Sayın ERTEN,
Başkan adayları ile seçim öncesi röportaj çağrımıza ikinci olarak Sayın Cengiz ERTEN'den dönüş oldu. Amacımız tarafsız bir şekilde TEMAD Genel Başkanlığı’na aday olmayı düşünen meslektaşlarımızı tanıtmak, onların da kendilerini tanıtmalarına imkan vermek. Eğer delegelerin “doğru” seçim yapmasına en küçük bir katkımız olursa, amacımıza ulaşmış sayarız.
Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür eder, başarılar dileriz.
1966 yılının soğuk ve karlı bir günü Ankara-Polatlı’da doğdum. İlk, Orta ve Lise öğrenimimi Polatlı’da tamamladım. Ortaokul ve Lise çağlarında başlayan askerlik mesleğine olan sevdamın peşinden giderek Deniz Astsubay Sınıf okuluna girdim. 30 Ağustos 1984 tarihinde Elektronik Astsb.Çvş. rütbesine nasıp edilmek ile hayatımdaki ilk hedefime ulaşmış oldum.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının çeşitli gemi ve harp karargahlarında Elektronik Astsubayı, Elektronik Atölye Şefi, Fiber Optik Hat Uzmanı ve Santral Kısım Amiri görevlerini deruhte ettim. Görevde bulunduğum süre içerisinde çeşitli cihaz ve sistem uygulama (Planlı Bakım Sistemleri, Toplam Kalite Yönetimi v.b.) meslek içi kursları ile Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi lisans eğitimlerini tamamladım.
2005 yılının Mart ayında Uzunada Deniz Komutanlığı emrinde yapmış olduğum görevimden kendi isteğimle emekli oldum. Çalışma hayatımı özel sektörde çeşitli şirketlerde Güvenlik ve İdari İşler Üst Düzey Yöneticisi olarak sürdürdüm. 26.09.2014 tarihi itibarı ile TEMAD çalışmalarımı daha etkin yapabilmek ve ihtiyaç duyduğum yeterli zamanı ayırabilmek adına çalışma hayatımı sonlandırdım.
Evli ve 2 kız 1 erkek olmak üzere 3 çocuk babasıyım.
Kesinlikle var. Yalnızca adaylıkla değil çalışmalarımızda doğrudan ilgilidir.
2011 Genel Kurulunun ardından, Genç Kuşak Emekli Astsubaylar Grubu olarak delegelerimizin teveccüh gösterdiği yeni yönetime çalışmalarında nasıl bir katkıda bulunabiliriz sorusuna cevap aradık.
Derneğimizin amaçlarının en iyi şekilde ve süratle nasıl gerçekleştirilebileceği, 2014 yılında yapılacak Genel Kurula kadar olan üç yıllık sürede nasıl bir yol izlenmesi gerektiği konusunda geçmiş de yapılanları inceleyerek neleri yanlış veya doğru yaptığımızı tespit ederek, grubumuzun hedef ve projelerini gözden geçirerek çeşitli konularda plan ve projelerimizi revize ettik.
Bu kapsamda yapmış olduğumuz görev dağılımı neticesin de grubumuzun temsili ve Genel Başkan Adaylık görevi tarafıma tevcih edildiğinden planlarımız gereği işimden ayrıldım.
Bu konuya nasıl ve nerden baktığınızla alakalıdır. Çünkü hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Şöyle ki; İşimin aileme ekonomik katkı sağladığı bu gün için yadsınamaz bir gerçektir.
Peki ya gelecek de? Yani 10 veya 15 yıl sonra çalışmak için yeterli güç’e sahip olmak mümkün olacak mı? Bu sorulara vereceğiniz cevaplar sorunuzun cevabını teşkil edecektir. Eğer isterseniz. Biz kendi cevaplarımızla konuya bakış açımızı ortaya koyalım.
Eğer hepimizin insan olduğu gerçeğinden hareket edersek sizlerinde bildiği gibi insan her yaşta farklı bir fiziki güç’e ve tecrübeye sahiptir. Şu an kemale ermiş olmakla birlikte Allah ömür verirde görebilirsek ilerleyen yıllarda aynı güç’e sahip olmamız mümkün olmayacaktır. O zaman çalışacak imkana da sahip olamayacağız. Mevcut hukuk sisteminde ikinci bir emekli maaşı almamız da mümkün olmadığına göre ailemize ekonomik katkı sağlamamızda söz konusu olmayacaktır.
Yol haritamızda belirttiğimiz plan ve projelerimizi hayata geçirdiğimiz ve hukukun öngördüğü haklarımızı aldığımız takdir de çalışmaya da ihtiyacımız kalmayacaktır.
İstisnalar hariç binlerce meslektaşımızın da aynı durumda olduğunu biliyoruz. Bu nedenle herkesin taşın altına elini sokmasını bekliyor ve öncelikle kendimiz iki elimizi de taşın altına sokuyoruz.
Bu hareketi bir fedakarlık olarak kabul etmekle birlikte geleceğimiz için fazlaca olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü mücadelelerin fedakarlıkla kazanıldığı tarihin kaydetmiş olduğu bir gerçektir. Farklı konularda da olsa herkes bir mücadelenin kazanılması için maddi ya da manevi fedakarlık yapmak zorundadır. İşten ayrılmamızda bu fedakarlığın bize düşen kısmıdır.
Camiamızın beklentileri neyse bizim de beklentimiz o dur. Farklı ile neyin kastedildiğini anlamış değilim. Ancak kastedilmek istenen menfaat ise;
Evet hem maddi hem de manevi menfaatimiz söz konusudur. Her iki menfaatimi de tüm istişare toplantılarında meslektaşlarımız ile paylaşıyoruz. Aslında maddi menfaatimizin bir kısmını fedakarlıkla ilgili sorunuzu cevaplar iken açıklamış idik.
Biraz daha açmak gerekir ise şahsen bendeniz lisans mezunu olup 2. derecenin 3. kademesinden emekli oldum. Yine bendeniz gibi lisans mezunu olan 1.derecenin 1. kademesinden emekli bir meslektaşımla aramızda hukukun bu güne kadar uygulanmamasından kaynaklanan yaklaşık 1000 TL. fark bulunmaktadır. Günümüz şartlarında azımsanamayacak bu farkın;
Hukukun öngördüğü ancak bu güne kadar alınamayan haklarımızdan göreve başlangıç derece / kademe ilerlemesi, intibaklar, emekli maaşı bağlama ve tazminat oranlarındaki adaletsizliğin giderilmesi ile elde edilecek maddi kazanımlarımızın maaşlarımıza yansıması tüm meslektaşlarımızın olduğu gibi bendenizin de maddi menfaatidir.
Her insan gibi bizde içinde yetiştiğimiz toplumun kültürü ve tarihi ile yoğrularak yetiştik. Elbet de ki bu bizim hayat görüşümüzü ve felsefemizi etkilemektedir. Adalet, onur, şeref, haysiyet, hoşgörü gibi kavramlar toplumun yapısı ile doğru orantılı olarak şekillenmektedir.
Camiamızın bu kavramlara dayanarak yürütmüş olduğu hak ve onur mücadelemizin başarıya ulaşmasına okyanusta ki bir damla misali katkı sunmuş olmak, hiç bir şey yapmamaktansa sorumluluk alarak çalışmak, ilerde keşke şunu da yapsaydım dememek, hem ailem hem de camiamız için, bir şeyleri başarmanın hazzını duyabilmek de bendenizin manevi menfaatidir.
Bazı kişilerin dillendirdiği gibi 9 sene değil sadece, 2008 – 2011 döneminde Sayın EROL yönetiminde Yüksek Denetleme Kurulu Üyesi idim. Bu görevi kabul ediş sebebim Astsubay camiasının mücadelesinde bendenize nerde ve ne şekilde ihtiyaç duyulur ise katkı sunmaktı.
Bir buçuk yıl boyunca karıncanın yangına su taşıması misali şevkle ve zevkle hizmet etmeye çalıştım. Gördüğüm her yanlışı Sayın Genel Başkan ile paylaştım ve doğruları aklımın erdiği dilimin döndüğünce izah etme uğraşı içinde oldum. Bu konuyu Sayın EROL “ O dönemde en yoğun muhalefeti bana Cengiz ERTEN yapmıştır” diye dile getirmektedir.
Hizmet sürem içersinde tespit edip 2011 Genel Kurulunda açıkladığım yanlışın. Akabinde Sayın Genel Başkan tarafından Balçova TEMAD şubesinin denetiminde görevlendirildim. Bu denetimin zamanlaması bana göre yanlış idi ve denetim konusunda da üzerimde baskı kurulmaya çalışıldı. Erklerin bağımsızlığı ilkesine inanan bendeniz için kırılma noktası bu olmuştu. Bu tarihten sonra yapılan hiçbir denetlemeye katılmadığım gibi Genel Kurul denetleme raporu hariç hiçbir evraka da imza atmadım.
İlk önce bir yanlışı düzeltelim 11 oy değil, 13 oy aldık. Bunu seçimlere çok kısa süre kala grup olarak ortaya çıkmamıza ve plan / projelerimizi anlatmak için yeterli zamana sahip olamamamıza bağlıyorum. Lakin 13 oyu veren delegelerimize karşı sorumluluğumuz olduğunu düşünerek çalışmalarımıza aralık vermeden devam etme kararı aldık.
Seçilen yönetimin icraatlarını adım adım takip ettik. Doğruları yaptıklarına inandığımız her konuda destek olduk, yanlış yaptıklarına inandığımız her konuda da kendilerini ikaz etmekten çekinmedik.
İnançlarımız doğrultusunda elimizden gelen her türlü katkıyı sağlamaya gayret ettik. (TBMM. Dilekçe komisyon görüşmeleri, OYAK Yönetim Kurulu Bşk. Görüşmesi, Meclis Plan Bütçe Görüşmeleri, Alınan eylem kararları v.b.)…
Bu durum herkesinde bildiği gibi dernek tarihimizde bir ilk ve de beklenmedik bir durum idi. Bu kararın hangi şartlar altında ve ne gerekçe ile alındığı kamuoyumuz gibi bizimde tam olarak vakıf olmadığımız bir konu idi.
