Dokuzun İkisi

Şubat 24, 2016
 
Hurûfât öğüten gara galemimin ucundan bugün buraya dökülecek

Eşi, menendi görülmemiş

Ve dahi

Ȃdi bir gasp hikâyesidir bu aslında...

Daha önce çok yapdılar!

Tırnakcılığı meslek edinmiş kimi zavallı subaylarımızın yapmayı mârifet bildiği bir işdir bu!

Öyle ince hesâplar yapmışlar ki!

Bir üflemeyle kırk deveyi bir iğne deliğinden aynı hamlede geçirmişler!

Ve dahi

Kıvrak bir kalem hareketiyle

Asubay çocuklarımızın “1 kademesini” kesip almışlar!

Anlayana aşk olsun hani!

Pontulunu indirmeden adamın gıçından donunu almak gibi bir şey bu vallahi!..

Hem derdindeyiz

Hem de deveyi değil fakat deve kervânlarını görüyoruz buradan görmesine de

Bu hususlarda zamân değirmeninde az çok saç-sakal ağartan birisi olarak

Eski Tüfek bile bunu daha yeni fark etdi.

Evlerini önü kerpiç sekisi

Yel esdikce gelir yârin kosu

Güzel kokulu yâr, sizin olsun da yiğitler!

Nereye gitdi Zühtü, şu bizim dokuzun ikisi?

TEMAD Muğla İl Başkanı Sayın Halil ERGENLİ

19’uncu muhtarlar toplantısının ertesi günü akşam vakdi arayıp da bahsedinceye kadar

Ben de tirene bakıyormuşum meğerse...

Birisini bitirmeden diğerini başlatsa da bu orostopolluğu yapanlar

Oturdukları o makâm goltuğunu kendilerine yâr,

Yapdıklarının da yanlarına kâr kalacağını zannetmesinler!

Hakkımızı tahakkuk etdirmek için

Şunu aslâ unutmasınlar ki

Onların hepsini sıçdığı yere gadar govalayacağız.

Hem bu dünyâda, hem de ötekinde...

 

*  *  *  *  *

 

  • Birinci derece,
  • Bekcilerimize 15 seneden beri verilen 100’lük,

Yarım yamalak da olsa bunlar hâlledildi bitdi, sıra şimdi de

Görev başlangıç derece/kademesinde deyip de

Biz Asubaylara yapılan haksızlıkdan da öte şu kalleşliği halletmelerini beklerken

Bir de gördüm ki

Son 12 seneden beri göreve başlayan Asubay çocuklarımızın

Meğerse 1 kademesini gasp ediyorlarmış!

Gasbetdikeri bu birer kademeyi, gasbedenler nerelerine sokuyorlar, kendileri bilir!

Fakat bugün burada biz, bu 1 kademeyi nasıl sokduklarını bileceğiz evvel Allah!

 

*  *  *  *  *

 

EYÜBOĞLU, sordu toprağa; “Tohum ile niçin uğraşırsın?”Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Toprak cevâbladı; “Sebebini, toprak olduğun zamân kulağına fısıldarım!”

Sebebini öğrenmek için EYÜBOĞLU, toprak olmayı beklese de

Eski Tüfek öyle yapmayacak!

Bu 1 kademenin gasp hikâyesini sizlere anlatmak için ucuzundan bir hikâye tertipleyip

2016 Zemheri ayının şu şitâ günlerinde kapınıza dayayacak, Evvel Allah...

*  *  *  *  *

Devlet memurlarını ilgilendiren 657 sayılı Kânun, 1965 senesinde meriyyete konuldu.

İşbu Kânun diyor ki; asker, bize bulaşmasın! Gitsin, kendi Kânununu kendisi yapsın!

.

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Bizim askerimiz, daha doğrusu subaylarımız da öyle düşünmüş olmalı ki

Aradan iki sene geçdikden sonra

Biz askerleri ilgilendiren 926 sayılı kendi Kânununu meriyete koymuş.

İnsan, niye memur olur? Mâişetini kazanmak için!

Asker, niye mâişet isder? Midesi üzerinde yürür de ondan!

Ne dedi ÂKİF Mehmet, ekmek parası hususunda?

Kim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası

Dosdunun yüz karası, düşmânının maskarası...

Öyle mi? Öyle ya!

Peki, o zamân biz de ekmek paramızın peşine düşeceğiz, değil mi?

Devlet memurunun aldığını,

Kellesi koltuğunda vatan bekleyen askerinden esirgemek kimin haddi olabilir?

Alçakların,

Hâinlerin,

Kalleşlerin,

Nâmussuzların,

Ve bir de

Düşmânların...

Düşmânımın maskarası olmak yerine,

Eceli olmayı hassaten tercih ederim, o ayrı...

Fakat

Biz de ekmek paramızın peşine düşüp

Bu 1 kademe gasbını;

  • Kim,
  • Nasıl,
  • Nerede

         ve dahi

  • Ne zamân yapmış?

Gidip bir görelim hele canlar!

 

*  *  *  *  *

 

SENE: 1970

657 sayılı Devlet Memurları Kânununun meriyyete konulduğu 1965 senesinde,

Maaş derece/kademesini gösderen müşahhas bir çizelge yok idi. Elvân çeşitli maaşlandırma yöntemi vardı.

Aynı yerde, aynı işi yapan 5 memur, onbeş türlü maaş alıyor idi.

Devlet böyüklerimiz bu sakâmeti

Kânunu meriyyete koydukdan 5 sene sonra fark etdiler.

Ve dahi

1970 senesinde aşağıda gördüğünüz şu maaş derece/kademe çizelgesini ihdâs etdiler.

(1970/1327/9)

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Bu Kânunun dokuzuncu maddesi ile 657 sayılı Kânunun 36’ıncı maddesini değişdirip

Sekiz çeşit memur sınıfı ihdâs etdiler.

Bu sekiz sınıfın hepsinin de görev başlangıç dereceleri ayrı ayrı tesbit edildi.

Burada tesbit edilen derecelerde, görevin ehemmiyetine göre bâzı farklı kademeler de ihdâs edildi.

Bu sınıflara dâhil olan memurlardan bizi ilgilendiren ve hemen hepsinde aynı olup da

Kânunun bu maddesinde peşpeşe sıralanan ikisinin görev başlangıç derece/kademesi şöyle oldu;

Lise ve dengi okul mezûnlarının görev başlangıç derece/kademesi; 13/1,

4 seneden az yüksek öğrenim görenlerin görev başlangıç derece/kademesi; 10/1.

Bu Kânunun kabul edildiği senelerde,

Türkiye’de muadil okulların tamâmı en az 2 senelik eğitim veriyor fakat

Sâdece Asubay Sınıf Okulları 1 sene eğitim veriyor idi.

Asubay Sınıf Okulları, Devlet Memurları Kânunundaki bu hükümlerin hiçbirine uymuyordu.

Bir başka ifâde ile bizim okulların Türkiye’de eşi, benzeri, muadili ve emsâli yok idi. 

Aslında, Asubay Sınıf Okulları o târihde,

Türkiye’deki yerleşik eğitim düzeni içinde hiçbir Kânuna da sığmıyordu.

Bildiğimiz gibi, Türkiye’de önlisans düzeyinde eğitime en son başlayan okul da

Gene bizim Asubay Sınıf Okulları oldu.

Askerleri yeni Kânuna intibâk ettirmek üzere

Genelkurmay Başkanlığımız,

Kendi Kânunu olan 926’yı tâdil eden 1323 sayılı Kânunu 1970 senesinde devreye sokdu.

Var olsunlar,

Subay gardeşlerimizin işi rast gitdi... Herşey yerli yerinde, bir hamlede hâlledildi. Hiçbir subay mağdur edilmedi.

Fakat Asubay cenâhında işler öyle değildi. Çünkü yukarıdaki cümlemizde ifâde etdiğimiz gibi

Memurlar için hazırlanan o Kânunda Asubay Sınıf Okullarının adı bile yok idi.

Sağolsunlar,

Bu umarsız vaziyete gomutanlarımızın kurmay zekâsı çarçabuk bir çâre buldu...

Ve kendince bir “orta yol” peydahlayıp

1970 senesinde mezûn edilen Asubay Çavuşları 11’inci derece 1’inci kademeden göreve başlatdılar.

(1970_1323 Madde-4)

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Yukarıdaki çizelgede “Astsubay Çavuş” şeklinde yazılması gereken rütbemizi

“Çavuş “ şeklinde yazanların, yazdıranların ve düzeltmeyenlerin;

Anasını, avradını, sülâlesini!!!

Burada dikkat etmemiz gereken husus şu;

Asubay Sınıf Okullarının o zamânlarda Türk eğitimi düzeni içinde emsâli olmadığı için

Asubaylara bu Kânun ile verilen 11/1 görev başlangıcını mukâyese imkânımız yok!

Hangi gerekceye istinâden 11/1 verildiğine Kânunlarda, zabıtlarda rastlayamadım.

Bilen varsa söylesin de öğrenelim.

 

*  *  *  *  *

 

SENE: 1974

 

Hem Başbakanlık hem de Millî Savunma Bakanlığı

Yukarıda gördüğünüz göreve başlangıç çizelgesini icâd etdikden 4 sene sonra

Bu kez de memurların tahsil düzeylerine mahsus olmak üzere görev başlama derece/kademesi için

“Ortak Hükümler” içeren aşağıda gördüğünüz çizelgeyi ihdâs etdi.

Bu Kânunda biz Asubaylar için önemli bir husus var. Dikkat ederseniz, Devlet Memurları Kânununda 1970 senesinde yapılan tâdil ile,

Asubay Sınıf Okullarını târif eden hüküm yok idi. Aradan geçen 4 senede bu eksikliği gördüler ve hemen telâfi etdiler.

Millî Eğitim Kânununa uymasa da

Asubay Sınıf Okullarını, işbu Kânuna uydurmayı başardılar.

Ve bu Kânuna, o vakitlerde bizi târif eden şu ibâreyi eklediler;  

Lise ve dengi okullar üstü bir yıllık meslekî veya teknik öğrenimi bitirenler.

Görev başlangıç derece/kademesini de 11/1 yapdılar. Bu hususa dikkat ediniz.

(1974/KHK-12/1)

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Burada çok önemli bir husus daha var;

Yukarıdaki çizelgeye göre tıpkı memurlar gibi

Asubayların da göreve 11/1’den başlaması gerekiyor idi. Çünkü Devlet Memurları Kânunu böyle diyor.

Fakat Genelkurmay Başkanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı yukarıdaki Kânun kabul edildikden 1 sene sonra

Aşağıda gördüğünüz 1923 sayılı şu Kânunu Meclisden geçirdi.

Bu Kânun ile Asubayların, emsâli memura göre “1 derece yukarıdan” göreve başlaması hükme bağlandı.

Buradan çıkarmamız gereken en önemli netice, işde şudur;

Asubaylar, emsâli devlet memurlarına göre “1 derece yukarıdan” göreve başlar.

Dikkat ediniz!

Sene, Kıbrıs Barış Harekâtının ertesi...

(1975/1923/37)

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Memur ya da Asubay olmak isdeyen bir gencimiz,

Elindeki diplomayı yukarıdaki şu çizelge ile kıyaslayıp

Hangi derece/kademeden göreve başlayacağını kendisi anlayabiliyor idi.

Yukarıdaki çizelgenin meriyyetde olduğu 1975 senesinde,

Asubay Sınıf Okullarının 1 senelik eğitim vermeye devâm etdiğini hatırlayınız.

1975 senesinde meriyyete konulan bu hüküm,

Bugüne kadar tâdilâta uğrasa da esâs olarak bugün aynen yürürlükde.

 

*  *  *  *  *

 

 

657 sayılı Devlet Memurları Kânununa 1975 senesinde yapılan başka bir tâdil ile

Bâzı memurların başlangıç kademesinde iyileşdirmeler yapıldı.

Bu tâdil neticesinde;

Biz Asubaylar için değişen bir şey olmadı. Görev başlangıç derece/kademesi gene 11/1.

Emsâli devlet memurlarına göre Asubayların “1 derece yukarıdan” göreve başlama hakkı muhâfaza edildi. 

(1975/1897/36).

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Yukarıda gördüğünüz Kânun hükmü,

Meriyyete girdiği 1975 senesinde biz Asubaylar için hiçbir anlam ifâde etmiyor idi.

Ne kadar önemli olduğu 2003 senesinde oraya çıkacak idi.

Bu çizelgede;

2 yıl süreli yüksek öğrenimi bitirenlerin görev başlangıç derece/kademesinin 10/2 olduğuna dikkat ediniz.

 

*  *  *  *  *

 

SENE: 1982

 

Kenân’ın Hakkı, Kenân’a!

Aşağıdaki Kânun maddesinde gördüğünüz üzere

Emsâli devlet memuruna göre Asubayların 1 derece yukarıdan göreve başlama hakkına

1980 subay darbesinin başgomutanı

Zottirik Kenân bile dokunmaya cesâret edemedi...

. 

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

*  *  *  *  *

 

SENE: 2016

 

Bugünün târihi, 22 Ocak 2016.

Aşağıda gördüğünüz Kânun maddesini az evvel aldım.

Mâviye boyadığım satır, Asubay Sınıf Okullarının tâbi olduğu 2003 ve öncesi görev başlangıcını,

Sarı boyalı satır ise Asubay MYO’ların 2004 ve sonrası görev başlangıcını gösderiyor.

Buradaki durumu özetler isek şâyet;

Önlisans mezûnu memurun görev başlangıç derece/kademesi; 10/2 olduğundan dolayı

Önlisans mezûnu Asubay Çavuşun görev başlangıç derecesinin, memurdan “1 derece fazlası” olması gerekir.

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

1 sene eğitim veren Asubay Sınıf Okullarının tahsil süresinin 2003 senesinde 2 seneye yükseltilmesi ile

Görev başlangıç derece/kademesi 9/1 yapıldı.

Fakat aşağıda gördüğünüz Gösterge Çizelgesini hazırlayanlar çok önemli bir hususu;

Ya unutdular

Ya da canları Asubaylardan 1 kademe gasbetmek istedi.

Çünkü Gösterge Tablosunun ihdâs edildiği 1970 senesinden 2003 senesine kadar geçen 33 sene boyunca

Asubaylar, memurlara kıyâsen “1 derece (3 kademe) yukarıdan” göreve başlıyorlar idi.

Bugünlerde Huzur-Hakk’da hesâp vermekle meşgûl olan Zottirik Kenân bile buna itirâz etmedi. Bizim bildiğimiz kadarıyla Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânununun kabul edildiği 2003 senesinde;

Siyâsetciler ya da subaylar darbe de yapmadı...

Peki ne oldu da içeriden birileri Asubayın 1 kademesini sinsice gasp etdi?

2004 senesinde önlisans düzeyinde 2 senelik eğitim vermeye başlayan Asubay Okulu mezûnu Asubay Çavuşların,

1970 senesinden beri olduğu gibi memurlara kıyâsen gene “1 derece yukarıdan” göreve başlaması gerekiyor idi.

Bunun anlamı da şudur;

Önlisans neşetli Asubay Çavuşların 2004 senesinden itibâren dokuzun ikisinden göreve başlaması gerekir idi.

Çünkü;

657 sayılı Kânunun 36’ıncı maddesinin “Ortak Hükümler” cetveline göre

Önlisans mezûnu olan devlet memurlarının 1974 senesinden beri;

Görev başlangıç derecesi 10,

Kademesi de 2 idi.

2004 senesinden itibâren önlisans mezûnu olan Asubay Çavuşların,

1970 senesinden beri olduğu gibi memurlara kıyâsen gene “1 derece (3 kademe) yukarıdan” göreve başlaması gerekiyor idi...

Fakat öyle olmadı!..

Asubaya bir hak veriyorsan şâyet, mutlaka başka bir hakkı geri al ezberi burada da bozulmadı.

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Asubayların;

Tahsil süresini 1 sene arttırdılar,

Fakat  görev başlama kademesini, 1 kademe azaltdılar...

Böylece, terâzinin kefelerini kendilerince aynı hizâya getirdiler.

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Peki

Asubayların bu 1 kademe gasbını;

  • Kim,
  • Ne zamân

         Ve 

  • Nasıl kotardı?

 

*  *  *  *  *

 

SENE: 2003

 

Tahsil süresi 1 seneden 2 seneye terfi etdirilen Asubayların intibâkı

Aşağıda gördüğünüz 4861 sayılı Kânun ile

6 Haziran 2003 Cuma günü Meclisde kabul edildi.

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

*  *  *  *  *

 

YÖK’e bağlı muadil okullara kıyasla

30 sene sonra meslek yüksek okul seviyesine terfi ettirilen Asubay Meslek Yüksek Okullarında

Artık önlisans seviyesinde eğitim-öğretim alacak Asubayların görev başlangıç derece/kademesi de

Yeni Kânuna göre intibâk ettirilecek idi.

Aşağıda gördüğünüz Kânun tasarısını zamânın Başbakanı Abdullah GÜL

Gereğini yapması için 11 Mart 2003 târihinde Meclis’e arz etdi.

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

İşbu Kânun tasarısında Başbakan Abdullah GÜL,

Asubayların görev başlangıç derece/kademesini tesbit etmek için

Kendisinin de tâbi olduğu 657 sayılı Devlet Memurları Kânununa bakdı

Ve dahi

Tasarının Genel Gerekce kısmına yazdığı şu  cümleler ile

Asubay Çavuşlara

Lise üsdü iki senelik eğitim karşılığı olan onun ikisinin verilmesini öngördü.

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

*  *  *  *  *

 

Başbakan Abdullah GÜL’den sonra

Millî Savunma Bakanı Vecdi GÖNÜL aldı sazı eline

Ve dahi

O sazın bir tek teline bile dokunmadı...

Vecdi Bey,

Önlisans mezûnu olacak Asubayların görev başlangıç derece/kademe intibâkı konusunda

Dut yedi, Bülbül oldu...

Dönemin Genelkurmay Başkanı Köstebek Hilmi de susmayı tercih eyledi.

Bu Kânun tasarısı Meclis’de müzâkere edilirken sayın gomutanımız,

Garâhgâhdaki ete soğan doğramakla meşgul oluyor idi.

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Fazla mesâi yapdığı saatlerde ise

Angara'nın gâhı eğri, gâhı doğru olan

Tiren yolundan geçen tirenlere bakıyor idi.

 

*  *  *  *  *

 

Vecdi Bey ve Köstebek Hilmi, görüşlerini bildirmedikden sonra

Kânun tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi...

Buradaki akıllı memurlar,

Vecdi Bey ve Köstebek Hilmi’nin bigâne ve divâneliğini hemen fark etdiler.

Ve dahi

Önlisans eğitimi karşılığı olarak Asubayların

Dokuzun birinden görev başı yapmasına karar verdiler.

Karâr verdiler vermesine de

Lise üsdü 1 sene tahsil yapan Asubaylar bu seneye kadar

Emsâli memurlara göre 1 derece (3 kademe) yukarıdan göreve başlıyor idi.

İyi,  gözel de Plan Bütcedeki can gardeşler!

Asubayların 1 kademesi durduk yerde nereye gitdi acap?

Bir bakın hele sağa, sola şöyle!..

Kıdemli binbaşı gardeşlerimizin cebinde olabilir mi?

2002 senesinden 2003 senesine kadar geçen 365 gün içinde

Asubayların durumunda ne değişdi de görev başlangıç derecesinden 1 kademe tenzil edildi?

İşde, bu suâli;

Bakanımız Vecdi, kimseye sormadı...

