EMEKLİ ASSUBAYLAR

EMEKLİ ASSUBAYLAR

İHRAÇ ...

Haziran 12, 2014

*Temad* denilen, emekli astsubayların 1984 yılında kurdukları, dernek statüsünde bir kuruluşumuz var.

Bu güzide kuruluşumuzun assubaylara yapılan haksızlıkları, kamuoyuna duyurmaktır gayesi.

Bu uğurda yazım sorumluluklarını göze alan cesur arkadaşlarımız var.

Eli kalem tutan donanımlı.

Geçmişte ve gelecekte ümitvar.

Tüm assubayların haklarını korumayı kendilerine şiar edinen.

Ve çeşitli konularda yazımlarını zevkle ve mutlulukla okuduğumuz.

Astsubay haklarını savunan kişiler bunlar.

İhraç edilmelerine rağmen

Çalışmaları tutarlı, incelemeleri, söylemleri etkili devam ediyor.

Küsmeden,

Uzun yıllardır hizmet verenler var içlerinde.

Hala da devam etmektedir, faydalı çalışmaları.

Ama gel gör ki,

Bu başarı dolu arkadaşlarımız,

İhraç fedaisi oldukları derneklerinden ihraç edilmiş.

Dernek yönetim kurulunca..

Soruyorsun, inceliyorsun

Gerçek bir neden, tutarlı bir olgu var mı? Yok! Nedenler kişisel...

Efendim, dernek hakkında olumsuz eleştiri yapmış.

Yapacak tabii.

Dernek yöneticilerini eleştirmiş.

Tabii ki eleştirecek. Olumsuzları varsa, gördü ise.

Sen eleştirmiyor musun assubaylara haksızlık edenleri?

Eğer haksızlıkları tenkit etmiyorsan, görevini yapmıyorsun demektir.

O zaman ihracı sana da uygulayalım!

Seçilmiş demek herşey demek değildir.

Eğer bir olumsuzluk veya kişisel hakarete yönelik bir olgu varsa,

Devletin mahkemeleri var.

Sana yapılmış haksızlık varsa, kişisel haklarını orada arayacaksın.

Dava açarsın.

Sana yapılan bir haksızlık varsa,

Gerekeni yaparsın.

Dernek’ i kullanarak kişilere yaptırım uygulamak,

Hissi bir davranıştır.

Emekli astsubay olan, aidatını ödeyen herkes, dernek üyeliği onurunu yaşamalıdır.

Yaşayacaktır.

Yaşamalıdır…

En çok çalışan, en büyük araştırmaların altında imzası bulunan arkadaşlar dernek dışı!

Neden?

Bu dernek kimsenin özel mülkiyetinde değil.

Düşünceler evrenseldir, geniş olunmalı.

Toplumun oluşturduğu bir STK.da,

Dede Ersel Aksu-Bülent Civan- Zafer Çimen-İbrahim Koldamca ne yapmış?

Çok ama çok başarılı arkadaşlar.

Dernek‘ e ne zarar vermiş?

Gerçek gerekçeler varsa hemen topluma açıklanmalıdır.

İşine gelmeyeni ihraç...

Bu çok büyük haksızlık!

Hemen kaldırılması gerekir.

Dernekler çiçek bahçesine benzer.

Fikirler de çiçeklere.

Hoş kokulu olmayan çiçekler de vardır.

Ama çiçektir.

Sen istemedin diye onun çiçekliğini yok sayamazsın.

Sayarsan hissi olur.

Her türden çiçek olmalı,

Temad bahçemizde.

Aynı anne babadan doğan kardeşler bile, sürtüşme halinde değişik fikirler serdediyorlar.

O zaman, işimize gelmeyen kardeşimizi diğer kardeşlerle birleşip kardeşlikten ihraç edelim !..

Olur mu?

Oldu mu?

Nerde bu bolluk?

Hak kaldırımında gerçekçi olunmalı, nedenler aranmalıdır.

Derneğe zarar varsa ihraç kendine haklılık olgusu bulur.

Kişisel nedenlere bağlı olarak ihracın haklı tarafı yoktur, olamaz.

Ben de olumsulukları yazdım. Yazıyorum. Ve devam edeceğim.

Beni de ihraç edin.

