Sayın Balçiçek İLTER’e söylenenlere istinaden ben de yalnızca sorarak hakkımı aramak istiyorum. Hakikaten haklı bulduğunuz talep yalnızca bir tane midir?
“Dümdüz” yani muhatabına doğrudan, kestirmeden, net bir soru sorulmuş;
Yanıt : O kadar doğrudan, kestirmeden ve net değil. Ya nasıl? Önce uzunca bir sessizlik…. Sonra;
Neden uzun bir sessizlik? Çekinilecek, uzun düşündürecek olay nedir? Assubaylara gerçeği söylemek olmadığı kesin. Çünkü o her ortamda zaten dile getiriliyor. Düşündüren tek sebep kalıyor. Hükümet ise neden?
Bu yanıt bizlere olduğu kadar, Türk Toplumuna da hiç yabancı gelmedi. Bir yerlerden tanıdık gibi geldi. “Var da diyemem, yok da diyemem.” Cevabı gibi. Paşam, lütfen ne olur, varsa, var deyin, yoksa, yok deyin. Bu yanıt şekli birilerinin aklını karıştırıyor.
Allah aşkına şaşkına çevirmeyin insanları. Bu yanıtların ardından, bir de şaşkınlıkla; Nasıl yani? Sorusunu insanlara artık sormak zorunda bırakmayın.
Onları tek haklı gördüğüm alan tazminat talepleri…Emekli olduklarında karşılaştıkları tablo. Tek haklı gözüktükleri alan o. Onun da muhatabı biz değiliz. Hükümet de biz de farkındayız aslında. Hükümet yapmayalım demiyor, ama onlara yaparsam herkes ister zammı, onlara da yapmak zorunda kalırım, şimdi bu yükün altına giremem diyor.
demiş. Bakınız, assubayların taleplerinden birkaç tanesi şöyleydi. Bu taleplerin haklı ya da haksız olduğuna, birazcık vicdan ve insafı olanları düşünmeye davet ediyorum.
Çalışan assubaylara neden yıllarca okumasına izin vermediniz? Çocuğu yerindeki yeni mezun asteğmenleri hakim savcı yaptınız da, mesleğin içinde fedakarca görev yapan Hukuk fakültesini bitirmiş olan assubayları neden askeri hakim, savcı olmalarını uygun görmediniz? Böyle bir talepleri yok muydu? Varsa bu talebin dikkate dahi alınmamasındaki gerekçe ne olabilir? Eğitimden korkan bir ordu olur mu? Ülkesinin güvenliği için en ücra köşelere atadığınız insanlara neden yeterli lojman temin etmediniz? Sokak ortalarında, mahalle aralarında bu insanlar şehit edilirken, lojman talepleri konusunda haksızlar mıydı? Ya da maaşlarının önemli bir kısmını kiraya vermeleri onlar için bir sorun teşkil etmiyor muydu? Bu talepler haksız ve hukuksuz talepler midir? Orduevi, kamp vs. artık onları bir kenara koyarsak, emekli assubayların ekonomik olarak da mağduriyetlerinin önlenmesi ile ilgili bazı talepleri de şunlardı;
Paşam, geçmişte subaylardan; Lise, l yıllık, 2 yıllık, 3 yıllık harp okulu bitirenlerin hepsinin 4 yıllık harp okulu mezunu gibi intibakları yapıldı mı, yapılmadı mı? Emekli tüm subaylar rütbeye göre aynı maaşı alıyor mu? Almıyor mu? Peki assubaylardan MYO okulunu bitirenler, kendi nam ve hesabına 2 yıllık yüksek okullardan mezun olanların başlangıç dereceleri neden 9/2'den başlatılarak intibakları yapılmıyor? Subaylar gibi 4 yıllık fakülte mezunları neden 8/1'den başlatılmıyor. Subayların tahsili ne olursa olsun rütbeye göre emekli maaşı alırken assubaylar neden bu haktan mahrum bırakılıyor da intibakları yapılmıyor? Bu talep subaylara hak iken, assubayların talebi neden hak değildir? Bizlerin görev koşulları ile kıyaslanamayacak bir takım meslek grubunun başlangıç dereceleri assubaylardan daha üst derecede iken, bu hak neden assubayların talebi ve hakkı olmasın? Sizce bu taleplerdeki sakınca nedir? Bunlar haksız talepler ise daha geçen yıl, MSB.lığınca yazılı olarak TBMM'ne gönderilen ve kamuoyuna medya aracılığı ile duyurulan aşağıdaki teklifler neyin nesiydi? MSB'na bu tekliflerin yapılmasını kim önermişti?
