Gerçek nedeni hala ortaya çıkarılmayan Afyon patlaması,
25 şehit, bir çoğunun cesedi molekül parçalarından daha ufak parçalara ayrılmış,
Mühimmat Bölge Komutanı 1 numaralı sorumlu, emir veren, denetleyen! Albay’ı, “İkmal, bakım, depolama, imha konuları direkt faaliyet alanında değil” diyerek “kusursuz” buluyor,
Kusurlu olansa verilen emirleri uygulamak zorunda olan ve bu yanlış emirlerin sonucunda şehit olan 2 Assubay,
Evladınız, eşiniz, nişanlınız, babanız paramparça olmuş…
Diyorlar ki, “Olabilir.”
Dokuları 6 kilometreden kazımış, cenaze kaldırabilmek için parçalarını toplamış, ancak DNA’ na yetiştirmişsiniz duasını…
Diyorlar ki, “Ya şey olmuştu, fakat o şey de şey yapmıştı.”
Eşiniz,babanız o şartlarda işin yapılamayacağını söyleyip amire itiraz etmiş ama baskı görmüş, 24 askerle birlikte parçalanmış…
Diyorlar ki, “Vallahi esas onun kabahati.”
Umur Talu
Yani Söylenen Şu;
Ölümler pek de önemli bir şey değil,
Zaten 2' si Assubay gerisi de Er,
Fıtratlarında var ölmek, telaşa büyütmeye gerek yok,
Ölümlerin de patlamanın da sorumlusu parçalanan 2 Assubay' dır,
Yaşarken de Öldüklerinde de bizim için değişen bir şey yok,
Onlar her seferinde sorumludurlar,
Cezalarını çekecekler,
Sağ iken de, Öldüklerinde de,
Ceza ve disiplin kanunları onlar için yapılmıştı zaten,
O kadar işin arasında
Ölürler, Olabilir,
Büyütmeyin,
Stresin nedenleri bulundu çok şükür,
Paşa Gayet iyi...
Daha külleri bile kurumadı, Afyon'daki cephanelik patlamasının. Tam 25 şehit. Tam 25 ailenin kolu kanadı kırıldı! Feryatlarının sesi patlamanın sesinden daha şiddetliydi. Kimi oğlunu, kimi babasını, kimileri eşlerini kaybetti!
Ne oldu? Nasıl oldu? Daha henüz hiç bir şey net bir biçimde belli değil.
Henüz tam olarak hiç bir şey aydınlatılamadı ama suçlular belli!
Son dönemde yaşanan 3 yaşanmışlık hikayesi.
Akıllara ve vicdanlara sığmayacak 3 trajedi.
Bu yaşananlara imza atanlar, bu yaşananlara sessiz kalanlar; ne yaptı bu assubaylar size?
Üzerinde yaşadığınız, nefes aldığınız, koştuğunuz bu toprakların her köşesinde canlarını vermekten başka!...
/Levent Ulucan/
Ta ki 5 Eylül 2012 tarihi saat 21:14:59’a kadar sığacağına inanılmışçasına askerlerce emir uygulanmaya çalışılırken, Afyonkarahisar Ataköy Kışlacık Köyü'nde konuşlu mühimmat depolarında saat 21.15’te meydana gelen patlama ile sığmadığına millet olarak hep birlikte şahit olduk.
Gecenin karanlığında, başlarında iki assubay, iki uzman erbaş ve yirmi bir erbaş ve er etmiş oldukları: "Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine and içerim." yeminlerinin gereğini yerine getirirken şarapneller, alevler, beton yığını ve toprak arasında kalarak can verdiler.
500. İstihkâm Ana Depo Komutanlığı 4'üncü Mühimmat Bölge Komutanı Kıdemli Albay Veysel Özbay’ın tutuksuz yargılanmasına karar verildiği olay sonrasında yapılan tahkikat neticesinde, 'taksirle ölüme neden olmak' suçundan tutuklanan Mühimmat Bölük Komutanı Binbaşı Ali DURAN’ın ifadesine göre “248 ton el bombasıyla 360 ton 175 milimetrelik merminin beş depoya konulması gerekirken iki depoya sığdırılmaya çalışıldığı” bilgisi basına yansıdı.
