Benim beynimin,aklımın ,bilincimin inandığı temeller biraz farklıdır. Din temelli değildir. Yani Cumayı diğer günlerden üstün ve farklı görmem.
Tanrıya, Allaha yakın olabilmek, onu ruhumda ve benliğimde hissedebilmek, onun benden ne istediğini öğrenmek için kutsal kitaplara veya araya girmiş, din adamlarına çocukluğumdan bu yana hiç ihtiyaç duymadım.
Biliyordum ki, benim bilincim evrenin yaratıcısı ile bağını sadece ;
Sevmek üzerine;
Yaşamlara, yaratılanlara saygı duymak üzerine;
Her şeyle ,herkesle adilce paylaşmak üzerine;
Hiçbir canlının canını yakmamak, kötülük yapmamak adına;
Yaşadığımız bu gezegeni sonraki canlılara en doğal ve canlı hali ile bırakma sorumluluğu adına
kuruyordu .
Bu yüzden bir dini öğretinin tüm kurallarını, şartlarını harfiyen yerine getirmek gibi bir zorlama ibadeti aklım hiçbir zaman kabullenmedi.
Mesela hiçbir zaman bir canlıyı kurban olarak yok etmedim. Canını o sebepten almadım.
İstiyorsa Allahım alsın dedim.
Benim beslendiğim değerler, formüller, kaynaklar bu yüzden hep daha farklı idi.
Çünkü bana yaratılışta yüklenen beyin buna milyonlarca yıldan beri zaten hazırdı.
Benim örnek idollerim,kahramanlarım çocukluğumdan beri de hep farklı isimler olmuştu.
İlk kitabım Jules wern in Aya Yolculuk adlı romanı idi. Sonra Natilus ve Kaptan Nemo.
Askeri lisedeki 5 liralık aylık harçlığımın yarısına her ay gidip Tübitakın çıkardığı, Bilim ve teknik dergisini alırdım.
O yıllarda, büyük bir merakla dünyanın kaderini değiştiren dahilerin, bilim insanlarının, mucitlerin yaşamlarını merak edip incelerdim.
Gördüm ki, hemen hepsi istisnasız çok fakir ve yetimdi.
Ama en istisnasız tek ortak yanları bir dini görüşün, batıl inancın, veya dinsel inanışın tamamen dışında ve laik yapıda olmalarıydı.dönemlerinin ateisti ve inançsızları idiler.
Oysa bu gün elimizdeki son model cep telefonundan, otomobile kadar tüm teknolojinin veli nimetleri o zamanın toplumlarında kafir ve şeytan ilan edilen bu insanlık kahramanlarıdır.
Hiç birisinin de beyinleri, düşünceleri bir yasakla, korkuyla örtülü değildi, sınırsız hayal edip, en aykırı ve yasak bölgeleri, fikirleri, problemleri dahi kurgulayabiliyorlardı.
Yani beyinlerinin düşüncelerinin önünde hiçbir yasak yoktu.
Hayal edip tasarladılar.
Yaşamı, maddeyi, var olanı evrenin sonsuzluğu ile kıyasladılar.
Maddeyi, atomunu, izotopunu,enerjiyi, dalga boyunu, keşfettiler.
Fikirleri kağıtlara ,enerjiyi makinelere, evreni ve renkli dünyayı resimlere, kameralara döktüler.
İnsan bilincini uzay gemilerinden tam 400 yıl önce samanyolunun dışına andromedalara gönderdiler.
Hiçbir varoluşun, başarının tanrı mucizesi olmadığını, tam tersine sadece tanrının insan aklını mucizevi yarattığını çözerek, aklın bilincini serbest bıraktılar.
İlkel dünyayı baştan sona değiştirdiler.
jack London, İsaac Newton, Albert Einstein, Sokrates, Stephen Hawkins, Konfiçyus, Yunus Emre, Mevlana, Mustafa Kemal Atatürk, Bill Gates, Thomas Edison, Keppler, Edwin Hubble, Carl Sagan, Leonardo da vinci,Galileo Galilei, Jules Werne,Kepler, Marie Curi, Nicolas Copernic, Ömer Hayyam, Pascal, Pisagor, Stewe Jobs, Nikolai Tesla, Piri Reis, Evliya Çelebi, Graham bell, Ali Kuşçu, Arşimed, Benjamin Franklin, Batlamyus, Biruni, Beethoven, Nazım Hikmet, Mahatma Gandhi, bunlardan sadece bu gün aklımda kalanlar….
