Asubay Tefrikası-12

Nisan 10, 2021

 

 

 

Asubay Tefrikası-12

Deniz Astsubay Sınıfının Târihini Yeniden Yazıyoruz

 

  Maksat Sohbet, Çay Bahâne…

 

  Buluşmaya karar verdik, üçümüz!

  Maksat sohbet olunca, çay da bahânesi oluyor…

 

  Emekli Hava Astsubayı Hüseyin SAVCI,

  Emekli Hava Assubayı Levent ULUCAN,

  Emekli Sâhil Güvenlik Asubayı Şükrü IRBIK.

 

  Mekân, Ankara Gençlik Parkı. Târih, 11 Mart 2021, Perşembe…

  Serde gençlik var ne de olsa.

  Martın ayazına inat,

  Emirgân kahvehânesinin bahcesindeki bir masanın etrafına çöreklendik! 

 Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  Kahvehânede mekânın köşesi,

  Çayı demleyen odunun meşesi,

  Buluşanların etdiği sohbetin neşesi…

 

  Siyâset-ihânet-rüşvet çirkefinin toz duman etdiği Başkent'de

  Sohbet etmek için bundan daha güzel ne bahâne olsun?

 

  Civâr masalara şöyle bir göz atdım! Herkesin derdi, memleket meselesi!

  Bizim derdimiz ise; Ordumuzun kanayan yarası, astsubay meselesi!

 

  Levent Bey ile daha evvelden benzer şekilde buluşmuş idik.

  Hüseyin Bey ile ilk defâ müşerref oldum. Tasavvur etdiğimden daha çelebi, daha rint, daha münevver imiş! Gurur duydum kendisi ile…

 

  3 saatlik bir kahve, köşe, meşe meyânında neşeli sohbet etdik, üçümüz!

  Müsâdemei efkârdan bârikayı hakikât zuhur eder dedi, Tevfik FİKRET.

  Bizim 11 Mart Gençlik Parkı buluşmamızda da aynen böyle oldu.

  Ankara Mart’ının ayazı bizleri üşütse de

  Bârikayı hakikât ışıtdı, zihinlerimizi…

 

  Meşe közünde demlediğimiz çaylarımız bitdi, sohbetimiz bitmedi…

  Bir başka buluşmada kaldığımız yerden devam etmek üzere,

  Sözleşerek ayrıldık, Gençlik Parkı’ndan..

 

  Kıymetli meslekdaşlarım Hüseyin SAVCI ve Levent ULUCAN’a

  Bu güzel buluşma için teşekkür ederim…

  Tekrar görüşmek üzere, inşallah!..

 

  *  *  *  

 

Târihe Şâhidlik Ediyorsunuz!..

 

Asubay Tefrikası-12 isimli bu makâlemizi şu anda okuyan sizler

Bugün, burada Deniz Astsubay sınıfının "yeni" târihine şâhidlik ediyorsunuz!..

 

Hem türkce hem de ingilizce olarak bütün dünyâya ilan etdiği 

Sizlerin de aşağıda ekran görüntüsünü gördüğünüz şu târihcelerinde

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı diyor ki;

 

Deniz Gedikli (Deniz Astsubay) sınıfı “03 Nisan 1890” târihinde kurulmuştur.” 

 

(https://www.dzkk.tsk.tr/ArsivAskeriTarih/icerik/deniz-kuvvetleri-komutanligi-tarihcesi)

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 On 3 April 1890,  the Naval Petty Officer Preparatory School was founded

  by the Minister of the Navy, Hasan Hüsnü Pasha.”

 

 (https://www.dzkk.tsk.tr/en-US/Genel/Content/turkish-naval-forces-command)

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK 

 

  Deniz Astsubay sınıfının târihi hakkında,

  Yukarıda gördüğünüz bu sözlerin ikisi de yalan!..

 

  *  *  *  

 

  10 Nisan 2021 Cumartesi gününe ait

  Aşağıda ekran görüntüsünü gördüğünüz şu târihcesinde

  MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı diyor ki;

 

  “Deniz Gedikli (Astsubay) sınıfı 03 Nisan 1890 târihinde resmen kurulmuştur.” 

 

  “Astsubay sınıfının târihi uzun bir geçmişe dayanmaktadır.” 

 

  Bu sözlerin her ikisi de yalan!

 

(www.damyo.edu.tr/sayfalar/tarihce.html)  (08 Kasım 2021 târihine kadar)

(damyo.msu.edu.tr/sayfalar/tarihce.html)   (08 Kasım 2021 târihinden sonra)

(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/tarihce.html) (22 Nisan 2022 târihinden sonra)

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  “Gedikli Sınıfı 3 Nisan 1890’da teşkil edildi” diyen

  Aşağıda gördüğünüz şu cafcaflı ingilizce cümle de sâdece  ucuz bir yalan…

 

   Gedikli Class was officially established by the regulation of Naval Council published in Ceride-i Bahriye on April 3, 1890.

 

(https://damyo.edu.tr/sayfalar/history.html) (08 Kasım 2021 târihine kadar)

(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/history.html) (08 Kasım 2021 târihinden sonra)  

(http://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/history.html) (22 Nisan 2022 târihinden sonra)  

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu örün sayfasının

Anılar Salonu'nda yer alan aşağıda gördüğünüz bu cümle de filfilli bir yalan!..

 

Tarihi 1890 yılına dayanan Deniz Astsubay Eğitim ve Öğretimi…

 

   (www.damyo.edu.tr/sayfalar/anilarSalonu.html)  (08 Kasım 2021 târihine kadar)

   (damyo.msu.edu.tr/sayfalar/anilarSalonu.html)  (08 Kasım 2021 târihinden sonra)

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Bu İngilizce cümleyi yazanlar da yalan söylüyorlar!..

 

(…)

the Naval Petty Officer Training and Teaching with a historical past dating back to 1890

(…)

 

(http://www.damyo.edu.tr/sayfalar/museum.html) (08 Kasım 2021 târihine kadar)

(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/museum.html) (08 Kasım 2021 târihinden sonra) 

 Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Deniz astsubay sınıfının “kuruluş târihi” konusundaki yalanları bitirmek için

Bugünlerde yapılacak târihî değişikliğe şâhid olmak isdiyor iseniz şâyet;

Yukarıdaki şu ekran görüntülerini bu günlerde ara sıra takip ediniz!

 

Çünkü;

Bu sayfalarda gördüğünüz bilgileri pek yakında değişdirecekler…

 

  *  *  *  

 

Deniz Astsubay Sınıfının Kuruluş Târihi Budur

 

10 Nisan 2021 Cumartesi günü bu târihî hakikâti ben Eski Tüfek,

Türk milletinin huzûrunda işde, buraya yazıyorum.

Deniz (Bahriye) Astsubay sınıfı;

  • 1929 sene ve 1446 Sayılı Kânun ile
  • 19 Mayıs 1929 Pazar günü ve
  • “Gedikli küçük zâbit” isimi ile “teşkil” edildi.

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Deniz astsubay sınıfının “kaynağı olan asker sınıfı” ve “kuruluş târihi” konusunda

Bu sayfalarda gördüğünüz;

Deniz Gedikli” ibâresi “Deniz Gedikli Küçük Zâbit” olacak,

03 Nisan 1890” târihi de “19 Mayıs 1929” olacak!

Hem de önümüzdeki günlerde…

 

  *  *  *  

 

Deniz Astubay” sınıfının;

  • Deniz Gedikli Küçük Zâbit” sınıfından neşet etdiğini

         Ve

  • Kuruluş târihinin de “19 Mayıs 1929” olduğuna dair

 

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı

Ve dahi

MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulunun yazdığı yeni târihceyi de

Aşağıda gördüğünüz şu “boş” çerçevenin içine ekleyeceğiz. 

 

 

               MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulunun Yeni Târihcesi

 

  Bugüne kadar yazdığı târihcelerde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;

  • Deniz astsubay” sınıfının donanma “gedikli” sınıfından neşet etdiği

        Ve

  • 2 Nisan 1890” târihinde kurulduğu yalanını söylüyor.

 

  Deniz astsubay sınıfının kuruluş târihi hakkında;

  Deniz Kuvvetleri Komutanlığının söylediği bu yalanı

  Asubay Tefrikası-12 isimli bu makâlemizde kamuoyunun gündemine getirmiş idim.

  Bu makâlemizde ben bir şey daha yapdım! Deniz astsubay sınıfının târihini;

  • Deniz “gedikli küçük zâbit” isimi ile

       Ve

  • 1929 senesinden başlayacak şekilde tashih etmesini,

  Deniz Kuvvetleri Komutanlığından talep etdim.

 

  Bu talebim hakkındaki aşağıdaki sayfalarda gördüğünüz CİMER dilekcemi de

  15 Mart 2021 târihinde Millî Savunma Bakanlığına göndermiş idim.

  Bu dilekceme; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı cevap vermiş idi. 08 Nisan 2021 Perşembe günü gönderdiği ve sizlerin de aşağıdaki sayfalarda gördüğünüz cevabında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı şöyle demiş idi;

   “Talebiniz doğrultusunda Deniz astsubay okulun tarihcesi konusunda çalışma başlatılmıştır,”

   “Çalışma tamamlandığında Deniz Astsubay okulu tarihcesi örün sayfasında yayınlanacaktır.

 

  22 Nisan 2022 Cuma günü MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu örün sayfasını inceler iken,

  Deniz Astsubay sınıfının târihce sayfasının kimselere söylemeden ve sessizce başdan aşağı “yenilendiğini” fark ettim. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yapdığı bu tepeden inmeci hamlenin farkında olduğumu herhâlde bu emrivâkiyi yapan subaylar da biliyordur.

  Fakat okulun sözde "yeni" târihcesini okuyunca; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının deniz astsubay sınıfının târihini gene donanma “gedikli sınıfı” ile ve “02 Nisan 1890” târihinden başlatdığını esef ile gördüm…

 

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının sözünü etdiği çalışması tam 13 ay devam etdi.

  •   İlk dilekcemi gönderdiğim 15 Mart 2021 Pazar gününden,
  •   Çalışmasını tamamlayıp deniz astsubay sınıfının sözde "yeni" târihcesini okulun örün sayfasında yayınladığı 22 Nisan 2022 Cuma gününe kadar geçen 404 günlük süre içinde

  Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yapdığı işi şu iki veciz gâyet iyi özetliyor;

  • Kırk yıllık Kâni, olur mu Yani?
  • Benim oğlum binâ okur, döner döner bir daha okur!

 

   404 günlük hummalı(!) mesaisinin sonunda Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı;

  "Deniz astsubay" sınıfının târihi hakkında dönmüş, dönmüş, gene kendini okumuş!..

 

  Bu işin ibretlik olan tarafı şurasıdır;  

  Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yazdığı sözde "yeni" târihceyi inceler iken,

  “Deniz astsubay” sınıfının târihcesi hakkında 15 Mart 2021 Pazar günü Millî Savunma Bakanlığına gönderdiğim CİMER dilekcemi okuyor gibi hissetdim kendimi.

  Bu kadar bilgi hırsızlığına da pes doğrusu!.. Yapdıkları bu bilgi hırsızlığı ile deniz subaylarımız utanmadan burada benim emeğimi sömürmüş!..

  Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı; 15 Mart 2021 Pazar günü gönderdiğim dilekcemde sözünü etdiğim kânunların hepsini kesmiş ve kendi yazdığı sözde "yeni" târihceye yapışdırmış!..

  Fakat aynı Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı;

  “Deniz astsubay sınıfını 1446 sayılı Kânun ve "deniz gedikli zâbit " isimi ile 1929 senesinde ATATÜRK kurmuşdur” diyecek kadar "nâmuslu" ve dürüst davranamamış! Yazıklar olsun hepsine!..

 

  Buradan ilan ediyorum!  

  (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/tarihce.html) isimli bağlantıda 22 Nisan 2022 Cuma günü yayınlamaya başladıkları sözde "yeni" târihcede bahsetdikleri 1446 sayılı kânundan;

 “Deniz astsubay” sınıfı hakkında bugüne kadar yazdıkları târihcelerin herhangi birinde söz etdiklerini subaylarımız isbat etsinler, ben Şükrü IRBIK bu konudaki iddiamdan vaz geçeceğim!..

 

  Söyledikleri filfilli yalanlar ile hileci deniz subayları;

  Gönderdiğim dilekcemi dahi okuyup anlamadan

  Deniz astsubay sınıfının sahte târihini Millî Savunma Bakanlığına kabul etdirdiler!..

 

  Fakat "Astsubay" ben Şükrü IRBIK;

  Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kânunları ile

  Türk askerî tarihimizde ilk defâ olmak üzere kesin olarak isbât etdiğim hâlde

  Deniz astsubay sınıfının târihini "kânunların emretdiği şekilde" yazdırmayı

  Millî Savunma Bakanlığına kabul etdiremedim…

 

  Millî Savunma Bakanlığının bu konuda tarafıma karşı gösderdiği bu tavır aslında;

 Ordumuzdaki kimi subayların biz astsubaylara karşı besledikleri ezelî inkârcılığın ve sonsuz hazımsızlığın alenî bir tezâhürüdür, bunu gâyet iyi biliyorum…

 

  22 Nisan 2022 günü yayınlamaya başladıkları uydurma ve sözde yeni târihce ile bu deniz subayları

  Sâdece deniz astsubay sınıfının târihini inkâr etmiyorlar.

  Ve fakat aynı zamânda;

  •   Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1929 sene ve 1446 Sayılı Kânununu,
  •   Bu kânunu tasdik eden Reisicumhur Gâzi Mustafa Kemâl'i,
  •   Târih bilimini ve âhlâkını

           Ve dahi

  •   Askerî târihimizde ilk defâ olmak üzere Şükrü IRBIK’ın ifşâ etdiği bilgiyi de inkâr ediyorlar...

 

   02 Şubat 2022 Salı günü Millî Savunma Bakanlığına gönderdiğim CİMER dilekcemde;

  Deniz astsubay sınıfının târihini ATATÜRK'ün imzâladığı 1446 sayılı Kânuna istinâden;

  • Deniz “gedikli küçük zâbit” sınıfından

       Ve

  • 1929 senesinden başlayacak şekilde tashih etmemesi durumunda,

  Millî Savunma Bakanlığını dâva edeceğimi beyân etmiş idim.

  İşde, bu bugün tam da bu durumdayım...

  Deniz Kuvvetlerindeki subaylarımız biliyor!

  Deniz Harp Okulunun târihcesinde yapdığı hileden dolayı;

  Esas 2022/859 dosya numarası ile

  Ankara 10’uncu İdâre Mahkemesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığını dâva etdim...

  Ben Şükrü IRBIK sözümü tutuyorum.

  Deniz astsubay sınıfının târihcesinde yapdığı kânunsuz işlemden dolayı,

  Şimdi de Millî Savunma Bakanlığı hakkında İdâre Mahkemesinde dâva açıyorum.

 

  Deniz astsubay sınıfının "kuruluş târihi" hakkında son sözü şu vakitden sonra

  Türk Milleti adına karâr veren Türk Mahkemeleri söyleyecek!

 

  Mahkemenin vereceği karârı da

  Aşağıda gördüğünüz şu boş çerçevenin içine ekleyeceğim inşallah...

 

   Târih: 24 Nisan 2022 Pazar, saat:10:05.

   Eski Tüfek

                               

  *  *  *     Boş Çerçeve     *  *  *  

 

 

  *  *  *  *  

 

Peki, ne oldu da

Deniz Astsubay sınıfının kuruluşu “1890 senesinden” “1929 senesine” “tebdil” edildi?

Asubay Tefrikası isimli makâle silsilemizin 12’inci bölümünde

İşde, bugün, burada bunu öğreneceğiz evvel Allah.

 

  *  *  *  

 

Eski Tüfek köşemizde 02 Mart 2019 Cumartesi günü yayınladığımız

Asubay Tefrikası 6-8 isimli makâle tefrikamızda şöyle demiş idik;

 

Bahriye gedikli zâbit sınıfı hakkındaki bütün hakikâtleri bugün burada ortaya çıkardıkdan sonra inşallah,

Deniz Astsubaylığının târihini yeniden yazmaya mecbur kalacağız.

 

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  

 

İçinde yaşadığımız 2021 senesi Nisan ayının 10’uncu gününde

İşde, tam da bu noktadayız!

Bahriye gedikli zâbit sınıfı hakkındaki bütün hakikâtleri, evvel Allah ortaya çıkardık

Ve dahi

Bugün, burada inşallah,

“Deniz Astsubaylığının târihini yeniden yazacağız.”

 

  *  *  *  

 

Deniz Kuvvetleri Komutanı Yalan Söylüyor!

 

Oramiral rütbesinde subayın idare etdiği bir Ordu; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı.

Bu subay, üç bahriye okulu kuruldu diyor. Üç kere yalan söylüyor!

 

Bu Deniz Kuvvetleri Komutanı;

  • Deniz Lisesi1773 senesinde” kuruldu diyor, yalan söylüyor,
  • Deniz Harp Okulu1773 senesinde” kuruldu diyor, gene yalan söylüyor,
  • Deniz Astsubay Okulu1890 senesinde” kuruldu diyor, yalan söylüyor!..

 

  *  *  *  

 

Târih Yazmak İçin…

 

Ȃcizâne kanaât-i şahsiyemize göre,

Târih yazmak için dört şey lâzım;

  • Kâğıt
  • Kalem
  • Belge
  • Nâmus

Bunlardan nâmus; çarpma işlemindeki (sıfır) yutan eleman gibidir.

Târih yazan insanda nâmus yok ise şâyet; diğerleri hiçbir işe yaramaz!

Kâğıt, kâlem ve belge ile yazılan târihin neticesi hep sıfır olur!

 

  *  *  *  

 

Deniz Okulları isimi altında tedvin edilen

  • Deniz Harp Okulu,
  • Deniz Astsubay Okulu ve
  • Deniz Lisesi’nin târihini yazmak için

 

Kâğıt da kalem de belge de var idi...

Lâkin

Bu Okulların târihini yazan insanlarda nâmus var mı idi?

Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK işde, bunu bilemedim!..

 

  *  *  *  

 

Deniz Lisesi 1852 Senesinde Teşkil Edildi

 

Ey, Deniz Lisesi mezunları;

 

Deniz Lisesi1773 senesinde” kuruldu diyen subaylarınız sizleri 2017 senesine kadar kandırdı!

Çünkü;

Deniz Lisesi, “1852 senesinde” kuruldu!

İşde belgesi;

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  

 

Deniz Harp Okulu “1776 Senesinde” Teşkil Edildi

 

Ey, Deniz Harp Okulu mezunları;

 

Deniz Harp Okulu1773 senesinde” kuruldu diyen subaylarınız sizi,

27 Mayıs subay darbesinden buyana tam 61 seneden beri kandırıyor!

Deniz Harp Okuluna "nâmuslu" bir subay, komutan olarak tayin edildiği gün,

Deniz Harp Okulunun “1776 senesinde” kurulduğunu da göreceğiz, inşallah!

 

  *  *  *  

 

Deniz Astsubay sınıfına kaynak teşkil eden asker sınıfı;

Deniz Gedikli Küçük Zâbit” isimi ile

"1929 senesinde” teşkil edildi

 

Ey, Deniz Astsubay Okulu mezunları;

 

Deniz Astsubay Okulu1890 senesinde” kuruldu diyen

Subaylarınız ve astsubaylarınız sizi 2021 senesine kadar kandırdı!

 

Çünkü;

Deniz Astsubay Okuluna kaynak teşkil eden okul;

Deniz Gedikli Küçük Zâbit isimi ile “1929 senesinde” kuruldu!

Belgesi de makâlemizin son kısımında sizleri bekliyor.

 

  *  *  *  

 

Ey vatandaşlarım;

 

Aslan kendi hikâyesini yazasıya kadar,

Avcının yalanlarını dinlersin!

 

Ey Deniz Astsubayı meslekdaşlarım;

 

Deniz Astsubay sınıfının kuruluş târihi konusunda da

Bu güzel vecizdeki hakikât, aynı ile vâki oldu.

 

  *  *  *  

 

                            Anladın mı? 

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Neyzen TEVFİK’in bu nasihâtından bihâber olan gerzek subaylar;

   Aşkın Leylâ’sını görmeden hicrân destânı yazmışlar!..

   

   Erkeğinden dişisine sözde târihci bu gerzek subaylar;

   Kânunlarını bulup da hakikâti yazmak yerine,

   Yalanlar ile süsledikleri Deniz Astsubay sınıfının târihini hikâyet etmişler!..

 

  *  *  *  

 

   Kurmayından, askerî hâkimine;

   Amiralinden, târih öğretmenine kadar erkek ve dişi denizci subaylarımız

   Ve

   Târih doktorundan doçentine kadar sivil vatandaşlarımız

   Ve dahi

   Motorcu, Elektronikci, İdarî ve Radarcı astsubayına kadar

   Aşağıdaki kitapları, makâleleri, yüksek lisans ve doktora tezlerini yazanların hepsi

   “Deniz Astsubayı” isimi ile bildiğimiz köle asker sınıfının kuruluş târihi hakkında

   Bugüne kadar filfilli yalanlar söylediler…

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

     

    Deniz Astsubay sınıfının kuruluş târihi hakkında bugüne kadar yazılan

    Yukarıda gördüğünüz;

    Kitap, târihce, Askerî Yüksek İdâre Mahkemesi (AYİM) karârı

    Ve

    Kahraman(!) deniz subaylarımızın yazdığı "yüksek lisans" ve "doktora" tezlerinin hepsi   

    Şu andan itibaren çöp oldu... 

 

 

  *  *  *  

 

          Ey Hayyam!

          Sen, ne dersin bu yalancılar hakkında?

          Tasalanma sen, Eski Tüfek!

          Çünkü;

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  

 

Deniz Astsubay Sınıfının Târihini Yeniden Yazıyoruz...

 

Deniz Astsubay sınıfının kuruluş târihi hakkında

Son 10 seneden beri yapdığım tetkik neticesinde,

Deniz Astsubay sınıfına kaynak teşkil eden asker sınıfının;

 

  • Deniz Gedikli Küçük Zâbit” sınıfı olduğunu

         Ve dahi

  • 1446 sayılı Kânun ile 1929 senesinde kurulduğunu târihde ilk defa olmak üzere tesbit etdim.

 

Bu tesbitim neticesinde hazırladığım dilekcemi

15 Mart 2021 târihinde Millî Savunma Bakanlığına gönderdim.

Aşağıda, bu dilekcemin tam sûretini görüyorsunuz.

 

 

MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA

                                                                                                              ANKARA

 

                                                                                                                                    15 Mart 2021

 

Konu: Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Târihcesinde Mezkûr “Deniz Gedikli” ve “Deniz Astsubay” Sınıfları Hakkında.

İlgi: (a) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.

(b) 05 Ocak 2021 târih ve 2100066390 sayılı CİMER dilekcem.

(c) (http://www.damyo.edu.tr/sayfalar/tarihce.html) isimli bağlantıda münteşir MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulunun târihcesi.

(ç) 5802 sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânunu.

(d) 5619 sayı ve 27 Mart 1950 târihli Gedikli Erbaş Kânunu.

(e) 01 Nisan 1890 (H. 10 Şa’ban 1307) târihli Donanma-yı Hümâyûna Alınacak Sıbyan Efrâdına ve Bunlardan Yetiştirilecek Gediklilere Dâir Nizâmnâme.

(f) Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 04 Şubat 2021 Perşembe gün ve 3:31PM saatli e-posdası.

 

 

  1. İlgi (a) Bilgi Edinme Hakkı Kânunu kapsamında hazırladığım İlgi (b) CİMER dilekcemi; işlem yapması için 05 Ocak 2021 târihinde Millî Savunma Bakanlığına gönderdim. 2100066390 sayılı işbu İlgi (b) dilekcemin;

     a. Birinci Maddesinde: İlgi (c) bağlantıda münteşir târihcesinin “DENİZ ASTSUBAY OKULLARININ TARİHÇESİ” başlığı altında yer alan bilgide MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının;

Deniz Gedikli (Deniz Astsubay) Sınıfının 03 Nisan 1890 târihinde resmen kurulduğunu”,

Kamuoyuna ilân ve dünyâya beyân etdiğini tesbit etdiğimi bildirdim.

Ancak ne var ki;

     b. Aynı İlgi (b) dilekcemin Dördüncü Maddesinde: İlgi (ç)’de mezbûr 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde “gedikli erbaş” sınıfından “tensik” edilen “Astsubay” sınıfının;

        b.1— İlgi (d)’de merkum 5619 sayılı Gedikli Erbaş Kânunu ile “tensik” edilen “Gedikli Erbaş” sınıfının devamı olduğunu,

        b.2— İlgi (c) bağlantıda münteşir târihcesinde MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının beyân etdiğinin aksine; “Deniz Gedikli” sınıfının, “Deniz Astsubay” sınıfı ile herhangi bir halef-selef ilişkisinin mevcut olmadığını,

        b.3— Hususî Kânun ile müstakil bir asker sınıfı olarak “teşkil” edilen “Deniz Gedikli” sınıfı ile “Gedikli Erbaş” sınıfından “tensik” edilen “Deniz Astsubay” sınıfı arasında askerî târih ve hukuk bakımından hiçbir illiyet bağı olmadığını,

        b.4— Hususî Kânun ile “müstakil zâbit” sınıfı olarak “teşkil” edilen “Deniz Gedikli” sınıfının; “zâbit” sınıfından ayrık olarak “Gedikli Erbaş” sınıfından “tensik” edilen “Deniz Astsubay” sınıfına tahvil edilmesinin Kânun tesisi mevzuu olduğunu,

Tesbit etdiğimi bildirdim.

 

  2. İşbu İlgi (b) dilekcemde verdiğim bilgi ve beyan etdiğim mevzuât muvacehesinde, gene aynı dilekcemin 6’ncı maddesinde;

     a. Kânun ile “teşkil” edilen bir “asker sınıfının” ancak başka bir Kânun ile “tahvil/tensik” edilebileceğini ifade etdim,

     b. Bu hukukî hakikâtin neticesi olmak üzere de; İlgi (c) bağlantıda münteşir târihcenin sahibi MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığına, İlgi (b) dilekcenin sahibi ben Şükrü IRBIK şu biricik suâli tevcih etdim;

  • İlgi (e) Nizamnâmesine tevfikan 1890 senesinde “müstakil zâbit” sınıfı olarak “teşkil” edilen “Deniz Gedikli” sınıfının;

İlgi (ç)’de mezbur 5802 sayılı Astsubay Kânununa müsteniden 1951 senesinde “Gedikli Erbaş” sınıfından “tensik” edilen “Deniz Astsubay” sınıfına “tahvil edildiğine dâirMSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının İlgi (c) târihcesindeki beyânını istinâd etdirdiği “Kânunun künyesi” nedir?

 

  3. İlgi (b) dilekcemin 6’ncı maddesinde tevcih etdiğim yukarıda görülen işbu suâlime; İlgi (f) yazısı ile MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı (MSÜ DAMYOK) cevap verdi. 04 Şubat 2021 târihli İlgi (f) cevabında MSÜ DAMYOK cevap şöyle demekdedir;

“İlgi başvurunuz ile talep ettiğiniz 1951 tarihli Astsubay Kanunu künyesi aşağıda olduğu gibidir.”

 

  4. MSÜ DAMYOK’un tarafıma gönderdiği İlgi (f) yazısını tetkik etdiğimde;

     İlgi (c) bağlantısında münteşir târihcesindeki “Deniz Gedikli sınıfının, Deniz Astsubay sınıfı” olduğuna dair beyanını MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı; 5802 sayılı Astsubay Kanununa isnad etdirdiğini öğrendim.

 

  5. İlgi (b) dilekcemde verdiğim bilgi ve beyan etdiğim mevzuât kapsamında gündem etdiğim “Deniz Gedikli” sınıfı “Deniz Astsubay” sınıfı değildir tesbitine karşılık olarak MSÜ DAMYOK’un İlgi (f) yazısı ile verdiği cevabı tetkik etdiğimde;

     a. İlgi (b) dilekcemde söz etdiğim “Deniz Gedikli” sınıfının “Deniz Astsubay” sınıfı olduğunu isbatlamak üzere MSÜ DAMYOK’un İlgi (f) yazısında hiçbir belge ortaya koyamadığı,

     b. Talep etmediğim hâlde İlgi (f) yazısı ile künyesini gönderdiği 5802 sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânununda;

        b.1— “Deniz Gedikli” sınıfının “Deniz Astsubay” sınıfı olduğuna dair hiçbir hüküm mevcut olmadığını,

        b.2— MSÜ DAMYOK’un İlgi (f) yazısındaki beyanının aksine; 5802 sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânununun; Astsubay” sınıfının, “Gedikli Erbaş” sınıfından “tensik” edildiğini ayan beyan emretdiğini MSÜ DAMYOK’un anlayamadığını,

Tesbit etdim.

 

  6. “Deniz Gedikli” sınıfının “Deniz Astsubay” sınıfı olmadığını isbatlamaya geçmeden evvel; kendimi tanıtacak ve dilekcemin konusu ile doğrudan ilintili olan bir hâtıramı nakledeceğim. 

 

     a. ÖZGEÇMİŞ:

   İşbu dilekcenin sahibi ben Şükrü IRBIK; 1978 senesinde girdiğim bütün imtihanları muvaffakiyet ile ikmâl etdim ve müteakiben 957 kayıt numarası ile Beylerbeyi Deniz Astsubay Hazırlama Okuluna kayıt yapdırdım.

1978-1981 seneleri arasında üç senelik başarılı tahsilimi müteakip Beylerbeyi Deniz Astsubay Hazırlama Okulundan 1981 senesinde mezun oldum. Akabinde; Yalova Güverte Astsubay Sınıf Okulunda tahsilime devam etdim. 1981-1982 seneleri arasındaki bir senelik telsiz sınıfı tahsilimi müteakip 1982 senesi Ağustos ayında bu okulumdan; 1982-2085 sicil ve Deniz Telsiz Astsubay Çavuş rütbesi ile mezun oldum.

1982-2009 senelerinde; 13 senesi “deniz hizmeti” olmak üzere, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında toplam 27 sene “muvazzaf astsubay” unvânı ile görev yapdım. Gölcük tersanesinde inşa etdiğimiz TCG YILDIRIM ve TCG ORUÇREİS fırkateylerinin ilk personelinden birisiyim.

2009 senesinde kendi isdeğim ile Kuvvet tebdil ederek Sâhil Güvenlik Komutanlığına intisâb etdim. 2009-2011 seneleri arasında 3 sene de Sâhil Güvenlik Komutanlığında “muvazzaf astsubay” unvânı ile görev yapdım. Toplam 30 senelik “muvazzaf astsubay”lık görevimden 2011 senesinde kendi isdeğim ile emekli oldum.

 


 

     b. HȂTIRA:

   Beylerbeyi Deniz Astsubay Hazırlama Okulunda tahsil gördüğüm 1978-1981 seneleri arasında; 1978, 1979 ve 1980 seneleri 17 Kasım günlerinde okulumuzda bir tören tertip eder ve okulumuzun “kuruluş yıl dönümünü” kutlar idik.

İşbu dilekcemin konusu ile doğrudan alâkalı olması hasebi ile; 1979 senesi 17 Kasım gününde tertip edilen okulumuzun “kuruluş yıl dönümü” töreninde yaşadığım bir hâtıramı nakladeceğim. Tören takdim subayı o gün tören esnasında Deniz Astsubaylığının târihini anlatan bir konuşma yapdı. Konuşmasında bu subayımız;

         — Deniz astsubay okulunun 03 Nisan 1890 târihinde kurulduğunu,

        — Bugün ise (1979 senesinde) Deniz Astsubay Okulunun 89’uncu “kuruluş yıl dönümünü” kutladığımızı salondaki heyet ve talebelerin huzurunda beyan etdi.

89’uncu kuruluş yıl dönümü kutlama törenine iştirak edenlerden birisi olarak; ikinci sınıf talebesi 957 numaralı ben Şükrü IRBIK, hemen orada kendime şu suâli sordum!

03 Nisan günü kurulan Deniz Astsubay Okulunun kuruluş yıl dönümü, hangi sebepden dolayı 17 Kasım günü kutlanıyor acap?

Elimdeki kağıda bu suâlimi yazdım. Tören sona erdikden sonra Tören Takdim Subayına gitdim aramızda şu muhavere cereyân etdi;

        — 957 numaralı talebe Şükrü IRBIK; Hocam, tören esnasında yapdığınız konuşmada Deniz Astsubay Okulunun 03 Nisan 1890 târihinde kurulduğunu söylediniz. Bugün 17 Kasım 1979. 03 Nisan günü hizmete açılan okulumuzun kuruluş yıl dönümünü niçin 17 Kasım günü kutluyoruz?

        — Tören Takdim Subayı; Benden iyi mi bileceksin, talebe?..

 

Beylerbeyi Deniz Astsubay Hazırlama Okul Komutanlığında 17 Kasım 1979 Cumartesi günü tertip edilen 89’uncu “kuruluş yıl dönümü” törenini takdim eden deniz subayı,

Fizik Öğretmeni Teğmen Erol MÜTERCİMLER idi.

 

  7. “Deniz astsubay” sınıfının târihi hakkında yazdığım işbu dilekcem; “Donanma gedikli” sınıfının teşkil edildiği 1890 senesinden “astsubay” olarak tesmiye edilen asker sınıfını teşkil eden 5802 sayılı Astsubay Kânununun meriyyete konulduğu 1951 senesine kadar olan dönemi kapsamakdadır.

  İşbu dilekcemde söz edeceğim aşağıda görülen tâbirât; askerî mevzuâta duhûl târihine göre sıralanmış olup eş anlamlı tâbirâtdır. Bu sebepden dolayı söze konu bu tâbirâtı cümle içinde kendi dönemlerine uygun olarak kullandım.

 Donanma gedikli; donanma gedikli zâbiti; bahriye gedikli zâbiti; deniz gedikli subayı.

 Donanma gedikli/donanma gedikli zâbit: II.Meşrutiyet dönemine kadar kullanılmış.

 Bahriye gedikli zâbit: II.Meşrutiyet sonrası dönemde kullanılmış.

 Deniz gedikli subay: Türk askerî mevzuâtına ilk defa 3632 sayılı Kânun ile 1939 senesinde zuhur etmiş.

 Subay: 2590 sayı ve 26 Kasım 1934 târihli Efendi, Bey, Paşa Gibi Lâkap ve Unvânların Kaldırıldığına Dâir Kânunun üçüncü maddesine müsteniden meriyyete konulan 09 Nisan 1935 târih ve 2/2295 sayılı Kararnâme ile “zâbit” kelimesi, “subay” olarak tebdil edilmiş.

 Deniz: Türk askerî deniz mevzuâtına ilk defa 2771 sayılı Kânun ile 1935 senesinde zuhur etmiş.

 Gedikli: bütün zamanlarda kelime olarak aynı şekilde yazılmış. Fakat dönemine göre Kânunlarda farklı asker sınıflarını târif etmiş bir sıfat (ön ad). Şöyle ki;

  • Bahriye gedikli zâbitliği” döneminde kullanılan “gedikli” tâbiri “Bahriye gedikli zâbit” sınıfını,
  • Deniz gedikli küçük zâbitliği” dönemindeki “gedikli” tâbiri “Deniz gedikli küçük zâbit” sınıfını,
  • Deniz gedikli erbaş” dönemindeki “gedikli” tâbiri ise “Deniz gedikli erbaş” sınıfını târif etmiş.

 

  8. Şimdi gelelim, “Deniz gedikli” sınıfının “Deniz astsubay” sınıfı olmadığını açıklamaya.

  İlgi (c) bağlantıda münteşir târihcesinde MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı;

   — “Deniz Gedikli” sınıfının, “Deniz Astsubay” sınıfı olduğunu beyan ediyor. Tarafıma gönderdiği İlgi (f) yazısında görüldüğü üzere; bu beyanına MSÜ DAMYOK, 5802 sayılı Astsubay Kânununu delil gösderiyor.

   — İşbu dilekcenin sahibi ben Şükrü IRBIK da; MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının bu beyanının hukukî temelden tamamen yoksun ve mesnetsiz beyan olduğunu burada isbat edeceğim.

 

  9. İşbu dilekcemin aşağıda yer alan;

     a. Bölüm—1’de;

  “Deniz Gedikli” sınıfının Donanma-yı Hümâyûn’da “sunufu mahsusa” bir “zâbit” sınıfı olarak teşkil edildiğini isbat edeceğim.

 

     b. Bölüm—2’de;

  • Deniz Astsubay” sınıfının “Deniz gedikli erbaş” sınıfından “tensik” edildiğini,
  • Deniz gedikli erbaş” sınıfının da “Deniz gedikli küçük zâbit” sınıfından “tensik” edildiğini isbat edeceğim.

 

     b. Bölüm—3’de; Târihi geriye doğru tetkik etdiğimizde;

  • Kamuoyunun bugün burada ilk defa öğreneceği bilgi olarak; “Deniz astsubay” sınıfının kaynağının “Deniz gedikli küçük zâbit” sınıfı olduğunu,
  • Bu hukukî hakikâtin tabii neticesi olarak da; “Deniz astsubay” sınıfının kuruluş gününün; “Deniz gedikli küçük zâbit” sınıfının teşkil edildiği 16 Mayıs 1929 Perşembe günü olduğunu,

  Ben Şükrü IRBIK, Padişahların ve Reisicumhurların imzâladığı Kânunlar ile bugün burada isbat edeceğim.

 

  *  *  *  

 

  * * *  BÖLÜM—1  * * *

 

 * * *    “DONANMA GEDİKLİ” SINIFI “ZȂBİT” SINIFI OLARAK TEŞKİL EDİLDİ. * * *

 

Donanma gedikli” sınıfının Donanma-yı Hümâyûn’da “sunufu mahsusa” bir “zâbit” sınıfı olarak teşkil edildiğine dair beyânımı ben Şükrü IRBIK, aşağıda görülen mevzuât ile isbat edeceğim.

 

   KȂNUN(1): 01 Nisan 1890 Târihli Donanma-yı Hümâyûna Alınacak Sıbyan Efrâdına ve Bunlardan Yetiştirilecek Gediklilere Dâir Nizâmnâme. (Târihi Neşri: Rûmî: 20 Mart 1306, Hicrî: 10 Şa’ban 1307, Salı). (Temel Kânun).

     a. İlgi (c) bağlantıda münteşir târihcesindeki bilgide MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı; “Donanma gedikli" sınıfının târihini 1890 senesinden başlatmakdadır. Ancak ne var ki;

  • Donanma gedikli" sınıfı Donanma-yı Humâyûnda ilk defâ olmak üzere 1701 Bahriye Kânunnâmesi ile 1701 senesinde teşkil edildi.
  • Daha sonraki senelerde meriyyete konulan hiçbir Kânun, Nizamnâme vs. mevzuâtda; söze konu işbu 1890 Nizamnâmesinden bahis yokdur. Bu cümleden olmak üzere; I.Meşrutiyet sonrası teşkil edilen 1890 “Donanma Gedikli" sınıfı ile II.Meşrutiyet sonra teşkil edilen “Bahriye Gedikli Zâbit" sınıfı”arasında hukukî olarak hiçbir illiyet bağı yokdur. Bu şerhi buraya yazıyor ve konuya devam ediyorum.

     b. İlgi (c)’de hâlen münteşir târihcesinde MSÜ DAMYOK; “Donanma Gedikli" sınıfının açılması emrini Bahriye Nâzırı Hasan Hüsnü Paşa verdi” diyor. Bu beyanı ile MSÜ DAMYOK;

        — Hem burada ucuz bir yalan söylüyor. Çünkü; “Donanma gedikli" sınıfı açılması için emir vermek şöyle dursun; dönemin Padişahı Sultan II. Abdülhamid’in haberi ve izini olmadan, Bahriye Nâzırı Hasan Hüsnü Paşa, Donanma-yı Humâyun sefinesindeki helâya bile gidemez idi.

        — Hem târih itibârı ile meriyyetde olan 07 Zilhicce 1293 (1876) târihli Kânûnî Esâsî Madde-7’de yer alan; “(…) rütbe menasıp tevcihi ve kuvvei berriye ve bahriyenin kumandası ve harekâtı askeriye ve ahkâmı şeriye ve kânuniyenin icrâsı ve devairi idâ renin muamelâ tına müteallik nizâ mnâ melerin tanzimi mukaddesei Padişahi cümlesindendir” hükümünden bîhaber olduğunu ikrâr ediyor.

        — Hem de işbu 1890 Nizamnâmesi Madde-29, ikinci fıkradaki “ba irade-i seniyye” hükümünü inkâr ediyor.

     c. Padişah Sultan II.Abdülhamid’in irae buyurduğu 01 Nisan 1890 târihli işbu Nizamnâme ile teşkil edilen “Donanma gedikli" sınıfı; I.Meşrutiyet dönemi Osmanlı Donanması (Donanma-yı Hümâyûn)'nda mevcut ve müesses olan “Donanma zâbit" sınıfından ayrık ve “sunufu mahsusa” olarak teşkil edilen bir “zâbit” sınıfı idi.

     d. 1890 seneli Nizamnâmesine tevfikan kendi sınıfı içinde “sürekli ve dikey terfiyi” esas alan “Donanma gedikli zâbit” sınıfında talim süresi ve usul-ü terfi şöyle idi;

 Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

     e. İşbu 1890 Donanma Gedikli Nizamnâmesi Madde-18 mucibince; “Donanma gedikli zâbit" sınıfı vazâ ifi askeriye ifâ sında 1880 seneli Bahriye Kanunnâme-i Hümayunu ahkâmına tâ bi idi.

     f. 1890 Donanma Gedikli Nizamnâmesinin bu emirlerine bakıldığında; “Donanma gedikli" sınıfının “zâbit” sınıfı olduğu kolayca anlaşılır.

Donanma gedikli” sınıfının “deniz astsubay” sınıfı olmadığını isbatlamak için dilekcemde buraya kadar yazdığım kısımın özeti şudur; 

     “Bir delil ile kırk âlimi yendim.”

 

Buradan sonra yazacağım aşağıdaki kısımının özeti ise şudur; 

     “Fakat kırk delil ile bir câhili yenemedim.”

 

İmam Şâfiî’nin bu iki tesbitinden hangisini tercih edeceği ise MSÜ DAMYOK’un bileceği işdir.

 

   KȂNUN/MEVZUȂT(2): Sâlnâme-i Nezâret-i Maârif-i Umûmiyye; 1316, s.740; 1317, s.832; 1319, s.245–246.

1900, 1901 ve 1903 senelerine ait mezkur Sâlnâmelerde sarâhaten bahis edildiği üzere;

Donanma Gedikli Şakirdan Mektebi, Donanma-yı Humâyû’na “gedikli zâbit” temin etmekde idi.

 

   KȂNUN(3): R. 02 Temmuz 1329 (15 Temmuz 1913) Târihli Süfün-u Humâyûnda Gedikli Sınıfının Sûret-i Teşkîli ile Usûl-i Terfi ve Terakkileri Hakkında Kânun-i Muvakkat. (Temel Kânun).

     a. Donanma-yı Humâyûn’da “gedikli zâbitsınıfının ikinci defa teşkil edilmesi, II.Meşruiyet’in ilânından sonraki döneme rastlar. Padişah Sultan Mehmed Reşâd’ın muvakkaten mevki’-i icrâya vaz’ını ve kavânîn-i Devlete ilâvesini irâde eylediği 15 Temmuz 1913 târihli işbu Kânun ile teşkil edilen “donanma gedikli zâbit” sınıfına;

        — Donanma-yı Humâyûndan istibdâlı icrâ kılınacak mücerreb ve mu’allem efrâd-ı askeriyenin evsâf-ı lâzımeyi hâiz olanlarından bir def’aya mahsûs olarak arzu idenler rütbelerine bakılmıyarak ve okuma ve yazma bilenleri tercîhân bi’l intihâb "gedikli namzedi" kayd ve kabûl olundu.

     b. Tıpkı 1890 Nizamnâmesinde vaz edildiği üzere; kendi sınıfı içinde “sürekli ve dikey terfiyi” esas alan 1913 “Donanma gedikli zâbit sınıfında” talim süresi ve usûl-i terfi şöyle idi;

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

        —  Makine tahsili görmek üzere 1910 senesinde kendi parası ile İngiltere’ye giden Bahriye zâbiti makine yüzbaşı İbrahim AŞKİ’den Osmanlı Bahriye Nezâreti; İngiliz Bahriye tedrisâtını tetkik etmesini isdedi. İngiltere’den dönüşünde Bahriye zâbiti İbrahim AŞKİ’nin raporundaki tavsiyesi ile İngiliz Bahriyesindeki navy apprenticeship/bahriye çırak sınıfından intihâl edilerek hazırlanan 1913 seneli işbu Kânun öylesine ceffelkalem hazırlanmış idi ki… Bu Kânunda kendileri için istikbâl görmeyen hizmet-i mecburiye-i askeriyelerini itmâm etmiş dönemin bahriye efrâdı “Bahriye gedikli zâbit” sınıfına hiç rağbet etmedi. Meriyyete konulmasından daha bir sene bile geçmeden işbu 1913 seneli Kânun meriyetten kaldırıldı. Ve yerine; çok daha câzip terfi ve özlük hakları veren 172 sayılı 1915 Kânun meriyyete konuldu.

15 Temmuz 1913 târihli işbu Kânun-i Muvakkat; 09 Mart 1915 târih ve 172 sayılı Kânun Madde-32 ile “fesh” (mefsuh)  edildi.

 

   KȂNUN(4): 172 sayı ve R.24 Şubat 1330 (09 Mart 1915) târihli Bahriye Efrâd ve Küçük Zâbitâniyle Gedikli Zâbitânı Kânunu. (Tasdîkan meriyül icrâ). (Takvim-i Vekâyi neşir târihi: R.07.03.1331 (20 Mayıs 1915), Takvim-i Vekâyi sayı: 2117). (Temel Kânun).

     a.1934 sene 199 sayılı Karar ile 1949 sene ve 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kânununda; R.24 Şubat 1330 târihli işbu Kânun numarasının “172” olduğu yazılıdır.

     b. 172 sayı ve 1915 seneli bu Kânun, işbu dilekcemi yazdığım 15 Mart 2021 târihi itibarı ile hâlen meriyyetdedir.

     c. Sultan Mehmed Reşâd’ın irade eylediği 172 sayı ve 1915 seneli işbu Kânundan; İlgi (c)’de hâlen münteşir DAMYO okul târihcesinde DAMYOK hiç bahsetmiyor! Târih yazıcılığı açısından bakıldığında; II. Meşrutiyet sonrasında teşkil edilen “Bahriye gedikli zâbit" sınıfının temel Kânunu olan 172 sayılı Kânundan, okul târihcesinde hiç söz etmemesini  DAMYOK mutlaka açıklamalıdır.

     d. Okul târihcesinde 172 sayı ve 1915 seneli işbu Kânundan hiç söz etmemesi fiili ile DAMYOK;

        — Hem 1915 Makine ve 1916 Gemici Çırakları Nizamnâmelerini okumadığını zımnen ikrâr ediyor,

        — Hem de “Nizamnâme Kânuna isnad eder” düsturundan bîhaber olduğunu alenen fâş eyliyor!

     e. 172 sayı ve 1915 seneli işbu Kânunu; 10 Kasım 2020 târih ve 2004959300 sayılı CİMER dilekcem ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığından talep etdim. Arşivde “türkcesinin mevcut olmadığını” bahane eden Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, 1915 seneli işbu Kânunu, ben Şükrü IRBIK’a vermedi. 172 sayı ve 1915 seneli işbu Kânunun devlet arşivinden temin etdiğim bir sûretini; Deniz Müzesine bağışlamak isdediğime dair talebimi içeren CİMER dilekcemi 04 Şubat 2021 târih ve 2100622338 sayı ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığına gönderdim.

     f. İlgi (c)’de münteşir okul târihcesinde MSÜ DAMYOK’un hiç bahsetmediği; Deniz Kuvvetleri Komutanlığının ise ben Şükrü IRBIK’a vermediği söze konu 172 sayılı 1915 Bahriye Efrâd ve Küçük Zâbitâniyle Gedikli Zâbitânı Kânun’u, “Bahriye gedikli zâbit” sınıfının bugüne kadar saklanan sırrının “kayıp ahid sandığı”dır. Ben Şükrü IRBIK bu Kânunu buldum, okudum ve anladım. MSÜ DAMYOK da 172 sayılı bu Kânunu bulup okuduğunda;

        — “Bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında Deniz Kuvvetleri Komutanlığının bugüne kadar “devlet sırrı” gibi sakladığı hakikâtleri öğrenecek

              Ve

        — “Bahriye gedikli zâbit” sınıfının “sunufu mahsusa” bir “zâbit” sınıfı olduğunu anlayacak.

     g. 172 sayı ve 1915 seneli Bahriye Efrâd ve Küçük Zâbitâniyle Gedikli Zâbitânı Kânunu;

       

        Madde-5;

   — Onbaşılar, "kıdemli nefer" addolunurlar.

   — Çavuş, başçavuş ve gedikli namzetleri, "küçük zabit"

       Ve

   — Üçüncü, ikinci ve birinci sınıf gediklileri, "gedikli zâbit" unvanını hâizdirler.

       

        Madde-29;Gediklilere, "zâbitân" misüllü mezuniyet verilir.

 

       Madde-32; — Süfûn-ü Hümâyûnda Gedikli Sınıfının Sûreti Teşkili İle Usûl-ü Terfi ve Terakkileri Hakkında 6 Temmuz 1329 (15 Temmuz 1913. IRBIK) târihli Kânun mefsûhtur.

 

     h. “Küçük zâbit” ve “gedikli zâbit” olmak üzere iki aşamalı olarak ve “sürekli ve dikey terfiyi” esas alan 1915 “Bahriye gedikli zâbit" sınıfında talim süresi, rütbeler ve usûl-i terfi şöyle idi;

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   — Beş senelik talim/taallümün akabinde belli şartları ikmâl/itmâm eden Bahriye efrâdı;

   — Evvelâ “onbaşı” rütbesine terfi ediyor,

   — Akabinde “Küçük zâbit” sınıfına naklediliyor,

   — Nihâyetinde de “gedikli zâ bit” sınıfına yükseliyor,

   — 1913 Kânununda olduğu gibi “birinci sınıf gedikli zâbit” rütbesine kadar “dikey ve sürekli terfi” edebiliyor idi.

   — 1914 senesinde Osmanlı Bahriyesinde tatbikatına başlanan ve 1915 senesinde “tasdikan meriyül icra”’ya konulan 1915 Kânunu ile Bahriye’de ihdas edilen “gedikli zâbit” sınıfının;

      “Sunufu mahsusa” bir “zâbit sınıfı” olarak ihdas edildiğini tevsik etmesi bakımından 1915  Kânununun Meclis-i Mebusân’da müzakeresi esnasında söz alan Fazıl Berki Beyin şu sözleri çok önemlidir;

Fazıl BERKİ Bey (Kengri)Bahriye Efrâdı ve Küçük Zâbitân ile Gedikli Zâbitânı Kânunu, Meşrutiyete nail olduğumuz beş altı seneden beri Bahriye Nezâretinin, Meclisimize bahriyenin terakki ve tealisi için göndermiş olduğu ilk kanundur. Binaenaleyh meserretle telakki edilmeye şayandır. Asıl bu kanunun ruhu gedikli zâbitân kısmına ait olan cihetidir.

   Gedikli zâbitânı, bahriye meselesinde adeta bir hayat ve memat vazifesi ifa etmektedir. Gedikli zâbitânı demek sefaini bahriyenin demirbaş insanları demektir. Sefain-i bahriyenin demirbaş eşyası olduğu gibi, demirbaş insanları da yani yirmi sene, yirmibeş sene aynı vazifede bir şubei fende sahibi ihtisas olan insanlara ait olan bir tabirdir. Eskiden bunlar intihab ediliyordu, daha doğrusu gedikli olanlara zâbitlik tevcih ediliyordu. Halbuki bunlar bahriye harp zâbiti olmadıklarından mesela, ateşçi, topçu, nişancı, işaretçi olan bir zatın doğrudan doğruya zâbit rütbesini haiz olması, bunlar arasında suitefehhümleri mucip oluyordu.

Yeni kanunda tadilât icra edilmiş, yalnız zâbitân bunlara bir işareti mahsus verilmiş ve 20-25 sene aynı meslekte hizmet edeceklerinden şevk ve gayretlerini tezyit etmek maksadı ile maaşları da sunufa taksim olunmuştur. Mücavir devletlerde de bu usul kabul olunmuş, bundan pekçok istifade olunmuştur. Bu kanunu muvakkat mevki-i icraya vaz olunduğu zamandan beri pekçok istifade edilmiş, yani hangi cihetleri muhtaç, muhtacı tâdil ve tebdil olduğu görülmüş. Mesela, maaşatı kafi derecede görülmemiş olmalı ki rağbet az olmuş ve bundan dolayı hükümetle encümen beyninde itilaf hasıl olarak maaşât mümkün mertebe tezyit edilmiştir.

   Diğer taraftan, zannederimki bu kanunun muvakkat olarak icrayi hükmetmesi ve matlub olan rağbete mazhar olmaması, Millet Meclisinde müzekeresi esnasında münakaşa ile belki de ref edileceği varidi hazır olmasından ileriye gelmiştir. Halbuki bu kânun kabul edilecek olursa rağbet fevkalade artacaktır, çünkü oraya bir kere tezkere terkettikten sonra vakfı hayat edenler 50 yaşına kadar bahriyenin bir sunufu mahsusa olarak kalacaktır ki, böyle uzun müddet için bir vazifeye girmiş olanların istikbalini düşünmesi de elbette vazifesidir.

   Binaenaleyh, bahriyenin terakki ve tealisi her türlü fedekarlığı ihtiyardan içtinap etmeyen milletin vükelayi muhteremesi bu kanunu hükümetin muvafakati ile encümenin tâdili vechile kabul edeceğinden hiç şüphem yoktur.

 

   KȂNUN/NİZAMNȂME(5): 20 Aralık 1915 (H. 12 Safer 1334, R. 07 Kanunievvel 1331) târihli Makine Çırakları Nizamnâmesi.

   a. İlgi (c)’de hâlen münteşir okul târihcesinde MSÜ DAMYOK; 1915 Makine Çırakları Nizamnâmesi’nden söz etmiş. Fakat işbu Nizamnâme Madde-16’da atıf yapılan 172 sayı ve 1915 seneli Kânundan; İlgi (c)’de münteşir târihcesinde MSÜ DAMYOK hiç bahsetmemiş.

   b. 172 sayı ve 1915 seneli Bahriye Efrâd ve Küçük Zâbitâniyle Gedikli Zâbitânı Kânun’una istinaden meriyyete konulan işbu Nizamnâme; Osmanlı Bahriyesinde istihdam edilmek üzere makine “efrâd”, “küçük zâbit” ve “gedikli zâbit” yetiştirmek için hazırlandı. Madde-21’de tavzih edildiği üzere; işbu Nizamnâme’nin mevki-i meriyete vaz’ını Sultan Mehmed Reşâd irade buyurdu ve icrasına da Bahriye Nâzırını memur etdi.

   c. 1915 Makine Çırakları Nizamnâmesi Madde-16 mucibince;

        — Tâlim sefinesindeki 5 senelik tedrisaddan sonra makine ihtisas kurs imtihanını veren çıraklar, faal filonun bir sefinesine tayin olundular,

        — Burada ibraz-ı ehliyet eden çıraklar, "nefer" sıfatıyle 5 ay hizmetten sonra "onbaşılığa" terfi olundular,

        — Onbaşılıktan "birinci sınıf gedikliliğe" kadar olan terfileri 172 sayı ve 1915 seneli Efrâd-ı Bahriye ve Gedikliler Hakkında Kânunnâme ahkâmına göre icra olundu.

        — 172 sayı ve 1915 seneli Kânunun bu hükümünden de kolayca anlaşıldığı üzere; Bahriye Nezâretinin teşkil etdiği Bahriye Çırak Mektebi mezunu makine çırakları “Bahriye gedikli zâbit” sınıfına dâhil idi.

   d. 172 sayılı 1915 Kânununa müsteniden hizmet veren 1915 Bahriye Çırak Mektebinde makine çırağına verilen tahsil süresi 5 sene idi. Aynı dönemde Bahriye mektebinde makine zâbit talebesinin tahsil süresi de gene 5 sene idi.

 

   KȂNUN/NİZAMNȂME(6): 03 Şubat 1916 (H. 28 Rebiülevvel 1334, R. 21 Kanunisani 1331) târihli Gemici Çırakları Nizamnâmesi.

   a. İlgi (c)’de münteşir okul târihcesinde MSÜ DAMYOK; 1916 Gemici Çırakları Nizamnâmesi’nden söz etmiş. Fakat işbu Nizamnâme Madde-15’de atıf yapılan 172 sayı ve 1915 seneli Kânundan; İlgi (c)’de münteşir târihcesinde MSÜ DAMYOK hiç bahsetmemiş.

   b. 172 sayı ve 1915 seneli Bahriye Efrâd ve Küçük Zâbitâniyle Gedikli Zâbitânı Kânun’una istinaden meriyyete konulan işbu Nizamnâme; Osmanlı Bahriyesinde istihdam edilmek üzere gemici (güverte) “efrâd”, “küçük zâbit” ve “gedikli zâbit” yetiştirmek için hazırlandı. Madde-19’da tavzih edildiği üzere; işbu Nizamnâme’nin mevki-i meriyete vaz’ını Sultan Mehmed Reşâd irâde buyurdu ve icrâsına da Bahriye Nâzırını memur etdi.

   c. 1916 Gemici Çırakları Nizamnâmesi Madde-15 mucibince;

        — Tâlim sefinesindeki 4 senelik tedrisaddan sonra gemicilikde ehliyet ve şaibe-i ihtisasında dirayet ve faaliyet ibraz eden çıraklar, "nefer" sıfatıyla beş ay bulundukdan sonra

        — Onbaşılığa terfi olundular,

        — Onbaşılıkdan "birinci sınıf gedikliğe" kadar olan terfiler ise 172 sayı ve 1915 seneli Efrâd-ı Bahriye ve Gedikliler Hakkında Kânunnâme ahkamına göre icra olundu.

        — 172 sayı ve 1915 seneli Kânunun bu hükümünden de kolayca anlaşıldığı üzere; Bahriye Nezâretinin teşkil etdiği Bahriye Çırak Mektebi mezunu gemici çıraklarıBahriye gedikli zâbit” sınıfına dahil idi.

   d. Hemen aşağıda okuyacağınız “KȂNUN(7)” başlığı altında söz etdiğim üzere;

        — 172 sayı ve 1915 seneli Kânununa müsteniden hizmet veren 1916 Güverte Çırak Mektebindeki güverte çırağı tahsil süresi 4 sene idi.

        — Aynı dönemde Bahriye mektebinde güverte zâbit talebesinin tahsil süresi ise 5 sene idi.

 

   KȂNUN(7): 29 Şubat 1331 (1915) târihli Bilumum Erkân, Ümera ve Zâbitân ve Mensubin-i Askeriyye-i Bahriyyenin Muhassasatı Hakkındaki Kânun. (Meclisi Ȃyan Zabıt Ceridesi. Devre:3, Cilt:2, İçtima Senesi:2, İnikad:42, sayfa:393-396). (Bahriye Mektebleri Tahsil-Taallüm Süreleri).

   a. 29 Şubat 1331 (1915) târihli yukarıda görülen Kânun ile bil'umum Erkân ve Ümera ve Zâbitân ve müstahdemin-i saire-i Bahriyenin gerek rütbe ve gerek makâma mahsus maaşları ile, küçük zâbitân ve efrâdın ve Mekteb-i Bahriyye ve gemici ve makine çırak mektepleri şakirdanının maaşları tesviye olundu. İşbu Kânunun müzakere edildiği kırkikinci inikadda Bahriye Mekteplerinin tahsil süreleri şu şekilde beyan edildi;

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   b. 29 Şubat 1331 (1915) târihli işbu Kânunun birinci maddesinde tavzih edildiği üzere; “bahriye gedikli zâbiti” yetiştirmek için teşkil edilen Makine ve Gemici Çırak Mekteblerindeki tahsil süresi, “bahriye zâbiti” yetiştiren Mekteb-i Bahriyye (Deniz Harp Okulu)’de verilen tahsil süresi ile aynı seviyede idi.

 

   KȂNUN(8): Efrâdı Bahriye ve Gedikliler Kânununun 15’inci Maddesinin Tadiline Dair Kânun Layihası. (Meclisi Ȃyan, İnikad: 20, 29 Kânunuevvel 1332 (1916), sayfa-249).

29 Kânunuevvel 1332 (1916) târihli bu Kânun ile; 172 sayı ve 1915 seneli Bahriye Efrâd ve Küçük Zâbitâniyle Gedikli Zâbitânı Kânunu Madde-15 tâdil edildi. Meclisi Ȃyan’ın 20’nci İnikadında söz alan birisi Paşa iki mebus; bahriye’de “gedikli zâbit” olarak istihdam edilmek üzere kaydedilecek gönüllü efrâd  hakkında şunları söyledi;

 

  • AHMET RIZA BEY Bir defa bu kadar sanata vakıf bir adam bulunacak olursa, onu Bahriye Nazırı yaparlardı. Böyle sanat sahiplerinin mektebe gitmesini anlamam. Bahusus, bu adam kıtlığında bu madde nasıl tatbik olunabilecektir?

 

  • MAHMUT PAŞABunların hepsine değil, bir tanesine vakıf olacak olursa kâfidir.

 

Meclisi Ȃyan azâsı Ahmet Rıza Beyin kim olduğunu bildiğinizde;

Bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında 11 Ocak 1917 Perşembe günü Meclisde irâd etdiği bu sözünün ne kadar kıymetli ve isabetli olduğu daha iyi anlaşılır.

 

   KȂNUN(9): 357 sayı ve 18.10.1339 (18 Aralık 1923) târihli Mekâtibi Askeriye Talebesi ile İhtiyât Zâbit Nâmzetlerine Verilecek Maaş ve Tahsisâtı Fevkalâdeye Dair Kânun. (TBMM Zabıt Ceridesi: İnikad:38, 18.10.1339, sayfa-764).

Mekâtibi askeriye talebesine verilecek zamaimi fevkalâde hakkında İcra Vekilleri Riyaseti Celilesi’ne verdiği Kânun teklifinde dönemin Müdafai Milliye Vekili Kâzım (SEVÜKTEKİN) şöyle dedi;

“(…) ihtiyacatı haliye ve âtiyemizi tatminen evsafı muktaziyeyi câmi “gedikli zâbitânı” yetiştirilmek üzere mukaddema leylî olarak tesis edilmiş olan gemici, makinacı ve muzıkacı çırak mektepleri talebesine de leylî rüşdii askerî talebesine kıyasen yüzer kuruş zamaimi fevkalâde itasının temini müsterhamdır efendim.” 22-25.2.1339.

Dönemin Müdafai Milliye Vekili Kâzım (SEVÜKTEKİN); Gemici, makinacı ve muzıkacı çırak mektepleriningedikli zâbitânı” yetişdirdiğini İcra Vekilleri Riyaseti Celilesi huzurunda tevsik ediyor.

   KȂNUN(10): 508 sayı ve 22.04.1340 (22 Haziran 1924) Târihli Berrî, Bahrî, Havaî ve Jandarma Erkân, Ümera ve Zâbitânı ile Memurin ve Mensubuni Askeriye Maaş ve Tahsisatına Dair 22 Teşrinievvel 1339 Târihli (360 sayılı. IRBIK) Kânuna Müzeyyel Kânun.

   TBMM Riyaseti Celilesine 20.4.1340 târihinde verdiği Kânun teklifinde ve Esbabı Mucibe Lâyihası’nda Dönemin Başvekili İsmet (İNÖNÜ) şöyle dedi;

        —  Bahriyedeki gedikli zâbitânın maaş ve tahsisatı fevkalâdeleri hakkında Müdafaai Milliye Vekâleti Celilesince tanzim olunup, İcra Vekilleri Heyetinin 20.4.1340 târihli içtimaında ledettezekkür (unutulmuş bir şeyi hatırlama. IRBIK) Meclisi Âliye arzı karargir olan Kânun ve esbabı mucibe lâyihaları muktezasını ifasına müsadei devletlerinin şayan buyurulması ricasiyle rapten takdim kılınmıştır efendim.

                Esbabı Mucibe Lâyihası

        —  Bu defa intişar eden 22 Teşrinievel 1339 târihli (1923_360 sayılı kânun. IRBIK) erkân, ümera ve zâbitân maaşatı hakkındaki Kânunda muhassesatları mensubini askeriye meyanında gösterilmiş olan gedikli zâbitânı, mensubini askeriyeden olmayıp doğrudan doğruya gedikli zâbitânın menşelerine esas olan ve 21 Kânunusani 1331 tarihli nizamname mucibince teşkil olunan çırak mektepleriyle ihtisas kurslarının bermucibi program safahatı tedrisiyelerini itmam ve donanmada muayyen bir müddet bilfiil hizmeti askeriyelerini ikmal ettikten sonra imtihan neticesinde ispatı ehliyet edenler gedikli zâbit unvanını haiz olmak üzere "üçüncü sınıf gedikli zâbiti" nasbolunurlar. Halen mevcut olup üçüncü sınıf ve mafevk rütbeleri haiz bulunan gediklilere 24 Şubat 1330 tarihli kanunun (1915_172 sayılı Kânun. IRBIK) beşinci maddesi mucibince Gedikli zâbiti unvanı verildiği gibi yirminci maddesi mucibince namzetliklerinden itibaren on yedi seneyi ikmal edenlere zâbitan misillü Askerî Tekaüt ve İstifa Kânununa tabaan hakkı tekaüt ve yirmi üçüncü maddesine tevfikan da hizmeti muvazzafai askeriyelerinin hitamından yedi sene sonra hakkı istifa verilmekte ve yirmi ikinci maddesi mucibince de elli iki yaşını ikmal edenler tahdidi sinne tabi tutulmaktadırlar.