Mevcut yönetimin amacının ne olduğunu bilmeden, yönetim içinde meydana gelen ayrışmanın camiamızın hedef ve amaçları için hangi gayeye hizmet etmek istediğini anlamadan harekete geçmenin, her zaman birlik, beraberlik ve ortak akıl ile hareket etmeyi ilke edinmiş grubumuzun derneğimiz üyelerinin menfaatlerine yarardan çok zarar getireceği kanaatine sahip olmasına neden olmuştur.
Genç Kuşak Emekli Astsubaylar Grubunun Lideri olsam da tek başına karar alma yetkisine sahip olmadığımdan grubumuzun aday çıkarmama kararına uymak sureti ile hareket ettim.
Sosyal medyayı aktif olarak kullandığımızı kabul ediyorum. Çünkü bizler sosyal medyanın gücüne inanıyoruz. Bu gücün doğru şekilde kullanıldığın da çok etkili olduğunu hep birlik de yaşayarak gördük.
Yine aynı şekilde sertliğin yarardan çok zarar getirdiğini yaşadığımız olayların bizlere öğrettiğine inanıyoruz. Hatasız kul olmaz ancak insanlar hatalarından ders aldıkları müddetçe ilerleme sağlayabilirler. Sizinde belirttiğiniz gibi bu değişim kamuoyunun dikkatinden kaçmamıştır. Bu durumda düşüncelerimizin ne kadar doğru olduğunun bir işaretidir. Bu bakış açısı ile diyebiliriz ki;
Geçmişte meydana gelmiş olayların adaylığımız üzerinde etkisi olmayacağı kanaatindeyiz.
Seçildiğimiz takdirde üslubumuza gelince;
Kişilik haklarına saldırmadan, saygı ve hukuk sınırları çerçevesinde yapılan tüm eleştirilere açık olduğumuzu,
Her bir üyemizi kucaklayıcı, onları kazanmak için yoğun çaba sarf eden olacağımızı,
Grubumuzun hedefi olan “BİZ” olma yolunda izlediğimiz mevcut üslubumuzu sürdüreceğimizi beyan edebilirim.
Camiamızda herkes bunu merak ediyor ve soruyor… Bir isim listesi yayınlamak oldukça uzun zaman alacak ve listede yer yetersizliğinden dolayı ismini yayınlamamız mümkün olmayan arkadaşlarımıza haksızlık etmiş olacağız.
Bu sebeple bu sorunun en doğru ve basit cevabının bir liste yayınlamadan şu şeklide verilebileceğini düşünmekteyiz.
Bizimle aynı gayeyi paylaşan, aynı amaç uğruna mücadele eden “ BİZ” diyebilen herkes ile birlikteyiz. Bunu da sosyal medya üzerinden camiamız ile paylaşıyoruz. Dikkat ederseniz ziyaret ettiğimiz her şubede sosyal medya aracılığı ile yayınladığımız her fotoğraf karesinde farklı isimlerle beraberiz…
Aslında “BİZ” sizin içinizden birileriyiz… Dikkatli bir şekilde baktığınızda bizlerin kim olduğunu çok net görebilirsiniz…
Çünkü BİZ aslında SİZLERİZ ve SİZLERLE BİRLİKTE çalışıyoruz ve de çalışacağız.
Bizler her üyemizin tüzüğümüzü incelemesi gerektiğine inanmaktayız. Bu vesile ile derneğimizin bir üyesi olarak, ayrıca dernek denetim kurulu üyesi sıfatı ile birçok kez tüzüğümüzü detaylı bir şekilde inceleme fırsatına sahip oldum.
Sizlerinde bildiği üzere dernek tüzüğümüzün dayandığı yasal dayanakları oluşturan kanun ve yönetmelikler zaman içersinde değişmiş olmasına rağmen tüzüğümüzde bu değişikliklere göre düzenleme yapılmamıştır.
Derneğimizin kuruluşundan bu güne kadar geçen sürede koşulların değişmiş olması ve ortaya çıkan ihtiyaçlar tüzüğümüzün ivedilikle düzenlenmesine ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
Özellik son birkaç yıl içersinde derneğimiz içersinde yaşanan olaylar neticesinde ortaya çıkan sorunlar tüzüğümüzün yasal dayanağı olan kanun ve yönetmeliklerin dikkate alınmaması ve tüzüğümüzde bir çok konun muğlak ifadeler ile yer alması veya açıklanmamış olması sorunlarımızın kaynağını oluşturduğundan adil, demokratik, şeffaf bir yönetimin gereği olarak tüzük değişikliği grubumuzun birinci önceliğini oluşturmaktadır.
Malumunuz olduğu üzere tüzük değişikliği genel kurulumuzu oluşturan değerli delegelerimizin iradesi ile mümkündür. Delegelerimiz teveccüh gösterip bizleri yönetimde görevlendirdikleri takdirde;
Camiamıza açıklayıp söz verdiğimiz gibi, grubumuzun çok uzun zamandan bu yana yapmış olduğu tüzük çalışmasını üyelerimiz ve ilgili kurumlar ile paylaşarak,
Onların öneri, teklif ve görüşlerine göre tüzük çalışmamıza son şeklini vererek, olağan genel kurulun yapılış tarihinden itibaren en geç üç ay içinde tüzük genel kurulunu toplamak sureti ile değerli delegelerimizin onayına sunmayı planlamaktayız. Takdir değerli delegelerimizin olacaktır.
Sizin de tespit ettiğiniz gibi “BİZ” olmadan başarıya ulaşmak oldukça zor hatta imkansız. Ama “ BİZ” olmak çok da zor değil.
Bizce bu dağınıklığın en büyük nedeninin birbirimize olan güven noksanlığından kaynaklandığı kanaatindeyiz.
Bir toplumda güvenin tesisi ancak adil, demokratik, şeffaf bir yönetim ve toplumun tüm fertlerinin hukukun üstünlüğü ilkesini benimsemiş olmaları ile mümkündür.
Bizim çözüm yolumuz adil, demokratik, şeffaf bir yönetim sağlamak. Bu da ancak tüzüğümüzün yeniden düzenlenmesi, derneğimizin kurumsal bir yapı ve kimliğe sahip olması ile başarılabilinir.
Bu şekilde tüm üyelerimiz sorun, istek, talep ve önerilerini yönetime iletme imkanına kavuşur, kısacası yönetime katılabilir ve söz sahibi olabilir.
İnsanoğlunun doğası gereği herkesin aynı fikir ve düşünceye sahip olması mümkün değildir. Mutlaka farklı düşünceler ve fikirler olacaktır. Ancak bu şekilde kendimizi geliştirmemiz mümkündür.
Sorun farklı düşünceler ile fikirler değil birbirimizin düşüncelerine saygı duymamaktan ve tahammül göstermemekten kaynaklanmaktadır.
Bizler muhalif düşüncelerin olmasının ve eleştiride bulunmasının yönetimlerin hata yapmasını önlediğine inanıyoruz. Fakat bu eleştirinin dozu çok önemlidir. Kişilik haklarına saldırının veya toplum içinde küçük düşürücü davranış ve sözlerin eleştiri yapmakla ya da muhalif olmakla bir alakası olduğuna da inanmıyoruz.
Derneğimiz içinde uygulanan tüm ihraç kararlarının uygulamasında hukuki sorunlar olduğunu biliyoruz. Bendenizin denetleme üyeliği esnasında ihraç edilmiş olmanızın bunu onayladığım anlamına gelmediğini size hatırlatmak isterim.
Sizin de bildiğinize inandığım tüzüğümüzün bu konudaki yetkiyi yönetim ve disiplin kuruluna verdiğini hatırlatmakta yarar olduğuna inanıyoruz. Yeri gelmiş iken hatırlatmak da fayda var. Bu durum tüzüğümüzün ne kadar ivedilikle değişmesi gerektiğini de göstermektedir.
Biz “sen yoksan bir eksiğiz” sloganına canı gönülden inanıyor ve destekliyoruz. Bu bağlamda herhangi bir dernek üyesinin hukukun belirttiği konular hariç mevcut tüzüğümüzdeki şekli ile ihraç işlemi uygulaması ile karşı, karşıya kalmasını onaylamıyoruz. Çünkü insanı kaybetmek çok kolay ancak kazanması çok zor diyoruz ve arzu eden her meslektaşımızı “ BİZ” olmaya davet ediyoruz.
Sosyal bir varlık olan insanın yaşamını toplu halde sürdürdüğü hepimizin malumudur. Toplu halde yaşamak aynı zamanda kurallar silsilesini de yanında getirmektedir. Bu kuralları beğensek de beğenmesek de uymak zorunluluğumuz vardır.
Yararlanma hakkına sahip olduğumuz orduevlerinin de bir takım kullanım kuralları olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bu kurallara uymayanlarında orduevlerinden faydalanamayacağı herkesin bildiği bir gerçektir.
Biz bu kuralları onaylasak da onaylamasak da mensubu olduğumuz kurumun ve toplumun koymuş olduğu hukuk ve genel ahlak kurallarına uymak zorundayız.
Hele ki; toplumun belli başlı kurumlarında belirli temsil ile yönetim makamlarına gelmiş kişiler o toplumun her hangi bir ferdi gibi hareket etme lüks ve hakkına sahip değillerdir. Bu kimseler şahsi istek ve arzularını temsil ettikleri toplumun veya kurumun menfaatlerinin önüne çıkaramazlar. Velev ki; bunlar toplumun menfaatleri ile çelişiyor olmasın.
Temsil ve yönetim gibi makamlarda bulunan kişilerin topluma örnek olma gibi bir misyona sahip olmak ve yaptıklarının toplum adına yapılmış olduğunun algılanacağını unutmamaları konusunda sorumlulukları vardır.
Konunun hukuki boyutu ve toplum üzerinde yaratılan algının doğruluğu konusuna grubumuzun üslubumuz ve polemikler hakkındaki almış olduğu prensip kararları gereğince burada girmeyeceğiz.
Sizinde belirttiğiniz üzere yılların getirdiği birçok soruna sahibiz. Biz, Genç Kuşak Emekli Astsubaylar Grubu olarak bu sorunların üç temel noktada odaklandığını tespit ettik.
Bu üç temel konunun bir çareye kavuşması, diğer sorunlarımızın da çözüm yollarının önünü açacağına inanıyoruz.
Tespit ettiğimiz bu üç noktayı öncelik sırasına göre şöyle sıralayabiliriz.
1 – Tüzük değişikliği:
Günümüz şartlarına ve AB müktesebatına uygun çağdaş, adil, demokratik, şeffaf bir yönetim sağlayacak tüzüğe sahip olmak.
2 – Göreve başlama derece ve kademesi
9/1 den mezun olan Astsubay Meslek Yüksek Okulu mezunu meslektaşlarımızın yasal hakkı olan muadilleri ile aynı seviyede göreve başlama derece ve kademesine (9/2) ulaşmasını sağlamak.
3 – İntibaklar
Meslek Yüksek Okulu olarak ön lisans seviyesine çıkan mezuniyet durumumuzun tüm Astsubaylar için ( emekliler dahil ) intibaklarımızın yapılmasını temin etmek.
Tüm bunları iki yıl içersinde başarmayı hedeflemekteyiz. Eğer başarılı olmaz isek yoldan çekilip, bunları başarabileceğine inanan istekli kişilere bu bayrağı teslim etmek amacını taşımaktayız.
Sayın SAVCI; öncelikle affınıza sığınarak sorunuzdaki bir noktaya dikkat çekmek isteriz. Açlık grevine kadar birçok yolun denendiğini söylüyorsunuz. “ Açlık grevi” ile sanırım “ÖLÜM ORUCUNU” kastediyorsunuz. Bildiğimiz ve kamuoyuna açıklandığı şekli ile bu eylemin adı ölüm orucu idi. Bizler hiçbir zaman açlık grevi yapmadık. Yanlış isek lütfen düzeltiniz.
Biz mücadelenin topyekün yapıldığında başarıya ulaşacağına inanmaktayız. Top yekündan kastımız da sadece rakamsal değerler değil her türlü hukuki yol ve yöntemin bir plan dahilin de yürütülmesidir.
Plan ve projelerimizin ana hatlarını da camiamız ile paylaştık ve de paylaşmaya devam etmekteyiz. (www.genckusakemekliastsubaylar.com)
Güzel bir soru. Ama bize göre önemli aktörlerden biri eksik. Üçüncü ve en önemli aktör, “BİZ” olduğumuzda ortaya çıkacaktır….
Her kurum ve kuruluş ile ciddi, kararlı, dik duran, tatlı sert ve çözüm odaklı ilişkiler kurmak prensibimiz doğrultusunda hareket edeceğiz.
Hale hazırdaki hukuk sistemimiz bu konuda fikir beyan etmeye uygun olmadığından ve sizinde sorunuz da belirttiğiniz üzere emekli astsubaylar olarak üretimden kaynaklanan bir güce sahip bulunmadığımızdan bir fikir beyan etmenin uygun olmadığı kanaatindeyiz.
Elbette okudum. Bizim oralarda bir laf var: “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.” Çıkmış olduğu yolda kendisine göre doğru olanı yaptığına inandığını düşünüyoruz. Kendisine başarılar diliyoruz. Tek temennimiz kazananın derneğimiz ve değerli üyeleri olan “BİZLERİN” olmasıdır…
Bizce derneğimizin tarihinde olumlu ve olumsuz birçok ilke imza attıkları herkesin kabul etmesi gereken bir gerçektir.
Sosyal medyada oluşan PES Hareketi ile birlikte kamuoyunda tanınmamıza katkı sağlamışlardır.
Ancak derneğimizin kuruluşundan bu yana hiçbir yönetime verilmeyen maddi ve manevi desteği olması gerektiği gibi kullanamadıklarını düşünüyoruz.
Çünkü “BİZ” olmayı başaramadıkları kanaatindeyiz…..
Derneğimizin kuruluşundan bu güne kadar dernek organlarında yer alsın veya almasın her üyenin yapmış olduğu olumlu ya da olumsuz çalışmalar ile derneğimize katkı sunduğunu düşünüyoruz.
Yönetimde söz sahibi olmak, yer almak, omuz, omuza mücadele etmek ve eğer elini taşın altına sokmak istiyor ise, kısacası “BEN” değil “ BİZ” diyebiliyorsa…….
Her zaman her yerde “BİZ” olalım. İmkanlarımız nispetinde şubelerimizi gezmeye, bizleri tanıtmaya ve projelerimizi/yol haritamızı anlatmaya çalıştık. Gidemediğimiz şubelerin affına sığınıyor ve 17 Ekim’de Ankara’da görüşmek üzere diyoruz…
Saygılarımızla…
Bu fırsatı verdiğiniz için biz teşekkür ederiz.
Atılan yanlış adımlar ile başlayan yolda diger adımlar da yanlış olur.
Vurup geçemeyenler, vururken vurulanlar, vurduranlar, vurdurtulanlar gibi şimdi diz çökme durumuna geçerler sayın Keser.
Mevcut Türkiye'nin, mevcut anayasasının, bilenen gerçeklerini okuyamayan liderler sınıfını ters yollara sokarak, acılar çektirirler.
Aracılar ile görüşme yollarını arayarak, gizli kapı çalmak ve red yanıtını almak gerçekten daha acı olmalı!
Bilinen arkadaşlarımızı o günlerdeki diz çökme yaklaşımının yazılarını, lider vasıflarında birini derhal müdahale etmesi gerekmiyor muydu?
Atılan yanlış adımların, yanlış adamlarla alınan yolun sonucu belli.
Kazansanız da bu seçimi ne vereceksiniz arkadaşlarınıza boş umutlardan başka?
Ayak oyunları denediniz İstanbul'da, suç üstü oldunuz, belgeli ve resimli, üzücü..
SALDIRI, KÜFÜR, YALAN, İHRAÇ ile yol alıyorsunuz. Ankara çıkışlı bilinen üçlü sac ayaklarından dogma merkez onaylı yaklaşımlar. Tarihin hiç bir döneminde bu sınıf bu kadar birbirlerine bu denli tahammülsüz olmamıştı sayenizde...
Size iki mektup yazılmıştı sayın Keser bir hatırlayın, imza benimdi ve ikili bir karar ile tamamen uzlaştırıcı bir iyi niyet yaklaşımı idi. Yanıtınız, KURUMSAL KİMLİGİMİZİ ZEDELER...
İşte bu kadar.
Kişileri birbirbirleri ile MAHKEMELEŞEN durumuna soktunuz.
Genel merkez şuursuzca trilyonları olmadık yerlerde ve özel kayak merkezlerinde harcamaktadır. Üç yıldır kuru söz ve tv de yaptıkları Showlar ile hepimizi kandırmaktadırlar... Kartalkaya, Hilton ve gittikleri her yerde orduevi yerine lüks otellerde kalarak paraları harcamaktadır. Amacın hak almak mı şovmenlik mi merak ediyorum, Eyy KESER, sen nesin pasa mı, baş kesen mi işine gelmeyeni denetliyor, hesap sorana bilgisayar hediye edip, para yardımı ediyor gibi yapıyorsun ki susturmaya çalışıyorsun. Kral çıplak, bırak bu ayakları, meslektaşlarımıza göster bilançoları görsünler trilyonlar nereye gitti. Bizim paramız, kanımızın parası boşuna ve yersiz, harcayana helal olmaz, ben sana buradan soruyorum trilyonların hesabını, bilançosunu açıkla. 1200 lira maaş için 301 kişi can verdi. Sen trilyon harcadın camiamıza ne verdin açıkla, ey Keser seni buradan istifaya davet ediyorum!"
Saygılarımla
Şeref ALKOÇ ***
YOK YOK BU İŞLER ARTIK BÖYLE GİTMEZ...
BU DÜZENİ DEGİŞTİRMELİYİZ.
BİZLERİ BU NOKTAYA TAŞIYAN DÜZENBAZLARLA SAVAŞACAGIZ..
ASLA KANUNLARIN DIŞINDA YOL İZLEMEYECEK,
HAK VE HUKUK YOLLARINI İZLEYECEGİZ..
İŞİMİZ TAVİZ İSTEMEK DEGİL,
ADALETİN TESİSİNİ SAGLAMAK OLACAKTIR..
ZORLA SİSTEMİ SÜRDÜRENLER İLE SAVAŞACAK,
ADALET TERAZİSİNİN ENDAZESİNİ DÜZELTECEGİZ..
Bu mücadelenin seyredeni degil, tam anlamı ile içinde olan ve Temad 'a akan dereleri kuruttunuz!
Sosyal medyayı tanımadınız!
Yazan çizenlere tavır aldınız!
Olumsuzlukları gizlemek adına gündem değiştiren ahlaksızlara kol kanat gerdiniz.
Her şey para ve servet değil; bunlardan önce onur, dürüstlük, insanlık ve paylaşım gelir!
Bunun tesisi için ne gerekirse yapılır. Adaletin tesisi ve paylaşımın temini için hiç bir eleştiriden çekinmeden ne gerekirse bu sınıf için yapılmalıdır.
Saygılarımla..
Atilla ABAYLI
Sayın KAYIKÇI,
Röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için öncelikle teşekkür eder, başarılar dilerim. Cevaplarınız imla hatalarına dahi dokunulmadan aynen yayınlanacaktır. Sitemizin amacı tarafsız bir şekilde toplumumuzun Başkan adaylarını tanımasına katkıda bulunmak ve adayların kendilerini tanıtmalarına imkan sağlamaktır.
Camiamızın duayenlerinin bin bir emek ve zahmetle kurup bu günlere getirdiği bu mekânda kardeşlerimizin bilgilenmesine vesile olduğunuz için size ve sitenize ben teşekkür ederim.
1967 yılında Çankırı’da doğdum. 1985 yılında Çankırı Astsubay Hazırlama Okulundan, 1986 yılında da Tuzla Piyade Okulundan mezun olarak başladığım meslek hayatımın ilk 3 yıllık kısmından sonraki dönemi Karargâhlarda Kurmaylar arasında geçti. Yüzlerce sayfalık Devamlı talimatlar, binlerce sayfalık planlar arasında geçti ömrüm. O bilgi birikimimle ve donanımımla bu camiaya yol haritası oluşturabilecek ender kişilerden biriyim.
ASP, PHP, FRONTPAGE, C, FALSH, WORD, EXELL, POVERPOİNT bilgisayar bilgisi,
NLP, BEDEN DİLİ, RENK DİLİ, MOTİVASYON, LOJİSTİK, SÜREÇ YÖNETİMİ, KRİZ YÖNETİMİ, PSİKOLOJİK HARP, 6 SİGMA, TKY gibi kişisel gelişim bilgilerine haizim.
