Su ve İdrâr…
Bugün 19 Temmuz 2023. Günlerden Çarşamba…
İzmir’de Ankara Caddesi var mı, bilmiyorum! Fakat Ankara’da İzmir Caddesi var. Hem de Kızılay’ın en mûtenâ yerinde… Az evvel geldim oradan. Günübirlik işim var idi. Üç-beş saatliğine öğle üzeri gitdim.
Mâlûm, Temmuz buralarda en sıcak aydır. Hem de Ağustos’dan bile...
Gökyüzü berrak mı berrak; bir çama bile bulut yok! Güneş, Hüseyingâzi Dağı’ndan değil de sanki filimlerde gördüğümüz cehennem ateşi püsküren yanardağın ağızından çıkıp da koşarak gelmiş gibi başımın üzerinde fokur fokur kaynıyor!...
Ulus Meydanı'nda geçenlerde yıkılan 100’üncü Yıl Çarşısı’nın önünde otobüsden indim ve başladım yürümeye… İşde, Ulus'dayım.
Türkiye’nin merkezi Ankara, Ankara’nın merkezi Ulus…
Ulus; Saltanâtı yıkan ve yerine Cumhuriyeti kuran mekân.
Ulus; kul vatanşı târihe gömen ve hür vatandaşı doğuran mekân.
Ulus; Türkün şanlı adını dünyâ târihine bir kez daha yazan mekân…
- Sol tarafımda; yöre ahalisinin ATATÜRK heykeli olarak bildiği Zafer Anıtı’nı görüyorum… Rekzedildiği 1927 senesinden itibâren Anıtkabir inşaatının tamamlandığı 1953 senesine kadar önemli resmî merâsimlerin tertip edildiği; son birkaç seneden beri de maaşları açlık sınırına kadar düşen biz emekli astsubayların basın açıklamalarına şâhidlik eden âbide… Atatürk Bulvarı ile Anafartalar Caddesi'nin kesişdiği köşenin iç kısımına; iki cepheden yaslanan ve tek taşlı eşsiz bir pırlanta gibi rekzedilmiş Zafer Anıtı burada...
- Polatlı cihetinden gelmekde olan Yonan kisveli İngiliz düşmanı gözleyen Mehmedcik burada…
- Vatan, nâmus uğruna şehâdete susamış silâh arkadaşlarını; sol eli ile verdiği “ileri” işâreti ile düşmân üzerine atılmaya sevk eden Mehmedcik burada…
- Sol omuzunda cepheye mermi taşıyan Kara Fatma burada…
- Mahmuzlasa ATATÜRK; bütün cihânı bir hamlede fethetmek ve toynakları ile târihimize zafer yazmak için hazır ve emir bekliyor… Zafer Anıtı’nın yüksek mermer kaidesi üzerinde dört ayağı da yere basar şekilde rekiz edilmiş Sakarya burada…
- Ayağında çizmeleri ile Sakarya’nın üzerinde ve dizginleri elinde tutar iken bütün heybeti ile ufku gözleyen suvâri ATATÜRK; hemen karşısında, Cumhuriyet Caddesi’nde yer alan Birinci ve İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisini pür dikkat tarassut ediyor! Sakarya’nın dizginlerini eline verdiği ATATÜRK de burada…
ATATÜRK Bulvarı boyunca yolun sağ tarafından Kızılay’a doğru yürümeye devâm etdim. Merkez Bankası, Ziraat Bankası, Gençlik Parkı, Büyük Tiyatro/Opera ve hemen sonra Adliye.. Sıhhiye köprüsünün altından süzülüp ileri doğru geçdikden sonra Hitit Güneş Kursu Heykelini solumda bırakıp sağa, Necâti Bey Caddesine dümen kırdım. Caddeyi soldan yukarı doğru yürür iken bir değil, ikincisinden sola kıvırdınmı, işde, geldin… İzmir Caddesindesin.
Şu sıcak günün öğleninde uzun sayılabilecek yürüyüşden sonra kısa bir soluk alayım der iken İzmir Caddesinin ortasında buluverdim kendimi. Evden çıkar iken Serpil hanım müjdeyi vermiş idi; akşama kuru ve bulgur pilavı pişireceğim dedi… Ben de hele bir de dereotlu cacık oldu mu yanında diye mukâbele etdim!
Fakat acıkmadan eve gelmek ne mümküm! Oruçdan talimliyim çünkü.. Açlık ne ise de! Susuzluk bir başka canım… Dayanmanın imkânı yok! Bakdım, durduğum yerin tam karşısında Simit Ustası isimli büfe var. Yanaşdım oraya ve kasadaki genç, güler yüzlü çocukdan; bir simit, bir çay bir de küçük su ricâ etdim. 31 lira beyefendi dedi… Fiyatlarını sordum… Gene aynı gülen yüz ile; simit 8, çay 18, küçük su 5 lira beyefendi, dedi. Satın aldığım simit, cam bardakda çay ve küçük suyun parası olarak; üç dâne onluk kağıt ve bir dâne de demir 1 lira uzatdım. Benden önceki müşterilere davrandığı gibi bana da kibar ve güleç davrandığı için fiş isdemedim. Nakit ödemiş idim nasıl olsa! O da vermedi…
Üç gün evvel misafirleri Anıtkabir’e götürdüm. Ziyâret sonunda tuvalete uğradık; biliyorum, parasız idi. Anıtkabir'in çıkışındaki bayrak direğinin yanındaki büfeyeuğrayıp birer küçük su aldım. Damla marka yarım litrelik suyun fiyatı 10 lira idi. Hayret! Anıtkabir’deki suyun fiyatı İzmir Caddesindeki büfede satılan suyun fiyatının tam iki katı!
Evvelâ sosyalist olmalı diyen ATATÜRK’ün Anıtkabir’ini vahşi kapitalizm esir almış da haberim yok. Ne kadar acı!..
Yaz mevsiminde Ankara boşalır. Köyü olan avam köyüne; parası olan havas ise tâtil mekânlarına hücum eder… Kışın bile buraları terketmeyen güvercinleri saymaz isek şâyet; Ankara sokakları da sâhipsiz köpeklere ve benim gibi emeklilere kalır…
Güvercinler burada, köpekler burada, muzâyakanın dibine düşmüş emeklililer burada… ATATÜRK de burada! Daha ne isderim ki, şimdi ben, Allah'dan?
Mis gibi kokan demleme cam bardakda çay bir elimde; susama bürünmüş çıtır simit ve ucuzundan yarımlık küçük su diğer elimde… Oturacak bir yer dikizliyorum… İzmir Caddesi kış günlerine göre handiyse bomboş… Hani mümkün olsa da şu an Ankara dışında olanlar Ankara'ya gelmeseler de hep oralarda kalsalar... Vıcır vıcır öteye beriye biteviye koşuşan güvercinler etraftaki insanlara nisbet yaparcasına hayâsızca sevişiyorlar! Gölgede oturacak yer bulmakda hiç zorlanmadım. Kısa bir süre sonra bir yer buldum ve telâş etmeden acelesizce çulu serdim oraya. Vay mübârek vay be… Evde olsa bu kadar lezzetli olmaz vallahi. Çayı simide yoldaş eyleyip hapır hupur yutuverdim hemencecik. Tıpkı, Köyden İndim Şehire filiminde günlerce aç kaldıkdan sonra Kayserili Behçet’in oğullarının çeyrek simit ile karınlarını doyurduğu gibi...
Neler gördü, neler!.. Gözlerim yaşımdan yorgun, cebimdeki telefon benden eski… Fakat keyfim yerinde! Hani dedim kendime... Cep telefonumun fotoğraf makinesi olsa idi! Bu çay-simit ziyâfetinin şöyle afili bir tavsırını çekebilseydim… Sizler de o keyifi, bugün burada görebilseydiniz! Neyse, tek derdim bu olsun! Köyden İndim Şehire’de Saffet'in elindeki çeyrek simidin son lokmasını çiğnemeden yutuşuna bakın, beni görürsünüz...
Aç ayı oynamıyor da! Aç insan niye oynasın ki? Çay-simit-su çok iyi geldi... İzmir Caddesi hiç olmadığı kadar sâkin, yerim serin... Öylesine ılgıt ılgıt bir de rüzgar esiyor ki! Târifi kâbil değil; cana can katıyor desem vallahi, az gelir! Hani Nesrin SİPAHİ’nin “söyledim aşkımızı Ankara rüzgârına” dediği o şarkı var ya! İşde, o şarkıdaki rüzgârdan daha da hârika bir rüzgâr…
(https://www.youtube.com/watch?v=nMX-jlqg2Cw&ab_channel=ttlmz)
Hem o şarkıda Nesrin SİPAHİ Ankara kızlarının vefâsız olduğunu söyler ve şöyle devâm eder;
“Söz verecek, gelmeyecek, hep seni aldatacak!”
Ankara rüzgârı öyle mi, ya! Bak, vekillerimiz bile güneş, deniz ve kum ile seni aldatdı. Fakat sen var ya, sen Ankara rüzgârı… Ne köpekleri yalnız bırakdın ne de beni ve benim gibileri…
Adı deniz olsa da Marmara’yı saymıyorum! Karadeniz, Akdeniz, Adalar Denizi… Adriyatik Denizi, Manş Denizi, Kuzey Denizi, Atlas Okyanusu… Hespini dolaşdım…13 sene gemi hizmetim var. Hem de ilk 10 senesini ara vermeden, tek seferde yapdım. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapmış subayların bile bu kadar deniz hizmeti yok.
Gemi deyince, yanlış anlaşılmasın! Aşk gemisi değil, harp gemisi. Harp gemisinde denizcilik yapmanın ne olduğunu ancak harp gemisinde görev yapmış başka bir denizci anlayabilir. Deniz ile boğuşmuş, dalga ile sevişmiş; deniz ile yorulmuş, deniz ile dinlenmiş; deniz ile üzülmüş, deniz ile sevinmiş; deniz ile yunmuş yosun kokan biri olarak bugün denizi olmayan şu şehirde yaşadığıma bâzen çok şaşırıyorum! Fakat ruhumu okşamak, gönlümü ferahlatmak için bütün şirinliğini şu ortaya döküşün yok mu ya, Ankara rüzgârı… Şaşkınlığımı bir anda alıp götürüyorsun benden… Sadakâtinin sonsuz olduğunun sen bile farkında değilsin; ömrün de sonsuz olsun ey, Ankara rüzgârı!
Seni boğmak için yıkılıp her seferinde biraz daha yüksek katlı inşâ edilen ve insanı soluksuz bırakmak için gökyüzünün eşsiz maviliğine paslı birer hançer gibi saplanan kapitalizmin şu çirkin beton tapınaklarına inat,
Sakın ha, Ankara rüzgârı! Sakın değişme!
Sen, hep böyle kal, emi?
Manzara böyle olunca da oturdum orada bir hayli zaman… Tam kendime geldim der iken birden bire küçük abdestimin basdırdığını fark etdim. Eve kadar tutmanın imkânı yok. Şunun şurasında küçük bir su içdik! Mecburen küçük de bir su tahliyesi yapmalı… Askeriyede her nöbet başında-sonunda doldur-boşalt misâli. İzmir Caddesinin güney ucunda bir üst geçit var… İş Bankası şubesinin tam karşısında... O üst geçidin merdivenlerinin altında bir umumî helâ var, biliyorum. Daha önce de gitmiş idim.
Han Duvarları’nda, hanlara seslenen Deli Ozan şöyle der;
“Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.”
Aslında ben de buralardaki hanlarda gizlenen umumi helâları bilirim! Çünkü geze geze öğrendim…
Oturduğum yerden kalkdım ve hemen oraya doğru seyirtdim…Vâsıl oldukdan sonra; bir iki saat evvel içdiğim küçük suyu gene küçük su olarak ve handiyse aynı mikdarda önümdeki duvarda bana bakan deliğe boca etdim. Az deniz suyu yutmadık, zamânında… Bu sebepdendir ki laf aramızda, biz denizcilerin küçük çişinin rengi deniz mâvisidir… Ne kadar rahatladığımı anlamak isder iseniz şâyet; Kibar Feyzo filiminde Feyzo’nun hamallık yapar iken sıkışıp da şeher tuvaletinde ohhh! deyip de rahatladığı o filim karesine bakın, beni görürsünüz.
Giriş herkese beleş idi. Fakat çıkış kimseye değil… Girer iken duvarda görmüş idim; küçük-büyük ayırt etmeden 5 TL yazıyor idi. Cüzdanımdan kağıt bir beşlik çıkartıp görevliye verdim. Geçen sefer buraya geldiğimde parayı aldıkdan sonra oradaki görevli bir peçete vermiş ve kolonya ikrâm etmiş idi. Bu sefer ikisi de yok!
Mesâneyi boşaltıp da rahata erdikden sonra gözümün önü ışıdı, aklım başıma geldi. Çay, simit, su… Hepsi hârika… Akabinde, tuvalet parası... Parmak hesâbı ile yekûn 36 lira harcamışım. Çay, simit ve suya verdiğim para neyse de… Küçük su tahliyesi için verdiğim 5 lira bana hakikâten dokundu. Tuvalete verdiğim parayı sanki yolda yürür iken oralarda bir yerlerde cebimden düşürüp de kaybetmiş gibi hissetdim… Bir avuç su dökmek de paralı olurmu, yahu!
İşim bitince dedim ki kendime! Şimdi dedim; cebinde 5 liran var ve sen tuvalete girdin, çişini yapdın!.. Peki, ya o 5 lira olmasa, hâlin nice olur idi? Namaz kılmanın bedava olduğu câmilerde bile tuvalet paralı… En parlak çâreler insanın en çâresiz kaldığı anlarında ortaya çıkar… Birkaç sâniyelik fikir fırtınasından sonra zihnimin köşesinde hemen tasarladım! Cıgara işmemişim! Hak, harâm yememişim! Ciğerler kiraz çiçeği gibi; göt, göbek, yağ mağ da yok; sırım gibiyim, çok şükür! Uzak değil buraya… Bir koşu varırım, Gençlik Parkı’na evvel Allah. 19 Mayıs Stadı, AKM, THK, kaderine terk edilen Paraşüt Kulesi, hemen yanındaki Kore Anıtı… Çok defâlar arşınladım, iyi bilirim oraları… Sonra… Sonra, Köyden İndim Şehire’de Himmet ve Gayret’in orada yapdığını yaparım;
İki gavak ağacının arasındaki takkeli beyaz binânın önündeki topağaca sırtımı verdimmi, burnumun dikine elli adım atdıkdan hemen sonra, orada gördüğüm ilk çalının dibine şu sıcak Temmuz ayında üre-asit-sülfat-fosfat dolu, amonyak kokulu bir nebze de olsa bir serinlik veririm. Hem de beleşinden dedim… Bir kere daha rahatladım...
Sonra dedim ki kendi kendime;
Necdet ÖZEL!
Benim gibi, sen de bu vatanın evlâdısın!
Şu an sen, benim yerinde olsa idin şâyet;
Şu İzmir Caddesini başından sonuna kadar,
Elini kolunu sallaya sallaya tek başına yürüyebilir mi idin?
Şuradaki büfeden bir çay, bir simit, bir su alabilir mi idin?
Şuradaki şu çınar ağacının dibine bağdaş kurup da şu insanlar ile sohbet edebilir mi idin?
Sonra! Sıkışınca, hemen caddenin sonundaki şu halk helâsına girip de işeyebilir mi idin?
Biliyor musun? Az evvel ben bunların hepsini yapdım! Hey be! Bendeki şu özgürlüğe bak sen!
Kendi Gitdi, Yasağı Kaldı Yadigâr…
Ben bunları düşünür iken hakkımdaki orduevi yasağı geliverdi aklıma...
Hem de süresiz.
Hem de kânunsuz…
Dünyâ hukuk târihinde böyle bir cezâ görülmüş, duyulmuş, verilmiş değil…
Fakat bu dünyâda bunu bir tek sen başardın(!), Necdet ÖZEL…
(https://www.emekliassubaylar.org/k2-kategoriler/item/2315-asubay-misin-er-misin)
Zihniyet Sürgünü isimli makâlemizi emekliassubaylar.org sitesindeki Eski Tüfek isimli köşemizde 13 Mart 2014 târihinde neşretmeye başlamış idim. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL hiç vakit kaybetmeden mahkemeye koşdu! Hemen ertesi gün, mahkeme karârı ile yayın yasağı koydurdu. Bu makâlemiz şu an bile hâlâ yasaklı… Benim orduevine girişimi de hem kânunsuz hem de süresiz olarak yasakladı. Bu sebepden dolayı; çay-simit keyfi şöyle dursun 14 Mart 2014 târihinden beri, ki 10 sene etmiş, orduevi tuvaletine işemişliğim yok. 29 sene orduevi aidâtını maaşımdan her ay peşin peşin kesdiniz, ulan pezevenkler! Hem de cebren!.. Fakat şimdi gidip de tuvaletine çöğdüremiyorum bile.
Necdet ÖZEL’in kânunsuz olarak verdiği hakkımdaki orduevi yasağının peşini bırakmadım elbet.
Zulüm odağı olan Askerî Mahkeme, İdârî Mahkeme, İstinaf der iken sıra şimdi Anayasa Mahkemesinde.
Tüfeği henüz duvara asmadım…
Dosyamız 28 Ocak 2021 târihinden beri, yâni 30 aydan beri “Komisyonlar Önünde İncelemede!”
Emsâl karâr belli…
Hakkımda kânunsuz olarak verilen orduevi yasağını Anayasa Mahkemesinin kaldırmakdan başka yapacağı yok. Bunu biliyorum.
Fakat bu komisyon incelemeyi ne zaman tamamlayıp da karâr verecek işde, onu bilemiyorum.
Bugüne kadar bekledim. Bu kadar daha beklesem de ölmem! Hem buna alışdım ben.
İsdemiyorum! Ben ölmeden evvel incelemeniz biter de yasağı kaldırır iseniz şâyet,
Hepinize yazıklar olsun diyeceğim.
Sana da yazıklar olsun diyorum!
Kânunsuz olarak verdiğin orduevi yasağının,
Bugünün parası ile bana mâliyeti sâdece 5 lira…
Genelkurmay Başkanı olarak senin gücün de ancak
Şükrü IRBIK’ın küçük çişini yapmasını engellemeye yetiyor imiş!
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Asubay Tefrikası-14
Kara Astsubay Sınıfının Târihini Yeniden Yazıyoruz
Târihe Şâhidlik Etdiniz
Asubay Tefrikası-12 isimli makâlemizi okuyan sizler,
Deniz Astsubay sınıfının “yeni” târihine şâhidlik etdiniz...
Asubay Tefrikası-12 isimli makâlemizi neşretdiğimiz 10 Nisan 2021 Cumartesi gününe kadar
Türkiye’de herkes;
Deniz Astsubay sınıfı “donanma gedikli” isimi ile 1890 senesinde kuruldu diyor idi!
Asubay Tefrikası-12 isimli makâlemizi neşretdiğimiz 10 Nisan 2021 Cumartesi gününden sonra ise
Türkiye’de herkes;
Deniz Astsubay sınıfının “deniz gedikli küçük zâbit” isimi ile 1929 senesinde kurulduğunu öğrendi.
* * *
Târihe Şâhidlik Ediyorsunuz
Asubay Tefrikası-14 isimli bu makâlemizi şu anda okuyan sizler,
Bugün, burada Kara Astsubay sınıfının “yeni” târihine şâhidlik ediyorsunuz...
Asubay Tefrikası-14 isimli makâlemizi neşretdiğimiz 10 Nisan 2023 Pazartesi gününe kadar
Türkiye’de herkes;
Kara Astsubay sınıfı “küçük zâbit” isimi ile 1909 senesinde kuruldu diyor idi!
Asubay Tefrikası-14 isimli bu makâlemizi neşretdiğimiz 10 Nisan 2023 Pazartesi gününden sonra ise
Türkiye’de herkes;
Kara Astsubay sınıfının “gedikli küçük zâbit” isimi ile 1927 senesinde kurulduğunu öğrenecek.
* * *
Bugün Neler Öğreneceğiz?
Asubay Tefrikası-14 isimli bu makâlemizde bugün inşallah,
Türk askerî târihinde ilk defâ olmak üzere şunları öğreneceğiz;
* * *
Öğrendim ki!
Kara astsubay sınıfı hakkında bugüne kadar yayınladığım makâlelerimizde,
“Küçük zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğunu yazmış idim!
Fakat bugüne kadar yapdığım derin araştırmalardan sonra öğrendim ki;
“Küçük zâbit” sınıfı meğerse “erbaş” sınıfı imiş!
Şimdi, işin doğrusunu öğrendim.
“Küçük zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğuna dâir verdiğim yanlış bilgiden dolayı,
Türk milletinden
Ve
Kara astsubay sınıfı meslekdaşlarımdan ben Şükrü IRBIK özür diliyorum.
Kara astsubay sınıfının târihini bugün doğru olarak tesbit etmek ile de
Deniz astsubayı olan Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK kendimi affetdirdim.
Şimdi özür dileme sırası;
Bugün de hâlâ Kara “küçük zâbit” sınıfının Kara “astsubay” sınıfı olduğu yalanını söyleyen;
Millî Savunma Bakanlığı ve
Bu yalanı söyleyen subayından, astsubayından, profuna kadar sözde bilim adamlarında…
Çıkın ortaya ve
Kara astsubay sınıfının târihini yazar iken söylediğiniz yalanlardan dolayı
Türk milletinden ve kara astsubaylarından özür dileyin!
* * *
İşde, Yalanın Belgesi
Bütün dünyâya ilan etdiği
Ve dahi
Sizlerin de aşağıda ekran görüntüsünü gördüğünüz şu târihcesinde
MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanlığı diyor ki;
Kara Astsubay sınıfı “küçük zabit” isimi ile “1909” senesinde kurulmuştur.
(https://www.kkk.tsk.tr/okullar/kkamyo/hakkinda/tarihce.html)
* * *
İşde, Yalancıların Künyesi
Aşağıda isimlerini gördüğünüz; subaylar, astsubaylar, AYİM ve Komutanlıklar,
Kara Astsubay sınıfının “küçük zabit” isimi ile “1909” senesinde kurulduğu yalanını söylüyorlar.
Kara astsubay sınıfının “küçük zabit” isimi ile ve “1909” senesinde kurulduğunu söyleyen bu şahısların yazdığı;
Şu andan itibâren çöp oldu!..
Kara astsubay sınıfının kuruluş târihi konusunda yalan söyleyen
Yukarda gördüğünüz bu şahıs ve komutanlıkları da
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK,
Türk milletinden ve kara astsubay sınıfı mensuplarından özür dilemeye dâvet ediyorum.
* * *
Yazdıklarını Savunmakdan Kaçanlar!
Kara astsubay sınıfı hakkında söylediği yalanları “tashih” etmelerine fırsat vermek için
Yukarıda isimlerini gördüğünüz listeden bir subay ve iki astsubay ile görüşmek isdedim.
Bu şahıslar şunlar;
Nuri KALKAN ile meslek büyüğümüz Fahrettin BAĞRI bey vasıtası ile görüşmek isdedim.
Fakat Muvazzaf Astsubay Nuri KALKAN görüşme talebimi kabul etmedi.
Nuri KALKAN, sen Mensubu olduğun astsubay sınıfı hakkında yazdığın uyduruk yüksek lisans tezinde;
Ve
İnkâr ve ihlâl eden bir astsubaysın!
Astsubay sınıfı hakkında yazdığın bu uyduruk yüksek lisans tezi ile Gene bu tezinde; Mensubu olduğunu söylemekden köşe-bucak kaçdığın "Astsubay" sınıfının târihine Sen Nuri KALKAN'ın verdiği zarârı İlim câhili akademisyenler ve gerzek subaylar bile veremedi...
Ne yazık ki Nuri KALKAN, sen bunu başardın(!)
Yüksek lisans tezi yazmak kim, sen kim? Sen, garip bir çingenesin! Gümüş zurna neyine!
Sana değil sözüm! Fakat Seni mayın eşşeği gibi ileri sürerek Sana bu uyduruk yüksek lisans tezini yazdıran ve kabul eden Doktor, doçent ve profesör unvânlı sözde akademisyen ve subaylara yazıklar olsun!..
|
Mesut UYAR ile meslek büyüğümüz Ersen GÜRPINAR bey vasıtası ile görüşmek isdedim. İşlerinin yoğun olduğunu söyleyen Emekli Subay Mesut UYAR görüşme talebimi kabul etmedi. Müsait bir zamanınızda görüşelim hocam dedim. Fakat Mesut UYAR bu teklfimi de nazikce reddeddi.
İngilizce ve Türkce yayınladığı kitaplar hakkında kendisi ile yapdığım yazışmalar neticesinde anladım ki; Prof.Dr. Mesut UYAR’ın işbirliğine kapalı bu tavırı aslında, Osmanlı-Türk Ordularındaki “küçük zâbit” asker sınıfının “astsubay” asker sınıfı olduğuna dâir bugüne kadar verdiği bilginin yanlış olduğunu kendisinin de idrâk etdiğini gösderiyor. Ne de olsa sükût, ikrârdan gelir Mesut hocam, değil mi?..
Ancak ne var ki emekli subay Mesut UYAR,
Ve dahi
|
Salim DİKDURAN ile meslek büyüğümüz Hüseyin SAVCI bey vasıtası ile görüşmek isdedim. Fakat Salim bey; Benim ile görüşmek şöyle dursun, Kendi kitabı hakkında aşağıda gördüğünüz teklifime cevap vermeye bile cesâret edemedi.
|
* * *
Yukarıda gördüğünüz “Yalancıların Künyesi ” çizelgesinde isimi olmayan Fakat Yayınladığı makâlelerde “küçük zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğu yalanını söyleyen Havacılık Târihi Araştırmacısı-Yazar emekli hava astsubayı Mustafa KILIÇ ile de ben yazışdım. (https://www.bagimsizhavacilar.com/gedikli-tayyare-makinisti-pilot-osman-nuri-soysal/) (https://www.bagimsizhavacilar.com/kucuk-zabit-makinistler-gedikli-pilotlar-havaci-astsubaylar/)
25 Mayıs 2023 Perşembe günü gönderdiğim e-posdanın sonunda şöyle dedim;
Sayın Mustafa KILIÇ; “Küçük Zabit Makinistler–Gedikli Pilotlar–Havacı Astsubaylar” ve “Havacıların Gerçek Ustası” isimli makâlelerinizde “küçük zabit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğuna dâir olarak verdiğiniz yanlış bilgiyi tashih etmenize fırsat vermek üzere gönderdiğim mersum e-mektuplarım konusundaki düşüncenizi bildirmenizi rica ederim.
* * *
e-mektubumu gönderdiğimden bugüne kadar 9 gün geçdi… Fakat Hakikâtı ikrâr etmekden köşe bucak kaçarak Sukût ikrârdır deyip keçeyi suya salan Havacılık Târihi Araştırmacısı ve Yazar olduğunu söyleyen Emekli hava astsubayı Mustafa KILIÇ Ölüm sessizliğine büründü…
* * *
Havacılık Târihi Araştırmacısı ve Yazar olduğunu söyleyen Emekli hava astsubayı Mustafa KILIÇ, sen; Havacılık târihi yazıyorum diyerek Araşdırıp soruşdurmadan anlatdığın çocuk masalları ile
Ve
* * *
1935 senesinde imzalâdığı Kânun ile ATATÜRK, Osmanlıca “Küçük zâbit” unvânını “Erbaş” şeklinde türkceye tercüme etdi.
Kıymetli meslekdaşım Mustafa KILIÇ; Resimini duvara asıp Önünde poz vermek ile ATATÜRK’cü olamazsın! Emekli de olsan, sen askersin!..
Başkomutan ATATÜRK’ün emrine riâyet et! Ve dahi ATATÜRK'ün “Erbaş” dediği “Küçük zâbit”in “Astsubay” olduğu yalanını söyleme!
Araştırmacı yazar olduğunu söyleyen sen, Mustafa KILIÇ; Mensubu olduğun “Astsubay” sınıfının târihini anlatıyorum diyerek “Küçük zâbit” masalı ile “Erbaş” sınıfını pazarlama Türk milletine!
* * *
18 Nisan 2021 Pazar günü yayınladığı “Densiz” isimli makâlesinde Kıymetli meslekdaşım Mustafa KILIÇ “Benim tarafım saygı ve iyi insan olma tarafıdır” demiş! (https://www.bagimsizhavacilar.com/densiz/)
Mâdem ki “saygılı” ve “iyi insan olmakdan” yanasın, Emekli hava astsubayı Mustafa KILIÇ seni; “İyi insan” ve doğruya “saygılı” olmaya Ve “Astsubay” olduğu yalanını söylediğin Vecihi HÜRKUŞ’un “erbaş” olduğu hakikâtini Bu sayfada söylemeye dâvet ediyorum.
|
* * *
Bilim Yapayım Der İken Zulüm Yapan Dilsiz Şeytânlar;
Kânuna karşı hile yapıp devletin kânunlarını inkâr eden münkirler,
Târihe mâl olmuş gedikli zâbit, küçük zâbit (erbaş) ve astsubaylara iftirâ atan müfteriler,
Türk târihine karşı utanmadan yalan söyleyip târih bilimini (anakronizm) ifsâd eden müfsidler.
Bu ithâmlarım sizedir;
Hâlik; insanları, iyi olsunlar, doğruyu söylesinler diye hâlk etdi!..
Resûlu peygamber (sas) efendimiz de
Doğrudan yana olmanın erdemini yüceltmek için şöyle dedi;
“Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytândır.”
Peygamber (sas) efendimizin bu hârika hadisinden aldığı ilhâm ile
Siz okuyanlar iltifât buyurur ise şâyet,
Eski Tüfek de şöyle diyor;
Yalanla kitâp yazanların Türk târihini bozanların Konuşmayıp da susanların Rehberi hep şeytân olmuşdur.
Eski Tüfek-2023
|
* * *
Dikkatli okuyanlar için bir hususu burada izah edeyim.
Yukarıdaki zaman/olay çizelgesinde gördüğünüz üzere;
“Küçük zâbit” isimli asker sınıfının 1909 senesinde teşkil edildiğini yazmış.
Fakat
Genelkurmay Başkanlığını tekzip etmiş Ve “Küçük zâbit” asker sınıfının 1925 senesinde teşkil edildiğine “karar(!)” vermiş.
* *
Burada evvelâ şunu tesbit edelim; bu iki bilginin ikisi de yalan. Bu konuda hem Genelkurmay Başkanları hem de AYİM yalan söylüyor.
* *
“Küçük zâbit” isimli asker sınıfının Ordumuzda teşkil edildiği târih hakkında Askerî Yüksek İdâre Mahkemesi’nin 1909 senesine atıf yapmamasının sebebini Bu makâlemizin aşağıdaki sayfalarında gördüğünüz CİMER dilekcemde Belgeli, tafsilâtlı ve târihimizde ilk defâ olmak üzere fâş eyledim…
Bu hakikât bir yana, “Küçük zâbit” isimli asker sınıfının Ordumuzda teşkil edildiği târih hakkında Ordumuzun en yüksek bu iki kurumunun bile târihî ve hukukî doğruyu bilememesi Ve dahi Dünyâ âlemin gözü önünde birbirini alenen yalanlaması Askerî târihimiz açısından yüz kızartıcı bir rezâlet olarak bu makâlemizde yerini aldı.
|
* * *
Kara Astsubay Sınıfının Kuruluş Târihi Budur
10 Nisan 2023 Pazartesi günü bu târihî hakikâti ben Eski Tüfek,
Türk milletinin huzûrunda işde, buraya yazıyorum.
Kara (Ordu) Astsubay sınıfı;
* * *
Kânun Nedir, Bilen Var Mı? Ya Nâmus?
1935 senesinde 2771 Sayılı Kânun (Madde-4) ile ATATÜRK Türk Ordusunu;
Ve dahi
Aşağıda görülen "2 sınıf asker" teşkil ile etdi;
27 Mayıs’ı tertip ve icrâ eden darbeci subaylar,
Darbenin henüz posdal izi silinmeden
8 ay sonra bir Kânun tezgaha sürdü;
211 Sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kânunu
Bu darbe Kânunu ile 1961 senesinde darbeci subaylar;
Olmak üzere kaşar dilimi gibi "4 sınıf askere" böldü...
Türk Ordusunda bugün hâlâ yaşanan büyük sıkıntının temelinde işde, bu bölünme var.
Aşağıda gördüğünüz mukayese çizelgesinin sağ tarafında “rütbeli asker” olan 3 sınıf asker var.
Buradaki asker sınıflarına “rütbesiz asker” olan “er” sınıfını ilâve edince 4 sınıf asker oluyor.
27 Mayıs darbeci subaylarının teşkil etdiği "4 sınıflı" bu yeni Ordu teşkilâtında,
Silsile-i merâtip (kıdem sırası) olarak “astsubay” sınıfı “erbaş” sınıfının üstünde yer alıyor.
211 Sayılı bu cârî Kânuna göre “Silâhlı Kuvvetlere” katılan her asker;
“Her zaman ve her yerde Kânunlara itaat edeceğine nâmusu üzerine and içdi”
2717 Sayılı Kânun ile 1935 senesinde ATATÜRK,
“Küçük zâbit” tâbirini “erbaş” olarak değişdirdi.
Fakat Kânun-kitap okumadan âlim olan sözde târihci subay ve astsubaylar, Yukarıda gördüğünüz;
“Astsubay” çuvalının içine doldurdular.
emekliassubaylar.org, Eski Tüfek-2023, Asubay Tefrikası-14
|
Bu sözde âlim subaylar ve astsubaylar bugün Eski Tüfek’den öğrendiniz ki;
“Küçük zâbit” sınıfı meğerse “erbaş” sınıfı imiş!
Şimdi,
And içmiş her asker için hatâsını kabul etmek erdem; telâfi etmek ise nâmus borcudur.
Peki,
Bugüne kadar yazdıkları tezlerde, kitaplarda, târihcelerde
“Küçük zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğu yalanını söyleyen subay ve astsubaylar,
Bu hatâlarını telâfi edecek kadar erdemli ve nâmuslu mu?
* * *
Tevkir Edeyim Der İken Halt Edenler!
Havacı astsubay meslekdaşlarıma kötü bir haberim var!
Güneş balçık ile sıvanamaz!
Fakat
Târihî, askerî ve hukûkî hakikâtler böyle!
Bunu da ilk defâ bugün burada Eski Tüfek’den işiteceksiniz.
“Astsubay” olduğunu bildiğimiz Kara pilot “küçük zâbit” Vecihi HÜRKUŞ meğerse “erbaş” imiş!
* * *
Mensubu olduğu “astsubay” sınıfı ile “erbaş” sınıfı arasındaki farki herhâlde biliyordur!
Mersin İl Başkanlığı binasındaki salona,
“Astsubay” zannetdiği “erbaş” Vecihi HÜRKUŞ’un adını veren
TEMAD Mersin İl Başkanımız Halil KUR ne yapacak şimdi?
(http://mersin.temad.org/pilot-astsubay-vecihi-hurkusun-ismi-turkiye-emekli-astsubaylar-dernegi-mersin-il-baskanliginda-yasatilacak/)
* * *
Târih “Yapanlar” ve Târih “Sıçanlar"
Türk milleti dünyâda en çok târih “yapan” milletdir.
Bizim kadar çok devlet kuran ve devlet yıkan başka millet var mı, şu dünyâda?
Fakat
İş târih “yazmaya” gelince ne yazik ki dünyâ milletleri arasında biz türkler nal topluyoruz!
Bilgili, ahlâklı, vicdânlı ve nâmuslu târihci yetiştiremiyoruz!
Dünyânın en hârika ve en çok târihini “yapan” milletin çocukları olan;
Subayından, astsubayından, profundan her cins târihcilerimiz,
Astsubay sınıfının târihini “yazmak” konusunda hem sıçıyorlar hem de sıvıyorlar.
İşde,
Astsubay sınıfının târihi konusunda ortaya dökülen bu sıçıp-sıvamalardan birkaçı...
(https://www.milliyet.com.tr/siyaset/hava-kuvvetleri-nde-huzunlu-odul-toreni-2014032)
Kurulduğu 1949 senesinde beri
“Erbaş” Vecihi HÜRKUŞ’un “astsubay” olduğu yalanını söyleyen
Ve hattâ
2017 senesinde adına "onur" ödül töreni tertip eden
Hava Kuvvetleri Komutanlığı ne halt edecek şimdi?
* * *
Bozacının Şâhidi Şıracı Olur!
Yalancı Hava Kuvvetleri Komutanının da
Yalancı hava astsubayı olur!
Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan AKSAY şöyle buyurdu;
“Eski adı “küçük zabit” olan “astsubaylık”
Aferim sana, Hasan Paşa!
Saklanmışsın kürsünün arkasına,
Askerleri tesbih dânesi misâli dizmişsin karşına!
Meydan da boş nasıl olsa!
Üfür bakalım oradan buradan…
(http://www.havacilar.com/turkhavakuvvetlerindeastsubaylarkonferansi.html)
Hasan Paşa’nın 2011 senesindeki bu üfürüğünden cezbeye tutulan,
Salim DİKDURAN isimli hava astsubayı 2019 senesinde bir kitap yayınladı.
Kitabın isimi: “Türk Hava Kuvvetleri Tarihinde ASTSUBAYLAR”
Merak edip bu kitabı aynı sene 28,5 liraya satın almış idim!
Okudukdan sonra anladım ki;
“Astsubay târihi” hakkkında bugüne kadar yazılmış en kötü kitabı satın almışım!
Çünkü;
Bu kitabın içindeki yalan-yanlışları düzeltmek için,
Bu kitapdan daha çok sayfalı yeni bir kitap yazmak gerekecek!
Kendisi hava astsubayı olduğu hâlde, bu kitabında Salim DİKDURAN,
Kara ve Deniz astsubay sınıfları hakkında da ahkâm kesmiş ve masal anlatmış…
Salim DİKDURAN’ın filfilli yalanlar ile süslediği 484 sayfalık bu kitabı;
Türk hava astsubaylarına hakâretler ve iftirâlar ile dolu…
Bu iftirâ ve hakâretin en büyüğü ise;
“Küçük zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğu yalanı…
İşde;
Kitabının daha dördüncü sayfasında Salim DİKDURAN şöyle üfürmüş;
“Zâbit” grubu içerisinde sınıf olarak oluşturulan “küçük zâbitleri” bugünkü “astsubaylığın” temeli olarak kabul etmekteyiz.”
İşkembeden üfürdüğü bu çok önemli bilgi için Salim DİKDURAN kaynak beyân edememiş!
Türkçe Dîvânı'nın mukaddimesinde,
Fuzûlî şöyle der; “İlimsiz şiir temelsiz duvara benzer!"
Belgesiz bilgi de ancak masala benzer!
Kaynak vermeden bilgi(!) sıçdığı bu kitabında havacı astsubay Salim DİKDURAN da;
Türk astsubay sınıfının târihi hakkında mükellef bir masal anlatmış!
Muvazzaf hava astsubay başçavuş Salim DİKDURAN, sen kimsin?
Türk Astsubay sınıfının târihi hakkında bu yalanı “kabul edenler” kimler, söyle bana?..
Aferim sana, Salim Başçavuş!
Mensubu olduğun “astsubay” sınıfının târihini “subay” aklı ile yazmaya tevessül eder isen,
İşde, böyle sıvarsın!
Mâdemki sana göre astsubaylar “zâbit” grubu içinde…
Sen, astsubay Salim,
Hava Kuvvetleri Karargâhındaki “zâbit” helâsına bugüne kadar bir kez olsun sıçabildin mi?
Salim DİKDURAN;
Yazmaya çalışıp da eline yüzüne bulaşdırdığın “târih kitabı”
Sâdece ve ancak belge üzerine inşâ edilebilir!
Aşağıda gördüğün CİMER dilekcemde ben Şükrü IRBIK;
Kara “küçük zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olmadığını isbat etdim de!..
Sen, Astsubay Salim DİKDURAN;
Kitabını yazar iken akıl devşirdiğin,
Ve
Gel karşıma!..
Bugünkü “astsubaylığın” temeli olarak kabul etdiğin “küçük zâbit” sınıfının “zâbit” grubu içerisinde olduğunun,
Ve hele
“Küçük zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğunun,
Kânununu gösder bana...
Kiitapsız yazar ben Şükrü IRBIK Kızılay Meydanında kösnük eşşek gibi anırayım!
Küçük zâbit sınıfı hakkında bu söylediklerini ispatlayamaz isen şâyet,
Sen, Salim DİKDURAN, Ankara'nın göbeği Kızılay Meydanında bu kitabını yak!
Var mısın?
Götlerinden uydurup yazdıkları sözde târih kitapları ile,
Sözde târihci astsubayların “astsubay târihine” verdiği zararı gerzek subaylar bile veremedi!..
Türk Ordusundaki “astsubay” sınıfı hakkında bundan daha büyük yalan ve iftirâ olamaz!
İtibâr etmek şöyle dursun, bu kitabın bir sayfasını dahi okumaya değmez!
Hava astsubayı Salim DİKDURAN;
Soyadın gibi dikdur!
Ve
Türk askerî havacılık târihinden
Ve dahi
Bu kitabındaki hakâret ve atdığın iftirâdan dolayı
Mensubu olduğun Türk astsubay zümresinden hemen özür dile…
* * *
ATATÜRK’e İhânet Edenler!
“Küçük zâbit”e “astsubay” diyenler,
ATATÜRK’e ihânet edenler…
Çünkü;
1935 senesinde ATATÜRK;
Evvelâ,
Akabinde,
İşde, belgesi…
Aşağıdaki CİMER dilekcemde tafsilâtlı olarak izâh etdiğim üzere,
2/2295 Sayılı Karârnâme ve 2717 Sayılı Kânun ile de
ATATÜRK yazdığı bu kitabdaki bilgileri 1935 senesinde kânunlaşdırdı.
Kitap-kânûn okumadan kitâp-tez yazan sözde bilim adamları öğrensin!..
* * *
Yarım Hekim Candan, Yarım Hoca Dinden …
Yarım târihci de milleti târihinden eder… Dünyâdaki her konuda ahkâm kesmekde hiç beis görmeyen İlber hoca da Kanal D televizyonunda bütün milletin gözlerinin içine bakarak Küçük zâbit (erbaş) olan Çerkez Ethem’in “assubay” olduğu yalanını söyledi… (https://www.izlesene.com/video/cerkez-ethem-hain-miydi-ilber-ortayli-genc-bakis/8496940)
Merak ediyorum! İlber ORTAYLI Türk vatandaşı ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin profesörü de…
Türk Ordusunda mevcut ve müstahdem;
Bu suâlleri ben sormak isdedim. Fakat sana ulaşacak bir mecrâ bulamadım. Sen nerede yaşıyorsun, Allah aşkına, hocam? Bu suâllerimi cevaplar mısın târihci Prof.Dr. İlber ORTAYLI?
* * *
Türkiye Büyük Millet Meclisi (Kamutay):
Bakanlar Kurulu (Heyet-i Vekile):
Türkiye Büyük Millet Meclisi (Kamutay):
Fakat bu bilgilerin farkında olmayan güdük akıllı sözde târihciler; “Küçük zâbit” tâbirinin “astsubay” olduğu yalanını söylemek sûreti ile, Anayasa suçu işlediklerinin farkında olamayacak kadar aymazlık ve câhillik bataklığına gömülmüşler.
“Küçük zâbit” tâbirinin “astsubay” olduğu yalanını söyleyen sizin gibi yarım akıllı âlimler de, Türk milletini târihimizden etdiniz be!.. Yazıklar olsun, hepinize...
emekliassubaylar.org, Eski Tüfek-2023, Asubay Tefrikası-14
|
* * *
Peki, Hulusi AKAR Ne Diyor?
Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR da
2717 Sayılı Kânuna aykırı olarak
“Küçük zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğunu söylüyor.
* * *
Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanı Ne Yapdı?
TBMM Reisi ve Ankara Mebusu Gâzi Mustafa Kemâl paşa Hazretleri
TBMM’nin Birinci Devre, Dördüncü İçtima senesinin açılışı için
01 Mart 1923 Perşembe günü meclisde bir nutuk irâd etdi.
Bu nutukunda Gâzi Mustafa Kemâl paşa Hazretleri “küçük zâbit” tâbirini kullandı.
(https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d01/c028/tbmm01028001.pdf )
Gâzi Mustafa Kemâl paşanın TBMM’de “küçük zâbit” tâbirini kullandığı 1923 senesinden tam 100 sene sonra,
2022 senesi Ağustos ayında TBMM zabıt ceridelerinde yapdığım araşdırmada;
Gâzi Mustafa Kemâl paşa Hazretlerinin 01 Mart 1923 Perşembe günü meclisdeki nutukunda söz etdiği “küçük zâbit” tâbirini,
TBMM Başkanlığının kendi yapdığı kânuna aykırı olarak “astsubay” şeklinde türkceye tercüme etdiğini tesbit etdim.
( https://www.tbmm.gov.tr/tarihce/ataturk_konusma/1d4yy.htm )
Hâlbuki aynı TBMM Başkanlığı;
Osmanlıca “küçük zâbit” tâbirini 2717 Sayılı Kânun ile 1935 senesinde “erbaş” şeklinde tebdil etmiş idi.
“Erbaş” asker sınıfı ile “astsubay” asker sınıfı arasındaki hukûkî ve askerî farkları,
“Astsubay” olarak ben Şükrü IRBIK iyi biliyordum da…
Meğerse TBMM’de bu farkı bilmeyenler var imiş!
Yüce türk milletinin yüksek irâdesinin yegâne tecelligâhı
Ve
Teşri-i salâhiyyetin yegâne sâhibi olan
Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına 24 Ağustos 2022 târihinde bir dilekce gönderdim.
Bu dilekcemde özet ile;
Aşağıda okuyacağınız dilekcem ile aynı konuda olduğu için,
24 Ağustos 2022 târihinde TBMM Başkanına gönderdiğim dilekcemi buraya koymadım.
Tarafıma gönderdiği ve sizlerin de aşağıda gördüğünüz cevâbında TBMM Dilekçe Komisyon Başkanlığı,
Ve dahi
TBMM Başkanlığı;
1935 sene ve 2717 Sayılı Kânunun emrine uygun olarak “erbaş” şeklinde tashih etdi.
( https://www5.tbmm.gov.tr/tarihce/ataturk_konusma/1d4yy.htm )
* * *
Millî Savunma Bakanlığı Ne Yapdı?
Millî Savunma Bakanlığına bir dilekce gönderdim.
Ve
Kara astsubay sınıfı târihinin yazılmasındaki mevcut “kânunsuzluğu” düzeltmesini talep etdim.