Ya da ben de sizi ihraç ediyorum. Olur mu?

Siz hata yapmadınız mı,

Haklarımızı hazırlamakla yetkili kurumla irtibatı koparmakla?

Toplayıcı olacaksınız,

Dağıtıcı değil.

Yönetimin, liderlerin küsme, adam dışlama lüksü yoktur.

Olamaz.

Kişisel duyguları, olumsuzlukları farklı bir tarafa koyacaksın.

Lider ve yönetim büyüktür olgusu afedicidir.

Lider olumsuzluk görse, duysa bile, eğer kişiselse güler geçer.

Olumsuzluk çıkartma diye bir olguya kendini kaptıramaz.

Ben Sayın Temad yönetiminden ve etkili yöneticilerimden daha ılıman yaklaşım beklemekteyim.

Sizlerin başarıları,

Bizlere mutluluk getirecektir.

Saygılarımı sunarım.


Mehmet KAYALI

Astsubaylar Osmanlı Devletinin yıkılmasıyla beraber gerilemeye yüz tuttu. Osmanlı devleti çöktükten sonra başçavuşluk ünvanı Paşalık ünvanı gibi bertaraf edilmeye çalışılsa da gerekliliği ağır bastığından kaldırılamadı ama bayağı rencide edildi.

Başçavuşluk mesleği rencide edilirken, rencide edenler ve buna müsaade edenler (üst bürokratlar ve generaller) aslında meslek grubu değil de TSK rencide ediliyor diye düşünmediler. Bir çok film ve dizileri incelediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız ve bana yine hak vermeyeceksiniz. Hak vermenizi de beklemem hata olur bizim milletimiz her nekadar mazlumun yanında görünsede güçlüye karşı daima biat eden millettir.

Beni eleştirenler veya bu adam ne demek istiyor diyen adamlar önce zihinlerinde şunu sorgulayacaklar. Türkiyenin bu kadar sorunu varken bir meslek grubunun sorunu hele hele yüksek meblağ alan meslek grubunun kaygısı nedir diye? Yüksek maaş dedimse bir hayatın bedeli bu kadar ucuz olmamalı diyorum. Çünkü insan ömrüne paha biçilemez.

TSK personelinin enstrumanları malumunuz üzere SİLAH'tır. Osmanlı Devletinde meç, kılıç kuşanan başçavuşlar Cumhuriyet dönemine girince ne meçleri kaldı ne de kılıçları. Hatta ve hatta 1994 yılına kadar beylik silah edinmeleri bile bedeli mukabilindeydi. O zamanki E. Astsubay olan Milletvekilimizin önerisiyle subaylara verilen şahsi tabanca hakkı astsubaylara da tanındı. Yine bir adaletsizlik baş gösterdi 1994 de astsubaylara da beylik tabanca verilince 1996 yılından itibaren subaylarımıza ateş gücü yüksek silah verilirken astsubaylarımıza 2003 yılına kadar ateş gücü düşük kullanım yeri kalmayan Kırıkkale ve vzor marka silahlar dağıtıldı.

Subaylarımızın üniformalarına nişan ve alametler dizilirken ve güzel gösterilirken astsubay üniformalarındaki nişan ve alametler aynı kaldı. TSK'nın düşünmesi gereken en önemli sorun şudur. Ayrıştırmadan ziyade birleşmenin yoluna gidilmeli, Kılıç dediğiniz kuşam takımının maliyeti 100 Tl'yi geçmez ama kuşam takımını astsubayına da verirsen Dosta güven düşmana korku veren astsubayı da onore etmiş oluruz. Kişisel egoları ağır basan subaylar meç ve kılıçları subaylık nişanesi ve emaresi olarak görmektedirler. Bu şekilde düşünen subaylarımıza şunu sormak istiyorum:

  • Astsubaylık sistemini getirdiğiniz Amerikan ordusunun astsubay üniformalarına baktınız mı?
  • Subaylık emaresi olarak saydığınız kılıç'ın Türkiye Cumhuriyetinde astsubaya denk gelen rütbelilerde de olduğunu hatta ve hatta Devlet Başkanının Resmi Törenlerde, Tören Komutanı dururken Astsubayla ilgili olduğu için Kıdemli Astsubayla tokalaştığını görmemek için at gözlüğü mü takıyorlar?