Milli Emlak, 2B, İski, Tedaş, Tapusuz Araziler, Tapu tahsis Belgesi olup Tapu alamayanlar, Toprak Tevzi Tapusunu Tapuya çeviremeyenler, İmar Planında yeri yeşil alanda kalan veya olması gerekenden daha az imar alanlar, Hazine Arazisi satın almak, kiralamak, İrtifak hakkı tesis etmek isteyenler bu işleri yasal yönden mevzuata uygun olarak yapmak isterlerse İstanbul’da Emlakcılar vasıtası ile bana ulaşır ben de Kanuni mevzuat bilgimle danışmanlık yaparım. Çoğu zaman Avukatlar da bu konuda benden Danışmanlık hizmeti alırlar. Bu bilgi birikimimle her Şubeye bedelsiz olarak arazi kazandırmayı planlıyorum. Görev sürem bitmeden her şubenin kendi binasında kira vermeden oturması tek arzumdur.
Bu konu benim çok sık karşılaştığım bir soru, ama ben de bu soruya genelde soruyla cevap veririm. En iyi ekip bende diyerek seçilen Sn.Ahmet KESER’in yola çıktığı 8 kişinin ortak imzası ile Sn. Ahmet KESER’e rağmen Olağanüstü Genel Kurula gidilmedi mi? Tarihi Liderler yazar. İyi bir Lider sıradan insanlarla tarih yazar. Ben bunu bilir bunu söylerim. Bana destek olan önceki FOÇA Şube Başkanım sabahtan akşama kadar denetlenerek, olmadı bilgisayar hediye edilerek, olmadı mahkemeye verilerek türlü cefalar ödettiriliyor. Onları koltuk hırından gözü dönenlerden korumak adına listemi deşifre edemem. Sn.Adnan Fuat ÖZDEMİR bir yazısında diyor ki; İstanbul İl Başkanı Sn.İbrahim KOLDAMCA’nın tek suçu Cavit KAYIKCI ile yan yana poz vermek. Koskocaman İstanbul İl Başkanına bir poz için bunu yapanlar listedeki dava arkadaşlarıma neler yaparlar varın siz düşünün. Son gün son saate kadar listemde kimler var bir ben bir Allah bir de listemdeki dava arkadaşlarım bilecek.
Başkan Adayı olduğum için değil ömrüm Kurmayların arasında geçtiği için bilmem gereken şeyi bilmem gereken oranda bilmeden yola çıkmam. O bakımdan tüzüğü biliyorum. Onun dışında Dernekler Kanunu, Medeni Kanunun Derneklerle ilgili bölümü, Dernekler Yönetmeliği ve TEMAD Kuruluş Kanununa da vakıf olduğum camiamızda bilinir.
Tüzük çok uzun, çelişkilerle dolu, acilen az ve öz bir tüzük yapılmalı, çelişkiler kaldırılmalı. Uzun tüzükler kalmadı şu anda Dernekler Dairesinin yaptığı çok kısa standart bir tüzük örneği var. Birkaç satır eklenerek o tüzük TEMAD’a da çok rahat uygulanabilir. Askerlikten kalma alışkanlıkla yazılmış, bir önceki satırda söylediği ile bir sonraki satırda çelişmiş bu tüzüğün neresini savunayım? Çok söz çok çelişki doğurur. Az ve öz kesin hatlı olmalı tüzükler.
Herkesin her şeyi düşündüğü anda hiç kimse bir şey düşünmüyor demektir. O balkımdan farklı sesler çıkması davamızın önünde engel değil fırsattır düşüncesindeyim. Her düşünceye hoş görülü olmamız gerekir içimizi acıtsa bile. PES furyası çıktığı zaman Assubaylar zücaciye dükkanına dalar gibi Sosyal Medyaya daldılar. Uzun yıllar da o ötenaziden kurtulamadılar. O zamanlar demir tavında dövülür öyle yapmayın şöyle yapın dediğim hiçbir öneriyi dinlemediler. Demiri tavında dövmek yerine beni dövmeyi linç etmeyi tercih ettiler. O dönemde çarşaf çarşaf yapılan @Fx_iyi spam çağrıları bana yapıldı. Çoğu Astsubay bana Facebooktan yazardı abi bana Twitter’i öğretirmisin. Ben de öğrenip ne yapacaksın dediğimde @Fx_iyi denen bir hain varmış onu spamlayacağım derdi. Beni spamlamak için benden Twitter öğrenen yüzlerce binlerce Asssubay vardır. Onlara Twitter öğretirken @Fx_iyi benim demedim bile. En büyük keyfim en kötü bilindiğimde en iyi olmaktır. Size yanlış yapanları bağışlarsanız, size kötülük yapanlara iyilik yaparsanız, sizi kötü bildiklerinde, hain sandıklarında siz adam gibi adam olursanız kalplere hükmedersiniz. Vicdanlara hükmedersiniz. Çevrenizde az insan olur ama etten kemikten sizden bir parça olur.
Bence en temel sorun çoğunluğun muzdarip olduğu sorundur. Bu açıdan bakıldığında 2 ve 3.Derece, Malulen Emekli olan meslektaşlarımızın durumu bana göre en öncelikli sorundur.
Bundan sonraki en önemli sorun ise çalışırken aldığımız maaşın emekliliğe yansırken üstlerimizle aynı oranda yansımamasıdır. Bir kesim çalışırken aldığı maaşın %85’ini alarak emekli oluyor ise %84 almamız haksızlıktır. Bu konuda birebir yansımadan yanayım. Derecesi, Kademesi, makam tazminatı, kadrosuzluğu ve dahası nasılı beni ilgilendirmez. Yıllar önce zaten ast üstünden çok maaş alamaz diye maaşımız düşürüldü. Aynı oranda yansısa bile biz zarardayız ama birebir yansıması konusunu her ortamda ifade ediyorum.
Bir sorun daha var ki bana göre o sorun da bu iki sorundan çok daha önemli bir sorundur. TEMAD Yönetiminin Ülke sorunlarına karşı ses çıkarmamasıdır. Çözüm süreci oldu tık yok, Çözüm sürecinde sözde suça karışmamış teröristlere iş aranma noktasına gelindi tık yok. 900.000 Suriyeli besliyoruz tık yok. Bayrak indiriliyor tık yok. Yolsuzluk yapılıyor tık yok, Polisler sürülüyor, Hâkimler sürülüyor, Savcılar sürülüyor tık yok. HSYK kanunu değişiyor tık yok. Irak düştü, Suriye can çekişiyor, sıranın Türkiye’ye geldiğini sokaktaki çocuk bile biliyor ama mevcut TEMAD Yönetiminden Ülkenin sorunlarına karşı duyarlılık görmek mümkün değil buna mukabil AKP’nin seçim Kongresinde baş köşedeler. Bir STK olarak toplumsal duyarlılık gösterememek de en büyük sorunlardan biridir diye düşünüyorum. Kısa bir zaman geçecek hakların canı cehenneme Ülke elden gidiyor diyecek noktaya geleceğiz.
Okunu hedefinden daha uzağa atan okçu hedefine isabet ettirenden daha başarılı sayılabilir mi? Ya da hedef karşındayken sağına, soluna ve hatta arkana ok atarsan o hedefi vurma imkanın olur mu? Ben hak alma çabası verdim bunlar bu çabaları engellediler.
PES tişörtü sattıklarında öldüm öldüm dirildim ömrümden ömür gitti böyle hak mı alınır diye bas bas bağırdım ama bu camia onları alkışlarken beni lanetledi.
Mızıka çaldılar konser verdiler böyle hak mı alınır dediğimde yine onları alkışladılar beni lanetlediler.
Ben yürüyüş yapalım dedim Buyurun 4 Temmuz 2012’deki bir çağrım http://assubaylarsahlaniyor.blogspot.com.tr/ onlar şimdi sırası değil PES tişörtü giyeceğiz öyle eylem yapacağız dediler.
Gittikleri yerlerde de dediler ki; ‘’bizim camiamız yaşlı bu insanları niye yürütelim bilboardlara afiş asarız iktidarın gözüne sorunlarımızı sokarız’’ bilboordlara afiş astılar ama o afişte sorunlar yoktu Nazan ÖNCEL konseri vardı. Sonra da siz yaşlısınız yürüyemezsiniz dedikleri kişilere yürüyemezseniz ölün dercesine ölüm orucunu reva gördüler. Siz yaşlısınız yürümeyin ilanlarla derdimizi anlatalım dediklerini unutup İstanbul’dan Ankara’ya 94 yaşındaki Üsküdarda’ki bir abimizi getirip ölüm orucu dümenine alet ettiler.
Tüzükte olmayan Dünya Assubaylar günü için Nazan ÖNCEL’i bir saat dinleyebilmek üzerine bilboardlara milyarlarca liralık afiş asanlar seçim günü 10 gün her türlü afiş asmanın serbest olduğu günde dağa taşa afiş asıp sorunu anlatmak yerine dümenden ölüm orucu tutup Türkiye’ye Assubayları rezil ettiler. Millet bi taraflarıyla güldü saat 11:00’de başlayıp 16:00 da sona eren tekne oruçlarına. Bunlar bu haliyle hak alsa asıl o işte bir yanlışlık olurdu.
Benim bunlardan farkımı seçilmeden de camiamızca anlaşıldı ve kabul gördü sanırım.
Seçilir seçilmez beş yıldızlı bir otelde yemek vereceğim, ondan sonraki hafta bana destek olanlarla Kıbrıs’ta bir hafta tatile gideceğim. Bana oy veren Şubelere 5000’er bin lira borç vereceğim durumları müsait olduktan sonra öderler herhalde, ödemezlerse de canları sağ olsun. Seçildiğim günden itibaren üç yıl boyunca her hafta bilgilendirme veya istişare toplantısı adı altında Şube Şube dolaşacağım, bir dahaki dönemde seçilebilmek için elimden geleni yapacağım, üç yıllık başkan olma şansı tüzükten kaldırılamamıştı ilk fırsatta onu da kaldırıp mahşere kadar başkan olmak için elimden geleni yapacağım desem daha çok oy alırım herhalde! ama seçildiğim zaman TEMAD’ı 2847 sayılı kanunda belirtilen amaç olan ‘’ Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılanların askerlik mesleğine ilişkin ortak anılarını yaşatmak dayanışmalarını devam ettirmek, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak’’ çizgisinde yöneteceğim. Dayanışmaya, kaynaşmaya, yardımlaşmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var sanırım. Hak alma adı altında pervasız konserler düzenlenebiliyor ama aşırı borçlanma sorunundan 13 bin lira bulamayıp intihar eden bir kardeşimize delikli metelik veremiyorsak ne o hak lazım bu camiaya ne de o lale devri eğlenceleri.