Daha binlercesi var…..
Sizi çocukluğunuzda neler etkiliyorsa, kimler hayallerinizde idol oluyorsa, yaşam ve evrene bakışınız ile bilinciniz de o insanların ortak enerjisinden oluşuyor.
Çok isteseniz de, uyanık tüccar, üç kağıtçı erbab, biatkar kul, kaderci adem olamıyorsunuz.
Genleriniz soyunuza ihanet ediyor.
Evren kapınız yaşınızdan ve çevrenizden çok önceden açılmış oluyor.
İnsanın bilinen evrende neden farklı seçildiğini, görevini, sorumluluğunu, hedefini, inanılmaz yaratıcı beyin enerjisini hemen kavrıyorsunuz….
Uzayın, yıldızların , galaksilerin ötesini merak ediyorsunuz,
Aklın sınırlarını zorluyorsunuz…..
Toplumdan hep beş insan boyu ileride oluveriyorsunuz…..
Onların geçmişten gelen, atadan ezberletilen kavmi, yöresel, ezberletilmiş kuralları size ilkel ve anlamsız geliyor.
Yukarıdaki tüm aykırı dahiler ,insanlar bu kopuşu yaşamışlar, kendi varoluş boyutlarında, cadı avına maruz kalmışlar, engizisyonla yargılanmışlar, ihanetlere uğramışlar.
Çok zamanları daha var iken yok edilmişler.
Ama sadece onlar insanlık ve Allahın mükemmel evrenine sahip çıkmışlar.
Hiç öldürmemişler, krallara hizmet etmemişler, yıkımlara el vermemişler. İnsanlık dışı hastalıklı ruhlara hizmet etmemişler,
Aklı ve bilinci seçmişler, bağnazlığı ve kavmi milliyetçiliği değil….
Evrenin ışıklarını dünya ile buluşturmuşlar.
İnsanlığın mazlumluk ve akıl barışı ile korunabileceğini kanıtlamışlar.
Kağıdı, kalemi, ışığı, bilgiyi, adaleti, sevgiyi, çoğaltmışlar.
Bu gün kaçımız, yaşamlarımız boyunca bu insanları hiç anımsamıştır. Aklına getirmiş, merak etmiştir.
Onlara bir teşekkür duası olsun yapmıştır.
İsimlerini boşluğa fısıldamıştır.
Kaçımız onların bilincini, cesaretini, çabasını, hırsını özlemiş, istemiştir.
Çocuklarımıza dilemiştir.
Hiç birimiz…..
O yüzdendir ki,,,,
Hala makinelerimiz yok, uzayda antenlerimiz, manyetik dalgalarımız, cihazlarımız…..
Robotlarımız, bilişimimiz…..
Gökyüzümüz, biyolojik tabiatımız, uygar toplumumuz…..
Hala bazı ülkeler gibi yok.
Bu insanları çocuklarımıza anlatmayı bilmediğimizden dir ki,,,,
Geleceğin yeni vampir canlılarını durmadan çoğaltıp durmaktayız…..
Yaşanan dünyayı yok etmeye, yaşanmayan başka bir alemi de karşılığında hediye etmeye çalışmaktayız.
Oysa sadece bir mavi gezegen var…
O da bitti bitiyor.
Bilinçleri körelten, araştırmayı, icat etmeyi, maddeden cisim yapmayı yasaklayan vahabi beyinleri dünyaya musallat eden,
Dünyayı hızla yok oluşa götüren, kaynakları kurutan, durmadan doğuran, virüs gibi çoğalan….
Çareyi, çözümü her isteğimize, ihtirasımıza kurtarıcı yaptığımız Allah ta arayan ……
Haris ve iflah olmaz nesiller olmaktayız.
İnsanlık idealinin kahramanları hızla azalırken, linç edilirken………
“ TÜM DÜNYAYI VE HÜKÜMETLERİ ACİLEN UYARIYORUM.
İNSANOĞLU 100 YIL İÇİNDE BU DÜNYAYI MUTLAKA TERK ETMELİDİR. KALAN SÜRE BU KADAR DIR. BU VARSAYIM DEĞİL, GERÇEK BİR DURUMDUR.”
STEPHAN HAWKİNS
YAŞAMIŞ VE YAŞAYAN EN BÜYÜK ASTROFİZİK DEHASI.
01.MAYIS 2017
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR