Kayıp Asker Sınıfı-1
Mazlum Bahriye Gedikli Zâbiti; Hulusi KENTMEN
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK,
En sonunda söyleyeceğim sözümü en başında söyleyeyim!
Makâlemizin ana konusu meşhur sinema oyuncusu
Ve
Emekli deniz astsubayı olan Hulusi KENTMEN’e kurulan kumpas hakkında...
Bu makâlemiz iki bölümden mürekkep!
Hulusi KENTMEN’e 1929 senesinde kurulan kumpasın özetini okuyacaksınız!
Belki şerefli, vicdânlı birileri çıkar da;
Mazlum Hulusi KENTMEN’e yapılan bu zulümün hesâbını sorar.
* * *
"Mektebli" baş çavuş idi, "alaylı" sinema oyuncusu oldu!
Bahriyeli olarak vatana 34 sene hizmet etdi,
1961 senesinde emekli olunca da soluğu sahnede aldı...
Eğlenceli aile filimlerinin vazgeçilmez sanatcısı
Ve
Oynadığı her filimin pos bıyıklı, babacan, ton ton dedesi idi…
Türk insanı O'nu çok sevdi!
Çünkü O, hep iyiyi oynadı; her zamân iyiden, doğrudan yana tavır aldı.
Sayısını bilmediği kadar çok filimde oynadı.
Fakat hiçbirisinde “baş oyuncu” olamadı!..
Rahmetli bunu tahmin edebilir mi idi, siz söyleyin!
Lâkin, bugün bahriyeli “baş çavuş” Hulusi,
Eski Tüfek’deki bu makâlemizin “baş oyuncusu” olacak, inşallah…
* * *
İzmit’li Ali oğlu Hulusi;
Bahriyeli yatağı İzmit’de yaşıyor,
Bahriye gedikli zâbiti olmak isdiyor idi…
İyot kokusu ciğerlerine sinmiş idi bir kere, ne de olsa!
Anasına-babasına bile haber vermeden koşup gitdi;
İmtihâna girdi ve muvaffak oldu!
Osmanlı Devletinin Kânununa güvenerek sözleşme imzâladı.
Bahriye Gedikli Zâbit Namzet Mektebine kayıdını yapdırdı.
Bu mektebden;
Kılıçlı “bahriye gedikli zâbiti” olarak mezun olacak idi…
Fakat: Maç devâm eder iken oyunun kuralı değişdi…
Cumhuriyetin çıkartdığı Kânun ile
“Kânunsuz” olarak, evet, “Kânunsuz” olarak devlet;
* * *
Hulusi KENTMEN’e yapılan “hak gaspını” şu örnek ile açıklayabiliriz.
Subay olmak isdeyen bir genc düşünün! Bu genc, devlete güvenmiş. O anki kânûna göre, subay olmak için harp okulu imtihanına girmiş. İmtihanı kazanmış ve harp okuluna kayıt yapdırmış.
Bu genc, teğmen olarak mezun olmayı bekler iken devlet, son sene içinde bir kânûn çıkartmış. Bir başka ifâde ile, maç devâm eder iken kural değişdirmiş… Ve bu Kânun ile devlet, subay sınıfını “tasfiye” etmiş. Harp okulu son sınıfda okuyan bu genci, “subay” olarak değil de bir aşağı sınıf olan “astsubay” olarak mezun etmiş.
Devlet bütün bunları “kânunsuz” olarak yapmış!..
Bir başka ifâde ile devlet;
Bu gencin okula kayıt yapdırdığında subay olmak için ihrâz etdiği “müktesep hakkını” gasp etmiş.
Tıpkı, 1999 senesinde EYT’lilere atdığı kazık gibi,
Devletimiz Hulusi KENTMEN’e 1929 senesinde büyük bir kazık atmış!..
İşde, bahriyeli baş çavuş merhum Hulusi KENTMEN’e yapılan zulüm tam da böyle…
* * *
Rahmetli Hulusi KENTMEN’e devletin yapdığı “müktesep hak gaspını” dâva etmesi için
Aşağıda gördüğünüz şu mektubumu Hulusi KENTMEN’in vârislerine gönderiyorum.
Tanıyan, bilen var ise şâyet, ricâ ediyorum! Lutfen, kendilerine iletsinler…
* * *
Emekli Deniz Astsubayı Volkan KENTMEN, Hulusi KENTMEN’in oğlu,
Melek KENTMEN; Volkan KENTMEN kızı, Hulusi KENTMEN’in torunu,
Ali KENTMEN; Volkan KENTMEN’in oğlu, Hulusi KENTMEN’in torunu,
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
05 Ocak 2023
Konu: Merhum Emekli Deniz Astsubayı Hulusi KENTMEN’in Müktesep Hakkının Gasp Edilmesi.
Kıymetli vârisler,
Benim adım Şükrü IRBIK. Rahmetli Hulusi KENTMEN ve oğlu Volkan KENTMEN gibi, ben de emekli deniz astsubayıyım.
Ben Şükrü IRBIK; 26 sene Deniz Kuvvetleri Komutanlığında, son 3 senesi de Sâhil Güvenlik Komutanlığında olmak üzere 29 sene hizmet etdikden sonra 2011 senesinde kendi isdeğim ile emekli oldum. Emekli olduğum günden beri de mensubu olduğum “deniz astsubay” sınıfının hukukunu ve târihini anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum. Bu konuda tesbit etdiğim ve bugüne kadar hiç bilinmeyen ve yazılmayan çarpıcı hakikâtleri de emekliassubaylar.org isimli sitedeki Eski Tüfek isimli köşemde yayınlıyorum.
Kıymetli Hanımefendi ve Beyefendiler,
Benim sizlere bu mektubu göndermemdeki maksadım şudur; dönemin Bahriye Vekâleti (Deniz Kuvvetleri Komutanlığı)’nin emekli deniz astsubayı Hulusi KENTMEN’e 1929 senesinde yapdığı “müktesep hak gaspını” size duyurmak… Sizler astsubay, astsubay kızı ve oğlu, hem de astsubay torunları olarak, konuyu zannederim ki kolayca anlayabilirsiniz. Müsaadeniz olur ise şâyet, Hulusi KENTMEN’e yapılan hak gaspını şöyle izâh edeyim.
Ortaokul birinci sınıfı okudukdan sonra merhûm Hulusi KENTMEN, gedikli zâbit olmak için; 1927 senesinde “Bahriye Gedikli Zâbit Namzet Mektebine” kayıt yapdırmış. Bunu, 1990 senesinde Deniz Kuvvetleri Dergisine verdiği mülakatda kendisi söylemiş. Bu mektep, bahriye gedikli zâbiti yetiştiren bir mektep. Bahriye gedikli zâbit sınıfı, zâbit (subay) sınıfına dâhil idi. 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kânununda bugün dahi hâlen mevcut olan gedikli zâbit (gedikli subay) sınıfının bugün bildiğimiz deniz “astsubay” sınıfı ile hukûken hiçbir ilgisi yok.
Hulusi KENTMEN Bahriye Gedikli Zâbit Namzet Mektebinde 2 sene okudukdan sonra, 1929 senesinde “bahriye gedikli namzedi” rütbesi ile mezun olacak idi. “Bahriye gedikli namzedi” rütbesi ile 2 sene hizmet etdikden sonra da “üçüncü sınıf gedikli zâbitliğe” terfî edecek idi.
Aşağıda, 1929 senesinde bahriye birinci sınıf gedikli zâbitin temsilî resimini
Ve dahi
Hulusi KENTMEN’i ve hak etdiği bahriye gedikli zâbit namzedi rütbe işâretini görüyorsunuz.
Rütbeleri apulet şeklinde omuzda olan bahriye gedikli zâbitinin kılıç taşıdığına dikkat buyurunuz.
* * *
Bahriye Vekâleti 1929 senesinde Bahriye Gedikli Zâbit Namzed Mektebinin tahsil süresini “kânunsuz olarak” 2 seneden 3 seneye yükseltmiş. Gene, aynı sene çıkartılan bir kânûn ile; zâbit (subay) sınıfına dâhil olan “Bahriye Gedikli Zâbit” sınıfı tasfiye edilmiş. Tasfiyenin yapıldığı 1929 senesinde, Bahriyede 400 civârında gedikli zâbit mevcut ve muvazzaf imiş. Bu gedikli zâbitlerin Kânundan neşet eden müktesep hakları muhafaza edilmiş. Ve isdeyen gedikli zâbitler, emekli oluncaya kadar zâbit (subay) vasıflarını muhafaza etmişler.
Ancak ne var ki; Hulusi KENTMEN’in de aralarında olduğu Bahriye Gedikli Zâbit Namzet Mektebinin birinci sınıfında okumakda olan 113 ve ikinci sınıfında 100 olmak üzere toplam 213 “gedikli zâbit namzet” talebesi için ne yazık ki o kânûn, 1929 senesinde herhangi bir hüküm tesis etmemiş. Bir başka ifâde ile; Ali oğlu İzmitli Hulusi’nin de aralarında olduğu 213 “gedikli zâbit namzet” talebesi iyot gibi ortada kalmışlar.
* * *
RAN isdedi; DİNO, mutluluğun resimini yapamadı!
Fakat
Bahriye Gedikli Zâbit Namzed Mektebinin
Birinci ve ikinci sınıfında okuyan 213 talebeye
Bahriye Vekâleti’nin 1929 senesinde yapdığı zulumün kendinden açıklamalı resimini,
Eski Tüfek, işde, şöyle yapdı.
* * *
Genelkurmay Başkanları ve Millî Savunma Bakanları,
Harp okullarının eğitim-öğretim süresini;
Bu iyileşdirmeler neticesinde eski mezun subaylar sanki çalışıp ter dökmüşler gibi;
1929 senesinde dönemin Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanı;
Bahriye gedikli zâbit namzedi Hulusi KENTMEN ve 212 arkadaşını ise iki kere cezâlandırdı;
* * *
Bahriye Gedikli Zâbit Namzet Mektebinden 1927 ve 1928 senelerinde mezun olan “gedikli zâbit namzedleri” de yeni teşkil edilen “Deniz Gedikli Küçük Zâbit” sınıfına “tenzil” edilmişler. “Gedikli başçavuş” rütbesine “tenzil” edilen 200 civârında olduğunu tahmin etdiğim bu “gedikli zâbit namzedleri” de Hulusi KENTMEN gibi mağdur edilmişler.
İşde,
Merhûm Hulusi KENTMEN’e yapılan hukuksuzluk burada başlıyor. 1929 senesine çıkartılan kânûn ile Hulusi KENTMEN;
Aşağıdaki resimlerde;
Ve
* * *
1944 senesinde kılıç veremedikleri,
Bugün artık hepsi ölmüş üç beş subaya kılıç vermek için
Gudretli gomutanlar ve Millî Savunma Bakanları
60 sene sonra; 8 sene içinde tam 3 kere Kânun buyurdular.
Müktesep hakkını devletin gasp etdiği Hulusi KENTMEN ve arkadaşlarına da;
Gedikli zâbit unvânını ve kılıçlarını iade etmek için
Gudretli gomutanlar ve Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR,
Bugünden tezi yok, hemen bir Kânun buyurmaya mecburdur.
* * *
Şimdi,
Merhûm Hulusi KENTMEN’in müktesep hakkını devlet, 1929 senesinde alenen gasp etmiş. Bunda hiç şüphe yok!..
Ve bu müktesep hak gasbı ile;
Gedikli zâbit (gedikli subay) olarak mezun edilmesi gereken Hulusi KENTMEN, daha aşağı/alt bir sınıf olan “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına “tenzil” edilmiş.
Bilahire çıkartılan kânûnlar ile de;
* * *
Ben Eski Tüfek de Hulusi KENTMEN’in 4 unvân değişdirdiğini gördüm, 34 senede!
Bahriyede görev yapdığı süre içinde İzmit’li Ali oğlu Hulusi;
Gedikli zâbit (1927-1929)
Gedikli küçük zâbit (1929-1935)
Gedikli erbaş (1935-1951)
Astsubay (1951-1961)
Aklı başında bir devletde ancak 500 senede yaşanabilecek bu olayların tekmilini birden,
Bahriyeli baş çavuş Hulusi;
1929-1951 seneleri arasında geçen sâdece 22 senelik âhir ömründe yaşayıp tüketmiş!
Bahriye Vekâleti'nin baş çavuş Hulusi'ye yapdığı şu zulumü, gevur bile gevura yapmaz, vallahi!
* * *
Astsubay sınıfının târihini araşdırır iken;
Merhûm Hulusi KENTMEN’in mâruz kaldığı ve beni ziyâdesi ile üzen bu “müktesep hak gasbını” tesbit etdim.
Bu konuyu ilk defâ olmak üzere ben Şükrü IRBIK ilân ediyorum.
Sinema sanatçısı iken insanların yaşadığı hayât hikâyelerini filim yapdı.
Fakat bu kez
Baş çavuş Hulusi’nin Bahriye’de yaşadığı kendi hayât hikâyesi filim konusu oldu.
Makâlemizin yakın zamânda yayınlacağım ikinci bölümünde ise;
Bu konu hakkındaki bütün belgeleri kamuoyuna duyuracağım.
* * *
Rahmetli Hulusi KENTMEN’e;
Ve
Böylece;
Rahmetli Hulusi KENTMEN’in mâruz kaldığı bu müktesep hak gaspını isbatlamak için açılacak dâvaya esâs olmak üzere bütün belgeler bizde mevcut.
Bu konudaki düşüncenizi bir an evvel tarafıma bildirmenizi ricâ ederim.
Saygılarımla
Emekli SG Astsubay Şükrü IRBIK
Eski Tüfek Şükrü IRBIK’dan
Prof.Dr. Mesut UYAR’a Mektup-2
Sayın Prof.Dr. Mesut UYAR,
Antalya Bilim Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı
Uluslararası İlişkiler Profesörü
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
30 Kasım 2022
Konu: Osmanlı Askeri Tarihi isimli Kitabınız Hakkında.
İlgi: (a) Mesut UYAR-Edward J. ERICKSON, A Military History Of The Ottomans; From Osman to ATATÜRK isimli kitabınız. (Praeger-2009).
(b) Mesut UYAR-Edward J. ERICKSON, Osmanlı Askeri Tarihi isimli kitabınız. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Üçüncü Basım, Mart-2020.
Amerikalı uluslararası ilişikiler uzmanı ve askerî târihci olan Prof.Dr. Edward J. ERICKSON ile ortak çalışma neticesinde; İlgi (a)’da mezkûr A Military History Of The Ottomans; From Osman to ATATÜRK isimli ingilizce kitabınızı 2009 senesinde yayınladınız. 380 sayfalık bu kitabınızı ben, internetten ücretsiz indirdim. El emeği göz nûru bu kitabınızı insalığın hizmetine hasbiden sunan her kim ise, kendisine hassaten teşekkür ediyorum.
İlgi (b)’de merkum Osmanlı Askeri Tarihi isimli kitabınızı ise 2014 senesinde yayınladınız. “Türkçe Birinci Basıma Önsöz” bölümünde izhâr etdiğiniz üzere, bu kitabınız; Prof.Dr. Edward J. ERICKSON ile ortak çalışma neticesinde 2009 senesinde ingilizce olarak yayınladığınız İlgi (a) kitabınızın türkce tercümesidir.
Askerlik târihimizde önemli yere sâhip olması hasebi ile; bu kitaplarınızda yeri geldiğinde “noncommissioned officer” (NCO), “petty officer”, “küçük zabit” ve “astsubay” kelimeleri hakkında bilgiler izhâr etmişsiniz. Türkce yayınladığınız 675 sayfalık bu kitabınızın Mart-2020 baskısını ise ben Şükrü IRBIK, 37 TL’ye satın aldım. Bu kitabınızı yazmak için türkce ve yabancı olmak üzere 1.263 adet kaynak eserden istifâde etmenizi hakikâten etkileyici bulduğumu söylemeliyim.
Nâdir kitap ve zor bulunan makâleleri sabır ile arayıp bulan ve size veren Ahmet ÖZCAN isimli hocama ise huzurunuzda takdirlerimi gönderiyorum.
Mesut Hocam,
Hatırlayacağınız üzere birinci mektubumu size 18 Ağustos 2022 târihinde göndermiş idim.
Bu mektubumda;
Independent Türkçe isimli internet gazetesinde yayınladığınız 12 Ocak 2022 Çarşamba gün ve 5:32 saatli “Astsubay Sorununun İhmal Edilen Boyutu” isimli makâleniz hakkında,
Emekli bir astsubay olarak ben Şürkü IRBIK size suâller tevcih etmiş idim.
Konumuz ile doğrudan ilintisi olduğundan dolayı;
Sözüme konu ingilizce ve türkce kitabları birlikde yazdığınız Amerikan vatandaşı Prof.Dr. Edward J. ERICKSON hakkında kısa bilgi vermek bu mektubumu okuyanlar için faydalı olacak.
Edward bey, üç nesilden beri asker olan Amerikan ailesine mensub emekli bir subay. Dedesi “Er” (Enlisted) olarak Amerikan Kara Ordusunda “Çavuş” rütbesi ile I.Dünya Savaşı’nda Fransa’daki Amerikan Seferî Kuvveti (AEF)’nde görev yapmış. Babası da gene “Er” (Enlisted) olarak Amerikan Kara Hava Kuvvetleri (US Army Air Forces)‘nde “Çavuş” rütbesi ile II.Dünya Savaşı’nda İtalya, Fransa ve Almanya’da görev yapmış. Edward J. ERICKSON ise Amerikan Kara Ordusuna piyâde “Er” (Enlisted) sınıfında "Private" rütbesi ile intisâb etmiş. 1950 doğumlu olan Edward bey "Er” (Enlisted) olarak göreve başladığı târihi özgeçmişine yazmamış!.. Onbaşılığa terfî etdikden sonra sözleşme yenileyip (reenlist) “Erbaş” sınıfında “Kıdemli Çavuş” rütbesine yükselmiş. Görevine devâm eder iken, Amerikan Kara Ordusunun kendisine temin etdiği maddî ve idârî imkânlar ile üniversitede okuyup lisans eğitimi almış. Lisans diplomasını aldıkdan sonra 1975 senesinde topcu subay sınıfına terfî etdirilmiş. Edward bey, hem muvazzaf subaylık görevine devâm etmiş hem de bilimadamı olarak çalışmasını sürdürmüş. Kıt’a kaynaklı subay (mustang) olduğundan dolayı ki, Türk Ordusunda biz bu tür subaylara “katır” deriz; Edward J. ERICKSON Yarbay rütbesinde iken yaş haddi sebebi ile 1997 senesinde emekli edilmiş.
Edward J. ERICKSON; 1980’li senelerde Türkiye’deki Amerikan üslerinde “Er” (Enlisted) unvânı ile ve 1993-1994 senelerinde ise İzmir‘deki NATO Karargâhında “subay” (Officer) unvânı ile görev yapmış. Türkiye’ye gelmeden önce, Amerikan Kara Kuvvetleri Dil Okulunda 1985 senesinde türkce öğrenmiş. Türkceyi ortalama bir Türk vatandaşından bile daha selis olarak konuşabilen Edward bey İzmir’de görevli iken Türk askerî târihine merâk salmış. Bu görevi esnâsında; bir vesile ile ki, bunu bize Mesut hocam ancak siz anlatabilirsiniz, sizin ile yolu kesişmiş. Bu tanışma-buluşma neticesinde de Osmanlı askerî târihi hakkında Edward bey ile ortak yazdığınız kitâbınızı 2009 senesinde ingilizce dilinde yayınlamışsınız.
Muhterem Mesut hocam,
Bugün size ikinci mektubumu gönderiyorum. Bu mektubumda; Amerikan Kara Kuvvetlerinde “Erbaş” sınıfında “Kıdemli Çavuş” (Staff Sergeant) rütbesi ile göreve devâm eder iken; subaylığa terfî eden ve daha sonra Yarbay rütbesi ile emekli edilen Prof.Dr. Edward J. ERICKSON ile müşterek yazdığınız;
Ve
Size suâller tevcih edeceğim. Türkce târih kitabı yazacak derecede türkce bildiğinden dolayı Edward bey de bu suâllerimin muhatabıdır.
Ancak; suâllerimi size tevcih etmeden evvel, 2020 senesinde ikinci baskısını yayınladığınız Osmanlı Askeri Tarihi isimli türkce kitabınız hakkında dikkatimi çeken bir iki hususu, müsaadeniz ile bu mektubuma iktibas edeceğim.
Mezkur kitabınızda "noncommissioned officer” (NCO) olarak türkceye tercüme etdiğiniz “astsubay” kelimesi ve mürâdif olarak kullandığınız “küçük zabit/astsubay” kelimelerine önem atfetmiş ve bu kelimeler hakkında çok mühim tesbitler yapmışsınız. Mersum kelimeler hakkında yapdığınız ve benim görebildiğim bu tesbitlerinizi aşağıda derledim.
* * *
Osmanlı Askeri Tarihi isimli kitabınızda
Ben Şükrü IRBIK’ın dikkatini çeken tesbitleriniz;
Sayfa-XVIII, Terminoloji ve Yazım Hakkında Not;
(…) Bu eser boyunca yer isimlerinin Osmanlı dönemindeki yerleşmiş şekillerinin kullanılması tercih edilmiştir.
(…) Tarih dışı bir durum yaratmamak için fetih sonrası ismi değişen yerler için fetih tarihine kadar eski ismi kullanılmıştır. Örneğin 1453 senesine kadar “Konstantinapolis”, 1453’den sonrası için “İstanbul” ismi kullanılmıştır.
* * *
Sayfa-74;
(…) Bu konuyla bağlantılı bir başka önemli sorun ise, alt kademelerdeki subay eksikliğiydi. Orta mevcutları artmasına rağmen (17. yüzyıl boyunca orta mevcutları yedi kat arttı) subay kadroları beşte sâbit kaldı, sadece “astsubay” kadroları arttı. Sonuç olarak subay eksikliğini gidermek için bâzı “astsubay” kadroları (Odabaşı örneğinde olduğu gibi) subay görevlerini üstlenmek zorunda kaldı. Bu durumda ise “astsubay” görevleri ihmal edilmeye başlandı.53.
53 Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilatından Kapukulu Ocakları, vol. 1, 152, 397–400; Mahmud Şevket, Osmanlı Askeri Teşkilatı ve Kıyafeti, 43–44.
* * *
Sayfa-77;
(…) Bu düzenlerini disiplin, eğitim ve cesaretleri sayesinde düşmânın yoğun ateşi altında bile muhafaza ederlerdi. Zamân zamân bâzı ortaların siperlerin içinde savunma mevzii işgal ettikleri 65 vaki olsa da düşmân ateşi karşısında siper almak 19.yüzyıla kadar hep “korkakça bir davranış” olarak görülürdü.66 Bu tarz istenmeyen davranışların muharebenin sıcağı içinde meydâna gelmesini engelleme ve safları muhafaza etme görevi düşük rütbeli subaylara, “astsubaylara” ve “kıdemli askerlere” düşerdi. Zaten bu görevler onların asli vazifeleriydi. (←??? Kaynaksız. IRBIK).
65 Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilatından Kapukulu Ocakları, vol. 1, 374–376; Ahmet Muhtar, Muharebat-ı Meşhure-i Osmaniye Albuümü, 53.