Ben zaten bahsettiğiniz bu iki tarafla da ilişki halindeyim. Bu iki tarafla da yürüyen ilişkilerimiz var. Onlarca defa Sn. Genelkurmay II. Başkanımız, birkaç defa Sn. Genelkurmay Başkanımız ile görüşmelerim var. İktidar kanadında sayısız aktörle görüşmelerim var. Seçilmiş olmam veya seçilmemiş olmam bu ilişkinin yönünü tayin etmez. Seçilirsem camiamız elimi kuvvetlendirmiş olur hepsi bu.
Evet burada kamuoyunda bir yanlış anlama var ve o yanlış anlama sizin sorunuza da yansımış. Benim elenme gerekçen diğer Başkan Adayları gibi aidatı ödememek veya geç ödemekten dolayı değil. Bu sorunuz vesilesi ile bu durumun düzelmesine katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederim. Beni sen üyesin ama Delege değilsin diye elediler. Tüzüğün 46/3’üncü maddesine göre de Genel Başkan Adaylarından Delegelik şartı aranmaz.
Bu vesile ile benim TEMAD kapanması için dava açıp açmama konusunun açıklığa kavuşturulması için bu soruya ayrıca teşekkür ederim.
Ben eğer TEMAD’ın kapanması için bir dava açmış olsam bunun tarih ve sayısı olurdu. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde açılmış olan böyle bir dava bulan var ise bir yıllık maaşımı bağışlayacağım. Bu ropörtaj tarihinden önce birisi bulsun bu davayı camiamızla paylaşsın. Benim TEMAD’ın kapatılması ile ilgili açtığım bir dava yok.
Genel Kurul İptal Davasına gelince; Ben Genel Başkan Adayı oldum ‘’sen üyesin delege değilsin Adaylığını kabul etmeyiz dediler’’. Bende tüzüğü gösterdim 46/3 maddeye göre bu hakkım var dedim. Onlar da bize işimizi öğretme dediler. Adaylığımı işleme koymadılar. Adaylığımı işleme koymadıkları için Dilekçemi aldıklarına dair kanıt istedim bir suretini imzalayıp bana verin yada kendi el yazınızla sayı numara vs verin dedim onu da vermediler. Bunun üzerine Polis çağırdım ama Polis biz Genel Kurula giremeyiz dedi. Bende döndüm Genel Kurula ‘’ben aday oldum işleme koymadılar işte bu evraklar da kanıtı’’ dedim evrakları fırlattım çıktım. Bu mücadelenin devamında dava açmasam kendime saygımı kaybederdim.
Dernekler Dairesinin Denetlemesine gelince; Ben Genel Kurul İptal davası açtığım günün ertesinde 90’dan fazla Şubeden sadece benim üyesi olduğum FOÇA Şubesi göz dağı verilircesine sabah 09:00’dan Akşam 17:00’ye kadar Denetlendi, bu Denetlemede hiçbir yetkisi olmayan Naime ÖZEREN’in eşi Faruk ÖZEREN’de katıldı.
Onlar benim Şubemi bana kas gösterircesine sabah 09:00’dan Akşam 17:00’ye kadar Denetledi. Bunun karşılığında ben onları 4 ay yaklaşık 120 gün Denetlettirmişim 229 sayfa rapor hazırlanmış çok mu? Bence çok değil, Denetlemenin baştan savma yapıldığını düşündüğüm için Dernekler Dairesi Denetçisini de, Dernekler Daire Başkanını da Savcılığa verdim bilirkişi ile Derneğin yeniden Denetlenmesini talep ettim. Ben TEMAD Başkanı olursam 365 gün her Şube Başkanımız, her Delegemiz, her Üyemiz ve hatta her Meslektaşımız 7 gün 24 saat beni Denetleyebilir, Denetlettirebilir bundan onur duyarım.
Genel kurul İptal Davasının duruşmasında ben ve TEMAD Avukatı vardı sadece, her ne hikmetse o davanın içeriğinden bir bölüm birileri tarafından servis edildi. O bölümde Sn.Ahmet KESER’in Genelkurmay Başkanına meydan okuması vardı. Ben davada kendimi savunurken bu meydan okumanın tüzük dışına çıkmak olduğunu ifade ettim. Sn. Turgay İYİALKAN ve Sn.Ayhan BAYIRLI bunları biliyor musunuz diye bir manşet attı. O manşetlerin altında da şahsıma linç kampanyası başlatıldı. Her türlü hakaretten sonra bir de bu şahsa 76 milyon çocuğu diyelim şeklindeki yorumlar karşısında Genelkurmay’a mektup yazdım sizin yüzünüzden 76 milyon çocuğu olmak zorunda mıyım? Adli müşavirliğiniz var kendi hakkınızı kendiniz koruyun şeklinde. Bu mektuba cevap verilmedi. İlerleyen zamanda onlarca mektup yazdım defalarca telefonla aradım süreç çok da kolay başlamadı.
Birileri hak alma adı altında başka birilerine 76 milyon çocuğu dedirtme kampanyası başlatırsa orda hiç kimse kurumsal kimlikten bahsedemez. Bir kuruma meydan okuyan Sn.Ahmet KESER, kendini savunmayan Genelkurmay Başkanlığı küfürü yiyen benim. O dönemde görüşme bu şartlardan doğdu. Ben hazır randevu almışken fırsat olursa davamız hakkında da görüşme olabilir niyetiyle Sn.Mustafa EROL ve Sn.Bülent CİVAN’ı da davet ettim. Sn.Mustafa EROL katılamadı. Sn.Bülent CİVAN katıldı.
Kurumsal kimlik konusuna gelince TEMAD 2847 sayılı kanunla kurulmuş bir Dernektir. O kanun da TEMAD’a hak alma yetkisi vermediği gibi, sadece ‘’Askerliğe ilişkin ortak anıların yaşatılması’’ yetki vermiştir. Onun dışında kendini davsına adayan herkes her makam ve mevki ile görüşebilir. Hakkımı almak için kimseden icazet beklemem. Gereği neyse yaparım.
İlk görüşmedeki amacım Dava içeriğinin sızdırılıp benim hakkımda linç kampanyası başlatan TEMAD Yönetimi ile Genelkurmay Başkanlığı arasındaki sorundan benim zarar görmeme arzumdu ancak ilk görüşmede Genelkurmay Başkanlığının Astsubaylara bakış açısının anlatıldığı şekilde ön yargılı olmadığını gördükten sonra hak alma konusunda bana destek olacakları izlenimini edindim. Başlangıçta farklı bir amaç vardı, şu an farklı bir amaç var. Başlangıcı benim kişisel mağduriyetimdi. Şimdi hak alma amacına yönelik görüşmeler.
Vur vur inlesin Genelkurmay dinlesin diye meydanlarda bağırıp çağırıp diz çöktürme seansları düzenlemekten daha kolay bir şey var. O da Genelkurmay Başkanlığı ile diyaloğu en iyi olan Adaya yetki verip onun vasıtası ile sorunları ilk ağızdan iletip çözüm aramak. Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış misali üç yıldır dağa küssünüz üç yılda 2 ve 3.dereceden emekli olan birinin 36 milyar zararı var. Bu açıdan bakıldığında Dağın ne kaybı var? Üç yıl daha bunlara yetki verirseniz kaybımız 72 milyar lira edecek bu hemen hemen yarım daire parası demek, hak mı? reva mı? Yıkılan yuvalar, çocuğuna harçlık veremeyen babalar sizlerin Genelkurmaya diz çöktürmenizi mi beklesin? 3 yılda diz çöktüremediler. 3 yıl daha başa gelirlerse 6 yıl heba olacak. Bu gün Genelkurmay Başkanlığı nezdinde hatırı sayılır bir değerim var. Yarın Komuta Kademesi değişirse ki 3 yıllık dönemde mutlak değişecekler ben de o kapıdan içeri giremezsem haklarımızı kimden nasıl alacağız? Bu dönem bana yetki verin sonra mahşere kadar kime yetki verirseniz verin. Bu fırsatı kaçırırsak tarih bizleri affetmez. Bu dönemin de telafisi olmaz. Ben hiçbir yetki olmadan yetki verdiklerinizin fersah fersah önünde koşarak hak alma mücadelesi veriyorum. Bir de elimde yetkiyle neler yapabilirim varın sizler düşünün. 220.000 kişi bir yanda ötenazi yaşıyor, ben öbür yanda hak alma aşamasında tarih yazıyorum. Sonuçlar elde edildiğinde neler yapabildiğim ortaya çıkacaktır.
Bu benim meziyetlerimden, liderlik özelliğimden, çok zeki olmamdan, karakaşımdan kara gözümden kaynaklanmıyor bu mevcut Komuta Kademesinin adam gibi adam olmasından kaynaklanıyor. Dava arkadaşıyız meslektaşız can ciğeriz diyenler bana 76 milyon çocuğu olmayı reva görürken Orgeneral rütbesine gelmiş gelebilecek başka bir rütbe kalmamış insanlar adam gibi davranıyorsa ziyaretlerine gittiğinde koridorda karşılayıp dönüşünde asansöre kadar uğurluyorsa bu benim meziyetim değil onların adam gibi adam olmasının eseridir. Onları tanıdığımda anladım ki hak alma konusunda bizim yanımızdalar. Doğru ve mantıklı projelerde Emeklilerle ilgili mecburiyetleri olmasa da bize destek olabilirler. İyi bir uyum sağladık, defalarca görüştük, tekliflerimizden kabul edilenler, devam edenler var.
