SEN ÖL O YAŞASIN...

Temmuz 12, 2015

Gerçek nedeni hala ortaya çıkarılmayan Afyon patlaması,

25 şehit, bir çoğunun cesedi molekül parçalarından daha ufak parçalara ayrılmış,

Mühimmat Bölge Komutanı 1 numaralı sorumlu, emir veren, denetleyen! Albay’ı, “İkmal, bakım, depolama, imha konuları direkt faaliyet alanında değil” diyerek “kusursuz” buluyor,

Kusurlu olansa verilen emirleri uygulamak zorunda olan ve bu yanlış emirlerin sonucunda şehit olan 2 Assubay,

Evladınız, eşiniz, nişanlınız, babanız paramparça olmuş…
Diyorlar ki, “Olabilir.
Dokuları 6 kilometreden kazımış, cenaze kaldırabilmek için parçalarını toplamış, ancak DNA’ na yetiştirmişsiniz duasını…
Diyorlar ki, “Ya şey olmuştu, fakat o şey de şey yapmıştı.
Eşiniz,babanız o şartlarda işin yapılamayacağını söyleyip amire itiraz etmiş ama baskı görmüş, 24 askerle birlikte parçalanmış…
Diyorlar ki, “Vallahi esas onun kabahati.

Umur Talu

Yani Söylenen Şu;

Ölümler pek de önemli bir şey değil,

Zaten 2' si Assubay gerisi de Er,

Fıtratlarında var ölmek, telaşa büyütmeye gerek yok,

Ölümlerin de patlamanın da sorumlusu parçalanan 2 Assubay' dır,

Yaşarken de Öldüklerinde de bizim için değişen bir şey yok,

Onlar her seferinde sorumludurlar,

Cezalarını çekecekler,

Sağ iken de, Öldüklerinde de,

Ceza ve disiplin kanunları onlar için yapılmıştı zaten,

O kadar işin arasında

Ölürler, Olabilir,

Büyütmeyin,

Ama şu önemli!

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in yaklaşık 1 haftadır gözündeki zona rahatsızlığı nedeniyle GATA’da tedavi olduğu belirlendi.

Her gün GATA’ya giden Özel’in hastalığının başlangıç safhasında olduğu, yapılan tedavilere olumlu yanıt alındığı kaydedildi.

GATA yetkilileri, tedavinin bir süre daha devam etmesinin planlandığını belirtti. Zona rahatsızlığını tetikleyen en büyük nedenlerden birisi stres.

Stresin nedenleri bulundu çok şükür,

Paşa Gayet iyi...

Daha külleri bile kurumadı, Afyon'daki cephanelik patlamasının. Tam 25 şehit. Tam 25 ailenin kolu kanadı kırıldı! Feryatlarının sesi patlamanın sesinden daha şiddetliydi. Kimi oğlunu, kimi babasını, kimileri eşlerini kaybetti!

Ne oldu? Nasıl oldu? Daha henüz hiç bir şey net bir biçimde belli değil.

Henüz tam olarak hiç bir şey aydınlatılamadı ama suçlular belli!

  • Afyon Patlama Davasında Askeri Mahkemenin atadığı bilirkişiler, Şehit Assubay Kıdemli Başçavuş Bedri NAİM ve Şehit Assubay Kıdemli Çavuş Murat DÜLGER'i teknik yönden kusurlu buldu! Suçlu 2 şehit Assubay!
  • Başından sonuna kadar tartışılacak bir operasyon olan yakın tarihimizin tam bir yüz karası şekline dönüşen, Şah-Fırat operasyonu, Görev Tanım Formunda olmamasına rağmen Şehit Assubay Halit AVCI'yı savaş muhabiri olarak görevlendirenleri koruyan ve olayı basit trafik kazası gibi gören 7. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi Heyeti, Assubay Halit AVCI'ın şehit düşmesinde kimsenin hiç bir sorumluluğu yok!
  • Kilis’te iki ay önce IŞİD tarafından kaçırılan ve 4 gün sonra serbest bırakılan Astsubay Özgür Örs hakkında ‘IŞİD’e mukavemet göstermediği’ gerekçesiyle disiplin soruşturması başlatılmıştı. Sınır ve vatan topraklarını koruyan teröristlere göz açtırmayan korkulu rüyası "SINIR KARTALI" lakaplı efsane Karakol Komutanı Assubay Özgür ÖRS, direniş göstermedin, devletin TSK'nın itibarını zedeledin, teröristlerin reklam ve propagandasına sebep oldun suçlamalarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ilişiği kesildi!