66 Solakzade (Çabuk), Solakzade Tarihi, 346.
* * *
Sayfa-275;
“Muallem Asakir-i Muhammediye” adı verilen yeni ordu, Nizam-ı Cedid’in sadece kanunnamelerini değil, aynı zamânda üniforma ve birlik teşkilat yapılarını da taklit etmeye mecbur kaldı. Üstelik teşkilatın ilk üç subayından ikisi (diğer subay yukarıda bahsetdiğimiz Mısırlı Davud Ağa’ydı) ve tâlim çavuşlarının çoğunluğu da eski Nizam-ı Cedid personeliydi7.
7 İlyas Ağa, Tarih-i Enderun (Letaif-i Enderun), 281–282, 292–293; Levy, Military Policy of Sultan Mahmud II, 1808–1839, 176–177, 388–390.
* * *
Sayfa-280;
(Vakai Hayriye arifesi. IRBIK) Merkezi idâre umutsuz bir şekilde reformlar için uzman ve model arayışı içindeyken, Hüsrev Paşa, gizlice eski bir Fransız “astsubayı” olan Sardinyalı Hurşit (Gaillard) denetiminde bir deniz piyâde taburunun eğitimini başlatmıştı.
??? Kaynaksız. IRBIK.
* * *
Sayfa-329;
Osmanlı’ya sığınmış ve müslümân olmuş bir Habsburg subayı (bâzı modern kaynakların iddialarına göre, gerçekte bir "astsubay" olma ihtimali bulunmaktadır) Ömer Lütfi Paşa (Hüsrev Paşa hânesinde yetişmiştir) Tuna Ordusu’nun başına getirildi.
??? Kaynaksız. IRBIK.
* * *
Sayfa-353;
Deneyimli askerler rastgele ve düşünülmeden terhis edilirken, gerçek bir astsubay sınıfı teşkil etmek için altın bir fırsat elden kaçırıldı.
??? Kaynaksız. IRBIK.
* * *
Sayfa-358;
Kırım Savaşı boyunca birkaç etkisiz bombardıman ve birliklerin nakledilmesi dışında, Osmanlı donanması kendini deniz üs ve limanlara kapatmış ve savaşta etkin bir rol almamıştı. Anlaşılan Sinop baskınında (1853. IRBIK) yaşanan hezimet bütün denizcileri korkutmuştu. (←Kaynaksız. IRBIK). Bu durum Abdülazid (1861-1876. IRBIK) döneminde değişecekti. Sultanın askerî teknolojiye merakından en çok Donanma istifâde edecekti. Modern zırhlı kruvazör ve monitorlardan oluşan yepyeni bir filo İngiltere ve Fransa’dan yapılan alımlarla bir araya getirildi. İngiliz ve Amerikalı mühendis ve ustaların gözetiminde Hasköy Tersanesi modern İngiliz planlarına göre baştan aşağı yenilendi. Ancak ne Abdülaziz ne de onun Donanma danışmanları bu modern gemileri kullanacak subay ve denizcilerin eğitimine, nitelik ve niceliklerine yeterli ilgiyi göstermediler. Eski Mühendishane-i Bahri-i Hümayun her sene ancak çok kısıtlı sayıda “subay” mezun edebiliyordu. Üstelik şimdiye kadar kara kuvvetleri reformlarda önceliğe sahip olduğu için Harbiye’nin yaşadığı dönüşüm Mühendishane’ye sirayet etmemiş ve bu okul çağının gerisinde kalmıştı. Deniz astsubayı ve teknisyeni yetiştiren herhangi bir okul veya eğitim merkezi bulunmuyordu. Sonuçta yapılan alımlarla Osmanlı donanması Avrupa’nın üçüncü büyük donanması haline geldiyse de nitelikli mürettebata sahip olmadığından padişahın beklentilerini karşılamaktan çok uzaktı4.
4 J. Lewis Farley, Modern Turkey, (London: Hurst and Blackett, 1872), 134–136, 144–149; İ. Halil Sedes, (Mütekaid Tümgeneral. IRBIK) 1877–1878 Osmanlı-Rus ve Romen Savaşı, Cilt. 1, (İstanbul: Askeri Matbaa, 1935), 129–130; Ali Fuat Örenç, “Deniz Kuvvetleri ve Deniz Harp Sanayii”, Osmanlı Askeri Tarihi: Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri 1792-1918 içinde ed. Gültekin Yıldız, İstanbulu-Timaş-2013, s. 141-145.
* * *
Sayfa-361;
(1870’ler. IRBIK) (…) Mektepli subay sayısında yaşanan bu sıkıntıya ek olarak, ordunun komuta, kontrol ve eğitimini etkileyen bir başka önemli sorun, "profesyonel astsubay" sınıfının bulunmamasıydı. (←Kaynaksız. IRBIK). Daha önce farklı yerlerde belirttiğimiz gibi, ordu yüksek komuta heyeti bu uzun reform süreci içinde eğitim görmüş astsubayların önemini fark etmemiş veya önemsememiştir. Deneyimli ve tecrübeli erlerin teskere bıraktırılarak astsubay görevlerinde kullanılması yeterli görülmüştü11. Profesyonel astsubay sınıfının bulunmaması, alaylı subayların kapasitelerinin sınırlı olması ve genel olarak askerlerin cehaleti ve askeri eğitimlerim eksikliği yüzünden, mektepli subaylar çoğu zamân kendi görevlerinden ziyade, aslında astlarının görevi olan, ama yapmadıkları işleri de üstlenerek hiçbir şey yapamaz hale geliyorlardı. Muharebe meydânında üst rütbeli subayların topcu nişancı eri gibi topları tevcih ettiklerine, kurmay subayların süvâri keşif kolu yerine keşfi bizzât yaptıklarına ve başka benzer durumlara sıklıkla rastlanılmaktaydı. Sonuç olarak düşmân ateşi altında muharebe meydanının her yerine yetişmeye çalışan mektebli subayların zayiat oranları fazlasıyla yüksekti. Subaylarına kişisel olarak bağlanan askerlerse, komutanlarının vurulması halinde güvenlerini kaybedip ne yapacaklarını şaşırdıklarından hemen dağılmaktaydılar12.
11 Herbert, The Defence of Plevna, 1877, 47–48 ; Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, vol. 5, 477.
12 Ahmed Muhtar, Anılar, 51, 87, 94, 127, 167, 186, 208, 214, 217, 228.
* * *
Sayfa-402;
(1877-1878; 93 Harbi. IRBIK) (…) Savaş boyunca subay zayiatının oransal olarak çok yüksek olduğu da dikkate alındığında, Osmanlı Ordusunun tam anlamıyla bir subay Ordusuna85 dönüştüğü görülmektedir. Bu konuda mektepli subaylara büyük yük binmekteydi. Profesyonel astsubay yetiştirmek için okullar açılması veya liyakatli erlerin bir sistem dahilinde eğitilerek astsubay olarak yetiştirilmesi bir türlü sağlanamadığından, bu görev de mekteplilerin sırtına binmekteydi. Subaylar liderlik görevleri yanı sıra silah nişancılığı, bakım ve her türlü teknik görevi de icrâ etmekteydi. Dolayısı ile, muhabere esnâsında subayını kaybeden birlikler muharebe yeteneklerini de kaybetmekteydi. Askerlerin savunmada iyi, ama taarruz harekatında zayıf olmasının kanımızca en önemli sebebi muhabere liderliği eksikliğiydi. Genel birlik eğitiminin yetersizliği ve bu kapsamda tatbikâtı ve manevraların icrâ edilmemiş olmasının etkileri de ihmal edilmemelidir86.
85 “Subay Ordusu” kavramı subayın asıl görevi dışında diğer görevleri de üstlendiği, subayın bir komutandan ziyâde bir baba gibi görüldüğü, askerlerin her konuda subaylarının emir-komutasına ihtiyaç duyduğu (Herbert_ Plevna; “never acting on his initiative”. IRBIK) ve herhangi bir nedenle subaylarının ölmesi veya yaralanması halinde askerlerin kendilerine güvenini kaybetdiği ordular için kullanılan bir kavramdır. (??? Kaynaksız. IRBIK)
86 Herbert, Defence of Plevna, 1877, 48, 233–234; Ahmed Muhtar, Anılar, 83–84, 126– 127, 208, 214, 217; Baker, Turkey, 273; Ryan and Sanders, Under the Red Crescent, 31, 67, 240–241, 296; Allen and Muratoff, Caucasian Battlefields, 217; İzzet Fuad, Kaçırılan Fırsatlar, 82–83.
* * *
Sayfa-428;
(1840’lar. IRBIK) Eyalet merkezlerinde açılan talimgâhlarda askerler ve astsubaylar eğitilirken, Ordunun istek ve tercihlerine uygun silah ve teçhizatla Jandarma donatıldı. Sonuçta Jandarma görünüşte ordudan bağımsız olsa da gerçekte her açıdan askeriyenin emrinde bir teşkilat olmayan devâm etti136.
136 Çakın and Orhon, TSK Tarihi Osmanlı Devri (1793–1908), 248–253); Swanson, Journal of Contemporary History, 253–255; Nadir Özbek, ‘‘Policing the Countryside: Gendarmes of the Late 19th Century Ottoman Empire (1876–1908), International Journal of Middle East Studies, vol. 40, no. 1, 2008, 51–56, 62–63; Selahattin Günay, Bizi Kimlere Bırakıp Gidiyorsun Türk? Suriye ve Filistin Anıları, (İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2006), 13.
* * *
Sayfa-444; Önce protesto ve kitlesel itaatsizlikle başlayan muhalefet, siyâsî ve dini kıyafetlere bürünerek 31 Mart karşı darbesinin patlak vermesinde önemli pay sahibi oldu. Alaylı subay ve gedikli erbaşların liderliğinde ordu merkezlerinde (özellikle İstanbul ve Erzurum) birlikler isyân ederek yeni rejimi devirmeye kalkıştılar. Bu karşı darbe girişimi tasfiyenin meşruiyetini gösteren bir kanıt olarak algılanıp ayaklanmanın bastırılması sonrasında kalan alaylılar da ordudan ihrâç edildiler169.
169 Alaylıların ordudan ilişiğinin kesilmesi sonrasında genel subay mevcudu 26,310 dan 16,121’e düşmüştür. Karatamu, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, 187–189; Ahmed İzzet, Feryadım, 45–46, 62–73; Apak, Yetmişlik Bir Subayın Anıları, 31–41; Turfan, Rise of the Young Turks, 155–161; Bartlett, Battlefields of Thessaly, 52, 55–56; Griffiths, Reorganization of the Ottoman Army, 111.
* * *
Sayfa-451; Enver Bey ve diğer İttihatçılar, direnişin devâm edebilmesi için geride sağlam bir askerî altyapı bırakma karârı aldılar. Bütün silah, mühimmat ve teçhizatın yanı sıra, subay, astsubay, muhtelif teknisyen ve silah nişancılarından kurulu üç yüz kişilik bir unsur geride bırakıldı. Üç ay süren tahliye sürecinde, yerli birlikler içinden seçilen yetenekli astsubay ve erler ağır silah ve teçhizatın kullanılması konusunda hızlandırılmış eğitime tabi tutuldular. Bu proje çerçevesinde yüze yakın Trabluslu genç ve çocuk seçilerek İstanbul’daki askerî okullara nakledildi. Amaç, savaşın gelecekteki komuta kadrosunu yetiştirmekti. Ama bu cüretkar proje Balkan Savaşlarının yenilgiyle bitmesi yüzünden rafa kaldırıldı. Birinci Dünya Savaşı esnâsında ise kısmen uygulanabildi190.
190 Ertuna, TSK Tarihi Osmanlı Devri, Osmanlı-İtalyan Harbi (1911–1912), 411–421; Simon, Between Ottomanism and Nationalism, 98–101; Kut, İttihat ve Terakki’den Cumhuriyete Bitmeyen Savaş, 116; Tauber, Emergence of the Arab Movements, 218–219; Booch a.g.e s. 205-207.
* * *
Sayfa-466, 467; Osmanlı Ordusunda profesyonel astsubay sınıfının olmadığı dikkate alındığında, özellikler küçük birlik seviyesindeki lider açığı daha iyi anlaşılabilir. Sonuçta, ordu savaşa daha az subayla gitti. Subay kadrosunun ancak yüzde 55’i doldurulabilmiştir. Düzenli piyâde birliklerinde her bölükte iki subay varken, Redif birliklerinde her iki bölüğe bir subay düşüyordu. Bu çok ciddi bir sorundu. Çünkü subaylar sadece komutanlık değil, aynı zamânda astsubaylık ve teknisyenlik de yapıyordu. Muharebelerde subay zayiatı normal oranların çok üstünde olduğundan, savaşın ilerleyen aylarında durum daha da kötüleşecekti226.
226 Hallı, Balkan Harbi (1912–1913), 134, 149–150; H. Cemal, Tekrar Başımıza Gelenler, 73–74.
* * *
Sayfa-474; Heyetin diğer üyeleri de kritik görevlere (bir tümen komutanlığı, üç alay komutanlığı, Mekteb-i Harbiye Komutanlığı da dâhil olmak üzere, on bir askeri eğitim kurumu komutanlığı ve bir kısım daha alt kademe görevler) atandı. Bu atama politikasının temel maksadı, modern Alman modelleri çerçevesinde subay, astsubay ve birlikler yetiştirmekti246.
246 Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, 288–305; Sanders, Five Years in Turkey, 20–21; Wallach, Bir Askeri Yardımın Anatomisi, 148–149; Karatamu, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, 193–194, 197.
* * *
Sayfa-485;
Seferberlik sonrası Ordunun personel mevcudu görkemliydi. 820.000’i muharip olmak üzere, genel mevcut bir milyonu aşmıştı. Fakat subay sayısı 12.469’da sâbit kalmıştı. Her 100 muharip askere 1,5 subay düşmekteydi. Bu oran, neredeyse koca denizde bir damla anlamına gelmekteydi292.
(…)
Talimgahlarda altı ilâ sekiz ay eğitim gören öğrenciler, onbaşı rütbesi verilerek kıt’alara “zabit namzedi” unvanıyla gönderildi. Kararnameye göre altı aylık görev başı eğitim ve deneme sonrasında, birlik komutanlarının kanaatine göre subay nasbedileceklerdi. Böylelikle altı ay boyunca astsubay olarak görev yapacak adaylar ordudaki önemli bir boşluğun dolmasına yardımcı olacaklardı. Eğer aday başarısız bulunursa, çavuş rütbesi verilip astsubay statüsünde göreve devâm edecekti294. Önceki bölümlerde belirttiğimiz gibi, Osmanlı Ordusunda “profesyonel astsubay” sınıfı bulunmamaktaydı. Askerlerin bir kısmı teskere bıraktırılarak astsubay görevlerinde istihdam edilmekteydi. 1909 sonrasında bâzı ordu merkezlerinde açılan “küçük zabit” mekteplerinden az sayıda mezun verilebilmişti295. Bunlar da subay açığı yüzünden astsubay kadrolarında değil, subay kadrolarına atanmışlardı.295. Dolayısıyla savaş boyunca zabit namzetleri ve kıdemli erler astsubay işlevini yerine getirmeye çalıştı.
292 Kadro ve teşkilatlara göre her 100 askere ortalama 6 subay düşmesi gerekdir idi. İlden, a.g.e., s. 39,40; (İlden Şerif. Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında 3.Ordu: Sarıkamış Kuşatma Manevrası ve Meydan Savaşı. (ed.) Sami Önal. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 1998); Selışık, a.g.e, s.3-5; (Selışık, Selahattin. Kafkas Cephesinde 10 ncu Kolordunun Birinci Dünya Savaşının Başlangıcından Sarıkamış Muharebelerinin Sonuna Kadar Olan Harekaˆtı. 2nd edition. Ankara: Genelkurmay Basımevi, 2006); Sabis a.g.e, s.159-164, 285. (Sabis, Ali İhsan. Harp Hatıralarım: Birinci Dünya Harbi. 4 vols. İstanbul: Nehir Yayınları, 1990–1991).
294 Alaeddin Ören, İlk Yedek Subay Yuvası: İhtiyat Zabitan Mektebi,’’ Piyade Yedek Subay Talimgâhı 35. Dönem Hatırası, (Ankara: Güzel Sanatlar Matbaası, 1952); İhsan Ali Alpar, Anı: Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizde 55 Yıl 11 Ay, (İstanbul: Nilüfer Matbaası, 1974), 21–35; Faik Tonguç, Birinci Dünya Savaşında Bir Yedek Subayın Anıları, (İstanbul: T. İş¸ Bankası Yayınları, 1999), 16–17, 63, 67.
295 İlk astsubay Okulu (Gedikli Küçük Zabit Okulu) Alman subayı Ditfurt Paşa danışmanlığında, 1909’da İstanbul’da Mahmud Şevket Paşa tarafından açılmıştır. Sonra, Konya ve Beyrut gibi önemli bölgesel askerî merkezlerde başka astsubay okulları da açıldı. Üç senelik eğitim süresi olan bu okullar savaşa kadar üç sınıf mezun edebilmişti. Tahsin Yahyaoğlu, ‘‘Astsubay Okullarının Tarihçesi,’’ Türk Kültürü, yıl: 3, nu. 32, Haziran 1965, s. 36; İsmail Hakkı Süerdem, Anılarım: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, (ed.) Orhan Avcı, (Ankara: Bilge Yayınevi, 2004), s. 23–24; Wallach, Bir Askeri Yardımın Anatomisi, s.80.
* * *
Sayfa-521;
Osmanlı subay ve astsubaylarının çoğu cephe gerisinde veya Almanya’daki eğitim merkezlerinde muhtelif askerî kurslara katılarak yeni taktik, teknik ve silahları öğrendiler410.
410 Yazman, Mehmetçik Avrupa’da, s.87–92, 97, 118, 126, 131.
* * * * *
Kıymetli Mesut Hocam,
Şimdi, bu ikinci mektubum ile size tevcih edeceğim suâllere geliyorum. Mektubuma konu etdiğim İlgi (a) ingilizce kitabınızın;
Ancak ne var ki;
Bu kelimelerin tercümeleri ve kullanımları hakkında kaynak/belge beyân etmemişsiniz.
İngilizce kitabınızda kullandığınız “noncommissioned officer” (NCO) ve “petty officer” kelimelerine karşılık olarak türkce kitabınızda yer verdiğiniz türkce tercümelerini ben tesbit etdim ve aşağıda gördüğünüz çizelgede topladım.
Yukarıdaki çizelgede gördüğünüz üzere Mesut hocam;
1. İngilizce kitabınızda yer alan “Noncommissioned officer” (NCO) kelimesini;
Olmak üzere 4 farklı şekilde türkceye tercüme etmişsiniz,
2. Gene aynı ingilizce kitabınızda yer alan “petty officer” kelimesini “deniz astsubayı” şeklinde tercüme etmişsiniz.
3. “Küçük zabit” ile “astsubay” kelimelerini ise türkceye tercüme etdiğiniz İlgi (b) kitabınızda müterâdif kelimeler olarak kullanmışsınız.
* * *
Muhterem Mesut hocam,
Bildiğiniz üzere;
Askerî mevzuâtımıza dâhil edildi.
Kânun ile tesbit edilen bir tâbirin ingilizce tercümesinin de kânun ile tesbit ve tayin edilmesi genel-geçer hukuk kuralıdır.
Bu hakikâtden hareket ile sizin ve kitâp ortağınız Edward hocama ben Şükrü IRBIK’ın suâlleri şunlardır;
1. Mezkur ingilizce kitabınızda yer alan “noncommissioned officer” (NCO) kelimesi türkce tercümesinin;
2. İngilizce “petty officer” kelimesi türkce tercümesinin “deniz astsubayı” olduğuna dâir verdiğiniz bilginin kaynağı/kânunu nedir?
3. “Küçük zâbit” kelimesinin “astsubay” kelimesi olduğuna dâir verdiğiniz bilginin kaynağı/kânunu nedir?
* * *
Bugün itibârı ile ordumuzda muvazzaf ve müesses olan “astsubay” sınıfının târihini doğru anlamak ve yazmak için
Son derece önemi hâiz olan bu suâllerimi Türk kamuoyu ve vicdânı huzûrunda cevaplamanın zamânı geldi…
Bu cümleden olmak üzere;
Yayınladığınız ingilizce ve türkce târih kitaplarınız hakkında hazırladığım
Ve
Bugüne kadar “astsubay” târihcesi yazan “revizyonist” târihcilerin ezberini bozacak
Ve dahi
Ordumuzdaki “astsubay” sınıfının târihini yeniden yazmamıza sebep olacak bu suâllerimi cevaplamanızı,
İstirham ederim, Mesut hocam.
Saygılarım ile
Şükrü IRBIK
* * *
Şükrü IRBIK'ın açıklaması;
Kıymetli Mesut hocam,
Okumuş, profesör olmuşsunuz. Hayırlı olsun!
Emekli bir subay olarak ingilizce ve türkce askerî târih kitabı yazmışsınız…
Bu kitaplarınızda kullandığınız;
Ve
İliminizin sadakası olarak cevaplar mısınız, hocam?
Bu suâllerime sizin ve Edward beyin göndereceğiniz cevablarınızı da
Ben Şükrü IRBIK işde, burada yayınlayacağım.
Hörmetlerim ile
Şükrü IRBIK
Em. SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Asubay Tefrikası-13
Dünyâ Astsubaylar Günü Yalanı
Memleketimin güzel insanı;
Aslını araşdırıp öğrenmenin zahmetine katlanmaz;
Her işin kolayına kaçmaya alışmışdır çünkü!..
Bilmez ki; inandığı hacı-hoca, muallim-gomutan güruhu,
Bâzı konularda kendisinden bile daha câhildir!
* * *
Saltanât döneminde,
Kendilerinin Zillullâh-i f‘il arz olduğuna inanan padişah efendimizin iki türlü kulu var idi;
Ekâbir ve reâyâ…
Ekâbir dediğimiz okuma-yazma bilenler;
Ümmî vatandaşı hem terbiye hem de idâre ediyor idi…
Fakat reâya ise ümmî câhil idi…
Reâyanın okuma-yazma bilmesini kendi saltanâtının devâmı için tehdit olarak gören padişahlar;
Türk milletini asırlarca ümmîlik ile terbiye ve idâre etdiler…
Padişahlar;
Kendi çocuklarını ve saltanâtını devam ettirecek asker ile devlet adamlarını,
Saraydaki Enderun mekteplerinde yetiştirdiler.
Fakat Padişahın kulları olan reâyayı ise ümmî olarak kalmaya mahkûm etdiler.
Osmanlı Devletinde ilk nüfus sayımını, 1830 senesinde Padişah II. Mahmud yapdı…
Avrupa Devletlerinin kendi çocuklarına parasız ve mecburî eğitim verdiği senelerde,
Padişahlar değil eğitim vermek, Osmanlı Devletindeki çocuk sayısını dahi bilmiyorlar idi…
* * *
Cumhuriyetin kurucu irâdesi;
Padişah-kul saltanâtını yıkdı,
Yerine;
Kendi hakkında kendi karârını özgürce verebilen;
Fikri hür, vicdânı hür, irfânı hür devlet-vatandaş idâresini ikâme etdi…
Şimdi artık;
Devleti idâre edenler isdemese bile vatandaşın kendisi okuma-yazma öğreniyor.
* * *
Vatandaşın fikrî uyanışını farkeden ATATÜRK sonrası sahte Cumhuriyetci subay-siyâsetci güruhu;
Ki, biz bunlara
ATATÜRK kisveli mukalllit ATATÜRKcüler diyoruz!