        —  Merasim ve teşrifatı askeriyede ise Kânunu mezkûrun beşinci maddesi mucibince birinci sınıf gedikliler mühendis, yani mülâzımısaninin mafevki ve mülâzımın madunudurlar. Vazife itibariyle sefaindeki zâbitân misillu mesuliyet deruhte etmeleri ve Kânunu mezkûrun yirmi altıncı maddesinde mevcut cetvel mucibince de maaşat ve tahsisatlarının gayesi sabıkına nazaran kıdemli yüzbaşı ile binbaşı arasında bulunması gediklilerin zâbit sınıfına ithallerini zarurî kılmış olduğundan gedikli zâbitân hakkında vaziyeti sabıkına kıyasen tertip edilen maaş ve tahsisatı fevkalâdelerine ait lâyihai kanuniye arz ve takdim olunmuştur.

   b. TBMM Riyaseti Celilesine 15.4.1340 târihinde verdiği mazbatada dönemin Muvazenei Maliye Encümeni şöyle dedi;

        — “Bahriyedeki gedikli zâbitânın maaş ve tahsisatı fevkalâdeleri hakkında Müdafaai Milliye Vekâletince tanzim edilip, Başvekâlet tarafından Meclisi Âliye takdim ve Encümenimize havale buyurulan lâyihai kanuniye mütalâa ve müzakere olundu. “Gedikli zâbitân” doğrudan doğruya “zâbitân” sınıfına mensup bulundukları halde bunlar 22 Teşrinievvel 1339 tarihli kanun ile zâbitâna yapılan zemaimden istifade etmemiş olduklarından teklif olunan lâyihai kanuniye Encümenimizce de kabul edilerek Heyeti Umumiyeye arz olunmuştur.

 

Muvazenei Maliye

Encümeni Reisi                   Mazbata Muharriri          Kâtip

Çorum                                   Konya                                   Trabzon

Ferit Recai                           Kâzım Hüsnü                     Hini müzakerede bulunmadı.

 

Aza                         Aza                         Aza                        Aza

Saruhan                 Diyarbakır            Sivas                      Ertuğrul

Reşat                     Şeref                     Rasim                    Doktor Fikret

 

   c. Yüksek tasdikden geçen ve Muvazenei Maliye Encümeni’nin yukarıda görülen ifadesi ile “gedikli zâbitân” sınıfının doğrudan doğruya “zâbit” sınıfına mensup bulunduğunu” emreden 508 sayı ve 22 Haziran 1924 târihli işbu Kânunun altında Reisicumhur Gâzi Mustafa Kemâl’in imzâsı ve iradesi vardır.

 

   d. Bu cümleden olmak üzere; “Donanma gedikli zâbit” sınıfının “deniz astsubay” sınıfı olduğu yalanını söyleyen subaylar; Reisicumhur Gâzi Mustafa Kemâl’in bu imzâsı ve iradesi karşısında bugün burada hesap vermelidir.

 

   KȂNUN(11): 1010 sayı ve 19 Nisan 1927 târihli Berrî, Bahrî, Havaî ve Jandarma Zâbitânile Muamelât Memurlarına ve Hesab Memurlarile Muavinlerine ve Bahriye Gedikli Zâbitânına Bir Nefer Tayını itası Hakkında Kânun.

Riyaseti Celileye takdim kıldığı 1/1075 Kayıt Numaralı Mazbatasında; “Bahriye gedikli zâbit" sınıfının “heyeti zâbitân” sınıfına dahil olduğunu tevsik etmek üzere Muvazenei Maliye Encümeni 18 Nisan 1927 Pazartesi günü şu tesbiti yapdı;

      Muvazenei Maliye Encümeni Mazbatası

   —   Müdafaai Milliye Encümeni ile aynen kabul olunan lâyihai kanuniyenin heyeti umumiyesi serdolunan esbabı mucibeye nazaran Encümenimizce de esas itibariyle kabul olunmuş ve tatbikatta zuhuru muhtemel müşkülâtı izale edecek surette maddelerde bazı tadilât ve tavzihat icrası zarurî görülmüştür.

   — Berrî, bahrî ve jandarma sınıfları tayinatı muhtelif kanun ve nizamat ahkâmına tabi olup, teklif olunan kanun lâyihasiyle verilecek olan bir nefer tayını miktarının sunufu muhtelife zabitan ve memurinine muhtelif tarzda itası tecviz olunamamış ve vahdeti temin için 12 Eylül 1330 tarihli Askerî Tayinat ve Yem Kanununun birinci maddesi hükmünün tatbiki

Ve

   —  Bahriye gedikli zâbitânının dahi madde metninde tavzihi ve tayın miktarının aynen verilmesi esası kabul edilmiş olmasına nazaran bedelen verilmesi hakkındaki hükmün ayrı bir madde ile tespiti tensip kılınmış ve kanun lâyihasının birinci maddesi bu dairede tadilen kabul olunmuştur.

 

İşbu tashihât ile;

  • Berrî ve havaî zabitandan Terfi Kanununun ikinci maddesinde mezkûr heyeti zabitan ile birinci ve ikinci sınıf muamelât memurları ve hesap memurlariyle muavinleri,
  • Bahrî zabitandan amiralden mühendise kadar (amiral ve mühendis dahil) heyeti zabitan ile gedikli zâbitan
  • Ve Jandarma da ordu heyeti zabitanına muadil zabitan ile birinci ve ikinci sınıf hesap memurlariyle diğer hesap memurları kastolunmuştur.

 

Reis                        Mazbata Muharriri          Kâtip

Çatalca                  Gaziantep                           Konya                   Ertuğrul

Şakir                       Ali Cenani                            Fuat Doktor        Fikret

 

 

Nefer tayını tahsis edilmesi hakkında 1927 senesinde meriyyete konulan 1010 sayılı Kânunun yukarıda görülen Mazbatasında; “Bahriye gedikli zâbit” sınıfının “Bahrî zâbit” sınıfına dahil olduğu bir kez daha tevsik ve teyid edildi.

 

   KȂNUN(12): 1120 sayı ve 16 Temmuz 1927 târihli Bahriye Mektebleri Muallimleri Hakkında Kânun. TBMM ZC; İnikat: 80, sayfa 486-490, 22 Haziran 1927 Çarşamba.

   Bahriye mektepleri muallimliklerini deruhde eden muvazzaf ve mütekaidin zâbitân ile sivil mualliminin terakki ve tefeyyüzlerini temin etmek üzere hazırlanan 1120 sayılı işbu Kânunda “Bahriye mektepleri” tâbiri mevcutdur.

   Kânunun birinci maddesinde açıkça ifade edildiği üzere; “Bahriye mektepleri” tâbirinden; “bahriye zâbiti” ve “bahriye gedikli zâbiti” yetiştiren mektepler kast olundu. İşbu Kânundaki bu hükümden ortaya çıkan netice şudur;

   — 1927 senesi itibarı ile Bahriye Vekâletinde “mektebli” “iki sınıf zâbit” mevcut ve müstahdem idi;

 

           1. Bahriye zâbit sınıfı

         2. Bahriye gedikli zâbit sınıfı

   

   — 1446 sayılı Kânun ile “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfının Bahriye’de ilk defa olmak üzere teşkil edildiği 1929 senesi itibarı ile “Bahriye gedikli zâbit mektebi” hâlen hizmet vermeye devam ediyor idi.

 

   KȂNUN(13): 5434 sayı ve 08 Haziran 1949 târihli T.C. Emekli Sandığı Kânunu.

172 sayılı Kânun ile 1915 senesinde teşkil edilen “Bahriye gedikli zâbit” sınıfının, 5434 sayılı T.C Emekli Sandığı Kânununda bugün dahi “subaylık” vasfı ve hukuku aynı şekilde devam etmekdedir.

   KȂNUN(14): 7471 sayı ve 06 Mayıs 1960 târihli T.C Ordusu Subay, Askerî Memur ve Muadilleriyle Assubayların Giyeceğine Dair Kânun.

   a. Komisyon Rp.; (…) “gedikli subayların” adedleri az ve “statüleri de muvakkat” olduğundan, eğitim ve hizmet giyeceğinden faydalanmaları nazarı itibara alınmıştır.

   b. Maraş mebusu Halil GÜRÜN’ün verdiği kânun teklifi, madde-4; (…) Deniz gedikli subayları mahallî istihdamlarına göre yukarıda yazılı melbusattan ancak birine müstehak olurlar.

 

Yukarıda görülen meclis zabıtından da kolayca anlaşılacağı üzere; 7471 sayılı Kânunun meclisde müzakere edildiği 1960 senesinde dahi Deniz Kuvvetlerinde “gedikli subay” mevcut idi ve görev yapıyor idi.

 

       SONUÇ;  

 

İşbu dilekcemin yukarıda görülen Bölüm-1’de beyan etdiğim Kânunlar;

Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Meclislerinde müzakere ederek meriyyete koyduğu Kânunlardır. Bu Kânunların hükümlerini icrâ etmeye ise dönemin Bahriye Nâzırları ve Millî Müdafaa Vekilleri memur edilmiş. Bu Kânunlarda; Türk milletinin yüksek irâdesinin yegâne tecelligâhı olan Osmanlı dönemi Meclis-i Mebusân ile Meclis-i Ȃlî ve Cumhuriyet döneminde ise TBMM’nin irâdesi ve bu dönemlerin padişahları ve Cumhurbaşkanlarının imzâsı var. Bu Kânunları icrâ etmemek Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı alenen isyân etmek demekdir.

 

  *  *  *  

 

  * * *  BÖLÜM—2  * * * 

 

A.—DENİZ ASTSUBAY” SINIFI “DENİZ GEDİKLİ ERBAŞ” SINIFINDAN “TENSİK” EDİLDİ,

 

B . “DENİZ GEDİKLİ ERBAŞ” SINIFI DA “DENİZ GEDİKLİ KÜÇÜK ZȂBİT” SINIFINDAN “TENSİK” EDİLDİ.

 

  *  *  *  

 

A . “DENİZ ASTSUBAY” SINIFI “DENİZ GEDİKLİ ERBAŞ” SINIFINDAN “TENSİK” EDİLDİ,

 

   KȂNUN(1): 5802 sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânûnu. (Temel Kânun).

Büyük Millet Meclisi Yüksek Başkanlığına 6/7 Haziran 1951 târihinde verdiği 5802 sayılı Astsubay Kanununa ait  “gerekçede” dönemin Başbakanı Adnan MENDERES şöyle dedi;

(…) Evvelce “küçük zabit” denilen ve daha sonra “gedikli erbaş” olarak adlandırılan bu sınıfın (Astsubay. IRBIK) statüsünde zaman zaman değişiklikler yapılmak ve hukuki durumlarının çeşitli kanunlarla tesbiti suretiyle bu sınıfa (Astsubay. IRBIK) rağbet teminine çalışılmışsa da tatbikatta edinilen tecrübeler bütün bunların bilhassa muharip sınıflara rağbeti sağlamak için kâfi olmadığını göstermiştir.” (…).

5802 sayılı Astsubay Kânunu’nun meriyyete konulması ile 1951 senesinde;

   a. Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun; kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma ve gümrük koruma’da  “astsubay” olarak tesmiye edilen yeni bir asker sınıfı “teşkil” edildi. (Madde-1).

   b. “Astsubay” sınıfının “teşkil” edilmesi ile birlikde; 5619 sayılı Kânun ile daha bir sene evvel, 1950 senesinde “teşkil” edilen “gedikli erbaş” sınıfı “feshedildi,” 5619 sayılı Gedikli Erbaş Kanunu da yürürlükten kaldırıldı. (Madde-32).

   b. 5802 sayılı bu Kânunun yürürlüğe girmesinden evvel “gedikli erbaş” olarak yetiştirilmiş ve yetiştirilmekte olan askerî şahıslara da “Astsubay” denildi. (Geçici Madde-1).

   d. Muhtelif Kânunlarda geçen “gedikli erbaş” adı “astsubay” olarak değiştirildi. (Geçici Madde-1).

   e. Deniz ve hava sınıflarında görevli bulunan “gedikli subaylardan” isteyenler hizmet sürelerine göre “astsubay” sınıfına geçirildi. (Geçici Madde-3).

   f. “Astsubay” sınıfına geçmek istemiyenler hakkında; 24 Şubat 1330 tarihli (1915 sene 172 sayılı. IRBIK) “Gedikli Zabitan Kanunu” ile Berrî, Bahrî, Havai ve Jandarma Erkân, Ümera ve Zabitanı ile Memurin ve Mensubini Askeriye Maaş ve Tahsisatına dair 22 Teşrinievvel 1339 tarihli (360 sayılı. IRBIK) kanuna müzeyyel 508 ve bu Kânûna ek 587 sayılı kanun hükümlerinin tatbikına devam olundu. (Geçici Madde-3).

Deniz astsubay” sınıfının “gedikli erbaş” sınıfından “tensik” edildiğini tevsik etmek üzere 5802 sayılı Astsubay Kânunu’nun yukarıda görülen hükümleri yeterlidir.

 

  *  *  *  

 

  B. “DENİZ GEDİKLİ ERBAŞ” SINIFI “DENİZ GEDİKLİ KÜÇÜK ZȂBİT” SINIFINDAN “TENSİK” EDİLDİ.

 

   KȂNUN(1): 1001 sayı ve 09 Nisan 1927 târihli Gedikli Küçük Zâbit Membalarına Dair Kânûn.

   a. BMM Riyaseti Celilesine 8 Mart 1927 târihinde verdiği Kânun teklifine merbut Esbabı Mucibe Lâyihası’nda dönemin Başvekili İsmet (İNÖNÜ) şöyle dedi;

        — “Talim ve terbiye ve inzibat noktai nazarından “Ordunun” pek ziyade muhtaç bulunduğu ”küçük zabitliğe”  memba temini maksadıyla işbu lâyihayı kanuniye tanzim kılınmıştır efendim.”

   b. Başvekil İsmet (İNÖNÜ)’nün Esbabı Mucibe Lâyihası’nda sarâhaten tavzih etdiği üzere; 1001 sayılı işbu Kânun ile “gedikli küçük zâbit sınıfı” sâdece Ordu (Berriye, Kara Kuvvetleri)’da teşkil edildi.

   c. 07 Eylül 2017 târih ve 1701290613 sayılı CİMER dilekceme gönderdiği 27 Eylül 2017 Çarşamba gün ve 10:26 saatli e-posdasının birinci maddesinde MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı; Donanmayı Humâyun’a “gedikli zâbit” yetiştiren 1915 Makine ve 1916 Gemici Çırak Mekteplerinin 1001 sayılı bu Kânun ile 1927 senesinde kapatıldığını beyan ediyor. MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının bu beyanı tamamen yanlışdır, yalandır. Bu beyanına bakdığımda; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 1001 sayılı işbu Kânunu ve bu Kânunun meclis zabıtlarını dahi okumadığını anlıyorum.

   d. “Bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında hüküm vaz eden Kânun, 1929 sene ve 1492 sayılı Kânundur. Çünkü;

        — 1001 sayılı Kânun ile 1927 senesinde “gedikli küçük zâbit" sınıfı sâdece Ordu (Berriye, Kara Kuvvetleri)’da teşkil edildi.

        — Muteber olduğu 20 Nisan 1927 târihi itibârı ile hâlen görevde olan “bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında 1001 sayılı bu Kânun, hiçbir hüküm vaz etmedi.

        — 1001 sayılı Kânunun TBMM’de müzakere ve kabul edildiği İçtima-46’ya dönemin Bahriye Vekili İhsan Bey katılmadı ve söze konu bu Kânunu imzalamadı,

        — 1001 sayılı işbu Kânun metininde “bahriye”, “donanma” ya da “denizkelimeleri bile yok!

        — Bu cümleden olmak üzere; “Bahriye gedikli zâbit” sınıfı ya da kânunen henüz teşkil edilmeyen “Deniz gedikli küçük zabit” sınıfı hakkında dönemin Bahriye Vekâleti herhangi bir hüküm tesis etmiş ise şâyet, bunu yapanların 1001 sayılı işbu Kânuna temelden aykırı işlem yapdığını da buraya şerh ediyorum.

   e.“Deniz astsubay” sınıfına memba teşkil eden asker sınıfı ise 1929 sene ve 1446 sayılı Kânun ile teşkil edilen “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfıdır. 1446 sayılı işbu Kânunun “deniz astsubay” sınıfı hakkında vaz etdiği hükümleri ise hemen aşağıdaki 1446 sayılı Kânun başlığı altında anlatacağım. 

 

    KȂNUN(2): 1446 sayı ve 18 Mayıs 1929 târihli Gedikli Küçük Zâbit Menbalarına Ait 1001 Numaralı Kânunun Bâzı Maddelerinin Tâdiline Dâir Kânun.(Temel Kânun).

 

   1446 sayılı bu Kânun; “Gedikli küçük zâbit” sınıfını Deniz (Bahriye)’de ilk defa olmak üzere 1929 senesinde teşkil eden temel Kânundur.

   Bu Kânunun TBMM’de müzakeresinde dönemin Başvekili İsmet (İNÖNÜ) ve Deniz Müsteşarı (Deniz Kuvvetleri Komutanı) Miralay Memet Ali Bey şunları söyledi;

   Başvekil İsmet (İNÖNÜ),  Esbabı mucibe mazbatası;

   1- (…) Halbuki Kara lisesi ile harp ve Gedikli Küçük Zabit ihzarî mektebinden bu gibi halâta içtisar edenler hakkında 1001 numaralı kanun mevcuttur. İşbu kanunun meslekin icap ettirdiği bazı ufak tadilât ile Deniz Askerî mekteplerine de tatbiki zarurî görülmüş ve merbut lâyihai kanuniye tanzim kılımıştır.

   Millî Müdafaa Encümeni mazbatası;Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Bş. V. Celilenin 6/2/1929 tarih ve 6/543 numaralı tezkeresile encümenimize tevdi buyrulan (Gedikli küçük zabit menbalarına dair kanuna bazı fıkralar ilâvesine dair kanun lâyihası) Millî Müdafaa Vekâleti Deniz Müsteşarı miralay Memet Ali beyin huzurile tetkik ve müzakere olundu.

 Gedikli küçük zabit mektepleri önce ordunun kara sınıfları için tesis edilmiş ve buna dair 1001 numaralı kanunda da yalnız bu sınıflardan bahs olunmuştur.

   Halbuki mezkûr gedikli küçük zabitlerin hava ve deniz sınıflarında da lüzumu ve mühim faideleri görülmüş ve bunlar başka ordularda mevcut olduğu gibi bizde de  teşkil edilmiştir.

  Binaenaleyh bizde tesis edilmiş olan hava ve deniz küçük zabit mekteplerine menba bulmak üzere 1001 numaralı kanunun bunlara da teşmili için tadili icap etmektedir.

 

   İşbu dilekcemin 7’inci sayfasında ben Şükrü IRBIK;

 

   a. 172 sayı ve 1915 seneli Bahriye Efrâd ve Küçük Zâbitâniyle Gedikli Zâbitânı Kânun’u, “Bahriye gedikli zâbit” sınıfının bugüne kadar saklanan “kayıp ahid sandığıdır” demiş idim.

   b. 1446 sayı ve 1929 seneli Gedikli Küçük Zâbit Menbalarına Ait 1001 Numaralı Kânunun Bâzı Maddelerinin Tâdiline Dâir Kânunun ise;

   “Deniz astsubay” sınıfının târihi hakkında kayıp ahid sandığı içinde bugüne kadar saklanan “en büyük sır” olduğunu söylüyorum.

   Çünkü;

   “Deniz Astsubay” sınıfı hakkında bugüne kadar neşredilen târihcelerin hiçbirinde, “Deniz gedikli küçük zâbit” sınıfını 1929 senesinde “teşkil” eden 1446 sayılı bu Kânundan hiç kimse söz etmemiş.

 

   c. Reisicumhur Gâzi Mustafa Kemâl’in 1929 senesinde tasdik ederek icrâsını emretdiği 1446 sayılı bu Kânunu,

   Bugüne kadar görmezden gelerek “deniz astsubay sınıfının” târihine karşı “târih suikasti” işleyen deniz subaylarını

   Ve

   Bu Kânunu icrâya memur etdiği Millî Savunma Bakanlarını ben Şükrü IRBIK; 1929 senesinden beri yapdıkları bu “emre itaatsizliği” açıklamaya dâvet ediyorum.

 

   d. 1446 sayılı işbu Kânun ile 1929 senesinde;

        —  Osmanlı ve Türk denizcilik târihinde ilk defâ olmak üzere; “Deniz gedikli küçük zâbit” olarak tesmiye edilen yeni bir asker sınıfı 19 Mayıs 1929 târihinde “teşkil” edildi.

        —  Bu hakikâtden hareket ile; “Deniz astsubay” sınıfının menbası “Deniz gedikli küçük zâbit” sınıfıdır. Kuruluş târihi de 1446 sayılı Kânunun muteber olduğu 19 Mayıs 1929 târihidir.

        —  1446 sayılı Kanun ile “Deniz gedikli küçük zâbit” sınıfının teşkil edildiği 19 Mayıs 1929 târihinden sâdece 23 gün sonra da;

   172 sayılı Kânun ile 1915 senesinde Osmanlı Bahriyesinde “sunufu mahsusa zâbit” sınıfı olarak teşkil edilen “Bahriye gedikli zâbit” sınıfı, 8 Haziran 1929 târihinde 1492 sayılı Kânun ile "tasfiye” edildi.

   e. “Bahriye gedikli zâbit” sınıfını “tasfiye” eden 1492 sayılı işbu Kânunun “Muvakkat maddesi” ile hâlen görevde olan “Bahriye gedikli zâbitâna” iki çeşit hakkıhıyar verildi;

        —  İlk kez teşkil edilen “Deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına "nakil" edilmek

             Ya da

        —  Emekli olarak Kara ve Deniz Ordularından terhis edilinceye kadar mevcut “zabitlik” vasıfı ile "göreve devam" etmek.

 

   “Bahriye zâbit” sınıfından ayrık ve “alt/ast” seviyede olan “Deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına nakil edilmeyi haklı olarak tahkir ve tezyif edici bir tercih olarak telakki eden mevcut “Bahriye gedikli zâbitinin” handiyse tamamı “Deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına nakil edilmeyi reddeddi. Emekli olarak Kara ve Deniz Ordularından terhis edilinceye kadar haklı olarak; 172 sayı ve 24 şubat 1330 târihli Kânun ile iktisap etdikleri “zâbitlik” vasfını “müktesep hak” mefhumu muvahecesinde muhafaza etmeyi tercih etdiler. 


   KȂNUN
(3): 1492 sayı ve 11 Haziran 1929 târihli Deniz ve Hava Gedikli Küçük Zâbit Maaş Kânunu.

   a. Yukarıdaki satırda görülen 1929 sene 1492 sayılı Kânunun isimi; Deniz ve Hava Gedikli Küçük Zâbit Maaş Kânunu’dur.

   b. Sözüme konu 1492 sayılı işbu Kânun ile;

        — Ordu (Berrî, Kara Kuvvetleri)’un “hava” sınıfında müstahdem pilot ve râsıt “gedikli zâbitân” sınıfı ile

        — Deniz (Bahriye)’de müstahdem “gedikli zâbitân” sınıfı “tasfiye” edildi.

        —  1929 sene ve 1492 sayılı Kânun, 18 Ocak 1940 târih ve 3779 sayılı Kânun (Md.16) ile ilga edildi.                 Fakat;

   1492 sayılı bu Kânunun tesirleri 5802 sayılı Astsubay Kânununun meriyyete konulduğu 1951 senesinde de hâlen ve aynı kuvvet ile devâm ediyor idi.

        —  İşbu dilekcemin konusu ile alâkası olmadığı için; Ordu (Berrî, Kara Kuvvetleri)’da müstahdem “hava” sınıfı pilot ve râsıt “gedikli zâbitânı” işbu dilekcemde meskût geçdim.

   c. 16 Mayıs 1929 târihinde B.M.M. Yüksek Reisliğine verdiği Kânun teklifinde Başvekil İsmet (İNÖNÜ), 1492 sayılı işbu Kânun Lâyihasının Esbâbı Mucibesi’ni şu şekilde tavzih etdi;

     1. Sefaini harbiyemizde bir çok pek karışık ve güç fennî vazifeleri deruhte eden gedikli küçük zabitanın en asrî bir şekilde ve en mükemmel esaslara müstenit olarak yetiştirilmesine sarfı gayret olunmakla beraber bu sınıf mensubiyni kâfi derecede terfih edilmezse şeraiti lâzimeyi haiz talip bulmak imkânsızdır. Esbabı maruzaya binaen donanmanın unsuru hayatiyesini teşkil eden gedikli küçük zâbitânın maruz kaldıkları külfet nisbetinde ve vüsa'ti maliyemiz derecesinde refahları temin edilmek üzere;

        — Diğer mileli bahriyenin kabul ettiği esaslar Büyük Erkânıharbiye Reisliğince tetkik buyrularak maksatsız görülen gedigli zabitan yerine kara ordusundaki “gedikli küçük zabitan” gibi gedikli çavuş, gedikli baş çavuş muavini, gedikli baş çavuş ve

     —  Bu rütbelere ilâveten Alman bahriyesinde olduğu vech üzre bir "baş gediklilik" rütbesi ihdas olunmuş

          Ve bu sûretle

     —  "Deniz zabitan heyeti" ile "deniz gedikli küçük zabitanı" arasında sarih bir hattı fasıl çizilmiş

          Ve

     —  İşbu kanun yalnız deniz ve hava kuvvetlerimizin muvaffakiyetlerine birinci derecede âmil olan ve yetiştirilmeleri uzun bir zamana mütevakkıf bulunan güverte, uçuş, fen, ihtisas ve makinist "gedikli küçük zâbitânına" şamil olması esası kabul olunmuştur.

   (…)

   9 — İhdası (1446 sayılı Kânun ile. IRBIK) mukarrer “gedikli küçük zabit” sınıfı halen mevcut bulunan “gedikli zabitan” yerine “kaim” olacağından "bahriyede gedikli sınıfı tesisine ait olup" işbu kanuna muhalif bulunan ve birer sûreti merbuten taktim kılınan 1330 (1915 sene ve 172 sayılı. IRBIK) tarihli gedikli kanunu ve gediklilerin ve gedikli küçük zabitlerin maaşlarına dair olan kanunlar lağvedilmiştir.

   11 — Muvakkat madde halen mevcut bulunan “gedikli zabitan” ile “gedikli küçük zabitanın” “gedikli küçük zabit” sınıfına sureti nakilleri için vazedilmiştir. Halen mevcut bulunan ve 330 (1915 sene ve 172 sayılı. IRBIK) tarihli gedikli kanununa nazaran silâh endazdan madut olan “gedikli küçük zabitanı” yeni ihdas olunacak "gedikli küçük zabitanın" mukabil rütbelerine nakilleri münasip görülmüştür.

      «A» “Gedikli zabitandan” “gedikli küçük zabit” sınıfına nakli arzu edenlerin kıdem ve terfileri arasındaki müddetin muhafazası için gedikli zabitanın maaşı hazıraları ile nakilleri muvafık görülmüş ve bilahara tabi olacakları muamele de tespit edilmiştir.

      «B» Nakli arzu etmiyenlerin kanunen müktesep haklarının tasfiyenin nihayetine kadar 330 tarihli kanun ve 508, 507 numaralı kanunlar mucibince muamele görmeleri hususu tespit olunmuştur.

   d. Esbabı Mucibesinin 10’uncu maddesinde dönemin Başvekili İsmet (İNÖNÜ)’in izah etdiği üzere 1492 sayılı bu Kânun esas maksadı;

        — 172 sayılı Kânunun verdiği mükteseb “zabitlik” vasfını muhafaza etmek şartı ile; 1915 senesinde Bahriye’de teşkil edilen “Bahriye gedikli zâbit” sınıfını “tasfiye etmek” idi.

   e. 1492 sayılı Kânun ile “bahriye gedikli zâbit” sınıfının tasfiye edildiği 1929 senesinde; Bahriye’de müstahdem “gedikli zâbit” mevcudu 200’den ziyâde olmalıdır.

   Çünkü; 1924 senesinde Bahriye (Deniz Kuvvetleri)’de müstahdem “bahriye gedikli zâbit” mevcudunun aşağıdaki kaynakda 136 olduğu yazılıdır. 1924-1929 seneleri arasında geçen 5 senelik dönemde Makine ve Güverte Çırak Mekteplerinden şahadetname (mezuniyet) alarak Bahriye’ye intisab eden “gedikli zâbit”ler ile bu 136 rakamı daha fazla artmış olmalıdır. (Kaynak: 523 sayı ve 22.11.1340 (1924) târihli 1340 senesi Bütçesinin Fusûl ve Mevaddı Muhtelifesine Tahsisâ tı Munzamma İtasına Dair Kânun. TBMM ZC, İçtima; 10, 20.11.1340 Perşembe. Bahriye bütçesi, sayfa-26; Bahriye’de; 20 adet birinci, 56 adet ikinci ve 60 adet üçüncü sınıf olmak üzere 136 adet gedikli zâbitân mevcut).

   f. 1492 sayılı işbu Kânunun “Muvakkat Maddesi” mucibince; Bahriye’de müstahdem “gedikli zâbitâna”, Bahriye’de ilk kez işbu Kânun ile ihdas edilen “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına nakili arzu edip etmedikleri soruldu.

   g. Türk askerlik târihinde ilk defa olmak üzere bir asker sınıfına; “zâbit” vasfını haiz “gedikli zâbit” sınıfına, mensup oldukları “zâbit” sınıfından “ast” seviyedeki başka bir asker sınıfına, “gedikli küçük zâbit” sınıfına nakil olunmaları teklif edildi.

  • Bahriye gedikli zâbit” sınıfından ayrık ve “alt/ast” seviyede olan “Deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına nakil edilmeyi haklı olarak tahkir ve tezyif edici bir tercih olarak telakki eden mevcut “Bahriye gedikli zâbitinin” handiyse tamamı bu teklifi reddeddi.
  • Emekli olarak ordudan terhis edilinceye kadar 172 sayı ve 24 şubat 1330 târihli Kânun ile iktisap etdikleri “zâbitlik” vasfını “müktesep hak” mefhumu muvahecesinde muhafaza etmeyi tercih etdiler.
  • Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerinde 1960 senesinde bile hâlâ görev yapan “gedikli zâbit” mevcut idi. (Bkz. Sene 1960, Kânun 7471).

 

   h. “Bahriye gedikli zâbit” sınıfının “tasfiye” edildiğini

   Ve dahi

   Yerine “deniz gedikli küçük zabit” sınıfının “ikâme” (kâim) edildiğini emreden 11 Haziran 1929 târih ve 1492 sayılı işbu Kânunun altında Reisicumhur Gâzi Mustafa Kemâl’in imzâsı ve irâdesi var.

 

   i. Bu cümleden olmak üzere; “Donanma (Bahriye) gedikli zâbit” sınıfının “deniz astsubay” sınıfı olduğu yalanını söyleyen deniz subayları; Reisicumhur Gâzi Mustafa Kemâl’in 1929 senesinde irâd etdiği bu imzâsı ve irâdesi karşısında bugün burada hesap vermelidir.

 

   j. Yukarıdaki maddelerde Kânunları ile açıkladığım bu hukukû hakikâtin neticesi olmak üzere de ben Şükrü IRBIK buraya şerh ediyorum;

     1. “Deniz astsubay” sınıfının târihi; 1446 sayılı Kânunun muteber olduğu 19 Mayıs 1929 târihinde ve Bahriye’de teşkil edilen “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfını ile başlamakdadır.

     2. 1446 sayılı Kânun ile 1929 senesinde Bahriye (Deniz Kuvvetletleri)’de ilk defa teşkil edilen “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfı;

        — 5619 sayılı Kânun ile 1950 senesinde teşkil edilen “Deniz gedikli erbaş” sınıfının kaynağıdır.

     3. 5619 sayılı Kânun ile teşkil edilen “gedikli erbaş” sınıfı da;

        — 5802 sayılı Kânun ile 1951 senesinde Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerinde teşkil edilen “astsubay” sınıfının kaynağıdır.

 

   KȂNUN(4): 2717 sayı ve 18 Mayıs 1935 târihli Sevkiyât Erât ve Erbaşlarına Verilecek Yevmiyeler Hakkındaki 630 Numaralı Kânunun Birinci Maddesini Değiştiren Kânun.

   TBMM 18 Mayıs 1935 Cumartesi günü İnikad-25 ile içtima eyledi. Gündemdeki konulardan birisi de Sevkiyât Erât ve Erbaşlarına verilecek yevmiyeyi müzakere etmek idi. Fakat bu İnikadda TBMM gündemde olmayan bir karar aldı. Dâhilî Nizamnâmesine aykırı olarak TBMM, gündemde olmadığı hâlde; “gedikli küçük zâbite” “gedikli erbaş” denmesine karar verdi. İşde, İnikad-25’de müzakere şöyle cereyân etdi;

   General Kâzım SEVÜKTEKİN (Diyarbekir) — Efendim, bunlar Heyeti Vekilede katiyet kesbetti.

   Efrada, erat,

   Nefere, er,

   Küçük zabite, "erbaş",

   Gedikli küçük zabite” de “gedikli erbaş” dendi. Bunların da bu şekilde değiştirilmesini teklif ederim.

 

   Millî Müdafaa Encümeni M.(azbata) M.(uharriri) General İhsan SÖKMEN (Giresun) — Evet öyledir.

   Başkan —    Maddeyi bu değişiklikle reye arzediyorum.

   Kabul edenler ... Etmeyenler ... Kabul edilmiştir.

   2717 sayılı bu Kânunun 1935 senesinde meriyyete konulmasından sonra hazırlanan yeni Kânunlarda geçen “gedikli küçük zâbit” tâbirâtı “gedikli erbaş” olarak tebdil edildi.

   “Gedikli küçük zâbite” “gedikli erbaş” denilmesine dâir olmak üzere; 18 Mayıs 1935 Cumartesi günü İnikad-25’de TBMM’nin bu karârı, Dâhilî Nizâmnâmesine aykırı olarak alınmış “usulsüz ve gayri meşru” karar idi. Bu “usulsüz ve gayri meşru” karar, 2771 sayılı Ordu Dâhilî Hizmet Kânunu ile 1935 senesinde “meşru” hâle getirildi.

 

  *  *  *  

 

  * * *  BÖLÜM—3  * * * 

 

 

***  DENİZ ASTSUBAY” SINIFININ İLK KAYNAĞI “DENİZ GEDİKLİ KÜÇÜK ZÂBİT” SINIFIDIR ***

 

   a. 1446 sayı ve 18 Mayıs 1929 târihli Gedikli Küçük Zâbit Menbalarına ait 1001 Numaralı Kânunun Bâzı Maddelerinin Tâdiline Dâir Kânun ile 1929 senesinde;

        —  Osmanlı ve Türk denizcilik târihinde ilk defâ olmak üzere; “deniz gedikli küçük zâbit” olarak tesmiye edilen yeni bir asker sınıfı 18 Mayıs 1929 târihinde teşkil edildi.

        —  Bu târihden sâdece 23 gün sonra da “Bahriye gedikli zâbit” sınıfı 8 Haziran 1929 târihinde 1492 sayılı Kânun ile "tasfiye” edildi.

        —  1492 sayılı Kânunun Komisyon Raporu dokuzuncu maddesinde alanen beyan edildiği üzere “tasfiye” edilen “Bahriye gedikli zâbit” sınıfının yerine “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfı “ikâme” edildi.

   b. 2505 sayı ve 11 Haziran 1934 târihli Gedikli Küçük Zâbit Menbalarına Dâir Kânun ile 1934 senesinde;

  • 1001 sayılı Kânun ile 1927 senesinde Kara’da,
  • 1446 sayılı Kânun ile 1929 senesinde Deniz’de,
  • 1675 sayılı Kânun ile 1930 senesinde Kara’nın Hava kısımında teşkil edilen “gedikli küçük zâbit” sınıfları; Komisyon raporunda alenen beyan edildiği üzere ile 2505 sayılı işbu Kânun ile “tedvin” edildi. 1001, 1446 ve 1675 sayılı söze konu bu Kânunlar gene 2505 sayılı bu Kânun ile “ilga” edildi. (Madde-29).

   c. 5619 sayı ve 23 Mart 1950 târihli Gedikli Erbaş Kânunu ile 1950 senesinde;

  • Kara, Kara Hava sınıfı ve Deniz “gedikli küçük zâbit” sınıflarını 1934 senesinde aynı Kânunda “tedvin”  eden 2505 sayılı Kânun “ilga” edildi. (Madde-29).
  • 1446 sayılı Kânun ile 1929 senesinde Deniz’de ilk defa "teşkil" edilen “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfı “Gedikli erbaş” sınıfına “tensik” edildi.

   d. 5802 sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde;

        —  Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun; kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma ve gümrük koruma’da “astsubay” olarak tesmiye edilen yeni bir asker sınıfı “teşkil” edildi. (Madde-1).

        —  “Astsubay” sınıfının “teşkil” edilmesi ile birlikde; 5619 sayılı Kânun ile daha bir sene evvel, 1950 senesinde “teşkil” edilen “gedikli erbaş” sınıfı “feshedildi.” 5619 sayılı Gedikli Erbaş Kanunu da yürürlükten kaldırıldı. (Madde-32).

        —  5802 sayılı Astsubay Kânununun yürürlüğe girmesinden evvel “gedikli erbaş” olarak yetiştirilmiş ve yetiştirilmekte olan askerî şahıslara “Astsubay” denildi. (Geçici Madde-1).

        —  Muhtelif Kânunlarda geçen “gedikli erbaş” adı “astsubay” olarak değiştirildi. (Geçici Madde-1).

        —  Deniz ve hava sınıflarında görevli bulunan “gedikli subaylardan” istiyenler hizmet sürelerine göre “astsubay” sınıfına geçmeleri teklif edildi. (Geçici Madde-3). Fakat “deniz gedikli subayları” “astsubay” sınıfına geçmeyi reddeddi.

        — “Astsubay” sınıfına geçmek istemiyendeniz gedikli subayları” hakkında; 24 Şubat 1330 tarihli (1915 sene ve 172 sayılı. IRBIK) “Gedikli Zabitan Kanunu” ile Berrî, Bahrî, Havai ve Jandarma Erkân, Ümerâ ve Zâbitânı ile Memurin ve Mensubini Askeriye Maaş ve Tahsisâtına dair 22 Teşrinievvel 1339 târihli (360 sayılı. IRBIK) Kânuna müzeyyel 508 ve bu kânûna ek 587 sayılı kânun hükümlerinin tatbikına devam olundu. (Geçici Madde-3).

 

  *  *  *  

 

       SONUÇ;  

 

Mezunu olduğum Deniz Astsubay Okulu hakkında subayların bugüne kadar hilâf-ı hakikât olarak ve ezbere yazdığı düzmece târihceleri gördüğümde; “El, elin eşşeğini türkü çığırı çığırı arar!” atasözü tedai ediverdi, ben Şükrü IRBIK’ın zihninde.

Çünkü; Hâlen İlgi (c)’de münteşir MSÜ DAMYO târihcesinde çok vahim hatâlar, yanlışlar, inkârlar ve iftirâlar mevcutdur. Söze konu işbu târihcelerde; “Donanma gedikli zâbit” ve “Deniz astsubay” sınıflarının târihine karşı işlenmiş aleni bir “itibâr suikastı” vardır.

İlgi (c) bağlantıda münteşir târihcesinde MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı;

Deniz Gedikli sınıfının (Deniz Astsubay) sınıfı olduğunu ve 03 Nisan 1890 târihinde resmen kurulduğunu”,

Beyan etmekdedir.

İşbu dilekcemin yukarıda görülen bölümlerinde;

   a. “Deniz gedikli” sınıfının “Deniz astsubay” sınıfı olmadığını;

  • Osmanlı Devleti Padişahları ve Meclisleri,
  • Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanları, Meclisleri ve
  • Meclislerinin yapdığı Kânunlar ile isbat etdim.

       Ve dahi

   b. MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının İlgi (c)’de münteşir târihcesinde söz etdiği “Deniz gedikli” sınıfının “Deniz astsubay” sınıfı olduğuna dair iddiasını da tamamen çürütdüm.

 

 

  *  *  *  


                                               

        TALEP;   

 

   Bölüm-1’de;

  • Bahriye gedikli zâbit” sınıfının “zâbit” sınıfına dahil olduğunu,
  • Bu cümleden olmak üzere; “Deniz gedikli zâbit” sınıfının “Deniz Astsubay” sınıfı ile hukukî hiçbir bağı olmadığını,

 

   Bölüm-2 ve 3’de ise;

  • Deniz astsubay” sınıfının membaının “deniz gedikli erbaş” sınıfı olduğunu,
  • Deniz gedikli erbaş” sınıfının membaının “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfı olduğunu,
  • Deniz gedikli küçük zâbit” sınıfının ise 1446 sayılı Kânun ile 19 Mayıs 1929 târihinde teşkil edildiğini,

Kânunları ile izah etdim.

 

Cârî askerî mevzuâta göre “astsubay” olarak bilinen asker sınıfının Deniz Kuvvetlerine ait târihcesi konusunda talep olur ise şâyet; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı arşivinde dahi mevcut olmadığını teyit etdirdiğim belgeler kapsamında, DAMYO’ya yardım edebilir, şifahî olarak bizzat izahât verebilirim.

 

Bu hakikâtin neticesi olarak da “Deniz astsubay” sınıfının 1446 sayılı Kânun ile “Deniz gedikli küçük zâbit” isimi ile 19 Mayıs 1929 târihinde kurulduğu kolayca anlaşılmaktadır.

 

Bu cümleden olmak üzere MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının;

   a. “Deniz astsubay” sınıfının târihcesini 1446 sayılı Kânun ile 19 Mayıs 1929 târihde teşkil edilenDeniz gedikli küçük zâbit” sınıfından başlayacak şekilde “tashih” etmesini,

   b. Neticeyi tarafıma bildirmesini,

Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.15.03.2021. CİMER: 2101248517.

 

                                                                                                                                                    Şükrü IRBIK

Sayfa -23

 

 

 

  *  *  *  

 

15 Mart 2021 târihinde gönderdiğim yukarıdaki bu dilekceme

08 Nisan 2021 Perşembe günü MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı

Aşağıda gördüğünüz şu kısa cevabı gönderdi;

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanı

Albay Cenk TOPUZ, nâmuslu subay imiş!

 

Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK da

Deniz Albay Cenk TOPUZ’a teşekkür ediyor

Ve saygılarımı gönderiyorum.

 

  *  *  *  

 

    Demek ki ne imiş?

   Cârî askerî mevzuâtımıza göre “Deniz Astsubay” isimi ile bildiğimiz asker sınıfı;

  • Deniz Gedikli Küçük Zâbit” isimi ile

         Ve dahi

  • 1929 senesinde kurulmuş.

 

   Kuruluş târihi de

  • 18 Mayıs 1929 târih ve 1446 sayılı Kânunun muteber olduğu 19 Mayıs 1929 Pazar günü imiş.

 

 

  

  *  *  *  

 

    

Handiyse son 100 seneden beri

 Donanma Gedikli ” sınıfının “ Deniz Astsubay ” sınıfı olduğu yalanını söyleyen

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;

Bıldır, 17 Kasım 2020 Salı günü

Deniz astsubay sınıfının sahte 130’uncu kuruluş yıl dönümünü ” kutlamış idi!..

(https://damyo.msu.edu.tr/index.html)

 Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Aşağıda gördüğünüz 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi’nde

Dz.Asb.Okulunun “131'inci Kuruluş Yıl Dönümü Töreni” için faaliyet yer almasına rağmen

 

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Bu sene, 17 Kasım 2021 Çarşamba günü;

Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu

Deniz astsubay sınıfının sahte  “ 131’inci kuruluş yıl dönümünü kutlamayacak!..

 

  *  *  *  

 

Yedi göbek öteden, şöyle dedi ebem-dedem;

Hile ile iş gören mihnet ile can verir!

 

Deniz astsubay sınıfının târihini yazmak için bugüne kadar hile ile iş görenler de

Mihnet ile can verecekler... 

 

  *  *  *    

 

Eski Tüfek de şöyle diyor;

Hile, gizli yapılır!

Lâkin asla gizli kalmaz!..

 

  *  *  *  

 

Deniz astsubay sınıfının târihi konusunda

Deniz Kuvvetleri Komutanlığının yapdığı 100 senelik hile de

İnşallah 2021 senesinin şu günlerinde fâş olacak...

 

  *  *  *  

 

İstiklâl Harbi’nin utku meş’âlesini ateşlemek için Bandırma vapuru ile

Ferik Mustafa Kemâl’in Samsun’a avdet etdiği kutlu güne tesâdüf eden

2022 senesinin 19 Mayıs Perşembe günü

Deniz Kuvvetleri Komutanlığın 100 seneden beri söylediği filfilli yalan hitâm bulacak

Ve dahi

Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu;

Deniz astsubay sınıfının 90’ıncı kuruluş yıl dönümünü ” kutlayacak… 

 

                                                                                                                                ESKİ TÜFEK - 2021    

 

 

  *  *  *  

 

 

    

Bugün bildiğimiz Deniz Astsubay sınıfının membası olan

Ve dahi

1446 sayılı Kânun ile 19 Mayıs 1929 Pazar günü teşkil edilen

Deniz Gedikli Küçük Zâbit” sınıfının tahsil süresi ortamektep düzeyinde 3 sene idi.

 

   1929 senesinde talime başlayan “Deniz Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebi”,

   İlk dönem “Deniz Gedikli Küçük Zâbit Çavuşları” 1932 senesinde mezun edip şehâdetnâme verdi.

 

*  *  *

2020 senesi 31 Ağustos Pazar günü tertiplediği diploma tevdi töreninde

Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu,

Sahte 130’uncu dönemDeniz Astsubay Çavuşları” mezun etmiş idi!..

(https://msu.edu.tr/sayfadetay.aspx?SayfaId=1557&ParentMenuId=31)

 Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Bıldır, 31 Ağustos 2020 Pazar günü tertip edilen

Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu'nun 130‘uncu mezuniyet töreninde

MSÜ Rektörü Prof.Dr. Erhan AFYONCU;

 130'uncu dönem ikincisi Deniz Astsubay Çavuş’a diplomasını verdi.

 

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *     

Asubay Tefrikası-12 isimli bu makâlemizde

Deniz Astsubay sınıfının târihi hakkında ilk defâ olmak üzere

Bugün burada ortaya çıkartdığımız 1929 sene ve 1446 sayılı Kânuna göre;

Deniz Astsubay sınıfının şu anki “mezuniyet dönem sayısından42 senetenzil” edilecek

Ve dahi

 

2021 senesi Ağustos ayında tertip edeceği diploma tevdi töreninde

Deniz Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebi'nin vârisi olan Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu,

   “89’uncu dönem” “Deniz Astsubay Çavuşları” mezun edecek.

 

                                                                                                      ESKİ TÜFEK - 2021     

 

  *  *  *   

 

Deniz Kuvvetleri Komutanlığına,

Deniz Astsubay Meslek Yüksekokuluna,

Deniz Astsubaylarına hayırlı olsun.

Asubay Tefrikası _12 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

  

Şükrü IRBIK

(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.

 

 

   Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız   

 

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKSahil Güvenlik Komutanlık BrövesiKapak 5

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Sahil Güvenlik Komutanlık BrövesiAsubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKSahil Güvenlik Komutanlık Brövesi

Asubay Tefrikası _14_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK
Asubay Tefrikası _11 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKSahil Güvenlik Komutanlık BrövesiAsubay Tefrikası _13_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

 

Asubay Tefrikası - 10

 

Aldatanlar Ülkesinin

Aldatılmaya Doymayan Askeri: Asubaylar

 

 

        İnsanı, yalan kadar alçaltan başka bir şey yoktur!

 Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Çünkü;

   Bir yalanını yakaladığın insanın,

   Her doğrusunu bin kere sorgularsın!..

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Ve bilir misin ki;

   İlâhî adâletin defterinde zaman aşımı yokdur!

   O, bir gün mutlaka tecelli eder.

Asubay Tefrikası _810_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Ey, Hayyam!

   Sen ne dersin, yalancılar hakkında?

  • Tasalanma sen, Eski Tüfek,

        Çünkü; 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  *  *  

 

   Bugüne kadar yazdıkları kitaplarda

   Ve

   Gönderdiğim dilekcelerime verdikleri cevaplarda;

   Millî Savunma Bakanları,

   Genelkurmay Başkanları

   Ve

   Kuvvet Komutanlarının

   O kadar çok yalanını yakaladım ki!

 

   Bakdım, dillleri yalama olmuş,

   Bana gönderdikleri her cevabı

   Her seferinde bin kere sorgulamaya mecbur kaldım!

 

  *  *  *  *  *  

 

Astsubay Tefrikas’ında Vaziyet-i Umumiye Ne Merkezde?

 

   Üç sene bitdi, dördüncü senenin içindeyim.

   

   2017 senesinde Asubay Tefrikası isimli bir yazı dizisi yayınlamaya başladım.

   Bu yazı dizimizde bugüne kadar 8 bölüm ve 10 kısımı tamamladım ve neşretdim.

   

   8 bölümün ilk 5 bölümünde;

   Genelkurmay Başkanının “astsubay” dediği uyduruk asker sınıfının kısa târifini yapdım.

   Bugün itibârı ile 6’ncı bölümdeki 10 kısım dâhil olmak üzere;

   Asubay Tefrikası’nın 7, 8 ve 9’uncu bölümleri hâlen yayında.

   

   Şu an okuduğunuz ise Asubay Tefrikası’nın 10’uncu bölümü.

   6’ncı bölümdeki 10 kısım dâhil olmak üzere;

   7, 8, ve 10’uncu bölümlerin tamamının bir tek konusu var; “yalan.

   İşde bu sebepden dolayı da emekli asubay ben Şükrü IRBIK;

   Asubay Tefrikası’nın 9’uncu bölümü hâriç olmak üzere;

   6’ncı bölümdeki 10 kısım ile 7, 8 ve 10’uncu bölümlerini şöyle tesmiye etdim;

   “Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar

 

  *  *  *  *  *  

 

Yalan, Yalan Gene Yalan!..

 

   Aldatan var ise ki,

    Var!     

     Aldanan da var ise ki,

     Var!     

     Aldatanın aldananı aldatmak için söylediği bir de “yalan” olmalı…

     Var!..     

     Hem de birden ziyâde…

 

  *  *  *  

 

   Muhterem “astsubay” meslekdaşlarım,

   Kıymetli vatandaşlarım;

   1951 senesinden beri Ordumuzda “astsubay” unvânı ile görev yapan asker sınıfı hakkında,

   Bugüne kadar söylenen yalanlar binleri geçmiş de

   Memleket sınırları dahi aşmış gitmiş!..

   İşde,

   Başbakandan Bakanlara,

   Millî Savunma Bakanından Milletvekillerine,

   Genelkurmay Başkanından Kuvvet Komutanlarına kadar

   Ordumuzun ne idüğü belli olmayan “astsubay” sınıfı hakkında söyledikleri yalanlardan

   Sâdece üçü beşi… 

  •    Türk Ordusunda astsubay; "subay ile erbaş ve er arasında" yer alır. Yalan,
  •    Türk Ordusunda astsubay; "subay ile erbaş ve er arasında" görev yapar. Yalan,
  •    Türk Ordusunda  astsubay; "ara elemandır.Yalan,
  •    Türk Ordusunda astsubay;orta kademe" yöneticidir. Yalan,
  •    Türk Ordusunda  astsubay; orta kademe" teknisyendir. Yalan,
  •    Türk Ordusunda  astsubay;teknikhizmetlerde istihdam edilir. Yalan, iftirâ ve Kânunsuz,
  •    Dünyâ ordularında “astsubay” “tekniksınıfı oluşturur. Yalan,
  •    Dünyânın modern ordularında ve NATO’da “muvazzaf astsubaysınıfı mevcutdur. Yalan,
  •    Dünyânın modern ordularında “muvazzaf astsubayyetiştiren okullar mevcutdur. Yalan,
  •    Dünyânın modern ordularında “muvazzaf astsubay” ile “muvazzaf subayaynı kânunda yer alır. Yalan.

 

                                                                                                                                        ESKİ TÜFEK - 2020   

  *  *  *  *  *  

 

   2020 senesi İlkgüz ayının 7’nci gününde,

   Eski Tüfek’de yayınladığımız Asubay Tefrikası isimli makâle silsilemizin 10’uncu bölümünde

   Bugün burada, biz;

   Ordumuzdaki “astsubay” sınıfı hakkında söylenen yalanları,

   Senelerin şâhidliğinde

   Ve

   Hakikâtin mukadder huzurunda hizaya getirecek

   Ve dahi

   Devlet adamlarını ve subayları,

   Söyledikleri kendi yalanlarında boğacağız, inşallah…

 

  *  *  *  *  *  

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   İkinci kez Başbakan seçilen Adnan MENDERES,

   Türkiye Cumhuriyeti’nin 20. Hükûmetini 09 Mart 1951 Cuma günü teşkil etdi.

   Aynı gün itibârı ile;

   Sam Amcanın intihâb ve tâyin etdiği T.C. Devleti idâre heyeti,

   Aşağıda gördüğünüz şu eşhâsdan müteşekkil idi.

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   İkinci kez başbakan goltuğuna oturdukdan sâdece 3 ay sonra Adnan MENDERES;

   6/7 Haziran 1951 târihinde TBMM’ye şu dilekceyi verdi.

   Ve dahi

   ATATÜRK’ün teşkil etdiği Türk Ordusundaki “muvazzaf subay” ve “mükellef er” sınıfına ilâve olarak,

   Üçüncü bir asker sınıfı olarak “astsubay” ismi ile sözde “yeni bir asker sınıfı” ihdâs etmesini,

   “Büyük Millet Meclisi”nden arz etdi.

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   5802 sayılı ve Astsubay Kânunu ile

   Türk Ordusunda ilk defâ olmak üzere ihdâs etdiği “mükellef astsubay” sınıfını,

   Bu Kânunun birinci maddesinde TBMM şöyle târif etdi.

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

                                                                   ASTSUBAY KANUNU

   Kanun No: 5802                                                                                                              Kabul Tarihi: 2/7/1951

 

   BİRİNCİ BÖLÜM

   Genel hükümler

   Astsubaylar:

 

   Madde 1 — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, gümrük koruma birlikleri kadrolarında;

  • astkomuta kademelerinde,
  • eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde,
  • subaya yardımcı” olarak görevlendirilen askerî şahıslara (Astsubay) adı verilir.

 

  *  *  *  

 

1935 senesinde Kurucu Reisicumhur ATATÜRK,

Türk Ordusunu “iki sınıf” asker ile teşkil etmiş idi;

               1. Muvazzaf subay

               2. Mükellef erat

 

  *  *  *  

 

 Bu konuyu da

   Asubay Tefrikası 6-9 isimli şu makâlemizde mufassal olarak anlatmiş idik.Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   ATATÜRK’ün “muvazzaf subay” ve “mükellef er” ile teşkil etdiği “iki sınıflı” Türk Ordusuna

   Dönemin Adnan MENDERES hükûmeti,

   1951 senesinde “üçüncü” bir asker sınıfı ilâve etdi; “astsubay.

 

  *  *  *  

 

   Aslında;

   “Gedikli erbaş” sınıfının yalap şalap boyanmasından başka bir şey olmayan “astsubay” sınıfının;

   Ordumuzun “teknik” hizmetlerinde görev yapmadığını anlatmak için yazdığımız bu makâlemize

   Burada bir soluk mola verelim!..

   Ve dahi

   “Astsubay” isimli bu asker sınıfının “ast komuta” kademelerinde görev yapdığı Türk Ordusunda,

   Kaç çeşit “komuta kademesi” var imiş,

   Bir görelim, hele!..

 

  *  *  *  

 

 Bilen beri gelsin; Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” var?

   T.C Ordusunda “astkomuta kademesi” mevcut olduğuna göre;

   Meselâ;

   “Üst kademe” ya da “orta kademe” şeklinde “başka komuta kademeleri” var mı diye

   İsabetli bir suâl sorabilirsiniz.

   

   Çünkü bu suâli ben, evvelâ kendime sordum!

   Sonra da

   İşin sivil kıyafetli “sivil komutanı” Millî Savunma Bakanına…

   

   T.C Ordusunda bugün mevcut olan “komuta kademesinin sayısını” meğer ise

   Millî Savunma Bakanı da bilmiyor imiş!..

 

  *  *  *  

 

   1951 senesinde yapdığı Astsubay Kânununda Türkiye Büyük Millet Meclisi;

   “Astsubay” adını verdiğini uyduruk asker kişilerin

   Ordumuzun “astkomuta kademelerinde” görev yapacağını emretmiş idi.

   

   Fakat aynı TBMM;

   Ordumuzdaki bu “astkomuta kademelerinin”ne olduğunu Kânunda belli etmemiş!..

   

   Başka “komuta kademesi” var mı, ondan da hiç söz etmemiş!..

   1951 senesinden 2019 senesine kadar geçen 68 senede

   Ordumuzdaki bu “astkomuta kademelerinin” neler olduğunu kimse bilememiş,

   “Astkomuta kademelerinden” başka “komuta kademeleri” var mı diye de kimseler suâl etmemiş!..

   Subaylarımızın götünü kaşıtması için “ast komuta kademesi” olduğuna göre

   Kim bilir?

   Ordumuzda belki de “orta komuta” ya da “üst komuta” kademeleri de olması icâb eder, değil mi?

   

   Sene 2019 olunca;

   Ordumuzdaki diğer “komuta kademelerinin” neler olduğunu suâl eylemek de

   Gene Eski Tüfek’in üzerine vazife oldu…

   Bir dilekce yolladım emekli subay ve Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’a

   Ve dedim ki;

   Muhterem ve muhteşem Bakanım;

   Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” var?

 

  *  *  *  

 

KONU: TSK’de Mevcut “Komuta Kademeleri” Hakkında.

  İLGİ: (a) 926 sayı ve 27.07.1967 târihli Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kânunu.

  (b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.

  (c) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.

  1. İlgi (a) kanûnda mezkûr “astsubay” tâbiri, aynı kanûnun “Astsubaylar” alt başlığı altında yer alan Ek Madde-21’de şöyle târif edilmekdedir;

  Astsubaylar:

  Ek Madde 21;

  “Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil  Güvenlik Komutanlığı kadrolarının “ast komuta kademelerindeeğitim, sevk ve idare ile diğer idarî işlerde "subaya yardımcı olarak görevlendirilen" askerî şahıslara, “astsubay” adı verilir.”

  2. Yukarıda mezkûr târifinde de görüldüğü üzere “astsubay” olarak tesmiye edilen askerin, ordumuzun “ast komuta kademelerinde” görevlendirildiği anlaşılmakdadır. “Astsubay” tâbirinin bu târifine bakıldığında, birisi “ast komuta kademesi” olmak üzere TSKde birden fazla “komuta kademesi” olduğu intibaı hâsıl olmakdadır.

  3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ilk iki maddesindeki bilgiler muvacehesinde benim suâllerim

şunlardır;

  Türk Silâhlı Kuvvetlerinde;

   a. Kaç çeşit “komuta kademesi” mevcuddur?

   b. Bu “komuta kademeleri” nelerdir?

   c. Bu “komuta kademelerine” dâhil olan “asker sınıfları” ve tekabül eden “rütbeler” nelerdir?

   ç. İlgi (a) kânunda söz edilen “ast komuta kademesi” ve mevcut olan sâir “komuta kademelerinin” meşruiyeti hangi mevzuâtdan neşet etmekdedir?

  4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim dört suâlimi İlgi (b ve c) mevzuât muvacehesinde Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim. 07.05.2019. 1901080583.

                                                                                                               

                                                                                                   Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  

 

 Bu suâlime Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR şöyle cevap vermedi;

Cevaplar:

   Cevap: MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI (MSB) > PERSONEL TEMİN DAİRESİ BAŞKANLIĞI (21.05.2019 10:49)

  CİMER başvurunuz incelenmiştir.

  Bilgi Edinme Kanunu ;

  Madde 25- Kurum ve kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli

ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler, bilgi

edinme hakkının kapsamı dışındadır. Ancak, söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum

çalışanlarının bilgi edinme hakları saklıdır.

   Gereği talebinize yanıt verilememektedir.

   İyi günler.

 

NOT: Tarafınıza iletilen bu mail kapsamında; "Kanunda ve Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde erişilen bilgi ve belgeler ticari amaçla çoğaltılamaz, kullanılamaz, erişimi sağlayan kurum ve kuruluştan izin alınmaksızın yayınlanamaz. Bu madde hükmüne aykırı olarak erişilen bilgi ve belgeleri ticari amaçla çoğaltanlar, kullananlar ve yayınlayanlar hakkında kanunların cezai ve hukuki sorumluluğa ilişkin hükümleri uygulanır" hükmü doğrultusunda değerlendirilmesi gerekir.

 

  *  *  *  

 

   TBMM 1951 senesinde Astsubay Kânunu isimli bir Kânun yapmış,

   Bu Kânun ile Cumhuriyet Ordusunda “astkomuta kademesi” teşkil etmiş,

   Sonra, bu Kânunu bütün dünyaya ilan etmiş!

   Bu Kânundaki “astkomuta kademesini” de bütün âleme duyurmuş!

   

   Fakat 2020 senesine geldiğimizde Millî Savunma Bakanı;

   Cumhuriyet Ordusundaki “astkomuta kademesinin” kamuoyunu ilgilendirmediğini iddia ediyor!..

   Bu iddiaya Yaşar bile güler be!..

   Hani Türk Ordusu, “milletin ordusu” idi, sayın Bakanım?..

   Hani Türk milleti “asker millet” idi, paşam?..

 

  *  *  *  

 

   Bilgi Edinme Hakkı Kânunu diyor ki;

  • Kamuyonu ilgilendirmeyen bilgiler, kânun kapsamı dışındadır.
  • Ancak; söz konusu bilgiden etkilen “kurum çalışanı” bilgi edinme hakkına sâhipdir.

   Bu dilekcenin sâhibi ben Şükrü IRBIK,

   Emekli bir “astsubay” olduğum için kendimin “kurum çalışanı” olduğunu zannediyor idim.

   Ne de olsa; giriş-çıkış tam 34 sene hizmet etmişim Ordumuza.

   Ben “astsubay” olarak “ast komuta kademesi”nde görev yapdığımı biliyordum da,

   Ordumuzda başka “komuta kademeleri” mevcut mu idi, işde bunu bilmiyor idim!..

   

   Bu düşünce ile ikinci bir dilekce daha gönderdim Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’a.

   Ve dedim ki;

   Bu dilekcenin sâhibi ben Şükrü IRBIK, bir zamanlar “kurum çalışanı” idim.

   Ve ben kendimin hâlâ “kurum çalışanı” olduğunu zannediyorum.

   Bu sebepden dolayı;

   Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” olduğunu bilmeye kânûnen hakkım vardır.

   Kânûn bu yahu, daha ötesi var mı?..

   “Muvazzaf astsubay” unvânı ile 34 sene görev yapdığım Ordumuzda;

   Kaç çeşit “komuta kademesi” olduğunu ben bilmeyeceğim de kim bilecek, Allah aşkına?

 

  *  *  *  

 

  KONU: TSK’de Mevcut “Komuta Kademeleri” Hakkında.

  İLGİ: (a) 07 Mayıs 2019 târih, 1901073663 ve 1901080583 sayılı iki bölümlü ve aynı konulu dilekcem.

  (b) MSB Personel Temin Dairesi Başkanlığının 21 Mayıs 2019 târih ve 10:49 saatli cevâbı.

  (c) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.

    1. 07/08 Mayıs 2019 târihlerinde iki bölüm hâlinde gönderdiğim İlgi (a) dilekcemin üçüncü maddesinde, Millî Savunma Bakanlığına şu suâlleri tevcih etdim;

      Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde;

    a. Kaç çeşit “komuta kademesi” mevcuddur?

    b. Bu “komuta kademeleri” nelerdir?

    c. Bu “komuta kademelerine” dâhil olan “asker sınıfları” ve tekabül eden “rütbeler” nelerdir?

   ç. İlgi (a) (926 sayılı) kânunda söz edilen “ast komuta kademesi” ve mevcut olan sâir “komuta kademelerinin” meşruiyeti hangi mevzuâtdan neşet etmekdedir?

  

   2. İlgi (b) ile verdiği cevâbda Millî Savunma Bakanlığı;

     a. İlgi (a) CİMER dilekcemi incelediğini,

     b. Muhteva olarak İlgi (c) kânun madde 25, birinci fıkrası mucibince mütalaa etdiğinden dolayı işbu dilekceme cevap vermeyeceğini,

    Ve fakat

    c. Aynı kânunun aynı maddesinin ikinci fıkrası mucibince de; “söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum çalışanlarının bilgi edinme haklarını saklı” olduğunu,

21 Mayıs 2019 târihinde tarafıma bildirdi.

  

   3. İşbu dilekce sahibi ben Şükrü IRBIK, 31 sene Deniz Kuvvetleri Komutanlığında, 3 sene de Sâhil Güvenlik Komutanlığında olmak üzere Türk Silâhlı kuvvetlerine “astsubay” unvânı ile 34 sene hizmet etdim. Sicil numaram da Sâhil Güvenlik Komutanlığı 1982-2085’dir.