Son dönemde yaşanan 3 yaşanmışlık hikayesi.

Akıllara ve vicdanlara sığmayacak 3 trajedi.

3'ünün de kahramanları hep aynı, assubay!

Bu yaşananlara imza atanlar, bu yaşananlara sessiz kalanlar; ne yaptı bu assubaylar size?

Üzerinde yaşadığınız, nefes aldığınız, koştuğunuz bu toprakların her köşesinde canlarını vermekten başka!...

 

/Levent Ulucan/

Ta ki 5 Eylül 2012 tarihi saat 21:14:59’a kadar sığacağına inanılmışçasına askerlerce emir uygulanmaya çalışılırken, Afyonkarahisar Ataköy Kışlacık Köyü'nde konuşlu mühimmat depolarında saat 21.15’te meydana gelen patlama ile sığmadığına millet olarak hep birlikte şahit olduk.

Gecenin karanlığında, başlarında iki assubay, iki uzman erbaş ve yirmi bir erbaş ve er etmiş oldukları: "Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine and içerim." yeminlerinin gereğini yerine getirirken şarapneller, alevler, beton yığını ve toprak arasında kalarak can verdiler.

500. İstihkâm Ana Depo Komutanlığı 4'üncü Mühimmat Bölge Komutanı Kıdemli Albay Veysel Özbay’ın tutuksuz yargılanmasına karar verildiği olay sonrasında yapılan tahkikat neticesinde, 'taksirle ölüme neden olmak' suçundan tutuklanan Mühimmat Bölük Komutanı Binbaşı Ali DURAN’ın ifadesine göre “248 ton el bombasıyla 360 ton 175 milimetrelik merminin beş depoya konulması gerekirken iki depoya sığdırılmaya çalışıldığı” bilgisi basına yansıdı.

Beş depoluk mühimmat iki depoya nasıl sığar?

Bir yazılı emirle yeniden düzenlenmiş olan mühimmat depolarının konuş  yeri ve içindeki mühimmatların taşınması kanunlara göre işleme tabi tutulsaydı bu elim kaza olur muydu?

İç Hizmet Kanunu’ndan bazı maddeler:

Madde 20 - Emirler ast tarafından değiştirilemez. Ancak, ahval ve şerait emri yapılamayacak bir hale koymuşsa veyahut emir verilirken meçhul kalmış sebepler meydana çıkmışsa veya emrin yapılması büyük bir tehlikeyi ve ağır bir zararı da mucip olacaksa ve bütün bu haller karşısında amirden yeni bir emir alınmasına hal ve zaman da müsait değilse; ast mesuliyeti üzerine alarak emri yeni vaziyete uygun bir tarzda değiştirerek yapabilir ve ilk fırsatta emri yapılmıyan veya kısmen yapılan amirlere de malumat verilir.

Madde 21 - Emirler, kaideten birbirine bağlı makamlar ve kumandanlar tarafından bir silsile takip edilerek verilir. Müstacel ve zaruri hallerde bu sıraya riayet edilmeden de emir verilebilir. Bu takdirde amir atlanmış olan kademelere en kısa zamanda bilgi verir. Ve böyle bir emri alan ast da kendi amirini haberdar eder.

Mühimmat bölge komutanı  ve bölük komutanı kanunun bu maddelerine göre bir işlem yapmışlar mıdır? Veya emrin uygulayıcıları, bariz şekilde gözler önünde olan 5 depoluk mühimmatın iki depoya sığdırılmaya çalışılmasından kaynaklı hacim farkını, bu farktan dolayı mühimmatların yüksek istiflenmesi esnasında sandıkların düşebileceği, düşmeden kaynaklı açılan sandıklardan beton zemine düşebilecek, üstelik de fünyeleri takılı mühimmatların zemine sert bir şekilde düşmeden dolayı patlayabileceği, acaba beyan edilmemiş midir?

Depoya ait çalışmayı  gösteren bir video kaydının olup olmadığı henüz kamuoyuna açıklanmış değil. Ancak kazanın “Bir askerin merakından dolayı, bombayı kurcalamış olmasından kaynaklanmış olabileceği” açıklandı.

Gerçekten de öyle mi oldu?

Yoksa; araç kasası açıldığında yüksekte bulunan ve taşınma nedeniyle deforme olmuş bir mühimmat sandığından düşen bomba mı patladı? Veya depo içindeki, muhtemelen yüksek istife aşağıdan verilen sandığın istif üzerindeki askerin elinden kaymasıyla beton zemine düşen bomba mı patladı? Bunu kesin olarak bilmek pek mümkün görünmüyor.