Bu kez de,
Okuma-yazma bilen vatandaşı idâre etmenin başka bir yolunu buldu;
Okuduğunu anlamayan vatandaş yetiştirmek!..
Evet! Bugün hepimiz sözde okuma-yazma biliyoruz.
Fakat okuduğumuzu anlayabiliyor muyuz?..
* * *
Meşhur Alman şâir ve müellif Nietzsche şöyle dedi;
“Dünyâda iki tür insân vardır; inanmak isdeyen ve bilmek isdeyen.”
Kitapsız yazar ben Eski Tüfek de
Müsaadeniz olur ise şâyet, şöyle diyorum;
“İnanmak isdeyen insan aslında bilmek isdemeyen insandır.”
“Bilmek isdeyen insan ise hakikâti talep eden insandır.”
* * *
2011 senesinde beri içinde olduğum yazar-çizer astsubay câmiamızda
Hakikâti talep eden çok az meslekdaşımı tanıdım!..
Eskerisi; duyduğu, gördüğü, okuduğu her şeye hemen inanmak isdiyor!
Çünkü, inanmanın mâliyeti sıfır kuruş. Emek yok, fikir yok, akıl hiç yok!..
Ancak ne var ki; akıldan azâde inanmak insanı felâkete götürebilir.
Yalancının yeline kapdırırsan kendini, vay hâline!...
Adamı suya diye götürürler de köle pazarında beş paraya satarlar!..
* * *
Dünyâ Astsubaylar Günü konusunda “astsubay” meslekdaşlarımın çoğu da
Bu konuda yazılan, söylenen her şeye inanmayı tercih ediyorlar.
Emeksiz bir fikrî tembelliğin büyüsüne kapılanlar neticede;
Kendilerinin dahi olmayı arzu etmeyecekleri müstehzî,
Kimi zamân da gülünç duruma düşüyorlar…
Nietzsche’nin târif etdiği birinci insan türüne dâhil olan “astsubay” meslekdaşlarım;
Hakikâti araştırıp öğrenmeden “Dünyâ Astsubaylar Günü” yalanına inanıyorlar!..
Bu cümleden olmak üzere;
“Dünyâ Astsubaylar Günü” yalanını söyleyen ilk kişi,
Meslekdaşımız Yüksel BİNİCİ…
Bunu ben söylemiyorum!
Aşağıdaki sayfalarda sizlerin de göreceği üzere, kendisi itirâf ediyor.
Yüksel BİNİCİ’nin bu filfilli yalanının kuyruğuna takılan fikir tembeli “astsubay” meslekdaşlarım ise
Havan dövücünün hık deyicisi misâli,
Yüksel BİNİCİ’nin bu yalanına hemen boncuk takıyorlar.
* * *
Peygamber efendimiz (S.A.S) şöyle buyurdu;
“Güzel suâl sormak ilimin yarısıdır!”
Nietzsche’nin târif etdiği ikinci insan türüne dâhil birisi olarak ben Eski Tüfek,
Bu hâdis-i şerifden aldığım ilhâm ile kendime şu iki güzel suâli sordum;
* * *
Nietzsche’nin târif etdiği birinci insan türüne dâhil olan “astsubay” meslekdaşlarıma,
Bugün kötü bir haberim var!..
Yüksel BİNİCİ’nin yalan kayığına binen beleşci astsubay meslekdaşlarım
Sonuna geldikleri yalan yolundaki “hakikât durağında” bugün inecekler, inşallah…
* * *
Kıymetli astsubay meslekdaşlarım;
Asubay Tefrikası 6-8 isimli makâlemizde fâş eylemiş idik!
Dünyâda ve Türkiye’de “Astsubay Günü” olarak tescil edilmiş "resmî" bir gün yok!
Dünyâda “astsubay” isimli "uyduruk" bir asker sınıfı yok!...
Çünkü;
“Astsubay” isimli “ortada sandık” asker sınıfı sâdece Türkiye’de var.
Üzgünüm!..
Belki inanmayacaksınız!
Resmiyyet, hukuk ve hakikât işde, aynen böyle!..
“Dünyâ Tuvalet Günü” bile var!
Lâkin, “Dünyâ Astsubay Günü” yok!..
* * *
Dünyâda en çok yalanın söylendiği memleket, size göre hangisidir?
Pek uzağa gitmeyin!
Ayağınızı basdığınız, havasını soluyup suyunu içdiğiniz topraklar,
Dünyâda en çok yalanın söylendiği ülkedir…
Nasıl mı?
İşde, şöyle…
Aşağıdaki çizelgede;
Dünyâda yalan haber yayınlayan ülkelerin sıralamasını görüyorsunuz!..
Reuters’in 2018 senesinde hazırladığı raporun 39’uncu sayfasındaki şu çizelgede;
Yalan söyleme konusunda memleketimiz Türkiye, dünyâ birincisi olmuş!..
Şaşırdınız mı?..
(https://reutersinstitute.politics.ox.ac.uk/sites/default/files/digital-news-report-2018.pdf)
Uyduruk Dünya Astsubaylar Günü hakkında
Sakız çiğner gibi yalan yazan
Ve dahi
Uydurma haber neşreden onlarca boyalı basından birisi de
İşde, aşağıda gördüğünüz Sözcü isimli şu gazete…
Bugün 6 Salı; aylardan Eylül, sene 2022…
2018 senesinden bugüne kadar geçen son dört senede
Yalan söyleme konusunda Türkiye’nin daha iyi durumda olduğunu kim söyleyebilir?
* * *
Seher Vakdi Çaldığı Yârin Gapısın’da
Bozkırın Tezenezi şöyle çığırdı;
Gahi garıştırır ganı yaş ile
Hak bulunmaz hayâl ile düş ile
Yetilmez menzile bu gidiş ile
Hemen aşk atına binip sürmeli…
* * *
Yetmek için menzile, Abdal Neşet binmiş aşk atına!
Ermek için işin aslına; Eski Tüfek de bindi “akıl atına"
Ve
Çalmak için gapısını, sürdü hakikâtin üzerine…
* * *
Dünyâda ve Türkiye’de;
“Astsubay Günü” olarak tescilli “resmî bir gün” olup olmadığını öğrenmeden evvel,
Bıldır, 2021 senesinde, “Astsubaylar Günü” hakkında
Kim ne yalanlar söylemiş,
Hangi devlet kurumu ne inciler yumurtalamış, şöyle bir dikiz atalım, hele…
* * * * *
“Dünyâ Astsubaylar Günü” konusunda yalan söyleyen ilk kişi,
Meslekdaşımız Yüksel BİNİCİ…
Derler ya! Ağacın kurdu kendi gövdesindedir! İşde, burada vaziyet aynı öyle olmuş!..
Kendi Fesbuk sayfasında 17 Ekim 2021 Pazar günü paylaşdığı haberinde Yüksel BİNİCİ,
“Dünyâ Astsubaylar Günü”nü 2012 senesinde nasıl tezgâhladığını,
Kendi sözleri ile işde, şöyle itirâf etmiş…
* * *
(https://www.facebook.com/yukselbinici01?ref=py_c)
(http://www.yukselbinici.com.tr/2021/10/17/17-ekim-dunya-astsubaylar-gunu-kutlu-olsun-3/)
17 EKİM DÜNYA ASTSUBAYLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN
Ekim 17, 2021 Yazarı: www.yukselbinici.com.tr
17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü İlk olarak 2012 yılında kutlanmaya başlamıştır.
Yabancı ülke Büyükelçi ve Askeri ateşelerinin, siyasi liderlerin, hükümet temsilcilerinin ve meslektaşlarımızın katılımı ile her yıl geleneksel halde kutlanan bir gün haline gelmiştir.
100 bin civarında olan Astsubay meslektaşlarımızın ve 150 bin civarında olan Emekli Astsubayların kendine ait bir günün olmaması çok büyük bir eksiklikti.
Birçok meslek gruplarının belirli günleri vardır. O günlerde meslek grupları bir araya gelerek meslekleri ile ilgili konuları görüşürler. Meslek içi sorunlarını ve mesleki gelişmelerini tüm detayları ile ele alarak çözümler üretir ve bilgi paylaşımlarında bulunurlar. Ayrıca meslektaşlar arasında iletişim geliştirilir. Birçok meslek günleri uluslararası boyutlarda da kutlanmaktadır.
Yılda bir gün de olsa insanların kendilerini özel hissetmeleri ve tüm gayretlerini sarf ettikleri, adeta hayatlarını adadıkları mesleklerinin, toplum tarafından önemsendiğini görmeleri, insanları mesleğine ısındırmakla birlikte, kendine olan güvenini artırmakta ve yalnız olmadıklarını hatırlamaktadırlar. Ayrıca Türkiye’nin ve Dünyanın her yanında aynı mesleği icra edenler, bilgi alışverişlerinde bulunarak mesleki dayanışmanın gücünü hissetmektedir.
Mesleki dayanışma çok önemlidir! Dayanışma ortak değerleri paylaşmaktır, dayanışma mutlulukları paylaşmaktır, dayanışma sırtını rahatça birbirine yaslayabilmektir, dayanışma birbirini sırtında taşımaktır, dayanışma beni silip bizi yazabilmektir yüreklere.
Çalışanı ve emeklisi ile 250 bin civarında olan astsubayların kendine ait bir günün olmaması çok büyük bir eksiklikti. 1986 yılında mesleğime ilk başladığım günden bugüne hep içimde uhde kalmıştır. Diğer meslek gruplarının günleri kutlandığında, “Bizler neden hatırlan mıyoruz ?” demişimdir. Birçok kez sesimi duyurmaya çalıştım. Bu konuda makaleler yazdım. Emekli olduktan sonra bu konuda çalışmalarımı daha etkin bir şekilde sürdürdüm. Vatan savunmasını kendisine meslek edinmiş ve vatanı için gözünü kırpmadan canını feda eden meslektaşlarım, yılda bir gün bile olsa anılmalı ve kamuoyunda yer almalıdır.
Bugüne kadar yaptığım çalışmalarla Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD) kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 Tarihinin DÜNYA ASTSUBAYLAR GÜNÜ olarak anılması ve kutlanması için, kamuoyunda duyulmasını sağladım. Birçok yayın organında yer aldı. Örnek olarak, WİKİPEDİ, Özgür Ansiklopedi de 17 EKİM Tatiller ve özel günler bölümünde DÜNYA ASTSUBAYLAR GÜNÜ olarak yer almıştır. Artık birçok kurum ve kuruluşun kutlanacak günler listesinde yer almıştır.
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulunun 19 Mart 2012 tarihinde yaptığı toplantıda, Basın yayın ve tanıtımdan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak yapmış olduğum teklif üzerine 17 Ekim tarihlerinin Dünya Astsubaylar Günü olarak kutlanması kararını almıştır. İlk olarak 17 Ekim 2012 tarihinde TEMAD’ın kuruluş günü aynı zamanda Dünya Astsubaylar Günü olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Yapılan kutlamalar çerçevesinde 5 gün süren program, İlk gün Genel merkez ve tüm şube başkanlıklarımızda Anıtkabir’e ve şehir meydanlarında Atatürk anıtına çelenkler konulup, istiklal marşı okunarak başlanmıştır. Astsubay konularının ele alındığı panel, Astsubay ve eşlerinin hazırladığı resim ve fotoğraf sergisi, TEMAD Kupası At yarışları, E. Astsubay Mustafa Yıldızın Dünya bisiklet turu, Binlerce meslektaşımızın katılımı ile Anıtkabir’e Çelenk Konulması ve Büyük Ankara Yürüyüşü, Eurovision 2011 Birincisi Azerbaycanlı sanatçılar Nigar & Eldar katılımı ile büyük konser icra edilmiştir. Benzer programlarla 2013 – 2014 – 2015 yıllarında da kutlanmıştır.
Yabancı ülke Büyükelçi ve Askeri ateşelerinin, siyasi liderlerin, hükümet temsilcilerinin ve meslektaşlarımızın katılımı ile her yıl geleneksel halde kutlanan bir gün haline gelmiştir.
Yaklaşık 100 bin çalışan ve 150 bin Emekli Astsubay meslektaşlarımızın aileleri ile birlikte Bir milyonun üzerinde camiamız yılda bir gün de olsa, hayatlarını adadıkları mesleklerinin hatırlanarak kamu gündemine gelmesi ve bir arada olmaları çok önemlidir.
Ebediyete intikal etmiş olan tüm astsubaylarımızı ve şehitlerimizi rahmet minnet şükranla anıyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapan cefakar, emektar muvazzaf ve emekli tüm meslektaşlarımın 17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü’nü en içten dileklerimle kutlar, sağlıklı, mutlu ve başarılı nice yıllar dilerim.
* * * * *
TEMAD’ın resmî örütbağ sayfasında 15 Ekim 2021 Cuma günü yayınladığı haber ile
Genel Başkanımız Hamza DÜRGEN, “Astsubaylar Günü” kutlama programını kamuoyuna duyurdu.
(https://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-37nci-kurulus-yildonumu-kutlama-programi/)
TEMAD’ın sayfasındaki bu duyuruda;
Genel Başkan Hamza DÜRGEN bir doğrunun önüne bir yalan bağlamış!
“Kuruluş yıl dönümü” TEMAD’ın resmî günüdür. Kutlamak da TEMAD’ın meşru hakkıdır.
Lâkin “Astsubaylar Günü” ucuz bir yalandır, gayri meşrudur.
Bu duyuruda bir de imlâ hatâsı var!
Belki TEMAD'dan birileri okurlar;
“Yıldönümü” ibâresini bitişik yazmışlar; “yıl dönümü” şeklinde ayrı yazılır, hatırlatalım!..
* * *
Resmî örütbağ sayfasınde 16 Ekim 2021 Cumartesi günü neşretdiği haberde,
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanı Dz. Albay Cenk TOPUZ ve
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürü Doç.Dr. Bayram KILIÇ’a Türkiye dar geldi!..
Birisi subay, birisi akademisyen olan bu iki eşhâs,
Hedef büyütdüler! Türkiye hudutlarını da aşıp dünyâya açıldılar!..
Ve
“Ordumuzun belkemiği” dedikleri astsubaylarımızın “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladılar.
(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html)
* * *
Resmî örütbağ sayfasında 16 Ekim 2021 Pazar günü neşretdiği haberde
TESUD Genel Başkanı Em.Hv.Korgeneral Erdoğan KARAKUŞ,
“Meslektaşları olmasından gurur duyduğu,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin "temel direkleri" dediği,
Kahraman Astsubaylarımızın “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladı…
* * *
17 Ekim 2021 Pazar günü resmî twitter hesâbında yayınladığı haber ile
Millî Savunma Bakanlığı;
“Ülkemiz ve milletimiz için görev yapan,
“Tüm emekli ve muvazzaf Astsubaylarımızın "Astsubaylar Günü"nü kutladı!..”
(https://twitter.com/hashtag/AstsubaylarG%C3%BCn%C3%BC?src=hashtag_click)
* * * * *
27 sene hapis yatdıkdan sonra,
Kendisini hapse atan devletin ilk zenci Cumhurbaşkanı olan Nelson MANDELA şöyle dedi;
“Ȃlimler sûkut eder ise câhiller konuşur!”
“Dünyâ Astsubaylar Günü” konusunda meydânı câhillere bırakmamak için,
Anlaşılan o ki, gene Eski Tüfek konuşacak!..
* * * * *
Dünyâda ve Türkiye’de;
“Astsubaylar Günü” olarak "tescil edilmiş resmî bir gün" olup olmadığını öğrenmek için
Evvelâ, emekli subaylarımızın derneği TESUD’un gapısını çaldım!
Ve aşağıda gördüğünüz şu dilekcemi 18 Ekim 2020 Pazar günü
Genel Başkan Em. Tuğgeneral Namık Kemal ÇALIŞKAN’a gönderdim.
* * *
Türkiye Emekli Subaylar Derneği Genel Başkanlığına
ANKARA
18 Ekim 2020
KONU: 17 Ekim Astsubaylar Günü vesilesi ile TESUD’un yapdığı basın duyurusu.
İLGİ: (http://www.tesud.org.tr/) isimli bağlantıda TESUD’un yayınladığı basın duyurusu.
1. 17 Ekim Astsubaylar Günü ve TEMAD’ın 36’ıncı kuruluş yıldönümünü kutlamak gâyesi ile;
18 Ekim 2020 Pazar günü İlgi bağlantıda TESUD kamuoyuna bir haber duyurdu. Ekran görüntüsü aşağıda görülen bu haberinde TESUD şöyle demekdedir;
“17 Ekim Astsubaylar Günü ve TEMAD’ın 36’ıncı kuruluş yıldönümü”
2. Ekran görüntüsü yukarıda görülen TESUD’un söze konu bu duyurusu hakkında benim suâlerim şöyledir.
16.06.1983 târih ve 2847 Kânun teşkil edilen TEMAD’ın;
a. Kuruluş günü olan 17 Ekim’in, “Astsubaylar Günü” olduğuna dair İlgi duyurusundaki TESUD beyanının hukûkî bir dayanağı var mıdır?
b. İlgi duyurusundaki “17 Ekim’in “Astsubaylar Günü” olduğuna dair TESUD beyanının hukûkî bir dayanağı var ise şâyet; hangi mevzuâta göre 17 Ekim günü “Astsubaylar Günü” olarak tesbit edilmişdir?
c. 2847 Kânun teşkil edilen TESUD’un “Subaylar Günü” olarak tesbit etdiği ve kutladığı bir gün var mıdır?
ç. Var ise şâyet; “Subaylar Günü” olarak tesbit etdiği gün, hangi mevzuâta istinâd etmekdedir?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim dört suâlimi,
TESUD Genel Başkanlığının cevâplamasını saygılarım ile arz ederim.
Şükrü IRBIK
* * *
Anamın babası rahmetli Hakkı dedem şöyle der idi;
Torunum! Usda katır sırtındaki yükü atmasını iyi bilir!
Teşbihde hatâ câizdir!
Lâkin, Namık Kemal Başkan da aynen öyle yapdı!
20 Ekim 2020 Salı günü gönderdiği
Ve dahi
Tek kelimesi dahi olmayan sözsüz e-posda cevâbında Namık Kemal Başkan;
Ben bilmem, Hulusi AKAR bilir diyerek
Topu, twitter hesâbındaki haberini kes-yapışdır yapdığı Millî Savunma Bakanlığına atdı!..
* * *
* * *
TESUD Genel Başkanı Em. Tuğgeneral Namık Kemal ÇALIŞKAN,
Astsubayların;
Fakat aynı Genel Başkan Namık Kemal ÇALIŞKAN,
Dünyâda ve Türkiye’de “Dünya Astsubaylar Günü” olmadığını bilmiyor!
Namık Kemal Başkanın içine yuvarlandığı bu tenâkuz
İyi bildiğimiz ucuz subay işgüzarlığından başka bir şey değil…
* * *
TESUD’dan sonra, aynı gün içinde,
Bindiğim akıl atını
Mensubu olduğum İçişleri Bakanlığı gapısına sürdüm.
Ve aynı suâli Bakanıma sordum!..
* * *
İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA
ANKARA
18 Ekim 2021
KONU: Dünya Astsubaylar Günü’nün Hukukî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) (http://www.tesud.org.tr/) isimli internet sitesinde Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması hakkında yayınladığı 17 Ekim 2021 târihli haber.
(b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
1. İlgi (a) bağlantıda mezkur internet sitesi, Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’ne aitdir. İşbu İlgi (a) sitede Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD), 17 Ekim 2021 târihinde bir haber yayınladı. Sûreti Ek’de görülen işbu haberinde TESUD, astsubayların “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladı.
2. TESUD’un yayınladığı İlgi (a) haber hakkında benim suâlim şudur;
17 Ekim gününün “Dünya Astsubaylar Günü” olduğu hususunda İçişleri Bakanlığının ilgili mevzuât kapsamında bugüne kadar verdiği karar, tescili ve izini var mıdır?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim suâlimi İlgi (b) Kânun kapsamında cevaplamasını,
İçişleri Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.18.10.2021. 2105133593.
Şükrü IRBIK
EK: (http://www.tesud.org.tr/) isimli internet sitesinde Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin 17 Ekim 2021 Pazar günü yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlama haberinin ekran görüntüsü.
* * *
Vatandaşın uyanık olanını askerde cenderme yapar derler!
Hakikâten doğru söz imiş!..
İçişleri Bakanına sorduğum suâle,
Kânun Ordusu Jandarma’nın Genel Komutanı şöyle cevâp verdi;
Mevzuâtımızda “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü diye bir gün yoktur.”
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Thu 11/25/2021 4:09 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 18.10.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2105133593 sayılı başvurunuz 25.11.2021 tarihinde GENEL SEKRETERLİK tarafından cevaplanmıştır:
Cumhurbaşkanlığı iletişim merkezine (CİMER) yapmış olduğunuz başvurunuz, Jandarma Genel Komutanlığınca alınmıştır.
Başvurunuzda belirtmiş olduğunuz hususlarla ilgili yapılan inceleme neticesinde; Başvuruya konu
17 Ekim gününün Dünya Astsubaylar Günü olarak kutlanması ile ilgili olarak
J.Gn.K.lığını kapsayan mevzuatta herhangi bir husus bulunmadığını bildirir,
bilgilerinize rica ederiz.
* * *
Hakikâte ermek için çaldığım üçüncü gapı,
Millî Savunma Bakanlığının gapısı oldu…
Bakan Hulusi AKAR’a sordum;
17 Ekim’in “Dünya Astsubaylar Günü” olduğu hususunda Millî Savunma Bakanlığının bilgisi var mıdır?
* * *
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
27 Ekim 2021
KONU: Dünya Astsubaylar Günü’nün Hukukî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) (http://www.tesud.org.tr/) isimli internet sitesinde Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması hakkında yayınladığı 17 Ekim 2021 târihli haber.
(b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
1. İlgi (a) bağlantıda mezkur internet sitesi, Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’ne aitdir. İşbu İlgi (a) sitede Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD), 17 Ekim 2021 târihinde bir haber yayınladı. Sûreti Ek’de görülen işbu haberinde TESUD, astsubayların “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladı.
2. TESUD’un yayınladığı İlgi (a) haber hakkında benim suâlim şudur;
17 Ekim gününün “Dünya Astsubaylar Günü” olduğu hususunda Millî Savunma Bakanlığının bilgisi var mıdır?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim suâlimi İlgi (b) Kânun kapsamında cevaplamasını,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.27.10.2021. 2105290166.
Şükrü IRBIK
* * *
Bakan Hulusi AKAR'ı tebrik ediyorum. Bana gönderdiği cevâbında şöyle dedi;
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlanan bir gün yoktur”
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Fri 11/12/2021 12:23 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 27.10.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2105290166 sayılı başvurunuz 12.11.2021 tarihinde VAKIF/DERNEK VE KOORDİNASYON ŞUBESİ MÜDÜRLÜĞÜ tarafından cevaplanmıştır:
Talepte bulunduğunuz konu ile ilgili müracaatınız incelenmiştir.
Yapılan inceleme neticesinde
dünyada kutlanan önemli gün ve haftalar arasında böyle bir gün olmadığı tespit edilmiştir.
Bilgilerini rica ederim.
* * *
Ben Şükrü IRBIK’ın Bakan Hulusi AKAR’dan bir ricâsı var!
Dilekceme gönderdiği cevâbda;
“Dünyâ Astsubaylar Günü” isimli resmî bir gün mevcut olmadığını ikrâr etdiği hâlde,
Ve dahi
Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’ı bu çelişkisini açıklamaya dâvet ediyorum!..