   4. İlgi (a) dilekcemin üçüncü maddesinde tevcih etdiğim suâllerime cevâp vermeyişinde Millî Savunma Bakanlığı, İlgi (c) kânun, madde 25, birinci fıkrayı gerekce gösdermekdedir.

 Fakat aynı maddenin ikinci fıkrasında zikredildiği üzere; ben Şükrü IRBIK, tevcih etdiğim suâllerden etkilenen ve bu suâllerin tesiri altında 4 senesi talebelik olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerine “astsubay” unvânı ile 34 sene hizmet etdim. Bu cümleden rahatlıkla anlaşılabileceği üzere; İlgi (c) kânun madde 25, ikinci fıkrası mucibince İlgi (a) dilekcem ile tevcih etdiğim suâllerin cevâbını öğrenmek, en başda benim hakkımdır.

    5. Netice itibârı ile;

İlgi (a) dilekcemin üçüncü maddesinde tevcih etdiğim suâllerimi; doğrudan taraf olduğumdan nâşi, İlgi (c) kânun madde 25, ikinci fıkrası mucibince cevâplamasını,

 Millî Savunma Bakanlığından saygılarımla arz eylerim.29.05.2019. 1901241257.

                                                                                                Şükrü IRBIK 

  EKLER  :

  EK-A: 07 Mayıs 2019 târih, 1901073663 ve 1901080583 sayılı iki bölümlü ve aynı konulu dilekcem.

  EK-B: MSB Personel Temin Dairesi Başkanlığının 21 Mayıs 2019 târih ve 10:49 saatli cevâbı.

 

  *  *  *  

 

   Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” olduğunu öğrenmek için gönderdiğim ikinci dilekceme

   Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR işde, böyle cevâp vermedi.

   Ne diyelim, canı sağolsun!

   Mühür kimde ise,

   Şimdilik de olsa Sultan O’dur, değil mi?..

 

  *  *  *  

 

Cevaplar:

  Cevap: MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI (MSB) > PERSONEL TEMİN DAİRESİ BAŞKANLIĞI (11.07.2019 17:03)

  Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne göndermiş olduğunuz başvurunuz incelenmesi neticesinde,  aynı talebi içeren başvurunuza ilgili makamlarca cevap verildiği anlaşılmıştır.

  Bu nedenle yeni başvurunuz hakkında herhangi bir işlem yapılamamıştır.

  Bilgilerinize sunarız.

 

  *  *  *  

 

  Gönderdiğim iki dilekcem

  Ve dahi

  Bu iki dilekceme Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’ın verdiği cevâbdan(!)

  Ortaya şu resim çıkdı!..

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Tabii ki iş burada bitmedi!..

   Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” mevcut olduğunu,

   Türk Silâhlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisine sordum.

   

   Çünkü

   

   ATATÜRK'ün yapdığı Anayasa'ya göre

   Türkiye Cumhuriyeti Devletinde 1924 senesinden beri

   Başkumandanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin şahsiyeti maneviyesinde mündemiç…

   

   Bu suâlimin cevabını Başkomutan Türkiye Büyük Millet Meclisi herhâlde biliyordur!..

 

  *  *  *  

 

   Gelelim şimdi,

   Ordumuzda “astsubay” unvânı ile görev yapan uyduruk asker sınıfı hakkında

   Devleti idâre eden devlet adamları

   Ve

   Ordumuzu idâre eden Millî Savunma Bakanı ile

   Genelkurmay Başkanının söylediği filfilli yalanlara…

 

  *  *  *  

 

   1951 senesinde yeni teşkil etdikleri “astsubay” sınıfını

   T.C. Devletini idâre eden siyâsî ve askerî zevât şöyle târif etdi;

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Görev tanımına bakdığınızda,

   “Astsubay” adı verilen asker kişilerin yapdığı işler arasında “teknik hizmet” var mı? Yok!..

   Demek ki “astsubay” adı verilen asker kişiler “teknik hizmet”de görev yapmıyor!..

   Çünkü Astsubay Kânunu böyle emrediyor!

   TBMM’nin kabul etdiği 5802 sayılı Astsubay Kânununun bu emrine;

   Cumhurbaşkanı uymaya mecbur mu? Mecbur!

   Başbakan uymaya mecbur mu? Mecbur!

   Milletvekilleri uymaya mecbur mu? Mecbur!

   Millî Savunma Bakanı uymaya mecbur mu? Mecbur!

   Genelkurmay Başkanı uymaya mecbur mu? Elbetde mecbur!

   Peki!

   Devleti idâre eden bu sivil zevât ve subay,

   TBMM’nin 1951 senesinde kabul etdiği Astsubay Kânununun bu emrine uymuşlar mı?

   Uymamışlar!

   Niye uymamışlar?

   Bu sivil zevât ve bu subaylar babalarının çiftliğini idâre etmiyorlar!

   Bu kendini bilmez sivil zevât ve subay;

   Türk Milletinin yüksek irâdesinin yegâne tecelligâhı olan

   Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapdığı Kânuna göre memleketi idâre etmişler mi?

   Etmemişler!..

   Ne yapmışlar,

   Yalan söylemişler!..

   Söyledikleri bu filfilli yalan ile de 1951 senesinden beri

   “Astsubay” adı verilen köle asker kişileri “teknik hizmetlerde” “kânunsuz olarak” çalışdırmışlar.

 

  *  *  *  

 

   Gerekcesinde Başbakan Adnan MENDERES’in sarâhaten tasrih etdiği üzere,

   5802 sayılı Astsubay Kânun Tasarısında astsubayların, “subaylığa yükselmeleri” esas olarak alınmış idi.

   TBMM’nin 1951 senesinde kabul etdiği 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile;

   Anadolu'nun küçük kasabalarında,

  • Ortaokuldan fazla tahsil imkânını bulamamış yüksek kâbiliyetli Türk çocuklarına
  • Daha geniş hizmet imkânları verilecek

        Ve dahi

  • Liyâkatleri ile mütenasip rütbelerle taltif edilecekler idi

 

  *  *  *  

 

Bu maksadı tahakkuk etdirmek üzere,

        5802 sayılı Astsubay Kânunu ile;

  • 9 senelik hizmetini tamamlayan astsubaylar,subaylığa yükselecekler”,
  • Subaylığa yükselmeyen astsubaylardan arzu edenler Ordudan ayrılacak,

        Ve böylece

  • Orduda “bedbin” bir zümre yaratmaktan ziyâde istekli kimselerin çalışması temin edilecek idi.

 Fakat,

   5802 sayılı Astsubay Kânunu ile TBMM’nin astsubaylara verdiği “subaylığa yükselme hakkını”,

   Dönemin Genelkurmay Başkanları engelledi.

   Hem de ellerinden gelen en sinsi ve en alçak hileler ile…

   Bu konuda subayların Kânuna karşı yapdığı hileler ve kalleşlikler

   1967 senesi gelip deAsubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Darbeci subaylar 27 Mayıs subay darbesini yapasıya kadar devâm etdi…

   Genelkurmay Başkanlarının bu konuda yapdığı hileler ve kalleşlikleri

   Asubay Tefrikas 6-5 isimli makâlemizde tafsilâtlı olarak teşhir etdik!..

 

  *  *  *  *  *  

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   5802 sayılı Astsubay Kânununu TBMM, 1951 senesinde meriyyete koymuş idi.

   Bu kânuna göre;

   9 senelik mecburî hizmetini tamamlayan astsubaylar, teğmenliğe nakil edilecekler idi.

   Fakat Genelkurmay Başkanları; bu hakka sâhip olan astsubayları, teğmenliğe nakil etmedi…

   6137 sayılı Kânunu da TBMM, 1953 senesinde meriyyete koydu.

   Bu Kânuna göre;

   9 senelik mecburî hizmetini tamamladıkdan sonra istifa ederek ordudan ayrılan astsubaylar,

   “Yedek asteğmen” veya “sekizinci sınıf askerî memur” nasbedilecek idi.

   Fakat dönemin Genelkurmay Başkanları hâinlik etdi ve bu Kânunu da tatbik etmedi.

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

  Kanun No.: 6137                                                                                            Kabul talihi: 10. VII. 1953

  GEÇİCİ MADDE 4. — Bu kanunun kabulü tarihinde orduda görevli olup 5802 sayılı Astsubay Kanununa göre yetiştirilen sanat enstitüleri mezunu astsubaylar ve astsubay adayı olarak bulunanlar bu kanunun hükümlerinden faydalanamazlar.

  Ancak 5802 sayılı Kanunda tâyin edilen mecburi hizmetlerini ikmalden sonra ordudan ayrılanlar (astsubaylar. IRBIK) sınıfları yedek asteğmenliğine veya sekizinci sınıf yedek askerî memurluğuna nasbolunurlar.

  Mecburi hizmetlerini bitirmeden subaylığa mâni olmıyacak sebeplerle ayrılmış bulunanlar (astsubaylar. IRBIK), istekleri halinde geçici birinci madde gereğince yedek subay yetiştirilirler.

  

  *  *  *   Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  Genelkurmay Başkanlarının bu konuda yapdığı hileler ve kalleşlikleri

  Asubay Tefrikas 6-5 isimli makâlemizde tafsilâtlı olarak fâş etdik!..

 

  *  *  *  *  *  

 

Asubay Tefrikası _810_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Kabul etdiği Kânunlar ile TBMM’nin astsubaylara verdiği hakları,

   Genelkurmay Başkanları en alçak hileler ile bir bir gasp eder iken

   Günler geldi geçdi,

   Ve dahi

   Târih geldi dayandı 27 Mayıs 1960 Cuma gününe...

   İktidâra geldiği 1950 senesinden beri Başbakan Adnan MENDERES’e

   Kendisinin terfi etdirdiği Coniperestiş subayları gizliden gizliye darbe hazırlıyorlar idi.

   Bu gizli darbe hazırlığı;

   Tıpkı 2016 senesi Temmuz ayının 15’indeki mübârek bir Cuma günü zuhûr eylediği gibi,

   1960 senesi Mayıs ayının 27’sinde, gene mübârek bir Cuma günü koku verdi…

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

    27 Mayıs darbesini,

    Ordu içindeki bir avuç küçük rütbeli darbeci subay tertiplemiş idi.

    Yüksek rütbeli subayları

    Ya ikna, ya hapis, ya da yurtdışına sürgün etmişler idi.

    Darbeci subaylar,

    1 saat içinde devletin önemli mevkiilerini hemen zapt etdiler.

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  

   Bu darbeyi yapdıkdan sâdece birkaç saat sonra

   28 Mayıs 1960 Cumartesi günü

    Saat 04;30’da darbe beyannâmesini

   O dâvudî sesi ile radyoda okuyan

   Kara Piyâde Kurmay Albay Alpaslan TÜRKEŞ,

   Şöyle demiş idi;

   “Gayemiz Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve İnsan Hakları Prensiplerine tamamıyla riayettir.”  

   

   28 Mayıs 1960 Cumartesi günü Türkiye’de;

   Hükûmetin manzara-i umumiyesi, maşşallah, Allah nazardan saklasın,

   Sakın ha! Foto-şaka filân zannetmeyiniz!

   Tam da aşağıda gördüğünüz gibi;

   Şu altısı bir yerde

   Ve fakat

   Dördü aynı subay olan “berrî” üç orgeneralden müteşekkil idi.

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Yukarıda resimlerini gördüğünüz bu darbeci subaylarımız;

   28 Mayıs 1960 Cumartesi günü sabahın seher vakinde T.C. Devletinin üzerine çöreklendiler

   Ve dahi

   TBMM dâhil olmak üzere devletin bütün dâirelerini cebren ve hile ile işgal edip ele geçirdiler.

   Cumhurbaşkanı ve başbakan sıfatına ilâve olarak

   Kara Kuvvetleri Komutanlığından emekli subay “AgaCemal GÜRSEL aynı zamânda;

   Millî Birlik Komitesi Başkanı ve TSK Komutanı makâmlarını da cebren ve hile ile şereflendiriyor(!) idi.

 

  *  *  *  *  *  

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   27 Mayıs subay darbesinin yapıldığı târihden buyana tam 7 sene güzerân eylemiş idi…

   Cumhurbaşkanı; Kara Kuvvetleri Eski Komutanı “AgaCemal GÜRSEL,

   Başbakan; Mülkiyeli Suat Hayri ÜRGÜPLÜ,

   Millî Savunma Bakanı; Mülkiyeli Hasan DİNÇER,

   Genelkurmay Başkanı; Harbiyeli Orgeneral Cevdet SUNAY idi.

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   926 sayılı Kânunun TBMM’de kabul edildiği 27 Temmuz 1967 Perşembe günü ise,

   Devletin başında şu adamlar oturuyor idi.

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Cumhurbaşkanı; Genelkurmay Eski Başkanı Cevdet SUNAY,

   Başbakan; İslamköylü ve barajlar kralı nâmı ile mâruf Çoban Sülü,

   Millî Savunma Bakanı; Mülkiyeli Ahmet TOPALOĞLU,

   Genelkurmay Başkanı; Gelmiş geçmiş en sert, en nobran ve en kalın kafalı Genelkurmay Başkanı olarak nâm salan Orgeneral Ahmet Cemal TURAL idi.

 

  *  *  *  *  *  

 

   926 sayılı TSK Personel Kânunu ile 27 Mayıs darbecisi subaylar,

   TBMM’nin 1951 senesinde meriyyete koyduğu 5802 sayılı Astsubay Kânununu hemen ilga etdi.

   Fakat birinci maddesine dokunamadı!

   5802 sayılı Astsubay Kânunun birinci maddesini,

   926 sayılı TSK Personel Kânunu Madde-208’e “k” fıkrası olarak ekledi…

  *  *  *  *  *  

 

   Sap İle Samanı Karışdırmak!

   Tam burada kısa bir izâh vermek ve

   Bir konudaki ifâde karışıklığını gidermek gerekecek.

    

   Mesele şu;

   1. Sınıf kıdem sırası (Silsile-i merâtip) nedir?

   2. Görev tanımında sıralama nedir?

  *  *  *  

 

   1. Sınıf kıdem sırası (Silsile-i merâtip) nedir?

    “Sınıf kıdem sırasını” tesbit ve tayin eden iki Kânun var;

       1. ATATÜRK’ün 1930 senesinde hazırladığı Askerî Ceza Kânunu.

       2. 27 Mayıs darbeci subaylarının 1961 senesinde tertip etdiği 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu,

    1. Askerî Ceza Kânunu;

   ATATÜRK’ün 1930 senesinde hazırladığı bir cezâ Kânunu olan

   Ve fakat

   ATATÜRK’ün subayları olduğunu söyleyen darbeci ve hâin subayların defâlarca tecâvüz etdiği

   1632 sayılı Askerî Cezâ Kânunu.

   Askerî Cezâ Kânunusınıf kıdem sırasını” şöyle târif etmiş;

 

 

                                                              ASKERİ CEZA KANUNU(1)(2)

 

   Kanun Numarası                        : 1632

   Kabul Tarihi                                : 22/5/1930

   Yayımlandığı Resmî Gazete    : Tarih  : 15/6/1930             Sayı    : 1520

   Yayımladığı Düstur                   : Tertip : 3      Cilt : 11         Sayfa  : 367

   Askeri şahıslar : (1)

   Madde 3 – (Değişik : 22/3/2000 - 4551/1 md.)

Askerî şahıslar; Mareşalden asteğmene kadar subaylar, astsubaylar, Millî Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personel, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile askerî öğrencilerdir.

 Yanlış; 

   Türk Ordusunda “astsubay” sınıfı;

   “subay” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında yer alır.

                                                                                                         ESKİ TÜFEK - 2020   

    Doğru;  

   Askerî Cezâ Kânununun yukarıda gördüğünüz üçüncü maddesine göre

   Sınıf kıdem sırasındaastsubay” sınıfı;

   “subay” sınıfı ile “sivil personel” sınıfı arasında yer alır. 

                                                                                                                 ESKİ TÜFEK - 2020   

  *  *  *  

 

   2. TSK İç Hizmet Kânunu;

   27 Mayıs darbeci subaylarının 1961 senesinde tertip etdiği

   Ve dahi

   Bir idârî Kânun olan 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu.

   27 Mayıs darbeci subaylarının 1961 senesinde tertip etdiği

   Ve dahi

   Katıksız bir darbe Kânunu olan TSK İç Hizmet Kânunusınıf kıdem sırasını” şöyle târif etmiş;

 TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ İÇ HİZMET KANUNU(1)

 

   Kanun Numarası                  : 211

   Kabul Tarihi                         : 4/1/1961

   Yayımlandığı R.Gazete      : Tarih  : 9/1/1961         Sayı    : 10702

   Yayımlandığı Düstur           : Tertip : 4     Cilt : 1      Sayfa  : 1008

   A ) ESASLAR

   1 – Tarifler

   MADDE 1. — Türk Silâhlı Kuvvetleri : Kara (jandarma dâhil), Deniz ve Hava Kuvvetleri subay askerî memur, astsubay, erbaş ve erleri ile askerî öğrencilerden teşekkül eden ve seferde ihtiyatlarla ikmal edilen, kadro ve kuruluşlarla teşkilâtı gösterilen silâhlı Devlet kuvvetidir. 

 Yanlış; 

   Türk Ordusunda “astsubay” sınıfı;

   “subay” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında yer alır.

                                                                                                   ESKİ TÜFEK - 2020   

 Doğru; 

   TSK İç Hizmet Kânununun yukarıda gördüğünüz birinci maddesine göre

   Sınıf kıdem sırasındaastsubay” sınıfı;

   “askerî memur” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında yer alır.

                                                                                                           ESKİ TÜFEK - 2020   

 

  *  *  *  

 

   2. Görev tanımındaki sıra nedir?

    Görev tanımındaki sıralamayı” tesbit ve tayin eden sâdece bir Kânun var;

   1951 senesinde Başbakan Adnan MENDERESin hazırladığı 5802 sayılı Astsubay Kânunu.

   5802 sayılı Astsubay Kânunu görev tanımındaki kıdem sırasını” şöyle târif etmiş; 


Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

                                                       ASTSUBAY KANUNU

 

   Kanun No: 5802                                                                                                             Kabul Tarihi: 2/7/1951

 

   BİRİNCİ BÖLÜM

   Genel hükümler

   Astsubaylar:

 

   Madde 1 — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, gümrük koruma birlikleri kadrolarında;

  • astkomuta kademelerinde,
  • eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde,
  • subaya yardımcı” olarak görevlendirilen askerî şahıslara (Astsubay) adı verilir.

Yanlış; 

   Türk Ordusunda “astsubay” sınıfı;

   “subay” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında görev yapar.

                                                                                                                   ESKİ TÜFEK - 2020   

    Doğru; 

   TSK İç Hizmet Kânununun yukarıda gördüğünüz birinci maddesindeki görev tanımına göreAstsubay” sınıfı;

   “subayın” görev yapdığı “ast komuta kademesinde” “subayın” yapdığı görevi yapar.

                                                                                                                                                ESKİ TÜFEK - 2020  

5802 sayılı Astsubay Kânunu Madde-1’deki ifâdeyi tefsir edince

   Ortaya şu basit neticeler çıkıyor;

    1. T.C. Ordusunda “astkomuta kademeleri” var,

    2. Bu ast komuta kademlerinde "eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlervar. 

    3. Bu eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerisubaylarımız yapar

    4. “Subaylarımızın yapdığı” eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde astsubaylar da “subaya yardımcı” olarak görev yapar. 

    5802 sayılı Astsubay Kânunu Madde-1’in,

    “Astsubay” olarak tesmiye etdiği asker sınıfının “görev tanımı” işde, bu kadar açık ve basit.

    Hâl ve hakikât böyle iken

    “Subay yardımcısı” olarak görev yapan “astsubay” sınıfının;

    “Subay ile erbaş ve er arasında” görev yapdığını söylemek aptallıkdan başka bir şey olamaz!..

 

  *  *  *  *  *  

 

   Astsubayın Adı Yok!

   Bu makâlemizin konusu ile doğrudan alâkalı değil!

   Fakat biz astsubayların hiçbirisinin bugüne kadar bilmediği acı bir hakikât var önümüzde!..

   Onu da ilk defâ olmak üzere Eski Tüfek söylesin sizlere…

   

   Sınıf kıdem sırası (Silsile-i merâtip) ve görev tanım sırasına ilâve olarak

   Astsubay sınıfının tabi olduğu üçüncü bir sıra daha var.

   Nedir bu sıra?

   Askerî Protokol Sırası!..    

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Askerî Protokol Sırasında asteğmenin bile yeri var

   Ve fakat

   Sırası şöyle dursun,

   Astsubay dedikleri sen köle askerin adı bile yok!..

   TSK’nın iki aslî unsurundan biriyiz,

   TSK’nın omurgasıyız diye dübürden üferen astsubay meslekdaşlarımın kulakları çınlasın!..

  *  *  *  *  *  

 

   Şimdi de gelelim,

   T.C. Ordusunun “astkomuta kademelerinde

   “Eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde” görev yapan “astsubayı” târif etmek için

   Devleti idâre eden siyâsî zevât ile

   Orduyu idâre eden Genelkurmay Başkanının söylediği filfilli yalanlara…

 

  *  *  *  

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Dönem: 21                                                                                                   Yasama Yılı: 4

   T.B.M.M.  (S.Sayısı: 41)

                                        Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunu Tasarısı ve

                                     Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Millî Savunma ve

                                              Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/951)

  TC.

  Başbakanlık                                                                                                                        5.2.2002

  Kanunlar ve Kararlar

  Genel Müdürlüğü

  Sayı: B.Ö2,Ö.KKG.0.10/101-397/666

                                                   Türkiye büyük millet meclisi başkanlığına

   Millî Savunma Bakanlığınca hazırlanan ve Başkanlığınıza arzı Bakanlar Kurulunca 9.1.2002 tarihinde kararlaştırılan "Astsubay Meslek Yüksek Okullan Kanunu Tasarısı" ile gerekçesi ilişikte gönderilmiştir.

   Gereğini arz ederim.

                                                                                                                                        Bülent Ecevit

                                                                         Başbakan

                                               GENEL GEREKÇE 

   Türk Silâhlı Kuvvetlerinde astsubaylar, subaylar ile askerlik yükümlülüğünü

yerine getirmek üzere silâh altına alınan erbaş ve erler arasında ve subayların

yardımcısı konumunda olup,

   Silâhlı Kuvvetlerin profesyonel İnsan gücünün önemli bir kısmını oluşturmakta ve

özellikle idarî ve “teknikhizmetlerde istihdam edilmektedir.

   Astsubay Kânununu imha ve ilga eden 27 Mayıs’ın karanlık suratlı darbeci subaylarının

   1967 senesinde 926 sayılı TSK Persoenl Kânunu ile yapamadığını

   2002 senesinde TBMM’de yapdığı bu işgüzarlık ile “halkcıBaşbakan Bülent ECEVİT başarmış(!)..

   Ve bu devletin köleleri astsubaylara bir darbe de

   Yalancı Başbakan Bülent ECEVİT vurmuş!..

  *  *  *  *  *  

 

   Millî Eğitim Bakanlığı,

   Kültür Bakanlığı ile

   Gençlik ve Spor Bakanlığı memurlarından mürekkep komisyonundaki

   Eşkâli ve sıfatı meçhul herbokolog şahısların;

   Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısı hakkında hazırladıkları raporda,

   “Akım” demek için domaltdıkları şom ağızlarından “bokum” lafı çıkmış!

   Ve komisyonun her boku bildiğini zanneden bu gerzek ve zevzek üyeleri şöyle demişler;

   Astsubaylar; subaylar ile erbaş ve erler arasındadır.

   Astsubaylar;teknikhizmetlerde istihdam edilirler.

   Yuh olsun, sizin sıfatınıza be!..

   Devletden aldığınız maaşlar boğazınızda kalsın, inşallah... 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu

  Türkiye Büyük Millet Meclisi

  Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve

  Spor Komisyonu                                                                                                                 7.3.2002

  Esas No. : 1/951

  Karar No. : 17

                                                         TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

   Komisyonumuz; gündeminde yer alan "Astsubay Meslek Yüksekokulları Kanunu Tasarısı"nı (1/951); 6 Mart 2002 tarihinde görüşmüştür. Bu toplantıya Hükümeti temsilen Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun başkanlığında Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Yükseköğretim kurulu temsilcileri katılmıştır.

   Tasarı ve gerekçesi incelendiğinde; Türk Silâhlı Kuvvetlerinde astsubayların, subaylar ile askerlik yükümlülüğünü yerine getirmek üzere silâh altına alınan erbaş ve erler arasında olduğu, subayların yardımcısı konumunda bulunduğu, silahlı kuvvetlerin profesyonel insan gücünün önemli bir kısmını oluşturmakta ve özellikle idarî ve “teknikhizmetlerde istihdam edildiği görülmektedir.

  *  *  *  

 

   Millî Eğitim Bakanlığı,

   Kültür Bakanlığı ile

   Gençlik ve Spor Bakanlığı memurlarının bindiği yalanlar dolmuşuna

   Dönemin Millî Savunma Bakanı Sabahattin ÇAKMAKOĞLU

   Ve

   Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin KIVRIKOĞLU da binmekden utanmamış!..

   Hiçbir Kânunda böyle bir hüküm olmadığı hâlde,

   Bu iki zevât işkembeden şöyle üfürmüş;

   Astsubaylar; subaylar ile erbaş ve erler arasındadır.

   Astsubaylar;teknikhizmetlerde istihdam edilirler.

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Yalancı baloncu Sabahattin ÇAKMAKOĞLU’na diyecek sözüm yok!

   Çünkü kendisi, Genelkurmay Başkanlarının emir eri gibi çalışmakda beis görmeyen bir siyâsî idi.

   

   Fakat

   Yalancı Orgeneral Hüseyin KIVRIKOĞLU’na şunu diyorum;

   Yeri gelince Genelkurmay Başkanıyım diye külhan beyi gibi orada burada seyirtiyorsun,

   Fakat

   Emrindeki “astsubayın” “teknikhizmetde çalışmadığını bilmiyorsun, sen paşa!..

   Yazıklar olsun, sizlere be!..

 

  *  *  *  *  *  

 

   İşi hesap-kitap ve mâlîye olan Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu,

   Burnunu askeriyenin içine sokmuş ve halt etmiş!

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu

  Türkiye Büyük Millet Meclisi

  Plan ve Bütçe Komisyonu

  Esas No.:1/951                                                                                                               20.3,2002

  Karar No.: 93

 

                                    TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

   Bilindiği gibi, Türk Silâhlı Kuvvetlerinde astsubaylar; subayların yardımcısı konumunda bulunmaktadır.

Astsubaylar, Türk Silâhlı Kuvvetlerinin “ara elemanları”dır.”

Plan ve Bütçe Komisyonuna göre “astsubay” sınıfı, Ordumuzun “ara elemanı” imiş!

   “Astsubay” sınıfının Ordumuzun “ara elemanı” olduğu hangi Kânunda yazıyor, lan gerzekler!

   Yuh olsun, sizin soyunuza sopunuza be!..

  *  *  *  *  *  

 

   Mahâretini anlatmak için adam, adama şöyle der; “evliya gibi adamsın!

   Fakat adam olmayan vekil Evliya

   Meclisde ayaküsdü iki yalan birden söylemiş!

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

DSP GRUBU ADINA EVLİYA PARLAK (Hakkâri):

  (…)

  Bugüne kadar Silahlı Kuvvetlerde üç kategoride hizmet veren insanımız bulunmaktadır: Subaylar, assubaylar ve bunların maiyetindeki erbaş ve erler. Astsubay sınıfının,

subaylar ile erbaş ve erler arasında hizmet verecek, hem idarî hem

teknikkadroda çok önemli yer tutan bir sınıf olduğu hepimizce bilinmektedir.

Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder!

   Bizim vekil Evliya hoca da kendince Ordumuzdaki “sınıf kıdem sırasını” okuyup üfürmüş!

   Ordumuzdaki “sınıf kıdem sırasını” okuyup üfürür iken de

   O gün Meclisde kendisini dinleyen milletvekillerine yalanlar üfürmüş.

   Bu konuşmasında Evliya Hoca,

   Güyâ 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu Madde-1’e atıf yapmak isdemiş.

   Fakat yüzüne gözüne bulaşdırmış!

   Meclisinde böyle yarım hoca vekilleri olan milletin,

   Burnu bokdan kurtulur mu, hiç!..

  *  *  *  *  *  

 

   SP Grubu adına Meclisde konuşan Ankara milletvekili Rıza ULUCAK,

   Havan dövücünün hınk deyicisi olmuş!

   Ve Millî Savunma Komisyon Raporunda;

   Millî Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanının söylediği cıvık yalanların yalancısı olmuş!

   Aldatanlar mı mücrim yoksa aldanan mı?

   El cevap; her ikisi de!..

  Yazık! Hem de çok yazık!..

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

SP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (ANKARA):

   (…)

   Tasarının genel gerekçesinde de belirtildiği üzere, “assubaylar, subaylar ile askerlik yükümlülüğünü yerine getirmekte olan erbaş ve erler arasında ve subayların yardımcısı olarak görev yapmaktadırlar.”

   

   Assubaylarımız, özellikle idarî ve “teknik” hizmetlerde görevlendirilmektedir.

 

  *  *  *  *  *  

 

   4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununu görüşmek üzere

   86’ncı Birleşimde 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü

   TBMM’de içtima eyleyen vekillerimiz,

   Yalan söylemeye doymamışlar!

   Meydan boş, nasıl olsa!..

   Genelkurmay Başkanı vermiş gazı vekillere

   Meydanı boş bulan câhil vekiller de

   O gün Meclisde osdurup osdurup ipe dizmişler!..

   İşde,

   AK Parti Grubu adına Meclisde konuşan Malatya Milletvekili Miraç AKDOĞAN’ın

   Osdurup osdurup ipe dizdiği yalanlar;

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

AK PARTİ GRUBU ADINA MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya)

   (…) ast komuta kademelerinde“teknik”, eğitim, sevk ve idare ile diğer idarî işlerde görev yapan ve subaya yardımcı olarak değerlendirilen assubayların özlük hakları ve terfi sistemleri subaylara paralel olarak düzenlenmiştir.

   (…) Türk Silahlı Kuvvetlerinde subaylarla, erbaş ve erler arasında, subaylara yardımcı olarak görev yapan assubaylarımız, dünya ordularında olduğu gibi, “tekniksınıfı oluşturmaktadır.

  Miraç AKDOĞAN’ın mesleği, makine-motorculuk!

   Fakat 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü TBMM’de yapdığı konuşmaya bakar iseniz

   Kendisini habriyeli kurmay subay zannebilirsiniz!

   Miraç AKDOĞAN makine motorculuğu bir kenara bırakmış

   Ve

   “Astsubay” sınıfı hakkında osdurup osdurup ipe dizmiş!

   Bu konuşması hakkında Miraç AKDOĞAN’a iki suâl soracağım;

   Vekil Miraç Bey,

   Dünyanın hangi ordularında “assubaylar” “teknik” sınıfı oluşturuyor?

   Dünyanın hangi ordularında “assubay” isimli asker sınıfı var, Allah aşkına?

   Yalan söyleyenin!..

 

  *  *  *  *  *  

 

   Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunu Meclisde müzâkere edilir iken;

   En mantıklı konuşan vekil ise SP Grubu adına konuşan

   Kendisi tıp doktoru olan Diyarbakır milletvekili Sacit GÜNBEY olmuş!

   Sacit GÜNBEY’in “astsubayların” çok önemli bir kısmı “teknik” elemandır” yalanını bir kenera bırakalım

   Ve dahi

   Astsubay Meslek Yüksek Okuluları Kanununun Meclisde müzâkere edildiği gün

   En önemli ve en çarpıcı tesbitini buraya alalım;

Bakınız, konuşmasında Sacit GÜNBEY şöyle demiş!

     Bu kanun tasarısı hazırlanırken;

     1.  Batılı ülkelerdeki buna benzer kurumların yapıları incelenmiş midir?

     2. Onlardan örnekler alınmış mıdır? 

   Astsubay Meslek Yüksek Okulu Kanununun müzâkere edildiği gün

   Meclisde söylenen en önemli tesbit, işde budur.

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   SP GRUBU ADINA SACİT GÜNBEY (Diyarbakır):

   (…)

   Bu kurumlardan, şimdiye kadar, ülkemize ve Silahlı Kuvvetlerimize çok değerli hizmetler veren çok sayıda assubay yetiştirilmiştir. Bunların çok önemli bir kısmı “teknik“ eleman olup, Silahlı Kuvvetlerimizin destek hizmetlerinde ve teknik donanımında çok önemli görevler yapmışlardır.

   (…)

    Ancak, bu kanun tasarısı hazırlanırken,

   Batılı ülkelerdeki buna benzer kurumların yapıları incelenmiş midir,

   Onlardan örnekler alınmış mıdır, bilmiyorum.

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Tıp doktoru milletvekili Sacit GÜNBEY;

      Bu kanun tasarısı hazırlanır iken;

  • Batılı ülkelerdeki buna benzer kurumların yapıları incelenmiş midir?
  • Onlardan örnekler alınmış mıdır?

   Şeklindeki bu iki hârika suâlini

   Soru önergesi ile TBMM’ye yazılı olarak sorsa idi şâyet,

   Dünyâda ilk olan bu ucûbe Astsubay Meslek Yüksek Okulları

   Bugün Türk askerî eğitiminde mevcut olmayacak idi…

                                                                                                          ESKİ TÜFEK - 2020   

Böylesi çok mühim bir hususu tesbit eden Doktor Sacit Bey

   Ne yazık ki bu sorularını bir önerge ile Meclis gündemine getirememiş!

   Yazık!

   Sacit Hoca pırlanta kıymetinde iki soruyu heder etmiş!..

Fakat

   Sacit Hocanın 2002 senesinde Meclisde yapmayı akıl edemediğini,

   18 sene sonra ben Eski Tüfek, bugün burada yapayım

   Ve

   Bugünkü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar GÜLER’e o meşhur iki suâli sorayım;

   1. Batılı ülkelerin hangisinin ordularında “muvazzaf astsubay” isimli asker sınıfı mevcut?

    2. Batılı ülkelerin hangisinde “muvazzaf astsubay” yetiştiren “önlisans” okulları var, Yaşar Paşa? 

                                                                                                                     ESKİ TÜFEK - 2020  

 

  *  *  *  *  *  

 

   Ak Parti Grubu adına konuşan Kahramanmaraş milletvekili Avni DOĞAN

   Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısı Meclisde müzâkere edilir iken şöyle dedi;

   “Türkiye’de öyle zannediyorum ki,

   Devlet kurumları içerisinde çaşdaş eğitim ve çağdaş teknolojiyi en yakın takip eden kurumumuz da Türk Silahlı Kuvvetleridir.

   Milletvekili Avni DOĞAN bu konuda yalan söylemiş!

   Lâkin

   2002 senesinde teşkil edilen Astsubay Meslek Yüksek Okulları;

   Muâdili sivil okullardan 20 sene sonra YÖK Kânununa uydurulan en son askerî okullar oldu!..

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

AK PARTİ GRUBU ADINA AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş):

(…)

   Tabiî Türkiye, aynı zamanda bir NATO ülkesidir.

(…)

   Türkiye’de öyle zannediyorum ki, devlet kurumları içerisinde çaşdaş eğitim ve çağdaş teknolojiyi en yakın takip kurumumuz da Türk Silahlı Kuvvetleridir, bununla elbetde gurur duyuyoruz.

    Öğretmen Milletvekili Avni DOĞAN;

   Bu kanun tasarısı hazırlanırken;

  • Mademki Türkiye bir “NATO ülkesidir.”

  • NATO üyesi ülke ordularında Astsubay Meslek Yüksekokulu var mıdır?

   Şeklindeki biricik suâlini TBMM’ye yazılı olarak sorsa idi şâyet,

   Dünyâda ilk  olan ucube Astsubay Meslek Yüksek Okulları

   Bugün Türk askerî eğitiminde mevcut olmayacak idi…

                                                                                                                 ESKİ TÜFEK - 2020   

  *  *  *  *  *  

 

   86’ıncı Birleşimin İncisi

   Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısı Meclisde müzâkere edilir iken,

   Astsubay Meslek Yüksek Okulları hakkında değil fakat

   “Astsubay” isimli uyduruk askerlerin özlük hakları konusunda

   Tek ve en isâbetli konuşmayı SP Ankara Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK yapmış!..

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara)

   (…)

   Lise ve dengİ okullardan itibaren askerlik mesleğini seçmiş olan, assubay okullarında -subay yetiştirilmek üzere- belirli bir oranla başarılı olanlar subay olabilme imkânına kavuşturulmalıdır.

   Ayrıca, assubay okulu öğrencilerinin eğitim seviyesi yükseltilirken, assubaylann içinde bulunduğu duruma dikkat çekmek istiyorum:

  1- Subay ve assubaylara sicil affı getirilmesi,

  2- Silahlı Kuvvetler tazminatının Emekli Sandığı kesintisine tabi tutulması,

  3- Aynı kademedeki subay ve assubaylar arasında çok büyük maaş uçurumu vardır, bunların düzeltilmesi,

  4- Çalışma şartları gözönüne alınarak, emeklilik yaş haddinin eski düzeye getirilmesi, yıpranma paylarının eski hale dönüştürülmesi,

  5- Albay ve yarbaylara verilen temsil tazminatının aynı hizmet yılındaki assubaylara da verilmesi ve emeklilere de yansıtılması,

  6- Üniversite bitiren assubaylara derece ve kademeden başka bir şey verilmemektedir. Oysa, sivil memurlara çok ayrıcalıklı bir işlem yapılmaktadır.

  7- Lojman dağıtımındaki adaletsizliğin de ortadan kaldırılması gerekmektedir.

  8- Assubaylıktan subaylığa geçişin sicille değil de, eğitim, tahsil ve bilgiye dayalı olması gerekir; çünkü, sicil, her ne kadar sağlam bir temele dayansa da, ikili ilişkiler neticesinde sübjektif unsurlar taşıdığı bilinen bir gerçektir.

  9- Sivil sektördeki tüm sağlık tesisleri ve hastanelerde nöbet tutan tüm personel, nöbet parası ve döner sermayeden pay almaktadır. Bu tür bir hakkın assubaylara da verilmesi.

  10- Assubay okulları iki yıllık yüksekokul seviyesine çıkarılmıştır. Zamanı gelince, bunlara, subaylarda olduğu gibi, otomatik olarak 1 inci derece verilecek midir ve geriye yansıtılacak mıdır? Bunun da sağlanmasında yarar görüyoruz.

  11- Emekli albaylar makam ve kadrosuzluk tazminatı almaktadır. Aynı hakkın, emekli assubaylara da verilmesi ya da böyle bir eşitsizliğin ortadan kaldırılması.

  Tüm bu sorunların sona ermesi için getirilen düzenlemelerin, bize has ve belirli niyetlerle değil de, mutlaka, çağdaş ülkelerde olduğu gibi düzenlemelerin yapılmasıyla assubaylar ile subaylar arasındaki uçurumun gerek eğitim gerekse statü olarak ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacaktır.

  *  *  *  Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  İnşaat mühendisi olan Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK,

  Aklı, basireti, ferâseti ve vicdânının sesi ile öylesine bilge konuşmuş ki…

   Birincisi;

   O gün Meclisde konuşanların içinde yalan söylemeyen tek vekil olmuş,

   İkincisi de;

   Astsubaylar için talep etdiği konular bugün bile hâlâ TEMAD’ın gündeminde yok!..

   Astsubay sınıfını Meclisde astsubaylardan daha iyi anlatan bu nâmuslu vekilimizi

   Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK bugün burada şahsen tebrik ediyorum…

  *  *  *  *  *  

 

   4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununu görüşmek üzere

   86’ncı Birleşimde 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü

   TBMM’de yalan söyleyenlerden başka

   Bir de “hâriçden yalan söyleyenler” var ki deme gitsin!

   Askeriyemizin bu kurumları da

   Palamut albay mezarlığı EDOK

   Ve

   Sözde ilim irfan yuvası Milli Savunma Üniversitesinin Rektörü…

 

  *  *  *  

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  Kara Astsubay Okullarının 100’üncü kuruluş yılı anısına,

   Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığı

   2009 senesinde “Astsubay Okulları Tarihi” isimli bir kitap neşretmiş. 

 Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Ucuz yalanlar ise süslenmiş bu sözde târihce kitabının 194’üncü sayfasında

   EDOK Okullar Komutanlığı, “astsubay” sınıfını şöyle târif etmiş;

            “Ordumuzun “orta kademe yöneticisi ve teknisyeni” olan astsubay

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   EDOK Okullar Komutanlığına dilekce yolladım ve sordum, nedir bu rezillik diye!..

MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA

                                                       ANKARA

                                                         10 Temmuz 2019

   KONU: “Astsubay” Tâbirinin Târifi Hakkında.

   İLGİ: (a) 5802 sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânunu.

   (b) 926 sayı ve 27 Temmuz 1967 târihli TSK Personel Kânunu.

 (c) MSÜ’ye ait (https://www.msu.edu.tr/tanitim/KAMYO/KAMYOKitapcik.pdf) isimli bağlantıda münteşir KAMYO e-Kitapcığı.

   (ç) 28 Nisan 2019 târih, 1901017901 sayı ve aynı konulu CİMER dilekcem.

   (d) Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu K.lığının 11 Haziran 2019 Salı gün ve 11:10 saatli e-posdası.

   (e) Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının 2009 senesinde neşretdiği “Astsubay Okulları Tarihi” isimli kitap.

   (f) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.

   (g) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.

   

   1. Cârî hukukumuzda bugün de hâlen mevcut olan “astsubay” tâbiri, İlgi (a)’da mezbûr 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde askerî hukukumuza duhûl eyledi. İşbu İlgi (a) kânunun Birinci Bölüm, Genel Hükümler, “Astsubaylar” başlığı altında yer alan birinci maddesindeastsubay” tâbiri şöyle târif edilmiş;

BİRİNCİ MADDE — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, Gümrük Koruma birlikleri kadrolarının “astkomuta kademelerinde” eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde “subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıslara (Astsubay) adı verilir.

    2. 5802 sayılı İlgi (a) kânun, 926 sayılı İlgi (b) kânun ile 1967 senesinde ilga edildi. Fakat ilga edilen 5802 sayılı işbu kânunun “astsubay” tâbirini târif eden birinci maddesi ipka edildi.

      3. 5802 sayılı işbu kânunun, 926 sayılı kânun ile ilga edilmesi sebebi ile; 5802 sayılı işbu kânunun ipka edilen birinci maddesi, Ek Madde-21 olarak 926 sayılı kânuna aynen ithâl edildi. 1967 senesinde meriyyete konulan 926 sayılı İlgi (b) kânunun “Astsubay” başlığı altında Ek Madde-21 olarak hâlen mevcut olan “astsubay” tâbirinin bugünkü târifi ise şöyledir;

Ek Madde 21 – (Ek: 2/7/1951-5802/1 md.; Değişik: 18/6/2003 - 4902/30 md.);

   Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı kadrolarının ast komuta kademelerinde eğitim, sevk ve idare ile diğer idarî işlerde subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıslara, “astsubay” adı verilir.

 4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ilk üç maddesinde verdiğim izahât ve beyan etdiğim kânunlar muvacehesinde orta çıkan netice şunlardır;

      a. 5802 ve 926 sayılı kânunlarda tasrih, târif ve tefrik edildiği üzere “astsubay” olarak tesmiye edilen asker kişilerin ordumuzun “ast komuta kademelerinde” görev yapdığı,

      b. Astsubayların; “subaylar ile er ve erbaşlar arasında değil” fakat “ast komuta kademelerinde subaylara yardımcı olarak görev yapdığı” kolaylıkla anlaşılmakdadır.

   5. İşbu dilekcemin dördüncü maddesinde sarahaten görüldüğü üzere; İlgi (a ve b) kânunlar “astsubayların”, ordumuzun “ast komuta kademelerinde görev yapdığını” kesin bir hüküm ile emretmekdedir.

   Ancak ne var ki MSÜ’ye ait İlgi (c)’de mezkûr bağlantıda münteşir Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu e-Kitapcığının 7’nci sayfasının ikinci satırında; 5802 sayılı kânun ile 1951 senesinde “astsubay” olarak tesmiye asker kişilerin, ordumuzun “orta kademe yöneticileri” olduğu ifade edilmekdedir. Söze konu işbu ifadeye ait İlgi (c)’de mezkûr bağlantıda münteşir e-kitapcığın 7’nci sayfasına ait 17 Haziran 2019 târihli ekran görüntüsü EK-A’dadır.

 

   6. 28 Nisan 2019 târihinde gönderdiğim İlgi (ç) CİMER dilekcemin ikinci maddesinde Millî Savunma Bakanlığına şu suâli tevcih etdim;

Ast” sıfatı ile nitelenen astsubayların; ordumuzun “orta kademe yöneticileri” ve teknisyenleri olduğuna dair Milli Savunma Üniversitesinin İlgi (c) e-kitapcıkdaki beyanı, meşruiyyeti hangi mevzuâtdan almakdadır?

7. İlgi (ç) dilekcemin ikinci maddesinde tevcih etdiğim suâlime İlgi (d)’de sûreti görülen yazısı ile Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığı cevap verdi. İşbu İlgi (d) yazısında Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığı şöyle demekdedir; 

Başvurunuza konu olan tanıtım kitapçığında geçen “Osmanlı askeri yapısı içinde ordumuzun orta kademe yöneticileri ve teknisyenleri olan astsubay…” ifadesi Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Okullar Komutanlığının Astsubay Okullarının 100’üncü yılı anısına hazırlamış olduğu Astsubay Okulları Tarihi (2009 Basımlı) isimli kitaptan alınmış olup, söz konusu kitaba ait kaynakça aşağıda çıkartılmıştır. (…)

8. Şu halde, İlgi (ç) dilekcemin ikinci maddesinde tevcih etdiğim ve “astsubayların” “orta kademe yöneticiler” olduğu bilgisinin meşruiyetini hangi kânundan aldığını öğrenmek için işbu ifâdenin sahibi Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığına aynı suâli tevcih etmek ihyacı hâsıl oldu. 2009 senesinde neşretdiği İlgi (d) kitabın 194’üncü sayfasındaki “23. SONUÇ” başlığı altında yer alan üçüncü satırın birinci cümlesinde Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığı; 5802 sayılı kânunun 1951 senesinde “astsubay” olarak tesmiye etdiği asker kişileri şöyle târif ve tefrik etmekdedir.

23. SONUÇ

    “Osmanlı askerî yapısı içinde; Ordumuzun “orta kademe” yöneticileri ve teknisyenleri olan “astsubay” (…)”

9. 1982 T.C Anayasasının;

      a. 123’üncü maddesi, İdarenin, kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğunu ve kânun ile düzenlenmesini,

    b. 129’uncu maddesi de, memur ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kânunlara sadık kalarak faaliyet icra etmelerini emreder.

     Anayasanın işbu mutlak emirleri muvacehesinde; İlgi (d) kitabında Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının “astsubayları” “orta kademe yönetici” olarak târif etmesinin de kânunî mesnedinin ve meşruiyyetinin olması gerekdir.

10. 1982-2085 sicilli ben Şükrü IRBIK; 27 sene Deniz Kuvvetleri Komutanlığında, 3 sene de Sâhil Güvenlik Komutanlığında olmak üzere 30 sene “muvazzaf astsubay” unvânı ile görev yapdım. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ilk dokuz maddesinde verdiğim izahât ve beyan etdiğim kânunlar muvacehesinde; Kara Kuvvetlerimizin eğitim-öğretim müfredâtı ile usûl ve esasâtını tayin ve tefrik eden Kara Kuvvetleri Komutanlığı EDOK Okullar Komutanlığına benim biricik suâlim şudur;

İlgi (a ve b) kânunların “ast” sıfatı ile nitelediği
       

     Ve dahi

   Gene bu kânunların “ast komuta kademelerinde subaylara yardımcı olarak görev yapmasını emretdiği astsubayların”;

   Ordumuzun “orta kademe” yöneticileri olduğuna dair Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının İlgi (d) kitabının 194’üncü sayfasında mezkûr işbu beyanı ve târifi, meşruiyyetini hangi kânundan almakdadır?

11. İşbu dilekcemin yukarıda görülen onbirinci maddesinde tevcih etdiğim biricik suâlimi İlgi (f ve g) mevzuât muvacehesinde Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim.10.07.2019.   1901567242                                                                             

                                                        Şükrü IRBIK

   EKLER  :

   EK-A: MSÜ’ye ait (https://www.msu.edu.tr/tanitim/KAMYO/KAMYOKitapcik.pdf) isimli bağlantıda münteşir KAMYO e-Kitapcığı 7’nci sayfasının 17 Haziran 2019 târihli ekran görüntüsü.

   EK-B: Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığının 11 Haziran 2019 Salı gün ve 11:10 saatli e-posda cevabı.

   EK-C: Kara Astsubay Okullarının 100’üncü kuruluş yılı anısına Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının 2009 senesinde neşretdiği “Astsubay Okulları Tarihi” isimli kitabın ilgili sayfalarının sûreti.

 Verdiği cevapda EDOK Okullar Komutanlığı şöyle dedi;

   “Bu kitap, bilimsel bir çalışmadır!” 

CİMER Başvuru Cevabı

    Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi <Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.;

    Wed 8/28/2019 5:12 PM

    To:  Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,

   T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 12.07.2019 tarihinde yapmış olduğunuz 1901567242 sayılı başvurunuz 28.08.2019 tarihinde KARA KUVVETLERİ EĞİTİM VE DOKTRİN KOMUTANLIĞI tarafından cevaplanmıştır:

   Sayın başvuru sahibi yapmış olduğunuz başvuru ilgili birlik komutanlığınca incelenmiştir. Yapılan inceleme neticesinde;

   Başvurunuzda belirttiğiniz hususlar ile ilgili yapılan incelemede orta kademe yöneticisi tanımının tamamen bilimsel bir terim olarak kullanıldığı değerlendirilmiştir.

 

***4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu ve Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkındaki Yönetmelik gereğince; bilgi edinme talebinize yukarıda cevabı yazılı olarak verilen, Kanunun 29’uncu maddesinde yer alan “Bu Kanunla erişilen bilgi ve belgeler ticari amaçla çoğaltılamaz, kullanılamaz” hükmü ile yönetmeliğin 42’nci maddesinde yer alan “Kanunda ve bu Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde erişilen bilgi ve belgeler ticari amaçla çoğaltılamaz, kullanılamaz, erişimi sağlayan kurum ve kuruluştan izin alınmaksızın yayınlanamaz. Bu madde hükmüne aykırı olarak erişilen bilgi veya belgeleri ticari amaçla çoğaltanlar, kullananlar veya yayınlayanlar hakkında kanunların cezai ve hukuki sorumluluğa ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiğine bilgilerinizi rica ederim.

 

 

Üzerine vazife olmadığı hâlde,

   Aklı ve hele bilgisi yetmediği hâlde sözde “bilimsel çalışma(!)” yapan EDOK,

   “Astsubay” sınıfı “orta kademe yönetici ve teknisyendir” diye yalan söylemek sûreti ile

   Hakikâtde “bilimsel bir ukalâlık” yapmış ve “bilimsel bir rezâlete” imzâ atmış!..

   Yazıklar olsun sizlere be!..

 

  *  *  *  *  *  

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Astsubay” sınıfı “orta kademe yönetici ve teknisyendir” yalanını söyleyenler sâdece

   Her boka maydanoz olan hökelek subaylarımız değil.

   Tâlim terbiyesinden sorumlu olduğu astsubayların;

   “Orta kademe yönetici ve teknisyen” olduğu yalanını söyleyenler arasında

   Bir de ilim-irfan yuvası olduğunu söyleyen Milli Savunma Üniversitesinin Rektörü var, hamd olsun!..

             "Ordumuzun “orta kademe yöneticisi” ve "teknisyeni" olan “astsubay

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

    5802 sayılı Astsubay Kânunu diyor ki;

   Astsubay, “ast komuta kademede” görev yapar.

   Fakat târihci Profesör MSÜ Rektörü diyor ki;

   Astsubay, “orta kademede” görev yapar.

   5802 sayılı Astsubay Kânunu diyor ki;

   Astsubay, “eğitim, sevk ve idari işler” yapar.

   Fakat târihci Profesör MSÜ Rektörü diyor ki;

   Astsubay, “teknik işler” yapar,

   Fesuphanallah!..

   Lâ havle velâ kuvvete…

   Belki de 50 dilekce gönderdim.

   Fakat “astsubay” dediği askerin ne olduğunu Prof. Rektörün kafası hâlâ basmadı!..

   Deniz Harp Okulunun 1773 dedikleri sahte kuruluş senesi konusunda

   Eski Tüfek Şükrü IRBIK ile vicâhen görüşmeye yüreği yetmeyen Rektöre buradan selâm olsun!..

 

  *  *  *  

 

     Emeksiz zengin olanın

     Kitapsız bilgin olanın

     Sermâyesi din olanın

     Rehberi şeytan olmuştur.

                                         

   Ataol BEHRAMOĞLU, Yunus Gibi - Kasım 2012

 

  *  *  *  

   

   Başbakandan Bakanlara,

   Komisyon üylerinden milletvekillerine kadar

   Ve Genelkurmay Başkanının

   Meclisde böyle osdurup osdurup ipe dizmesi elbetde karşılıksız kalmayacak!

   Devletimizi ve Ordumuzu idâre eden bu siyâsî zevât ve subayların

   O gün Meclisde söylediği yalanları cımbız ile toplayıp bir dilekceye yapışdırdım

   Ve dahi

   Bu dilekcemi de işin asıl sâhibi Millî Savunma Bakanına gönderdim.

   Sorduğum suâllerime verdiği cevapları hep berâber göreceğiz, inşallah. 

KONU: 4752 sayı ve 11 Nisan 2002 târihli Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli Millî Savunma Komisyonu Raporunda mezkûr beyan hakkında.

   İLGİ: (a) 4752 sayı ve 11 Nisan 2002 târihli Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânunu.

   (b) 926 sayı ve 27 Temmuz 1967 târihli TSK Personel Kânunu.

   (c) 5802 sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânunu.

   (ç) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.

   1. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11 Nisan 2002 târihinde meriyyete koyduğu İlgi (a)’da mezkûr 4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânunu;

   “Türk Silâhlı Kuvvetleri astsubay meslek yüksek okullarındaki yüksek öğretimle ilgili amaç ve ilkeleri belirlemek, astsubay meslek yüksek okullarının teşkilâtlanmasını, görev ve sorumluluklannı, eğitim ve öğretim, araştırma, yayın, öğretim elemanları ve öğrencileriyle ilgili esasları düzenleyen”,

   Temel Kânundur.

   

   2. İlgi (a)’da merkûm 4752 sayılı işbu Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli raporunda Millî Savunma Komisyonu;

   “Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunun Tasarısı”nın, Komisyonun 28/2/2002 tarihinde yaptığı 27nci birleşiminde, Hükümeti temsilen Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun başkanlığında;

   Millî Savunma Bakanlığı,

   Genelkurmay Başkanlığı

   Ve

   Yükseköğretim Kurulu temsilcilerinin de katılmalarıyla incelenip görüşüldüğünü”,

   Beyan etmekdedir.

   Millî Savunma Komisyonunun TBMM’ye arz etdiği söze konu raporun ilgili bölümlerinin sûreti işbu dilekcemin EK’ine merbutdur.

 

   3. Yukarıda görülen ilk iki maddesinde verdiğim bilgi ve beyan etdiğim mevzuât muvacehesinde, işbu dilekcenin sahibi ben Şükrü IRBIK’ın suâlleri şunlardır.

   İşbu dilekceme konu etdiğim 4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli raporunda Millî Savunma Komisyonu;

    a. Türk Ordusunda “astsubayların”, “subayların yardımcısı” konumunda bulunduklarını” beyan etmekdedir. Millî Savunma Komisyonunun işbu raporunda “astsubay” isimi ile söz etdiği asker sınıfı, hiç şüphe yok ki; İlgi (b)’de mezbur 926 sayılı TSK Personel Kânunu ile 1967 senesinde Türk Ordusunda ilk kez ihdas edilen “muvazzaf astsubay” sınıfıdır. Millî Savunma Komisyonunun işbu beyanı hakkında benim suâlim şöyledir;

   Suâl-1: Dünyânın “modern ordu teşkilatlanmalarının” hangisinde; “subaya yardım etmesi için”, “subay yardımcısı” sıfatı ile “muvazzaf astsubay” isimli asker sınıfı mevcutdur?

   Suâl-2: Dünyânın “modern ordu teşkilatlanmalarında” “subaya yardım etmesi için” “subay yardımcısı” sıfatı ile teşkil edildiğini Millî Savunma Komisyonunun beyan etdiği söze konu işbu “muvazzaf astsubay” isimli asker sınıfı; bu ordularda hangi kânunlara müsteniden ihdas edilmişlerdir?

    b. Millî Savunma Komisyonu işbu raporunda “modern ordu teşkilatlanmalarında” olduğu gibi; 1967 yılında 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamında “astsubayların”, “subaylar ile beraber yer aldıklarını” beyan etmekdedir. Millî Savunma Komisyonunun işbu beyanı hakkında benim suâlim şöyledir;

   Suâl-3: Dünyânın hangi devletlerinin “modern ordu teşkilatlanmalarında” “muvazzaf astsubay” sınıfı ile “muvazzaf subay” sınıfı askerler aynı kanun içinde yer almakdadır? Bu Kanunlar nelerdir?

   c. 1951 senesinde “astsubay” sınıfını ihdas eden İlgi (c)’de mezbûr Astsubay Kânunu Madde-1’de tarif edildiği üzere “astsubay” sınıfı;

   “Türkiye Cumhuriyeti ordusunun “astkomuta” kademelerinde “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde” subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıslardır.”

   “Astsubay” sınıfının Türk Ordusundaki görevin tanımına dâir olarak 1951 senesinde tesbit edilen işbu hüküm hâlen cârî olmasına rağmen 4.3.2020 târihli aynı raporunda Millî Savunma Komisyonu;

   “Türk Silâhlı Kuvvetlerinin profesyonel insan gücünün önemli bir kısmını oluşturan “astsubayların, teknik hizmetlerde istihdam edildiklerini”,

2002 senesinde TBMM’ye beyan etmiş.

   

    Suâl-4: Millî Savunma Komisyonunun işbu beyanı hakkında benim suâlim şudur;

Türk Silâhlı Kuvvetlerinde “astsubaylar, hangi Kânuna müsteniden “teknik hizmetlerde” istihdam edilmekdedirler?

  4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim dört adet suâlimi İlgi (ç) Kânun muvacehesinde,

Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim.20.09.2020. 2004187703.

                                                                                                             Şükrü IRBIK

  EK    :

  4752 sayı ve 11 Nisan 2002 târihli Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli Millî Savunma Komisyonu Raporu, sayfa-13. 

  *  *  *  *  *  

 

   1951 senesinden beri Ordumuzda “astsubay” unvânı ile vatana hizmet eden uyduruk askerler hakkında,

   Herkes şu hakikâtleri bir yere yazsın!.

   Birgün gelecek ve bu hakikâtlere mutlaka yüz sürecekler.  

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

                                                 Astsubay Kânunu

        Kanun. No.: 5802                                                                                            Kabul Tarihi: 02.VII.1951

  Birinci Bölüm

   Genel hükümler

   Ast subaylar

   BİRİNCİ MADDE — Türkiye Cumhuriyeti ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, Gümrük Koruma birlikleri kadrolarının

  •   “astkomuta kademelerinde
  •   “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde
  •   “subaya yardımcı olarak” görevlendirilen askerî şahıslara “astsubay” adı verilir.

Demek ki;

 Türkiye Cumhuriyeti ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, Gümrük Koruma birlikleri kadrolarında;

   1. “astkomuta kademeleri” olarak tasnif edilmiş “komuta kademeleri” var,

   2. Bu “astkomuta kademelerinde” subayların yapması gereken “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işler” var,

   3. Subayların yapması gereken bu “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işleri” subaylarımızın kendileri yapacak bilgi, eğitim ve kâbiliyete sahip değiller,

   4. Kendileri bu “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işleri”ni yapacak bilgi, eğitim ve kâbiliyete sahip olmadığı için de 1951 senesinde hususi bir Kânun ile “astsubay” sınıfını ihdas etmişler.

   5. “Astsubay” olarak tesmiye ve tefrik edilen askerler; Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun “astkomuta kademelerinde” görev yapan subayların yapması gereken “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işler”de “subaylar ile beraber görev yapıyor.”

   5802 sayılı Kânunun “astsubay” olarak tesmiye etdiği askerler ancak ve sâdece “subayların yapdığı görevlerde” çalışabilir.

    Bir başka ifâde ile;

    Subayın görev yapmadığı bir kadroda astsubay görev yapamaz!

   Ordumuzun “ast komuta kademelerinde” subaylar ile birlikde ve subaya yardımcı olarak görev yapan “astsubayların”;

   “subaylar ile erbaş ve erler arasında görev yapdığını” söyleyen kişinin mantığını sıfırlamış ve aklını da yemiş olması gerekdir. 

                                                                                                                                          ESKİ TÜFEK - 2020   

     Bu cümlenin neticesi olarak da;

    Türkiye Cumhuriyeti Ordusundaastsubay” olarak tesmiye

    Ve

    Kânunun “subay yardımcısı” olarak tefrik etdiği askerler;

    

  •     “Subay ile erbaş ve er arasında” yer alamaz,
  •     “Subay ile erbaş ve er arasında” çalışdırılması söz konusu olamaz,
  •     “Subay ile erbaş ve er arasında” çalışdırılması 5802 sayılı Kânuna esâsdan aykırıdır.
  •     “Ara kademe” eleman olamaz,
  •     “Ara kademe” eleman olarak tesmiye edilmesi 5802 sayılı Kânuna esâsdan aykırıdır.
  •     “Ara kademede” çalışdırılması söz konusu olamaz,
  •     “Ara kademede” çalışdırılması 5802 sayılı Kânuna esâsdan aykırıdır.
  •     “Orta kademe” eleman olamaz,
  •     “Orta kademe” eleman olarak tesmiye edilmesi 5802 sayılı Kânuna esâsdan aykırıdır.
  •     “Orta kademede” çalışdırılması 5802 sayılı Kânuna esâsdan aykırıdır.
  •     “Teknik hizmetlerde” çalışdırılması söz konusu olamaz,
  •     “Teknik hizmetlerde” çalışdırılması 5802 sayılı Kânuna esâsdan aykırıdır.

                                                                                                                       ESKİ TÜFEK - 2020  

Dünyânın modern ordularında ve NATO’da “muvazzaf astsubay” sınıfı mevcut değildir,

Dünyânın modern ordularında “muvazzaf astsubay” yetiştiren önlisans okulları mevcut değildir,

                                                                                                                        ESKİ TÜFEK  - 2020  

 

  *  *  *  *  *  

 

   Kânunun “subay yardımcısı” olarak tefrik etdiği “muvazzaf astsubayın

   “Teknik” hizmetde çalışdığı yalanını söyleyen devlet adamlarını ve subayları

   İşde, bugün burada ilk defa olmak üzere

   Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK teşhir ediyorum...

 

   Ölüsüne de dirisine de!

   Hepsine yazıklar olsun!..

   Burada resimlerini gördüğünüz devlet adamları ve subaylar,

   “Astsubay” adı verilen askerler hakkında yalan söylemişler

   Ve dahi

   “Astsubay” adı verilen askerlere iftirâ atmışlar!..

   Hukukumuzda iftirâ suçunun elbet cezâsı var, biliyorum.

   

   Lâkin

   Kendisine atılan bu âdi ve alçak iftirânın hesabını soracak bir tek dahi olsun “astsubay” var mı?..

   İşde, bunu bilmiyorum!..

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _10_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

    5802 sayılı Astsubay Kânununun “subay yardımcısı” olarak tefrik etiği “muvazzaf astsubayları

    “Teknik” hizmetde çalışdıran Millî Savunma Bakanlığı hemen bugün dâva edilmelidir.

 

  *  *  *  *  *  

 

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   İlâhî adâlet hiç unutmaz;

   

   Dün yalan dolan yazıp çizen

   Bugün, burada rezil rüsvâ olmuşdur!

 

  *  *  *  *  *  

 

   4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununu görüşmek üzere

   86’ncı Birleşimde 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü

   TBMM’de içtima eyleyen vekillerimiz içinde

   Yalan söylemeyen bir tek vekilimiz var; Mehmet Zeki ÇELİK

   4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununun görüşülüp kabul edildiği o meşum günde,

   Doğru söyleyen nâmuslu tek vekil olarak

   Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK, Meclisin yüzakı olmuş…

Asubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  Astsubayları, astsubayların kendisinden bile daha iyi bilen ve anlatan

   Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK’e

   Astsubay zümresinin bugün bile hâlâ büyük bir şükran borcu var, bilesiniz!..