İç Hizmet Kanunu’ndan bazı maddeler:
Madde 20 - Emirler ast tarafından değiştirilemez. Ancak, ahval ve şerait emri yapılamayacak bir hale koymuşsa veyahut emir verilirken meçhul kalmış sebepler meydana çıkmışsa veya emrin yapılması büyük bir tehlikeyi ve ağır bir zararı da mucip olacaksa ve bütün bu haller karşısında amirden yeni bir emir alınmasına hal ve zaman da müsait değilse; ast mesuliyeti üzerine alarak emri yeni vaziyete uygun bir tarzda değiştirerek yapabilir ve ilk fırsatta emri yapılmıyan veya kısmen yapılan amirlere de malumat verilir.
Madde 21 - Emirler, kaideten birbirine bağlı makamlar ve kumandanlar tarafından bir silsile takip edilerek verilir. Müstacel ve zaruri hallerde bu sıraya riayet edilmeden de emir verilebilir. Bu takdirde amir atlanmış olan kademelere en kısa zamanda bilgi verir. Ve böyle bir emri alan ast da kendi amirini haberdar eder.
Mühimmat bölge komutanı ve bölük komutanı kanunun bu maddelerine göre bir işlem yapmışlar mıdır? Veya emrin uygulayıcıları, bariz şekilde gözler önünde olan 5 depoluk mühimmatın iki depoya sığdırılmaya çalışılmasından kaynaklı hacim farkını, bu farktan dolayı mühimmatların yüksek istiflenmesi esnasında sandıkların düşebileceği, düşmeden kaynaklı açılan sandıklardan beton zemine düşebilecek, üstelik de fünyeleri takılı mühimmatların zemine sert bir şekilde düşmeden dolayı patlayabileceği, acaba beyan edilmemiş midir?
Depoya ait çalışmayı gösteren bir video kaydının olup olmadığı henüz kamuoyuna açıklanmış değil. Ancak kazanın “Bir askerin merakından dolayı, bombayı kurcalamış olmasından kaynaklanmış olabileceği” açıklandı.
Beş depoluk mühimmatı emirle iki depoya sığdırmaya çalışan astlar, gece çalışmanın tehlikelerinden, mühimmatın iki depoya sığmayacağından bahsederek emri uygulamak istemeseydiler muhtemelen şunlar gelişecekti:
“İç.Hiz.K. Madde 24 - Disipline aykırı gördüğü her hale müdahaleye ve emir vermeye her üst görevlidir” hükmü gereği astların emri uygulamamasını, amirleri disiplinsizlik olarak addedecek ve aynı kanunun Astın Vazifeleri bölümünde yer alan “Madde 14 - Ast; amir ve üstüne umumi adap ve askeri usullere uygun tam bir hürmet göstermeye, amirlerine mutlak surette itaate ve kanun ve nizamlarda gösterilen hallerde de üstlerine mutlak itaate mecburdur. Ast muayyen olan vazifeleri, aldığı emri vaktinde yapar ve değiştiremez, haddini aşamaz. İcradan doğacak mesuliyetler emri verene aittir. İtaat hissini tehdit eden her türlü tezahürler, sözler, yazılar ve fiil ve hareketler cezai müeyyidelerle men olunur.” hükmünce yasal işlemler başlatılacaktı.
İç.Hiz.K.’dan kaynaklı yasal işlemlerin temel kaynağı ise Askeri Ceza Kanunu (As.C.K).
Meslek hayatında yirmi beşinci yılında ve o gece işin başında olan Şehit Kıdemli Başçavuş Bedri NAİM başta olmak üzere “bu emir uygulanır değil” denilip “yerine getirilmeseydi” bu defa, muhtemelen, As.C.K.’na göre “emre itaatsizlikte Israr” suçlamasıyla haklarında yasal işlem başlatılacaktı.
As.C.K.’na göre Emre İtaatsizlikte Israr Edenlerin barış şartlarındaki cezası ise şu şekilde:
Emri uygulamaya mukavemet gösterilmesi halinde ise;
Diyelim ki orada çalışan askerler emre itaatsizlik etti, emri uygulamadı. Ve bundan kaynaklı olarak taşıma faaliyeti belli bir süre durdu, taşıma için tahsis edilmiş araçlar atıl hale geldi, zaman ve ekonomik kayıplar oluştu ve görev bir başkalarınca kazasız olarak yerine getirildi. İşte o zaman da şu madde onlar için geçerli olabilecekti:
***
***
Sonuç,
Ortada savaş hali yokken, beş depoya sığacak mühimmat iki depoya sığdırılmaya çalışılırken astların yaşamları riske atılmış ve sonuçta yirmi beş vatan evladı hayata veda etmişlerdir.