(https://temad.org/astsubaylar-gunu-ve-37-kurulus-yil-donumu-kapsaminda-gazi-orduevinde-resepsiyon/)
* * *
“Ordumuzun belkemiği” astsubaylarımızın,
“Dünyâ Astsubay Günü”nü kutlayan devlet kurumlarından birisi de
Mezunu olduğum Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı idi…
Okul Komutanı Dz. Albay Cenk TOPUZ
Ve
Okul Müdürü Doç. Dr. Bayram KILIÇ’a şu iki suâli tevcih etdim;
İkinci suâle bâhusus dikkat buyurun!..
* * *
* * *
Korsan “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlayacak kadar cingöz davranan TOPUZ-KILIÇ ikilisi,
Bu ikinci suâlimi okuyunca dut yediler, bülbül oldular!
Bunu cevaplayacak kadar dürüst ve yürekli davranamadılar.
* * *
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
17 Kasım 2021
KONU: Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” Olarak Kutlamasının Hukûkî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haber.
(b) (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi.
(c) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
1. İlgi (a) bağlantıda mezkur resmî örütbağ adresi, Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığına aitdir. İşbu İlgi (a) adresde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı, 17 Ekim 2021 Pazar günü bir haber yayınladı. Sûreti EK-A’da görülen işbu İlgi (a) haberinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı; “Ordumuzun bel kemiği astsubaylarımızın” “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladığını kamuoyuna duyurdu.
2. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının faaliyetlerini İlgi (b) bağlantıda münteşir “2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi”ne müstnediden icrâ edececeği her türlü şüpheden vârestedir. Bu cümlenin devâmı olmak üzere, Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlama konulu İlgi (a) haberi hakkında benim suâllerim şunlardır;
a. “17 Ekim’i” hangi makâm, hangi mevzuâta müsteniden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak tescil ve ilân etmişdir?
b. İlgi (b) adresde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi münteşirdir. İşbu Çalışma Takvimini tetkik etdiğimde; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda 2021 senesinde bir faaliyetinin mevcut olmadığını tesbit etdim. 2020-2021 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi’nde 17 Ekim 2021 Pazar gününü “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda resmî bir faaliyeti mevcut mu idi? Bu cümleden olmak üzere; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 17 Ekim 2021 Pazar gününü hangi mevzuâta istinâden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamışdır?
c. 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı, dost/müttefik ülkelerin Astsubay Okulları ile; kutlama mesajı teatisi, öğrenci mübadelesi, heyet ziyâreti vb. müşterek ve mütekâbil faaliyetler icrâ etmiş midir?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim üç suâlimi İlgi (c) Kânun kapsamında cevaplamasını,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.17.11.2021. 2105584075.
Şükrü IRBIK
E K L E R:
EK-A: (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haberin ekran görüntüsü.
EK-B: (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi.
EK-A:
EK-A: (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli resmî örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haberin ekran görüntüsü.
17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü Kutlama Mesajı;
Ordumuzun belkemiği astsubaylarımızın Dünya Astsubaylar Gününü kutluyor, sağlıklı, huzurlu ve barışın üstün geldiği bir yaşam dileklerimle şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi şükranla anıyorum.
Bayram KILIÇ Cenk TOPUZ
Doç.Dr. Dz.Alb.
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Md. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanı
EK-B:
EK-B: (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli resmî örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi ekran görüntüsü.
* * *
“Dünyâ Astsubaylar Günü” kutlaması hakkında sorduğum suâllere
En pişkin cevâbı Albay TOPUZ ve Doç.Dr. KILIÇ verdi…
Tam bir laf salatası olan cevâbında bu iki şahıs,
Yalan söylemekden ve iftirâ atmakdan da geri durmadılar!
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Tue 12/28/2021 12:12 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 17.11.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2105584075 sayılı başvurunuz 28.12.2021 tarihinde DENİZ ASTSUBAY MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRLÜĞÜ tarafından cevaplanmıştır:
Türkiye emekli subaylar, emekli astsubaylar, emekli uzman erbaşlar, harp malulü gaziler, şehit dul ve yetimleri ile muharip gaziler dernekleri hakkında ve ilgili dernekler kanunu kapsamında faaliyet gösteren Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir.
Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için sürdürülen çalışmalar kapsamında; Türkiye'de çalışan ve emekli olan astsubayların kendilerini özel hissetmelerini, tüm gayretlerini sarf ettikleri adeta hayatlarını adadıkları mesleklerinin toplum tarafından önemsendiğini görmelerini, meslektaşlarının mesleklerine bağlılığını, kendilerine olan güvenin artırılmasını ve yalnız olmadıklarını hatırlatmak amaçlanmaktadır.
Milli Savunma Üniversitesi Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu görev bilinci, şeref, sadakat ve sorumluluk değerleri ile donatılmış, Atatürk ilke ve inkılâplarını özümsemiş, yeterli fiziki yeteneğe ulaşmış, gelişmeye açık, askerlikle ilgili bilgilerle donatılmış, geleceğin ve askerliğin ruhunu yakalamış, çalışkan, bilgili ve sorumluluk sahibi, ön lisans düzeyinde eğitim ve öğretim görmüş, kendisini Türk Deniz Kuvvetlerine hizmete adamış muvazzaf Deniz Astsubayı yetiştirmektir. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu ihtiyaçları doğrultusunda eğitim ve öğretim vermek misyonunu benimseyerek önemi giderek artan dünya denizlerinde ve bu denizlere sınır olan kıyılarda söz ve hak sahibi olacak Türk Deniz Kuvvetleri gemi ve karargahlarında görev yapacak nitelikli, çalışkan, bilgili, sorumluluk sahibi Deniz Astsubayları yetiştirme vizyonu ile görevini sürdürmektedir.
Kurum ve kuruluşların dış dünyaya açılan penceresi olan bu tür örün sayfalarında, ilgili çalışma planları yada faaliyet takvimlerinde yer almasa dahi o kurum ve kuruluşun misyon ve vizyonunu yakinen ilgilendiren konularda toplumu alakadar eden hususlara hassasiyet göstererek anma, tebrik vb. duyurular yapılması olağandır. Misyon ve vizyonu yukarıda açıklanan Milli Savunma Üniversitesi Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu’nun ‘Dünya Astsubaylar Günü’ hakkındaki tebriğini bu çerçevede değerlendirilmesi bilgilerinize rica olunur.
* * *
TOPUZ-KILIÇ ikilisi,
Kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 târihinin;
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için TEMAD’ın çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir”
diyerek hem yalan söylediler hem de TEMAD’a iftirâ atdılar.
Çünkü;
Kuruluş günü olan 17 Ekim’in;
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için
TEMAD’ın bugüne kadar Millî Savunma Bakanlığına gönderdiği iki satır yazı yok!
Aşağıda gördüğünüz 28 Aralık 2021 târihli CİMER dilekcem ile;
TOPUZ-KILIÇ ikilisine ben sâil Şükrü IRBIK bu kez de şu suâli sordum;
“Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin “Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğünü” İlgi (d) yazısında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün beyân etdiği faaliyet hakkında Millî Savunma Bakanlığının bilgisi ve tensibi var mıdır?
* * *
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
28 Aralık 2021
KONU: Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” Olarak Kutlamasının Hukûkî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
(b) 17 Kasım 2021 târih ve 2105584075 sayılı CİMER dilekcem.
(c) (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haber.
(ç) (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi.
(d) Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü’nün 28 Aralık 2021 Salı gün ve 12:12PM saatli e-posdası.
(e) Millî Savunma Bakanlığı Vakıf/Dernek ve Koordinasyon Şube Müdürlüğünün 12 Kasım 2021 Cuma gün ve 12:23PM saatli e-posdası.
1. İlgi (a) Bilgi Edinme Hakkı Kânunu kapsamında hazırladığım İlgi (b) dilekcemi; CİMER vasıtası ile 17 Kasım 2021 târihinde Millî Savunma Bakanlığına gönderdim. Sûreti EK-A’da görülen 2105584075 sayılı işbu İlgi (b) dilekcemin;
a. Birinci maddesinde;
- İlgi (c) bağlantıda mezkur resmî örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının bir haber yayınladığını,
- Sûreti EK-B’de görülen işbu İlgi (c) haberinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının; “Ordumuzun bel kemiği astsubaylarımızın” “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladığını kamuoyuna duyurduğunu,
Millî Savunma Bakanlığının bilgisine arz etdim.
b. İkinci maddesinde ise; İşbu İlgi (c) haber hakkında Millî Savunma Bakanlığına aşağıda görülen şu üç suâlimi tevcih etdim;
- 2. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının faaliyetlerini İlgi (ç) bağlantıda münteşir “2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi”ne müstnediden icrâ edececeği her türlü şüpheden vârestedir. Bu cümlenin devâmı olmak üzere, Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlama konulu İlgi (c) haberi hakkında benim suâllerim şunlardır;
- a. “17 Ekim’i” hangi makâm, hangi mevzuâta müsteniden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak tescil ve ilân etmişdir?
- b. İlgi (ç) adresde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının “2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi” münteşirdir. İşbu Çalışma Takvimini tetkik etdiğimde; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda 2022 senesinde bir faaliyetinin mevcut olmadığını tesbit etdim. 2020-2021 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi’nde 17 Ekim 2021 Pazar gününü “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda resmî bir faaliyeti mevcut mu idi? Bu cümleden olmak üzere; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 17 Ekim 2021 Pazar gününü hangi mevzuâta istinâden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamışdır?
- c. 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı, dost/müttefik ülkelerin Astsubay Okulları ile; kutlama mesajı teatisi, öğrenci mübadelesi, heyet ziyâreti vb. müşterek ve mütekâbil faaliyetler icrâ etmiş midir?
2. İşbu İlgi (b) dilekcemin ikinci maddesindeki bilgi talebime; İlgi (d) yazısı ile Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü cevap gönderdi. Sûreti EK-C’de görülen 28 Aralık 2021 (bugün) târihli işbu İlgi (d) yazısının birinci satırında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü şöyle demekdedir;
- “Türkiye emekli subaylar, emekli astsubaylar, emekli uzman erbaşlar, harp malulü gaziler, şehit dul ve yetimleri ile muharip gaziler dernekleri hakkında ve ilgili dernekler kanunu kapsamında faaliyet gösteren Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir.”
3. Sûreti EK-C’de görülen işbu İlgi (d) yazısının birinci satırında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün sözünü etdiği; “Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğünün bilindiğine” dair olmak üzere verdiği bilgi hakkında Millî Savunma Bakanlığına benim suâlim şudur;
- Sûreti EK-Ç’de görülen İlgi (e) ile gönderdiği yazısında Millî Savunma Bakanlığı; “yapılan inceleme neticesinde dünyada kutlanan önemli gün ve haftalar arasında “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü” olarak böyle bir gün olmadığını” tarafıma birdirmiş idi. “Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin “Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğünü” İlgi (d) yazısında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün beyân etdiği faaliyet hakkında Millî Savunma Bakanlığının bilgisi ve tensibi var mıdır?
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim biricik suâlimi İlgi (a) Kânun kapsamında cevaplamasını,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.28.12.2021. 2106247517.
Şükrü IRBIK
E K L E R:
EK-A: 17 Kasım 2021 târih ve 2105584075 sayılı CİMER dilekcem.
EK-B: (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haberin ekran görüntüsü.
EK-C: Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü’nün 28 Aralık 2021 Salı gün ve 12:12PM saatli e-posdası.
EK-Ç: Millî Savunma Bakanlığı Vakıf/Dernek ve Koordinasyon Şube Müdürlüğünün 12 Kasım 2021 Cuma gün ve 12:23PM saatli e-posdası.
* * *
Zor, oyunu bozar!...
Her atın bir çıbık ile kovulamayacağını gören
Ve dahi
Ayakları suya eren Okul Müdürü Doç.Dr. Bayram KILIÇ,
Hemen yelkenleri suya indirdi!..
17 Ekim 1984 târihinin
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için TEMAD’ın çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir”
Diyerek TEMAD’a iftirâ atanlar,
İşde, aşağıda görülen lafzî kıvırmalar ile tükürdüklerini yaladılar!...
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Fri 1/14/2022 12:09 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 28.12.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2106247517 sayılı başvurunuz 14.01.2022 tarihinde DENİZ ASTSUBAY MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRLÜĞÜ tarafından cevaplanmıştır:
1. 17 Ekim tarihinin "Dünya Astsubaylar Günü" olarak kutlanması ile ilgili Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulunun başlattığı herhangi bir çalışma mevcut değildir.
2. 17 Ekim tarihinin "Dünya Astsubaylar Günü" olarak anılması ve kutlanması ile ilgili olarak açık kaynaklardan bilgiye ulaşılmaktadır. Konuya ilişkin yapılan çalışmalar ile ilgili Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Müdürlüğünde belge bulunmamaktadır.
* * *
Sürdüm, sürdüm akıl atımı,
Vardım, kendi derneğimiz TEMAD’dın gapısına…
Genel Başkan Hamza DÜRGEN’e dedim ki;
TEMAD’ın sözünü etdiği “17 Ekim Astsubaylar Günü” resmî olarak müseccel “târihî gün” müdür?
* * *
TÜRKİYE EMEKLİ ASTSUBAYLAR DERNEĞİ GENEL BAŞKANLIĞINA
ANKARA
21 Ekim 2020
KONU: TEMAD’ın kutladığı “17 Ekim Astsubaylar Günü” hakkında.
İLGİ: (a) (http://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/) isimli bağlantıda TEMAD’ın yayınladığı basın duyurusu.
(b) Ulusal Ve Resmi Bayramlar İle Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri Ve Tarihi Günlerde Yapilacak Tören Ve Kutlamalar Yönetmeliği. (R.G. Tarihi:5/5/2012, R.G Sayısı: 28283).
1. İlgi (a)’da münteşir bağlantsında Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD); 17 Ekim 2020 târihinde bir basın duyurusu yapdı. İşbu basın duyurusunda TEMAD Genel Başkanlığı şöyle dedi;
“17 Ekim Astsubaylar Günü (…) icra edilmiştir.”
TEMAD’ın söze konu işbu basın duyurusunun 18 Ekim 2020 târihli ekran görüntüsü işbu dilekcemin Ek’ine merbutdur.
2. Bilindiği üzere İlgi (b) Yönetmelik; “târihî günlerin” kutlanması amacıyla yapılacak törenleri tanzim eder. İşbu Yönetmeliğin; Dördüncü bölüm, “Tarihi Günler, Mahalli kurtuluş günleri, Atatürk günleri ve diğer tarihi günler” alt başlığı altında yer alan Madde 8 mucibince tarihi günlerin kutlama faaliyetleri; Başkentte Ankara Valiliğince oluşturulacak kutlama komiteleri tarafından belirlenir.
3. İşbu dilekcemin ilk iki maddesinde verdiğim bilgi ve beyân etdiğim İlgi (b) Yönetmelik muvâcehesinde benim suâllerim şunlardır;
a. İlgi (a)’da münteşir basın duyurusunda TEMAD’ın sözünü etdiği “17 Ekim Astsubay Günü”, resmî olarak tescil edilmiş bir “târihî gün” müdür?
b. İlgi (a) bağlantısında neşretdiği haber ile TEMAD’ın kamuoyuna duyurduğu “17 Ekim Astsubaylar Günü” vesilesi ile icrâ etdiği kutlama programı, İlgi (b) Yönetmeliğin 8’inci Maddesi mucibince Ankara Valiliğinin oluşturacağı kutlama komitesi tarafından belirlenmiş midir?
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim iki suâlimi,
TEMAD Genel Başkanlığının cevâplamasını saygılarım ile arz ederim.
Şükrü IRBIK
EK: (http://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/) isimli bağlantıda TEMAD’ın yayınladığı basın duyurusunun 18 Ekim 2020 Pazar gününe ait ekran görüntüsü.
EK
EK: (http://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/) isimli bağlantıda TEMAD’ın yayınladığı basın duyurusunun 18 Ekim 2020 Pazar gününe ait ekran görüntüsü.
17 EKİM ASTSUBAYLAR GÜNÜ VE TEMAD’IN 36’NCI KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ KUTLANDI
Tarih: 17 Eki 2020 Kategori: Duyurular, Genel, Haberler, ManşetYorum Yok
Yazdırhttp://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/"> E-posta
17 Ekim Astsubaylar Günü ve TEMAD’ın 36’ncı Kuruluş Yıl Dönümü Kutlama Programı bu yıl pandemi tedbirleri kapsamında sadece Genel Merkez ve Ankara Şubelerimizin Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleri, Yüksek Denetleme Kurulu Başkanı ve hanımefendilerden oluşan sınırlı katılımla icra edilmiştir.
Anıtkabir’deki tören saat:11.00’de başlamış, saygı duruşu ve mozoleye Genel Başkan Sn. Hamza DÜRGEN tarafından çelenk konulmasının ardından, Genel Başkanın Şeref Defterine günün anlam ve önemini ifade eden duygularını yazıp imzalaması ile sona ermiştir.
* * *
“Dünya Astsubay Günü” olarak tescil edilmiş resmî bir “gün” var mıdır diye sorduğum suâlime;
İstiskâlen de ola TESUD Genel Başkanı cevâp gönderdi,
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanı cevâp gönderdi,
İçişleri Bakanlığını temsilen Jandarma Genel Komutanı cevâp gönderdi,
Millî Savunma Bakanı cevâp gönderdi…
Fakat
Bizim dernek TEMAD, dut yedi bülbül oldu!
Hamza Başkan cevâp verecek kadar bile nezâket gösdermedi…
* * *
Kutlayacak resmî bir günü bile olmayan muhterem “astsubay” meslekdaşlarım!
İşde, yukarıdaki belge ve resimlerde gördünüz!..
“Astsubaylar Günü” ve “Dünyâ Astsubaylar Günü” konusunda
Devlet kurumlarının hâli pür melâli böyle…
Korsan toplantı yapmanın yasak olduğu Türkiye’de
Korsan resmî gün ilan edilebilir mi?..
Kânun ile teşkil edilmiş
Ve dahi
Kânun dâhilinde faaliyet icrâ etmesi gereken derneğimiz TEMAD’ın
17 Ekim’i kânunsuz olarak “Dünyâ Astsubaylar Günü” tertip ve ilan etmesi ne demek oluyor?
Ekmeğini yediği devletimize TEMAD, yoksa meydan mı okuyor?
Peki,
Türkiye’de ve dünyâda resmî bir gün ilân etmek için neler yapmalı?
Şimdi, bunları bir görelim hele…
* * * * *
UNESCO 1994 senesinde 5 Ekim’i “Dünya Öğretmenler Günü” ilân etmiş.
UNESCO‘dan 25 sene sonra da Türkiye Cumhuriyeti Devleti 2019 senesinde;
24 Kasım’ı Türkiye’de “Öğretmenler Günü” ihdâs etmiş.
Bu cümleden olmak üzere;
24 Kasım “Öğretmenler Günü”dür.
222, 657 ve 1739 Sayılı Kânunları TBMM meriyyete koymuş,
Millî Eğitim Bakanlığı Yönetmeliği yayınlamış,
Ve 24 Kasım “Öğretmenler Günü” 2019 senesinde millî “resmî gün” olarak tescillenmiş…
* * *
18 Mart, “Şehitler Günü”dür.
19 Eylül, “Gâziler Günü”dür.
Peki, bu iki günü hangi devlet kurumu ilân ve tescil etmiş?
Millî Savunma Bakanlığı…
4768 Sayı ve 27 Haziran 2002 târihli Kânunu TBMM meriyyete koymuş,
Bu Kânuna müsteniden, Millî Savunma Bakanlığı 2003 senesinde Yönetmelik yayınlamış,
Ve bu iki gün millî “resmî gün” olarak tescillenmiş.
Güzel,
17 Ekim’i “Astsubaylar Günü” olarak tescil etdirmek konusunda
Millî Savunma Bakanlığı bugüne kadar kılını kıpırdatmış mı?
* * *
Her devlet;
Kendi iç hukukundan aldığı salâhiyyet ile millî ve resmî günler ihdâs edebilir.
Fakat mevzu devlet hududunun dışına taşınca,
Dünyâ hukukunu temsil eden uluslararası teşkilât borusunu ötdürür.
17 Ekim’i “Dünyâ Astsubaylar Günü” olarak tescil etdirmek için de
Birleşmiş Milletler’in gapısını çalmak gerek!
19 Kasım, “Dünyâ Tuvalet Günü”dür.
Birleşmiş Milletler Teşkilâtı
Aşağıda gördüğünüz A/RES/67/291 Sayılı şu karârı almış.
Ve bu Genel Kurul Karârı ile 2013 senesinde
19 Kasım’ı “Dünyâ Tuvalet Günü” ilân etmiş.
* * *
17 Ekim’i “Dünyâ Astsubaylar Günü” olarak tescil etdirmek konusunda;
5 seneden beri TEMAD Genel Başkanlığı makâmında oturan
Hamza DÜRGEN kılını kıpırdatmış mı?
Hayır!..
4 seneden beri Millî Savunma Bakanlığı makâmında oturan
Hulusi AKAR kılını kıpırdatmış mı?
Hayır!..
Meslekdaşım emekli astsubay Yüksel BİNİCİ,
TEMAD Genel Başkanı emekli astsubay Hamza DÜRGEN,
TESUD Genel Başkanı emekli subay Erdoğan KARAKUŞ,
DAMYO Komutanı Dz. Albay Cenk TOPUZ,
Millî Savunma Bakanı emekli subay Hulusi AKAR…
Bu şahısların hepsi
Göreve başlamadan evvel asker andı içmiş muvazzaf-emekli subay ya da astsubay.
İçdikleri asker andında şöyle dediler;
“Her zaman ve her yerde kânunlara itaat edeceğime namusum üzerine andiçerim"
Fakat
Yukarıda isimlerini gördüğünüz zevât;
Nâmusları üzerine içdiği asker andını unutmuşlar
Ve
Abdal Neşet’in türküsünde çığırdığı gibi
Hak aramışlar, hayâl ile düş ile…
* * *
Aksi isbatlanmayan iddia, hakikâtin yerini alır!..
Meslekdaşımız emekli astsubay Yüksel BİNİCİ'nin 2012 senesinde uydurduğu
“Astsubay Günü” iddiası, hakikâtin yerini almasın diye;
Biz de bugün emekliassubaylar.org’da evvel Allah, yalanın belini kırdık
Ve dahi
Hakikât ışığında boğduğumuz “Astsubay Günü” iddiasını târih çöplüğüne atdık.
İşde, belgesini yukarıda gördünüz!
Dünyâ Tuvalet Günü bile var.
Fakat
Türkiye’de Astsubaylar Günü yok!
Dünyâda ise Dünyâ Astsubaylar Günü yok!
Meslekdaşımız Yüksel BİNİCİ’nin tezgâhladığı “Dünyâ Astsubaylar Günü” hakkında kânun yok!..
Hukuken mevcut olmayan korsan “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlamak da ne oluyor?..
Aklınızdan zorunuz mu var?
Yoksa!..
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
Eski Tüfek Şükrü IRBIK’dan
Sayın Prof.Dr. Mesut UYAR’a Mektup-1
Sayın Prof.Dr. Mesut UYAR,
Antalya Bilim Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı
Uluslararası İlişkiler Profesörü
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
18 Ağustos 2022
Konu: Astsubay Sorununun İhmâl Edilen Boyutu İsimli Makâleniz Hakkında.