Bu dilekcemi aşağıda görüyorsunuz!
Gönderdiğim dilekceme Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü cevap gönderdi.
Bu cevabı da aşağıdaki sayfada görüyorsunuz!
Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün cevabında;
Benim tez kıymetinde hazırladığım dilekceme,
Profesör unvânlı Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü sâdece bir cümle ile sözde cevap vermiş.
Hiçbir değeri olmayan bu cevap hakkındaki yorumu da siz kıymetli okuyanlara bırakıyorum.
* * *
Eski Tüfek Ne Yapacak?
Dilekce hakkımı kullandım
Fakat
Ve
Yapdığı “kânunsuzluğu” Millî Savunma Bakanına “tashih” etdiremedim.
Şu vakitden sonra,
ATATÜRK'ün 1927 ve 1929 senelerinde imzâladığı iki kânuna muhalefetden,
Millî Savunma Bakanı hakkında idârî yargıya başvuracağım.
Dâva dosyamız hazır,
Avukatım hazır…
Ve
Millî Savunma Bakanı hakkında bu ay içinde inşallah idârî mahkemede dâvamızı açacağız.
Türk Milleti adına karar veren mahkemenin vereceği kararı ise
Gene bu sayfada kamuoyuna ilan edeceğim inşallah.
Eski Tüfek
* * * * *
2300564149 Sayı ve 03 Şubat 2023 târihli
“Kara Astsubay Sınıfının Kuruluş Târihi Hakkında” konulu CİMER dilekcem.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
03 Şubat 2023
KONU: Kara Astsubay Sınıfının Kuruluş Târihi Hakkında.
İLGİ: (a) MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokuluna ait (https://www.kkk.tsk.tr/okullar/kkamyo/hakkinda/tarihce.html) isimli bağlantıda münteşir Târihce.
(b) 06 Ekim 1909 târihli Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi. (Düstur Tertip:2, Cilt:1, Sayfa 790-791).
(c) 28 Nisan 2019 târih ve 1901017901 Sayılı CİMER dilekcem.
(ç) Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 11 Haziran 2019 Salı gün ve 11:10AM saatli e-posda cevabı.
(d) EDOK Okullar Komutanlığı, Astsubay Okulları Târihi (Kara Kuvvetleri Astsubay Okulları 100 Yaşında), EDOK Okullar Komutanlığı Matbaası, Balıkesir-2009.
(e) Kara Öğ. Yzb. Sadık TEKELİ, Küçük Zâbit Mektepleri (1909’dan Günümüze). Ankara Üniversitesi TİTE, Yüksek Lisans Tezi, Ankara-1987.
(f) 24 Aralık 1876 (07 Zilhicce 1293) târihli Kânûnî Esâsî.
(g) 25 Nisan 1910 târihli (Kadük) Terfii Rütbe Kânunnâmesinin Esbâbı Mucibe Lâyihası. Meclisi Mebusân, Numara: 65, Birinci Devre 1325-1326 İçtimai. (Devre:1, İçtima Senesi:2. Meclis-i Mebusân Levâyih ve Tekâlif-i Kânuniyye ve Encümen Mazbataları. Sene: 1325–1326, sayfa-335. T.B.M.M. Basımevi-1992.
(ğ) Askerî Yüksek İdâre Mahkemesi Karârı. (Karar Dairesi: AYİM 1.D., Karar Tarihi: 07.01.1995, Karar No: E.1994/411, Karar No: K.1995/149).
(h) 2/2295 Sayı ve 09 Nisan 1935 târihli Kararnâme. (R.G. Târihi: 22 Nisan 1935, R G. Sayısı: 2984).
(ı) Rütbe ve Birliklerin Öz Türkçe Karşılıkları D-105. T.C. Büyük Erkânıharbiye Reisliği X. Şube Sayı: 41803, 19 Şubat 1936-Ankara. Büyük Erkânıharbiye Matbaası, Ankara-1935. ).
(i) 2717 Sayı ve 18 Mayıs 1935 târihli Sevkiyât Erât ve Erbaşlarına Verilecek Yevmiyeler Hakkındaki 630 Numaralı Kânunun Birinci Maddesini Değiştiren Kânun.
(j) 1059 Sayı ve 28 Mayıs 1927 târihli Piyâde Küçük Zâbit Kânunu.
(k) 4982 Sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
1. MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokuluna ait İlgi (a)’da merkum bağlantıda; MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokulu târihcesi münteşirdir. Ekran görüntüsü EK’de görülen işbu İlgi (a) okul târihcesinde MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı;
— “1909 yılında çıkarılan bir “ nizamname ” ile subay eğitiminde olduğu gibi “astsubay” eğitiminin de modern yöntemlerle yapılabilmesi için Osmanlı Devleti’nin yedi ordu bölgesinde (İstanbul, Konya, Selânik, Sivas, Halep, Bağdat, Yemen) ilkokul düzeyinde “Küçük Zabit İptidaî Mektepleri” açıldığını,
Türk ve dünyâ kamuoyuna beyân etmekdedir.
2. İlgi (a)’da münteşir işbu beyânı ile MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının bugün “Kara Astsubay” olarak tesmiye etdiğimiz asker sınıfının menşesini; İlgi (b)’de mezkur 06 Ekim 1909 târihli “Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi”ne isnâd etdiğini tesbit etdim.
3. 28 Nisan 2019 târihinde gönderdiğim 1901017901 Sayılı İlgi (c) CİMER dilekcem ile MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığına “Kara Astsubay sınıfının târihi” hakkında suâller tevcih etmiş idim. İşbu İlgi (c) dilekceme gönderdiği İlgi (ç) cevabında MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı; İlgi (a)’da merkum bağlantıda münteşir MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokulu târihcesinin yazılmasında EDOK Okullar Komutanlığının 2009 senesinde neşretdiği İlgi (d)’de mezkur “Astsubay Okulları Târihi (Kara Kuvvetleri Astsubay Okulları 100 Yaşında)” isimli kitabı esâs aldığını beyân etmiş idi.
4. Kara Astsubay sınıfının târihi hakkında yapdığım araşdırma neticesinde, İlgi (d)’de mezbur “Astsubay Okulları Târihi (Kara Kuvvetleri Astsubay Okulları 100 Yaşında)” isimli târihce kitabını EDOK Okullar Komutanlığının; Kara Öğ.Yzb. Sadık TEKELİ’nin 1987 senesinde yazdığı İlgi (e)’de mezkur yüksek lisans tezi’nden iktibas etdiğini, İlgi (e) tezin yazarı Emekli Albay Sadık TEKELİ ile yapdığım görüşmede bizzat teyit etdim.
5. İşbu dikekcemin yukarıda görülen ilk dört maddesinde verdiğim bilgi ve beyân etdiğim belge muvâcehesinde ortaya çıkan biricik netice şudur;
— İlgi (a, d ve e) belgelerde beyân etdikleri üzere ilgili şahıs ve askerî kurumlar; bugün ordumuzda mevcut olan ve “Kara Astsubay” olarak tesmiye edilen asker sınıfının kaynağının İlgi (b) Nizâmnâme ile 06 Ekim 1909 târihinde teşkil edilen (Ordu-yu Humâyun, Ordu-yu Osmanî, Ordu, Berrî, Kara) “küçük zâbit” sınıfı olduğunu beyân etmekdedirler.
6. Ben Şükrü IRBIK, işbu dilekcemin aşağıdaki maddelerinde;
a. “Küçük zâbit” sınıfının “erbaş” sınıfı olduğunu,
b. Bugün “Kara astsubay” olarak tesmiye edilen asker sınıfının kaynağının “küçük zâbit” sınıfı olmadığını,
c. İlgi (b)’de mezbur 06 Ekim 1909 târihli Nizâmnâme’nin; “şekli kânun iktisap etmediğini”,
ç. “Şekli kânun iktisap etmediğinden” dolayı 06 Ekim 1909 târihli işbu İlgi (b) Nizâmnâmenin “keenlem yekûn” olduğunu,
Askerî târihimizde ilk defâ olmak üzere bugün, bu dilekcemde isbat edeceğim.
Bu dilekcemde beyân edeceğim belgeler neticesinde de;
Türk “Kara Astsubay” sınıfının târihinin yeniden yazılması gerekdiğini göreceğiz.
7. İşbu dilekcemin aşağıda görülen;
Birinci Bölümünde;
a. 06 Ekim 1909 târihli İlgi (b) Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi’nin hukuk tâbiri ile “kadük”; hüküm olarak da “keenlem yekûn” olduğunu isbat edeceğim,
b. Harbiye Nezâreti’nin işbu İlgi (b) Nizâmnâme ile 1909 senesinde teşkil etdiği Ordu (Berrî, Kara) “küçük zâbit” sınıfının, 1876 Kânûnî Esâsî’ye aykırı olarak teşkil edilmiş “gayri meşru” bir asker sınıfı olduğunu isbat edeceğim.
İkinci Bölümünde;
— “Küçük zâbit” isimli asker sınıfının “Erbaş” asker sınıfı olduğunu isbat edeceğim.
Üçüncü Bölümünde ise;
a. “Kara Astsubay” sınıfının “Kara Gedikli Erbaş” sınıfından tevârüs etdiğini isbat edeceğim.
b. “Kara Gedikli Erbaş” sınıfının da “Ordu Gedikli Küçük Zâbit” sınıfından tevârüs etdiğini isbat edeceğim.
* * * BÖLÜM—1: * * *
06 Ekim 1909 Târihli Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi;
a.Hukuk tâbiri ile “kadük”; hüküm olarak da “keenlem yekûn” bir Nizâmnâme’dir.
b. Harbiye Nezâreti’nin İlgi (b) Nizâmnâme ile 1909 senesinde teşkil etdiği Ordu (Berrî, Kara) “küçük zâbit” sınıfı da 1876 Kânûnî Esâsî’ye aykırı olarak teşkil edilmiş “gayri meşru” bir asker sınıfıdır.
8. İlgi (f)’de merkum Kânun; Birinci Meşrutiyet’in ilânı ile birlikde meriyyete konulan 24 Aralık 1876 târihli Kânûnî Esâsî’dir. İşbu Kânuna 1909 senesinde yapılan ve 05 Eylül 1909 (19 Şaban 1327) târihinde Takvim-i Vekâyi’de neşredilen tâdil Madde-53 ile;
— Padişahın devleti idâre etmek konusunda bu vakde kadar sınırsız olan yetkisi tahdit edildi. Bu tahditin neticesi olmak üzere de; Kânun teklif ve tâdil etmek yetkisini Padişah, Meclis-i Umumî (Meclis-i Meb’usân ve Meclis-i Âyân)’ye devretdi.
9. İşbu İlgi (f) Kânûnî Esâsî Madde-54 mucibince;
— Tanzim olunacak “kavânin lâyihaları” Meclis-i Meb’usan ve Meclis-i Âyân’ca ayrı ayrı tetkik ve kabul olunacak,
— Ledelarz tasdik ile icrâ-yı ahkâmına, irade-i seniyye-i hazret-i padişahî taalluk eder ise düstûrülamel olacak idi.
10. İlgi (b)’de merkum Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi’nin hazırlandığı 06 Ekim 1909 târihinde; 24 Aralık 1876 târihli Kânûnî Esâsî meriyyetde idi. 06 Ekim 1909 târihinde Padişahın irâdei seniyyesi alınan işbu İlgi (b) Nizâmnâme’nin düstûrülamel olması için Kânûnî Esâsî‘nin yukarıda görülen;
a. Madde-53 mucibince, işbu İlgi (b) Nizâmnâme’yi Meclis-i Meb’usân ile Meclis-i Âyân’ın tanzim etmesi gerekiyor idi.
b. Madde-54 mucibince işbu İlgi (b) Nizâmnâme’yi Meclis-i Meb’usân ile Meclis-i Âyân’ın “kânun lâyihası şeklinde tanzim etmesi” gerekiyor idi. Fakat mezkur Nizâmnâme “Kânun lâyihası olarak tanzim edilmedi.
11. Kânûnî Esâsî Madde-53 ve Madde-54’e aykırı olarak tanzim edildiği için işbu İlgi (b) Nizâmnâme hukuk tâbiri ile “kadük” olmuş ve hüküm olarak da “keenlem yekûn” olmuş. Ancak ne var ki; hüküm olarak “keenlem yekûn” olmasına rağmen dönemin Harbiye Nezâreti işbu İlgi (b) “Nizâmnâme’yi” Kânûnî Esâsî’ye aykırı olarak icrâya koymuş. Bu cümlenin devâmı olmak üzere Harbiye Nezâreti;
a. İlgi (b) Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebleri Nizâmnâmesini 1876 Kânûnî Esâsî’ye aykırı olarak hazırlamış ve meriyyete koymuş,
b. Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mekteblerini 1876 Kânûnî Esâsî’ye aykırı olarak hizmete açmış,
c. Mezkur küçük zâbit mekteplerine 1876 Kânûnî Esâsî’ye aykırı olarak talebe kabul-kayıt etmiş ve tahsil-taallüm etdirmiş,
ç. İşbu mekteplerden mezun etdiği küçük zâbitleri de gene Ordu (Berriye, Kara Kuvvetleri)’da “kânunsuz” olarak istihdam etmiş.
12. İşbu dilekcemin konusu; “keenlem yekûn” olan İlgi (b) Nizâmnâme ile 1909 senesinde Harbiye Nezâreti’nin, 1876 Kânûnî Esâsî’ye aykırı olarak teşkil etdiği Ordu (Kara, Berrî) “küçük zâbit” sınıfının hukukî durumu olmadığından nâşi bu kadar bilgi ile iktifâ ediyor ve bu konuyu meskut geçiyorum.
13. İlgi (b) Nizâmnâme’nin hukuk tâbiri ile “kadük”; hüküm olarak da “keenlem yekûn” olduğunu anlayabilmek için;
a. Meclis-i Meb’usan ve Meclis-i Âyân’ın ayrı ayrı tetkik ve kabul etdiği,
b. Padişahın da irâdei seniyyesinin alınması ile 1909-1910 senelerinde “kânuniyet kesbeden ve
c. “Düstûrülamel” olan aşağıda görülen şu kânunlara bakmak yeterli olacak;
— 02 Temmuz 1909 târihli Tahdid-i Sin Kânunu.
— 07 Ağustos 1909 târihli Tasfiye-i Rüteb-i Askeriye Kânunu.
— 24 Ağustos 1909 târihli Askerî Tekâüd ve İstifâ Kânunu.
— 01 Haziran 1910 târihli İhtiyât Zâbitânı Teşkilât Kânunu.
— 06 Ekim 1909 târihli Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi “Nizâmnâmesi” (Kadük).
— 25 Nisan 1910 târihli Zâbitânın Terfi-i Rütbe Kânunnâmesi. (Kadük).
14. Yukarıda görülen ilk dört kânun;
15. Dilekcemin bu aşamasında cevâbını bulmamız gereken önemli üç suâl şunlardır;
Orduyu Osmânî (Osmanlı Kara Ordusu)’de "ihtiyât zâbit” sınıfı 1910 senesinde “Kânun” ile teşkil edildi.
16. 06 Ekim 1909 târihli İlgi (b) Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi’nin hukuk tâbiri ile “kadük”, hüküm olarak da “keenlem yekûn” olduğunu anlayabilmek için;
İlgi (g)’de merkum 25 Nisan 1910 târihli “kadük” Zâbitânın Terfi-i Rütbe Kânunnâmesi’nin Meclis-i Mebusân Encümen Mazbatasını okumak yeterli olacak.
17. Sadrâzâm İbrahim Hakkı 25 Nisan 1910 (12 Nisan 1326) târihinde İlgi (g)’de mezkur Zâbitânın Terfi-i Rütbe Kânunnâme Lâyihasını Meclisi Mebusân Riyâseti Canibi Ȃlisi’ne irsal kıldı. İşbu İlgi (g) Kânunun Esbâbı Mucibe Lâyihasında Sadrâzâm İbrahim Hakkı şöyle dedi;
“İdârei zâilenin en ziyâde sui tesiri müeddi olan icraâtından biri de rütebi askeriyyenin keyfe mayeşâ tevzi ve tevcihi emrindeki mubâlâtsızlık olduğunu tasfiyei rütebi müeddi olan ahvâli ruhiyye irae ve isbat eder. Binaenaleyh dairei askeriyyece de her şeyden evvel emri terfi ve tasnifin bir “kânuna” ve kaidei fenniyyeye raptı düşünülerek tanzim edilen “nizamname” mukaddema Meclisi Alii Mebusâna takdim kılınmış ise de; “Meclisi Mebusân kâvânini asliyye ve feriyyeyi tetkik edip Nezâretlerin umuru mevdualarına müteallik nizâmât ve talimât gibi kânun kuvvetini hâiz olmayan ve umuma taalluk etmeyen lâyihaları tetkik edemiyeceği” beyâniyle ve olbabdaki mevaddı muaddele lâyihasıyle iade buyurulmuştu.”
“Halbuki vatanın haris ve muhafızı olan Kuvvei Askeriyye emri kumanda ve idâresinin ehline tevdiini kafil ve zamin olmak haysiyyetiyle ruh ve hayatı vatan ve millete taalluku olan bu misillu kavâid ve usulu muhimmenin bir şekli kânuni iktisap edebilmesi için tasdika iktiranı tahtı vucubda görülmüştür.”
18. Sadrâzâm İbrahim Hakkı’nın yukarıdaki 17’inci maddedeki beyânında sarâhaten görüldüğü üzere;
a. Harbiye Nezâreti, İlgi (g)’de mezkur 1910 Zâbitânın Terfi-i Rütbe Kânunnâme Lâyihasını; sâdece Harbiye Nezâretini ilgilendiren “Nizâmnâme” olarak hazırlanmış,
b. Mukaddema Meclisi Ȃlii Mebusâna takdim kılınmış,
c. Fakat; Meclisi Mebusân; kavânini asliyye ve feriyyeyi tetkik edip, Nezaretlerin umuru mevdualarına muteallik nizâmât ve talimât gibi kânun kuvvetini hâiz olmayan ve umuma taalluk etmeyen lâyihaları tetkik edemiyeceği” beyaniyle ve olbabdaki mevaddı muaddele lâyihasıyle iade buyurmuş.”
19. İlgi (g)’de mezkur 1910 Zâbitânın Terfi-i Rütbe Kânunnâme Lâyihası müzâkere edilmek üzere Meclisi Mebusân’a gönderilmedi ve hukuk tâbiri ile “kadük” oldu. TBMM ile yapdığım yazışmada; 1910 Zâbitânın Terfi-i Rütbe Kânunnâme Lâyihası müzâkere zabıtlarının TBMM arşivinde mevcut olmadığını da teyit etdim.
20. Netice itibarı ile; 01 Haziran 1910 târihli İhtiyât Zâbitânı Teşkilât Kânunu ile Osmanlı Ordusu (Orduyu Humâyun, Orduyu Osmânî, Berriye, Kara)’nda ilk defâ olmak üzere teşkil edilen “İhtiyât Zâbit” sınıfı “Kânun” ile teşkil edilmiş “meşru” bir asker sınıfıdır. Zabıt cerideleri de Meclis arşivinde mevcutdur.
Fakat “Nizâmnâme” şeklinde hazırlanan İlgi (b)’de mezbur 06 Ekim 1909 târihli Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesinin zabıt cerideleri Meclis arşivinde mevcut değildir. Osmanlı Ordusu (Orduyu Humâyun, Orduyu Osmânî, Berriye, Kara)’nda “Küçük Zâbit” sınıfını ilk defâ olmak üzere teşkil eden işbu İlgi (b)’de Nizâmnâme’nin hukukî durumuna gelince;
a. İşbu İlgi (b) Nizâmnâme düsturülamel olmak şöyle dursun, Meclisi Mebusân Riyâseti Canibi Ȃlisi’ne takdim bile edilmedi,
b. İlgi (e) yüksek lisans tezinde Kara Öğ.Yzb. Sadık TEKELİ’nin 1987 senesinde beyân etdiği üzere; işbu İlgi (b) Nizâmnâmeyi dönemin Harbiye Nâzırı Mahmut Şevket Paşa, Padişah Sultan Reşâd’ı ikna(!) etmiş ve irâdesi ile meriyyete koymuş
c. Harbiye Nâzırı Mahmut Şevket Paşa’nın yapdığı bu işlemin Kânûnî Esâsî’ye temelden aykırı bir tasarruf olduğunda şüphe yokdur,
ç. İlgi (b)’de mezbur 06 Ekim 1909 târihli Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesinin meriyyete konulması ve Harbiye Nezâretinin bu Nizâmnâmeye göre yapdığı tasarrufların tamamı Madde-53, 54 ve 55 olmak üzere Kânûnî Esâsî’ye temelden aykırıdır,
d. Bu cümleden olmak üzere; Meclis-i Meb’usan ve Meclis-i Âyân tetkik ve kabul etmeden icraâta konulan İlgi (b)’de mezbur 06 Ekim 1909 târihli Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi;
21. İlgi (e)’de mezbur yüksek lisans tezinin ikinci sayfasında Kara Öğ.Yzb. Sadık TEKELİ; İlgi (b)’de mersum Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi için 06 Ekim 1909 târihinde Padişah Sultan Reşad’ın iradei seniyyesinin alındığını bildirmiş. Fakat Yzb. TEKELİ;
a. İlgi (b) Nizâmnâmenin 1876 Kânûnî Esâsî Madde-54’e aykırı olduğunu,
b. Şekli kânuni iktisap etmediğini,
c. Bu sebepden dolayı da Harbiye Nezâretinin işbu Nizâmnâmeye müsteniden 1909 senesinde teşkil etdiği Ordu (Kara) “küçük zâbit” sınıfının “gayri meşru” bir asker sınıfı olduğunu anlayamamış!
ç. İlgi (e) yüksek lisans tezini kaynak alarak Kara Küçük Zâbit sınıfının târihcesini yazmaya tevessül eden EDOK Okullar Komutanlığı ve MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı da Kara Öğ.Yzb. Sadık TEKELİ’nin 1987 senesinde yapdığı bu hatânın müteselsil kurbanları olmuşlar.
22. Askerî Yüksek İdâre Mahkemesi (AYİM) 1995 senesinde bir karâr vermiş. Astsubay sınıfının târihcesi hakkında verdiği işbu İlgi (ğ) karârında AYİM; 06 Ekim 1909 târihli İlgi (b) Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi’ne atıf yapmamış!..
- Orduyu Dâimî Osmânî’de “küçük zâbit” sınıfını ilk defâ olmak üzere 1909 senesinde teşkil etdiği söylenen İlgi (b) Nizâmnâmeye, İlgi (ğ) karârında atıf yapmamasının sebebini AYİM’in nasıl izah edilebilir?
- “Astsubay” sınıfının târihini tetkik etdiği mezkur karârında AYİM’in atıf yapdığı mevzuâtın tamamının “Kânun” olması sâdece basit bir tesadüf mü?
İşbu dilekcemde beyân etdiğim bilgi, belge ve mevzuât muvacehesinde şüpheye yer bırakmayacak şekilde isbat etdiğim üzere,
İlgi (b) Nizâmnâme’ye 1995 senesinde AYİM’in işbu karârında itibar dahi etmemesinin sebebi şunlardır;
a. “Kânun Lâyihası şeklinde tanzim edilmemesi”,
b. “Kânun lâyihası şeklinde tanzim edilmemesinden dolayı da; 1876 Kânunî Esâsi Madde-54 mucibince “şekli kânunî istisap etmemesidir”.
23. İşbu dilekcemin;
Yukarıda görülen 22 maddeden mürekkep Birinci Bölümünde,
— 06 Ekim 1909 târihli İlgi (b) Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi’nin hukuk tâbiri ile 1876 Kânûnî Esâsî nezdinde “kadük”; hüküm olarak da “keenlem yekûn” olduğunu,
—Harbiye Nezâreti’nin işbu İlgi (b) Nizâmnâme ile 1909 senesinde teşkil etdiği Ordu (Kara) “küçük zâbit” sınıfının da tavzih ve inkâr edilemez gerekcelerden dolayı Kânûnî Esâsî‘ye aykırı olarak teşkil edilmiş “gayri meşru” bir asker sınıfı olduğunu isbat etdim.
* * * BÖLÜM—2: * * *
KARȂRNȂME—(1): 2/2295 Sayı ve 09 Nisan 1935 târihli Kararnâme. (Resmî Gazete Târihi: 22 Nisan 1935, Resmî Gazete Sayısı: 2984).
1935 sene 2590 Sayılı Kânunun Üçüncü Maddesi mucibince hazırlanan 2/2295 Sayılı İlgi (h) Karârnâme ile Kurucu Reisicumhur M. Kemâl ATATÜRK;
KȂNUN—(1): 2717 Sayı ve 18 Mayıs 1935 târihli Sevkiyât Erât ve Erbaşlarına Verilecek Yevmiyeler Hakkındaki 630 Numaralı Kânunun Birinci Maddesini Değiştiren Kânun. (İnikad-25, sayfa-118).
“KÜÇÜK ZÂBİT” SINIFI “ERBAŞ” SINIFIDIR.
İşbu dilekcemin aşağıda görülen 24’üncü Maddesini muhtevi İkinci Bölümünde;
— “Küçük zâbit” sınıfının “Erbaş” sınıfı olduğunu isbat edeceğim.
24. TBMM 18 Mayıs 1935 Cumartesi günü İnikad-25 ile içtima eyledi. Gündemdeki konulardan birisi de Sevkiyât Erât ve Erbaşlarına verilecek yevmiyeyi müzakere etmek idi. İnikad-25’de işbu müzakere şöyle cereyân etdi;
General Kâzım SEVÜKTEKİN (Diyarbekir) — Efendim, bunlar Heyeti Vekilede katiyet kesbetti.
Millî Müdafaa Encümeni Mazbata Muharriri General İhsan SÖKMEN (Giresun) — Evet öyledir.
Başkan — Maddeyi bu değişiklikle reye arzediyorum.
Kabul edenler ... Etmeyenler ... Kabul edilmiştir.
AÇIKLAMA: 2717 Sayılı işbu Kânunu TBMM’nin 1935 senesinde meriyyete koymasından sonra hazırlanan yeni Kânunlara “küçük zabit” tâbiri yerine “erbaş” tâbiri yazıldı. Bu cümleden olmak üzere 2717 Sayılı işbu Kânun;
İşbu hakikâtin neticesi olmak üzere, 18 Mayıs 1935 târihinden evvelini kasderek yapılan atıflarda;
Ve dahi
Hem Türk askerî târihine atılan âdi bir iftirâdır hem de târih bilimindeki ifâde ile “anakronizmin” en dibidir.
Kovuşturduğu dâvaya esâs olması maksadı ile 1995 senesinde “astsubay” sınıfının târihini tetkik etdiği İlgi (ğ) karârında, 2717 Sayılı mezkur Kânuna atıf yapmamasının sebebini AYİM izah etmelidir. 2717 Sayılı işbu Kânunu “savsaklamak” sûreti ile AYİM, “küçük zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı ile aynı asker sınıfı olduğu yalanını söylemiş. Toptancı bir zihniyet ve ön yargı ile hareket etmesinin neticesinde söylediği bu yalan ile AYİM; hem “küçük zâbit” sınıfının hem de “astsubay” sınıfının târihine karşı itibâr suikastleri işlemiş!..
KȂNUN—(2): 5802 Sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânun Tasarısı, Millî Savunma ve Bütçe Komisyonu Raporları.
AÇIKLAMA: Cârî askerî teşkilâtımızda mevcut olan “astsubay” isimli asker sınıfı 5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde teşkil edildi. Millî Savunma Bakanlığının hazırladığı ve Başbakan Adnan MENDERES hükûmetinin 223 Sıra Sayısı ile TBMM Başkanlığına havâle etdiği 5802 Sayılı mezkur Astsubay Kânun tasarısı 1951 senesinde TBMM’de müzâkere edilir iken Millî Savunma Komisyonunun yapmaya tevessül etdiği en büyük “kânunsuzluk” şudur;
Ve dahi
Osmanlıca “küçük zâbit” tâbirini de “erbaş” olarak “tebdil” etmiş idi.
Peki, TBMM’de yaşanan bu yaz-boz tiyatrosunda kim, hangi oyunu niye oynamış? 19 üyesinden 17’si tekâüd zâbit olan Millî Savunma Komisyon üyelerinin aslında Orduda muvazzaf iken emir-komuta etdiği ve;
5802 Sayılı Astsubay Kânununa ait 223 Sıra Sayılı tasarının Bütçe Komisyonu raporunda yer alan ve Millî Savunma Komisyonunun orgenerallik rütbesine kadar terfi eden subay üyeleri için utanç vesikası olan bu hukukî ve târihî tesbitler bize, bugün şunları isbat etmekdedir;
Millî Savunma Komisyonuna şedit bir tokat gibi bir şerh ortaya koymuş. TBMM’nin temiz vicdânı, askerî târihimizin hâmisi olan ve TBMM Komisyon târihine altın harfler ile yazılacak mersum raporunda Bütçe Komisyonu şöyle demiş;
1059 Sayılı İlgi (j) Kânun ile 1927 senesinde teşkil edilen Piyâde “küçük zâbit” sınıfının târihî istihâlesi şöyle olmuş;
KİTAP: Rütbe ve Birliklerin Öz Türkçe Karşılıkları D-105. T.C. Büyük Erkânıharbiye Reisliği X. Şube Sayı: 41803, 19 Şubat 1936-Ankara. Büyük Erkânıharbiye Matbaası, Ankara-1935.
1935 senesinde tasvip buyurduğu Rütbe ve Birliklerin Öz Türkçe Karşılıkları isimli kitabda ATATÜRK;
İşbu hakikâtin neticesi olmak üzere;
AÇIKLAMA: Askerî târihimizde ilk defâ olmak üzere ben Şükrü IRBIK’ın bugün bu dilekcemde fâş eylediğim belgeler ile; “küçük zabit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğuna dâir bugüne kadar söylenen ve yazılan yalanlar bugün burada zevâl buldu…
Yeri gelmiş iken; işbu dilekcenin sahibi ben Şükrü IRBIK;
“Küçük zabit” olarak tesmiye edilen asker sınıfının Osmanlı askerî teşkilâtına duhûl eylediği târih hakkında bir yalanı daha burada zâil edecek hakikâti ilk defâ olmak üzere beyân edeceğim.
İlgi (a) bağlantıda münteşir târihcesinde MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokulu şöyle diyor;
Târih bilimi her şeyden evvel, ismi ile müsemma olduğu üzere; târih (gün, ay, sene) ile yazılır. Fakat İlgi (a) bağlantıda münteşir târihcesinin ilk satırında görüldüğü üzere MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokulu;
a. “İlk başlarda” tâbiri ne zamân başladığını kendisinin bile bilmediği “Fî târihinde” Osmanlı Ordusunda “astsubay” isimli bir asker sınıfının mevcut ve müstahdem olduğunu yalanını söylemiş. Taş devrinden bile söz edilse, yazılan târih, böylesine muğlak ve bulanık bir ibâre ile başlayamaz. Bu beyân; târih ahlâkı açısından en hafif tâbiri ile hem filfilli bir yalan hem de târih biliminde “anakronizmin” en dibidir. MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokulu; “astsubay” tâbirinin Türk askerî mevzuâtına 5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde dâhil edildiğini ben Şükrü IRBIK’dan mı öğrenecek?
b. 5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde teşkil edilen “astsubay” sınıfının; Ordumuzun “orta kademe” yönetici ve “teknisyeni” olduğu yalanını târihimizde ilk defâ olmak üzere; 2009 senesinde neşretdiği İlgi (a) kitabında söyleyen EDOK Okullar Komutanlığıdır. Bu yalanını bir şedit bir şamar gibi yüzüne vurmak üzere gönderdiğim 01 Haziran 2020 târih ve 2002608161 Sayılı CİMER dilekceme verdiği cevabında EDOK Okullar Komutanlığı ne hazindir ki hiçbir hukukî ve târihi mesnedi olmayan şu cevabı gönderdi;
“Başvuruda bahsi geçen, 2009 basım tarihli "Astsubay Okulları Tarihi" isimli kitabın akademik bir yayın olmadığı, “tanıtım maksadıyla” basılan askeri bir yayın olduğu tespit edilmiştir.”
Görev tanımında mevcut olmadığından dolayı sözde “tanıtım maksadı ile” yayınladığını beyân etdiği mezkur kitap ile EDOK Okullar Komutanlığı; yalan-yanlış, uydurma ve asılsız bilgiler ile askerî târihimizi çarpıtdığının farkında bile değil! Yazıklar olsun sizlere... Meselenin daha vahim vechesi ise şudur; EDOK Okullar Komutanlığının bu yalanlarını MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının hukukî ve târihi hakikâtler imiş gibi emir telakki etmesidir. MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanı 926 Sayılı TSK Personel Kânunu Ek Madde-21’i okumaya lütfeder ise şâyet, 5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde teşkil edilen ve “astsubay” olarak tesmiye edilen asker sınıfının; Ordumuzun “orta” kademesinde değil fakat “ast komuta” kademesinde, üsdelik “subay yardımcısı” olarak görev yapdığını kolayca öğrenebilir.
Osmanlı Ordusunda “küçük zâbit” olarak tesmiye edilen asker sınıfının mevcut olduğuna dâir MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının söylediği yalana gelince;
a. “Küçük zâbit” olarak tesmiye edilen asker sınıfının Osmanlı Ordusunda hiçbir zaman mevcut, müesses ve müstahdem olmadığını,
b. Mezkur “küçük zâbit” asker sınıfını Osmanlı asker teşkilâtında ilk defâ olmak üzere teşkil eden 31 Mart darbecisi Harbiye Nâzırı Mahmut Şevket Paşa’nın Meclisdeki şu beyânı ile isbat edeyim.
KAYNAK: 16 Haziran 1910 (03 Haziran 1326). 1326 Senesi Muvazenei Umumiye Kânun Lâyihası. Harbiye Nezâreti Bütçesi. MMZC İnikâd:115, Devre:1, Cilt:6, İçtima Senesi:2, sayfa-329.
Mahmut Şevket Paşa (Harbiye Nâzırı);
(…) “Türk Zâbit Mekâtibinin tesisi için para istediler. Küçük Zâbitân Mektebi yok mu idi dersiniz? Maatteessüf yok idi. Bir Orduda iki zâbitân vardır; birisi asıl zâbitân heyeti, birisi de küçük zâbitân heyetidir. Osmanlı Ordusunda teessüf ederim ki, bugüne kadar Küçük Zâbitân Heyeti yoktur. Vâkıâ, Çavuş, Bölük Emini, Başçavuş denilen şeyler vardır fakat lafzî idi. Mânen Küçük Zâbit değildir.”
“Çünkü efrad ile beraber terhis olunurlardı. Onların içinde en zekileri ve beceriklilerine sen çavuşsun, başçavuşsun deniliyordu. Küçük Zâbit 12-15 sene hizmet etmeli ki, Küçük Zâbit Mektebinde tahsil etmeli ki, Küçük Zâbit olabilsin. Biz bunu, Devri Sâbıka da nazârı dikkate aldık. Defaatla teklif ettik, fakat düşününüz haysiyyeti Hükümeti ki, Zâbitânın mektepli olmasını istemiyor. Nerede kaldı ki, Küçük Zâbitânı mektepden yetiştirsin. İşte bu fikir, Devri Sâbıkta Küçük Zâbitân heyeti teşkiline mâni oldu; fakat Meşrutiyet teessüs eder etmez can attık, bu mektepleri tesis ettik.”
AÇIKLAMA: Osmanlı Ordusunda “küçük zâbit” olarak tesmiye edilen asker sınıfının mevcut olmadığını isbatlamak için darbeci Mahmut Şevket Paşa’nın 16 Haziran 1910 Perşembe günü Meclisdeki bu itirâfından başka söze ve belgeye hâcet yokdur.
Burada hatırlatmak isdediğim husus da şudur; 31 Mart darbecisi Mahmut Şevket Paşa’nın tesis etmek için “can attığını” Meclis’de zımnen itirâf etdiği “küçük zâbit mekteblerini” Sevr Andlaşmasının 168’nci maddesi ile düşman devletler 1920 senesinde Osmanlı Devletine dayatmış idi. “Küçük zâbit mekteblerinin” tesis edilmesi konusunda Harbiye Nâzırı darbeci Mahmut Şevket Paşa’nın düşmân devletler ile birlikde olup ekmeğini yediği Osmanlı Devletine karşı cephe almış olması da ibretlik vak’a olarak târihimizde ilk defâ olmak üzere bu dilekcemizde ortaya çıkıyor.
* * * BÖLÜM—3: * * *
A — “KARA ASTSUBAY” SINIFI “KARA GEDİKLİ ERBAŞ” SINIFINDAN “TENSİK” EDİLDİ;
KȂNUN—(1): 5802 Sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânûnu. (Temel Kânun).
İşbu dilekcemin şu an okuduğunuz üçüncü bölümde;
Kara “Astsubay” sınıfının Ordu (Kara) “Gedikli Erbaş” sınıfından tevârüs etdiğini isbat edeceğim.
Cârî askerî mevuzâta göre bugün Kara Muvazzaf “Astsubay” olarak tesmiye etdiğimiz asker sınıfının “Kara Gedikli Erbaş” sınıfından tevârüs/tensik etdiğini tavzih etmek için, târihde geriye doğru bir kânun dizin taraması yapacağım.
Bu maksat ile dizin taramasına tabi tutacağım 7 adet Kânunun Sayıları şunlar; 5802, 5619, 2717, 2505, 2112, 1255 ve 1107.
TBMM 5802 Sayılı Astsubay Kânununu 02 Temmuz 1951 târihinde kabul etdi. İşbu 5802 Sayılı Astsubay Kânunu’nun meriyyete konulması ile 1951 senesinde;
a. Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun; kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma ve gümrük koruma’da “astsubay” olarak tesmiye edilen yeni bir asker sınıfı “teşkil” edildi. (Madde-1).
b. Mezkur “astsubay” sınıfının “teşkil” edilmesi ile birlikde; 5619 Sayılı Gedikli Erbaş Kanunu ile daha bir sene evvel, 1950 senesinde “teşkil” edilen “gedikli erbaş” sınıfı “feshedildi,” 5619 Sayılı Gedikli Erbaş Kanunu da yürürlükten kaldırıldı. (Madde-32).
c. 5802 Sayılı işbu Astsubay Kânununun yürürlüğe girmesinden evvel “gedikli erbaş” olarak yetiştirilmiş ve yetiştirilmekte olan askerî şahıslara da “astsubay” denildi. (Geçici Madde-1).
ç. Muhtelif Kânunlarda geçen “gedikli erbaş” adı “astsubay” olarak değiştirildi. (Geçici Madde-1).
d. 5802 Sayılı Astsubay Kânununun 02 Temmuz 1951 târihinde kabul edilmesi ile birlikde “astsubay” kelimesi askerî mevzuâta ilk defâ olmak üzere dâhil edildi. “Kara Astsubay” sınıfı hakkında bugüne kadar makâle, târihce ve yüksek lisans tezleri yazan sözde târihciler; 1951 senesinden evvelki dönemi kast ederek “astsubay” kelimesini kullanıyorlar. Mevzuâtda yer alan her kelime ve tâbirin Kânununa ve kendi dönemine ait anlamı ve hususiyeti vardır. Bir başka ifâde ile her kelime ve tâbirin kendine ait doğum-ölüm dönemi, hükümü ve anlamı vardır. Bu hükümü ve anlamı da kelimenin yaşadığı dönem içinde söz konusu olabilir. Bu hakikâtin tabii neticesi olarak; ATATÜRK’e “padişah” denilemeyeceği gibi padişaha da “reisicumhur” denilemez. Subaylar bügün kendilerine “zâbit” diyor mu? Bu cümleden olmak üzere; askerî ıstılâha “astsubay” kelimesinin dâhil edildiği 1951 senesinden evvelki dönemi kast ederek “astsubay” kelimesini kullanmak târih biliminde en hafif tâbiri ile “anakronik” bir hatâdır. Askerî târihimizde bu hatâyı ilk defâ olmak üzere Kara Öğ.Yzb. Sadık TEKELİ 1987 senesinde yazdığı yüksek lisans tezinde yapmış.
Netice itibârı ile;
“Kara astsubay” sınıfının “Kara gedikli erbaş” sınıfından “tensik” edildiğini tevsik etmek üzere 5802 Sayılı Astsubay Kânunu’nun yukarıda görülen hükümleri yeterlidir.
KȂNUN—(2): 5619 Sayı ve 23 Mart 1950 târihli Gedikli Erbaş Kânûnu.
TBMM 5619 Sayılı Gedikli Erbaş Kânununu 23 Mart 1950 târihinde kabul etdi ve meriyyete koydu. 5619 Sayılı işbu Gedikli Erbaş Kânunu’nun meriyyete konulması ile 1950 senesinde;
a. "Gedikli küçük zabit" ve "gedikli erbaş" sınıfları hakkında vaz edilen aşağıdaki kânunlar “ilga” edildi;
AÇIKLAMA: 5619 Sayılı Gedikli Erbaş Kânunu ile 1950 senesinde “ilga” edilen yukarıda görülen Kânunların isimlerindeki “gedikli küçük zabit” ibâresi; 3221 Sayılı Kânun ile 1937 senesinden itibâren “gedikli erbaş” olarak tebdil edildi. Bu cümleden olmak üzere; askerî târihimizde “gedikli erbaş” tâbirinden ilk kez sözü edilen Kânun 3221 Sayılı işbu Kânundur. Bu tebdilin sebebi de; hemen aşağıdaki satırda görüleceği üzere; 2717 Sayılı Kânun ile “gedikli küçük zabit” sınıfının 1935 senesinde “gedikli erbaş” sınıfına “tensik/tebdil” edilmesidir.
KȂNUN—(3): 2717 Sayı ve 18 Mayıs 1935 târihli Sevkiyât Erât ve Erbaşlarına Verilecek Yevmiyeler Hakkındaki 630 Numaralı Kânunun Birinci Maddesini Değiştiren Kânun. (İnikad-25, sayfa-118).
Yukarıda görülen 2717 Sayı ve 18 Mayıs 1935 târihli Kânun 1935 senesinde İnikad-25 ile TBMM’de müzâkere edilir iken,
Diyarbekir mebusu General Kâzım SEVÜKTEKİN’in müzâkere esnâsında yapdığı teklif ile;
AÇIKLAMA: 1935 senesinden sonra meriyyete konulan müteselsil Kânunlarda;
a. “Gedikli küçük zâbit” tâbiri yerine “Gedikli erbaş” tâbiri kullanıldı.
b. 2717 Sayılı işbu Kânun T. C. Ordusunda “Gedikli erbaş” olarak tesmiye edilen yeni asker sınıfının kuruluş Kânunudur.
KȂNUN—(4): 2505 Sayı ve 11 Haziran 1934 târihli Gedikli Küçük Zâbit Membalarına Dâir Kânun.
(T).B.M.M. Yüksek Reisliğine 13 Mayıs 1934 târihinde verdiği Kânun teklifinin Esbâbı Mucibesinin 13’üncü Maddesinde dönemin Başvekili İsmet (İNÖNÜ) şöyle dedi;
13 —1001 ve 1446 ve 1675 numaralı kânunlardaki hükümler bu kanunda toplanmış olduğundan mezkûr kânunlar “ilga” edilmiştir.
AÇIKLAMA: 1001 Sayılı Kânun konu başlığı altında görüleceği üzere;
2505 Sayılı Kânun Madde-13’de sözü edilen 1001 Sayılı Kânun, “gedikli küçük zâbit” olarak tesmiye edilen asker sınıfını Ordu (Kara)’da ilk defâ olmak üzere 1927 senesinde teşkil eden Temel Kânundur.
KȂNUN—(5): 2112 Sayı ve 01 Nisan 1933 târihli 12 Eylül 1330 târihli Askerî Tayinât ve Yem Kânunu Muvakkatine Müzeyyel 23 Mayıs 1928 târih ve 1325 Numaralı Kânunun Birinci Maddesini Tâdil Eden Kânun.
2112 Sayılı Kânunun aşağıda görülen Madde-1 ile; Kara Gedikli Küçük Zabit ile ihzarî mektepleri talebesinin yevmi tayinâtı tesbit ve tayin edildi.
Yukarıda görülen 2112 Sayılı Kânun; “Kara Gedikli Küçük Zabit” ibâresinin geçdiği ilk Kânundur.
KȂNUN—(6): 1255 Sayı ve 21 Mayıs 1928 târihli Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektepleri Talebesinin Maaşları Hakkında Kânun.
1255 Sayılı Kânunun aşağıda görülen Birinci Maddesi ile 1928 senesinde TBMM; Gedikli Küçük Zabit ile ihzarî mektepleri talebesinin yevmi tayinâtını tesbit ve tayin etdi.
BİRİNCİ MADDE — Gedikli küçük zabit ihzarî mektepleri talebesinin maaşı aslileri on beş kuruş olup tahsisatı fevkalâdeleri tahsisatı fevkalâde kararnamesine müzeyyel 9 Mart 1388 tarih ve 200 numaralı kanun mucibince verilir.
KȂNUN—(7): 1107 Sayı ve 05 Temmuz 1927 Târihli Küçük Zabitan Maaşatı Hakkındaki 22 Nisan 1341 Târih ve 648 Sayılı Kânuna Müzeyyel Kânun.
“Küçük zâbit” sınıfının maaş ve harcırah tahsisâtı hakkında 1927 senesinde TBMM’nin vaz etdiği 1107 Sayılı işbu Kânunun Birinci Maddesi ile;
a. “Kıdemli küçük zâbit” unvânı “gedikli küçük zâbit"e ve
b. “Kıdemsiz küçük zâbit” unvânı da “küçük zâbit"e tebdil edildi.
B — “KARA GEDİKLİ ERBAŞ” SINIFI “ORDU GEDİKLİ KÜÇÜK ZȂBİT” SINIFINDAN “TENSİK” EDİLDİ;
KȂNUN: 1001 Sayı ve 09 Nisan 1927 târihli Gedikli Küçük Zâbit Membalarına Dair Kânûn.
Büyük Millet Meclisi Riyâseti Celilesine verdiği 8 Mart 1927 târih ve 1/1088 Sayılı Kânun Lâyihasının Esbâbı Mucibesinde,
Dönemin Başvekili İsmet (İNÖNÜ) Ordu (Kara) “Gedikli küçük zâbit” sınıfının teşkil gerekcesini aşağıda görülen şu tek cümle ile ifâde etdi;
AÇIKLAMA: 17 Mart 1927 târihli raporunda ise Müdafaai Milliye Encümeni, Başvekil İsmet’in Kânun teklifini aşağıda görülen şu cümlesi ile “aynen” kabul etdi;
AÇIKLAMA: 1001 Sayılı mezkur Kânun teklifinde Başvekil İsmet’in “sehven” “küçük zâbit” olarak tesmiye etdiği asker sınıfını; Komisyonda Müdafaai Milliye Encümeni “gedikli küçük zâbit” olarak “tashih” etdi.