Gomutanımız Köstebek Hilmi de...

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Sizlerin de çok iyi bildiği üzere

Kânun yapma konusunda son söz, Plan ve Bütçe Komisyonu’nundur.

Önlisans düzeyinde eğitim-öğretim veren Asubay Meslek Yüksek Okulları mezûnu Asubay Çavuşlara

Dokuzun birinden görev yaptırmayı öngören Kânun tasarısı,

Tesâdüf müdür bilinmez, Plan Ve Bütçe Komisyonunda

Tasarının dokuzuncu maddesi olarak kabul edildi.

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

*  *  *  *  *

 

926 sayılı Kânunun 137’inci maddesine merbut c bendine eklenen aşağıdaki cetvel ile

Asubayların “1 kademesinin gasbedilmesi” resmiyyet kazandı.

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

SENE: 2016

 

2004 senesinden beri Asubaylar dokuzun birinden göreve başlıyor iseler şâyet biz bunu;

 Başbakan Abduldah GÜL’e değil,

 Millî Savunma Bakanı Vecdi GÖNÜL’e değil,

 Genelkurmay Başkanı Köstebek Hilmi’ye hiç değil,

 Fakat

 Plan ve Bütçe Komisyonundaki ehl-i vicdân ve akl-ı selim memurlara borçluyuz!

Bunu böyle belleyelim.

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

Ve dahi

Hiç şüphe yok ki bu işde resmen bir müktesep hak gasbı vardır.

Bu sebepden dolayı “yeni bir kademe isteği” söz konusu değildir.

“Gasbedilen 1 kademenin” sahibine iâdesi söz konusudur.

"Onun ikisi"nden başlamadığımıza sevinecek miyiz?

Ya da

"Dokuzun ikisi"ni alacak mıyız?

Buna, elbetde hak sahipleri karâr verecek...

Peki,

Gıllı gışlı işlerle gasp etdikleri “1 kadememiz” nerede?

Bir düşünün bakalım şöyle!

Başkan KESER ne demiş idi?..

 

Dokuzun İkisi_Eski Tüfek Şükrü IRBIK

 

Kapak Resmi : (E) Dz.İda.Asb.Kd.Bçvş. Mustafa AYTAR

TEMAD destekçileri,

PES diyen Astsubaylar,

İlerici Emekli Astsubaylar Hareketi,

Türkiye Astsubay Sendikası,

Çağdaş Demokrat Astsubaylar,

Genç Kuşak Emekli Astsubaylar,

(Mutlaka başka guruplar da vardır ama, bana değil Google Amca’ya sitem etsinler) 

Google Amca’ya sordum, yukarıdaki gurupların adını verdi.”Güzel” dedim, “mücadele yedi koldan yürütülüyor. Guruplar oluşturulmuş, ortak bir hedef, ortak bir amaç için demokratik mücadele veriliyor

Sitelere girdim, şöyle bir baktım, gerçekten amansız bir mücadele veriliyordu, ama ortak bir amaç için değil, mücadeleyi birbirimize karşı veriyorduk!

Suçlama,

Hakaret,

Küfür,

Aşağılama!

Çanakkale şehitliğini çoğumuz gezmişizdir, her yönüyle dünyada eşi olmayan bir savaş! Bir tarafta dünyanın zengin devletlerinin BESİLİ askerleri, her türlü silaha, imkana, teçhizata sahip, diğer tarafta  karavanasında ekmek-bulgur pilavı-üzüm kompostosu olan onu da üç öğün bulamayan, teçhizatı silahı değil, üzerinde doğru dürüst giysisi bile olmayan TÜRK askeri! 

Türk askerinin diğerlerinden bir tek fazlası ZAFERE ve ölümü esarete tercih eden sarsılmaz inancı!

Sonucu hepimiz biliyoruz, kazananı tarih yazdı, ya da kazananlar TARİH yazdı!

Bu iki ordu, savaşın en şiddetli anında ateşkes yapıyor, ölü ve yararlılarını cephe gerisine taşıyor, sonra aynı şiddette savaşa devam ediyordu!

Yukarıda anlattıklarım ilgisiz gibi görünüyor, ama toparlayacağım!

Hepimizin bildiği gibi bakanlık bütçeleri TBMM’de görüşüldü, bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler ise 13 Aralık 2014 tarihinde başlayacak ve muhtemelen 10 gün civarında sürecek.

Bütçenin tümü üzerinde yapılacak görüşmelerde araya birçok şey sıkıştırılacak, eklemeler yapılacak, milletvekillerine, öz evlatlara ballı börekler, yandaşlara kıyaklar çekilecek!

Toparlıyorum!

Hiç değilse, Aralık ayının sonuna kadar bir ateşkes yapalım. 25 gün, sadece 25 gün ortak mücadele verelim, birbirimize karşı değil, birlikte mücadele edelim.

Evet, karşımızda çok donanımlı, her türlü imkana sahip bir yapı olabilir.

Biz Çanakkale’de savaşan Türk askeri gibi yoksun olabiliriz, eğer o askerler gibi inancımız varsa ve birlikte hareket edebilirsek yine kazanırız!

1 Ocak’tan itibaren birbirinizle SAVAŞA bir dahaki ARALIK ayına aralıksız devam edebilirsiniz!

Elbette kazanmaya inancınız varsa!

25  Ocak 2014 tarihinde, assubay kökenli akademisyen bir dostumuz tarafından,  yasa teklifine esas olmak üzere assubayların sorunlarını içeren bir döküman istendi.

Elimde güncel olarak tuttuğum hazır çalışma vardı, onu kanun teklifine esas olacak şekilde düzenleyerek gönderdim.  Yaklaşık 3 ay önce gönderdiğimiz çalışmanın sonuca ulaştığını ve  7 Nisan 2014 tarihinde  T.B.M.M. Kanunlar ve Kararlar Daire Başkanlığından, ilgili komisyona;

  • Muğla Milletvekili, Prof. Dr. Sn. Nurettin DEMİR,
  • Muğla Milletvekili, Yük. İnş. Müh. Sn. Tolga ÇANDAR,
  • Antalya milletvekili Uzm.Dr. Sn. Arif BULUT,
  • İzmir Milletvekili, Yük. Müh. M.S.B. Komisyon Üyesi  Mustafa MOROĞLU,
  • Ankara Milletvekili Av. Sn. Levent GÖK’ün,

Bu arada hiçbir çıkar gözetmeksizin,  meclise giderek, dosyaları, aşama aşama takip eden, değerli meslektaşlarımıza teşekkür ederim.

değerli çalışmaları ve katkıları ile  yasa teklifi hazırlanarak, 7 Nisan 2014 tarihinde  T.B.M.M Kanunlar ve Kararlar Daire Başkanlığından ilgili komisyona gönderildiği bilgisini Sn. Mustafa TONGUÇ’tan öğrendik.

Bu mücadele kimsenin tekelinde değildir. Hepimiz emek veriyoruz, herkes elinden geleni yapacak, herkes elini taşın altına koyacak. Kimse bireysel mücadeleyi küçümsememelidir. Herşey de  TEMAD’dan beklenmemelidir.

TEMAD demişken, aynı çalışmaları Yaklaşık 15 ay önce,  Sn. Bülent CİVAN aracılığı ile TEMAD Genel merkezine de gönderdik.  O günden bu güne TEMAD Genel merkezinden olumlu veya olumsuz bir cevap alamadık.

Bunun üzerine biz de,  gerekli dosyayı hazırlayıp tanıdığımız, siyasetçi, sendika, bürokrat sivil toplum örgütlerine ve parti gözetmeksizin ulaşabildiğimiz tüm milletvekillerine göndermeye başladık. 

2013 yılı Ocak- Şubat aylarında, bu konuda personel sınıfından 2 assubay, maliye sınıfından 2 assubay ve bir de ben olmak üzere 5 emekli assubaydan oluşan çalışma grubu kurduk.

Çalışma grubumuz ile, www.emekliasubaylar org. Sitesinin “BİZ KİMİZ VE NE İSTİYORUZ” yazısından da faydalanarak,  yaklaşık 1 ay süren çalışma sonucunda  sorunlarımızı anlatan, “E-KİTAPÇIK” hazırladık.  Söz konusu kitapçığı, en son bir partinin genel başkan yardımcısına güncelleyerek göndermek amacıyla, tüm arkadaşlarımızın sosyal medyadaki katkıları ile 1 aya yakın süre üzerinde çalışarak son şeklini verdik.  Bu gün bireysel mücadeleye karşı çıkan bir çok arkadaşımız o dönemde bir çok konuda değerli fikirlerini yorum ve özelden mesaj olarak beyan etmişti.

(https://www.facebook.com/photo.php?fbid=221086824701136&set=pb.100003994591502.-2207520000.1397414054.&type=3&theater)

Yanılmıyorsam söz konusu kitapçık, bu güne kadar 10.000 tane basıldı ve ücretsiz olarak dağıtımı yapıldı.  TEMAD’ın il toplantılarının bazılarında, sadece toplantıya katılan 1500 - 2000 üyemize  ücretsiz olarak dağıtıldı.

KURUMLARLA KURUMSAL MÜCADELE EDİLİR!

Amacım burada kişilerin ve kendimizin reklamını yapmak değil, Türkiye’de hiçbir şey tesadüfen olmaz, hiçbir milletvekili;  “DUR BU GÜN CANIM SIKILDI, ŞU ASSUBAYLAR İÇİN KANUN TEKLİFİ VEREYİM ” demez.  Gidersin, görüşürsün, takip edersin bu iş olur. Uzağa gitmeye gerek yok; İşte EMUZDER örneği önümüzde. Meclisin Kapısından ayrılmayan EMUZDER Başkanı neredeyse her gün bir faaliyet icra etmiş, hatta bazı günlerde bir kaç faaliyet icra etmiş.

Genelkurmay’a sorunlarımızı  anlatan bir arkadaşımız mektup yazdı, Genelkurmay da bu mektup üzerine arkadaşımızı görüşmeye davet etti.  Şubat 2014 ayında, TEMAD Yönetiminin bilgisi dahilinde gidip görüşmelerine rağmen;

VAY SEN KİMSİN, TEMAD VARKEN SEN NASIL GÖRÜŞÜRSÜN?” dendi, sosyal medyada linç kampanyası başlatıldı,

Mart 2014 ayında 2 emekli assubay arkadaşımız, bu kez TEMAD’ın bilgisi dışında,  Genelkurmay ile tekrar görüştü, ancak  görüşmeyi  duyuruş şekillerindeki bariz hata ile çok tepki çektiler ve ne hainlikleri ne satılmışlıkları kaldı, soru yine aynı;

VAY SİZ NASIL GÖRÜŞÜRSÜNÜZ, TEMAD VARKEN SİZ NE YAPIYORSUNUZ?” denilerek sosyal medyada ikinci linç kampanyasına kurban edildiler.

Şimdi meclis ile ilgili biz ve arkadaşlarımız görüşüyor, kanun teklifi hazırlatıyor;

VAY SİZ KİMSİNİZ, TEMAD VARKEN SİZ NASIL GÖRÜŞÜRSÜNÜZ?” diyenlere tek bir soru soruyorum;

  • Peki tamam hepsi güzel de, TEMAD nerede kardeşim?

Gidip görüşüp emek verenlere verdiğiniz tepkinin onda birini, esas gitmesi gereken, görüşmesi gerekenlere neden vermiyorsunuz?

TEMAD'a; “Neden gitmiyorsun, bak senin boşluğunu başkaları  dolduruyor,  sen nasıl bizim temsilcimizsin, görevini yap” dediniz mi?

İşte milletvekillerinin isimleri yukarıda ve açıkça yazdım, TEMAD’dan hangi yetkili gidip, söz konusu milletvekilleri ile görüşmüş?

Evet doğru, kurumlarla kurumsal mücadele edilmelidir, ama kurumlarla görüşüp, işi çözecek olanlar, her yer ile diyaloğu koparmışsa, köprüleri yıkmışsa nasıl görüşüp çözecek, hadi Genelkurmay konusunda TEMAD haklı diyelim, seçim atmosferinde, ortalığın çok karıştığı bir dönemde “ölüm orucu” eylemi ne kadar doğru?

Kendi canlarının derdine düşmüş siyasi otoriteye, Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonlarından biri yapılmış, ses kayıtları, tapeler havada uçuşuyor, sosyal medya darmadağın olmuş,  sen de en uç noktadan eylem yaparak bir darbe vurmak istiyorsun.

Başbakanın ne demesini bekliyordun, “durun assubaylar eylem yapıyor, meclisi açalım, onlara haklarını verelim, sonra devam ederiz”  demesini mi bekliyordunuz?

Maalesef cevabını dün aldık, 12 Nisan 2014 günü, Resmi Gazetede siyasi iktidarın onayı ile 6 tane yönetmelik değişikliği, bir tane de yönetmelik ilk kez yayımlandı. İşin ilginç tarafı yapılan çalışmalardan 4 tanesi direkt assubayları, 2 tanesi de tüm astları ilgilendiriyordu.  Ayrıca yönetmelik değişiklikleri ile yeni yönetmelik ast’ların TSK atılmasını düzenliyor, sicil yolu ile atılmayı kolaylaştıran değişiklikler içeriyordu. 12 Nisan Tarihinde değişen 6 yönetmelik ile ilk kez yayımlanan  bir yönetmelik aşağıdadır.

  • Türk Silahlı Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliği,
  • Uzman Erbaş Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik,
  • Assubay Sicil Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik,
  • Subay Sicil Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik,
  • Subay ve Assubay Atama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik,
  • Sözleşmeli Subay ve Assubay Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik,
  • Sözleşmeli Erbaş ve Er Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik,

BİREYSEL MÜCADELE, ÇOK SESLİLİK BÖLÜNMEMİZİ SAĞLAR MI?

Kişisel görüşüm, dernekler,  ihraç ettikleri üyenin faaliyetine karışamaz ve mücadele hiç kimsenin, hiçbir derneğin tekelinde değildir.

Dernekler bölünmek istemiyorsa ilk önce üye ihraçlarında çok dikkatli olması gerekir. Bu ihraçlar İl başkanları düzeyine gelmişse derneğin demokratikliği tartışılır, sivil toplum olma özelliği tartışılır.

Bu gün uzman erbaşların, uzman çavuşların ve uzman jandarmaların olmak üzere,  3 tane dernekleri var ve bize göre gayet iyi yol aldılar.  Bunlar ERMUJAD, EMUZDER VE UZDER’dir.

Hiç bölünmüşlüklerini duyanınız oldu mu?

Evet, bölünmüşlüklerini duymadık !

Peki neden duymadık?

Çünkü kendi aralarında kavga ve gürültüleri yok, amaçları sadece hak almak, üstelik kendi aralarında rekabet olduğu için otomatikman başarı da geliyor.  Kendi örgütleri ile iç çatışmalarının da olmaması başarılarının bir anahtarıdır.  Örgüt içi çatıştırtmalarla, tartışmalarla, dikensiz gül bahçesi yaratmaya çalışarak, yönetimde kalmaya çalışan liderleri yok.

Ayrıca bu derneklerin lider kadrolarının sosyal medya üzerinden üyelerini bilgilendirmeleri,  gerektiğinde sosyal medya üzerinden örgütlenmeleri çok üst seviyededir. Bizler ise şaibeli kişilerden, hatta ikinci üçüncü kişilerden doğruluğu hakkında hüküm verilemeyecek bilgiler almaktayız.

Pardon ama koskoca TEMAD’da sosyal medya üzerinden bilgi verecek bir kimse yok mu? Sosyal işlerden sorumlu ,Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Binici,  hangi faaliyetleri icra eder de, bu faaliyet devamlı topal kalır?

SONUÇ

Yukarıda da belirttiğim gibi,  herkes elini taşın altına koymalı ve elinden geleni yapmalı. Mesela yukarıda bahsettiğim ve komisyona gelecek olan çalışmaya, Ankara’daki assubay dostlarımız kadar da TEMAD destek vermeli ve bu iş bir an önce bitirilmelidir.

  • Bu arada çalışmalarımızda büyük emeği geçen, hazırladığımız dosyayı teklif haline getirilmesini sağlayarak milletvekillerine iletilmesini sağlayan değerli büyüğümüz Sn. Mustafa TONGUÇ'a teşekkür ederim.

NOT: Öğrendiğimiz kadarı ile “İNTİBAKLAR” konusu torba yasada geçecek şeklinde bir bilgi geldi, ancak, TAZMİNATLAR konusunda ise kafalar karışık ve konu muallakta. Bu konular da mecliste devamlı takip edilmeli ve baskı unsuru oluşturulmalı. TAZMİNATLAR, bu kez de çıkmazsa bir daha çıkması için uzun yıllar beklemek gerekir.

Saygılarımla.

Dede Ersel AKSU

Duymayan, görmeyen, görevini yapamayan, işlevlerini yerine getiremeyen KURUMLARA var DENİLEBİLİR Mİ?

Assubaylar 50 yıldır genkura, mevcut İKTİDARA 11 yıldır SORUNLARI olduğunu, bu sorunların TSK'da BÖLÜNMEYE  gittiğini SORUNLARIN çözülmesi gerektiğini bildiriyorlar.

Duyan, Gören YOK. Görevlerini yapacak KURUMLARIN yetkilileri ÜÇ maymunu oynuyorlar.

Genkur Bşk.lığınca AYIRIM olmadığı, Personelin BÜTÜN olarak değerlendirildiği SÖYLENDİĞİ ama uygulamada bunun tam TERSİ olan;

AYIRIM,

HAKSIZLIK,

HUKUKSUZLUK ,

MOBBİNG,

HAKARET,

BASKI

hele hele son zamanlarda sanki bir yerlerden İŞARET verilmiş gibi artan DARP-CEBİR ve ŞİDDET eylemlerinin büyük bir İVME kazandığı TSK'da yapılanlar DÜŞMAN KUVVETLERİNE dahi yapılamaz.

Bu yapılanlara Assubayların artık DAYANABİLMESİ ve Subayları SİLAH arkadaşı olarak görmesi MÜMKÜN değildir. Yapılanlarla PERSONEL arasına KİN-DÜŞMANLIK tohumları ekilmektedir.

TSK bölünmek BİTİRİLMEK istenmektedir.

Birlik önünde Uzm Çvş.u DÖVEN, Hakaret eden Albayın ŞİKAYET edilmesi engellenmiş, bu olayların önüne geçmesi gereken Tuğgeneral, görevini yapıp YASAL yollara başvurma yerine, Uzm Çvş' a "sizler G....nüz. Bizler başız biz ne dersek o" diyerek kendini YASALARIN üstünde görmüş, Genkur Bşk.lığınca da hakkında YASAL işlem yapılmayarak korunmuştur.

Kıbrıs'ta Kurmay Albay Rütbesine gelmiş kişi Assubayı makamında DARP edip, hakaret ediyor, yine YASAL işlem yapacağına olayı kapatmak için makamında Assubaya ÇİKOLATA vererek "ŞİKAYET etme, al eşinle ÇİKOLATA ye ağzınızı tatlandırın" diye görevini yapmayıp SUİSTİMAL eden ÇİKOLATACI Tümgenerale YASAL işlem yapılmamıştır. Genkur görevini BİLEN ve YAPACAK Asker yetiştireceğine ÇİKOLATA dağıtan Tümgeneral yetiştirmiştir.

Yine Kıbrıs'ta yine Kurmay olan Yarbay Assubayı makamına çağırarak HAKARETTE bulunmuş, Assubayın İNTİHARINA sebep olmuştur.