İlgi: (a) (https://www.indyturk.com/node/458671/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/astsubay-sorununun-ihmal-edilen-boyutu) isimli bağlantıda yayınladığınız 12 Ocak 2022 Çarşamba gün ve 5:32 saatli “Astsubay Sorununun İhmal Edilen Boyutu” isimli makâleniz.
Sayın Prof.Dr. Mesut UYAR,
Independent Türkçe için yazdığınız ve 12 Ocak 2022 Çarşamba günü İlgi bağlantıda yayımladığınız “Astsubay Sorununun İhmal Edilen Boyutu” isimli makâlenizi emekliassubaylar.org isimli siteden okudum.
Emekli bir subay olarak; mezkur makâlenizde “köklü bir sorun” dediğiniz Türk Ordusundaki “astsubay” sınıfı hakkında böyle bir makâle yayımladığınızdan ötürü size teşekkür ederim. Handiyse ömrünüzün tamamını hasretdiğiniz subaylık mesleğinizi icrâ eder iken ciddî ve sizi hayretlere düşüren olay ve durumlar yaşamış olmalısınız ki; Ordumuz astsubay sınıfının durumunu bu makâlenizde “köklü bir sorun” olarak nitelemişsiniz.
Kıymetli Mesut Hocam,
Emekli bir astsubay olarak ben Şükrü IRBIK da; mensubu olduğum astsubay sınıfının târihini emekli olduğum 2011 senesinde buyana nâcizâne tetkik etmeye çalışıyorum. Bu konuda yazdığım makâlelerimi de emekliassubaylar.org isimli sitemizdeki Eski Tüfek isimli köşemde yayımlıyorum.
Bu mânâda; sizin mezkûr makâlenizi okumak emekli bir astsubay olarak beni hem mesrur etdi hem de tabii olarak cevaplanması gereken bir takım suâlleri zihnimde tebellür etdirdi. Bu suâllerin cevâbını sizden öğrenmek hiç şüphe yok ki, “astsubay meselesinin” anlaşılmasına; devletimiz, ordumuz ve astsubay sınıfının yaşadığı sıkıntılara bir an evvel çözüm bulunmasına çok yardımcı olacak.
Bu cümleden olmak üzere; söze konu makâleniz hakkında 19 madde başlığı altında hazırladığım ve aşağıdaki sayfada size tevcih etdiğim 32 adet suâlimi cevaplamanızı ricâ ederim hocam.
Saygılarımla
Şükrü IRBIK
Astsubay Sorununun İhmal Edilen Boyutu İsimli Makâleniz Hakkında Suâllerim;
1. Mezkûr makâlenizin birinci satırında; astsubay meselesinin 1912 yılına kadar uzandığını ifâde etmisşiniz.
Suâl-1; Astsubay meselesi’nin 1912 yılına kadar uzandığına dâir verdiğiniz bu bilginin kaynağı nedir?
2. Bilindiği üzere bugün “astsubay” olarak tesmiye etdiğimiz asker sınıfı; 5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde teşkil edildi. Mersum Kânunun birinci maddesinde astsubay; “T.C. Ordusunun “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde subaya yardımcı olan asker kişi” olarak târif, tefrik ve tavzif edildi. 5802 Sayılı mezbûr Kânunun birinci maddesinin işbu hükümü; 926 Sayılı Kânunda bugün de hâlen ve aynen cârîdir. Hukuk bunu emretmesine rağmen mezkûr makâlenizin beşinci satırında; astsubay sınıfının ordumuzun “teknik” hizmetlerini yerine getiren teknisyenleri olduğunu ifâde etmişsiniz.
Suâl-2; Astsubay sınıfının ordumuzun “teknik” hizmetlerini yerine getiren teknisyenleri olduğuna dâir verdiğiniz bu bilginin kaynağı nedir?
3. Bugün “astsubay” olarak tesmiye etdiğimiz asker sınıfı; 5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde teşkil edildi. Mersum Kânunun birinci maddesinde astsubay; “T.C. Ordusunun “ast komuta kademelerinde” görev yapan asker kişi” olarak târif, tefrik ve tavzif edildi. 5802 Sayılı mezbûr Kânunun birinci maddesinin işbu hükümü; 926 Sayılı Kânunda bugün de hâlen ve aynen cârîdir. Hukuk bunu emretmesine rağmen mezkûr makâlenizin altıncı satırında; astsubay sınıfının ordunun “en alt kademesinde” görev yapan asker sınıfı olduğunu ifâde etmişsiniz.
Suâl-3; Ordumuzda kaç çeşit “kademe” vardır? Bu bilginin kaynağı nedir?
Suâl-4; Astsubay sınıfının ordunun “en alt kademesinde” görev yapan asker sınıfı olduğuna dâir verdiğiniz bu bilginin kaynağı nedir?
4. Sözüme konu makâlenizin;
- Dokuzuncu satırında;
“Muharebede ise askerlerin düşman ateşi altında paniğe kapılıp dağılmadan silahlarını kullanıp gereken manevraları yapabilmeleri için başlarında her daim onları yöneten ve denetim altında tutan küçük birlik komutanlarına ihtiyaç vardı” demişsiniz.
Suâl-5; Bu cümlenizde bahsetdiğiniz ordu, hangi devletin ordusudur?
Suâl-6; Bu ihtiyacın kaynakları ve belgeleri nelerdir?
- Onuncu satırında;
“Böylelikle hem askerlere ferdi ve birlik halinde talim yaptıracak hem de muharebede onları sevk ve idare edecek uzman rütbeli asker ihtiyacı modern “astsubay” sınıfının doğmasına neden oldu” demişsiniz.
Suâl-7; Astsubay sınıfının doğmasına neden olan bu nedenlerin kaynak ve belgeleri nelerdir?
5. Mezkûr makâlenizin onbirinci satırında şöyle demişsiniz;
“Yani ülkemizdeki yaygın kanaatin aksine, astsubayların asıl işlevi talimcilik ve takım seviyesine kadar küçük birlik komutanlığıdır.”
Suâl-8; Astsubay hakkında ülkemizdeki yaygın kanaat nedir? Bu kanaatın kaynağı nedir?
6. Mekzûr makâlenizin onikinci satırında şöyle demişsiniz;
“Levazım, maliye, personel ve diğer idari işler ise sivil müteahhitlerin sorumluluğundaydı. Bu önemli görevlerin sivil sözleşmeli (üstelik bazıları yabancı) personel tarafından ifa edilmesi savaş esnasında görevde devamlılık, sadakat, disiplin ve emniyet sorunları yarattığı için zamanla askerileştirildi. Bu yeni askeri teknisyen, operatör ve diğer teknik ve idari görevliler “astsubay” statüsü verilip “astsubay” sınıfına dahil edildiler.
Suâl-9; “Bu yeni askeri teknisyen, operatör ve diğer teknik ve idari görevliler “astsubay” statüsü” verilip “astsubay” sınıfına dahil edildiler” bilgisinin kaynağı nedir?
7. Mezkûr makâlenizin onüçüncü satırında şöyle demişsiniz;
“Zaten astsubaylığın doğuşuna neden olan sıkı ve daimi talim klasik Osmanlı askeri sisteminde bir türlü yer bulamadı”
Suâl-10; “Astsubaylığın doğuşuna neden olan sıkı ve daimi talimin klasik Osmanlı askeri sisteminde bir türlü yer bulamamasının” sebedi nedir? Bu bilginin kaynağı nedir?
8. Mezkûr makâlenizin onüçüncü satırında şöyle demişsiniz;
“Teskere bırakan usta erler önce "gedikli" adı altında “astsubay” görevlerini icra etmekteydi. Başarılı gedikliler ise subay nasbedilirdi”
Suâl-11; “Teskere bırakan usta erlerin önce "gedikli" adı altında “astsubay” görevlerini icra ettiği” târih nedir?
Suâl-12; “Teskere bırakan usta erlerin önce "gedikli" adı altında “astsubay” görevlerini icra ettiğine” dair bu bilginin kaynağı/kânunu nedir?
9. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Usta-kalfa-çırak tarzı geleneksel görev başı eğitimle yetiştirilen gedikliler eğitmenlik, küçük birlik komutanlığı ve nişancı/operatör görevlerini yapıyor gözükseler de çoğunluğu okuma-yazma ve aritmetik bilmediğinden “astsubaylık” görevlerini layıkıyla yapamamaktaydılar.”
Suâl-13; “Gedikli" sınıfının “astsubay” sınıfı olduğuna dair bu bilginin kaynağı/kânunu nedir?
10. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Gediklilerin yapamadığı “talimcilik” ve “küçük birlik komutanlığı” görevlerini mektepli subaylar üstlenmek durumunda kaldı. Yanaşık düzen dahil bütün eğitimi subay üstlenince gedikliler daha çok idari ve lojistik görevlerde istihdam edilmeye başlandı.”
Suâl-14; Bu bilginin kaynağı nedir?
“Böylelikle etkisi günümüzde de devam eden “tehlikeli bir gelenek” başladı: Eğitimin tamamen küçük rütbeli subayların (teğmen-üsteğmen) görev ve sorumluluğu olarak görülmesi.”
Suâl-15; Bu bilginin kaynağı nedir?
Suâl-16; Efrâdın ta’lîmi hakkında ATATÜRK’ün Veli Çavuş’a atfen irâd buyurduğu nasihatini okudunuz mu?
11. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“31 Mart Vakası ve diğer isyanların faturasının alaylı subay ve çavuşlara (gedikli) çıkarılması sonucunda geleneksel kıta kaynaklı subay ve astsubay yetiştirme sistemi tamamen kaldırıldı.”
“Yerine aynı yıl ordu merkezlerinde "Gedikli Küçük Zabit Mektepleri" açıldı. Böylelikle ilk defa astsubay unvanına karşılık yeni bir tabir "küçük zabit" kullanılmaya başlandı ve Avrupa tarzı astsubay sisteminin kurulabilmesi için somut adım atıldı.”
Suâl-17; 31 Mart Vak’asının vuku bulduğu 1909 senesinde Ordu merkezlerinde "Gedikli Küçük Zabit Mektepleri" açılması için meriyyete konulan kânunu siz okudunuz mu? Sizde var ise şâyet bir sûretini bana gönderir misiniz?
Suâl-18; Avrupa’nın hangi devletlerinde “astsubay” sistemi mevcutdur? Bu bilginin kaynağı nedir?
12. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Mektepli gedikliler deneyimi hiç de planlandığı gibi gerçekleşmedi. Ancak hem sayıları azdı hem de birliklerde büyük zorluklarla karşı karşıya kalmışlardı. Subaylar onları eski alaylı gediklilerden farklı görmedi. Askerler ise onları ne amirleri gördü ne de kendilerinden saydı.”
Suâl-19; Bu bilginin kaynağı nedir?
13. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“1947'de Amerikan askeri yardım misyonu Türkiye'de göreve başladığında TSK'nın en büyük sorunlarından birinin “astsubaylar” olduğunu tespit etti.”
Suâl-20; Amerikalıların tesbit etdiğini bildirdiğiniz bu “astsubaylar sorunu” nedir?
Suâl-21; Bu bilginin kaynağı nedir?
Suâl-22; Amerikan ordusunda “astsubay” asker sınıfı mevcut mudur?
Suâl-23; Bu bilginin kaynağı nedir?
14. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Genelkurmay ve eski nesil subayların itirazlarına rağmen Amerikan yardım heyeti “astsubay” okullarına el atıp yeni silah, araç ve teçhizatı kullanacak, bakım ve onarımı yapacak tarzda dönüşüm gerçekleştirdiler ve yeni okullar açtılar.”
Suâl-24; Bu bilginin kaynağı nedir?
15. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“1949'da “gedikliler” memur statüsüne geçirildi ve maaşları arttırıldı. 1951'de “gedikli” tabiri yerine Amerikan Deniz Kuvvetleri'nde kullanılan "petty officer" teriminden Türkçe bir karşılık icat edilip "astsubay" tabiri kabul edildi. Yeni astsubay rütbeleri ise Amerikan Hava Kuvvetleri'nden alındı.
Suâl-25; Bu cümlenizdeki bilglerin kaynakları nelerdir?
Suâl-26; Türk Kara Kuvvetleri “astsubay” sınıfı için hangi ingilizce kelime icat edildi? Bu bilginin kaynağı nedir?
16. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“İlginç bir şekilde astsubaylar taleplerini duyurmaya çalışırken devletten ziyade kendi komutanlarını ve subayların tamamını muhatap almalarıdır. Talepler istenilen derecede karşılanılmayınca astsubaylar arasında subay düşmanlığı doğdu.”
Suâl-27; Bu cümlenizdeki bilglerin kaynakları/belgeleri nelerdir?
17. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Profesyonel ordu aslında eski sorunları düzeltmek için büyük bir fırsattı. Yapılması gereken örnek alınan Amerikan ordusundaki gibi “profesyonel askerlik” ile “astsubaylığı” birleştirmek ve “tek bir statü” yaratmaktı.”
Suâl-28; “Amerikan ordusunda “profesyonel askerlik” ile “astsubaylığı” birleştirdiğini beyân etdiğiniz bu cümlenizdeki “tek bir statü” nedir?
Suâl-29; Amerikan ordusundaki bu “tek bir statü”nün kaynağı/belgesi/kânunu nedir?
18. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Şu an silahlı kuvvetlerde dört ayrı çavuş bulunmaktadır:
Suâl-30; Amerikan ordusunda kaç çeşit “çavuş” bulunmaktadır?
Suâl-31; Amerikan ordusunda bulunan “çavuş/çavuşlar” hangi asker sınıflarına dahildir?
19. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Eğer gerçekten modern bir silahlı kuvvetlere sahip olmak istiyorsak kangren haline dönüşmüş “astsubay sorunu” konusunda somut adımlar atılmalıdır.”
Suâl-32; Türk Ordusunda kangren haline dönüşmüş “astsubay sorunu” konusunda atılması gerekdiğini ifâde etdiğiniz bu cümlenizdeki “somut adımlar” nelerdir, açıklar mısınız?18.08.2022.
Saygılarımla
Şükrü IRBIK
Eski Tüfek’in Açıklaması;
Sayın Prof.Dr. Mesut UYAR,
Okumuş, târih profesörü olmuşsunuz. Hayırlı, kademli olsun.
Emekli bir harbiyeli subay olarak astsubay sınıfı hakkında makâle yazmışsınız, tebrik ederim…
Astsubay sınıfı hakkında sorduğum yukarıda gördüğünüz şu suâllerimi,
Biliminizin sadakası olarak cevaplar mısınız, Mesut Hocam?
Bu suâllerime göndereceğiniz cevaplarınızı da
İşde, burada yayımlayacağım.
Saygılarımla.
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
BAŞLARKEN: emekliassubaylar.org sitesi; sansürlü-kontrollü-ürkek TEMAD sitesi dışında assubayların özgür sesi olma hedefiyle kurulmuş “İLK” assubay sitesi olma özelliğini taşımaktadır.
Günümüzde artık medya çok çeşitlenmiştir, bu tür sitelerin modasının geçdiği düşünülebilir.
Ancak; bu site kurulduğu günden bu yana assubayların son 15 yılının HȂFIZASI olma özelliğini taşımaktadır. İnanıyoruz ki, bu sitenin arşivi, kurumsal kimliği olan TEMAD’dan daha zengin.
Yine umuyor ve diliyoruz ki, bu site genç kuşaklara aktarılır ve ARŞİVİ hep canlı kalır.
Bu site gibi kendi dalında bir İLK ve TEK olma özelliği taşıyan değerli meslektaşımız Eski Tüfek, emekli Sâhil Güvenlik Assubay Şükrü IRBIK ile ilgili olarak;
Ve
RÖPORTAJ: EMEKLİ ASSUBAYLAR.ORG adına Hüseyin SAVCI.
Çok iyi tanıdığımız emekli Sâhil Güvenlik Assubay Şükrü IRBIK’ın (Eski Tüfek) muhteşem kaleminden Silâhlı Kuvvetlerde geçen 33 yılın bir solukta okunacak hikâyesi.
EA.ORG: Eğer sizin için de bir sakıncası yok ise şâyet; size Eski Tüfek demek istiyorum röportaj boyunca. Eski Tüfek olarak daha çok tanındığınızı düşünüyorum. Bize öncelikle Eski Tüfek’in assubaylık öncesini anlatır mısınız? Nerede doğmuştur, ailesi, okul hayâtı?
ESKİ TÜFEK: Astsubay meselesine hem fikren hem de fiilen çok emeği geçmiş sizin gibi kıymetli bir meslek büyüğümüzün bize Eski Tüfek mahlasını lâyık görmesi, ben Şükrü IRBIK için şerefdir.
Müsaadeniz olur ise, Eski Tüfek mahlasını seçmemizi bir iki kelime ile anlatayım… İlk makâlemizi 2012 senesinde emekliassubaylar.org sitesinin Konuk Yazar bölümünde yayınladım. Müteakip senelerde de “astsubay meselesi” hakkında peşpeşe makâleler yayınlamaya devâm etdim. Bir iki sene sonra site yöneticisi Sayın Ersen GÜRPINAR aradı beni. Site idâresi olarak bize bir sayfa açmaya karar verdiklerini bildirdi. Ve bu sayfada kullanmak üzere kendimiz için bir sayfa isimi seçmemizi ricâ etdi. Anlamına binâen ben de Eski Tüfek isimini seçdim. Ersen bey sitede aynı gün Eski Tüfek isimli yeni bir köşe açdı. Konuk Yazar bölümünde yayınlanan makâlelerimizi Eski Tüfek bölümüne taşıdı. Ve böylece 2014 senesinden beri Eski Tüfek isimi emekliassubaylar.org'da; makâlelerimiz için arşiv, bizim için de mahlas oldu.
Aksakallıların deyişi ile, Eski Tüfek’in hâl tercümesine gelince…
Afyonkarahisar İli, Emirdağı İlçesindenim. Köse lakaplı Sâlih ile Şahinde Hanımdan olma, Emirdağı Yaylasında doğmayım. 1959 senesinde Emirdağı Yaylasında imişiz. Koç katımı vakdi, anam bana hâmile iken; sabahın seherinde Emirdağı Yaylasında davarımızı gütmeye götürmüş. Ve beni orada doğurmuş. Göbek bağımı anam, elindeki orak ile kesmiş. Akşam topak evimize döndüğünde ise ben, anamın kucağında imişim...
O senelerde kışları hava ılıman geçince davarımız yaylakdan kışlaka inmemiş. Rahmetli Süleyman dedem ve Emsâl ebem de 4 sene üst üsde yaylakda kalmışlar. Bu sebepden dolayı nüfusa 4 sene sonra kayıt etdirmiş dedem beni. Altı çocuklu ailenin tek erkek evlâdıyım. Ben doğmadan bir sene evvel rahmetli Şükrü amcam genç yaşında vefât etmiş. Süleyman dedem; ölen oğlunun adını, doğan torununa, bana vermiş.
Ortaokul birinci sınıfa kadar memleketim Emirdağı’ndaki Atatürk İlkokulu'nda ve Atatürk Lisesi’nde okudum. 1974 Barış Harekâtında Kıbrıs’ı biz kurtardık mı, bilmiyorum! Lâkin, Kıbrıs Harekâtı tarım ve hayvancılık ile iştigâl eden dedemi ve babamı iflâs etdirdi. Mazot bir günde 3 liradan 9 liraya fırladı. Coni ambargosu yüzünden traktörümüze mazot alamadık. 1974 senesindeki akaryakıt kıtlığından dolayı ekinimiz o sene tarlada kaldı. Ve biz iflâs etdik! Bu iflâsdan dolayı sülâlemizin yarısı Avrupa’ya gitmeye mecbur kaldı. Rahmetli babamın nasibine de; Ziyâ Osman SABA’nın “her taşını öpüp başına koymak istediği şehire” işçi olarak gitmek düşdü. 1976 senesi güzünde taşı toprağı altın dedikleri İstanbul’a biz, bir somun ekmek bulmaya geldik! Ortaokulu İstanbul’un Avrupa yakasında tamamladım. 1978 senesinde; İstanbul’daki Deniz Astsubay Hazırlama Okulu’nun sınavlarını kazandım ve kayıt yapdırdım. 12 Eylül subay darbesini bu okulumda yaşadım. 1981 senesinde bu okulumdan mezun oldum. 1981-1982 seneleri arasında Yalova’daki Deniz Güverte Astsubay Sınıf Okulunda eğitimimi tamamladım. 1982 senesi Ağustos ayında ise Deniz Telsiz Astsubay Çavuş rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığında muvazzaf astsubay olarak görevime başladım.
1986 senesinde girdiğim YÖK sınavında Ankara Üniversitesi DTCF Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümünü kazandım.
Kendi hesâbına üniversiteye devâm etmek isdeyen subaylar için kuvvet komutanlıklarının her türlü imkânı verdiklerini biliyor ve görüyor idim!.. Aynı imkânı astsubay ben Şükrü IRBIK’a da vermeliler diye düşündüm. Bu düşünceden hareket ile; astsubay olarak göreve devâm eder iken aynı zamânda üniversitede okumak için dilekce verdim. Fakat “usûlsüz” olduğu gerekcesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bu dilekceme cevâp bile vermedi.
Birinci dereceye yükselmek için astsubay meslekdaşlarımın içine düşdüğü acınası durumu görünce; âmirin keyfine teslim olmamak için ben de 2000 senesinde AÖF Halkla İlişkiler bölümünden ön lisans derecesi aldım.
EA.ORG.: Neden assubay ve neden Denizci? Bilinçli bir seçim mi? Tesâdüf mü? Ekonomik şartların dayatması mı?
ESKİ TÜFEK: Bilinçli bir seçim değil! Tam da sizin ifâde etdiğiniz üzere, tesâdüf... Deniz astsubay sınıfının mensubu olmamda benim için kaderin adı; bir vasiyet ve üç tesâdüf oldu…
Vasiyet şudur; Babamın anası rahmetli Emsâl Ebem, Emirdağı Yaylasında doğduğum gün beni kucağına almış ve babama şöyle vasiyet etmiş; “Bu gara oğlan esger olacak, inşallah!” İşde, Emsâl Ebemin bu vasiyetinden dolayı; ailem beni, doğduğum gün askeriye ile beşik kertmesi yapmış desem, yeridir.
Tesâdüfler silsilesi de şunlar; İstanbul’un Avrupa yakasındaki Avcılar İlçesinde, ortaokul son sınıfdayım. Sene, 1978...
Doğum yaşım 19...
Fakat yetersiz beslendiğim için gerçek yaşımı gösdermiyorum. Erdinç isimli bir sınıf arkadaşım var. Beni bağışlasın, Soyadını hatırlayamadım!.. Kendisi, okulun ilan tahtasında bir ilan görmüş. Erdinç bir gün; Ben, deniz astsubayı olacağım. “Bak, bende iki tâne form var. Al, Şükrü, birisini de sen doldur” dedi bana. Her ne kadar rahmetli Emsâl ebemin vasiyeti hep kulağımda olsa da ne yalan söyleyeyim, o güne kadar benim aklımda asker olmak fikri yok idi. Üsdelik o güne kadar “Astsubaylık“ nedir, bilmiyorum. “Deniz Astsubaylığı“ hakkında tek kelime duymamışım!.. Erdinç çok iyi bir arkadaş olduğu için kıramadım kendisini. Müracaat formunu birlikde doldurduk. İstanbul’a geleli iki sene olmuş. Fakat oturduğumuz Avrupa yakasından, Deniz Astsubay Hazırlama Okulunun olduğu Asya yakasına bir kez bile olsun geçmemişim. Avcılar İlçesi, Marmara Denizi kenarındadır. Denizi görmüşüm fakat vapura hiç binmemişim. Erdinç, ben biliyorum; gel beraber gidelim dedi. Evlerimiz de birbirine yakın idi. Bir hafta sonu Erdinç ile birlikde Deniz Astsubay Hazırlama Okuluna gitmek için evden yola çıkdık. Eminönü'den Üsküdar'a gitmek için o gün, hayatımda ilk defâ olmak üzere vapura bindim. Beylerbeyi’ne gidip Deniz Astsubay Hazırlama Okuluna vardık ve müracaat formlarımızı ikimiz de teslim etdik. Erdinç’e hiçbir haber gelmedi. Fakat beni imtihâna çağırdılar. İmtihân günü Beylerbeyi’ndeki okula gitmek için sabah erkenden evden yola çıkdım. Cebimde, babamın verdiği 50 lira harçlık var. Bir haftalık harçlık demek 50 lira... Bu kez, yanımda Erdinç arkadaşım yok, tek başımayım. O vakitler Avrupa yakasındaki Avcılar İlçesinden Asya yakasında imtihâna gireceğim Beylerbeyi’ne gitmek nerede ise bir günlük yol. Erdinç arkadaşımın bana öğretdiği gibi; Avcılar’dan otobüs ile yola çıkıp Topkapı’ya varacağım. Sur içinden Karaköy’e giden taksi-dolmuşa binip Eminönü’de ineceğim. Eminönü iskelesinden Üsküdar vapuruna bineceğim. Üsküdar’dan da otobüs ile Beylerbeyi’ndeki Deniz Astsubay Hazırlama Okuluna varacağım…
Deniz Astsubayı olmama sebep olan tesâdüfler silsilesi işde, tam da burada devreye girdi. İmtihân günü Avcılar İlçesinde kirada oturduğumuz evimizden erkenden çıkdım ve otobüse binip Topkapı’ya vardım. Sur içindeki taksi-dolmuş durağına gitdim. Nasıl oldu, niye yapdım, bilmiyorum! Karaköy taksi-dolmuşu yerine yanlışlık ile Kadıköy taksi-dolmuşuna binmişim! Yanlış taksi-dolmuşa bindiğimi, şoför parayı isdediğinde anladım. Cebimdeki paranın neredeyse yarısını ücret olarak verdiğim anda taksi-dolmuş; Avrupa-Asya istikâmetinde Boğaz köprüsünün ortalarına çokdan varmış idi. İsdesem bile benim için geriye dönüş yok idi artık! O anda şoför bana, nereye gitmek isdediğimi sordu. Ben de Karaköy’e gidip Üsküdar vapuruna bineceğim, amca dedim. Şöför bana; oğlum, bu taksi-dolmuş Kadıköy’e gidiyor, sen, yanlış taksi-dolmuşa binmişsin dedi. Şoförün söylediğini duyunca utancımdan yüzümün bir anda kıpkırmızı olduğunu hissetdim. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki... Taksi-dolmuşda oturduğum koltuğun yanında bir kız, bir de erkek var idi. Ne yapacağımı düşünür iken; şoför ile aramızdaki konuşmayı dinleyen benim yaşımdaki beyaz benizli o erkek, bana nereye gidiyorsun dedi. Ben de imtihâna girmek için Deniz Astsubay Hazırlama Okuluna gidiyorum dedim. Bu erkek; biz de oraya gidiyoruz, ben de imtihâna gireceğim. İsdersen berâber gidelim dedi. Başka seçeneğim olmadığından dolayı bu hasbi teklifi sükût ile umarsız ikrâr etdim… Boğaz köprüsünün Asya yakasında taksi-dolmuşdan insem bile imtihâna gireceğim okulu benim bulmamın imkânı yok. Bu kız, yanındaki oğlanın ablası imiş. Boğaz köprüsünün Asya ayaklarına varıp da gişeden geçdikden az sonra üçümüz de taksi-dolmuşdan indik. Hep aşağı doğru koşarak, hiç bilmediğim yerlerden hızlıca geçip gitdik! İmtihânın başlamasına beş dakika kala okula vardık. Fakat vakdi geldiği hâlde imtihân başlamadı. Meğerse o gün İstanbul Boğazına şiddetli bir sis inmiş! Tıpkı benim, Emirdağı Yaylasında davarı kaybetdiğim kadar koyu bir sis... Kesif sis dolayısı ile Şehir Hatları İşletmesi, vapur seferlerini iptâl etmiş. Durumu öğrenen okul idâresi, vapurlar belki gelir diyerek imtihânı biraz tehir etmişler. İmtihândan çıkınca duyduk ki meğerse vapurlar hâlâ sefer yapamamış. Yaklaşık bir saat sonra imtihân başladı. Ve imtihâna girdim. Ben soruları cevaplamaya çalışır iken görevli subayın, sınıfdaki 3 kişinin yanına gidip cevapları fısıldadığını gördüm. Şöyle bir bakdım, etrafıma. Sınıfdaki adaylardan hiç tepki yok! Bu haksızlığı görünce benim tepemin tası atdı! Soru çözmeyi bırakdım. Ayağa kalkdım ve rütbesini dahi bilmediğim o kişiye hiddet ile şöyle dedim; Siz o arkadaşlara kopye veremezsiniz! O subay hışımla yanıma geldi ve şöyle dedi bana; Sus bakayım terbiyesiz! Yoksa atarım seni dışarı! O anda hissetdiğim çaresizliği ölsem de unutamam. Bir yumruk ile o subayı yere sermeyi çok isdedim. Fakat yapamadım! Oturdum yerime mecburen ve imtihâna devam etdim. Okula başladıkdan sonra o subayın rütbesinin asteğmen olduğunu öğrendim. Gözlemci subayın kopye verdiği üç arkadaşım da imtihânı kazanmışlar ve okula kayıt yapdırmışlar. Kendilerini incitmemek için isimlerini vermiyorum. Dersler başlayınca tanışdım, üçü de hârika insanlar idi. İmtihânda kopye çekdiklerini kendilerine söylemedim tabii. Çünkü bana göre kopye işinde suçlu olanlar bu talebeler değil fakat kopye veren o gözlemci subaydır. Bu arkadaşlarımdan birisi, 1999 depreminde Gölcük’deki evinde vefât etdi. Diğer ikisi de firâr ederek astsubaylık mesleğini ilk bir iki sene içinde bırakdılar ve Ordudan ayrıldılar.
İşde, o gün ben Şükrü IRBIK;
Sizler, bugün bu satırları okuyamayacak idiniz…
Deniz Astsubay Hazırlama Okuluna giden yolu kader, ayaklarımın altına işde böyle tesâdüfler silsilesi ile serdi. Kayıt yapdırıp da okula başladıkdan sonra imtihân günü bana yol gösderen o arkadaşı, okulumuzda gördüm. O da imtihânı kazanmış ve okula kayıt yapdırmış. Kendisi ile tanışdım. Adını sordum, Turgut İRTEM dedi. Deniz Güverte Astsubay Sınıf Okulunda ikimiz de telsiz branşına seçildik.
Bu mülakâtın suâllerini cevaplar iken şafak vakdi fark etdim!
Benim için ne hoş bir tesadüfdür ki;
1978 senesinde imtihân vesilesi ile okulun ilk günü tanışdığım Turgut İRTEM ile
1981 senesi mezuniyet tören taburunda okulun son günü yanyana durmuşuz!..
Bu vesile ile kıymetli Turgut İRTEM arkadaşıma ve ablasına buradan sevgi ve saygılarımı gönderiyorum.
Bir vasiyet ve aynı gün peşimi bırakmayan üç tesâdüfün beni götürdüğü kader yolunun sonunda, meğerse Deniz Astsubayı olmak var imiş…
EA.ORG: Ve askerî okul hayatı başlıyor.
ESKİ TÜFEK: Eylül 1978... Sakıp SABANCI’nın İstanbul İli, Avcılar İlçesinde inşâ etdirdiği 50.Yıl İNSA Lisesi orta bölümünden mezun oldum. Deniz Astsubay Hazırlama Okulu giriş imtihânını kazandım. Yazılı, sözlü, fiziki bütün imtihânların tamamında Allah, yürü ya kulum! dedi bize… Kasımpaşa Deniz Hastanesinde tepeden tırnağa; gözümüze, dişimize, başımıza her şeyimize bakdılar. Bevliye bölümündeki doktor, 10 adayın hepsini birden içeri aldı. Bu 10 adaydan birisi de benim. İndirin donları dedi. İndirdik! Ön takımları eli ile teker teker evire çevire muayene etdi. Sonra da bize; doksan derece öne eğilin diye bağırdı. Eğildik! Arka tarafımıza geçen doktor, parmağını makatlarımızın içine sokarak hepimizi muayene etdi.
Sağlık muayenesini de tamamladıkdan sonra, 1978 senesi Eylül ayında; Beylerbeyi Deniz Astsubay Hazırlama Okulu birinci sınıf, C şubesinde 957 numara ile talebe olduk...
Aşağıdaki resimde 1980 senesi, II-C sınıfının talebelerini görüyorsunuz.
İlk alafranga tuvaleti, ilk koğuşu, okulumda gördüm; hayatımda ilk defa dört çeşit yemeği okulumda yedim.
Denizci olduğum hâlde, 1978 senesi güzünde okula kayıt yapdırdığımda yüzmeyi bilmiyor idim...
İntibâk eğitimi devâm eder iken yüzmeyi; İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında yer alan okulumuzun Boğaz'a bitişik olan ve sol tarafda resimini gördüğünüz şu havuzunda öğrendim.
Okulumuzun filikasının bağlandığı rıhtım olarak da kullandığımız havuzun önündeki üç katlı binâ Komutanlık binâsıdır.
Komutanlık binâsının hemen arkasında; okul bahçesini çevreleyen U şeklinde dörder katlı üç binâ var idi. Aşağıdaki Boğaz Köprüsü resimine bakdığınızda; sağ tarafdaki binâ dershânelerimiz, orta ve sol tarafdakiler ise yatakhâneler ve yemekhânenin yer aldığı binâlardır.
Beylerbeyi’ndeki Deniz Astsubay Hazırlama Okulu Boğaz Köprüsünün Anadolu yakasındaki ayaklarının hemen dibinde yer alır. Bu sebepden dolayı civâr ahâlisinin, özellikle gençlerin, biz talebelere "köprüaltı çocukları" dediklerini hatırlarım…
Okulumuzda hârika subay, astsubay ve sivil öğretmenlerimiz var idi. Hepsinden çok şeyler öğrendim. Hayatımda ilk tokadı, meslekdaşım olan Şimşir lakaplı bir astsubaydan, bu okulumda yedim. 1978 senesinde okul giriş imtihânına 40 binden fazla aday müracaat etdi. 220 kişi ile başladık, 1981 senesinde 208 kişi ile tamamladık.
Devre 25’incisi ve 7.21 ortalama ile 1981 güzünde Deniz Astsubay Hazırlama Okulumuzdan mezun olduk.
Aynı sene, Yalova’daki Deniz Güverte Astsubay Sınıf Okulunda eğitime devâm etdik. Bir sene sâdece meslek eğitimi aldığımız bu okulumuzda, muhabere (telsiz) sınıfına seçildim.
Aşağıdaki resimde;
1982 senesi Mayıs ayında deniz intibâk eğitimine iştirâk etdiğimiz TCG Cezâyirli Gâzi Hasanpaşa gemisinin başüstünde telsiz sınıfı arkadaşlarım ile birlikdeyim.
Aşağıdaki sayfada;
1981-1982 Deniz Astsubay Sınıf Okulu Telsiz Astsubay Adaylarının resimlerini görüyorsunuz.
İlk sıra, soldan ikinci resim ise 957 numaralı ben Şükrü IRBIK'a ait.
Bir senelik bir eğitim-öğretimden sonra 30 Ağustos 1982 târihinde,
Deniz Telsiz Astsubay Çavuş rütbesi ile Yalova’daki Deniz Güverte Astsubay Sınıf Okulundan mezun olduk.
Subaylarımız Harp Okulunda 4 sene okudu, subay oldu.
Ben Şükrü IRBIK da Astsubay Okullarında 4 sene okudum fakat astsubay oldum.
Dünyâda böyle bir devlet; böyle bir millet; böyle bir kânun; böyle bir Deniz Kuvvetleri; böyle bir astsubaylık mesleği yok!
EA.ORG: Askerî Okul Hayatınızda sizi en çok etkileyen, unutamadığınız acı-tatlı anılarınız vardır mutlaka.
ESKİ TÜFEK: Hayâtımda ilk tokadı, daha doğrusu tokatları, meslekdaşım olan Şimşir lakaplı bir astsubaydan yedim, demiş idim. Fabrika isimli bir dersimiz var. Bu dersin öğretmeni Kemâl ŞİMŞİR isimli astsubay. Bizden evvelki devreler, Soyadına izâfeten O'na şimşir lakabını takmışlar... Şimşir, bizlere soğuk-sıcak kaynak dersi veriyor. Birinci sınıfın ikinci dönemindeyiz; sene, 1979... Sınıfımızın pencerelerinden birisinde havalandırma vantilatörü var. Serde de delikanlılık... Teneffüsde, eğlence olsun diye bâzen bu vantilatörün pervânesine tebeşir fırlatıyoruz. Bir gün teneffüsdeyiz. Sınıfda tam 13 arkadaşım var. Benden önce birkaç arkadaşım o pervâneye tebeşir fırlatdı. En son olarak da ben tebeşir fırlatdım oraya ve yerime oturdum. Meğerse Şimşir lakaplı astsubayımız, zemin katın dış tarafında yürür iken bizim sınıfın penceresindeki vantilatör pervânesinden beyaz tozlar fışkırdığını görmüş! Bir dakika bile geçmeden hışım ile I-C sınıfının içine daldı. Av kokusu almış köpek gibi omuzlarından soluyor idi. Belli ki koşarak gelmiş. Sınıfların camlarındaki pervânelerden dışarı doğru beyaz toz çıkmasının sebebini, demek ki biliyor imiş... Biraz sonra bize yapacaklarını daha evvelden başka talebelere de yapdığı muhakkak idi. Pervâneye kim tebeşir fırlatdı dedi. Sınıfda çıt yok! O tebeşiri fırlatan çabuk çıksın ortaya! Yoksa hepinize sıra dayağı atacağım dedi. Sınıfda gene çıt yok!.. Boyu, bizden bile daha kısa olan Şimşir, hepimizi tesbih tâneleri gibi yazı tahtasının önüne dizdi. Benden önceki arkadaşlarımı tokatlar iken fark ettim... Bize tokat atmak için o küçücük, topaç gibi vücudu ile her seferinde bir bütün hâlinde ileriye doğru çevik hamleler yapar iken boyu, biz talebelerin boyuna yetişmediği için Şimşir; tıpkı sahnedeki baletin point hareketinde yapdığı gibi, ayak parmaklarının ucuna kadar iyice yükseliyor, sanki beygirin sağrısını tokatlıyormuş gibi, kösele pabuça benzeyen o nasırlı elleri ile tokatları, kendinden hiç de beklenmeyecek bir kıvraklık ile kırbaç gibi mütemâdiyen yüzlerimizde şakırdatıyor idi. Beni ve 13 arkadaşımı yorulasıya kadar sıra ile tokatladı. Sınıfdaki arkadaşlarım pervâneye tebeşir atan bizlerin isimini Şimşir’e gene de söylemedi… Kaç tokat yedim, ben sayamadım. Fakat Şimşir'den o gün yediğim tokatlar, sınıf arkadaşlığının ne olduğunu öğretdi bana...
Sene 1980. Engin KORKMAZ isimli sınıf arkadaşım var. Babası Gölcük’de Denizaltıcı astsubay. Fizik dersindeyiz. Öğretmenimiz, udî Binbaşı Mustafa KAZEZYILMAZ. Kapıyı birisi dışardan çaldı. Mustafa hoca kapıyı açdığında karşısında bir hanım gördük. Kısa bir konuşmadan sonra bu hanım sınıfa girdi. Ellerindeki çantalarda pastalar, börekler, çörekler ve çeşit çeşit gazozlar... Bu hanım, meğerse Engin’in anası imiş. O gün Engin’in doğum günü olduğu için taa Gölcük’den İstanbul’a gelmiş. Mustafa hocamız, ders anlatmayı durdurdu. Arkadaşlar, bu dersimizde Engin’in doğum gününü kutlayacağız dedi. Ve o gün fizik dersinde Engin arkadaşımın doğum gününü kutladık hep beraber. Hayatımda doğum günü pastasını ilk kez o gün, Engin’in doğum gününde, sınıfımızda yedim. Vefat eden Engin KORKMAZ arkadaşımı ve dünyânın en iyi hocası olan Deniz Öğretmen Binbaşı Mustafa KAZEZYILMAZ hocamı da bu vesile ile yâd ediyor ve hörmet ile ellerinden öpüyorum.
Okulumuzun son sınıfındayız. 1981 senesi başlarındayız. Sınıf âmirimiz olan Binbaşı Ertuğrul TOPCU bir gün bize şöyle dedi; "Not ortalaması yüksek olan arkadaşların bu sene üniversite imtihânına girmesine izin vereceğiz. Bu arkadaşlar için hafta sonu kurslar tertip edeceğiz.” Ertuğrul Binbaşının bu sözlerini duyunca Deniz Astsubay Hazırlama Okulundan mezun oldukdan sonra üniversitede okumak heyacanı ve umudu ile doluverdim… İngilizce dersini seviyordum ve not ortalamam da hep iyi idi. Bu sebepden dolayı üniversitede ingilizce okumaya karar vermiş idim. Bugün olduğu gibi, o senelerde de; Deniz Kuvvetlerinde müstahdem ingilizce öğretmeni subayların tamâmı fakülte mezunu sivil şahıslar idi. Deniz Astsubay Hazırlama Okulundan mezun oldukdan sonra ben de Deniz Kuvvetleri adına fakültede okuyup pekâlâ ingilizce öğretmeni subay olabilir ve Deniz Kuvvelerine hizmet edebilir idim. Fakat 12 Eylül’ün darbeci deniz subayları buna engel oldular…
Not ortalamam yeterli olduğu için hocalarımızın okulumuzda verdiği kurslara ben de iştirak etdim. Okulumuzun müsaadesi ile imtihâna girmek için müracaat etdim. İmtihân giriş belgem de elime geldi. 1981 Ocak ayından Haziran ayına kadar sıkı bir çalışmadan sonra kınından çıkmış keskin bir kılıç gibi bilenmiş olarak imtihâna girmeyi bekledik. Yaklaşık 20 kişi idik. İmtihânın yapılacağı haftanın Cuma günü akşamına kadar imtihâna girmek umudu ve heyecânı ile bekledik. Cuma günü öğleden sonra hafta sonu izine çıkış saati geldiği hâlde okul idâresi bizleri izine çıkarmadı. Sebebi konusunda da hiçbir şey söylemediler. O Cuma günü öğleden sonra okulda derin ve müthiş bir ölüm sessizliği var idi. Her üç sınıfdaki 600 küsur öğrenci, o hafta sonu okula resmen hapsedildik! Okul idâresinin bir tezgâh çevirdiğini sezen arkadaşlarımdan bâzıları o akşam okuldan firâr etdiler ve ertesi gün üniversite imtihânına girdiler. İsdedikleri üniversiteyi kazandılar. Tazminâtı ödeyip güle oynaya okuldan ayrıldılar. Ben ise subaylarına güvenen ve fakat güvendiği için aldatılan arkadaşlarımdan birisi oldum. Böylece meslek hayâtımda subaydan ilk kazığı ben Şükrü IRBIK işde, böyle yedim. Son yediğim kazık da bu olmadı elbetde… 1981 senesi Haziran ayının o hafta sonu üniversite imtihânına girmek için bize izin vermeyen subaylarımız ile hesabımız mahşere kaldı…
12 Eylül subay darbesini okulumda yaşadık demiş idim. Üçüncü, yani son sınıfdayım. Sene, 1980 güzü... Subayların yapdığı 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında, bir akşam yat taburunda nöbetçi subayı yanımıza geldi. Her akşam söylediğimiz Deniz Astsubay Okulu Marşı’ndaki “astsubaylarız” kelimesini bundan böyle “denizcileriz” şeklinde okumamızı istedi. Fakat bir, iki ve üçüncü sınıfdan 600 küsur mevcutlu talebeye bunu, o nöbetçi subayı o akşam yapdıramadı... Nasıl oldu, bilmiyorum! O akşam yat taburunda bir kaç saniye içinde tezâhür eden topyekûn ve kararlı bir şuur ile; nöbetci subayının bu aptalca isdeğini hemen orada rededdik!.. Marşımızı okurken defalarca yarıda kesdirdi, tekrar okutdu. 600 öğrenci birden biz her defâsında “astsubaylarız” diye bağırdık! Bunu gören nöbetci subayı “toplu isyandan hakkınızda işlem yapdıracağım” diyerek taburu terk etdi. Fakat söylediği lafda kaldı...
Gördüğünüz üzere 12 Eylül'de subayların yapdığı darbe; daha mesleğimizin başında biz astsubay talebelerini iki kere vurdu!..
Bu arada bir hakkı teslim etmeliyim. “Subay darbeleri "assubayları" iki kere vurmuşdur“ vecizinin sahibi kıymetli meslekdaşım emekli Deniz Radar Astsubay Kıdemli Başçavuş Aydın KULAK’a da buradan selâmlarımı gönderiyorum.
EA.ORG: Ve bembeyaz üniforma içinde pırıl pırıl sarı sırma rütbesi ile genç bir Deniz Astsubay, Şükrü IRBIK Kıtada…
ESKİ TÜFEK: Kıt’a deyince biz denizcilerin aklına gemi gelir… Aşk gemisi değil, savaş gemisi!... 1982 senesinde deniz astsubay çavuş rütbesi ile muvazzaf astsubay olarak TCG Kılıçalipaşa muhribinde mesleğe, Gölcük’de başladım. Şefimiz, Çerkez lakaplı 1967 neşetli Deniz Telsiz Astsubay Kıdemli Başçavuş Hüseyin DEMİRARSLAN. Bir ay gemiden dışarı çıkma yasağı verdi bize. Gemiye ve mesleğine dair her şeyi öğreneceksin. Bir ayın sonunda imtihân yapacağım seni dedi. Mükellef askerler bile bu kadar izinsiz kalmıyor. Fakat itiraz ne kelime!.. Tam bir ay gemide kaldım. Gece gündüz demeden gemiye ve mesleğime dair her şeyi en iyi şekilde öğrendim. Çerkez Şefimin ahiret sorularının hepsini tam olarak cevapladım. Ve böylece gemideki görevimi en iyi şekilde yapmaya hazır olduğumu isbatladım. Bu vesile ile Çerkez şefimin ellerinden hörmet ile öpüyor ve kendisine sağlık ve esenlik dolu ömür diliyorum.
Artık hem gerçek bir gemici hem de tam bir telsiz astsubay idim. 4 senelik Muhrip hizmetimden sonra İstanbul’da TCG MARTI’da 3 sene hücümbotculuk tecrübem var. Meslek hayatımda beni en çok yoran 3 senemi TCG MARTI’da geçirdim. O senelerde benim tek başıma yapdığım işleri, şimdi üç telsiz astsubayı yapıyor.