SEKİZİNCİ MADDE — İşbu kanun tarihi neşrinden muteberdir. Buna muhalif kavanin ve nizamat ahkâmı mülgadır.
AÇIKLAMA: Yukarıdaki Sekizinci Maddesinde görüldüğü üzere; 1001 Sayılı Kânunun “ilga” etdiği Kânun yokdur. Bu bilgiden kolayca anlaşıldığı üzere; 1001 Sayılı Kânun “Gedikli Küçük Zâbit” sınıfını Ordu (Kara)’da ilk defâ olmak üzere teşkil eden Temel Kânundur.
SONUÇ:
İşbu dilekcenin sahibi ben Şükrü IRBIK;
Birinci Bölümünde;
a. 06 Ekim 1909 târihli İlgi (b) Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi’nin hukuk tâbiri ile “kadük”; hüküm olarak da “keenlem yekûn” olduğunu isbat etdim,
b. Harbiye Nezâreti’nin işbu İlgi (b) Nizâmnâme ile 1909 senesinde teşkil etdiği Ordu (Kara) “küçük zâbit” sınıfının 1876 Kânûnî Esâsî’ye aykırı olarak teşkil edilmiş “gayri meşru” asker sınıfı olduğunu isbat etdim.
İkinci Bölümünde;
— “Küçük zâbit” (Küçük Subay) sınıfının “Erbaş” sınıfı olduğunu isbat etdim.
Üçüncü Bölümünde ise;
a. “Kara Astsubay” sınıfının “Kara Gedikli Erbaş” sınıfından tevârüs etdiğini isbat etdim.
b. “Kara Gedikli Erbaş” sınıfının da “Ordu Gedikli Küçük Zâbit” sınıfından tevârüs etdiğini isbat etdim.
Cârî askerî mevuzâta göre bugün Kara Muvazzaf “Astsubay” olarak tesmiye etdiğimiz asker sınıfı “Ordu Gedikli Küçük Zâbit” sınıfından tevârüs etmekdedir. Bu hakikâtin tabii neticesi olmak üzere; 06 Ekim 1909 târihli İlgi (b) Nizâmnâme ile teşkil edilen “Ordu küçük Zâbit” sınıfını esâs olarak alan İlgi (a) bağlantıda münteşir Kara Astsubay Okulu târihcesinin; işbu dilekcemde ilk defâ olmak üzere beyân etdiğim bilgi, belge ve Kânunlar kapsamında yenide yazılması zarureti vardır. Bu itibar ile cârî askerî mevzuâta göre;
a. Kara muvazzaf “astsubay” olarak tesmiye edilen asker sınıfına memba teşkil eden “Ordu gedikli küçük zâbit” sınıfı 1001 Sayılı Kânun ile 1927 senesinde teşkil edilmiş,
b. “Kara astsubay” sınıfını teşkil eden 1001 Sayılı Kânunu 1927 senesinde imzâlayan ve yüksek tasdikden geçiren de Kurucu Reisicumhur M. Kemâl ATATÜRK’dür,
c. Dokuzuncu Maddesi mucibince 1001 Sayılı mezbur Kânunun icrâyi ahkâmına ise Reisicumhur M. Kemâl ATATÜRK Millî Savunma Bakanı (Müdafaai Milliye Vekili)’ni memur etmiş.
ç. Sekizinci Maddesinde tebliğ edildiği üzere; merkum 1001 Sayılı Kânun, 20 Nisan 1927 Çarşamba günü muteber olmuş. Bu hakikâtin tabii neticesi olarak “Kara muvazzaf astsubay” sınıfının kuruluş târihi de 20 Nisan 1927 Çarşamba günüdür.
d. İşbu dilekcemde beyân etdiğim 1001, 2717, 5619 ve 5802 Sayılı Kânunlarda geçmişden günümüze doğru yapılacak kısa bir dizin taraması ile “Kara Muvazzaf “Astsubay” sınıfının yeni târihcesi kolayca yazılabilir.
TALEP:
Netice itibârı ile;
a. İcrâyı ahkâmına Reisicumhur M. Kemâl ATATÜRK memur etdiği Millî Savunma Bakanının 1001 Sayılı mezkur Kânunun gereğini yaparak; “Kara Muvazzaf “Astsubay” sınıfının yeni târihcesini 20 Nisan 1927 Çarşamba günü olacak şekilde “tashih” etmesini,
b. Neticesini İlgi (k) Kânun muvacehesinde tarafıma bildirmesini,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.03.02.2023. 2300564149.
Şükrü IRBIK
EK: MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokuluna ait (https://www.kkk.tsk.tr/okullar/kkamyo/hakkinda/tarihce.html) isimli bağlantıda münteşir MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokulu Târihcesi.
* * *
2300564149 Sayı ve 03 Şubat 2023 târihli “Kara Astsubay Sınıfının Kuruluş Târihi Hakkında” konulu CİMER dilekcemin EK’idir:
EK: MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokuluna ait (https://www.kkk.tsk.tr/okullar/kkamyo/hakkinda/tarihce.html) isimli bağlantıda münteşir MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokulu Târihcesi. (İndirme tarihi 01 Şubat 2023, Çarşamba saat 13:41).
— “1909 yılında çıkarılan bir “ nizamname ” ile subay eğitiminde olduğu gibi “astsubay” eğitiminin de modern yöntemlerle yapılabilmesi için Osmanlı Devleti’nin yedi ordu bölgesinde (İstanbul, Konya, Selânik, Sivas, Halep, Bağdat, Yemen) ilkokul düzeyinde “Küçük Zabit İptidaî Mektepleri” açılmıştır.”
* * * * *
MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün
24 Şubat 2023 Cuma gün ve 5:09PM saatli e-posdası.
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
To:You
Fri 2/24/2023 5:09 PM
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ne yapmış olduğunuz 2300564149 sayılı başvurunuz 24.02.2023 tarihinde cevaplanmıştır*
Cevap Metni:
Eldeki veriler ve gerekçede verilen bilgiler incelenmiş; kuruluş tarihine ilişkin herhangi bir değişiklik yapılmasına gerek olmadığı uygun görülmüştür.
Bilgilendirme Notu: 4982 Sayılı Bilgi Edinme Kanunu kapsamında hazırlanan bu yazı “Kanunda ve Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde erişilen bilgi ve belgeler ticari amaçla çoğaltılamaz, kullanılamaz, erişimi sağlayan kurum ve kuruluştan izin alınmaksızın yayınlanamaz. Bu madde hükmüne aykırı olarak erişilen bilgi ve belgeleri ticari amaçla çoğaltanlar, kullananlar veya yayınlayanlar hakkında kanunların cezai ve hukuki sorumluluğa ilişkin hükümleri uygulanır.” Hükmü doğrultusunda değerlendirilerek başka amaçlarla kullanılmamalıdır.
* Başvurunuz MİLLİ SAVUNMA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ > KARA ASTSUBAY MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRLÜĞÜ tarafından cevaplanmış olup cevap içeriğine ilişkin hukuki sorumluluk cevap veren kuruma aittir.
|
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz CİMER dilekcemde;
Kara astsubay sınıfının;
“Teşkil târihi hakkında kânuna aykırı işlem tesis etdiği için”
Hakkında idârî yargı dâvası açacağımı
Millî Savunma Bakanlığına bildirdim.
* * *
10 Mart 20223 târih, 2302270591 Sayı ve
“Kara Astsubay Sınıfının Kuruluş Târihi Hakkında” konulu CİMER dilekcem.
* * *
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
09 Mart 2023
KONU: Kara Astsubay Sınıfının Kuruluş Târihi Hakkında.
İLGİ: (a) 03 Şubat 2023 târih ve 2300564149 Sayılı CİMER dilekcem.
(b) MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokuluna ait (https://www.kkk.tsk.tr/okullar/kkamyo/hakkinda/tarihce.html) isimli bağlantıda münteşir Târihce.
(c) 4982 Sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
(ç) MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün 24 Şubat 2023 Cuma gün ve 5:09PM saatli e-posdası.
(d) 4752 Sayı ve 11 Nisan 2002 târihli Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânunu.
1. CİMER vasıtası ile gönderdiğim İlgi (a)’da mezkur 2300564149 Sayılı dilekcem MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokulu târihcesi hakkındadır. 03 Şubat 2023 târihli işbu İlgi (a) dilekcem ile; İlgi (b) bağlantıda münteşir MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokulu târihcesinde mevcut olan târihî, askerî ve hukukî tenâkuzları mevzuâtı muvâcehesinde tek tek ifşâ ve isbat etdim.
2. İşbu İlgi (a) dilekcemin “TALEP” başlığı altında ise;
a. İcrâyı ahkâmına Reisicumhur M. Kemâl ATATÜRK memur etdiği Millî Savunma Bakanının 1001 Sayılı mezkur Kânunun gereğini yaparak; “Kara Muvazzaf “Astsubay” sınıfının yeni târihcesini 20 Nisan 1927 Çarşamba günü olacak şekilde “tashih” etmesini,
b. Neticesini İlgi (c) Kânun muvâcehesinde tarafıma bildirmesini,
Millî Savunma Bakanlığından talep etdim.
3. İlgi (a) dilekceme MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü 24 Şubat 2023 târihinde İlgi (ç) ile (bugün) cevap gönderdi. Sûreti EK’de görülen mersum cevâbında MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü şöyle demekdedir;
“Eldeki veriler ve gerekçede verilen bilgiler incelenmiş; kuruluş tarihine ilişkin herhangi bir değişiklik yapılmasına gerek olmadığı uygun görülmüştür.”
4. Tamamı bir tek cümleden mürekkep olan işbu İlgi (ç) cevâbında MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü;
a. İlgi (a) dilekcemin “TALEP” başlığı altında yer alan; İcrâyı ahkâmına Reisicumhur M. Kemâl ATATÜRK‘ün memur etdiği Millî Savunma Bakanının 1001 Sayılı mezkur Kânunun gereğini yaparak “Kara Muvazzaf “Astsubay” sınıfının yeni târihcesini 20 Nisan 1927 Çarşamba günü olacak şekilde “tashih” etmesi konusundaki talebime karşılık olarak kendi karşı tezini ileri sürememiş,
b. Sâdece “eldeki veriler“ ibâresi ile ifâde edebildiği; hiçbir târihî, askerî ve hukukî belge/mevzuâta istinâd etmeyen bu ifâdesi ile mezkur talebimi gerekcesiz olarak reddedmiş.
5. MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün görev ve yetkisi İlgi (d) Kânun ile tavzih ve tahdid etdilmişdir. Mezbur Kânuna göre; MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün Kara Astsubay sınıfı hakkında yazılmış uydurma târihceyi “uygun görme” görevi ve yetkisi yokdur. Bu cümleden olmak üzere; Kara Astsubay sınıfının târihcesinin yazılması konusunda MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün 1001 Sayı ve 09 Nisan 1927 târihli Gedikli Küçük Zâbit Membalarına Dair Kânûna aykırı hüküm ve işlem tesis etdiğinde şüphe yokdur.
6. Deniz Harp Okulunun târihinin yazılmasında; Deniz Kuvvetleri Komutanlığının kânuna karşı yapdığı hileden ve yalan beyândan dolayı Millî Savunma Bakanlığı hakkında idârî yargıda dâva başlatdım. Bu hakikâtden hareket ile; MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün görev ve yetkisini aşarak mezkur 1001 Sayılı Kânun hilâfına işlem tesis etmesi hasebi ile Millî Savunma Bakanı aleyhine idârî yargıya başvuracağımdan;
a. İşbu dilekcemi e-devlet CİMER’e yüklemesini,
b. MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü’nün İlgi (ç) yazısında “eldeki veriler” ibâresi ile beyân etdiği belge/mevzuâtın tamamının künyesini İlgi (c) Kânun kapsamında tarafıma göndermesini,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.09.03.2023. 2302270591.
Şükrü IRBIK
EK: MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün 24 Şubat 2023 Cuma gün ve 5:09PM saatli e-posdası. (Hemen yukarıdaki sayfada mevcut olduğu için Ek'de görülen bu dilekcemi buraya eklemedim.)
* * *
Yaşar; Karakolda Doğru Söyler, Mahkemede Şaşar!
Yukarıda gördüğünüz CİMER dilekceme,
MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürü
Aşağıdaki cevabı gönderdi.
* * *
MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün
31 Mart 2023 Cuma gün ve 4:59PM saatli e-posdası.
* * *
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English
Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
To: You
Fri 3/31/2023 4:59 PM
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK, T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ne yapmış olduğunuz 2302270591 sayılı başvurunuz 31.03.2023 tarihinde cevaplanmıştır* Cevap Metni: 06 Şubat 2023 tarihli ve 2300564149 sayılı CİMER başvurunuza Kr.Asb. MYO Md.lüğü tarafından 24 Şubat 2023 tarihinde cevap verilmiştir. 08 Mart 2023 tarihli ve 2302270591 sayılı başvurunuz incelenmiş olup, söz konusu talebinize 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun 7’nci maddesi “Kurum ve kuruluşlar, ayrı veya özel bir çalışma, araştırma, inceleme ya da analiz neticesinde oluşturulabilecek türden bir bilgi veya belge için yapılacak başvurulara olumsuz cevap verebilirler.” esasları gereğince herhangi bir işlem tesis edilememiştir.
Bilgilendirme Notu: 4982 Sayılı Bilgi Edinme Kanunu kapsamında hazırlanan bu yazı “Kanunda ve Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde erişilen bilgi ve belgeler ticari amaçla çoğaltılamaz, kullanılamaz, erişimi sağlayan kurum ve kuruluştan izin alınmaksızın yayınlanamaz. Bu madde hükmüne aykırı olarak erişilen bilgi ve belgeleri ticari amaçla çoğaltanlar, kullananlar veya yayınlayanlar hakkında kanunların cezai ve hukuki sorumluluğa ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü doğrultusunda değerlendirilerek başka amaçlarla kullanılmamalıdır.
* Başvurunuz MİLLİ SAVUNMA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ > KARA ASTSUBAY MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRLÜĞÜ tarafından cevaplanmış olup cevap içeriğine ilişkin hukuki sorumluluk cevap veren kuruma aittir.
|
* * *
Müdür Müdür Müdür?
MSÜ Astsubay Meslek Yüksek Okulları Yönetmeliği,
Müdürün görevini şöyle târif etmiş;
MADDE 14 – (1) Astsubay meslek yüksekokulu müdürü Rektöre bağlı olup astsubay meslek yüksekokulundaki eğitim ve öğretim, “ araştırma ”, bilimsel etkinlik ve yayım “ faaliyetlerinin yürütülmesinden ” aşağıdaki hususlarda yetkili ve “ sorumludur. ”
|
Fakat bana gönderdiği yukarıdaki cevabından öğreniyorum ki;
Meğerse MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürü,
Örün sayfasında yayınladığı “kara astsubay” sınıfının târihcesini,
Hiçbir " araştırma " yapmadan yazmış!..
Yuh olsun sana, müdür, be!..
* * *
Zor, Oyunu Bozar!
“Kara astsubay” sınıfının;
“Küçük zâbit” isimi ile ve “1909 senesinde kurulduğu” yalanını söylediği için
Mahkemeye vereceğimi bildirdiğim dilekcemi alınca
MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürü yolu hemen yokuşa vurdu ve su kaynatdı…
MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürünün yukarıda gördüğünüz cevabı
Türk askerî târihi ve dünyâ târih bilimi adına târifsiz bir utanç ve silinmez kara bir lekedir.
Müdürü olduğu Kara Astsubay Meslek Yüksekokulunun târihi hakkında
MSÜ Kara Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürünün bu cevabını,
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK
Nâmuslu ve bilim ahlâkı ile mücehhez târihcilerin temiz vicdânına emânet ediyorum.
* * *
Vesâyetden Vesâyete Savrulan Millet!
ATATÜRK sonrası Cumhuriyet döneminde biz vatandaşlar;
15 Temmuz tiyatrosundan sonra ise;
* * *
Vatandaşı “subay vesâyetinden” kurtarmayı vaad ederek
Devleti ele geçiren siyâsî güruh,
Hükûmeti idâre etmenin tadına varınca
Bu kez de kendileri;
Ve dahi
* * *
Ben bu hakikâti anladığımda,
“SiyâsÎ vesâyetin” feriştahını târif edecek bir söz bulmayı düşünür iken
Mehmet ȂKİF’in Vâiz Kürsüde isimli şiirinden şu mısra geldi, aklıma;
Hudâ'yı kendine kul yaptı,
Kendi oldu Hudâ
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
![]()
|
Kayıp Asker Sınıfı-1
Mazlum Bahriye Gedikli Zâbiti; Hulusi KENTMEN
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK,
En sonunda söyleyeceğim sözümü en başında söyleyeyim!
Makâlemizin ana konusu meşhur sinema oyuncusu
Ve
Emekli deniz astsubayı olan Hulusi KENTMEN’e kurulan kumpas hakkında...
Bu makâlemiz iki bölümden mürekkep!
Hulusi KENTMEN’e 1929 senesinde kurulan kumpasın özetini okuyacaksınız!
Belki şerefli, vicdânlı birileri çıkar da;
Mazlum Hulusi KENTMEN’e yapılan bu zulümün hesâbını sorar.
* * *
"Mektebli" baş çavuş idi, "alaylı" sinema oyuncusu oldu!
Bahriyeli olarak vatana 34 sene hizmet etdi,
1961 senesinde emekli olunca da soluğu sahnede aldı...
Eğlenceli aile filimlerinin vazgeçilmez sanatcısı
Ve
Oynadığı her filimin pos bıyıklı, babacan, ton ton dedesi idi…
Türk insanı O'nu çok sevdi!
Çünkü O, hep iyiyi oynadı; her zamân iyiden, doğrudan yana tavır aldı.
Sayısını bilmediği kadar çok filimde oynadı.
Fakat hiçbirisinde “baş oyuncu” olamadı!..
Rahmetli bunu tahmin edebilir mi idi, siz söyleyin!
Lâkin, bugün bahriyeli “baş çavuş” Hulusi,
Eski Tüfek’deki bu makâlemizin “baş oyuncusu” olacak, inşallah…
* * *
İzmit’li Ali oğlu Hulusi;
Bahriyeli yatağı İzmit’de yaşıyor,
Bahriye gedikli zâbiti olmak isdiyor idi…
İyot kokusu ciğerlerine sinmiş idi bir kere, ne de olsa!
Anasına-babasına bile haber vermeden koşup gitdi;
İmtihâna girdi ve muvaffak oldu!
Osmanlı Devletinin Kânununa güvenerek sözleşme imzâladı.
Bahriye Gedikli Zâbit Namzet Mektebine kayıdını yapdırdı.
Bu mektebden;
Kılıçlı “bahriye gedikli zâbiti” olarak mezun olacak idi…
Fakat: Maç devâm eder iken oyunun kuralı değişdi…
Cumhuriyetin çıkartdığı Kânun ile
“Kânunsuz” olarak, evet, “Kânunsuz” olarak devlet;
* * *
Hulusi KENTMEN’e yapılan “hak gaspını” şu örnek ile açıklayabiliriz.
Subay olmak isdeyen bir genc düşünün! Bu genc, devlete güvenmiş. O anki kânûna göre, subay olmak için harp okulu imtihanına girmiş. İmtihanı kazanmış ve harp okuluna kayıt yapdırmış.
Bu genc, teğmen olarak mezun olmayı bekler iken devlet, son sene içinde bir kânûn çıkartmış. Bir başka ifâde ile, maç devâm eder iken kural değişdirmiş… Ve bu Kânun ile devlet, subay sınıfını “tasfiye” etmiş. Harp okulu son sınıfda okuyan bu genci, “subay” olarak değil de bir aşağı sınıf olan “astsubay” olarak mezun etmiş.
Devlet bütün bunları “kânunsuz” olarak yapmış!..
Bir başka ifâde ile devlet;
Bu gencin okula kayıt yapdırdığında subay olmak için ihrâz etdiği “müktesep hakkını” gasp etmiş.
Tıpkı, 1999 senesinde EYT’lilere atdığı kazık gibi,
Devletimiz Hulusi KENTMEN’e 1929 senesinde büyük bir kazık atmış!..
İşde, bahriyeli baş çavuş merhum Hulusi KENTMEN’e yapılan zulüm tam da böyle…
* * *
Rahmetli Hulusi KENTMEN’e devletin yapdığı “müktesep hak gaspını” dâva etmesi için
Aşağıda gördüğünüz şu mektubumu Hulusi KENTMEN’in vârislerine gönderiyorum.
Tanıyan, bilen var ise şâyet, ricâ ediyorum! Lutfen, kendilerine iletsinler…
* * *
Emekli Deniz Astsubayı Volkan KENTMEN, Hulusi KENTMEN’in oğlu,
Melek KENTMEN; Volkan KENTMEN kızı, Hulusi KENTMEN’in torunu,
Ali KENTMEN; Volkan KENTMEN’in oğlu, Hulusi KENTMEN’in torunu,
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
05 Ocak 2023
Konu: Merhum Emekli Deniz Astsubayı Hulusi KENTMEN’in Müktesep Hakkının Gasp Edilmesi.
Kıymetli vârisler,
Benim adım Şükrü IRBIK. Rahmetli Hulusi KENTMEN ve oğlu Volkan KENTMEN gibi, ben de emekli deniz astsubayıyım.
Ben Şükrü IRBIK; 26 sene Deniz Kuvvetleri Komutanlığında, son 3 senesi de Sâhil Güvenlik Komutanlığında olmak üzere 29 sene hizmet etdikden sonra 2011 senesinde kendi isdeğim ile emekli oldum. Emekli olduğum günden beri de mensubu olduğum “deniz astsubay” sınıfının hukukunu ve târihini anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum. Bu konuda tesbit etdiğim ve bugüne kadar hiç bilinmeyen ve yazılmayan çarpıcı hakikâtleri de emekliassubaylar.org isimli sitedeki Eski Tüfek isimli köşemde yayınlıyorum.
Kıymetli Hanımefendi ve Beyefendiler,
Benim sizlere bu mektubu göndermemdeki maksadım şudur; dönemin Bahriye Vekâleti (Deniz Kuvvetleri Komutanlığı)’nin emekli deniz astsubayı Hulusi KENTMEN’e 1929 senesinde yapdığı “müktesep hak gaspını” size duyurmak… Sizler astsubay, astsubay kızı ve oğlu, hem de astsubay torunları olarak, konuyu zannederim ki kolayca anlayabilirsiniz. Müsaadeniz olur ise şâyet, Hulusi KENTMEN’e yapılan hak gaspını şöyle izâh edeyim.
Ortaokul birinci sınıfı okudukdan sonra merhûm Hulusi KENTMEN, gedikli zâbit olmak için; 1927 senesinde “Bahriye Gedikli Zâbit Namzet Mektebine” kayıt yapdırmış. Bunu, 1990 senesinde Deniz Kuvvetleri Dergisine verdiği mülakatda kendisi söylemiş. Bu mektep, bahriye gedikli zâbiti yetiştiren bir mektep. Bahriye gedikli zâbit sınıfı, zâbit (subay) sınıfına dâhil idi. 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kânununda bugün dahi hâlen mevcut olan gedikli zâbit (gedikli subay) sınıfının bugün bildiğimiz deniz “astsubay” sınıfı ile hukûken hiçbir ilgisi yok.
Hulusi KENTMEN Bahriye Gedikli Zâbit Namzet Mektebinde 2 sene okudukdan sonra, 1929 senesinde “bahriye gedikli namzedi” rütbesi ile mezun olacak idi. “Bahriye gedikli namzedi” rütbesi ile 2 sene hizmet etdikden sonra da “üçüncü sınıf gedikli zâbitliğe” terfî edecek idi.
Aşağıda, 1929 senesinde bahriye birinci sınıf gedikli zâbitin temsilî resimini
Ve dahi
Hulusi KENTMEN’i ve hak etdiği bahriye gedikli zâbit namzedi rütbe işâretini görüyorsunuz.
Rütbeleri apulet şeklinde omuzda olan bahriye gedikli zâbitinin kılıç taşıdığına dikkat buyurunuz.
* * *
Bahriye Vekâleti 1929 senesinde Bahriye Gedikli Zâbit Namzed Mektebinin tahsil süresini “kânunsuz olarak” 2 seneden 3 seneye yükseltmiş. Gene, aynı sene çıkartılan bir kânûn ile; zâbit (subay) sınıfına dâhil olan “Bahriye Gedikli Zâbit” sınıfı tasfiye edilmiş. Tasfiyenin yapıldığı 1929 senesinde, Bahriyede 400 civârında gedikli zâbit mevcut ve muvazzaf imiş. Bu gedikli zâbitlerin Kânundan neşet eden müktesep hakları muhafaza edilmiş. Ve isdeyen gedikli zâbitler, emekli oluncaya kadar zâbit (subay) vasıflarını muhafaza etmişler.
Ancak ne var ki; Hulusi KENTMEN’in de aralarında olduğu Bahriye Gedikli Zâbit Namzet Mektebinin birinci sınıfında okumakda olan 113 ve ikinci sınıfında 100 olmak üzere toplam 213 “gedikli zâbit namzet” talebesi için ne yazık ki o kânûn, 1929 senesinde herhangi bir hüküm tesis etmemiş. Bir başka ifâde ile; Ali oğlu İzmitli Hulusi’nin de aralarında olduğu 213 “gedikli zâbit namzet” talebesi iyot gibi ortada kalmışlar.
* * *
RAN isdedi; DİNO, mutluluğun resimini yapamadı!
Fakat
Bahriye Gedikli Zâbit Namzed Mektebinin
Birinci ve ikinci sınıfında okuyan 213 talebeye
Bahriye Vekâleti’nin 1929 senesinde yapdığı zulumün kendinden açıklamalı resimini,
Eski Tüfek, işde, şöyle yapdı.
* * *
Genelkurmay Başkanları ve Millî Savunma Bakanları,
Harp okullarının eğitim-öğretim süresini;
Bu iyileşdirmeler neticesinde eski mezun subaylar sanki çalışıp ter dökmüşler gibi;
1929 senesinde dönemin Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanı;
Bahriye gedikli zâbit namzedi Hulusi KENTMEN ve 212 arkadaşını ise iki kere cezâlandırdı;
* * *
Bahriye Gedikli Zâbit Namzet Mektebinden 1927 ve 1928 senelerinde mezun olan “gedikli zâbit namzedleri” de yeni teşkil edilen “Deniz Gedikli Küçük Zâbit” sınıfına “tenzil” edilmişler. “Gedikli başçavuş” rütbesine “tenzil” edilen 200 civârında olduğunu tahmin etdiğim bu “gedikli zâbit namzedleri” de Hulusi KENTMEN gibi mağdur edilmişler.
İşde,
Merhûm Hulusi KENTMEN’e yapılan hukuksuzluk burada başlıyor. 1929 senesine çıkartılan kânûn ile Hulusi KENTMEN;
Aşağıdaki resimlerde;
Ve
* * *
1944 senesinde kılıç veremedikleri,
Bugün artık hepsi ölmüş üç beş subaya kılıç vermek için
Gudretli gomutanlar ve Millî Savunma Bakanları
60 sene sonra; 8 sene içinde tam 3 kere Kânun buyurdular.
Müktesep hakkını devletin gasp etdiği Hulusi KENTMEN ve arkadaşlarına da;
Gedikli zâbit unvânını ve kılıçlarını iade etmek için
Gudretli gomutanlar ve Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR,
Bugünden tezi yok, hemen bir Kânun buyurmaya mecburdur.
* * *
Şimdi,
Merhûm Hulusi KENTMEN’in müktesep hakkını devlet, 1929 senesinde alenen gasp etmiş. Bunda hiç şüphe yok!..
Ve bu müktesep hak gasbı ile;
Gedikli zâbit (gedikli subay) olarak mezun edilmesi gereken Hulusi KENTMEN, daha aşağı/alt bir sınıf olan “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına “tenzil” edilmiş.
Bilahire çıkartılan kânûnlar ile de;
* * *
Ben Eski Tüfek de Hulusi KENTMEN’in 4 unvân değişdirdiğini gördüm, 34 senede!
Bahriyede görev yapdığı süre içinde İzmit’li Ali oğlu Hulusi;
Gedikli zâbit (1927-1929)
Gedikli küçük zâbit (1929-1935)
Gedikli erbaş (1935-1951)
Astsubay (1951-1961)
Aklı başında bir devletde ancak 500 senede yaşanabilecek bu olayların tekmilini birden,
Bahriyeli baş çavuş Hulusi;
1929-1951 seneleri arasında geçen sâdece 22 senelik âhir ömründe yaşayıp tüketmiş!
Bahriye Vekâleti'nin baş çavuş Hulusi'ye yapdığı şu zulumü, gevur bile gevura yapmaz, vallahi!
* * *
Astsubay sınıfının târihini araşdırır iken;
Merhûm Hulusi KENTMEN’in mâruz kaldığı ve beni ziyâdesi ile üzen bu “müktesep hak gasbını” tesbit etdim.
Bu konuyu ilk defâ olmak üzere ben Şükrü IRBIK ilân ediyorum.
Sinema sanatçısı iken insanların yaşadığı hayât hikâyelerini filim yapdı.
Fakat bu kez
Baş çavuş Hulusi’nin Bahriye’de yaşadığı kendi hayât hikâyesi filim konusu oldu.
Makâlemizin yakın zamânda yayınlacağım ikinci bölümünde ise;
Bu konu hakkındaki bütün belgeleri kamuoyuna duyuracağım.
* * *
Rahmetli Hulusi KENTMEN’e;
Ve
Böylece;
Rahmetli Hulusi KENTMEN’in mâruz kaldığı bu müktesep hak gaspını isbatlamak için açılacak dâvaya esâs olmak üzere bütün belgeler bizde mevcut.
Bu konudaki düşüncenizi bir an evvel tarafıma bildirmenizi ricâ ederim.
Saygılarımla
Emekli SG Astsubay Şükrü IRBIK
Eski Tüfek Şükrü IRBIK’dan
Prof.Dr. Mesut UYAR’a Mektup-2
Sayın Prof.Dr. Mesut UYAR,
Antalya Bilim Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı
Uluslararası İlişkiler Profesörü
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
30 Kasım 2022
Konu: Osmanlı Askeri Tarihi isimli Kitabınız Hakkında.
İlgi: (a) Mesut UYAR-Edward J. ERICKSON, A Military History Of The Ottomans; From Osman to ATATÜRK isimli kitabınız. (Praeger-2009).
(b) Mesut UYAR-Edward J. ERICKSON, Osmanlı Askeri Tarihi isimli kitabınız. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Üçüncü Basım, Mart-2020.
Amerikalı uluslararası ilişikiler uzmanı ve askerî târihci olan Prof.Dr. Edward J. ERICKSON ile ortak çalışma neticesinde; İlgi (a)’da mezkûr A Military History Of The Ottomans; From Osman to ATATÜRK isimli ingilizce kitabınızı 2009 senesinde yayınladınız. 380 sayfalık bu kitabınızı ben, internetten ücretsiz indirdim. El emeği göz nûru bu kitabınızı insalığın hizmetine hasbiden sunan her kim ise, kendisine hassaten teşekkür ediyorum.
İlgi (b)’de merkum Osmanlı Askeri Tarihi isimli kitabınızı ise 2014 senesinde yayınladınız. “Türkçe Birinci Basıma Önsöz” bölümünde izhâr etdiğiniz üzere, bu kitabınız; Prof.Dr. Edward J. ERICKSON ile ortak çalışma neticesinde 2009 senesinde ingilizce olarak yayınladığınız İlgi (a) kitabınızın türkce tercümesidir.
Askerlik târihimizde önemli yere sâhip olması hasebi ile; bu kitaplarınızda yeri geldiğinde “noncommissioned officer” (NCO), “petty officer”, “küçük zabit” ve “astsubay” kelimeleri hakkında bilgiler izhâr etmişsiniz. Türkce yayınladığınız 675 sayfalık bu kitabınızın Mart-2020 baskısını ise ben Şükrü IRBIK, 37 TL’ye satın aldım. Bu kitabınızı yazmak için türkce ve yabancı olmak üzere 1.263 adet kaynak eserden istifâde etmenizi hakikâten etkileyici bulduğumu söylemeliyim.
Nâdir kitap ve zor bulunan makâleleri sabır ile arayıp bulan ve size veren Ahmet ÖZCAN isimli hocama ise huzurunuzda takdirlerimi gönderiyorum.
Mesut Hocam,
Hatırlayacağınız üzere birinci mektubumu size 18 Ağustos 2022 târihinde göndermiş idim.
Bu mektubumda;
Independent Türkçe isimli internet gazetesinde yayınladığınız 12 Ocak 2022 Çarşamba gün ve 5:32 saatli “Astsubay Sorununun İhmal Edilen Boyutu” isimli makâleniz hakkında,
Emekli bir astsubay olarak ben Şürkü IRBIK size suâller tevcih etmiş idim.
Konumuz ile doğrudan ilintisi olduğundan dolayı;
Sözüme konu ingilizce ve türkce kitabları birlikde yazdığınız Amerikan vatandaşı Prof.Dr. Edward J. ERICKSON hakkında kısa bilgi vermek bu mektubumu okuyanlar için faydalı olacak.
Edward bey, üç nesilden beri asker olan Amerikan ailesine mensub emekli bir subay. Dedesi “Er” (Enlisted) olarak Amerikan Kara Ordusunda “Çavuş” rütbesi ile I.Dünya Savaşı’nda Fransa’daki Amerikan Seferî Kuvveti (AEF)’nde görev yapmış. Babası da gene “Er” (Enlisted) olarak Amerikan Kara Hava Kuvvetleri (US Army Air Forces)‘nde “Çavuş” rütbesi ile II.Dünya Savaşı’nda İtalya, Fransa ve Almanya’da görev yapmış. Edward J. ERICKSON ise Amerikan Kara Ordusuna piyâde “Er” (Enlisted) sınıfında "Private" rütbesi ile intisâb etmiş. 1950 doğumlu olan Edward bey "Er” (Enlisted) olarak göreve başladığı târihi özgeçmişine yazmamış!.. Onbaşılığa terfî etdikden sonra sözleşme yenileyip (reenlist) “Erbaş” sınıfında “Kıdemli Çavuş” rütbesine yükselmiş. Görevine devâm eder iken, Amerikan Kara Ordusunun kendisine temin etdiği maddî ve idârî imkânlar ile üniversitede okuyup lisans eğitimi almış. Lisans diplomasını aldıkdan sonra 1975 senesinde topcu subay sınıfına terfî etdirilmiş. Edward bey, hem muvazzaf subaylık görevine devâm etmiş hem de bilimadamı olarak çalışmasını sürdürmüş. Kıt’a kaynaklı subay (mustang) olduğundan dolayı ki, Türk Ordusunda biz bu tür subaylara “katır” deriz; Edward J. ERICKSON Yarbay rütbesinde iken yaş haddi sebebi ile 1997 senesinde emekli edilmiş.
Edward J. ERICKSON; 1980’li senelerde Türkiye’deki Amerikan üslerinde “Er” (Enlisted) unvânı ile ve 1993-1994 senelerinde ise İzmir‘deki NATO Karargâhında “subay” (Officer) unvânı ile görev yapmış. Türkiye’ye gelmeden önce, Amerikan Kara Kuvvetleri Dil Okulunda 1985 senesinde türkce öğrenmiş. Türkceyi ortalama bir Türk vatandaşından bile daha selis olarak konuşabilen Edward bey İzmir’de görevli iken Türk askerî târihine merâk salmış. Bu görevi esnâsında; bir vesile ile ki, bunu bize Mesut hocam ancak siz anlatabilirsiniz, sizin ile yolu kesişmiş. Bu tanışma-buluşma neticesinde de Osmanlı askerî târihi hakkında Edward bey ile ortak yazdığınız kitâbınızı 2009 senesinde ingilizce dilinde yayınlamışsınız.
Muhterem Mesut hocam,
Bugün size ikinci mektubumu gönderiyorum. Bu mektubumda; Amerikan Kara Kuvvetlerinde “Erbaş” sınıfında “Kıdemli Çavuş” (Staff Sergeant) rütbesi ile göreve devâm eder iken; subaylığa terfî eden ve daha sonra Yarbay rütbesi ile emekli edilen Prof.Dr. Edward J. ERICKSON ile müşterek yazdığınız;
Ve
Size suâller tevcih edeceğim. Türkce târih kitabı yazacak derecede türkce bildiğinden dolayı Edward bey de bu suâllerimin muhatabıdır.
Ancak; suâllerimi size tevcih etmeden evvel, 2020 senesinde ikinci baskısını yayınladığınız Osmanlı Askeri Tarihi isimli türkce kitabınız hakkında dikkatimi çeken bir iki hususu, müsaadeniz ile bu mektubuma iktibas edeceğim.
Mezkur kitabınızda "noncommissioned officer” (NCO) olarak türkceye tercüme etdiğiniz “astsubay” kelimesi ve mürâdif olarak kullandığınız “küçük zabit/astsubay” kelimelerine önem atfetmiş ve bu kelimeler hakkında çok mühim tesbitler yapmışsınız. Mersum kelimeler hakkında yapdığınız ve benim görebildiğim bu tesbitlerinizi aşağıda derledim.
* * *
Osmanlı Askeri Tarihi isimli kitabınızda
Ben Şükrü IRBIK’ın dikkatini çeken tesbitleriniz;
Sayfa-XVIII, Terminoloji ve Yazım Hakkında Not;
(…) Bu eser boyunca yer isimlerinin Osmanlı dönemindeki yerleşmiş şekillerinin kullanılması tercih edilmiştir.
(…) Tarih dışı bir durum yaratmamak için fetih sonrası ismi değişen yerler için fetih tarihine kadar eski ismi kullanılmıştır. Örneğin 1453 senesine kadar “Konstantinapolis”, 1453’den sonrası için “İstanbul” ismi kullanılmıştır.
* * *
Sayfa-74;
(…) Bu konuyla bağlantılı bir başka önemli sorun ise, alt kademelerdeki subay eksikliğiydi. Orta mevcutları artmasına rağmen (17. yüzyıl boyunca orta mevcutları yedi kat arttı) subay kadroları beşte sâbit kaldı, sadece “astsubay” kadroları arttı. Sonuç olarak subay eksikliğini gidermek için bâzı “astsubay” kadroları (Odabaşı örneğinde olduğu gibi) subay görevlerini üstlenmek zorunda kaldı. Bu durumda ise “astsubay” görevleri ihmal edilmeye başlandı.53.
53 Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilatından Kapukulu Ocakları, vol. 1, 152, 397–400; Mahmud Şevket, Osmanlı Askeri Teşkilatı ve Kıyafeti, 43–44.
* * *
Sayfa-77;
(…) Bu düzenlerini disiplin, eğitim ve cesaretleri sayesinde düşmânın yoğun ateşi altında bile muhafaza ederlerdi. Zamân zamân bâzı ortaların siperlerin içinde savunma mevzii işgal ettikleri 65 vaki olsa da düşmân ateşi karşısında siper almak 19.yüzyıla kadar hep “korkakça bir davranış” olarak görülürdü.66 Bu tarz istenmeyen davranışların muharebenin sıcağı içinde meydâna gelmesini engelleme ve safları muhafaza etme görevi düşük rütbeli subaylara, “astsubaylara” ve “kıdemli askerlere” düşerdi. Zaten bu görevler onların asli vazifeleriydi. (←??? Kaynaksız. IRBIK).
65 Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilatından Kapukulu Ocakları, vol. 1, 374–376; Ahmet Muhtar, Muharebat-ı Meşhure-i Osmaniye Albuümü, 53.
66 Solakzade (Çabuk), Solakzade Tarihi, 346.
* * *
Sayfa-275;
“Muallem Asakir-i Muhammediye” adı verilen yeni ordu, Nizam-ı Cedid’in sadece kanunnamelerini değil, aynı zamânda üniforma ve birlik teşkilat yapılarını da taklit etmeye mecbur kaldı. Üstelik teşkilatın ilk üç subayından ikisi (diğer subay yukarıda bahsetdiğimiz Mısırlı Davud Ağa’ydı) ve tâlim çavuşlarının çoğunluğu da eski Nizam-ı Cedid personeliydi7.
7 İlyas Ağa, Tarih-i Enderun (Letaif-i Enderun), 281–282, 292–293; Levy, Military Policy of Sultan Mahmud II, 1808–1839, 176–177, 388–390.
* * *
Sayfa-280;
(Vakai Hayriye arifesi. IRBIK) Merkezi idâre umutsuz bir şekilde reformlar için uzman ve model arayışı içindeyken, Hüsrev Paşa, gizlice eski bir Fransız “astsubayı” olan Sardinyalı Hurşit (Gaillard) denetiminde bir deniz piyâde taburunun eğitimini başlatmıştı.
??? Kaynaksız. IRBIK.
* * *
Sayfa-329;
Osmanlı’ya sığınmış ve müslümân olmuş bir Habsburg subayı (bâzı modern kaynakların iddialarına göre, gerçekte bir "astsubay" olma ihtimali bulunmaktadır) Ömer Lütfi Paşa (Hüsrev Paşa hânesinde yetişmiştir) Tuna Ordusu’nun başına getirildi.
??? Kaynaksız. IRBIK.
* * *
Sayfa-353;
Deneyimli askerler rastgele ve düşünülmeden terhis edilirken, gerçek bir astsubay sınıfı teşkil etmek için altın bir fırsat elden kaçırıldı.
??? Kaynaksız. IRBIK.
* * *
Sayfa-358;
Kırım Savaşı boyunca birkaç etkisiz bombardıman ve birliklerin nakledilmesi dışında, Osmanlı donanması kendini deniz üs ve limanlara kapatmış ve savaşta etkin bir rol almamıştı. Anlaşılan Sinop baskınında (1853. IRBIK) yaşanan hezimet bütün denizcileri korkutmuştu. (←Kaynaksız. IRBIK). Bu durum Abdülazid (1861-1876. IRBIK) döneminde değişecekti. Sultanın askerî teknolojiye merakından en çok Donanma istifâde edecekti. Modern zırhlı kruvazör ve monitorlardan oluşan yepyeni bir filo İngiltere ve Fransa’dan yapılan alımlarla bir araya getirildi. İngiliz ve Amerikalı mühendis ve ustaların gözetiminde Hasköy Tersanesi modern İngiliz planlarına göre baştan aşağı yenilendi. Ancak ne Abdülaziz ne de onun Donanma danışmanları bu modern gemileri kullanacak subay ve denizcilerin eğitimine, nitelik ve niceliklerine yeterli ilgiyi göstermediler. Eski Mühendishane-i Bahri-i Hümayun her sene ancak çok kısıtlı sayıda “subay” mezun edebiliyordu. Üstelik şimdiye kadar kara kuvvetleri reformlarda önceliğe sahip olduğu için Harbiye’nin yaşadığı dönüşüm Mühendishane’ye sirayet etmemiş ve bu okul çağının gerisinde kalmıştı. Deniz astsubayı ve teknisyeni yetiştiren herhangi bir okul veya eğitim merkezi bulunmuyordu. Sonuçta yapılan alımlarla Osmanlı donanması Avrupa’nın üçüncü büyük donanması haline geldiyse de nitelikli mürettebata sahip olmadığından padişahın beklentilerini karşılamaktan çok uzaktı4.
4 J. Lewis Farley, Modern Turkey, (London: Hurst and Blackett, 1872), 134–136, 144–149; İ. Halil Sedes, (Mütekaid Tümgeneral. IRBIK) 1877–1878 Osmanlı-Rus ve Romen Savaşı, Cilt. 1, (İstanbul: Askeri Matbaa, 1935), 129–130; Ali Fuat Örenç, “Deniz Kuvvetleri ve Deniz Harp Sanayii”, Osmanlı Askeri Tarihi: Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri 1792-1918 içinde ed. Gültekin Yıldız, İstanbulu-Timaş-2013, s. 141-145.
* * *
Sayfa-361;
(1870’ler. IRBIK) (…) Mektepli subay sayısında yaşanan bu sıkıntıya ek olarak, ordunun komuta, kontrol ve eğitimini etkileyen bir başka önemli sorun, "profesyonel astsubay" sınıfının bulunmamasıydı. (←Kaynaksız. IRBIK). Daha önce farklı yerlerde belirttiğimiz gibi, ordu yüksek komuta heyeti bu uzun reform süreci içinde eğitim görmüş astsubayların önemini fark etmemiş veya önemsememiştir. Deneyimli ve tecrübeli erlerin teskere bıraktırılarak astsubay görevlerinde kullanılması yeterli görülmüştü11. Profesyonel astsubay sınıfının bulunmaması, alaylı subayların kapasitelerinin sınırlı olması ve genel olarak askerlerin cehaleti ve askeri eğitimlerim eksikliği yüzünden, mektepli subaylar çoğu zamân kendi görevlerinden ziyade, aslında astlarının görevi olan, ama yapmadıkları işleri de üstlenerek hiçbir şey yapamaz hale geliyorlardı. Muharebe meydânında üst rütbeli subayların topcu nişancı eri gibi topları tevcih ettiklerine, kurmay subayların süvâri keşif kolu yerine keşfi bizzât yaptıklarına ve başka benzer durumlara sıklıkla rastlanılmaktaydı. Sonuç olarak düşmân ateşi altında muharebe meydanının her yerine yetişmeye çalışan mektebli subayların zayiat oranları fazlasıyla yüksekti. Subaylarına kişisel olarak bağlanan askerlerse, komutanlarının vurulması halinde güvenlerini kaybedip ne yapacaklarını şaşırdıklarından hemen dağılmaktaydılar12.
11 Herbert, The Defence of Plevna, 1877, 47–48 ; Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, vol. 5, 477.
12 Ahmed Muhtar, Anılar, 51, 87, 94, 127, 167, 186, 208, 214, 217, 228.
* * *
Sayfa-402;
(1877-1878; 93 Harbi. IRBIK) (…) Savaş boyunca subay zayiatının oransal olarak çok yüksek olduğu da dikkate alındığında, Osmanlı Ordusunun tam anlamıyla bir subay Ordusuna85 dönüştüğü görülmektedir. Bu konuda mektepli subaylara büyük yük binmekteydi. Profesyonel astsubay yetiştirmek için okullar açılması veya liyakatli erlerin bir sistem dahilinde eğitilerek astsubay olarak yetiştirilmesi bir türlü sağlanamadığından, bu görev de mekteplilerin sırtına binmekteydi. Subaylar liderlik görevleri yanı sıra silah nişancılığı, bakım ve her türlü teknik görevi de icrâ etmekteydi. Dolayısı ile, muhabere esnâsında subayını kaybeden birlikler muharebe yeteneklerini de kaybetmekteydi. Askerlerin savunmada iyi, ama taarruz harekatında zayıf olmasının kanımızca en önemli sebebi muhabere liderliği eksikliğiydi. Genel birlik eğitiminin yetersizliği ve bu kapsamda tatbikâtı ve manevraların icrâ edilmemiş olmasının etkileri de ihmal edilmemelidir86.