Beş depoluk mühimmatı emirle iki depoya sığdırmaya çalışan astlar, gece çalışmanın tehlikelerinden, mühimmatın iki depoya sığmayacağından bahsederek emri uygulamak istemeseydiler muhtemelen şunlar gelişecekti:

İç.Hiz.K. Madde 24 - Disipline aykırı gördüğü her hale müdahaleye ve emir vermeye her üst görevlidir” hükmü gereği astların emri uygulamamasını, amirleri disiplinsizlik olarak addedecek ve aynı kanunun Astın Vazifeleri bölümünde yer alan “Madde 14 - Ast; amir ve üstüne umumi adap ve askeri usullere uygun tam bir hürmet göstermeye, amirlerine mutlak surette itaate ve kanun ve nizamlarda gösterilen hallerde de üstlerine mutlak itaate mecburdur. Ast muayyen olan vazifeleri, aldığı emri vaktinde yapar ve değiştiremez, haddini aşamaz. İcradan doğacak mesuliyetler emri verene aittir. İtaat hissini tehdit eden her türlü tezahürler, sözler, yazılar ve fiil ve hareketler cezai müeyyidelerle men olunur.” hükmünce yasal işlemler başlatılacaktı.

İç.Hiz.K.’dan kaynaklı yasal işlemlerin temel kaynağı ise Askeri Ceza Kanunu (As.C.K).

Meslek hayatında yirmi beşinci yılında ve o gece işin başında olan Şehit Kıdemli Başçavuş Bedri NAİM başta olmak üzere “bu emir uygulanır değil” denilip “yerine getirilmeseydi”  bu defa, muhtemelen, As.C.K.’na göre “emre itaatsizlikte Israr” suçlamasıyla haklarında yasal işlem başlatılacaktı.

As.C.K.’na göre Emre İtaatsizlikte Israr Edenlerin barış şartlarındaki cezası ise şu şekilde:

  • Madde 87 - 1. ( Değişik fıkra: 22/03/2000 - 4551 S.K./22 md.) Hizmete ilişkin emri hiç yapmayan asker kişiler bir aydan bir seneye kadar, emrin yerine getirilmesini söz veya fiili ile açıkça reddeden veya emir tekrar edildiği halde emri yerine getirmeyenler, üç aydan iki seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.

Emri uygulamaya mukavemet gösterilmesi halinde ise;

  • Madde 90 - 1. Bir amiri veya mafevkini zorla ve tehdit ile hizmet emrini ifadan menetmeğe, yahut hizmete müteallik bir muameleyi yapmak veya yapmamak için zorlamağa kalkışan mukavemet cürmünü yapmış olur. Bu cürmü işleyenler altı aydan on seneye kadar, az vahim hallerde üç aydan az olmamak üzere hapis, seferberlikte iki seneden, az vahim hallerde altı aydan aşağı olmamak üzere hapis cezalarıyla cezalandırılır.

Diyelim ki orada çalışan askerler emre itaatsizlik etti, emri uygulamadı. Ve bundan kaynaklı  olarak taşıma faaliyeti belli bir süre durdu, taşıma için tahsis edilmiş araçlar atıl hale geldi, zaman ve ekonomik kayıplar oluştu ve görev bir başkalarınca kazasız olarak yerine getirildi. İşte o zaman da şu madde onlar için geçerli olabilecekti:

Büyük Zararlar Veren İtaatsizliğin Cezaları:

  • Madde 89 - 1. (Değişik fıkra: 22/03/2000 - 4551 S.K./24 md.) Emre itaatsizlik sonucu bir insanın hayatını tehlikeye koyan, memleketin veya bir askeri birliğin güvenliğini veya savaş hazırlığını veya eğitimini önemli derecede ihlal eden veya büyük bir zarar meydana getiren yahut başkasının malına önemli bir zarar veren asker kişiler, bir seneden on seneye kadar hapis, seferberlikte iki seneden on beş seneye kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılırlar.

***

Bir müracaat veya şikâyetle işlemin sakat olduğu belirtilmeye çalışılsaydı. Ne olurdu?

İç.Hiz.K. müracaatlar bölümü:

  • Madde 25 - Her asker resmi ve şahsi işlerinden dolayı müracaatını söz veya yazı ile en yakın amirinden başlayarak silsile yoluyla yapar. Müracaatlar takip ve tahkik ve bir karara bağlanarak neticesi müracaat sahibine mümkün olan en kısa zamanda mutlaka bildirilir. Ancak; bu müddet hiçbir halde bir ayı geçemez.