Darp etmeyi-Cebir ve ŞİDDET uygulamayı-Mobbing yapmayı GÖREVDEN sayarsan bu OLAYLARIN önüne geçebilir misin? Subayı KORUMAK için bu kadar BÖLÜCÜLÜK ve AYIRIM yaparsan TSK'yı AYAKTA tutabilir misin? Personel arasında oluşacak DÜŞMANLIĞI önleyebilir misin?

Tüm bu yapılanlar sonunda Assubaylar bu tür DÜŞÜNCE ve EYLEMDE olan SUBAYLARI tesbit edip, KIŞLA dışında bunları yakalayıp DARP-CEBİR ŞİDDET uygularsa bunların SORUMLUSU YASAL görevlerini YAPMA yerine, KORUMACILIK YAPARAK TSK'yı  KANUNLARIN uygulanmadığı KANUNSUZ bir KURUM haline getiren GENKUR ve SIRALI AMİRLER olmaz mı? 

TSK'da yaşanan tüm bu AYIRIM-HAKSIZLIK-HUKUKSUZLUK-HAKARET-MOBBİNG uygulamalarını dile getirmek, YETKİLİLERE tekrar DUYURMAK ve gelecekte TSK'da yaşanabilecek  BÜYÜK FELAKETLERİN ÖNÜNE GEÇEBİLMEK için TEMAD Başkanı Sn. Ahmet KESER Dernek üyelerimizle birlikte 16 KASIM 2013 tarihinde BAĞIMSIZ ve VESAYET altında olmadığına İNANMAK istediğimiz TBMM'nin kapısına giderek bir DEKLARASYONDA bulunacaktır.

Hey TBMM'nin

Başkanı,

Başbakanı, (Garip, gurebba hakkı yedirmeyeceğiz, Haksızlıkların önüne geçeceğiz diye İKTİDAR olan)

Milletvekilleri 

Vatanın BÜTÜNLÜĞÜ,TSK'nın BİRLİK BERABERLİĞİ ve DİRLİĞİ için artık bu SESE kulak verin, Duyun ve gereğini yapın.

Çok geç olmadan MECLİSTE etmiş olduğunuz YEMİNİ hatırlayarak  BU SESE KULAK verin Görevlerinizi yapınız.

Baskılara ve Vesayete FIRSAT vermeyiniz.

Genelkurmay Başkanlığı ve Kurmaylar Türk Subay Kuvvetlerinin temsilcileridir. TSK için 1960 tarihinden sonra çıkarılan YASALARA bakınız. Tüm yasalar varsa yoksa TSK' da sadece ve sadece SUBAY hakları için, Subaylara tanınan İMTİYAZLAR için çıkarılmıştır. Diğer personel YOK sayılmıştır.

Türk Subay Kuvvetlerinin TEMSİLCİSİ ve KORUYUCUSU olan Genelkurmay Başkanlığının açıkladığı rakamlara göre halkımızın TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ olarak bildiği ama UYGULAMADA TÜRK SUBAY KUVVETLERİNİN rütbeli personel sayısı aşağıya çıkarılmıştır.

  • Toplam : 720 648
  • Subay   :  39 975
  • Astsubay: 95 824
  • Uzm Çvş + Uzm erbaş : 67 274

Assubay ve Uzman personeli toplarsanız 163 098 sayısına ulaşırsınız. Bu sayıyı Subay sayısına böldüğünüzde 4 rakamını bulursunuz. Bu TSK'daki Rütbeli subayların Assubay ve Uzmanların 1/ 4 demektir. TSK'daki MEMNUN ve GAYRI MEMNUN sayıya baktığınızda rütbelilerden 1' i MEMNUNSA, diğer 4 kişi GAYRIMEMNUN demektir.

Bu durum yeni değildir. 1960 yılından bu yana süregelen ve TSK'nın başta Genelkurmay Başkanları olmak üzere tüm Komuta kademesinin BİLİNÇLİ ve KASITLI olarak uyguladıkları planlarıdır. TSK'da GAYRIMEMNUN sınıfı BİLİNÇLİ ve PLANLI olarak yaratmışlar, TSK'yı BÖLME, personeli birbirine RAKİP, hâttâ DÜŞMAN haline getiren uygulamaları onları hiç RAHATSIZ etmemiştir.

Bu gerçekler 1970'li uygulamalarda tamamen su yüzüne çıktığında PERSONELİ TSK'ya bağlayacak ÖNLEMLERİ alacaklarına, aksine BASKI ve TEHDİTLE, hâttâ HAK arayan Assubayları MAO'nun ASKERLERİNE benzetecek kadar SEVİYESİZ ve DENGESİZCE uygulamalara geçmişler Assubayları Mağdur etmenin YOL ve YÖNTEMLERİNİ geliştirmişlerdir. Anayasal bir HAK olan KİŞİLERİN kendilerini geliştirme hakkının YOLLARINI BASKI ve TEHDİTLE kapayarak Assubayların TAHSİL yapmalarını ENGELLEMİŞLER, buna rağmen tüm ZORLUKLARA göğüs gererek büyük FEDAKARLIKLARLA ÜNİVERSİTE bitiren Assubaylara yine ANAYASAL bir HAK olan DERECELERİN verilmesini engellemişler, bunun için ÇIKMIŞ olan yasayı İPTAL ettirecek kadar ASSUBAY DÜŞMANLIĞI gözlerini KARARTMIŞ, zamanın CUMHURBAŞKANI'NI da kullanarak YASAYI iptal ettirmişlerdir.

  • Bu davranışın adı DÜŞMANLIK -KİN NEFRET değilse nedir?
  • Bir CAMİAYA bunu DOST ve AİLE dediğimiz kişiler YAPAR MI? Yaparsa bunların SAMİMİYETİNE - DOSTLUĞUNA GÜVENİLİR Mİ?
  • Bu KİŞİLERLE yola çıkılır mı?
  • Genelkurmay başkanlığı ASSUBAYLARA olan bu DÜŞMANCA tavırlarının sebebini AÇIKLAYABİLİR Mİ?
  • TSK'da bugün HUZURSUZLUK, GAYRIMEMNUNLUK ve İNTİHARLAR varsa bunların SORUMLUSU AYIRIMCI ve HAKSIZ UYGULAMALARLA bunların UYGULAYICILARI olan GENELKURMAY BAŞKANLARIYLA KOMUTA HEYETLERİ değil midir?
  • Bu SORUMSUZLUKLAR ve DUYARSIZLIKLAR Assubayları TSK'da SOĞUTMAKTA ise yasalara göre SUÇ değil midir?
  • Başta GENELKURMAY BAŞKANI ve Komuta heyetinin YASALAR önünde YARGILANMALARI gerekmez mi?
  • TSK'da DOĞRULARIN görülmesi ve yapılması için illa PKK'lılar gibi SİLAHLANIP dağa çıkmak veya GEZİ PARKI olaylarında olduğu gibi EYLEM yapmak mı gerekmektedir?
  • Neden HAKSIZ uygulamalardan VAZGEÇİLMİYOR?
  • Genelkurmayın Assubaylara karşı olan ÖN YARGILI - AYIRIMCI -HUKUKSUZ uygulamaları ne zaman SON bulacaktır?

Bu ne BİTMEK TÜKENMEK bilmeyen bir KİNMİŞ. Assubaylar bunu HAK etmek için ne yapmışlar, hangi suçu işlemişlerdir? TBMM UYUYOR MU? Milletvekilleri ettikleri YEMİNİN SORUMLULUKLARINI biliyorsa NEDEN yerine GETİRMEK için ADIM atmıyorlar? Hani TBMM bağımsızdı! Yoksa hâlâ KORKTUKLARI bir yerler mi var? HANİ VESAYET BİTMİŞTİ? Bitti ise BUYURUN sayın MİLLETİN VEKİLLERİ YASALARI UYGULAYIN, ANAYASANIN GEREĞİNİ YERİNE GETİREREK yıllardır ASSUBAYLARA karşı yapılan AYIRIMCI ve ÖTEKİLEŞTİREN uygulamaları SONLANDIRARAK HAKLARINI TESLİM edin ve ADINIZI tarihimize YAZDIRIN.

Farkındaysanız AYIRIMCI uygulamaların bitirilmesini MİLLETİNVEKİLLERİNDEN istiyor ve BEKLİYORUZ. AİLE ve AYIRIMSIZ olduğunu söyleyen TSK'nın KOMUTANI GENELKURMAYDAN beklemiyoruz. Çünkü ÖN YARGILARINDAN kurtulamayacağını ve ASSUBAYLARI KAZANMAK istemediğine artık iyice İNANMIŞ durumdayız. ÖN YARGILARIN değişmediğini ve günümüze kadar artarak ve değişerek geldiğini UYGULAMALARDA da RAHATLIKLA görebilirsiniz.

Böyle bir KURUMDA ADALET EŞİTLİK AYIRIMSIZLIK olabilir mi?

Ön yargılardan KURTULAMADIKÇA bu KAFALARDAN doğruyu bulmak BEKLENEBİLİR Mİ?

Saygıdeğer Meslektaşlarımız

Her zaman ifade ettiğimiz gibi, hiçbir kurum personeline TSK'nin assubaylara yaptığı haksızlığı, hukuksuzluğu, ayrımcılığı yapmamıştır! Haksızlıklara HAYIR diyen yürekli arkadaşlarımızın desteği ile mücadeleyi bugünlere taşıdık. Yasal temsilcimiz TEMAD da bizlerin haksızlıklarını yeterince dile getiriyor. Kimsenin bu ön yargılı haksızlıklara HAYIR dediği yok ama ÇÖZÜM üreten de yok!

Muhalefet milletvekillerinden MHP milletvekili Sn.Alim IŞIK'ın ve CHP milletvekili Sn.Sena KALELİ'nin soru önergelerine MSB verdiği yanıtlarda belirtilen iyileştirmelerin hiç biri gerçekleşmemiştir!

Biz, başkalarına altın tepside sunulan ayrıcalığı, imtiyazı değil, sadece adalet istediğimizi haykırıyoruz.

Genelkurmay adeta 'saldım çayıra mevlam kayıra' mantığı ile "BEN MSB ARACILIĞI İLE İYİLEŞTİRME TEKLİFLERİNİ HÜKÜMETE İLETTİM" demekle yetiniyor. Hükümeti ikna edip "biz yıllardır assubaylara haksızlık, hukuksuzluk yaptık" diyerek bugüne kadar yapılan hataları telafi etmeye çalışması orduya prestij sağlar. Bunun yanısıra da görevde olanların moral-motivasyonunu, emeklinin ise aidiyet duygusunun canlanmasını sağlayacaktır.

Kurumlar arasında küslük olmaz. Genelkurmay, hükümet yetkilileri ile TEMAD'ın da katılacağı bir çözüm toplantısında sorunlarımızı masaya yatırıp çözümler sağlamasını bekliyoruz.

CHP milletvekili Sn.Dr.Orhan DÜZGÜN tarafından TBMM başkanlığına verilen ARAŞTIRMA ÖNERGESİ'nin bir fırsat olarak değerlendirilerek, sorunlarımızın masaya yatırılıp, çözüm yollarının bulunmasının ve bunların hayata geçirilmesini ısrarla bekliyoruz!

Sn.Milletvekilimiz ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU yetkilileri tarafından bilgilendirilmektedir. Kendisine hakkın ve adaletin gerçekleşmesi yolunda yaptıkları çalışmalar için minnettarlığımızı ifade ediyor, yetkililelere ARTIK ASSUBAYLARIN TAHAMMÜL GÜCÜNÜN KALMADIĞINI, HAKLARIMIZIN İVEDİLİKLE İADESİNİN TEMİNİNİ bir kez daha hatırlatıyoruz!

Saygılarımızla...


ARAŞTIRMA ÖNERGESİ

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan Astsubayların, Uzman Erbaş ve Uzman Çavuşların, Sivil memurların bir türlü çözülmeyen hak mağduriyetleri ve sosyal adalet ilkesine sığmayan ciddi sorunları vardır. Astsubaylarımız, iç güvenlikte, asayişte, depremde, sel felaketinde, kargaşada, anarşide, bölücü terörle mücadelede her zaman ön safhalardadır. Ekonomik sorunlar ve psikolojik baskılar nedeniyle en çok asker intiharı da astsubaylarımızdandır. Görev koşulları ve sorumlulukları astsubaylarla kıyaslanamayacak birçok devlet memurundan daha alt derece ve kademeden göreve başlatılmakta olup görev ve tahsil süresi aynı olmasına rağmen arada ki maaş farkının çok yüksek olduğu ifade edilmektedir. Astsubay okulları da yüksek okul seviyesine çıkarılmış olmasına rağmen intibak sorunları çözülememiştir. Üyelerinin % 60’ını oluşturmasına rağmen astsubaylar OYAK ve şirketlerinde denetim ve yönetim kurullarında temsil edilememektedir ve yine 631 sayılı KHK gereği almaları gereken tazminatlardan faydalanamamakta olduklarını, Astsubayların, Uzman Jandarmaların, Uzman Erbaşların, temsil tazminatı, görev tazminatı, makam tazminatı, kadrosuzluk tazminatı ve komutanlık tazminatını alamamakta olduklarını belirtmektedirler.

Mevcut Uzman Erbaş Kanununa göre çalışan Uzman Erbaşların kıdem yılları ve tahsilleri dikkate alınmamakta, hizmet yılı ne olursa olsun göreve yeni başlayanla 20 yıl kıdemli olanların ek göstergeleri bulunmamaktadır. 45 yaşına gelen Uzman erbaşlar SGK esaslarına göre yaş hadlerine kadar sivil memur olarak MSB bünyesinde istihdam edilmektedir fakat yaş hadlerinin yeniden belirlenip başka bir göreve gerek kalmadan emeklilikleri sağlanmalıdır. Emekli uzman çavuşların maaş hesaplamalarında, kıdem yılı, derecesi ve kademesi göz önüne alınmamakta ayrıca ek göstergeleri olmadığı için bir emekli uzman erbaşın maaşı diğer TSK personeline göre çok düşük olup 970 TL sınırında kalmaktadır.

Yine Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan çeşitli meslek dallarına ait 55 bin sivil memur vardır. Bu kesimin en büyük sorunu statü sorunudur, 657 sayılı Kanunun 233. Maddesinin kaldırılması bu sorunu çözebilecek olmasına rağmen karmaşa devam etmektedir. Anayasa mahkemesine göre asker şahıs olmadıkları net olarak belirlenmesine rağmen ve Anayasamızın 145. ve 157. Maddesinde siviller askeri mahkemede yargılanamaz ibarelerine rağmen halen 1602 sayılı Kanunun 20.maddesinde asker şahıs olarak değerlendirilmektedirler bu durumun adil yargılanma hakkında adaletsizlik oluşturduğu ifade edilmektedir. 657 sayılı kanunun 232. Maddesi sivil memurlar sınırsız çalıştırılabilir demekte fakat bunun karşılığında izin ve maddi karşılık hakkı bulunmamaktadır ve bu nedenle sivil memurlar 15 gün boyunca günde 16 saat çalıştırılabilmektedir.

Sosyal tesislerden faydalanma konusunda ise Astsubayların, Uzman Erbaş ve Uzman Çavuşların, Sivil Memurların ortak mağduriyetleri vardır.

Astsubaylarımızın, Uzman Erbaş ve Uzman Çavuşlarımızın, Sivil Memurlarımızın yukarıda bahsedilen mağduriyetleri hakkında kurum dışarısından bir göz ile daha köklü ve kalıcı bir çözüm bulunması, sorunların tespiti ve çözümlenmesi için Anayasamızın 98. Maddesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

Dr. Orhan DÜZGÜN
Tokat Milletvekili

Saygıdeğer Arkadaşlarım,

Hukuksuzluk zincirine bir halka daha eklendi. Çağdışı Askeri Ceza Kanunu'nun bir bölümü olan “Askeri Disiplin Yasası”  sözde AB uyum yasaları gereği ve AİHM tazminat kararlarının önlenmesi adına yeniden  hazırlandı. Yasa çağdaş hukuk normlarına göremi hazırlandı. Bir tek assubayın veya TEMAD’ın görüşümü  alındı mı? Bu nasıl bir reformdur? Bu tamamen amir keyfiyetine dayalı antidemokratik uygulamadır?

Cezaların nevi aynen korunurken adı değiştirildi ve ordudan tart yetkisi kurullara verildi. Çağdışı dediğimiz eski yasada bile disiplin mahkemelerinde astsubay üye vardı.Birkaç küçük değişiklik yapılınca buna reform'mu diyorsunuz? Bu hukuk dehalarını kutluyorum (!)

Yasa, komisyonlarda görüşülürken çekincelerimizi belirttik. TEMAD bilgilendirmeler yaptı. Siyasilere mail kampanyası ile anlatmaya çalıştık. Demek ki anlayamamışlar ya da umurlarında olmamış! Haklarımızı savunan milletvekillerini de yeterince bilgilendiremediğimiz ve bunun giderilmesi gereken bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Adalet adına bize yakın olduğunu bildiğimiz MS Komisyonu üyesi emekli general Sn. Şirin Ünal bile yasa ile ilgili TBMM oturumunda yaptığı konuşmada “TSK.nin  itaat hissini sağlamlaştıran ve hukuka uygun hareket etmeye yönelik usul ve esasları belirleyen bu tasarının kanunlaşmasını diliyorum” diyerek sözlerini bitirdi.

Evet, bu yasa ile itaat hissi olmasa bile sevgisizlik sarmaşığını ve nefreti sağladınız,hukuk rormlarına uygun bir yasa fırsatını kaçırdınız; Eserinizle övünebilirsiniz...

Ülkemiz, sözde laik, demokratik hukuk devleti olduğu için mecliste tam bir demokrasi şöleni yaşadık. Kimi milletvekili zeytinyağdan, kimi ABD terör örgütleri listesinden, kimi ergenekondan bahsederek yasa ile ilgili görüşlerini dile getirdiler (!) İktidar milletvekillerinin tamamı yasayı reform niteliğinde anlamış olmalı ki muhalefet etmediler ve parmaklarını kaldırıp indirerek mecliste milletin vekili (!) olduğunu ispat ettiler. Özellikle bu iktidara oy veren arkadaşlarımız kendilerinin temsili konusunda ne kadar sevinseler azdır!

Bu yasa tazminat mahkumiyetlerinin yanı sıra hukuk sistemimizdeki adaletsizliğin dünya tarafından tesciline neden olacaktır. Umarız ana muhalefet partisi samimiyetini bu yasanın iptali için Anayasa mahkemesine dava açarak ispatlar. Aksi halde baskı ile disiplinin değil nefret sağlanacağı için bunun ayıbı ve vebali yasayı hazırlayanlar ve onaylayanların olacaktır.

Yasa görüşmeleri sırasında sorulara yanıt veren MSB daha önce Genelkurmay basın bildirisinde hükümete sunulan iyileştirme tekliflerinde açıklanan hususları milletvekillerinin soru önergelerine verdiği yanıtlarla teyit ederek gasp edilen haklarımızın iade edileceğini resmen açıklayan MSB. Sn.İsmet YILMAZ  bunların hayata geçme hazırlıklarının tamamlanmak olduğunu söylemek yerine; "Uzmana versek astsubay, assubaya versek subay istiyor" gibi mesnetsiz bir savunma ile hakların statü gereği olması gerektiğini ifade ederek  Dolmabahçe görüşmeleri kahramanı emekli paşa Büyükanıt’ın benim teğmenim başçavuştan az maaş alamaz banal zihniyetinin devam ettiğini ve  böylece  emeğe saygının hiçe sayıldığını belirtmiş oldular.