Akabinde Gölcük’de TCG YILDIRIM Fırkateyni inşâsında tersâne işçileri ile birlikde çalışdım ve 3 sene görev yapdım.
Deniz Kuvvetleri Dil Okulunda 1984 senesinde iştirâk etdiğim 5 ay süreli ingilizce kursunu 91 ortalama ile "ikinci" olarak tamamladım.
Görevde iken de KPDS’lere girmeye devâm etdim.
Her sene girdiğim yurtdışı dâimî görev yabancı dil imtihânlarından yüksek notlar alıyor idim.
1992 senesinde yurtdışı dâimî göreve seçildim ve İTALYA/Napoli’deki NATO Deniz Karargâhına tayin edildim.
1992-1994 seneleri arasında yapdığım NATO görevimde Türk Genelkurmay Başkanlığı beni; İngiliz, Yunan ve İtalyan Deniz Kuvvetleri mensubu “erler” ile birlikde ve “er kadrosunda” çalışdırdı.
Emekli oldukdan sonra yapdığım araşdırmada öğrendim ki; NATO’da “astsubay” isimli “ortada sandık” ve uyduruk bir asker sınıfı mevcut değildir. Öğrendiğim bu hakikâti de 27 Aralık 2020 Pazar günü emekliassubaylar.org’daki Eski Tüfek isimli köşemde yayınladığım Asubay Tefrikası-11’de görülen CİMER dilekcem ile Cumhurbaşkanlığına şikâyet etdim. Bu dilekcem; Türk askerlik târihinde kendi türünün ilk ve tek örneğidir. İşde, bu sebepden dolayı NATO’da göreve gönderdiği Türk astsubaylarını Türk Genelkurmay Başkanlığı 1952 senesinden beri “er” kadrolarında çalışdırıyor. Ve Türk astsubayları NATO’da “er” kadrolarında çalışdıklarını bugün dahi hâlâ bilmiyorlar…
İki senelik yurtdışı dâimî görevimden sonra 1994 senesinde yurda döndüm. Bu kez de TCG ORUÇREİS Fırkateyni inşâsında tersâne işçileri ile birlikde çalışdım ve 3 sene görev yapdım. Gemi Komutanımız Deniz Kurmay Albay Baha ERENOĞLU ve İkinci Komutanımız Deniz Kurmay Yarbay Doğan DENİZMEN gibi hârika subay ve astsubaylar ile çok çalışdık ve çok yorulduk! Fakat ben onlar ile çalışmakdan çok keyif aldım. Dönemin en faal savaş gemilerinde görev yapdım. 10 senesi sürekli olmak üzere toplam 13 sene deniz görevim var. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapmış subaylarımızın bile bu kadar deniz görevi yokdur.
13 sene devâm eden deniz görevimi tamamladıkdan sonra 1998 senesinde;
TCG ORUÇREİS Fırkateyni Muhabere Kıdemli Astsubaylığı görevinden,
Ankara’daki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâhına tayin edildim.
Ankara’da görev yapdığım 13 senenin 7 senesinde NATO müşterek karargahlarında görev aldım. Bu karargâhlarda, her Kuvvetden ve NATO üyesi ülkelerin Ordu mensubu hârika subay, astsubay ve er arkadaşlarım ile çok keyif alarak çalışdım.
2009 senesinde Kuvvet ve Bakanlık tebdil etdim. Millî Savunma Bakanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığından ayrıldım. İçişleri Bakanlığına bağlı olan Sâhil Güvenlik Komutanlığına intisâb etdim.
Muvazzaf astsubay olarak;
Sâhil Güvenlik Komutanlığından 2011 senesinde isdeğim ile emekli oldum.
EA.ORG: Biraz da özel hayat, ne zaman evlendiniz? Askerler için evlilik zordur ama sanırım Denizciler için daha zordur, ne dersiniz?
ESKİ TÜFEK: Eşim Serpil hanım ile memleketimiz Emirdağı’nda aynı mahallenin çocuğuyuz. Rahmetli babalarımız hem mahalle, hem de asker arkadaşı. Babalarımızın asker arkadaşlığı, biz çocuklarının hayat arkadaşlığı ile sonuçlandı. Serpil hanım ile 1986 senesinde evlendik. Bilgisayar Mühendisi oğlumuz, Sosyolog kızımız var.
Evlilik hayatımın en güzel on senesini gemi görevinde geçirdim. Gemi görevimin bitdiği 1998 senesinde; son senenin 265 gününü 7/24 gemide görevli olarak geçirmişiz. Her üç günde bir tam gün nöbet; her üç haftada bir hafta Cuma sabahdan Pazartesi akşama kadar gemide hafta sonu nöbet… Haftalar, aylar süren deniz görevleri...
Biz denizcilerin bildiği bir veciz vardır; Deniz, kendisine ait olmayanı tez kusar. Ben Şükrü IRBIK’ı çok sevmiş olmalı ki deniz, beni tam 13 sene kusmadı. Gemi hizmetim süresince senelik izinlerimi ne tam olarak ne de tam zamanında kullanabildim. Hesaplasam, alacaklı bile çıkabilirim! Şikâyetci değilim! Lâkin denizcilik, işde, tam da insanın bütün zamanını alan; denizcinin hayatına ortak isdemeyen kıskanç kuma gibi bir meslek. Gerisini artık siz tamamlayın.
Rahmetli babamın vefât haberini, deniz görevim esnâsında gemide nöbet tutduğum telemin başında iken kendim öğrendim. Evlendikden bir hafta sonra 15 günlük deniz görevine gitdim. Gemi ile deniz görevinde olduğum için; iki nüfus sayımında sayılmadım, üç milletvekili seçiminde rey kullanamadım. Açık öğretim imtihânlarımız her nasılsa hep deniz görevi dönemine denk gelir idi. Bu sebepden dolayı açık öğretimde iki kere kayıdım silindi.
EA.ORG: Ve emeklilik! Emekli olmak kendi tercihiniz miydi, şartların zorlaması mı?
ESKİ TÜFEK: İkisi de… Önce zorlama… Akabinde bu zorlama neticesinde tercih...
29 senelik muvazzaf astsubaylık görevim süresince; iki ülke, üç şehir ve on farklı kadroda görev yapdım. Sekiz kere evimizi taşıdık. Bu taşınmaların çilesini eşim Serpil hanıma yüklediğim için şimdi vicdân azâbı çekdiğimi söyleyebilirim. 25 senede iki ülke, üç şehir, sekiz ev değişdiren kaç hanım vardır, şu memleketde? Çocuklarım ilkokulu bile bir kaç şehirde ve üç dört farklı okulda okumak zorunda kaldılar.
2011 senesinde Sâhil Güvenlik Komutanlığı karargâhında görev yapar iken İstanbul’daki birliğe tayin edildim. Dünyânın en güzel bayrağı ve al kanımızın timsâli olan ay-yıldızlı al Sancağımızı dalgandıran her Birlikdeki görevime eşim ve çocuklarım ile berâber koşarak gitdik… 2011 senesine kadar tayinlerim hakkında söz, devletin idi.
2011 senesinde Ankara’dan İstanbul’a tayinim konusunda ise son sözü ben söyledim. Sâhil Güvenlik Komutanlığının Ankara’daki karargâhından kendi isdeğim ile emekli oldum.
4 senesi talebelik olmak üzere 33 senelik muvazzaf astsubaylığım süresinde çalışdığım her gemide, her karargâhda çok hârika ve çok kıymetli subay ve astsubay meslekdaşlarım ile çalışmakdan çok keyif aldım. Beraber çalışmak ile iftihâr etdiğim subay ve astsubay meslekdaşlarımın hepsine selâm olsun. Hakk’ın rahmetine kavuşanlara ise rahmet olsun.
EA.ORG: Asıl konuya geliyoruz, yazılarınız... Çok samimi ifade edeyim sizin bir yazı için verdiğiniz emeği verecek çok az insan vardır. Bize bir yazının serüvenini baştan sona anlatır mısınız?
ESKİ TÜFEK: Astsubaylık mesleğim süresince aklıma takılan konuları bir kenara yazmış idim. Emekli olunca 33 senelik askerlik hayatımın muhasebesini yapmak isdedim. Bugün varız, yarın ölüp gideceğiz. Bu dünyâda benden sonra da kalacak bir şeyler bırakayım dedim. Mal-mülk, şah-şöhret, rütbe-makâm, para-pul yok nasılsa!.. Hiç olmazsa bir iki satır yazı olsun dedim. Böyle düşünür iken bu karalama defterim geldi elime. Böylece bugüne kadar yazdığım makâlelerin konu başlıkları ortaya çıkdı. Astsubay mesleği hakkında bugüne kadar yazılmış kitap, makâle, tez ne var ise hepsini topladım ve okudum. Karalama defterimdeki konular ile karşılaşdırdım. Okuduklarım ile karalama defterimdeki konuların nerede ise hiçbiri aynı değil idi. Astsubaylık hakkında yazılanlara bakdım. Hepsi birbirinin neredeyse tıpkı basımı idi. Bu makâleleri, kitapları, tezleri okudukdan sonra çok önemli bir şeyin farkına vardım.
Okuduklarım;
Ya da
Ben de dedim ki; astsubayı ancak bir astsubay yazabilir. Bu fikirden hareket ile ben Şükrü IRBIK da bugüne kadar hiç yazılmayan konuları, bugüne kadar hiç yazılmayan bir tarz ile yazayım dedim;
Astsubaylığı; subay aklı ile ve fakat astsubay dili ile astsubayın yazması…
İşde, bu düşünce ile Asubay Tefrikası’nı,
Asubay ben Şükrü IRBIK; " subay aklı ile ve fakat astsubay dili ile " yazdım...
33 senelik astsubaylık hizmetim süresince sabır ile birikdirdiklerimi
Son 11 senelik emeklilik günlerimde derledim
ve
Şerif CIRIK’ın deyişi ile;
Ömür harmanımı dökdüm, savurdum!..
Hâfızamın yelinde yaba ile savurup da
Zamân kalburunda elediklerimden kalanları,
Kara kalem ile ak kağıt üzerinde serdim yazıya...
Kalemimden dökülen her makâlenin serüveni başdan sona böyle başladı ve bitdi.
Kötü komşu insanı mal sahibi yapar derler. Ordumuzun üzerine çöreklenmiş karanlık suratlı subaylar da ben Şükrü IRBIK‘ı yazar yapdı. Yeraltından Notlar isimli romanında DOSTOYEVSKİ şöyle der; “Her şeyi fazlası ile anlamak bir hasdalıktır!” Mensubu olduğum astsubay sınıfını anlamak da bende tam anlamı ile bir hasdalık oldu! Hasdalık raddesine varan işde bu düşünce ile ben Şükrü IRBIK da; Türk Ordusundaki "astsubay meselesini" anlatan eskimez makâleler yazdım. “Eskimez” demek bana göre; sâdece dünü anlamaya çalışan ve bugünü anlatan değil fakat aynı zamânda yârını da tavzih eden ve öğreten demekdir. Hoca Nasreddin’e sormuşlar; Hocam, dünyâyı nasıl buldun? Hoca şöyle demiş; Sora sora!.. Türk Ordusundaki astsubay meselesi hakkında edindiğim bilgileri de ben, sora sora buldum!.. Fakat bugüne kadar yazdıklarımda bir sihir yokdur. Bu kadar emek, bu kadar dikkat, bu kadar masraf, bu kadar zamân ve cesâreti olan her astsubay meslekdaşım benim bugüne kadar yazdıklarımı pekâlâ yazabilirdi.
EA.ORG: Yanılıyorsam lütfen düzeltin, görebildiğim kadarıyla sakin bir kişiliğiniz var, Yazılarınızda agresif ve sivri bir dil kullanıyorsunuz. Bunun özel bir nedeni var mı? Yaşanmışlıklara duyulan öfke mi? Hâlen süren haksızlıklara isyan mı? Siz nasıl tanımlarsınız?
ESKİ TÜFEK: Tesbitiniz doğru! Beni mülayim tavırlı biri olarak bilirler. Ancak haksızlığa tahammül edemem!.. Böyle de bir fıtratım var! Haklı isem korkmam; haksızlığa uğramış isem susmam!.. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytândır, değil mi? Yukarıda anlatdığım gibi; haksızlığa ben Şükrü IRBIK, 1978 senesinde Deniz Astsubay Okulunun imtihânına girdiğim gün isyân etdim. Evet, yazılarımda yer yer üzen, yer yer acıtan bir üslûp kullanıyorum… Ziyâ Paşa’nın deyişi ile; Üslûb-ı beyân ayniyla insan... Benim için de durum böyle!.. Dilimde ne var ise kalemimden o dökülüyor!.. Mensubu olduğum astsubay sınıfına bunca nâmussuzluğu, bunca sahtekârlığı, bunca hâinliği ve bunca kânunsuzluğu yapan subaylara gül verip boncuk takacak değil idim.
Astsubay sınıfına yapılanlar hakkında benim bildiklerimi bilenler benden daha hafif bir uslûp kullanamazlar. Benim bildiklerimi sabır taşına söyleseniz, Diyarbakır karpuzu gibi tam orta yerinden ikiye yarılır. Benim bugüne kadar yazdıklarım; bugüne kadar öğrendiklerimin ancak yüzde beşi olabilir. Benim bildiğim ve hâlâ yazmadığım yüzde 95’i bilmeden; yazdığım yüzde beş ile beni yargılamak isabetli olmaz. Bu konuda kıymet verdiğim meslektaşlarım da beni tenkid ediyor. Fakat yazmadıklarım ve yazamadıklarımı anlatınca onlar da hak veriyorlar bana…
EA.ORG: Yazılarınız uzun ve konuları çok fazla emek vererek TBMM arşivinden tutun da gazete kupürlerine kadar onlarca belge içeriyor. Yazılarınızın müdavimi olarak belirtmem gerekir ki, zaman zaman konuyu tam kavrayabilmek için bir önceki yazınızı yeniden, mevcut yazınızı da tekrar okuduğum olmuştur. Çok büyük emek ve gerçekten camiada bir örneği daha olmayan müthiş yazılar. Önce kafanızda yazıyı kurguluyor olmalısınız sonra da araştırma ve nihayet yazıya dökme.
ESKİ TÜFEK: Makâlelerimizi hakkı ile okuyan müdavim bir meslekdaşımız olduğunuzun farkındayım. Hiçbir meslekdaşımızın fark edemediği ayrıntıları yakalıyorsunuz. Bu tesbitleriniz neticesinde bana yol gösderen kıymetli fikirlerinizden istifâde etdiğimi de burada, sizin adınıza gurur ile söylüyorum.
Belge konusuna gelince... Fuzûlî şöyle der; “İlimsiz şiir temelsiz duvara benzer!" Belgesiz makâle de ancak masala benzer! Ben Şükrü IRBIK, mensubu olduğum astsubay sınıfının târihi hakkında masal yazmıyorum!.. Bu hakikâtden hareket ile yazdığım her makâleyi mutlaka belgeler ve kânunların üzerine inşâ ederim. Yazdıklarımın şâhidi olan kaynaklar da makâlemizin içindedir. Sorduğum için biliyorum. Astsubay târihi hakkında Millî Savunma Bakanlığında mevcut olmayan belgeler bende var.
Evet, sizin de ifâde etdiğiniz üzere; kurgu, araşdırma ve yazıya dökme… Bu üçünün arasında da hâmile kadının çekdiği dayanılmaz doğum sancılarına benzer târifsiz sancılar da var. Sizlerin bir çırpıda okuduğunuz; ya da uzun deyip okumakdan imtinâ etdiğiniz makâleleri yazmak için uykusuz geçirdiğim gecelerin sayısı, başımdaki ak saçların sayısından az değildir! Eşim Serpil’e sordum, doğum sancısı nedir diye… Her makâlemizi yayına veresiye kadar çekdiğim sancının, eşimin târif etdiği doğum sancısı ile handiyse aynı olduğunu öğrendiğimde çok şaşırdım.
Tesbitiniz çok yerindedir Hüseyin bey. Özellikle Astsubay Tefrikası’nı birbirini besleyecek tarzda ve mütemmim cüzler şeklinde yazdım. Herhangi bir Asubay Tefrikası’nı hakkı ile okuyanlar konuyu tam olarak anlamak için evvelki ve sonraki bölüm ve kısımları da okumak ihtiyacı hissederler. İyi anlatmak için evvelâ iyi anlamak şartdır. Astsubaylık konusunda beyaz subayların son yüz seneden beri yapdığı orostopollukları anlamak; 33 senelik mesleğim esnâsında birikdirdiklerim hâriç olmak üzere, benim son on bir senemi aldı. On bir senede anlayıp da yazdığımı, birkaç sayfada anlatmak mümkün olmuyor. Bu sebepden dolayı çok çaba sarf etsem de ancak bu kadar “kısa” yazabiliyorum. Bir kitabı dolduracak kadar bilgi ihtivâ eden bir makâleyi siz de hak verirsiniz ki, ilk okumada anlamak mümkün olmayabilir. Derler ya! Bir kitabı insan, hayâtında üç kere okumalı. İşde, bizim yazdıklarımıza da bu anlayış ile bakmalı ve farklı zamânlarda tekrâr okumalı…
Eşşek ölür, kalır semeri; insan ölür, kalır eseri… Ben Şükrü IRBIK’ın eşşek kadar da olsa aklım yok mu ki, bir eser bırakmayayım. Bir vasiyet ve üç tesâdüf neticesinde deniz astsubayı oldum. Mesleğimden aldığım maaş ile ancak çocuklarımı doyurdum. Ona da doyurmak denir ise!.. Çocuklarıma bırakacağım tek mirasım, mensubu olduğum astsubay sınıfı hakkında bugüne kadar yazdıklarımdır. Bu sebepden dolayı makâlelerimi, çocuklarıma bırakabileceğim en kıymetli mirâs gâyesi ile yazıyorum.
EA.ORG: Yazılarınızdan dolayı mahkeme kapılarında süründünüz, Kaç kere dava edildiniz, kimler tarafından ve sonuçları ne oldu?
ESKİ TÜFEK: Astsubay sınıfına yapılan haksızlıkları ve nâmussuzlukları anlatmak için Adam Arıyorum, Adam isimli ilk makâlemizi emekliassubaylar.org’da yayınlamaya karar verdiğim 10 Temmuz 2012 Salı günü, fincancı katırlarını ürküteceğimi gâyet iyi biliyordum. Öyle de oldu. Fincancı katırları ürkdü. Bu ürkmüş fincancı katırları beni bugüne kadar iki kere dâva etdi. Bir de hakkımda hâlen devâm eden suç duyurusu var. Bir kere de ben, bu fincancı katırlarını dâva etdim.
İlk dâva edilen makâlemiz Zihniyet Sürgünü oldu. 13 Mart 2014 Perşembe akşamı yayınladığım Zihniyet Sürgünü isimli makâlemizi, 4 fincancı katırı ertesi gün dâva etdiler. Hâlen yasaklı olan Zihniyet Sürgünü isimli makâlemizden dolayı hakkımda cezâ ve tazminât dâvaları açdılar. Bu 4 fincancı katırından, ikisinin ayakları sonradan suya erdi ve dâvalarından ferâgat etdi. Diğer ikisi ise dâvayı so aşama olan Danıştay'a kadar götürdü. Bu iki fincancı katırına hakâretden 15 ay hapis cezâsı aldım. Birisi de hakkımda tazminât dâvası da açdı ve 20 bin TL manevî tazminât isdedi. 2016 senesinde yüce Türk Mahkemesi; bu fincancı katırına manevî tazminât olarak sâdece 250 TL ödenmesine karar verdi.
İkinci dâva ise 2017-2020 seneleri arasında yayınladığım Asubay Tefrikası’ndan seçdikleri 6 makâlemiz hakkında oldu. Dört sene içinde birikdirdikleri Asubay Tefrikası’ndan 6 makâlemizi 2020 Eylül ayında dâva etdiler. Hakkımdaki iddianâmeyi savcılık kabul etdi. Askerî Yüksek İdâre Mahkemesi 2017 senesinde lağvedildi fakat Askerî Cezâ Kânunu hâlen yürürlükde. Askerî Cezâ Kânununa muhalefet, TCK 125’den kamu görevlisine hakâret iddiası ve TCK'nın meşhur 301'inci Maddesine muhalefetden hakkımda açılan bu ikinci soruşturma devâm ediyor.
Yeri gelmiş iken; bu konuyu gündeme getiren kıymetli meslekdaşım siz Hüseyin SAVCI’ya, meslek büyüğümüz Sayın Ersen GÜRPINAR’a ve dâvamızı meccânen takip eden Sayın Avukat Doktor M. Erkan AKKUŞ’a teşekkür ediyorum.
Benim Millî Savunma Bakanlığına açdığım dâva ise 2014 senesinde gıyabımda verilen "sosyal tesislere süresiz giriş yasağı" hakkında. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL’in ilk günden beri verdiği bu kânunsuz yasak hakkında dâvamız, şu anda son aşama olan Anayasa Mahkemesinde. Kazanacağız, evvel Allah. Bu dâvamızı da gene Sayın Ersen GÜRPINAR’ın delâleti ile Sayın Avukat Doktor M. Erkan AKKUŞ meccânen takip ediyor.
EA.ORG: Doğal olarak bu yargılamaların üzerinizde baskıları olmuştur, yormuştur sizi, daha da ötesi bu davaların bir de size verdiği maddi zararlar olmalı.
ESKİ TÜFEK: Hakkımda açılan dâvalar ve yasaklar konusunda, ben bugüne kadar hiçbir baskı hissetmedim. Hiç de yorulmadım. Bugüne kadar yazdıklarımdan dolayı maruz kaldığım manevî ve maddî zorluklar da beni hiç yıldırmadı. Söylenmeyen söz kalbe yük olur; her şey vakdinde zamânında kıymetlidir. Astsubay sınıfı hakkında bugüne kadar bildiğim, bulduğum ve anladıklarımı yazmasa idim şâyet herhâlde kederimden ölür idim. Hemen hepsini yazdım; rûhen ve vicdânen ne kadar rahatladığımı anlatamam. Bugünden sonra artık ölsem de gam yemem. Allah kimisini malı ile, kimisini çocuğu ile kimisini de ilimi, bilgisi ile sınar. Ben Şükrü IRBIK’ı da Allah, herhâlde astsubaylık hakkında bildiklerim ile sınadı. Bildiklerimi mezara götürmek benim için en kolay tercih idi. Fakat ben Şükrü IRBIK, zor olanı seçdim.
EA.ORG: Yanlış bilmiyorsam Millî Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının açtığı son bir dâva var o dava sonuçlandı mı?
ESKİ TÜFEK: Şu anda hakkımda devam eden Askerî Cezâ Kânunu ve Türk Cezâ Kânunundan bir cezâ dâvası; sâdece Asubay Tefrikası-8‘i şikâyet etdikleri bir de suç duyurusu var. Müştekileri; Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Hulusi AKAR ve Yaşar BÜYÜKANIT. Ölmüş subaylar bile mezarından dilekce gönderip beni dâva ediyorlar!.. İfâde vermek üzere karakola gene dâvet edilirsem, buna şaşırmam! Zirâ Kuvvet Komutanlarının da filfilli “yalanlarına“ çomak sokduğumu iyi biliyorum. Hakkımda yeni dâva açdıklarına dâir olmak üzere bugün itibârı ile benim bilgim yok.
Fakat işde, buraya yazıyorum;
Beni dâva eden fincancı katırları,
Şükrü IRBIK'ı mahkeme ile terbiye edemeyeceklerini öğrenecekler!..