85 “Subay Ordusu” kavramı subayın asıl görevi dışında diğer görevleri de üstlendiği, subayın bir komutandan ziyâde bir baba gibi görüldüğü, askerlerin her konuda subaylarının emir-komutasına ihtiyaç duyduğu (Herbert_ Plevna; “never acting on his initiative”. IRBIK) ve herhangi bir nedenle subaylarının ölmesi veya yaralanması halinde askerlerin kendilerine güvenini kaybetdiği ordular için kullanılan bir kavramdır. (??? Kaynaksız. IRBIK)
86 Herbert, Defence of Plevna, 1877, 48, 233–234; Ahmed Muhtar, Anılar, 83–84, 126– 127, 208, 214, 217; Baker, Turkey, 273; Ryan and Sanders, Under the Red Crescent, 31, 67, 240–241, 296; Allen and Muratoff, Caucasian Battlefields, 217; İzzet Fuad, Kaçırılan Fırsatlar, 82–83.
* * *
Sayfa-428;
(1840’lar. IRBIK) Eyalet merkezlerinde açılan talimgâhlarda askerler ve astsubaylar eğitilirken, Ordunun istek ve tercihlerine uygun silah ve teçhizatla Jandarma donatıldı. Sonuçta Jandarma görünüşte ordudan bağımsız olsa da gerçekte her açıdan askeriyenin emrinde bir teşkilat olmayan devâm etti136.
136 Çakın and Orhon, TSK Tarihi Osmanlı Devri (1793–1908), 248–253); Swanson, Journal of Contemporary History, 253–255; Nadir Özbek, ‘‘Policing the Countryside: Gendarmes of the Late 19th Century Ottoman Empire (1876–1908), International Journal of Middle East Studies, vol. 40, no. 1, 2008, 51–56, 62–63; Selahattin Günay, Bizi Kimlere Bırakıp Gidiyorsun Türk? Suriye ve Filistin Anıları, (İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2006), 13.
* * *
Sayfa-444; Önce protesto ve kitlesel itaatsizlikle başlayan muhalefet, siyâsî ve dini kıyafetlere bürünerek 31 Mart karşı darbesinin patlak vermesinde önemli pay sahibi oldu. Alaylı subay ve gedikli erbaşların liderliğinde ordu merkezlerinde (özellikle İstanbul ve Erzurum) birlikler isyân ederek yeni rejimi devirmeye kalkıştılar. Bu karşı darbe girişimi tasfiyenin meşruiyetini gösteren bir kanıt olarak algılanıp ayaklanmanın bastırılması sonrasında kalan alaylılar da ordudan ihrâç edildiler169.
169 Alaylıların ordudan ilişiğinin kesilmesi sonrasında genel subay mevcudu 26,310 dan 16,121’e düşmüştür. Karatamu, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, 187–189; Ahmed İzzet, Feryadım, 45–46, 62–73; Apak, Yetmişlik Bir Subayın Anıları, 31–41; Turfan, Rise of the Young Turks, 155–161; Bartlett, Battlefields of Thessaly, 52, 55–56; Griffiths, Reorganization of the Ottoman Army, 111.
* * *
Sayfa-451; Enver Bey ve diğer İttihatçılar, direnişin devâm edebilmesi için geride sağlam bir askerî altyapı bırakma karârı aldılar. Bütün silah, mühimmat ve teçhizatın yanı sıra, subay, astsubay, muhtelif teknisyen ve silah nişancılarından kurulu üç yüz kişilik bir unsur geride bırakıldı. Üç ay süren tahliye sürecinde, yerli birlikler içinden seçilen yetenekli astsubay ve erler ağır silah ve teçhizatın kullanılması konusunda hızlandırılmış eğitime tabi tutuldular. Bu proje çerçevesinde yüze yakın Trabluslu genç ve çocuk seçilerek İstanbul’daki askerî okullara nakledildi. Amaç, savaşın gelecekteki komuta kadrosunu yetiştirmekti. Ama bu cüretkar proje Balkan Savaşlarının yenilgiyle bitmesi yüzünden rafa kaldırıldı. Birinci Dünya Savaşı esnâsında ise kısmen uygulanabildi190.
190 Ertuna, TSK Tarihi Osmanlı Devri, Osmanlı-İtalyan Harbi (1911–1912), 411–421; Simon, Between Ottomanism and Nationalism, 98–101; Kut, İttihat ve Terakki’den Cumhuriyete Bitmeyen Savaş, 116; Tauber, Emergence of the Arab Movements, 218–219; Booch a.g.e s. 205-207.
* * *
Sayfa-466, 467; Osmanlı Ordusunda profesyonel astsubay sınıfının olmadığı dikkate alındığında, özellikler küçük birlik seviyesindeki lider açığı daha iyi anlaşılabilir. Sonuçta, ordu savaşa daha az subayla gitti. Subay kadrosunun ancak yüzde 55’i doldurulabilmiştir. Düzenli piyâde birliklerinde her bölükte iki subay varken, Redif birliklerinde her iki bölüğe bir subay düşüyordu. Bu çok ciddi bir sorundu. Çünkü subaylar sadece komutanlık değil, aynı zamânda astsubaylık ve teknisyenlik de yapıyordu. Muharebelerde subay zayiatı normal oranların çok üstünde olduğundan, savaşın ilerleyen aylarında durum daha da kötüleşecekti226.
226 Hallı, Balkan Harbi (1912–1913), 134, 149–150; H. Cemal, Tekrar Başımıza Gelenler, 73–74.
* * *
Sayfa-474; Heyetin diğer üyeleri de kritik görevlere (bir tümen komutanlığı, üç alay komutanlığı, Mekteb-i Harbiye Komutanlığı da dâhil olmak üzere, on bir askeri eğitim kurumu komutanlığı ve bir kısım daha alt kademe görevler) atandı. Bu atama politikasının temel maksadı, modern Alman modelleri çerçevesinde subay, astsubay ve birlikler yetiştirmekti246.
246 Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, 288–305; Sanders, Five Years in Turkey, 20–21; Wallach, Bir Askeri Yardımın Anatomisi, 148–149; Karatamu, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, 193–194, 197.
* * *
Sayfa-485;
Seferberlik sonrası Ordunun personel mevcudu görkemliydi. 820.000’i muharip olmak üzere, genel mevcut bir milyonu aşmıştı. Fakat subay sayısı 12.469’da sâbit kalmıştı. Her 100 muharip askere 1,5 subay düşmekteydi. Bu oran, neredeyse koca denizde bir damla anlamına gelmekteydi292.
(…)
Talimgahlarda altı ilâ sekiz ay eğitim gören öğrenciler, onbaşı rütbesi verilerek kıt’alara “zabit namzedi” unvanıyla gönderildi. Kararnameye göre altı aylık görev başı eğitim ve deneme sonrasında, birlik komutanlarının kanaatine göre subay nasbedileceklerdi. Böylelikle altı ay boyunca astsubay olarak görev yapacak adaylar ordudaki önemli bir boşluğun dolmasına yardımcı olacaklardı. Eğer aday başarısız bulunursa, çavuş rütbesi verilip astsubay statüsünde göreve devâm edecekti294. Önceki bölümlerde belirttiğimiz gibi, Osmanlı Ordusunda “profesyonel astsubay” sınıfı bulunmamaktaydı. Askerlerin bir kısmı teskere bıraktırılarak astsubay görevlerinde istihdam edilmekteydi. 1909 sonrasında bâzı ordu merkezlerinde açılan “küçük zabit” mekteplerinden az sayıda mezun verilebilmişti295. Bunlar da subay açığı yüzünden astsubay kadrolarında değil, subay kadrolarına atanmışlardı.295. Dolayısıyla savaş boyunca zabit namzetleri ve kıdemli erler astsubay işlevini yerine getirmeye çalıştı.
292 Kadro ve teşkilatlara göre her 100 askere ortalama 6 subay düşmesi gerekdir idi. İlden, a.g.e., s. 39,40; (İlden Şerif. Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında 3.Ordu: Sarıkamış Kuşatma Manevrası ve Meydan Savaşı. (ed.) Sami Önal. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 1998); Selışık, a.g.e, s.3-5; (Selışık, Selahattin. Kafkas Cephesinde 10 ncu Kolordunun Birinci Dünya Savaşının Başlangıcından Sarıkamış Muharebelerinin Sonuna Kadar Olan Harekaˆtı. 2nd edition. Ankara: Genelkurmay Basımevi, 2006); Sabis a.g.e, s.159-164, 285. (Sabis, Ali İhsan. Harp Hatıralarım: Birinci Dünya Harbi. 4 vols. İstanbul: Nehir Yayınları, 1990–1991).
294 Alaeddin Ören, İlk Yedek Subay Yuvası: İhtiyat Zabitan Mektebi,’’ Piyade Yedek Subay Talimgâhı 35. Dönem Hatırası, (Ankara: Güzel Sanatlar Matbaası, 1952); İhsan Ali Alpar, Anı: Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizde 55 Yıl 11 Ay, (İstanbul: Nilüfer Matbaası, 1974), 21–35; Faik Tonguç, Birinci Dünya Savaşında Bir Yedek Subayın Anıları, (İstanbul: T. İş¸ Bankası Yayınları, 1999), 16–17, 63, 67.
295 İlk astsubay Okulu (Gedikli Küçük Zabit Okulu) Alman subayı Ditfurt Paşa danışmanlığında, 1909’da İstanbul’da Mahmud Şevket Paşa tarafından açılmıştır. Sonra, Konya ve Beyrut gibi önemli bölgesel askerî merkezlerde başka astsubay okulları da açıldı. Üç senelik eğitim süresi olan bu okullar savaşa kadar üç sınıf mezun edebilmişti. Tahsin Yahyaoğlu, ‘‘Astsubay Okullarının Tarihçesi,’’ Türk Kültürü, yıl: 3, nu. 32, Haziran 1965, s. 36; İsmail Hakkı Süerdem, Anılarım: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, (ed.) Orhan Avcı, (Ankara: Bilge Yayınevi, 2004), s. 23–24; Wallach, Bir Askeri Yardımın Anatomisi, s.80.
* * *
Sayfa-521;
Osmanlı subay ve astsubaylarının çoğu cephe gerisinde veya Almanya’daki eğitim merkezlerinde muhtelif askerî kurslara katılarak yeni taktik, teknik ve silahları öğrendiler410.
410 Yazman, Mehmetçik Avrupa’da, s.87–92, 97, 118, 126, 131.
* * * * *
Kıymetli Mesut Hocam,
Şimdi, bu ikinci mektubum ile size tevcih edeceğim suâllere geliyorum. Mektubuma konu etdiğim İlgi (a) ingilizce kitabınızın;
Ancak ne var ki;
Bu kelimelerin tercümeleri ve kullanımları hakkında kaynak/belge beyân etmemişsiniz.
İngilizce kitabınızda kullandığınız “noncommissioned officer” (NCO) ve “petty officer” kelimelerine karşılık olarak türkce kitabınızda yer verdiğiniz türkce tercümelerini ben tesbit etdim ve aşağıda gördüğünüz çizelgede topladım.
Yukarıdaki çizelgede gördüğünüz üzere Mesut hocam;
1. İngilizce kitabınızda yer alan “Noncommissioned officer” (NCO) kelimesini;
Olmak üzere 4 farklı şekilde türkceye tercüme etmişsiniz,
2. Gene aynı ingilizce kitabınızda yer alan “petty officer” kelimesini “deniz astsubayı” şeklinde tercüme etmişsiniz.
3. “Küçük zabit” ile “astsubay” kelimelerini ise türkceye tercüme etdiğiniz İlgi (b) kitabınızda müterâdif kelimeler olarak kullanmışsınız.
* * *
Muhterem Mesut hocam,
Bildiğiniz üzere;
Askerî mevzuâtımıza dâhil edildi.
Kânun ile tesbit edilen bir tâbirin ingilizce tercümesinin de kânun ile tesbit ve tayin edilmesi genel-geçer hukuk kuralıdır.
Bu hakikâtden hareket ile sizin ve kitâp ortağınız Edward hocama ben Şükrü IRBIK’ın suâlleri şunlardır;
1. Mezkur ingilizce kitabınızda yer alan “noncommissioned officer” (NCO) kelimesi türkce tercümesinin;
2. İngilizce “petty officer” kelimesi türkce tercümesinin “deniz astsubayı” olduğuna dâir verdiğiniz bilginin kaynağı/kânunu nedir?
3. “Küçük zâbit” kelimesinin “astsubay” kelimesi olduğuna dâir verdiğiniz bilginin kaynağı/kânunu nedir?
* * *
Bugün itibârı ile ordumuzda muvazzaf ve müesses olan “astsubay” sınıfının târihini doğru anlamak ve yazmak için
Son derece önemi hâiz olan bu suâllerimi Türk kamuoyu ve vicdânı huzûrunda cevaplamanın zamânı geldi…
Bu cümleden olmak üzere;
Yayınladığınız ingilizce ve türkce târih kitaplarınız hakkında hazırladığım
Ve
Bugüne kadar “astsubay” târihcesi yazan “revizyonist” târihcilerin ezberini bozacak
Ve dahi
Ordumuzdaki “astsubay” sınıfının târihini yeniden yazmamıza sebep olacak bu suâllerimi cevaplamanızı,
İstirham ederim, Mesut hocam.
Saygılarım ile
Şükrü IRBIK
* * *
Şükrü IRBIK'ın açıklaması;
Kıymetli Mesut hocam,
Okumuş, profesör olmuşsunuz. Hayırlı olsun!
Emekli bir subay olarak ingilizce ve türkce askerî târih kitabı yazmışsınız…
Bu kitaplarınızda kullandığınız;
Ve
İliminizin sadakası olarak cevaplar mısınız, hocam?
Bu suâllerime sizin ve Edward beyin göndereceğiniz cevablarınızı da
Ben Şükrü IRBIK işde, burada yayınlayacağım.
Hörmetlerim ile
Şükrü IRBIK
Em. SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Asubay Tefrikası-13
Dünyâ Astsubaylar Günü Yalanı
Memleketimin güzel insanı;
Aslını araşdırıp öğrenmenin zahmetine katlanmaz;
Her işin kolayına kaçmaya alışmışdır çünkü!..
Bilmez ki; inandığı hacı-hoca, muallim-gomutan güruhu,
Bâzı konularda kendisinden bile daha câhildir!
* * *
Saltanât döneminde,
Kendilerinin Zillullâh-i f‘il arz olduğuna inanan padişah efendimizin iki türlü kulu var idi;
Ekâbir ve reâyâ…
Ekâbir dediğimiz okuma-yazma bilenler;
Ümmî vatandaşı hem terbiye hem de idâre ediyor idi…
Fakat reâya ise ümmî câhil idi…
Reâyanın okuma-yazma bilmesini kendi saltanâtının devâmı için tehdit olarak gören padişahlar;
Türk milletini asırlarca ümmîlik ile terbiye ve idâre etdiler…
Padişahlar;
Kendi çocuklarını ve saltanâtını devam ettirecek asker ile devlet adamlarını,
Saraydaki Enderun mekteplerinde yetiştirdiler.
Fakat Padişahın kulları olan reâyayı ise ümmî olarak kalmaya mahkûm etdiler.
Osmanlı Devletinde ilk nüfus sayımını, 1830 senesinde Padişah II. Mahmud yapdı…
Avrupa Devletlerinin kendi çocuklarına parasız ve mecburî eğitim verdiği senelerde,
Padişahlar değil eğitim vermek, Osmanlı Devletindeki çocuk sayısını dahi bilmiyorlar idi…
* * *
Cumhuriyetin kurucu irâdesi;
Padişah-kul saltanâtını yıkdı,
Yerine;
Kendi hakkında kendi karârını özgürce verebilen;
Fikri hür, vicdânı hür, irfânı hür devlet-vatandaş idâresini ikâme etdi…
Şimdi artık;
Devleti idâre edenler isdemese bile vatandaşın kendisi okuma-yazma öğreniyor.
* * *
Vatandaşın fikrî uyanışını farkeden ATATÜRK sonrası sahte Cumhuriyetci subay-siyâsetci güruhu;
Ki, biz bunlara
ATATÜRK kisveli mukalllit ATATÜRKcüler diyoruz!
Bu kez de,
Okuma-yazma bilen vatandaşı idâre etmenin başka bir yolunu buldu;
Okuduğunu anlamayan vatandaş yetiştirmek!..
Evet! Bugün hepimiz sözde okuma-yazma biliyoruz.
Fakat okuduğumuzu anlayabiliyor muyuz?..
* * *
Meşhur Alman şâir ve müellif Nietzsche şöyle dedi;
“Dünyâda iki tür insân vardır; inanmak isdeyen ve bilmek isdeyen.”
Kitapsız yazar ben Eski Tüfek de
Müsaadeniz olur ise şâyet, şöyle diyorum;
“İnanmak isdeyen insan aslında bilmek isdemeyen insandır.”
“Bilmek isdeyen insan ise hakikâti talep eden insandır.”
* * *
2011 senesinde beri içinde olduğum yazar-çizer astsubay câmiamızda
Hakikâti talep eden çok az meslekdaşımı tanıdım!..
Eskerisi; duyduğu, gördüğü, okuduğu her şeye hemen inanmak isdiyor!
Çünkü, inanmanın mâliyeti sıfır kuruş. Emek yok, fikir yok, akıl hiç yok!..
Ancak ne var ki; akıldan azâde inanmak insanı felâkete götürebilir.
Yalancının yeline kapdırırsan kendini, vay hâline!...
Adamı suya diye götürürler de köle pazarında beş paraya satarlar!..
* * *
Dünyâ Astsubaylar Günü konusunda “astsubay” meslekdaşlarımın çoğu da
Bu konuda yazılan, söylenen her şeye inanmayı tercih ediyorlar.
Emeksiz bir fikrî tembelliğin büyüsüne kapılanlar neticede;
Kendilerinin dahi olmayı arzu etmeyecekleri müstehzî,
Kimi zamân da gülünç duruma düşüyorlar…
Nietzsche’nin târif etdiği birinci insan türüne dâhil olan “astsubay” meslekdaşlarım;
Hakikâti araştırıp öğrenmeden “Dünyâ Astsubaylar Günü” yalanına inanıyorlar!..
Bu cümleden olmak üzere;
“Dünyâ Astsubaylar Günü” yalanını söyleyen ilk kişi,
Meslekdaşımız Yüksel BİNİCİ…
Bunu ben söylemiyorum!
Aşağıdaki sayfalarda sizlerin de göreceği üzere, kendisi itirâf ediyor.
Yüksel BİNİCİ’nin bu filfilli yalanının kuyruğuna takılan fikir tembeli “astsubay” meslekdaşlarım ise
Havan dövücünün hık deyicisi misâli,
Yüksel BİNİCİ’nin bu yalanına hemen boncuk takıyorlar.
* * *
Peygamber efendimiz (S.A.S) şöyle buyurdu;
“Güzel suâl sormak ilimin yarısıdır!”
Nietzsche’nin târif etdiği ikinci insan türüne dâhil birisi olarak ben Eski Tüfek,
Bu hâdis-i şerifden aldığım ilhâm ile kendime şu iki güzel suâli sordum;
* * *
Nietzsche’nin târif etdiği birinci insan türüne dâhil olan “astsubay” meslekdaşlarıma,
Bugün kötü bir haberim var!..
Yüksel BİNİCİ’nin yalan kayığına binen beleşci astsubay meslekdaşlarım
Sonuna geldikleri yalan yolundaki “hakikât durağında” bugün inecekler, inşallah…
* * *
Kıymetli astsubay meslekdaşlarım;
Asubay Tefrikası 6-8 isimli makâlemizde fâş eylemiş idik!
Dünyâda ve Türkiye’de “Astsubay Günü” olarak tescil edilmiş "resmî" bir gün yok!
Dünyâda “astsubay” isimli "uyduruk" bir asker sınıfı yok!...
Çünkü;
“Astsubay” isimli “ortada sandık” asker sınıfı sâdece Türkiye’de var.
Üzgünüm!..
Belki inanmayacaksınız!
Resmiyyet, hukuk ve hakikât işde, aynen böyle!..
“Dünyâ Tuvalet Günü” bile var!
Lâkin, “Dünyâ Astsubay Günü” yok!..
* * *
Dünyâda en çok yalanın söylendiği memleket, size göre hangisidir?
Pek uzağa gitmeyin!
Ayağınızı basdığınız, havasını soluyup suyunu içdiğiniz topraklar,
Dünyâda en çok yalanın söylendiği ülkedir…
Nasıl mı?
İşde, şöyle…
Aşağıdaki çizelgede;
Dünyâda yalan haber yayınlayan ülkelerin sıralamasını görüyorsunuz!..
Reuters’in 2018 senesinde hazırladığı raporun 39’uncu sayfasındaki şu çizelgede;
Yalan söyleme konusunda memleketimiz Türkiye, dünyâ birincisi olmuş!..
Şaşırdınız mı?..
(https://reutersinstitute.politics.ox.ac.uk/sites/default/files/digital-news-report-2018.pdf)
Uyduruk Dünya Astsubaylar Günü hakkında
Sakız çiğner gibi yalan yazan
Ve dahi
Uydurma haber neşreden onlarca boyalı basından birisi de
İşde, aşağıda gördüğünüz Sözcü isimli şu gazete…
Bugün 6 Salı; aylardan Eylül, sene 2022…
2018 senesinden bugüne kadar geçen son dört senede
Yalan söyleme konusunda Türkiye’nin daha iyi durumda olduğunu kim söyleyebilir?
* * *
Seher Vakdi Çaldığı Yârin Gapısın’da
Bozkırın Tezenezi şöyle çığırdı;
Gahi garıştırır ganı yaş ile
Hak bulunmaz hayâl ile düş ile
Yetilmez menzile bu gidiş ile
Hemen aşk atına binip sürmeli…
* * *
Yetmek için menzile, Abdal Neşet binmiş aşk atına!
Ermek için işin aslına; Eski Tüfek de bindi “akıl atına"
Ve
Çalmak için gapısını, sürdü hakikâtin üzerine…
* * *
Dünyâda ve Türkiye’de;
“Astsubay Günü” olarak tescilli “resmî bir gün” olup olmadığını öğrenmeden evvel,
Bıldır, 2021 senesinde, “Astsubaylar Günü” hakkında
Kim ne yalanlar söylemiş,
Hangi devlet kurumu ne inciler yumurtalamış, şöyle bir dikiz atalım, hele…
* * * * *
“Dünyâ Astsubaylar Günü” konusunda yalan söyleyen ilk kişi,
Meslekdaşımız Yüksel BİNİCİ…
Derler ya! Ağacın kurdu kendi gövdesindedir! İşde, burada vaziyet aynı öyle olmuş!..
Kendi Fesbuk sayfasında 17 Ekim 2021 Pazar günü paylaşdığı haberinde Yüksel BİNİCİ,
“Dünyâ Astsubaylar Günü”nü 2012 senesinde nasıl tezgâhladığını,
Kendi sözleri ile işde, şöyle itirâf etmiş…
* * *
(https://www.facebook.com/yukselbinici01?ref=py_c)
(http://www.yukselbinici.com.tr/2021/10/17/17-ekim-dunya-astsubaylar-gunu-kutlu-olsun-3/)
17 EKİM DÜNYA ASTSUBAYLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN
Ekim 17, 2021 Yazarı: www.yukselbinici.com.tr
17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü İlk olarak 2012 yılında kutlanmaya başlamıştır.
Yabancı ülke Büyükelçi ve Askeri ateşelerinin, siyasi liderlerin, hükümet temsilcilerinin ve meslektaşlarımızın katılımı ile her yıl geleneksel halde kutlanan bir gün haline gelmiştir.
100 bin civarında olan Astsubay meslektaşlarımızın ve 150 bin civarında olan Emekli Astsubayların kendine ait bir günün olmaması çok büyük bir eksiklikti.
Birçok meslek gruplarının belirli günleri vardır. O günlerde meslek grupları bir araya gelerek meslekleri ile ilgili konuları görüşürler. Meslek içi sorunlarını ve mesleki gelişmelerini tüm detayları ile ele alarak çözümler üretir ve bilgi paylaşımlarında bulunurlar. Ayrıca meslektaşlar arasında iletişim geliştirilir. Birçok meslek günleri uluslararası boyutlarda da kutlanmaktadır.
Yılda bir gün de olsa insanların kendilerini özel hissetmeleri ve tüm gayretlerini sarf ettikleri, adeta hayatlarını adadıkları mesleklerinin, toplum tarafından önemsendiğini görmeleri, insanları mesleğine ısındırmakla birlikte, kendine olan güvenini artırmakta ve yalnız olmadıklarını hatırlamaktadırlar. Ayrıca Türkiye’nin ve Dünyanın her yanında aynı mesleği icra edenler, bilgi alışverişlerinde bulunarak mesleki dayanışmanın gücünü hissetmektedir.
Mesleki dayanışma çok önemlidir! Dayanışma ortak değerleri paylaşmaktır, dayanışma mutlulukları paylaşmaktır, dayanışma sırtını rahatça birbirine yaslayabilmektir, dayanışma birbirini sırtında taşımaktır, dayanışma beni silip bizi yazabilmektir yüreklere.
Çalışanı ve emeklisi ile 250 bin civarında olan astsubayların kendine ait bir günün olmaması çok büyük bir eksiklikti. 1986 yılında mesleğime ilk başladığım günden bugüne hep içimde uhde kalmıştır. Diğer meslek gruplarının günleri kutlandığında, “Bizler neden hatırlan mıyoruz ?” demişimdir. Birçok kez sesimi duyurmaya çalıştım. Bu konuda makaleler yazdım. Emekli olduktan sonra bu konuda çalışmalarımı daha etkin bir şekilde sürdürdüm. Vatan savunmasını kendisine meslek edinmiş ve vatanı için gözünü kırpmadan canını feda eden meslektaşlarım, yılda bir gün bile olsa anılmalı ve kamuoyunda yer almalıdır.
Bugüne kadar yaptığım çalışmalarla Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD) kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 Tarihinin DÜNYA ASTSUBAYLAR GÜNÜ olarak anılması ve kutlanması için, kamuoyunda duyulmasını sağladım. Birçok yayın organında yer aldı. Örnek olarak, WİKİPEDİ, Özgür Ansiklopedi de 17 EKİM Tatiller ve özel günler bölümünde DÜNYA ASTSUBAYLAR GÜNÜ olarak yer almıştır. Artık birçok kurum ve kuruluşun kutlanacak günler listesinde yer almıştır.
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulunun 19 Mart 2012 tarihinde yaptığı toplantıda, Basın yayın ve tanıtımdan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak yapmış olduğum teklif üzerine 17 Ekim tarihlerinin Dünya Astsubaylar Günü olarak kutlanması kararını almıştır. İlk olarak 17 Ekim 2012 tarihinde TEMAD’ın kuruluş günü aynı zamanda Dünya Astsubaylar Günü olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Yapılan kutlamalar çerçevesinde 5 gün süren program, İlk gün Genel merkez ve tüm şube başkanlıklarımızda Anıtkabir’e ve şehir meydanlarında Atatürk anıtına çelenkler konulup, istiklal marşı okunarak başlanmıştır. Astsubay konularının ele alındığı panel, Astsubay ve eşlerinin hazırladığı resim ve fotoğraf sergisi, TEMAD Kupası At yarışları, E. Astsubay Mustafa Yıldızın Dünya bisiklet turu, Binlerce meslektaşımızın katılımı ile Anıtkabir’e Çelenk Konulması ve Büyük Ankara Yürüyüşü, Eurovision 2011 Birincisi Azerbaycanlı sanatçılar Nigar & Eldar katılımı ile büyük konser icra edilmiştir. Benzer programlarla 2013 – 2014 – 2015 yıllarında da kutlanmıştır.
Yabancı ülke Büyükelçi ve Askeri ateşelerinin, siyasi liderlerin, hükümet temsilcilerinin ve meslektaşlarımızın katılımı ile her yıl geleneksel halde kutlanan bir gün haline gelmiştir.
Yaklaşık 100 bin çalışan ve 150 bin Emekli Astsubay meslektaşlarımızın aileleri ile birlikte Bir milyonun üzerinde camiamız yılda bir gün de olsa, hayatlarını adadıkları mesleklerinin hatırlanarak kamu gündemine gelmesi ve bir arada olmaları çok önemlidir.
Ebediyete intikal etmiş olan tüm astsubaylarımızı ve şehitlerimizi rahmet minnet şükranla anıyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapan cefakar, emektar muvazzaf ve emekli tüm meslektaşlarımın 17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü’nü en içten dileklerimle kutlar, sağlıklı, mutlu ve başarılı nice yıllar dilerim.
* * * * *
TEMAD’ın resmî örütbağ sayfasında 15 Ekim 2021 Cuma günü yayınladığı haber ile
Genel Başkanımız Hamza DÜRGEN, “Astsubaylar Günü” kutlama programını kamuoyuna duyurdu.
(https://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-37nci-kurulus-yildonumu-kutlama-programi/)
TEMAD’ın sayfasındaki bu duyuruda;
Genel Başkan Hamza DÜRGEN bir doğrunun önüne bir yalan bağlamış!
“Kuruluş yıl dönümü” TEMAD’ın resmî günüdür. Kutlamak da TEMAD’ın meşru hakkıdır.
Lâkin “Astsubaylar Günü” ucuz bir yalandır, gayri meşrudur.
Bu duyuruda bir de imlâ hatâsı var!
Belki TEMAD'dan birileri okurlar;
“Yıldönümü” ibâresini bitişik yazmışlar; “yıl dönümü” şeklinde ayrı yazılır, hatırlatalım!..
* * *
Resmî örütbağ sayfasınde 16 Ekim 2021 Cumartesi günü neşretdiği haberde,
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanı Dz. Albay Cenk TOPUZ ve
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürü Doç.Dr. Bayram KILIÇ’a Türkiye dar geldi!..
Birisi subay, birisi akademisyen olan bu iki eşhâs,
Hedef büyütdüler! Türkiye hudutlarını da aşıp dünyâya açıldılar!..
Ve
“Ordumuzun belkemiği” dedikleri astsubaylarımızın “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladılar.
(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html)
* * *
Resmî örütbağ sayfasında 16 Ekim 2021 Pazar günü neşretdiği haberde
TESUD Genel Başkanı Em.Hv.Korgeneral Erdoğan KARAKUŞ,
“Meslektaşları olmasından gurur duyduğu,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin "temel direkleri" dediği,
Kahraman Astsubaylarımızın “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladı…
* * *
17 Ekim 2021 Pazar günü resmî twitter hesâbında yayınladığı haber ile
Millî Savunma Bakanlığı;
“Ülkemiz ve milletimiz için görev yapan,
“Tüm emekli ve muvazzaf Astsubaylarımızın "Astsubaylar Günü"nü kutladı!..”
(https://twitter.com/hashtag/AstsubaylarG%C3%BCn%C3%BC?src=hashtag_click)
* * * * *
27 sene hapis yatdıkdan sonra,
Kendisini hapse atan devletin ilk zenci Cumhurbaşkanı olan Nelson MANDELA şöyle dedi;
“Ȃlimler sûkut eder ise câhiller konuşur!”
“Dünyâ Astsubaylar Günü” konusunda meydânı câhillere bırakmamak için,
Anlaşılan o ki, gene Eski Tüfek konuşacak!..
* * * * *
Dünyâda ve Türkiye’de;
“Astsubaylar Günü” olarak "tescil edilmiş resmî bir gün" olup olmadığını öğrenmek için
Evvelâ, emekli subaylarımızın derneği TESUD’un gapısını çaldım!
Ve aşağıda gördüğünüz şu dilekcemi 18 Ekim 2020 Pazar günü
Genel Başkan Em. Tuğgeneral Namık Kemal ÇALIŞKAN’a gönderdim.
* * *
Türkiye Emekli Subaylar Derneği Genel Başkanlığına
ANKARA
18 Ekim 2020
KONU: 17 Ekim Astsubaylar Günü vesilesi ile TESUD’un yapdığı basın duyurusu.
İLGİ: (http://www.tesud.org.tr/) isimli bağlantıda TESUD’un yayınladığı basın duyurusu.
1. 17 Ekim Astsubaylar Günü ve TEMAD’ın 36’ıncı kuruluş yıldönümünü kutlamak gâyesi ile;
18 Ekim 2020 Pazar günü İlgi bağlantıda TESUD kamuoyuna bir haber duyurdu. Ekran görüntüsü aşağıda görülen bu haberinde TESUD şöyle demekdedir;
“17 Ekim Astsubaylar Günü ve TEMAD’ın 36’ıncı kuruluş yıldönümü”
2. Ekran görüntüsü yukarıda görülen TESUD’un söze konu bu duyurusu hakkında benim suâlerim şöyledir.
16.06.1983 târih ve 2847 Kânun teşkil edilen TEMAD’ın;
a. Kuruluş günü olan 17 Ekim’in, “Astsubaylar Günü” olduğuna dair İlgi duyurusundaki TESUD beyanının hukûkî bir dayanağı var mıdır?
b. İlgi duyurusundaki “17 Ekim’in “Astsubaylar Günü” olduğuna dair TESUD beyanının hukûkî bir dayanağı var ise şâyet; hangi mevzuâta göre 17 Ekim günü “Astsubaylar Günü” olarak tesbit edilmişdir?
c. 2847 Kânun teşkil edilen TESUD’un “Subaylar Günü” olarak tesbit etdiği ve kutladığı bir gün var mıdır?
ç. Var ise şâyet; “Subaylar Günü” olarak tesbit etdiği gün, hangi mevzuâta istinâd etmekdedir?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim dört suâlimi,
TESUD Genel Başkanlığının cevâplamasını saygılarım ile arz ederim.
Şükrü IRBIK
* * *
Anamın babası rahmetli Hakkı dedem şöyle der idi;
Torunum! Usda katır sırtındaki yükü atmasını iyi bilir!
Teşbihde hatâ câizdir!
Lâkin, Namık Kemal Başkan da aynen öyle yapdı!
20 Ekim 2020 Salı günü gönderdiği
Ve dahi
Tek kelimesi dahi olmayan sözsüz e-posda cevâbında Namık Kemal Başkan;
Ben bilmem, Hulusi AKAR bilir diyerek
Topu, twitter hesâbındaki haberini kes-yapışdır yapdığı Millî Savunma Bakanlığına atdı!..
* * *
* * *
TESUD Genel Başkanı Em. Tuğgeneral Namık Kemal ÇALIŞKAN,
Astsubayların;
Fakat aynı Genel Başkan Namık Kemal ÇALIŞKAN,
Dünyâda ve Türkiye’de “Dünya Astsubaylar Günü” olmadığını bilmiyor!
Namık Kemal Başkanın içine yuvarlandığı bu tenâkuz
İyi bildiğimiz ucuz subay işgüzarlığından başka bir şey değil…
* * *
TESUD’dan sonra, aynı gün içinde,
Bindiğim akıl atını
Mensubu olduğum İçişleri Bakanlığı gapısına sürdüm.
Ve aynı suâli Bakanıma sordum!..
* * *
İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA
ANKARA
18 Ekim 2021
KONU: Dünya Astsubaylar Günü’nün Hukukî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) (http://www.tesud.org.tr/) isimli internet sitesinde Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması hakkında yayınladığı 17 Ekim 2021 târihli haber.
(b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
1. İlgi (a) bağlantıda mezkur internet sitesi, Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’ne aitdir. İşbu İlgi (a) sitede Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD), 17 Ekim 2021 târihinde bir haber yayınladı. Sûreti Ek’de görülen işbu haberinde TESUD, astsubayların “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladı.
2. TESUD’un yayınladığı İlgi (a) haber hakkında benim suâlim şudur;
17 Ekim gününün “Dünya Astsubaylar Günü” olduğu hususunda İçişleri Bakanlığının ilgili mevzuât kapsamında bugüne kadar verdiği karar, tescili ve izini var mıdır?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim suâlimi İlgi (b) Kânun kapsamında cevaplamasını,
İçişleri Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.18.10.2021. 2105133593.
Şükrü IRBIK
EK: (http://www.tesud.org.tr/) isimli internet sitesinde Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin 17 Ekim 2021 Pazar günü yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlama haberinin ekran görüntüsü.
* * *
Vatandaşın uyanık olanını askerde cenderme yapar derler!
Hakikâten doğru söz imiş!..
İçişleri Bakanına sorduğum suâle,
Kânun Ordusu Jandarma’nın Genel Komutanı şöyle cevâp verdi;
Mevzuâtımızda “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü diye bir gün yoktur.”
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Thu 11/25/2021 4:09 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 18.10.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2105133593 sayılı başvurunuz 25.11.2021 tarihinde GENEL SEKRETERLİK tarafından cevaplanmıştır:
Cumhurbaşkanlığı iletişim merkezine (CİMER) yapmış olduğunuz başvurunuz, Jandarma Genel Komutanlığınca alınmıştır.
Başvurunuzda belirtmiş olduğunuz hususlarla ilgili yapılan inceleme neticesinde; Başvuruya konu
17 Ekim gününün Dünya Astsubaylar Günü olarak kutlanması ile ilgili olarak
J.Gn.K.lığını kapsayan mevzuatta herhangi bir husus bulunmadığını bildirir,
bilgilerinize rica ederiz.
* * *
Hakikâte ermek için çaldığım üçüncü gapı,
Millî Savunma Bakanlığının gapısı oldu…
Bakan Hulusi AKAR’a sordum;
17 Ekim’in “Dünya Astsubaylar Günü” olduğu hususunda Millî Savunma Bakanlığının bilgisi var mıdır?
* * *
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
27 Ekim 2021
KONU: Dünya Astsubaylar Günü’nün Hukukî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) (http://www.tesud.org.tr/) isimli internet sitesinde Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması hakkında yayınladığı 17 Ekim 2021 târihli haber.
(b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
1. İlgi (a) bağlantıda mezkur internet sitesi, Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’ne aitdir. İşbu İlgi (a) sitede Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD), 17 Ekim 2021 târihinde bir haber yayınladı. Sûreti Ek’de görülen işbu haberinde TESUD, astsubayların “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladı.
2. TESUD’un yayınladığı İlgi (a) haber hakkında benim suâlim şudur;
17 Ekim gününün “Dünya Astsubaylar Günü” olduğu hususunda Millî Savunma Bakanlığının bilgisi var mıdır?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim suâlimi İlgi (b) Kânun kapsamında cevaplamasını,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.27.10.2021. 2105290166.
Şükrü IRBIK
* * *
Bakan Hulusi AKAR'ı tebrik ediyorum. Bana gönderdiği cevâbında şöyle dedi;
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlanan bir gün yoktur”
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Fri 11/12/2021 12:23 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 27.10.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2105290166 sayılı başvurunuz 12.11.2021 tarihinde VAKIF/DERNEK VE KOORDİNASYON ŞUBESİ MÜDÜRLÜĞÜ tarafından cevaplanmıştır:
Talepte bulunduğunuz konu ile ilgili müracaatınız incelenmiştir.
Yapılan inceleme neticesinde
dünyada kutlanan önemli gün ve haftalar arasında böyle bir gün olmadığı tespit edilmiştir.
Bilgilerini rica ederim.
* * *
Ben Şükrü IRBIK’ın Bakan Hulusi AKAR’dan bir ricâsı var!
Dilekceme gönderdiği cevâbda;
“Dünyâ Astsubaylar Günü” isimli resmî bir gün mevcut olmadığını ikrâr etdiği hâlde,
Ve dahi
Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’ı bu çelişkisini açıklamaya dâvet ediyorum!..
(https://temad.org/astsubaylar-gunu-ve-37-kurulus-yil-donumu-kapsaminda-gazi-orduevinde-resepsiyon/)
* * *
“Ordumuzun belkemiği” astsubaylarımızın,
“Dünyâ Astsubay Günü”nü kutlayan devlet kurumlarından birisi de
Mezunu olduğum Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı idi…
Okul Komutanı Dz. Albay Cenk TOPUZ
Ve
Okul Müdürü Doç. Dr. Bayram KILIÇ’a şu iki suâli tevcih etdim;
İkinci suâle bâhusus dikkat buyurun!..
* * *
* * *
Korsan “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlayacak kadar cingöz davranan TOPUZ-KILIÇ ikilisi,
Bu ikinci suâlimi okuyunca dut yediler, bülbül oldular!
Bunu cevaplayacak kadar dürüst ve yürekli davranamadılar.
* * *
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
17 Kasım 2021
KONU: Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” Olarak Kutlamasının Hukûkî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haber.
(b) (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi.
(c) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
1. İlgi (a) bağlantıda mezkur resmî örütbağ adresi, Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığına aitdir. İşbu İlgi (a) adresde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı, 17 Ekim 2021 Pazar günü bir haber yayınladı. Sûreti EK-A’da görülen işbu İlgi (a) haberinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı; “Ordumuzun bel kemiği astsubaylarımızın” “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladığını kamuoyuna duyurdu.
2. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının faaliyetlerini İlgi (b) bağlantıda münteşir “2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi”ne müstnediden icrâ edececeği her türlü şüpheden vârestedir. Bu cümlenin devâmı olmak üzere, Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlama konulu İlgi (a) haberi hakkında benim suâllerim şunlardır;
a. “17 Ekim’i” hangi makâm, hangi mevzuâta müsteniden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak tescil ve ilân etmişdir?
b. İlgi (b) adresde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi münteşirdir. İşbu Çalışma Takvimini tetkik etdiğimde; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda 2021 senesinde bir faaliyetinin mevcut olmadığını tesbit etdim. 2020-2021 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi’nde 17 Ekim 2021 Pazar gününü “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda resmî bir faaliyeti mevcut mu idi? Bu cümleden olmak üzere; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 17 Ekim 2021 Pazar gününü hangi mevzuâta istinâden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamışdır?
c. 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı, dost/müttefik ülkelerin Astsubay Okulları ile; kutlama mesajı teatisi, öğrenci mübadelesi, heyet ziyâreti vb. müşterek ve mütekâbil faaliyetler icrâ etmiş midir?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim üç suâlimi İlgi (c) Kânun kapsamında cevaplamasını,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.17.11.2021. 2105584075.
Şükrü IRBIK
E K L E R:
EK-A: (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haberin ekran görüntüsü.
EK-B: (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi.
EK-A:
EK-A: (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli resmî örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haberin ekran görüntüsü.
17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü Kutlama Mesajı;
Ordumuzun belkemiği astsubaylarımızın Dünya Astsubaylar Gününü kutluyor, sağlıklı, huzurlu ve barışın üstün geldiği bir yaşam dileklerimle şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi şükranla anıyorum.
Bayram KILIÇ Cenk TOPUZ
Doç.Dr. Dz.Alb.
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Md. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanı
EK-B:
EK-B: (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli resmî örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi ekran görüntüsü.
* * *
“Dünyâ Astsubaylar Günü” kutlaması hakkında sorduğum suâllere
En pişkin cevâbı Albay TOPUZ ve Doç.Dr. KILIÇ verdi…
Tam bir laf salatası olan cevâbında bu iki şahıs,
Yalan söylemekden ve iftirâ atmakdan da geri durmadılar!
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Tue 12/28/2021 12:12 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 17.11.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2105584075 sayılı başvurunuz 28.12.2021 tarihinde DENİZ ASTSUBAY MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRLÜĞÜ tarafından cevaplanmıştır:
Türkiye emekli subaylar, emekli astsubaylar, emekli uzman erbaşlar, harp malulü gaziler, şehit dul ve yetimleri ile muharip gaziler dernekleri hakkında ve ilgili dernekler kanunu kapsamında faaliyet gösteren Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir.
Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için sürdürülen çalışmalar kapsamında; Türkiye'de çalışan ve emekli olan astsubayların kendilerini özel hissetmelerini, tüm gayretlerini sarf ettikleri adeta hayatlarını adadıkları mesleklerinin toplum tarafından önemsendiğini görmelerini, meslektaşlarının mesleklerine bağlılığını, kendilerine olan güvenin artırılmasını ve yalnız olmadıklarını hatırlatmak amaçlanmaktadır.
Milli Savunma Üniversitesi Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu görev bilinci, şeref, sadakat ve sorumluluk değerleri ile donatılmış, Atatürk ilke ve inkılâplarını özümsemiş, yeterli fiziki yeteneğe ulaşmış, gelişmeye açık, askerlikle ilgili bilgilerle donatılmış, geleceğin ve askerliğin ruhunu yakalamış, çalışkan, bilgili ve sorumluluk sahibi, ön lisans düzeyinde eğitim ve öğretim görmüş, kendisini Türk Deniz Kuvvetlerine hizmete adamış muvazzaf Deniz Astsubayı yetiştirmektir. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu ihtiyaçları doğrultusunda eğitim ve öğretim vermek misyonunu benimseyerek önemi giderek artan dünya denizlerinde ve bu denizlere sınır olan kıyılarda söz ve hak sahibi olacak Türk Deniz Kuvvetleri gemi ve karargahlarında görev yapacak nitelikli, çalışkan, bilgili, sorumluluk sahibi Deniz Astsubayları yetiştirme vizyonu ile görevini sürdürmektedir.
Kurum ve kuruluşların dış dünyaya açılan penceresi olan bu tür örün sayfalarında, ilgili çalışma planları yada faaliyet takvimlerinde yer almasa dahi o kurum ve kuruluşun misyon ve vizyonunu yakinen ilgilendiren konularda toplumu alakadar eden hususlara hassasiyet göstererek anma, tebrik vb. duyurular yapılması olağandır. Misyon ve vizyonu yukarıda açıklanan Milli Savunma Üniversitesi Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu’nun ‘Dünya Astsubaylar Günü’ hakkındaki tebriğini bu çerçevede değerlendirilmesi bilgilerinize rica olunur.
* * *
TOPUZ-KILIÇ ikilisi,
Kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 târihinin;
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için TEMAD’ın çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir”
diyerek hem yalan söylediler hem de TEMAD’a iftirâ atdılar.
Çünkü;
Kuruluş günü olan 17 Ekim’in;
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için
TEMAD’ın bugüne kadar Millî Savunma Bakanlığına gönderdiği iki satır yazı yok!