Astsubayları TürkSilahlı Kuvvetlerine alan, yetiştiren ve kendine rakip gören zihniyet kim diye sorarsanız hemen cevabı vereyim subaylardır. Astsubaylar subayların rakibi değil, yardımcısıdır. Yeter ki bunu subaylarımıza anlayabilsin. Maaşlarımızı düşürmeye çalışarak aidiyet duygumuzu itaat hissimizi zayıflatan zihniyete sesleniyorum. Lütfen ayrıştırmaya çalıştığınız statüdekiler sizinle beraber savaşa gidenlerdir. Bu mesleği yaşam biçimi olarak kabuıllenenlerdir. Öteleştirdiğinizde güven duygusunu yok edersiniz ve İç Hizmet Kanununda sayılan askerin özelliklerini kendi ellerinizle baltalarsınız ve bu meslek grubunu askerlikten soğutursunuz. Yani Suç işlersiniz.

Bu vatanı astsubaylığa girerken sevdiğim gibi hala seviyorum ve uğruna ölmek için ettiğim yemine sadık kaldığımı ve kalacağımı biliyorum ama hakkımı savunmayan, biz istedik ama hükümet vermedi diyen generallere inancımı yitiriyorum. Astsubaya/Uzman Çavuşa kılıç vermekle onlar statülerini şaşırmazlar hatta mutlu olurlar. Malumunuz kılıçla savaşılmıyor sadece Üniformalarda temsili bir emare olarak kullanılıyor. Bu Üniforma da astsubayların ve uzman erbaşların babalarının evinden getirdiği değil Türkiye Cumhuriyeti'nin verdiği ünüformadır. Verilecek olan kılıç da Türkiye Cumhuriyetini temsil etmektedir.

Ali AKKAŞ
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

O ülkenin ordusunun başkomutanı açıklama yaptığında bütün haberciler ordusu saraya doluşurdu.

Ertesi günün bütün fısıltılarında ve konuşmalarında flaş haber olurdu.

Yine, ertesi günü o ülkenin parası pul, kağıdı ise senet olurdu.

O ülkenin başkomutanı ülkenin siyasi yöneticisine geldiğinde zavallı başkanlar onları merdivende karşılar, devlet protokolü uygularlardı.

Savunma bakanları en arkada el pençe durur, ne olduğunu o komutanın yaverine sorarlardı.

O ülkede paşalık saltanatının en ihtişamlı yılları yaşanırdı.

O devirler ismine “haşa“ denen paşaların lale devri dönemleri olarak bilinirdi.

Mesela ordu komutanları, her pazar sabahı uçan dev ejderhaları ile elf ormanlarına ayı avına giderdi.

Bütün ordu birlikleri kışlalarda, evlerinden apar topar getirilen astları da aşağıdaki ordunun başında ayı avına giden komutanlarına mızrakla selamlama eğitimi yaparlardı.

O komutanlar, adına o devirlerde salem sigarası denilen tütsüler içerlerdi ve o sigara komşu bir ülkeden alınır; sınırda ejderhaya yüklenip oradan da saray karargaha götürülürdü.

O ülkenin komutanlarının en heybetli ve haşmetli yıllarıydı.

Hatta bir defasında bu komutanlardan birisi; yemeğindeki patlıcan sapını aşçının tırnağı zannedip tüm birliğine bir hafta arazide yatma cezası vermişti.

Yine bu komutanın eşinin köpeği gece saat 02:00 de hapşırdığı için ordunun atlarına bakan veteriner tabip apar topar ejderhası ile saray konutuna götürülmüştü.

Bu ülkenin komutanları her iki yılda bir görev değişimi yaptığından, her yeni gelen komutan eşi; konutun tüm eşyalarını, perdelerine kadar yeniletir. “ben orjinal ve kullanılmamış olanı kullanırım“ derdi.

Arzuları emir telakki edilip hemen olduruluverirdi.

O ülkenin haşmetli komutanlarına özel kondu evleri vardı. Hep en yüksek yedi tepelere ve merkezlere kondurulurdu.