Bu teklifin sadece bir paragrafı şudur:
MSB.lığınca yukarıdaki teklif, Gnkur.Bşk.lığının bilgisi dışında mı hazırlanmıştır? Yok eğer Gnkur.Bşk.lığı MSB.lığına, yukarıdaki şekilde teklif göndermiş ise daha sonra bu teklif neden yok sayılmış ve assubayların bu ısrarlı talebi önce verilmesi gerekli bir hak, sonra, haksız bir talep olarak görülmüştür. Bu nasıl bir çelişkidir?
Bu güne kadar hiçbir astsubay ya da temsilcisinin, “generallerin ya da albayların sahip oldukları hak ve imtiyazlara bizler de sahip olmak istiyoruz.” şeklinde sözlü ve yazılı talepleri olmuş mudur? "Onların aldığı maaş kadar bizler de maaş talep ediyoruz" diyen, aklı başında olanı değil, delisi bile var mıdır? Böyle bir talep olmamışsa, karşınıza çıkan her basın mensubuna, çalışan ve emekli generallerimiz neden böyle bir yargıyı empoze etmeye çalışır? Bu doğru bir yaklaşım mıdır? Olmayan, talep edilmeyen bir şeyi, talep ediliyormuş gibi göstermek ne kadar etiktir?
Bu güne kadar, Subayların emeklileri de dahil olmak üzere; intibakları, tüm tazminatları, maaş iyileştirme teklifleri MSB.lığına Yasa tasarısı verilmesi için teklifler hangi makam tarafından yapılmıştır?
Neredeyse tüm assubaylar disiliplin konusunda iki cümle söz söylese başlangıç cümlesi; “Bizler hiyerarşiye saygılıyız.” Demektedirler. İtiraz edilen husus hukuk dışı ve ayrımcı tutumlardır. Sadece bir örnek vermek gerekirse, mesaiye elinde olmayan sebeplerle 5 dakika geç kalan bir subayla astsubay aynı muameleye tabi tutulmakta mıdır? Bizler kurumumuza saygımız gereği binlerce örneği vermiyoruz. Hukuku uygulayanların tarafsız ve bağımsız görev yapan yargıçların olması gerekmez mi? Amir keyfiyeti ve hukuk dışı davranışları bu güne kadar istisnalar dışında cezalandırılmış mıdır? Öyle ise durup dururken bu kadar yakınma nedendir?
1970-75 yıllarında sadece hak aradıkları için kendileri, aileleri ve çocukları ile birlikte ömür boyu hak mahrumiyeti cezasına çarptırılanlara, PKK militanlarına gösterilen ilgi ve şefkatin gösterilmesi yeterlidir. Kaldı ki, bu meslektaşlarımızın içinde öyleleri var ki, subaylarla birlikte katıldıkları kurslardan birincilikle çıkmış, ordudan atılmayanlar, emekliliklerine kadar çalışmışlar ve terfi ettirilmişlerdir. Bu ne biçim bir cezadır ki, ölünceye kadar peşlerini bırakmasın. Basit bir sicil affı ile gönüllerini kazanmak devlete ne külfet getirecek, ordunun disiplinini hangi sebeple zedeleyecektir?
Çok söylendi ama yine de söylemeden geçemeyeceğim.
Sadece son on iki yılı ele aldığımızda; 57. Hükümet zamanında yani 2002 yılının başında 631 sayılı KHK ile Subaylardan, emekli yarbay ve daha üst rütbede olanların maaşlarında % 35'e varan iyileştirmeler yapılmıştır. O yılın 30 Ağustos'unda emekliye ayrılan Genelkurmay Başkanı veda konuşmasında yapılan icraatları sayarken, “Personelin maaşlarında iyileştirme düzenlemeleri yaptırdığını söylemiştir” Bu sözler, üstelik dönemin Başbakanı ve Cumhurbaşkanının önünde söylenmiştir. TSK'de personelden kasıt, yarbay ve daha üst rütbede olanlar mıdır? O yıldaki ütğm. şimdi yarbay olduğuna göre düşük rütbedeki subaylar için dahi bir sorun var mıdır? Assubaylar söz konusu olduğunda 58 ve devamındaki bu hükümetin de değişmez ve standart birkaç gerekçesi her zaman olduğu gibi hazırdır.
