmay Başkanları...
Astsubayların “sicilen subaylığa naklini” bir türlü hazmedemeyen Genelkurmay Başkanları,
Son ve “netice alıcı” darbeyi de astsubaylara, 6744 sayılı kânun ile bu sene vurdu.
Astsubayların “tahsilen subaylığa nakil” meselesini de
27 Mayıs subay darbesinin meşum rüzgârının esdiği 1967 senesinde vuracağı darbe ile halledecek idi.
* * * * *
1961 senesindeyiz.
Amerika, aya gideli 2 sene olmuş idi.
Astronot Coni’ye göre “aya ayak basmak”, kendisi için küçük fakat insanlık için büyük bir adım idi!..
Lâkin bizim memleketimizde ise sömürgen, böbürgen ve kemirgen subaylarımız;
Cumhuriyet târihimizin ilk subay darbesini yapmışlar ve devleti ellerine geçirmişler idi.
Genelkurmay Başkanlığı gotluğundan gıçını galdıran Aga Cemal GÜRSEL
Bu kez hem Cumhurbaşkanlığı hem de Başvekil goltuna oturmuş idi.
27 Mayıs darbesinin ertesinde, 1961 Türkiye’sinin hükûmet idâre heyeti işde, şu eşhâşdan müteşekkil idi.
"Yeni bir statü” diye yutdurmaya çalışdıkları
Ve dahi
“Muvazzaf gedikli erbaşlığı” yalap şap boyadıkdan sonra “muvazzaf astsubay” ismi verdikleri uyduruk asker sınıfının teşkil edilmesi için
5802 sayılı Astsubay Kânun tasarısının gerekcesinde dönemin Başbakanı Adnan MENDERES,
Yüce meclise şöyle demiş idi;
Başbakan Adnan MENDERES, 1951 böyle demiş idi demesine...
Fakat
27 Mayıs darbesini yapan darbeci subaylarımız, darbenin tozu dumanı tüterken bir kânun hazırladı; 211 sayılı İç Hizmet Kânunu.
Adnan MENDERES’in 1951 senesinde 5802 sayılı kânun ile ilğa etdiği “askerî memur” sınıfını
1961 senesinde piyasaya sürdüğü 211 sayılı kânun ile darbeci subaylarımız tekrâr hortlatdılar.
|
Bu kânunun meclisde müzâkeresi esnâsında
Subay sınıfına dâhil edilen “askerî memurlar” sınıfının tekrâr ihyâ edilmesi için
Şu saçma ve aptalca gerekceyi ileri sürdüler;
(B:58, 22.12.1961, O:1, s.10, 11) HÂKİM BİNBAŞI AHMET KERSE — Buraya askerî memur olarak konuşunun sebebi şu: ileride belki yardımcı bir sınıf olarak ihdas edilebilir. O zaman, Dahilî Hizmet Kanununda bir tadilât yapmadan, bu sınıfın yeri bulunmuş olur, muamele buna göre yapılır diye düşündük.
|
Bir baltaya sap olmayan subay mahdumlarının orduya “askerî memur” olarak kapak atdığını gören dönemin Başbakanı Adnan MENDERES, doğru bir karâr vermiş ve bu sınıfı 1951 senesinde lağv etmiş idi.
Fakat
Mahdumlarının göt gezdirip dolgun maaş aldığı bu arpalıkların kapatılmasını hazmedeyen yeyici subaylarımız
Adnan MENDERES’den intikâm almakda gecikmediler.
Tertip etdikleri 27 Mayıs darbesi ile Adnan MENDERES’i idâm sephasına gönderen darbeci subaylar,
Darbeden aylar sonra piyasaya sürdükleri İç Hizmet Kânunu ile “askerî memur” sınıfını tekrâr hortlatdılar.
18 Haziran 1951 târihli MSB Komisyon Raporunu hazırlayan kaşalot subaylar ve siyâsetciler,
“Astsubay” sınıfının teşkil edilmesine gerekce olarak şöyle dediler;
“Yeni bir statü tesisi hedef tutulmuştur.”
Fakat
27 Mayıs subay darbesinden bir kaç ay sonra peydahladıkları 211 sayılı İç Hizmet Kânunu meclisde müzâkere edilirken bu söylediklerini 1961 senesinde yalayıp yutdular.