Sn.Bakanım; siz bakanlık görevini devraldığınız Sn. Vecdi Gönül (Nam-ı diğer Sabret Gönül) gibi bizi oyalamaya, masal anlatmaya çalışmayın, biz kimseden iane ve sadaka istemiyoruz, gasp edilen haklarımızı istiyoruz, söz verdiğiniz gibi bunları hayata geçirin ki adaletin sadece partinizin adında değil yüreğinizde  olduğunu gösterin.

Assubayların kimsenin maaşında gözü yok, haksızlıklara kılıf yaptığınız hiyerarşiye de saygılıyız ama emeğe saygısızlığın ve hukuksuzluğun karşısındayız.

Özlük hakları hiyerarşi ve statüye göre olmalıdır diyen hukuksuz zihniyete bizler de, o zaman  görevi maaşı yüksek olanlar yapsın ve ölüme önce onlar koşsun deme hakkımız vardır.

Sosyal ve ekonomik hakların statüye göre olması gerektiğine inananlar neden gazete ilanları ile 3000 lira maaşla profesyonel er arıyorlar? Bu adaletsizlik devam ettiği sürece ordudan kaçar gibi ayrılmalar devam edecek ve ordumuz her geçen gün kan kaybedecektir. Korkarım bu haksızlıkları bizlere reva görenler yarın orduya subay dışındaki personel yerine Japonya'dan asker robotlar ithal etmeyi düşünmelidirler!.. 

Hukuksuzlukla kendini yücelteceğini sanıp imtiyazı hak olarak görenlerle; Disiplini adalet ve karşılıklı sevgi,saygıdan ziyade baskı ve amir keyfiyeti ile sağlayacağını düşünen gafiller bu ordunun değerlerine dinamit koymaktadırlar.

Personeli göreve ve ölüme vatanseverlik duygularını istismar ederek gönderemezsiniz. Bizler, imtiyaz değil adalet, eşitlik ve insan onuruna saygı istiyoruz, bunu sağlayıncaya kadar her türlü yasal mücadelenin içinde olacağız. Bunu Genelkurmay ve iktidar birlikte  gerçekleştirin.Böylece  görevdekilerin moral motivasyonunu ,emeklinin kurumlarına olan aidiyet duygusunu yeniden kazanarak ordumuzu yüceltin. Çünkü ön yargılarla esirgediğiniz adalet bir gün size de gerekebilir...

Saygıdeğer Meslektaşlarımız

TSK'nın olmazsa olmazı DİSİPLİN'in tarifinde "ast'ın ve üst'ün hukukuna riayet" ilkesi vardır. Ancak, bu ilke kağıt üzerinde kalmakta, kast sistemi ile disiplini sağlamaktan ziyade, astların sorgulamasını engellemek ve onları baskı altında tutmak için âmir keyfiyetine bırakılan cezalar uygulanmaktadır!

AİHM'de "şahsi hürriyet ancak hakim kararı ile kısıtlanabilir" kararı verilmesi, Türkiye'yi bir çok kez bu konuda mahkum etmesine rağmen bu gerekçeye dayandırıldığı bildirilen yeni DİSİPLİN CEZA YASASI'nda hukukun üstünlüğünü hiçe sayan yeni düzenlemelerle eskiyi aratan bir yasa teklifi meclise sunulmuş ve gündeme alınmıştır.

Hiç kimse emeklileri ilgilendirmiyor gerekçesi ile bizi buna karşı çıkmaktan alıkoyamaz. Bizler, bu hukuksuzlukların acılarını çektik diye görevdeki meslektaşlarımızın da çekmelerine seyirci kalamayız. Kaldı ki bizler, emekli olduktan sonra SEFER GÖREV EMRİ alıyoruz. Her an göreve çağırıp bu yasa dışı ceza uygulamasına tabi olabiliriz. Haksızlığa, hukuksuzluğa sessiz kalmak ona ortak olmaktır. Bu nedenle metini Genelkurmay Başkanlığına, tüm milletvekillerine ve diğer yetkililere göndermek için adınızı, soyadınızı (uygun görenler adının yanına TC.kimlik numaralarını yazabilirler) yazıp GÖNDER tuşuna basınız ve bu adaletsizliğe karşı görevinizi yapınız.

Saygılarımızla.

E.ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU

Sayın Milletvekillerimiz ve yetkililer;

AİHM, mevcut TSK disiplin kanunundaki göz ve oda hapsi cezalarını "şahsi hürriyet ancak hakim kararı ile kısıtlanabilir" kararı ile Türkiye'yi müteaddit defalar tazminata mahkum etmesine rağmen bu husus gerekçe gösterilerek sözde yasada değişiklik getiren teklifte cezaların ismi değiştirilerek daha ağır müeyyidelerle hukuksuzluğun devamı amaçlanmıştır.

Kast sistemini yasalaştıran Yüksek Askeri Şûra'nın hukuksuzlukla askeri personeli TSK’dan ayıran gücü, yeni “TSK Disiplin Mahkemeleri Kanun Taslağı” ile Disiplin Kurullarına devrediliyor.

Hukuksuzluğun yasalaştırılmaya çalışıldığı düzenlemeleri kabul edilemez buluyoruz.

Yasa teklifinin red edilerek, geniş bir katılımla "hukukun üstünlüğü" ilkesine göre yeniden hazırlanmasının teminini saygılarımla arz ederim.

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ DİSİPLİN KANUN TASARISINA İTİRAZLARIMIZ

Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı” adı altında TBMM Başkanlığı’ na sunulan mevzuat hakkında, bir dönemin muvazzaf astsubayları ve halen aynı camianın temsilcisi sivil toplum örgütü olmamız sebebiyle yaptığımız incelemelerde ve gerek halen muvazzaf olarak TSK'nde göreve devam eden ve gerekse emekli üyelerimiz ile yaptığımız istişare neticesinde, tasarının aşağıya alıntı yapılan bir kısım maddelerinin, evrensel ceza hukuku yasaları ve Uluslararası İnsan Haklarına ilişkin metinlere uygun olmadığı ve bu haliyle TSK'nde disiplin anlayışının süregelen yanlışlarını düzeltmeye yeterli olamayacağı, aksine âmir, üst ve ast arasındaki saygı ve sevgi ortamını zedeleyeceği, TSK’nden ayırma işlemlerine esas idari takdir yetkisinin genişletilmesi suretiyle personelin aidiyet duygusunu zedeleyici nitelikte düzenlemelere yer verildiği tespit edilmiştir.

Bu sebepler ve aşağıda açıklanan gerekçeler dikkate alındığında; TSK Disiplin Hukuku’ nun yazılı kaynaklarından olup 1930 yılından bu yana yürürlükte olan 1632 sayılı “Askeri Ceza Kanunu” ve 1964 yılından bu yana yürürlükte olan “Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanun” un lafzından kaynaklanan ve ülkemizin AİHM nezdinde defalarca kez ve on binlerce euro tazminata mahkum edilmesi ve Avrupa Birliği ve Evrensel Çağdaş Ceza Hukuk Sistemi karşısında kaybettiği prestijin tekrar kazanılmasını ve iç hukukta yargı birliğini sağlamayacağı gibi düzenlemenin doğrudan muhatabı olan TSK personeli arasında da birlik ve beraberlik ile aidiyet duygusunu zedeleyici nitelikte olduğu; TSK'nin kurumsal yapısını da olumsuz yöne etkileyeceği değerlendirilmektedir. Nitekim;

  1. Tasarının 1 nci maddesinde; “TSK nde etkin bir disiplin sisteminin tesisi, muhafazası ve idamesinin” amaç edinildiği açıklanmıştır. Ancak; tasarıya bakıldığında, disiplinin amir ve üst konumundaki personele, astları konumundaki personel üzerinde geniş tahakküm ve özgürlüğü bağlayıcı cezalandırma yetkisi vermek suretiyle sağlanabileceği anlayışının hakim olduğu anlaşılmaktadır. En başta sorgulanması gereken husus, disiplinin katı kurallar ve kişi özgürlüğüne yapılan müdahalelerle mi yoksa astın ve üstün hukukuna riayet ile mi sağlanabileceğinin araştırılmasıdır. 50 yıldan fazla süredir uygulanan disiplin mevzuatının da aynı doğrultuda düzenlendiği ve disiplin amirlerinin kişi özgürlüğünü kısıtlayan yetkilerle donatıldığı ve bu sebeple disiplinin tesisine olumlu etkisinin olmadığı anlaşılmıştır ki yeni bir disiplin tasarısı ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu yeni tasarıda da aynı yetkiler ile disiplinin etkin bir şekilde sağlanabileceği düşüncesi, önceki düzenlemeden kaynaklanan sorunların ortadan kaldırılamayacağının göstergesidir. Yeni tasarıda, asıl amacın sadece ülkemizin AİHM nezdinde amirlerce verilen “oda hapsi” cezalarının kaldırılması ve bu anlamda ülkemizin tazminata mahkum edilmesinin önüne geçilmesinin amaçlandığı, bunun dışındaki düzenlemelerin ise mevcut disiplin durumuna olumlu etkisinin olmayacağı, aksine amir ile ast arasındaki sevgi, saygı ve muhabbete dayalı disiplin ortamını sağlamaya yeterli olmayacağı açıkça anlaşılmaktadır.
  2. Tasarının 4 ncü maddesi ile genel ceza hukuku kurallarına uygun düzenleme yapılarak, suçta ve cezada kanunilik ve içtima kurallarına yer verilmekte ise de; maddenin 4 ncü fıkrasındaki “Bir fiilin diğer kanunlar kapsamında idari yaptırıma bağlanmış olması, aynı fiile bu Kanun kapsamında disiplin cezası verilmesine engel teşkil etmez” şeklindeki hükümle, ceza hukukunun bu genel ve evrensel ilkelerine aykırı bir düzenleme yapılmıştır. Bu fıkra ile keyfiliğin önü açılmış ve suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırı bir şekilde disiplin cezası vermeye yetkili makamlara yeni suç ve cezalar ihdas etme imkanı tanınmıştır.
  3. Keza; tasarının 5 nci maddesindeki “Herhangi bir fiilden dolayı ilgili hakkında yapılan adli soruşturma veya kovuşturma, aynı fiilden dolayı ayrıca disiplin soruşturması ve tahkikat yapılmasını, disiplin cezası verilmesini ve bu cezanın yerine getirilmesini engellemez” şeklindeki düzenleme de, Suçta ve Cezada Kanunilik ilkesinin ihlali niteliğindedir. Kişinin işlediği iddia edilen bir suçun disiplin mevzuatında yazılı düzenlemelerden birinin ihlalini doğurması durumunda yetkili amir tarafından disiplin cezası ile tecziyesi, disiplin suçlarını oluşturan eylemlerin hiçbir yazılı düzenlemede bulunmayan ve tanımlanamayan eylemlerin personel tarafından işlenmesi ve bunun disiplini önemli derecede etkilediği düşüncesinden kaynaklanabilir. Fakat; eylemin adli soruşturmaya ve kovuşturmaya konu edilmesi, personelin eyleminin bir başka ceza yasasında tanımlanan ve suç teşkil eden fiili işlediği anlamına gelmektedir. Bu durumda, suçu tespit edecek ve cezalandırma yoluna gidebilecek olan makam adli soruşturma ve kovuşturma makamları olmalıdır. Soruşturma makamının “kovuşturmaya yer olmadığı” şeklindeki veya kovuşturma makamının da “beraat” gibi bir kararının anlamı, isnat edilen fiilin şüpheli veya sanık tarafından işlenmediği veya eylemin diğer sebeplerle cezalandırma şartlarının bulunmadığı anlamına gelmektedir. Bu nitelikteki kararlara rağmen, disiplin cezası vermeye yetkili amir tarafından, ayrıca disiplin cezası verilmesine imkan tanıyan bu düzenlemenin kabulü mümkün değildir ve keyfiliğe sebebiyet verebilecektir. Disiplin cezalarının personelin TSK nden çıkarılmasına kadar önemli etkilerinin olduğu dikkate alındığında, ağır mağduriyetlere sebebiyet verebilecek yönde keyfiliklere tasarıda yer verilmemelidir.
  4. Tasarının 6 ncı maddesi ile, disiplin cezası vermeye yetkili kişilerin bu yetkilerini kullanırken, takdir hakkını gerekçeli olarak kullanması ve ölçülülük, orantılılık, adalet ve hakkaniyet ilkelerine riayet etmek suretiyle ceza verilmesi anlayışının getirilmesi, keyfi ve hiçbir gerekçesi olmaksızın ve muhatabın savunmasını gerekçesiz olarak reddeden ve cezalandıran anlayışın önüne geçmek bakımından isabetli olmakla birlikte;

    Devam eden 7 nci maddede “disiplin soruşturmasının, soruşturmacılar vasıtasıyla ya da şahsen yapılabileceği ve disiplin soruşturmacısı olarak tek bir kişi görevlendirilebileceği gibi en az üç kişiden oluşan bir heyet de görevlendirilebileceği” şeklindeki takdire bırakılan hususlar, tasarının 6 ncı maddesindeki keyfiliğin önüne geçmeye yönelik düzenleme ile çelişmektedir. Her halukarda, bir disiplin amirinin disiplin suçu teşkil eden personel davranışını tespit etmesi durumunda, soruşturmacı heyet teşkil etmesi ve bu heyetin düşüncesi ve tespiti doğrultusunda ceza verip vermeme hususunda karar vermesi, takdir hakkının hukuka uygun kullanılması ve keyfiliği önleyici uygulamaların önüne geçilmesi bakımından önemlidir. Bu sebeple, 7 nci maddede geçen “şahsen” ibaresinin tasarı metninden çıkartılması ve her türlü disiplin soruşturmasının heyet marifetiyle yapılması ve heyetin de suçu işlediği iddia edilen personelin rütbesine uygun olarak subay, astsubay, uzman erbaş, erbaş ve erlerden teşkil edecek en az 3 kişiden oluşturulması gerekmektedir. Amirin tek başına disiplin soruşturması yapabilmesi keyfiliğin önüne geçemeyeceği gibi, amirin sadece emri altındaki personelden soruşturmacı tayin etmesi de aynı neticeyi doğuracaktır. Bu sebeple, mümkün olduğunca, suç işleyenin doğrudan amiri olmayan ve disiplin amirinin de doğrudan emri altında olmayan personelden soruşturma heyeti teşkil edilmesi hakkaniyete uygun bir soruşturmayı sağlayacaktır. Bunun gibi, disiplin suçu işlediği iddia edilen personel ile aynı statüde ve o’nun  görevi itibariyle aynı durumunu bilen personelden de en az bir kişinin soruşturmacı heyete dahil edilmesi, objektif cezalandırmayı sağlayabilmek ve otokontrolü de sağlamak bakımından önemli bir çözüm tarzı olacaktır.

    Bu anlayışın hakim olması ve amirlerin tek başına alacakları kararla disiplin cezası verme yetkilerinin kaldırılması, her durumda soruşturmacı bir heyet teşkil edilmesi, disiplin suçu işleyenin de daha sonraki görev anlayışı ve aidiyet duygusu ile suça meyilini önleyeceğinden, tasarının hiçbir yerinde tek başına cezalandırma yetkisi bulunmamalıdır. Disiplin mevzuatı ancak bu şekilde, kolektif bir soruşturma sonucunda cezalandırma yetkisini zorunlu kıldığı kadar hakkaniyete ve adalete uygun olabilecektir.

