Koskoca dört yılın ardından 1918’de biten I.Dünya Savaşı sonrasında harap ve bitap düşen Osmanlı Devleti’nin o zamanki idarecilerinden kimisi can telaşıyla yurdu terk etmiş… Halk, kalanlar kaderleriyle baş başa…
Eşit olmayan koşullarda 30 Ekim 1918’de imzalanmış olan Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ağır maddeleri Osmanlı Devleti için bağlayıcı…
İngiliz, Fransız kızgın…
Neden bize karşı savaş ilan ettin? Niçin Ermenileri sürgüne gönderdin? Neden Rum ve Ermenilere kötü davrandın?
Kendi derdine düşmüş Rusya hariç, İngiliz, Fransız, İtalyan, ABD ve Yunan ile mücadele etmeye çalışan Osmanlı idarecileri zorluklar karşısında işgalcinin insafına sığınmayı tercih ederek o ne derse harfiyen yapmayı tercih ederler… Bütün kadrolar buna göre yeni baştan donatılır…
Kasım 1918’den sonra uygulanmaya başlayan Mondros Ateşkes Antlaşması gereğince sudan bahanelerle yurt çapında bir bir işgaller başlamış… 17 Aralıkta Mersin, 24 Aralıkta Batum, 24 Mart 1919’da Urfa, 13 Nisanda Kars İngilizlerce işgal edilmiş… Musul, Çanakkale, İskenderun, Antep, Konya, Maraş, Samsun..işgal altında…Hiç hesapta yokken İtalya 28 Martta Antalya’yı işgal etmiş, İngiliz ve Fransız bu duruma çok kızgın…
I.Dünya Savaşı başladığında 2.850.000 olan Osmanlı Devleti’nin asker sayısı savaşta kaybedilenlerden sonra 560.000’e inmiş… Ülke, halk zor günler geçirmekte… İşgallerle birlikte işgal kuvvetlerinin ekonomik, hukuki, idari yaptırımları ardı ardına uygulamaya konuluyor… Atamaları işgalciler yapıyor…
Kimi devlet idarecileri, aydınlar, yazarlar, bilim insanları gece gündüz denmeden tutuklanmaya başlanıyor…
Emperyalistlerin tetikçiliğini yapan Ermeni ve Rumların meydana getirdikleri huzursuzluklardan korunmak için tedbir almış olan Osmanlı idarecileri kara listelere alınıp bir bir Bekir Ağa zindanında toplanmaya başlanmış 5 Ocak 1919’dan itibaren…
Zindana atılanlardan Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey Hükümet emriyle Ermenileri Tehcir etti diye ibret olsun diye binlerce insanın önünde 10 Nisanda Beyazıt Meydanı’nda idam edilecektir…
İşgalciler işgal edecekleri yerin paylaşımı derdine düşmüş!
Birbirlerini gizliden atlatmaya başlamışlar bile… İtalya’nın olursa onu oradan çıkartmak zor olabilirmiş, onun için kolayca idare edebileceklerini düşündükleri Yunanın olması gerekliymiş güzel İzmir…
İngiltere, Fransa ve Amerika’nın Paris görüşmelerinde aldıkları son kararlarıyla Yunanlılara bırakılması planlanan İzmir’e Yunan dünden razı büyük Yunanistan ideali için…
İlk işgal denemesini 16 Nisan 1919’da yapan Yunan askerlerini gemilerine süren Albay Süleyman Fethi’ye “Bir daha devriye gezmeye çıkarlarsa ateş açılacak” emrini verir Erkan-ı Harbiye Reisi Fevzi ÇAKMAK Paşa… Fakat işgal kuvvetleri bu emirden hiç hoşnut olmazlar…
Adım adım işgale…
İzmir işgal kuvvetlerinin silah ve malzeme desteği ile Yunan askerlerince işgal edilecektir… İşgali yönetecek olan İngiliz amiral Colthorpe bu maksatla 12 Mayısta İstanbul’dan İzmir’e doğru yola çıkar… İngiliz amiral 14 Mayısta bir nota ile “İzmir tabyalarının işgal edileceği”ni İzmir valisine bildirir… Vali durumu hükümete bildirir… Sonuç, Mondros’a göre işgali uygundur…