Yalan söylemeyi alışkanlık hâline getiren kişiler her şeyden evvel kuvvetli bir hâfızaya sâhip olmalıdır.
Ayrıca,
Devleti idâre edenlerin olmasa bile devlet idâresinin ortak bir şuuru ve müşterek bir hâfızası olsa gerekdir.
Fakat
Bunca kânunu ve zabıtlarını okudukdan sonra şunu gördüm;
İşde, 1951 senesinden sâdece 10 sene sonra,
“Astsubay” dedikleri uyduruk asker sınıfının “yeni bir statü” olmadığını 1961 senesinde Millî Savunma Bakanlığının kendisi itirâf edecek idi.
|
GÜVENLİK KOMİSYONU ARAŞTIRMA VE İNCELEME KURULU ÜYESİ HȂKİM BİNBAŞI AHMET KERSE – Efendim, (....) Önce astsubayların erattan ayrılması meselesini izah edeyim. Astsubaylar eski İç Hizmet Kanununa göre erattan sayılırlardı. İç Hizmet Kanununda bir değişiklik yapılmadı, değişmedi, ama, 5802 sayılı ayrı bir kanunla astsubayların statüsü değişti. Buna rağmen astsubaylar erlerle aynı tâbir içinde sayılmakta devam etti. Gediklilere astsubay dendi ama, İç Hizmet Kanununa göre gene erbaş tâbiri içinde kaldı. Şimdi biz bunu çıkarıyoruz, erattan ayırıyoruz. Erbaş tâbirini kıtadan yetişen onbaşı, çavuş, uzatmalı, uzman çavuşa inhisar ettiriyoruz. Bunların tariflerini yapıyoruz, hudutlarını gösteriyoruz.
|
MSB’den tasdiknâmeli Hâkim Binbaşı Ahmet KERSE konuşdukca konuşmuş!
Fakat konuşdukca Pinokyo gibi burnu da uzadıkca uzamış!..
* * * * *
5802 sayılı kânunu 1951 senesinde meclisde vekillere kabul etdirmek için
Kimlerin ve ne yalanlar söylediğini bir iki kelime ile anlatmalıyım.
Meclise arz ettdiği 5802 sayılı Astsubay Kânun tasarısında
Başbakan Adnan MENDERES ve Millî Savunma Bakanı Hulusi KÖYMEN’in ileri sürdüğü gerekcelerden üçü şöyle idi;
1. Silâhlı kuvvetlerimizin modern harb silâh ve araçlarını kullanacak ve erlere öğretecek muharip ve yardımcı sınıf astsubay ve takım komutanına olan ihtiyaç çok fazladır.
2. Ordunun ast kademe komuta ve hizmet heyeti kadrolarını astsubaylardan terfi edecek teğmen-yüzbaşı rütbesindeki subaylar ile tamamlayacağız.
3. Ve böylece harb okulundan daha az sayıda subay yetiştireceğiz.
Yukarıda gördüğünüz suâlleri, sondan başlayıp cevâplayalım;
Üçüncü suâlin cevâbını öğrenmek için hazırladığım şu çizelgeye bakmak kâfi gelecek!
İşde, 1951, 1986 ve 2014 senelerine ait asubay-subay mevcudâtı;
Yukarıdaki çizelgede gördüğünüz üzere;
|
Bir düşünün bakalım! Bu rakamlar size ne hikâyeler, ne dümenler anlatıyor acap?..
2014 senesine ait subay sayısına bakdığımızda 1951 senesinin Millî Savunma Bakanı Hulusi KÖYMEN’in
Subay sayısının azalacağı konusunda meclise koca bir yalan söylediğini görüyoruz.
Çünkü
1951 senesinden 2014 senesine kadar geçen 63 senede azalmak şöyle dursun,
Zannedersin Türkiye, Üçüncü Dünyâ Harbine hazırlanıyor...