Bu görüşmelerin kişisel anlamda bana bir faydası yok, günde üç öğün yemeklerden sonra tok karna camiamızca lanetleniyorum. Ajan yerine konuyorum, muhbir yerine konuyorum, saymakla bitmez benden götürdükleri. Ama herkese, her şeye rağmen ben bu görüşmeleri artırarak devam ettirme kararlılığındayım. Ben camiamız için bu kadar linç edilmelere razı olurken hiç üzülmüyorum. Taşlansam da recm edilsem de linç edilsem yerlerde sürüklensem de eğer bu görüşmelerden zerre kadar camiamıza fayda gelecekse ben bu cefaya razıyım.
Bu görüşmeler toplumsal açıdan bir yarar sağladı mı konusuna gelince;
Şu an Genelkurmay Başkanlığı ile oluşmuş iyi bir diyalog ortamı var. Onlarca defa Sn II. Başkanımız ile birkaç defa da Sn. Genelkurmay Başkanımız ile görüştüm. Bu iki kişiyi de sizlere kötü lanse edenler bu davaya en büyük ihaneti ettiler. Bu davanın önündeki engel Genelkurmay Başkanlığı değil mevcut TEMAD Yönetimidir. Bu böyle biline.
Bizim önceliğimiz sadece ve sadece 2 ve 3.Derecedeki ağabeylerimizin mağduriyetini gidermek bu mağduriyet giderilmeden ne Genelkurmay ne de İktidarın başka bir önceliğinin olmadığını yakında hep birlikte göreceğiz. Ekmek yoksa pasta yeyin türündeki camiamızın diğer sorunları bu aşamada geçildikten sonra benim ilgi alanımda olabilir.
Yemeğin yapılacağı gün yemeğin TEMAD Yönetimince provake edileceği yönünde duyum aldık. Aldığımız duyum da davet edilmediği halde yemek saatinde Tandoğan Orduevine gelen provokatör grubun varlığı ile teyit edildi. Yani söyleyecek çok şey var ama camianın takdirine bırakıyorum. Hem kendilerinin bir halt ettiği yok, hem de yapılan çabalara destek değil köstek oluyorlar. Genelkurmay Başkanlığının II numaralı ismi benim hatırım için camiamızın kalesi olan Ordu evine geliyor. Yemek davetime icabet ediyor. Biz hak derdindeyiz ya ötekiler?
Özetle” Hiç kimse kusura bakmasın diye başlıyor, Genel Kurula katılan herkesi suçluyor, sadece Genel Merkezin değil, tüm şubelerin kapatılacağından söz ediyordunuz. Hatta bir adım daha öte giderek, lokalleriniz mal varlıklarınız Kızılay Kurumuna devredilir diyordunuz. TEMAD’ın Tüzel kişiliği ayrı, yönetimler ayrıdır. Siz, TEMAD Yöneticilerinden çok TEMAD’ın kurumsal kimliğine yöneliyordunuz. Kurumsal Kimliğini ortadan kaldırmaya yönelik dava açtığınız bir kuruma “Genel Başkan Adayı” olmanızı nasıl açıklıyorsunuz?
Ben bu zamana kadar her söylediğimi yaptım. TEMAD’ı kapattıracağım dersem kapattırırım. Mal varlıklarınızı KIZILAY’a devrettiririm dersem devrettiririm. TEMAD kapanırsa tüzük gereği KIZILAY’a devredilir. Lokallerinizi kapattıracağım dersem Lokalleri de kapattırırım. TEMAD Genel Merkezini 4 ay 120 gün Denetlettirdiğim gibi, TEMAD Şubelerini de en az bu kadar Denetlettirebilirim. Sadece TEMAD Genel Merkezini değil ayrı olarak herhangi bir Şubeyi de kapattırabilirim. Ama kimse bunları benim babamın hayrına yapmaz ortada bir suç olması gerekir. Suç varsa Dernekte kapanır, Şube de kapanır, Lokalde kapanır suç yoksa kimsenin de bu konuda endişeye kapılmasına zinhar gerek yok. Suç varsa da bunu ne kanunen, ne ahlaken, ne vicdanen savunamazsınız.
Bu konuda çanlar benim için çalmıyor. Yedek planlarım var. B-C-D ve dahası da var. TEMAD Genel Merkezi kas gösterircesine benim Şubemi sabah 09:00’dan Akşam 17:00’ye kadar Denetledi. Karşılığında 4 ay 120 gün Denetlendi bu Türkiye tarihinde bir rekordur. Türkiye’deki hiçbir Dernek bu kadar uzun süre Denetlenip 229 sayfa rapor hazırlanmamıştır.
Mevcut TEMAD Yönetimi ihraçlarla, İstanbul Şubesine yaptıkları ile Şubeler üzerinde bir korku empoze ediyor. Bir yandan korku empoze ederken diğer yandan da borç para adı altında otobüs parası adı altında türlü adlar altında ulufeler dağıtıyor. Ödül de var ceza da var. Onların yaptığı bu illegal yöntemlere pirim veren Şube Başkanları ve Delegeler bana oy vermezse onları da aylarca Denetlettirecek, Şubelerini Lokallerini kapattıracak, onunla da yetinmeyip TEMAD’ı kökten kapattıracak halim yok. Gerçekleri görüp oy verene teşekkür ederiz, oy vermeyene de sitem ederiz hayat normal akışında geçer benim için hiçbir şey değişmez. Herkesin zannettiğinin aksine ben kindar biri değilim. Son derece hoşgörülüyüm. Benim tek katlanamadığım şey sömürüleni sömürenlerdir. Sömürüleni sömüren, hile ile camiasını aldatanları bulur gereğini yaparım, babamın oğlu olsa gözünün yaşına bakmam.
TEMAD’ın bölücüsü de, parçalayıcısı da mevcut TEMAD Yönetimidir.
13 Şubat 2014 günü ‘’ölüm orucu eylemi’’ kararı alıyorlar
Aynı gün TEMAD İstanbul Şube Başkanını ihraç ediyorlar
Aynı gün Sendika Kurulmasına karşı çıkıp Şube Başkanlarının sendikaya üye olmasına engel olacak kararı alıp karar defterinde oy birliği ile imzalıyorlar.
Bülent CİVAN’ı ihraç ettiler.
Dede Ersel AKSU’yu ihraç ettiler
İbrahim KOLDAMCA’yı ihraç ettiler
Atilla ABAYLI’yı ihraç ettiler
2.4 trilyon para topladılar nereye harcandığının hesabını veremiyorlar
13.000 lira borcu olup intihar eden kardeşlerimiz için sözde yas tutuyorlar ama toplanan para ile 184 kardeşimiz borç batağından kurtarılıp intiharına mani olunabilirdi.
Ben TEMAD’a karşı nasıl kullanılabilirim? Bu Ülkenin güvenliğinden birinci derecede sorumlu olan kurumların benim bilgime mi ihtiyacı var? Herkesin attıkları adımdan yazdıkları yazıdan haberleri yok mu? Don kişotça yel değirmenlerine savaş açanlar Genelkurmaya diz çöktüreceğiz diye Millete ara gazı verirken biz diz çöktürecektik ama Cavit KAYIKCI yüzünden bunu başaramıyoruz demelerinin adı böl parçala yönet oldu. Don kişotça yel değirmenlerine savaş açanlara, sen bu savaşı kazanırsın diye ara gazı veren sanço pançolarına inanlar inanmaya devam etsin. TEMAD’ın bölünmedik nesi kaldı bu Yönetim zamanında? TEMAD’dan geriye ne kaldı bu Yönetim zamanında? Tükenecek her şeyi itinayla tükettiler.
Emekli Asssubayların sendika kurması yerine Siyasi Parti kurmasını tercih ederim. Çünkü bir Dernekle hak almaya kalkarsanız mutlak suretle muhatabınız İktidar olacaktır. İktidar da mevcut tüzüğe göre adınızdan hak almanın h’si çıkınca sizi buna pişman edebilecek argümanlara her daim sahip olacaktır. Dolaysı ile Dernekle hak almak imkânsızdır. Kurarsınız 30 kişi ile bir tabela partisi gider kapalı kapılar ardında görüşürsünüz, oy gücünüzü camianızın menfaatine çevirirsiniz. 80.000 kişi ile hak yoksa oy yok diye grup kurdular. O gruba üye olacağınıza kurulan bir tabela partisine 80.000 üye kaydetseydiniz yer yerinden oynardı. Şimdi o hak yoksa oy yok grubu sinek avlıyor. Yıllar önceki PES grubu ile birlikte.
Muvazzaflar için ise sendikayı gerekli ve vazgeçilmez olarak görüyorum. Ancak Ahmet ZENGİN’in kurduğu titan oluşumu vari bir sendikayı da muvazzaflar adına son derece sakıncalı görüyorum. Sendika Genel Merkezindekilere 7-8 bin lira, İl Başkanlarına 5-6 bin lira maaş bağlanacakmış bu maaşlar da muvazzafların vereceği otomatik ödeme talimatlarından gelecekmiş. Bir Ahmet’in yaptığı yetmezmiş gibi ikinci Ahmet’in de gözü aynı yerde. Bu camianın bu gün çektiği sorunların ve gelecekte çekeceği sorunların tek kaynağı ‘’otomatik ödeme’’ rantıdır. Bu rant daha çoook iştahlar kabartır.
Mevcut Yönetim göreve geldiğinde ilk birkaç aylık döneminin iyi niyetli olduğu söyleniliyor kendi içlerindeki kişilerce. Ancak ilk birkaç ay sonra Sn.Ahmet KESER’in birilerinin güdümüne girdiği ve ona uygun davranış sergilediği şüphesi var ki ben de bu yönde şüphe duyuyorum. Ancak bu benim kişisel şüphem ve bu şüphenin kanıtlanma ihtimali de şu ana kadar olmadı. Özetle bu yönetimi camiamız adına talihsizlik olarak değerlendiriyorum.
Hale etkisi sevdiğin birinin her yanlışını doğru görmektir.
Ters hale etkisi ise; sevmediğin birinin her doğrusunu yanlış görmektir.
Bu bakımdan benim rakiplerimin doğru yaptıkları şeyleri de açık yüreklilikle söyleyebilirdim.
Camia adına yaptıkları doğru bir şeyi göremedim siz hatırlatırsanız veya okuyucular hatırlatırsa gerçekten de doğru bir şey yapmışlarsa bunu ben de takdir eder alkışlarım.