İç.Hiz.K.’nu Madde 13’de “Disiplin: Kanunlara, nizamlara ve amirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir.” denilmektedir. Buradaki hukuka riayet herhalde, astların güven içinde, yıllara sari edinilmiş tecrübeler, bilimsel araştırmalar ışığında hazırlanmış yönergelerde, talimatlarda bahsi geçen emniyet tedbirlerine göre çalışma koşullarını da içermektedir.
Orada işçi çalışıyor olsaydı şayet,
O zaman, işçi temsilcisi işin tehlikelerini sendikaya bildirecek ve muhtemelen sendika devreye girip işi durduracaktı.
Bir ülkenin güvenlik, sağlık, ulaşım, emniyet, adalet, haberleşme, belediye, enerji gibi hizmetleri yirmi dört saat kesintiye uğramadan yürütülür.
Vatandaşa verilen hizmetlerin birinde yaşanan aksaklık anında vatandaşlarca hissedilir,
Gecenin bir saatinde;
Hasta olan için telefonla ambulans çağrılır, doktora ulaştırılır, gerektiğinde sabaha kadar süren ameliyatlar yapılır, sağlık personellerince tedaviler uygulanır,
Elektriği kesilen, elektrik dağıtım şirketini arar, kesintiyi gidermesini ister,
Bir olaya şahit olan polis, jandarma çağırır,
Olaya karışan, polis, jandarma nezaretinde nöbetçi mahkeme heyetinin huzuruna çıkartılır,
Mahallesinde suyu kesilen, su borusu patlayan belediyeye haber verir, ekipler gelip arızayı gidermeye çalışır,
Telefonu hattı kesilen, telefon şirketine, başvurur,
Yani, devlette hizmetler mesai sonrası da bir düzen içinde, nöbetleşe yürütülür.
Nöbetleşmeden uzun süre hizmet veren kurumlar da vardır. Bu kurumların başında da Türk Silahlı Kuvvetleri gelir. Öyle ki, TSK personelinin almış olduğu pek çok takdirde, bu durum “mesai mefhumu gözetmeksizin yaptığınız çalışmalar” şeklinde ifadelerle belgelere dökülür. Aslında bu çalışmalar ki çoluktan çocuktan çalınan zamanlardır aslında.
Yıllardır, yaşadıkları özlük hakları ve çalışma şartlarındaki sıkıntılar üzerinde sayfa sayfa, dizi dizi yazılar yazılan, ancak kamuoyunun duyarlılığına rağmen nedense sorunları bir türlü çözülemeyen, yaşadığı adaletsizliklerden kaynaklı olarak “BU KADARINA DA PES” demiş olan assubaylar, TSK’nın idari, mali, hizmet, bakım, eğitim, personel, zimmet, emniyet, nöbet gibi sorumluluklarını mesai mefhumu gözetmeksizin, bizzat işin başında, sahada olarak yerine getirirler uzman erbaş, erbaş ve erleriyle.
Karakol komutanlığı gibi en riskli komutanlıklar, mühimmat sorumluluğu gibi en mühim işler onlardadır!
Yazılı bütün emirlerin uygulayıcısı, uygulatıcısı durumundaki assubaylar, sahanın içinde olandır. Dolayısıyla sahada olan biten her şeye maruz kalandır da. Fakat bu durum nedense özlük hakları ve mesleki çalışma koşulların iyileştirilmesi gibi durumlarda kabul görmez, gözardı edilir, adeta ötekileştirilir.
Üst komutanlık cephaneliklerle ilgili yeni bir uygulama emri yazar,
İçindeki mühimmatlar Afyonkarahisar'ın Ataköy Kışlacık Köyü'nde konuşlu depolara taşınmak üzere, Susurluk’taki mühimmat deposu, lağv edilir,
Uygulama sürdürülürken, her zaman olduğu gibi zamana karşı mesai mefhumu gözetilmeden çalışılır. Çünkü her emrin bir başlangıç, bitiş ve üst komutanlıkça yerinde denetimi vardır. Ve belirtilen tarihe kadar işler bitirilmek durumundadır.
Susurluk depodan nakledilen cephanelerin, el bombalarının araçtan indirilmesi, tasnifi, seri numaralarına göre depoya yerleştirilmesi ve sayımı basında da yer aldığına göre dört-beş günden beri gece gece geç saatlere kadar devam etmekteyken, 5 Eylül’de gecenin saat 21.15’inde meydana gelen patlama neticesinde emrin uygulayıcıları olan iki astsubay, iki uzman erbaş ve yirmi bir erbaş ve er şehit olmuş, çalışma durmuş, şimdi “olay nasıl oldu”nun tahkikatı yapılmakta.