 

  *  *  *  *  *  

 

Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun astsubaylarını kandırmak için

  Genelkurmay Başkanının söylediği

  “Son yüz senenin yalanını” ise

  Müteakip makâlemizde anlatacağız, inşallah…

                                                                   ESKİ TÜFEK - 2020  

 

Bröve isimli 07d11

 

 

 

 

 

 

 

 

  

 

   Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız  

 

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKSahil Güvenlik Komutanlık BrövesiKapak 5

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _14_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _14_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Sahil Güvenlik Komutanlık BrövesiAsubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKSahil Güvenlik Komutanlık Brövesi

Asubay Tefrikası _14_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK 

 

Asubay Tefrikası-9

Mart 23, 2020

Asubay Tefrikası - 9

Ordumuzun Kölesi: Muvazzaf Asubaylar

 

 

    Balık, başdan kokmuş!

    Memleketde nâmussuzluk, hırsızlık hiç bu kadar azgın olmamış idi!

    Adamın birisi, Ankara’nın kalabalık caddelerinden birinde dönerci dükkânı açmış.

    İçindeki müşderinin haddi hesâbı yok!

   Fakat bu dükkânı işletenlerde vicdân, ar duygusu, Allah korkusu hiç yok!

   Dönerci ile kasacı bir olmuşlar müşderileri kaz gibi yoluyorlar.

   Satdıkları her dönerde hırsızlık yapmakdan utanmıyorlar.

   Nasıl mı? İşde, şöyle…

   Biraz yürüyelim diye hanım ile birlikde dışarı atdık kendimizi.

  Yaklaşık bir saat kaldırım arşınladıkdan sonra hanım, şuradan döner al da yiyelim dedi.

  Etrâfa şöyle bir bakdım, her zamân önünden geçdiğimiz dönerci dükkânı, tam da karşımda. Tamam, dedim hanıma. Bu arada hemen şu geliverdi aklıma… Evlenmeden önce hanım, yavan somunu bile bölüşürüm senin ile demiş idi bana. Hakikâten, bugüne kadar çok defâlar katıksız somun bölüşdük de...

   Ben de şurdan bir döner dürüm alırım ve hanım ile bölüşürüm diye aklımdan geçirdim. Girdim içeri. Fiyât lisdesine bakdım. 200 gıramlık döner dürümü gözüme kesdirdim. Kasadaki kel kafalı, zulmet suratlı gence, 200 gıram döner ver usda, dedim. Parayı da kredi kartı ile ödedim.

   Ücreti ödedikden sonra döner tezgâhının önüne ilerledim. Elimdeki fişi döner usdasına uzattım ve 200 gıram döner dürüm yap usda dedim. Tezgâhın önünde bekler iken kasadaki kelaj genç bana dedi ki abi sen otur isdersen, döneri ben masaya getiririm. Bu lafı duyunca ben, vehleten işkillendim! Ben de O’na mahsuru yok, beklerim dedim. Bu arada dönercinin eti tartacağı terâzinin ekranını iyi görebileceğim şekilde mevkilendim.

   Döner usdası başladı bizim döneri kesmeye… Kesdiği döneri elindeki küçük kefeye doldurdukdan sonra o kefeyi hemen önündeki tezgâhın üzerinde duran elektronik terâzinin üzerine koydu. Terâzinin ekranında 152 rakamını çok iyi bir şekilde gördüm. Fakat sesimi çıkartmadım! Döner usdası; kefedeki eti dürümün üzerine dökdü, dürdü ve dürümü bana uzatdı. Dürümü almadım ve usdaya dedim ki; Usda, 200 gıram et vermen gerekiyor idi fakat sen 152 gıram tartdın. Usda bana, yok abi 200 gıram tartdım dedi. Peki öyle ise elindeki o dürümü aç ve içindeki eti tekrar tart bakalım, dedim. Kasadaki genç, sanki yanlış bir şey yokmuş gibi bizi öylece seyrediyor idi. Dönerci, elindeki dürümü açdı ve dürümün içindeki eti, sâkin bir tavır ile döner tepsisine dökdü. Dökdüğü bu eti, eline aldığı uzun saplı tahta kaşık ile tepsideki diğer etlerin arasına çarçabuk karışdırdı. Ve böylece bizim usda, kendi aklınca hırsızlık delilini ortadan kaldırdı. Bakdım ki bizim usdanın, müşderinin gözü önünde böyle alenen hırsızlık yapacak kadar ar damarı çatlamış. Ben de hemen kasadaki genci yanıma çağırdım.

   Olup biteni başından beri sanki bir şey yok imiş gibi takip eden kasacıya bak, dedim, genç! Usda 200 gıram et tartması gerekiyor idi fakat 152 gıram tartdı. Senin usda bizim dönerden 48 gıram çaldı. Dönerci usdası, tartıp dürümün içine koyduğu eti, ben tart dediğim hâlde beni dinlemedi. Bunu söylediğimi sen de işitdin! El çabukluğu ile tartdığı eti, tepsideki etlerin içine karışdırdı ve yapdığı hırsızlığın belgesini ortadan kaldırdı.

Dönerci usdası, yapdığı bu hırsızlıkdan hiç utanmadan, sanki hiçbir şey olmamış gibi ve gâyet pişkin tavır ile tekrâr et tarmaya başladı. Fakat ben usdaya döner kalsın dedim. Kasadaki gence, öfkeli bir tavır ile ver paramı, dedim. Kredi kartı ile ödediğim ücreti kasacı genç, kartıma iâde etdi.

İşde, döner için ödediğim fiş ve iâde fişi yanyana... 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Döneri tartan usdanın yapdığı bu gıramaj hırsızlığına kasacının sanki hiçbir şey olmamış gibi sessiz kalması aslında bu hırsızlığı berâber yapdıklarını çok açık bir şekilde gösderiyor. Abi sen otur isdersen, döneri masaya ben getiririm diye kasacı, meğerse bizi boşuna pışpışlamamış! Bu dönerci dükkânı, Etlik, Tevfik Sağlam Caddesindeki Nar Dönerci. Yolunuz düşer ise şâyet dikkatli olmanızı tavsiye ederim size.

   Akşamüzeri ayağımıza dolanan bu nâhoş olaydan sonra

   Hanım ile dönerciyi öfkeli bir şekilde terk etdik!

   Eve gelir iken yaşadığımız bu rezâleti konuşur iken

   Bu kez de kendimizi simit fırını önünde bulduk!

   Döner yiyemedik! Bâri, şurdan iki simit al da yiyelim dedi, hanım.

   Niyet döner dürüm idi! Fakat bu akşam kısmetde çıtır simit var imiş!

   "Diplomasız" devlet adamlarının idâre etdiği şu memleketde,

   Hırsızlık, ahlâksızlık ve nâmussuzluk mahalledeki dönerciye kadar bulaşmış!

   Yazıklar olsun be!

   Demek ki balık, hakikâten "başdan" kokuyor imiş!..

  *  *  *  *  *  

    Muhterem asubay meslekdaşlarım;

   Asubay Tefrikası rezâletler silsilemizin,

   Dokuzuncu bölümünü terkib eden bu makâlemizde

   Genelkurmay Başkanları ve Millî Savunma Bakanlarının

   Kendi paşa keyiflerine göre yapdığı elvân çeşit fitne kânunlar ile tezgâhladığı

   Ve bizlere “muvazzaf” kılıfı ile yutdurduğu “mecburî hizmet süresinin;

  •  İç hukukumuzdaki

         Ve dahi

  •  Uluslararası Andlaşmalar ile devletimizin bağlandığı dış hukukdaki yerini

   Zamân, olay, mevzuât müsellesi dâhilinde görüp öğreneceğiz, evvelallah…

 

  *  *  *   

 

   Nedir bu mesele?

   TEMAD yönetim kurullarında görev yapan Başkan ve yardımcılarından hiçbirisi,

   Bu bugüne kadar tek kelime etmedi!..

   Çünkü genel merkezde bu konuda henüz bir şuurlanma dahi yok!

   Emeklilierin umurunda değil! Kendileri Ordudan paçayı sıyırdılar nasıl olsa!..

   Kalanların da canı çıksın diyorlar!..

   Muvazzaflar ise ne yazıkdır ki, hâlâ farkında bile değil!..

   Nedir bu mesele?

   “Mecburî hizmet” meselesi…

 

  *  *  *  

   Muharip Orduların Gevur Subayları Cephede Ölür İken,

   T.C Ordusunun Müslüman Subayları Ne Yapmışlar?

   Birinci Cihân Harbine;

   Osmanlı Devleti, Almanya, Fransa, İngiltere, Amerika vs. iştirâk etdi.

   Bu harbde, muharip ordulardan en az 10 milyon "subay ve er" cephede öldü.

   Birincisinden çok daha şedit cereyân eden İkinci Dünyâ Harbine;

   T.C Devleti ve Ordusu iştirâk etmedi…

    

   İkinci Dünyâ Harbinde;

   Muharip devletlerin ordularından en az 15 milyon "subay ve er" cephede ölür iken,

   Kışlada mıntıka temizliği yapdıran T.C Devletinin ibiş "subayları" ise

   Ordumuzun “mecburî hizmet” süresi ile köşe kapmaca oynamışlar…

  *  *  *  *  *  

 

   27 Mayıs darbeci subaylarının 1967 senesinde tertip etdiği

   Ve bir darbe kânunu olan 926 sayılı TSK Personel Kânununa bakdığınızda

   “Yükümlülük” alt başlığı altında yer alan “mecburî hizmet” konusunda şu cilâlı cümleyi görürsünüz;

                                 

                                       TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNU(1)

 

      Kanun Numarası : 926                                                                     Kabul Tarihi : 27/7/1967

 

     ONUNCU KISIM

     Yükümlülük

 

     I – Subayların ve astsubayların yükümlülüğü: (2)

 

       Madde 112  – (Değişik: 26/3/1982 - 2642/15 md.)

  

  Muvazzaf subay  ve  astsubaylar 

subay ve astsubay nasbedildikleri tarihten itibaren

   fiilen onbeş yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.   (1)(2).

 

   Yüzündeki şirinlik maskesini kaldırınca,

   Bu cilâlı cümle bize kısa olarak şunu anlatır;

 

    Kendi ayakların ile gelirsin karşıma,

   Şu kağıda bir imzâ atarsın!

   15 sene köle gibi çalırsın!

 

   Kimdir köle olan?

   Subay ve astsubay…

   Peki,

   Mâdemki burada bir kölelik var! Bu köleliğin şartları nedir?

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Peki,

   “Astsubay” dedikleri “bendeler” cenâhında manzara-i umumiye nasıldır?

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   İnsan ömrünün en güzel, en kıymetli, en kavi, en tâze 15 senesi söz konusu ise şâyet

   Ki, şüphesiz öyle,

   Bu 15 senelik “mecburî hizmet” konusunda nimet-külfet bakımından bu kadar fark var ise şâyet,

   Ki, şüphesiz var,

   Bu orduda silâh arkadaşlığından söz edebilir miyiz?

   "Biz bir aileyiz" diyen subay emeklisi Bakan Hulusi AKAR’a, kim bakar?..

 

  *  *  *  *  *   

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Mülâzım-ı Evvel Mustafa Kemâl’in bu hârika vecizinden aldığı ilhâm ile

   Eski Tüfek de bugün şöyle diyor;

   Ordumuzun efendileri beyaz subaylarımızın

   Ordumuzun içinde çevirdiği filfilli orostopollukları “anlamak” için de

 

  • Araşdıracak kadar merâklı ve azimli,
  • Okuyup anlayacak kadar da akıllı olmalı!..

 

   Kitapsız yazar Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK, merâk ve azim ile araştırdım ve “anladım.

   Ve dahi

   “Muvazzaf kölelik” konusunda beyaz subaylarımızın bugüne kadar çevirdiği orostopollukları

   Asubay Tefrikası 9 isimli bu makâlemizde “anlatdım.

 

   Benim ortaya çıkartdığım bu acı hakikâtleri okuyup anlayacak kadar "akıllı" olmaya gelince…

   “Muvazzaf kölelik” konusundaki hakikâti ben Şükrü IRBIK, kendim okumak için yazmadım, elbetde!..

 

   Yirmi birinci asıra bir kala şöyle dedi, sürgün şâir Ataol GÜRUS;

   “Aşk iki kişiliktir.” 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Aşk, iki kişilikdir; Ȃşık ile Mâşuk!

   Aşk gibi,

 

   Hakikât de iki kişilikdir; Söyleyen ile anlayan.

 

   Lübnan asıllı Amerikalı şâir Halil CİBRAN da

   Şöyle dedi, yirminci asırın yirmi altıncı senesinde;

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Yazan kişiden, okuyan kişi ârif gerek!

   

    Hakikâti Eski Tüfek bugün, burada söyledi!

   Anlamak da bu makâleyi okuyan siz “astsubay” meslekdaşlarımın meselesi oluyor!..

 

  *  *  *  *  *  

 

   Meşrû kabul edip hayvan pazarında “mal” gibi alıp satdığı köle emeği üzerinde neşvünemâ eyleyen

   Sömürgen Roma İmparatorluğundan bahsetmiyorum!

 

   Dünyâya “özgürlükler ülkesi ve insan hakları” yalanını pazarlar iken,

   Afrikalı zenci kölenin alın teri, kanı ve canı üzerine inşâ etdikleri Amerika’dan da bahsetmiyorum!

 

   İçine doğduğumuz,

   Üzerinde yaşadığımız,

   Vatandaşı olduğumuz,

   Kaderini paylaşdığımız memleketimizden,

   Türkiye’den

   Ve dahi

   Ömrümüzü hasretdiğimiz Türk Ordusundan söz ediyorum…

 

   Devlet ve subay tahakkümüne mahkûm edilen Türk Ordusu olarak sen,

   Hukûken henüz reşit bile olmamış 15 yaşındaki süt kuzusu erkek çocuğa bir kağıt imzâlatıyorsun!

   Ve sen, hiç utanmadan o çocuğa diyorsun ki;

    

   “Kendi ayakların ile geldin ve imzâyı atdın, nasıl olsa!..

   Ey Türk çocuğu!

   İşde, kafesledim seni artık!..

 

   1986 senesinde neşretdiği Emret Komutanım isimli düzmece kitabında

   Yalancı ve sünepe gazeteci Mehmet Ali BİRAND’ın

   Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mustafa Necdet ÜRUĞ’un ağzından akdardığı gibi,


Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK 

  

  “Herkesin okula girerken ne olacağı belli…

   Sonradan ortaya çıkan bir şey yok!”   

 

    Sen, şu andan itibâren bu Ordunun kölesi oldun!

   Hem de gönüllü kölesi…

 

 

         Ve sonra da

 

  • Ordu olarak sen bu çocuğu 15 sene tepe tepe köle olarak kullanıyorsun!
  • Subay yardımcısı oldun diyorsun, subayın görevini yapdırıyorsun,
  • Subay olarak emrediyorsun ve erin görevini de yapdırıyorsun,
  • Subayın yardımcısı yapdım diyorsun ve harbde subayın yerine öldürüyorsun…
  • Esir kampında da sen; subayın çorabını yıkatıyorsun, odasını temizletiyorsun!       

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  

Bu satırları yazan Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK da

Bu devletin o kağıdını imzâlayan kölelerden birisiyim!..

 

 

 

  *  *  *   

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Ölenleri, şehit niyetine gömdük ve çokdan unutduk da!

   Peki,

   15 senelilk “gönüllü kölelikden” sonra ne yapacak bu çocuk ?

   Devlet ve subayın ordusu diyor ki; Bu, benim meselem değil! Ne bok yersen ye!..

 

  *  *  *  *  *  

 Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  Resimdekiler;

 

   Anam Şahinde IRBIK,

   Yeğenim Ali Osman ŞAHİN

   Ve

   Beylerbeyi Deniz Astsubay Hazırlama Okulu

   Birinci sınıf C şubesi talebesi 957 numaralı ben Şükrü IRBIK.

   Sene 1978 ve ben henüz 15 yaşındayım.

                                                                                                                                                                                                Avcılar - İstanbul. Sene – 1978. 

 

 

    Aşağıda gördüğünüz çerçevenin altındaki resime dikkat ile bakınız!..

 

   Subay;

   Ellerinde deri "eldiven", eğninde birinci sınıf yünden mâmül "palto" ile

   Hayvan pazarından mal seçen kasap gibi talebelerin arasında seyirtiyor!..

 

   Köle astsubay talebesi sübyan da;

   Eğininde sâdece gömlek ile

   Teftiş taburunda kış soğuğu ile imtihâna çekiliyor…

 

   Aşağıdaki resimin çekildiği okul bahçesinde 1978-1981 seneleri arasında

   Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK da

   İşde, bu köle sübyan mektebinin "astsubay" talebeleri gibi

   Subayların 5 dakikalık teftişleri için kış soğuklarında saatlerce titredim...

 

 Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Sene 2002 oldu ...

   Lise seviyesinde 3 senelik eğitim veren

   Ve dahi

  Dünyânın hiçbir ordusunda mevcut olmayan “Astsubay Hazırlama Okullarını” feshetdiler…

 

   Reşit bile olmayan ağzı süt kokan tâze çocuklarımızı

   Kendilerine “muvazzaf bende” etmek için beyaz subaylarımızın tezgâhladığı

   Bu "köle sübyan mekteblerinin" devir-i saltanâtı çok şükür, sona erdi!..

  

   Fakat

   “Mecburî hizmet” isimi altında 15 sene “kölelik

   İçinde yaşadığımız 2020 senesinde bile, bugün de hâlen ve aynen devâm ediyor!..

 

   Peki,

   Kim bu “kafeslenen çocuk?

   Kim bu “gönüllü bende?

   Hem de “muvazzaf bende.

 

  *  *  *  *  *  

 

   Bildik suâller, bilinmedik cevâplar!

 

   Asubay Tefrikası -9- isimli bu makâlemizde inşallah,

   Aşağıda gördüğünüz şu 5 suâlin cevabını arayacağız!..

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 *  *  * 

 

    Ahır, Öküz ve Maraba Teslisi

 

     Ahır, öküz ve maraba meyânında

     Şöyle bir vaziyet tasavvur edelim!

     Ve şu suâlleri soralım;

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   İşde,

   Yukarıdaki çerçevelerin içinde gördüğünüz şu beş suâlin cevâbını bulduğunuz anda

   Müntesibi olduğunuz "astsubaylık" mesleğinin ruhûnu hakikâten anlayacaksınız!..

 

 *  *  *  *  * 

 

   Kıymetli vatandaşlarım!

   Muhterem "astsubay" meslekdaşlarım,

 

   Ordumuzun beyaz efendileri karanlık suratlı subaylarımızın

   1909 senesinden beri içinde yaşadağımız 2020 senesine kadar geçen son 111 senede

   “Mecburî hizmet” konusunda karârgâhlarda çevirdiği fitne ve rezillikler tiyatrosu fasılından,

   Asubay Tefrikası -9- isimli yeni bir oyun makâlemizi daha okumaya hoş geldiniz!..

 

 *  *  *  *  * 

 

   Osmanlı (Berrî, Kara) Ordumuzda küçük zâbit (astsubay) sınıfı;

   Mukadder olan İstiklâl Harbinde

   Harbiyeli beyaz zâbitin yerine ölmesi için

   Menzil eşşeği gibi cephenin en önüne sürülmek maksadı ile

   İlk kez olmak üzere 1909 senesinde teşkil edildi.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   05 Ekim 1909 târihli (Kara) Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi,

   31 Mart darbecibaşı Gürcü Müşür Mahmud Şevket Paşa’nın,

   Türk milletinin yüksek irâdesinin yegâne tecelligâhı olan;Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  • Meclis-i Mebusân’dan
  • Meclis-i Ȃyan’dan

        Ve en feci olanı da

  • 31 Mart öncesinin padişahı II. Abdülhamid’e rağmen

        Ve dahi

  • 31 Mart sonrasının padişahı Mehmet Reşad’ın haberi olmadan gizlice yapılmış bir darbe kânunudur.

   

   Darbe kânunu olduğundan dolayı da

   05 Ekim 1909 târihli Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi;

  •    Hem gayri meşrû ve bir darbe kânundur,
  •    Hem de bu kânun ile Kara Ordumuzda teşkil edilen “küçük zâbitlik” “gayri meşrû” bir asker sınıfıdır,

   

   Rüşvetin “belgesi” olmaz da, lan pezevenk!

   Darbeci zâbitin tertiplediği darbe kânununun “gerekcesi” olur mu, Allah aşkına?..

 

 *  *  *  *  * 

 

   Yeri gelmiş iken,

   Ordumuza bugüne kadar subay-asubay yetişdiren;

  •    Askerî okullar,
  •    Tahsil seviyeleri ve
  •    Tahsil süreleri hakkında

   

   Siz kıymetli okuyanlara şu bilgileri ikrâm edelim;

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  *  *  

 

    Yukarıda gördüğünüz çizelgeden de kolayca anlaşılacağı üzere;

 

  •    Kara astsubay sınıfına temel teşkil eden Küçük Zâbit sınıfı 1909 senesinde,
  •    Deniz astsubay sınıfına temel teşkil eden Gediklli Küçük Zâbit sınıfı 1929 senesinde,
  •    Jandarma astsubay sınıfına temel teşkil eden Gedikli Küçük Zâbit sınıfı 1931 senesinde,
  •    Hava astsubay sınıfına temel teşkil eden Astsubay sınıfı da 1951 senesinde teşkil edilmiş.

 

  *  *  *  

 

   Târih Yazdığını Zanneden Zübük Deniz Subaylarına,

   Eski Tüfek Diyor Ki;

 

   Amiralinden, kurmayından, hâkiminden öğretmenine kadar

   Yüksek lisans ve doktora sâhibi kimi gerzek deniz subayları;

   Deniz astsubay sınıfının "Deniz Gedikli" isimi ile 1890 senesinde teşkil edildiği yalanını söylüyorlar.

   

   Târih yazdığını zanneden kadınından erkeğine bu zübük deniz subaylarımız ayakda beklesinler!

   Deniz astsubay sınıfının "Deniz Gedikli Küçük Zâbit" isimi ile 1929 senesinde kurulduğunu,

   Yakın zamanda Eski Tüfek'den öğrenecekler!..

                                       

                                                                                             Eski Tüfek - 2020    

 

 

 

  *  *  *  *  *  

 

   Hemen yukarıdaki çizelgede gördüğünüz üzere

   Bugün “astsubay” ismi ile bildiğimiz asker sınıfı, târih sırasına göre; 

  •   Küçük Zâbit, (Kara kıdemli küçük zâbit, kıdemsiz küçük zâbit)
  •   Gedikli Küçük Zâbit, (Kara, Deniz ve Jandarma)
  •   Gedikli Erbaş (Kara, Deniz ve Jandarma) 

          Ve en son olarak da 1951 senesinde kânunda “hile” yapılarak Kara, Deniz, Hava ve Jandarma'da 

  •   Astsubay olarak tesmiye edildi.  

   

      Osmanlı ve Türk Ordusunun sidik yarışdırdığı devletlerin ordularında

   “Mükellef asker” sınıfı içinde teşkil etdikleri bu sınıfa verdikleri isimler hep aynı kalmış!     

 

  • İngilizce: Noncommissioned officer
  • Fransızca: Sous officier
  • Almanca: Unteroffizier

 

   Fakat

 

    “Muvazzaf  asker” sınıfına tavhil etdikleri bu köle askere isim vermek konusunda

    Bizim her boku bilen gerzek subaylarımız ise resmen cır cır olmuş!..

 

 

      Astsubay yetiştiren okullar;

  •    İbtidâî (Sıbyan mektebi),
  •    İhzârî,
  •    Hazırlama,
  •    Sınıf Okulları,
  •    Ve en son olarak da 2002 senesinden beri Meslek Yüksek Okulları isimleri ile hizmet gördü.

   

   Dönemine göre “hazırlık+sınıf okulları” olmak üzere 1 ilâ 5 sene arasında değişen sürelerde tahsil verdi.

   Harb Okullarına talebe hazırlayan okullara Genelkurmay Başkanları;

  •     İptidâi,
  •     Rüşdiye,
  •     İdâdî,
  •     Lise isimlerini verdi.

 

   Fakat

   “Astsubay Sınıf Okullarına” talebe hazırlayan ve aynı seviyede tahsil veren “astsubay” okullarına ise

   Aynı Genelkurmay Başkanları niyeyse

  •    İhzârî
  •    Hazırlama
  •    Sınıf Okulu isimlerini verdi.

   

   Subay-asubay “mecburî hizmet” süresini gösdermek için hazırladığım çizelgelerde

   Mukâyese kolaylığı temin etmek gâyesi ile;

   İlkokul, ortaokul, lise, sınıf okulu ve Harp okullarnda verilen toplam tahsil sürelerini yazdım.

 

 *  *  *  *  * 

 

   31 Mart darbesinin gayri meşru çocuğu kara küçük zâbit sınıfı nedir?

 

   Osmanlı Devletini yıkmak ve Türk milletini târihden silmek için tertip etdiği

   31 Mart darbesinin elebaşı Müşür Mahmut Şevket Paşa’nın

   Darbe kânunu ile Osmanlı (Kara) Ordu Komutanlıklarında “kânunsuz” olarak teşkil etdiği

   Kara küçük zâbitliği iki sınıfda tefrik ediliyor idi;

 

       1. Kıdemsiz küçük zâbit

       2. Kıdemli küçük zâbit

 

    1. Kıdemsiz Küçük Zâbit; Nizâmiye (mükellef) askerlik dâhilinde görev yapıyor idi. 1909 senesinde nizâmiye (mükellef) askerlik süresi; Alman Kara Ordusunda olduğu gibi, Osmanlı Kara Ordusunda da 3 sene idi. 3 senelik nizâmiye (mükellef) askerliğini tamamlayan isdekli neferlerden seçilen “alaylıkıdemsiz küçük zâbitinmecburî hizmet” süresi Nizâmiye (mükellef) askerliğin iki katı olan 6 sene idi.

 

    2. Kıdemli Küçük Zâbit; Ordu Komutanlıklarında teşkil edilen Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi ve Küçük Zâbit Mektebinden mezun olan “mektebliküçük zâbitdir. İlkokul seviyesinde olan Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi’nin tahsil süresi 1 ilâ 3 sene idi. Ortaokul seviyesindeki Küçük Zâbit Mektebi’nin tahsil süresi de 2 ilâ 3 sene idi. 3+2 olmak üzere 5 senelik taalim-tahsili başarı ile tamamlayıp mezun olan talebeler,

Kıdemli küçük zâbit onbaşı rütbesi ile mezun oluyor ve kıt’alarına sevk ediliyorlar idi.

Toplam 5 senelik taalim-tahsile karşlık olarak da kıdemli küçük zâbit‘in “mecburî hizmeti” de 8 sene idi.

 

 

   Verdiği 5 senelik tahsile karşılık olarak,

   Osmanlı Devleti, küçük zâbite 8 sene “mecburî hizmet” yapdırıyor idi.

 

   Fakat

   Verdiği 2 senelik tahsile karşılık olarak Millî Savunma Bakanı,

   “Astsubay” dediği ortada sandık askerden 2020 senesinde tam 15 sene “mecburî hizmet” isdiyor!

 

 

 

   Osmanlı Devleti,

   Verdiği her 1 senelik tahsile karşılık olarak “küçük zâbitden” dün 1,6 sene “bedel” isdiyor idi.

 

   Fakat

   Verdiği her 1 senelik tahsile karşılık olarak Millî Savunma Bakanlığı,

   “Astsubay”dan bugün 7,5 sene “bedel” isdiyor!

 

   1909 senesinden beri içinde yaşadığımız 2020 senesine kadar geçen 110 senede;

   “Astsubay” dediği biz köle askere verdiği tahsil karşılığında aldığı “bedel” bakımından,

   Türk Devleti tam 5 kat daha kötüye doğru gitmiş!

 

   Ne diyeyim!

   Devletin açıkladığı fakirlik sınırının bile yarısı kadar emekli maaşı ile yaşamayı mârifet belleyen “astsubay” meslekdaşlarıma,

   “Bedel” konusundaki bu 5 kat “bedel giydirme” hayırlı, uğurlu olsun!..

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 *  *  *  *  * 

 

   Osmanlı (Berrî, Kara) Ordusunda ilk kez olmak üzere

   1909 senesinde teşkil etdiği “küçük zâbit” sınıfını,

   31 Mart darbecisi zâbitân heyetimiz, Prusya Almanya’sı Kara Ordusundan hırsızladı!

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   İhtiyât Zâbitânı Teşkilât Kânunu 1909 senesinde Meclis-i Mebusân’da müzâkere edilir iken

   Taşlıca mebusu olan Kara Piyâde Binbaşı Ali Vasfi Bey,Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Encümen-i Askerî Mazbata Muharriri (MSB Komisyon üyesi) sıfatı ile

   22 Kasım Pazartesi günü meclisde söz aldı.

 

   Ve ruznâme (gündem)’de olmadığı hâlde,

   Osmanlı (Kara) Ordusunda küçük zâbit sınıfının teşkil edilmesi hakkında bir konuşma yapdı.

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Gündem;

 

   Osmanlı askerî târihinde ilk kez teşkil edilmesi tasarlanan İhtiyât Zâbitânlığı idi.

   Aslında gündemde yok idi.

 

   Fakat “Ömer diyecekmiş gibi” ağzını domaltan Ali Vasfi Bey,

   Henüz üç ay evvel meclislerden kaçırarak darbeci Mahmud Şevket Paşa’nın Harbiye Nezâretinde yazdığı

   Bir “darbe Nizâmnâmesi” ile teşkil etdikleri Berrî (Kara) “Küçük Zâbitliği” hakkında şu incileri dökdü;

 

  Sayfa: 62

 

   ALİ VASFİ BEY (Taşlıca (Üsküp) Mebûsu (Devamla);

 

   Şimdiye kadar bizde “küçük zabitlik” yoktu.

 

   Vakıa Dahiliye Kanunnamemiz kırküç (Milâdî 1827. IRBIK) senesinde tercüme edilmiş kırkbeşte (Milâdî 1829. IRBIK) tadil edilmiş, yani Sultan Mahmut zamanında kabul edilmiş.

   Bu nizamnamenin bazı yerlerinde “küçük zabit” tabiri vardır. Bunun aslı Fransızcadan tercüme edildiği için (sou-officier)’den aynen alınmıştır.

   Fakat orası bizde unutulmuş. Belki “onbaşı, çavuş, bölük emini” yerinde kullanılmıştır. Bundan dolayı şimdi “küçük zabit” tabirini kabul etmeli ve Ordu kabul etti.

 

   Bugün her orduda hemen hemen Almanya tensikatının aynı caridir. Avusturya keza. Hep “küçük zabit” kadrosu vardır.

 

   O orduların vakti hazarda en büyük ve mühim uzvu, cüz'ütâmı bölüktür. Bölükteki heyeti muallime, “küçük zabitan” heyetidir.

 

   “Küçük zabitan” efratla beraber yatarlar, onlarla beraber hem haldirler. Seviyei irfanları yekdiğerine daha karib (yakın) olduğundan, onun için kuvvei muavine ile talebe arasında bulunurlar.

   Binaenaleyh bugün Ordu, hakikî bir terakki etmek için o mühim tensiki yapmak şartıylaküçük zabitan” kadrosunu kabul etti.

 

   “Küçük zabitan” yetiştirmek için şurada bir mektep küşad edildi. “Küçük zabitan” kabul ediliyor, yetiştirilecektir. Şimdi Avrupa devletleri ne yapıyor? Bir defa hizmeti muvazzafai askeriye üç senedir, sonra bir de ihtiyat vardır. Beş sene bir “küçük zabit” manen, fıtraten, ahlaken tabiatı saniye hükmüne gelmiş silâh endazlıktan şöyle yıkanıp çıktıktan sonra talebeyi teşkil eden efrada karşı zabitlik haysiyetini, etvârını, evsafını takınabilir. Zabitin bulunmadığı bir zamanda gaybubetini (yokluğunu) hissettirmeyecek; efrad üzerine maddî tesir icra edilmek için bir defa sinnen (yaş olarak) azıcık ziyade olması lâzım gelir.Küçük zabit” 28 yaşında olmalı. Hiç olmazsa celî (bilinen) bir tabirimizle «Ağabey» dedirtecek kadar olmalı. Bunların zaten tahsilleri; terbiyeleri iptidai olduğu halde, kendileri müddeti medîde (uzun süre) ameliyat ve tecrübe görerek zabitleşmeli. Zabitlik, kendilerine kumandan vazifesi, tabiatı saniye hükmüne gelmeli. Fakat yirmisinden otuzuna kadar temini maişet edemeyeceğinden ondan sonra hiçbir iş tutamaz.

 

   Fakat Şarkî Avrupa devletleri ne yapıyorlar? Bilfarz Almanya'da 12 senedir istikamet ve iffet dairesinde iktidar ve maharet göstererek, iyi muallim ve mürebbi olduğunu ispat ederek, bir çok efrad yetiştirerek bir gün şahadetname alacak olursa, ki biz bunu daha teklif etmiyoruz, çünkü bütçemiz fakirdir - kendisine senede bir defa zengin bir ordu, bin mark yani elli tane İngiliz lirası veriyor. Bu şahadetname ile polis memuriyeti, telgraf memurluğu ve posta memurluğu gibi hizmetlerde istihdam olunur. Bu hizmetinden istifade edilmek için kendisine her gün öğleden sonra ikişer saat müsaade olunur. Ait olduğu mevakii askeriyede isbatı vücut eder. Meselâ hukuk müntesibininden birisi her gün öğleden sonra iki saat ders alır, sonra dört senede bir şahadetname alıp devairi adliyede (adliye dâirelerinde) kâtiplikle vesair hizmetlerde istihdam edilir. Veyahut Polis Dairesine devam eder. Cezaya, kavanini adliyeye ait icabeden malumatı tederrüs eder. İşte Avrupa hükümetleri “küçük zabitana” böyle muaveneti nakdiye vesairede bulunur. Şimdi biz muaveneti nakdiyede bulunamayız. Komisyon burayı düşünmüş, teemmül etmiş (düşünmüş). Buraya konmamış, sonra bu kanunda böyle bir madde yoktur. Fakat Ciheti Askeriye, tabiî diğer bir kanun ile sureti saniyede bunu teklif eder, talep eder.

 

Şimdi “küçük zabit” iyi bir muallim, mürebbi olabilmek için sekiz on sene işlemeli,

Yoksa yetiştiririz, terhis ederiz, vücudundan istifade edemeyiz.

 

O noktai nazardan,

Sair devletlerin 12 sene olduğu halde bizde 10 sene kabul edilmiş.

O halde bu haddi asgarî diye telâkki edilmelidir.

 

 

   İşde,

   Osmanlı Ordusunda küçük zâbitl sınıfının teşkil edilmesi konusunda

   Yukarıda gördüğünüz incileri yumurtalayan mebus Ali Vasfi Beyin künyesi.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Yukarıdaki beyaz çerçeve içinde bir kısmını gördüğünüz bu konuşmasında

   Binbaşı Ali Vasfi Bey, çok büyük bir nâmussuzluk yapdı!..

 

   Prusya Ordusundaki küçük zâbit sınıfının “mecburî hizmet” süresi konusunda,

   Bilerek eksik bilgi verdi ve Meclis-i Mebusan’ı kandırdı.

 

   Sahtekâr Binbaşı Ali Vasfi Bey’in meclisin dikkatinden kaçırdığı çok önemli bu bilgiyi de

  111 sene sonra ilk defâ olmak üzere; Türk milletine kaynağından burada, Eski Tüfek veriyor.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

     Eski Tüfek Tercümesi;

 

   Potsdam küçük zâbit mektebine 17-20 yaşınlarındaki Prusyalı gençler kabul ediliyor idi.

Gençler, mektebde aldıkları her 1 senelik tahsile karşılık olarak 2 sene “mecburî hizmet” edeceğine dâir sözleşme imzâlıyor idi.

   Mükellef küçük zâbit olmayı tercih edenler “mükellef askerlik hizmetinden” muaf tutuluyor idi. Küçük zâbit mektebinin tahsil süresi, talebenin bilgisi seviyesine göre 1 ilâ 3 sene idi.

   “Mükellef askerlik” kapsamında yapılan 9 senelik hizmetden, mektebde geçen 3 senelik tahsil süresi mahsup edildiğinde, küçük zâbitin “mükellef asker” olarak yapdığı “mecburî hizmet” süresi 6 sene oluyor idi.

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  

   19 maddeden mürekkep 03 Eylül 1814 târihli Prusya Askerlik Kânunu’na göre;

 

   20 yaşını ikmâl eden her Prusya erkek vatandaşı, memleket müdafaası için 5 sene “askerlik” vazifesi ile mükellef idi. Bu sürenin 3 senesini tamamlayan er; harb yok ise şâyet, isdediği takdirde geri kalan 2 seneyi redif (ersatz, yedek) olarak izinde tamamlıyor idi. Prusyalı gençlerin ekserisi de böyle yapıyor idi.

 

   Bu kânun ile ihtiyâcı kadar “mükellef er” tedarik edemeyen Prusya Kralı,

   Gençleri askerliğe teşvik etmek için çeşitli çârelere başvurdu.

   Daha fazla “er” istihdam etmek gâyesi ile Kral,

   “Mükellef askerlik” hizmeti kapsamında görev yapdırmak üzere “unteroffizier” isimli bir “mükellef er” sınıfı teşkil etdi.

 

  Burada, yeri gelmiş iken subaylarımızın yapdığı bir orospuluğa işâret etmeliyim!

 

  “Unteroffizier” kelimesini 31 Mart darbecibaşı Müşür Mahmut Şevket Paşa

  Ve

  Kuklası Piyâde Binbaşı Ali Vasfi Bey, 1909 senesinde türkceye “küçük zâbit” şeklinde tercüme etdi.

 

 

    

   Fakat;

 

   1935 senesinde ATATÜRK’ün bizzat hazırladığı Türkce Rütbe isimleri kitabında

   Ve dahi

   Gene aynı sene içinde TBMM’nin meriyyete koyduğu 2771 sayılı Ordu Dâhili Hizmet Kânunu’nda,

   “Küçük zâbit” tâbiri türkceye “erbaş” olarak tercüme etdi.

 

 

   1953 senesinde meriyyete koyduğu 6020 sayılı Kânun ile de

   İngilizce “non-commissioned officer” tâbirini TBMM, türkceye “erbaş” olarak tercüme etdi.

 

       “Erbaş” kelimesinin zamân içinde sırası ile;

 

  •    Küçük zâbit
  •    Astsubay

           Ve en son olarak da

  •    Muvazzaf astsubay

   Yapılması konusunda nâmussuz subaylarımızın yapdığı öylesine orospuluklar var ki!..

 

   Bu konuda söyleyecek sözüm var fakat burada yazacak yerim yok!

   Lâkin,

   Asubay Tefrikası 9 isimli bu bölüm daha şimdiden bir kitap kadar uzun oldu!..

 

 

   

   Prusya Krallığı’nın Başkenti olan Potsdam’daki

   (Kara) küçük zâbit mektebinin tahsil süresi, gencin o anki tahsil durumuna göre 1 ilâ 3 sene idi.

 

   17-20 yaşlarındaki Prusya vatandaşı, “mükellef askerlik” yapmak yerine küçük zâbit mektebine kayıt yapdırabiliyor idi. Kayıt yapdırır iken de mektebdeki her 1 senelik tahsile karşılık olarak 2 sene “mükellef askerlik” edeceğine dâir sözleşme imzâlıyor idi.

   Küçük zâbit olmayı tercih edenlerin mektebde geçen 3 senelik talebelik süresi, “mükellef askerlik”den sayılıyor idi. Bir başka ifâde ile; küçük zâbit olmayı tercih eden Prusyalı gençler, “mükellef askerlik” hizmetinden muaf tutuluyor idi.

 

   31 Mart darbecisi Harbiye Nâzırı Müşür Mahmut Şevket Paşa’nın,

   1909 senesinde kânunsuz olarak tertip etdiği Küçük Zâbit Nizâmnâmesindeki “kıdemli küçük zâbitlik

 

   İşde, Prusya Krallığındaki bu “mükellef küçük zâbitliğin” aynısıdır.

   Mektebden mezun oldukdan sonra “mükellef küçük zâbit” olarak 6 sene “mecburî hizmet” şartı var idi. Bu 6 senelik “mecburî hizmetin” gerekcesi de gâyet basit idi. Mektebe girmeden evvel imzâladığı sözleşmeye göre Prusya Kralı; kendi vatandaşına verdiği tahsilin bedeli olarak 2 kat “mecburî hizmet” isdiyor idi. Potsdam Küçük Zâbit Mektebinin tahsil süresi, talebenin bilgi seviyesine göre 1 ilâ 3 sene idi.

 

   Potsdam (Kara) Küçük Zâbit Mektebinde: 

  •      1 sene tahsil edenler 2 sene “mecburî hizmet”,
  •      2 sene tahsil edenler 4 sene “mecburî hizmet”,
  •      3 sene tahsil edenler ise 6 sene “mecburî hizmet” edecek idi.

 

     6 sene “mecburî hizmeti” tamamladıktan sonra,

 

     İkinci bir 6 sene hizmet etmek için sözleşme imzâlayan “mükellef küçük zâbite” ise

     Toplam 12 senelik mükellef askerlik hizmetinin sonunda devlet dâirelerinde memurluk veriliyor idi.

 

   

 

   Darbeci Mahmut Şevket Paşa’nın 1909 senesinde kânunsuz olarak tertip etdiği

   Osmanlı Kara Küçük Zâbit Nizâmnâmesine göre;

   Mektebde tahsil süresi, namzetin bilgi seviyesine göre 3+2 sene olmak üzere yekûn 5 sene idi.

   Namzet, giriş imtihânında aldığı nota göre 1 ilâ 5 sene arasında değişen sürede tahsil görüyor idi.

   Prusya Kralı, verdiği tahsil süresinin “2 katı” hizmet isdiyor idi.

 

   Fakat

   Toptancı bir zihniyet ile hareket edip

   Türk küçük zâbitine “sığır” muamelesi yapan çetebaşı ve darbecibaşı Mahmut Şevket Paşa

   Dersaadet Küçük Zâbit Mektebinde; 

  •      1 sene tahsil eden talebeye de
  •      5 sene tahsil eden talebeye de

   

   Cebren ve hile ile 8 sene “mecburî hizmet” yapdırdı.

 

   Prusya Kara Ordusu "küçük zâbit" sınıfı ile 

   Osmanlı Kara Ordusu "küçük zâbit" sınıfı arasındaki en çarpıcı fark ise şu idi;

 

   Prusya Kara Ordusundaki küçük zâbit sınıfı, “mükellef er” sınıfına dâhil idi.

 

   Fakat

   Kânunsuz olarak tertip etdiği Osmanlı "küçük zâbit" sınıfını ise

   Darbeci Mahmut Şevket Paşa “muvazzaf er” sınıfa dâhil etdi.

 

   Darbeci Mahmut Şevket Paşa sâyesinde(!) Osmanlı Devleti ve Osmanlı Kara Ordusu

   Dünyâ askerlik târihinde ilk defâ olmak üzere “muvazzaf er” sınıfını icâd eden devlet ve ordu oldu.

 

    İşde, Prusya adâleti,

 

   İşde, darbecibaşı Mahmut Şevket Paşa adâleti!..

 

 

   

   Sahtekâr Binbaşı Ali Vasfi Bey,

   Osmanlı Kara Ordusunun küçük zâbit sınıfı için şart koşduğu 8 senelik “mecburî hizmet” süresini kendi aklınca mâkul ve meşru gösdermek için

   Alman Kara Ordusunun kendi küçük zâbiti için meşrut olan 12 senelik “mecburî hizmet” süresini örnek olarak gösdermiş.

Ve tabi ki Ali Vasfi Bey, bu konuda büyük bir nâmussuzluk yapmış!..

 

   Çünkü;

     3 sene küçük zâbit mektebinde “talebelik”,

     6 sene de mükellef küçük zâbit olarak “mecburî hizmet” olmak üzere

   Prusya Ordusunun kendi küçük zâbiti için şart koşduğu “mecburî hizmet” süresinin tamamı  9 sene idi.

 

   Fakat

   Osmanlı Ordusunun kendi “muvazzaf küçük zâbiti” için şart koşduğu 8 senelik “mecburî hizmet” ise sâdece küçük zâbitin “fiilî hizmet” süresini kapsıyor.

   3+2 sene olmak üzere küçük zâbit mektebinde geçen 5 senelik “tahsil süresini” de hesâba ilâve etdiğinizde,

   Osmanlı Ordusu muvazzaf küçük zâbitinin toplam “askerlik süresi” 13 sene oluyor.

 

   İşde,

   Nâmussuz Binbaşı Ali Vasfi Bey,

   Bu önemli hakikâtleri Meclis-i Mebusan’ın dikkatinden kaçırmış!..

 

 

 *  *  *  

 

   Küçük zâbit mekteblerine hapsetdikleri talebelere

   Darbeci Mahmut Şevket Paşa'nın verdiği yemeklerin nasıl olduğunu öğrenmek için de

   Dersaadetli piyâde küçük zâbit Süleyman Nuri Efendi’nin şu sözlerinin bize anlatacağı çok şeyler var;

 

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  • Mektebde kara ekmek yiyorduk!

 

 

  • Zâbit mekteblerindeki talebelere verdiklerinden daha az yemek veriyorlardı bize.

 

 

  • Rütbe farkını anlıyordum da!..

 

 

  • Mide farkını aklım bir türlü almıyor idi!..

 

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Ne vaad etdiler? Ne yapdılar?

 

   Demi ve yeri gelmiş iken bir hakkı sahibine teslim edelim,

   Ve dahi

   Osmanlı Devletinin kara küçük zâbit sınıfına verdiği şu hakları da buraya yazalım.

   T.C Devletinin ise küçük zâbit sınıfına bugün dahi bu hakları vermediğini de buraya şerh düşelim.

 

  

          1909- Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi

 

   Hicrî 21 Ramazan 1327- Rûmî 22 Eylül 1325 (Milâdî 05 Ekim 1909)

 

      Madde 47:  Küçük zâbit mekteblerinden veya alay mektebinden yetişerek kıt’ada toplam 9 sene hizmet etmiş olanlar polis, jandarma, saray, müze dâireleri muhafızlığı, koruculuk, tahsildârlık, şimendifer ve şirket idârelerinde, yol ve köprülerde, askeriyeye ait fabrika, fırın, anbarlarda ve dâirelerde kâbiliyetlerine göre istihdam olunurlar.

      12 sene hizmet etmiş olanlardan imtihanla liyâkatlarını ispatlayanlar yedek subaylığa nakil edilecekleri gibi genellikle en az 300 kuruş maaşlı memuriyetlere de tercihen tayin edilirler.

 

 

   Yukarıda gördüğünüz 1909 Küçük Zâbit Mektebi Nizâmnâmesi hakkında

   Yeri gelmiş iken şu hususu söyleyelim.

 

   Bu nizâmnâmenin Madde 48’inde “diğerleri” dedikleri küçük zâbitândan birisi de;

   İstiklâl Madalyası sâhibi Gâzi Piyâde Pilot Küçük Zâbit Kıdemli Başçavuş Vecihî (HÜRKUŞ) Efendi idi.

   Vecihî Efendi, 1910-1918 seneleri arasında talebelik dâhil Osmanlı Berrî (Kara) Ordusunda; 

  • Piyâde küçük zâbit,
  • Tayyâre makinist küçük zâbit ve
  • Pilot küçük zâbit olarak,

 

   Vatanına tam 9 sene kelle koltukda “fiilî hizmet” etdi.

   Birinci Cihân Harbinde Kara Ordumuzdaki zâbitimizin yerine ölmesi için tertip edilen küçük zâbitliği seçen;

  •    546mekteblikıdemli küçük zâbit ve
  •    2.564alaylıkıdemsiz küçük zâbit olmak üzere
  •    Toplam 3.110 küçük zâbitândan

   Tam 10 sene devam eden bu harbden sağ salim kurtulan çok az sayıdaki kara küçük zâbit ise

   Harbden sonra yukarıda gördüğünüz devlet dairelerinde görev aldı.

 

   

   ALİ VASFİ BEY (Encümen Mazbata Muharriri) (Devamla) —

   (…)

   Fakat Şarkî Avrupa devletleri ne yapıyorlar? Bilfarz Almanya'da (küçük zâbitlik.IRBIK) oniki senedir istikamet ve iffet dairesinde iktidar ve maharet göstererek, iyi muallim ve mürebbi olduğunu ispat ederek, bir çok efrad yetiştirerek bir gün şahadetname alacak olursa, - ki biz bunu daha teklif etmiyoruz, çünkü bütçemiz fakirdir - kendisine senede bir defa zengin bir ordu, bin mark yani elli tane İngiliz lirası veriyor.

   Bu şahadetname ile polis memuriyeti, telgraf memurluğu ve posta memurluğu gibi hizmetlerde istihdam olunur. Bu hizmetinden istifade edilmek için kendisine her gün öğleden sonra ikişer saat müsaade olunur. Ait olduğu mevakii askeriyede isbatı vücut eder. Meselâ hukuk müntesibininden birisi her gün öğleden sonra iki saat ders alır, sonra dört senede bir şahadetname alıp devairi adliyede kâtiplikle vesair hizmetlerde istihdam edilir. Veyahut Polis Dairesine devam eder. Cezaya, kavanini adliyeye ait icabeden malumatı tederrüs eder.

   İşte Avrupa hükümetleri küçük zabitana böyle muaveneti nakdiye vesairede bulunur. Şimdi biz muaveneti nakdiyede bulunamayız. Komisyon burayı düşünmüş, teemmül etmiş. Buraya konmamış, sonra bu kanunda böyle bir madde yoktur. Fakat Ciheti Askeriye, tabiî diğer bir kanun ile sureti saniyede bunu teklif eder, talep eder. Şimdi küçük zabit iyi bir muallim, mürebbi olabilmek için sekiz on sene işlemeli, yoksa yetiştiririz, terhis ederiz, vücudundan istifade edemeyiz. O noktai nazardan sair devletlerin oniki sene olduğu halde bizde on sene kabul edilmiş. O halde bu haddi asgarî diye telâkki edilmelidir.

 

 

   Bir tarafda Prusya Almanyası,

   Diğer tarafda Devleti Aliyyei Osmanî!..

 

   Sen; Ey 31 Mart darbesinin çetebaşı

   Ve dahi

   Osmanlı Kara Ordusunda "küçük zâbit" sınıfının tertipçisi Müşür Mahmut Şevket Paşa;

   Prusya Almanyasına bakıyorsun!

   Ve diyorsun ki,

 

   Komşum sikişdi, canım çekişdi!

   Alman Ordusunda olduğu gibi

   Ben de Osmanlı Ordusunda "küçük zâbit" sınıfını tertip edeyim!...

 

   Mâdemki “küçük zâbit” sınıfını Almanya’dan hırsızlayıp ithâl ediyorsun!

   O vakit;

   Alman Ordusunun kendi “küçük zâbitine” verdiği hakları sen, kendi küçük zâbitine niye vermiyorsun?..

 

   Mâdemki Alman Ordusu gibi sikişmek isdiyorsun!

   Almanya gibi niye nâmuslu davranmıyorsun?

 

   Kıymetli vatandaşlarım,

   Muhterem asubay meslekdaşlarım!

   Görüyorsunuz, değil mi?

 

   Alman Ordusu;

   Küçük zâbit sınıfını kendi vatandaşına “meslek edinme kursu” vermek için teşkil etmiş.

 

   Peki Osmanlı Ordusu küçük zâbit sınıfını hangi maksat ile teşkil etmiş?

   “Vücudundan istifade etmek için!..

   Bu cümlenin açık anlamı şu oluyor;

   Harbde zâbit yerine ölmesi için küçük zâbit sınıfını teşkil etdik!..

   Yazıklar olsun, hepinize be!..

 

 *  *  *  *  * 

 

   Aşağıda gördüğünüz kânun lâyihasında 12 sene olarak teklif edilen “zâbit mecburî hizmet” süresini,

   Meclis-i Ȃla 10 seneye tenzil etdi.

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Kânunun kabul edildiği 1910 senesinde, zâbit olmak için bir genç;

 

  • 3 sene Rüşdiye,
  • 4 sene İdâdî ve
  • 3 sene de Harbiye olmak üzere 10 sene tahsil yapıyor idi.

 

   Kânunun kabul edildiği 1910 senesi,

   Osmanlı Devletinin ismi henüz bilinmeyen büyük bir harbe hazırladığı sene idi.

   Böylesi bir durumda dahi Osmanlı Devleti, zâbitinden sâdece 10 sene mecburî hizmet isdedi.

   Mecburî hizmetin 10  sene olarak tesbit edilmesinin “gerekcesi” de gâyet basit idi;

   Devletin verdiği her “1 sene tahsile” karşılık “1 sene mecburî hizmet.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Aşağıda gördüğünüz kânunun kabul edildiği 1910 senesinde,

   Osmanlı (Kara) Ordusunda  bir tek dahi olsun “küçük zâbit” henüz mevcut ve müstahdem değil idi.

 

   Çünkü

   1909 senesinde teşkil edilen (Kara) Küçük Zâbit Mektebleri,

   İlk mezunlarını 10 Temmuz 1911 târihinde 173 kıdemli çavuş rütbesi ile verdi.

   Bu târihde bile Osmanlı neferâtı, 20 sene hizmetden sonra “tam maaaş ile” emekli olabiliyor idi;

 

 

   03.07.1910 târihli Askerî Tekâüt ve İstifa Kânunu;

 

   OTUZDÖRDÜNCÜ MADDE — Yirmi sene  bilafasıla silâh altında ifâyı hizmeti askeriye eyleyen neferât, rütbei hâzırası (son aldığı. IRBIK) maaşıyla tekaüt edilir.

 

 

   “Astsubay” olduğunu söyleyen muhterem meslekdaşlarım bir de;

   Bugün kaç senede emeklilik hakkını kazandıklarına

   Ve dahi

   Kendi aldıkları emekli maaşına baksınlar hele!..

  

 *  *  *  *  * 

 

   Osmanlı Bahriyesinde “gedikli” sınıfı, ikinci kez olmak üzere 1915 senesinde teşkil edildi.

   Bu “gedikli” sınıfı, “zâbit” sınıfına dâhil idi.

   Deniz Kuvvetleri Komutanlığının son 100 seneden beri “astsubay” diye yutdurmaya çalışdığı asker sınıfı,

   Bahriye gedikli zâbit sınıfının ta kendisidir. 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Birinci Cihân Harbinin en şedit bir şekilde devâm etdiği 1915 senesinde bile Osmanlı Bahriyesinde;

 

  • Bahriye neferi,
  • Bahriye küçük zâbiti ve
  • Bahriye gedikli zâbiti sınıflarında olmak üzere

 

   Bahriye gedikli zâbit sınıfının toplam “mecburî hizmet” süresi sâdece 12 sene idi.

 

 *  *  *  *  * 

 

   Asubay Tefrikası -9- isimli bu makâlemizde kullandığımız kânunlardan

   T.C. Devletinin “mecburî hizmet” konusunda kabul etdiği ilk kânun,

   29 Nisan 1925 târih ve 638 sayılı

   Askerî Tekaüt ve İstifâ Kânununun Elinci Maddesini Muaddil Kânunun Son Fıkrasının Lâğvı Hakkında Kânun’dur.

   

   Aşağıda gördüğünüz bu kânun ile T.C Devleti,

   Kara zâbitin mecburî hizmetini” 10 senedem 15 seneye terfi etdirdi.

 

 Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 *  *  *  *  * 

 

   31 Mart isyânının elebaşı Harbiye Nâzırı Müşür Mahmud Şevket Paşa’nın,

   Meclislerden kaçırdığı

   Ve dahi

   Padişahlardan izin almadan 1909 senesinde teşkil etdiği

   “Kara küçük zâbit” sınıfının “mecburî hizmet” süresi

   Birinci Cihân Harbinin başladığı senede bile 8 sene idi.

 

   Türk Milleti;

   Topyekûn bir seferberlik neticesinde Birinci Cihân Harbini muzaffer bir millet olarak tamamladı

   Ve dahi

   1923 senesinde T.C Devletini teşkil etdi. Harb-darb hitam buldu.

 

   Lâkin

   Ordumuzun “muvazzaf kölesi” küçük zâbitin çilesi bitmek bilmedi…

   1925 senesinde meriyyete koyduğu aşağıda gördüğünüz 648 sayılı kânun ile T.C. Devleti;

   1 senelik tahsile karşılık olarak kara küçük zâbitden tam 10 sene “mecburî hizmet” almaya başladı.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Ordumuzun “muvazzaf kölesi” küçük zâbite” biçilen 10 senekik “mecburî hizmet” gömleğini

   Dönemin Müdafaai Milliye Veliki tekâüt zâbit Recep (PEKER) Bey, şöyle izâh etdi;

 

   MÜDAFAAİ MİLLİYE VEKİLİ (Millî Savunma Bakanı) RECEP BEY —  (Kütahya);

   Efendim;

     (…)

   Müdafaai Milliye Encümeni kıdemsiz olan sınıfı kaldırmış ve kıdemli olan sınıfı kabul etmiştir. Onu da şu farkla:Kıdemli küçük zabitan için on sene hizmeti mecbureyi kabul etmiştir. Bir defada on sene hizmeti mecbureyi tekeffül etmeyi kabul edecek küçük zabitan az bulunur. On sene hizmet mecburiyetini kabul ederek orduya girmek ağır bir şeydir. Dört buçuk sene hizmet etmeyi kabul ederek aynı maaşı almak üzere girerse ondan sonra tekrar temdit eder.

   Binaenaleyh safha safha icabında beş sene, on sene kalabilir. Fakat bir kerede ben on sene kalacağım diye senet vermesi, haleti ruhiye ve insanların serbestiye iştiyakından dolayı o kadar tabiî ve mümkün değildir.

   (…)

    Encümenin maddesi kabul edilirse o zaman on sene hizmet edecektir.

  Böyle olursa küçük zabit bulamayacağız,

  Kimse rağbet etmeyecektir ve ihtiyaç temin edilmeyecektir.

    İhtiyaç hâsıl olmayacaktır.

 

 

   Netekim, benim teğmenim!

 

    Ordumuzdaki “en kıdemli asubayın” “en kıdemsiz subaydan” daha az maaş aldığı konusunda

   Zottirik Kenan EVREN’in şöyle bir laf etdiği söylenir;

    “Başçavuş bile olsa, benim teğmenimden fazla maaş alamaz!

   Zorti’nin hakkını zorti’ye teslim edelim;

   Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan EVREN’nin böyle bir söz etdiğine dâir olmak üzere

   Ben Eski Tüfek bugüne kadar bir belge bulamadım!

 

    Lâkin,Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK 

   “Başçavuş, asteğmenden fazla maaş alamaz!” sözünü  

   İlk olarak kimin yumurtaladığını söyleyeceğimi

   Asubay Tefrikası -1-‘de 3 sene evvel sizlere muşdulamış idim.

 

 

   Şimdi okuduğunuz Asubay Tefrikası -9-‘da Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK

   Bu sözü ilk olarak kimin söylediğini bugün, burada size fâş eyleyeceğim.

 

   Küçük Zâbitân Maaşı Hakkında Kânun TBMM’de 109’uncu inikadda müzâkere edilir iken

   Müdafaai Milliye Vekili (Millî Savunma Bakanı) mütekait zâbit Mehmet RECEP (PEKER) Efendi şöyle dedi;

 

            “Başçavuş, asteğmenden fazla maaş alamaz!

 

   İşde belgesi;

 

 

   MÜDAFAAİ MİLLİYE VEKİLİ (Millî Savunma Bakanı) RECEP BEY —  (Kütahya);

   (…)

   Yalnız bunda bendeniz bir şey derpiş ettim. Bin kuruş alan bir başçavuşun iaşe i ilbas i ciheti askeriyece temin edildiği için kendisine sarfedilen miktar en küçük rütbedeki zabitin maaşını biraz aşıyor.

 

   Onun için en yüksek küçük zâbitin alacağı para,

   En küçük rütbede olan zâbitin alacağı paradan yüz kuruş az olsun.

 

   Onun için Vekâlet (Müdafaai Milliye Vekâleti/ Millî Savunma Bakanlığı.IRBIK) dokuz yüz olarak tespit etmiştir. Mamafih bin derseniz de olur. Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi?

 


 Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   13 sene taalim ve tahsil etdirdiği,

   Birinci sınıf levâzım ile ibâte, iâşe ve ilbâs etdiği Harbiye mezunu zâbitin “mecburî hizmeti” 15 sene.

 

   Fakat

   Talimgâhda verdiği 1 senelik talim-taallüme

   Ve dahi

   Yedirdiği “kara ekmek” ve sâde suya tirit cinsinden karavanaya “bedel” olarak

   Küçük zâbitin “mecburî hizmeti” 10 sene!..

 

   Bu devlet, ne gözel devlet!

   Bu ordu, ne gözel ordu,

   Bu adâlet, ne gözel adâlet, değil mi?..

 

 *  *  *  *  * 

 

   T.C Devletinin kurucu irâdesi,

   Cumhuriyeti teşkil etdikden 3 sene sonra

   Türk Kânunu Medenisi isimli kânunu meriyyete koydu.

   İsviçre Medenî Kânununu esas alarak hazırladığı bu kânun ile T.C Devleti, şunu emretdi;

 

 

   Türk Kânunu Medenisi 

 

   Şahsiyetin Himayesi, Ferağ ve Takyit Edilememesi;

 

   YİRMİ ÜÇÜNCÜ MADDE —   

   Kimse, medenî haklardan ve onları kullanmaktan kısmen olsun ferâgat edemez.

   Kimse, hürriyetini ferağ edemediği gibi kânuna veya adabı umumiyeye mugayir surette takyit dahi edemez.

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Kurucu Reisicumhur Mustafa Kemâl ATATÜRK’ün 1926 senesinde Türk milletine verdiği bu hak;

   4721 sayılı aynı kânunun aynı maddesi ile

   İçinde yaşadığımız 2020 senesinde bile bugün dahi aynı şekilde muteberdir.

 

   2 senelik tahsile karşılık olarak astsubaydan bugün isdenen “15 senelik mecburî hizmet”,

   ATATÜRK’ün 1926 senesinde verdiği emirine ve irâdesine karşı alenen işlenmiş bir suçdur.

 

 *  *  *  *  * 

 

   Aşağıda gördüğünüz 18 Mart 1926 târih ve 788 sayılı Memurin Kânunu ile T.C. Devleti,

   Devlet adına “yurt içinde” tahsil verdiği memurun “mecburî hizmet” süresini tâyin ve tesbit etdi.

 

   Bu kânuna göre yurt içinde 5 sene orta tahsil yapıp memur olan vatandaş;

   Bu tahsil karşılığında devlete 5 sene “mecburî hizmet” edecek,

   4 sene yüksek tahsil yapıp memur olan vatandaş da;

   Bu tahsil karşılığında devlete 8 sene “mecburî hizmet” edecek idi.

   Osmanlı Devletinin kendi zâbiti için yapdığı gibi,

   T.C. Devleti de kendi memuruna verdiği;

 

  • Her 1 senelik “orta tahsile” karşı “bedel” olarak “1,6 sene mecburî hizmet”,
  • Her 1 senelik “yüksek tahsile” karşı “bedel” olarak da “2 sene mecburî hizmet” taleb edecek idi.

 

 Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 *  *  *  *  * 

 

   T.C Devletinin kurucu irâdesi,

   Cumhuriyeti teşkil etdikden 3 sene sonra

   Borçlar Kânunu isimli kânunu meriyyete koydu.

   İsviçre Medenî Kânununu esas alarak hazırladığı Borçlar Kânunu ile T.C Devleti, şunu emretdi;   

 

     Sözleşmenin sona ermesi

 

    Belirli süreli sözleşmede

 

    MADDE 430- Taraflardan her biri, 10 yıldan uzun süreli hizmet sözleşmesini 10 yıl geçtikten sonra, altı aylık fesih bildirim süresine uyarak feshedebilir.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Kurucu Reisicumhur Mustafa Kemâl ATATÜRK’ün 1926 senesinde Türk milletine verdiği bu hak;

   6098 sayılı Türk Borçlar Kânunu madde 430 ile

   İçinde yaşadığımız 2020 senesinde bile bugün de aynı şekilde muteberdir.

 

   2 senelik tahsile karşılık olarak astsubaydan bugün isdenen “15 senelik mecburî hizmet”,

   ATATÜRK’ün 1926 senesinde verdiği emirine ve irâdesine karşı alenen işlenmiş bir suçdur.

 

 *  *  *  *  *  

 

   Asubay Tefrikası -9-‘un en çok çiçek açan kânunu,

   Aşağıda gördüğünüz şu 1001 sayılı Gedikli Küçük Zâbit Menbalarına Dâir Kânun’dur.

 

   İsimi her ne kadar gedikli küçük zâbit olsa da

   Bizim köle gedikli küçük zâbit ile hiçbir ilgisi, akrabalığı yok!..

 

   Konu; Harbiye, Askerî Tıbbiye ve Baytar Mekteblerinden tard edilen zâbit namzedi talebeler…

   Evet, konu, zâbit yetiştiren mekteblerden tard edilen talebeler…

 

   Beyaz subaylarımızın;

   Asubay okullarının başarılı talebelerini harb okullarına nakledip

   “Zâbit” yapdıklarına dâir ben şu güne kadar bir “kânun” görmedim!

 

   Fakat subaylarımız;

   Harp Okullarında başarılı olamayan talebeleri,

   “Gedikli küçük zâbit mekteblerine” nakletmek için elvân çeşit kânunlar yapmışlar.

   Ve dahi

   “Zâbit” olmak için harbiyeye giren talebeleri “gedikli küçük zâbit” yapmışlar!..