Aşağıda gördüğünüz 28 Aralık 2021 târihli CİMER dilekcem ile;
TOPUZ-KILIÇ ikilisine ben sâil Şükrü IRBIK bu kez de şu suâli sordum;
“Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin “Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğünü” İlgi (d) yazısında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün beyân etdiği faaliyet hakkında Millî Savunma Bakanlığının bilgisi ve tensibi var mıdır?
* * *
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
28 Aralık 2021
KONU: Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” Olarak Kutlamasının Hukûkî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
(b) 17 Kasım 2021 târih ve 2105584075 sayılı CİMER dilekcem.
(c) (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haber.
(ç) (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi.
(d) Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü’nün 28 Aralık 2021 Salı gün ve 12:12PM saatli e-posdası.
(e) Millî Savunma Bakanlığı Vakıf/Dernek ve Koordinasyon Şube Müdürlüğünün 12 Kasım 2021 Cuma gün ve 12:23PM saatli e-posdası.
1. İlgi (a) Bilgi Edinme Hakkı Kânunu kapsamında hazırladığım İlgi (b) dilekcemi; CİMER vasıtası ile 17 Kasım 2021 târihinde Millî Savunma Bakanlığına gönderdim. Sûreti EK-A’da görülen 2105584075 sayılı işbu İlgi (b) dilekcemin;
a. Birinci maddesinde;
- İlgi (c) bağlantıda mezkur resmî örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının bir haber yayınladığını,
- Sûreti EK-B’de görülen işbu İlgi (c) haberinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının; “Ordumuzun bel kemiği astsubaylarımızın” “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladığını kamuoyuna duyurduğunu,
Millî Savunma Bakanlığının bilgisine arz etdim.
b. İkinci maddesinde ise; İşbu İlgi (c) haber hakkında Millî Savunma Bakanlığına aşağıda görülen şu üç suâlimi tevcih etdim;
- 2. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının faaliyetlerini İlgi (ç) bağlantıda münteşir “2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi”ne müstnediden icrâ edececeği her türlü şüpheden vârestedir. Bu cümlenin devâmı olmak üzere, Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlama konulu İlgi (c) haberi hakkında benim suâllerim şunlardır;
- a. “17 Ekim’i” hangi makâm, hangi mevzuâta müsteniden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak tescil ve ilân etmişdir?
- b. İlgi (ç) adresde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının “2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi” münteşirdir. İşbu Çalışma Takvimini tetkik etdiğimde; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda 2022 senesinde bir faaliyetinin mevcut olmadığını tesbit etdim. 2020-2021 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi’nde 17 Ekim 2021 Pazar gününü “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda resmî bir faaliyeti mevcut mu idi? Bu cümleden olmak üzere; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 17 Ekim 2021 Pazar gününü hangi mevzuâta istinâden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamışdır?
- c. 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı, dost/müttefik ülkelerin Astsubay Okulları ile; kutlama mesajı teatisi, öğrenci mübadelesi, heyet ziyâreti vb. müşterek ve mütekâbil faaliyetler icrâ etmiş midir?
2. İşbu İlgi (b) dilekcemin ikinci maddesindeki bilgi talebime; İlgi (d) yazısı ile Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü cevap gönderdi. Sûreti EK-C’de görülen 28 Aralık 2021 (bugün) târihli işbu İlgi (d) yazısının birinci satırında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü şöyle demekdedir;
- “Türkiye emekli subaylar, emekli astsubaylar, emekli uzman erbaşlar, harp malulü gaziler, şehit dul ve yetimleri ile muharip gaziler dernekleri hakkında ve ilgili dernekler kanunu kapsamında faaliyet gösteren Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir.”
3. Sûreti EK-C’de görülen işbu İlgi (d) yazısının birinci satırında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün sözünü etdiği; “Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğünün bilindiğine” dair olmak üzere verdiği bilgi hakkında Millî Savunma Bakanlığına benim suâlim şudur;
- Sûreti EK-Ç’de görülen İlgi (e) ile gönderdiği yazısında Millî Savunma Bakanlığı; “yapılan inceleme neticesinde dünyada kutlanan önemli gün ve haftalar arasında “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü” olarak böyle bir gün olmadığını” tarafıma birdirmiş idi. “Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin “Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğünü” İlgi (d) yazısında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün beyân etdiği faaliyet hakkında Millî Savunma Bakanlığının bilgisi ve tensibi var mıdır?
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim biricik suâlimi İlgi (a) Kânun kapsamında cevaplamasını,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.28.12.2021. 2106247517.
Şükrü IRBIK
E K L E R:
EK-A: 17 Kasım 2021 târih ve 2105584075 sayılı CİMER dilekcem.
EK-B: (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haberin ekran görüntüsü.
EK-C: Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü’nün 28 Aralık 2021 Salı gün ve 12:12PM saatli e-posdası.
EK-Ç: Millî Savunma Bakanlığı Vakıf/Dernek ve Koordinasyon Şube Müdürlüğünün 12 Kasım 2021 Cuma gün ve 12:23PM saatli e-posdası.
* * *
Zor, oyunu bozar!...
Her atın bir çıbık ile kovulamayacağını gören
Ve dahi
Ayakları suya eren Okul Müdürü Doç.Dr. Bayram KILIÇ,
Hemen yelkenleri suya indirdi!..
17 Ekim 1984 târihinin
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için TEMAD’ın çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir”
Diyerek TEMAD’a iftirâ atanlar,
İşde, aşağıda görülen lafzî kıvırmalar ile tükürdüklerini yaladılar!...
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Fri 1/14/2022 12:09 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 28.12.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2106247517 sayılı başvurunuz 14.01.2022 tarihinde DENİZ ASTSUBAY MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRLÜĞÜ tarafından cevaplanmıştır:
1. 17 Ekim tarihinin "Dünya Astsubaylar Günü" olarak kutlanması ile ilgili Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulunun başlattığı herhangi bir çalışma mevcut değildir.
2. 17 Ekim tarihinin "Dünya Astsubaylar Günü" olarak anılması ve kutlanması ile ilgili olarak açık kaynaklardan bilgiye ulaşılmaktadır. Konuya ilişkin yapılan çalışmalar ile ilgili Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Müdürlüğünde belge bulunmamaktadır.
* * *
Sürdüm, sürdüm akıl atımı,
Vardım, kendi derneğimiz TEMAD’dın gapısına…
Genel Başkan Hamza DÜRGEN’e dedim ki;
TEMAD’ın sözünü etdiği “17 Ekim Astsubaylar Günü” resmî olarak müseccel “târihî gün” müdür?
* * *
TÜRKİYE EMEKLİ ASTSUBAYLAR DERNEĞİ GENEL BAŞKANLIĞINA
ANKARA
21 Ekim 2020
KONU: TEMAD’ın kutladığı “17 Ekim Astsubaylar Günü” hakkında.
İLGİ: (a) (http://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/) isimli bağlantıda TEMAD’ın yayınladığı basın duyurusu.
(b) Ulusal Ve Resmi Bayramlar İle Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri Ve Tarihi Günlerde Yapilacak Tören Ve Kutlamalar Yönetmeliği. (R.G. Tarihi:5/5/2012, R.G Sayısı: 28283).
1. İlgi (a)’da münteşir bağlantsında Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD); 17 Ekim 2020 târihinde bir basın duyurusu yapdı. İşbu basın duyurusunda TEMAD Genel Başkanlığı şöyle dedi;
“17 Ekim Astsubaylar Günü (…) icra edilmiştir.”
TEMAD’ın söze konu işbu basın duyurusunun 18 Ekim 2020 târihli ekran görüntüsü işbu dilekcemin Ek’ine merbutdur.
2. Bilindiği üzere İlgi (b) Yönetmelik; “târihî günlerin” kutlanması amacıyla yapılacak törenleri tanzim eder. İşbu Yönetmeliğin; Dördüncü bölüm, “Tarihi Günler, Mahalli kurtuluş günleri, Atatürk günleri ve diğer tarihi günler” alt başlığı altında yer alan Madde 8 mucibince tarihi günlerin kutlama faaliyetleri; Başkentte Ankara Valiliğince oluşturulacak kutlama komiteleri tarafından belirlenir.
3. İşbu dilekcemin ilk iki maddesinde verdiğim bilgi ve beyân etdiğim İlgi (b) Yönetmelik muvâcehesinde benim suâllerim şunlardır;
a. İlgi (a)’da münteşir basın duyurusunda TEMAD’ın sözünü etdiği “17 Ekim Astsubay Günü”, resmî olarak tescil edilmiş bir “târihî gün” müdür?
b. İlgi (a) bağlantısında neşretdiği haber ile TEMAD’ın kamuoyuna duyurduğu “17 Ekim Astsubaylar Günü” vesilesi ile icrâ etdiği kutlama programı, İlgi (b) Yönetmeliğin 8’inci Maddesi mucibince Ankara Valiliğinin oluşturacağı kutlama komitesi tarafından belirlenmiş midir?
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim iki suâlimi,
TEMAD Genel Başkanlığının cevâplamasını saygılarım ile arz ederim.
Şükrü IRBIK
EK: (http://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/) isimli bağlantıda TEMAD’ın yayınladığı basın duyurusunun 18 Ekim 2020 Pazar gününe ait ekran görüntüsü.
EK
EK: (http://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/) isimli bağlantıda TEMAD’ın yayınladığı basın duyurusunun 18 Ekim 2020 Pazar gününe ait ekran görüntüsü.
17 EKİM ASTSUBAYLAR GÜNÜ VE TEMAD’IN 36’NCI KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ KUTLANDI
Tarih: 17 Eki 2020 Kategori: Duyurular, Genel, Haberler, ManşetYorum Yok
Yazdırhttp://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/"> E-posta
17 Ekim Astsubaylar Günü ve TEMAD’ın 36’ncı Kuruluş Yıl Dönümü Kutlama Programı bu yıl pandemi tedbirleri kapsamında sadece Genel Merkez ve Ankara Şubelerimizin Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleri, Yüksek Denetleme Kurulu Başkanı ve hanımefendilerden oluşan sınırlı katılımla icra edilmiştir.
Anıtkabir’deki tören saat:11.00’de başlamış, saygı duruşu ve mozoleye Genel Başkan Sn. Hamza DÜRGEN tarafından çelenk konulmasının ardından, Genel Başkanın Şeref Defterine günün anlam ve önemini ifade eden duygularını yazıp imzalaması ile sona ermiştir.
* * *
“Dünya Astsubay Günü” olarak tescil edilmiş resmî bir “gün” var mıdır diye sorduğum suâlime;
İstiskâlen de ola TESUD Genel Başkanı cevâp gönderdi,
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanı cevâp gönderdi,
İçişleri Bakanlığını temsilen Jandarma Genel Komutanı cevâp gönderdi,
Millî Savunma Bakanı cevâp gönderdi…
Fakat
Bizim dernek TEMAD, dut yedi bülbül oldu!
Hamza Başkan cevâp verecek kadar bile nezâket gösdermedi…
* * *
Kutlayacak resmî bir günü bile olmayan muhterem “astsubay” meslekdaşlarım!
İşde, yukarıdaki belge ve resimlerde gördünüz!..
“Astsubaylar Günü” ve “Dünyâ Astsubaylar Günü” konusunda
Devlet kurumlarının hâli pür melâli böyle…
Korsan toplantı yapmanın yasak olduğu Türkiye’de
Korsan resmî gün ilan edilebilir mi?..
Kânun ile teşkil edilmiş
Ve dahi
Kânun dâhilinde faaliyet icrâ etmesi gereken derneğimiz TEMAD’ın
17 Ekim’i kânunsuz olarak “Dünyâ Astsubaylar Günü” tertip ve ilan etmesi ne demek oluyor?
Ekmeğini yediği devletimize TEMAD, yoksa meydan mı okuyor?
Peki,
Türkiye’de ve dünyâda resmî bir gün ilân etmek için neler yapmalı?
Şimdi, bunları bir görelim hele…
* * * * *
UNESCO 1994 senesinde 5 Ekim’i “Dünya Öğretmenler Günü” ilân etmiş.
UNESCO‘dan 25 sene sonra da Türkiye Cumhuriyeti Devleti 2019 senesinde;
24 Kasım’ı Türkiye’de “Öğretmenler Günü” ihdâs etmiş.
Bu cümleden olmak üzere;
24 Kasım “Öğretmenler Günü”dür.
222, 657 ve 1739 Sayılı Kânunları TBMM meriyyete koymuş,
Millî Eğitim Bakanlığı Yönetmeliği yayınlamış,
Ve 24 Kasım “Öğretmenler Günü” 2019 senesinde millî “resmî gün” olarak tescillenmiş…
* * *
18 Mart, “Şehitler Günü”dür.
19 Eylül, “Gâziler Günü”dür.
Peki, bu iki günü hangi devlet kurumu ilân ve tescil etmiş?
Millî Savunma Bakanlığı…
4768 Sayı ve 27 Haziran 2002 târihli Kânunu TBMM meriyyete koymuş,
Bu Kânuna müsteniden, Millî Savunma Bakanlığı 2003 senesinde Yönetmelik yayınlamış,
Ve bu iki gün millî “resmî gün” olarak tescillenmiş.
Güzel,
17 Ekim’i “Astsubaylar Günü” olarak tescil etdirmek konusunda
Millî Savunma Bakanlığı bugüne kadar kılını kıpırdatmış mı?
* * *
Her devlet;
Kendi iç hukukundan aldığı salâhiyyet ile millî ve resmî günler ihdâs edebilir.
Fakat mevzu devlet hududunun dışına taşınca,
Dünyâ hukukunu temsil eden uluslararası teşkilât borusunu ötdürür.
17 Ekim’i “Dünyâ Astsubaylar Günü” olarak tescil etdirmek için de
Birleşmiş Milletler’in gapısını çalmak gerek!
19 Kasım, “Dünyâ Tuvalet Günü”dür.
Birleşmiş Milletler Teşkilâtı
Aşağıda gördüğünüz A/RES/67/291 Sayılı şu karârı almış.
Ve bu Genel Kurul Karârı ile 2013 senesinde
19 Kasım’ı “Dünyâ Tuvalet Günü” ilân etmiş.
* * *
17 Ekim’i “Dünyâ Astsubaylar Günü” olarak tescil etdirmek konusunda;
5 seneden beri TEMAD Genel Başkanlığı makâmında oturan
Hamza DÜRGEN kılını kıpırdatmış mı?
Hayır!..
4 seneden beri Millî Savunma Bakanlığı makâmında oturan
Hulusi AKAR kılını kıpırdatmış mı?
Hayır!..
Meslekdaşım emekli astsubay Yüksel BİNİCİ,
TEMAD Genel Başkanı emekli astsubay Hamza DÜRGEN,
TESUD Genel Başkanı emekli subay Erdoğan KARAKUŞ,
DAMYO Komutanı Dz. Albay Cenk TOPUZ,
Millî Savunma Bakanı emekli subay Hulusi AKAR…
Bu şahısların hepsi
Göreve başlamadan evvel asker andı içmiş muvazzaf-emekli subay ya da astsubay.
İçdikleri asker andında şöyle dediler;
“Her zaman ve her yerde kânunlara itaat edeceğime namusum üzerine andiçerim"
Fakat
Yukarıda isimlerini gördüğünüz zevât;
Nâmusları üzerine içdiği asker andını unutmuşlar
Ve
Abdal Neşet’in türküsünde çığırdığı gibi
Hak aramışlar, hayâl ile düş ile…
* * *
Aksi isbatlanmayan iddia, hakikâtin yerini alır!..
Meslekdaşımız emekli astsubay Yüksel BİNİCİ'nin 2012 senesinde uydurduğu
“Astsubay Günü” iddiası, hakikâtin yerini almasın diye;
Biz de bugün emekliassubaylar.org’da evvel Allah, yalanın belini kırdık
Ve dahi
Hakikât ışığında boğduğumuz “Astsubay Günü” iddiasını târih çöplüğüne atdık.
İşde, belgesini yukarıda gördünüz!
Dünyâ Tuvalet Günü bile var.
Fakat
Türkiye’de Astsubaylar Günü yok!
Dünyâda ise Dünyâ Astsubaylar Günü yok!
Meslekdaşımız Yüksel BİNİCİ’nin tezgâhladığı “Dünyâ Astsubaylar Günü” hakkında kânun yok!..
Hukuken mevcut olmayan korsan “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlamak da ne oluyor?..
Aklınızdan zorunuz mu var?
Yoksa!..
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
![]()
|
Eski Tüfek Şükrü IRBIK’dan
Sayın Prof.Dr. Mesut UYAR’a Mektup-1
Sayın Prof.Dr. Mesut UYAR,
Antalya Bilim Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı
Uluslararası İlişkiler Profesörü
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
18 Ağustos 2022
Konu: Astsubay Sorununun İhmâl Edilen Boyutu İsimli Makâleniz Hakkında.
İlgi: (a) (https://www.indyturk.com/node/458671/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/astsubay-sorununun-ihmal-edilen-boyutu) isimli bağlantıda yayınladığınız 12 Ocak 2022 Çarşamba gün ve 5:32 saatli “Astsubay Sorununun İhmal Edilen Boyutu” isimli makâleniz.
Sayın Prof.Dr. Mesut UYAR,
Independent Türkçe için yazdığınız ve 12 Ocak 2022 Çarşamba günü İlgi bağlantıda yayımladığınız “Astsubay Sorununun İhmal Edilen Boyutu” isimli makâlenizi emekliassubaylar.org isimli siteden okudum.
Emekli bir subay olarak; mezkur makâlenizde “köklü bir sorun” dediğiniz Türk Ordusundaki “astsubay” sınıfı hakkında böyle bir makâle yayımladığınızdan ötürü size teşekkür ederim. Handiyse ömrünüzün tamamını hasretdiğiniz subaylık mesleğinizi icrâ eder iken ciddî ve sizi hayretlere düşüren olay ve durumlar yaşamış olmalısınız ki; Ordumuz astsubay sınıfının durumunu bu makâlenizde “köklü bir sorun” olarak nitelemişsiniz.
Kıymetli Mesut Hocam,
Emekli bir astsubay olarak ben Şükrü IRBIK da; mensubu olduğum astsubay sınıfının târihini emekli olduğum 2011 senesinde buyana nâcizâne tetkik etmeye çalışıyorum. Bu konuda yazdığım makâlelerimi de emekliassubaylar.org isimli sitemizdeki Eski Tüfek isimli köşemde yayımlıyorum.
Bu mânâda; sizin mezkûr makâlenizi okumak emekli bir astsubay olarak beni hem mesrur etdi hem de tabii olarak cevaplanması gereken bir takım suâlleri zihnimde tebellür etdirdi. Bu suâllerin cevâbını sizden öğrenmek hiç şüphe yok ki, “astsubay meselesinin” anlaşılmasına; devletimiz, ordumuz ve astsubay sınıfının yaşadığı sıkıntılara bir an evvel çözüm bulunmasına çok yardımcı olacak.
Bu cümleden olmak üzere; söze konu makâleniz hakkında 19 madde başlığı altında hazırladığım ve aşağıdaki sayfada size tevcih etdiğim 32 adet suâlimi cevaplamanızı ricâ ederim hocam.
Saygılarımla
Şükrü IRBIK
Astsubay Sorununun İhmal Edilen Boyutu İsimli Makâleniz Hakkında Suâllerim;
1. Mezkûr makâlenizin birinci satırında; astsubay meselesinin 1912 yılına kadar uzandığını ifâde etmisşiniz.
Suâl-1; Astsubay meselesi’nin 1912 yılına kadar uzandığına dâir verdiğiniz bu bilginin kaynağı nedir?
2. Bilindiği üzere bugün “astsubay” olarak tesmiye etdiğimiz asker sınıfı; 5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde teşkil edildi. Mersum Kânunun birinci maddesinde astsubay; “T.C. Ordusunun “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde subaya yardımcı olan asker kişi” olarak târif, tefrik ve tavzif edildi. 5802 Sayılı mezbûr Kânunun birinci maddesinin işbu hükümü; 926 Sayılı Kânunda bugün de hâlen ve aynen cârîdir. Hukuk bunu emretmesine rağmen mezkûr makâlenizin beşinci satırında; astsubay sınıfının ordumuzun “teknik” hizmetlerini yerine getiren teknisyenleri olduğunu ifâde etmişsiniz.
Suâl-2; Astsubay sınıfının ordumuzun “teknik” hizmetlerini yerine getiren teknisyenleri olduğuna dâir verdiğiniz bu bilginin kaynağı nedir?
3. Bugün “astsubay” olarak tesmiye etdiğimiz asker sınıfı; 5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde teşkil edildi. Mersum Kânunun birinci maddesinde astsubay; “T.C. Ordusunun “ast komuta kademelerinde” görev yapan asker kişi” olarak târif, tefrik ve tavzif edildi. 5802 Sayılı mezbûr Kânunun birinci maddesinin işbu hükümü; 926 Sayılı Kânunda bugün de hâlen ve aynen cârîdir. Hukuk bunu emretmesine rağmen mezkûr makâlenizin altıncı satırında; astsubay sınıfının ordunun “en alt kademesinde” görev yapan asker sınıfı olduğunu ifâde etmişsiniz.
Suâl-3; Ordumuzda kaç çeşit “kademe” vardır? Bu bilginin kaynağı nedir?
Suâl-4; Astsubay sınıfının ordunun “en alt kademesinde” görev yapan asker sınıfı olduğuna dâir verdiğiniz bu bilginin kaynağı nedir?
4. Sözüme konu makâlenizin;
- Dokuzuncu satırında;
“Muharebede ise askerlerin düşman ateşi altında paniğe kapılıp dağılmadan silahlarını kullanıp gereken manevraları yapabilmeleri için başlarında her daim onları yöneten ve denetim altında tutan küçük birlik komutanlarına ihtiyaç vardı” demişsiniz.
Suâl-5; Bu cümlenizde bahsetdiğiniz ordu, hangi devletin ordusudur?
Suâl-6; Bu ihtiyacın kaynakları ve belgeleri nelerdir?
- Onuncu satırında;
“Böylelikle hem askerlere ferdi ve birlik halinde talim yaptıracak hem de muharebede onları sevk ve idare edecek uzman rütbeli asker ihtiyacı modern “astsubay” sınıfının doğmasına neden oldu” demişsiniz.
Suâl-7; Astsubay sınıfının doğmasına neden olan bu nedenlerin kaynak ve belgeleri nelerdir?
5. Mezkûr makâlenizin onbirinci satırında şöyle demişsiniz;
“Yani ülkemizdeki yaygın kanaatin aksine, astsubayların asıl işlevi talimcilik ve takım seviyesine kadar küçük birlik komutanlığıdır.”
Suâl-8; Astsubay hakkında ülkemizdeki yaygın kanaat nedir? Bu kanaatın kaynağı nedir?
6. Mekzûr makâlenizin onikinci satırında şöyle demişsiniz;
“Levazım, maliye, personel ve diğer idari işler ise sivil müteahhitlerin sorumluluğundaydı. Bu önemli görevlerin sivil sözleşmeli (üstelik bazıları yabancı) personel tarafından ifa edilmesi savaş esnasında görevde devamlılık, sadakat, disiplin ve emniyet sorunları yarattığı için zamanla askerileştirildi. Bu yeni askeri teknisyen, operatör ve diğer teknik ve idari görevliler “astsubay” statüsü verilip “astsubay” sınıfına dahil edildiler.
Suâl-9; “Bu yeni askeri teknisyen, operatör ve diğer teknik ve idari görevliler “astsubay” statüsü” verilip “astsubay” sınıfına dahil edildiler” bilgisinin kaynağı nedir?
7. Mezkûr makâlenizin onüçüncü satırında şöyle demişsiniz;
“Zaten astsubaylığın doğuşuna neden olan sıkı ve daimi talim klasik Osmanlı askeri sisteminde bir türlü yer bulamadı”
Suâl-10; “Astsubaylığın doğuşuna neden olan sıkı ve daimi talimin klasik Osmanlı askeri sisteminde bir türlü yer bulamamasının” sebedi nedir? Bu bilginin kaynağı nedir?
8. Mezkûr makâlenizin onüçüncü satırında şöyle demişsiniz;
“Teskere bırakan usta erler önce "gedikli" adı altında “astsubay” görevlerini icra etmekteydi. Başarılı gedikliler ise subay nasbedilirdi”
Suâl-11; “Teskere bırakan usta erlerin önce "gedikli" adı altında “astsubay” görevlerini icra ettiği” târih nedir?
Suâl-12; “Teskere bırakan usta erlerin önce "gedikli" adı altında “astsubay” görevlerini icra ettiğine” dair bu bilginin kaynağı/kânunu nedir?
9. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Usta-kalfa-çırak tarzı geleneksel görev başı eğitimle yetiştirilen gedikliler eğitmenlik, küçük birlik komutanlığı ve nişancı/operatör görevlerini yapıyor gözükseler de çoğunluğu okuma-yazma ve aritmetik bilmediğinden “astsubaylık” görevlerini layıkıyla yapamamaktaydılar.”
Suâl-13; “Gedikli" sınıfının “astsubay” sınıfı olduğuna dair bu bilginin kaynağı/kânunu nedir?
10. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Gediklilerin yapamadığı “talimcilik” ve “küçük birlik komutanlığı” görevlerini mektepli subaylar üstlenmek durumunda kaldı. Yanaşık düzen dahil bütün eğitimi subay üstlenince gedikliler daha çok idari ve lojistik görevlerde istihdam edilmeye başlandı.”
Suâl-14; Bu bilginin kaynağı nedir?
“Böylelikle etkisi günümüzde de devam eden “tehlikeli bir gelenek” başladı: Eğitimin tamamen küçük rütbeli subayların (teğmen-üsteğmen) görev ve sorumluluğu olarak görülmesi.”
Suâl-15; Bu bilginin kaynağı nedir?
Suâl-16; Efrâdın ta’lîmi hakkında ATATÜRK’ün Veli Çavuş’a atfen irâd buyurduğu nasihatini okudunuz mu?
11. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“31 Mart Vakası ve diğer isyanların faturasının alaylı subay ve çavuşlara (gedikli) çıkarılması sonucunda geleneksel kıta kaynaklı subay ve astsubay yetiştirme sistemi tamamen kaldırıldı.”
“Yerine aynı yıl ordu merkezlerinde "Gedikli Küçük Zabit Mektepleri" açıldı. Böylelikle ilk defa astsubay unvanına karşılık yeni bir tabir "küçük zabit" kullanılmaya başlandı ve Avrupa tarzı astsubay sisteminin kurulabilmesi için somut adım atıldı.”
Suâl-17; 31 Mart Vak’asının vuku bulduğu 1909 senesinde Ordu merkezlerinde "Gedikli Küçük Zabit Mektepleri" açılması için meriyyete konulan kânunu siz okudunuz mu? Sizde var ise şâyet bir sûretini bana gönderir misiniz?
Suâl-18; Avrupa’nın hangi devletlerinde “astsubay” sistemi mevcutdur? Bu bilginin kaynağı nedir?
12. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Mektepli gedikliler deneyimi hiç de planlandığı gibi gerçekleşmedi. Ancak hem sayıları azdı hem de birliklerde büyük zorluklarla karşı karşıya kalmışlardı. Subaylar onları eski alaylı gediklilerden farklı görmedi. Askerler ise onları ne amirleri gördü ne de kendilerinden saydı.”
Suâl-19; Bu bilginin kaynağı nedir?
13. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“1947'de Amerikan askeri yardım misyonu Türkiye'de göreve başladığında TSK'nın en büyük sorunlarından birinin “astsubaylar” olduğunu tespit etti.”
Suâl-20; Amerikalıların tesbit etdiğini bildirdiğiniz bu “astsubaylar sorunu” nedir?
Suâl-21; Bu bilginin kaynağı nedir?
Suâl-22; Amerikan ordusunda “astsubay” asker sınıfı mevcut mudur?
Suâl-23; Bu bilginin kaynağı nedir?
14. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Genelkurmay ve eski nesil subayların itirazlarına rağmen Amerikan yardım heyeti “astsubay” okullarına el atıp yeni silah, araç ve teçhizatı kullanacak, bakım ve onarımı yapacak tarzda dönüşüm gerçekleştirdiler ve yeni okullar açtılar.”
Suâl-24; Bu bilginin kaynağı nedir?
15. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“1949'da “gedikliler” memur statüsüne geçirildi ve maaşları arttırıldı. 1951'de “gedikli” tabiri yerine Amerikan Deniz Kuvvetleri'nde kullanılan "petty officer" teriminden Türkçe bir karşılık icat edilip "astsubay" tabiri kabul edildi. Yeni astsubay rütbeleri ise Amerikan Hava Kuvvetleri'nden alındı.
Suâl-25; Bu cümlenizdeki bilglerin kaynakları nelerdir?
Suâl-26; Türk Kara Kuvvetleri “astsubay” sınıfı için hangi ingilizce kelime icat edildi? Bu bilginin kaynağı nedir?
16. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“İlginç bir şekilde astsubaylar taleplerini duyurmaya çalışırken devletten ziyade kendi komutanlarını ve subayların tamamını muhatap almalarıdır. Talepler istenilen derecede karşılanılmayınca astsubaylar arasında subay düşmanlığı doğdu.”
Suâl-27; Bu cümlenizdeki bilglerin kaynakları/belgeleri nelerdir?
17. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Profesyonel ordu aslında eski sorunları düzeltmek için büyük bir fırsattı. Yapılması gereken örnek alınan Amerikan ordusundaki gibi “profesyonel askerlik” ile “astsubaylığı” birleştirmek ve “tek bir statü” yaratmaktı.”
Suâl-28; “Amerikan ordusunda “profesyonel askerlik” ile “astsubaylığı” birleştirdiğini beyân etdiğiniz bu cümlenizdeki “tek bir statü” nedir?
Suâl-29; Amerikan ordusundaki bu “tek bir statü”nün kaynağı/belgesi/kânunu nedir?
18. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Şu an silahlı kuvvetlerde dört ayrı çavuş bulunmaktadır:
Suâl-30; Amerikan ordusunda kaç çeşit “çavuş” bulunmaktadır?
Suâl-31; Amerikan ordusunda bulunan “çavuş/çavuşlar” hangi asker sınıflarına dahildir?
19. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Eğer gerçekten modern bir silahlı kuvvetlere sahip olmak istiyorsak kangren haline dönüşmüş “astsubay sorunu” konusunda somut adımlar atılmalıdır.”
Suâl-32; Türk Ordusunda kangren haline dönüşmüş “astsubay sorunu” konusunda atılması gerekdiğini ifâde etdiğiniz bu cümlenizdeki “somut adımlar” nelerdir, açıklar mısınız?18.08.2022.
Saygılarımla
Şükrü IRBIK
Eski Tüfek’in Açıklaması;
Sayın Prof.Dr. Mesut UYAR,
Okumuş, târih profesörü olmuşsunuz. Hayırlı, kademli olsun.
Emekli bir harbiyeli subay olarak astsubay sınıfı hakkında makâle yazmışsınız, tebrik ederim…
Astsubay sınıfı hakkında sorduğum yukarıda gördüğünüz şu suâllerimi,
Biliminizin sadakası olarak cevaplar mısınız, Mesut Hocam?
Bu suâllerime göndereceğiniz cevaplarınızı da
İşde, burada yayımlayacağım.
Saygılarımla.
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
BAŞLARKEN: emekliassubaylar.org sitesi; sansürlü-kontrollü-ürkek TEMAD sitesi dışında assubayların özgür sesi olma hedefiyle kurulmuş “İLK” assubay sitesi olma özelliğini taşımaktadır.
Günümüzde artık medya çok çeşitlenmiştir, bu tür sitelerin modasının geçdiği düşünülebilir.
Ancak; bu site kurulduğu günden bu yana assubayların son 15 yılının HȂFIZASI olma özelliğini taşımaktadır. İnanıyoruz ki, bu sitenin arşivi, kurumsal kimliği olan TEMAD’dan daha zengin.
Yine umuyor ve diliyoruz ki, bu site genç kuşaklara aktarılır ve ARŞİVİ hep canlı kalır.
Bu site gibi kendi dalında bir İLK ve TEK olma özelliği taşıyan değerli meslektaşımız Eski Tüfek, emekli Sâhil Güvenlik Assubay Şükrü IRBIK ile ilgili olarak;
Ve
RÖPORTAJ: EMEKLİ ASSUBAYLAR.ORG adına Hüseyin SAVCI.
Çok iyi tanıdığımız emekli Sâhil Güvenlik Assubay Şükrü IRBIK’ın (Eski Tüfek) muhteşem kaleminden Silâhlı Kuvvetlerde geçen 33 yılın bir solukta okunacak hikâyesi.
EA.ORG: Eğer sizin için de bir sakıncası yok ise şâyet; size Eski Tüfek demek istiyorum röportaj boyunca. Eski Tüfek olarak daha çok tanındığınızı düşünüyorum. Bize öncelikle Eski Tüfek’in assubaylık öncesini anlatır mısınız? Nerede doğmuştur, ailesi, okul hayâtı?
ESKİ TÜFEK: Astsubay meselesine hem fikren hem de fiilen çok emeği geçmiş sizin gibi kıymetli bir meslek büyüğümüzün bize Eski Tüfek mahlasını lâyık görmesi, ben Şükrü IRBIK için şerefdir.
Müsaadeniz olur ise, Eski Tüfek mahlasını seçmemizi bir iki kelime ile anlatayım… İlk makâlemizi 2012 senesinde emekliassubaylar.org sitesinin Konuk Yazar bölümünde yayınladım. Müteakip senelerde de “astsubay meselesi” hakkında peşpeşe makâleler yayınlamaya devâm etdim. Bir iki sene sonra site yöneticisi Sayın Ersen GÜRPINAR aradı beni. Site idâresi olarak bize bir sayfa açmaya karar verdiklerini bildirdi. Ve bu sayfada kullanmak üzere kendimiz için bir sayfa isimi seçmemizi ricâ etdi. Anlamına binâen ben de Eski Tüfek isimini seçdim. Ersen bey sitede aynı gün Eski Tüfek isimli yeni bir köşe açdı. Konuk Yazar bölümünde yayınlanan makâlelerimizi Eski Tüfek bölümüne taşıdı. Ve böylece 2014 senesinden beri Eski Tüfek isimi emekliassubaylar.org'da; makâlelerimiz için arşiv, bizim için de mahlas oldu.
Aksakallıların deyişi ile, Eski Tüfek’in hâl tercümesine gelince…
Afyonkarahisar İli, Emirdağı İlçesindenim. Köse lakaplı Sâlih ile Şahinde Hanımdan olma, Emirdağı Yaylasında doğmayım. 1959 senesinde Emirdağı Yaylasında imişiz. Koç katımı vakdi, anam bana hâmile iken; sabahın seherinde Emirdağı Yaylasında davarımızı gütmeye götürmüş. Ve beni orada doğurmuş. Göbek bağımı anam, elindeki orak ile kesmiş. Anam sabah davar gütmeye gider iken ben, anamın karnında; akşam topak evimize döndüğünde ise kucağında imişim…
O senelerde kışları hava ılıman geçince davarımız yaylakdan kışlaka inmemiş. Rahmetli Süleyman dedem ve Emsâl ebem de 4 sene üst üsde yaylakda kalmışlar. Bu sebepden dolayı nüfusa 4 sene sonra kayıt etdirmiş dedem beni. Altı çocuklu ailenin tek erkek evlâdıyım. Ben doğmadan bir sene evvel rahmetli Şükrü amcam genç yaşında vefât etmiş. Süleyman dedem; ölen oğlunun adını, doğan torununa, bana vermiş.
Ortaokul birinci sınıfa kadar memleketim Emirdağı’ndaki Atatürk İlkokulu'nda ve Atatürk Lisesi’nde okudum. 1974 Barış Harekâtında Kıbrıs’ı biz kurtardık mı, bilmiyorum! Lâkin, Kıbrıs Harekâtı tarım ve hayvancılık ile iştigâl eden dedemi ve babamı iflâs etdirdi. Mazot bir günde 3 liradan 9 liraya fırladı. Coni ambargosu yüzünden traktörümüze mazot alamadık. 1974 senesindeki akaryakıt kıtlığından dolayı ekinimiz o sene tarlada kaldı. Ve biz iflâs etdik! Bu iflâsdan dolayı sülâlemizin yarısı Avrupa’ya gitmeye mecbur kaldı. Rahmetli babamın nasibine de; Ziyâ Osman SABA’nın “her taşını öpüp başına koymak istediği şehire” işçi olarak gitmek düşdü. 1976 senesi güzünde taşı toprağı altın dedikleri İstanbul’a biz, bir somun ekmek bulmaya geldik! Ortaokulu İstanbul’un Avrupa yakasında tamamladım. 1978 senesinde; İstanbul’daki Deniz Astsubay Hazırlama Okulu’nun sınavlarını kazandım ve kayıt yapdırdım. 12 Eylül subay darbesini bu okulumda yaşadım. 1981 senesinde bu okulumdan mezun oldum. 1981-1982 seneleri arasında Yalova’daki Deniz Güverte Astsubay Sınıf Okulunda eğitimimi tamamladım. 1982 senesi Ağustos ayında ise Deniz Telsiz Astsubay Çavuş rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığında muvazzaf astsubay olarak görevime başladım.
1986 senesinde girdiğim YÖK sınavında Ankara Üniversitesi DTCF Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümünü kazandım.
Kendi hesâbına üniversiteye devâm etmek isdeyen subaylar için kuvvet komutanlıklarının her türlü imkânı verdiklerini biliyor ve görüyor idim!.. Aynı imkânı astsubay ben Şükrü IRBIK’a da vermeliler diye düşündüm. Bu düşünceden hareket ile; astsubay olarak göreve devâm eder iken aynı zamânda üniversitede okumak için dilekce verdim. Fakat “usûlsüz” olduğu gerekcesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bu dilekceme cevâp bile vermedi.
Birinci dereceye yükselmek için astsubay meslekdaşlarımın içine düşdüğü acınası durumu görünce; âmirin keyfine teslim olmamak için ben de 2000 senesinde AÖF Halkla İlişkiler bölümünden ön lisans derecesi aldım.
EA.ORG.: Neden assubay ve neden Denizci? Bilinçli bir seçim mi? Tesâdüf mü? Ekonomik şartların dayatması mı?
ESKİ TÜFEK: Bilinçli bir seçim değil! Tam da sizin ifâde etdiğiniz üzere, tesâdüf... Deniz astsubay sınıfının mensubu olmamda benim için kaderin adı; bir vasiyet ve üç tesâdüf oldu…
Vasiyet şudur; Babamın anası rahmetli Emsâl Ebem, Emirdağı Yaylasında doğduğum gün beni kucağına almış ve babama şöyle vasiyet etmiş; “Bu gara oğlan esger olacak, inşallah!” İşde, Emsâl Ebemin bu vasiyetinden dolayı; ailem beni, doğduğum gün askeriye ile beşik kertmesi yapmış desem, yeridir.
Tesâdüfler silsilesi de şunlar; İstanbul’un Avrupa yakasındaki Avcılar İlçesinde, ortaokul son sınıfdayım. Sene, 1978...
Doğum yaşım 19...
Fakat yetersiz beslendiğim için gerçek yaşımı gösdermiyorum. Erdinç isimli bir sınıf arkadaşım var. Beni bağışlasın, Soyadını hatırlayamadım!.. Kendisi, okulun ilan tahtasında bir ilan görmüş. Erdinç bir gün; Ben, deniz astsubayı olacağım. “Bak, bende iki tâne form var. Al, Şükrü, birisini de sen doldur” dedi bana. Her ne kadar rahmetli Emsâl ebemin vasiyeti hep kulağımda olsa da ne yalan söyleyeyim, o güne kadar benim aklımda asker olmak fikri yok idi. Üsdelik o güne kadar “Astsubaylık“ nedir, bilmiyorum. “Deniz Astsubaylığı“ hakkında tek kelime duymamışım!.. Erdinç çok iyi bir arkadaş olduğu için kıramadım kendisini. Müracaat formunu birlikde doldurduk. İstanbul’a geleli iki sene olmuş. Fakat oturduğumuz Avrupa yakasından, Deniz Astsubay Hazırlama Okulunun olduğu Asya yakasına bir kez bile olsun geçmemişim. Avcılar İlçesi, Marmara Denizi kenarındadır. Denizi görmüşüm fakat vapura hiç binmemişim. Erdinç, ben biliyorum; gel beraber gidelim dedi. Evlerimiz de birbirine yakın idi. Bir hafta sonu Erdinç ile birlikde Deniz Astsubay Hazırlama Okuluna gitmek için evden yola çıkdık. Eminönü'den Üsküdar'a gitmek için o gün, hayatımda ilk defâ olmak üzere vapura bindim. Beylerbeyi’ne gidip Deniz Astsubay Hazırlama Okuluna vardık ve müracaat formlarımızı ikimiz de teslim etdik. Erdinç’e hiçbir haber gelmedi. Fakat beni imtihâna çağırdılar. İmtihân günü Beylerbeyi’ndeki okula gitmek için sabah erkenden evden yola çıkdım. Cebimde, babamın verdiği 50 lira harçlık var. Bir haftalık harçlık demek 50 lira... Bu kez, yanımda Erdinç arkadaşım yok, tek başımayım. O vakitler Avrupa yakasındaki Avcılar İlçesinden Asya yakasında imtihâna gireceğim Beylerbeyi’ne gitmek nerede ise bir günlük yol. Erdinç arkadaşımın bana öğretdiği gibi; Avcılar’dan otobüs ile yola çıkıp Topkapı’ya varacağım. Sur içinden Karaköy’e giden taksi-dolmuşa binip Eminönü’de ineceğim. Eminönü iskelesinden Üsküdar vapuruna bineceğim. Üsküdar’dan da otobüs ile Beylerbeyi’ndeki Deniz Astsubay Hazırlama Okuluna varacağım…
Deniz Astsubayı olmama sebep olan tesâdüfler silsilesi işde, tam da burada devreye girdi. İmtihân günü Avcılar İlçesinde kirada oturduğumuz evimizden erkenden çıkdım ve otobüse binip Topkapı’ya vardım. Sur içindeki taksi-dolmuş durağına gitdim. Nasıl oldu, niye yapdım, bilmiyorum! Karaköy taksi-dolmuşu yerine yanlışlık ile Kadıköy taksi-dolmuşuna binmişim! Yanlış taksi-dolmuşa bindiğimi, şoför parayı isdediğinde anladım. Cebimdeki paranın neredeyse yarısını ücret olarak verdiğim anda taksi-dolmuş; Avrupa-Asya istikâmetinde Boğaz köprüsünün ortalarına çokdan varmış idi. İsdesem bile benim için geriye dönüş yok idi artık! O anda şoför bana, nereye gitmek isdediğimi sordu. Ben de Karaköy’e gidip Üsküdar vapuruna bineceğim, amca dedim. Şöför bana; oğlum, bu taksi-dolmuş Kadıköy’e gidiyor, sen, yanlış taksi-dolmuşa binmişsin dedi. Şoförün söylediğini duyunca utancımdan yüzümün bir anda kıpkırmızı olduğunu hissetdim. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki... Taksi-dolmuşda oturduğum koltuğun yanında bir kız, bir de erkek var idi. Ne yapacağımı düşünür iken; şoför ile aramızdaki konuşmayı dinleyen benim yaşımdaki beyaz benizli o erkek, bana nereye gidiyorsun dedi. Ben de imtihâna girmek için Deniz Astsubay Hazırlama Okuluna gidiyorum dedim. Bu erkek; biz de oraya gidiyoruz, ben de imtihâna gireceğim. İsdersen berâber gidelim dedi. Başka seçeneğim olmadığından dolayı bu hasbi teklifi sükût ile umarsız ikrâr etdim… Boğaz köprüsünün Asya yakasında taksi-dolmuşdan insem bile imtihâna gireceğim okulu benim bulmamın imkânı yok. Bu kız, yanındaki oğlanın ablası imiş. Boğaz köprüsünün Asya ayaklarına varıp da gişeden geçdikden az sonra üçümüz de taksi-dolmuşdan indik. Hep aşağı doğru koşarak, hiç bilmediğim yerlerden hızlıca geçip gitdik! İmtihânın başlamasına beş dakika kala okula vardık. Fakat vakdi geldiği hâlde imtihân başlamadı. Meğerse o gün İstanbul Boğazına şiddetli bir sis inmiş! Tıpkı benim, Emirdağı Yaylasında davarı kaybetdiğim kadar koyu bir sis... Kesif sis dolayısı ile Şehir Hatları İşletmesi, vapur seferlerini iptâl etmiş. Durumu öğrenen okul idâresi, vapurlar belki gelir diyerek imtihânı biraz tehir etmişler. İmtihândan çıkınca duyduk ki meğerse vapurlar hâlâ sefer yapamamış. Yaklaşık bir saat sonra imtihân başladı. Ve imtihâna girdim. Ben soruları cevaplamaya çalışır iken görevli subayın, sınıfdaki 3 kişinin yanına gidip cevapları fısıldadığını gördüm. Şöyle bir bakdım, etrafıma. Sınıfdaki adaylardan hiç tepki yok! Bu haksızlığı görünce benim tepemin tası atdı! Soru çözmeyi bırakdım. Ayağa kalkdım ve rütbesini dahi bilmediğim o kişiye hiddet ile şöyle dedim; Siz o arkadaşlara kopye veremezsiniz! O subay hışımla yanıma geldi ve şöyle dedi bana; Sus bakayım terbiyesiz! Yoksa atarım seni dışarı! O anda hissetdiğim çaresizliği ölsem de unutamam. Bir yumruk ile o subayı yere sermeyi çok isdedim. Fakat yapamadım! Oturdum yerime mecburen ve imtihâna devam etdim. Okula başladıkdan sonra o subayın rütbesinin asteğmen olduğunu öğrendim. Gözlemci subayın kopye verdiği üç arkadaşım da imtihânı kazanmışlar ve okula kayıt yapdırmışlar. Kendilerini incitmemek için isimlerini vermiyorum. Dersler başlayınca tanışdım, üçü de hârika insanlar idi. İmtihânda kopye çekdiklerini kendilerine söylemedim tabii. Çünkü bana göre kopye işinde suçlu olanlar bu talebeler değil fakat kopye veren o gözlemci subaydır. Bu arkadaşlarımdan birisi, 1999 depreminde Gölcük’deki evinde vefât etdi. Diğer ikisi de firâr ederek astsubaylık mesleğini ilk bir iki sene içinde bırakdılar ve Ordudan ayrıldılar.