Sn.Yüksel BİNİCİ’nin doğrudan bana karşı bir yanlışını görmedim duymadım. Sn. Selçuk ÇAPAR’ın da ha keza bana bir yanlışı olmamıştır. Olduysa da ben görmedim duymadım. Sn.Mustafa AYTAR’ı da sanatsal anlamda başarılı buluyorum. İyi niyetli biri gibi görünüyor.
Çünkü hem Şube Başkanları hem de oy kullanacak Delegelerin bana vefa borcu var.
Bu vefa borçlarını da sadece bana oy vererek ödeyebilirler.
Genel Kurullar Derneklerin son sözünün söyleneceği yerlerdir. 22 Ağustos 2013 günü yapılan Genel Kurul Olağanüstü bir Genel Kurul’du. Bu Genel Kurula Sn.Ahmet KESER hakkındaki 5 sayfalık iddialar yüzünden gidildi. Bu İddialar Genel Kurul’da araştırılsaydı benim 4 ay 120 gün Denetlettirmeme de ihtiyaç kalmazdı. Şube Başkanlarının da Delegelerin de bu iddilar asla umurlarında olmadı. Her şeyin üzerinin örtülmesine ses çıkarmadılar.
22 Ağustos 2013 gününden bir ay öncesinde Sn.Ahmet KESER TEMAD’a ait araçla, TEMAD’a ait akaryakıtla, TEMAD’a iat yiyecek içecekle, Şube Şube dolaştı propagandasını yaptı hiçbir Şube Başkanı da buna dur demedi. Mademki sen tüyü bitmemiş yetimin parasını şahsi işlerin için kullanıyorsun diye en azından oyu ile cezalandırmadı. Hesap soramadı.
Şube Başkanları ve Delegeler beş yıldızlı otelde ağırlanmalara, oralarda yenen yemeklere odalarına konan eşantiyonlara tamah ederek Sn.Ahmet KESER’i seçtiler.
Bunun tekrarına göz yummayacağımı ve kayıtsız kalmayacağımı herkes duysun ve bilsin.
Oldu bitti şeklinde bir Divan oluşmasına göz yummayacağım. Şube Başkanlarının uç uca eklenerek Divan Heyetine adını yazdırmasına zinhar göz yummayacağım. O tür davranış içine girenleri de asla unutmayacağım. Şube Başkanıysanız makamınıza mevkinize sahip çıkın Divan Heyeti içinde yer almayın. Bu sizin üyelerinize duyacağınız saygının gereğidir. Oyunuzu dilediğinize verebilirsiniz ama Divan Heyetinde tarafınızı belli edemezsiniz.
22 Ağustos 2013 günü Divan Heyetine 5 adet dilekçe verdim. Divan heyetine tüm Delegelerin aidatını vaktinde yatırıp yatırmadığını kontrol edin dedim. Bu maksatla Başkan Adayları elendi ama Divan Heyeti Şube Başkanları ve Delegelerin aidatını vaktinde yatırıp yatırmadığını kontrol etmedi. O kural hem seçilen hem de seçen için geçerliydi. Delegelik vasfı olup olmadıklarını da kontrol etmedi. Camdan evde oturanlar komşusunun penceresine taş atamaz. Hem hileyle Delege olacak hem de hileyle başka bir adayı seçeceksiniz öyle mi?
Herhangi biri size neden oy versin cevabının birincisi vefa borcundandır.
İkinci cevabı ise; ben güçlü, kudretli, ne yaptığını bilen bir liderim, tüm göstergeleri diğer Adayların kat kat üzerinde olan birisiyim. Sosyal Medya’da Türkiye çapında bir devim.
Tüm Assubayların PES hesabı: 172.400
Benim kişisel hesabım 192.700 http://ckayikci.blogspot.com.tr/ tüm Assubayların başarısından 20.000 daha fazla.
Bu gün Sn.Ahmet KESER’in twitter takipçisi 14.000 Assubayların hepinin birleştiği ortak hesap takipçisi 16.000 benim @Fx_iyi hesabımın takipçisi 22.000’den fazla.
Sizlerin yetki verdiği Sn.Ahmet KESER Genelkurmay başkanlığı ile attığı köprüleri ben onardım onlarca defa görüştüm. Yetki verdikleriniz kendi ekseninde dönüyor. Ben başarıdan başarıya koşuyorum. Bunun aksini kim iddia edebilir?
Bir gün çalışıp beş gün sanayiden çıkmayan Skoda arabaları olanları, emlak işinde getir götür işleri yapanları bu makamlara getirirseniz o zaman da o kişilerin o koltuklardan vaz geçmemek için çevirdikleri dümenlerden hak almaya sıra gelir mi? Asıl sıkıntı kaynağı budur.
Tüm Assubayların PES furyasında topladıkları paralardan daha fazla ekonomik güce sahibim.
O makamlardan nemalanmaya gelmiyorum. O makamlara bir şeyler bırakmaya geliyorum. Görev sürem boyunca hiçbir üyeden bir lira aidat almadan TEMAD’ı olduğu durumdan iki kat öteye götüreceğimi yazılı olarak beyan ve taahhüt edebilirim. Muvazzaflardan bir lira bağış kabul etmeyeceğimi beyan ve taahhüt edebilirim. Sizce mevcut aday ve diğer adaylar da bunu beyan ve taahhüt edebilir mi? Genel Kurul Salonuna Noter çağıralım noter huzurunda üç yıllık dönemde ne Emekliden ne çalışandan bir lira aidat almadan TEMAD’ı iki katına çıkaracağımı yazılı olarak beyan ve taahhüt edebilirim. Bunu diğerleri de yapabilir mi?
Bir yıl içinde Astsubay haklarını alamazsam Yönetimden istifa edeceğimi de Noter huzurunda beyan ve taahhüt edebilirim. Bunu diğer Adaylar da yapabilir mi?
Şimdi ben size sorayım bu Şube Başkanları ve Delegeler ben dururken başka bir Adaya niye oy versin? Neden 3 yıl daha bu sömürülen kesimin sömürülmesine vesile olsun?
Dünya üç grup insandan oluşur demiş M.BULTER isimli bir düşünür.
İşleri yapıp sonuçları ortaya çıkaran seçkin küçük bir grup,
Olup biteni seyreden oldukça kalabalık bir diğer grup
Ve nelerin olup bittiğini anlamayan muazzam bir kalabalık.
Dünyanın kaderini nelerin olup bittiğini anlamayan muazzam bir kalabalık belirler.
Ama en çok çileyi de o muazzam kalabalık çeker.
Biz Astsubay camiasının fertleri olarak işleri yapıp sonuçları ortaya çıkaran seçkin küçük bir grupta yer alarak hem kendi haklarımızı alabiliriz hem de bu Millete umut olabiliriz.
9 yıl Sn.Mustafa EROL dönemini geçirdiniz memnun olmadınız. 6 yıl Sn.Ahmet KESER’in dönemini geçirmek ister misiniz? Bu seçimlerde de Sn.Ahmet KESER’i seçerseniz 6 yıl görevde kalmış olacak. Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir. 3 yılda TEMAD’da yapılan tahribatın boyutu ortada. 6 yılda neler olur varın siz düşünün. Hak alacağız derken Derneğin kapısına kilit vurulacak hale getirdiler. Yel değirmenlerinin insafı olmasa durum vahimdi.
Değerli bir büyüğümüzün desteği ve gölgesindeki Sn. Hamza DÜRGEN’e gelince; ben bu şahısa dedim ki Sn.Ahmet KESER’i Dernekler Dairesine şikayet ettim, sen de Genel Başkan Adayıydın aidatını yatırmadığın için elendin sen de şikayet et. Sn.Hamza DÜRGEN dedi ki Ahmet KESER beni Dernekten ihraç eder ben o riski göze alamam. Böyle diyen gölgesinden korkan biri size nasıl umut olabilir? Sizin hakkınızı nasıl alabilir? Ankara Delege seçimi yapıldı binlerce Astsubay varken iki kız kardeş Delege seçildi o zaman da yine ne adli ne de idari mercilere baş vurabildi. Onun yerine Dernekler Dairesine ben müracaat ettim. Siz ona güvenseniz o sizin iradenizi koruyabilir mi? Bu seçimde de Sn.Ahmet KESER usulsüzlük yapsa Sn.Hamza DÜRGEN’in yaptırımı ne olur? Mahkemeye mi verir? 22 Ağustos 2013 günü aidatını yatırmadı diye elendi neden mahkemeye veremedi o halde? Hava civa özeti bu.
Diğer Başkan Adayı olan Sn.Cengiz ERTEN hakkında olumlu ya da olumsuz bir yorumda bulunmak istemiyorum. Genel Kurul İptal Davamda şahit oldu. O süreçte her daim yanımdaydı. Başkan Adayı olarak elbette ki rakibim, ama uzun yıllardır iyi dostuz.
Yine aynı şekilde o süreçte Davamda beni yalnız bırakmayıp benim yanımda bana destek olup Şahitlik yapan, Sn.Mustafa EROL’a, Sn. Canan BIYIKLI’ya, Sn. Yaşar İRAL’a, Sn. Mecdi CENGİZ’e, Sn. Zafer ÇİMEN’e ve Sn Ayhan YILDIRIM’a bu vesile ile teşekkürü ederim.
Ben teşekkür eder saygılar sunarım.
Siz hiç bulunduğu şehre bir etkinlik için gelmiş olan Yıldız Kenter etkinlik bitip sahneden indikten sonra koridorda yürürken, düğmelerini ilikleyip önüne geçerek “Ben Emekli Astsubaylar Derneği, TEMAD İl Başkanı” deyip kendini takdim eden TEMAD şube başkanı tanıdınız mı? Ben tanıyorum. TEMAD Antalya İl Başkanı Sayın Mustafa Dündar.
Biliyorum, kendisi Antalya TEMAD’da camiasına hizmet ederken belki gökteki yıldızları yere indirmemiştir; özellikle genç meslektaşlarımız arasında bayrağı daha yükseklere taşıyacak kişiler mutlaka çıkacaktır; ancak kendisine hitaben buradan bazı diyeceklerim var. Amacım geçmişi deşmek, geçmişe takılıp kalmak değildir. Amacım sadece bu gün gelinen durumu, başkan ve ekibinin camiamıza hizmet için kat ettiği yolu göz önüne sermek içindir. Başkan ve ekibi, üyeleri birbirine düşmüş, bürosuna korkarak girilir hale gelmiş, para verilerek nöbetçi kalacak görevli bile bulunamaz hale getirilmiş durumdaki bir derneği, bu günkü durumuna getirip; kısaca çok aşağılardan aldıkları çıtayı bir hayli yükseğe asmışlardır. Kendilerine teşekkür edip, Sayın Başkan, sağ olun diyorum.
