Uğrunda canların verildiği, üstünde yaşayanlara yorgan olan döşek olan, rızık veren, kederlerin, sevinçlerin, kaderlerin, yazların, kışların, aşkların yaşandığı, uğruna şiirlerin yazıldığı, ağıtların yakıldığı, vatan…
Vatan duygusu aynı vatanı paylaşmaktan kaynaklı olarak vatandaşlık, yurttaşlık, kardeşlik duygusu ile yan yana anılmış Türk insanca… Vatan ve dolayısıyla vatandaşlık duygusu nesilden nesile aktarılmış büyüklerden küçüklere…
Dünya hayatı içinde devam edegelen egemen olma içgüdüsü içinde yurdunda özgür ve bağımsız yaşamayı benimsemiş, en zor zamanlarında bile özgürlüğünü muhafaza edebilmiş ender milletlerden, Türk milleti…
Dünya, milletlerin, kimi zaman kanlı savaşlarıyla egemenlik yarışlarıyla dönmekte… Dünya düzeni, milletlerin asla rehavete kapılmayacağı bir düzeni gerektiriyor… En güzel yerleri yurt edinmiş olan Türk milletinin güzelleştirdiği yerlerde yaşaması daima uyanık kalmasıyla mümkün olagelmiş… Ne zaman rehavete kapılmışsa hep başı derde girmiş…
Değerli madenler, enerji kaynakları, iklimlerden kaynaklı dünyada meydana gelebilecek olan doğal değişikliklerden kaynaklı olarak gelişmiş ülkelerin aldığı kararlar doğrultusunda elde kalmış olan vatan parçası üzerinde Orta Doğu’da yapılmakta olan değişimle eş zamanlı, belki de biraz gerisinden ve farklı yöntemlerle bir oyun sergilenmekte olduğu artık üstü örtülemeyecek şekilde aşikâr…
Devlet kadroları, siyaset, yaşam şekli sanki hep buna göre düzenlenmek istenmekte…
Başrollerde bir nevi milletinden duygusal bağ olarak gevşemiş, gevşemeden sonra karşısındakinin gücüne inanmış, dün dediği ile bugünkü birbirini tutmayan, sanki devşirilerek taraf değiştirip sözde üyesi olduğu milletinden belki de nefret eden, parçası olduğu gücün bir uygulayıcısı olmuş olan insan sahnede…
Böyle bir insanın bir milleti uyutmaktan, olmayanı olur gibi göstermekten başkaca yapabileceği ne olabilir ki?
Onun umurunda mı Türk insanının kültürel değerleri, şehitlik kavramı, birlik-dirlik duygusu, yerli sermayesi…
Yorumlar