* * * * *
Millî Savunma Bakanı Hulusi KÖYMEN, 1951 senesinde Yüce Meclise şöyle dedi;
Fakat Ismarlama kitap “Emret Komutanım”’ı 1986 senesinde yazdıran Encümen-i Danişci Genelkurmay Başkanı İ. Hakkı KARADAYI ise Subay orduevine götürüp “bir balık-iki duble rakı” ile tavladığı sünepe gazateci M. Ali BİRAND’a şöyle dedi;
İşde, Genelkurmay Başkanının Emret Komutanım’daki o sözleri;
2) TEKNOLOJİ TEHDİDİ EĞİTİM: Türk Silahlı Kuvvetleri'ni önümüzdeki yıllarda bekleyen diğer en büyük tehlike “teknolojik ilerlemeler” olacaktır. En Oysa, Harp Okulları'ndan çıkan subay sayısı ordunun gerçek subay gereksiniminin çok altında kalmaktadır. Bu nedenle, kısacık bir egitim gören yedeksubaylarla eratın eğitim açığı kapatılmaya çalışılmaktadır. Oysa, liseden başlayıp Harp Okulu'nun sonuna kadar eğitilmiş bir subay ile birkaç aylık eğitimden geçmiş bir yedeksubayın eğittiği er arasında önemli bir fark oluşmaktadır. Bu temel eğitim ne kadar tecrübeli üst' ler tarafından gözleniyor ise de, yine de istenen sonuç elde edilememektedir. (Sayfa 496).
|
* * * * *
Genelkurmay Başkanının sünepe gazeteci M. Ali BİRAND’a söyletdiği bu zehirli yalanın panzehirini bulmak için fazla uğraşmadım. Mahalleden komşum emekli bir meslek büyüğümüzün kapısını çalmak yetdi de artdı bile... Ordumuzdaki erlere kimlerin eğitim verdiği konusunu şimdi de 1979 neşetli Tank Asubay Kıdemli Başçavuş Hüseyin EBE ile görüşdüm. Ve kendisi ile aramızda şöyle bir muhâvere cereyân etdi;
Şükrü IRBIK: Hüseyin Bey, siz 1979 neşetli Tank Asubay olarak ordumuza 27 sene hizmet etdiniz. Trakya’dan şarka, Diyarbakır’a; Malatya’dan Kıbrıs’a kadar memleketimizde sekiz iklim dört bir köşe görev yapdınız. Mâlumunuz olduğu üzere er sayısı en fazla olan kuvvetimiz, Kara Kuvvetlerimizdir. Gazeteci M. Ali BİRAND’ın 1986 senesinde neşretdiği ve türünün ilk örneği olan Emret Komutanım isimli kitapda Genelkurmay Başkanımız şöyle demiş; “En basitinden, en ilerisine kadar tüm silah sistemlerini nasıl kullanılacağını önce subaylarımız öğrenir, onlar da eratımıza öğretir.” Sizin ile bugüne kadar yapdığımız sohbetlerde, tank asubaylığından ziyâde er eğitim görevi yapdığınızdan bahsetmiş idiniz. Efendim, size suâlim şöyledir; Kara Kuvvetlerimizin acemi er eğitim ve usda birliklerinde erlerimizi, Genelkurmay Başkanımızın iddia etdiği gibi, harb okulu mezunu subaylarımız mı eğitmekdedir? Hüseyin EBE: Sizin de az evvel ifâde etdiğiniz üzere 1979 neşetli tank asubayı ben Hüseyin EBE, tank asubaylığından daha çok er eğitim görevlerinde çalışdım. Gerek acemi er olsun gerekse usda er olsun kışlada erlerimize eğitim veren bir tek subay görmedim. Hele, yedeksubaylar, kışlada er eğitimi veriyormuş, öyle mi? Bu yalanı yazan M. Ali BİRAND’a bir şey demiyorum da! Bu adama bu yalanı söyleten subaylar var ya! İşde, onlara diyeceğim çok şey var!... Rakamlar duruma göre değişmek ile berâber bir bölükde; 1 yüzbaşı, 1 üsteğmen, çok nâdir olarak 1 asteğmen, 15 asubay ve 600 er mevcudu vardır. İsder acemi isder usda birliğinde olsun; bölük ya da takımdaki subayların, erlerimizin önüne çıkıp da silâh kullanmayı öğretdiğini ya da temel askerlik eğitimi verdiğini hiç görmedim desem yalan olmaz. Hem, bölükdeki 600 erimize sâdece 3 subay nasıl eğitim veriyormuş bakayım? Bunu diyen adamın, askerlik bilgisi şöyle dursun, evvelâ aklından şüphe ederim ben. Er eğitiminde müfredât şöyle işler. Subaylarımız, eğitim planını hazırlar. Onu da “kopyala-yapışdır” şeklinde evvelki planlardan kopye çekerler. Fotokopisini çekdiği bu eğitim planını da uygulaması için bölük ya da takımındaki asubaylara verir. Subaylarımızın er eğitimi konusunda yapdığı işin hepsi işde, bu kadardır. Er eğitiminin geriye kalanı da yüzde doksan beşden fazladır ki hepsi de asubayların sırtındadır. Asubay, kışlada; sıcakda, soğukda, karda, yağmurda, çamurda, bayramda-seyrânda, gece gündüz demeden erlerimize eğitim verir. Hattâ bizim Kara Kuvvetlerinde bölük ve takım komutanlığı kadroları niyeyse, dibi delik kova gibi bir türlü dolmaz, hep boşdur! Ve bu kadrolar nâdiren atamalı olarak vekâleten ve fakat çoğu zamân da birlik içi görevlendirilen asubaylar ile tamamlanır. Ancak ne var ki birlikiçi görevlendirme ile bu görevi yapan asubaylara bölük ya da takım komutanın aldığı ek ödemelerin hiçbirisi verilmez. Kara Kuvvetlerine girdiğim 1975 senesinden beri durum hep böyledir. Bölük ya da takım komutanı ne iş mi yapar? Onu da söyleyeyim, Şükrü Bey. Bölük ve takım komutanları;
Erlerimize silah eğitimini harp okulu subaylarımız veriyor diyen M. Ali BİRAND, kendine yakışanı yapmış ve sunturlu yalan söylemiş, bu bir! Bunu söylemesine izin veren Genelkurmay Başkanı kim ise, doğruyu söylememiş, bu da iki!.. Kurmaylık bu olsa gerek, Şükrü Bey! Ankara’da, karargâhdaki masanın başında otururken Kışlada olup biten hakkında uzakdan üfürüp ahkâm kesersen baltayı işde, böyle daşa vurursun! Şükrü IRBIK: Hüseyin Bey; görevde iken kendi paranız ile okudunuz yüksek tahsil yapıp lisans diploması aldınız. Görevinizde başarılı olduğunuzdan dolayı çok sayıda takdir ile taltıf edildiğinizi söylemiş idiniz. Kendi mesleğiniz olan asubaylığı çok sevdiğinizi de sohbetlerimizden biliyorum. Şu hâlde şartlar da izin için gâyet müsait görünüyor. Peki, subaylığa geçmeyi düşündünüz mü? Hüseyin EBE: Akl-ı selim ve kıymet verdiğim subay kardeşlerimden bu konuda ciddî desdek gördüm. Hattâ subaylığa geçiş için müracaat etmem konusunda çok ısrar etdiler. Fakat ben, asubay olmakdan memnun idim. Tank asubayı olsam da zâten atandığım birliklerin hemen hepsinde subay kadrolarında çalışdım. İcrâ görevinden ziyâde subayların yapdığı idârî görevler yapdım. Mesleğime asubay olarak başladım ve asubay olarak bitirmek isdediğim için subay olmayı aklımdan bile geçirmedim.
|
* * * * *
5802 sayılı Astsubay Kânun tasarısının gerekcesinde Başbakan Adnan MENDERES’in ileri sürdüğü gerekcelerden ikisi de şöyle idi;
1. Silâhlı kuvvetlerimizin modern harb silâh ve araçlarını kullanacak ve erlere öğretecek muharip ve yardımcı sınıf astsubay ve takım komutanına olan ihtiyaç çok fazladır.
2. Ordunun ast kademe komuta ve hizmet heyeti kadrolarını astsubaylardan terfi edecek teğmen-yüzbaşı rütbesindeki subaylar ile tamamlayacağız.
