Orduevi ve kamplara gitmek istemeyen meslektaşlarıma “Biz ürettik, biz çalıştık. Biz bu orduya ve ülkeye sadakatimizi terimiz, kanımız ve canımızla ispat ettik. Bunun karşılığında vatanseverlik duygularımız istismar edilerek, ön yargılarla tahakküme varan haksızlıklara sessiz kalmamalıyız! Orduevi ve kamplar, sayılarımızla ters orantılı ve hizmet kalitesi düşük olsa da giderek bu olumsuzlukları dile getirmeliyiz!” diye yazsam da; “Hoca verir talkımı, kendi yutar salkımı” dedikleri gibi ben de bu tesislere giderken ayaklarım adeta geri geri gider. Sinirlerimin bozulacağını bilmesine bilirim de eşimin, çocuklarımın bu ayrımcılığın ruhumda yarattığı fırtınaları daha fazla anlamaması için bu tesislere istemeyerek giderim...
Neden orduevini, askeri kampı tercih ederiz? Bunun en önemli nedeni ekonomik sorunlarımızdır. Yani, mecburiyet! Bana da hak ettiğim maaşı, hâttâ benim kadar tahsili ve hizmeti olmayan subaya verilen maaşın yarısını verseler lanet olsun diyerek bu tesislerin yakınlarından geçmem ama, bu durumda bu tesislerden faydalanmak öncelikle bizim hakkımız olmalıdır.
Sosyal tesislere, sözüm ona haksızlık depremleri ile hasar gören ruhumuzu dinlendirmeye gideriz ama, bu mümkün mü? Cumhuriyetin kazanımlarını kendi kazanımı olarak görenler, anayasanın yasakladığı imtiyazı, zümre egemenliğini hak olarak değerlendirenlerin uygulamaları ruhunuzda yeni fırtınaların kopmasına neden olur!..
211 sayılı Kanun, Tugay dahil daha ast birliklerde subay ve assubayların müşterek yararlanacağı askeri gazino, Tümen ve daha üst birliklerde ise subay ve assubaylar için ayrı ayrı orduevi kurulacağını öngörür. Burada yasa ayırımı değil, hizmetin sağlıklı verilmesini amaçlamıştır.
Ön yargılı kişilerce, müşterek faydalanılan bazı gazinolarda bile 'dünyadaki utanç duvarları yıkılmasına rağmen' salonlar paravana ile ayrılmakta ya da ayrımcılığı çağrıştıran ayrı bölümler tahsis edilmektedir. Bu düşmanca tutum TSK'ye ne kazandırıyor? Bunu hangi değer yargısı ile haklı gösterebilirsiniz? Bu olsa olsa sadece ordudaki sevgisizlik sarmaşığını büyüterek, TSK düşmanlarının ekmeğine yağ sürmektedir!
Kimse bizlerin subaylarla bir arada hizmet almayı lütuf saydığımızı zannetmesin. Bizim, sayılarımızla orantılı, hizmet kalitesi tahakkümü çağrıştırmayan ve tesislerden hakça yararlanmaktan başka bir isteğimiz yoktur.
İzmir’de Assubaylar için yapılması planlanan ve şimdiki K.K.Komutanımızın Ege Ordu Komutanı iken “Yeni asb.ordu evinin ödeneği ve planı hazır. Yer tespiti yapıp inşaat başlayacaktır” sözünü verdiği Asb.orduevi bürokrasiye mi yoksa ön yargılara mı kurban edildi?
Antalya Karpuzkaldıran Kampı subay ve assubayların müşterek hizmet aldığı bir kamptı. Assubayın üç moteline göz dikenler, "tüm kuvvetlerin kampları birleşecek, TSK kampları olacak" diyerek, bu kampı subaylara tahsis ettiler. Yanında bulunan havacıların avuç içi kadar büyüklükte 3ncü sınıf otelden farksız mozaik ve eternit kaplı motellerin bulunduğu kampını astsubay kampı yaptıktan sonra, amaç gerçekleşince kampları tekrar kuvvetlere ayırdılar.
Hukuksuzluğun sonu yoktur! "Elimizde çekiç olduğu sürece karşımızda olan herkes çividir" mantığı ile denizinden faydalanması mümkün olmayan Erdek kampını assubaylara tahsis edip, Foça Kampı'nıda sadece subay kampı yaparız dediler ve yaptılar! Sadece assubayların yararlandığı Ören Kampı'na karşılık sadece subayların yararlandığı AKÇAY-HAMZAKÖY-BODRUM-FOÇA-CEVİZLİ-ALTINKUM-YALOVA gibi kamplarının sayısı, tesislerin kalitesi tam bir imtiyaz ve ayrımcılık örneğidir!
Öyle ya, TSK her kuruma örnek, Anayasanın ve Cumhuriyetin teminatı olarak bilinmektedir. Mum dibini aydınlatmaz! Ceza, tayin, sicil korkusu ile muvazzaf sessiz kalır, emeklisi ise bu hukuksuzluğa lanet eder, razı olurdu!...
Böyle mi düşünülüyor? Bu zihniyet ve davranışla mı orduda birlik ve beraberliği sağlayacak, bizleri gözümüzü kırpmadan ölüme göndereceksiniz?
Kimse adaletsizliği, hiyerarşi kılıfına sokmaya çalışmasın! Bizler hiyerarşiye saygılıyız. Ayrıca eşimizin, çocuklarımızın, emeklinin hiyerarşi ile ilgisi olabilir mi?
Yaşanan ayrımcılığı, tahakkümü, ego tatminine dayanan ayıpları saymakla bitiremeyiz...