Bu kondu evleri fabrika misali durmadan hep hanımefendilere çalışırdı gün boyu. Yemekler, günler, kokteyller, partiler, beş çayları, yedi kahvelri, tanışmalar, vedalaşmalar.

O ülkede “haşa” denilen paşalar ceplerinde tebeşir denilen beyaz tozlu bir kalemle gezerlerdi. Canları sıkılınca tebalarını denetler, illaki bir kusur bulup “sen kesin kadı kızısın dır“ deyip küçük, küçücük komutancıklarının sırtlarına o beyaz tebeşirlerle hat sanatı resimleri icra ederlerdi.

14-21 28 gün gibi. Sonra da ellerimiz hep toz oldu diyerek gün boyu sövüp sayarlardı.

Hepsi de Muhteşem Süleyman gibiydiler. Ulu ve ihtişamlı insanlardı. Adeta Olimpusun tanrıları gibiydiler.

bir anda gökten hışımla geliveren.

Öyle kudretli ve asil insanlardı ki;

kendileri gelmeden üç hafta önce, gidecekleri yerlere eşleri dahil kahvaltı ile üç öğün yemeğin listelerini gönderirlerdi.

Özel kuştüyü yataklar sipariş ettirirlerdi.

Askeri hastaneleri olan “data“ da doktorları her üç ayda bir sıraya dizerlerdi.

Kurdukları asker şirketi olan oha da malı; askeri ve savunma sanayi ihalelerinde de mülkü götürürlerdi.

O ülkenin paşaları o ülkede kudretli günler yaşadılar, ama tebalarına, çocuklarına, kardeşlerine hiç yaşatmadılar.

En sonunda o ülkede siyaset cambazı olan bir başbakanın oyununa geldiler. O başbakanın siyasi manevralarına, organize işlerine akıl erdiremediler. Kurulan kumpasa, tuzağa hemencecik düşüverdiler.

Ellerindeki o muazzam gücü üç beş yılda kaybettiler. Adem-i mutlak iken adem-i çıplak oldular.

Ne var ki; bunca kaybın acısına ve fakri zaruretine rağmen, yaradılıştan gelen bir özelliklerini hiç kaybetmediler.

Bir alışkanlıklarını hiç bırakmadılar.

Bir direnç ve inadı asla terk etmediler.

Kastsubay dedikleri üvey, kardeşleri olan küçük komutanları hiç sevmeme düsturunu ve tarihi görevini hep sürdürdüler. Onlara adam gibi hayat hakkı vermemeyi, tam tersine pestil gibi ezmeyi, büyük bir çaba ile yürüttüler.

O kadar ezdiler ki eşleri ve kadınları bunu görüp pestili icat ettiler.

Kastsubaylara hiç şans tanımadılar. Bütün güçleri ile mücadele verdiler.

Her iktidar dönemi kazandıkları gibi; sadece bu konuda bu iktidarın da yardım ve himmeti ile bir kez daha galip geldiler.

Gondor ülkesinin ve kavminin bölünmez bütünlüğünü ve sarsılmaz inancını, tek düşman bildikleri kastsubaylara karşı bir kez daha şüheda bir ruhla korudular.

Çok gizli kozmik odalarına dahi tertipçileri sokarken; kastsubayların hak ve adalet odalarına asla kimseyi sokturmadılar.

Orta dünyanın değişmez insanlık yasası dedikleri “köleler efendilerin yanında duramaz, yürüyemez, yaşayamaz.“ kaidesini korudular. Kara kader denilen sistemi korudular. Olimpus dağının tanrı kralları yız biz deyip, uzakta, yukarda ve ayakta kalmayı başardılar.

Bir zaman geldi, yıllarca kodeslerde yattılar, ama çıkıncada hemencecik suit kondu saraylarına kavuştular.

Asla pes demediler. Asla da tarihten gelen o bildik düşmanlarını değiştirmediler.

Rivayetlere göre; bu hikayedeki ordu orta dünyada yaşayan bir kavim ordusu idi.

Bu ülkenin adı da gondor diyarı idi. Orta karanlık çağın krallığıydı.

Uzun yıllar altın bir çağı yaşadılar.

Zamanla, önce kölelerini;

sonra da kendi kendilerini yok ettiler.

Saygılarımla.