Yukarıda görüldüğü üzere Başbakan Adnan MENDERES hükûmeti, astsubaylardan terfi etdireceği teğmen-yüzbaşı rütbesindeki subayları da “çok ihtiyacımız var” dediği “takım komutanlığı” kadrolarında istihdam edecek idi.
1951 senesinde Meclisde yapdığı konuşmada Başbakan Adnan MENDERES
Ve
Millî Savunma Bakanı Hulusi KÖYMEN, “astsubay” sınıfının ihdâs gerekcesini şöyle açıklamış idi.
“Astsubaylardan terfi etdireceğimiz subaylar ile “takım komutanı” kadrolarını tamamlayacağız.”
Her iki zevâtın bu sözlerinin de bir yalan olduğunu anlamak için şu iki suâli sormak yetecek;
|
* * * * *
Yalnız bilgili olmak değil adam olmak;
Vefâlı mı değil mi insan, ona bak.
Yücelerin yücesine yükselirsin
Halka verdiğin sözün eri olarak.
Ey, dört ile yedinin doğurduğu Hayyâm!
Söyle, ne demeli?
“Astsubay” dedikleri uyduruk askerlere verdiği sözleri tutmayanlara...
* * * * *
Genelkurmay Başkanı ol, Millî Savunma Bakanı ol, Başbakan ol;
Taa ki Eski Tüfek namlı tekâüd asubay Şükrü IRBIK çıkıp da bu yalanları yüzünüze vurana kadar...
* * * * *
Bakınız, bu yalancı dolmacılarından başka birisi ne yapmış!..
ATATÜRK’ün subayları olduğunu söyleyen 27 Mayıs darbesinin elabaşılarından birisi olan
Deniz Kurmay Binbaşı Darbeci Selahattin ÖZGÜR’ün verdiği kânun teklifi ile
ATATÜRK’ün kurduğu ve ismine 1935 senesinde “Cumhuriyet Ordusu” dediği ordunun ismini de
Hiçbir gerekce izhâr edemeden “Türk Silahlı Kuvvetleri” olarak tebdil etmiş.
* * * * *
Dünyâdaki Ordular Nerede, Bizim Ordumuz Nerede?..
Dünyâda böyledir, memleketimizde böyledir, devletimizde böyledir!
Ve hattâ ordumuzda da böyledir!..
“Subay yardımcısı” deyip alıp eğitmişsin ve ordu terbiyesi ile senelerce yoğurmuşsun!
Hemen hepsi subay kadar donanımlı olan asubayları,
Sâdece 3 aylık intibâk eğitimi vererek çakı gibi, en iyisinden subay yaparsın.
Hem de Harb Okulunda harcadığın paranın sâdece yüzde biri para ile...
Bu memleketde kimse kendisini bulunmaz Bursa kumaşı zannetmesin!
Çünkü hiç kimse vazgeçilmez değildir! Her selefin bir halefi vardır! Gerisi de lâf-ı güzâfdır.
Coni memleketinde rütbesiz er, kuvvet komutanı ve genelkurmay başkanı olabiliyor ise şâyet,
Ki oluyor, oldu!..
Bu vatanın her vatandaşından da herşey olur!
Yeter ki Türklük şuuru, vatan ve millet sevgisi, Allah korkusu
Ve hele bir de güzel ahlâk, temiz ve sarsılmaz bir vicdânı ola!..
Sonrası sağlık, esenlik, iyilik, güzellikdir...
* * * * *
Ordumuza intisâb etmiş her asubayı, subay yapamazsınız!
Yapmanıza lüzum da yok! Zere, asubaylardan böyle bir talep de yok!
Çünkü,
Birincisi şudur; her asubay, subay olmak isdemez! Her subay, kurmay olmak isdiyor mu?
İkincisi şudur; Bugün itibârı ile biliyoruz ki bizim ordumuzda, tuğ-orgeneral mevcudu, subay sayısının %1’idir. Albay sayısı da %14 civârındadır.
Fakat
“Sicilen subaylığa nakledilen” asubayların oranı, bütün subaylarımızın %1’i kadar bile değildir.
