Düne kadar umut içinde, geleceğin daha güzel olacağını, sorunlarının çözüm bulacağını hayal ederek yaşam mücadelesi veren çalışan ve emeklisiyle astsubaylar, uzman jandarmalar ve uzman erbaşlar seslerini idare edenlere duyurmak için gerek temsilcileri olan dernekleri yoluyla, gerekse yüzyüze görüşmeleri yoluyla ülkeyi yöneten seçilmişlere ve dolayısıyla seçkinlere onlarca dert anlatmalarına rağmen, umutvari sözlerle geri çevrilmekteydiler.
Derdi anlatanlar o denli umutluydular ki, “çalışmalar nasıl gidiyor” denildiğinde, “yüz yılın değişimi olacak, başbakan yardımcılarına, genelkurmay başkanına sorunlarımızı şimdiye kadar olmadığı kadar açık seçik anlattık, konuları başbakana ilettik, kesin bir çözüm bekliyoruz, başka kanallardan konularımız dile getirilmesin, tepki alırız” deniliyordu ki; meğerse sayın idareciler bu esnada üstlerin bir kısmına zamma karar vermişler bile.
İlk olarak oncekultur sayfasında yayınlanarak tüm ilgililere ulaşan zam kararına ait Bakanlar Kurulu Kararnamesi, okuyucunun büyük eleştirilerine sebep oldu.
Her zaman bir şekilde kayba uğrayan ast personeller olurken, bu kararname ile bazı sınıf ve kadrolarda görevli subaylar da kayba uğramış oldu. Bu durum acaba silahlı kuvvetler içerisinde zam yoluyla seçilmiş kadrolara yönelik, ileriye yönelik bir oluşum süreci mi var? Sorusunu da beraberinde getirdi.
Bir araya gelme, birlikte ses vermek, doğrusu ulusal yayın organlarında da kendini gösterdi. Televizyonların, radyolarının sabah programlarında binlerce iletiyi gören sunucular hayretlerini gizleyemediler. Dikkat çeken bu güç vesilesiyle olsa gerek, yedi aydır yönetimde olan TEMAD yöneticileri 3 Mayıs 2012 günü TV 8 kanalında oturuma davet edildiler.
Burada önemle üzerinde durulması gereken husus böylesine büyük bir sayıya ulaşan grup yönetiminin, yanlış ellere geçmemesi ve doğru idare edilmesidir. Doğru idare şekli, günümüzde Atatürkçü Düşünceyi dışlayan, siyasi bulanların eline geçmemesidir. Kaldı ki astları, oylarını alarak görmezden gelen, sınıflar arasındaki eşitsizliği üstünden yana açan da bu düşüncedir.
Burada yeri gelmişken OYAK ile ilgili olarak da; OYAK’ta, mağdur dilekçeleri dayanak gösterilerek TBMM komisyonunca sürdürülen çalışmalar da dikkatle takip edilmelidir. Bir iktidar partisini ve dolayısıyla ülkeyi idare eden bakanlar kurulu ve yürütmenin başının onay verdiği son TSK zammı beraberinde bir düşünceyi de adeta somutlaştırmaktadır.
Kısacası, OYAK’a gelebilecek bir zarardan yine ezilenler mağdur olacak görünüyor. Çünkü üstler fazlaca olmasa da Türkiye şartlarına göre iyi bir yaşam sürdürecek gelire zaten sahipler…
Yorumlar
Beş yıl kadar önce Emekli Assubaylar. Org sitesinin üye sayısı 350 kişiye ulaştığında, bir araya geliyoruz galiba diyerek çok sevindiğimi dün gibi hatırlıyorum. İnternet ortamında gasp edilen haklarımız konusunu takip etmek üzere yüz binden fazla assubayın bir araya gelmesine en çok ben sevinirim. Bunu bir kenara koyalım.
Ancak yine de temkinli olalım dediğimde, zaman zaman bazı meslektaşlarım bu yüzden şahsıma “yıldız meraklısı” etiketini uygun görse de, yine de “BURADA ÖNEMLE ÜZERİNDE DURULMASI GEREKEN HUSUS BÖYLESİNE BÜYÜK BİR SAYIYA ULAŞAN GRUP YÖNETİMİNİN, YANLIŞ ELLERE GEÇMEMESİ VE DOĞRU İDARE EDİLMESİDİR. DOĞRU İDARE ŞEKLİ, GÜNÜMÜZDE ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEYİ DIŞLAYAN, SİYASİ BULANLARIN ELİNE GEÇMEMESİDİR.” endişenize yürekten katılıyorum.
Çünkü “Ya bu insanlar ülkenin en ücra köşelerinde, zor şartlarda bu ülkeye hizmet etmişler. Adamlar haklı. Bu insanlar bu ülkenin zencileri değil. Bu ülkenin yönetiminden ve insanlarının huzur dolu bir hayat sağlamaktan biz sorumlu olduğumuza göre bu assubayların uğradıkları haksızlıkların düzeltilmesinden biz sorumluyuz; gerekeni yapalım” diyebilecek zihniyet devlet yönetiminden teskere alalı yıllar oldu.
Son yıllarda hep beraber izliyoruz. Dünyada hakim zihniyet “Bir ülkenin başına önce ellerimizle bir Saddam getirelim, sonra da sizin ülke yönetiminizde Saddam var değiştirmemiz gerekiyor diyerek o ülkeyi sopalama, bu bahaneyle o ülkeyi işgal edip halkına işkence etme” zihniyeti. Olmadı o ülkede, Tunus örneğinde olduğu gibi, bir seyyar satıcının işporta arabasının elinden alınması gibi küçük bir olayla isyan başlatıp, “bahar” getiriyoruz adı altında bir kendine daha iyi hizmet edecek başka bir diktatörün iktidara getirilmesi.
Kendi adıma konuşuyorum. Ülkemizde son yıllarda benim güzel bulduğum ne varsa, doğa güzellikler dahil göz kırpılmadan yok edilmekte, saygı duyduğum bütün değerlere hakaret edilmektedir. Ülkenin en yaşamsal sorunlarına bile çözmek için yaklaşmaktan ziyade, “bu sorun bize ne kadar oy getirir” , “bu sorunu çözmeyelim, başka bir sorunu örtmek için kullanalım”, “bu sorunu çözmekten ziyade, bu sorunu kullanarak ilgili kurumu fethedip, devletin kurumu olmaktan çıkarıp yandaşlaştıralım ” şeklinde yaklaşılmaktadır. Gidişat sanki çıkan sorunları çözüp ülke adlı gemiyi sakin limana götürmek yerine en küçük sorunları bile kullanıp iyice gerip hiç dönülmeyecek şekilde bölünmeye ve savaşa götürmek gibi.
Yine de birlik olmak, ayağa kalkmak, uyuyan devin uyanmaya başlaması konusunda umuda kapılmak çok güzel bir duygu. Sorunlarımızla ilgili olarak ana muhatap yasal temsilcimiz TEMAD olmalı. Yanılmayı, endişelerimin boşuna olmasını o kadar o kadar çok istiyorum ki..