    Aynı esaslar dahilinde yapılan soruşturma neticesinde, disiplin amirinin ceza verip vermemekte takdir hakkının olduğu ve gerek görmediği takdirde ve gerekçeli olmak kaydıyla disiplin cezası vermekten vazgeçebileceği de düzenlemeye dahil edilmelidir.
  5. Tasarının 8 nci maddesinin 2 nci fıkrasında düzenlenen “bu Kanunda belirlenmiş olan disiplinsizliklere nitelik ve ağırlıkları itibarıyla benzer eylemlerde bulunanlara, eylemleri adli veya askeri suç teşkil etse dahi aynı neviden disiplin cezaları verilebilir” hükmü, yukarıda açıklananlar gibi disiplin amirine sınırsız bir takdir hakkı tanımış olacaktır. Zira, disiplin tecavüzlerinin “hiçbir kanunda tanımlanmamış eylemler” olduğu ve bu suretle disiplin amirlerine cezalandırma yetkisinin tanındığı bilinmektedir. Bu durumda, bir personelin eyleminin adli veya askeri ceza kanunlarında tanımlanan bir suça vücut vermesi durumunda, disiplin amirinin yetkisinin sadece soruşturmayı yapmak ve adli veya askeri makamlara göndermekten ibaret olması gerekmektedir.
  6. Yine, tasarının 9 ncu maddesinin 1 nci fıkrası (d) bendinde “Bu Kanuna göre cezalandırılması zorunlu olan bir disiplinsizlik bilinmesine rağmen kendinden önceki disiplin amirleri tarafından cezasız bırakılmışsa” şeklindeki düzenleme ile tasarının 14 ncü maddesi ile çelişkiye düşülmüştür. Zira; tasarının 14 ncü maddesi (3)ncü fıkrasında “Disiplin amirleri, uyarma, kınama ve hizmete kısmi süreli devam cezalarını gerektiren disiplinsizliklerinden dolayı personeline disiplin cezası vermeyebilir” şeklinde bir takdir hakkı ile donatılmış olmasına karşın, disiplin amirinin bu takdir hakkını ortadan kaldıracak şekilde sonraki disiplin amirine cezalandırma yetkisi verilmiş olması yasanın lafzı ile ruhuna da aykırıdır.
  7. Tasarının 10 ncu maddesi ile, disiplin amirine sınırsız bir yetki tanınmakta ve disiplin amirinin takdir hakkına dayalı olarak personele bir nevi cezalandırma niteliğinde ilave görev ve sorumlulukların verilebileceğinden bahsedilmektedir. Oysa ki; disiplin tecavüzü bir nevi hukuka aykırı eylemin karşılığıdır. İlave görev ve sorumluluklar ise hizmete ilişkin hususlar ile alakalı olup görev ve sorumlulukların cezalandırma amacıyla kullanılabilmesi, hizmette verimliliği düşüren ve göreve olan bağlılığı azaltan bir durumdur. Görev ile cezalandırma sistemi hiçbir disiplin mevzuatında yer almayan bir sistemdir. Yine; aynı maddenin 1 nci bendinde, amirin eleştirmesi ile sözlü veya yazılı olarak uyarmasının disiplin cezası sayılamayacağı belirtilirken, bu eleştiri ve uyarının mahiyetinin kesin çizgilerle belirlenmemiş olması da yine keyfi davranışlara sebebiyet verebilecek ve sınırın aşılması suretiyle kişilik haklarını zedeleyebilecek nitelikte bir düzenlemedir. Bu sebeple; bu madde hükmü tasarıdan çıkartılmalı, keyfi uygulamalara sebebiyet verilmemelidir.
  8. Tasarının 12 nci maddesinin (5) nci fıkrasında tanımlanan “Hizmet yerini terk etmeme cezası” nın disiplin amirleri ve disiplin kurulları tarafından verilebileceği düzenlemesi hatalıdır. Bu tür özgürlüğü bağlayıcı cezaların disiplin amirleri tarafından verilmesi AİHM kararlarına da aykırılık teşkil etmektedir. Bu cezanın disiplin amirince verilebilecek süresinin, disiplin kurullarında tanınan yetkiden daha kısa süreli tutulması ise, özgürlüğü bağlayıcı nitelikte olması nedeniyle bir anlam ifade etmemektedir. 11 nci maddenin disiplin amirine tanıdığı yetkilerden kısa süreli de olsa özgürlüğü bağlayıcı nitelikteki yaptırımların tümünün disiplin kurulları tarafından verilmesi yasanın amacına daha uygun düşmektedir
  9. Tasarıda oda hapsi cezasının, barış zamanında tek bir istisna haricinde kaldırıldığı anlaşılmaktadır. Bu istisna; karasuları dışında işlenen disiplinsizlikler kapsamında oda hapsi cezasının verilmesine imkan tanımasıdır. Bu hususun da kabulü mümkün değildir. Çünkü; AİHM kararlarından açıkça anlaşılacağı gibi, oda hapsi cezalarının adil yargılanma ve güvenlik haklarını ihlal ettiği, bu tür özgürlüğü bağlayıcı cezaların bağımsız ve tarafsız mahkemelerce verilmesinin gerekliliği yönündeki kararlar dikkate alındığında, bu tür cezaların disiplin mevzuatından tamamen kaldırılması ve bu tür cezalara sebebiyet verecek eylemlerin askeri veya adli yargı mercilerince kullanılması gerektiği kabul edilmelidir.
  10. Tasarının 13 ncü maddesinde; Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırma cezası ve usulü düzenlenmiştir. Bu düzenleme, mevcut ayırma işlemlerinden daha da vahim bir düzenlemeyi içermektedir. Nitekim; mevcut durumda Subay Sicil Yönetmeliğinin 92 ve Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 61 nci maddesi uyarınca başlatılan ayırma işlemleri, uygulamada çok büyük sakıncalara neden olmakta idi. Nitekim; aynı düzenleme YAŞ kararı ile de personelin ilişiğinin kesilmesine imkan tanımakta iken bu kez bakan onayı dahi gerekmeksizin, Kuvvet Komutanlıkları bünyesinde başlatılan işlemlerle personelin TSK nden ayrılmasına karar verilebilir hale getirilmiştir. Bu düzenleme, mevcut haliyle dahi bir çok karışıklığa sebebiyet vermekte ve maalesef kararın iptali maksadıyla müracaat edilebilecek yargı organı olan AYİM in de idare lehine verdiği kararlar ile hukuka aykırılığın boyutunu ve kişilerin mağduriyetini önleyemezken, son düzenleme ile kuvvet komutanlıkları bünyesinde oluşturulan kurullar aracılığı ile ve hatta bakan onayı dahi gerekmeksizin Kuvvet Komutanı ve Genelkurmay Başkanı onayı ile personelin TSK nden ilişiğinin kesilmesine imkan verecek tarzda düzenlenmesi kabul edilir gibi değildir.  Bilindiği gibi, TSK nde amir ve emir mekanizmaları, kayıtsız ve şartsız itaati emretmektedir. Mevcut durumda, personelin disiplin amiri, personel hakkında ayırmayı gerektiren bir disiplin durumu olmadığını düşünmesine rağmen, kuvvet komutanlıkları tarafından verilen emirler ile personel hakkında emirle ve TSK dan Ayırmayı Gerektirir nitelikte sicil belgeleri düzenleyebilmektedir. Disiplin ve sicil amiri, personelinden ne kadar memnun olsa da, verilen emir üzerine ayırma nitelikli sicil belgesi tanzim edebilmekte ve bu hususun ilgili kuvvet komutanlıklarında oluşturulan kurullarda görüşülmesi ile de personel hakkında ayırma işlemi yapılabilmektedir. Bir dönem bu işlemler Yargı Denetime kapalı YAŞ kararları ile yapılmış ve neticede bu durumun hukuka aykırılığı anlaşılarak TSK Personel Kanunu’ na geçici 32 nci madde eklenmek suretiyle, YAŞ kararlarının yargısal denetiminin önü açılmıştır. Ancak; şu an getirilmek istenen TSK Disiplin Hukuku’ nda daha vahim bir durumla karşılaşılmaktadır. Son tasarı ile bakan onayını dahi ortadan kaldıracak nitelikte ve tamamen Yüksek Disiplin Kurulu adıyla kurulan komisyonların takdir yetkisine bağlı olarak, hiçbir yargı kararına dahi ihtiyaç duyulmaksızın personelin TSK nden ilişiğinin kesilebilmesine zemin hazırlanmaktadır.

    Dikkat edildiğinde; üç farklı yöntemle personelin TSK nden ilişiği kesilebilmektedir. Bunlar; ayırma cezası verilecek personelin disiplin amirlerince başlatılan işlem, ikincisi doğrudan Yüksek Disiplin Kurulunca başlatılacak işlem ve son yöntem ise doğrudan Genelkurmay Başkanı tarafından başlatılacak işlem olarak öngörülmüştür. Her üç yöntemde de personel hakkında düzenlenecek olan belgelerin Yüksek Disiplin Kurulu diye adlandırılan kurula gönderilmesi ve bu kurulun kararı ve Kuvvet Komutanı onayı dışında başka bir makamın onayına gerek kalmaksızın ilişiğinin kesilmesi öngörülmüştür.

    Ayırma işlemlerinin tamamen mahkeme kararlarına dayalı olarak tesis edilmesi gerektiği ve bu işlemin disiplin kurullarına bırakılmaması yönündeki düşüncelerimizi tekrarlamakla birlikte; düzenlemeye göre disiplin amirleri tarafından işlemin başlatılması durumunda disiplin amirince personelin savunmasının alınması ve yine Yüksek Disiplin Kurulları tarafından işlemin başlatılması durumunda personelin yazılı veya sözlü savunmasının alınmasının zorunlu olması ve kurul toplantısında personelin hazır bulunmak suretiyle sözlü veya yazılı savunmada bulunabilmesi yönündeki düzenlemeler önemli ise de bunun bir zorunluluk olması ve personelin bu kurul önünde yapacağı savunmada bir müdafiin hukuki yardımından yararlanabilme imkanına sahip olabilmesi de düzenlemeye dahil edilmelidir. Çünkü; TSK personeli olan kişinin kendisinden kademelerce üst daire başkanları ve generallerden oluşan kurul önünde baskı altında kalabileceği ve sağlıklı savunma yapamayacağı veya bu imkandan mahrum bırakılabileceği de dikkate alınmak ve ayırma işlemi sonrasında bu işlemin iptali maksadıyla AYİM nezdinde ikame edilecek davada da dikkate alınmak maksadıyla, personelin Yüksek Disiplin Kurulu önündeki savunmasının ve müdafiinin beyanlarının karşısında kurulun aldığı kararların hukuka uygunluk denetiminin yapılması ancak bu durumda mümkün olabilecektir. Bu sebeple; Yüksek Disiplin Kurulunda Personelin Müdafii bulundurma imkanı ve tüm savunma ve beyanların tutanağa bağlanması ve neticenin de gerekçeli olarak karar altına alınması suretiyle gerekirse personelin ilişiğinin kesilmesine karar verilmesi şeklinde düzenleme yapılması hukuka ve hakkaniyete uygun düzenleme olacaktır.

    Bununla birlikte; personelin sıralı disiplin amirleri tarafından başlatılan işlemden bağımsız olarak, Genelkurmay Başkanlığı veya Kuvvet Komutanlıkları tarafından başlatılan işlemlere de son verilmesi gerekmektedir. Özellikle, son dönemlerde Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı tarafından personelin özel hayatının ihlali ve bu yönde hukuka aykırı delil toplanması suretiyle, Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinde belirtilen usul ve esaslar ile TCK ve CMK nun hukuka aykırı delil elde etme ve kişilerin özel hayatlarının ihlaline dayalı ve hukuka aykırı olarak elde edilen delillerle, bir çok personelin sorguya alındığı, zor durumda bırakılarak ifade vermeye zorlandığı ve neticede ilişiklerinin kesildiğine tanık olunmaktadır. Son 2 aylık dönemde bu yöntemle Hava Kuvvetleri Komutanlığı emrinde görevli Subay ve Astsubaylardan 150 ye yakınının ilişiği kesilmiştir. Bunlardan bir çoğu, kişilerin özel hayatlarının gizliliği ilkesine aykırı olarak delil elde etme ve kişileri baskı altına alma yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Sonucunda da, kamuoyunu günlerce meşgul eden ve neticede Meclis araştırmasına dahi konu edilen Nazlı Üsteğmenin intiharı ile sonuçlanan ayırma işlemleri sıklıkla yapılmaktadır. Keza; Malatya 2.Ordu Askeri Mahkemesi nezdinde de bu tür sorguyu yapan Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı Personeli hakkında kovuşturma da başlatılmıştır. Dolayısıyla; idare kendi personelini aradığı en iyi niteliklerde göreve kabul ve devam yönünde ne kadar haklı ise de, bu sonucu hukuka aykırı delil elde etme yöntemi ve personelin hukuka aykırı sorgu yöntemleri ile ilişiğinin kesilmesi ile elde edememelidir. Bu doğrultuda, tasarının TSK nden ayırma cezasına ilişkin hükümleri tam bir şeffaflık içerisinde ve ilgili personelin bu kurul karşısında müdafiden faydalanma imkanları da tanınmak suretiyle yerine getirilmesine yönelik düzenlemeler önem arz etmektedir.
  11. Tasarının 20 nci maddesinde “Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler” hali düzenlenmiştir. Bu disiplinsizlik hallerinden aşırı borçlanmak hususu, kişinin geliri ve mal varlığı ile orantılı olmayacak şekilde aşırı borçlanmayı ifade etmelidir. Kişinin mal varlığı ve borçlanmayı gerektiren somut durumları ile borcunu ödeme yolunda gösterdiği iyi niyet kurallarına uygun davranışları dikkate alınmaksızın salt aşırı borçlanma nedenine dayalı olarak ilişiğinin kesilmesi kişilerin mağduriyetine neden olabileceği gibi borcun hiç ödenememesine de sebebiyet verebileceğinden dikkatli uygulanması ve yasa ile ayrıntılı düzenlemeyi gerektiren bir durumdur.

    Ahlaki zayıflık” gerekçesinin de kesin çizgilerle belirlenmesi ve kişinin görevi esnasında veya meslektaşları ile ilişkilerinde sahip olduğu ahlaki değerler ve bekâr bir personelin yaşam tarzına ilişkin hususlar konusunda ayırt edici düzenlemelere yer verilmesi gerekmektedir. Yine; bu hususlarda elde edilecek delillerin de hukuka uygun olmasına, kişilik haklarını ve özel hayatın gizliliğini zedeleyici nitelikte olmamasına dikkat edilmelidir.

    Hizmete engel davranışlarda bulunmak” ifadesinin sayma yoluyla belirlenmesi ve bu düzenlemenin genel anlamda kullanılmaması gerekmektedir.

    Disiplinsizliği alışkanlık hâline getirmek” hususunun da yine uyarı ve ikazlarla belgelenebilir olması, soyut iddialardan uzak olması gerekmektedir.
  12. Tasarının 21 nci maddesinde “Disiplin ceza puanına bağlı olarak ayırma cezası verilmesi” hususu düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin disiplin amirleri tarafından verilecek cezalardan ziyade disiplin kurulları ve askeri mahkemelerce verilen cezalara dayandırılması gerekmektedir. Kısaca; disiplin amirlerinin bir takım sübjektif düşüncelere dayanarak cezalandırma işlemi yapabilmeleri mümkündür. Bu cezalara dayanılarak personel hakkında ayırma cezası verilmemeli, disiplin kurulları ve askeri mahkemelerden verilecek cezalar ve ardından yapılacak uyarılara uygun davranış sergilenmemesi durumunda personel hakkında ayırma işlemi tesis edilmesi gerekmektedir. Aksi durumda, birçok personelin mesleki geleceği amirlerinin inisiyatifine bırakılmış olacaktır ki şu an TSK nin profesyonelleşmesi adına atılmış adımlardan biri olan Uzman Erbaş sistemine yeterli müracaatın olmamasının sebebi de budur. Amirler, bir takım sübjektif düşüncelere dayanarak personel hakkında çok kısa sürede 30 gün ve üzeri disiplin cezası vermekte ve bağlı yetki kuralı uyarınca da personelin ilişiği kesilebilmektedir. Bu durumun farkında olan askerliğini yapmış gençler de uzman erbaşlık sistemine sıcak bakmamaktadırlar.
  13. Tasarının Sekizinci Bölümünde 32 nci madde ve devamında Disiplin Kurullarının teşkili ve görevlerinden bahsedilmiştir. Disiplin kurullarının bağımsız hakim sınıfından olmayan başkan ve üyelerle toplanması kabulü mümkün bir düzenleme değildir. Hele hele aynı kıt’ a komutanlığı nezdinde ve kıt’ a komutanının emri altındaki personelin disiplin kurluna başkanlık etmesi ise tamamen hukuka aykırı olup, bu yönde AİHM kararlarının da dikkate alınmadığının açık göstergesidir.

    Disiplin Kurulu tarafından yapılacak soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde, şüpheli veya sanığın bir müdafiin hukuki yardımından faydalanmasına imkan verecek tarzda düzenleme yapılmamış olması da yine evrensel hukuk ilkelerinden olan adil yargılanma ve savunma hakkının ihlali niteliğindedir. Nitekim; hali hazırdaki düzenleme olan 477 sayılı “Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanun” un 25 nci maddesinde müdafii atanmasından bahsedilmekte olmasına rağmen yeni tasarının 37 nci maddesinde bu hususa değinilmemiş olması önemli bir eksiklik ve hukuka aykırılıktır.
  14. Keza;  disiplin cezalarına verilecek cezanın zamanaşımı ile ilgili olarak, disiplin hukukunun bozulan askeri disiplinin muhafazası amacı da dikkate alınmak suretiyle daha kısa zamanaşımı süresine tabi tutulması gerekmesine rağmen, 5 yıl gibi bir üst zamanaşımı süresine tabii tutulması mümkün değildir. Disiplinin zafiyete uğraması nedeniyle, disiplin suçlarına 1 ay sonra ceza verilememesi ve neticede de mevcut haliyle (1) yıl içerisinde cezanın infaz edilmesi gerektiği hususu korunmalıdır.
  15. Tasarının 43 ncü maddesinde “Yüksek disiplin kurulları tarafından verilen Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezaları ile subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş ile sözleşmeli erbaş ve erler hakkında disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından barış zamanında verilmiş olan aylıktan kesme, hizmet yerini terk etmeme ve oda hapsi cezalarına karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde iptal davası açılabilir“ yönünde düzenleme yapılmıştır. Bu haliyle Uyarma, Kınama ve Hizmete Kısmi Süreli Devam cezalarına ise yargısal denetim yollarının kapatıldığı anlaşılmaktadır. Fakat; Uyarma, Kınama ve Hizmete Kısmi Süreli Devam cezaları da tasarının 48 nci maddesindeki düzenleme ile puanlama sistemine dahil edilmiş bulunmaktadır. Yine; tasarının 21 nci maddesinde “Disiplin Ceza Puanına Bağlı Olarak Ayırma Cezasının Verilmesi” halleri düzenlenmiş olup, bu maddenin (a) bendi ile “en son alınan disiplin cezasının kesinleştiği tarihten geriye doğru son bir yıl içinde onsekiz disiplin cezası puanı veya en az iki farklı disiplin amirinden toplam oniki defa veya daha fazla disiplin cezası almış olmak” ve “ en son alınan disiplin cezasının kesinleştiği tarihten geriye doğru son beş yıl içinde otuzbeş disiplin cezası puanı veya en az iki farklı disiplin amirinden toplam yirmibeş defa veya daha fazla disiplin cezası almış olmak” hususu düzenlenmiştir. Bu düzenleme uyarınca puan sistemine dahil olan herhangi bir suçtan belirtilen miktarda ceza almış olmanın ayırmayı gerektireceği açıktır. Bu durumda, tasarının 48 nci maddesindeki puan sistemine dahil edilen uyarma, kınama ve Hizmete Kısmi Süreli Devam cezalarının da ayırma işleminde etkili olacağı açık olduğuna göre, bu cezaların da yargısal denetime tabi tutulmasının hukuk devleti ilkesine uygun olduğu kadar, keyfi işlemlerin de önüne geçilmesine uygun olduğu açıktır. Dolayısıyla; ya bu tür cezalandırmalar puanlama sistemi dışında bırakılmalı ya da bu tür cezalar da diğer cezalar gibi yargısal denetime tabi tutulmalıdır.

Saygılarımla.

  • Yukarıdaki metni göndermek için TIKLAYINIZ!

Makam Tazminatının Fesat Sarmalı Eski Tüfek Şükrü IRBIK

image002

Makâm Tazminâtının Fesat Sarmalı

Zarf ile Mazruf...

Edebiyatımızda güzel bir tâbirdir; “zarfa bakma, mazrufa bak!..” deriz.

İnsanları dış görünüşüne göre değil fakat iç görünüşüne, seciyesine, kişiliğine, beyninin gerisindeki niyetine göre değerlendirmeyi öğütleyen has bir deyimdir.

Aynı zamânda;

Bir şeyin ve olayın zahirî görüntüsünün değil de muhtevasının önemli olduğunu ifâde etmek için kullanılır. Bu anlamda “Dervişin fikri ne ise zikri odur” atalar sözüyle de taban tabana zıt bir anlam ifâde eder. Çünkü bu atasözünde en azından şeref, haysiyet, dik duruş, mertlik, açık yüreklilik vardır.

Zarfın mazruf ile olan ilişkisi;

  Gül ile bülbül,

  Subay ile astsubay,

  Ȃşık ile maşuk,

  Yusuf ile Züleyha,

  Leylâ ile Mecnun,

  Edi ile büdü,

  Nokta ile virgül,

  Gece ile gündüzün ilişkisine benzer.

Birisi, diğeri için yaradılmışdır.

Birisi, diğerinin mütemmim cüz’üdür.

Biri olmazsa, diğeri de olmaz!..

 *  *  *  *  * 

Tazminâtın Fesat Sarmalı

Bu girizgâhdan sonra, gelelim;

  • Makam tazminatı,
  • Hizmet (görev) tazminatı,
  • Temsil tazminatı ve
  • Kadrosuzuluk tazminatının hâl-i pür melâline...

TSK personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda,

Son zamanlarda yapılan çalışmalar gündemde önemli bir yer tutmaya başladı.

Sağolsunlar, Sayın Milletvekillerimiz;

Meclisi soru önergesi ve kânun teklifi yağmuruna tutuyor,

TESUD, konu ile ilgili olarak hazırladığı taleplerini;

M.S.B. ve Genelkurmay Başkanlığına gönderdiğini ve konuyu takip ettiğini söylüyor,

TEMAD Başkanımız Sayın Ahmet KESER;

Temsil ettiği yüzbinlerce üyesinin hakkını almak için çırpınır iken,

Kapısına kadar getirilen sarı zarf içinde hakkında suç duyuruna maruz kalıyor,

Millî Savunma Bakanımız Sayın İsmet YILMAZ;

Askerî personelin maaşlarında yapılan çalışmaların tamamlanmak üzere olduğunu basına açıklıyor,

Genelkurmay Başkanlığımız;

Kendi personelinin özlük haklarının,”bir sistem bütünlüğü içinde incelendiğini ve kendi yetkisi dâhilindeki düzenlemeleri titizlikle hayata geçirdiğini, diğer konuları ilgili makamlara teklif ettiğini” basın açıklamasıyla kamuoyuna ilân ediyor”.

Görünen o ki konunun muhatabı olan bütün taraflar elinden geleni yapıyor, en azından zâhiren öyle görünüyor.