2002 yılından itibaren, kamuda çalışan işçiler dahil olmak üzere özlük hakları ile ilgili düzenleme yapılmayan tek meslek grubu assubaylardır. Bu hükümet tarafından kendi kurumumuzdaki bir takım personele dahi birkaç defa (Albaylara kadrosuzluk tazminatı, Komkarsu tazminatı vs) düzenlemesi yapılmış, 2002 yılından itibaren Milletvekili Danışmanları dahil imam, polis, öğretmen, Kamuda çalışan işçi vs. tamamının özlük haklarında iyileştirmeler yapılmıştır. Kimsenin aldığında kesinlikle gözümüz yoktur. Tek itirazımız, göz göre göre bizlere ayrımcılık duygusunun yaşatılmasıdır. Assubaylar neden görmezlikten gelinmeye devam edilmektedir? Gazetelerde her yıl birkaç kez “Assubaylara maaş iyileştirmesi, düzenleme, zam, devrim haberleri” yaptırılmış, yazılı ve sözlü açıklamalar yapılmış, iş meclis gündemine taşındığında ve önerge verildiğinde, “Kabul edilmemiştir” “Red”edilmiştir... Bunu yalnızca kaynakla açıklamanın imkanı var mıdır? Son on bir yıldır en çok övünülen konu ekonomi, büyüme, milli gelirdeki artış, düşük enflasyon vs.dir. Öyleyse neden kaynak yalnızca bizim için sorun olmaktadır? Özel bir sebebi varsa açıkça söylensin.
Saygılarımla…
Yorumlar
Bence hiç sormayın. Her şeyin bilincindeler. Sadece işlerine gelmiyor. Yoksa yıllardır yaşadığımız o kadar çok örnek var ki…
Birçok arkadaşımız Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesinden İngilizce ve başka dillerin filoloji bölümünden mezundurlar. Gazetelerle TSK bünyesinde subay nasb edilerek çalıştırılmak üzere İngilizce öğretmen aranır. Assubaylar bu kadrolara müracaat edince verilen cevap basit ve kesindir. “Biz sizden astsubay olarak faydalanacağız.”
Daha geçen yıl Türk Silahlı Kuvvetlerinde işlenen disiplin suçlarının oranlarını kamuoyunun gözüne sokmadık mı? Sonuç: Subaylar sütten çıkmış ak kaşık. Assubaylar suçlu. Bunun adı disiplin değil elbet. Bunun adını siz koyun.
Vakıflara üye olun diyorlar. Assubayları bu kadar çok küstürdükten, vakıf ve yardımlaşma organlarının yönetim ve kuruluşlarının kadrolarından izole ettikten sonra üye olun demek ne kadar büyük cüret.
Sadece bir senaryo uyguladılar. Bizim bu feryatlarımızı da hesapladılar. Bu röportaj ile anlatılmak istenen tek şey bizim eylemlerimize karşı tepkili olduklarıdır. Bunu da “çaycı” benzetmesiyle bir kez daha suratımıza tokat gibi vurmuşlardır.
Biz artık derneğimize soralım. Kimi ve neyi bekliyoruz? Mücadelemizin boyut değiştirmesinin zamanı geldi mi gelmedi mi?
Yazınız vesilesi ile size teşekkür ederim. Bizim bile zaman zaman kanıksadığımız haksızlıklar var...
sana bilgi vereyim dedim.
l. mehmet şen 1954 j. astsubay. ceza hakimliğinden emekli
2. ankara hukuk mezunu. 1956-2 j. astsubay . aydın idare mahkemesi başkanlığından emekli
3.selim avcı. 1957 . mezunu ankara huk. av. emeklisi
4 abdullah bayar. j. astsubay. 1953 lü. noterlıkten em.5.ve be 1956 j. ankara iktisat 1965 mezunu. daha başka arkadaşlar da var