Üçüncüsü de şudur; Başbakan Adnan MENDERES hükûmetinin 1951 senesinde kabul etdiği 5802 sayılı Astsubay Kânununun temel hedefi; “teğmen-yüzbaşı” kadrolarını astsubaylardan “sicilen terfi ettirilen subaylar” ile doldurmak idi. Astsubay ismi verilen uyduruk asker sınıfının teşkil edilmesi için dönemin Millî Savunma Bakanının 1951 senesinde ileri sürdüğü bu “gerekce”, bugün için çöpe mi atıldı?
* * * * *
5619 sayılı Gedikli Erbaş Kânunundan bozma 5802 sayılı Astsubay Kânununun en büyük eskikliği şudur;
Türkiye;
1. Er
2. Subay
5802 sayılı Astsubay Kânunu her iki sözleşmenin kabul edilmesinden bir iki sene önce meclisde kabul edildi. İşde bu sebepden dolayı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde ihdâs edilen “astsubay” sınıfı; esir kampında yapılacak muâmele konusunda kelimenin tam anlamı ile câmi avlusuna bırakılmış bebe gibi sâhipsiz kaldı. İkinci Dünyâ Harbine iştirak etmediğimizden dolayı bu sakâmetin farkında değiliz.
Fakat bir harp esnâsında esir düşen “astsubay” dedikleri biz askerler;
* * * * *
Amerika’nın Coni’yi aya göndermeye hazırlandığı günlerde
926 sayılı kânununu hazırlayan bizim yavşak subaylarımız ise
Dünyânın gelişmiş ordularındakine benzer bir personel kânunu yapdık diye dübürlerinden üfürüyor idi.
Fakat lahâna beyinli bu subaylarımız;
Dünyânın kalbur üsdü ordularında “astsubay” denilen;
Peki,
Bizim ordumuzda “astsubaylıkdan subaylığa nakil nisbeti” sidik yarışdırdığımız ülkelerin ordularındaki nisbet kadar niye olamıyor?
* * * * *
Genelkurmay Başkanı Org. Necdet ÖZEL’e bir dilekce gönderdim 2014 senesinde.
Ve dedim ki senelik olarak “subaylığa nakletdiğiniz” asubay sayısı nedir?
KONU: Astsubaylıkdan subaylığa terfi ettirilen astsubayların senelik olarak sayısı hakkında. İLGİ: (a) 09 Ekim 2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu. (b) 19 Nisan 2004 tarihli ve 2004/7189 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik. (c) 18 Kasım 2014 Salı günü icra edilen TBMM 15’inci birleşim, 6’ncı oturum. 18 Kasım 2014 Salı günü icra edilen TBMM 15 inci birleşim altıncı oturumda; Mersin Milletvekili Sayın Ali ÖZ'ün (6/1736) ve Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt'ün (6/3052) esas numaralı sözlü soru önergelerine verdiği cevabın “Mesleki gelişime yönelik yapılan çalışmalar” başlığı altında madde 3’de Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet YILMAZ; “Astsubayların azami yüzde 15 olan astsubaylıktan subaylığa geçiş kontenjanı 2012 yılından itibaren yüzde 25'e çıkarıldığını” ifade etmişdir. Sayın Bakanımıza suallerim şöyledir; Astsubaylıkdan subaylığa geçiş kontenjanının yüzde 15’den yüzde 25’e çıkarıldığını bildiren cümlede bahsedilen; 1. Yüzde 15 ve yüzde 25 kontenjan oranları için esas kabul edilen “yüzde” sayısı neyi ifade etmektedir? 2. Yüzde 15 kontenjan oranının tekabül etdiği astsubay sayısı ne idi? 3. Yüzde 25 kontenjan oranının tekabül etdiği astsubay sayısı ne oldu? 4. 2012 senesinde astsubaylıkdan subaylığa terfi ettirilen astsubay sayısı nedir?
Yukarıdaki herbir sualimin ayrı ayrı olmak üzere cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla 25.11.2014 Şükrü IRBIK
|
Orgeneral Necdet ÖZEL, her zamânki silâh arkadaşlığını gösderdi bana ve suâlime cevâp vermedi.