Karpuzkaldıran'daki astsubay lokantası deprem tehlikesine karşın kapatıldığı için subay yemek salonunun ayrılan bir bölümünden istifade ediliyordu. Yüksek kültür ve sosyeteye sahip (!) bir grup bayan, bundan duydukları rahatsızlığı self servis kuyruğunda dile getirirken “Bunlar bıktırdı, assubayın burada ne işleri var?” tarzındaki konuşmayı bizlerle birlikte duyan bir hanım söze karışarak “Hanımefendi sizi tanıyorum. Sizin çocuğunuz benim öğretmenlik yaptığım okulda okuyor. Ben astsubay eşiyim. Belki beni hatırladınız. Sizin beni aşağılamaya çalışmanızı şiddetle kınıyorum! Tahsiliniz mi, kültürünüz mü, ailenizin sosyal yapısı mı kendinizi üstün görmenizi sağlıyor? Yoksa siz kocanızın rütbesini mi taşıdığınızı düşünüyorsunuz? “ yanıtını hayranlıkla izledim. Bu ordudaki sevgisizliğin, eş ve çoçuklarımıza kadar sirayet eden üstünlük kompleksinin ve bulunduğumuz durumun resmidir! Umarım bundan orduyu yönetenler ders alırlar.
Başta ekonomik haksızlıklarımız olmak üzere, bu tür ayrımcılık, adaletsizlik, sahipsizlik duyguları görevdeki kardeşlerimizin hizmet verimliliği ve moral motivasyonunu olumsuz etkilemekte, emeklilerimizin ise kurumlarımıza olan AİDİYET duygusunu her geçen gün erezyona uğratmaktadır.
Saygılarımla...
Yorumlar
Haksızlıklara sessiz kalmak haksızlık kadar suç olup haksızlığı kabullenmek olduğunu her vesile ile tekrarlıyoruz.
Burada sizlerin desteği ile sağlanan başarıları kıskanan, hafife alma gafletinde bulunanlara bir kez daha hatırlatalım; bu site hiçbir kişi veya kurumun hizmetinde değildir,misyonu TEMAD'a ve mücadelemize destektir! Yapılan olumlu çalışmaların sonucu kazanımlar veya kazanım sinyalleri geliyor, ordu evlerindeki düzenlemelerden sonra Hv.K.CEVİZLİ kampı (ordu evi) assubayların da hizmetine sunulmuştur, biz haklı taleplerimizi gerçekleştirinceye kadar mücadelemize devam edeceğiz.
Yazınızı zevkle okudum; bir kişinin mücadelesiyle sonuca varılmıyor maalesef…
2227 okunmaya dokuz yorum yazılmış, bu tablodan utanmamız gerekiyor.
Sadece Ersen GÜRPINAR, İsmail TURAN’larla bu iş olmuyor, onlar bizlere sadece meşale …
Teşbihte hata olmaz, üzülerek söylenecek olunursa; korkaklara ve malak gibi yatanlara hak verilmiyormuş.
Ayrıca söz konusu olan eski Deniz Assubay Hazırlama Okulu'nda ailemden, sevdiklerimden ve dış dünyadan ayrı geçen 15 ile 17 yaşlarım arasındaki açık cezaevi şeklindeki 3 yılımı ; Türk Silahlı Kuvvetlerine haram ediyorum.
Umarım ve dilerim ki ; bu askeri tesis hepimizin de arzuladığı gibi "Assubay Sosyal Tesisi" olur. Sevgi ve saygılarımla,
1981'de ön kapıdan girip 2007'de arka kapıdann çıkan emekli :(
Alıntılandı halim:
Ast rütbeli eşlerinin, üst rütbeli eşlerine servis otobüsünde öncelik vermeleri gerektiğini ikaz eden amirine bir meslektaşımızın;
“Evlenirken, nikâh memuru eşime; iç hizmet kanununu kabul ediyor musun ? diye sormadı. Zaten medenî kanunda böyle bir hüküm de yok. Ben de eşimden böyle bir davranışı asla beklemiyorum.” şeklinde cevap verdiğini duyduğumda; “İşte budur, helâl olsun” dediğimi hatırlıyorum.
Çomak sokmak derken pişmiş aşa su katmak anlamında değil, haksızlıklara başkaldırı anlamında! Bu sistem maalesef
camiamız mensuplarına Maraba gözüyle bakmaktadır.Cumhuriyetin
kazanımlarını benim dedemin sırtından sahiplenmiş,bana caka satmaktadır. Her oluşumun bir burjuvasinin oluşması doğal kabul edilir,ancak bu sistemde Assubayın yeri yedinci sınıftır.
Başka bir perspektiften bakınız,ordu halktan soyutlanmış,
toplum ayrıştırılmıştır. Kamp,Lojman,sosyal tesisler tamamen
halkımıza yabancıdır.Bir ahbabım "hayatta en büyük isteklerimden biri,Özdere kampına girebilmek, konaklayabilmektir. Hayal gibi"
Biz assubaylar kendimizi vatanın öz evladı olarak görsek de
bunlar bizim hakkımız desek de kurulan sistem dışlıyor.
Sayın Gürpınar hislerimize tercüman olduğunuz için,bir bilinmeyeni göz önüne serdiğiniz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Daha dün gibi Antalya'da arkadaşımızın ordu evi müdüründen aldıgı cevap orta cag kafalarının varlıgını göstermiyor mu.? ''BU ORDUYA GİRERKEN BUNLARIN OLACAGINI BİLMİYOR MUYDUNUZ? ''
Ayrıca yukarıda degindiginiz ayrımcılıklarla ilgili facebook sitemde *temadizmir gönüllüleri* bu konuyu işledigimde İzmir il başkanı beni arayarak, "O YAZIYI SİL, komutan aradı" dememiş miydi hatırlayın... AYAGINDAN POSTALLARI ÇIKARMAYANLARLA bu iş yürümez.
Saygılarımla ...