İşgali haber alan halk İzmir valisinin kapısına dayanır. Vali tarafından işgal söz konusu değildir cevabı verilir… Cevaptan ikna olunmaz… Bunun üzerine kolordu komutanına giderler fakat ondan ise hiçbir cevap alamazlar…
Derken İngiliz general 14 Mayıs 1919 gecesi saat 23.30’da bir nota daha verir İzmir valisine… Amiral Calthorp notasında”İzmir’in Yunan askeri birlikleri tarafından 15 Mayıs saat 07.00’dan itibaren işgal eyleneceği” der. Vali, kolordu komutanı ve hükümet beklemedikleri karşısında şaşkındır…
15 Mayıs 1919 günü yerli Rumlarca evleri aranan Türklerin elinde kalmış son silahlar toplanır…
Aynı gün sabaha karşı “Maşatlık” meydanında toplanan İzmirli Türkler işgale karşı eylem yapması dahi gözü kararmış emperyalistleri durdurmaya yetmeyecektir…
İngiliz, İtalyan, Fransız ve Amerikan gemileriyle limana gelen Yunanlılar saat 07.00’dan itibaren akın akın karaya akarlar… Artık işgal başlamıştır… İzmir Metropolidi Başpapaz Hristostomos liman çıkışında karşılar Yunan askerlerini… Onlara güç ve kuvvet verici, vahşetlerini kamçılayıcı konuşmasını yapar…
Türk mahallelerine doğru yönelen Yunan askerine ilk karşı duran Gazeteci Hasan Tahsin (Osman Nevres) olur… Yunan askerin başında Yunan bayrağını taşıyanı tabancasıyla vurur… İlk olarak panikleyen, bozguna uğrayan ve dağılan Yunan askerleri daha sonra toparlanıp ateş açanın bir kişi olduğunu görünce, binlerce mermiyi Hasan Tahsin’in üzerine boşaltırlar… İzmir’in ilk şehidi olur Gazeteci Hasan TAHSİN… Hasan Tahsin’den sonra bir isimsiz kahraman da aynısını yapar, o da Yunan bayrağını taşıyanı tabancasıyla vurur… Mermisi bitince de yakalanmadan doğruca dağa çıkar…
Kana susamış Yunan askeri papaz eşliğinde Türk avına çıkar İzmir sokaklarında… Kadın, kız, yaşlı genç demeden önüne gelene ölüm kusarlar… Beyaz bayrak sallanmasına rağmen Türk askerinin bulunduğu birliğe ateş ederler… Ateş öylesine yoğundur ki içerde bulunan kolordu komutanı Ali Nadir Paşa beyaz bayrağı eline alarak yanındaki tümen komutanı Yarbay Hürrem Bey, Kurmay Başkanı Abdülhamit Bey ve askerlik dairesi başkanı Albay Süleyman Fethi Beyle birlikte kışlanın Konak meydanına bakan kapısından dışarı çıkarlar… Arkalarında diğer subay ve erler… Dışarı çıkanları karşılayan Yunan çavuşu ilk tokatı kalpağını yere fırlattığı kolordu komutanının suratına indirir… Ardından tümen komutanı ve kurmay başkanı Yunan askerinden tokatı yer… Tokatlardan sonra ölüm yürüyüşü başlar İzmir sokaklarında… Komutanları önde, erleri onların arkasında… Yere atılan kalpaklar, askerler Yunan çizmeleri altında… Kimisi sırtına, kimisi göğsüne Yunan süngüsünü yemiş yerde can veriyor… Sağ kalan, çoğu yaralı askerler işgal kuvvetlerinin hayvan taşımada kullandıkları, tabanı hayvan dışkıları ve idrarlarıyla kaplı gemisine hapsedilirler… Yaralara pansuman yapılmasını beklemek nafile…
Bravo Sn. Günşer; yazınızı ve sizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Günşer,
Kaleminize sağlık.