Not: bu hikayede anlatılan kişi, yer ve mekanların günümüzde hiç bir kişi, yer ve mekanla ilişkisi yoktur. Hikaye tamamen bir hayal ürünüdür.

Adnan Fuat Özdemir
Gsm: 0543 273 45 02

UNUTMA BAŞKAN UNUTMA!...

AĞACI KESEN BALTANIN SAPI DA AĞAÇTANDIR!..

Assubayların tarihinde 23.Mayıs.1970 ve 8-9.Ocak.1975’in yeri farklıdır. Bu tarihler İnsanlık ve Meslek onuru adına Hak arayışın milat tarihleridir. Bu tarihlerde mücadele eden pek çok Astsubay meslekten uzaklaştırılmış, kuvvetleri değiştirilmiş, bir çoğu da hapis ile cezalandırılarak ömür boyu cezalandırılmışlardır.

Bu değerli Astsubay meslektaşlarımızı sadece oluşturduğumuz oluşumun maddeler şekli ile sunduğumuz vaatlerimizde mi hatırlayacağız, yoksa genel kurul önceleri delegeleri etkileme adına sadece bültenlerde mi?

Bir daha neden hatırlamayız?  "Ne olacak bizim halimiz? Bizler için ne düşünüyorsunuz?" diye sorulduğunda ‘’o kadar çok sorunumuz var ki sizlerin bu durumu 138’inci sırada yer alır ‘’ diyeceksiniz!

Mevcudiyetini ve bulunduğun durumu borçlu olduğun meslektaşlarına ilgisiz, kayıtsız kalacaksın! Seni sen yapanlara bu iki milat günde bir tek kelime dahi olsa saygı ve sevgi göstermeyensin. Sormazlar mı sen neyi, kimi temsil ediyorsun?

Yoksa "yönetmeye değil, temsil etmeye geliyoruz" diye siz demediniz mi? Seçilmişliğinizin üzerinden Üç Ocak, üç Mayıs geçti hiç mi aklınıza gelmedik? Kaybedilen 9 yılın üzerine bir 3 yıl daha bekleme lüksümüz yok dediniz, bizler 44 yıldır bekliyoruz. Sizi de bu kadar mı bekleyeceğiz?

Onaylanmayan tüzük değişikliğinizde seçilme sürenizin sınırını bunun için mi kaldırdınız?

Seçilmeden önce milletvekili dokunulmazlıklarını kaldıracakları yalanı ile iktidara gelenlerden farkınız ne? Pek yok gibi de; çünkü aynı sazın tellerine vuruyor gibisiniz ...

Görev yaptığınız Genelkurmay karargâhını unutup, bu kuruma bile ihtiyaç olmadığını söylediniz. Bu kurumun Astsubay sorunlarına bakış ve ilgilenişlerini İzmir bilgilendirme toplantısında ‘’Çanakkale zaferi zafer değildir zafer olsaydı 1920'de aynı güçler tarafından İstanbul tekrar işgal edilmezdi’’ diyebildiniz.

Her fırsatta bu kurum hakkında eleştiriniz oldu fakat yasama ve yürütme yetkisinin bulunduğu TBMM'ne hiç sözünüzün olmayışı acaba ileride milletvekili olabilme sevdanızdan mıdır? Unutulmamalıdır ki geçmişini bilmeyen, değer vermeyen geleceğe yön veremez. Verdiğiniz de söylenemez.

Kendinizin oluşturduğu yönetim kurulunuza bile güveninizin olmadığını, bir elin parmaklarını geçmeyen kalemşorlar ile daha ne kadar idare etmeyi düşünüyorsunuz? Temsil etmek üzere geldiğiniz konumu temsil etmiyor, yönetmeye çalışıyorsunuz.

Sihirli aynalar odalarından çıkmanızı, kendinizi düz aynada görmenizi isteriz. Ağacı kesen baltanın sapı ağaçtan biz bunu biliyoruz, sizlerin de unutmamanızı istiyoruz.

Son yıllarda dünyanın birçok yerinde binlerce yeni STK kuruldu. STK, bir ülkenin yurttaşlarının seslerini duyurabilmesini, toplumların işlemesi için sorumluluk almalarını ve de kendilerini temsil eden devletler ile örgütlü bir şekilde diyaloga geçmesini sağlamaktadır. Açık sistemlerde, her türlü zorluk örgütlü diyaloglar kanalıyla çözülebilir.