 

   Müdafâi Milliye Vekili (Millî Savunma Bakanı) tekaüt zâbit Mehmet Recep (PEKER) Efendi,

   Bu kânun teklifinin meclisde müzâkere edildiği 46’ncı inikâdda

   Kânunun“mecburî hizmet” emreden maddesinin “gerekcesini” şöyle “müdafaa” etmiş;

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Müdafâi Milliye Vekili tekaüt zâbit Recep (PEKER) Efendinin bu hesâbında korkunç bir hatâ var idi.

 

   Şöyle ki;

   Zâbit mekteblerinden tard edilen talebeler için olduğu gibi,

     1 sene tahsile bedel olarak 1 sene “mecburî hizmet” yapılıyor ise;

     3 sene tahsil verilen “gedikli küçük zâbitin” de 3 sene “mecburî hizmet” yapması gerekiyor idi.

 

   Fakat

   1927 senesinin Erkânıharbiyei Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) Mareşal Fevzi ÇAKMAK,

   Köle asker yerine koyduğu “gedikli küçük zâbiti

   Aldığı tahsilin “iki misli mecburî hizmete” mahkum etdi!

   Zâbitine şevkât kollarını açan dönemin Erkânıharbiyei Umumiye Reisi Mareşal Fevzi ÇAKMAK,

   

   Sıra “gedikli küçük zâbit”e gelince, köle sâhibi beyaz efendi gibi davranmakda hiç beis görmedi!..

   Bu dönemde “gedikli küçük zâbit” sınıfının “mükellef asker” sınıfına dâhil olduğunu da bilelim.

 

 *  *  *  *  *  

 

   1923 senesinde teşkil edilen Cumhuriyetimizin fâzilet ve nimetleri

   T.C. Ordusu zâbitân heyetimizin omuzlarına yıldız yıldız yağar iken,

   Aynı T.C. Ordusunun köleleri olan gedikli küçük zâbitân heyetinin sırtındaki “mecburî hizmet” kamburu,

   Habis bir ur gibi her geçen sene biraz daha azgınlaşarak büyüdü!..

 

   Deverân ve güzerân eyleyen seneler içinde Cumhuriyetimiz,

   Gedikli küçük zâbitin maaşına zammeylemedi!..

 

   Lâkin,

   1925 senesinde 6 sene olan gedikli küçük zâbitin “mecburî hizmetine

   1929 senesinde 9 sene birden zammeyledi!..

 

   Aşağıda gördüğünüz 1446 sayılı Kânun ile;

   Ordumuzun köle askeri olan gedikli küçük zâbitin “mecburî hizmeti” 15 sene oldu!..

 

   Gedikli küçük zâbite verdikleri 3 senelik tahsile karşılık olarak

   Dönemin Erkânıharbiyei Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) Mareşal Fevzi ÇAKMAK,

   Köle asker sınıfı olan gedikli küçük zâbit‘den bu tahsilin tam “5 katı mecburî hizmet” isdedi.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Daha 4 sene evvel, 1925 senesinde,

   Harbiyeli “beyaz” talebelerimiz söz konusu olunca;

   “Tahsil süresi kadar mecburî hizmet” diyen bülbüller,

   Ordumuzun “mükellef gedikli küçük zâbit” heyeti söz konusu olunca 1929 senesinde;

   Başka makâmlardan ve başka nakarât şakımaya başladılar…

 

   Gedikli küçük zâbite verdikleri “3 senelik” tahsile karşılık olarak tam “5 misli bedel” isdediler.

 

   Gedikli küçük zâbit‘in “mecburî hizmet” bu kânun ile 15 seneye “terfi(!)” etdirildi.

 

   Cumhuriyetimize,

   Cumhuriyet Ordusuna

   Ve

   Gedikli küçük zâbitâna hayırlı olsun!..

 

 *  *  *  *  *  

 

   1930 senesinde 1675 sayılı kânun ile

   Hava Makinist Mektebi mezunu gedikli küçük zâbitinmecburî hizmet” süresi gene 15 sene idi.

   Aşağıda gördüğünüz bu kânunun meriyyete konulduğu 1930 senesinde

   Hava Makinist Mektebinin tahsil süresi de “2 sene” idi.

   Dönemin Başvekili Mustafa İsmet (İNÖNÜ)

   Ve dahi

   Erkânıharbiyei Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) Mareşal Fevzi ÇAKMAK,

   Köle asker sınıfı olan gedikli küçük zâbit‘den “2 senelik” tahsilin tam “7,5 katı mecburî hizmet” isdedi.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   1930’lu senelere vâsıl olduğumuz zamânlarda

   Askerî ortaokul ve askerî liselerde başarılı olamayan zâbit adayları, mekteblerinden tard ediliyor

   Ve dahi

   Cebren gedikli küçük zâbit okullarına nakledilip cebren gedikli küçük zâbit celb ediliyor idi.

   Askerî ortaokul ve askerî liselerde 6 sene tahsil eden bu gençlerin “mecburî hizmeti” 15 sene idi.

 

   Fakat

   Hava Makinist Mektebinde verdiği 2 senelik taalim-taallüme

   Ve dahi

   Yedirdiği sâde suya tirit cinsinden karavanaya bedel olarak

   Cumhuriyet Ordusunun “gönüllü “kölesi gedikli küçük bitinmecburî hizmeti” de 15 sene!..

 

   Bir ordu düşünün!

   6 senelik tahsil ile 2 senelik tahsili aynı kefeye koyup aynı muameleyi yapabilsin!

   Bu devlet, nasıl bir devlet!

   Bu ordu, nasıl bir ordu?

   Buna karar veren zâbit, ne cins bir zâbit?

   Bu adâlet, nasıl bir adâlet?..

 

 *  *  *  *  * 

 

   1930 senesinde kabul edilen Askerî ve Mülkî Tekaüd Kânunu ile

   Zâbit ve askerî memurlara 15 sene “mecburî hizmet” yüklendi.

   Bu kânun teklifini Mâliye Vekâleti (Bakanlığı) hazırlamış idi.

   Kânunun “mecburî hizmet” getiren 20’nci maddesi,

   Hiçbir gerekce gösterilmeden komisyonda  ve meclisde aynı şekilde kabul edildi.

 

   1930 senesinde aâbit yetiştiren;

 

  • Askerî Rüşdiye,
  • Askerî Lise ve
  • Harbiye’de toplam tahsil süresi 10 sene idi.

 

 Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Subaylarımıza 1930 tahmil edilen 15 sene “mecburî hizmet” senesi,

   2020 senesinde tahmil edilen “mecburî hizmet” süresi ile birebir aynı!..

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 *  *  *  *  *  

 

   Aşağıda gördüğünüz 1934 seneli ve 2505 sayılı kânun ile Cumhuriyet Ordumuz;

   Askerî lise,

   Askerî orta mektep,

   Harbiye ve deniz harp mekteplerinden tard edilen zâbit namzetlerini

   Cebren gedikli küçük zâbit yapmaya son verdi.

 

   Bu kânun ile artık butalebelerden “arzu edenlergedikli küçük zâbit nasb edilecekler idi.

   Ordu hesâbına Üniversite ve Baytar fakültesinde tahsildeki talebelerin ise

   Cebren gedikli küçük zâbit celb edilmesine devâm edilecek idi.

   Ve bu gedikli küçük zâbitânın cümlesi ordumuza 8 sene “mecburî hizmet” edecek idi.

 

 

 

   Bu kânunun meriyyete konulduğu 1934 senesinde;

   Askerî orta mektepler (Rüşdiye)’de tahsil süresi 3 sene,

   Askerî liselerde tahsil süresi 3 sene,

   Harbiye ve deniz harp mektebinde tahsil süresi 3 sene,

   Ve dahi

   Ordu hesabına Üniversite ve Baytar fakültesindeki talebelerin tahsil süresi de 4 sene idi.

 

 

 

 

   Bu zâbit mekteblerinden tard edilen talebenin;

   En az tahsil süresi 1 sene,

   En fazla tahsil süresi de 9 sene idi.

 

   Fakat

   Gedikli küçük zâbit olanların hepsi için “mecburî hizmet” tek tip idi;

   Deniz, hava ve sanâtkâr sınıflarında 12 sene,

   Sâir sınıflarda ise 8 sene idi.

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Dönemin meclis zabıtlarını okur iken;

   Akıl, vicdân ve günün koşullarından uzak ve koyu bir irticâî zihniyet ile alelacele hazırladıkları

   Ve dahi

   Peşpeşe piyasaya sürdükleri yarım yamalak cır cır kânunlar ileAsubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Cumhuriyet Ordumuza gedikli küçük zâbit temin etmek için

   Dönemin Başvekili Mustafa İsmet (İNÖNÜ)

   Ve dahi

   Erkânıharbiyei Umumiye Reisi Mareşal Fevzi ÇAKMAK’ın

    Derin bir çelişki ve târifsiz bir çâresizlik içine düşdüklerini gördüm!

   ATATÜRK’ün müdâhalesi olmadan sıçmaya bile gidemeyen bu kurmay zâbit heyetinin şaşkınlığı,

   ATATÜRK’ün delâlet etdiği Ordu Dâhili Hizmet Kânunu 1935 senesinde hazırlanasıya kadar devâm etmiş!

 Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK 

   Başvekil Mustafa İsmet (İNÖNÜ)

   Ve

   Erkânıharbiyei Umumiye Reisi Mareşal Fevzi ÇAKMAK,

   1492 sayılı kânun ile 1929 senesi Cumhuriyet Ordusunda;

   Cihân Harbinde beyaz zâbitin yapmadığı bütün pis ve tehlikeli işleri sırtına yüklediği “gedikli zâbit” sınıfını cebren ve hile ile tasfiye etmiş,

   

   Bilâhire

   Alman bahriyesinde olduğu vech üzre bir “baş gediklilik” rütbesi ihdâs etmiş,

   Ve bu sûretle

  “Deniz zâbitân heyeti” ile “deniz gedikli küçük zâbitânı” arasında “sarih bir hattı fasıl çizmiş”,

   “Küçük zâbit” sınıfını ise

   Cebren “gedikli küçük zâbit” sınıfına tahvil etmiş ve 12 sene “mecburî hizmete” mahkûm etmiş idi.

 

   Bir anda âdetâ sudan çıkmış balığa dönen gedikli zâbitlerin düşürüldüğü zelil durumu gören türk gençleri,

   Küçük zâbit olmakdan köşe bucak kaçmaya başlamış idi.

 

  • 1927 senesinde 1001 sayılı kânun (Kara Gedikli Küçük Zâbit sınıfı teşkil edildi),
  • 1929 senesinde 1446 sayılı kânun (Deniz Gedikli Küçük Zâbit sınıfı teşkil edildi),
  • 1930 senesinde 1675 sayılı kânun, (Kara’da Hava Gedikli Küçük Zâbit sınıfı teşkil edildi)
  • 1931 senesinde 1861, sayılı kânun (Jandarma Gedikli Küçük Zâbit sınıfı teşkil edildi),
  • 1934 senesinde 2505 sayılı kânun,
  • 1942 senesinde 4260 sayılı kânun
  • 1947 senesinde 5100 sayılı kânun,

 

   Birer ikişer sene fasıla ile peşpeşe pisayasa sürdükleri bu “cır cır” kânunlar ile

   Başvekil Mustafa İsmet (İNÖNÜ)

   Ve

   Erkânıharbiyei Umumiye Reisi Mareşal Fevzi ÇAKMAK’ın emir-gomutasındaki Cumhuriyet Ordusu âdetâ linet olmuş idi…

 

   Ancak şu tâlihsizliğe bakınız ki

   Cumhuriyet Ordusu zâbitân heyetinin götünü kaşıtacak “ortada sandık” asker sınıfı tertipleme tezgâhı hep geri tepmiş idi…

 

   İsmet-Fevzi ikilisi;

   “Zâbit” olmak için harbiyeye giren talebeleri bile “gedikli” yapacak kadar gözünü ve vicdânını karartmış idi.

 

   Fakat

   1934 senesinde piyasaya sürdükleri 2505 sayılı kânun ile İsmet-Fevzi ikilisi;

   Birden bire irşâd oldular ve insâfa geldiler!..

   Zâbit mekteblerinden tard etdikleri talebeleri cebren “gedikli küçük zâbit” celbetmekden vazgeçdiler.

 

   Aynı İsmet-Fevzi ikilisi;

   Sâdece 2 sene tahsil verdikleri Cumhuriyet Ordusunun köle askeri “gedikli küçük zâbit”lerinden

   Davşanın götünden gıl yolar gibi tam 12 sene çatır çatır “bedel” yolmaya devâm etdiler.

 

    Birinci Cihân Harbi meydân muharebelerinin muzaffer gomutanları,

   Cumhuriyet Ordumuz beyaz zâbitân heyetinin götünü kaşıtacak bir asker sınıfı teşkil etmek için girdikleri muharebelerinin mutlak mağlup gomutanları oluverdiler…

 

   Çünkü;

   İsimi ne olur ise olsun, “zâbit ile er arasında” görev yapdırmak için tezgâhladıkları asker sınıfı,

   “Alışmadık götde don durmaz” misâli Türk milletine bir türlü uymuyor idi.

 

   Çünkü;

   Türk evlâdının hilkâti ve mizâcı,

   Teşbihde hatâ câizdir, “zâbit ile er arasında”, “kuma” görevi yapmayı asla kabul etmiyor idi!

   Ya içinde yaşadığımız 2020 senesinde durum ne merkezde acap?..

 

  *  *  *   

 

   Yukarıdaki “kuma” teşbihimizden rahatsız olan “astsubay” var ise şâyet,

   Bu meslekdaşlarım şu suâlin cevabını versinler!

   Ne diyor beyaz subaylarımız; “Biz bir aileyiz

   Ailede;

  • Karı,
  • Koca

        Ve

  • Çocuk vardır,

        Değil mi?

 

   Peki,

   “Astsubay” olarak senin bu ailedeki yerin ne?

   Çocuğu olmadığın belli de!..

 

   Ey sen “astsubay” meslekdaşım! Sen, bu ailede nesin?

 

  •    Koca mısın?
  •    Karı mısın?..

 

   “Astsubay” meslekdaşım, söyle bana!

   Bu suâle verecek cevâbın var mı?..

 

 *  *  *  *  *  

 

   1942 senesinde aşağıda gördüğünüz 4260 sayılı kânun piyasaya sürüldü.

 

   Bu kânunun maksadı;

   Ordu nâmına üniversitede okur iken tard edilen talebelerden “isdekli” olanları gedikli küçük zâbit yapmak idi.

 

   Kara ve Deniz Harp Okulları tahsil süresi 4+4 = 8 sene,

 

   Ordu nâmına talebe okutan üniversite ve veteriner fakültelerinin tahsil süresi 4 sene idi.

 

   Bu zâbit mekteblerinden tard edilen taleberlerden “arzu edenlergedikli küçük zâbit celb edilecekler

   Ve aldıkları 4-8 sene tahsil için 12 sene “bedel” ödeyecekler idi.

 

   Fakat

   Ortaokulda aldığı sâdece 3 senelik tahsile karşılık olarak,

   Köle gedikli küçük zâbitler ise 8 sene dike dike “bedel” ödeyecek idi.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 *  *  *  *  *  

 

   Genelkurmay Başkanının 1947 senesinde tezgâha sürdüğü aşağıda gördüğünüz kânun,

   Harb okullarının târihcesinde hiç bahsedilmeyen bir hakikâti fısıldıyor bize…

   Askerî liseler, harb okulları ve üniversitelerde başarılı olmayan subay adaylarımız

   1927 senesinden beri cebren ve hile ile gedikli küçük zâbit celbediliyor idi.

   Meğerse Genelkurmay Başkanlarımız subay mekteblerinde başarılı olamayan harbiyelileri

   Askerî Muamele ve Hesap Mekteblerine naklediliyor ve askerî memur yapıyorlar imiş!

   Askerî memur sınıfını niye tertip etdikleri de bugun bu makâlemizde ortaya çıkıyor!

 

   Askerî lise,

   Askerî orta okullar,

   Harb ve deniz harb okulları ile

   Ordu hesabına diğer Yüksek Öğrenim Kurumlarından tard edilen öğrencilerden

   “İsteyenler”, gedikli erbaş  celb edileceker

   Ve dahi

   Ordumuza gedikli erbaş olarak 12 hizmet edecekler idi.

   Cumhuriyet Ordumuza hayırlı olsun!.

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  *  *  *  *  *  

 

   Türkiye Cumhuriyeti Devleti,

   İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’ni 1948 senesinde imzâladı.

 

 

     Bu beyânnâmenin dördüncü maddesine göre T.C. Devleti;

 

       1. Hiç kimseyi kölelik veya kulluk altında bulunduramayacak,

       2. Kölelik ve köle ticâretini her türlü şekliyle yasaklayacak idi.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  *  *  

 

   1948 senesinde imzâladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’ni,

   T.C Devleti, aşağıda gördüğünüz Bakanlar Kurulu Karârı ile kabul etdi ve meriyyete koydu.

 

   Bu Beyannâmenin dördüncü maddesi mucibince T.C Devleti;

   Kölelik ve köle ticâretinin her türlüsünü yasaklayacağını

   Ve dahi

   Memleketde hiç kimseyi kölelik veya kulluk altında bulunduramayacağını dünyaya taahhüt etdi.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  

   Bakanlar Kurulu Kararı

   Karar  Sayısı: 3 / 9119

 

   Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 10/12/1948 tarihli ve 217 (111) sayılı karariyle kabul edilen ilişik “İnsan Hakları Evrensel Beyanname”sinin;

     Resmî Gazete ile yayınlanması ve

     Yayımdan sonra okullarda ve diğer eğitim müesseselerinde okutulması ve yorumlanması ve

     Bu beyanname hakkında radyo ve gazetelerde münasip neşriyatta bulunulması,

   Dışişleri Bakanlığının 28/3/1949 tarihli ve 36084/122 sayılı yazısı üzerine

   Bakanlar "Kurulunun 6/4/1949 tarihli toplantısında kararlaştırılmıştır. 6/4/1949

 

   CUMHURBAŞKANI

   İSMET İNÖNÜ

 

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  *  *  

 

   T.C Devleti, 5434 sayılı T.C Emekli Sandığı Kânununu 1949 senesinde meriyyete koydu.

   Bu Kânunun maksadı, o vakde kadar elvan çeşit kânunlara tâbi olan devlet memurlarını

   Tek bir emekli çatısı altında toplamak ve teadül etmek idi.

   5434 sayılı bu kânun, 1930 sene ve 1683 sayılı Askerî ve Mülkî Tekaüd Kânununu ilga etdi.

   Bu kânunun zâbit ve askerî memur için şart koşduğu 15 senelik “mecburî hizmet” süresi,

   Emekli Sandığı Kânununa aynen ithâl ve ipka edildi.

 

   1949 senesi itibârı ile;

   Harp okullarındaki toplam tahsil süresi 9 sene, “mecburî hizmet” süresi 15 sene,

   Gedikli erbaş okulllarındaki toplam tahsi süresi 3 sene, “mecburî hizmet” süresi de tıpkı subaylar gibi 15 sene idi.

   Subaylarımız için 9 senelik tahsile bedel olarak 15 sene “mecburî hizmet”,

   Ordumuzun köle askerleri gedikli erbaşlar için 3 senelik tahsile bedel olarak da gene 15 sene, “mecburî hizmet”,

 

   Bu Ordu, ne şanlı ordu,

   Bu Ordunun subayları ne gahraman subay,

   Bu ordunun gedikli erbaşları ne “köle” askerler be!..

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  *  *  

 

   Bir askerin,

   Bedelini ancak kanı ve canı ile ödeyebileceği “mecburî hizmet” konusunda,

   T.C Ordusu, linet olmuş idi bir kere…

   Karargâhda cır cır,

   Kışlada cırt pırt!...

   Kıt’a cart curt!..

   Sahrada zart zurt!..

 

   1950 senesine vâsıl olduğumuzda,

   Şanlı Ordumuzun gahraman subayları,

   Bir sabah uyandıktan sonra helâda cır cır makâmından kıllı zurna ötdürür iken

   Yeni bir asker sınıfı icâd etdiklerinin farkına vardılar, vehleten; Gedikli erbaş!..

 

   5619 sayılı kânun ile teşkil etdikleri

   Ve dahi

   Dünyânın hiçbir ordusunda mevcut olmayan bu “gedikli erbaş” sınıfını,

   Düşman ordusunda bile olmayan budaklı bir kazığın üzerine oturtdular; 15 sene “mecburî hizmet”

 

   Bir devletin bir ordusunda bir kânun;

   Ancak bu kadar nâmert,

   Ancak bu kadar nâmussuz,

   Ancak bu kadar ahlâksız,

   Ancak bu kadar rezil bir kânun olabilir idi!..

   Oldu da! Hem de T.C Ordusunda…

 

   5619 sayılı bu Gedikli Erbaş Kânunu, sâdece 15 ay yaşamış en kısa ömürlü ve en rezil kânundur.

   Meclisden bir kânun çıkartmak için en az 15 aylık süre gerekir.

   Bu kânunun meriyyete girer girmez ölü doğduğunu anlayan bizim dangalak subaylarımız,

   Hemen peşinden 5802 sayılı Astsubay Kânununu tezgâha sürmüşler.

   Nâmussuz ve ahlâksız subaylarımız 1950 senesinde;

   “Gedikli erbaş” olarak tesmiye etdikleri köle bir asker sınıfı teşkil etdiler

   Ve dahi

   Bu köle gedikli erbaş sınıfını nâmussuz bir şekilde tam 15 sene “mecburî hizmete” mahkûm etdiler.

   Subaylarımız için 8 senelik tahsile “bedel” olarak 15 sene “mecburî hizmet”,

   Gedikli erbaşlar için 3 senelik tahsile “bedel” olarak da gene 15 sene “mecburî hizmet”,

   Yazıklar olsun, sizin gelmişinize, geçmişinize be!..

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK 

   İşde,

   Gahraman subaylarımızın “gedikli erbaş” dedikleri köle askerleri

   Sanki harbiye mezunu subaylar imiş gibi tam 15 sene “mecburî hizmete” mahkum etmelerinin

   Osdurukdan gerekcesi!..

   Ey bu kânunu hazırlayan ve pazarlayan beyaz subaylar! Mezarlarınızda ters dönün, inşallah!..

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  

   Subaylarımız için 8 senelik tahsile bedel olarak 15 sene “mecburî hizmet”,

   Gedikli erbaşlar için 3 senelik tahsile bedel olarak da gene 15 sene “mecburî hizmet”,

   Yazıklar olsun, sizin gelmişinize, geçmişinize be!..

 

  *  *  *  *  *  

 

   5619 sayılı Gedikli Erbaş Kânunu,

   Meriyyete konulduktan sâde 15 ay sonfa iflâs edince,

   Dönemin Başbakanı Adnan MENDERES,

   Genelkurmay Başkanını siklemeden 5802 sayılı Astsubay Kânununu meriyyete koydu.

   Bu Astsubay Kânunu;

   Aşağıda gördüğünüz gâyet sağlam gerekce ve hüsniyet ile hazırlanmış temel bir kânun idi.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Fakat

 

   27 Mayıs’ın zulmet suratlı darbeci subayları,

   Bu kânunu hiç tatbikâta koymadan 1967 senesine kadar beklediler.

   Başbakan Adnan MENDERES’i idam eden

   Ve dahi

   Vatandaşın seçdiği milletvekillerinin teşkil etdiği hükümeti yıkan cellât ve ceberrut subayları,

   1967 senesinde tezgâhladıkları 926 sayılı kânun ile,

   5802 sayılı bu kânunu idam sephasında sallandırdılar.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Subaylarımız için 8 senelik tahsile bedel olarak 15 sene “mecburî hizmet”,

   Köle astsubaylar 2 veya 4 senelik tahsile bedel olarak 9 sene “mecburî hizmet”,

   Yazıklar olsun, sizin gelmişinize, geçmişinize be!..

 

  *  *  *  *  *  

 

   T.C Devleti NATO’ya üye olmadan bir sene evvel,

   Kendisi bir hukukcu olan Demokrat Parti Tokad Vekili Muzaffer ÖNAL,

   28 Mayıs 1951 Pazartesi günü TBMM’ye bir kânun teklifi verdi.

   Gerekcesi itibârı ile târihe altın harfler ile yazılacak kıymetde olan bu teklifinde Muzaffer ÖNAL,

   Subay ve askerî memurların 15 sene olan “mecburî hizmet” süresinin 8 seneye indirilmesini talep etdi.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Türk Ordusuna bugüne kadar biçilen binbir çeşit “mecburî hizmet” süresi hakkında

   Bugüne kadar bilinen bütün askerlik târihimizde ifâde edilmiş en mükemmel gerekce olduğu için

   Ve dahi

   “Mecburî hizmet” hakkında bugünlerde laf geveleyenlere "ibret" olması için,

   Tokad Vekili hukukcu Muzaffer ÖNAL’ın bu teklifini

   Ve

   Bu teklifini TBMM’de nasıl da reddedilemez gerekceler ile  savunduğunu izhâr etdirmek için

   Vekil Muzaffer ÖNAL’ın bu mükemmel kânun teklifini bugüne kadar ilk defâ duyurmak üzere

   Bu kânun teklifinin tamamını

   Ve dahi

   Komisyon Raporlarını makâlemize misâfir ediyorum.

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

                                                                                

28.V.1951

Yüksek Başkanlığa

 

 Subay, askerî memur re gedikli erbaşların mecburi hizmet müddetleri ve istifaları hakkındaki kanun teklifimi ilişik olarak sunuyorum.

   Gereken işlemin yapılmasını saygılarımla arzederim.

 

   Tokad Milletvekili

   Muzaffer Önal

 

   Subay, askerî memur ve gedikli erbaşların mecburi hizmet müddetleri ve istifaları hakkındaki kanunun gerekçesi;

 

   Subay, askerî memur ve askerî mektep talebelerinin ordudan istifaları hakkındaki hükümler (1683) numaralı Askerî ve Mülki Tekaüt Kanununun 14, 20 ve 21 nci maddeleriyle tanzim edilmişti. 1683 numaralı Kanunun 5434 numaralı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile ilgası üzerine mezkûr hükümler 5434 numaralı Kanuna geçici 83 ncü madde olarak konulmuştur.

   Askerî istifa hükümlerinin Emekli Sandığı Kanununa geçici bir madde olarak ithali de gösteriyor ki, mezkûr hükümler eskimiş ve artık bugünün ihtiyaçlarına cevap veremez hale gelmiştir.

   Nitekim bahis mevzuu olan geçici 83 ncü maddedeki esas hükümlere göre, muvazzaf subaylarla askerî memurlar, subay veya askerî memur olduklarından itibaren fiilen on beş sene askerî hizmet yaptıktan sonra istifa edebilirler. Ancak, yabancı memleketlerde tahsil edenlerin veya staj görenlerin istifalarının kabulü, masrafları kendi taraflarından ödenmişse tahsil veya staja azimet ve avdet tarihleri arasında geçen müddet kadar, Devlet tarafından ödenmişse, bu müddetin iki misli kadar fazla hizmet etmeleriyle mümkündür.

   Askerî okullar talebelerinden istifa etmek istiyenlerin istifaları, Devletçe yapılan bütün okul masraflarının ödenmesine bağlıdır. Ancak, bunların emeklilik hakları başladıktan sonra, okul masraflarını verseler bile, istifaları kabul edilemez.

   Görülüyor ki bu hükümler hem gayriâdil, hem hukuk sistemimize aykırı ve hem de antidemokratiktir.

   Şöyle ki:

    788 numaralı Memurin Kanununun 2919 numaralı Kanunla değiştirilen 64. maddesine göre, Devlet, özel idare ve belediyeler hesabına memleket içinde tahsil görenlerden orta tahsili bitirenler beş ve yüksek tahsili bitirenler ise sekiz sene müddetle; ve aynı idareler hesabına ecnebi memleketlerde Hükümetin tâyin ettiği müesseselerde tahsilini bitirenler de tahsil müddetlerinin iki misli kadar meslek ve ihtisasları dâhilinde hizmete mecburdurlar. Bunlardan hizmete alınmak için müracaat etmiyenlerle mecburi hizmet müddetlerini ikmal etmeden evvel vazifeden ayrılanlar tahsil müddetlerince kendilerine yapılan masrafı faizi ile birlikte ödemeye mecburdurlar.

   5434 numaralı Kanunun geçici 83. ve 788 numaralı Kanunun 64. maddelerinin mukayesesinden de anlaşılacağı üzere, Devlet, özel idareler ve belediyeler hesabına tahsil yapan sivil memurların istifaları hakkındaki hükümlerle subay ve askerî memurların istifaları hakkındaki hükümler arasında bariz bir ahenksizlik ve adaletsizlik mevcuttur.

   Nitekim;

    Devlet, özel idareler ve belediyeler hesabına memleket içinde orta tahsil yapan sivil memurlar (5) ve yüksek tahsil yapanlar da (8) senelik mecburi hizmete tâbi tutuldukları halde, subaylar ve askerî memurlar, gedikli erbaşlar subay, askerî memur ve gedikli erbaş oldukları tarihten itibaren (15) senelik mecburi hizmete tabidirler.

    Devlet, özel idareler ve belediyeler hesabına tahsil yapanlar (Orta veya yüksek) tahsil müddetlerince kendilerine yapılan masrafı faizi ile birlikte ödemek şartiyle mecburi hizmetten aflarını temin edebildikleri halde subay ve askerî memurlara böyle bir hak tanınmamıştır. Onların mecburi hizmetleri bedenî mükellefiyet şeklindedir.

    Devlet, özel idareler ve belediyeler hesabına tahsil gören talebeler kendilerine yapılan masrafı faizi ile birlikte ödemek şartiyle her zaman istifa hakkını haiz oldukları halde askerî talebeler tekaüt hakları başladıktan sonra istifa edemezler.

   II - Kontinantal Avrupa devletlerinin en medenisi olan İsviçre'den alınmış bulunan Borçlar Kanununun 343 ncü maddesi (10) seneden fazla bir müddet için yapılan hizmet akitlerinde işçiyi bile bu akitte bağlı saymamaktadır. Bu hüküm her ne kadar hususi hukukta mevcut bulunan bir hüküm ise de âmme intizamına taallûk etmekte olduğundan kanun vâzıınca âmme hukukuna mütaallik kanunların tedvini sırasında da göz önünde tutulması icabeden bir kaidedir. Medeni mevzuat bir kimsenin çalışma hürriyetinde (10) seneden fazla feragatini bağlıyıcı bir esas olarak kabul etmemektedir. Esasen, Türk Kanunu Medenisi de hiçbir kimsenin medeni haklarından ve onları kullanmaktan kısmen olsun feragat edemiyeceğini, hiçbir kimsenin hürriyetini ferağ edemediği gibi kanuna veya genel âdaba aykırı olarak takyit dahi edemiyeceğini kabul etmiştir. Halbuki, yukarda arzedilen askerî istifa hükümleri medeni mevzuatın âmme intizamına mütaallik olarak kabul ettiği esas prensiplerle demokratik prensiplere ve Hükümetimizin iltihak ettiği İnsan Hakları Beyannamesine tamamiyle aykırı bulunmaktadır.

   III - Askerî istifa hükümlerinin sivil memurların istifa hükümlerine mütenazır olarak yeniden tedvini demokratik inkişafın zaruri bir icabıdır. Zira:

    Bugünkü demokratik inkişaf, vatandaşlar arasında külfet ve nimetlerde müsavat bulunmasını gerektirmektedir. Devlet hesabına dört sene yüksek tahsil gören bir sivil memur (8) senelik mecburi hizmete tâbi ve masrafını vermek suretiyle her an istifa hakkını haiz iken, bilfarz bir yüksek tahsil müessesesinde tahsilinin son senesinde orduya intisap suretiyle bir sene veya yalnızca bir gün müddetle ordu hesabına tahsil yaparak subay veya askerî memur çıkan bir vatandaşın hiçbir veçhile istifa hakknı haiz olmadan ve hiçbir mâkul gerekçeye istinat etmeden (15) sene bilfiil mecburi hizmete tâbi tutulması demokrasinin adalet, nısfet ve müsavat prensibine uygun düşemez.

   Ordunun subay ve memur ihtiyacının temini bu ıslahat ve adalet hareketine engel teşkil edemez. Zira, demokratik bir idare ordu kadrolarını vatandaşların bir kısmına fevkalâde ve gayriâdil külfetler tahmili suretiyle değil, demokratik ve mesleke cezbedilen vasıtalarla temin ve tedarike çalışmalıdır. Bunun aksi totaliter bir zihniyetin ifadesi olur.

    Mecburi hizmet Devletin yaptığı masrafların bir karşılığı bulunduğundan yapılan masrafla mecburi hizmet müddetinin mütenasip bulunması en basit bir hukuk prensibidir. Şurasını da esefle zikretmek icabeder ki, bugünkü askerî mecburi hizmet müessesesi Osmanlı Saltanatı zamanındakinden daha geri ve daha anti demokratiktir. Zira: 11.VIII.1325 tarihli Askerî Tekaüt ve İstifa Kanununun 50, 51 ve 52. maddelerine göre, Subaylarla askerî memurlar duhullerinden itibaren (10) sene hizmet etmek suretiyle istifalarını istiyebilirler. Daha evvel istifa etmek istiyenler mektepte bulundukları müddetçe kendilerine sarfolunan masrafı tamamen ödemek şartiyle yine istifa hakkını haizdirler.

   Yabancı memleketlere gönderilen subay ve askerî memurlar da (10) sene hizmetten sonra ecnebi memlekette kendilerine yapılan masrafı iade etmek suretiyle istifa edebilirler. Görülüyor ki, bu hükümler bugünkülerden daha âdil ve insan hak ve hürriyetlerine ve ordu ihtiyaçlarına daha uygundur. Bu hükümlerin mer'i olduğu İmparatorluk devrinde ordunun personelsiz kalmadığı ve bugün sivil memuriyette de durumun böyle olduğu bir vakıadır. İstifa hükümleri âdil bir şekilde tanzim edilecek olursa ruhan askerlikle imtizaçları gayrimümkün bir hal almışolanlar çekilme hükümlerinden istifade ederek ordudan ayrılmak ve memlekete yararlı olabilecekleri başka bir hizmet sahasına atılmak imkânını bulurlar;  bu da hem memleketin menfaatine olur ve hem de askerî disiplin ve otoritenin daima sağlam bünyeli olarak kalmasını temin eder.

   Ordu disiplininin kendine has bir ruhî karakterin mevcudiyetini şart kıldığı tabiîdir. Bu cihet, adlî tıp heyetinin verdiği muhtelif raporlarla da ilmen sabit bir hale gelmiştir. Mecburi hizmet müddeti (15) sene gibi uzun bir müddet olunca ruhan askerî disiplinle imtizaç edemiyecek durumda bulunanlar bu disiplin çemberinden kendilerini bir an evvel kurtarabilmek için muhtelif vesilelerle suç işlemek, ezcümle metres hayatı yaşamak ve yahut da intihara teşebbüs etmek gibi elîm ve feci ruh dalâletleri göstermektedirler. Bu husus Millî Savunma Bakanlığının ilgili dosyalarının tetkikiyle kolayca, anlaşılabilir. Bu itibarla, askerî mecburi hizmet müessesesininordu disiplin ve kriminalite ile olan münasebeti gayrikabili inkârdır.

   IV - Askerî istifa hükümlerinin mâkul ve âdil bir hadde indirilmesi halinde orduya müracaat edeceklerin miktarı da artacaktır. Bu da tabiî bir istifa rolü oynamak suretiyle ordu kudretinin genç, dinamik ve enerjik ellerde kalmasını ve binnetice ordu personel kalitesinin yükselmesini temin edecektir.

   İşte yukarda arzedilen mülâhazalar sebebiyle ve sivil Devlet memurlarına muvazi bir Askerî İstifa Kanunu tedvini maksadiyle 788 numaralı Memurin Kanuniyle (4489) numaralı Yabancı Memleketlere Gönderilecek Memurlar hakkındaki Kanun ve 5434 numaralı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun muvakkat 83 ncü maddesi ve 5619 numaralı Gedikli Erbaş Kanununun 15 nci maddesi hükümleri göz önünde tutularak bu kanun tasarısı hazırlanmış,Askerî mektep talebeleri mukavele ile orduya intisap ettiklerinden ve mukavelelerinde mecburi hizmete dair hükümler bulunduğundan bunlar hakkında ayrıca bir hüküm sevkına lüzum görülmemiştir.

   İlgili komisyona havale edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

   Tokad Milletvekili

   Muzaffer ÖNAL

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   (…)

   Teklif, subay ve askerî memurların mecburi hizmet müddetlerini sekiz sene olarak derpiş eylemiş ise de komisyonda vâki müzakere ve münakaşalarda teklif sahibinin rızasının da inzimamiyle bu müddet on sene olarak    kabul edilmiştir.

 

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

   Tokad Milletvekili Muzaffer Önal’n subay, askerî memur ve gedikli erbaşların mecburi hizmet müddetleri ve istifaları hakkında kanun teklifi Maliye ve Millî Savunma Bakanlıkları ile Jandarma Genel Komutanlığı temsilcilerinin huzuriyle komisyonumuzca incelendi.

   Gerekçede belirtilen hususlar ve Hükümet temsilcilerinin verdikleri izahat nazara alınarak teklifin lüzumu üzerinde tam bir mutabakata varıldı ve Millî Savunma Komîsyonuu raporu esas ittihaz olnunarak maddelerin müzakeresine geçildi.

   Başlık, ve birinci madde Mîllî Savunma Komisyonundaki gibi aynen kabul olundu.

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   MADDE 1. — Muvazzaf subaylar ile askerî memurlar, subay ve askerî memur olduklarından itibaren fiilen (10) yıl askerî hizmetlerini yaptıktan sonra istifa edebilirler.

 

 

 Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  *  *  *  *  *  

 

   T.C Devleti;

   İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’ni 1948 senesinde imzâlamış idi.

   Bu Beyannâmenin dördüncü maddesi mucibince T.C Devleti;

   Kölelik ve köle ticâretini her türlüsünü yasaklamış idi

   Ve dahi

   Memleketde hiç kimseyi kölelik veya kulluk altında bulunduramayacak idi.

 

   1954 senesinde geldiğimizde,

   T.C. Devleti bu kez de İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesi’ni imzâladı.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

       Bu Sözleşmenin dördüncü maddesi mucibince T.C Devleti;

 

    1. Hiç kimseyi “köle” ve “kulluk” hâlinde tutmayacak,

        Ve dahi

    2. Hiç kimseyi zorla çalıştırmayacak veya “mecburî çalışmaya” tâbi tutmayacak idi.

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  *  *  

 

   T.C Devleti NATO’ya üye oldukdan dört sene sonra,

   NATO’nun okyanus ötesindeki ağababası bir kânun meriyyete koydu.

 

   Bu kânun ile NATO’nun ağababası,

   Coni Harp okullarında verdiği 4 senelik tahsile bedel olarak

   Kendi subaylarından sâdece 5 sene “mecburî hizmet” isdedi.

 

   3 senelik süre için de “ihtiyât” olarak izinli sayılacak idi.

 

   Türk Ordusunda bizim her boku bilen beyaz subaylarımızın bugün dahi yapdığı gibi;

   Coni Ordusundan ayrılanlara dayatılan tazminât yok, hapis cezâsı hiç yok!

   

   Nerede olur ise olsun!

   Zor ile güzellik olmuyor, değil mi?..

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   

   Coni harp okulundan mezun olup da Amerikan Ordusuna giren bir subay,

   Haysiyetsiz bir şekilde ordudan ayrılmak isdiyor ise şâyet;

   Teğmen nasbedildiği gün subaylıkdan istifa edebilir!

 

   Haysiyeti ile ordudan ayrılmak isdiyor ise şâyet,

   5 sene görev yapar. 5 senenin sonunda da ertesi gün istifa edip orduya son selâmını verir!

   Amerikan subayının “mecburî hizmet” kuralı bu kadar basitdir. 1956 senesinden beri de böyledir…

 

   İşde,

   Coni subay ve erinin,

   Göreve başladığının ertesi gününden itibâren ordudan tel tel ayrılışlarını gösderen çizelge…

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

§4348. Cadets: agreement to serve as officer;

           Bölüm 4348- Harb okulu öğrencisi; Subay hizmet sözleşmesi;                

 

   (a) Each cadet shall sign an agreement with respect to the cadet's length of service in the armed forces.

       Harb okulu öğrencisi, Orduda yapacağı görev süresine dair olmak üzere sözleşme imzâlar. 

 

       The agreement shall provide that the cadet agrees to the following:

       İmzâladığı bu sözleşme ile harb okulu öğrencisi aşağıdaki şartları kabul eder.

 

   (1) That the cadet will complete the course of instruction at the Academy.

   (2) That upon graduation from the Academy the cadet—

   (A) will accept an appointment, if tendered, as a commissioned officer of the Regular Army

   or the Regular Air Force; and

 

   (B) will serve on active duty for  at least five years  immediately after such appointment.

   (B) Göreve başladıkdan sonra muvazzaf subay olarak  en az beş sene  hizmet eder.

 

 

   Amerikan “erinin” "gönüllü hizmet süresi"  ise “sözleşme” ile karşılıklı olarak tesbit ediliyor.

   Bu süre de kuvvetlere göre 2 sene ile 5 sene arasında değişiyor.

 

   Amerikan Ordusunda “astsubayların” mecbûrî hizmet süresi nedir diye sormayın!

   Çünkü;

   Amerikan Ordusunda “astsubay” isimli “kuma” cinsinden bir asker sınıfı hiçbir zamân mevcut olmadı.

   Mevcut diyenler de götlerinden uyduran câhil ya da âdi yalancılardır.

   

  *  *  *  *  *  

 

   27 Mayıs darbesinin çetebaşı subayları,

   Bu darbeden 16 sene sonra bir kânun tezgâha sürdüler; TSK Personel Kânunu.

 

   Bu darbe kânunu ile cuntacı subaylarımız;

   Başbakan Adnan MENDERES’in 1951 senesinde yapdığı 5802 sayılı Astsubay Kânununu ilga etdi,

   Bu kânun ile MENDERES’in “astsubaya” verdiği bütün hakları da gasp etdiler.

 

   926 sayılı bu kânun piyasaya sürülesiye kadar astsubayın “mecburî hizmeti” 9 sene idi.

   Darbeci subaylarımız, astsubayların maaşına zam yapmadı!

 

   Fakat

   Bu darbe kânunu ile beyaz subaylarımız;

   Ordumuzun köle askeri olan “astsubayın” “mecburî hizmeti”ne 1 sene zam yapdı…

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Şimdi,

   Muhterem “astsubay” meslekdaşlarım;

   27 Mayıs darbeci subaylarının 1967 senesinde tertip etdiği

   Ve dahi

   Bir darbe kânun olan 926 sayılı TSK Personel Kânunu’nun

  “Mecburî hizmet” süresini tesbit eden 112 maddesinin

   Kânun teklifinde 115’nci madde olarak müzâkere etdiği 111 sayılı Birleşimine,

   01 Haziran 1967 Perşembe gününe gidelim

   Ve dahi

   “Muvazzaf subay” ve aslında “muvazzaf olmayan astsubayın” “mecburî hizmet” süresi konusunda

   Hangi milletvekili ibretlik ne laflar etmiş, kendi ağızlarından bir işitelim hele!..

 

 

    Meclisi B : 111, 1.6.1967. O : 1

 

   ONUNCU KISIM

   Yükümlülük

 

   I - Subayların ve astsubayların yükümlülüğü

 

              Madde 115. —   Muvazzaf subaylar ,   astsubaylar, 

              subay ve astsubay naabedildüklerinden itibaren,

                fiilen 10 yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler. 

 

 

   BAŞKAN — Madde hakkında söz istiyen?

   Buyurun Sayın Yılanlıoğlu

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

İSMAİL HAKKI YILANLIOĞLU (Kastamonu)

— Muhterem arkadaşlarım, madde «Muvazzaf subaylar, astsubaylar, subay ve astsubay nasbedildiklerinden itibaren fiilen 10 yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler» diye kesin bir hüküm var. Evvelâ bu hükmü Anayasanın kişi dokunulmazlığı maddesine aykırı bulmaktayım.

Madde 14 diyor iki, «Herkes, yaşama, maddi ve mânevi varlığını geliştirme haklarına ve kişi hürriyetine sahiptir.» Şimdi, istifa etmesin, etti istifa, ne olacak, hapis mi yapacağız, zorla tutup eline kelepçe vurup hizmet mi gördüreceğiz?

İstifa edemez, ederse, zorla bir subayı, hele Silâhlı Kuvvetler gibi, ordu gibi çok daha mühim müessesede zorla çalıştırabilir miyiz ve  bunu Yüce Heyetiniz doğru bulabilecek mi? İstifa ettiği takdirde birtakım tazminatı, müeyyidesi konulur. Bu şekilde katî olarak hüküm konmaz. Bu durumda maddeyi tatbik etmek de zordur. Ne yapacaksın istifa edene. Binaenaleyh, bu hususta Komisyon izahat vermek lûtfunda bulunurlarsa mesele açıklığa kavuşmuş olur.

Aksi takdirde bu maddenin değiştirilmesi daha uygun olur. Hürmetlerimle.

 

 

 

   BAŞKAN — Buyurun llyas Kılıç.

  

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

İLYAS KILIÇ (Samsun) — Muhterem arkadaşlarım, Sayın Yılanlıoğlu'nu dinlememiş olsaydım söz almayacaktım. Şimdi arkadaşlar, arkadaşlarımız zannediyor ki, hep şahsın hakkı vardır.

Devlettin hakkı yok mu? Devletin de hakkı vardır. Şahsın hakkı olduğu yerde Devletin vazifesi, Devletin vazifesi olduğu yerde şahsın hakkı vardır. Şimdi bu umumi bir hüküm ve mecburi hizmettir, bütün kanunlarda buna muvazi olarak 3-5 sene gibi hükümler vardır. Siz alıyorsunuz bir kişiyi, Devlete ait okullarda okutuyorsunuz, diğer mekteplerden ayrı olarak birtakım haklar ve statüler tatbik ediyorsunuz, ondan sonra Devlete hizmet vermeye başlıyor e, onun okuduğu müddetçe Devlete hizmet etmesi Anayasaya mugayir değil, onun asğari bir müddetle yükümlü olması esasen okumuş olduğu mekteplerde Devletin kendisine sarf etmiş olduğu masrafların emeği karşılığı olarak kabul edilmiştir. Peşinen kabul edilmiş, buna ait mektebe girerken de şartname imza etmiştir.

Binaenaleyh, buradaki on sene Anayasanın kişi haklarını tanzim ederken öngördüğü hükümlere bence asla mugayir değildir.

Çünkü hak ve vazifeler karşılıklı olduğuna göre, sayın arkadaşım burada benim anlayışıma göre haksız gibi geliyor. Asgari müddettir bu ve normaldir. Benim hukukî anlayışımla da Anayasaya asla aykırı değildir.

Şimdi ya istifa ederse, evet edebilir. Ama diğer kanunlarda da buna muvazi hükümler vardır. Onlara tabi olacaktır, istifa ederse. O zaman cezai hüküm giyecektir. Yani cezayı müstelzim bir fiil işlediği zaman ona ait kanun var arkada, yanda ona ait kanun var, o kanun kendisine elbette ki tatbik edilecek. Yabancı ile evlense. Evlenemez diyor, müstafi sayılacaktır.

Şimdi şu anda aklıma gelmiyor, fakat buna mümasil birtakım hükümler var, yapılamaz, yapılırsa cezası var; Ceza kanunlarından bu müesseselerin çalışmasını tanzim eden ve çalışma esnasında işlemiş olduğu fiillerin hukukan suç veya suçun cezayı müstelzim olduğu hallerde de kendisinin hesap vereceğine ait ayrıca kanunlar vardır. Binaenaleyh 10 senelik bir müddet asla Anayasaya mugayir değildir. Normal kabul edilmiş ve diğer kanunlarımızda buna ait hükümler vardır. Ben üzülerek söyliyeyim ki, bir arkadaşımla aynı fikirde değilim.

Tahmin ediyorum ki diğer arkadaşlarım da benimle beraberdir. Saygılar sunarım.

 

  

   BAŞKAN — Sayın Akalın buyurun.

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

MUSTAFA AKALIN (Afyon Karahisar) — Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri, tüm Silâhlı Kuvvetler Personel Kanununun 115 nci maddesinin getirdiği hüküm ilk bakışta Anayasaya aykırı gibi görünür. Hakikaten arkadaşımız Yılanlıoğlu'nun dediği gibi, on sene gibi bir mecburiyet koymak, istifa edememesi için tahdit koymak ilk bakışta insana hürriyeti tahdid ediliyor gibi ve Anayasaya aykırı gibi geliyor.

Ama hepimizin bildiği üzere nihayet Türk Devleti kuruluşundan bu güne kadar askerî bir Devlet olarak kurulmuş, ve binaenaleyh askerliği mecburi olarak kabul etmiş bir Devlet için eğer subay ve astsubayların 10 sene hizmet etme mecburiyetni Anayasaya aykırı görürsek, o takdirde mecburi hizmet olarak vatan evlâdını alıyoruz, evinden getiriyoruz, askersin diyoruz ve onu kanunların tâyın etdiği müddet kadar 1,5 - 2 sene hattâ bir zamanlar, 4 yıl askerlik yaptırılıyordu. Asker, kalkıp da hayır ben yapmıyacağiım diyebiliyor mu? Hayır diyemez.

Kaldı ki diğer maddelerde yeri gelecek o zaman yine filkrimizi beyan edeceğiz, belki ileride 118 nci madde gelecektir, orada bahis mevzuu oluyor.

Harb okulu ve yüksek okullardaki talebelerin, astsubay öğrecilerinin ve bir aylık intibak devresinden sonra istifa edemiyecekleri hususu üzeninde belki tartışılabilir. Ancak, artık subay çıkmış, astsubay olmuş, Devlet ona birtakım sırlarımı açmış, bir takım bilgiler öğretilmiştir.

Elbette bunun karşılığı 10 yıl mecburî hizmet görürcesine istifa edememesi şartının konulması Anayasaya aykırı olmaz kanaatindeyim.

Bu itibarla maddenin yerinde olduğunu ve aynen Ikalbulü gerıeiktüğini arz etmek isterim. Saygılarımla.

 

 

   BAŞKAN — Sayın İşgüzar, buyurun.

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

HİLMİ İŞGÜZAR (Sinop) — Muhterem milletvekilleri, ben, benden önce konuşan arkadaşlarımın bâzı fikirlerine iştirak etmekle beraber bir noktaya temas etmek için huzurunuza geldim. 115 inci madde Anayasaya aykırı bir madde değildir. Çünkü kamu yararı olduğu yerde özel şahıs ve kişilerin menfaatleri ondan sonra gelir. Her şeyde bir vazife hak ve mükellefiyetler karşılıklı birbirlerine çeşitli tâvizler venmek mecburiyetindedir. Burada «Muvazzaf subaylar, astsubaylar, subay ve astsubay nasbından itibaren 10 sene hizmet etmedikten sonra istifa edemezler» kaydı, esasında askerliğin icabatıdır. Benden önce konuşan sayın arkadaşım Mustafa Akalın'ın da söylediği gibi, bâzı zaman memleket menfaatlerinin korunmasını sağlamak için şahısları askere alıyoruz, iki sene, üç sene, beş sene; bunları hizmet servisinde çalıştırıyoruz. Bu bakımdan Anayasa ile ilgisini şahsan bendeniz göremiyorum.

Yalnız bu maddenin biraz daha elâstiki olabilmesi için; On yıl hizmet etmedilkçe istifa edemezler, ancak Devletin bunlara yaptığı çeşitli yardımlar vardır, çeşitli masraflar vardır, ödeme yapılır, masrafları ödeme yapmak suretiyle istediği zaman ayrılabilir imkânının maddede yer alması yerinde olurdu. Benim görüşüm bu merkezdedir. Hürmetler ederim.

 

 

   BAŞKAN — Başka söz istiyen?... Buyurun efendim.

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

GEÇİCİ KOMİSYON BAŞKANI İSMAİL SARIGÖZ (Rize) — Muhteremi arkadaşlar, 115 nci madde subaylarla, astsubayların yükümlülüklerini tanzim etmektedir. Takdir buyuracağınız veçhile Silahlı Kuvvetlere lüzumlu personel yetiştirebilmek için Devlet harb okulları, astsubay okulları, harb akadamileri ve çeşitli okullar açmış ve bunlara talebe almak suretiyle Silahlı Kuvvetlerin çeşitli bölümlerine personel yetiştirmektedir. Bu personeli yetiştirebilmesi için Devletlin giriştiği türlü külfet vardır. Devlet buna mukabil âdeta hizmet akdi gibi bir akidle bu personelle kendisine bir yükümlülük tahmil etmek suretiyle bir akit yapmış durumuna girmekledir. Şimdi eski arkadaşlar hatırlıyacaklardır. Silâhlı Kuvvetlerde istifa süresi 15 yıldır.  O zaman, bu sürenin Anayasaya aykırılığı iddia edilmedi,  fazla, uzun olduğu iddia edildi ve bilâhara çıkarılan bir kanunla on yıla indirildi.

   

 

   Eski Tüfek:

 

   İsmail SARIGÖZ burada yalan söylüyor! “O zaman” dediği, 1953 senesi.

   1953 senesinde 6077 sayılı kânun ile 15 senelik "mecburî hizmetin";

 

  • İnsan Hakları Evrensel Beyânnâmesi’ne,
  • Borçlar Kânunu

      ve

  • Medenî Kânuna aykırı olduğunu Tokad vekili Muzaffer ÖNAL iddia etdi.

 

   1953 senesinde Teşkilât-ı Esâsiye Kânunu meriyyetde idi.

 

   Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş kânunu olan bu kânunda;  askerin “mecburî hizmet” süresine dâir hükümler olduğunu söylemek, süzme aptallıkdan ya da  nâmussuz bir yalancılıkdan başka bir şey olamaz.

 

   "Astsubay" dediği köle askere karşı bitmek tükenmek bilmeyen bir nefret ve hınç ile tavır alan mâlûl emekli subay İsmail SARIGÖZ’ün astsubaylardan kaynaklanan şiddetli bir kuyruk acısı olduğu besbelli... 

 

 

Yılanlıoğlu arkadaşımız bu sürenin fazla olduğunu iddia etseydi belki bir başka şekilde düşünmek mümkün olurdu. Ama Anayasaya aykırılığı İddia edildikte bunun Anayasaya aykırılığı ile uzaktan yakından bir alakası olduğunu kabul edemiyoruz. (1961 Anayasası, Md.65. IRBIK)

Şimdi Sayın İşgüzar arkadaşım dediler ki; biz prensip itibariyle ve bir yükümlülük olması bakımından bunun muhafazasında zaruret görürüz.

Ancak masrafları ödediği takdirde, Devletin yaptığı masraflar ödendiği takdirde bu kimselere istifa edebilme imkânlarını her sürede tanıyalım. Böyle anladım, yanlış anlamadıysam.

Takdir buyuracağınız veçhile Silâhlı Kuvvetlerin bir personel plânlaması vardır. Bu suretle harb okullarında, çeşitli askerî okullarda okuyup, okullarını bitiren vatandaşlara, Devletin masraflarını ödediği takdirde istifa etme imkânını tanırsak, ona bir yükümlülük teklif etmezsek o takdirde Devletin personel plânlaması, Silâhlı Kuvvetlerim personel plânlaması alt üst olacaktır. Kaldı ki, komisyonumuzun verdiği bir önerge ile 5434 sayılı Kanunda özel olarak tanzim edildiği bâzı hallerde subaylar, istifa etmiş kabul edilmekte ve Devletim yaptığı masraflar da maddenin fıkralarında tesbit edilen hadler içerisinde kendilerinden tazminat olarak ödettirilmektedir. Bu yükümlülüğü şahsi haklar takyidediliyor diye kabul ettiler. Biz bunu böyle düşünmüyoruz. Meselâ şahsi hakların bâzı hallerde buradaki durumdan daha ileri nisbetlerde takyidedildiği vâkıdır. Fıkralarda gelecektir, yabancılarla evlenenler ayrı bir muameleye tabi tutuluyorlar. Bugün dışişleri memurları yabancı memurlarla evlendikleri takdirde istifa etmiş sayılıyor ve kendilerinden Devlettin yaptığı masraflar tahsil ediliyor. Bu itibarla burada bir zaruret varıdır. Anayasa ile uzaktan yakından aykırılık bakımdan bir alâkası yok. Maddenin aynen kabulümü istirham ederiz.

 

 

FERDA GÜLEY (Ordu) — Söz istiyorum.

 

BAŞKAN — Komisyon önergesi üzerinde mi?

 

FERDA GÜLEY (Ordu) — Evet.

 

BAŞKAN — Buyurun efendim.

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 C.H.P. GRUPU ADINA FERDA GÜLEY (Ordu) — Muhterem arkadaşlarım, evvelâ bundan evvelki birleşimlerde kabul edilmiş olan bir usule bu birleşimde de riayet edilmesinin kanunun müzakeresinde çok faydalı olacağını hatırlatmak istiyorum. Komisyon, şimdi dinlediğiniz veçhile, bu madde de 5434 sayılı Kanunun bu mesele ile ilişkin maddenin iki hükmünü, iki fıkrasını getirerek, diğer yönlerden düzeltmeler yaparak, maddeye hakikaten güzel şekil vermiştir.

Metnin 115 nci maddesi okunmadan evvel komisyonun 115 nci maddesi okunsa ve müzakereye mevzu o olsaydı, bâzı arkadaşlarımız daha bu madde üzerinde aydınlanmış olacakları için ve bendeniz de bu sözü şimdi değil o vakit alacaktım.

Muhterem arkadaşlarım, bu maddede subaylar ve astsubaylar istifa yönünden birleştirilmektedir.

Çünkü, bu iki sınıf birbirinden istifa yönünden ayrı idiler. 5802 sayılı Astsubay Kanununa göre astsubaylar, dokuz yıl hizmet etmedikçe, subaylar da on yıl hizmet etmedikçe istifa edememekte idiler. Şimdi astsubaylar, subaylar gibi on yıl hizmet etmedikçe istifa edemez durumu getirilmektedir. Komisyonun değiştirgesinde de metindeki bu had muhafaza edilmiştir. Anayasaya aykırı değildir, tabiî hiçbir alâkası yoktur. Elbette ki Devlet, akdin iki tarafından biri olarak böyle bir şey getirebilir.

Karşı taraf kabul etmezse mesele yoktur. Ancak, bu hizmet süreleri getirilirken bu işin hukuku, mantığı ne idi, ne olabilir? Evet Devlet bir şart koşuyor, kabul eden vatandaş gelir, kabul etmiyen gelmez. Ama, bunun bir mantığı, bir hukuku vardır. Bu da o şahsa Devletin yaptığı masraf ile izah edilebilir, hizmetin ağırlığı ile izah edilebilir. Yani unsurları vardır. Biri, 15 sene iken, öbürü değildi, biri 10 sene iken öbürü dokuzdu. Şimdi astsubaylara, ona da on sene diyoruz.

Astsubay dediğiniz,

  • Ortaokulu bitirdikten sonra veya sanat enstitüsünü bitirdikten sonra veya muadili bir okulu bitirdikten sonra iki sene sınıf okulunda, astsubay sınıf okulunda okuyan gençtir.

 

Subay, harb okuluna eğer doğrudan doğruya alınmışsa veya bir fakülteye doğrudan doğruya alınmışsa düşününüz

  • Fakültede okuyacak,
  • Yüksek harçlıklar alacak,
  • 6 sene talebelik yapacak, altı sene sonra subay olacak. Masrafı ağır.

 

Hele ortaokuldan itibaren, liseden itibaren harb okulundan, kaynaktan böyle gelen bir subay, Devlete pahalıya mal olmuştur.

Mecburi hizmet kıstası, nihayet böyle bir mantıktan hareket etmek iktiza eder. İkisi de on sene. Birine çok masraf yapıldığı için evet on sene, öbürüne o kadar masraf yapılmamış. Denilebilir ki, harb okuluna birden alsak... Hiç masrafsız geliyor, ona on sene diyoruz. Askerî mektepten gelen? Ona da on sene diyoruz. Evet, Devlet olarak, mukavelenin bir tarafındaki Devlet diyor ki, liseyi bitiren bir genç, on sene mecburi hizmetin vardır, gel.

Şimdi...

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   BAŞKAN —;

 

   Sayın Güley,

 

   Müddetin beş dakika ile tahdid edilmiş olduğunu hatırlatırım efendim.

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

FERDA GÜLEY (Devamla) — Biliyorum efendim. Şimdi nihayet bunun astsubaylar için eski kanunda olduğu gibi dokuz seneye indirilmesi kanaatimce nasafete, madelete uygundur.

Eğer bu plânlamayı bozuyor, işte hepsi on sene olsun falan diye bir direnme, efendim on senede birleştirme yoluna gidilecekse, ki ben bunu tervic edemiyorum, (tervic; bir fikire katılma, desteklemek.IRBIK) bu takdirde işte Anayasa  ve kişi hürriyetlerine değinen arkadaşlarım için bilhassa söylüyorum, bunu da 5802 sayılı Kanunun dokuz seneyi tanzim eden hükmüne göre astsubay olmuşları, yani, halen bu tasarı çıkmadan evvel, kanunlaşmadan evvel, astsubaylık vazifesi yapmış olanları mutlaka bu hükmün dışına çıkarmak lâzımdır, işte Anayasaya ilişkin hüküm budur, müktesep hak vücut bulmuştur.

Ben dokuz sene üzerinden hizmet yapacağım diye astsubay olmuşum. Bu kanun dolayısiyle on sene çalışana yeni bir hüküm getiriyor.

Benden sonrakiler için tatbik edilebilir, benim için tatbik edilmemesi lâzımdır. Ya bu maddenin metninde bu gelmeliydi, ben bunu bekliyordum değiştirge önergesinden, yahut da daha evvelki bir maddede olduğu gibi, geçici maddelere bu madde ile ilişkin bir hüküm getirilmelidir. Komisyon eğer böyle getireceğiz derlerse hiç önerge filân verımiyerek kendilerine teşekkür ederim. Bu metnin oylanmasını rica ederim. Cumhuriyet Halk Partisi Grupu olarak bu iki husus dışında komisyonca gelen önergeyi tasvibettiğimizi saygılarla arz ederiz.

 

  

   BAŞKAN — Komisyon, buyurun efendim.

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

GEÇİCİ KOMİSYON BAŞKANI İSMAİL SARIGÖZ (Rize) — Muhterem arkadaşlarım;

Sayın Güley, astsubaylarla subayların mecburi hizmet sürelerinin onar sene olarak tesbitini, kendilerine Devletin yaptığı masraflar itibariyle bir kademeye tabi tutmak gerekir gibi, ben böyle anladım, beyanda bulundular ve dediler ki, meselâ askerî liselerde okumuş bir talebenin bilâhara harb otkıulunu bitirerek subay çıkması takdirinde Devletin yapacağı masraflar doğrudan doğruya astsubay okuluna girmiş ve astsubay çıkmış bir vatandaşa Devletin yaptığı masraflar arasında fark vardır. Bu fark doğrudur. Yalnız, biz burada Devletle bu okullara girip subay veya astsubay çıkacak olan vatandaşlar arasındaki akitte tek hizmet haddini de nazarı itibara aldık. Eğer, Devletin yaptığı masrafları nazarı itibara alarak, bu masrafların derecesine göre dereceli bir hizmet mükellefiyeti yükleseydik bu takdirde, Silâhlı Kuvvetlerde bir personel buhranına, bir personel plânlamasının intacına imkân kalmazdı.

Mesele doğrudan doğruya harb okuluna girmiş, harb okulunu iki yılda veya üç yılda bitirmiş bir vatandaşın mükellefiyeti ile, o zaman askerî liseye girmiş bir vatandaşın mükellefiyeti arasında fark olacak ve bu personel plânlaması alt, üst olacaktı. Biz buna gitmedik. Her iki zümreyi de on yıl mecburi hizmete tabi tutmak suretiyle bir had içerisinde yükümlülüğe tabi tuttuk.

 

 

 

    BAŞKAN — Muhterem arkadaşlarım; Geçici Komisyonun önergesini oylarınıza sunuyorum.

Kabul edenler... Kabul etmiyenler... Geçici Komisyonun önergesi kabul edilmiştir.

 

Geçici Komisyonun maddeye vermiş olduğu yeni şekli, 115 nci madde olarak oylarınıza

arz ediyorum. Kabul edenler... Kabul etmiyenler...

115 nci madde yeni şekli ile kabul edilmiştir.

 

 

 

  • Subaylarımız için 6 senelik tahsile bedel olarak 10 sene “mecburî hizmet”,
  • Köle astsubaylar için 2 senelik tahsile bedel olarak 10 sene “mecburî hizmet”
  • Subaylarımız için 6 senelik tahsile bedel olarak 1,6 kat “mecburî hizmet”,
  • Köle astsubaylar için 2 senelik tahsile bedel olarak tam 5 kat “mecburî hizmet.”

 

   Ey, “astsubaylara” bu 15 senelik “mecburî hizmet” gömleğini giydiren 27 Mayıs'ın darbeci subayları!..

   Mezarlarınızda şimdi ters dönün, inşallah!..

 

  *  *  *  *  *  

 

   1971 senesine vâsıl olduğumuzda,

   TSK’nın gahraman gomutanları subayları,

   Silâhlı Kuvvetler nâmına tıpda uzmanlık, mühendislik vs. eğitim almak için

   Yurt içi ve yurtdışına subaylar gönderdiğini keşfetdi…

   Aşağıda gördüğünüz 1424 sayılı kânunun 36’ncı maddesi ile de

   Bu “talebe” subaylarımızın “mecburî hizmet” süresini tesbit edecekler idi.

