Zamanın kıymetini bilmek ve doğru kullanmak akıl işidir.
Yaşam, iş, işlem, emek, sonuç elde etmek.
Her işin anahtarı, zamana zaman ayırmak...
Zaman, içinde bulunulan Çağ.
İşleyen zamanı işlemeyenler ile boş boş duranlar hiç bir olur mu!
Zamanı işleme hali bir akıl işinden başka ne olabilir?
Aklını keşfetmek bile başlı başına bir medeni düzey.
O halde akıl bir medeniyet işidir.
Günümüzde aklını teslim etmişler düşünüldüğünde en basitinden aklını keşfetmek bile büyük bir adım kişi için.
Kişi;
Toprağı işleyerek toprağın dilini,
Toprağa tohum ekerek tohumun dilini,
Kişilerle istişarede bulunarak kişilerin dilini,
Madenleri işleyerek madenlerin dilini,
Havayı işleyerek havanın dilini,
Bitkileri, ağaçları, kuşları, denizi, suyu, velhasıl gözle görülen, elle tutulan ne varsa işlemeli ki medeniyet meydana gelsin ve kuşaktan kuşağa yükselerek ilerlesin.
Havasını soluyup, suyunu içtiğimiz, toprağından elde ettiğimiz ürünleriyle yaşadığımız dünya üzerinde akıl düşmanı kişilerin elinde akılsızca, aklından utanarak, beden gücünü kullanarak kız çocuklarını hor görüp üzerlerinde baskı oluşturarak yaşam süren ve bu halleriyle canlılardan aşağılık hale gelenler… Bunlara “gelenler”den başka yazacak bir kelime yerine ”kişi, insan” demek güç.
Aklını teslim etmiş,
Akılsızlıklara,
Akılsızca,
Yaşamı yorumlama yeteneğinden yoksun fakat yaşamın sundukları nimetleri “fırsat” bilerek istifade edenlerin yaşadığı coğrafyalar ile aklını kullanma yeteneğine sahip olanlar hiç bir mi?
Zamanı doğru kullanmak,
Zamanın ötesine ulaşmayı öğretir.
Zamanı akılsızca sarf etmek ise zamanın gerisine götürür.
Eğer zamanı kullanmama hali toplumsal olmaya başlamışsa toplumu Çağ’ın gerisine atar.
Zaman, akıl, medeniyet…