Sayın Başkan, Antalya Orduevi’nde dernek lokali olarak kullanılmak üzere tahsis edilen yerin elimizden alınması nedeniyle, daha görevi devraldığınız gün lokal yeri sorununu kucağınızda buldunuz. Malumu tekrar ilana gerek yok; sahibi yine bir meslektaşımız olan, derneğin gereksinimine kısmen cevap veren mekanda işler umulduğu gibi yürümedi ve kısa bir süre sonra o mekan terk edildi. Üyelerin lokal gereksiniminin karşılanması için, yürümeyeceği daha baştan belliydi ama, denize düşenin yılana sarılması misali, umuma açık bir kafenin bir köşesine sığınma, orayı üyelerin bir süre lokal olarak kullanması yolu bile denendi. Ama bilindiği üzere soruna bu da çözüm olmadı.
Derneğimizi seçim öncesi ziyaret eden Antalya Milletvekili ve Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’ın “lokal yeri talebinizin takipçisi olacağım” demesine rağmen belediye imkanlarından faydalanarak derneğimize lokal yapılabilecek uygun bir tahsis edilmesi isteği maalesef karşılanamadı. Daha doğrusu biraz da onların gösterdiği yer derneğimizin amaçlarına hizmet etmeyecek yerlerdi; derneğin lokal yapma amacına uygun olan yerleri de onlar bize tahsis edemedi.
Derneğimiz sonuçta bir emekli derneği; üye ağabeylerimizden yaşları hayli geçkin olanlar var; lokal olabilecek yer düzayak bir mekan olmalı. Şehrin her yanından kolay ulaşılabilecek bir yer olmalı. En az yüz kişinin sığabileceği genişlikte bir mekan olmalı. Mümkünse meslektaşlar en azından orduevine uğradıklarında, “tanıdık bir yüz var mı diye bir de derneğe uğrayalım” denilebilecek kadar orduevine yakın olmalı. Kirası da kendi yağıyla kavrulabilecek kadar ehven olmalı. Bu ve benzeri kriterlere uyan bir mekanı bulabilmek için aylarca araştırma ve hesaplar yaptığınızı, dokuz ölçüp bir biçtiğinizi yakından biliyorum.
Neyse ki sonunda dört dörtlük olmasa bile, büyük oranda gereksinime cevap veren yeri buldunuz. Bu mekanda düzeni kurdunuz. Sonuçta yapılan işin mali sonucu sadece sizin ve yönetiminizdeki kişilerin cebini değil, bütün üyelerin cebinden çıkan aidatları ilgilendirdiğinin bilinciyle, yönetim kurulu olarak emeğinizden ve kişisel zamanınızdan fedakarlık ederek, gözünüzü kapayıp lokali bir işletmeciye teslim etmek yerine, lokalin işletmesini de üstlendiniz. İzlenimlerime göre de, eseriniz olan işletmede teker dönmeye başlamış, bazı sıkıntılara rağmen, şahsınızın ve yönetim ekibinizin gayretleriyle kendi yağıyla kavrulabilme konusunda umutlar bir hayli artmış durumda. Son olarak dernek lokalimize, meslektaşlarımızın eşlerinin ve kadın üyelerin de gelebileceği, uygun nezih bir bölüm ekleyebilmek, dernek bürosuyla lokali bir araya getirebilmek için, iki ay önce açılan lokale ek olarak, mevcut lokalin üst katını da kiralayıp düzenleyerek, üyelerin hizmetine açtınız.
Yapılanlara, derneğimiz adına seviniyor gurur duyuyoruz. Temennim, camiamıza kazandırılan bu yerlerde işlerin sıkıntısız yürümesi ve hizmetin devamlı olmasıdır. Kendi adıma ben artık evden , TEMAD’a gidiyorum diye yola çıkıyorum; son aylarda bilinen nedenlerle iyice uğrayacak durumu kalmadı ya; zorunlu olursa orduevine uğruyorum.
Sayın Başkan ve ekibi bu anlattıklarım sadece lokal konusuyla ilgili olanlar. Dernek hangi faaliyeti yaparsa yapsın, “katılım yetersiz olur da mahcup olur muyuz” korkusunun sayenizde çok gerilerde kaldığını, bunun tek sırrının da üyelerin sadece “astsubaylık” larına hitap etmeniz olduğu biliyorum. Önümüzdeki aylarda Antalya TEMAD’ın seçimli olağan genel kurulu var. Benim gurur duyarak bu anlattıklarıma rağmen, kıskanç ve art niyetli olabileceklerini tahmin ettiğim bazı memnuniyetsizliklerini dillendirenleri bahane ederek, henüz daha başlangıcında bulunduğunuz güzel girişimleri bırakıp, ekibinizle birlikte tekrar aday olmayacağınız duyumlarını alıyorum.
TEMAD yeni genel başkanını seçti. Sayın Ahmet KESER 8 oy fark ile TEMAD'ın yeni genel başkanı olmuştur.Sayın Ahmet Keser ve yönetimini kutlar,başarılar dileriz. Camiamıza ve kendisine hayırlı olması dileğimiz ile.... Gelişmeler sitemizde yayınlanacaktır.
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Sizlere 2003 yılında yazılan bir ibret belgesi mektubu noktası virgülüne dokunmadan aşağıda yayınlıyoruz. Bu mektup, yönetiminde olduğu TEMAD Başkanı'nı çalışmamakla, sorunlara çözüm bulmamakla suçlayıp eleştiren Sn. Mustafa Erol ve arkadaşlarına aittir. TEMAD dergileri arasında şubelere ve üyelere gönderilen bu mektupta yapılmadığı belirtilen çalışmaların hangisini kendileri 9 yılda başarmışlardır?
Atalarımızın "kendi gözündeki körlüğü görmeden başkalarının gözünde çapak aramak" deyimindeki gibi;
bu yönetimden kurtulmamız için, önümüzdeki günlerde gerçekleşecek olan seçimlerdeki fırsatı kullanmalıyız. Bu olmaz ise TEMAD ve MÜCADELEMİZ büyük zarar görecektir!
Sevgi ve saygılarımızla...
Nitekim “9 Ekim mitingi eylemlerle desteklenmemesi halinde 24 saat sonra unutulur. Bu nedenle eylem kararı alınmazsa, mitinge yönetim olarak katılmayacağız” diyen ve sonunda haklı çıkan Balçova yönetimi hakkında işlem yapılması için yüksek disiplin kuruluna 'ihlal edilen tüzük maddelerini sıralayıp';“Genel başkanın verdiği emir kabul edilmemiş ve yerine getirilmeyerek aykırı hareket edilmiştir.... Gerekli araştırma ve soruşturmanın yapılmasını rica ederim” diyerek emrine uymayanların cezalandırılmasını talep ediyor. Sanırsınız ki bizler STK değil, EMEKLİ ALAYI'yız!..
Bu emri alan yüksek disiplin kurulu, mitinge katılan üyeleri 1 yıl, katılmayanları 3 yıl ihraç ediyor! Tüzükte ihracı gerektiren bir durum olmamasına rağmen, yönetim kurulu bu kararı onaylayarak şubenin yedek yönetim kurulu üyelerine teslim edilmesini ve olağan üstü genel kurula gidilmesini, aksi halde kayyum atayacağını buyuruyorlar!
Hazırladıkları dosyalarda, ikili görüşmelerde birçok hakkımızın hukukumuzun ne olduğunu bilmeyenler, doğal olarak bu şekilde hukuksuz bir talepte bulunabilirler.
Birçok konu gibi bunu da "iyilik yap at denize. Balık bilmezse halik bilir" diyerek onlara anlatacağız.
Arkadaşlarımız, hukuksuz ihraçların genel kurul’da görüşülmesi için müracaatlarını yaptılar. Görevlerinin başındalar. Yıllardır üzerinde durduğumuz milyonluk binanın şubemize tahsis işi olmasa, arkadaşlarıma; "İstifa edelim. Büyük olasılıkla bu hukuksuzluğa ortak olmamak için yedekler de görevi kabul etmeyecektir. Genel merkez olağan üstü genel kurul kararı alabilir. Ardından da malûm sanal'larını şubeyi teslim almakla görevlendirir" diyeceğim ama bizler burada şahsi menfaatimiz için değil, Assubaylara hizmet etmek için ve kendimize saygımız gereği bulunuyoruz.
Bunca uyarıdan, eleştiriden ve yaşananlardan sonra Genel Merkez yöneticileri hala olumlu dersler almamışlar!
Şube başkanları ile yapılan bölge toplantılarında ”Bugüne kadar başarılı olamadık. Sesimizi yeterince duyuramadık. Tüm şubelerimizin bulunduğu yerlerde eş zamanlı muhtelif eylemleri hayata geçirmek dahil, daha farklı neler yapabiliriz? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?” diyeceklerine, Sn.M.Ali KILINÇ arkadaşımızın Antalya toplantısından aktardığı bilgilere göre;
Daha fazla yazmayı istemiyorum. Olumlu ve başarı sağlayan bir tek çalışmanız var mı?
Bu mazlum zümrenin sorunlarını çözmek için gönüllü oldunuz. Seçilmek için gösterdiğiniz gayreti sorunlarımız için göstermediniz. Yeter artık tahammül kalmadı. Bıçak kemiğe dayandı. Kendi özeleştirinizi yapın. BİR TEMAD MASALI yazısından dersler alın. Bölge toplantılarında reklamları değil, yapacaklarınızı görüşün, paylaşın. Yönetimlerin ve üyelerin desteğini alın.Yeterli birikiminiz, gayretiniz, vizyonunuz olmayabilir. Peki vicdanınız da yok mu?
Varsa gidin kapılarında yatın. Muhtelif eylemler yapın. Biz yanınızda olacağız. Yeter ki, siz bizim yanımızda olmanız gerektiğini hatırlayın.
Saygılarımla.