   İyi bir teklif olduğunda “astsubay” sınıfını hukukda yok sayan subaylarımız,

   Konu budaklı cinsinden “mecburî hizmet” kazığı sokmak olunca,

   Köle asker astsubayları da kendi düşdükleri bok çukuruna çekdiler…

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Bir astsubayın;

   Silâhlı Kuvvetler nâmına tıpda uzmanlık ve mühendislik eğitimi için

   Yurtiçinde veya yurtdışında kursa gönderildiği ne zamân görüldü?

 

   İşde, nâmussuz subaylarımız,

   Yuriçi ve yurtdışında tıpda uzmanlık, mühendislik vs. eğitimleri için kendilerine kesilen 15 senelik “mecburî hizmet” cezâsına,

   Hiçbir alâkası olmadığı hâlde, Ordumuzun köle askeri olan “astsubayları” da dâhil etdiler…

   Köle astsubay sınıfına hayırlı olsun!..

  

  *  *  *  *   

  

   Sözde Kıbrıs Barış Harekâtının ertesi senesinde;

   Eskişehir milletvekili Ayşe Aliye KÖKSAL ve vekil 33 arkadaşı meclise bir kânun teklifi verdi.

 

   Bu teklif ile;

   Yurt içi ve yurtdışında Silâhlı Kuvvetler nâmına tıpda uzmanlık, mühendislik vs. eğitim almak için gönderilen subayların bu eğitimlerde geçen sürelerinin “mecburî hizmetden” mahsub edilmesini isdediler

   Hiç alâkası olmadığı hâlde “astsubayları” da bu kânun teklifine, boşlukları doldurmak için “safra” niyetine eklemişler!

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *   

  

   Meclisdeki harâretli münâkaşalara bakdığımda;

   Bu kânun teklifinin kabul edilmesi için götünü yırtan vekillerden bâzılarının,

   İç oğlanı dâmatlarının

   Ya da

   Daşşağı doğuşdan incili mahdumlarının bu eğitimleri alan “torpilli subaylar” olduğu hissine kapıldım.

   

     Sömürgen subaylarımız;

   Bu eğitimleri alan subayların kuyruğuna takdıkları “muvazzaf subayların” da “mecburî hizmet” süresini bu tufada 15 seneden 10 seneye indirmeye çalışmışlar!..

 

   Fakat

   Kendisi de tekâüd bahriye zâbiti olan sabık Deniz Kuvvetleri Komutanı

   Ve dahi

   Dönemin Cumhurbaşkanı olan Fahri Sabit KORUTÜRK bu zokayı yutmamış!

   Şimdilik de olsa zor, oyunu bozmuş!

 

   TBMM’nin kabul etdiği bu kânunu Cumhurbaşkanı;

   27 Mayıs darbeci subayların yapdığı 1961 Anayasa’sı 93’üncü maddesinin kendisine verdiği yetkiye müsteniden reddetmiş.

   Böylece mamacı subaylarımızın kendi zâdegân iç oğlanları ve daşşağı incili mahdumları için verdikleri bu tezgâhda hevesleri kursaklarında kalmış!

   Ve meclisin kabul etdiği bu kânun da böylece “kadük” olmuş!

 

  *  *  *  *  *  

 

   1976 senesinde kabul edilen 2028 sayılı kânun ile

   Yurt içi ve yurtdışında Silâhlı Kuvvetler nâmına tıpda uzmanlık, mühendislik vs. eğitim almak için gönderilen subayların bu eğitimlerde geçen sürelerinin 15 senelik “mecburî hizmetden” mahsub edilmesi için

   1975 senesinde meclise verilen kânun teklifini

   Kendisi de tekâüd bir deniz subay olan sabık Deniz Kuvvetleri Komutanı

   Ve dahi

   Dönemin Cumhurbaşkanı olan Fahri Sabit KORUTÜRK veto etmiş idi!

   Daha aradan bir sene bile geçmeden,

   Kendi zâdegân iç oğlanları ve daşşağı incili mahdumlarının “mecburî hizmetinin” azaltılması için

   TBMM’ye bir hücum daha yapdılar.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  

   Aynı kânun teklifini daha şunun şurasında

   Geçen sene reddeden Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Sabit KORUTÜRK, birden bire irşâd oldu!

 

   Artık bundan böyle;

   Kendi zâdegân iç oğlanları ve daşşağı incili mahdumları olan subaylarının;

   Silâhlı Kuvvetler nâmına tıpda uzmanlık, mühendislik vs. eğitim için yurt içi ve yurtdışında geçen süreleri, 15 senelik “mecburî hizmetden” mahsub edilecek idi.

 

   Bir buçuk senelik kısa bir süre içinde 180 derecelik bu keskin dönüş için

   Cumhurbaşkanı Fahri Sabit KORUTÜRK‘ü irşâd eden hakikât ne idi acap?..

 

  *  *  *  *  *  

 

   27 Mayıs darbesi bahânesi ile T.C devletinin üzerine çullanan cuntacı subaylar,

   Darbenin hemen ertesinde 1961 Anayasası’nı tezgâha sürmüşler idi.

 

   Bu darbeden sâdece 20 sene sonra

   Aynı suratlı fakat sâdece isimleri farklı başka darbeci subaylar

   Bu kez de 12 Eylül’de T.C devletinin üzerine çullandılar.

 

   Ve darbenin hemen ertesi senesinde de 1982 Anayasası’nı piyasaya sürdüler.

 

   Darbecibaşı subay Zottirik Kenan, artık Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş idi…

   Aynı sene içinde piyasaya sürdükleri 2642 sayılı aşağıda gördüğünüz şu kânun ile de

   Devleti ele geçiren “muvazzaf subaylar” ile birlikde,

  “Muvazzaf olmayan köle astsubayların” “mecburî hizmet” süresini 15 sene olarak tahkim etdiler.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  *  *  

 

   TSK’nın muhteşem subay gomutanları,

   Subay ve astsubay okullarından temin etmeyi beceremedikleri subayları,

   Sivil piyasadan tedarik etmek için 2001 senesinde bir kânun tertip etdiler.

 

   Bu kânun ile TSK’da ilk defâ olmak üzere “sözleşmeli subay ve astsubay” sınıflarını icâd etdiler.

   Sayısını Genelkurmay Başkanlarının bilmediği "subay ve astsubay sınıflarına" ilâve olarak,

   Artık ordumuzu “sözleşmeli subay ve astsubay” kurtaracak idi...

 

   Gerzek subaylarımızın 2001 senesinde tertip etdiği

   “Sözleşmeli subay ve astsubay” sınıfı hakkındaki düşüncelerimizi izhâr etdirmeden evvel,

   Bu konuda gönderdiğim CİMER dilekceme

   Ve dahi

   Bu dilekceme Millî Savunma Bakanlığının verdiği cevâbı sizlere bildireyim.

 

   Dönemin Genelkurmay Başkanının, dönemin siyâsî gerzeklerine dayatdğı

   Ve dahi

   2001 senesinde piyasaya sürdükleri “sözleşmeli subay ve astsubay” kânunu hakkında

   Bıldır şöyle bir dilekce gönderdim CİMER’e; 

 

 

      KONU: TSK’de İstihdam Edilen Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında.

   İLGİ: (a) 4678 sayı ve 13 Haziran 2001 târihli TSK’de İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve    Astsubaylar Hakkında Kânun.

   (b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.

   (c) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.

 

    1. İlgi (a)’da merkûm kânun; TSK’de ihtiyaç duyulan sınıflarda istihdam edilmek üzere sözleşmeli olarak alınacak subay ve astsubayların hukukunu tanzim eden temel kânundur. S. Sayısı : 579 ile TBMM’ye takdim edilen işbu kânunun Komisyon Rapor sayısı ise 1/698’dir. Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonlarının hazırladığı işbu Komisyon Raporlarının “Genel Gerekce” başlığı altında; 4678 sayılı işbu kânunun hedefleri şöyle tefrik ve tavzih edilmekdedir;

   (…)

   Belirtilen sebepler çerçevesinde bir zaruret olarak ortaya çıkan sözleşmeli subay ve astsubay istihdamının;

    a) Kıt'aların takım komutanı ve küçük rütbeli subay ve astsubay ihtiyacının, harp okulu ve astsubay okulu kaynaklı subay ve astsubaylara nazaran daha ekonomik olarak karşılanması

   b) Yedek subaylara nispetle, daha uzun süre istihdam edileceklerinden birçok hizmetin kısmen profesyonel personel ile yürütülmesine imkân verilmesi,

      c) Harp okulu mezunu subayların daha etkin ve kritik görev yerlerinde kullanılması,

      d) Yedek subay istihdamının zamanla azaltılmasına ve hatta kaldırılmasına imkân verilmesi,

    e) İleride, dış kaynaktan subay alımı uygulamasının durdurularak denenmiş çalışkan, istikbal vadeden sözleşmeli subayların muvazzaf subay kaynağına aktarılarak, dış kaynağın getirdiği olumsuz personel problemlerinin asgari seviyeye indirilmesi,

    f) Üst kademelerde arzu edilen subay ve astsubay mahrutunun teşekkülünde idareye elastikiyet sağlanması,

    g) Kısmen profesyonel ordunun teşkiline bir adım daha yaklaşılması,

    h) Diğer subay ve astsubay kaynaklarında meydana gelecek değişikliklerin telafisinde elastikiyet sağlanması,

   ı) İstihdam alanında, ülke çapında yeni bir iş sahası açılması,

    j) Sözleşmeli astsubayın sırasıyla önce muvazzaf astsubay daha sonra da muvazzaf subay olabilmesi,

 Mümkün olduğundan motivasyon ve verimlilik açısından da herhangi bir problemle karşılaşılmayacağı değerlendirilmektedir.

 

    2. İlgi (a)’da mezbûr işbu kânunun bugüne kadar geçen 18 senelik süre içindeki saha tatbikatı neticesinde;

    a. Kânunun yukarıda görülen temel hedefleri tahakkuk etdirilmiş midir?

    b. Tahakkuk etdirilmiş ise şâyet;

   b.1. Hangi hedefleri

   b.2. Hangi ölçü/derecede tahakkuk etdirilmişdir?

    c. İşbu kânun mucibince bugüne kadar istihdam edilen sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubay sayısı nedir?

   ç. İşbu kânun, hangi ülke kânunundan iktibas edilmişdir?

    d. Dünyanın hangi devletlerinin silahlı kuvvetlerde “sözleşmeli astsubay” istihdam edilmekdedir?

 

    3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim beş suâlimi İlgi (b ve c) mevzuât muvacehesinde Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim.10.09.2019. 1902077502.

 

 

   “Sözleşmeli subay ve astsubay” sınıfı hakkında yukarıdaki dilekcemde gördüğünüz suâllerime

   30 Mart 2020 Pazartesi günü (bugün) Millî Savunma Bakanlığı aşağıda gördüğünüz şu cevâbı verdi.

 

 

   CİMER Başvuru Cevabı

 

   Translate message to: English | Never translate from: Turkish

   CM

   Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi <Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.;

   Mon 3/30/2020 5:39 PM

   To: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.


   Sayın 
ŞÜKRÜ IRBIK,


   T.C Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ne 10.09.2019 tarihinde yapmış olduğunuz 1902077502 sayılı başvurunuz 30.03.2020 tarihinde PERSONEL TEMİN DAİRESİ BAŞKANLIĞI tarafından cevaplanmıştır.

 

   CİMER başvurunuz incelenmiştir.

 

   Bilgi edinme talebiniz , 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ;

   Madde 7- Bilgi edinme başvurusu, başvurulan kurum ve kuruluşların ellerinde bulunan veya görevleri gereği bulunması gereken bilgi veya belgelere ilişkin olmalıdır.

    Kurum ve kuruluşlar, ayrı veya özel bir çalışma, araştırma, inceleme ya da analiz neticesinde oluşturulabilecek türden bir bilgi veya belge için yapılacak başvurulara olumsuz cevap verebilirler. 

   Madde 25- Kurum ve kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkının kapsamı dışındadır. Ancak, söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum çalışanlarının bilgi edinme hakları saklıdır.

   Kapsamında değerlendirildiğinden cevap verilememektedir.

   İyi günler.

 

 

   Yukarıda gördüğünüz cevâbına bakdığımda;

   Sözleşmeli subay ve astsubay kânununun kabul edilmesi için

   Millî Savunma Bakanlığı’nın 2001 senesinde TBMM’ye beyân etdiği “gerekceleri” çokdan unutduğunu

   Ve aslında TBMM’deki konuşmalarında “osdurup osdurup” ipe dizdiğini gördüm!.. 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Aslında “sözleşmeli subay ve astsubay” kânununun yukarıda gördüğünüz “gerekcesi”, bahâne idi…

 

   Fakat

   Bu kânun ile subaylarımızın “mama” hânesine yazılacak “irâd” şahâne idi…

 

   Bakınız,

   Bu kânun ile nâmussuz subaylarımız, aslında ne "halt" etmek isdemişler;

 

 

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE İSTİHDAM EDİLECEK

SÖZLEŞMELİ SUBAY VE ASTSUBAYLAR HAKKINDA KANUN;

 

      Dönem : 21, Yasama Yılı : 3. T.B.M.M.    (S. Sayısı : 579).

 

    Türk Silâhlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında

           Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonları Raporları (1/698);

 

          (…) 

                               Sözleşmeli subay ve astsubay sistemi ile; 

 

                                   harp okullarına alınacak öğrenci miktarı azaltılacak,        

                                                                    ve

   mevcut öğrencilerin de kurmaylık ve yükselme şansları daha da artacak...   

 

 

 

  27 Mayıs’ın karanlık suratlı darbeci subayları

  1967 senesinde tertip etdiği 926 sayılı darbe Kânunu Madde 14 ile

  Fakülte mezunu subaylara harp akademisinin kapısını çokdan kapatmış idi nasıl olsa!

 

 

  • Sözleşmeli subaylar, çayınızı getirecek,
  • Sözleşmeli astsubaylar, çorbanızı pişirecek,
  • Muvazzaf astsubaylar, götünüzü kaşıyacak,
  • Mükellef er, şehit olacak!..

 

   Peki,

   Sen, kurnaz kurmay subay ne yapacaksın?

 

   Gebeş beylik beygiri gibi karargâhda; 

  • Reyisin dediği gibi yan gel yat,
  • Arpa ye,
  • Su iç

         Ve

  • Bok sıç, öyle mi?..

 

   Vay sizi, nâmussuzlar vay!..

 


Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  *  *  

 

   2002 seçimlerinde devleti ele geçiren AK Parti isimli fırka;

   Evvelâ “iktidâr” olmuş,

   Muayyen bir zâman sonra da “muktedir” olmuş idi.

 

   15 Temmuz’a giden meş’um ve dönülmez yolda;

   Hem rakiplerini bir an evvel saf dışı bırakmak

   Hem de

   Akdaşlarını bir an evvel isdediği mevki ve makâmlara yerleştirmek için

   2012 senesinde bir kânun piyasaya sürdü!..

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Bu kânun ile;

   "Muvazzaf subaylar"

   Ve dahi

   "Muvazzaf olmayan astsubayların" “mecburî hizmet” süresi 15 seneden 10 seneye tenzil edildi.

 

   Gerekce mi?

   Dört sene sonrasının 15 Temmuz akşamına bakmak kâfi olur!..

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  *  *  

 

   Devletin üzerine çullanan AK Parti fırkası,

   15 Temmuz akşamı abdestsiz yakalanmış ve kelleyi teslim etmesine ramak kalmış idi!

 

   2012 senesinde piyasaya sürdüğü 6318 sayılı kânun ile

   15 Temmuz’un kozmik odasının kilidini açan hükûmet,

   Aynı kapıdan rakiplerin girmesini engellemek için

   6318 sayılı kânun ile açdığı kozmik kapıyı

   15 Temmuz'un ertesi senesinde bu kez de 681 sayılı KHK ile kapatdı.

 

   Bu KHK ile bıldır olduğu gibi Ak Parti fırkası;

   Muvazzaf subayların

   Ve dahi

   "Muvazzaf olmayan astsubayların" “mecburî hizmet” süresini 10 seneden 15 seneye terfi etdirdi.

 

   Gerekce mi?

   Adama laf bir kere söylenir,

   Biz de söyledik ya!...

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  *  *  

 

   AK Parti fırkası;

   Daha bıldır, 681 sayılı KHK ile alelacele,

   15 seneye terfi etdirdiği “muvazzaf subay” ve “muvazzaf olmayan astsubay” “mecburî hizmet” süresini

   15 Temmuz’dan iki sene sonra tezgâha sürdüğü 7073 sayılı kânun ile tahkim etdi.

 

   "Gerekcesi", bir kânunun nâmusudur!..

 

   Darbe dönemlerinde darbeci subaylarımızın yapdığı kânunların bile

   İyi kötü “gerekcesi” var idi.

 

   Peki,

   Ak Parti fırkasının 2018 senesinde yapdığı bu kânunun “madde gerekcesi” nerede?

 

    "Madde gerekcesi bulunamadı!.."

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  *  *  *  *  *  


   Ne idüğü belli olmayan corona virüs ile çalkanan içinde yaşadığımız şu senenin

   İçinde yaşadığımız ayının 11’nci gününde

   “Muvazzaf olmayan astsubayların” “mecburî hizmet” süresinin tenzil edilmesi için

   CHP milletvekili Murat BAKAN, TBMM’ye bir kânun teklifi tevdi etdi.

 

   2/2714 Esas Numaralı bu kânun teklifi ile Murat BAKAN,

   “Muvazzaf olmayan astsubayların” 15 sene olan “mecburî hizmetinin” 10 seneye indirilmesini talep etdi.

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Kendisi de bir “astsubay” mahdumu olan CHP milletvekili Murat BAKAN,

   TBMM’ye verdiği kânun teklifinin “genel gerekcesi”nde şu savları ileri sürdü.

   

 

          GEREKÇE

 

   Astsubayların eğitim süreleri Meslek  Yüksekokulu mezunu oldukları için 2 yıl ve önlisans, subayların ise Harp Okulu mezunu oldukları için 4 yıl ve lisans düzeyidir.

   Türk Silahlı Kuvvetleri’nin subay ve astsubay yetiştirme süresi ve birinin önlisans, diğerinin lisans düzeyinde olması ve bu eğitim için harcanan bedelin de farklı olması ancak eğitim süreleri farklı olan astsubay ve subayların aynı sürede mecburi hizmete tabi tutulmaları Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olup, toplum vicdanını da zedelemektedir.

   Bu nedenle astsubaylar ile subaylar arasındaki mecburi hizmet yükümlüğü süresinin farklılaştırılması amacıyla bu kanun teklifi hazırlanmıştır.

 

 

 

   Aynı zamânda hukukcu olan Murat BAKAN’ın kânun teklifinin “madde gerekcesi” de şöyle idi;

 

 

     MADDE GEREKÇELERİ

 

   MADDE 1- 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda, 681 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Milli Savunma İle İlgili Bazı Düzenlemeler Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 29. Maddesi ile değişiklik yapılarak 926 sayılı Kanunun 112. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “Muvazzaf subay ve astsubaylar subay ve astsubay nasbedikleri târihden itibaren fiilen onbeş yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.” cümlesi “Muvazzaf subaylar subaylığa nasbedikleri tarihten itibaren (fiilen kelimesi burada yok. IRBIK) on beş yıl, muvazzaf astsubaylar astsubaylığa nasbedildikleri tarihten itibaren fiilen on yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.” şeklinde değiştirilerek; astsubay ve subayların eğitim süreleri arasındaki farktan kaynaklanan eşitsizlik giderilmeye çalışılmaktadır.

   Astsubayların eğitim süreleri 2 yıl, subayların ise 4 yıldır, bu eğitim için harcanan bedel de farklıdır.

   Dolayısıyla eğitim süreleri farklı olan astsubay ve subayların aynı sürede mecburi hizmete tabi tutulmaları Anayasa’nın eşitklik ilkesine aykırı olup, toplum vicdanını da zedelemektedir.

 

 

   Madde 1- 27.7.1967 tarihli 926 sayılı kanunun 112. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “ “Muvazzaf subay ve astsubaylar subay ve astsubay nasbedikleri târihden itibaren fiilen onbeş yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.” cümlesi “Muvazzaf subaylar subaylığa nasbedikleri tarihten itibaren fiilen on beş yıl, muvazzaf astsubaylar astsubaylığa nasbedildikleri tarihten itibaren fiilen on yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.” şeklinde değiştirilmiştir.

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   “Muvazzaf olmayan astsubayların” 15 sene olan “mecburî hizmet” süresinin 10 seneye indirilmesi için

   “Astsubay” mahdumu ve hukukcu CHP milletvekili Murat BAKAN,’ın

   TBMM’ye verdiği kânun teklifine “gerekcesi” açısından bakdığımda;

   Bu kânun teklifinin “ölü doğmuş ve kadük” bir kânun olduğunu şimdiden ilan ediyorum.

 

   “Muvazzaf olmayan astsubayların” “mecburî hizmet” süresinin 10 seneye indirilmesi konusunda

   Murat BAKAN, sâmimî ise şâyet;

 

  •    Meslekdaşı Tokad Milletvekili rahmetli Muzaffer ÖNAL’ın,

           6077 sayılı kânunu TBMM’deki savunmasını kendine "örnek" alarak okumasını,

 

  •    926 sayılı darbe kânunu 112’nci maddesinin 1967 senesinde TBMM’de müzâkere edildiği

           111 sayılı Birleşimi kendisine "ibret" alarak okumasını,

 

            Ve dahi

 

  •     Babasının meslekdaşı olan ben Şükrü IRBIK'ın yazdığı bu makâleyi de "tenezzülen" okumasını,

   Önemle tavsiye ederim.

 

   Birincisi bu!...

 

 

          Milletvekili Murat BAKAN’ın billmesi icâb eden ikinci husus da şudur;      

 

   Murat BAKAN, kusura bakmasın!

   Hem “gerekcesi”nin zayıflığı ve hattâ içinin "boş" olması bakımından

   Hem de "astsubay" için talep etdiği 10 senelik “mecburî hizmet” süresinin "çok olması" bakımından

   Bu kânun teklifini, bir hukukcu hazırlamışa hiç benzemiyor!

 

   Yoldan geçen herhangi bir vatandaşı çevirsen ve durumu anlatsan!

   Desen ki;

-  Hacı, durum beyle iken beyle... Astsubayın “mecburî hizmet” süresi kaç sene olsun?

 

   O vatandaş şöyle der;

-   "7,5  sene olsun, be müslüman!.."

 

      Hukukcu Milletvekili Murat BAKAN; 

  • Astsubay” ismi verilen köle askerin “mecburî hizmet” süresinin 10 sene olmasına nasıl karâr verdi?
  • Türk gencinin ömründen çaldığı 10 seneyi “mecburî hizmet” kılıfı içinde kimden almış da kime bağışlıyor?

 

    Astsubay mahdumu Milletvekili Murat BAKAN “mecburî hizmet” konusunu; 

  • Emekli astsubay babasına sordu mu?
  •  Nezâket gösderip de TEMAD ‘a danışdı mı?
  •  TBMM’de bu konuda kim, ne zâman, ne lakırdı etmiş?
  •  Dünyânın hangi ordusunda şu târihde 15 sene “mecburî hizmet” var? 

   Zahmet edip de araşdırdı mı acap?..

 

   200 sene evvelinin Prusya Ordusundaki terâziye bile vursak,

   Türk astsubayına bugün verilen 2 senelik tahsilin bedeli en fazla 4 sene “mecburî hizmet” olabilir!

 

   Sen kendi oğlunu 10 sene “mecburî hizmet” ile köle “astsubay” yapar mısın, Murat?

   Astsubay çocuğu olan Murat BAKAN'da Prusya Kralındaki kadar da mı vicdân ve insâf yok?

   Yazıklar olsun sana, Murat!.. 

   

   Sevr Anlaşmasını Osmanlı Devletine dayatan yedi düvelin düşman gevuru bile

   1920 senesinde Osmanlı küçük zâbiti için "12 sene mecburî hizmeti" şart koşuyor idi!..

 

   Fakat

   Murat BAKAN, hovarda bir mirâsyedi gibi davranmış!

   Ve dahi

   Astsubaya 10 sene “mecburî hizmet” mahkûmiyeti giydirmiş.

    Köle “astsubaya” bir darbe de "astsubay çocuğu" olduğunu söyleyen Murat BAKAN vurmuş!

 

   Murat BAKAN’ın cevâbını bilmesi icâb eden en iç gıcıklayıcı suâl de şudur;

 

   Türkiye’nin sidik yarışdırdığı hangi ordularda “astsubay” ismi verilen “kuma” bir asker sınıfı var?..

 

   Tanıyan var ise şâyet, kendisine söylesin!

   Elindeki bu uyduruk kânun teklifi ile Murat BAKAN, züccaciye dükkânına girmiş file benziyor...

   Astsubay çocuğu Murat BAKAN, bu kânun teklifi ile kaş yapayım der iken ancak göz çıkartabilir!.. 

 

  *  *  *  

 

   Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKOrdumuzun köle askerleri olan sözde “muvazzaf astsubay” sınıfının

   Hâlen 15 sene olan “mecburî hizmet” süresini 10 seneye indirmek için

   Astsubay çocuğu olan CHP milletvekili Murat BAKAN’ın TBMM’ye verdiği bu kânun teklifini

   Bize bildiren kıymetli meslek büyüğümüz Fahrettin BAĞRI’ya bu vesile ile teşekkür ederim.

 

 

  *  *  *  

 

   Yeri geldiğinde bizim her boku bilen Genelkurmay Başkanları;

   NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sâhibiz diyerek dübürden üfürmeyi pek iyi bilirler!..

 

   Peki,

   Senin o birinci dediğin ordu ne durumda, sen ne durumdasın?

 

   Amerikan Genelkurmay Başkanları;

   1956 senesinden beri subayının "mecburî hizmet" süresini değişdirmemiş.

 

   Erini de 1973 senesinden beri sözleşmeli olarak askere alıyor! 

 

  *  *  *  

 

   İngiltere’nin yazılı Anayasası bile yok!..

 

   Yazılı Anayasa’sı olmayan bir devletin ordusu,

   Askerinin "mecburî hizmet" süresini değişdirmek için linet göt gibi cırt pırt kânun yapar mı?..

 

   Üniversite mezunlarını kabul eden İngiliz Harp Okullarındaki tahsil süresi sâdece 11 ay.

   Bu tahsilin karşılığı "mecburî hizmet" ise sâdece 3 sene.

 

   Erini de,

   Amerikan Ordusunun yapdığı gibi 2 ilâ 5 sene arasında değişen süreler ile "gönüllü" olarak askere alıyor.

 

   İngiliz ve Amerikan Ordularında;

   “Astsubay” olarak tesmiye edilmiş “kuma” bir asker sınıfı olmadığını söylemeye hâcet yok!..

 

   Fakat

   Bizim her boku bilen Genelkurmay Başkanları;

   Hem kendilerinin

   Hem de kuyruklarına takdıkları ve “muvazzaf astsubay” dedikleri köle askerlerin mecburî hizmet süresini

   1909 senesinden 2018 senesine kadar geçen 110 senede tam 28 kere değişdirmişler.

 

   Bu yapdıkları ile beyaz subaylarımız, ordumuzu resmen bozmuş!

 

   Bozulan sâdece ordumuz olmamış, elbetde,

   Ordumuzu bozan subaylarımızın kendileri de bozulmuş. Bundan hiç şüphem yok!

 

   Peki,

   Nerede, subaylarımızdaki bu bozukluk?

  •    Soyunda, sopunda,
  •    Sütünde, kanında, kalbinde, damarında,
  •    Aklında, vicdânında, kafasında,

            Ya da

  •    Nâmusunda mı?..

 

  *  *  *  

 

 

   T.C Devletinin son 120 senede meriyyete koyduğu kânunlar ile

   “Muvazzaf subay

   Ve

   Ordumuzun köle askerleri “muvazzaf olmayan astsubay” sınıfına

   Bugüne kadar takdir edilen “mecburî hizmet” süresini mukâyese etmek için

   Kânunlardan topladığım rakamları çizelgeye havâle etdim.

 

   İşde, karşıma şöyle rezil bir manzara çıkdı!..

 

 

Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  *  *  *  

 

 

 

        27 Mayıs darbeci subaylarının tertiplediği 926 sayılı darbe kânunu ile

        “Astsubay” dedikleri köle askerlere giydirilen 15 senelik “mecburî hizmet” isimli deli gömleği;

  • 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’ne,
  • 1949 sene ve 3/9119 karar sayılı Bakanlar Kurulu Kârarı’na,
  • 6366 sayı ve 11.03.1954 târihli İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesi ve Buna Ek Protokolün Tasdiki Hakkında Kânun’a,
  • Darbeci subayların cebren ve hile ile tertiplediği 1961 ve 1982 darbe Anayasa’larına,
  • 4721 sayı ve 21.11.2001 târihli Türk Medenî Kânunu’na

        Ve dahi

  • 6098 sayı ve 21.11.2001 târihli  Türk Borçlar Kânunu’na,

 

   Temelden aykırıdır.

   

   "Köle astsubaylara" kesilen bu “15 senelik mecburî hizmet” cezâsının hemen iptâl edilmesi için

    Daha ne olsun, Allah  aşkına?..

 

 

  *  *  * 

 

 

     Muhterem okuyanlar,

     Kıymetli "astsubay" meslekdaşlarım,

     Şimdi, şu suâllerin cevâblarını bulun bakalım;

 

     Türk Ordusunun köle askeri olan “astsubayın” T.C Devleti nazârında; 

 

  •  Köydeki kiralık ahır kadar bile olsa, kıymeti yok mu?
  •  Köydeki o ahırın içindeki öküz kadar bile olsa, itibârı yok mu?
  •  Köydeki o ahırın içindeki öküzü besleyen maraba kadar bile olsa, hakkı yok mu?..

 

 

  *  *  * 

 

   Dünyânın her ordusunda askerin,

   Bedelini ancak kanı ve canı ile ödeyebileceği “mecburî hizmet” konusunu

   Sâhil Güvenlik Komutanlığından emekli asubay ben Şükrü IRBIK;

   Almanya’dan Fransa’ya,

   İngiltere’den Amerika’ya,

   Osmanlı Devletinden T.C Devletine kadar olan ordulardaki vaziyetini

   Asubay Tefrikası 9 isimli bu makâlemizde tetkik etdim ve anladım.

   Ve dahi

   Bugüne kadar hiç bilinmeyen belgeler ile ilk defâ olmak üzere bugün, burada anlatdım!..

 

 Asubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   

   Makâlemizin ilk sayfalarında sizlere sorduğum 5 suâlin cevâbını da

   Buraya kadar yazdığım cümlelerimde sizlere fâş eyledim

   Ve dahi

   Ben Eski Tüfek Şükrü IRBIK vazifemi tamamladım.

 

   Okuyup bilmek ve anlamak da siz kıymetli meslekdaşlarıma kalıyor…

 

  *  *  * 

 

   Ordumuzun köle askeri olan "astsubaylara"

   Bu "mecburî hizmet” kefenini giydiren subaylarımıza ben

   Şimdi mezarlarında ters dönsünler, diye beddua etdim!

 

   Bu makâleyi okuyan mesleklaşlarım da ne diyeceklerini en iyi kendileri bilir!..

 

Bröve isimli 07d11

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

   Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız  

 

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKSahil Güvenlik Komutanlık BrövesiKapak 5

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _14_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _14_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Sahil Güvenlik Komutanlık BrövesiAsubay Tefrikası _7 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKSahil Güvenlik Komutanlık Brövesi

Asubay Tefrikası _14_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Sahil Güvenlik Komutanlık BrövesiAsubay Tefrikası _9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

 

 

 

Cumhurbaşkanlığı Makâmına Açık Dilekce

  

   Bir “siyâsî” parti kurdular 2001 senesinde; Kısaltılmış adı AK Parti,

   Parti isiminin başındaki "A" harfi de “Adalet” kelimesini simgeliyor idi.

   Bu partiyi kuran siyâsîler, “adaleti tesis etmek” için “yola çıkdıklarını” söylediler.   

    Gene aynı siyâsîler, vatandaşın gözlerinin içine bakarak şöyle dediler;

   "Millete “efendi” değil, “hizmetkâr” olmaya geliyoruz."

   Sonra

   Rey isdemek için de milletin önüne “3Y” ile çıkdılar.

   Dediler ki;

   Ey vatandaş! Sen, AK Parti’ye rey ver!

   AK Parti  de “3Y”’yi ortadan kaldırsın!

   Ne idi “3Y”?

  • Yoksulluk, 
  • Yolsuzluk, 
  • Yasaklar.

 

  *  *  *  *  *  

 

   Vatandaş, bu vaadlere inanmış olmalı ki

   03 Kasım 2002 Pazar günü yapılan milletvekili seçiminde,

   Evvelâ AK Parti’yi ikdidâra taşıdı…

   Reylerin çoğunu alamasa da

   12 Eylül'ün darbeci subayı zottirik Kenan EVREN’in

   1983 senesinde tezgâha sürdüğü Milletvekili Seçimi Kânunu ile

   AK Parti, vekillerin çoğunu ele geçirdi.

   Sonra da vatandaş;

   AK Partinin “yoksulluk, yolsuzluk ve yasakları” ortadan kaldırmasını bekledi…

   Sene, 2019…

   AK Parti, ikdidâr olalı tam 17 sene deverân ve güzerân eyledi.

   AK Parti;

  •    Ne "adaleti" tesis etdi… 
  •    Ne ne “3Y”yi ortadan kaldırdı…

   Nasıl mı?

   İşde, şöyle…

 

  *  *  *  *  *  

 

   Târihde dilekce hakkını ilk kazanan millet, İngilizlerdir.

   Büyük Ferman (Magna Carta) ile Kral John’a rağmen kazandıkları hak ile

   İngiliz milleti, 1215 senesinden beri dilekce hakkını kullanıyor.

   Biz Türk milleti ise dilekce hakkını,

   İngiliz milletinden tam 661 sene sonra

   İlk Ana Kânunumuz olan Kânun-i Esâsi ile 1876 senesinde ancak kazanabildik!

   Zottirik Kenan’ın tezgahladığı 1982 Anayasası ile bugün de

   Her vatandaş, hakkını aramak için devlete dilekce vermek hakkını hâizdir.

   Gene aynı Anayasa’nın 74’üncü maddesinin emrine göre

   Devlet de vatandaşın dilekçesine “gecikmeksizin” cevap vermek ile mükellef.

   

   Fakat

   Mevcut tatbikâta bakdığımda işlerin böyle olmadığını görüyorum.

   Nasıl mı?

   AK Parti Hükûmeti ikdidâr olduğunun ertesi senesinde bir kânun meriyyete koydu.

   İsimi, Bilgi Edinme Kânunu. 

 

      Bu kânunun dördüncü maddesi, vatandaşa şu hakkı verir;

     “Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir.”

 

 

 

     Aynı kânunun beşinci maddesi de bu kez devlete şu emri verir;

Madde 5- Kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yer alan  istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler. 

 

 

 

  *  *  *  *  *  

   

   Emekli olduğum 2011 senesinden bu yana emekli asubay ben ŞÜKRÜ IRBIK da

   Bilgi Edinme Kânunu kapsamında devlete dilekceler gönderiyorum.

   Bugüne kadar BİMER ve CİMER’e gönderdiğim dilekcelerimin sayısı 1.500’den fazladır.

 

   Gönderdiğim bu dilekcelerim;

  • Askerlik târihi

       Ve özellikle de

  • Astsubay” olarak tesmiye edilen "köle" ve "uyduruk" asker sınıfı hakkındadır.

 

   Bu dilekcelerimi ben Şükrü IRBIK,astsubay” dedikleri köle askerlere yapılan; 

  • Haksızlık, 
  • Kânunsuzluk ve 
  • Nâmussuzlukları ortaya çıkartmak için gönderdim.

 

   Gönderdiğim dilekcelerimden de bugüne kadar çok iyi neticeler aldım.

   Aldığım bu neticelerin ancak çok az bir mikdarını emekliassubaylar.org’daki

   Eski Tüfek isimli köşemde kamuoyuna ve târihin şaşmaz hâfızasına teslim etdim.

 

   Fakat

   İçinde yaşadığımız 2019 senesinin Ağustos ayından beri tuhaf bir şeyler oldu!

   e-devlet vasıtası ile gönderdiğim dilekcelerime, CİMER işlem yapmamaya başladı.

   Sebebini öğrenmek için gene e-devlet vasıtası ile

   Aşağıda gördüğünüz 1902715748 sayılı şu dilekcemi CİMER'e gönderdim.

 

Cumhurbaşkanlığı Makâmına Açık Dilekce

 

CUMHURBAŞKANLIĞI MAKȂMINA

                                          Beştepe / ANKARA

                                                                         20 Kasım 2019

 

   KONU: CİMER’de İşlem Yapılmadan Bekletilen Dilekcelerim Hakkında.

   İLGİ: (a) CİMER’de İşlem yapılmayı bekleyen 14 adet dilekcem.

   (b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.

 

   1. 30 Ağustos 2019 târihinden başlamak üzere müteaddit zamanlarda e-devlet vasıtası ile CİMER’e gönderdiğim bugün itibârı ile 14 adet dilekcem, hiçbir gerekce gösderilmeden CİMER’de bekletilmekdedir. 

    2. Bu durumu bildirmek üzere, 08 Kasım 2019 Cuma günü öğleden sonra CİMER’e bizzat gitdim. İsminin Filiz olduğunu söyleyen hanımefendi ile görüşdüm. Durumu Filiz hanıma anlatdım ve CİMER’de bekleyen dilekcelerime işlem yapılmasını talep etdim. Filiz hanım, bir dilekce yazıp bana verin dedi. Ben de yazdım ve dilekcemi kendisine teslim etdim. 

    3. Cumhurbaşkanlığı makamına hitaben CİMER’de yazdığım işbu dilekcemde; CİMER’de bekleyen dilekcelerime işlem yapılmamasının sebebinin tarafıma izah edilmesini talep etdim. 

   4. 08 Kasım 2019 Cuma günü öğleden sonra CİMER görevlisi Filiz hanıma elden teslim etdiğim işbu yazılı dilekceme, 12 gün geçmesine rağmen henüz bir cevap alamadım. 

   5. Cumhurbaşkanlığı makamından taleplerim şunlardır;

   a. 30 Ağustos 2019 târihinden başlamak üzere müteaddit zamanlarda e-devlet vasıtası ile CİMER’e gönderdiğim İlgi (a)’da mezkûr 14 adet dilekceme CİMER’in İlgi (b) kânuna istinaden işlem yapmasını, 

   b. 08 Kasım 2019 Cuma günü öğleden sonra CİMER görevlisi Filiz hanıma elden teslim etdiğim aynı konulu yazılı dilekceme cevap vermesini, 

  Saygılarımla arz eylerim. 1902715748.

 

  *  *  *  *  *  

  

   20 Kasım 2019 Çarşamba günü gönderdiğim bu dilekceme de CİMER cevâp vermedi.

   Bunun üzerine bizzat “Külliye'ye” gitdim. Ve CİMER’deki ilgili memur ile görüşdüm. Dilekcelerime niye işlem    yapmıyorsunuz şeklindeki suâlime Filiz isimli bayan memur, cevap veremedi. Kendisi bana, durumu anlatan bir dilekce yazıp vermemi tavsiye etdi. Hemen orada, cumhurbaşkanlığı makâmına hitâben bir dilekce yazdım ve Filiz hanıma teslim etdim. Bu dilekcem ile; dilekcelerime CİMER’in işlem yapmamasının sebebinin tarafıma izah edilmesini talep etdim.

   Fakat CİMER, bu dilekceme de cevâp vermedi…

   Bu yazımı neşretdiğim 13 Aralık 2019 Cuma günü itibârı ile

   Aşağıdaki ekran görüntülerinde sizlerin de gördüğünüz üzere

   CİMER’in işlem yapmadan bekletdiği dilekcemin sayısı 18’dir.

 

Cumhurbaşkanlığı Makâmına Açık Dilekce

 

Cumhurbaşkanlığı Makâmına Açık Dilekce

 

  *  *  *  *  *  

 

   İşde, muhterem asubay meslekdaşlarım ve kıymetli okuyanlar; 

   BİMER/CİMER’e gönderdiğim dilekçelerimden bâzılarının konuları şunlar; 

 

   

   1. Düzenli ilk Türk Ordusunu M.Ö. 209 senesinde kurduk diyorlar, yalan söylüyorlar, 

   2. Deniz Astsubay Okulunu’nun kuruluşunu 17 Kasım’da kutluyorlar, yalan söylüyorlar, 

   3. Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulunu’nun ingilizce ismini Yüksek Öğretim Kânununa aykırı olarak yazıyorlar, yalan söylüyorlar, 

   4. Deniz Harp Okulunu 18 Kasım 1773 târihinde kurduk diyorlar, üç yalan birden söylüyorlar, 

   5. Deniz Lisesini 18 Kasım 1773 târihinde kurduk diyorlar, üç yalan birden söylüyorlar, 

   6. Deniz Astsubay Okulunu 17 Kasım’da kurduk diyorlar, yalan söylüyorlar; “Deniz gedikli” sınıfı “Deniz astsubay” sınıfıdır diyorlar, iki yalan daha söylüyorlar, 

   7. İstanbul Teknik Üniversitesini 1773 senesinde kurduk diyorlar, yalan söylüyorlar, 

   8. Kara Harp Okulunu 1834 senesinde ferman ile kurduk diyorlar, yalan söylüyorlar, 

   9. Kara Harp Okulu ilk mezunlarını 1841 senesinde verdi diyorlar, gene yalan söylüyorlar, 

   10.  Târihcesindeki bilgide Deniz Kuvvetleri Komutanlığı; Subay (zâbit) sınıfına dâhil olan “Deniz Gedikli” sınıfının uyduruk bir asker sınıfı olan “Deniz Astsubay” sınıfı olduğu yalanını söylüyor. 

   11. Kara Havacılık Komutanlığını 1911 senesinde kurduk diyorlar, yalan söylüyorlar! Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit DÜNDAR; bu konuda sana gönderdiğim dilekcelerime cevap ver! 

   12. Jandarma Teşkilâtı’nı 14 Haziran 1839 târihinde teşkil etdik diyorlar, götlerinden uyduruyorlar, 

   13.  Resmî örütbağ sayfasındaki târihcesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı; “Deniz Astsubay” sınıfının “Deniz Gediklisi” isimi ile 03 Nisan 1890 târihinde kurulduğu yalanını söylüyor. Bu yalanı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı; "müstakil bir zâbit sınıfı" olarak teşkil edilen “Donanma gedikli zâbit” sınıfını inkâr ediyor hem de “Donanma gedikli zâbit” sınıfının târihini “muvazzaf deniz astsubay” sınıfının sırtına yüklüyor. 

   14. Hava Kuvvetleri Komutanlığını 1911 senesinde kurduk diyorlar, yalan söylüyorlar, 

   15. Bu yalan tutmayınca bu kez de  Hava Kuvvetleri Komutanlığını 1944 senesinde kurduk diyorlar, gene yalan söylüyorlar! Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR; bu konuda sana gönderdiğim dilekcelerime cevap ver! 

   16. Deniz Kuvvetleri Komutanlığını "15 Ağustos 1949 günü" kurduk diyorlar, yalan söylüyorlar, 

   17. Hava Harp Okulunu 1951 senesinde “kurduk” diyorlar, yalan söylüyorlar! Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR; bu konuda sana gönderdiğim dilekcelerime cevap ver! 

   18. Hacettepe Üniversitesinde hâlen "doktora" talebesi olan yarbay rütbesinde hava öğretmen Deniz KURT isimli bir subay var ki; Hava Harp Okulu 1911 senesindekuruldu” demekden hiç utanmıyor! Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR; bu konuda sana gönderdiğim dilekcelerime cevap ver! 

   19. Yazdığı uyduruk okul târihcesinde Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanı; Astsubaylar “orta kademe yöneticidir” diyor, yalan söylüyor. 

   20. Erbaş” olan küçük zâbit ” sınıfı “ astsubay” sınıfıdır diyorlar, yalan söylüyorlar, 

   21. İngilizce “ noncommissioned officer ” teriminin türkcesi “ astsubay”dır diyorlar, yalan söylüyorlar,  

   22. Amerikan Ordusunda “ astsubay” denilen “ortada sandık” bir asker sınıfı var diyorlar, yalan söylüyorlar, 

   23. Amerikan Ordusunun “ erlerine” Ankara'da "astsubay” diyorlar, yalan söylüyorlar, 

   24. Kara Astsubay Okulunu 2003 senesinde kurduk diyorlar, yalan söylüyorlar, 

   25. Deniz Astsubay Okulunu 2003 senesinde kurduk diyorlar idi! Bu yalanı söyleyenlere yedirdik, evvel Allah. 

   Fakat 

   26. Hava Astsubay Okulunu 2003 senesinde kurduk diyen Hava Kuvvetleri Komutanı hâlâ yalan söylüyor!.. 

   27 . Cumhuriyet târihinin en büyük yalanını ise Genelkurmay Başkanları söylüyor! Amerika, İngiltere ve NATO üyesi devletlerin ordularında “subay” ve “er” olmak üzere iki sınıf asker mevcut. İki senelik ön lisans düzeyinde eğitim/öğretim verip;    

   Sanki harp okulu mezunu “muvazzaf subay” imiş gibi “astsubayları cebren ve hile ile muvazzaf yapan” 

   Ve dahi  

   “15 mecburî hizmete” cebreden dünyada Türkiye’den başka ordu yok! 

   

   1956 senesinden beri Genelkurmay Başkanları; Amerikan ve İngiliz Orduları ile NATO’da “astsubay” isimli ortada sandık bir asker sınıfının mevcut olduğu yalanını söylüyorlar. İngilizcede “muvazzaf astsubay” tâbiri mevcut bile değil! “Muvazzaf astsubay” tâbirine karşılık olarak Genelkurmay Başkanlarının götlerinden uydurduğu “Noncommissioned officer” ve “Petty officer” tâbirleri de yalan. Bu yalanlar ile Genelkurmay Başkanları

   a. Amerikan ve İngiliz “erlerine” Türkiye’de “astsubay” muamelesi yapıyor, 

  b. Kânunun “subay yardımcısı” dediği “Türk astsubayları” da; Amerika, İngiltere ve NATO’da “yabancı erlerin” emrinde çalışdırıyor. NATO devletlerindeki “er” kurslarına “Türk astsubayları” gönderiyorlar. 

    c. Bizim dangalak astsubaylar da; Amerika’da, İngiltere’de ve NATO’da “astsubay” kadrolarında görev yapdıklarını sanıyor gerzekler. 

   Bu yalanları Emekli "Astsubay" Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK,

   Sizlerin huzûrunda 13 Aralık 2019 Cuma günü burada târihin şâhidliğine teslim ediyorum. 

 

  Eski Tüfek 2019 .

 

 

    

 

     Askerlik târihimiz konusunda,

     Subaylarımızın şu güne kadar ortaya sıçdıkları bu yalanları anlatmak için yüz yüze görüşmek üzere

     MSÜ Rektörü Prof.Dr. Erhan AFYONCU’ya dilekceler yazdım.

 

     Fakat

     Erhan AFYONCU, “vakdim yok” diyerek “astsubay” ben Şükrü IRBIK ile görüşmeye tenezzül etmedi…

 

     İşde,

     MSÜ Rektörü Prof.Dr. Erhan AFYONCU ile görüşme talebime dair CİMER dilekcem    

  

 

   KONU: MSÜ Rektörü Prof.Dr. Sayın Erhan AFYONCU ile Görüşme Talebim Hakkında.
 

    İLGİ: (a) 12 Mart 2018 Pazartesi günü yapdığım telefon görüşmeleri. 
   

     (b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu. 
 

     (c) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânununun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.

 

      1. MSÜ Rektörlüğü Özel Kalemini 0212 398 01 00 numaralı telefondan 12 Mart 2018 Pazartesi günü saat 10;25’de aradım. Piyâde Albay Turan ile yapdığım İlgi (a) görüşmede; 

        a. Deniz Harp Okulu’nun “kuruluş gün ve ayı” olduğu iddia edilen “18 Kasım” bilgisinin asılsız ve Deniz Harp Okulunun kuruluş târihi ile ilgisinin olmadığını, 

        b. Bu durumu belgeleri ile isbatlamak üzere rektörümüz Prof.Dr. Sayın Erhan AFYONCU ile görüşmek isdediğimi kendisine bildirdim.

 

      2. Turan Albay; söze konu talebimi aldığını, durumu sayın rektöre ilk fırsatda arz edeceğini ve bir iki gün içinde tarafıma cevâp verileceğini bildirdi.

 

     3. Aynı gün saat 14:03’de +902123980100 numaralı telefondan şahsıma ait 0 555 606 XX XX numaralı telefonumdan beni arayan ve isminin Selim olduğunu söyleyen bir şahıs, MSÜ Rektörü Prof.Dr. Sayın Erhan AFYONCU ile şahsen görüşme konusunda bugün (12 Mart 2018) iletdiğim talebimin; Programının çok yoğun olduğundan dolayı Sayın Rektörün şahsımla görüşmesinin mümkün olmadığını tarafıma bildirdi.

 

      4. Sayın Rektör ile önümüzdeki günlerde ve aylarda görüşmem mümkün müdür? şeklindeki suâlime ise Selim isimli şahıs; önümüzdeki günlerde ve hattâ aylar da dâhil olmak üzere Sayın Rektörün yoğun programı olduğunu ve şahsımla görüşmesinin mümkün olmadığını tarafıma bildirdi.

 

      5. Yukarıda arz etdiğim İlgi (a) telefon görüşmelerim hakkında Millî Savunma Bakanlığımıza benim suâllerim şöyledir; 

        a. Deniz Harp Okulunun târihcesinde “18 Kasım” günü kurulduğunun beyan edilmesi hakkında MSÜ Rektörü ile şahsen görüşme talebimin hiçbir zaman mümkün olmadığını bildiren Selim isimli şahıs, bu konuda tarafıma bilgi vermeye yetkili bir şahıs mıdır? 

        b. Deniz Deniz Harp Okulunun "18 Kasım günü kurulduğu iddiasının" mesnetsiz ve uydurma olduğunu isbatlamak üzere MSÜ Rektörü Prof.Dr. Sayın Erhan AFYONCU’nun emekli asubay ben Şükrü IRBIK ile şahsen görüşmesi, Selim isimli şahısın bildirdiği üzere, gerçekden hiçbir zamân mümkün değil midir?

 

      6. İşbu dilekcemin yukarıda mersûm beşinci maddesinin a ve b fıkralarında tevcih etdiğim iki adet suâlimi,      Millî Savunma Bakanlığımızın İlgi (b ve c) mevzuât muvâcehesinde cevâplamasını saygılarımla arz eylerim.13.03.20181800465548.

 

      Şükrü IRBIK 

      (E) Asb. 

      (SG 1982-2085) 

 

 

 Ve bu dilekceme MSÜ’nün verdiği cevap;

 

Cumhurbaşkanlığı Makâmına Açık Dilekce

 

     

            Cevaplar:

 

      Cevap: MİLLİ SAVUNMA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ (20.03.2018 15:32)

 

    Sayın IRBIK,

 

     Başbakanlık İletişim Merkezi kanalıyla yapmış olduğunuz 1800465548 sayılı başvuru Milli Savunma Üniversitesi Rektörlüğü tarafından incelenmiştir.

     Rektörlük Makamı ile yapılan görüşmede MSÜ Rektörü Sayın Erhan AFYONCU ile görüşme talebinizin gerçekleşemeyeceği bilgisinin yetkili şahıslarca tarafınıza iletildiği ve kendilerinin yoğun programı nedeniyle görüşme talebinin gerçekleşmesinin mümkün görülmediği bilgisine ulaşılmıştır.

     Bilgi edinmenizi rica ederiz. 

 

 

 

     Elbet bir gün gelecek,

     Vicdanlı, ahlâklı, bilime saygılı, cesur ve tabi ki “vakdi olan” bir hoca, MSÜ’ye rektör olacak!

     İşde o gün,

     Erhan AFYONCU, ben Şükrü IRBIK ile görüşmeye tenezzül etmediğine çok hayıflanacak, haberi olsun!..

 

  Eski Tüfek 2019 .

 

  

   Bugüne kadar gönderdiğim dilekcelerime cevap verirler ise şâyet

   Subaylarımızın söyledikleri bu yalanlar bir bir ortaya dökülecek,

   Vatandaş da bu yalanlardan kurtulacak, inşallah...

   

   Millî Savunma Bakanları, Genelkurmay Başkanları, Kuvvet Komutanları…

 

   Kurmayından, öğretmeninden, doktorundan doçentine kadar omuzu bol rütbeli anlı şanlı subaylarımıza…

   Üfürükden unvânlı, çok kitaplı, pek kibirli profesörlerimize sesleniyorum!..

 

   Bu söylediklerimin yalan olduğunu iddia ediyor iseniz şâyet!

   Ben Şükrü IRBIK’ı hemen mahkemeye verin!..

   Hele bir verin de! Vicdânlı, nâmuslu hâkimlerin huzuruna çıkalım hep berâber.

   Ve kitapsız yazar, emekli asubay Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK,

   O çirkef yüzlerinizdeki şirin yalan maskelerini bir bir yırtayım, inşallah!

 

   Haydi!

 

   Ciğeriniz, ilminiz, rütbeniz, unvânınız ve şerefiniz yetiyor ise şâyet, buyurun! 

   İşde meydan!.. 

 

  *  *  *  *  *   

 

   e-devlet vasıtası ile gönderdiğim dilekcelerime CİMER işlem yapmayınca,

   Ben de bu kez bakanlıklara yazılı dilekce vermeye başladım. 1902823554 sayılı CİMER dilekcem, Millî Savunma Bakanlığına 02 Aralık 2019 Pazartesi günü elden teslim etdiğim dilekcemdir.

   Fakat bakanlıklarda tuhaf birşeyler olmaya başladı.

    Yazılı dilekcelerime yakın zamana kadar cevâp veren ilgili bakanlıklar da artık cevâp vermemeye başladı.

   Cevap vermeyen bakanlıkları şikâyet etmek için gönderdiğim itiraz dilekcelerime,

   İlgili makâm olan Adalet Bakanlığı da işlem yapmıyor…

 

  *  *  *  *  *  

 

    Anlaşılan o ki dilekcelerimde tevcih etdiğim suâllerimden sineklenen birileri var.

   Bunların kim olduklarını şimdilik bilemiyorum.

   Ancak şunu çok iyi biliyorum ki; Devletin yapdığı hiçbir işlem ilelebet sır olarak kalamaz!..

 

   Fakat

   Dilekcelerime cevap vermeyenlerin maksatlarının ne olduğunu gâyet iyi biliyorum;

   Bugün dilekcelerime cevap vermeyen siyâsiler,

   "Astsubay" dedikleri askerleri köleleşdiren kokuşmuş "subay zihniyetinin" hâmiliğini yapıyorlar…

 

  *  *  *  *  *  

 

   Düne kadar gönderdiğim dilekcelerime,

   Genelkurmay Başkanlığı veya Kuvvet Komutanlıkları cevâp vermiyor idi. Dilekce hakkı "yasak" idi.

   

   AK Parti, hükûmet oldu ve “yasakları” kaldıracağını söyledi.

   Bu seneye kadar da dilekcelerime gâyet iyi bir şekilde işlem yapıyor idi.

 

   Fakat bu Ağustos ayından buyana işler, tam da eski duruma döndü!..

   Dilekce hakkı gene "yasak" oldu.

 

   Millete “efendi” değil, “hizmetkâr” olmaya geliyoruz dediler.

   Fakat şimdi görüyorum ki millete “efendilik” yapıyorlar.

 

  *  *  *  *  *  

 

  Anadolu Ajansı’na 18 Şubat 2019 Pazartesi günü verdiği beyanda

   CİMER Başkanı Prof.Dr. Fahrettin ALTUN şöyle diyor;

   “ Başvuruları ilgili mercilere sevk ediyoruz! 

 

Cumhurbaşkanlığı Makâmına Açık Dilekce

   

  Lâkin Fahrettin Başkan,

   2019 Ağustos ayından bu yana  bizim dilekcelerin üzerine yatıyor!..

 

Cumhurbaşkanlığı Makâmına Açık Dilekce

 

  *  *  *  *  *   

  

     Düne kadar memleketde “subay tahakkümü” var idi.

     Çünkü subaylar dilekcelerime cevâp vermiyorlar idi.

 

 

 

      Subay tahakkümü” mağduru olduğunu söyleyerek vatandaşdan rey isdeyen “siyâset”,

      Kasım 2002 senesinde hükûmet oldu.

 

      Bugün ise artık görüyorum ki bir “siyâsî tahakküm” ile karşı karşıyayım.

 

      Bu kez de "siyâsetin kendisi" vatandaşa “tahakküm” tatbik etmeye başladı.

      Çünkü bugün de "siyâsiler" dilekcelerime cevâp vermiyorlar.

 

 

 

  

  • MSÜ Rektörü Prof.Dr. Erhan AFYONCU, “astsubay” olduğum için benim ile görüşmeye tenezzül etmiyor,
  • Millî Savunma Bakanı, dilekceme cevap vermiyor, 
  • Adalet Bakanı, itirâz dilekcelerime işlem yapmıyor, 
  • CİMER Başkanı Prof.Dr. Fahrettin ALTUN, dilekcelerimi ilgili bakanlıklara havale etmiyor.  

 

  

   Ben Eski Tüfek Şükrü IRBIK şunu çok iyi biliyorum ki;

     Her şey, inceldiği yerden kopar!

     Fakat zulüm, kalınlaşdığı yerden kopar!

 

      Gönderdiğim dilekcelerime yapdıkları “siyâsî zulüm” iyice kalınlaşdı…

 

 

    Bugün dilekceme cevap vermeyen "siyâsilere" diyorum ki;

 

    Bir zamanlar memlekete zulmeden "darbeci subaylara" bak!

    Ve

    Kendi hâlini gör!..

 

 

  *  *  *  *  *  

 

 

 

    AK Parti’ye rey veren muhterem "astsubay" meslekdaşlarımdan ricâ ediyorum.

    Herhâlde sizi kırmaz!

 

 

  Ak Parti Genel Başkanı reyise söyleyin de!

  CİMER, üzerine yatdığı şu dilekcelerimi bir zahmet, ilgili "mercilere" sevk etsin!       

 

 

 

Bröve isimli 07d11

 

 

 

 

 

 

 

  

   Hamiş:

   Bu makâleyi yazmaya hiç niyetim yok idi. Fakat CİMER dilekcelerime işlem yapmadığı için yazmaya mecbur kaldım.

   Ağustos ayından buyana kânunsuz olarak bekletdiği dilekcelerime CİMER işlem yapar ise şâyet

   Ben Şükrü IRBIK bu makâlemi yayından kaldıracağım.

 

Asubay Tefrikası 6-6

Eylül 19, 2018

Asubay Tefrikası 6-6

Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar

 

 

  Temiz iş 6 ayda olur, evlat! der idi, rahmetli Hacı Süleyman dedem!

  Hakikâten pek hasiyetli, çok hikmetli bir darbımesel imiş meğerse!..

  Asubay Tefrikası 6’nın beşinci kısımını,

  12 Şubat 2018 Pazartesi günü Eski Tüfek’de yayınlamış idik!

  Mütemmim ve müteakip kısımı olan Asubay Tefrikası'nın  bu altıncı kısımını da

  Mart ayında yayınlamayı tasarlamış idim!

  Fakat olmadı bir türlü!

  Harcıâlem cinsinden yerli dizi değil ki bu, hergün beş bölüm birden üfürüverelim.

  Yüce Allah’ın konuşmayı değil de okumayı emretmesinde,

  Anlayanlar için elbetde sayısız hikmet vardır.

  Bu sebepden dolayı mukaddes kitabımızda müminlere rabbimiz, şöyle seslenir;

  (Seni yaradan rabbinin adı ile) “oku!

  Allah’ın bu emirinden aldığım ilham ile yazdığım bu makâle,

  Temiz bir iş oldu mu, olmadı mı, onu siz okuyanlar söylesin gayrı!

  Lâkin, cennet mekân Hacı Süleyman dedemin dediği ayniyle vâki oldu...

 

 *  *  * 

 

  • Devlet ihâlelerinden yemlenmek, ballı ve fakat harâm lokmalar yutmak için

  Hem de

  • 22 bin liralık vekil maaşını cebe indirmek için erkeğinden-dişisinden siyâsetci sürüsünün meydânlarda biteviye höykürüp çemkirmesi,
  • Cumhurbaşkanını ve milletvekillerini “sözde” seçdiğimiz 24 Haziran çifte seçimi,
  • Bu çifte seçimde döndürülen binbir türlü dolaplar ve fırıldaklar,
  • Akabinde yeni hükümetin teşkil edilmesi ve bakanlık koltuklarının paypaylanması,
  • "Dereyi geçerken at değişdirilmez!" diyecek kadar aklı olan siyâsetcilerin esdirdiği şâibe rüzgârı ile yelkenlerini şişirmeyi beceren Orgeneral Hulusi AKAR’ın Genelkurmay Başkanlığından Millî Savunma Bakanlığına “yatay” terfi etdirilmesi,
  • AKP döneminde “fakir pirzolası” olan "soğan-patates" ikilisinin pazarcı tezgâhında 6 liradan müşderiye sırıtması,
  • Al takke-ver külâh, doldur-boşalt, akşam indir-sabah bindir faslından sonra TL’yi ezip geçen Coni Dolarının 3 liradan 7 liraya fırlaması,
  • Sanki düğün yapacak imişiz gibi iki bayram arası yazı yazılmaz hurâfesine saplanıp kalış,
  • Yaz geldi, bez yandı, gız gitdi, duz bitdi, pek sıcak oldu mızırdanmaları meyânında;

 

   

  Asubay Tefrikası'nın altıncı bölüm altıncı kısımını terkip eden bu makâleyi de

  Ben Şükrü IRBIK, 6 ayda ancak tertip edebildim!

 

  Yayınlamaya hazırlandığım günün sonunda bilgisayarımızın HDD’si bozuldu.

  Ekrânı o meşhur mâvi renk kaplayıverdi.

  Onca emek ile tam 6 ayda hazırladığım bu makâlem ve

  Bilgisayarımdaki diğer bütün bilgiler bir anda kayboldu.

  Bilgileri kurtaracak birisini bulmak için

  Ankara kazan ben kepçe, tam 1 ay boyunca çalmadığım kapı kalmadı.

   Artık herşey bitdi der iken,

  Çökmüş HDD’mize hayât öpücüğü verecek “alaylı” bir vatandaşı çıkardı, Allah karşıma! 

  Bir tarafdan yetenekli insan ihrâç eder iken

  Diğer tarafdan sap geveleyip saman ithâl eden bir siyâsî iktidâr yüzünden

  HDD imâl eden bir ülke olmadığımıza şaşırmıyor idim!

  Fakat

  HDD imâl edemeyen bir ülke olsak da 

  Tamâmen çökmüş bir HDD’nin içindeki bilgileri kurtaracak kadar cin fikirli insanlarımızın olduğunu gördüğüme

  Hem çok şaşırdım,

  Hem de çok sevindim!

  Demek ki vatandaşımız;

  Kendisini idâre etmesi için seçdiği siyâsetci güruhundan pek daha zeyrek!  

   Neticeten;

   Bütün bu işler için harcadığım 1 emekli maaşı kadar para

   Ve 1 aylık gecikmeden sonra

   Tefrikamızın bu kısmını sizlere ulaşdırmak tam 7 ayımıza mâl oldu.

   Usdamıza helâlinden ödediğim belgesiz (!) nakit liralar bir yana,

   Şu iki havâle makbuzu da bize yadigâr kaldı…

 

Asubay Tefrikası 6_6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  

  *  *  * 

 

   

   Bu makâlemiz ile aslında hiçbir alâkası yok!

   Lâkin,

   Yukarıdaki sarı çerçevede Cumhurbaşkanlığı seçiminden bahsetdiğim için şu tesbiti yapmaya mecburum;

   https://www.youtube.com/watch?v=lsCGLvqf_fM

   TBMM ve bütün millet huzûrunda “nâmusu ve şerefi” üzerine içdiği andına,

   “Cumhurbaşkanı sıfatı ile” diyerek başladı.

   Fakat

   İçdiği bu andın ardından bir dakika sonra gazetecilere döndü ve şöyle dedi; “Bana başkan deyin!

   Fesuphanallah! Daha düne kadar sen “Reyis” değil mi idin, Allah aşkına?..

   Falcı değilim!

   Lâkin

   Perşembenin geleceğini Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK, Çarşambadan gördüm bile!..

   Haydi bakalım! Hiç de olacak gibi görünmüyor da!..

   Hepimiz için hayırlı olur inşallah!

 

 

  *  *  * 

 

 “Astsubay” dedikleri biz uyduruk ve köle askerlerin aldatılmasını anlatmak için yazdığımız

Asubay Tefrikası 6-5 _ Eksi Tüfek Şükrü IRBIK

  Asubay Tefrikası’nın altıncı bölüm beşinci kısımında;

  Asubayların, “subaylığa sicilen terfiini” kösdeklemek için

  Genelkurmay Başkanlığındaki beyaz subaylarımızın piyasaya sürdüğü elvan türlü fitne kânunları

  Ve

  Tertip etdiği akla ziyân Ali-Cengiz oyunlarını dosda-düşmâna teşhir eylemiş

  Ve dahiAli-Cengiz Oyunları_ İzzet GÜNAY ve Arzu OKAY

  5802 sayılı Astsubay Kânunu ile;

  1951 senesinde “astsubaydedikleri biz asker kişilere verilen

  “subaylığa sicilen nakil” hakkını

  Sonraki senelerde tertip etdikleri aşağılık ve fitne kânunlar ile

  Nasıl da kıymık kıymık gasp etdiklerini belgeleri ile isbat etmiş idik!