EA.ORG: Özellikle dâvalar konusunda TEMAD ile bir irtibatınız oldu mu, bu gün ya da geçmişte size hukukî ya da maddî destek sağlandı mı?
ESKİ TÜFEK: 2014 senesindeki ilk dâvam konusunda dönemin TEMAD Başkanı Ahmet KESER ile üç defa vicâhen görüşdüm. Bu görüşmelerde Ahmet Başkanın hem bana hukukî desdek vermesini talep etdim hem de dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi AKAR’ın Balıkesir Kara Astsubay Meslek Yüksekokulunda yapdığı konuşma esnâsında astsubaylara hakâret etdiği iddiası ile dâvaya müdâhil olmasını isdedim. Fakat Başkan Ahmet KESER bu konuda ne akdı ne de kokdu… Bu dâvayı kendi maddî imkânlarım ile tamamladım. Hakkımdaki son dâvayı da gene kendi maddî imkânlarım ile takip edecek idim. Bu konuda mevcut TEMAD ile hiçbir irtibatım olmadı. Sağ olsunlar, mevcut TEMAD yönetiminden bir talebim de yok. Fakat bildiğiniz üzere; sizin teklifiniz ve Sayın Ersen GÜRPINAR’ın delâleti ile Avukat Doktor M. Erkan AKKUŞ dâvamızı meccânen takip etmeyi kabul etdi.
EA.ORG: Yazılarınız devam edecek mi?
ESKİ TÜFEK: Asubay Tefrikası’nı yayınlamaya başlamadan aylar evvel, meslek büyüğümüz Sayın Fahrettin BAĞRI ile 2016 senesinde Ankara’da görüşmüş idik. Kendisi bana neler yazmayı düşündüğümü sorunca, şöyle demiş idim. Asubay Tefrikası isimini verdiğim yeni bir yazı dizisine başlayacağım, inşallah. Fahrettin beyin kaç bölüm olacak? sorusuna, ben de bilmiyorum demiş idim. Asubay Tefrikası’nın sonuna yaklaşdım. Birkaç bölüm daha yayınladıkdan sonra Asubay Tefrikasını kadim târihin mümeyyiz hâfızasına ve astsubay meslekdaşlarımın temiz vicdânına emânet edeceğim. Konuşmamın önceki bir yerinde; bugüne kadar bildiklerimin ancak yüzde beşini yayınlayabildim demiş idim. Geriye kalan yüzde doksan beşi yayınlamak ise; kitapsız yazar Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK için şu zamandan sonra tamâmen nasip meselesi…
EA.ORG: Yazılarınız oku-geç, oku-unut tarzı yazılar değil, belgesel nitelikli ve bu çalışmaların sivil ya da asker hiçbir yerde benzeri yok. İmkanınız olsa bu yazıları sınırlı sayıda da olsa kitap halinde bastırmayı düşünür müydünüz? Ya da bir sponsor olsa veya yasal temsilcimiz TEMAD ilgi duysa sizi mutlu eder miydi?
ESKİ TÜFEK: Yazılarımız oku-geç, oku-unut tarzı yazılar değil, belgesel nitelikli ve bu çalışmaların sivil ya da asker hiçbir yerde benzeri yok. Bu tesbitleri sizin gibi kıymetli bir meslek büyüğümden duymak beni mutlu etdi. Son derece isabetli tesbitler bunlar Hüseyin bey. Benim bugüne kadar yazdığım nevi şahsına münhasır makâlelerimizden doktora tezleri bile çıkabilirdi. Bilgisine kıymet verdiğim sizin gibi meslektaşlarımdan bu konuda zaman zaman teşvik edici tavsiyeler aldım. Fakat bugüne kadar yazdıklarım konusunda TEMAD’dan bir tek kelime işitmedim. Sağ olsunlar, kendilerinden hiçbir talebim yokdur. Bugünkü TEMAD yönetiminin “târih şuuru” olmadığını gâyet iyi biliyorum. Bilgi edinmek için gönderdiğim mektuplarıma TESUD cevap verdi fakat TEMAD vermeye tenezzül bile etmedi. Mâlî desdek bulabilir isem şâyet, toplam olarak yaklaşık iki bin sayfa tutan Asubay Tefrikası’nı hiçbir maddî fayda beklemeden kitap olarak yayınlamayı elbetde arzu ederim.
EA.ORG: ESKİ TÜFEK, E.SG.Asb.Şükrü IRBIK’la bu röportajı yapıyor olsaydı hangi soruyu sorardı?
ESKİ TÜFEK: Astsubay sınıfı hakkında son on bir sene içinde eşi benzeri daha önce hiç yazılmamış 100’den fazla makâle yayınladım. Bu konuda tevâzuya gerek yok! Bugün itibârı ile Türk Ordusundaki astsubaylığı en iyi bilen kişiyim.
Her gönülde bir aslan yatar!
Her insanın rûhuna nakşedilmiş bir de kahramanlık tözü vardır!
Bu cümleden olmak üzere;
Her birimizin yazılmayı ve okunmayı hak eden bir hayât hikâyesi mutlaka vardır.
Fakat ne yalan söyleyeyim; mensubu olduğum astsubay sınıfı hakkında bunca makâleyi yazıp yayınlar iken bir gün kendi hayatımı yazmak aklıma hiç gelmedi. Yazmak için hazırlığım da yok idi... Siz soruları dün akşam bana gönderince; ben de bu gece uyumadım. Ankara'nın beyaz yorgan altında uykuya henüz teslim olduğu saatlerde derin bir nefes aldım evvela!.. Sonra, gözlerimi kapatdım!.. 1959 senesinden beri kurduğum havsalamın zembereğini kalemimin ucu ile tek hamlede boşaltdım vehleten… Hemen akabinde; hâfızamın dehlizlerinde hayâl ile hakikât arasında geriye doğru manevî bir yolculuğa başladım… Rahmetli Emsâl ebemin vasiyeti üzerine; ömrümün en güzel, en civan, en kavi 33 senesini hasretdiğim "astsubaylık" hayâtımı düşündüm şöyle bir… Yaşadığım ya da yaşayamadıklarım koşup geldi ve zihnimin kenarına oturdular. Akabinde; hepsi de filim şeridi gibi gözlerimin önünden yürüyerek bir bir geçdi ve gitdi...
Belki bir asır kadar uzun belki de bir göz kırpması kadar kısa zamandan sonra;
2022 senesi Zemheri ayının onbeşinde Ankara yeni bir güne uyanır iken
Hayâtımı anlatan filimin son karesi de hâfızamın bir ucundan diğerine doğru hiç durmadan akıp gitdi… O an kalemime takılanları da ben Şükrü IRBIK, işde böyle ceffelkalem yazıverdim...
Burada hayât hikâyemi yazmakdaki maksadım; bir zamânlar mensubu olduğum Deniz Kuvvetleri Komutanlığını ya da meslek hayâtımın bir yerinde yolumuzun kesişdiği insanları zemmetmek asla değildir. Bir yerlerde, bir zamânlar birilerinin birine yapdıklarını ya da yapmadıklarını; birilerinin yapmadıklarını ya da yapamadıklarını yanlışı ile doğrusu ile ben yazdım... Bu vesile ile ömür harmanımı târihin kadim hâfızasına emânet etdim. Hayât hikâyemin içine serpişdirdiğim kıssalardan, ömür yolunda yazacakları kendi hayât hikâyelerinde, okuyanların ders almaları için yazdım.
Emirdağı Yaylası’nda doğma ben Şükrü IRBIK’ın;
Dağdan-denize hikâyesi hulâsaten, işde böyle…
Bu hâleti rûh içinde kendime şu soruyu sormak herhâlde, çok ilginç olur idi;
Yazdığınız bunca yazıdan sonra bir gün gelir de;
Birisinin sizden, kendinizi yazmanızı isdeyeceğini aklınıza getirir miydiniz?
Cevabım hayır olur idi!..
Bu sebepden dolayı;
Benim sormayı dahi akılıma getiremediğim bu mülakâtı hakikât yapan
Kıymetli meslek büyüğüm siz Hüseyin SAVCI’ya teşekkür ederim.
EA.ORG: Sorular dışında sizin söylemek istediğiniz bir husus var mı?
ESKİ TÜFEK: Hemen yukarıdaki satırda sorduğunuz suâle karşılık olarak verdiğim cevâbımda; “bugün itibârı ile Türk Ordusundaki astsubaylığı en iyi bilen kişiyim” demiş idim...
Türk Ordusundaki "astsubaylığı en iyi bilen astsubay" olarak ben Şükrü IRBIK kendimi;
Devlet isimli yedinci kitabında Platon’un “Mağara Benzetmesi”nde tasvir etdiği, zincirinden kurtularak kendini esir eden yanılsamayı hasbelkader farkeden ve "hakikâti" temsil eden “dünyâyı" keşfeden firârî mahkûma benzetiyorum...
Kendilerine subayların yapdığı kânunsuzlukları umursamayan ve onların söylediği yalanlar ile avunmaya, mutlu olmaya çalışan bir astsubay zümresiyiz biz… Bu yanılsama yetmiyor imiş gibi; astsubay sınıfı hakkında çoğu acı, hattâ gururumuzu inciten hakikâtleri söyleyenleri, ki, bunlardan birisi de benim, zemmeden eskeriyet var.
Sorduğunuz suâllerden hâriç olmak üzere benim bugün söylemek isdediğim tek husus şudur;
Astsubay sınıfının teşkil edildiği 1951 senesinden beri yaşadığımız ve haklı olarak gündeme getirdiğimiz sıkıntıların sona ermesi için;
Ben Şükrü IRBIK’ın yapdığı gibi, astsubay meslekdaşlarımın da kendilerini mahkûm etdikleri bu yanılgıdan kurtarmalarından başka yol, yordam yok!..
Bugün yazdıklarımı subaylar çok iyi anlıyor ve suçüsdü yakalandıklarını iyi biliyorlar. Fakat meslekdaşım astsubayların anlamak isdemediğini esef ve hayret ile görüyorum. Ben Şükrü IRBIK'ın bugün idrâk etdiği bu acı hakikâti astsubay meslekdaşlarımız, yaşayıp görerek onlarca sene sonra idrâk edecekler… Bu hissiyât ile aşağıdaki tesbitimi târihin şaşmaz-unutmaz kadim hâfızasına havâle ediyorum…
Asubay Tefrikası’nı;
İşde, o "yarın" geldiğinde;
Olacaklara, o günleri yaşayan astsubaylar bile inanamayacaklar!..
Saygılarımla. Eski Tüfek. 15.01.2022.
EA.ORG: Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Bütün as(t)subay camiasının duygularına tercüman olduğumuz inancıyla, emekleriniz için size en kalbî teşekkürlerimizi sunuyoruz. Biz, sizinle gurur duyuyoruz. Bir gün torunlarınız yazılarınızı okuduğunda onların da sizinle gurur duyacağından eminiz.
Assubaylar olarak size sağlık ve huzur dolu bir ömür dileriz.
SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU
Maksat Sohbet, Çay Bahâne…
Buluşmaya karar verdik, üçümüz! Maksat sohbet olunca, çay da bahânesi oluyor…
Emekli Hava Astsubayı Hüseyin SAVCI, Emekli Hava Assubayı Levent ULUCAN, Emekli Sâhil Güvenlik Asubayı Şükrü IRBIK.
Mekân, Ankara Gençlik Parkı. Târih, 11 Mart 2021, Perşembe… Serde gençlik var ne de olsa. Martın ayazına inat, Emirgân kahvehânesinin bahcesindeki bir masanın etrafına çöreklendik! Kahvehânede mekânın köşesi, Çayı demleyen odunun meşesi, Buluşanların etdiği sohbetin neşesi…
Siyâset-ihânet-rüşvet çirkefinin toz duman etdiği Başkent'de Sohbet etmek için bundan daha güzel ne bahâne olsun?
Civâr masalara şöyle bir göz atdım! Herkesin derdi, memleket meselesi! Bizim derdimiz ise; Ordumuzun kanayan yarası, astsubay meselesi!
Levent Bey ile daha evvelden benzer şekilde buluşmuş idik. Hüseyin Bey ile ilk defâ müşerref oldum. Tasavvur etdiğimden daha çelebi, daha rint, daha münevver imiş! Gurur duydum kendisi ile…
3 saatlik bir kahve, köşe, meşe meyânında neşeli sohbet etdik, üçümüz! Müsâdemei efkârdan bârikayı hakikât zuhur eder dedi, Tevfik FİKRET. Bizim 11 Mart Gençlik Parkı buluşmamızda da aynen böyle oldu. Ankara Mart’ının ayazı bizleri üşütse de Bârikayı hakikât ışıtdı, zihinlerimizi…
Meşe közünde demlediğimiz çaylarımız bitdi, sohbetimiz bitmedi… Bir başka buluşmada kaldığımız yerden devam etmek üzere, Sözleşerek ayrıldık, Gençlik Parkı’ndan..
Kıymetli meslekdaşlarım Hüseyin SAVCI ve Levent ULUCAN’a Bu güzel buluşma için teşekkür ederim… Tekrar görüşmek üzere, inşallah!..
|
* * *
Târihe Şâhidlik Ediyorsunuz!..
Asubay Tefrikası-12 isimli bu makâlemizi şu anda okuyan sizler
Bugün, burada Deniz Astsubay sınıfının "yeni" târihine şâhidlik ediyorsunuz!..
Hem türkce hem de ingilizce olarak bütün dünyâya ilan etdiği
Sizlerin de aşağıda ekran görüntüsünü gördüğünüz şu târihcelerinde
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı diyor ki;
“Deniz Gedikli (Deniz Astsubay) sınıfı “03 Nisan 1890” târihinde kurulmuştur.”
(https://www.dzkk.tsk.tr/ArsivAskeriTarih/icerik/deniz-kuvvetleri-komutanligi-tarihcesi)
“On 3 April 1890, the Naval Petty Officer Preparatory School was founded
by the Minister of the Navy, Hasan Hüsnü Pasha.”
(https://www.dzkk.tsk.tr/en-US/Genel/Content/turkish-naval-forces-command)
Deniz Astsubay sınıfının târihi hakkında,
Yukarıda gördüğünüz bu sözlerin ikisi de yalan!..
* * *
10 Nisan 2021 Cumartesi gününe ait
Aşağıda ekran görüntüsünü gördüğünüz şu târihcesinde
MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı diyor ki;
“Deniz Gedikli (Astsubay) sınıfı 03 Nisan 1890 târihinde resmen kurulmuştur.”
“Astsubay sınıfının târihi uzun bir geçmişe dayanmaktadır.”
Bu sözlerin her ikisi de yalan!
(www.damyo.edu.tr/sayfalar/tarihce.html) (08 Kasım 2021 târihine kadar)
(damyo.msu.edu.tr/sayfalar/tarihce.html) (08 Kasım 2021 târihinden sonra)
(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/tarihce.html) (22 Nisan 2022 târihinden sonra)
“Gedikli Sınıfı 3 Nisan 1890’da teşkil edildi” diyen
Aşağıda gördüğünüz şu cafcaflı ingilizce cümle de sâdece ucuz bir yalan…
Gedikli Class was officially established by the regulation of Naval Council published in Ceride-i Bahriye on April 3, 1890.
(https://damyo.edu.tr/sayfalar/history.html) (08 Kasım 2021 târihine kadar)
(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/history.html) (08 Kasım 2021 târihinden sonra)
(http://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/history.html) (22 Nisan 2022 târihinden sonra)
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu örün sayfasının
Anılar Salonu'nda yer alan aşağıda gördüğünüz bu cümle de filfilli bir yalan!..
Tarihi 1890 yılına dayanan Deniz Astsubay Eğitim ve Öğretimi…
(www.damyo.edu.tr/sayfalar/anilarSalonu.html) (08 Kasım 2021 târihine kadar)
(damyo.msu.edu.tr/sayfalar/anilarSalonu.html) (08 Kasım 2021 târihinden sonra)
Bu İngilizce cümleyi yazanlar da yalan söylüyorlar!..
(…)
the Naval Petty Officer Training and Teaching with a historical past dating back to 1890
(…)
(http://www.damyo.edu.tr/sayfalar/museum.html) (08 Kasım 2021 târihine kadar)
(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/museum.html) (08 Kasım 2021 târihinden sonra)
Deniz astsubay sınıfının “kuruluş târihi” konusundaki yalanları bitirmek için
Bugünlerde yapılacak târihî değişikliğe şâhid olmak isdiyor iseniz şâyet;
Yukarıdaki şu ekran görüntülerini bu günlerde ara sıra takip ediniz!
Çünkü;
Bu sayfalarda gördüğünüz bilgileri pek yakında değişdirecekler…
* * *
Deniz astsubay sınıfının “kaynağı olan asker sınıfı” ve “kuruluş târihi” konusunda
Bu sayfalarda gördüğünüz;
Hem de önümüzdeki günlerde…
* * *
“Deniz Astubay” sınıfının;
Ve
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı
Ve dahi
MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulunun yazdığı yeni târihceyi de
Aşağıda gördüğünüz şu “boş” çerçevenin içine ekleyeceğiz.
|
* * * *
Peki, ne oldu da
Deniz Astsubay sınıfının kuruluşu “1890 senesinden” “1929 senesine” “tebdil” edildi?
Asubay Tefrikası isimli makâle silsilemizin 12’inci bölümünde
İşde, bugün, burada bunu öğreneceğiz evvel Allah.
* * *
Eski Tüfek köşemizde 02 Mart 2019 Cumartesi günü yayınladığımız
Asubay Tefrikası 6-8 isimli makâle tefrikamızda şöyle demiş idik;
Bahriye gedikli zâbit sınıfı hakkındaki bütün hakikâtleri bugün burada ortaya çıkardıkdan sonra inşallah,
“Deniz Astsubaylığının târihini yeniden yazmaya mecbur kalacağız.”
* * *
İçinde yaşadığımız 2021 senesi Nisan ayının 10’uncu gününde
İşde, tam da bu noktadayız!
Bahriye gedikli zâbit sınıfı hakkındaki bütün hakikâtleri, evvel Allah ortaya çıkardık
Ve dahi
Bugün, burada inşallah,
“Deniz Astsubaylığının târihini yeniden yazacağız.”
* * *
Deniz Kuvvetleri Komutanı Yalan Söylüyor!
Oramiral rütbesinde subayın idare etdiği bir Ordu; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı.
Bu subay, üç bahriye okulu kuruldu diyor. Üç kere yalan söylüyor!
Bu Deniz Kuvvetleri Komutanı;
* * *
Târih Yazmak İçin…
Ȃcizâne kanaât-i şahsiyemize göre,
Târih yazmak için dört şey lâzım;
Bunlardan nâmus; çarpma işlemindeki (sıfır) yutan eleman gibidir.
Târih yazan insanda nâmus yok ise şâyet; diğerleri hiçbir işe yaramaz!
Kâğıt, kâlem ve belge ile yazılan târihin neticesi hep sıfır olur!
* * *
Deniz Okulları isimi altında tedvin edilen
Kâğıt da kalem de belge de var idi...
Lâkin
Bu Okulların târihini yazan insanlarda nâmus var mı idi?
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK işde, bunu bilemedim!..
* * *
Deniz Lisesi 1852 Senesinde Teşkil Edildi
Ey, Deniz Lisesi mezunları;
Deniz Lisesi “1773 senesinde” kuruldu diyen subaylarınız sizleri 2017 senesine kadar kandırdı!
Çünkü;
Deniz Lisesi, “1852 senesinde” kuruldu!
İşde belgesi;
* * *
Deniz Harp Okulu “1776 Senesinde” Teşkil Edildi
Ey, Deniz Harp Okulu mezunları;
Deniz Harp Okulu “1773 senesinde” kuruldu diyen subaylarınız sizi,
27 Mayıs subay darbesinden buyana tam 61 seneden beri kandırıyor!
Deniz Harp Okuluna "nâmuslu" bir subay, komutan olarak tayin edildiği gün,
Deniz Harp Okulunun “1776 senesinde” kurulduğunu da göreceğiz, inşallah!
* * *
Deniz Astsubay sınıfına kaynak teşkil eden asker sınıfı;
“Deniz Gedikli Küçük Zâbit” isimi ile
"1929 senesinde” teşkil edildi
Ey, Deniz Astsubay Okulu mezunları;
Deniz Astsubay Okulu “1890 senesinde” kuruldu diyen
Subaylarınız ve astsubaylarınız sizi 2021 senesine kadar kandırdı!
Çünkü;
Deniz Astsubay Okuluna kaynak teşkil eden okul;
Deniz Gedikli Küçük Zâbit isimi ile “1929 senesinde” kuruldu!
Belgesi de makâlemizin son kısımında sizleri bekliyor.
* * *
Ey vatandaşlarım;
Aslan kendi hikâyesini yazasıya kadar,
Avcının yalanlarını dinlersin!
Ey Deniz Astsubayı meslekdaşlarım;
Deniz Astsubay sınıfının kuruluş târihi konusunda da
Bu güzel vecizdeki hakikât, aynı ile vâki oldu.
* * *
Anladın mı?
Neyzen TEVFİK’in bu nasihâtından bihâber olan gerzek subaylar;
Aşkın Leylâ’sını görmeden hicrân destânı yazmışlar!..
Erkeğinden dişisine sözde târihci bu gerzek subaylar;
Kânunlarını bulup da hakikâti yazmak yerine,
Yalanlar ile süsledikleri Deniz Astsubay sınıfının târihini hikâyet etmişler!..
* * *
Kurmayından, askerî hâkimine;
Amiralinden, târih öğretmenine kadar denizci subaylarımız
Ve
Târih doktorundan doçentine kadar sivil vatandaşlarımız
Ve dahi
Motorcu, Elektronikci, İdarî ve Radarcı astsubayına kadar
Aşağıdaki kitapları, makâleleri, yüksek lisans ve doktora tezlerini yazanların hepsi
“Deniz Astsubayı” isimi ile bildiğimiz köle asker sınıfının kuruluş târihi hakkında
Bugüne kadar filfilli yalanlar söylediler…
|
* * *
Ey Hayyam!
Sen, ne dersin bu yalancılar hakkında?
Tasalanma sen, Eski Tüfek!
Çünkü;
* * *
Deniz Astsubay Sınıfının Târihini Yeniden Yazıyoruz...
Deniz Astsubay sınıfının kuruluş târihi hakkında
Son 10 seneden beri yapdığım tetkik neticesinde,
Deniz Astsubay sınıfına kaynak teşkil eden asker sınıfının;
Ve dahi
Bu tesbitim neticesinde hazırladığım dilekcemi
15 Mart 2021 târihinde Millî Savunma Bakanlığına gönderdim.
Aşağıda, bu dilekcemin tam sûretini görüyorsunuz.
* * *
|
* * *
15 Mart 2021 târihinde gönderdiğim yukarıdaki bu dilekceme
08 Nisan 2021 Perşembe günü MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı
Aşağıda gördüğünüz şu kısa cevabı gönderdi;
MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanı
Albay Cenk TOPUZ, nâmuslu subay imiş!
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK da
Deniz Albay Cenk TOPUZ’a teşekkür ediyor
Ve saygılarımı gönderiyorum.
* * *
|
* * *
|
* * *
|
* * *
Deniz Kuvvetleri Komutanlığına,
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokuluna,
Deniz Astsubaylarına hayırlı olsun.
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|
|
* * * * *
|
* * *
|
* * * * *
|
* * * * *
|
* * * * *
|
|
* * * * *
|
* * * * *
|