Gecenin karanlığında kulakları sağır eden, çevrede oturan halkı deprem oldu diye sokağa döken mühimmat patlaması neticesinde metrelerce yükselerek gökyüzünü aydınlatan alevler, etrafa savrulan şarapneller, bombalar, vücutlar… Patlamanın etkisiyle yıkılan üzeri toprak kaplı, kalın duvarlı İGLO depo, açılan metrelerce derin çukur ve kaybedilen yirmi beş can!
İşte yine mühim bir işle günlerdir meşgul olurken, bizzat işinin başındayken iki astsubay, iki uzman erbaş ve yirmi bir erbaş ve erimiz 5 Eylül’de, gecenin karanlığında, saat 21.15’i gösterirken bir anda meydana gelen patlamayla üzeri toprak kaplı, çöken beton IGLO deponun içinde, binlerce derecelik ısı yayan alevler, şarapnel parçaları arasında, tabanda açılan metrelerce çukurda yaşama veda ettiler,
Meslek hayatının yirmi beşinci yılına girmiş olan Kıdemli Başçavuş Bedri Naim, mühim vazifelerle geçen çeyrek asırlık meslek yaşamında kim bilir nice önemli vazifeleri en ince detayına kadar hesaplayarak, ne mücadeleler vererek yaşamda kalmıştır, ta ki o geceye kadar! Ya genç assubayımız, uzman erbaşlarımız… Ve vatan hizmetini ifa eden vatan evlatlarımız…
Aksi halde tekrarı mümkündür!
Bir devletteki bütün çalışmalar, sosyal hayat, siyasi hayat, bağımsız bir yaşam, yan gelip yatmayan, dış güvenliği sağlamak için gece gündüz demeden çalışan silahlı kuvvetin personeli sayesinde olur.
Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına, silah arkadaşlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyoruz.
Bir gün bilgisayarımı açtığım zaman iyi bir haber yazacağım veya okuyacağım günlerin özlemi içindeyim.
Saygıdeğer arkadaşlarım
Gün geçmiyor bizimle ilgili yeni haksızlıklar ortaya çıkmasın! Bazı kendini bilmez dangalaklar, parametre olmadan teori üretip, KİT işçi emeklisinden daha az maaş alan assubayları emekli albay kadar maaş aldığını zannedip, kendileri ile kıyaslamasın. Bu dünyadan bîhaber, adalet duygusundan yoksun olanlar canımızı sıkarken, birde yüreğimizde hiç küllenmeyen bir ateş olan evlatlarımızın, kardeşlerimizin şehit olmalarının acısını yaşamaktayız.
Afyonkarahisar Mühimmat Deposu'ndaki patlama ile yüreklerimiz bir kez daha kavruldu. Aralarında meslektaşlarımızında bulunduğu 25 vatan evladı hiçbir değerin geri getiremeyeceği aziz canlarını feda ettiler. Minnetle, rahmetle anıyoruz!
Bu olay meydana geldiğinde "bu fazla mesai adaletsizliğini yazamayacaklar. Komutanın, kendi ikbalini sağlamak için, denetlemede alacağı sonucu düşünüp, personeli özellikle gün batımından sonra girilmesi yasak olan mühimmat deposunda 'insafsızca' gece-gündüz çalıştırması suç olmayacaktır. Suç, yine şehit olan bir assubayda olacak, "kendi inisiyatifi ile çalıştı" suçlamasında bulunulacaktır" dedim. Arkadaşlarımın çoğunun bu konuda benimle aynı düşüncede olduğunu biliyorum. Çünkü şehitler konuşamaz, kendini savunamaz! Çünkü, amir daima 'özellikle de en haksız olduğu zamanlarda' haklıdır!...
Meslek hayatımızda örneklerini gördük, komutan evine gitmeyip gazetesini okuyup kahvesini yudumlarken işgüzar kurmay başkanları, birlik komutanları servislerin hareketine izin vermezler. Bir birlikte aksayan bir hizmetten dolayı tüm personel cezalandırılıp ikinci emre kadar görev yaparlar. Komutan ceza veremediği olaylarda personele hafta sonu mesai yaptırır.
Atalarımız “bir nusubet bin nasihatten evladır” demişler. Bu acı olay umarız TSK için bir ders olur ve bu amir yetkisi ile mesai adı altında yapılan eziyet sona erer. TSK, bunun gibi birçok olumsuzluğu, personel arasındaki ayrımcılığı sona erdirip yeniden yapılanmalıdır. Yoksa, "Güçlü ordu, Güçlü Türkiye" sadece sloganlarda kalacaktır!
Saygılarımla.