İşde, o gün ben Şükrü IRBIK;
Sizler, bugün bu satırları okuyamayacak idiniz…
Deniz Astsubay Hazırlama Okuluna giden yolu kader, ayaklarımın altına işde böyle tesâdüfler silsilesi ile serdi. Kayıt yapdırıp da okula başladıkdan sonra imtihân günü bana yol gösderen o arkadaşı, okulumuzda gördüm. O da imtihânı kazanmış ve okula kayıt yapdırmış. Kendisi ile tanışdım. Adını sordum, Turgut İRTEM dedi. Deniz Güverte Astsubay Sınıf Okulunda ikimiz de telsiz branşına seçildik.
Bu mülakâtın suâllerini cevaplar iken şafak vakdi fark etdim!
Benim için ne hoş bir tesadüfdür ki;
1978 senesinde imtihân vesilesi ile okulun ilk günü tanışdığım Turgut İRTEM ile
1981 senesi mezuniyet tören taburunda okulun son günü yanyana durmuşuz!..
Bu vesile ile kıymetli Turgut İRTEM arkadaşıma ve ablasına buradan sevgi ve saygılarımı gönderiyorum.
Bir vasiyet ve aynı gün peşimi bırakmayan üç tesâdüfün beni götürdüğü kader yolunun sonunda, meğerse Deniz Astsubayı olmak var imiş…
EA.ORG: Ve askerî okul hayatı başlıyor.
ESKİ TÜFEK: Eylül 1978... Sakıp SABANCI’nın İstanbul İli, Avcılar İlçesinde inşâ etdirdiği 50.Yıl İNSA Lisesi orta bölümünden mezun oldum. Deniz Astsubay Hazırlama Okulu giriş imtihânını kazandım. Yazılı, sözlü, fizikî bütün imtihânların tamamında Allah, yürü ya kulum! dedi bize… Kasımpaşa Deniz Hastanesinde tepeden tırnağa; gözümüze, dişimize, başımıza her şeyimize bakdılar. Bevliye bölümündeki doktor, 10 adayın hepsini birden içeri aldı. Bu 10 adaydan birisi de benim. İndirin donları dedi. İndirdik! Ön takımları eli ile teker teker evire çevire muayene etdi. Sonra da bize; doksan derece öne eğilin diye bağırdı. Eğildik! Arka tarafımıza geçen doktor, parmağını makatlarımızın içine sokarak hepimizi muayene etdi.
Sağlık muayenesini de tamamladıkdan sonra, 1978 senesi Eylül ayında; Beylerbeyi Deniz Astsubay Hazırlama Okulu birinci sınıf, C şubesinde 957 numara ile talebe olduk...
Aşağıdaki resimde 1980 senesi, II-C sınıfının talebelerini görüyorsunuz.
İlk alafranga tuvaleti, ilk koğuşu, okulumda gördüm; hayâtımda ilk defâ üç öğün ve dört çeşit yemeği okulumda yedim.
Denizci olduğum hâlde, 1978 senesi güzünde okula kayıt yapdırdığımda yüzmeyi bilmiyor idim...
İntibâk eğitimi devâm eder iken yüzmeyi; İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında yer alan okulumuzun Boğaz'a bitişik olan ve sol tarafda resimini gördüğünüz şu havuzunda öğrendim.
Okulumuzun filikasının bağlandığı rıhtım olarak da kullandığımız havuzun önündeki üç katlı binâ Komutanlık binâsıdır.
Boğaz Köprüsü’nün sol tarafında gördüğünüz binalar ise Beylerbeyi Sarayı’dır.
Komutanlık binâsının hemen arkasında; okul bahçesini çevreleyen U şeklinde dörder katlı üç binâ var idi. Aşağıdaki Boğaz Köprüsü resimine bakdığınızda; sağ tarafdaki binâ dershânelerimiz, orta ve sol tarafdakiler ise yatakhâneler ve yemekhânenin yer aldığı binâlardır.
1981 senesi mezunu olan bizim sınıf üç sene boyunca bu binanın; sol tarafında yer alan yemekhâne ve orta tarafında yer alan kazan dairesinin üstüne denk gelen birinci katındaki yatakhânede 220 talebe bir arada yatdık.
Koğuş düzeninde ve yekpâre L şeklinde inşâ edilen yatakhânemizde ikişer katlı ranzalarda uyuduk... Benim ranzam, binanın sol kanadında idi. Üç sene boyunca üst ranzada yatdım. Alt ranza ise kafasının ardının sivri şeklinden dolayı “yumurta” lakabını takdığımız 956 numaralı sınıf arkadaşım İstanbullu Şenol TOY’a ait idi.
İki katlı ranzayı hayâtımda ilk defâ okulumda görmüş ve şaşırmış idim.
Çünkü o güne kadar hep anamın yapdığı yer yatağında yatmış idim.
Fakat okuldan mezun olup da ilk görevime başladığım TCG Kılıçalipaşa isimli, muhrip sınıfı Amerikan harb gemisinin yatakhânesindeki ranzaların üç katlı olduğunu görünce daha da çok şaşırmış idim.
Amerikan Deniz Kuvvetleri bu gemiyi İkinci Dünyâ Harbinde kullanmak için 1946 senesinde inşâ etdi. 27 sene kullandıkdan sonra 1973 senesinde hurdaya ayırdığı bu gemiyi, Türk Deniz Kuvvetleri 1980 senesinde satın aldı ve yaklaşık 20 sene daha kullandı.
Amerika’nın 1944 senesinde Japonya ile yapdığı Saipan adası deniz harbinde ölen deniz piyâde (Sergeant) Çavuş Robert H. McCard’ın adını verdiği bu gemiye, Türk Deniz Kuvvetleri ise târihimizdeki en büyük denizcilerimizden birisi olan ve Osmanlı Donanması’nda 16 sene Kapdân-ı Deryâlık (Deniz Kuvvetleri Komutanı) yapmış Kılıçalipaşa‘nın isimini verdi.
Aşağıdaki sayfada resimini gördüğünüz D-349 borda numaralı TCG Kılıçalipaşa isimli muhrip sınıfı bu gemimizde ben 4 sene görev yapdım.
Sınıf arkdaşlarımın görev yapdığı harp gemilerdeki ranzaların dört katlı olduğunu gördüğümde ise kendimi, târif edemediğim bir sebeple iyi hissetmiş idim.
Yeri gelmiş iken; denizde görev icrâ eden harp gemilerimizdeki günlük mesai hakkında şunları söylemeliyim…
Gemi, denizde harekete başladığı andan itibaren gemideki denizciler iki kısıma bölünür. Birincisine sancak vardiya, ikincisine de iskele vardiya denir. Her iki vardiyadaki denizciler; 4 saat mesai, 4 saat istirahat olmak üzere, gece-gündüz hiç durmadan günlerce, aylarca çalışır. Bir başka ifâde ile her denizci 4’er saatden 3 kere olmak üzere günde toplam 12 saat mesai yapar. Diğer 12 saat ise istirahatdir.
Günlerce, aylarca devâm deniz görevlerinde; bitmek tükenmek bilmeyen yorucu vardiyaların sonunda harp gemilerimizde buna benzer ranzalarda ben Şükrü IRBIK tam 13 sene uyudum.
İşde,
Sınıf arkadaşım olan deniz astsubaylarından bâzılarının görev yapdığı harp gemilerindeki "astsubay" yatakhânesinde gördüğüm dört katlı ranzalardan birisi…
Bu ranzaların hepsi geminin su seviyesinin altına (sintine) denk gelen; havasız, ağır rutubet kokan ve penceresi (lumbuz) olmayan “ast” güvertelerine kurulur.
Üsdelik;
Astsubay yatakhânelerinin altında, üstünde, sağında ya da solunda kulakları sağır eden makinelerin gürültüleri, yüzlerce tonluk akaryakıt tankları, tonlarca patlayıcı ve mühimmat ambarları vardır
TCG Kılıçalipaşa muhribi, TCG Yıldırım ve TCG Oruçreis fırkateylerinde görev yapdığım 1982-1998 senelerinde;
NATO tatbikatlarında iken yurt dışındaki liman ziyâretleri esnâsında bir çok defâ gitdiğim Amerikan gemilerinde ben kendim gördüm! Amerikan muhriplerinin “crew‘s quarters“ (er yatakhânesi) isimini verdikleri bölümünde gördüğüm ve 40-50 askerin işde, böyle üst üsde yatdığı bu 4’lü ranzalara Amerikalı denizci erler "cuffin bunk" (tabut yatak) diyorlar idi…
Amerika Deniz Kuvvetlerinin "erlerini" İkinci Dünyâ Harbi şartlarında yatırdığı bu 4'lü ranzalarda,
Türk Deniz Kuvvetleri, 35 sene sonra biz "astsubayları" barış şartlarında yatırdı…
Deniz astsubaylarının harp gemilerinde yatdığı ranzalar hakkında bir hususa dikkatinizi çekmek isderim. Dört astsubayın üst üsde yatdığı bu ranzaların bir tabut bile sığmayacak kadar dar olduğunu zannederim siz de fark etmişsinizdir.
Beylerbeyi’ndeki Deniz Astsubay Hazırlama Okulu; aşağıdaki resimde gördüğünüz üzere Anadolu yakasına geçişde, Boğaz Köprüsünün sağ tarafında ve ayaklarının hemen dibinde yer alır. Bu sebepden dolayı civâr ahâlisinin, özellikle gençlerin, biz talebelere "köprüaltı çocukları" dediklerini hatırlarım…
1978 girişli bizim sınıfın yatakhânesinin; aşağıda gördüğünüz U şeklindeki okul binâmızın sol tarafında, zemin kattaki yemekhânenin üzerine denk gelen birinci katında olduğunu az evvel söylemiş idim. Binânın; dershânelerimizin yer aldığı sağ tarafındaki zemin katda birinci sınıfı, birinci katında ikinci sınıfı ve ikinci katında üçüncü sınıfı okudum. Her sınıfın iki penceresi var idi.
Yatakhânelerimizin; okul binâsının sol ve orta kısmını kaplamak üzere L şeklinde olduğunu yukarıda söylemiş idim. Her sınıfın yatakhânesinin, binânın sol ve orta kısımına denk gelen sol tarafındaki yarısı yatakhâne; orta tarafındaki sağ yarısı ise diğer maksatlar için ayrılmış idi. Binânın orta kısımının, ikinci katının sağ tarafına denk gelen yarım bölümünde; her iki talebeye verilen ve spor kıyafetlerimizi koyduğumuz sacdan mamûl boy dolaplarımız; son katında ise 1, 2 ve 3‘üncü sınıflar ile müşterek kullandığımız televizyon salonumuz var idi. Yasak olmasına rağmen yolunu bulan tiryâki arkadaşlarımız günün her vakdi sigara içer idi. Fakat, ilginçdir; akşam etüdünden sonra fırsat bulup da nöbetci subaydan izin aldığımızda televizyon seyreder iken canımız isdese, çay içecek imkânımız yok idi…
Okulumuzda hârika subay, astsubay ve sivil öğretmenlerimiz var idi. Hepsinden çok şeyler öğrendim. Hayatımda ilk tokadı, meslekdaşım olan Şimşir lakaplı bir astsubaydan, bu okulumda yedim. 1978 senesinde okul giriş imtihânına 40 binden fazla aday müracaat etdi. 220 kişi ile başladık, 1981 senesinde 208 kişi ile tamamladık.
Devre 25’incisi ve 7.21 ortalama ile 1981 güzünde Deniz Astsubay Hazırlama Okulumuzdan mezun olduk.
Aynı sene, Yalova’daki Deniz Güverte Astsubay Sınıf Okulunda eğitime devâm etdik. Bir sene sâdece meslek eğitimi aldığımız bu okulumuzda, muhabere (telsiz) sınıfına seçildim.
Aşağıdaki resimde;
1982 senesi Mayıs ayında deniz intibâk eğitimine iştirâk etdiğimiz TCG Cezâyirli Gâzi Hasanpaşa gemisinin başüstünde telsiz sınıfı arkadaşlarım ile birlikdeyim.
Aşağıdaki sayfada;
1981-1982 Deniz Astsubay Sınıf Okulu Telsiz Astsubay Adaylarının resimlerini görüyorsunuz.
İlk sıra, soldan ikinci resim ise 957 numaralı ben Şükrü IRBIK'a ait.
Bir senelik bir eğitim-öğretimden sonra 30 Ağustos 1982 târihinde,
Deniz Telsiz Astsubay Çavuş rütbesi ile Yalova’daki Deniz Güverte Astsubay Sınıf Okulundan mezun olduk.
Subaylarımız Harp Okulunda 4 sene okudu, subay oldu.
Ben Şükrü IRBIK da Astsubay Okullarında 4 sene okudum fakat astsubay oldum.
Dünyâda böyle bir devlet; böyle bir millet; böyle bir kânun; böyle bir Deniz Kuvvetleri; böyle bir astsubaylık mesleği yok!
EA.ORG: Askerî Okul Hayatınızda sizi en çok etkileyen, unutamadığınız acı-tatlı anılarınız vardır mutlaka.
ESKİ TÜFEK: Hayâtımda ilk tokadı, daha doğrusu tokatları, meslekdaşım olan Şimşir lakaplı bir astsubaydan yedim, demiş idim. Fabrika isimli bir dersimiz var. Bu dersin öğretmeni Kemâl ŞİMŞİR isimli astsubay. Bizden evvelki devreler, Soyadına izâfeten O'na şimşir lakabını takmışlar... Şimşir, bizlere soğuk-sıcak kaynak dersi veriyor. Birinci sınıfın ikinci dönemindeyiz; sene, 1979... Sınıfımızın pencerelerinden birisinde havalandırma vantilatörü var. Serde de delikanlılık... Teneffüsde, eğlence olsun diye bâzen bu vantilatörün pervânesine tebeşir fırlatıyoruz. Bir gün teneffüsdeyiz. Sınıfda tam 13 arkadaşım var. Benden önce birkaç arkadaşım o pervâneye tebeşir fırlatdı. En son olarak da ben tebeşir fırlatdım oraya ve yerime oturdum. Meğerse Şimşir lakaplı astsubayımız, zemin katın dış tarafında yürür iken bizim sınıfın penceresindeki vantilatör pervânesinden beyaz tozlar fışkırdığını görmüş! Bir dakika bile geçmeden hışım ile I-C sınıfının içine daldı. Av kokusu almış köpek gibi omuzlarından soluyor idi. Belli ki koşarak gelmiş. Sınıfların camlarındaki pervânelerden dışarı doğru beyaz toz çıkmasının sebebini, demek ki biliyor imiş... Biraz sonra bize yapacaklarını daha evvelden başka talebelere de yapdığı muhakkak idi. Pervâneye kim tebeşir fırlatdı dedi. Sınıfda çıt yok! O tebeşiri fırlatan çabuk çıksın ortaya! Yoksa hepinize sıra dayağı atacağım dedi. Sınıfda gene çıt yok!.. Boyu, bizden bile daha kısa olan Şimşir, hepimizi tesbih tâneleri gibi yazı tahtasının önüne dizdi. Benden önceki arkadaşlarımı tokatlar iken fark ettim... Bize tokat atmak için o küçücük, topaç gibi vücudu ile her seferinde bir bütün hâlinde ileriye doğru çevik hamleler yapar iken boyu, biz talebelerin boyuna yetişmediği için Şimşir; tıpkı sahnedeki baletin point hareketinde yapdığı gibi, ayak parmaklarının ucuna kadar iyice yükseliyor, sanki beygirin sağrısını tokatlıyormuş gibi, kösele pabuça benzeyen o nasırlı elleri ile tokatları, kendinden hiç de beklenmeyecek bir kıvraklık ile kırbaç gibi mütemâdiyen yüzlerimizde şakırdatıyor idi. Beni ve 13 arkadaşımı yorulasıya kadar sıra ile tokatladı. Sınıfdaki arkadaşlarım pervâneye tebeşir atan bizlerin isimini Şimşir’e gene de söylemedi… Kaç tokat yedim, ben sayamadım. Fakat Şimşir'den o gün yediğim tokatlar, sınıf arkadaşlığının ne olduğunu öğretdi bana...
Sene 1980. Engin KORKMAZ isimli sınıf arkadaşım var. Babası Gölcük’de Denizaltıcı astsubay. Fizik dersindeyiz. Öğretmenimiz, udî Binbaşı Mustafa KAZEZYILMAZ. Kapıyı birisi dışardan çaldı. Mustafa hoca kapıyı açdığında karşısında bir hanım gördük. Kısa bir konuşmadan sonra bu hanım sınıfa girdi. Ellerindeki çantalarda pastalar, börekler, çörekler ve çeşit çeşit gazozlar... Bu hanım, meğerse Engin’in anası imiş. O gün Engin’in doğum günü olduğu için taa Gölcük’den İstanbul’a gelmiş. Mustafa hocamız, ders anlatmayı durdurdu. Arkadaşlar, bu dersimizde Engin’in doğum gününü kutlayacağız dedi. Ve o gün fizik dersinde Engin arkadaşımın doğum gününü kutladık hep beraber. Hayatımda doğum günü pastasını ilk kez o gün, Engin’in doğum gününde, sınıfımızda yedim. Vefat eden Engin KORKMAZ arkadaşımı ve dünyânın en iyi hocası olan Deniz Öğretmen Binbaşı Mustafa KAZEZYILMAZ hocamı da bu vesile ile yâd ediyor ve hörmet ile ellerinden öpüyorum.
Okulumuzun son sınıfındayız. 1981 senesi başlarındayız. Sınıf âmirimiz olan Binbaşı Ertuğrul TOPCU bir gün bize şöyle dedi; "Not ortalaması yüksek olan arkadaşların bu sene üniversite imtihânına girmesine izin vereceğiz. Bu arkadaşlar için hafta sonu kurslar tertip edeceğiz.” Ertuğrul Binbaşının bu sözlerini duyunca Deniz Astsubay Hazırlama Okulundan mezun oldukdan sonra üniversitede okumak heyacanı ve umudu ile doluverdim… İngilizce dersini seviyordum ve not ortalamam da hep iyi idi. Bu sebepden dolayı üniversitede ingilizce okumaya karar vermiş idim. Bugün olduğu gibi, o senelerde de; Deniz Kuvvetlerinde müstahdem ingilizce öğretmeni subayların tamâmı fakülte mezunu sivil şahıslar idi. Deniz Astsubay Hazırlama Okulundan mezun oldukdan sonra ben de Deniz Kuvvetleri adına fakültede okuyup pekâlâ ingilizce öğretmeni subay olabilir ve Deniz Kuvvelerine hizmet edebilir idim. Fakat 12 Eylül’ün darbeci deniz subayları buna engel oldular…
Not ortalamam yeterli olduğu için hocalarımızın okulumuzda verdiği kurslara ben de iştirak etdim. Okulumuzun müsaadesi ile imtihâna girmek için müracaat etdim. İmtihân giriş belgem de elime geldi. 1981 Ocak ayından Haziran ayına kadar sıkı bir çalışmadan sonra kınından çıkmış keskin bir kılıç gibi bilenmiş olarak imtihâna girmeyi bekledik. Yaklaşık 20 kişi idik. İmtihânın yapılacağı haftanın Cuma günü akşamına kadar imtihâna girmek umudu ve heyecânı ile bekledik. Cuma günü öğleden sonra hafta sonu izine çıkış saati geldiği hâlde okul idâresi bizleri izine çıkarmadı. Sebebi konusunda da hiçbir şey söylemediler. O Cuma günü öğleden sonra okulda derin ve müthiş bir ölüm sessizliği var idi. Her üç sınıfdaki 600 küsur öğrenci, o hafta sonu okula resmen hapsedildik! Okul idâresinin bir tezgâh çevirdiğini sezen arkadaşlarımdan bâzıları o akşam okuldan firâr etdiler ve ertesi gün üniversite imtihânına girdiler. İsdedikleri üniversiteyi kazandılar. Tazminâtı ödeyip güle oynaya okuldan ayrıldılar. Ben ise subaylarına güvenen ve fakat güvendiği için aldatılan arkadaşlarımdan birisi oldum. Böylece meslek hayâtımda subaydan ilk kazığı ben Şükrü IRBIK işde, böyle yedim. Son yediğim kazık da bu olmadı elbetde… 1981 senesi Haziran ayının o hafta sonu üniversite imtihânına girmek için bize izin vermeyen subaylarımız ile hesabımız mahşere kaldı…
12 Eylül subay darbesini okulumda yaşadık demiş idim. Üçüncü, yani son sınıfdayım. Sene, 1980 güzü... Subayların yapdığı 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında, bir akşam yat taburunda nöbetçi subayı yanımıza geldi. Her akşam söylediğimiz Deniz Astsubay Okulu Marşı’ndaki “astsubaylarız” kelimesini bundan böyle “denizcileriz” şeklinde okumamızı istedi. Fakat bir, iki ve üçüncü sınıfdan 600 küsur mevcutlu talebeye bunu, o nöbetçi subayı o akşam yapdıramadı... Nasıl oldu, bilmiyorum! O akşam yat taburunda bir kaç saniye içinde tezâhür eden topyekûn ve kararlı bir şuur ile; nöbetci subayının bu aptalca isdeğini hemen orada rededdik!.. Marşımızı okurken defalarca yarıda kesdirdi, tekrar okutdu. 600 öğrenci birden biz her defâsında “astsubaylarız” diye bağırdık! Bunu gören nöbetci subayı “toplu isyandan hakkınızda işlem yapdıracağım” diyerek taburu terk etdi. Fakat söylediği lafda kaldı...
Gördüğünüz üzere 12 Eylül'de subayların yapdığı darbe; daha mesleğimizin başında biz astsubay talebelerini iki kere vurdu!..
Bu arada bir hakkı teslim etmeliyim. “Subay darbeleri "assubayları" iki kere vurmuşdur“ vecizinin sahibi kıymetli meslekdaşım emekli Deniz Radar Astsubay Kıdemli Başçavuş Aydın KULAK’a da buradan selâmlarımı gönderiyorum.
EA.ORG: Ve bembeyaz üniforma içinde pırıl pırıl sarı sırma rütbesi ile genç bir Deniz Astsubay, Şükrü IRBIK Kıtada…
ESKİ TÜFEK: Kıt’a deyince biz denizcilerin aklına gemi gelir… Aşk gemisi değil, savaş gemisi!... 1982 senesinde deniz astsubay çavuş rütbesi ile muvazzaf astsubay olarak TCG Kılıçalipaşa muhribinde mesleğe, Gölcük’de başladım. Şefimiz, Çerkez lakaplı 1967 neşetli Deniz Telsiz Astsubay Kıdemli Başçavuş Hüseyin DEMİRARSLAN. Bir ay gemiden dışarı çıkma yasağı verdi bize. Gemiye ve mesleğine dair her şeyi öğreneceksin. Bir ayın sonunda imtihân yapacağım seni dedi. Mükellef askerler bile bu kadar izinsiz kalmıyor. Fakat itiraz ne kelime!.. Tam bir ay gemide kaldım. Gece gündüz demeden gemiye ve mesleğime dair her şeyi en iyi şekilde öğrendim. Çerkez Şefimin ahiret sorularının hepsini tam olarak cevapladım. Ve böylece gemideki görevimi en iyi şekilde yapmaya hazır olduğumu isbatladım. Bu vesile ile Çerkez şefimin ellerinden hörmet ile öpüyor ve kendisine sağlık ve esenlik dolu ömür diliyorum.
Artık hem gerçek bir gemici hem de tam bir telsiz astsubay idim. 4 senelik Muhrip hizmetimden sonra İstanbul’da TCG MARTI’da 3 sene hücümbotculuk tecrübem var. Meslek hayatımda beni en çok yoran 3 senemi TCG MARTI’da geçirdim. O senelerde benim tek başıma yapdığım işleri, şimdi üç telsiz astsubayı yapıyor.
Akabinde Gölcük’de TCG YILDIRIM Fırkateyni inşâsında tersâne işçileri ile birlikde çalışdım ve 3 sene görev yapdım.
Deniz Kuvvetleri Dil Okulunda 1984 senesinde iştirâk etdiğim 5 ay süreli ingilizce kursunu 91 ortalama ile "ikinci" olarak tamamladım.
Görevde iken de KPDS’lere girmeye devâm etdim.
Her sene girdiğim yurtdışı dâimî görev yabancı dil imtihânlarından yüksek notlar alıyor idim.
1992 senesinde yurtdışı dâimî göreve seçildim ve İTALYA/Napoli’deki NATO Deniz Karargâhına tayin edildim.
1992-1994 seneleri arasında yapdığım NATO görevimde Türk Genelkurmay Başkanlığı beni; İngiliz, Yunan ve İtalyan Deniz Kuvvetleri mensubu “erler” ile birlikde ve “er kadrosunda” çalışdırdı.
Emekli oldukdan sonra yapdığım araşdırmada öğrendim ki; NATO’da “astsubay” isimli “ortada sandık” ve uyduruk bir asker sınıfı mevcut değildir. Öğrendiğim bu hakikâti de 27 Aralık 2020 Pazar günü emekliassubaylar.org’daki Eski Tüfek isimli köşemde yayınladığım Asubay Tefrikası-11’de görülen CİMER dilekcem ile Cumhurbaşkanlığına şikâyet etdim. Bu dilekcem; Türk askerlik târihinde kendi türünün ilk ve tek örneğidir. İşde, bu sebepden dolayı NATO’da göreve gönderdiği Türk astsubaylarını Türk Genelkurmay Başkanlığı 1952 senesinden beri “er” kadrolarında çalışdırıyor. Ve Türk astsubayları NATO’da “er” kadrolarında çalışdıklarını bugün dahi hâlâ bilmiyorlar…
İki senelik yurtdışı dâimî görevimden sonra 1994 senesinde yurda döndüm. Bu kez de TCG ORUÇREİS Fırkateyni inşâsında tersâne işçileri ile birlikde çalışdım ve 3 sene görev yapdım. Gemi Komutanımız Deniz Kurmay Albay Baha ERENOĞLU ve İkinci Komutanımız Deniz Kurmay Yarbay Doğan DENİZMEN gibi hârika subay ve astsubaylar ile çok çalışdık ve çok yorulduk! Fakat ben onlar ile çalışmakdan çok keyif aldım. Dönemin en faal savaş gemilerinde görev yapdım. 10 senesi sürekli olmak üzere toplam 13 sene deniz görevim var. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapmış subaylarımızın bile bu kadar deniz görevi yokdur.
13 sene devâm eden deniz görevimi tamamladıkdan sonra 1998 senesinde;
TCG ORUÇREİS Fırkateyni Muhabere Kıdemli Astsubaylığı görevinden,
Ankara’daki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâhına tayin edildim.
Ankara’da görev yapdığım 13 senenin 7 senesinde NATO müşterek karargahlarında görev aldım. Bu karargâhlarda, her Kuvvetden ve NATO üyesi ülkelerin Ordu mensubu hârika subay, astsubay ve er arkadaşlarım ile çok keyif alarak çalışdım.
2009 senesinde Kuvvet ve Bakanlık tebdil etdim. Millî Savunma Bakanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığından ayrıldım. İçişleri Bakanlığına bağlı olan Sâhil Güvenlik Komutanlığına intisâb etdim.
Muvazzaf astsubay olarak;
Sâhil Güvenlik Komutanlığından 2011 senesinde isdeğim ile emekli oldum.
EA.ORG: Biraz da özel hayat, ne zaman evlendiniz? Askerler için evlilik zordur ama sanırım Denizciler için daha zordur, ne dersiniz?
ESKİ TÜFEK: Eşim Serpil hanım ile memleketimiz Emirdağı’nda aynı mahallenin çocuğuyuz. Rahmetli babalarımız hem mahalle, hem de asker arkadaşı. Babalarımızın asker arkadaşlığı, biz çocuklarının hayat arkadaşlığı ile sonuçlandı. Serpil hanım ile 1986 senesinde evlendik. Bilgisayar Mühendisi oğlumuz, Sosyolog kızımız var.
Evlilik hayatımın en güzel on senesini gemi görevinde geçirdim. Gemi görevimin bitdiği 1998 senesinde; son senenin 265 gününü 7/24 gemide görevli olarak geçirmişiz. Her üç günde bir tam gün nöbet; her üç haftada bir hafta Cuma sabahdan Pazartesi akşama kadar gemide hafta sonu nöbet… Haftalar, aylar süren deniz görevleri...
Biz denizcilerin bildiği bir veciz vardır; Deniz, kendisine ait olmayanı tez kusar. Ben Şükrü IRBIK’ı çok sevmiş olmalı ki deniz, beni tam 13 sene kusmadı. Gemi hizmetim süresince senelik izinlerimi ne tam olarak ne de tam zamanında kullanabildim. Hesaplasam, alacaklı bile çıkabilirim! Şikâyetci değilim! Lâkin denizcilik, işde, tam da insanın bütün zamanını alan; denizcinin hayatına ortak isdemeyen kıskanç kuma gibi bir meslek. Gerisini artık siz tamamlayın.
Rahmetli babamın vefât haberini, deniz görevim esnâsında gemide nöbet tutduğum telemin başında iken kendim öğrendim. Evlendikden bir hafta sonra 15 günlük deniz görevine gitdim. Gemi ile deniz görevinde olduğum için; iki nüfus sayımında sayılmadım, üç milletvekili seçiminde rey kullanamadım. Açık öğretim imtihânlarımız her nasılsa hep deniz görevi dönemine denk gelir idi. Bu sebepden dolayı açık öğretimde iki kere kayıdım silindi.
EA.ORG: Ve emeklilik! Emekli olmak kendi tercihiniz miydi, şartların zorlaması mı?
ESKİ TÜFEK: İkisi de… Önce zorlama… Akabinde bu zorlama neticesinde tercih...
29 senelik muvazzaf astsubaylık görevim süresince; iki ülke, üç şehir ve on farklı kadroda görev yapdım. Sekiz kere evimizi taşıdık. Bu taşınmaların çilesini eşim Serpil hanıma yüklediğim için şimdi vicdân azâbı çekdiğimi söyleyebilirim. 25 senede iki ülke, üç şehir, sekiz ev değişdiren kaç hanım vardır, şu memleketde? Çocuklarım ilkokulu bile bir kaç şehirde ve üç dört farklı okulda okumak zorunda kaldılar.
2011 senesinde Sâhil Güvenlik Komutanlığı karargâhında görev yapar iken İstanbul’daki birliğe tayin edildim. Dünyânın en güzel bayrağı ve al kanımızın timsâli olan ay-yıldızlı al Sancağımızı dalgandıran her Birlikdeki görevime eşim ve çocuklarım ile berâber koşarak gitdik… 2011 senesine kadar tayinlerim hakkında söz, devletin idi.
2011 senesinde Ankara’dan İstanbul’a tayinim konusunda ise son sözü ben söyledim. Sâhil Güvenlik Komutanlığının Ankara’daki karargâhından kendi isdeğim ile emekli oldum.
4 senesi talebelik olmak üzere 33 senelik muvazzaf astsubaylığım süresinde çalışdığım her gemide, her karargâhda çok hârika ve çok kıymetli subay ve astsubay meslekdaşlarım ile çalışmakdan çok keyif aldım. Beraber çalışmak ile iftihâr etdiğim subay ve astsubay meslekdaşlarımın hepsine selâm olsun. Hakk’ın rahmetine kavuşanlara ise rahmet olsun.
EA.ORG: Asıl konuya geliyoruz, yazılarınız... Çok samimi ifade edeyim sizin bir yazı için verdiğiniz emeği verecek çok az insan vardır. Bize bir yazının serüvenini baştan sona anlatır mısınız?
ESKİ TÜFEK: Astsubaylık mesleğim süresince aklıma takılan konuları bir kenara yazmış idim. Emekli olunca 33 senelik askerlik hayatımın muhasebesini yapmak isdedim. Bugün varız, yarın ölüp gideceğiz. Bu dünyâda benden sonra da kalacak bir şeyler bırakayım dedim. Mal-mülk, şah-şöhret, rütbe-makâm, para-pul yok nasılsa!.. Hiç olmazsa bir iki satır yazı olsun dedim. Böyle düşünür iken bu karalama defterim geldi elime. Böylece bugüne kadar yazdığım makâlelerin konu başlıkları ortaya çıkdı. Astsubay mesleği hakkında bugüne kadar yazılmış kitap, makâle, tez ne var ise hepsini topladım ve okudum. Karalama defterimdeki konular ile karşılaşdırdım. Okuduklarım ile karalama defterimdeki konuların nerede ise hiçbiri aynı değil idi. Astsubaylık hakkında yazılanlara bakdım. Hepsi birbirinin neredeyse tıpkı basımı idi. Bu makâleleri, kitapları, tezleri okudukdan sonra çok önemli bir şeyin farkına vardım.
Okuduklarım;
Ya da
Ben de dedim ki; astsubayı ancak bir astsubay yazabilir. Bu fikirden hareket ile ben Şükrü IRBIK da bugüne kadar hiç yazılmayan konuları, bugüne kadar hiç yazılmayan bir tarz ile yazayım dedim;
Astsubaylığı; subay aklı ile ve fakat astsubay dili ile astsubayın yazması…
İşde, bu düşünce ile Asubay Tefrikası’nı,
Asubay ben Şükrü IRBIK; " subay aklı ile ve fakat astsubay dili ile " yazdım...
33 senelik astsubaylık hizmetim süresince sabır ile birikdirdiklerimi
Son 11 senelik emeklilik günlerimde derledim
ve
Şerif CIRIK’ın deyişi ile;
Ömür harmanımı dökdüm, savurdum!..
Hâfızamın yelinde yaba ile savurup da
Zamân kalburunda elediklerimden kalanları,
Kara kalem ile ak kağıt üzerinde serdim yazıya...
Kalemimden dökülen her makâlenin serüveni başdan sona böyle başladı ve bitdi.
Kötü komşu insanı mal sahibi yapar derler. Ordumuzun üzerine çöreklenmiş karanlık suratlı subaylar da ben Şükrü IRBIK‘ı yazar yapdı. Yeraltından Notlar isimli romanında DOSTOYEVSKİ şöyle der; “Her şeyi fazlası ile anlamak bir hasdalıktır!” Mensubu olduğum astsubay sınıfını anlamak da bende tam anlamı ile bir hasdalık oldu! Hasdalık raddesine varan işde bu düşünce ile ben Şükrü IRBIK da; Türk Ordusundaki "astsubay meselesini" anlatan eskimez makâleler yazdım. “Eskimez” demek bana göre; sâdece dünü anlamaya çalışan ve bugünü anlatan değil fakat aynı zamânda yârını da tavzih eden ve öğreten demekdir. Hoca Nasreddin’e sormuşlar; Hocam, dünyâyı nasıl buldun? Hoca şöyle demiş; Sora sora!.. Türk Ordusundaki astsubay meselesi hakkında edindiğim bilgileri de ben, sora sora buldum!.. Fakat bugüne kadar yazdıklarımda bir sihir yokdur. Bu kadar emek, bu kadar dikkat, bu kadar masraf, bu kadar zamân ve cesâreti olan her astsubay meslekdaşım benim bugüne kadar yazdıklarımı pekâlâ yazabilirdi.
EA.ORG: Yanılıyorsam lütfen düzeltin, görebildiğim kadarıyla sakin bir kişiliğiniz var, Yazılarınızda agresif ve sivri bir dil kullanıyorsunuz. Bunun özel bir nedeni var mı? Yaşanmışlıklara duyulan öfke mi? Hâlen süren haksızlıklara isyan mı? Siz nasıl tanımlarsınız?
ESKİ TÜFEK: Tesbitiniz doğru! Beni mülayim tavırlı biri olarak bilirler. Ancak haksızlığa tahammül edemem!.. Böyle de bir fıtratım var! Haklı isem korkmam; haksızlığa uğramış isem susmam!.. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytândır, değil mi? Yukarıda anlatdığım gibi; haksızlığa ben Şükrü IRBIK, 1978 senesinde Deniz Astsubay Okulunun imtihânına girdiğim gün isyân etdim. Evet, yazılarımda yer yer üzen, yer yer acıtan bir üslûp kullanıyorum… Ziyâ Paşa’nın deyişi ile; Üslûb-ı beyân ayniyla insan... Benim için de durum böyle!.. Dilimde ne var ise kalemimden o dökülüyor!.. Mensubu olduğum astsubay sınıfına bunca nâmussuzluğu, bunca sahtekârlığı, bunca hâinliği ve bunca kânunsuzluğu yapan subaylara gül verip boncuk takacak değil idim.
Astsubay sınıfına yapılanlar hakkında benim bildiklerimi bilenler benden daha hafif bir uslûp kullanamazlar. Benim bildiklerimi sabır taşına söyleseniz, Diyarbakır karpuzu gibi tam orta yerinden ikiye yarılır. Benim bugüne kadar yazdıklarım; bugüne kadar öğrendiklerimin ancak yüzde beşi olabilir. Benim bildiğim ve hâlâ yazmadığım yüzde 95’i bilmeden; yazdığım yüzde beş ile beni yargılamak isabetli olmaz. Bu konuda kıymet verdiğim meslektaşlarım da beni tenkid ediyor. Fakat yazmadıklarım ve yazamadıklarımı anlatınca onlar da hak veriyorlar bana…
EA.ORG: Yazılarınız uzun ve konuları çok fazla emek vererek TBMM arşivinden tutun da gazete kupürlerine kadar onlarca belge içeriyor. Yazılarınızın müdavimi olarak belirtmem gerekir ki, zaman zaman konuyu tam kavrayabilmek için bir önceki yazınızı yeniden, mevcut yazınızı da tekrar okuduğum olmuştur. Çok büyük emek ve gerçekten camiada bir örneği daha olmayan müthiş yazılar. Önce kafanızda yazıyı kurguluyor olmalısınız sonra da araştırma ve nihayet yazıya dökme.
ESKİ TÜFEK: Makâlelerimizi hakkı ile okuyan müdavim bir meslekdaşımız olduğunuzun farkındayım. Hiçbir meslekdaşımızın fark edemediği ayrıntıları yakalıyorsunuz. Bu tesbitleriniz neticesinde bana yol gösderen kıymetli fikirlerinizden istifâde etdiğimi de burada, sizin adınıza gurur ile söylüyorum.
Belge konusuna gelince... Fuzûlî şöyle der; “İlimsiz şiir temelsiz duvara benzer!" Belgesiz makâle de ancak masala benzer! Ben Şükrü IRBIK, mensubu olduğum astsubay sınıfının târihi hakkında masal yazmıyorum!.. Bu hakikâtden hareket ile yazdığım her makâleyi mutlaka belgeler ve kânunların üzerine inşâ ederim. Yazdıklarımın şâhidi olan kaynaklar da makâlemizin içindedir. Sorduğum için biliyorum. Astsubay târihi hakkında Millî Savunma Bakanlığında mevcut olmayan belgeler bende var.
Evet, sizin de ifâde etdiğiniz üzere; kurgu, araşdırma ve yazıya dökme… Bu üçünün arasında da hâmile kadının çekdiği dayanılmaz doğum sancılarına benzer târifsiz sancılar da var. Sizlerin bir çırpıda okuduğunuz; ya da uzun deyip okumakdan imtinâ etdiğiniz makâleleri yazmak için uykusuz geçirdiğim gecelerin sayısı, başımdaki ak saçların sayısından az değildir! Eşim Serpil’e sordum, doğum sancısı nedir diye… Her makâlemizi yayına veresiye kadar çekdiğim sancının, eşimin târif etdiği doğum sancısı ile handiyse aynı olduğunu öğrendiğimde çok şaşırdım.
Tesbitiniz çok yerindedir Hüseyin bey. Özellikle Astsubay Tefrikası’nı birbirini besleyecek tarzda ve mütemmim cüzler şeklinde yazdım. Herhangi bir Asubay Tefrikası’nı hakkı ile okuyanlar konuyu tam olarak anlamak için evvelki ve sonraki bölüm ve kısımları da okumak ihtiyacı hissederler. İyi anlatmak için evvelâ iyi anlamak şartdır. Astsubaylık konusunda beyaz subayların son yüz seneden beri yapdığı orostopollukları anlamak; 33 senelik mesleğim esnâsında birikdirdiklerim hâriç olmak üzere, benim son on bir senemi aldı. On bir senede anlayıp da yazdığımı, birkaç sayfada anlatmak mümkün olmuyor. Bu sebepden dolayı çok çaba sarf etsem de ancak bu kadar “kısa” yazabiliyorum. Bir kitabı dolduracak kadar bilgi ihtivâ eden bir makâleyi siz de hak verirsiniz ki, ilk okumada anlamak mümkün olmayabilir. Derler ya! Bir kitabı insan, hayâtında üç kere okumalı. İşde, bizim yazdıklarımıza da bu anlayış ile bakmalı ve farklı zamânlarda tekrâr okumalı…
Eşşek ölür, kalır semeri; insan ölür, kalır eseri… Ben Şükrü IRBIK’ın eşşek kadar da olsa aklım yok mu ki, bir eser bırakmayayım. Bir vasiyet ve üç tesâdüf neticesinde deniz astsubayı oldum. Mesleğimden aldığım maaş ile ancak çocuklarımı doyurdum. Ona da doyurmak denir ise!.. Çocuklarıma bırakacağım tek mirasım, mensubu olduğum astsubay sınıfı hakkında bugüne kadar yazdıklarımdır. Bu sebepden dolayı makâlelerimi, çocuklarıma bırakabileceğim en kıymetli mirâs gâyesi ile yazıyorum.
EA.ORG: Yazılarınızdan dolayı mahkeme kapılarında süründünüz, Kaç kere dava edildiniz, kimler tarafından ve sonuçları ne oldu?
ESKİ TÜFEK: Astsubay sınıfına yapılan haksızlıkları ve nâmussuzlukları anlatmak için Adam Arıyorum, Adam isimli ilk makâlemizi emekliassubaylar.org’da yayınlamaya karar verdiğim 10 Temmuz 2012 Salı günü, fincancı katırlarını ürküteceğimi gâyet iyi biliyordum. Öyle de oldu. Fincancı katırları ürkdü. Bu ürkmüş fincancı katırları beni bugüne kadar iki kere dâva etdi. Bir de hakkımda hâlen devâm eden suç duyurusu var. Bir kere de ben, bu fincancı katırlarını dâva etdim.
İlk dâva edilen makâlemiz Zihniyet Sürgünü oldu. 13 Mart 2014 Perşembe akşamı yayınladığım Zihniyet Sürgünü isimli makâlemizi, 4 fincancı katırı ertesi gün dâva etdiler. Hâlen yasaklı olan Zihniyet Sürgünü isimli makâlemizden dolayı hakkımda cezâ ve tazminât dâvaları açdılar. Bu 4 fincancı katırından, ikisinin ayakları sonradan suya erdi ve dâvalarından ferâgat etdi. Diğer ikisi ise dâvayı so aşama olan Danıştay'a kadar götürdü. Bu iki fincancı katırına hakâretden 15 ay hapis cezâsı aldım. Birisi de hakkımda tazminât dâvası da açdı ve 20 bin TL manevî tazminât isdedi. 2016 senesinde yüce Türk Mahkemesi; bu fincancı katırına manevî tazminât olarak sâdece 250 TL ödenmesine karar verdi.
İkinci dâva ise 2017-2020 seneleri arasında yayınladığım Asubay Tefrikası’ndan seçdikleri 6 makâlemiz hakkında oldu. Dört sene içinde birikdirdikleri Asubay Tefrikası’ndan 6 makâlemizi 2020 Eylül ayında dâva etdiler. Hakkımdaki iddianâmeyi savcılık kabul etdi. Askerî Yüksek İdâre Mahkemesi 2017 senesinde lağvedildi fakat Askerî Cezâ Kânunu hâlen yürürlükde. Askerî Cezâ Kânununa muhalefet, TCK 125’den kamu görevlisine hakâret iddiası ve TCK'nın meşhur 301'inci Maddesine muhalefetden hakkımda açılan bu ikinci soruşturma devâm ediyor.
Yeri gelmiş iken; bu konuyu gündeme getiren kıymetli meslekdaşım siz Hüseyin SAVCI’ya, meslek büyüğümüz Sayın Ersen GÜRPINAR’a ve dâvamızı meccânen takip eden Sayın Avukat Doktor M. Erkan AKKUŞ’a teşekkür ediyorum.
Benim Millî Savunma Bakanlığına açdığım dâva ise 2014 senesinde gıyabımda verilen "sosyal tesislere süresiz giriş yasağı" hakkında. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL’in ilk günden beri verdiği bu kânunsuz yasak hakkında dâvamız, şu anda son aşama olan Anayasa Mahkemesinde. Kazanacağız, evvel Allah. Bu dâvamızı da gene Sayın Ersen GÜRPINAR’ın delâleti ile Sayın Avukat Doktor M. Erkan AKKUŞ meccânen takip ediyor.
EA.ORG: Doğal olarak bu yargılamaların üzerinizde baskıları olmuştur, yormuştur sizi, daha da ötesi bu davaların bir de size verdiği maddi zararlar olmalı.
ESKİ TÜFEK: Hakkımda açılan dâvalar ve yasaklar konusunda, ben bugüne kadar hiçbir baskı hissetmedim. Hiç de yorulmadım. Bugüne kadar yazdıklarımdan dolayı maruz kaldığım manevî ve maddî zorluklar da beni hiç yıldırmadı. Söylenmeyen söz kalbe yük olur; her şey vakdinde zamânında kıymetlidir. Astsubay sınıfı hakkında bugüne kadar bildiğim, bulduğum ve anladıklarımı yazmasa idim şâyet herhâlde kederimden ölür idim. Hemen hepsini yazdım; rûhen ve vicdânen ne kadar rahatladığımı anlatamam. Bugünden sonra artık ölsem de gam yemem. Allah kimisini malı ile, kimisini çocuğu ile kimisini de ilimi, bilgisi ile sınar. Ben Şükrü IRBIK’ı da Allah, herhâlde astsubaylık hakkında bildiklerim ile sınadı. Bildiklerimi mezara götürmek benim için en kolay tercih idi. Fakat ben Şükrü IRBIK, zor olanı seçdim.
EA.ORG: Yanlış bilmiyorsam Millî Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının açtığı son bir dâva var o dava sonuçlandı mı?
ESKİ TÜFEK: Şu anda hakkımda devam eden Askerî Cezâ Kânunu ve Türk Cezâ Kânunundan bir cezâ dâvası; sâdece Asubay Tefrikası-8‘i şikâyet etdikleri bir de suç duyurusu var. Müştekileri; Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Hulusi AKAR ve Yaşar BÜYÜKANIT. Ölmüş subaylar bile mezarından dilekce gönderip beni dâva ediyorlar!.. İfâde vermek üzere karakola gene dâvet edilirsem, buna şaşırmam! Zirâ Kuvvet Komutanlarının da filfilli “yalanlarına“ çomak sokduğumu iyi biliyorum. Hakkımda yeni dâva açdıklarına dâir olmak üzere bugün itibârı ile benim bilgim yok.