974099 nolu başvurunuz hakkında. Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. 12/12/2014, 6:56 PM To: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK, Başvuru Numaranız: 974099 Sayın Şükrü IRBIK, 1. 974099 sayılı BİMER müracaatınız incelenmiştir. 2. Başvurunuz, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun "Kurum İçi Düzenlemeler" başlıklı 25'inci maddesi kapsamında değerlendirilmiştir. Bilgilerinize sunar, esenlikler dilerim. GNKUR.PER.BŞK.LIĞI |
* * * * *
İngiliz yazar George ORWELL’in 1945 senesinde neşretdiği meşhur bir kitabı vardır; Hayvan Çiftliği. Bu çiftliğin hayvanları, daha fazla yem yemek ve daha az çalışmak için bir gün isyân ederler. Canını zor kurtaran sâhibi, çiftliğini terk edip kaçmak zorunda kalır. Kendini akıllı zanneden Major isimli ihtiyar domuzun önderlik etdiği isyâncılar; bizim darbeci kaşalot subaylarımızın "memleketin idâresine el koyduğu" gibi, çiftliğin idâresine el koyarlar. Akabinde de bir araya gelir ve bir kânun hazırlarlar. Çiftliğin duvarına yazdıkları 7 maddelik bu kânunun özü şudur;
“Bütün hayvanlar eşitdir!”
|
Emekde ve yemekde bütün hayvanların eşit olduğu yeni düzen, kısa zamânda bozulur. Gelen, gideni aratır misâli, çiftlikdeki hayvanlar eskisinden daha kötü duruma düşerler. Elebaşı domuz Major, günbegün semirirken; diğer hayvanların yemi azalır hem de daha fazla çalışırlar. Çünkü isyâncı başı domuz Major, hazırladığı kânunun işine gelmeyen maddelerini kimseye farketdirmeden kendi isteği doğrultuda geceleri bir bir değişdirir.
Çiftlikde bir gece şiddetli bir gürültü patırtı duyulur. Hayvanlar, sesin geldiği yere vardığında domuz Major’u suç üsdü yakalarlar. Bir elinde boya, diğerinde fırça ile birlikde yakalanan elebaşı domuz Major, duvarda yazılı olan kânunun birinci maddesini şöyle değişdirmişdir;
“Bütün hayvanlar eşitdir! Fakat bâzı hayvanlar, ötekilerden daha fazla eşitdir!”
|
Subaylarımız bir yandan kendi lehlerine ve fakat asubayların aleyhine yeni kânunlar peydahlamışlar,
Diğer tarafdan da mevcut kânunların asubayların lehine olan maddelerini bir bir değişdirmişler.
Asubaylar hakkında bugüne kadar çıkartılan kânunları okudukca
Hayvan Çiftliği’ni okuduğum zehâbına kapılıyorum.
Çiftlikde hayvanların birlikde hazırladığı ve Binbaşı Domuz’un değişdirdiği kânunun birinci maddesini de şöyle diyesim geliyor;
“Bütün askerler eşitdir! Fakat subaylar, öteki askerlerden daha fazla eşitdir!” |
Hikâyedeki müzevir, menfaatçi ve alçak domuzun isminin Major (binbaşı) olması da beni acı acı gülümsetiyor.
Fakat ben gülümsemekden ziyâde;
Asubayların aleyine kânunları çıkartan
Ya da
Asubayların aleyhine olacak şekilde gizlice değişdiren “Domuz Major”’lere,
Dil değmemiş, dodak dokunmamış küfürler ediyorum...
* * * * *
1951 senesinde kabul edilen 5802 sayılı Astsubay Kânununun 6 hedefi var idi; 1. Ordumuzdaki silâhları “kullanmak” ve “kullanmasını erâta öğretmek” üzere “astsubay” ismi ile yeni bir asker sınıfı teşkil etmek, 2. “Kıdemli başçavuş” rütbesine yükselen bu astsubayların “askerî teknisiyen” ve “askerî kâtip” nasbedilerek bu isimler ile “yeni bir subay” sınıfı teşkil etmek, 3. Bu tedbirlerle ordunun ast kademe komuta ve hizmet heyetinde kazanılacak teğmen-yüzbaşı rütbesindeki subaylar ile ordu mahrutunun devamlı bir surette kaidesini teşkil etmek, 4. Ve böylece harb okulundan kemmiyet (sayı) itibariyle daha az sayıda subay yetiştirmek, a. Askerî memurun yapdığı bütün işleri yapmak üzere “astsubay” olarak tesmiye edilen yeni bir asker sınıfı teşkil etmek ve böylece askerî memurluğu lağvetmek, (Subay sınıfına dâhil olan askerî memurun görevini yapacağından dolayı astsubaylar da subaylığa terfi ettirilecek idi.) b. Yüksek komuta için daha yüksek kapasitede subay yetişdirmek için subaylarımıza daha uzun süreli harbiye tahsil imkânı bahşetmek.