İç.Hiz.K. şikâyetler bölümü:

  • Madde 26 - Her asker, gerek hizmete ve gerek zati işlerine ait kanun ve nizamların kendisine vermiş olduğu hak ve salahiyetler her hangi bir surette haksız olarak ihlal edilirse veya ihlal edildiğini zannederse şikâyet etmek hakkını haizdir.
  • Madde 27 - Şikâyet söz veya yazı ile en yakın amire yapılır. Eğer bu amirden şikâyet olunacaksa bir derece üstündeki amire yapılır. Ve bunun gibi her şikâyet edilen amir geçilir. Sözle yapılan şikâyetler bir zabıtla tesbit olunur.
  • Madde 28 - Toplu olarak şikâyet yasaktır. Bir veya aynı hadise birden fazla şahısların şikâyetlerine sebep veya mevzu olursa bunların her biri ayrı ayrı ve yalnız başına şikâyet hakkını kullanabilirler.
  • Madde 29 - Şikâyet reddedildiği takdirde, şikâyetçiye bu yüzden ceza verilmez. Ancak şikâyet ederken şikâyetçi bir suç işlemiş veya bir disiplin tecavüzünde bulunmuşsa ayrıca mesul olur.

***

Sonuç,

Ortada savaş hali yokken, beş depoya sığacak mühimmat iki depoya sığdırılmaya çalışılırken astların yaşamları riske atılmış ve sonuçta yirmi beş vatan evladı hayata veda etmişlerdir.

İç.Hiz.K.’nu Madde 13’de  “Disiplin: Kanunlara, nizamlara ve amirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir.” denilmektedir. Buradaki hukuka riayet herhalde, astların güven içinde, yıllara sari edinilmiş tecrübeler, bilimsel araştırmalar ışığında hazırlanmış yönergelerde, talimatlarda bahsi geçen emniyet tedbirlerine göre çalışma koşullarını da içermektedir.

Orada işçi çalışıyor olsaydı şayet,

O zaman, işçi temsilcisi işin tehlikelerini sendikaya bildirecek ve muhtemelen sendika devreye girip işi durduracaktı.

Bir ülkenin güvenlik, sağlık, ulaşım, emniyet, adalet, haberleşme, belediye, enerji gibi hizmetleri yirmi dört saat kesintiye uğramadan yürütülür.

Vatandaşa verilen hizmetlerin birinde yaşanan aksaklık anında vatandaşlarca hissedilir,

Gecenin bir saatinde;

Hasta olan için telefonla ambulans çağrılır, doktora ulaştırılır, gerektiğinde sabaha kadar süren ameliyatlar yapılır, sağlık personellerince tedaviler uygulanır,

Elektriği kesilen, elektrik dağıtım şirketini arar, kesintiyi gidermesini ister,

Bir olaya şahit olan polis, jandarma çağırır,

Olaya karışan, polis, jandarma nezaretinde nöbetçi mahkeme heyetinin huzuruna çıkartılır,

Mahallesinde suyu kesilen, su borusu patlayan belediyeye haber verir, ekipler gelip arızayı gidermeye çalışır,

Telefonu hattı  kesilen, telefon şirketine, başvurur,

Yani, devlette hizmetler mesai sonrası da bir düzen içinde, nöbetleşe yürütülür.

Nöbetleşmeden uzun süre hizmet veren kurumlar da vardır. Bu kurumların başında da Türk Silahlı Kuvvetleri gelir. Öyle ki, TSK personelinin almış olduğu pek çok takdirde, bu durum “mesai mefhumu gözetmeksizin yaptığınız çalışmalar” şeklinde ifadelerle belgelere dökülür. Aslında bu çalışmalar ki çoluktan çocuktan çalınan zamanlardır aslında.

Mesai mefhumu gözetmeden çalışan TSK’nın rütbeli personelinin sayısından kaynaklı olarak büyük bir bölümünü de assubaylar oluşturur ve işin ağırlığı da onlardadır.

Assubaylar,

Yıllardır, yaşadıkları özlük hakları ve çalışma şartlarındaki sıkıntılar üzerinde sayfa sayfa, dizi dizi yazılar yazılan, ancak kamuoyunun duyarlılığına rağmen nedense sorunları bir türlü çözülemeyen, yaşadığı adaletsizliklerden kaynaklı olarak “BU KADARINA DA PES” demiş olan assubaylar, TSK’nın idari, mali, hizmet, bakım, eğitim, personel, zimmet, emniyet, nöbet gibi sorumluluklarını mesai mefhumu gözetmeksizin, bizzat işin başında, sahada olarak yerine getirirler uzman erbaş, erbaş ve erleriyle.