Fakat işde, buraya yazıyorum;
Beni dâva eden fincancı katırları,
Şükrü IRBIK'ı mahkeme ile terbiye edemeyeceklerini öğrenecekler!..
EA.ORG: Özellikle dâvalar konusunda TEMAD ile bir irtibatınız oldu mu, bu gün ya da geçmişte size hukukî ya da maddî destek sağlandı mı?
ESKİ TÜFEK: 2014 senesindeki ilk dâvam konusunda dönemin TEMAD Başkanı Ahmet KESER ile üç defa vicâhen görüşdüm. Bu görüşmelerde Ahmet Başkanın hem bana hukukî desdek vermesini talep etdim hem de dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi AKAR’ın Balıkesir Kara Astsubay Meslek Yüksekokulunda yapdığı konuşma esnâsında astsubaylara hakâret etdiği iddiası ile dâvaya müdâhil olmasını isdedim. Fakat Başkan Ahmet KESER bu konuda ne akdı ne de kokdu… Bu dâvayı kendi maddî imkânlarım ile tamamladım. Hakkımdaki son dâvayı da gene kendi maddî imkânlarım ile takip edecek idim. Bu konuda mevcut TEMAD ile hiçbir irtibatım olmadı. Sağ olsunlar, mevcut TEMAD yönetiminden bir talebim de yok. Fakat bildiğiniz üzere; sizin teklifiniz ve Sayın Ersen GÜRPINAR’ın delâleti ile Avukat Doktor M. Erkan AKKUŞ dâvamızı meccânen takip etmeyi kabul etdi.
EA.ORG: Yazılarınız devam edecek mi?
ESKİ TÜFEK: Asubay Tefrikası’nı yayınlamaya başlamadan aylar evvel, meslek büyüğümüz Sayın Fahrettin BAĞRI ile 2016 senesinde Ankara’da görüşmüş idik. Kendisi bana neler yazmayı düşündüğümü sorunca, şöyle demiş idim. Asubay Tefrikası isimini verdiğim yeni bir yazı dizisine başlayacağım, inşallah. Fahrettin beyin kaç bölüm olacak? sorusuna, ben de bilmiyorum demiş idim. Asubay Tefrikası’nın sonuna yaklaşdım. Birkaç bölüm daha yayınladıkdan sonra Asubay Tefrikasını kadim târihin mümeyyiz hâfızasına ve astsubay meslekdaşlarımın temiz vicdânına emânet edeceğim.
Türk Ordusunda “astsubay” olarak tesmiye edilen asker sınıfının târihini yazar iken dünyâdaki asker sınıflarını da tetkik etdim. Bunu yapmasa idim şâyet, tek taraflı ve noksan bir târih olacağını biliyor idim. Bu hatâyı yapmamak için Asubay Tefrikası’nda ben Şükrü IRBIK; bugüne kadar kimsenin yapmadığını yapdım ve dünyâdaki ordularda “benzeri” mevcut olmayan Türk Ordusundaki “astsubay” sınıfının mukâyeseli olarak hem târihini hem de felsesini yazdım.
Astsubay sınıfının târihini yazmanın çerçevesi belli; astsubay ne imiş, ne olmuş… Felsefesi ise bugüne kadar kimsenin sormadığı şu iki temel suâlde gizli; dünyâdaki ordularda “astsubay” sınıfı niye mevcut değil? Ya da Türk Ordusunda “astsubay” sınıfının mevcut olmasının esbâb-ı mucibesi nedir? Bu konudaki tesbitlerimi de Cumhurbaşkanlığı dâhil olmak üzere ilgili bakanlıklara BİMER/CİMER vasıtası ile gönderdim.
Konuşmamın önceki bir yerinde; bugüne kadar bildiklerimin ancak yüzde beşini yayınlayabildim demiş idim.
Geriye kalan yüzde doksan beşi yayınlamak ise; kitapsız yazar Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK için şu vakitden sonra tamâmen nasip meselesi…
EA.ORG: Yazılarınız oku-geç, oku-unut tarzı yazılar değil, belgesel nitelikli ve bu çalışmaların sivil ya da asker hiçbir yerde benzeri yok. İmkanınız olsa bu yazıları sınırlı sayıda da olsa kitap halinde bastırmayı düşünür müydünüz? Ya da bir sponsor olsa veya yasal temsilcimiz TEMAD ilgi duysa sizi mutlu eder miydi?
ESKİ TÜFEK: Yazılarımız oku-geç, oku-unut tarzı yazılar değil, belgesel nitelikli ve bu çalışmaların sivil ya da asker hiçbir yerde benzeri yok. Bu tesbitleri sizin gibi kıymetli bir meslek büyüğümden duymak beni mutlu etdi. Son derece isabetli tesbitler bunlar Hüseyin bey. Benim bugüne kadar yazdığım nevi şahsına münhasır makâlelerimizden doktora tezleri bile çıkabilirdi. Bilgisine kıymet verdiğim sizin gibi meslektaşlarımdan bu konuda zaman zaman teşvik edici tavsiyeler aldım. Fakat bugüne kadar yazdıklarım konusunda TEMAD’dan bir tek kelime işitmedim. Sağ olsunlar, kendilerinden hiçbir talebim yokdur. Bugünkü TEMAD yönetiminin “târih şuuru” olmadığını gâyet iyi biliyorum. Bilgi edinmek için gönderdiğim mektuplarıma TESUD cevap verdi fakat TEMAD vermeye tenezzül bile etmedi. Mâlî desdek bulabilir isem şâyet, toplam olarak yaklaşık iki bin sayfa tutan Asubay Tefrikası’nı hiçbir maddî fayda beklemeden kitap olarak yayınlamayı elbetde arzu ederim.
EA.ORG: ESKİ TÜFEK, E.SG.Asb.Şükrü IRBIK’la bu röportajı yapıyor olsaydı hangi soruyu sorardı?
ESKİ TÜFEK: Astsubay sınıfı hakkında son on bir sene içinde eşi benzeri daha önce hiç yazılmamış 100’den fazla makâle yayınladım. Bu konuda tevâzuya gerek yok! Bugün itibârı ile Türk Ordusundaki astsubaylığı en iyi bilen kişiyim.
Her gönülde bir aslan yatar!
Her insanın rûhuna nakşedilmiş bir de kahramanlık tözü vardır!
Bu cümleden olmak üzere;
Her birimizin yazılmayı ve okunmayı hak eden bir hayât hikâyesi mutlaka vardır.
Fakat ne yalan söyleyeyim; mensubu olduğum astsubay sınıfı hakkında bunca makâleyi yazıp yayınlar iken bir gün kendi hayatımı yazmak aklıma hiç gelmedi. Yazmak için hazırlığım da yok idi... Siz soruları dün akşam bana gönderince; ben de bu gece uyumadım. Ankara'nın beyaz yorgan altında uykuya henüz teslim olduğu saatlerde derin bir nefes aldım evvela!.. Sonra, gözlerimi kapatdım!.. 1959 senesinden beri kurduğum havsalamın zembereğini kalemimin ucu ile tek hamlede boşaltdım vehleten… Hemen akabinde; hâfızamın dehlizlerinde hayâl ile hakikât arasında geriye doğru manevî bir yolculuğa başladım… Rahmetli Emsâl ebemin vasiyeti üzerine; ömrümün en güzel, en civan, en kavi 33 senesini hasretdiğim "astsubaylık" hayâtımı düşündüm şöyle bir… Yaşadığım ya da yaşayamadıklarım koşup geldi ve zihnimin kenarına oturdular. Akabinde; hepsi de filim şeridi gibi gözlerimin önünden yürüyerek bir bir geçdi ve gitdi...
Belki bir asır kadar uzun belki de bir göz kırpması kadar kısa zamandan sonra;
2022 senesi Zemheri ayının onbeşinde Ankara yeni bir güne uyanır iken
Hayâtımı anlatan filimin son karesi de hâfızamın bir ucundan diğerine doğru hiç durmadan akıp gitdi… O an kalemime takılanları da ben Şükrü IRBIK, işde böyle ceffelkalem yazıverdim...
Burada hayât hikâyemi yazmakdaki maksadım; bir zamânlar mensubu olduğum Deniz Kuvvetleri Komutanlığını ya da meslek hayâtımın bir yerinde yolumuzun kesişdiği insanları zemmetmek asla değildir. Bir yerlerde, bir zamânlar birilerinin birine yapdıklarını ya da yapmadıklarını; birilerinin yapmadıklarını ya da yapamadıklarını yanlışı ile doğrusu ile ben yazdım... Bu vesile ile ömür harmanımı târihin kadim hâfızasına emânet etdim. Hayât hikâyemin içine serpişdirdiğim kıssalardan, ömür yolunda yazacakları kendi hayât hikâyelerinde, okuyanların ders almaları için yazdım.
Emirdağı Yaylası’nda doğma ben Şükrü IRBIK’ın;
Dağdan-denize hikâyesi hulâsaten, işde böyle…
Bu hâleti rûh içinde kendime şu soruyu sormak herhâlde, çok ilginç olur idi;
Yazdığınız bunca yazıdan sonra bir gün gelir de;
Birisinin sizden, kendinizi yazmanızı isdeyeceğini aklınıza getirir miydiniz?
Cevabım hayır olur idi!..
Bu sebepden dolayı;
Benim sormayı dahi akılıma getiremediğim bu mülakâtı hakikât yapan
Kıymetli meslek büyüğüm siz Hüseyin SAVCI’ya teşekkür ederim.
EA.ORG: Sorular dışında sizin söylemek istediğiniz bir husus var mı?
ESKİ TÜFEK: Hemen yukarıdaki satırda sorduğunuz suâle karşılık olarak verdiğim cevâbımda; “bugün itibârı ile Türk Ordusundaki astsubaylığı en iyi bilen kişiyim” demiş idim...
Türk Ordusundaki "astsubaylığı en iyi bilen astsubay" olarak ben Şükrü IRBIK kendimi;
Devlet isimli yedinci kitabında Platon’un “Mağara Benzetmesi”nde tasvir etdiği, zincirinden kurtularak kendini esir eden yanılsamayı hasbelkader farkeden ve "hakikâti" temsil eden “dünyâyı" keşfeden firârî mahkûma benzetiyorum...
Kendilerine subayların yapdığı kânunsuzlukları umursamayan ve onların söylediği yalanlar ile avunmaya, mutlu olmaya çalışan bir astsubay zümresiyiz biz… Bu yanılsama yetmiyor imiş gibi; astsubay sınıfı hakkında çoğu acı, hattâ gururumuzu inciten hakikâtleri söyleyenleri, ki, bunlardan birisi de benim, zemmeden eskeriyet var.
Sorduğunuz suâllerden hâriç olmak üzere benim bugün söylemek isdediğim tek husus şudur;
Astsubay sınıfının teşkil edildiği 1951 senesinden beri yaşadığımız ve haklı olarak gündeme getirdiğimiz sıkıntıların sona ermesi için;
Ben Şükrü IRBIK’ın yapdığı gibi, astsubay meslekdaşlarımın da kendilerini mahkûm etdikleri bu yanılgıdan kurtarmalarından başka yol, yordam yok!..
Bugün yazdıklarımı subaylar çok iyi anlıyor ve suçüsdü yakalandıklarını iyi biliyorlar. Fakat meslekdaşım astsubayların anlamak isdemediğini esef ve hayret ile görüyorum. Ben Şükrü IRBIK'ın bugün idrâk etdiği bu acı hakikâti astsubay meslekdaşlarımız, yaşayıp görerek onlarca sene sonra idrâk edecekler… Bu hissiyât ile aşağıdaki tesbitimi târihin şaşmaz-unutmaz kadim hâfızasına havâle ediyorum…
Asubay Tefrikası’nı;
İşde, o "yarın" geldiğinde;
Olacaklara, o günleri yaşayan astsubaylar bile inanamayacaklar!..
Saygılarımla. Eski Tüfek. 15.01.2022.
EA.ORG: Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Bütün as(t)subay camiasının duygularına tercüman olduğumuz inancıyla, emekleriniz için size en kalbî teşekkürlerimizi sunuyoruz. Biz, sizinle gurur duyuyoruz. Bir gün torunlarınız yazılarınızı okuduğunda onların da sizinle gurur duyacağından eminiz.
Assubaylar olarak size sağlık ve huzur dolu bir ömür dileriz.
SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU
Asubay Tefrikası-12 Deniz Astsubay Sınıfının Târihini Yeniden Yazıyoruz
Maksat Sohbet, Çay Bahâne…
Buluşmaya karar verdik, üçümüz! Maksat sohbet olunca, çay da bahânesi oluyor…
Emekli Hava Astsubayı Hüseyin SAVCI, Emekli Hava Assubayı Levent ULUCAN, Emekli Sâhil Güvenlik Asubayı Şükrü IRBIK.
Mekân, Ankara Gençlik Parkı. Târih, 11 Mart 2021, Perşembe… Serde gençlik var ne de olsa. Martın ayazına inat, Emirgân kahvehânesinin bahcesindeki bir masanın etrafına çöreklendik! Kahvehânede mekânın köşesi, Çayı demleyen odunun meşesi, Buluşanların etdiği sohbetin neşesi…
Siyâset-ihânet-rüşvet çirkefinin toz duman etdiği Başkent'de Sohbet etmek için bundan daha güzel ne bahâne olsun?
Civâr masalara şöyle bir göz atdım! Herkesin derdi, memleket meselesi! Bizim derdimiz ise; Ordumuzun kanayan yarası, astsubay meselesi!
Levent Bey ile daha evvelden benzer şekilde buluşmuş idik. Hüseyin Bey ile ilk defâ müşerref oldum. Tasavvur etdiğimden daha çelebi, daha rint, daha münevver imiş! Gurur duydum kendisi ile…
3 saatlik bir kahve, köşe, meşe meyânında neşeli sohbet etdik, üçümüz! Müsâdemei efkârdan bârikayı hakikât zuhur eder dedi, Tevfik FİKRET. Bizim 11 Mart Gençlik Parkı buluşmamızda da aynen böyle oldu. Ankara Mart’ının ayazı bizleri üşütse de Bârikayı hakikât ışıtdı, zihinlerimizi…
Meşe közünde demlediğimiz çaylarımız bitdi, sohbetimiz bitmedi… Bir başka buluşmada kaldığımız yerden devam etmek üzere, Sözleşerek ayrıldık, Gençlik Parkı’ndan..
Kıymetli meslekdaşlarım Hüseyin SAVCI ve Levent ULUCAN’a Bu güzel buluşma için teşekkür ederim… Tekrar görüşmek üzere, inşallah!..
|
* * *
Târihe Şâhidlik Ediyorsunuz!..
Asubay Tefrikası-12 isimli bu makâlemizi şu anda okuyan sizler
Bugün, burada Deniz Astsubay sınıfının "yeni" târihine şâhidlik ediyorsunuz!..
Hem türkce hem de ingilizce olarak bütün dünyâya ilan etdiği
Sizlerin de aşağıda ekran görüntüsünü gördüğünüz şu târihcelerinde
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı diyor ki;
“Deniz Gedikli (Deniz Astsubay) sınıfı “03 Nisan 1890” târihinde kurulmuştur.”
(https://www.dzkk.tsk.tr/ArsivAskeriTarih/icerik/deniz-kuvvetleri-komutanligi-tarihcesi)
“On 3 April 1890, the Naval Petty Officer Preparatory School was founded
by the Minister of the Navy, Hasan Hüsnü Pasha.”
(https://www.dzkk.tsk.tr/en-US/Genel/Content/turkish-naval-forces-command)
Deniz Astsubay sınıfının târihi hakkında,
Yukarıda gördüğünüz bu sözlerin ikisi de yalan!..
* * *
10 Nisan 2021 Cumartesi gününe ait
Aşağıda ekran görüntüsünü gördüğünüz şu târihcesinde
MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı diyor ki;
“Deniz Gedikli (Astsubay) sınıfı 03 Nisan 1890 târihinde resmen kurulmuştur.”
“Astsubay sınıfının târihi uzun bir geçmişe dayanmaktadır.”
Bu sözlerin her ikisi de yalan!
(www.damyo.edu.tr/sayfalar/tarihce.html) (08 Kasım 2021 târihine kadar)
(damyo.msu.edu.tr/sayfalar/tarihce.html) (08 Kasım 2021 târihinden sonra)
(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/tarihce.html) (22 Nisan 2022 târihinden sonra)
“Gedikli Sınıfı 3 Nisan 1890’da teşkil edildi” diyen
Aşağıda gördüğünüz şu cafcaflı ingilizce cümle de sâdece ucuz bir yalan…
Gedikli Class was officially established by the regulation of Naval Council published in Ceride-i Bahriye on April 3, 1890.
(https://damyo.edu.tr/sayfalar/history.html) (08 Kasım 2021 târihine kadar)
(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/history.html) (08 Kasım 2021 târihinden sonra)
(http://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/history.html) (22 Nisan 2022 târihinden sonra)
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu örün sayfasının
Anılar Salonu'nda yer alan aşağıda gördüğünüz bu cümle de filfilli bir yalan!..
Tarihi 1890 yılına dayanan Deniz Astsubay Eğitim ve Öğretimi…
(www.damyo.edu.tr/sayfalar/anilarSalonu.html) (08 Kasım 2021 târihine kadar)
(damyo.msu.edu.tr/sayfalar/anilarSalonu.html) (08 Kasım 2021 târihinden sonra)
Bu İngilizce cümleyi yazanlar da yalan söylüyorlar!..
(…)
the Naval Petty Officer Training and Teaching with a historical past dating back to 1890
(…)
(http://www.damyo.edu.tr/sayfalar/museum.html) (08 Kasım 2021 târihine kadar)
(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/museum.html) (08 Kasım 2021 târihinden sonra)
Deniz astsubay sınıfının “kuruluş târihi” konusundaki yalanları bitirmek için
Bugünlerde yapılacak târihî değişikliğe şâhid olmak isdiyor iseniz şâyet;
Yukarıdaki şu ekran görüntülerini bu günlerde ara sıra takip ediniz!
Çünkü;
Bu sayfalarda gördüğünüz bilgileri pek yakında değişdirecekler…
* * *
Deniz astsubay sınıfının “kaynağı olan asker sınıfı” ve “kuruluş târihi” konusunda
Bu sayfalarda gördüğünüz;
Hem de önümüzdeki günlerde…
* * *
“Deniz Astubay” sınıfının;
Ve
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı
Ve dahi
MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulunun yazdığı yeni târihceyi de
Aşağıda gördüğünüz şu “boş” çerçevenin içine ekleyeceğiz.
|
* * * *
Peki, ne oldu da
Deniz Astsubay sınıfının kuruluşu “1890 senesinden” “1929 senesine” “tebdil” edildi?
Asubay Tefrikası isimli makâle silsilemizin 12’inci bölümünde
İşde, bugün, burada bunu öğreneceğiz evvel Allah.
* * *
Eski Tüfek köşemizde 02 Mart 2019 Cumartesi günü yayınladığımız
Asubay Tefrikası 6-8 isimli makâle tefrikamızda şöyle demiş idik;
Bahriye gedikli zâbit sınıfı hakkındaki bütün hakikâtleri bugün burada ortaya çıkardıkdan sonra inşallah,
“Deniz Astsubaylığının târihini yeniden yazmaya mecbur kalacağız.”
* * *
İçinde yaşadığımız 2021 senesi Nisan ayının 10’uncu gününde
İşde, tam da bu noktadayız!
Bahriye gedikli zâbit sınıfı hakkındaki bütün hakikâtleri, evvel Allah ortaya çıkardık
Ve dahi
Bugün, burada inşallah,
“Deniz Astsubaylığının târihini yeniden yazacağız.”
* * *
Deniz Kuvvetleri Komutanı Yalan Söylüyor!
Oramiral rütbesinde subayın idare etdiği bir Ordu; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı.
Bu subay, üç bahriye okulu kuruldu diyor. Üç kere yalan söylüyor!
Bu Deniz Kuvvetleri Komutanı;
* * *
Târih Yazmak İçin…
Ȃcizâne kanaât-i şahsiyemize göre,
Târih yazmak için dört şey lâzım;
Bunlardan nâmus; çarpma işlemindeki (sıfır) yutan eleman gibidir.
Târih yazan insanda nâmus yok ise şâyet; diğerleri hiçbir işe yaramaz!
Kâğıt, kâlem ve belge ile yazılan târihin neticesi hep sıfır olur!
* * *
Deniz Okulları isimi altında tedvin edilen
Kâğıt da kalem de belge de var idi...
Lâkin
Bu Okulların târihini yazan insanlarda nâmus var mı idi?
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK işde, bunu bilemedim!..
* * *
Deniz Lisesi 1852 Senesinde Teşkil Edildi
Ey, Deniz Lisesi mezunları;
Deniz Lisesi “1773 senesinde” kuruldu diyen subaylarınız sizleri 2017 senesine kadar kandırdı!
Çünkü;
Deniz Lisesi, “1852 senesinde” kuruldu!
İşde belgesi;
* * *
Deniz Harp Okulu “1776 Senesinde” Teşkil Edildi
Ey, Deniz Harp Okulu mezunları;
Deniz Harp Okulu “1773 senesinde” kuruldu diyen subaylarınız sizi,
27 Mayıs subay darbesinden buyana tam 61 seneden beri kandırıyor!
Deniz Harp Okuluna "nâmuslu" bir subay, komutan olarak tayin edildiği gün,
Deniz Harp Okulunun “1776 senesinde” kurulduğunu da göreceğiz, inşallah!
* * *
Deniz Astsubay sınıfına kaynak teşkil eden asker sınıfı;
“Deniz Gedikli Küçük Zâbit” isimi ile
"1929 senesinde” teşkil edildi
Ey, Deniz Astsubay Okulu mezunları;
Deniz Astsubay Okulu “1890 senesinde” kuruldu diyen
Subaylarınız ve astsubaylarınız sizi 2021 senesine kadar kandırdı!
Çünkü;
Deniz Astsubay Okuluna kaynak teşkil eden okul;
Deniz Gedikli Küçük Zâbit isimi ile “1929 senesinde” kuruldu!
Belgesi de makâlemizin son kısımında sizleri bekliyor.
* * *
Ey vatandaşlarım;
Aslan kendi hikâyesini yazasıya kadar,
Avcının yalanlarını dinlersin!
Ey Deniz Astsubayı meslekdaşlarım;
Deniz Astsubay sınıfının kuruluş târihi konusunda da
Bu güzel vecizdeki hakikât, aynı ile vâki oldu.
* * *
Anladın mı?
Neyzen TEVFİK’in bu nasihâtından bihâber olan gerzek subaylar;
Aşkın Leylâ’sını görmeden hicrân destânı yazmışlar!..
Erkeğinden dişisine sözde târihci bu gerzek subaylar;
Kânunlarını bulup da hakikâti yazmak yerine,
Yalanlar ile süsledikleri Deniz Astsubay sınıfının târihini hikâyet etmişler!..
* * *
Kurmayından, askerî hâkimine;
Amiralinden, târih öğretmenine kadar erkek ve dişi denizci subaylarımız
Ve
Târih doktorundan doçentine kadar sivil vatandaşlarımız
Ve dahi
Motorcu, Elektronikci, İdarî ve Radarcı astsubayına kadar
Aşağıdaki kitapları, makâleleri, yüksek lisans ve doktora tezlerini yazanların hepsi
“Deniz Astsubayı” isimi ile bildiğimiz köle asker sınıfının kuruluş târihi hakkında
Bugüne kadar filfilli yalanlar söylediler…
|
* * *
Ey Hayyam!
Sen, ne dersin bu yalancılar hakkında?
Tasalanma sen, Eski Tüfek!
Çünkü;
* * *
Deniz Astsubay Sınıfının Târihini Yeniden Yazıyoruz...
Deniz Astsubay sınıfının kuruluş târihi hakkında
Son 10 seneden beri yapdığım tetkik neticesinde,
Deniz Astsubay sınıfına kaynak teşkil eden asker sınıfının;
Ve dahi
Bu tesbitim neticesinde hazırladığım dilekcemi
15 Mart 2021 târihinde Millî Savunma Bakanlığına gönderdim.
Aşağıda, bu dilekcemin tam sûretini görüyorsunuz.
* * *
|
* * *
15 Mart 2021 târihinde gönderdiğim yukarıdaki bu dilekceme
08 Nisan 2021 Perşembe günü MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı
Aşağıda gördüğünüz şu kısa cevabı gönderdi;
MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanı
Albay Cenk TOPUZ, nâmuslu subay imiş!
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK da
Deniz Albay Cenk TOPUZ’a teşekkür ediyor
Ve saygılarımı gönderiyorum.
* * *
|
* * *
|
* * *
|
* * *
Deniz Kuvvetleri Komutanlığına,
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokuluna,
Deniz Astsubaylarına hayırlı olsun.
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
![]()
|
Asubay Tefrikası - 11
Büyü Bozuldu;
Son Yüz Senenin Yalanı!
08 Mart 2017 Çarşamba günü
emekliassubaylar.org’da yayınladığımız
Asubay Tefrikası isimli makâle silsilemizin birinci bölümünde
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK
Siz muhterem okuyanlara şu sözü vermiş idim!
* * *
Vaad etdim!
4752 Sayılı Astsubay Meslek Yüksekokulları Kânununun
2002 senesinde TBMM’de müzâkeresi esnâsında;
Başbakandan milletvekillerine,
Millî Savunma Bakanından Genelkurmay Başkanına kadar
Devleti idâre eden eden zübük siyâsiler
Ve dahi
Subayın söylediği filfilli yalanları teşhir etdiğimiz
Asubay Tefrikası – 10 isimli makâlemizi de 07 Ekim 2020 Çarşamba günü
Şu vaad ile noktalamış idik;
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun astsubaylarını kandırmak için
Genelkurmay Başkanının söylediği
“Son yüz senenin yalanını” ise
"Müteakip" makâlemizde anlatacağız, inşallah…
ESKİ TÜFEK - 2020
* * *
Hamd Olsun!
Şükürler olsun! Allah kısmet etdi,
“Müteakip” makâlemizin vakdi, zamânı geldi…
Ve dahi
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun astsubaylarını kandırmak için
Genelkurmay Başkanının söylediği “son yüz senenin yalanını”
Asubay Tefrikası – 11 isimli bu makâlemizde
Bugün Eski Tüfek’de ifşâ edeceğiz, evvelallah…
Hem de bugüne kadar yazdığım en kısa Asubay Tefrikası ile…
* * *
Oku!
Bilmeyenler öğrensin,
Bu makâlemizi okuyanlar da okumayanlara söylesin!..
Çünkü;
Okur isen öğrenirsin,
Öğrenir isen anlarsın,
Anlar isen doğru karar verirsin,
Doğru karar verir isen şâyet
Seni, kimse kandıramaz!..
* * *
Büyü Bozuldu!
Bilmeyenler öğrensin,
Bu makâlemizi okuyanlar da okumayanlara söylesin!..
Yalan perdesi aralandı,
Büyü bozuldu,
Diller çözüldü!..
1956 senesinden beri gaflet, dalâlet ve hıyânet uykusunda
Cehennemî korkular dolu kâbuslar ile sayıklayan yalanlar kendini ele verdi!..
Biz köle astsubayları aldatmak için
Kerizci subaylarımızın son 64 seneden beri söylediği yalanları
Ve
Yapdığı kânunsuzlukları
Târihin ebedî sinesinde boğmaya ahdeden “hakikât şafağı” sökmek üzere!..
* * * * *
Okuyana Tavsiye!
Okumaya başlamadan evvel,
Kıymetli okuyanlarımıza bir tavsiyem var!
Asubay Tefrikası – 11 isimli bu makâlemiz;
Asubay Tefrikası – 7 ve Asubay Tefrikası – 8 isimli mukaddem makâlelerimizin mütemmim cüzleridir.
Bu cümleden olmak üzere;
Asubay Tefrikası – 11 isimli bu makâlemizi lâyıkı veçhe anlamak için
Asubay Tefrikası – 7
Ve dahi
Asubay Tefrikası – 8 isimli bu iki mukaddem makâlelerimizi lutfen okuyunuz.
* * *
TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANLIĞINA
ANKARA
03 Kasım 2020
Konu: Türk Ordusundaki “Astsubay” Sınıfının NATO’daki Denkliği Hakkında.
İlgi: (a) 2771 sayı ve 10 Haziran 1935 târihli Ordu Dâhilî Hizmet Kânunu.
(b) 5802 sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânunu.
(c) 926 sayı ve 27 Temmuz 1967 târihli TSK Personel Kânunu.
(ç) 211 sayı ve 04 Ocak 1961 târihli Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kânunu.
(d) 7179 sayı ve 25 Haziran 2019 târihli Askeralma Kanunu.
(e) NATO NSA Standardization Agreement (STANAG 2116. Edition-6, 25 February 2010), NATO Codes for grades of military personnel, (First promulgated in 1964).
(f) The Career Compensation Act of 1949, dtd. October 12, 1949, Public Law-351.
(g) The Military Pay Act of 1958, dtd. May 20, 1958. (Public Law 85-422).
(ğ) 5886 sayı ve 18 Şubat 1952 târihli Kuzey Atlantik Andlaşmasına Türkiye Cumhuriyetinin Katılmasına Dair Kanun.
(h) 05 Şubat 2020 târih, 2000335413 sayı ve “Millî/NATO Neşriyât Talebi Hakkında” konulu CİMER dilekcem.
(ı) 12 Şubat 2020 târih, 2000394688 sayı ve “Millî/NATO Neşriyât Talebi Hakkında” konulu CİMER dilekcem.
(i) 20 Şubat 2020 târih, 2000464360 sayı ve “Millî/NATO Neşriyât Talebi Hakkında” konulu CİMER dilekcem.
(j) 05 Mart 2020 târih, 2000595186 sayı ve “Millî/NATO Neşriyât Talebi Hakkında” konulu CİMER dilekcem.
(k) 1956 ABD Silâhlı Kuvvetler Personel Kânûnu. (US Code, Title 10– Armed Forces, dtd. Aug. 10, 1956, Public Law-1028.
(l) Genelkurmay Başkanlığı, MS 76-1(C) İngilizce-Türkce Müşterek Askerî Terimler Sözlüğü, Genelkurmay Basımevi, Ankara-2007.
(m) 6020 sayı ve 21 Ocak 1953 târihli Harb Felâketzedelerinin Himayesine dair 12 Ağustos 1949 târihli Cenevre Sözleşmelerinin Onanması Hakkında Kanun.
(n) 334 sayı ve 27 Mayıs 1961 târihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası.
(o) 2709 sayı ve 07 Kasım 1982 târihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası.
(ö) 3269 sayı ve 18 Mart 1986 târihli Uzman Erbaş Kânûnu.
(p) 6191 sayı ve 10 Mart 2011 târihli Sözleşmeli Erbaş ve Er Kânûnu.
(r) 7179 sayı ve 25 Haziran 2019 târihli Askeralma Kânûnu.
(s) 03 Aralık 2019 târih, 1902824306 sayı ve “Amerikan Ordusunda “astsubay” isimli asker sınıfının mevcudiyeti hakkında” konulu CİMER dilekcem.
(ş) TSK İç Hizmet Yönetmeliği (R.G Târihi: 06 Eylül 1961, R.G. Sayısı: 10899).
(t) Astsubay Sicil Yönetmeliği (R.G. Târihi: 28.12.1998, R.G Sayısı: 23567).
(u) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
(03 Kasım 2020 târih ve İKİ BÖLÜMLÜ CİMER DİLEKCEMİN BİRİNCİ BÖLÜMÜDÜR)
1. İlgi (a)’da mezbûr 2771 sayılı Ordu Dâhilî Hizmet Kânunu; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Ordu teşkilâtını tanzim eden Cumhuriyet dönemi ilk askerî idârî Kânundur. İkinci ve dördüncü maddelerinde sarahâten tasrih ve tavzih edildiği üzere Cumhuriyetin kurucu irâdesi; 2771 sayılı işbu Kânun ile Cumhuriyet Ordusu’nu 1935 senesinde “subay” ve “erât” olmak üzere “iki sınıf asker” ile teşkil etdi.
2. İlgi (b)’de mezbûr 5802 sayılı Astsubay Kânunu; “astsubay” olarak tesmiye edilen yeni asker sınıfını Türk Ordusunda ilk kez olmak üzere teşkil eden temel Kânundur. 2771 sayılı Kânunun 1935 senesinde “subay” ve “erât” olmak üzere “iki sınıf asker üzerine teşkil etdiği ” Cumhuriyet Ordusuna; 5802 sayılı işbu Kânun ile 1951 senesinde “astsubay” sınıfı “üçüncü bir asker sınıfı olarak” ilâve edildi.
3. Birinci Bölüm, Genel Hükümler, “Astsubaylar” başlığı altında yer alan 5802 sayılı işbu Kânun, “astsubay” olarak tesmiye etdiği asker sınıfını birinci maddesinde şöyle târif eder;
BİRİNCİ MADDE — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma,
Gümrük Koruma birlikleri kadrolarının “astkomuta kademelerinde” eğitim, sevk ve idare ile diğer idari
işlerde “subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıslara (Astsubay) adı verilir.”
4. “Gerekçe”sinde Başbakan Adnan MENDERES’in sarâhaten tasrih etdiği üzere, TBMM’nin 1951 senesinde kabul edip meriyyete koyduğu 5802 sayılı Astsubay Kânununun maksadı şunlar idi;
a. Anadolu'nun küçük kasabalarında,
Ve dahi
b. Bu maksadı tahakkuk etdirmek üzere 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile;
Ve böylece
5. 5802 sayılı Astsubay Kânununu tetkik etdiğimde;
a. Astsubayların “erât gibi” beslendiği ve giydirildiğini (Madde-19),
b. Astsubayların sağlık işlemlerinin “subay oluncaya kadar” ordu mensuplarına mahsus beden kâbiliyeti yönetmeliğinin “erler hakkındaki esaslarına göre” yürütüldüğünü (Madde-20),
c. Astsubayların 9 sene fiili hizmete tâbi olduğunu (Madde-24),
ç. Astsubayların emekli hakları konusunda 5802 sayılı işbu Kânunda hiçbir hüküm mevcut olmadığını,
Tesbit etdim.
6. Bütün hâlinde tetkik edildiğinde 5802 sayılı Astsubay Kânununun;
a. “Astsubay” sınıfı için “emeklilik hakkı” derpiş etmediğini,
b. “Emeklilik hakkı” derpiş etmediği için de işbu Kânunun “astsubay” sınıfını Ordumuzda “muvakkat” bir asker sınıfı olarak teşkil etdiği kolayca anlaşılmakdadır.
7. “Gerekçe”sinde Başbakan Adnan MENDERES’in sarâhaten tavzih ve tasrih etdiği üzere; 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile astsubay sınıfının, “subaylığa yükselmesi” esas olarak alınmış idi. Ancak ne var ki; 27 Mayıs darbesini yapan darbeci subaylar 5802 sayılı işbu İlgi (b) Kânunu, İlgi (c)’de mezbûr 926 sayılı TSK Personel Kânunu ile 1967 senesinde ilga etdiler.
8. 5802 sayılı Astsubay Kânununu, 926 sayılı Kânun ile 1967 senesinde ilga eden 27 Mayısın darbeci subayları;
Başbakan Adnan MENDERES hükûmetinin “astsubay” sınıfına verdiği başda “subaylığa terfi”, “9 sene mecburî hizmet”, “askerî teknisiyenliğe nakil” vs. bugün dahi mevcut olmayan özlük ve terfi haklarını tamamen gaspetdiler.
9. Başbakan Adnan MENDERES’in yapdığı 5802 sayılı Astsubay Kânununu 1967 senesinde ilga eden 27 Mayıs’ın darbeci subayları;
5802 sayılı işbu Kânunun “astsubay” sınıfını târif eden sâdece birinci maddesini “ipka” etdi. Bu hakikâtın tabii neticesi olmak üzere de,
5802 sayılı Astsubay Kânununun “subay yardımcısı” olarak 1951 senenesinde teşkil etdiği “astsubay” sınıfı; kolu kanadı kırılmış, subaylığa terfi hakkı da dâhil olmak üzere her türlü özlük ve terfi hakları gasp edilmiş olarak Türk Ordu teşkilâtında bugun de hukûki mevcudiyetini devâm etdirmekdedir.
10. Sekizinci maddesi ile “astsubay” sınıfının rütbe isimlerini 5802 sayılı Astsubay Kânunu, 1951 senesinde şöyle tesmiye ve tasnif etdi;
Çavuş Üstçavuş Başçavuş Kıdemli Başçavuş
|
Yukarıda görüldüğü üzere; teşkil edildiği 1951 senesinde “astsubay” sınıfının rütbe sayısı “dört” idi.
11. İlgi (ç)’de merkûm 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu; 27 Mayıs darbeci subaylarının, 27 Mayıs darbesinden sâdece sekiz ay sonra yapdığı katıksız bir darbe Kânunudur. Hâlen meriyyetde olan 211 sayılı işbu darbe Kânunu; Türk Ordusunun iç hizmetlerini tanzim etmek üzere 1935 senesinde meriyyete konulan 2771 sayılı Kânun yerine ikâme edilen temel askerî idârî Kânundur. 211 sayılı işbu darbe Kânunu ile darbeci subaylar; “A- Esaslar, I- Tarifler” başlığı altında yer alan Madde-3 Askerler ve Rütbeler, (b) Rütbeler, (2) Astsubaylar bendinde “astsubay sınıfının rütbe isimlerini” şu şekilde tâdil, tesmiye ve tasnif etdi;
Çavuş Üstçavuş Başçavuş Kıdemli Başçavuş Astsubay Çavuş Astsubay Üstçavuş Astsubay Başçavuş Astsubay Kıdemli Başçavuş
|
12. Yukarıda görüldüğü üzere;
13. İlgi (c)’de mezbûr 926 TSK Personel Kanunu; gene 27 Mayıs darbeci subaylarının, 1967 senesinde yapdığı başka bir darbe Kânunudur. 926 sayılı bu Kânun aynı zamanda; Türk Ordusunda “muvazzaf astsubay” isimli asker sınıfını ilk kez olmak üzere teşkil eden Kânundur. 926 sayılı işbu darbe Kânunu ile 27 Mayıs’ın darbeci subayları, “muvazzaf astsubay” olarak tesmiye etdiği “yeni ve muvazzaf” asker sınıfını;
a. Sanki harp okullarında 6 sene tahsil görmüş subaylar gibi,
b. Sanki Cumhurbaşkanlığı karârnâmesi ile subay nasbedilimiş harp okulu mezunu subaylar gibi,
c. Sanki Kuvvet Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığı yapacak subaylar gibi,
Tam 10 sene “mecburî hizmete” cebretdiler.
14. Hâlen meriyyetde olan 926 sayılı İlgi (c) darbe Kânunu; Türk Ordusu “muvazzaf subay” ve “muvazzaf astsubay” sınıflarının özlük haklarını tanzim eden temel askerî idârî Kânundur. 926 sayılı işbu darbe Kânunu 77’inci maddesi ile darbeci subaylar; “astsubay” sınıfının rütbe isimlerini 1967 senesinde şöyle tâdil etdi;
Astsubay Çavuş Astsubay Kıdemli Çavuş Astsubay Üstçavuş Astsubay Kıdemli Üstçavuş Astsubay Başçavuş Astsubay Kıdemli Başçavuş
|
15. Yukarıda görüldüğü üzere; 1951 senesinde “dört” adet olan “astsubay” sınıfının rütbe silsilesi; İlgi (c)’de merkûm 926 sayılı TSK Personel Kânunu ile “iki” adet arttırıldı ve “altı” adet oldu.
16. İlgi (d)’de mezkûr 7179 sayı ve 25 Haziran 2019 târihli Askeralma Kanunu 62’nci maddesi ile; İlgi (ç)’de merkûm 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu üçüncü maddesinde yer alan “astsubay rütbelerine” “astsubay astçavuş” olarak tesmiye edilen yeni bir “astsubay rütbesi” ilâve edildi. 7179 sayılı işbu Kânun ile “astsubay çavuş” rütbesinin ilâve edilmesi ile birlikde; “6” adet olan “astsubay rütbeleri” “7” adet oldu.
İşbu dilekcemi gönderdiğim 03 Kasım 2020 târihi itibârı ile de cârî askerî mevzuâtımızda “7 adet astsubay rütbesi” mevcutdur.
17. Amerikan Devleti;
a. 1949 senesinde İlgi (f)’de mezkûr Public Law-351 sayılı Meslekî Tazminât Kânununu meriyyete koydu. İşbu Kânun ile Amerikan Devleti; Ordularında aynı işi yapan “subaylar” ve “erlerin” kendi sınıfları içinde “emek/ücret” eşitliğini tesis etdi. 351 sayılı işbu Kânuna göre maaş hesaplamasında esas alınmak üzere;
a.1- Muvazzaf subay rütbeleri; OF-1 — OF-8 olmak üzere 8 maaş derecesi (grade)’ne,
a.2- Mükellef Er rütbeleri; E-1 — E-7 olmak üzere 7 maaş derecesi (grade)’ne taksim edildi.
b. 1958 senesinde İlgi (g)’de mezbûr Public Law 85-422 sayılı Askerî Maaş Kânununu meriyyete koydu. 85-422 sayılı işbu Kânun ile Amerikan Devleti, Amerikan Ordusundaki;
b.1- Muvazzaf Subay sınıfına O-9 ve O-10 maaş derece (grade)’lerini,
b.2- Mükellef Er sınıfına ise E-8 ve E-9 maaş derece (grade)’lerini ilâve etdi.
c. Amerikan Devletinin İlgi (f ve g) Kânunlar ile kendi ordularında;
c.1- Amerikan “subayı” için tahsis etdiği “O-1:O-10” maaş derece (grade)’lerini; OF-1:OF-10” şeklinde 10 derece (grade) olarak,
c.2- Amerikan “eri” için tahsis etdiği “E-1:E-9” maaş derece (grade)’lerini; OR-1:OR-9” şeklinde 9 derece (grade) olarak,
NATO üyesi devletlerin kabul etmesi ile birlikde; 1964 senesinde meriyyete koyduğu İlgi (e)’de merkûm 2116 sayılı NATO STANAG Anlaşmasına aynen ithâl etdi.
18. İlgi (e)’de merkûm NATO NSA Standardization Agreement (STANAG 2116); NATO üyesi devletlerin ordularında kendi iç hizmetlerine göre tasnif ve teşkil etdikleri “asker sınıflarını” NATO’da belli kurallar dahilinde eşitleyen Anlaşmadır. İlgi (ğ)’de mezkûr 5886 sayılı Kânun ile Türkiye Cumhiriyeti, 1952 senesinde Kuzey Atlantik Andlaşması (NATO) üyesi oldu. NATO üyesi olmak ile birlikde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İlgi (e)’de mezbûr 2116 sayılı Anlaşma hükümlerine tâbi olmayı kabul etdi. NATO üyesi devletlerin kabul etdiği işbu İlgi (e) Anlaşmanın ilki, 1964 senesinde meriyyete girdi. En son olarak 2010 senesinde tâdil edilen STANAG 2116 sayılı işbu Anlaşmanın 6’ıncı sürümü (Edition-6) hâlihazırda yürürlükdedir. 2116 sayılı işbu NATO STANAG Anlaşması ile
a. NATO emrinde görev yapacak askerler “iki sınıfda” tasnif ve tefrik edildi;
1. Officer Personennel (subay personel),
2. Non-officer personnel (subay olmayan personel)
b. NATO’da “iki sınıfda” tasnif edilen askerlerden;
1. Officer Personnel (subay personel) rütbelerine denk gelmek ve OF (Officer) rumuzu ile yazılmak üzere OF-1: OF-10 arasında 10 adet subay NATO Code (grade/derece) tahsis edildi.
2. Non-officer personnel (subay olmayan personel) rütbelerine denk gelmek ve OR (Other Ranks) rumuzu ile yazılmak üzere OR-1:OR-9 arasında 9 adet “subay olmayan personel” NATO Code (grade/derece) tahsis edildi.
c. 2116 sayılı işbu Anlaşmanın “Application” başlığı altında yer alan 9’uncu maddesi mucibince;
c.1- NATO görevlerine tâyin edilecek personel talepleri bu STANAG’da tesbit edilmiş NATO kodu ile belirtilir.
c.2- Üye devletlerin normalde görevlendirme belgesinde beyan edilen NATO talimatlarında belirtilen rütbeye sahip personelin tayin edildiği görevleri icra etmesi beklenir.
c.3- Tayin evrağında belirtilen NATO kodunan farklı bir rütbe derecesine (grade) sahip askerin, millî rütbesine bakılmaksızın NATO görevini yerine getirmesi beklenir.
19. İlgi (e)’de merkûm 2116 sayılı işbu NATO Anlaşmasının “Annex-D” bölümünde “NATO Codes for Non-officer personnel–ARMY” (subay olmayan personel–KARA)‘nın “millî rütbe isimleri” ve bu rütbelerin OR-1:OR-9 arasına denk gelen NATO muâdili rütbe derece (grade)’leri yer almakdadır. 2116 sayılı işbu Anlaşmanın “Annex-D” bölümü, D-3 sayfasının “NATO Codes for Non-officer personnel–ARMY” (subay olmayan personel–KARA) başlığı altında yer alan çizelgenin,
a. “TUR” sütununda Türk Kara Ordusunda “subay olmayan askerlerin” türkce rütbe isimleri,
b. “TUR” sütununun sağ bitişiğindeki “USA” sütunda ise Amerikan Kara Ordusunda “subay olmayan askerlerin” ingilizce rütbe isimleri yer almakdadır.
20. İlgi (e)’de merkûm 2116 sayılı NATO Anlaşmasının “Annex-D” bölümü, D-3 sayfasında yer alan “NATO Codes for Non-officer personnel–ARMY” (subay olmayan personel–KARA) başlığı altındaki çizelgenin;
a. “TUR” sütununun ilk dört satırında Türk Kara Ordusu “astsubay” sınıfına ait aşağıda görülen 4 adet türkce astsubay rütbe isimleri yer almakdadır;
Rank : NATO Code (Grade):
b. “TUR” sütununun sağ bitişiğindeki “USA” sütunda ise Amerikan Kara Ordusu “er” sınıfının ingilizce rütbe isimleri yer almakdadır.
c. Yukarıda verdiğim bilginin STANAG 2116, D-3 sayfasındaki izahlı görüntüsü şöyle olmakdadır;
Amerikan Kara Kuvvetleri "Er" Rütbe isimleri ve NATO dereceleri:
Rank : NATO Code (Grade):
* * *
ç. Türk Hava Kuvvetleri astsubay sınıfı rütbe isimleri de;
Aynı Anlaşmanın “Annex-F” bölümü sayfa F-3'de Türk Hava Kuvvetleri "astsubay" sınıfı rütbe isimleri de
Şu şekilde yer almakdadır.