 

 

 *  *  *  *  * 
Asubay Tefrikası-6-6 _ köle askerler_asubaylar_Eski Tüfek Şükrü IRBIK
 *  *  *  *  * 

 

  Asma sakal, dikme dudak, şişme meme, kırpma burun,

  Boyama bıyık, ekme saç, takma kirpik, çizme kaş!

  Hâsılı yalan-dolan işler...

  Asubay olmak ile iftihâr eden, ordusuna hizmet etmekden gurur duyan; asubay olmak şöyle dursun,

  İnsan olmak hasebi ile kendisine yapılan

  • Haksızlık,
  • Kânunsuzluk

        Ve dahi

  • Şerefsizlikleri bilmek isdeyen her meslekdaşımıza söylüyorum; Oku!

  Devletimizi ve ordumuzu kimlerin tahakküm altına aldığını, ele geçirip sömürdüğünü

  Ve dahi

  Devlet erkini kendi menfaatleri doğrultusunda

  Nasıl da ahlâksızca ve hovardaca kullandıklarını öğrenmek isdeyen kadirşinas vatandaşlarımıza sesleniyorum; Oku!

 

 *  *  *  *  * 

 

 

Ey benim muhterem Asubay meslekdaşlarım!

Ey benim kıymetli Türk vatandaşlarım!

 

  • Tıp fakültesi mezunu her vatandaşımızın  " askerî hekim" olma hakkı var mı? Var.
  • Hukuk fakültesi mezunu her vatandaşımızın “askerî hâkim ve savcı olma” hakkı var mı? Var.
  • Eğitim fakültesi mezunu her vatandaşımızın “askerî öğretmen olma hakkı var mı? Var.

   Çünkü;

   926 sayılı TSK Personel Kânunu madde 14, her Türk vatandaşına bu hakkı taa 1967 senesinde vermiş.

   Peki;

   Tıp fakültesini, hukuk fakültesini ya da eğitim fakültesini bitiren "astsubay" denilen asker kişilerin;

  • Askerî hekim
  • Askerî hâkim, askerî savcı 

        Ya da 

  • Askerî öğretmen olma hakkı var mı?

   Yok!

   Sebep?

   Cârî askerî mevzuâtımızın “astsubay” ismini verdiği "köle askerler" 1967 senesinden bugüne kadar hâlâ;

   Niçin askerî hekim, askerî hâkim, askerî savcı ya da askerî öğretmen olamıyorlar?

   Seksen milyon insanın olduğu gibi, astsubaylar, “Türk vatandaşı” değil mi?

   Allah;

   Biz kullarını “akıl” denen o eşsiz cihaz ile mücehhez kıldı

  Ve dahi

   Mukaddes kitabımızın çeşitli âyetlerinde 700 defâ bize şu suâli soruyor;

Hiç akıl etmez misin ki?

   Peki; Allah’ın bir kulu, yukarıda gördüğünüz bu suâlleri bugüne kadar sormayı “akıl” edebildi mi?

 

 *  *  *  *  * 

 

   Ey Âdemoğlu âdem! 

Biçdiğin hasatdan memnun değil isen ekdiğin tohuma bak_Asubay Tefrikası-6-6_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

"Astsubay" ismi ile hasat edilen asker sınıfı için ekilen tohumun ne olduğunu anlamak için de bugün biz,

65 sene evveline doğru bize çok şaşırtıcı bilgiler öğretecek keyifli bir yolculuk yapacağız, evvel Allah.

Keyifli ve şaşırtıcı olduğu kadar aynı zamânda gene “uzun” bir yolculuk olacak!

Bu sebepden dolayı uzun yazılarda su kaynatan yolcularımıza bir tavsiyem var;

Bu muhterem karilerimiz;

 

  • Augusto MONTERROSO’dan Dinozor’u okusunlar!..              

dinozor, Augusto Monterroso

Dünyânın en kısa hikâyesidir!

Yazıldığı İspanyolca dilindeki kelime sayısı sâdece 8'dir!..

 

   Ya da

 

  • Strickland GILLILAN’dan  Pireler ’i okusunlar!..       

pireler_ Strickland GILLILAN_Dünyanın en kısa şiiri

Dünyânın en kısa şiiridir!

Yazıldığı İngilizce dilindeki

kelime sayısı sâdece 3'dür!..

 

 

  Böylece hem bu hikâye ve şiirin tamâmını bir iki sâniye içinde yorulmadan okuyup bitirirler...

  Hem yarım yamalak okumak ile makâlemizi mundar etmezler,

  Hem de pek kıymetli vakitlerini israf etmemiş olurlar!

 

 *  *  *  *  * 

Asubay Tefrikası 6_6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK 

 *  *  *  *  * 

Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  Milâdî takvim 1953 senesini gösderir iken

  İkinci kez Başbakan seçilen Adnan MENDERES’in 20. Hükûmeti hâlâ görevde idi.

  Millî Savunma Bakanı değişen hükûmetin idâre heyeti de aşağıda gördüğünüz şu eşhâsdan müteşekkil idi.

Celal BAYAR ve Adnan MENDERES_Asubay Tefrikası 6-6_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  1953 senesinde TBMM’nin kabul etdiği aşağıda gördüğünüz 6137 sayılı kânun ile;

  9 senelik mecburî hizmetini tamamladıkdan sonra istifa ederek ordudan ayrılan asubaylar,

  “Yedek asteğmen” veya “sekizinci sınıf askerî memur” nasbedilecek idi.

  Fakat

  İnatcı katır gibi ayak direyen Genelkurmay Başkanlarımız,

  TBMM’ye isyan bayrağı çekdi ve kânunun bu emrini hiçbir zamân tatbik etmedi.

Asubay Tefrikası 6-2_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 *  *  *  *  * 

Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

  1957 senesine vâsıl olduğumuz günlerde;

  İkinci kez Başbakan seçilen Adnan MENDERES’in 20. Hükûmeti gene hâlâ görevde idi.

  Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanı foter şapkalarını giymiş ve evlerinin yolunu tutmuş,

  Orgeneral İsmail Hakkı TUNABOYLU yeni Genelkurmay Başkanı sıfatı ile bıldır göreve başlamış,

  Başbakan Adnan MENDERES aynı zamânda Millî Savunma Bakan Vekili de olmuş,

  Ve dahi

  1956 Türkiye’sinin hükûmet idâre heyeti de aşağıda gördüğünüz şu eşhâsdan müteşekkil idi.

Celal BAYAR ve Adnan MENDERES_Asubay Tefrikası 6-6_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  1957 senesine ait bütçeyi müzâkere etmek üzere TBMM, 25 Şubat 1957 Pazartesi günü içtimâ eyledi. Meclisin asıl gündemi, bu sene içinde devletin gelir-giderini bir kânun ile tesbit etmek idi.

  Fakat

  Bütçe müzâkeresi esnâsında partisi nâmına söz alan milletvekili Mehmet MAHMUDOĞLU, gündem dışı bir konudan bahsederek meclisde bombayı patlatdı!

  Hukukcu olan bu vekilimiz, 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile astsubay denilen uyduruk askerlere verilen “subaylığa sicilen nakil” hakkı için yapılan imtihânlarda astsubaylara haksızlıklar yapıldığını söylüyor idi. Bir hukukcu olarak konuşduğuna göre bu konuda bildiği ve dişe dokunan ciddî birşeyler elbet var idi.

  Çünkü

  Kânunu hiçe sayan Genelkurmay Başkanlığı, astsubay ismini verdiği köle askerleri subaylığa nakletmek konusunda katır gibi inat ediyor idi. Kânunların inceliklerini iyi bilen bir hukukcu olarak Kırşehir vekili Mehmet MAHMUDOĞLU, Genelkurmay Başkanlığının astsubayların önüne koyduğu engelleri yürek yakan şu sözleri ile meclisde zapda geçirdi;

 

 

  1957 senesine ait 6937 sayılı Bütçe Kânunu, İ: 46, 25.2.1957, C.1;

  CUMHURİYETÇİ MİLLET PARTİSİ MECLİS GRUPU ADINA MEHMET MAHMUDOĞLU (Kırşehir);

  (...)

   Astsubayların subay olmaları için tatbik edilen imtihan usulleri:  


Mehmet MAHMUDOĞLU Bugün ordunun çekirdeğini teşkil eden ve gördükleri vazifelerde ve gerekse emsalleri arasında her bakımdan temayüz eden astsubaylardan subay sınıfına geçme hakkını kazananlara tatbik edilen imtihan usulünün birçok haksızlıklar doğurduğu müşahedelerimiz arasındadır;

  Bu hal aynı zamanda astsubay zümresi arasında bir huzursuzluk yaratmakta ve birçok suitefehhümlere yol açmaktadır.

 Bu imtihan usulünün 5802 sayılı Kanunun 15 nci maddesine göre yapılmasının daha   âdilâne bir   hareket olabileceği kanaatindeyiz. 

 

 

 *  *  *  *  * 


 

   Bu senelerde harp okullarımız; 2 senelik tahsil ile "asteğmen" rütbesinde subay mezun ediyor idi.

   Yüce Meclisimiz de Köy Enstitüsü ve Sanat Enstitüsü mezunlarına "asteğmen" olarak askerlik yapma hakkı vermiş idi.

   "Asteğmen" olarak askerliğini yapan bu okullardan mezun gençlerimiz;

   Askerlik hizmeti bitince “teskere” bırakıp "muvazzaf subay" sınıfına nakil ediliyorlar idi.

   Ordumuzda yakın zamâna kadar bu şekilde subay olmuş çok sayıda kaşalot ve palamut albayımız mevcut idi.

  Fakat

  Aynı enstitülerden mezun olup da astsubay okullarına giren gençlerimize ise;

  “Asteğmen” olmaları kânun ile yasak edilmiş idi.

   Bu konuyu Asubay Tefrikası 6-5’de belgeleri ile târihin huzurunda sıygaya çekmiş idik.

   Akl-ı selim ve ehl-i vicdan sâhibi kimi vekillerimiz;

   Asubaylara yapılan bu hâince ve âdi haksızlığın bir an evvel telâfi edilmesi için meclise soru önergesi vermişler idi.

   25 Şubat 1957 Pazartesi günü aynı inikatda meclisde yapdığı konuşmasında,

   Kendisi de emekli bir subay olan vekil Arslan BORA

   Genelkurmay Başkanlığımızın astsubaylara yapdığı bu “ırkcı” muameleyi şu sözleri ile târihe kayıt etdi;

 

 

  CUMHURİYET HALK PARTİSİ MECLİS GRUPU ADINA ARSLAN BORA (Tunceli);Milletvekili Arslan BORA

  Sanat enstitüsü mezunları:

  Bundan evvelki senelere ait Millî Müdafaa bütçelerinde belirttiğimiz veçhile sanat enstitüsü mezunlarına “yedek subaylık” hakları tanınmış olmasına rağmen

  Millî Müdafaa Vekâleti namına aynı okullarda ve teknik astsubay okullarında tahsil görerek mezun olanlara “yedek subaylık” hakkının verilmeyip “astsubay” olarak istihdamları orduda bir ikilik yaratmakta olduğu ve

  Bu durumun ıslah ve farklı tatbikatın bertaraf edilmesi için Millî Müdafaa Vekâletinden de temennide bulunmuştuk. Vekâletin de bu temennilerimize iştirak ettiği ve bu farklı tatbikatın bir an evvel ıslahı cihetine gidileceği vadedildiği hâlde

  Hâlen bu ikiliğin ortadan kaldırılmaması haklı olarak bu astsubay kütlesini üzmektedir.

  Vekâletin bu husus üzerinde hassasiyetle durmasını zaruri bulmaktayız. 

 

 

 *  *  *  *  * 

Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   5802 sayılı Astsubay Kânununu TBMM, 1951 senesinde meriyyete koymuş idi.

   Bu kânuna göre, 9 senelik mecburî hizmetini tamamlayan asubaylar, teğmenliğe nakil edilecekler idi.

   Fakat Genelkurmay Başkanlığımız, bu hakka sâhip olan astsubayları teğmenliğe nakil etmedi.

   6137 sayılı kânunu da TBMM, 1953 senesinde meriyyete koydu.

   Bu kânuna göre 9 senelik mecburî hizmetini tamamladıkdan sonra istifa ederek ordudan ayrılan asubaylar,

   “Yedek asteğmen” veya “sekizinci sınıf askerî memur” nasbedilecek idi.

   Fakat

   Genelkurmay Başkanlığımız, bu kânunu da tatbik etmedi.

   Kabul etdiği kânunlar ile TBMM’nin asubaylara verdiği hakları Genelkurmay Başkanlığımız bir bir gasp ederken günler geldi geçdi,

   Ve dahi

   Târih geldi dayandı 27 Mayıs 1960 Cuma gününe...

   İktidara geldiği 1950 senesinden beri Başbakan Adnan MENDERES’e

   Kendisinin terfi etdirdiği Coniperestiş subayları gizliden gizliye darbe hazırlıyorlar idi.

   Bu gizli darbe hazırlığı;

   Tıpkı 2016 senesi Temmuz ayının 15’indeki mübarek bir Cuma günü zuhûr eylediği gibi,

   1960 senesi Mayıs ayının 27’sinde, gene mübarek bir Cuma günü koku verdi…

27 Mayıs 1960 subay darbesi_Cumhuriyet Gazetesi

Asubay Tefrikası 6_6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

27 Mayı darbeci subayı Kara Piyade Kurmay Alpaslan TÜRKEŞ_Asubay Tefrikası-6-6 _Eski Tüfek Şükrü IRBIK

27 Mayıs darbesini ordu içindeki bir avuç küçük rütbeli subay tertiplemiş idi.

Yüksek rütbeli subayları ya ikna, ya hapis, ya da yurtdışına sürgün etmişler idi.

Darbeci subaylar, 1 saat içinde devletin önemli mevkiilerini hemen ele geçirdiler.

   28 Mayıs 1960 Cumartesi günü saat 04;30’da darbe beyannâmesini

   O dâvudî sesi ile radyoda okuyan Kara Piyâde Kurmay Albay Alpaslan TÜRKEŞ, şöyle demiş idi;

   “Gayemiz Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve İnsan Hakları Prensiplerine tamamıyla riayettir.

   28 Mayıs 1960 Cumartesi günü Türkiye’de hükûmetin manzara-i umumiyesi, maşşallah, Allah nazardan saklasın,

   Sakın ha! Foto-şaka filân zannetmeyiniz lutfen!.. 

   Tam da aşağıda gördüğünüz gibi;

   Altısı bir yerde ve fakat dördü aynı kişi olan “berrî” şu üç orgeneralden müteşekkil idi.

27 Mayıs 1960 darbeci subayları Cemal Aga_ Asubay Tefrikası 6-6_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK


   Yukarıda resimlerini gördüğünüz bu darbeci subaylarımız;

   28 Mayıs 1960 Cumartesi günü sabahın seher vakinde T.C. Devletinin üzerine çöreklendiler 

   Ve dahi

   TBMM dâhil olmak üzere devletin bütün dâirelerini cebren ve hile ile işgal edip ele geçirdiler.

   Cumhurbaşkanı ve başbakan sıfatına ilâve olarak

   Kara Kuvvetleri Komutanlığından emekli “AgaCemal GÜRSEL aynı zamânda;

   Millî Birlik Komitesi Başkanı ve TSK Komutanı makâmlarını da cebren ve hile ile şereflendiriyor(!) idi.

 

 *  *  *  *  * 

 

   Millî Birlik Komitesi ismi ile teşkil etdikleri hükûmet ile

   Darbeci subaylarımızın ilk yapdığı şey;

   Kendilerinin ve yedi göbek sülâlesinin istikbâlini teminât altına alan şu kânunları çıkartmak oldu.

 

  • Darbeye desdek veren subaylarımızı, tertip etdikleri Cumhuriyet Senatosu’na tabii üye yapdılar,
  • Darbeye karşı çıkan Albay Alpaslan TÜRKEŞ gibi azılı subayları da uzak memleketlerdeki konsolos, elçi vs. ballı maaşlı kızak görevlere tayin rüşveti ile susdurdular ve bu subaylardan böyle kurtuldular,
  • 40 Sayılı Kânun ile; Harp Akademilerindeki kurmay adayı subayları, eğitimlerini tamamlamadan “kurmaylığa” terfi etdirdiler,
  • 42 Sayılı Kânun ile; Ordudan tard etdikleri yaklaşık dört bin subayımıza ödedikleri “çifte emekli ikrâmiyesini”, Amerika’dan borç aldıkları 4,5 milyon dolar ile verebildiler.
  • 125 Sayılı Kânun ile; Ordudan tard etdikleri subaylarımıza, devlet mekteblerinde öğretmenlik yapma hakkı verdiler.
  • 180 Sayılı Kânun ile; Kendilerine beleşinden ev inşâ etmek için kânun çıkartdılar. Ankara’da Yahya Kemâl Caddesi ve İstanbul’da Zincirlikuyu gibi arsanın altın kıymetinde olduğu semtlerde, hazineden iki simit fiyâtına “sözde satın aldıkları” arsaların üzerine “sözde kendi paraları ile" ve fakat pırlanta kıymetindealyans mahalleleri” inşâ etdiler.
  • 182 Sayılı Kânun ile; Teğmenden mareşale kadar her subayımıza, sanki kendi anaları doğurmuş gibi barışta ve savaşta birer “hizmet eri” verdiler.
  • 205 Sayılı OYAK kânunu ile; Subaylarımız, kendilerinin ve yedi göbek sülâlesinin istikbâlini sonsuza kadar teminât altına aldı.
  • 262 Sayılı Kânun ile; Maaş baremindeki 10’uncu dereceyi ilga etdiler. Kânuna karşı alenen yapdıkları bu hile ile darbeci subaylar üsteğmen-orgeneral rütbesindeki subaylara 1960 senesinde gizlice birer derece "darbe ulûfesi" verdiler.
  • 357 Sayılı Kânun ile; Harp Okulu mezunu muvazzaf subaylara “askerî hâkim” olma hakkı bahşedildi.
  • 926 Sayılı Kânun Madde-137 ile; sâdece general/amirallere verilen 1.000 Ek gösterge rakamını albaya verdiler. 27 Mayıs darbesinden evvel maaş bareminin son kademesine sâdece tuğ/tüm general/amiraller yükselebiliyor idi. Darbeci subaylar; tuğ/tüm general/amiralleri barem dışı bırakdılar ve baremin üzerine çıkardılar. Tuğ/tüm general/amirallere verilen en üst baremi albaylara verdiler. Böylece albaylara da general/amiral muamelesi yapmaya başladılar. Albayların baremini de yarbaylara verdiler ve yarbaylara birinci dereceyi hediye etdiler. Bu gizli hamle ile aslında subayların tamamına 1967 senesinde bir derece “darbe terfii” hediye etdiler.

 

 

    Tabii bu saydıklarımız, bugüne kadar Eski Tüfek’in bulup bilebildikleri...

   27 Mayıs’ı yapan Conisperestiş ve darbeci subaylarımızın;

   Devlet kasasından yağma edip kendi ceplerine akdardığı bir de dodak uçuklatan “kayıt dışı” servetler var ki bunu ancak darbeci subaylarımızın bir kendileri, bir de Allah biliyor.

 

 

 *  *  *  *  * 

   

   Amerika’dan besleme karanlık suratlı ve darbeci subaylarımızdan mürekkep Millî Birlik Komitesi;


  • Hem darbeci subaylarımızın
  • Hem de darbeye karşı geldiği için ordudan tard edilen subaylarımızın
  • Hem bu dünyâsını
  • Hem de ahiretini teminât altına aldıkdan sonra

   Bu kez de yeni bir Anayasa hazırlamak için kolları sıvadı.

   27 Mayıs’ı ganimete çevirmekde pek mâhir davranan darbeci subaylarımız,

   Aynı zamânda şu kânunları da yapdılar;

  • 160 Sayılı Devlet Personel Dairesi Kurulması Hakkında Kânun,
  • 211 Sayılı TSK İç Hizmetleri Kânunu,
  • 357 Sayılı Askerî Hâkimler ve Savcılar Kânunu,
  • 657 Sayılı Devlet Memurları Kânunu,
  • 926 Sayılı TSK Personel Kânunu,
  • 1602 Sayılı Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Kânunu.

   İşde biz, makâlemizin bu kısımında bugün;

   Darbeci subaylarımızın kendilerine ballı imtiyâzlar kotardığı 926 sayılı TSK Personel Kânunu ile

   "Astsubay" dedikleri biz köle askerlere 1967 senesinde atdığı kazıkları ilk kez olmak üzere fâş eyleyeceğiz, inşallah!

 

 *  *  *  *  *  

Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   27 Mayıs subay darbesinin yapıldığı târihden buyana tam 7 sene güzerân eylemiş idi.

   Cumhurbaşkanı; Kara Kuvvetleri Eski Komutanı “AgaCemal GÜRSEL,

   Başbakan; Mülkiyeli Suat Hayri ÜRGÜPLÜ,

   Millî Savunma Bakanı; Mülkiyeli Hasan DİNÇER,

   Genelkurmay Başkanı; Orgeneral Cevdet SUNAY idi.

Cemal Aga_ 27 Mayıs darbeci subayı Cemal GÜRSEL_Asubay Tefrikası 6-2_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Subaylara çifte kıyak_ Asubaylara çifte kazıklar_ Asubay Tefrikası 6-6_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Cârî mevzuâtımızın “astsubay” olarak tesmiye etdiği köle askerlerin “subaylığa tahsilen nakil” edilmesini yasaklamak için

   Genelkurmay Başkanlığımız maymuncuk olarak bu kez de

   Kendi tertip etdiği 926 sayılı TSK Personel kânununu kullandı.

   Asubaylara atılan bu yağsız ve çifte kazıkları fâş eylemeden evvel

   Bu darbe kânunu hakkında bir iki kelâm etmeliyim.

   Çünkü öylesine netâmeli ve şâibeli bir kânun ki...

   Daha TBMM’de kabul edildiği gün tefessüh etmeye başlamış!..

   Üsdelik yapdıkları bu kânundan darbeci subaylarımızın kendileri bile memnun kalmamış.

   27 Mayıs darbeci subaylarının hazırlayıp 1967 senesinde meriyyete koyduğu 926 sayılı TSK Personel Kânunundan evvel

   “Subay” ve “astsubay” olarak tesmiye edilen asker sınıfları, aşağıda gördüğünüz kendi müstakil kânunlarına tâbi idi.

   Bu asker sınıflarından;

 

 

Astsubaylar, 2 Temmuz 1951 târih ve 5802 sayılı Astsubay Kânununa tâbi idi.

 

 

   

     Asteğmen hâriç olmak üzere subaylar ise şu kânunlara tâbi idi;

  1. 7 Haziran 1926 târih 912 sayılı Ordu, Bahriye, Jandarma Zâbitân ve Memurini Hakkındaki Kânuna,

  2. 28 Mayıs 1928 târih ve 1281 sayılı Ordu ve Jandarma Kadroları Hâricindeki Hidemâtı Devlette Müstahdem Orduya Mensup Muvazzaf Zâbit ve Muvazzaf Askerî Memurları Hakkındaki Kânuna,

  3. 19 Haziran 1942 târih ve 4273 sayılı Subaylar Heyetine Mahsus Terfi Kânununa,

  4. 25 Mart 1953 târih ve 6077 sayılı Subay ve Askerî Memurların Mecburî Hizmetleri ve İstifaları Hakkında Kânuna,

  5. 27 Mayıs darbeci subaylarının peydahladıkları 25 Ekim 1963 târih ve 357 sayılı Askerî Hâkimler ve Askerî Savcılar Kânunu.

 

 

 *  *  *  *  * 
Hepimiz bir aileyiz yalanı_ uyduruk ve köle asker astsubay_Asubay Tefrikası 6-6_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   926 sayılı TSK Personel Kânunundan evvel hazırlanan ilk TSK Personel kânunu,

   Gene aynı isim ve fakat 762 kânun sayısı ile 20 Nisan 1967 târihinde meclis gündemine geldi.

   Fakat daha meclisde görüşülemeden kadük oldu.( M. Meclisi B: 89, 20.4.1967, O: 1)

   926 sayılı TSK Personel Kânununun;

   TBMM gündemine gelmesi, müzâkere edilmesi ve kabul edilmesi hakkında dikkat çeken şu bilgileri verelim.

 

926 sayılı TSK Personel Kânunu Meclis bilgileri

 

  Toplam celse sayısı; 40 celse.

  Celselerin TBMM zabıtlarına kayıt edilen toplam sayfa sayısı; 1.016 sayfa.

  Kânun tasarısının başlangıç/bitiş târihi arasında geçen süre: 2 sene, 5 ay, 12 gün (882 gün).

  Bu kânunun gerekcesi o kadar uzun idi ki! Meclis İç Tüzük Madde 108’i bahane eden darbeci subaylar 43 sayfalık gerekceyi meclisde okutmaya tenezzül bile etmediler.

  TBMM’de kabul edilip meriyyete konulduğu 1967 senesinden bugüne kadar geçen 51 senede o kadar çok değişdi ki!

  27 Mayıs darbeci subaylarının tezgâhladığı bu darbe kânunu artık yama tutmaz partal bir çuval hâline geldi.

 

 

    926 sayılı ve TSK Persenel Kânunu isimli kânunun meclis müzâkeresi o kadar uzun süre devâm etdi ki...

    Meclisde görüşmelerin başladığı gün;

  • Cumhurbaşkanı,
  • Başbakan,
  • Millî Savunma Bakanı

        Ve dahi

  • Genelkurmay Başkanı koltuğunda oturan zât-ı şahâne devlet adamlarının hiçbirisi,

   Bu kânunun kabul edildiği günü göremedi.

   926 sayılı kânunun TBMM’de kabul edildiği 27 Temmuz 1967 Perşembe günü ise devletin başında şu adamlar oturuyor idi.

 Cevdet SUNAY ve Çoban Sülü_ Asubay Tefrikası 6-6_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK


   Cumhurbaşkanı
; Genelkurmay Eski Başkanı Cevdet SUNAY,

   Başbakan; İslamköylü ve barajlar kralı nâmı ile mâruf Çoban Sülü,

   Millî Savunma Bakanı; Mülkiyeli Ahmet TOPALOĞLU,

   Genelkurmay Başkanı;

   Gelmiş geçmiş en nobran ve en kalın kafalı Genelkurmay Başkanı olarak nâm salan Orgeneral Ahmet Cemal TURAL idi.

 

 *  *  *  *  * 

 

   926 sayılı TSK Personel Kânun tasarısını görüşmek üzere TBMM, 09 Temmuz 1965 Cuma günü ilk kez içtima eyledi.

   143 sayılı Birleşimde söz alan Tokat vekili hukukcu Ali DİZMAN,

   TSK Personel Kânun tasarısının temel hedeflerini şu sözleri ile tasrih etdi;

 

Milletveklili Ali DİZMANALİ DİZMAN (Tokat);

Muhterem arkadaşlarım, Devlet memurları kanunu tasarısı, Türk Silâhlı Kuvvetler personeli kanun tasarısı ve nihayet bunun gibi gelecek diğer kanun tasarılarının esas maksatları, personel nizamını toplu olarak bir mevzuatta toplamak ve bir “nizam” tesis etmektir.

 

 

   Fakat

   Bugün sâdece ve hâlâ asubay denilen köle askerlere uygulanan;

  • Bir kademe aşağıdan verilen Görev başlangıç Derecesi,
  • Bugün dahi hâlâ verilmeyen her bir senelik tahsile karşı bir kademe intibâk bakımından

   926 sayılı TSK Personel Kânunu bir “nizâm” değil fakat

   Ahlâksız ve kânunsuz bir “nizâmsızlık” tesis etdi.

   Aynı birleşimde söz alan Erzurum vekili aşağıda gördüğünüz Şerafettin KONURAY ise,

   TSK Personel Kânun tasarısının temel hedeflerini şu muhteşem(!) sözleri ile özetledi;

Milletvekili Şerafettin KONURAY

ŞERAFETTİN KONURAY (Erzurum);

  • Subaylara tazminat verilmesi bu kanunun en iyi düşünülmüş kısmını teşkil etmektedir.

  • Tasarının kabulü halinde malî bakımdan da subay ve astsubaylarımız daha üstün bir refah seviyesine ulaşacaklardır.

  • Astsubay terfileri ve 5802 sayılı Astsubay Kanununda astsubaylardan subay olma hakkı bu tasarıda da lise seviyesinde yapılması suretiyle muhafaza edilmiştir.

   Gömlek değişdirir gibi parti değişdiren harbiye kaçkını Şerafettin KONURAY’dan sonra

   Millî Savunma Komisyon Sözcüsü sıfatı ile gene harbiye kaçkını olan başka bir subay aldı sazı eline;

 

MSB Komisyon üyesi emekli subay İsmail SARIGÖZ 

Millî Savunma Komisyon Sözcüsü İsmail SARIGÖZ (Amasya); 

 

  • Bizde Genelkurmay Başkanlığı yapmış olan zevatın durumu yabancı memleketlerde az evvel arz ettiğim eşhas gibi kabul edilmiştir.

 

   İsmail SARIGÖZ,

   Genelkurmay Başkanlığı yapmış emekli subaylara, yabancı memleket dediği Amerika’nın verdiği hakların verildiğini gurur ile söyledi.

   Fakat

   Amerikan ordusunda “astsubay” isimli bir asker sınıfı olmadığından ise tek kelime dahi söz etmedi.

 

  Meclis zabıtlarını okuduğumuzda bugün şu hakikâtların farkına varıyoruz;

  Genelkurmay Başkanına verilecek haklar konusunda bizim subay emeklisi vekiller, Coni Genelkurmay Başkanını örnek aldılar. Ve Amerika’nın kendi emekli Kurmay Başkanına verdiği hakları verdiler.

  Fakat sıra astsubaylara hak vermeye gelince aynı subay vekillerimiz;

  Coni’nin kendi ordusunda “astsubay” denilen bir asker sınıfı olmadığından hiç bahsetmediler

  Ve dahi

  Amerika’nın kendi erlerine verdiği kadar bile hakkı, Türk astsubaylarına vermediler.

 

   Millî Savunma Komisyonu 926 sayılı TSK Personel Kânun tasarısı hakkında şöyle bir rapor hazırladı;

 

    S. Sayısı: 1031

    Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel kanunu tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu raporu (1/805) 

      15.2.1965   

T.C.

Başbakanlık

Kanunlar ve Kararlar Tetkik Dairesi

Sayı : 71 -11/A/650 

Millet Meclisi Başkanlığına 

   Millî Savunma Bakanlığınca hazırlanan «Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel kanun tasarısı», gerekçesi ve ilişikleriyle birlikte ekli olarak sunulmuştur.

   Gereğinin yapılmasını rica ederim.

   Başbakan

   İsmet İnönü

   TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ PERSONEL (SUBAY VE ASTSUBAY) KANUN TASARISI  GEREKÇESİ 

   1. Devlet Personel Dairesinin kuruluşuna ait 160 sayılı Kanunun 4 ncü maddesi gereğince subay ve astsubaylara ait hususlar Devlet Personel Dairesinin çalışmaları dışında bırakılmıştır. Bu hükme uyarak Devlet Personel Dairesi tarafından genel ve katma bütçeli kurumlarda çalışan personele ait bir kanun tasarısı hazırlanmış, Silâhlı Kuvvetler mensubu subay ve astsubaylar bu tasarının dışında bırakılmıştır. Devlet Personel Kanunu memurlar için bâzı yenilikler getirmiştir. Getirilen bu yenilikleri kapsıyacak şekilde, Silâhlı Kuvvetler personeli için de bu tasarıya paralel olarak bir tasarının hazırlanması zarureti doğmuştur.

   İkinci Dünya Harbi ile onu takilbeden yıllarda harb silâh ve vasıtalarında meydana gelen tekamül ile, teknolojik inkişafın gerek taktik ve gerekse stratejik bakımından eskiden vaz'edilen prensipleri bile değiştirecek derecede müessir olması muvacehesinde, modern Batı ülkeleri ordularında zamana uygun olarak Silâhlı Kuvvetler personelinin ilmî esaslara müstenit, rasyonel usullere göre sevk ve idaresi zarureti ortaya çıkmıştır. İlmî esaslar dâhilinde yönetilen personele eşit rekabet ve imkânlar sağlanmış, bunun neticesinde de terfi esas ve şartları tamamen değiştirilerek ehliyet ve kabiliyet prensiplerine göre bir üst dereceye yükseltilmeleri öngörülmüştür.

   Modern devletlerin vaz'ettikleri prensip ve esaslara paralel ve aynı çalışmalardan faydalanarak, asrımızın Silâhlı Kuvvetleri personelinin gerek yetişme; ilim ve tekniğe intibak ve gerek terfiler hususunda elzem gördüğü esaslara müstenit yeni bir Subay terfi Kanununun hazırlanması ve düzenlenmesi kaçınılmaz bir zaruret olarak ortaya çıkmış  ve bunun olumlu bir sonucu olarak da 1962 senesinde Subay Terfi Kanunu T.B.M.M. ne sevk edilmiştir.

   1963 senesi Mayıs ayında tasarı Millî Savunma Komisyonunda görüşülmeye başlanılmış ise de, Devlet Personel Dairesince hazırlanan ve Bakanlar Kurulunun da kabul ettiği personel rejimi prensiplerine tasarının intibakını sağlamak ve dolayılsiyle de daha mütekâmil bir hale getirmek maksadiyle tasarı Hükümetçe T.B.M.M. den geri alınmıştır.

   Geriye alınan tasarı çok dar bir çerçevede hazırlanmış olup sadece subayların terfilerini ihtiva etmekte idi. Subay ve astsubayların mesleke girişlerinden itibaren sınıflandırılması, meslek programlarına göre eğitim ve terfileri, malî hükümleri, sosyal hakları ve taltiflerini sağlamaya imkân verecek daha şümullü ve geniş ihtiyaçlara cevap verebilecek kapsamda bir kanuna şiddetle ihtiyaç vardır. Yeni tasarı hemen hemen dörtbaşı mamur denebilecek bir şekilde tanzim edilerek huzurunuza getirilmiş bulunmaktadır.

   (...)

 9 ncu kısım astsubay terfilerini ve 5802 sayılı Astsubay Kanununda   astsubaylardan   subay olma hakkı bu tasarıda da, imtihanları lise seviyesinde   yapılması suretiyle   muhafaza edilmiştir. Böylelikle astsubayların çalışmaları   için bir teşvik unsuru olacağı  ve  silâhlı kuvvetlerin küçük rütbeli subay   ihtiyacının karşılanacağı düşünülmüştür.  

 

 

*  *  *  *  *

 

   Şimdi, kıymetli meslekdaşlarım ve muhterem okuyanlar;

   926 sayılı TSK Personel Kânun tasarısını görüşmek üzere 09 Temmuz 1965 Cuma günü meclisde başlayan

   Ve dahi

   Asubay denilen köle askerlerin “subaylığa tahsilen nakil” edilmesini düzenleyen 14’üncü madde hakkında

   143’üncü birleşimde cerâyan deden konuşmaları “zamân, olay ve şahıs” silsilesinde resimli olarak tek tek verelim

   Ve dahi

   Kim, ne demiş, bir görelim hele;

 Asubay Tefrikası 6-6_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Açılma saati: 14,37

   BAŞKAN; Başkanvekili Nurettin Ok

 

TBMM Başkanı Nurettin OK

 Başkan —  Sayın KONURAY buyurunuz efendim.

Milletvekili Şerafettin KONURAY 

Şerafettin KONURAY (Erzurum) —

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, Yüksek Meclisinizce kabul edilen Devlet personel Kanunu, memurlar için bâzı yenilikler getirmiştir. Çağımızın gelişen harp silâh ve vasıtaları özellikle 2 nci Dünya Savaşı ve onu takibeden yıllarda meydana gelen tekâmül, taktik ve stratejideki geniş inkişaflar, Silâhlı Kuvvetler personelinin modern ve ilmî esaslara dayanılarak sevk ve idaresi zaruretini meydana çıkarmıştır.

Kendi millî geleneklerimiz, uzun yılların tecrübeleri, millî bünyemiz esas alınarak Batı devletleri ordularında tatbik edilen yeni usuller de bir dereceye kadar göz önünde tutularak hazırlanan Silâhlı Kuvvetler personel kanun tasarısı yüksek huzurunuza sunulmuştur.

Bu kanun tasarısının hazırlanmasında Devlet personel Kanunundaki yeniliklerin de dikkat nazarına alındığı görülmektedir.

(...) 

9 ncu kısım : Astsubay terfileri ve 5802 sayılı Astsubay Kanununda astsubaylardan subay olma hakkı bu tasarıda da lise seviyesinde yapılması suretiyle muhafaza edilmiştir.

Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   

TBMM Başkanı Nurettin OK

BAŞKAN —14 ncü madde üzerinde 35 imzalı bir değişiklikönergesi vardır, önergeyi okutuyorum.

Yüksek BaşkanlığaKonya milletvekili İhsan KABADAYI

   Askerî Personel Kanununun 14 ncü maddesine aşağıdaki fıkranın ilâvesi:

   Orduda astsubay olup da, astsubaylığı esnasında fakülte ve yüksek okullardan mezun olan astsubayların yaşı 30 dan büyük olmıyanlar istekleri halinde teğmen rütbesiyle muvazzaf subay sınıfına  nakledilirler.  

Konya Milletvekili İhsan KABADAYI ve milletvekili 34 arkadaşı_Asubay Tefrikası 6-6_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

TBMM Başkanı Nurettin OK

BAŞKAN — Sayın ÜLKER.

Milletvekili Reşit Akif ÜLKER 

   Reşit ÜLKER (İstanbul) — Muhterem arkadaşlar burada ufak bir teklifte bulunuyoruz. Eğer ordu bakımından büyük bir mahzur yaratmadığı takdirde bu önergeye iltifat etmenizi istirham edeceğim.

   Bununla şu durumu karşılamak istiyoruz: Bugün orduda kumandanlarının müsaadesiyle yüksek tahsile giden astsubaylar var. Şimdi burada 14 ncü maddede kaynak olarak «fakülte ve yüksek okulu bitirenlerden muvazzaf subay olma» deniyor. Şimdi bu astsubaylar, üniversiteyi bitirmiş ve büyük bir gayret içerisinde olan insanlar, demektir. Ayrıca da yapısı askerî disipline, askerlik ruhuna tamamen intibak etmiş insanlardır, bunlar. Bunların bu madde içerisine sokulmasında, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, büyük bir sakınca görülmediği takdirde iltifatınızı rica edeceğim. Yalnız, burada «27 yaş» kaydı vardır. Biz «30 yaş diyoruz. Çünkü onların durumlarını ancak böyle temin etmek mümkün oluyor. Şimdi önergemizde bunu temin etmek istiyoruz.

    Yani çalışarak   bulunduğu noktadan daha ileriye gitmek insanları ki; bugün Beş Yıllık Plân da bunu   kabul etmiştir.

   Üniversiteye, liseye, her tarafa eleman alırken bu prensibi kabul   etmişiz, üstün insanlar,   çalışan insanlar  daha ileriye gitmek istiyen insanlara bu imkânı lütfedin, bahşedin. 

   Saygılarımla.

TBMM Başkanı Nurettin OK

BAŞKAN — Sayın Giritlioğlu; buyurunuz.

Milletvekili Fahir Necmettin GİRİTLİOĞLU

   Fahir GİRİTLİOLĞU (Devamla) — Teşekkür ederim. Bu maksatla Reşit Ülker arkadaşımdan sonra söz almış bulunmaktayım.Muhterem arkadaşlarım, dikkatimden kaçtığını itirafa mecbur olduğum, bu konu dolayısiyle önergeyi veren arkadaşlarımın kâffesini tebrik etmek mecburiyetindeyim.

   Filhakika, ordunun bir unsuru, bir cüzü olan astsubaylar içerisinde fakülte mezunu olmak, sair surette fakülteyi bitirenlere nazaran nazarımda çok daha önemli bir olay teşkil eder.

   Evvelemirde (her şeyden evvel) astsubayların tahsili bir fakülteye gitmek için kâfi gelmediği için bunların lise muadelet imtihanını vermesi gibi mecburiyetleri vardır ve ondan sonra da fakülteyi okumak gibi güçlükleri vardır.

   Bu güçlükleri yenebilecek üstün kabiliyetler çıktığı takdirde bunları hattâ ve hattâ tercihan almak zarureti vardır.

 Belki cevaben denilecektir ki; «fakülte ve yüksek okulu bitirenler için kabul edilmiş bulunan 14 ncü madde astsubaylara da otomatikman işler. Binaenaleyh; böyle bir önergeye lüzum yok

 Fakat astsubayların bağlı olduğu ve kendi statüsünden dışarıya çıkmasını meneden diğer maddeler  vardır. 

   Bu maddeler yürürlükte bulunduğu müddetçe astsubay olarak vazife görmek ve devam etmek zorundadırlar. Bu itibarla önerge ile bunlara bu hakkın tanınması zarureti duyulmuş bulunmaktadır, önerge verenlerin önergelerini bu yönden lüzumlu görüyorum. 27 yaşı da bu önerge sahipleri 30 yaş olarak çıkartmışlardır.

   Astsubayların zor şartlarını nazara alan arkadaşlarımız onlara bir nevi rüçhaniyet vermek İçin ve hakikaten kademe imtihanları için geçecek zamanı da hesaba katmak suretiyle 30 yaşı uygun bir seviye olarak bulmuşlardır.

   Ben de, 30 yaş esasına iştirak ediyorum ve hattâ astsubay oldukları halde fakülte bitirenlerin bu 14 ncü maddeden tercihan isitfade ettirilmeleri lüzumuna inanç duyuyorum.

  

TBMM Başkanı Nurettin OK

BAŞKAN — Buyurun, Sayın AYTAŞ. 

Milletvekili emekli subay Mehmet Ali AYTAŞ

   

Mehmet Ali AYTAŞ (İzmir) — Muhterem arkadaşlar; sayın arkadaşlarımızın astsubaylara tanımış bulundukları hakka ben de iştirak ediyorum. 

   (...)

   Assubaylar esasında ordu konseptlerine alışmışlardır. Bunlar bir yüksek tahsil yapıp da subay olmak için, subay olmak heves ve liyakatini   gösteriyorlarsa 30 yaş kendileri için gecikmiş   yaş   sayılmaz. 

   Binaenaleyh, arkadaşlarımızın yaptığı teklif astsubaylıktan subay olmak için gösterilen otuz yaş uygunudur. Bu arkadaşlarımızın teklifi istikametinde oy verilmesi münasiptir. Teşekkür ederim.

 

TBMM Başkanı Nurettin OK

BAŞKAN — Komisyon. Kısaca ise yerinizden izah edebilirsiniz. Bu 14 ncü madde üzerinde verilmiş bulunan değişiklik önergesi üzerinde mütalâanız; buyurun.

MSB Komisyon üyesi İsmail SARIGÖZ

GEÇİCİ KOMİSYON SÖZCÜSÜ İsmail SARIGÖZ (Amasya) — Muhterem arkadaşlar; 14 ncü madde fakülte ve yüksek okulu bitirenlerin muvazzaf subay olma durumunu tanzim etmektedir. Bu madde dikkat buyurulursa ihtiyaridir. Silâhlı Kuvvetlerde muharip sınıflar dışındaki diğer sınıflarda ihtiyaç hâsıl olduğu takdirde personel plânlamasına uygun olarak fakülte tahsili, yüksek tahsil yapanlardan maddede tadadedilen şartlara uyanlar alınabileceklerdir. Halbuki arkadaşımızın verdiği önergedeki husus bir mecburiyet yüklemektedir. Bu itibarla katılmıyoruz.

   İkincisi, maaş bakımından bu personel aleyhine bir durum hâsıl olmaktadır. Bunlar takrir kabul edildiği takdirde teğmen olarak nasbedileceklerdir. Halbuki baremleri bunun çok üzerindedir. Mağdur duruma düşeceklerdir.

   Üçüncüsü, Silâhlı Kuvvetlerin bir personel plânlaması vardır. Bunların miktarları evvelden bilinmediği ve tâyininin de, tesbitinin de mümkün olmadığı cihetle personel plânlamasını aksatacaktır.

   Dördüncü bir husus da; 114 ncü maddede astsubaylıktan subaylığa geçme şartları tâyin ve tesbit edilmiştir. Münhasıran yüksek tahsil yapma şartını subaylığa nakil için bir sebeb olarak kabul etmek mümkün değildir. 114 ncü maddedeki şartları haiz olmıyan bir astsubayın, yüksek tahsil yapmıştır diye subaylığa nasbını kabul etmek mümkün değildir. Bu itibarla komisyonumuz takrire katılmıyor.

   Kaldı ki, bu madde ahkâmına göre, Silâhlı Kuvvetlere intisabedecek olan subayların terfileri için bir tahdit konmamıştır. Halbuki ileride geleceğimiz veçhile, 114 ncü maddedeki astsubaylıktan subaylığa geçmede subaylar için tahdit konmuştur. Bunlar âzami yüzbaşılığa kadar yükselebilirler.

    Bu itibarla komisyonunuz katılmamaktadır takrire.

 

   İsmail SARIGÖZ'ün yukarıdaki konuşması hakkında şu acı tesbiti yapmaya mecburum.

   Meclisde müzâkere edilen 926 sayılı TSK Personel Kânun Taslağı’nın;

  • 14’üncü maddesi, astsubayların “ subaylığa tahsilen terfi ” etmesi hakkındadır.
  • 114’üncü maddesi ise astsubayların “ subaylığa sicilen terfi ” etmesi hakkındadır.

   MSB Geçici Komisyon Üyesi emekli subay İsmail SARIGÖZ, meclis huzurunda yapdığı ve sizin de yukarıda okuduğunuz konuşmasında; 926 sayılı TSK Personel Kânun taslağı 114’üncü maddesinde “astsubaylıktan subaylığa geçme şartları tâyin ve tesbit edilmiştir.” diyor.

Ve 14’üncü maddenin astsubaylar için işletilmesine gerek olmadığını iddia ediyor.

   Dübüründen böyle üfürmek ile bu şahıs;

   Bu kânunun 14’üncü maddesi ile TBMM’nin her vatandaşa verdiği “tahsilen subay nasbedilme” hakkını,

   " Millî Savunma Bakanlığımızın astsubaylara yasak etdiğini " farkında olmadan itirâf ediyor.

 

TBMM Başkanı Nurettin OK

BAŞKAN — Başka söz istiyen? Yok.

Önergeye komisyon katılmamaktadır.

Önergeyi oya sunuyorum.

Kabul edenler... Etmiyenler... Kabul edilmiştir.

   Komisyon filhâl (şu hâlde) katılmıyor.

   Bu önerge dikkat nazarına alınmak kaydı ile kabul edildiği için Meclisin vukubulan temayülü muvacehesinde bu önergeyi ve maddeyi komisyona gönderiyorum, lütfen bu madde bu şekilde redakte edilecektir.

   Ve bu şekilde bu önerge ile beraber madde hakkında nihai karar alacağız efendim.

 

 *  *  *  *  * 

 

   

 

   926 sayılı TSK Personel Kânun tasarısının “astsubay” dedikleri biz köle askerler için en önemli maddesi, 14’üncü maddesidir.

   Çünkü

   Bu maddeye göre kendi parası ile yüksek tahsil yapan asubaylar, teğmenliğe “tahsilen nakil” edilecekler idi.

   9 Temmuz 1965 Cuma günü yapılan 143’üncü birleşimde meclisdeki müzâkereler esnâsında

   Kendisi de emekli bir subay olan Konya milletvekili İhsan KABADAYI ve 34 arkadaşının verdiği değişiklik önergesine,

imzâ vermeyen Edirne milletvekili hukukcu Fahir GİRİTLİOĞLU ve İstanbul milletvekili emekli subay Mehmet Ali AYTAŞ da

partileri adına yapdıkları konuşmalar ile desdek verdiler.

   Bu birleşimde 14’üncü madde hakkında verilen değişiklik önergesine koca meclisde sâdece bir milletvekili muhalefet ediyor idi;

   Kendisi emekli bir subay olan Amasya milletvekili ve MSB Geçici Komisyon Sözcüsü İsmail SARIGÖZ.

   Harbiye kaçkını bu vekilin ismini bir kenara yazalım ve konumuza devâm edelim.

 

 

   Müzakere sona erdikden sonra 14’üncü madde hakkında verilen değişiklik önergesi meclisde oya sunuldu ve aynen kabul edildi.

   Kabul edilen bu 14’üncü madde ile astsubay denilen köle askerler aslında,

   Darbeci subaylarımızın tertip etdiği 1961 Anayasası 10’uncu maddesinin her türk vatandaşına verdiği “insanın maddî ve manevî varlığını geliştirmek” hakkını kazanmış oluyorlar idi.

   Yukarıdaki konuşmasında gördüğünüz üzere 143’üncü birleşimi idâre eden Meclis Başkanvekili Nurettin OK;

   Konya milletvekili ve emekli subay İhsan KABADAYI ile 34 arkadaşının verdiği ve iki vekilin daha desdeklediği bu değişiklik önergesi doğrultusunda 14’üncü maddenin redakte edilmek (düzeltilmek) üzere komisyona gönderilmesine karar verdi.

 

 

 *  *  *  *  * 

   

   14 Temmuz 1965 Çarşamba günü icrâ edilen 145’inci birleşimde TBMM,

   926 sayılı TSK Personel Kânun tasarısının 14’üncü maddesini ikinci defâ görüşmeye başladı.

   Birleşimin başkanı Konya vekili Mekki KESKİN’in burada yapdıklarına ve söylediklerine lutfen dikkat ediniz.

 

Hemen aşağıda gördüğünüz meclis müzâkeresinde;

   MSB ve Genelkurmay Başkanlığının tezgâ hladığı ve birisi emekli subay olmak üzere iki milletvekilinin;

  • Meclis'de yapdığı kânunsuzluğu göreceksiniz,
  • Asubaylara yapdığı ihâneti göreceksiniz,
  • TBMM irâdesine tecâvüz edişlerini göreceksiniz.

Neticeten:

37 milletvekilinin asubaylara verdiği " tahsilen subaylığa terfi " hakkını

Zorba 2 milletvekilinin nasıl gasp etdiğini göreceksiniz.

 

Asubay Tefrikası 6-6_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6-6_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK


    13.— Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel kanunu tasarısı ve Geçici Komisyon raporu (1/805) (S. Sayısı : 1031) 366:404,422:425

    BAŞKAN; Başkanvekili Mekki KESKİN (Konya)

   BAŞKAN — Millet Meclisi Birleşimini açıyorum.Konya Milletvekili Ahmet Mekki KESKİN

   13. — Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel kanunu tasarısı ve Geçici Komisyon raporu (1/805)

   (S. Sayısı : 1031) (1)

   BAŞKAN — 87 nci maddede kalmıştık arkadaşlar.

   14 ncü madde de komisyona gitmişti. Şimdi komisyondan gelen 14 ncü maddeyi okutuyorum:

                                                       

         Meclis Başkanlığına

MSB Komisyon üyesi İsmail SARIGÖZ

  

14 ncü madde ile ilgili olarak verilen önerge üzerine Komisyonumuzca meydana getirilen 14 ncü madde metni aşağıya çıkarılmıştır. Maddenin metinde yazılı olduğu şekilde kabulüne Komisyonumuz katılmaktadır. Arz ederim.

    Geçici Komisyon Sözcüsü

                                                Amasya

                                                           İsmail Sarıgöz

II — Fakülte ve yüksek okulu bitirenlerden muvazzaf subay olma;

   Madde 14. — Üniversitenin çeşitli fakültelerinin veya yüksek okulları bitirenlerden, bitirmelerini mütaakıp ara vermeden müracaat edenler, 27 yaşından büyük olmamaları ve diğer nitelikleri de haiz olmaları şartiyle; ihtiyaç da varsa; Silâhlı Kuvvetlerin Harb okullarında yetiştiremediği sınıflar için muvazzaf subaylığa nakledilebilirler.

   Üniversitenin çeşitli fakültelerini ve yüksek okulları bitirerek müracaat eden astsubaylar da, 30 yaşından büyük olmamaları ve diğer nitelikleri de haiz olmaları şartiyle; ihtiyaç da varsa; öğrenimleri ile ilgili sınıflar için teğmen rütbesi ile muvazzaf subaylığa nakledi - lebi - lirler.  Bunlar, terfi ile astsubaylıkta almakta oldukları aylık derecesine ulaşıncaya kadar müktesep hakları olan aylıkları almaya devam ederler.

   357 sayılı Kanun hükümleri saklıdır.

   Bu kişiler, muharip sınıf subaylığa nakledilemezler.

 

 

 *  *  *  *  * 

 

   Meclisdeki müzakereye kısa bir ara vermeye ve yeri geldiği için şu tesbiti yapmaya mecburum;

   Kıymetli meslekdaşım Emekli Deniz Asubayı Aydın KULAK şöyle demiş idi;

   “Subay darbeleri asubayları iki kere vurur!

   926 sayılı kânuna bakdığımızda;

   27 Mayıs subay darbesinin asubayları değil iki kere, en az 4 kere vurduğunu görüyoruz.

   Bu darbelerden üçünü yukarıdaki sâdece şu 14’üncü maddede görüyorsunuz.

   Bunlar;

  • 1. Tahsilen subaylığa nakil edilemez darbesi,
  • 2. Askerî hâkim ve savcı olamaz darbesi,
  • 3. Muharip sınıfa nakil edilemez darbesi.

 

   Bu senelerde;

  • Lise mezunu çocuklarımız 2 sene okuyup “subay” oluyor idi
  • Fakat ortaokul mezunu çocuklarımız 3 sene okuyup “astsubay” oluyor idi.
  • Er sınıfına dâhil olan astsubayı, subayından çok okutan başka bir ordu da bu dünyâda yok idi.

   926 sayılı TSK Personel Kânunu olarak tesmiye edilen bu kânun ile Asubaylara vurulan dördüncü darbe de şu idi;

   Asubayların “rütbe bekleme süreleri” boş yere uzatıldı. Bu kânunun 16’ncı maddesi hakkında konuşan vekillerimiz, “yüzbaşıya üsteğmen maaşı vermek” kânuna ve hakkâniyete uymaz dediler.

   Fakat aynı vekillerimiz; “rütbe bekleme sürelerine” yapdıkları anlamsız ilaveler ile astsubaylara 3’er sene daha aynı maaş vermeyi ise “kânuna uydurmakda” hiçbir mahzur görmediler.

   5802 sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde 9 seneliğine “ast komuta kademesine” hapsedilen astsubaylar,

   Aynı “ast komuta kademesine” bugün artık 15 sene hapis ediliyorlar.

   Emekli olmaya niyetlenen astsubaylar ise müebbet hapse mahkûm ediliyorlar.

   Şimdi, 145’nci birleşime kaldığı yerden devâm edelim.

   Devâm edelim de

   Sahtekâr iki milletvekilinin meclis çatısı altında çevirdiği sunturlu ve âdi bir tezgâhı daha hep berâber görelim.

 

Konya Milletvekili Ahmet Mekki KESKİN

   

 

 

 

 

 

 

BAŞKAN   Sayın KABADAYI, komisyondan tadilen gelen 14 ncü madde hakkında buyurun.

Konya Milletvekili İhsan KABADAYI

   İhsan KABADAYI (Konya) — 

   Sayın Başkan, muhterem arkadaşlarım; maddenin âmir hükmüne göre dışardan fakülteyi bitirip de muvazzaf subay olmak istiyen gençlere verilmiş bir haktır. Bunu hürmetle karşılıyoruz.

   Fakat   

   Kader icabı astsubay olmuş, fakat cehdi var, gayreti var, kabiliyeti var, fakülteyi bitirmiş bunun da pek tabiî olarak subay olmak hakkıdır.

   Şimdi tedvin edilen madde de buna aittir. « nakledilebilirler » maddesinde ben takdire kalan bir sezi, bir koku hissetmekteyim. Fakülteyi bitirmiştir, sivil olarak fakülteyi bitirip gelenlerden hiçbir farkı yoktur. « Bitirenler nakledilebilirler » deyiminde her türlü engeli saklı görmekteyim.

   Böylece bir hakkın verilmesi yolunda Muhterem Meclisinizden buradaki deyimin « nakledilirler » şeklinde değiştirilmesi ile astsubay olup fakülteyi bitiren arkadaşları cehde ve gayrete getirmiş olacaksınız. Bu hakkı iktisabedip de geçemiyenlerin ıstırabını dindirmiş olacaksınız. Burada tedvin edildiği gibi “ nakledilebilirler ” şeklinde çıkarsa birçok engellerle bu sınıfa mensup arkadaşlar mustarip kalacaklardır. Bu bakımdan « nakledilirler » şeklinde değiştirilmesini arzulamaktayım ve böyle bir teklifte bulunacağım, hürmetlerimle efendim.

Konya Milletvekili Ahmet Mekki KESKİN 

 

 

 

 

 

 

 

BAŞKAN Mekki KESKİN — Komisyondan gelen 14 ncü madde hakkında başka söz istiyen var mı? 

Teklifinizi çabuk yapınız lütfen Sayın KABADAYI.

MSB Geçici Komisyon Üyesi ve emekli subay İsmail SARIGÖZ 

GEÇİCİ KOMİSYON SÖZCÜSÜ İsmail SARIGÖZ (Amasya) —

Riyaset Divanının aldığı karar gereğince, maddelerin tadili hakkında yapılacak tadil teklifleri tümü üzerinde görüşmelerin intacına kadar idi.

 Maddelere geçildikten sonra artık önerge verilemiyor .

Konya Milletvekili Ahmet Mekki KESKİN 

BAŞKAN Mekki KESKİN

   Arkadaşlar bu kanun tasarısının tümü üzerindeki görüşmeler sırasında maddeler üzerinde önergelerini vereceklerdi. 

   Sayın Kabadayı zamanında vermediğiniz için şimdi teklif veremiyorsunuz.

   Maddeyi oylarınıza sunuyorum ...Kabul edenler... Etmiyenler...

   14 üncü madde kabul edilmiştir.

Konya Milletvekili İhsan KABADAYI

 

 

 

 

 

 

 

 

 İhsan KABADAYI (Konya) —  Yeni muttali olabildim (öğrendim) efendim.  

Konya Milletvekili Ahmet Mekki KESKİN

    BAŞKAN Mekki KESKİN Efendim olabilir.

    Bilmemek mâzeret teşkil etmez, mâlumâliniz.

Konya Milletvekili İhsan KABADAYI

 

 

 

 

 

 

 

  İhsan KABADAYI (Konya) —  Komisyon yeni getirdi, yeni okundu. 

Konya Milletvekili Ahmet Mekki KESKİN

   BAŞKAN Mekki KESKİN —   Olabilir. Meclisin kararı öyle.

   Sizin bilmeniz lâzımdı.

Konya Milletvekili İhsan KABADAYI

 

 

 

 

 

 

 

    İhsan KABADAYI (Konya) —     Kimse bilmiyor, komisyondan başka.  

Konya Milletvekili Ahmet Mekki KESKİN 

   

 

 

 

 

 

BAŞKAN Mekki KESKİN —   50’nci madde komisyona gitmişti,

   Komisyondan gelen şeklini okutuyorum.

 

 *  *  *  *  * 

   

   İşde, gördünüz, muhterem asubay meslekdaşlarım ve vicdân sâhibi kıymetli vatandaşlarım!

   Meclis Başkanvekili sıfatı ile 145’inci birleşimi idâre eden Konya milletvekili Mekki KESKİN’in tavırlarını dikkatlice tetkik etdiğimizde; milletvekili İhsan KABADAYI’nın 14’üncü madde hakkında verdiği değişiklik önergesini bir katekülliye getirmeyi ve reddetmeyi kafasına önceden koyduğunu anlıyoruz. Bu katekülliyi yaparken de milletvekili ve emekli subay İsmail SARIGÖZ’ün de kendisine yardakcılık yapdığını görüyoruz.

   35 milletvekilinin imzâsı ve 2  vekilinde desdeği ile TBMM’nin 143’üncü birleşimde astsubaylara verdiği “subaylığa tahsilen nakil” hakkını

   Kendisi emekli bir subay olan Konya milletvekili İhsan KABADAYI’nın bütün çabasına rağmen

   İsmail SARIGÖZ ve Mekki KESKİN isimli iki milletvekli

   Yukarıda resimli ve sözlü olarak gördüğünüz âdi ve alçak bir kumpas ile 145’inci birleşimde gaspetmiş.

 

 

   1965 senesinde Meclisde bu kumpaslar tezgâhlanır iken

   Yukarıda gördüğünüz 14’üncü maddeyi piç etmek üzere

   27 Mayıs darbesini yapıp sonra da Cumhuriyet Senatosuna üye seçilen emekli subayların

   Ve dahi

   Genelkurmay Başkanlığı karargâhındaki beyaz subaylarımızın hangi fitneleri sahneye koyduğunu anlamak zor değil!

  Birinci derece dördüncü kademeyi TBMM'nin sabah verdiği   

  Ve fakat  

  “Tekrir-i müzâkere” tezgâhı ile öğleden sonra geri alınması için  

  5837 sayılı kânun hakkında Genelkurmay Başkanlığının 2009 senesinde meclisde yapdığını biliyorsanız, bu kâfidir. 

 

 

 *  *  *  *  * 

 

  • 5619 sayılı Gedikli Erbaş Kânunu ile Başbakan Şemsettin GÜNALTAY

       1950 senesinde ihdâs etdiği gedikli erbaşlara yüksek tahsili ” yasak etmiş idi.

  • 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile Başbakan Adnan MENDERES

       Gedikli Erbaş denilen askerlerin ismini “Astsubay” olarak değişdirdi.

Ve dahi

     “Astsubay” ismini verdiği bu askerlerin “ yüksek tahsil ” yasağını 1951 senesinde kaldırdı.

  • Millî Savunma Bakanlığımız ve Genelkurmay Başkanlığımız; subaylarımıza devletin parası ile maaşlı olarak “ yüksek tahsil ” yapdırdığı senelerde

Ortaokul mezunu olan “astsubaylar”;

  • Evvelâ “lise tahsili” yapıp diplomalarını ellerine aldılar.
  • Akabinde de üniversiteye devâm edip “ yüksek tahsil ” yapıp üniverstie diplomalarını ellerine aldılar.

Kendi parası ile yüksek tahsil yapan  astsubaylar, her Türk vatandaşı gibi “subay olmak”   istiyorlar idi. 

  • Fakat bu kez de 27 Mayıs’ın karanlık suratlı darbeci subayları devreye girdi;

Kendilerinin hazırlayıp kumpaslar silsilesi ile meclisde cebren ve hile kabul etdirdiği 926 sayılı TSK Personel Kânununun 14’üncü maddesi ile

  Kendi parası ile “yüksek tahsil” yapmış astsubaylara, “ subay olmayı ” yasak etdiler. 

 



 *  *  *  *  * 

 

   Astsubay denilen biz uyduruk askerlere TBMM’nin icrâ etdiği 143’üncü birleşimde verilen

   Ve fakat

   Bir hafta sonra yapılan 145’inci birleşimde iki vekilin tezgahladığı bir kumpas ile geri aldığı “subaylığa tahsilen nakil” hakkını kapsayan 926 sayılı TSK Personel Kânunu hakkında

   Bakınız, aynı meclisin milletvekillerinden bâzıları o zamân ne dedi;

 

   Birleşim: 145’den;

Konya Milletvekili Rüştü ÖZAL 

    Rüştü ÖZAL (Konya) — Çok muhterem arkadaşlarım,

   Türk Silâhlı Kuvvetlerimiz için ayrı bir personel kanunu çıkarılması gerekli hale gelmiştir.

   Bu sebeple tasarının esasına muhalefet etmek mümkün değildir. Bundan dolayı da bu safhaya ulaşmış olan tasarı için söylenebilecek söz sadece bu tasarının Silâhlı Kuvvetlerimize hayırlı olmasını dilemektir.

   Ancak, müzakereler bakımından tarih, hakikaten bizi acı bir istihza ile seyretmiştir. Böyle bir kanunu Meclisin müzakere şekline tarihimizin istihza ile baktığını kabul etmemiz lâzımdır. Böyle bir müzakerenin kaç kişi ile yapıldığı üzerinde ayrıca durmak gerektir.

   Devlet Personel Kanununun tetkik eden geçici komisyon tarafından paralel düşüncelerle Türk Silâhlı Kuvvetlerine aid olan kanunun da müzakeresi çok uygun bir düşünce olurdu. Bu olmamıştır.

  Ayrıca, burada maddeler konuşulurken her madde üzerinde arkadaşlarımızın konuşabilmek imkânı olmalıydı, bu da olmamıştır. Meclisin daha büyük bir çoğunluğunun bulunduğu zamanda müzakere edilmesi istenirdi; bu da olmamıştır. Bendenizin bildiğime ve inandığıma göre bu türlü müzakere Türk Silâhlı Kuvvetlerimizin şerefli mensuplarını rencide edecektir.