Fakat bugün biz, görünen ile yetinmeyeceğiz

Ve dahi

İyileştirme denince akla ilk gelen husus olan tazminatlar konusunda,

Bugüne kadar ne zaman, neler yapılmış, hangi kanunlar kabul edilmiş hep beraber bir göz atacağız.

Bugün itibariyle ve kabul edildiği tarihlerden buyana

Sâdece subaylara ödenen 4 çeşit tazminat şunlardır;

    1. Makâm tazminâtı,

    2. Hizmet (görev) tazminâtı,

    3.Temsil tazminâtı,

    4. Kadrosuzluk tazminâtı 

 *  *  *  *  * 

Makâm Tazminâtı ile başlayalım;

  • (1) 12/2/1982 târih ve 2596 sayılı Kânun ile 926 sayılı TSK Personel Kanununa eklenen Ek 18 nci madde ile; 

         Genelkurmay Başkanı,

         Kuvvet Komutanları ve

         Jandarma Genel Komutanına makam tazminatı ödenmesine imkân verildi.

  • (2) 26/6/1984 târih ve 241 sayılı Kânun Hükmünde Kararnamenin 39 ncu maddesi ile, 

        Orgeneral ve Oramiral rütbesindeki subaylar da makam tazminatı kapsamına dâhil edildi.

  • (3) 24/12/1986 târih ve 265 sayılı Kânun Hükmünde Kararnamenin 3 ncü maddesi ile Ek 18 nci madde değiştirilerek, makam tazminatı

        General ve amiral rütbesindeki subayların tamamına teşmil edildi.

  • (4) 09/04/1990 târih ve 418 sayılı Kânun Hükmünde Kararnamenin 21 nci maddesi ile 926 sayılı TSK Personel Kanununa V sayılı Makam Tazminatı Cetveli eklendi ve; 

        Kıdemli Albaylara da makam tazminatı ödenmeye başlandı.

  • (5) 08/07/1991 târih ve 433 sayılı Kânun Hükmünde Kararnâmenin 6’ıncı maddesi ile 926 sayılı TSK Personel Kânununa göre

        Makâm tazminâtı alan subaylarımızın bu tazminâtları % 100’den fazla oranlarda arttırıldı.

  • (6) 27/12/1991 târih ve 475 sayılı Kânun Hükmünde Kararnamenin 10 ncu maddesi ile; anılan Cetvelde yer alan “Kıdemli Albaylar” ibaresi “Albaylar” olarak değiştirilerek,

         Albay rütbesindeki subayların tamamına makam tazminatı ödenmeye başlandı.

  • (7) 13/07/1993 târihli ve 486 sayılı Kânun Hükmünde Kararname ile;

          Kıdemli Albaylar ve Albaylar için farklı makam tazminatı göstergesi tespit edildi.

           Aynı rütbede olan subayların farklı makam tazminatı alması bakımından dikkat çeken bir durumdur.

  • (8) 19/12/1996 târih ve 568 sayılı Kânun Hükmünde Kararnamenin 3 ncü maddesi ile; 926 sayılı TSK Personel Kanununa ekli V Sayılı Makam Tazminatı Cetveli değiştirilerek,

        Yarbay rütbesindeki subaylara da makam tazminatı ödenmeye başlandı.

  • (9)  Arkası, yarın...!

Makam Tazminatının iç gıcıklayacı safahâtı kısaca bu kadar...

Fakat tefrika tefrika çıkartılan bu kanunların askeriyemizde sebep olduğu tesir;

Dünyânın bu ucunda kanatlarını çırpan kelebeğin,

Dünyânın diğer ucunda kasırgaya sepep olmasından daha derin ve sarsıcı oldu!..

 *  *  *  *  * 

Şimdi Gelelim Hizmet (Görev) Tazminâtına;

Personel Kâ nunu “hizmet tazminatı” diyor, diğer kanunlar “görev tazminatı” diyor.

Karşılığında sıfır (0) olan benim maaş pusulamda ise “özel görev tazminatı” yazıyor.

  • (1) 10/4/2001 târih ve 4639 sayılı Kânunun verdiği yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulunca çıkarılan “Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Mali ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında” 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11 nci maddesi ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 nci maddesine eklenen (C) bendinde;

        “(A) bendi kapsamına giren ve temsil tazminatı almayan personele de “hizmet (görev) tazminatı” verildi.

        Bir başka ifade ile; Yarbay ve üst rütbedeki subaylara da hizmet (görev) tazminatı ödenmeye başlandı.

  • (2) 2002/4382 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre hizmet (görev) tazminatı; 15.01.2002 – 14.07.2002 târihleri arasında "sâdece 6 ay süre ile" ödenecek idi.

        Fakat

        Bakanlar Kurulu Karar metinde geçen “6 aylık zaman sınırlaması”;

        2002/4382 sayılı bu Bakanlar Kurulu Kararının 5’inci maddesi;

     “10/1/2002 tarihli ve 2002/3546 sayılı Kararnamenin eki Kararın 1, 2, 3 ve 4'üncü maddeleri ile geçici 1'inci maddesinin uygulanmasına 15.07.2002 tarihinden itibaren devam olunur” şeklinde değiştirildi.

         Ve bu sinsi hile ile;

"Sâdece 6 ay süre ile" ödenecek hizmet (görev) tazminatı “devâmlı” hâle getirildi.

  • (3) Arkası, yarın...!

 *  *  *  *  * 

Temsil Tazminâtına bakalım;

  • 12 Şubat 2000 târih ve 4505 sayılı Kânun ile 23962 sayılı Resmî Gazetede yayımlarak yürürlüğe giren

         Ve dahi

       En az 7.000 gösterge üzerinden Makam veya Yüksek Hâkimlik Tazminatı alanlara ödenen Temsil tazminatı konusuna temas etmeyeceğim.

       Bu tazminat, kozasında uyuyan ipek böceği larvaları için sözkonusu çünkü.

       Tevâ tür o dur ki devletin kurumlarını sâ dece bu uyuyan ipekböceği larvaları temsil ediyor imiş!

 *  *  *  *  * 

Sıra Geldi Kadrosuzluk Tazminâtı’na; 

Memleketin buhranına ve kardeş kavgasına mâni olmak” bahâ nesi ile

27 Mayıs 1960 Cuma günü bütün memleketde idâreyi ele “darbeci subaylarımız”

Hemen ertesi sene piyasaya sürdükleri 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu ile;

Kendi istikbâllerini ve özlük haklarını kısmen teminât altına almışlar idi.

Fakat

Subaylarımıza bütün bunlar az geldi...

Devletin kasasından kendi midelerine daha çok mama akıtmak için,

Hemen hummalı bir çalışma başlatdılar...

Bu kez de

TSK Personel Kânunu ismi ile yeni bir kânun piyasaya süren 27 Mayıs’ın darbeci subayları

  “Tazminât” ismi ile

  Ve fakat

  5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa aykırı olarak kendilerine yeni menfaatler temin etdiler.

Bu menfaatlerden birisi ile de;

Kadrosuzluk sebebi ile terfi edemeyen beyaz subaylarımıza;

926 sayılı Kânunun 49’uncu maddesi ile “züğürt tesellisi” kâbilinden tazminât vermeye başladılar.

Bu tazminât ile kadrosuzlukdan dolayı emekli edilen subaylarımıza;

Aldıkları son maaşlarının 2 ilâ 8 katı tutarında toplu bir para veriliyor idi.

Subaylarımıza verilen bu tazminât;

O senelerde Emekli Sandığından aldıkları ikrâmiyenin dörtde birine tekâbül ediyor idi.

27 Mayıs subay darbesinin rüzgarından istifade ile;

1967 senesinde almaya başladıkları bu “züğürt tesellisi tazminâtın” mikdarı beyaz subaylarımıza az gelmeye başlayınca

Bu kez de bu tazminâtın mikdarını artıracak yeni fırsatlar kollamaya başladılar.

1993 senesine vâsıl olduğumuz günlerde bir pundunu bulan subaylarımız,

499 sayılı KHK ile bu emellerini tahakkuk etdirdiler.

27 Mayıs darbesinin kendilerine verdiği özgüven ile;

Tazminât” ismini verdikleri ikrâmiyeyi 5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa aykırı olmasına rağmen

1967 senesinde meclise kabul etdirmişler idi.

Bu tazminât;

Emekli Sandığı Kânununa aykırı idi. Çünkü bu kânuna tâbi olan emeklilerden hiçbirisi,

Görevde iken aldığı bir tazminâtı, emekli olduğunda da almaya devâm etmiyor idi.

Fakat

1993 senesine vâsıl olduğumuz günlerde, rüzgâr hiç de subaylarımızdan yana esmiyor idi.

İktidâr ve muhalefet partileri bir araya gelmişler

Ve dahi

2 Eylül’ün darbeci subaylarını hesâba çekmek isdiyorlar idi.

1967 senesinde 5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa aykırı olarak almaya başladıkları

Ve dahi

Tazminât” ismini verdikleri rüşveti

1993 senesinde meclise getirseler, kabul etdiremeyeceklerini beyaz subaylarımız pekâlâ biliyorlar idi.

Bu engeli aşmanın da biricik yolu var idi;

Yangından mal kaçırır gibi TBMM denetiminden kaçırarak bir KHK tertip etmek!..

Bu KHK’yi imzâlayacak bakanların kimisini,

Subay orduevine dâvet edip “bir balık iki duble rakı” ile tavladılar.

Kimisini de,

Tehdit ve yalan ile ya korkutdular ya da kandırdılar.

Ve böylece aşağıda anlatdığımız duruma geldik!

1967 senesinden beri; 

  • Maaş katı” olarak ve
  • Bir defâya mahsus” olmak üzere subaylarımıza verilen “tazminât”ın ismi

499 sayılı KHK ile 1993 senesinde “kadrosuzluk tazminâtı” olarak tebdil edildi

          Ve dahi

  • Maaşların yüzdesi” olarak ve
  • 65 yaşına kadar sürekli olmak şartı ile” verilmeye başlandı.

Ne diyelim? Helâl olsun vallahi!

  • (1) 09/08/1993 târih ve 499 sayılı KHK’nın 9’uncu maddesine istinaden;

Subaylar için bu kez de “Kadrosuzluk Tazminatı” icâd edildi.

Kadrosuzuluk sebebiyle terfi edemeyen

Veya

Yaş haddinden önce emekli edilen subaylara;

65 yaşına kadar ödenmek üzere ve ek göstergeler dâhil, orgeneral aylığının aşağıda gösterilen oranları emekli maaşlarına ilave edilmeye başlandı;

   Orgeneral (% 30),

   Korgeneral (% 25),

   Tümgeneral (% 20),

   Tuğgeneral (% 15),

   Albay (% 12),

   Yarbay (% 11),

   Binbaşı (% 10) ve

   Yüzbaşıya (% 9).

  • (2) 28/08/2000 târih ve 629 sayılı KHK ile “Kadrosuzluk Tazminatı” şu oranlarda arttırıldı;

   Orgeneral (% 333),

   Korgeneral (% 360),

   Tümgeneral (% 400),

   Tuğgeneral (% 500),

   Albay (% 583),

   Yarbay (% 500),

   Binbaşı (% 500) ve

   Yüzbaşıya (% 333).

Tazminatın ismi bir yana, artış oranlarına dikkat ediniz.

Teselli ikramiyesi %583 artışla albaylara çıkmış. Emekli subayların maaşında önemli oranda artış getiren bu düzenlemede astsubayların gene esamesi okunmadı.

  • (3) Arkası, yarın...!

 *  *  *  *  * 

  • 7 hamlede "makam tazminatı"nın, 
  • 2 hamlede ise "hizmet (görev) tazminatı"nın baş döndüren macerası işte böyle....

28/11/2011 târih ve 2011/2722 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile;

Ocak 2012 tarihinden geçerli olmak üzere;

Sâdece yarbaylara ve AÜKHE eğitimi almış astsubaylara yapılanlar gibi gizlice yapılan “balans ayarları” bunlara dâhil değil.

Makâlemizin buraya kadar olan satırlarına bakarsanız,

Yarbay ve üst rütbedeki bütün subay rütbelerinden yazıda bahsedildiğini görürsünüz.

Dikkatinizi çeken bir husus daha olmalı;

Buraya kadar dillerden dökülen ağdalı kelâmlarda, çıkartılan tomar tomar kanunlarda, astsubay kelimesi bir kez bile zikredilmemiş!

Bugüne kadar sâdece subaylara verilen;

   Makam tazminatı,

   Görev (hizmet) tazminatı,

   Temsil tazminatı ve

   Kadrosuzluk tazminatı için çıkartılan bu kanunlar silsilesine,

Eklenecek son halkada bakalım piyango kimlere çıkacak!..

 *  *  *  *  * 

   Yazımızın öznesi;

   Makam tazminatı,

   Hizmet (görev) tazminatı

   Temsil tazminatı ve

   Kadrosuzluk tazminatı...

Elimizdeki belge ise bir soru önergesi.

Makam tazminatının subaya ve astsubaya verilmesi için İstanbul Milletvekili sayın Mahmut TANAL,

TBMM Başkanlığına 7/7407 sayılı yazılı bir soru önergesi vermiş.

Bu soru önergesini Millî Savunma Bakanı sayın İsmet YILMAZ,

22 Haziran 2012 tarihinde yazılı olarak cevaplamış. (Bkz. 22 Haziran 2012 târih ve MAİY:2012/7119/Kan. ve Kar.D.Ka. Tetkik ve İşl.Ş.1243 sayılı ve “Yazılı Soru Önergesi” konulu cevabî yazı).

Söz konusu soru önergesinde sayın TANAL şöyle diyor;

Md.3. Yarbay ve üzeri rütbedeki subaylara verilen görev tazminatını 1’inci dereceye gelmiş muvazzaf ve emekli subay ve astsubayların da alabilmesini (yaklaşık 385 TL artış) öngören kanun tasarısı taslağı 11 Haziran 2012 tarihinde yasalaştırılmak üzere Başbakanlığa gönderilmiştir”.

İyi anlaşılması için konu hakkında kısa bilgi verelim...

Hatırlanacağı üzere;

2002 senesinde makam tazminatının yarbay ve astsubay II kademeli kıdemli başçavuşa da verilmesi amaçlanmış idi.

KHK kabul edilir edilmez, yarbaylara makam tazminatı hemen ödenmeye başlanmış

Fakat

Astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara ödemeye gelince bütçe muslukları fısss! etmiş idi.

İşde, yukarıda anlatmaya çalışdığım husus; bu konunun devamı niteliğindedir.

Statü hazretleri, 2002 senesinde, astsubay II kademeli kıdemli başçavuşları ileri sürerek,

Makam tazminatını muvazzaf yarbaylara verdirmiş idi.

Geriye kim kalmış idiı?

El cevap “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar”.

Peki kimdir “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar?

El cevap bir gayya kuyusu!.. Doldur içine kimi istersen!..

Anlaşılan, statü hazretleri, yarbaya makam tazminatı vermekle hızını alamamış,

Şimdi de “1’inci dereceye gelmiş emekli ve müstafi subaylar”a görev tazminatı verdirmek istiyor.

 *  *  *  *  * 

Gönül diyor ki şimdi burada dur ve şu soruları sor;

  • (1) 12/2/1982 târihinde Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve Jandarma Genel Komutanına makam tazminatı ödenmesine başlandı. Bu kanunda astsubayın adı yok. 
  • (2) 26/6/1984 târihinde Orgeneral ve Oramiral rütbesindeki subaylar da makam tazminatı kapsamına dahil edildi, bu kanunda da astsubay yok sayıldı. 
  • (3) 24/12/1986 târihinden geçerli olmak üzere makam tazminatı, general ve amiral rütbesindeki subayların tamamına teşmil edildi. Kabul edilen kanunda astsubaylar inkâr edildi. 
  • (4) 09/04/1990 tarihinden itibaren  Kıdemli Albaylar rütbesindeki subaylara da makam tazminatı ödenmeye başlandı. Astsubaylardan söz eden yok. 
  • (5) 27/12/1991 târihinden başlamak üzere Albay rütbesindeki subayların tamamına makam tazminatı ödenmeye başlandı. Astsubaydan bahseden yok. 
  • (6) 19/12/1996 târihinde geçerli olmak üzere Yarbay rütbesindeki subaylara da makam tazminatı ödenmeye başlandı. Astsubayların adı gene yok. 
  • (7) Yukarıdaki satırlarda târih ve sayısını verdiğimiz KHK’ler ile;

     

       Görev (hizmet) tazminatı,

       Temsil tazminatı ve

       Emekli subaylara kadrosuzluk tazminatı verilmesi amacı ile yapılan düzenlemelerde,

Gene astsubayların esamesi okunmadı.

 *  *  *  *  * 

Şunları da soralım;

  • Makâm tabiri neyi ifade eder?

       Bakalım; 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanunu; Madde 11 – Makam: Her âmirin Silahlı Kuvvetlerde temsil ettiği mevkidir.

  • Şimdi de Âmir’in ne olduğunu görelim;

        Aynı Kanun, Madde 9 – Âmir: Makam ve memuriyet itibariyle emretmek salâhiyetini haiz kimsedir. Demek oluyor ki unvanı “Âmir” olan her asker makam tazminatını hak ediyor.

  • Peki, makam tazminatının tahakkuku konusunda son 21 seneden beri yapılagelen uygulama nedir?

       1982 senesinden beri makam tazminatı;

   2000 tarihinden buyana temsil tazminatı,

   2001 senesinden beridir de görev tazminatı;

     Yarbay,

     Albay,

     Tuğgerenal,

     Tümgeneral,

     Korgeneral ve

     Orgeneral rütbesindeki bütün subaylara veriliyor.

Kadrosuzluk tazminatı da 1993 senesinden beri;

     Yüzbaşı,

     Binbaşı,

     Yarbay,

     Albay,

     Tuğgeneral,

     Tümgeneral,

     Korgeneral ve

     Orgeneral rütbesindeki subaylara veriliyor.

Soru sormak zihin açar, sormaya devam edelim;

  • Halen makam tazminatı verilen her subayın bir makamı var mı?

        Yok, âmir olmayan, âmir olmadığı için makamı olmayan subaylar da var.

  • Makâm sahibi olmadığı halde makam tazminatı alan subay var mı?

        Var, Yarbay ve üstündeki subaylardan âmir olmayan ve âmir olmadığı için makam sahibi olmayan subaylar da var ve makam tazminatını alıyorlar.

  • Âmir olduğundan dolayı makâm sahibi olan binbaşı ve daha alt rütbedeki subaylara niçin makam tazminatı verilmiyor?

       Bu sorunun cevabını ben bulamadım.

  • Peki, makam dediğimiz şey, sâdece subaylara mı mahsusdur?

        Hayır. Âmir olduğundan dolayı makamı olan çok sayıda astsubaylar ve uzman jandarma çavuşlar var. Ben de Âmir unvanı ile görev yaptım, makamım vardı. İdâre, “Komutanlık” görevi veriyor fakat “Âmir” unvanı vermiyor astsubaya. Çorba, içmek içindir değil mi? Tıpkı çorba verip kaşık vermemek gibi...

Peki makamı olan astsubaylar ve uzman jandarma çavuşlara makam tazminatı niçin verilmez?

  • Yukarıda mezkur soruları tetkik ettiğimizde Genelkurmay Başkanlığımızın tabiriyle özlük hakları konusundaki çalışmalarının “bir sistem bütünlüğü içinde” yapıldığını söyleyebilir miyiz?