Rank : NATO Code (Grade):
Amerikan Hava Kuvvetleri "Er" Rütbe isimleri ve NATO dereceleri:
Rank : NATO Code (Grade):
* * *
21. Türk Deniz Kuvvetleri "astsubay" sınıfı rütbe isimleri ise
STANAG 2116 sayılı işbu Anlaşmanın “Annex-E” bölümünde şu şekilde yer almakdadır;
“TUR” sütununun “ilk satırındaki” OR-9 derecesinin Türkce rütbe karşılığı mevcut değil.
Takip eden sonraki “ilk üç satırında” ise;
Türk Deniz Kuvvetleri “astsubay” sınıfına ait aşağıda görülen 3 sıra türkce "astsubay" rütbe isimleri yer almakdadır;
Rank : NATO Code (Grade):
Amerikan Deniz Kuvvetleri "Er" Rütbe isimleri ve NATO dereceleri
Rank : NATO Code (Grade):
(03 Kasım 2020 târih ve İKİ BÖLÜMLÜ CİMER DİLEKCEMİN İKİNCİ VE SON BÖLÜMÜDÜR)
22. İlgi (e)’de merkûm STANAG 2116 sayılı NATO Anlaşmasını; İlgi (h-j)’de mezkûr CİMER dilekcelerim ile Millî Savunma Bakanlığından 4 defa talep etdim. Fakat mevcut mevzuât ile hiçbir alâkası olmayan gerekceler ileri süren Millî Savunma Bakanlığı her seferinde STANAG 2116 temin talebimi reddeddi. Millî Savunma Bakanlığının işbu Anlaşmayı tarafıma vermeyi reddedmesinin; Türk astsubay sınıfının NATO’da denkliği konusunda 1964 senesinde beri yapılan Kânunsuzluğun ortaya çıkmasını engellemeye yönelik bir hamle olmakdan başka bir ihitimâl söz konusu olamaz. İşbu dilekcemin sahibi ben Şükrü IRBIK da; Türk Millî Savunma Bakanlığının şahsıma vermediği söze konu STANAG 2116’yı Yunanistan Millî Savunma Bakanlığından talep etdim.
Yunanistan’ın Ankara Büyükelçiliği’nin; aşağıdaki mektubumu Yunanistan Millî Savunma Bakanlığına göndermesini saygılarım ile arz ederim.
I kindly request Greek Embassy, Ankara to forward the below letter of mine to Hellenic National Defence General Staff.
Sincerely yours,
Şükrü IRBIK
(Ret.) MCPO, TUR Coast Guard
HELLENIC NATIONAL DEFENCE GENERAL STAFF
November 01, 2020
Subject: NATO Document Request.
Ref.: NATO NSA Standardization Agreement (STANAG 2116. Edition-6, 25 February 2010), NATO Codes for grades of military personnel.
Dear Sir,
I am a retired MCPO from Turkish Navy and Coast Guard. I have been studying military history since I had retired. I am lately interested in national ranks and their NATO equivalents. İn this respect, I need e-copy of reference NATO STANAG 2116 document.
I have already requested it from Turkish National Defence Ministry but unfortunately, I was refused due to security concern. As a retired MCPO, I am quite aware the fact that security concerns of Turkish National Defence Ministry is not justifiable at all due to fact that classification of the document I requested is purely “UNCLASSIFIED”.
Although Turkish National Defence Ministry did not respond positively to my reference document request, I hope that Hellenic National Defence General Staff may quite easily appreciate that this document is not a security concern at all.
So, I kindly request Hellenic National Defence General Staff to provide and forward to me reference NATO STANAG 2116.
Sincerely yours,
Şükrü IRBIK
(R) MCPO, TUR Coast Guard
23. İlgi (e)’de merkûm 2116 sayılı NATO Anlaşmasının “Annex-D” bölümü, “NATO Codes for Non-officer personnel–ARMY” (subay olmayan personel–KARA) başlığı altındaki çizelgelerde mevcut rütbe isimleri için; 2116 sayılı işbu Anlaşmanın 4’üncü sayfasındaki “National References”, “Non-officer personnel” başlığı altında;
a. “TUR” rumuzu ile ifade edilen Türk Ordusu “subay olmayan askerlerin” türkce rütbe isimleri için T.S.K İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği’nin,
b. “TUR” sütununun hemen altında yer alan “USA” rumuzu ile ifade edilen Amerikan Ordusu “subay olmayan askerlerinin” ingilizce rütbe isimleri için ise “Title 10, US Code”’un,
Kaynak olarak beyan edildiğini gördüm.
24. STANAG 2116 sayılı NATO Anlaşmasının 4’üncü sayfasındaki “National References”, “Non-officer personnel” başlığı altında yer alan “USA” rumuzu ile ifade edilen Amerikan Ordusunun “subay olmayan askerlerinin” ingilizce rütbe isimleri için kaynak olarak beyan edilen İlgi (k)’da mezbûr Title 10, US Code; Amerikan Devleti Silahlı Kuvvetleri Personel Kânunudur. Amerikan Devletinin 1956 senesinde tâdilen meriyyete koyduğu işbu İlgi (k) Kânunun; Chapter – I, 101. Definitions, (b) Personnel Generally) başlığı altında, Amerikan Silahlı Kuvvetlerinde mevcut ve müstahdem “asker sınıfları” tesmiye, tasnif ve tefrik edilmiş.
25. Amerikan Devleti Silahlı Kuvvetleri Personel Kânunu olan işbu İlgi (k) Kânunun; Chapter – I, 101. Definitions, (b) Personnel Generally) başlığı altında yer alan Amerikan Silahlı Kuvvetleri askerleri şu “iki sınıfda” tasnif edilmiş;
a. Officer (Commissioned Officer and Warrant Officer); Muvazzaf/Gedikli Subay
b. Enlisted Member; Gönüllü Er
26. İlgi (l)’de mezbûr sözlük; Türk Genelkurmay Başkanlığının 2007 senesinde neşretdiği İngilizce-Türkce Müşterek Askerî Terimler Sözlüğü’dür. Genelkurmay Başkanlığının ücreti mukâbili piyasada satdığı MS 76-1(C) RAY sayılı işbu sözlüğün neşrinden maksat; “Amerikan Silahlı Kuvvetlerinin neşriyâtından şimdiye kadar yapılan çevirmelerde standart terimlerin mevcut olmaması yüzünden meydana gelen yanlışlık ve aykırılıkları önlemek” idi. İşbu İlgi (l)’de mersûm işbu İngilizce-Türkce sözlüğün 183’üncü sayfasında yer alan ingilizce “enlisted” kelimesini Genelkurmay Başkanlığının; “Erat sınıfına mensup şahıs, er, asker” şeklinde türkceye tercüme etdiğini tesbit etdim.
27. İlgi (m)’de mezbûr 6020 sayılı Harb Felâketzedelerinin Himayesine dair 12 Ağustos 1949 târihli Cenevre Sözleşmelerinin Onanması Hakkında Kânun ile Türkiye Cumhiriyeti; işbu Kânuna merbut Cenevre Sözleşmelerini 1953 senesinde kabul etdi. Birleşmiş Milletler’de gözlemci üyel olan Milletlerarası Kızılhaç Komitesi’ne ait işbu Cenevre Sözleşmelerini kabul etmek ile birlikde Türkiye Cumhuriyeti Devleti; harp esiri askerlere işbu Cenevre Sözleşmeleri ahkâmı mucibince muamele edeceğini taahhüt etdi. İşbu Sözleşmeye konu olan “iki sınıf asker” mevcutdur;
a. Subay esirler,
b. Diğer esirler
Fakat ne var ki;
6020 sayılı Kânuna merbut işbu Cenevre Sözleşmeleri metininde “astsubay” kelimesi mevcut dahi değildir. Bu cümleden olmak üzere; muhtemel bir esâret durumunda Türk astsubaylar, “diğer esirler” sınıfına dahil olan Erbaş ve erler ile bir ikâme ve ibâte edilecek. Bu durum ise; 1632, 211 ve 926 sayılı Kânunlar ile tahrih edildiği üzere temelinde “kıdem” ve “disiplin” olan askerlik san’atına esasdan aykırıdır.
28. İlgi (n)’de mezbûr 334 sayılı Kânun, 1961 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’dır. İşbu Anayasa’nın “b. Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma” başlığı altında yer alan Madde 65, şu ahkâmı âmirdir;
a. (1) Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı Devletlerle ve milletlerarası kurullarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir Kanunla uygun bulmasına bağlıdır.
b. (4) Türk Kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında 1’nci fıkra hükmü uygulanır.
c. (5) Usûlüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar Kanun hükmündedir.
ç. (6) Bunlar hakkında 149 ncu ve 151 nci maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
29. İlgi (o)’da mezbûr 2709 sayılı Kânun, 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’dır. İşbu Anayasa’nın “D. Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma” başlığı altında yer alan Madde 90, şu ahkâmı âmirdir;
a. (1) Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir Kanunla uygun bulmasına bağlıdır.
b. (4) Türk Kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında 1’nci fıkra hükmü uygulanır.
c. (5) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar Kanun hükmündedir.
ç. (6) Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.)
d. (7) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla Kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
30. İlgi (e)’de mezkûr 2116 sayılı STANAG’da mevcut “Türk astsubay sınıfının rütbe isimleri konusunda” benim ortaya çıkardığım neticeler şunlardır;
a. Türk Ordusunda “astsubay” sınıfı ilgi (b)’de mezkûr 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile teşkil edilmiş olup astsubay” sınıfı işbu aynı Kânun ile “subay yardımcısı” olarak tavzif edilmiş,
b. İlgi (c ve ç) Kânunlar ile tesbit edilen “astsubay” sınıfının “7 adet” rütbesinin son durumu şöyledir;
Astsubay Astçavuş Astsubay Çavuş Astsubay Kıdemli Çavuş Astsubay Üstçavuş Astsubay Kıdemli Üstçavuş Astsubay Başçavuş Astsubay Kıdemli Başçavuş
|
c. NATO üyesi devletlerin ordularındaki asker sınıflarını ve rütbelerini belli koşullarda denkleşdiren İlgi (e)’de mezkûr 2116 sayılı STANAG’da; Türk astsubay sınıfının “sâdece en kıdemli son 4 rütbe isimleri” yer almakda,
ç. Ve fakat; Türk astsubay sınfıının “ilk üç rütbe isimleri” 2116 sayılı işbu STANAG’da yer almamakdadır.
d. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin NATO’ya bildirdiği böylesi yarım yamalak bir rütbe beyanı ise NATO üyesi başka hiçbir devletde söz konusu değildir.
31. NATO’ya beyan etdiği “asker sınıfları” kapsamında işbu dilekcemin ilk 30 maddesinde verdiğim
bilgi ve beyân etdiğim NATO ve Millî mevzuât muvacehesinde,
Dilekce sahibi ben Şükrü IRBIK’ın ortaya çıkardığım neticeler de şunlardır;
a. NATO üyesi devletler;
- İlgi (e)’de mezkûr NATO STANAG 2116 isimli Anlaşma’nın “Non-officer personnel” (subay olmayan personel) bölümünde kendi ordularında müstahdem “er” sınıfı askerleri NATO’ya beyan etmiş.
b. Ve fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
- İlgi (e)’de mezkûr NATO STANAG 2116 isimli Anlaşma’nın “Non-officer personnel” (subay olmayan personel) bölümünde;
5802 sayılı Astsubay Kânuna tâbi ve bu Kânunun “subay yardımcısı” olarak tavzif etdiği “Türk astsubayları”, İlgi (ö, p ve r)’de mezbûr Kânunlara tâbi olan “uzman çavuşlar/onbaşılar” ve “erbaş ve erler” ile birlikde işbu Anlaşmanın “Non-officer personnel” (subay olmayan personel) sınıfına dâhil etmiş.
c. Türk Ordusunda “astsubay sınıfı”, “uzman çavuş sınıfı” ve “erbaş/er sınıfı” olmak üzere her biri kendi özel Kânunlarına tâbi olarak teşkil edilen ve birbirinden tamamen farklı olan bu üç asker sınıfını; STANAG 2116 isimli NATO Anlaşması’nın “Non-officer personnel” (subay olmayan personel) bölümünde, toptancı bir zihniyet ile tek kalemde beyan eden Türkiye Cumhuriyetinden başka NATO üyesi başka hiçbir devlet yokdur.
* * *
TESBİTLER:
NATO’ya beyan etdiği “asker sınıfları” kapsamında işbu dilekcemin ilk 31 maddesinde verdiğim bilgi
Ve dahi
Beyân etdiğim NATO ve Millî mevzuât muvacehesinde,
İşbu dilekce sahibi ben Şükrü IRBIK’ın ortaya çıkardığım tesbitlerim şunlardır;
1. 211 ve 926 sayılı Kânunlar ile tesbit edilen “subay” sınıfının türkce rütbe isimlerini ingilizceye tercüme etdiğimizde;
- Türk Ordusundaki “subay” sınıfının muâdili olarak NATO üyesi devletlerin ordularındaki muâdili olarak “subay” sınıfına tekâbül etdiğini görüyoruz.
Ve fakat
Bu çapraz mukâyese neticesinde ise ortaya şu rezâlet durum çıkıyor;
a. Türk Ordusu “subay” sınıfının, NATO üyesi devlet ordularındaki “muâdili subay sınıfı” ile eşitlendiğini
Ve fakat
b. Türk Ordusu “astsubay sınıfının” ise yabancı devletlerin ordularında muâdili asker sınıfı mevcut olmadığından dolayı NATO üyesi devlet ordularında “er sınıfı” ile eşitlendiğini görüyoruz.
c. Türk Ordusunda “astsubay” olarak tesmiye edilen asker sınıfının, NATO üyesi devlet ordularında “muâdili” asker sınıfı mevcut değildir,
ç. Bu cümlenin devamı olmak üzere; NATO’da “muâdili” olmayan Türk Ordusundaki “astsubay” sınıfını, NATO’ya “er” sınıfı olarak beyan etmek uluslararası mütekâbiliyet ilkesine temelden aykırıdır.
d. Kurs, eğitim, tatbikat, toplantı ve NATO görevinde Türk astsubayları; NATO üyesi ülke ordularının “erleri” ile eşitleniyor. 5802 sayılı Astsubay Kânununun “subay yardımcısı” olarak tavzif etdiği Türk astsubayları; yurtdışı müşterek görevlerde “er” kadrolarında ve NATO üyesi devlet orduları “erlerinin” emrinde çalışdırılıyor. Askerlik sanatının asla kabul ve izah edemeyeceği bu rezâlet durum sâdece Türk Ordusunda mevcutdur. Bu rezâlet durum, Türk Ordusunun; Kânunsuz olarak NATO’nun emrinde ilk kez görev yapdığı Kore Harbinden buyana böyledir. Türk Devletinin NATO emrinde Kore’ye ilk asker gönderdiği 1949 senesinde Türk Ordusu; “subay”, “gedikli erbaş” ve “er” sınıfları ile görev yapdı. Bunlardan “gedikli erbaş” sınıfı, 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile Temmuz 1951 senesinde “astsubay” olarak tesmiye ve “subay yardımcısı” olarak tavzif edildi. Kurulduğu 1777 senesinden beri Amerikan Ordusunda ise hep iki sınıf asker mevcutdur; “subay” ve “er”. Kore Harbi esnasında Türk Ordusunun subayları; muâdili olan Amerikan subayları ile görev yapdı. Fakat Türk “gedikli erbaşları” ise muâdili olan Amerikan “erleri” ile görev yapdı. 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile Türk Ordusundaki “gedikli erbaş” sınıfı; Temmuz 1951 senesinde “astsubay” olarak tesmiye ve “subay yardımcısı” olarak tavzif edildi. Türk Ordusunda 1951 senesinde ihdâs edilen ve “subay yardımcısı” olarak tavzif edilen “astsubay” sınıfı Temmuz 1951 senesinden itibaren Amerikan “er” sınıfı ile eşitlendi. “Astsubay” olarak tesmiye ve “subay yardımcısı” olarak tavzif edilen asker sınıfı; 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile ihdâs edildiği 1951 senesinden beri yurtdışı müşterek görevlerde ve NATO görevlerinde; NATO üyesi devlet ordularının “er sınıfı” ile eşitlenmekde, “er kadrolarında” çalışdırılmakda ve yabancı “erlerin” emrinde görev yapdırılmakdadır.
2. İlgi (a-t)’de mezbûr 24 adet NATO/Millî Kânun, Yönetmelik ve Andlaşmalarda yapdığım tafsilâtlı tetkik neticesinde, işbu dilekcenin sahibi ben Şükrü IRBIK’ın tesbit etdiğim en çarpıcı neticeler ise şunlardır;
a. Millî Kânunlarımızın “subay yardımcısı” olarak tavzif etdiği “Türk astsubayları”;
Sınıf eşitlemesi konusunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Amerikan Ordusu “erleri” ile denkleşdirmiş.
b. Amerikan Devleti; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin “astsubay” dediği askerine, Amerikalı “er” muamelesi yapıyor.
c. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise; Amerikan Devletinin “er” dediği askerine Türk “astsubay” muamelesi yapıyor. Bunun en çarpıcı son iki örneği ise şunlardır;
c.1- 2007 senesinde neşretiği İlgi (l)’de mezkûr İngilizce-Türkce Müşterek Askerî Terimler Sözlüğünün sûreti aşağıda görülen (C-1) sayfasında Genelkurmay Başkanlığı; Amerikan ve İngiliz Ordularında “astsubay” isimli asker sınıfının mevcut olduğu “yalanını” söylemekdedir.
Amerikan Ordusunda “astsubay” isimli asker sınıfının mevcut olduğunu isbatlaması için 03 Aralık 2019 târihinde gönderdiğim 1902824306 sayılı İlgi (s) dilekceme; Millî Savunma Bakanlığının iki kere emretmesine rağmen Genelkurmay Başkanlığı cevap vermemekde ısrar etmekdedir.
c.2- 22 Eylül 2019 târih ve 1902194475 sayı ile 13 Nisan 2020 târih ve 2001481251 CİMER dilekcelerim ile iki defa gündem etdiğim; 03 Nisan 2013 Çarşamba günü Anıtkabir’i ziyareti esnasında, USEUCOM “Kıdemli Eri” ABD Deniz Kuvvetleri’nden Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.’a Genelkurmay Başkanlığının Anıtkabir’de tertip etdiği “II Numaralı tören”’dir.
Ön sırada ABD Deniz Kuvvetleri’nden Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.,
Arkasında ise Genelkurmay Başkanlığı Astsubayı, Kara ve Deniz Kuvvetleri Kuvvet Astsubayları ile
Jandarma Genel Komutanlığı Kıdemli Astsubayı…
Karargâhda, kışlada ve gemide;
Türk Er'in sıçdığı helâya sıçmaya tenezzül etmeyen bu kıdemli astsubay güruhu
Anıtkabir Aslanlı Yol’da hiç utanmadan Amerikalı Er’in arkasında seyirtiyor gerzekler!..
ESKİ TÜFEK - 2020
ABD Deniz Kuvvetleri’nden Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.’ın
Görevli olduğu USEUCOM’a servis etdiği bu haberi Genelkurmay Başkanlığı, Türk kamuoyundan saklamışdır.
Amerikalı “er” için 2013 senesinde Anıtkabir'de tertip etdiği bu rezil tören hakkında gönderdiğim dilekcelerime Genelkurmay Başkanlığı inatla cevap vermiyor.
* * *
EUCOM “Kıdemli Er”i Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.,
03 Nisan 2013 Çarşamba günü öğleden sonra
“Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi” ismini verdiğimiz ucube mektebe gitmiş.
Bu uyduruk mektebin talebesi Türk “Kıdemli Astsubayları”nı sınıfda içtima eylemiş.
Sonra da Amerikalı “Er” Roy M. MADDOCKS Jr.,
Kahraman Ordumuzun bu necip Türk “Kıdemli Astsubaylarına”
Amerikan Ordusu ve NATO’daki “kıdemli erliğin” fâzilet ve nimetlerini anlatmış…
AÜKHE talebesi Türk “Kıdemli Astsubayları” da oturmuşlar Amerikalı Erlerin arkasına
Mandanın tireni seyretdiği gibi Amerikalı Er Roy’u seyretmişler...
ESKİ TÜFEK - 2020
* * *
ABD Deniz Kuvvetleri’nden Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.,
Ve
Genelkurmay Başkanlığı Astsubayı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Kuvvet Astsubayları ile
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sâhil Güvenlik Komutanlığı Kıdemli Astsubayları,
03 Nisan 2013 Çarşamba günü Genelkurmay Başkanlığı Kararğâhında
Aynı masanın etrafında hemhâ l olmuşlar!..
Karargâhda, kışlada ve gemide;
Türk Er ile aynı masada oturmaya tenezzül etmeyen bu kıdemli astsubay güruhu
Oturmuşlar diz dize; Amerikalı Er’e yalakalık ediyor dangalaklar!..
*** Yalakalık: Kendisine saygısını kaybetmiş insanların; şahsî menfaatleri uğruna başkalarına gereksiz yere saygı gösdermesi ya da hak etdiğinden fazla iltifât etmesidir.
ESKİ TÜFEK - 2020
3. İlgi (ç)’de mezbûr 211 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kânunu’nun;
a. “I – Tarifler” başlığı altında yer alan Madde 10’da “üst” ve “ast” kavramı şu şekilde târif edilir:
- Üst tabiri, rütbe veya kıdem büyüklüğünü gösterir.
- Ast, üstün rütbece veya kıdemce aşağısında bulunan kimsedir.
b. Aynı Kânunun “II – Disiplin” başlığı altında yer alan Madde 13’de “disiplin” şu şekilde târif edilir:
- Kânunlara, nizâmlara ve âmirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir.
- Askerliğin temeli disiplindir.
Ve
4. İlgi (ç)’de merkûm 211 sayılı Kânuna müsteniden Millî Savunma Bakanlığının 1961 senesinde meriyyete koyduğu İlgi (ş)’de mezbûr TSK İç Hizmet Yönetmeliği; “3 - Amirin vazifeleri” başlığı altında yer alan Madde 13’de Ȃmirin birinci vazifesini şöyle tahvzih eder;
“(…) Amir de maiyetinin şeref ve haysiyetlerini, sağlığını ve özlük haklarını gözetmeğe mecburdur.”
5. İlgi (ç)’de mezbûr 211 sayılı aynı Kânunun 37’nci maddesi mucibince her asker;
“Her zaman ve her yerde kanunlara ve nizamlara itaat edeceğine namusu üzerine and içer"
* * *
SONUÇ:
1. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin;
a. 1953 senesinde imzâladığı 6020 sayılı Kânuna merbut olarak kabul etdiği Cenevre Sözleşmeleri
Ve dahi
b. 5886 sayılı Kânun ile 1952 senesinde kabul etdiği NATO Andlaşmasına istinaden 1964 senesinde onayladığı İlgi (e)’de mezkûr NATO STANAG 2116 isimli Anlaşma’ya göre NATO’da şu “iki sınıf asker” mevcut ve müstahdemdir;
2. Yukarıda görülen bu hükümlerden ortaya çıkan istidlâl muvacehesinde şu biricik suâli sormalıyız;
- İlgi (b)’de mezkûr 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile teşkil edilen ve bu Kânunun “subay yardımcısı” olarak tavzif etdiği Türk Ordusundaki “astsubay” sınıfı;
STANAG 2116 isimli NATO Anlaşması’nda tasnif edilen “iki asker sınıfından” hangisine tâbidir?
3. Deniz Kuvvetleri ve Sâhil Güvelik Komutanlığında 30 sene bilfiil hizmet etdikden sonra
2011 senesinde kendi isdeği emekli olmuş emekli bir astsubay olarak işbu dilekcenin sahibi ben Şükrü IRBIK’ın
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığından talebim şunlardır;
a. 5802 sayılı Kânun ile 1951 senesinde teşkil edilen ve bu Kânunun “subay yardımcısı” olarak tavzif etdiği Türk Ordusundaki “astsubay sınıfı”;
“İki sınıf asker” ile teşkil edilen NATO’nun askerî teşkilâtına uygun olmayan bir asker sınıfıdır.
b. 5802 sayılı Kânun ile 1951 senesinde teşkil edilen ve bu Kânunun “subay yardımcısı” olarak tavzif etdiği Türk Ordusundaki “astsubay sınıfına”; uluslararası kurs, eğitim toplantı vs. ortak askerî çalışmalarda ve NATO görevlerinde türk astsubaylarına STANAG 2116 sayılı NATO Anlaşmasının meriyyete konulduğu 1964 senesinde “er muamelesi” yapılmaktadır.
c. 926 sayılı Kânuna müsteniden Millî Savunma Bakanlığının meriyyete koyduğu İlgi (t)’de mezkûr Astsubay Sicil Yönetmeliği Madde 17 mucibince;
“Yurt içi veya yurt dışı kıt’a, karargâh ve kurumlarda görevli yabancı Silâhlı Kuvvetlere mensup subay veya astsubaylar, Türk Silâhlı Kuvvetlerine mensup astsubayların sicil üstü olamaz.” Bu hakikâte rağmen Türk astsubaylarına;
c.1- NATO üyesi devletlerin ordularının “erlerinin” emrinde görev yapdırılmakta
c.2- Sicil bağı olan “yabancı orduların erleri”, Türk astsubaylarına sicil vermekdedirler. İşbu dilekcenin sahibi 1982-2085 sicili emekli astsubay ben Şükrü IRBIK’a da 1992-1994 senelerinde NATO daimî görevim esnasında NATO üyesi devletin erleri sicil (IER: International Evaluation Report) verdi.
ç. Türk Ordusunun astsubaylarına “er muamelesi” yapılması;
ç.1- Uluslararası diplomatik bir rezâletdir,
ç.2- Uluslararası karşılılık (mütekâbiliyet) ilkesine esâsdan aykırıdır,
d. Türkiye Büyük Millet Meclisinin meriyyete koyduğu;
d.1- 5802, 211 ve 926 sayılı Kânunlara,
d.2- 5886 ve 6020 sayılı Kânunlara,
d.3- Ve bu Kânunlar ile T.C. Devletinin bağlı olduğu 1949 Cenevre Sözleşmelerine,
d.4- 1964 NATO STANAG 2116’ya,
d.5- 1961 Anayasası’nın 65’inci maddesine,
d.6- 1982 Anayasası’nın da 90’ıncı maddesine temelden aykırıdır.
İşbu dilekcemin konusu hakkında ilgili makâma sözlü olarak da izahât vermek isderim.
* * *
TALEP:
Sâhil Güvenlik Komutanlığından emekli astsubay ben Şükrü IRBIK’ın,
İşbu dilekcem ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığından talebim şudur;
a. İşbu dilekcemin İlgi (a-t)’sinde beyan etdiğim 24 adet NATO/Millî mevzuât ve Andlaşmalar muvacehesinde tetkik etmesini
Ve dahi
b. “İki sınıf asker” ile müteşekkil NATO’nun askerî teşkilâtına uygun hukûkî düzenleme yapmasını,
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığından saygılarım ile arz eylerim.03.11.2020.
Birinci bölüm: 03 Kasım 2020 târih ve 2004860089 sayılı CİMER dilekcem.
İkinci bölüm: 04 Kasım 2020 târih ve 2004870123 sayılı CİMER dilekcem.
(İmzâ)
Şükrü IRBIK
* * *
*** Yukarıda okuduğunuz 03 Kasım 2020 târih ve iki bölümlü bu dilekcemin;
Birinci bölümü 2004860089 sayı ile
İkinci ve son bölümü de 2004870123 sayı ile
Şükrü IRBIK'ın e-devlet CİMER’deki hesabında kayıtlıdır.
* * *
Bugüne kadar yazdığım 21 makâlenin en kısa Asubay Tefrikası olan bu on birinci bölümü,
Bugün burada târihin eskimez unutmaz hafızasına emânet etdim.
Konusu itibarı ile Cumhuriyet târihimizde bir astsubayın devlete verdiği “ilk dilekce" olan
Ve dahi
Devletin arşivinde ebediyyen duracak Asubay Tefrikası – 11 isimli bu makâlemin özü şudur.
T.C. Devletinin imzaladığı ve Türk Anayasasının bile üstünde olan uluslararası andlaşmalara göre;
Türk Ordusunda mevcut ve müesses olan “astsubay” isimli asker sınıfı “gayri meşrudur!”
Ve dahi
“Astsubay” isimli asker sınıfının Türk Ordusundaki hukukî durumu konusunda ben Şükrü IRBIK,
Genelkurmay Başkanlarının bugüne kadar söylediği yalanların doğrudan mağduruyum!
Bu mağduriyetime sebep olan Millî Savunma Bakanlığını dâva etmek hakkım da mahfuzdur!..
* * *
2020 senesi Karakış ayının şu yirmi yedinci gününde yayınladığım
Asubay Tefrikası – 11 isimli bu makâlemiz ile Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK;
Mensubu olduğum “astsubay” mesleğine borçlu olduğum maddî, manevî ve fikrî diyetimi ödedim.
Hokkada mürekkeb, elde kâğıt, sabırda vakit, serde fikir, dilde söz bitdi...
* * *
Şu anda okuduğunuz Asubay Tefrikası – 11 isimli bu bölüm;
Sâhil Güvenlik Komutanlığından emekli asubay Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK‘ın
2017 senesinden beri son 4 senede yayınladığı
10 bölüm ve 10 kısımdan mürekkep olan Asubay Tefrikasının şâhikasıdır, özüdür.
Şu vakitden sonra sizlere yazacaklarım da
ATATÜRK’ün deyişi ile ancak “teferrruât” olacak!..
* * *
Beyaz subayların yapdığı
Ve dahi
Ben Şükrü IRBIK’ın bugüne kadar Asubay Tefrikası’nda ortaya çıkardığı
Bu haksızlıklara, nâmussuzluklara, kânunsuzluklara sâhip çıkmak da
Siz “astsubay” meslekdaşlarımın meselesi oluyor!..
* * *
Ya uyduruk “astsubay” sınıfı lağvedilecek!
Ya da astsubaylar Türk Ordusunun köle askerleri olmaya devam edecek!
ESKİ TÜFEK - 2020
* * *
Son Söz!
Genelkurmay Başkanlığının NATO görevimde bana “er” muamelesi yapması sâdece ben astsubay Şükrü IRBIK’ın meselesi değildir.
Türk Ordusundaki “astsubay” isimli asker sınıfının NATO nezdinde “gayri meşru” olması bütün astsubayların müşterek meselesidir.
Bugüne kadar yapdığım çalışmalarım ile;
Türk Ordusundaki “astsubay” isimli uyduruk asker sınıfının NATO nezdinde “gayri meşru” olduğunu dâva konusu yapacak olgunluğa getirdim. Mensubu olduğumuz “astsubay” sınıfının NATO nezdinde “gayri meşru” olduğunu mahkemede isbatlamak için elimizde her türlü delil vardır.
Bu cümleden olmak üzere;
Ve
Ve dahi
Şu aşamadan sonra yapılacak iş ise;
Müşterek bir çalışma ile “astsubay” sınıfının bu “gayri meşru” durumunu astsubaylar olarak mahkemeye götürmekdir.
* * *
Vaktidir, ya şimdi konuş!
Ya da ölesiye kadar sus!
Eski Tüfek - 2020
|
* * *
Kıymetli vatandaşlarım,
Muhterem astsubay meslekdaşlarım;
Yukarıda sizlerin de okuduğunuz
Türk Ordusundaki “Astsubay” sınıfının NATO’daki denkliği hakkındaki “şikâyet” dilekcemi,
İcraraâtın başı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’a 03 Kasım 2020 Salı günü gönderdim.
Hemen ertesi gün de CİMER bu dilekcemi; işlem yapması için Millî Savunma Bakanlığına gönderdi.
Bu dilekceme Millî Savunma Bakanlığının vereceği cevapları da
Asubay Tefrikası – 11 isimli bu makâlemizin bu kısımlarında
Sizlere, bütün dünyâya ve Türk kamuoyuna ilan edeceğim, evvelallah…
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
![]()
|
Asubay Tefrikası - 10
Aldatanlar Ülkesinin
Aldatılmaya Doymayan Askeri: Asubaylar
İnsanı, yalan kadar alçaltan başka bir şey yoktur!
Çünkü;
Bir yalanını yakaladığın insanın,
Her doğrusunu bin kere sorgularsın!..
Ve bilir misin ki;
İlâhî adâletin defterinde zaman aşımı yokdur!
O, bir gün mutlaka tecelli eder.
Ey, Hayyam!
Sen ne dersin, yalancılar hakkında?
Çünkü;
* * * * *
Bugüne kadar yazdıkları kitaplarda
Ve
Gönderdiğim dilekcelerime verdikleri cevaplarda;
Millî Savunma Bakanları,
Genelkurmay Başkanları
Ve
Kuvvet Komutanlarının
O kadar çok yalanını yakaladım ki!
Bakdım, dillleri yalama olmuş,
Bana gönderdikleri her cevabı
Her seferinde bin kere sorgulamaya mecbur kaldım!
* * * * *
Astsubay Tefrikas’ında Vaziyet-i Umumiye Ne Merkezde?
Üç sene bitdi, dördüncü senenin içindeyim.
2017 senesinde Asubay Tefrikası isimli bir yazı dizisi yayınlamaya başladım.
Bu yazı dizimizde bugüne kadar 8 bölüm ve 10 kısımı tamamladım ve neşretdim.
8 bölümün ilk 5 bölümünde;
Genelkurmay Başkanının “astsubay” dediği uyduruk asker sınıfının kısa târifini yapdım.
Bugün itibârı ile 6’ncı bölümdeki 10 kısım dâhil olmak üzere;
Asubay Tefrikası’nın 7, 8 ve 9’uncu bölümleri hâlen yayında.
Şu an okuduğunuz ise Asubay Tefrikası’nın 10’uncu bölümü.
6’ncı bölümdeki 10 kısım dâhil olmak üzere;
7, 8, ve 10’uncu bölümlerin tamamının bir tek konusu var; “yalan.”
İşde bu sebepden dolayı da emekli asubay ben Şükrü IRBIK;
Asubay Tefrikası’nın 9’uncu bölümü hâriç olmak üzere;
6’ncı bölümdeki 10 kısım ile 7, 8 ve 10’uncu bölümlerini şöyle tesmiye etdim;
“Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar”
* * * * *
Yalan, Yalan Gene Yalan!..
Aldatan var ise ki,
Var!
Aldanan da var ise ki,
Var!
Aldatanın aldananı aldatmak için söylediği bir de “yalan” olmalı…
Var!..
Hem de birden ziyâde…
* * *
Muhterem “astsubay” meslekdaşlarım,
Kıymetli vatandaşlarım;
1951 senesinden beri Ordumuzda “astsubay” unvânı ile görev yapan asker sınıfı hakkında,
Bugüne kadar söylenen yalanlar binleri geçmiş de
Memleket sınırları dahi aşmış gitmiş!..
İşde,
Başbakandan Bakanlara,
Millî Savunma Bakanından Milletvekillerine,
Genelkurmay Başkanından Kuvvet Komutanlarına kadar
Ordumuzun ne idüğü belli olmayan “astsubay” sınıfı hakkında söyledikleri yalanlardan
Sâdece üçü beşi…
ESKİ TÜFEK - 2020
* * * * *
2020 senesi İlkgüz ayının 7’nci gününde,
Eski Tüfek’de yayınladığımız Asubay Tefrikası isimli makâle silsilemizin 10’uncu bölümünde
Bugün burada, biz;
Ordumuzdaki “astsubay” sınıfı hakkında söylenen yalanları,
Senelerin şâhidliğinde
Ve
Hakikâtin mukadder huzurunda hizaya getirecek
Ve dahi
Devlet adamlarını ve subayları,
Söyledikleri kendi yalanlarında boğacağız, inşallah…
* * * * *
İkinci kez Başbakan seçilen Adnan MENDERES,
Türkiye Cumhuriyeti’nin 20. Hükûmetini 09 Mart 1951 Cuma günü teşkil etdi.
Aynı gün itibârı ile;
Sam Amcanın intihâb ve tâyin etdiği T.C. Devleti idâre heyeti,
Aşağıda gördüğünüz şu eşhâsdan müteşekkil idi.
İkinci kez başbakan goltuğuna oturdukdan sâdece 3 ay sonra Adnan MENDERES;
6/7 Haziran 1951 târihinde TBMM’ye şu dilekceyi verdi.
Ve dahi
ATATÜRK’ün teşkil etdiği Türk Ordusundaki “muvazzaf subay” ve “mükellef er” sınıfına ilâve olarak,
Üçüncü bir asker sınıfı olarak “astsubay” ismi ile sözde “yeni bir asker sınıfı” ihdâs etmesini,
“Büyük Millet Meclisi”nden arz etdi.
5802 sayılı ve Astsubay Kânunu ile
Türk Ordusunda ilk defâ olmak üzere ihdâs etdiği “mükellef astsubay” sınıfını,
Bu Kânunun birinci maddesinde TBMM şöyle târif etdi.
ASTSUBAY KANUNU
Kanun No: 5802 Kabul Tarihi: 2/7/1951
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel hükümler
Astsubaylar:
Madde 1 — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, gümrük koruma birlikleri kadrolarında;
* * *
1935 senesinde Kurucu Reisicumhur ATATÜRK,
Türk Ordusunu “iki sınıf” asker ile teşkil etmiş idi;
1. Muvazzaf subay
2. Mükellef erat
* * *
Bu konuyu da
Asubay Tefrikası 6-9 isimli şu makâlemizde mufassal olarak anlatmiş idik.
ATATÜRK’ün “muvazzaf subay” ve “mükellef er” ile teşkil etdiği “iki sınıflı” Türk Ordusuna
Dönemin Adnan MENDERES hükûmeti,
1951 senesinde “üçüncü” bir asker sınıfı ilâve etdi; “astsubay.”
* * *
Aslında;
“Gedikli erbaş” sınıfının yalap şalap boyanmasından başka bir şey olmayan “astsubay” sınıfının;
Ordumuzun “teknik” hizmetlerinde görev yapmadığını anlatmak için yazdığımız bu makâlemize
Burada bir soluk mola verelim!..
Ve dahi
“Astsubay” isimli bu asker sınıfının “ast komuta” kademelerinde görev yapdığı Türk Ordusunda,
Kaç çeşit “komuta kademesi” var imiş,
Bir görelim, hele!..
* * *
Bilen beri gelsin; Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” var?
T.C Ordusunda “astkomuta kademesi” mevcut olduğuna göre;
Meselâ;
“Üst kademe” ya da “orta kademe” şeklinde “başka komuta kademeleri” var mı diye
İsabetli bir suâl sorabilirsiniz.
Çünkü bu suâli ben, evvelâ kendime sordum!
Sonra da
İşin sivil kıyafetli “sivil komutanı” Millî Savunma Bakanına…
T.C Ordusunda bugün mevcut olan “komuta kademesinin sayısını” meğer ise
Millî Savunma Bakanı da bilmiyor imiş!..
* * *
1951 senesinde yapdığı Astsubay Kânununda Türkiye Büyük Millet Meclisi;
“Astsubay” adını verdiğini uyduruk asker kişilerin
Ordumuzun “astkomuta kademelerinde” görev yapacağını emretmiş idi.
Fakat aynı TBMM;
Ordumuzdaki bu “astkomuta kademelerinin”ne olduğunu Kânunda belli etmemiş!..
Başka “komuta kademesi” var mı, ondan da hiç söz etmemiş!..
1951 senesinden 2019 senesine kadar geçen 68 senede
Ordumuzdaki bu “astkomuta kademelerinin” neler olduğunu kimse bilememiş,
“Astkomuta kademelerinden” başka “komuta kademeleri” var mı diye de kimseler suâl etmemiş!..
Subaylarımızın götünü kaşıtması için “ast komuta kademesi” olduğuna göre
Kim bilir?
Ordumuzda belki de “orta komuta” ya da “üst komuta” kademeleri de olması icâb eder, değil mi?
Sene 2019 olunca;
Ordumuzdaki diğer “komuta kademelerinin” neler olduğunu suâl eylemek de
Gene Eski Tüfek’in üzerine vazife oldu…
Bir dilekce yolladım emekli subay ve Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’a
Ve dedim ki;
Muhterem ve muhteşem Bakanım;
Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” var?
* * *
KONU: TSK’de Mevcut “Komuta Kademeleri” Hakkında.
İLGİ: (a) 926 sayı ve 27.07.1967 târihli Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kânunu.
(b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
(c) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.
1. İlgi (a) kanûnda mezkûr “astsubay” tâbiri, aynı kanûnun “Astsubaylar” alt başlığı altında yer alan Ek Madde-21’de şöyle târif edilmekdedir;
Astsubaylar:
Ek Madde 21;
“Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı kadrolarının “ast komuta kademelerinde” eğitim, sevk ve idare ile diğer idarî işlerde "subaya yardımcı olarak görevlendirilen" askerî şahıslara, “astsubay” adı verilir.”
2. Yukarıda mezkûr târifinde de görüldüğü üzere “astsubay” olarak tesmiye edilen askerin, ordumuzun “ast komuta kademelerinde” görevlendirildiği anlaşılmakdadır. “Astsubay” tâbirinin bu târifine bakıldığında, birisi “ast komuta kademesi” olmak üzere TSK’de birden fazla “komuta kademesi” olduğu intibaı hâsıl olmakdadır.
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ilk iki maddesindeki bilgiler muvacehesinde benim suâllerim
şunlardır;
Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde;
a. Kaç çeşit “komuta kademesi” mevcuddur?
b. Bu “komuta kademeleri” nelerdir?
c. Bu “komuta kademelerine” dâhil olan “asker sınıfları” ve tekabül eden “rütbeler” nelerdir?
ç. İlgi (a) kânunda söz edilen “ast komuta kademesi” ve mevcut olan sâir “komuta kademelerinin” meşruiyeti hangi mevzuâtdan neşet etmekdedir?
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim dört suâlimi İlgi (b ve c) mevzuât muvacehesinde Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim. 07.05.2019. 1901080583.
Şükrü IRBIK
* * *
Bu suâlime Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR şöyle cevap vermedi;
Cevaplar:
Cevap: MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI (MSB) > PERSONEL TEMİN DAİRESİ BAŞKANLIĞI (21.05.2019 10:49)
CİMER başvurunuz incelenmiştir.
Bilgi Edinme Kanunu ;
Madde 25- Kurum ve kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli
ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler, bilgi
edinme hakkının kapsamı dışındadır. Ancak, söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum
çalışanlarının bilgi edinme hakları saklıdır.
Gereği talebinize yanıt verilememektedir.
İyi günler.
NOT: Tarafınıza iletilen bu mail kapsamında; "Kanunda ve Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde erişilen bilgi ve belgeler ticari amaçla çoğaltılamaz, kullanılamaz, erişimi sağlayan kurum ve kuruluştan izin alınmaksızın yayınlanamaz. Bu madde hükmüne aykırı olarak erişilen bilgi ve belgeleri ticari amaçla çoğaltanlar, kullananlar ve yayınlayanlar hakkında kanunların cezai ve hukuki sorumluluğa ilişkin hükümleri uygulanır" hükmü doğrultusunda değerlendirilmesi gerekir.
* * *
TBMM 1951 senesinde Astsubay Kânunu isimli bir Kânun yapmış,
Bu Kânun ile Cumhuriyet Ordusunda “astkomuta kademesi” teşkil etmiş,
Sonra, bu Kânunu bütün dünyaya ilan etmiş!
Bu Kânundaki “astkomuta kademesini” de bütün âleme duyurmuş!
Fakat 2020 senesine geldiğimizde Millî Savunma Bakanı;
Cumhuriyet Ordusundaki “astkomuta kademesinin” kamuoyunu ilgilendirmediğini iddia ediyor!..
Bu iddiaya Yaşar bile güler be!..
Hani Türk Ordusu, “milletin ordusu” idi, sayın Bakanım?..
Hani Türk milleti “asker millet” idi, paşam?..
* * *
Bilgi Edinme Hakkı Kânunu diyor ki;
Bu dilekcenin sâhibi ben Şükrü IRBIK,
Emekli bir “astsubay” olduğum için kendimin “kurum çalışanı” olduğunu zannediyor idim.
Ne de olsa; giriş-çıkış tam 34 sene hizmet etmişim Ordumuza.
Ben “astsubay” olarak “ast komuta kademesi”nde görev yapdığımı biliyordum da,
Ordumuzda başka “komuta kademeleri” mevcut mu idi, işde bunu bilmiyor idim!..
Bu düşünce ile ikinci bir dilekce daha gönderdim Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’a.
Ve dedim ki;
Bu dilekcenin sâhibi ben Şükrü IRBIK, bir zamanlar “kurum çalışanı” idim.
Ve ben kendimin hâlâ “kurum çalışanı” olduğunu zannediyorum.
Bu sebepden dolayı;
Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” olduğunu bilmeye kânûnen hakkım vardır.
Kânûn bu yahu, daha ötesi var mı?..
“Muvazzaf astsubay” unvânı ile 34 sene görev yapdığım Ordumuzda;
Kaç çeşit “komuta kademesi” olduğunu ben bilmeyeceğim de kim bilecek, Allah aşkına?
* * *
KONU: TSK’de Mevcut “Komuta Kademeleri” Hakkında.
İLGİ: (a) 07 Mayıs 2019 târih, 1901073663 ve 1901080583 sayılı iki bölümlü ve aynı konulu dilekcem.
(b) MSB Personel Temin Dairesi Başkanlığının 21 Mayıs 2019 târih ve 10:49 saatli cevâbı.
(c) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
1. 07/08 Mayıs 2019 târihlerinde iki bölüm hâlinde gönderdiğim İlgi (a) dilekcemin üçüncü maddesinde, Millî Savunma Bakanlığına şu suâlleri tevcih etdim;
Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde;
a. Kaç çeşit “komuta kademesi” mevcuddur?
b. Bu “komuta kademeleri” nelerdir?
c. Bu “komuta kademelerine” dâhil olan “asker sınıfları” ve tekabül eden “rütbeler” nelerdir?
ç. İlgi (a) (926 sayılı) kânunda söz edilen “ast komuta kademesi” ve mevcut olan sâir “komuta kademelerinin” meşruiyeti hangi mevzuâtdan neşet etmekdedir?
2. İlgi (b) ile verdiği cevâbda Millî Savunma Bakanlığı;
a. İlgi (a) CİMER dilekcemi incelediğini,