Karakol komutanlığı  gibi en riskli komutanlıklar, mühimmat sorumluluğu gibi en mühim işler onlardadır!

Yazılı bütün emirlerin uygulayıcısı, uygulatıcısı durumundaki assubaylar, sahanın içinde olandır. Dolayısıyla sahada olan biten her şeye maruz kalandır da. Fakat bu durum nedense özlük hakları ve mesleki çalışma koşulların iyileştirilmesi gibi durumlarda kabul görmez, gözardı edilir, adeta ötekileştirilir.

İşte Afyonkarahisar,

Üst komutanlık cephaneliklerle ilgili yeni bir uygulama emri yazar,

İçindeki mühimmatlar Afyonkarahisar'ın Ataköy Kışlacık Köyü'nde konuşlu depolara taşınmak üzere, Susurluk’taki mühimmat deposu, lağv edilir,

Sıra, emrin uygulayıcılarına gelmiştir artık,

Uygulama sürdürülürken, her zaman olduğu gibi zamana karşı mesai mefhumu gözetilmeden çalışılır. Çünkü her emrin bir başlangıç, bitiş ve üst komutanlıkça yerinde denetimi vardır. Ve belirtilen tarihe kadar işler bitirilmek durumundadır.

Susurluk depodan nakledilen cephanelerin, el bombalarının araçtan indirilmesi, tasnifi, seri numaralarına göre depoya yerleştirilmesi ve sayımı basında da yer aldığına göre dört-beş günden beri gece gece geç saatlere kadar devam etmekteyken, 5 Eylül’de gecenin saat 21.15’inde meydana gelen patlama neticesinde emrin uygulayıcıları olan iki astsubay, iki uzman erbaş ve yirmi bir erbaş ve er şehit olmuş, çalışma durmuş, şimdi “olay nasıl oldu”nun tahkikatı yapılmakta.

Gecenin karanlığında kulakları sağır eden, çevrede oturan halkı deprem oldu diye sokağa döken mühimmat patlaması neticesinde metrelerce yükselerek gökyüzünü aydınlatan alevler, etrafa savrulan şarapneller, bombalar, vücutlar… Patlamanın etkisiyle yıkılan üzeri toprak kaplı, kalın duvarlı İGLO depo, açılan metrelerce derin çukur ve kaybedilen yirmi beş can!

Patlamanın etkisiyle kaybettiğimiz canlar:

  • Kıdemli Başçavuş Bedri Naim,
  • Kıdemli Çavuş Murat Döger,
  • Uzman Çavuş Hüseyin Apaydın,
  • Uzman Çavuş Cüneyt Akkuş,

Erbaş ve Erler:

  • Ayhan Kutsu,
  • Kadri Aydın,
  • Fatih Şalgam,
  • Bayram Uluer,
  • Burak Kaplan,
  • Emrah Aral,
  • Emrah Kartal,
  • Hayri Kaya,
  • Emre Yıldırım,
  • Emrah Sandalcı, 
  • Mehmet Emre Özer,
  • Hüseyin Gökhan Eriç,
  • Tolga Tostan,
  • Ahmet Tosun,
  • Burak Umut Gedik,
  • Onur Fikret Gülger,
  • Macit Coşkun,
  • Barış  Öztürk,
  • Mehmet Emin Çoğun,
  • Abdullah Tokgöz
  • Fatih Ergeç

İşte yine mühim bir işle günlerdir meşgul olurken, bizzat işinin başındayken iki astsubay, iki uzman erbaş ve yirmi bir erbaş ve erimiz 5 Eylül’de, gecenin karanlığında, saat 21.15’i gösterirken bir anda meydana gelen patlamayla üzeri toprak kaplı, çöken beton IGLO deponun içinde, binlerce derecelik ısı yayan alevler, şarapnel parçaları arasında, tabanda açılan metrelerce çukurda yaşama veda ettiler,

Meslek hayatının yirmi beşinci yılına girmiş olan Kıdemli Başçavuş Bedri Naim, mühim vazifelerle geçen çeyrek asırlık meslek yaşamında kim bilir nice önemli vazifeleri en ince detayına kadar hesaplayarak, ne mücadeleler vererek yaşamda kalmıştır, ta ki o geceye kadar! Ya genç assubayımız, uzman erbaşlarımız… Ve vatan hizmetini ifa eden vatan evlatlarımız…