Bu 6 hedefi tahakkuk etdirmek için aslında bir şey daha yapmaya mecbur idiler;
Ve dahi
“Askerî memur + subay + askerî teknisiyen + askerî kâtip + er ” karışımı yeni ve ucûbe bir asker sınıfı teşkil etmek. Böylesi melez ve ucûbe bir asker sınıfını keşfetmek için Genelkurmay Başkanlığımızın kerizci ve sahtekâr subaylarının fazla kafa yormasına da lüzüm yok idi. Çünkü henüz daha bir sene evvel peydahladıkları “gedikli erbaş” sınıfı çokdan iflâs etmiş idi bile... “Gedikli erbaş” dedikleri bu köle asker sınıfını;
Ve böylece
|
* * * * *
Genelkurmay Başkanlığı ve M.S.B’nin “ Astsubay ” olarak tesmiye etdiği bu sözde yeni asker sınıfı aslında;
Ve böylece;
|
* * * * *
“ Astsubay ” olarak tesmiye etdikleri bu sözde yeni asker sınıfı;
Genelkurmay Başkanı ve MSB’nin 5802 sayılı kânun ile hedeflediği aşağıdaki 6 hususu tahakkuk etdiler;
Genelkurmay Başkanlığı ve MSB, yukarıda gördüğünüz hususların hepsini tahakkuk etdirdi. Çünkü hepsi subaylara yeni fırsat, yeni menfaatler ve yeni istikbâller getiriyor idi. MSB ve Başbakanın hazırlayıp TBMM’ye arz etdiği 5802 sayılı kânunun temel hedefi şu idi;
Teşkil etmeyi düşündükleri ve “astsubay” dedikleri askerlerden;
|
* * * * *
Subay muâdili olan askerî memurun görevini astsubaylar yapacağından dolayı Astsubayları da subaylığa nakil edecekler idi. Fakat nakil etmediler. Zamân içinde piyasaya sürdükleri kânun tezgâhları ile Genelkurmay Başkanları ve MSB'ları, Astsubaylara verdikleri “subaylığa nakil” müktesep hakkını kurnazca gasp etdiler.
|
Başbakan Adnan MENDERES’in 1951 senesinde “Astsubay Kânununu” ihdâs etmesinin hedefi şu idi; Ordumuzdaki 11 bin astsubaydan “bedbin bir zümre yaratmamak!" Lâkin Başbakan Adnan MENDERES’in Genelkurmay Başkanları ve Millî Savunma Bakanları Gizliden ya da açıkdan tezgahladıkları elvan çeşit “fitne kânunlar” ile 2014 senesine kadar Tam 97 bin 975 kişilik koca bir “bedbin astsubaylar ordusu yaratdılar!..”
|
Terâzisi tezekden olan ordumuzun, işde böyle bokdan olmuş dirhemi!
* * * * *
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile ihdâs etdikleri
Ve dahi
İsmine “astsubay” dedikleri biz askerlere
Bu kânunun tatbik edilmesi konusunda bugüne kadar yapılan haksızlıkları akıllara nakşetmesi için
Sâdece 20 senede girişdiği 60 savaşın 52’sinden gâlip gelen
Fransız milletinin muhteşem subayı Orgeneral Napolyon BONAPART’dan şu hârika vecizi seçdim;
* * * * *
Muhterem okuyanlar! Kıymetli asubay meslekdaşlarım! Bir kitabı dolduracak kadar bilgi ve belgeleri kısa olarak derlediğim Ve dahi 88 sayfaya ancak sığdırabildiğim makâlemizin altıncı bölümüne ait bu kısmının bir cümlelik özeti şudur; Okudunuz ve gördünüz!
|
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|