        Sayın komutanlarımız;

        Dizi dizi kanunlar çıkartıp makam ve görev tazminatını yukarıdan aşağıda doğru subaylara kerte kerte indirir iken

        Etraflarına bakıp da kendilerinden başka “makam sahibi” göremediler mi acap?

  • Askerliğin temeli nedir?

        Disiplin...

  • Peki disiplin nedir?

        Bakalım; 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu; Madde 13 – Disiplin: Kanunlara, nizamlara ve âmirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir.

        O zaman ağalar, makam/görev/temsil/kadrosuzluk tazminatı ödenmesi konusunda;

Sizler bunca zamandan beri astınızın hukukuna riayet etmiyorsunuz ve onların haklarını tahakkuk ettirmiyorsunuz!..

Hani ast’ın hukukuna riayet? Kanunu ihlâl ettiğinizin farkında mısınız?

Bu cümleden olmak üzere;

  • 21 seneden beri verilen makam tazminatı,
  • 12 seneden beri verilen temsil tazminatı,
  • 20 senden beri verilen kadrosuzluk tazminatı ve
  • 11 seneden beri verilen görev tazminatının tahakkuk ettirilmesi için

  • Sâdece subaylara özgü olarak çıkartılan kanunların, askerlerin bir kısmını cidden mağdur ettiğini ve askerler arasında derin haksızlığa yol açtığını söylemek için hukukcu olmaya gerek var mı? 
  • Makam tazminatı verilmesini öngören ilk kanun, 1982 senesinde çıkartılmış. Bu kanunu, darbeci subayların kendilerinin kurduğu hükümete, yine darbeci subayların kabul etttirdiğini söylemeye lüzum var mı? 
  • Yüzbaşıdan orgenerale kadar da subaylara kadrosuzluk tazminatı verdirdiniz.
  • Yarbay dâhil, üst rütbeli subayların tamamına makam ve hizmet (görev) tazminatını tahakkuk ettirdiniz. Hayırlı olsun!

Şimdi kim var sırada?

 Önce binbaşılar,

Bir zaman sonra yüzbaşılar,

Üsteğmenler,

Teğmenler ve

Asteğmenler...

Şimdi de

Muvazzaf ve emekli/müstafi binbaşılara da;

Makam ve hizmet (görev) tazminatı verilmesi konusunda kanun teklifleri, soru önergeleri, yazışmalar çizişmeler yapılıyor bugünlerde.

Peki,

Âmir unvanlı makam sahibi astsubaylar ve uzman jandarma çavuşlar ne olacak?

 *  *  *  *  * 

Bu arada kısa bir bilgi hatırlatayım.

Bilginiz üzere astsubay tabiri,

İlk kez 05 Temmuz 1951 tarihli ve 5802 sayılı Astsubay Kanunda ihdas edildi.

Astsubay Kanununun birinci maddesi bakın ne diyor;

Makam Tazminatının Fesat Sarmalı

926 sayılı TSK Personel Kanununun 1967 senesinde meriyete girmesiyle,

5802 sayılı Astsubay Kanunu ilğa edildi.

Fakat

Astsubay Kanununun sâdece bir maddesi;

Yukarıda gördüğünüz birinci maddesi,

Madde 208/k fıkrası” olarak 926 sayılı TSK Personel Kânununda aynen ipkâ edildi.

Astsubay Kanunu çıktığı ilk günden beri;

Subaylarla emsal görev yapan astsubaylara, artık bu tarifin çok dar geldiği tartışma götürmeyecek bir hakikatdir.

Sâdece Astsubay için tertip edilen bu târif önemlidir.

Subayın bile hiçbir kanunda böylesi çarpıcı bir tanımı ve tarifi yokdur.

5802 sayılı Astsubay Kanununa niçin konulduğu

Ve

Bu kanun ilğa edilirken 926 sayılı TSK Personel Kânununa niçin ithâl edildiği derinlemesine araştırılıp sebebi açığa çıkartılmalıdır.

Astsubay tâbirinin kanunumuza girdiği ilk tarih olan 1951 senesinden

Yaklaşık olarak 2000 senesine kadar tam 60 sene, Âmir’lik unvanı astsubaylardan esirgendi.

Bunu bir kenera yazınız. Statü hazretleri, Âmir’lik unvânını sâdece subaylara has bir makam olarak kullandı.

Âmirliğe sadece subayları layık gördü.

Yakın zamana kadar “Âmir” deyince akla sâdece subay geliyordu.

2000’li yıllarda, ordumuzda meydana gelen müsbet yöndeki zihniyet değişikliğine koşut olarak

Önce Kuvvet Komutanlarının inhasıyla astsubaylara Âmir’lik ünvanı verildi.

Daha sonra, astsubaylar için Âmirlik kadroları ihdas edildi ve

TMK’larda astsubay kadrolarının “Unvanı” hanesine “Âmir” ibâresi yazılmaya başlandı.

Astsubay kadrolarının Âmirlik olarak ihdas edilmesi konusunda yetkisini sonuna kadar kullanan zamanın Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Sayın Metin ATAÇ’ı bu vesileyle saygıyla ve hörmetle yâd ediyorum.

2007 senesinde, Deniz Kuvvetleri Komutanlı Karargâ hındaki bir kadroya “Amir” unvanıyla atandım.

Atanma emrini okuduğumda, “Amir” kelimesinin parantez içinde yazılması dikkatimi çekdi.

Subay atamalarına bakdım, “... Amiri” şeklinde yazıyordu.

Fakat benim atama emrinde “.. K.lğı (Amir) şeklinde yazıyordu.

Hemen Atama Astsubayını arayıp bunun sebebini sordum.

Cevap, Şube Müdüründen geldi. “Şef, inceledik, Amir ibaresinin niçin parantez içinde (Amir) şeklinde yazıldığına dair bir gerekce bulamadık. Haklısınız, hemen değiştiriyoruz” dedi.

Ertesi gün Personel Bilgi Sistemine girip bakdım. Amir ibaresindeki parantez () kaldırılmışdı.

Bu hatıramı anlatmamın esbap-ı mucibesi, makam/görev tazminatının astsubaylar için yeni bir mevzu olması.

Yarbaylar ile birlikte astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara makam tazminatı ödenmesine dair

Bakanlar Kurulu Kararının 2002 senesine denk gelmesi de yukarıda açıkladığım tekâmül ile alâkalıdır.

Meseleye adâ let açısından bakıldığında;

Maalesef statü hazretleri, “Amirlik” unvâ nını astsubaylardan tam 50 sene esirgemişdir.

Hem amirlik hem de makam görevleri yaptığı hâ lde

Astsubaylara makam/görev tazminatı ödenmesi konusunda da idare, kendisi için isteyip aldıklarını astsubaylardan hâlâ esirgemektedir.

 *  *  *  *  * 

Niyetiniz Nedir? Ameliniz Nedir?

Son zamanlarda ortalıkda dolaşan soru önergelerinde ve kanun tekliflerine bakıldığında,

Genelkurmay Başkanlığımızın ifâ de ettiği gibi,

 Çalışmalarının bir “sistem bütünlüğü içinde” yapıldığını söylemek mümkün.

Yazışmalarda Ordumuzdaki bütün sınıfları kapsayan kavramlar kullanılmış; teklifler; subay, astsubay, uzman jandarma çavuş ve uzman erbaşları ihtiva ediyor.

Lakin, gelin görün ki sonuca baktığımızda yeni kazanımlar elde edenlerin sâ dece ve her zaman subaylar olduğunu görüyoruz.

  • Makam tazminatı, hizmet (görev) tazminatı ve kadrosuzluk tazminatı konularında kabul edilen kanunların hepsinde ve sâ dece subaylar var. 
  • General/amirallere temsil tazminatı ödendi. Bu iyileştirmede astsubayların adı bile geçmedi, görmezden geldiler. 
  • 10 Ocak 2002 târihinde, muvazzaf yarbaylar ve muvazzaf astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara makam tazminatı vereceğim diye yola çıktınız. Yolun sonunda, muvazzaf yarbaylar, makam tazminatını hemen aldı. “Bütçe uygun değil” diyen siyasîler de o günden beri bir başka ifadeyle tam 10 seneden beri muvazzaf astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara makam tazminatını vermiyor.

Statü hazretleri, kendi maksadına ulaşmak için astsubayı bir koç başı olarak ileri sürmüş;

2002 senesindeki uygulamadan, muvazzaf yarbaylar parsayı toplarken,

Muvazzaf astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlar ise, teşbihde hatâ olmaz, avucunu yalamıştı.

image006

Önce astsubay II kademeli kıdemli başçavuşları ileri sürerek yarbaylara makam ve hizmet (görev) tazminatını kopardınız.

Şimdi de ortalıkda dolaşan kanun tekliflerine ve soru önergelerine bakıldığında;

Astsubayların gene koç başı olarak ileri sürüldüğünü ve

Gizli maksadın bu kez de kıdemli binbaşılara makam ve hizmet (görev) tazminatı kotarmak olduğu görülüyor.

Bu da yetmedi “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar”a görev tazminatı isteniyor. Önceki yazışmalarda böyle bir talebiniz de yokdu. Şimdi, kendi lehinize çıtayı biraz daha yükseltiyor, bir adım daha mevzi kazanıyor, maksadınızı iyice tevessü ettirip bu kez de “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar”a görev tazminatı verilmesini gündeme taşıyorsunuz. Tıpkı muvazzaf yarbaylara makam tazminatı verilmesinde yapılan hülleye burada da başvuruyorusunuz ve gene astsubayları truva atı olarak kullanıyorsunuz.

Balıkesir milletvekili sayın Ahmet Duran BULUT’un 26 Haziran 2012 târihinde verdiği 7/7513 sayılı soru önergesinin konumuz ile alakalı iki maddesi işte şöyle;

image009

image010Dikkat ettiyseniz önergede; yüzbaşı, üsteğmen, teğmen ve asteğmenlerin adı geçmiyor.

Bu kanun teklifi ile idâre; astsubaylar, uzman jandarma çavuşlar ve uzman erbaşları her zaman yaptığı gibi gene bir torba olarak kullanıp bu torbanın içine “1’inci dereceye gelmiş muvazzaf ve emekli binbaşıları, yüzbaşıları, üsteğmenleri, teğmenleri ve asteğmenleri doldurmuşdur.

İdâre; yüzbaşı, üsteğmen, teğmen ve asteğmenlerden hiç bahsetmeden ve onları bu torbanın dibinde gizleyerek astsubayları, uzman jandarma çavuş ve uzman erbaşları truva atı gibi kullanarak muvazzaf ve emekli binbaşılara istediğinin aynısının onlara da verilmesini talep ediyor.

Nasıl?

Zeyrekce değil mi?..

Bu ifadelerde bakalım daha ne hinlikler gizli...

Hayat; boğuştuğunuz fırtınalarla, yediğiniz denizlerle değil,

Gemiyi limana salimen getirip getirmediğiniz ile ilgilenir.

İdâre bu niyetinde ne kadar samimi? Kanun çıktığında göreceğiz elbet.

Bu da yetmiyor, şimdi de “başçavuşları” (TSK’de böyle bir rütbe yoktur, bunu artık öğrenin!) ileri sürerek ve her zamân yaptığınız gibi onların sırtına basarak;

Subayları”, astsubay zarfının içine saklayıp muvazzaf kıdemli binbaşılara makâm tazminâtı kotarmaya çalışıyorsunuz.

Bu yazının müellifi beyninizin gerisinde gizlediğiniz niyetinizi okuyor ve bundan sonraki hamlenizi de buradan cümle âleme fâş ediyor...

Maaş iyileştirilmesi konusunda verilecek ilk kanun teklifinde;

 "Birinci dereceye gelmemiş" bütün subaylara, bir başka ifadeyle emekli olmuş kıdemli binbaşılara;

Bir zaman sonra yüzbaşılara, üsteğmen, teğmen ve asteğmenlere de makâm tazminâtı verdirmek için

Gene aynı tezgâhı hazırlayacaksınız.

Sahneye koyacakları bu oyunda, kendileri sutre gerisine saklanır iken

Oyunun figüranı olarak da gene astsubayları ileri sürecekler.

Her daim yaptıkları gibi astsubayların omuzuna basarak gene sâ dece kendileri nemalanacaklar.

1/4'ünde olmadığı hâlde;

Muvazzaf yarbaya makam tazminatı ödenmesini “hukuka aykırı” bulan Yargıtayın raporuna rağmen

Yarbaylara makam tazminatı ödeyen idâre,

Kanun çıkardığı hâlde;

Astsubaya makam tazminatı ödemeye gelince “bütçede ödenek yok” diyor ya da birisi öyle dedirtiyor.

Kanaat-i şahsiyemiz odur ki ikincisi daha muhtemel. Bu ikircikli muamelede tâ rifsiz bir çifte standartdn pis kokusunu almayan var mı?

Muvazzaf yarbaya kanunsuz olarak makam tazminatı ödenmiş, kimin umurunda.

Kanunları hacamat etmek bahasına subaya makam tazminatı ödeyen

Ve fakat

Ellerinde aynı kanun olduğu hâlde;

Astsubaya aynı tazminatı vermeyen siyasî idârenin bu tutumunun ahlakî  olduğunu söyleyebilir miyiz?

Askerî idâre;

2002 senesinde muvazzaf yarbaylara makam tazminatı verilmesini temin ederken,

Aynı kanuna dâhil ettiği muvazzaf astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara makam tazminatı verilmesi konusunda kendi iradesini maksatlı olarak ortaya koymamış,

Hattâ  siyasî idâreye aksi yönde tesir ederek dolaylı yoldan engel olmuşdur.

Tıpkı astsubayara 1/4'ünün verilmesinde yaptığı muvazaa gibi...

Askerî idâre, 2007 senesinde bu kez de;

Emekli subaylar” gibi muğlak bir torbanın içine doldurduğu emekli ve müstafiğ subaylara makam tazminatı verdirmek için milletvekilini öne sürerek, omuzuna basarak kulis yapmışdır.

Bu gayretleri hâlen devam etmektedir. Aynı soru önergesine “eğreti olarak iliştirilen” emekli astsubaylar ise hâlen arafda bekletilmektedir. Askerî idârenin bu konuda da niyetini okumak zor değildir; gene aynı hülleyi sahneye koyacaktır.

Genelkurmay Başkanlığımızın TARİH: 04 Mayıs 2012, SAAT: 11:15 ve NO: BA-02/12 sayılı meşhur Basın Açıklamasına bir göz atalım:

3. Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük haklarına yönelik iyileştirmeler; yüce devletimizin sağladığı imkânlar, ülkemizin şartları ve askerlik mesleğinin kuralları dikkate alınarak, bir sistem bütünlüğü içinde incelenmekte; Genelkurmay Başkanlığı yetkisindeki düzenlemeler hayata geçirilmekte, diğer konular ilgili makamlara teklif edilmektedir.

7. Sonuç olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri; birbirlerine gönül bağıyla kenetlenmiş fedakâr ve kahraman mensuplarının moral ve motivasyonunu en üst düzeyde tutmak maksadıyla, devletimizin sağladığı imkânları kullanmak suretiyle, ihtiyaç duyulan ve yetkisi dâhilindeki düzenlemeleri titizlikle yapmaya devam edecektir.

image012

 *  *  *  *  * 

Yukarıdaki paragraflarda incelediğimiz makam tazminatının ödenmesi konusunda

Genelkurmay Başkanlığımızın bugüne kadar yaptığı ortada durur iken

04 Mayıs 2012 tarihli Basın Açıklamasında;

Çalışmaların “bir sistem bütünlüğü içinde yürütüldüğünü” ifade ediyorsa, buna kim inanır?

Sen önce, makam tazminatı ödemek için beraber yola çık,

Sonra astsubayı suya götür, susuz getir...

Hem de bir değil, iki değil...

Sonra da özlük çalışmalarının “bir sistem bütünlüğü içinde yürütüldüğünü” söyle.

Devlet idâre etmek, en azından ciddiyet ve samimiyet ve hakkâniyetli davranmayı gerektirir. Böyle ikircikli davranmak, ciddiyet ve samimiyetle bağdaşır mı?

Boğa, boynuzundan; adam, sözünden tutulur!..

Makam tazminatının astsubaylara ödenmesi maksadıyla

Bugüne kadar “bir sistem bütünlüğü içinde incelediğiniz” ve

"Titizlikle yapmaya devam ettiğiniz düzenlemeler”in neticesi ortada.

Beraber çıktığınız bu yolda; astsubay, bir truva atı oldu, siz, atın içine gizlendiniz.

Beraber çıktığınız bu yolda; astsubay bir zarf oldu, sizler zarfın içine saklanan mazruf oldunuz.

Beraber çıkdığınız bu yolda, astsubaylar koç başı oldu, kapılar kırılınca astsubayın omuzuna basarak ilk önce ve sadece sizler içeriye girdiniz.

Beraber çıkdığınız bu yolda, kazanan hep siz, kaybeden hep astsubaylar oldu.

Zâten yağlı ve kat kat ballı olan ekmeğinize sırf biraz daha, taşırıncaya kadar yağ ve bal sürmek için astsubaylar üzerinden mağdur edebiyatı yaptınız.

Sâdece kendi menfaatinizi tahakkuk ettirmek maksadıyla kanunlar çıkartmak için astsubayı bir maymuncuk gibi kullandınız.

Ve her seferinde nalıncı keseri misâli hep kendinize yontdunuz.

Devlet yönetme ciddiyeti nerede, samimiyeti nerede, hakkâniyet nerede, insaf nerede?..

Dilinizle söylediğiniz ile elinizle yaptığınız birbirine taban taban zıt ise o zaman sizin yaptığınıza biz ne diyeceğiz?

 *  *  *  *  * 

Aristo Mantığı!..

Zapdetdiği ülkelerde ebedî bir hâkimiyet kurmak isteyen Büyük İskender, zamanın ünlü bilgesi Aristo’ya bir mektup yazar ve kendisinin bu hususdaki tavsiyesini almak ister;

Hocam, rakiplerimin, muhaliflerimin;

  • Kafasını mı vurdurayım?
  •  Hapse mi atayım?
  •  Sürgüne mi göndereyim?

Aristo, cevabî mektubunda Büyük İskender’e şunları öğütler;

  • Önce, aralarında nifak, fesat  sok ve ayrılık çıkart; (böl),
  • Sonra, hakem olup aralarındaki fikir ayrılığını çözmeye çalış; (yönet),
  • Meseleyi asla halletme,  her daim sürüncemede bırak...

Son 60 yıldan beri gıllı gışlı, tefrika tefrika kanunlar çıkartıp kendileri için ballı gaymaklı düzenlemeler yapan avara kasnakcıların astsubay haklarının tahakkuku hususunda yaptıklarıyla Aristo mantığı arasında bir benzerlik var mı sizce?...

Ağaca baltayla vurmuşlar; ağaç, “sapı bedenimdendir” demiş.

Malûm mihrâkların ordumuza yapdığına “TSK’yi itibarsızlaştırmak” diyor isek şâyet,

TSK’yi bu şekilde itibarsızlaştıran kendi subaylarımızın TSK’ye yapdıklarına ne diyeceğiz?

Hûlâsaten,

Bugüne kadar yapılan her düzenlemede, parsayı üç beş yüz apoletli fesat kumkuması topladı.

Beşik ulemalarının çarkına su taşıdığı tazminat silsilesinin fesat sarmalı hoyratca dönmeye devam ediyor...