Anne, babaları  evlatsız, evlatları babasız, yetim, eşleri eşsiz bırakan, yakınlarını, silah arkadaşlarını ve milletimizi yasa boğan bu vahim, feci, elim kaza bir kader midir? Yoksa ihmaller zinciri midir? Yaşamları ortadan kaldıran kazanın müsebbibi yıllardır dile getirilen zihniyet midir, kimdir? Gelecekte tekrarının yaşanmaması için olay tüm gerçekliğiyle ortaya konulmalı, hesabı sorulmalı, kalıcı önlemler alınmalı, ihmali olanlar en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.

Aksi halde tekrarı  mümkündür!

Bir devletteki bütün  çalışmalar, sosyal hayat, siyasi hayat, bağımsız bir yaşam, yan gelip yatmayan, dış güvenliği sağlamak için gece gündüz demeden çalışan silahlı kuvvetin personeli sayesinde olur.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına, silah arkadaşlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyoruz.

Bir gün bilgisayarımı açtığım zaman iyi bir haber yazacağım veya okuyacağım günlerin özlemi içindeyim.

Saygıdeğer arkadaşlarım

Gün geçmiyor bizimle ilgili yeni haksızlıklar ortaya çıkmasın! Bazı kendini bilmez dangalaklar, parametre olmadan teori üretip, KİT işçi emeklisinden daha az maaş alan assubayları emekli albay kadar maaş aldığını zannedip, kendileri ile kıyaslamasın. Bu dünyadan bîhaber, adalet duygusundan yoksun olanlar canımızı sıkarken, birde yüreğimizde hiç küllenmeyen bir ateş olan evlatlarımızın, kardeşlerimizin şehit olmalarının acısını yaşamaktayız.

Afyonkarahisar Mühimmat Deposu'ndaki patlama ile yüreklerimiz bir kez daha kavruldu. Aralarında meslektaşlarımızında bulunduğu 25 vatan evladı hiçbir değerin geri getiremeyeceği aziz canlarını feda ettiler. Minnetle, rahmetle anıyoruz!

Patlama ile ilgili bir çok senaryolar yazıldı. Birileri çıkıp gene televizyonlarda boy gösterdiler. Kimi "sabotaj" dedi, kimi "ihmal" kimisi "kaza", kimisi ise Susurluk mühimmat deposunun lağv edilmesini eleştirdi.  Ancak, en önemli hususa, 'tıpkı hukuksuz ceza' gibi amirin iki dudağından dökülen kelime ile, personelin tek kuruş fazla mesai almadan, görevden ziyade cezalandırmaya amaçlayan "fazla mesai"ye kimse dikkat çekmedi!

Bu olay meydana geldiğinde "bu fazla mesai adaletsizliğini yazamayacaklar. Komutanın, kendi ikbalini sağlamak için, denetlemede alacağı sonucu düşünüp, personeli özellikle  gün batımından sonra girilmesi yasak olan mühimmat deposunda  'insafsızca' gece-gündüz çalıştırması suç olmayacaktır. Suç, yine şehit olan bir assubayda olacak, "kendi inisiyatifi ile çalıştı" suçlamasında bulunulacaktır" dedim. Arkadaşlarımın çoğunun bu konuda benimle aynı düşüncede olduğunu biliyorum. Çünkü şehitler konuşamaz, kendini savunamaz! Çünkü, amir daima 'özellikle de en haksız olduğu zamanlarda' haklıdır!...

Meslek hayatımızda örneklerini gördük, komutan evine gitmeyip gazetesini okuyup kahvesini yudumlarken işgüzar kurmay başkanları, birlik komutanları servislerin hareketine izin vermezler.  Bir birlikte aksayan bir hizmetten dolayı tüm personel cezalandırılıp ikinci emre kadar görev yaparlar. Komutan ceza veremediği olaylarda personele hafta sonu mesai yaptırır.

Atalarımız “bir nusubet bin nasihatten evladır” demişler. Bu acı olay umarız TSK için bir ders olur ve bu amir yetkisi ile mesai adı altında yapılan eziyet sona erer. TSK, bunun gibi birçok olumsuzluğu, personel arasındaki ayrımcılığı sona erdirip yeniden yapılanmalıdır. Yoksa, "Güçlü ordu, Güçlü Türkiye" sadece sloganlarda kalacaktır!

Saygılarımla.

genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