Konya Milletvekili Ahmet Mekki KESKİN

   BAŞKAN Mekki KESKİN — Sayın ÖZAL, bir dakikanızı rica edeceğim. Kanunun bu şekilde müzakeresi Yüce Meclisin toptan ve ekseriyetle aldığı karara göredir.

   İkincisi de, kanunların müzakeresi sırasında önerge verip değiştirme yapacak ilgili arkadaşlar müzakere edilirken bulunur. Bu her kanun için böyle olur.

Konya Milletvekili Rüştü ÖZAL 

   Rüştü ÖZAL (Devamla) — Bendeniz bütün bunları bilerek fakat müzakerelerin tabiî olmıyan bir usul içerisinde cereyan ettiğini ve 214 esas ve 17 geçici maddenin çok kısa bir süre içinde ve gerektiği kadar tartışılamadan bir neticeye bağlandığını ifade ediyorum.

   Ve bundan Türk Silâhlı Kuvvetleri mensuplarımızın rencide olacağı hakkındaki inacımı da beraberce ifade ediyorum.

   Şimdi muhterem arkadaşlarım, sözlerimin bu kısmında bu tasarının bugünkü ulaştığı safhada Türk Silâhlı Kuvvetlerine hayırlı olması temennisini tekrar ediyor ve tasarının istenilen şekle gelebilmesi hususunda da Yüce Senatonun göstereceği titizliğe ümidimizi bağlamış bulunuyoruz. Teşekkür ederim.

 

 *  *  *  *  * 

   Konya Vekilimiz Rüştü ÖZAL’ın yukarıda gördüğünüz bu ümidini,

   Yüce Senato kısa zamânda içinde ümitsizliğe tahvil etdi.

   Üyelerinin hemen hepsinin 27 Mayıs darbeci subayları olan “Yüce(!) Senato”,

   Bu meşhur 14’üncü maddeyi, iki milletvekilinin kumpas ile kabul etdirdiği şekli ile aynen kabul etdi.

Asubay Tefrikası 6-6_ 926 sayılı TSK Personel Kanunu_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

       II. Fakülte ve yüksek okulu bitirenlerden muvazzaf subay olma;

   MADDE 14. — Millet Meclisi Genel Kurulunca kabul edilen  14 ncü madde , 14 ncü madde olarak  aynen kabul edilmiştir. 

Asubay Tefrikası 6-6_ 926 sayılı TSK Personel Kanunu_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 *  *  *  *  * 

 

   Cumhuriyet Senatosu ismini verdikleri arpalıkda bakınız,

   27 Mayıs’ı tertipleyen darbeci subaylarımızdan kaç kişi var idi.

   Bu çizelgeyi hazırlayan gerzek şahıs, "toplam" sayıyı yanlış yazmış!

   Toplam sütunu altında 34 olarak yazılan darbeci subayların "toplam sayısı" 64 olacak.

27 Mayıs subay darbesinin Cumhuriyet Senatosu üyeleri_Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK 

 *  *  *  *  * 

27 Mayıs'ın darbeci subaylarından M.Tekin ARIBURUN926 sayı ile TBMM’nin kabul edip meriyyete koyduğu

TSK Personel Kânununun esâs hedefi, Gerekcesinde de ifâde edildiği üzere;

Yeni bir Subay terfi Kanununun hazırlanması idi.

Ve hazırlanan bu kânun tasarısı  hemen hemen dörtbaşı mamur denebilecek bir şekilde tanzim edilerek meclise getirilmiş idi.

Hakikât de bu minval üzerine olmasına rağmen

Evvelâ darbe yapıp sonra da meclise çöreklenen kimi subaylarımız bile

Bu kânunun meclisde müzâkere ve kabul ediliş biçimi konusunda ciddî olarak rahatsız oldular. 

   Bu darbeci subaylarımızdan birisi de Cumhuriyet Senatosu üyesi olan Mehmet Tekin ARIBURUN idi.

   27 Mayıs darbeci subaylarının darbenin hemen ertesinde, 1961 senesinde teşkil etdiği Cumhuriyet Senatosu’nun 150 üyesinden 48 üyesi, bu darbeyi bizzat yapan darbeci subaylardan seçilmiş idi. Kafesledikleri, ayartdıkları, tehdit etdikleri ya da kısdırdıkları diğer senatörler ile de “Cumhuriyet” ismini verdikleri “okumuşlar” senatosu ile T.C devletinin mutlak hâkimi ve yegâne sâhibi oldular.

   18 tabii üyesinin 18’inin de emekli subay olduğu Cumhuriyet Senatosunun 1967 senesindeki üyelerinden birisi de emekli Kara Orgeneral Mehmet Tekin ARIBURUN idi.

   Karısı Perihan hanımı da TBBM’de vekil yapan Mehmet Tekin ARIBURUN,

   926 sayılı TSK Personel Kânunu hakkındaki memnuniyetsizliğini ve kaygılarını şu sözleri ile târihe kayıt etdi;

27 Mayıs darbeci subayı ve Cumhuriyet Senatosu tabii üyesi M. Tekin ARIBURUN_Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

     Sayfa- 85;  

    Mehmet Tekin ARIBURUN (İstanbul); — Sayın Başkan, muhterem arkadaşlar, bu kanunun ne kadar müstacel olduğunu biliyorum.

    Fakat çok seneler orduda hizmet etmiş eski bir kumandan sıfatiyle,

yine idareci kumandanları bağlayıcı maddelerin buradan alelacele geçmesine gönlüm razı olmuyor. 

 

 *  *  *  *  * 

 

   Kişilere kendi kâbiliyetlerini geliştirmelerini teşvik edici geniş bir fırsat eşitliği ve sosyal seyyaliyet (akışkanlık/geçişgenlik) sağlamak üzere

   Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı; çalışarak bulunduğu noktadan daha ileriye gitmek isdeyen vatandaşlarımızı üniversitede okuması için teşvik eder iken,

 

    

   27 Mayıs darbeci subaylarımızın hazırladığı 1961 Anayasası;

 

 

  • Herkes; kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir,
  • Devlet; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adâlet ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşamayacak surette sınırlayan siyasî, iktisadî ve sosyal bütün engelleri kaldırır,
  • İnsanın maddî ve mânevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlar.

 

   Diye avaz avaz bağırır iken,

 

37 milletvekilinin imzası ile gündeme gelen bu değişiklik teklifini

Birisi sivil birisi de emekli subay olan

Ve dahi

Aşağıda resimlerini gördüğünüz şu iki vekil TBMM’de gasp etdi.

 

Konya Milletvekili ve MSB Geçici Komisyon üyesi emekli subay İsmail SARIGÖZ       

TBMM Başkanvekili ve Konya milletvekili Ahmet Mekki KESKİN

 

Yukarıda resimlerini gördüğünüz şu kepâze iki adamın

Meclis’de yapdığı âdi ve sunturlu bir sahtekârlık yüzünden

Kendi parası ile yüksek tahsil yapan asubaylarımız

1967 senesinden beri teğmen nasbedilmiyorlar!

 

 

 *  *  *  *  * 

 

   Aynı 27 Mayıs subay darbesi neticesinde Meclisimizi cebren ve hile ile ele geçiren

   Birisi darbeci subay bozması, birisi de hukukcu müsvetdesi nevi şahsına münhasır iki vekilin

   TBMM’de kurduğu âdi ve alçak bir fitne kumpası işde, böyle tıkır tıkır işledi.

   Ve dahi

   Üniversite mezunu bütün vatandaşlarımıza bu kânunun verdiği hak, sâdece astsubaylara yasak edildi.

   Darbeci subaylarımız 27 Mayıs darbesini kişi hak ve özgürlüklerini sınırlayan bütün “engelleri kaldırmak için” yapmış idi.

   Fakat 926 sayılı kânununu piyasaya süren aynı darbeci subaylarımız,

   Astsubay dedikleri köle askerlerin “subaylığa tahsilen nakil” hakkını;

   Hem Meclisde kurdukları alçak bir kumpas ile

   Hem de aşağıda gördüğünüz “iki hecelik bir kelime oyunu” ile işde, böyle “engelledi.

Asubay Tefrikası 6-6_ 926 sayılı TSK Personel Kanunu_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6-6_926 sayılı TSK Personel Kanunu_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 *  *  *  *  * 

 

Yiğidi Öldür, Hakkını ..!

 

Evet, yiğidi öldür! Lâkin hakkını teslim et!

 

5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde astsubaylara verilen hakları

27 Mayıs’ı kotaran darbeci subaylar

Yukarıda gördüğünüz üzere

926 Sayılı TSK Personel Kânunu ile 1967 senesinde bir bir gasp etdiler.

 

Fakat

Darbeci subayların teşkil etdiği Cumhuriyet Senatosu üyelerinden

Hukukcu ve müstafi subay Niyazi AĞIRNASLI

926 Sayılı TSK Personel Kânunu Cumhuriyet Senatosu’nda müzâkere edilir iken

52'nci Birleşimde söz aldı ve

Astsubay sınıfının özlük hakları konusunda şu tesbiti yapdı;

 

 

Asubay Tefrikası 6_6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

  NİYAZI AĞIRNASLI (Devamla) —

 

    Astsubay sınıfını tatmin etmek, doyurmak zaruretindeyiz.   

  Bu itibarla bu kıta tazminatları bareminde bir değişiklik, bir ilerletme yapılmalıdır, kanaatindeyim.

 

 

27 Mayıs darbesini yapan,

Millî Birlik Komitesinin 22’nci sıradaki üyesi ve

Cumhuriyet Senatosu’nun tabii üyesi Hava Kurmay Albay Haydar TUNÇKANAT,

926 Sayılı TSK Personel Kânunu Cumhuriyet Senatosu’nda müzâkere edilir iken,

Birleşim 55’de,

Çoğu emekli subay olan üyelerin huzurunda târihe şu sözleri kayıd etdi;

 

 

Asubay Tefrikası 6_9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

HAYDAR TUNÇKANAT (Cumhuriyet Senatosu Tabiî Üyesi) — Sayın arkadaşlar, bu konuda, bilhassa emeklilik konusunda konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Benden evvel konuşan arkadaşımız generallerin emekliliğine sayılması için ayrıca bir iki kademe ihdas edilmesi lâzmigeldiği üzerinde durdular.          

Bilindiği gibi, ihtilâlden evveline kadar barenim son maaşına ancak tümgeneraller ulaşabilirlerdi. Astsubayların da âzami maaşı 60 lira üzerinde idi. Millî Birlik Hükümeti zamanında bunun yetersizliği ve sivil baremle eşitsizliği nazarı itibara alınmak suretiyle bunlar düzeltildi.Asubay Tefrikası 6_9 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Albaylar baremin 1 nci derecesine çıkarılmak suretiyle, astsubaylar 80 e çıkarılmak suretiyle askerlerin bu zor durumları düzeltilmiş oldu. Ayrıca emekli maaşlarından gelir vergisinin kaldırılması ve ayrıca % 35 zam yapmak suretiyle de bunlar daha iyi bir duruma getirildi.

Ayrıca emekli subaylara, generalden astsubaya kadar hepsi dâhil olmak üzere emeklilikleri ve muvazzaflıkları zamanında bedava ilâç, hastane, bakım ve muayene temin edildi. Burada konuşan orgeneraller vaktiyle mesuliyet makamlarında bulundukları zaman acaba neden bu teklifleri yapmadılar? Evet milletin kaderine hâkim olacak mevkilerde bulundular, niçin o zamanlar bu teklifleri yapmadılar? Onun için arkadaşlar, biraz elimizi vicdanımıza koyalım, âdil olalım.

Eskiden bu gibi hâdiseler çok olmuştur. Evet general, orgeneral zembilini eline alıp pazara gitmek mecburiyetinde kalmıştır. Neden? Tashih edilmediği için. Ama, bundan sonra böyle hiçbir general görülmez.

 

    Arkadaşlar, general, subay, astsubay emeklilerinin hiçbirisi muhtaç duruma düşürülmiyecektir.  

 

  Bundan sonra  sadaka  ile hiçbir ordu mensubu yaşamıyacaktır.  

  Hürmetlerimle.

 

 

 *  *  *  *  * 

Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Kıbrıs Barış Harekâtının ertesine vâsıl olduğumuz senedeyiz şimdi...

   27 Mayıs’ın darbeci subayları Başbakan Adnan MENDERES’i idam etmiş,

   Türkiye’de böylece “demokrat” dönemi sona ermiş,

   Bu kez de Çoban Sülü ile “demir gırat” dönemi başlamış idi...

   Devletimizin başdan aşağı değişen idâre heyeti şu kişilerden mürekkep idi.

Tekaüd bahriye zabiti Fahri Sabit KORUTÜRK ve Çoban Sülü_Asubay Tefrikası 6-6_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK


   Bugüne kadar hep olduğu gibi, birisi tekâüd birisi de muvazzaf olmak üzere;

   Ülke idâresinde iki subay var idi; Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı...

   Bu senenin bir hususiyeti daha var; 1975 olayları...

   Yan ödemeler konusunda kendilerine yapılan haksızlığı ve kalleşliği kabul etmeyen astsubaylar ve hanımları;

   Büyük şehirlerin meydânlarda polisler ile iki kere köşe kapmaca oynamış idi.

   Birincisi; Kıbrıs Barış Harekâtından dört sene evvel, 1970 senesinde,

   İkincisi ise Kıbrış Barış Harekâtından bir sene sonra, bu sene...

 

 *  *  *  *  * 

 

   Başbakan Adnan MENDERES'in astsubaylara 1951 senesinde verdiği  "sicilen subaylığa nakil” hakkını

   Bugüne kadar ele ele veren Genelkurmay Başkanları ve Millî Savunma Bakanları gasp etmiş idi.

   Yarım yamalak da olsa 926 sayılı TSK Personel Kânunu ile

   Astsubay dedikleri köle askerlere 1967 senesinde “tahsilen subaylığa nakil” hakkı verilmiş idi.

   Şimdi de sırada astsubayların “tahsilen subaylığa nakil” hakkını gasp etmek var idi.

 

Anadolu'nun küçük kasabalarında liseden fazla tahsil imkânını bulamamış yüksek kabiliyetli Türk çocukları

 

 

   Evvelâ asubay okullarına girip asubay olmuşlar,

   Kâbiliyetlerine ve zekâlarına biçilen uyduruk asubaylık gömleği dar gelince de

   Kendi parası ile okuyup üniversite diploması almışlar idi.

   Ellerindeki diploma ile bir şeyler yapmak isdeyen asubaylar bu kez de

   Kendi şehirlerinden vekil seçip meclise gönderdikleri siyâsetcilerin kapısını aşındırmaya başladılar.

   Subay olmayı kafasına koyan yüksek kâbiliyetli Türk asubaylarını

   Subaylarmızın bugüne kadar tezgahladığı hiçbir engel durduramamış idi.

   Kimisi lise, kimisi ortaokul kimisi de sanat veya köy enstitüsü mezunu olan asubaylar

   Üniversite tahsilini tamamladıkdan sonra

   Hem subay olmak için

   Hem de diplomalarının hakkı olan intibâklarını yapılmasını talep etmek için

   Bu kez de MSP milletvekili Şener BATTAL’ın kapısını çaldı.

 Konya milletvekili Şener BATTAL_Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 *  *  *  *  * 

Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   1976 senesine vâsıl olduğumuzda

   Devletimizin idâre heyetinde bıldırkine göre hiçbir değişiklik yok idi.

   Herkes goltuklarına köskelmiş, makâmlarında tam mevcut keyif çatıyorlar idi.

   Genelkurmay II. Başkanı da;

   “Başçavuş bile olsa benim teğmenimden fazla maaş alamaz!” diyen Orgeneral Ahmet Kenan EVREN idi. 

Fahri Sabit KORUTÜRK_Çoban Sülü ve Ahmet Kenan EVREN_Benim teğmenin senin başçavuşundan fazla maaş alamaz_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Konya milletvekili Şener BATTAL sâyesinde TBMM’nin asubaylara verdiği “emsâli devlet memurlarına göre 1 derece yukarıdan intibâk hakkını” gasp etmek üzere

Birileri sutre gerisinden hazırlıklar yapıyor idi. Bunların en tepesinde ise emekli deniz subayı olan Cumhurbaşkanı Fahri Sabit KORUTÜRK oturuyor idi.

 

 *  *  *  *  * 

Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   1978 senesine vâsıl olduğumuz günlerde T.C devletinin dümeni şu eşhâsın ellerinde idi.

 

Fahri Sabit KORUTÜRK ve Karaoğlan Bülent ECEVİT_ Asubay Tefrikası 6-6_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   27 Mayıs darbeci subaylarımızın hazırladığı 926 sayılı TSK Personel Kânunu

27 Mayıs darbeci subaylarından Suphi GÜRSOYTRAK_ Asubay Tefrikası_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Gene darbeci subaylarımızın kateküllisi ile 1967 senesinde TBMM’de kabul edilip meriyyete konulmuş idi.

   Fakat

   Bu kânun hakkında en çok şikâyet edenler de gene bu kânunu yapan darbeci subaylarımız oldu.

   Bu kânundan şikâyet eden darbeci subaylarımızdan birisi de Suphi GÜRSOYTRAK idi.

   Binbaşı rütbesi ile 27 Mayıs darbesini yapan subaylardan birisi olan Suphi GÜRSOYTRAK,

   Mükafaat olarak darbeci subaylarımızın teşkil etdiği Cumhuriyet Senatosu tabii üyeliğine tayin edildi.

   Başbakan Adnan MENDERES ve iki bakanın idam karârına aleyhde rey verdi.

   1978 senesine ait bütçe kânunu Cumhuriyet Senato’sunda müzâkare edilirken Senato üyesi olarak söz alan darbeci Suphi GÜRSOYTRAK bile

   Darbeci subaylarımızın 18 sene evvel meclisde katekülli ile kabut etdirdiği 926 sayılı TSK Personel Kânunu hakkındaki haklı isyânını şu sözleri ile târihe kayıt etdi;

27 Mayıs darbeci subaylarından Suphi GÜRSOYTRAK_Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK 27 Mayıs darbeci subaylarından Suphi GÜRSOYTRAK_Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

   Sayfa- 368;  27 Mayıs darbeci subaylarından Suphi GÜRSOYTRAK_ Asubay Tefrikası 6-6_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

   Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası çıktığından bu yana her yıl birkaç değişikliğe uğraması dahi bu yasanın yeteri gibi incelenmeden Şûradan geçtiğinin en açık kanıtıdır.

  •   Okumayı cezalandıran,   
  • Komuta heyetini yaşlandıran,
  • Kuvvet komutanlarını hemen hemen her yıl değiştirmeyi amaçlayan,
  • Yükselmelerde gerekli objektifliği sağlayamayan

       Bu yasanın süratle değiştirilmesinin yararlı olacağı görüşündeyiz.       

 


 


  Tertipleyicisi olan beyaz subayları bile memnun etmeyen bir kânun,  

  Dış kapının mandalı olan köle astsubayların yarasına merhem olur mu, Allah aşkına?..  

 

 

 *  *  *  *  * 

   İnsanoğlu bilemediği, anlayamadığı şeylerden evvelâ korkdu ve onlara tapdı.  

    Zelzele, ateş, gökgürültüsü, yıldırım ve şimşek bunlardan bâzılarıdır.  

   Fakat korkup tapdığı bu şeyleri daha sonra bilip anladıkdan sonra

   Bu kez de onları kendi menfaatine kullanmanın yollarını aradı.  

  Beyaz subaylarımızın bugünlere kadar tertip etdiği elvan çeşit kumpaslar ile 

 hazırladığı ve kabul etdirdiği kânunlara göre 

  Ne olduğunu ve olduğumuzu bilmediğimiz için dün ürküp korkduğumuz 

 “astsubay” dediğimiz asker sınıfının 

  Asubay Tefrikası sâyesinde ne olduğunu biz asubaylar bugün artık çok iyi 

 biliyoruz. Bildiğimiz için de uyduruk ve sahte bir asker sınıfı olanastsubaylığın” 

 ne olması gerekdiği konusunda gerekceli öngörüler ortaya koyabiliyoruz. 

 Bu öngörülerimizi de inşallah

  Zamânı ve zemini geldiğinde dünyâ âleme tekrâren ilan edeceğiz... 

 

 *  *  *  *  *  

Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  5802 sayılı Astsubay Kânunu emretmesine rağmen  

  Ve dahi  

  Gene bu kânunun subay yardımcısıdediği köle asker “astsubayları  

  Genelkurmay Başkanlarımız 1951 senesinden beri “subaylığa sicilennakil etmemişler idi.  

 

Eşşeğin yapmadığını sıpasından bekleme_Asubay Tefrikası 6-6_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

  926 sayılı TSK Personel Kânunu ile de Genelkurmay Başkanlarımız

 "Astsubay" dedikleri köle askerleri   

1967 senesinden itibâren bu kez de “subaylığa tahsilennakil etmediler

 

 

 *  *  *  *  * 

 

   1944 senesinde kılıç veremediği ve bugün hepsi ölmüş subaylarına kılıç vermek için

   Üç ayrı târihde üç farklı kânun tertip edecek kadar kadirşinas ve şefkatli davranan Genelkurmay Başkanlarımız,

   Kendi parası ile yüksek tahsil yapan asubayların subaylığa nakil edilmelerine imkân vermek üzere

   Sâdece "iki hecelik" bir değişiklik yapmak için meclisde parmağını bile oynatmadı.

   Aksine, TBMM’de kurulan bu kumpası sutre gerisinden hem tertipledi hem de icrâ etdi.

 

Ordumuzun " astsubay " dediği " köle " askerleri,

Kurudukca sulanan ve fakat büyüdükce budanan bir ağaç gibi

İçinde yaşadığımız 2018 senesine kadar

İşde, böyle; ite-kaka, yata-bata geldi!

 

 

 *  *  *  *  * 

 

   Bilmediğiniz bir şeyi sevmek ya da nefret etmek hakkınız olamaz! Çünkü sevmenin de nefret etmenin de ilk şartı bilmekdir.

   Cârî mevzuâtımıza göre bugün itibârı ile “astsubay” dediğimiz askerlerin ne olduğunu bilmeniz için anlatması Eski Tüfek’den.

   Siz de bugüne kadar hiç anlatılmayanları biliniz.

   Biliniz ki sevmek ya da nefret etmek hakkınız olsun.

   Sonra da "astsubay" mesleğini isder seviniz, isder nefret ediniz.

 

 *  *  *  *  * 

 

   Muhterem asubay meslekdaşlarım ve pek kıymetli vatandaşlarım!

   62 sayfalık Asubay Tefrikası 6-6 isimli bu makâlemizin üç cümlelik özeti şudur;

Asubay Tefrikası -6-6 _ Bir Kavanoz Bal_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

    Asubay Tefrikası 6-6, Eski Tüfek-2018   .        

 

  

Sahi Güvenlik Komutanlığı brövesi_Asubay Tefrikası-6-6 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

 

 

 

Şükrü IRBIK

(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.

 

   Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız  

 

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKSahil Güvenlik Komutanlık BrövesiKapak 5

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKAsubay Tefrikası _14_ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIKSahil Güvenlik Komutanlık BrövesiAsubay Tefrikası 6_10 _ Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

 

Makam Tazminatının Fesat Sarmalı Eski Tüfek Şükrü IRBIK

image002

Makâm Tazminâtının Fesat Sarmalı

Zarf ile Mazruf...

Edebiyatımızda güzel bir tâbirdir; “zarfa bakma, mazrufa bak!..” deriz.

İnsanları dış görünüşüne göre değil fakat iç görünüşüne, seciyesine, kişiliğine, beyninin gerisindeki niyetine göre değerlendirmeyi öğütleyen has bir deyimdir.

Aynı zamânda;

Bir şeyin ve olayın zahirî görüntüsünün değil de muhtevasının önemli olduğunu ifâde etmek için kullanılır. Bu anlamda “Dervişin fikri ne ise zikri odur” atalar sözüyle de taban tabana zıt bir anlam ifâde eder. Çünkü bu atasözünde en azından şeref, haysiyet, dik duruş, mertlik, açık yüreklilik vardır.

Zarfın mazruf ile olan ilişkisi;

  Gül ile bülbül,

  Subay ile astsubay,

  Ȃşık ile maşuk,

  Yusuf ile Züleyha,

  Leylâ ile Mecnun,

  Edi ile büdü,

  Nokta ile virgül,

  Gece ile gündüzün ilişkisine benzer.

Birisi, diğeri için yaradılmışdır.

Birisi, diğerinin mütemmim cüz’üdür.

Biri olmazsa, diğeri de olmaz!..

 *  *  *  *  * 

Tazminâtın Fesat Sarmalı

Bu girizgâhdan sonra, gelelim;

  • Makam tazminatı,
  • Hizmet (görev) tazminatı,
  • Temsil tazminatı ve
  • Kadrosuzuluk tazminatının hâl-i pür melâline...

TSK personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda,

Son zamanlarda yapılan çalışmalar gündemde önemli bir yer tutmaya başladı.

Sağolsunlar, Sayın Milletvekillerimiz;

Meclisi soru önergesi ve kânun teklifi yağmuruna tutuyor,

TESUD, konu ile ilgili olarak hazırladığı taleplerini;

M.S.B. ve Genelkurmay Başkanlığına gönderdiğini ve konuyu takip ettiğini söylüyor,

TEMAD Başkanımız Sayın Ahmet KESER;

Temsil ettiği yüzbinlerce üyesinin hakkını almak için çırpınır iken,

Kapısına kadar getirilen sarı zarf içinde hakkında suç duyuruna maruz kalıyor,

Millî Savunma Bakanımız Sayın İsmet YILMAZ;

Askerî personelin maaşlarında yapılan çalışmaların tamamlanmak üzere olduğunu basına açıklıyor,

Genelkurmay Başkanlığımız;

Kendi personelinin özlük haklarının,”bir sistem bütünlüğü içinde incelendiğini ve kendi yetkisi dâhilindeki düzenlemeleri titizlikle hayata geçirdiğini, diğer konuları ilgili makamlara teklif ettiğini” basın açıklamasıyla kamuoyuna ilân ediyor”.

Görünen o ki konunun muhatabı olan bütün taraflar elinden geleni yapıyor, en azından zâhiren öyle görünüyor.

Fakat bugün biz, görünen ile yetinmeyeceğiz

Ve dahi

İyileştirme denince akla ilk gelen husus olan tazminatlar konusunda,

Bugüne kadar ne zaman, neler yapılmış, hangi kanunlar kabul edilmiş hep beraber bir göz atacağız.

Bugün itibariyle ve kabul edildiği tarihlerden buyana

Sâdece subaylara ödenen 4 çeşit tazminat şunlardır;

    1. Makâm tazminâtı,

    2. Hizmet (görev) tazminâtı,

    3.Temsil tazminâtı,

    4. Kadrosuzluk tazminâtı 

 *  *  *  *  * 

Makâm Tazminâtı ile başlayalım;

  • (1) 12/2/1982 târih ve 2596 sayılı Kânun ile 926 sayılı TSK Personel Kanununa eklenen Ek 18 nci madde ile; 

         Genelkurmay Başkanı,

         Kuvvet Komutanları ve

         Jandarma Genel Komutanına makam tazminatı ödenmesine imkân verildi.

  • (2) 26/6/1984 târih ve 241 sayılı Kânun Hükmünde Kararnamenin 39 ncu maddesi ile, 

        Orgeneral ve Oramiral rütbesindeki subaylar da makam tazminatı kapsamına dâhil edildi.

  • (3) 24/12/1986 târih ve 265 sayılı Kânun Hükmünde Kararnamenin 3 ncü maddesi ile Ek 18 nci madde değiştirilerek, makam tazminatı

        General ve amiral rütbesindeki subayların tamamına teşmil edildi.

  • (4) 09/04/1990 târih ve 418 sayılı Kânun Hükmünde Kararnamenin 21 nci maddesi ile 926 sayılı TSK Personel Kanununa V sayılı Makam Tazminatı Cetveli eklendi ve; 

        Kıdemli Albaylara da makam tazminatı ödenmeye başlandı.

  • (5) 08/07/1991 târih ve 433 sayılı Kânun Hükmünde Kararnâmenin 6’ıncı maddesi ile 926 sayılı TSK Personel Kânununa göre

        Makâm tazminâtı alan subaylarımızın bu tazminâtları % 100’den fazla oranlarda arttırıldı.

  • (6) 27/12/1991 târih ve 475 sayılı Kânun Hükmünde Kararnamenin 10 ncu maddesi ile; anılan Cetvelde yer alan “Kıdemli Albaylar” ibaresi “Albaylar” olarak değiştirilerek,

         Albay rütbesindeki subayların tamamına makam tazminatı ödenmeye başlandı.

  • (7) 13/07/1993 târihli ve 486 sayılı Kânun Hükmünde Kararname ile;

          Kıdemli Albaylar ve Albaylar için farklı makam tazminatı göstergesi tespit edildi.

           Aynı rütbede olan subayların farklı makam tazminatı alması bakımından dikkat çeken bir durumdur.

  • (8) 19/12/1996 târih ve 568 sayılı Kânun Hükmünde Kararnamenin 3 ncü maddesi ile; 926 sayılı TSK Personel Kanununa ekli V Sayılı Makam Tazminatı Cetveli değiştirilerek,

        Yarbay rütbesindeki subaylara da makam tazminatı ödenmeye başlandı.

  • (9)  Arkası, yarın...!

Makam Tazminatının iç gıcıklayacı safahâtı kısaca bu kadar...

Fakat tefrika tefrika çıkartılan bu kanunların askeriyemizde sebep olduğu tesir;

Dünyânın bu ucunda kanatlarını çırpan kelebeğin,

Dünyânın diğer ucunda kasırgaya sepep olmasından daha derin ve sarsıcı oldu!..

 *  *  *  *  * 

Şimdi Gelelim Hizmet (Görev) Tazminâtına;

Personel Kâ nunu “hizmet tazminatı” diyor, diğer kanunlar “görev tazminatı” diyor.

Karşılığında sıfır (0) olan benim maaş pusulamda ise “özel görev tazminatı” yazıyor.

  • (1) 10/4/2001 târih ve 4639 sayılı Kânunun verdiği yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulunca çıkarılan “Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Mali ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında” 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11 nci maddesi ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 nci maddesine eklenen (C) bendinde;

        “(A) bendi kapsamına giren ve temsil tazminatı almayan personele de “hizmet (görev) tazminatı” verildi.

        Bir başka ifade ile; Yarbay ve üst rütbedeki subaylara da hizmet (görev) tazminatı ödenmeye başlandı.

  • (2) 2002/4382 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre hizmet (görev) tazminatı; 15.01.2002 – 14.07.2002 târihleri arasında "sâdece 6 ay süre ile" ödenecek idi.

        Fakat

        Bakanlar Kurulu Karar metinde geçen “6 aylık zaman sınırlaması”;

        2002/4382 sayılı bu Bakanlar Kurulu Kararının 5’inci maddesi;

     “10/1/2002 tarihli ve 2002/3546 sayılı Kararnamenin eki Kararın 1, 2, 3 ve 4'üncü maddeleri ile geçici 1'inci maddesinin uygulanmasına 15.07.2002 tarihinden itibaren devam olunur” şeklinde değiştirildi.

         Ve bu sinsi hile ile;

"Sâdece 6 ay süre ile" ödenecek hizmet (görev) tazminatı “devâmlı” hâle getirildi.

  • (3) Arkası, yarın...!

 *  *  *  *  * 

Temsil Tazminâtına bakalım;

  • 12 Şubat 2000 târih ve 4505 sayılı Kânun ile 23962 sayılı Resmî Gazetede yayımlarak yürürlüğe giren

         Ve dahi

       En az 7.000 gösterge üzerinden Makam veya Yüksek Hâkimlik Tazminatı alanlara ödenen Temsil tazminatı konusuna temas etmeyeceğim.

       Bu tazminat, kozasında uyuyan ipek böceği larvaları için sözkonusu çünkü.

       Tevâ tür o dur ki devletin kurumlarını sâ dece bu uyuyan ipekböceği larvaları temsil ediyor imiş!

 *  *  *  *  * 

Sıra Geldi Kadrosuzluk Tazminâtı’na; 

Memleketin buhranına ve kardeş kavgasına mâni olmak” bahâ nesi ile

27 Mayıs 1960 Cuma günü bütün memleketde idâreyi ele “darbeci subaylarımız”

Hemen ertesi sene piyasaya sürdükleri 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu ile;

Kendi istikbâllerini ve özlük haklarını kısmen teminât altına almışlar idi.

Fakat

Subaylarımıza bütün bunlar az geldi...

Devletin kasasından kendi midelerine daha çok mama akıtmak için,

Hemen hummalı bir çalışma başlatdılar...

Bu kez de

TSK Personel Kânunu ismi ile yeni bir kânun piyasaya süren 27 Mayıs’ın darbeci subayları

  “Tazminât” ismi ile

  Ve fakat

  5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa aykırı olarak kendilerine yeni menfaatler temin etdiler.

Bu menfaatlerden birisi ile de;

Kadrosuzluk sebebi ile terfi edemeyen beyaz subaylarımıza;

926 sayılı Kânunun 49’uncu maddesi ile “züğürt tesellisi” kâbilinden tazminât vermeye başladılar.

Bu tazminât ile kadrosuzlukdan dolayı emekli edilen subaylarımıza;

Aldıkları son maaşlarının 2 ilâ 8 katı tutarında toplu bir para veriliyor idi.

Subaylarımıza verilen bu tazminât;

O senelerde Emekli Sandığından aldıkları ikrâmiyenin dörtde birine tekâbül ediyor idi.

27 Mayıs subay darbesinin rüzgarından istifade ile;

1967 senesinde almaya başladıkları bu “züğürt tesellisi tazminâtın” mikdarı beyaz subaylarımıza az gelmeye başlayınca

Bu kez de bu tazminâtın mikdarını artıracak yeni fırsatlar kollamaya başladılar.

1993 senesine vâsıl olduğumuz günlerde bir pundunu bulan subaylarımız,

499 sayılı KHK ile bu emellerini tahakkuk etdirdiler.

27 Mayıs darbesinin kendilerine verdiği özgüven ile;

Tazminât” ismini verdikleri ikrâmiyeyi 5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa aykırı olmasına rağmen

1967 senesinde meclise kabul etdirmişler idi.

Bu tazminât;

Emekli Sandığı Kânununa aykırı idi. Çünkü bu kânuna tâbi olan emeklilerden hiçbirisi,

Görevde iken aldığı bir tazminâtı, emekli olduğunda da almaya devâm etmiyor idi.

Fakat

1993 senesine vâsıl olduğumuz günlerde, rüzgâr hiç de subaylarımızdan yana esmiyor idi.

İktidâr ve muhalefet partileri bir araya gelmişler

Ve dahi

2 Eylül’ün darbeci subaylarını hesâba çekmek isdiyorlar idi.

1967 senesinde 5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa aykırı olarak almaya başladıkları

Ve dahi

Tazminât” ismini verdikleri rüşveti

1993 senesinde meclise getirseler, kabul etdiremeyeceklerini beyaz subaylarımız pekâlâ biliyorlar idi.

Bu engeli aşmanın da biricik yolu var idi;

Yangından mal kaçırır gibi TBMM denetiminden kaçırarak bir KHK tertip etmek!..

Bu KHK’yi imzâlayacak bakanların kimisini,

Subay orduevine dâvet edip “bir balık iki duble rakı” ile tavladılar.

Kimisini de,

Tehdit ve yalan ile ya korkutdular ya da kandırdılar.

Ve böylece aşağıda anlatdığımız duruma geldik!

1967 senesinden beri; 

  • Maaş katı” olarak ve
  • Bir defâya mahsus” olmak üzere subaylarımıza verilen “tazminât”ın ismi

499 sayılı KHK ile 1993 senesinde “kadrosuzluk tazminâtı” olarak tebdil edildi

          Ve dahi

  • Maaşların yüzdesi” olarak ve
  • 65 yaşına kadar sürekli olmak şartı ile” verilmeye başlandı.

Ne diyelim? Helâl olsun vallahi!

  • (1) 09/08/1993 târih ve 499 sayılı KHK’nın 9’uncu maddesine istinaden;

Subaylar için bu kez de “Kadrosuzluk Tazminatı” icâd edildi.

Kadrosuzuluk sebebiyle terfi edemeyen

Veya

Yaş haddinden önce emekli edilen subaylara;

65 yaşına kadar ödenmek üzere ve ek göstergeler dâhil, orgeneral aylığının aşağıda gösterilen oranları emekli maaşlarına ilave edilmeye başlandı;

   Orgeneral (% 30),

   Korgeneral (% 25),

   Tümgeneral (% 20),

   Tuğgeneral (% 15),

   Albay (% 12),

   Yarbay (% 11),

   Binbaşı (% 10) ve

   Yüzbaşıya (% 9).

  • (2) 28/08/2000 târih ve 629 sayılı KHK ile “Kadrosuzluk Tazminatı” şu oranlarda arttırıldı;

   Orgeneral (% 333),

   Korgeneral (% 360),

   Tümgeneral (% 400),

   Tuğgeneral (% 500),

   Albay (% 583),

   Yarbay (% 500),

   Binbaşı (% 500) ve

   Yüzbaşıya (% 333).

Tazminatın ismi bir yana, artış oranlarına dikkat ediniz.

Teselli ikramiyesi %583 artışla albaylara çıkmış. Emekli subayların maaşında önemli oranda artış getiren bu düzenlemede astsubayların gene esamesi okunmadı.

  • (3) Arkası, yarın...!

 *  *  *  *  * 

  • 7 hamlede "makam tazminatı"nın, 
  • 2 hamlede ise "hizmet (görev) tazminatı"nın baş döndüren macerası işte böyle....

28/11/2011 târih ve 2011/2722 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile;

Ocak 2012 tarihinden geçerli olmak üzere;

Sâdece yarbaylara ve AÜKHE eğitimi almış astsubaylara yapılanlar gibi gizlice yapılan “balans ayarları” bunlara dâhil değil.

Makâlemizin buraya kadar olan satırlarına bakarsanız,

Yarbay ve üst rütbedeki bütün subay rütbelerinden yazıda bahsedildiğini görürsünüz.

Dikkatinizi çeken bir husus daha olmalı;

Buraya kadar dillerden dökülen ağdalı kelâmlarda, çıkartılan tomar tomar kanunlarda, astsubay kelimesi bir kez bile zikredilmemiş!

Bugüne kadar sâdece subaylara verilen;

   Makam tazminatı,

   Görev (hizmet) tazminatı,

   Temsil tazminatı ve

   Kadrosuzluk tazminatı için çıkartılan bu kanunlar silsilesine,

Eklenecek son halkada bakalım piyango kimlere çıkacak!..

 *  *  *  *  * 

   Yazımızın öznesi;

   Makam tazminatı,

   Hizmet (görev) tazminatı

   Temsil tazminatı ve

   Kadrosuzluk tazminatı...

Elimizdeki belge ise bir soru önergesi.

Makam tazminatının subaya ve astsubaya verilmesi için İstanbul Milletvekili sayın Mahmut TANAL,

TBMM Başkanlığına 7/7407 sayılı yazılı bir soru önergesi vermiş.

Bu soru önergesini Millî Savunma Bakanı sayın İsmet YILMAZ,

22 Haziran 2012 tarihinde yazılı olarak cevaplamış. (Bkz. 22 Haziran 2012 târih ve MAİY:2012/7119/Kan. ve Kar.D.Ka. Tetkik ve İşl.Ş.1243 sayılı ve “Yazılı Soru Önergesi” konulu cevabî yazı).

Söz konusu soru önergesinde sayın TANAL şöyle diyor;

Md.3. Yarbay ve üzeri rütbedeki subaylara verilen görev tazminatını 1’inci dereceye gelmiş muvazzaf ve emekli subay ve astsubayların da alabilmesini (yaklaşık 385 TL artış) öngören kanun tasarısı taslağı 11 Haziran 2012 tarihinde yasalaştırılmak üzere Başbakanlığa gönderilmiştir”.

İyi anlaşılması için konu hakkında kısa bilgi verelim...

Hatırlanacağı üzere;

2002 senesinde makam tazminatının yarbay ve astsubay II kademeli kıdemli başçavuşa da verilmesi amaçlanmış idi.

KHK kabul edilir edilmez, yarbaylara makam tazminatı hemen ödenmeye başlanmış

Fakat

Astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara ödemeye gelince bütçe muslukları fısss! etmiş idi.

İşde, yukarıda anlatmaya çalışdığım husus; bu konunun devamı niteliğindedir.

Statü hazretleri, 2002 senesinde, astsubay II kademeli kıdemli başçavuşları ileri sürerek,

Makam tazminatını muvazzaf yarbaylara verdirmiş idi.

Geriye kim kalmış idiı?

El cevap “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar”.

Peki kimdir “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar?

El cevap bir gayya kuyusu!.. Doldur içine kimi istersen!..

Anlaşılan, statü hazretleri, yarbaya makam tazminatı vermekle hızını alamamış,

Şimdi de “1’inci dereceye gelmiş emekli ve müstafi subaylar”a görev tazminatı verdirmek istiyor.

 *  *  *  *  * 

Gönül diyor ki şimdi burada dur ve şu soruları sor;

  • (1) 12/2/1982 târihinde Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve Jandarma Genel Komutanına makam tazminatı ödenmesine başlandı. Bu kanunda astsubayın adı yok. 
  • (2) 26/6/1984 târihinde Orgeneral ve Oramiral rütbesindeki subaylar da makam tazminatı kapsamına dahil edildi, bu kanunda da astsubay yok sayıldı. 
  • (3) 24/12/1986 târihinden geçerli olmak üzere makam tazminatı, general ve amiral rütbesindeki subayların tamamına teşmil edildi. Kabul edilen kanunda astsubaylar inkâr edildi. 
  • (4) 09/04/1990 tarihinden itibaren  Kıdemli Albaylar rütbesindeki subaylara da makam tazminatı ödenmeye başlandı. Astsubaylardan söz eden yok. 
  • (5) 27/12/1991 târihinden başlamak üzere Albay rütbesindeki subayların tamamına makam tazminatı ödenmeye başlandı. Astsubaydan bahseden yok. 
  • (6) 19/12/1996 târihinde geçerli olmak üzere Yarbay rütbesindeki subaylara da makam tazminatı ödenmeye başlandı. Astsubayların adı gene yok. 
  • (7) Yukarıdaki satırlarda târih ve sayısını verdiğimiz KHK’ler ile;

     

       Görev (hizmet) tazminatı,

       Temsil tazminatı ve

       Emekli subaylara kadrosuzluk tazminatı verilmesi amacı ile yapılan düzenlemelerde,

Gene astsubayların esamesi okunmadı.

 *  *  *  *  * 

Şunları da soralım;

  • Makâm tabiri neyi ifade eder?

       Bakalım; 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanunu; Madde 11 – Makam: Her âmirin Silahlı Kuvvetlerde temsil ettiği mevkidir.

  • Şimdi de Âmir’in ne olduğunu görelim;

        Aynı Kanun, Madde 9 – Âmir: Makam ve memuriyet itibariyle emretmek salâhiyetini haiz kimsedir. Demek oluyor ki unvanı “Âmir” olan her asker makam tazminatını hak ediyor.

  • Peki, makam tazminatının tahakkuku konusunda son 21 seneden beri yapılagelen uygulama nedir?

       1982 senesinden beri makam tazminatı;

   2000 tarihinden buyana temsil tazminatı,

   2001 senesinden beridir de görev tazminatı;

     Yarbay,

     Albay,

     Tuğgerenal,

     Tümgeneral,

     Korgeneral ve

     Orgeneral rütbesindeki bütün subaylara veriliyor.

Kadrosuzluk tazminatı da 1993 senesinden beri;

     Yüzbaşı,

     Binbaşı,

     Yarbay,

     Albay,

     Tuğgeneral,

     Tümgeneral,

     Korgeneral ve

     Orgeneral rütbesindeki subaylara veriliyor.

Soru sormak zihin açar, sormaya devam edelim;

  • Halen makam tazminatı verilen her subayın bir makamı var mı?

        Yok, âmir olmayan, âmir olmadığı için makamı olmayan subaylar da var.

  • Makâm sahibi olmadığı halde makam tazminatı alan subay var mı?

        Var, Yarbay ve üstündeki subaylardan âmir olmayan ve âmir olmadığı için makam sahibi olmayan subaylar da var ve makam tazminatını alıyorlar.

  • Âmir olduğundan dolayı makâm sahibi olan binbaşı ve daha alt rütbedeki subaylara niçin makam tazminatı verilmiyor?

       Bu sorunun cevabını ben bulamadım.

  • Peki, makam dediğimiz şey, sâdece subaylara mı mahsusdur?

        Hayır. Âmir olduğundan dolayı makamı olan çok sayıda astsubaylar ve uzman jandarma çavuşlar var. Ben de Âmir unvanı ile görev yaptım, makamım vardı. İdâre, “Komutanlık” görevi veriyor fakat “Âmir” unvanı vermiyor astsubaya. Çorba, içmek içindir değil mi? Tıpkı çorba verip kaşık vermemek gibi...

Peki makamı olan astsubaylar ve uzman jandarma çavuşlara makam tazminatı niçin verilmez?

  • Yukarıda mezkur soruları tetkik ettiğimizde Genelkurmay Başkanlığımızın tabiriyle özlük hakları konusundaki çalışmalarının “bir sistem bütünlüğü içinde” yapıldığını söyleyebilir miyiz?

        Sayın komutanlarımız;

        Dizi dizi kanunlar çıkartıp makam ve görev tazminatını yukarıdan aşağıda doğru subaylara kerte kerte indirir iken

        Etraflarına bakıp da kendilerinden başka “makam sahibi” göremediler mi acap?

  • Askerliğin temeli nedir?

        Disiplin...

  • Peki disiplin nedir?

        Bakalım; 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu; Madde 13 – Disiplin: Kanunlara, nizamlara ve âmirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir.

        O zaman ağalar, makam/görev/temsil/kadrosuzluk tazminatı ödenmesi konusunda;

Sizler bunca zamandan beri astınızın hukukuna riayet etmiyorsunuz ve onların haklarını tahakkuk ettirmiyorsunuz!..

Hani ast’ın hukukuna riayet? Kanunu ihlâl ettiğinizin farkında mısınız?

Bu cümleden olmak üzere;

  • 21 seneden beri verilen makam tazminatı,
  • 12 seneden beri verilen temsil tazminatı,
  • 20 senden beri verilen kadrosuzluk tazminatı ve
  • 11 seneden beri verilen görev tazminatının tahakkuk ettirilmesi için

  • Sâdece subaylara özgü olarak çıkartılan kanunların, askerlerin bir kısmını cidden mağdur ettiğini ve askerler arasında derin haksızlığa yol açtığını söylemek için hukukcu olmaya gerek var mı? 
  • Makam tazminatı verilmesini öngören ilk kanun, 1982 senesinde çıkartılmış. Bu kanunu, darbeci subayların kendilerinin kurduğu hükümete, yine darbeci subayların kabul etttirdiğini söylemeye lüzum var mı? 
  • Yüzbaşıdan orgenerale kadar da subaylara kadrosuzluk tazminatı verdirdiniz.
  • Yarbay dâhil, üst rütbeli subayların tamamına makam ve hizmet (görev) tazminatını tahakkuk ettirdiniz. Hayırlı olsun!

Şimdi kim var sırada?

 Önce binbaşılar,

Bir zaman sonra yüzbaşılar,

Üsteğmenler,

Teğmenler ve

Asteğmenler...

Şimdi de

Muvazzaf ve emekli/müstafi binbaşılara da;

Makam ve hizmet (görev) tazminatı verilmesi konusunda kanun teklifleri, soru önergeleri, yazışmalar çizişmeler yapılıyor bugünlerde.

Peki,

Âmir unvanlı makam sahibi astsubaylar ve uzman jandarma çavuşlar ne olacak?

 *  *  *  *  * 

Bu arada kısa bir bilgi hatırlatayım.

Bilginiz üzere astsubay tabiri,

İlk kez 05 Temmuz 1951 tarihli ve 5802 sayılı Astsubay Kanunda ihdas edildi.

Astsubay Kanununun birinci maddesi bakın ne diyor;

Makam Tazminatının Fesat Sarmalı

926 sayılı TSK Personel Kanununun 1967 senesinde meriyete girmesiyle,

5802 sayılı Astsubay Kanunu ilğa edildi.

Fakat

Astsubay Kanununun sâdece bir maddesi;

Yukarıda gördüğünüz birinci maddesi,

Madde 208/k fıkrası” olarak 926 sayılı TSK Personel Kânununda aynen ipkâ edildi.

Astsubay Kanunu çıktığı ilk günden beri;

Subaylarla emsal görev yapan astsubaylara, artık bu tarifin çok dar geldiği tartışma götürmeyecek bir hakikatdir.

Sâdece Astsubay için tertip edilen bu târif önemlidir.

Subayın bile hiçbir kanunda böylesi çarpıcı bir tanımı ve tarifi yokdur.

5802 sayılı Astsubay Kanununa niçin konulduğu

Ve

Bu kanun ilğa edilirken 926 sayılı TSK Personel Kânununa niçin ithâl edildiği derinlemesine araştırılıp sebebi açığa çıkartılmalıdır.

Astsubay tâbirinin kanunumuza girdiği ilk tarih olan 1951 senesinden

Yaklaşık olarak 2000 senesine kadar tam 60 sene, Âmir’lik unvanı astsubaylardan esirgendi.

Bunu bir kenera yazınız. Statü hazretleri, Âmir’lik unvânını sâdece subaylara has bir makam olarak kullandı.

Âmirliğe sadece subayları layık gördü.

Yakın zamana kadar “Âmir” deyince akla sâdece subay geliyordu.

2000’li yıllarda, ordumuzda meydana gelen müsbet yöndeki zihniyet değişikliğine koşut olarak

Önce Kuvvet Komutanlarının inhasıyla astsubaylara Âmir’lik ünvanı verildi.

Daha sonra, astsubaylar için Âmirlik kadroları ihdas edildi ve

TMK’larda astsubay kadrolarının “Unvanı” hanesine “Âmir” ibâresi yazılmaya başlandı.

Astsubay kadrolarının Âmirlik olarak ihdas edilmesi konusunda yetkisini sonuna kadar kullanan zamanın Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Sayın Metin ATAÇ’ı bu vesileyle saygıyla ve hörmetle yâd ediyorum.

2007 senesinde, Deniz Kuvvetleri Komutanlı Karargâ hındaki bir kadroya “Amir” unvanıyla atandım.

Atanma emrini okuduğumda, “Amir” kelimesinin parantez içinde yazılması dikkatimi çekdi.

Subay atamalarına bakdım, “... Amiri” şeklinde yazıyordu.

Fakat benim atama emrinde “.. K.lğı (Amir) şeklinde yazıyordu.

Hemen Atama Astsubayını arayıp bunun sebebini sordum.

Cevap, Şube Müdüründen geldi. “Şef, inceledik, Amir ibaresinin niçin parantez içinde (Amir) şeklinde yazıldığına dair bir gerekce bulamadık. Haklısınız, hemen değiştiriyoruz” dedi.

Ertesi gün Personel Bilgi Sistemine girip bakdım. Amir ibaresindeki parantez () kaldırılmışdı.

Bu hatıramı anlatmamın esbap-ı mucibesi, makam/görev tazminatının astsubaylar için yeni bir mevzu olması.

Yarbaylar ile birlikte astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara makam tazminatı ödenmesine dair

Bakanlar Kurulu Kararının 2002 senesine denk gelmesi de yukarıda açıkladığım tekâmül ile alâkalıdır.

Meseleye adâ let açısından bakıldığında;

Maalesef statü hazretleri, “Amirlik” unvâ nını astsubaylardan tam 50 sene esirgemişdir.

Hem amirlik hem de makam görevleri yaptığı hâ lde

Astsubaylara makam/görev tazminatı ödenmesi konusunda da idare, kendisi için isteyip aldıklarını astsubaylardan hâlâ esirgemektedir.

 *  *  *  *  * 

Niyetiniz Nedir? Ameliniz Nedir?

Son zamanlarda ortalıkda dolaşan soru önergelerinde ve kanun tekliflerine bakıldığında,

Genelkurmay Başkanlığımızın ifâ de ettiği gibi,

 Çalışmalarının bir “sistem bütünlüğü içinde” yapıldığını söylemek mümkün.

Yazışmalarda Ordumuzdaki bütün sınıfları kapsayan kavramlar kullanılmış; teklifler; subay, astsubay, uzman jandarma çavuş ve uzman erbaşları ihtiva ediyor.

Lakin, gelin görün ki sonuca baktığımızda yeni kazanımlar elde edenlerin sâ dece ve her zaman subaylar olduğunu görüyoruz.

  • Makam tazminatı, hizmet (görev) tazminatı ve kadrosuzluk tazminatı konularında kabul edilen kanunların hepsinde ve sâ dece subaylar var. 
  • General/amirallere temsil tazminatı ödendi. Bu iyileştirmede astsubayların adı bile geçmedi, görmezden geldiler. 
  • 10 Ocak 2002 târihinde, muvazzaf yarbaylar ve muvazzaf astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara makam tazminatı vereceğim diye yola çıktınız. Yolun sonunda, muvazzaf yarbaylar, makam tazminatını hemen aldı. “Bütçe uygun değil” diyen siyasîler de o günden beri bir başka ifadeyle tam 10 seneden beri muvazzaf astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara makam tazminatını vermiyor.

Statü hazretleri, kendi maksadına ulaşmak için astsubayı bir koç başı olarak ileri sürmüş;

2002 senesindeki uygulamadan, muvazzaf yarbaylar parsayı toplarken,

Muvazzaf astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlar ise, teşbihde hatâ olmaz, avucunu yalamıştı.

image006

Önce astsubay II kademeli kıdemli başçavuşları ileri sürerek yarbaylara makam ve hizmet (görev) tazminatını kopardınız.

Şimdi de ortalıkda dolaşan kanun tekliflerine ve soru önergelerine bakıldığında;

Astsubayların gene koç başı olarak ileri sürüldüğünü ve

Gizli maksadın bu kez de kıdemli binbaşılara makam ve hizmet (görev) tazminatı kotarmak olduğu görülüyor.

Bu da yetmedi “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar”a görev tazminatı isteniyor. Önceki yazışmalarda böyle bir talebiniz de yokdu. Şimdi, kendi lehinize çıtayı biraz daha yükseltiyor, bir adım daha mevzi kazanıyor, maksadınızı iyice tevessü ettirip bu kez de “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar”a görev tazminatı verilmesini gündeme taşıyorsunuz. Tıpkı muvazzaf yarbaylara makam tazminatı verilmesinde yapılan hülleye burada da başvuruyorusunuz ve gene astsubayları truva atı olarak kullanıyorsunuz.

Balıkesir milletvekili sayın Ahmet Duran BULUT’un 26 Haziran 2012 târihinde verdiği 7/7513 sayılı soru önergesinin konumuz ile alakalı iki maddesi işte şöyle;

image009

image010Dikkat ettiyseniz önergede; yüzbaşı, üsteğmen, teğmen ve asteğmenlerin adı geçmiyor.

Bu kanun teklifi ile idâre; astsubaylar, uzman jandarma çavuşlar ve uzman erbaşları her zaman yaptığı gibi gene bir torba olarak kullanıp bu torbanın içine “1’inci dereceye gelmiş muvazzaf ve emekli binbaşıları, yüzbaşıları, üsteğmenleri, teğmenleri ve asteğmenleri doldurmuşdur.

İdâre; yüzbaşı, üsteğmen, teğmen ve asteğmenlerden hiç bahsetmeden ve onları bu torbanın dibinde gizleyerek astsubayları, uzman jandarma çavuş ve uzman erbaşları truva atı gibi kullanarak muvazzaf ve emekli binbaşılara istediğinin aynısının onlara da verilmesini talep ediyor.

Nasıl?

Zeyrekce değil mi?..

Bu ifadelerde bakalım daha ne hinlikler gizli...

Hayat; boğuştuğunuz fırtınalarla, yediğiniz denizlerle değil,

Gemiyi limana salimen getirip getirmediğiniz ile ilgilenir.

İdâre bu niyetinde ne kadar samimi? Kanun çıktığında göreceğiz elbet.

Bu da yetmiyor, şimdi de “başçavuşları” (TSK’de böyle bir rütbe yoktur, bunu artık öğrenin!) ileri sürerek ve her zamân yaptığınız gibi onların sırtına basarak;

Subayları”, astsubay zarfının içine saklayıp muvazzaf kıdemli binbaşılara makâm tazminâtı kotarmaya çalışıyorsunuz.

Bu yazının müellifi beyninizin gerisinde gizlediğiniz niyetinizi okuyor ve bundan sonraki hamlenizi de buradan cümle âleme fâş ediyor...

Maaş iyileştirilmesi konusunda verilecek ilk kanun teklifinde;

 "Birinci dereceye gelmemiş" bütün subaylara, bir başka ifadeyle emekli olmuş kıdemli binbaşılara;

Bir zaman sonra yüzbaşılara, üsteğmen, teğmen ve asteğmenlere de makâm tazminâtı verdirmek için

Gene aynı tezgâhı hazırlayacaksınız.

Sahneye koyacakları bu oyunda, kendileri sutre gerisine saklanır iken

Oyunun figüranı olarak da gene astsubayları ileri sürecekler.

Her daim yaptıkları gibi astsubayların omuzuna basarak gene sâ dece kendileri nemalanacaklar.

1/4'ünde olmadığı hâlde;

Muvazzaf yarbaya makam tazminatı ödenmesini “hukuka aykırı” bulan Yargıtayın raporuna rağmen

Yarbaylara makam tazminatı ödeyen idâre,

Kanun çıkardığı hâlde;

Astsubaya makam tazminatı ödemeye gelince “bütçede ödenek yok” diyor ya da birisi öyle dedirtiyor.

Kanaat-i şahsiyemiz odur ki ikincisi daha muhtemel. Bu ikircikli muamelede tâ rifsiz bir çifte standartdn pis kokusunu almayan var mı?

Muvazzaf yarbaya kanunsuz olarak makam tazminatı ödenmiş, kimin umurunda.

Kanunları hacamat etmek bahasına subaya makam tazminatı ödeyen

Ve fakat

Ellerinde aynı kanun olduğu hâlde;

Astsubaya aynı tazminatı vermeyen siyasî idârenin bu tutumunun ahlakî  olduğunu söyleyebilir miyiz?

Askerî idâre;

2002 senesinde muvazzaf yarbaylara makam tazminatı verilmesini temin ederken,

Aynı kanuna dâhil ettiği muvazzaf astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara makam tazminatı verilmesi konusunda kendi iradesini maksatlı olarak ortaya koymamış,

Hattâ  siyasî idâreye aksi yönde tesir ederek dolaylı yoldan engel olmuşdur.

Tıpkı astsubayara 1/4'ünün verilmesinde yaptığı muvazaa gibi...

Askerî idâre, 2007 senesinde bu kez de;

Emekli subaylar” gibi muğlak bir torbanın içine doldurduğu emekli ve müstafiğ subaylara makam tazminatı verdirmek için milletvekilini öne sürerek, omuzuna basarak kulis yapmışdır.

Bu gayretleri hâlen devam etmektedir. Aynı soru önergesine “eğreti olarak iliştirilen” emekli astsubaylar ise hâlen arafda bekletilmektedir. Askerî idârenin bu konuda da niyetini okumak zor değildir; gene aynı hülleyi sahneye koyacaktır.

Genelkurmay Başkanlığımızın TARİH: 04 Mayıs 2012, SAAT: 11:15 ve NO: BA-02/12 sayılı meşhur Basın Açıklamasına bir göz atalım:

3. Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük haklarına yönelik iyileştirmeler; yüce devletimizin sağladığı imkânlar, ülkemizin şartları ve askerlik mesleğinin kuralları dikkate alınarak, bir sistem bütünlüğü içinde incelenmekte; Genelkurmay Başkanlığı yetkisindeki düzenlemeler hayata geçirilmekte, diğer konular ilgili makamlara teklif edilmektedir.

7. Sonuç olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri; birbirlerine gönül bağıyla kenetlenmiş fedakâr ve kahraman mensuplarının moral ve motivasyonunu en üst düzeyde tutmak maksadıyla, devletimizin sağladığı imkânları kullanmak suretiyle, ihtiyaç duyulan ve yetkisi dâhilindeki düzenlemeleri titizlikle yapmaya devam edecektir.

image012

 *  *  *  *  * 

Yukarıdaki paragraflarda incelediğimiz makam tazminatının ödenmesi konusunda

Genelkurmay Başkanlığımızın bugüne kadar yaptığı ortada durur iken

04 Mayıs 2012 tarihli Basın Açıklamasında;

Çalışmaların “bir sistem bütünlüğü içinde yürütüldüğünü” ifade ediyorsa, buna kim inanır?

Sen önce, makam tazminatı ödemek için beraber yola çık,

Sonra astsubayı suya götür, susuz getir...

Hem de bir değil, iki değil...

Sonra da özlük çalışmalarının “bir sistem bütünlüğü içinde yürütüldüğünü” söyle.

Devlet idâre etmek, en azından ciddiyet ve samimiyet ve hakkâniyetli davranmayı gerektirir. Böyle ikircikli davranmak, ciddiyet ve samimiyetle bağdaşır mı?

Boğa, boynuzundan; adam, sözünden tutulur!..

Makam tazminatının astsubaylara ödenmesi maksadıyla

Bugüne kadar “bir sistem bütünlüğü içinde incelediğiniz” ve

"Titizlikle yapmaya devam ettiğiniz düzenlemeler”in neticesi ortada.

Beraber çıktığınız bu yolda; astsubay, bir truva atı oldu, siz, atın içine gizlendiniz.

Beraber çıktığınız bu yolda; astsubay bir zarf oldu, sizler zarfın içine saklanan mazruf oldunuz.

Beraber çıkdığınız bu yolda, astsubaylar koç başı oldu, kapılar kırılınca astsubayın omuzuna basarak ilk önce ve sadece sizler içeriye girdiniz.

Beraber çıkdığınız bu yolda, kazanan hep siz, kaybeden hep astsubaylar oldu.

Zâten yağlı ve kat kat ballı olan ekmeğinize sırf biraz daha, taşırıncaya kadar yağ ve bal sürmek için astsubaylar üzerinden mağdur edebiyatı yaptınız.

Sâdece kendi menfaatinizi tahakkuk ettirmek maksadıyla kanunlar çıkartmak için astsubayı bir maymuncuk gibi kullandınız.

Ve her seferinde nalıncı keseri misâli hep kendinize yontdunuz.

Devlet yönetme ciddiyeti nerede, samimiyeti nerede, hakkâniyet nerede, insaf nerede?..

Dilinizle söylediğiniz ile elinizle yaptığınız birbirine taban taban zıt ise o zaman sizin yaptığınıza biz ne diyeceğiz?

 *  *  *  *  * 

Aristo Mantığı!..

Zapdetdiği ülkelerde ebedî bir hâkimiyet kurmak isteyen Büyük İskender, zamanın ünlü bilgesi Aristo’ya bir mektup yazar ve kendisinin bu hususdaki tavsiyesini almak ister;

Hocam, rakiplerimin, muhaliflerimin;

  • Kafasını mı vurdurayım?
  •  Hapse mi atayım?
  •  Sürgüne mi göndereyim?

Aristo, cevabî mektubunda Büyük İskender’e şunları öğütler;

  • Önce, aralarında nifak, fesat  sok ve ayrılık çıkart; (böl),
  • Sonra, hakem olup aralarındaki fikir ayrılığını çözmeye çalış; (yönet),
  • Meseleyi asla halletme,  her daim sürüncemede bırak...

Son 60 yıldan beri gıllı gışlı, tefrika tefrika kanunlar çıkartıp kendileri için ballı gaymaklı düzenlemeler yapan avara kasnakcıların astsubay haklarının tahakkuku hususunda yaptıklarıyla Aristo mantığı arasında bir benzerlik var mı sizce?...

Ağaca baltayla vurmuşlar; ağaç, “sapı bedenimdendir” demiş.

Malûm mihrâkların ordumuza yapdığına “TSK’yi itibarsızlaştırmak” diyor isek şâyet,

TSK’yi bu şekilde itibarsızlaştıran kendi subaylarımızın TSK’ye yapdıklarına ne diyeceğiz?

Hûlâsaten,

Bugüne kadar yapılan her düzenlemede, parsayı üç beş yüz apoletli fesat kumkuması topladı.

Beşik ulemalarının çarkına su taşıdığı tazminat silsilesinin fesat sarmalı hoyratca dönmeye devam ediyor...

1975 senesinde öncülüğünü meslek büyüğümüz astsubay ağabeylerimizin

Ve

Yiğit hanımlarının yapdığı ve basında geniş yer tutan ilk topyekûn eylemden buyana

Emekli astsubayların haklı taleplerini ilgililer, hoyuk gibi elleri böğründe seyredip “kös dinler gibi” dinledi.

Yüzbinlerce emekli astsubayın dağları aşan feryatları ve yaptığı eylemler “davulcu osuruğu” mesabesinde kaldı.

Takke düşdü, kel görünmek üzere!..

Borç para bulup ya da belediyenin tedarik ettiği bilâ ücret otobüslere binerek

Alltı delik ayakkabılarıyla yurdun dört bir yanından Ankara’ya gelip

Yllarda hakkını, hukukunu arayan yüzbinlerce emekli astsubayın bunca yıldır ortaya döktüğü emekleri ve

Bitmez tükenmez çabaları ise “sağdıç emeği” olmamalı, olmayacak!..

Makam Tazminatının Fesat Sarmalı

Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Astsb.III Kad.Kd.Bçvş.

genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