1975 senesinde öncülüğünü meslek büyüğümüz astsubay ağabeylerimizin

Ve

Yiğit hanımlarının yapdığı ve basında geniş yer tutan ilk topyekûn eylemden buyana

Emekli astsubayların haklı taleplerini ilgililer, hoyuk gibi elleri böğründe seyredip “kös dinler gibi” dinledi.

Yüzbinlerce emekli astsubayın dağları aşan feryatları ve yaptığı eylemler “davulcu osuruğu” mesabesinde kaldı.

Takke düşdü, kel görünmek üzere!..

Borç para bulup ya da belediyenin tedarik ettiği bilâ ücret otobüslere binerek

Alltı delik ayakkabılarıyla yurdun dört bir yanından Ankara’ya gelip

Yllarda hakkını, hukukunu arayan yüzbinlerce emekli astsubayın bunca yıldır ortaya döktüğü emekleri ve

Bitmez tükenmez çabaları ise “sağdıç emeği” olmamalı, olmayacak!..

Makam Tazminatının Fesat Sarmalı

Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Astsb.III Kad.Kd.Bçvş.

Yazılı Soru Önergesi

Aralık 05, 2012

Saygıdeğer Meslektaşlarımız,

Yıllardır, önyargılarla tahakküme varan sosyal, ekonomik ve insani haksızlıklarımızı kamuoyu bilmiyordu. Çünkü, kurumumuza saygımızdan kol kırılır yen içinde kalır düşüncesindeydik. Bu kez kanadımızın da kırıldığını görünce özverili arkadaşlarımız ile mücadele ateşini yeniden yakarak sesimizi kamuoyu ve ilgililerle paylaştık.

Ne yazık ki haklılığımız tescil edilmesine rağmen verilen sözler yerine getirilmiyor! Daha önce MSB basına bu konuda açıklamalarda bulundu. Aylar önce MHP milletvekili Sn.Alim IŞIK'ın şimdi de CHP milletvekili Sn.Sena KALELİ'nin 'aşağıdaki' soru önergelerine verilen yanıtlar ne yazıkki sözden ileriye gitmedi.

Açıklamaların kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğunu düşünüyoruz. Nitekim bize daha önce destek veren FOX TV proğram yapımcısı Sn.Fatih PORTAKAL  destek talebinde bulunan arkadaşlarımızın mesajlarına verdiği yanıtta bizleri fevkalade üzen "Assubaylarda hiç bir şeyden mutlu olmuyor verilenlerle yetinin ülkenin şartları belli......" tarzında söz kullanmıştır.

NE VERİLDİ DE BİZ MUTLU OLMUYORUZ?

Bizim talebimiz hiç bir zaman imtiyaz ve ayrıcalık değil, adalet, eşitlik ve insan onuruna saygı olmuştur. Artık söz değil icraat istiyoruz. Sesimizi farklı bir şekilde duyurmamızı istiyorlarsa bizler o kararlılığı hiç kimsenin tahmin edemiyeceği bir şekilde gösteririz. Umarız buna gerek kalmadan yeni hak değil, gasp edilen haklarımızı alırız.

Sn.KALELİ'ye verilen yanıtı bilgilerinize ve ileride gerektiğinde bazılarına göstermek için sitemiz arşivine gönderiyoruz.

Saygılarımızla  


 

TASNİF DIŞI

T.C.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
ANKARA

28.Kasım.2012

MAİY :2012/7228/Kan. ve Kar.D.Kan Tetkik ve IşI.Ş.(2311)

KONU : Yazılı Soru Önergesi.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

İLGİ: TBMM Bşk.lığının 02 Ekim 2012 tarihli, A.01.0.KKB.0.10.00.00-86735 sayılı ve "Soru Önergesi" konulu yazısı.

İlgi ile, Bursa Milletvekili Sena KALELİ tarafından TBMM Başkanlığına verilen ve Millî Savunma Bakanı tarafından cevap verilmesi talep edilen, 7/10284 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı EK-A'da sunulmuştur.

Arz ederim.

İsmet YILMAZ
Milli Savunma Bakanı

EKİ

EK-A (Yazılı Soru Önergesinin Cevabı)


TASNİF DIŞI EK-A

28.Kasım.2012

MAİY: 2012/7228/Kan. ve Kar.D.Kan Tetkik ve İşl.Ş.(2311)

BURSA MİLLETVEKİLİ SENA KALELİ TARAFINDAN VERİLEN
7/10284 SAYILI YAZILI SORU ÖNERGESİNİN CEVABI

1.Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personelinin özlük haklarına yönelik iyileştirmeler; imkânlar dâhilinde, ülke şartları ve askerlik mesleğinin kuralları dikkate alınarak, bir sistem bütünlüğü içinde incelenmekte; Genelkurmay Başkanlığı yetkisindeki düzenlemeler hayata geçirilmekte, diğer konular ilgili makamlara teklif edilmektedir.

2.Çalışmalar, ihtiyaçlar dikkate alınarak, bir bütünlük içerisinde, emekli ve muvazzaf personelin önerileri de dikkate alınarak yapılan değerlendirmeler neticesinde hazırlanmaktadır. Bu kapsamda yapılan çalışmalar aşağıda sunulmuştur.

a.Mali Konularda Tamamlanan ve Devam Eden Çalışmalar:
  • (1) Astsubayların Vinci derecenin 4'üncü kademesine yükselebilmesini amaçlayan "6318 sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" 03 Haziran 2012 tarihinde 28312 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
  • (2) Son bir yıllık sürede; iç güvenlik harekât (İGH) bölgesindeki personelin tamamı ile diğer bölgelerden makam ve rütbesi itibarıyla taşıdığı sorumluluğu, eğitimi, üstlendiği görevin riski/zorluk derecesi ve personelin ihtisası gibi hususlar da göz önünde bulundurularak seçilen personelin tazminatlarında kısmi artışlar sağlanabilmiştir. Bu kapsamda;

(a) İç güvenlik faaliyeti icra edilen bölgelerde görevli personele verilmekte olan operasyon tazminatı (aylık 567 TL) ile ilgili olarak tazminat verilen personel ve birlik sayısında artış yapılmıştır.

(b) Ayrıca, birinci derece kritik illerde (Hakkari, Şırnak, Siirt, Hatay vb.) görev yapan personele hâlen ödenmekte olan 567 TL operasyon tazminatına ilave olarak astsubayları da kapsayacak şekilde;

  1. Tabur ve aşağı seviyedeki hudut birlikleri, operasyon icra eden tabur ve aşağı seviyedeki birlikler ile ilçe jandarma komutanlıkları ve bağlı karakollardakı personele aylık sabit 677 TL,
  2. Kritik illerde operasyon icra eden diğer birlikler ile havacılık unsurlarına, operasyona iştirak edilen gün ile orantılı olarak günlük 11-43 TL ilave operasyon tazminatı ödenmesine başlanmıştır.

(c) Emsallerine göre daha zorlu şartlarda görev yapanları ve mesleki gelişim için personeli teşvik etmek, mahrumiyet bölgelerinde görev yapanlar ile risk seviyesi yüksek görevlerde bulunanları motive etmek maksadıyla;

  1. Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi (AÜKHE) alan astsubaylara,
  2. Belediye sınırları dışındaki jandarma karakol komutanlıklarında görevli personele,
  3. Patlayıcı madde imhası görevinde çalışan personele ilave tazminat verilmesi sağlanmıştır.

(ç) 2629 sayılı Kanun kapsamında; uçucu, paraşütçü, dalgıç, kurbağa adam gibi niteliklere sahip personelin tazminatlarında ortalama %5-20 oranında artış yapılmıştır.

  • (3)MİT, Emniyet Hizmetleri Sınıfı personeli gibi emeklilerin maaşlarına 2006 yılında 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nda yapılan değişiklikle sağlanan 100 TL iyileştirmenin, makam tazminatı alamayan astsubaylara da yapılması konusunda hazırlanan T.C.Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Taslağı 09 Eylül 2012 tarihinde Başbakanlığa gönderilmiştir.
  • (4) Birinci dereceden maaş alan astsubaylara görev tazminatı verilmesini öngören 926 sayılı TSK Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Taslağı yasalaştırılmak üzere 11 Haziran 2012 tarihinde Başbakanlığa gönderilmiştir.
  • (5) 2003 yılı ve öncesi göreve başlamış olan astsubaylarımızın bir üst dereceye intibak işlemlerinin yapılması için hazırlanan 926 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Taslağına ilişkin yasal düzenleme çalışmalarına devam edilmektedir.
  • (6) Gelir seviyesi kısmen düşük olan astsubayların maaşlarına %20 oranında artış yapılması amacıyla TSK Hizmet Tazminatında artış yapılmasına ilişkin yasal düzenleme çalışmalarına devam edilmektedir.
  • (7) 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun kapsamında görevlendirilen astsubaylara, görev yaptıkları her gün için en yüksek devlet memuru aylığının brüt tutarının 1/10'u tutarında (63 TL) ödeme yapılması maksadıyla hazırlanan 926 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Taslağına ilişkin yasal düzenleme çalışmalarına devam edilmektedir.
  • (8) Mevcut durumda lojman tahsis edilmeyen personele her hangi bir tazminat ödenmemektedir. Lojman tahsis edilmeyen TSK personeline, yaklaşık 400 TL artış getirilmesini öngören 926 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Taslağı yasalaştırılmak üzere 24 Nisan 2012 tarihinde Başbakanlığa gönderilmiştir.
  • (9) Ayrıca, önümüzdeki dönemde yapılacak çalışmalarda, mal sorumluluğu verilen Bölük/Batarya Astsubay/İkmal Astsubaylarına ödenen tazminatların artırılması planlanmaktadır.
b. Mesleki Gelişime Yönelik Tamamlanan ve Devam Eden Çalışmalar:

TSK'de görev yapan Astsubayların mesleki motivasyonunu yükseltmek, aidiyet duygularını geliştirmek, Kuvvet Komutanlıkları arasında uygulama birliği sağlamak ve Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde birlik ve beraberlik ile dayanışmayı artırmak maksadı ile;

  • (1) 05 Nisan 2010 tarihinden itibaren, TSK Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi (AÜKHE) verilmeye başlanmıştır. Bu kapsamda;
  • (a) Eğitimi başarıyla bitiren astsubaylara bir yıl kıdem, tazminat ve Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Şerit Rozeti verilmesi sağlanmış,
  • (b) Ayrıca; 20 Mart 2012'den itibaren AÜKHE programına yurt dışı tetkik gezisi ilave edilmiştir.
  • (c) AÜKHE kontenjanları, Kuvvet ihtiyaçları ve On Yıllık Temin ve Tedarik Programı (OYTEP) kadroları dikkate alınarak 128'den 220'ye çıkarılmıştır. Yeni kontenjanlar aşağıda sunulmuştur:

Kontenjanın Kuvvetlere Göre Dağılımı

Kuvveti Eski Kontenjan Yeni Kontenjan
K.K.K.lığı 47 80
Dz.K.K.lığı 18 27
Hv.K.K.lığı 31 52
J.Gn.K.lığı 30 56
S.G.K.lıgı 2 5
Toplam 128 220
  • (2) Yurt dışında yabancı dil eğitimi imkânları artırılarak 2007 yılından itibaren 115 astsubay yurt dışına (ABD, İngiltere vb.) yabancı dil eğitimine gönderilmiştir.
  • (3) 2008 yılından 2012 yılına kadar astsubay yurt dışı sürekli görev (NATO ve ataşelik) kadrolarında % 51, yurt dışı geçici görev kadrolarında ise % 26 artış sağlanmıştır. Yeni NATO Komuta Yapısı kadro görüşmelerinde astsubay kadrolarının artırılmasına yönelik girişimler devam etmektedir.
  • (4) Astsubayların mesleki motivasyonlarını artırmak maksadıyla, azami %15 olan astsubaylıktan subaylığa geçiş kontenjanı, 2012 yılında %25'e çıkarılmıştır.
  • (5) Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan muvazzaf subay ve astsubayların yükümlülük süresini günümüz koşullarına uygun hale getirerek kısaltılmasını amaçlayan "6318 sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" 03 Haziran 2012 tarihinde 28312 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
  • (6) Disiplini ve mesleki bilgisiyle emsallerine göre temayüz etmiş lisans, yüksek lisans ve doktora mezunu astsubayların askeri okulların uygun görülecek öğretmen kadrolarında görevlendirilmelerine imkân sağlamak amacıyla hazırlanan 5044 sayılı Askeri Okullar Öğretmenleri Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Taslağına ilişkin yasal düzenleme çalışmalarına devam edilmektedir.
  • (7) Bu çalışmalara ilave olarak;
  • (a) Astsubayların atanabilecekleri görevlere ilişkin olarak görev-rütbe hiyerarşisi oluşturmak maksadıyla astsubay kadrolarının Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca yeniden düzenlenmesi,
  • (b)  Astsubay statüsündeki personelin, personel yönetim sistemi içinde sorunlarının çözümü ile kurum içi iletişimlerinin sağlıklı ve güvenli bir yapıda yürütülmesine destek olmak üzere Genelkurmay Başkanlığı astsubay kadrosu ihdas edilmiş ve 16 Temmuz 2012 tarihinde atama yapılmıştır. Ayrıca, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığına ilave olarak, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında da kuvvet astsubaylığı uygulaması başlatılmıştır. Bu kapsamda; Genelkurmay Başkanlığı Astsubaylığı ve Kuvvet Astsubaylığı müesseselerine işlerlik kazandırma bakımından, TSK ağındaki kuvvet personel yönetim bilgi sistemleri üzerinde Astsubay İletişim Forumlarının oluşturulması,
  • (c)Belirli bir yaşın üzerinde bulunan personelin temel ve savaş beden eğitimibirlik standartlarını yerine getirme konusunda yaşadığı sıkıntıları gidermek maksadıyla, birlik standartlarının, "Fiziki Yeterlilik Değerlendirme Testi" yaş gruplarına benzer şekilde yeniden düzenlenmesi,
  • (ç) Sınıf okullarındaki öğretmen yardımcısı kadroları ile AÜKHEM'deki öğretim elemanı ve öğretim elemanı yardımcısı kadrolarının "öğretmen" unvanı ile değiştirilmesi,
  • (d) Mevcut kadro görevleri ve bu görevlerin gerektirdiği eğitim ihtiyaçları doğrultusunda astsubaylara kuvvet nam ve hesabına lisans tamamlama imkânı verilmesi,
  • (e) Astsubaylara öğrenim kıdemi verilecek lisansüstü eğitim kontenjanları ve ilgili bilimsel dal sayılarının artırılması kapsamında kadroların yeniden incelenmesi,
  • (f) Pilotlar hariç diğer uçuş görevlerinde çalışan personelin bröve kullanma esaslarının MY 53-1 (B) TSK Bröve Yönergesi kapsamında belirlenmesi çalışmalarına devam edilmektedir.
c. Sosyal hakların iyileştirilmesine yönelik çalışmalar:
  • (1) Hastanelerde statü ayrımı yapılmaması kapsamında;
  • (a) Polikliniklerde uygulanan "muayene öncelik sırası", statü ayrımı gözetilmeksizin randevulu hastalara öncelik verecek şekilde değiştirilmiş,
  • (b) "Hasta Servisleri"nin rütbelere göre değil hastaların cinsiyetlerine ve hastaların durumuna göre ayrılması şeklinde düzenleme yapılmıştır.
  • (2) Tanınmış kişilerin orduevi ve askeri gazinolara girişinde, astsubayların referansı ile tanınmış kişi kartı verilmesi uygulamasına 24 Nisan 2012 tarihinden itibaren başlanmıştır.
  • (3) 20 Nisan 2012 tarihinde "Sanık Asker Kişiler İçin Avukatlık Ücretinin Ödeme Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik"te yapılan değişiklik ile asker kişilerin; karakol, karakol nöbetçisi, devriye, nakliyat muhafazası hizmetlerinde veya asayişi temin ve kaçakçılığın men, takip ve tahkiki için görevlendirildiklerinde ya da önleyici, caydırıcı, düzenleyici, koruyucu ve adli görev ve hizmetlerin yerine getirilmesi sırasında veya bu görevlerinden dolayı sanık durumuna düşmeleri halinde avukatlık ücretlerinin ödenmesine imkân sağlanmıştır.
  • (4) OYAK Genel Kuruluna, Temsilciler Kurulu tarafından seçilen 20 üyenin 8'i astsubaydır. Ayrıca; Milli Savunma Bakanı, Maliye Bakanı, Sayıştay Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Bşk. ve Türkiye Bankalar Birliği Başkanından oluşan seçim komitesi tarafından OYAK Yönetim Kuruluna bir astsubay seçilmiştir.
  • (5) Disiplin hukukuna ilişkin problem sahalarının değişen ve gelişen günümüz hukuk anlayışına da uygun bir şekilde çözülmesinin gerekli olduğundan hareketle yeni bir Disiplin Kanunu oluşturulmasına yönelik olarak bir çalışma yapılmıştır. Bu kapsamda; oda ve göz hapsi cezaları, dolayısıyla da Disiplin Ceza ve Tutukevleri kaldırılmış, amirlik görevinin en önemli yetkilerinden birisi olan disiplin cezası verme konusunda sicil verme yetkisi olan bütün astsubaylara ceza verme yetkisi tanınmıştır.
  • (6) İç Hizmet Yönetmeliğinde eski nasıplı astsubaylardan II.Kademeli Kıdemli Başçavuş rütbesinde olanlara verilen nöbet muafiyetinin,
  • (a) Astsubaylıktan subaylığa geçen personel için 23 hizmet yılını, Uzman Jandarma /Uzman Erbaşlıktan astsubaylığa geçen personel için 24 hizmet yılını dolduranlara,
  • (b)Altı yıllık bekleme süresine tabi olan yeni nasıplı astsubaylar için Kıdemli Başçavuş rütbesine ulaşanlara verilmesi şeklindeki İç Hizmet Yönetmeliği değişiklik taslağına ilişkin yasal düzenleme çalışmalarına devam edilmektedir.
  • (7) 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi personelin özlük haklarında yapılan iyileştirmelerin subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar için de uygulanmasını amaçlayan "6318 sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" 03 Haziran 2012 tarihinde 28312 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kapsamda; eşi doğum yapan, kendisi veya çocuğu evlenen; eşi, anne, baba veya kardeşi vefat eden, bakmakla yükümlü olduğu yakını kaza geçiren veya önemli bir hastalığa yakalanan personele verilecek izin sürelerinin, Devlet Memurları Kanunu'nda yapılan iyileştirmelere paralel hale getirilmesi sağlanmıştır.
  • (8) TSK personelinin orduevi, askeri gazino, sosyal tesisler ve özel/yerel eğitim merkezlerinden faydalanma şartlarının iyileştirilmesi hususunun incelenmesi devam etmektedir. Buna ilave olarak, subay orduevi olarak hizmet veren Ankara Sıhhiye Orduevinin C motel binası, 09 Ekim 2012 tarihinden itibaren "Astsubay Kısmı" olarak hizmete açılmıştır.

3. Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük, sosyal ve eğitim hakları ile ilgili çalışmalar, personel ayırımı gözetilmeksizin bir bütün olarak yürütülmektedir. Bu kapsamda teklifler, halen görevde bulunan subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş ve sivil memurların özlük hakları ile bunların emekli maaşlarında iyileştirme yapılmasını içerecek şekilde ihtiyaca göre muhtelif zamanlarda hazırlanmaktadır.

Bilgilerinize sunarım.


İsmet YILMAZ
Milli Savunma Bakanı

Sayfa 1 / 2
genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