EVET TEKRAR EDELİM SON SATIRI;

HER TÜRLÜ ZORLUK ÖRGÜTLÜ DİYALOG KANALI İLE ÇÖZÜLEBİLİR!

SİZLERİN , YÖNETİMİNİZİN bizleri getirdiği nokta itibarı ile bulunduğumuz noktadayız, KİTLENDİK!

  • BEKLEYECEK MİYİZ?
  • MUCİZE PEŞİNDE MİYİZ?
  • TEMAD BAŞKANLARI NEDEN SESSİZDİR?
  • KOLTUK SEVDASI MI BU SESSİZLİK?
  • YAŞADIKLARIMIZ SİYASAL MI?
  • İÇ-DIŞ GÜÇLERİN BİR OYUNU MU?
  • BU NOKTADAN SONRA NELER YAPABİLİRİZ?

Yazmanın suç, ifadeyi konuları derinliğine yazmanın eleştirisel ihraç konusu olarak mı görüyorsunuz? Düne kadar günde bir kaç kez aradığınız kişilere potansiyel örgütlü kişiler olarak mı bakıyorsunuz?

Bu sınıfın sorunlarını tam anlamı ile içine sindirmiş, sabah akşam bu konular ile yatıp kalkanlara bu tutumunuz anlaşılmazdır.

GÜRPINAR'LARI, ABAYLI’LARI, ATILGAN'LARI, GÜNŞER'LERİ , KOLDAMCA'LARI, ÇİMEN'LERİ, KAYALI'LARI, KULAK'LARI, AKSU'LARI, GİBİ BİR ÇOK DEĞER'İ KESERİN SAPINA KURBAN VERİYORSUNUZ, MESELE KOLTUK OLUNCA!...

 

Zafer ÇİMEN  
E.Hv.Bçvş.
BALIKESİR

İŞTE O YAZI

Mayıs 19, 2014

Arkadaşlar, hani şöyle biraz geçmişe gerilere gidip, astsubay toplumunun dertlerini paylaşma, kamuoyunu bilgilendirmek, ilgisini çekmek, haklarımızı vermekle yükümlü olup da duyarsız kalanların dikkatlerini çekmek ve yapılması gerekenleri neden ihmal ettikleri üzerine, tekrar düşünmelerini sağlamak için bir uyarı niteliğindeki salon toplantılarında bahsedeceğim sizlere bugün..

Bakın hep beraber düşünelim ve bizle beraber genel merkezimiz yönetimindeki arkadaşlarımızın da ince ince düşünmelerini istiyorum.

Söylemlerim gerçektir.

81 yaşımdan sonra ve öncesi yalanla yutturma ile kandırmaca ile yakınlığım olmadı. Bu yılın başlarıydı. Hani İstanbul diye bir mega kentimiz var.

(ANKARA GİBİ)

İstanbul'da bir TEMAD şubesi var. Bu şubenin aidatlardan başkaca bir geliri yok. Yani ekonomisi kısıtlı. BURADA BİR DE BAŞKAN VAR. AMA GERÇEK BAŞKAN. Zevahiri kurtarmak için başkan değil, yaşlı halimle görebildiğim kadarı ile o kısıtlı olanakları ve tüm cesaretini ekibi ile ortaya koyup, eli taşın altında. TÜRKİYE'de İLK defa YASAL bir toplantı düzenledi.

Bu olgu bir başlangıçtı, astsubaylar adına ÇIĞIR açmadır.

Bunu yapan bir dadaşımızdır, KOLDAMCA'dır. KAHRAMAN olabildiğince. Bu büyük hizmetini ne kadar meth etsek hiç bir söylem bunu tanımlamaya yetmez. Kutlarım sayın başkanımı ve ekibini.

Gelelim ikinciye;

Hani bir Balıkesir diye bir ilimiz var, orada da bir kahramanımız ve ekibi var. Kahramanımızın adını merak edenleriniz varsa söyleyeyim; ZAFER ÇİMEN. Kısa boyuyla dev gibi bir başkan. Tutarlı, yaptığını ve yapacağını bilen biri. Güven dolu, kibar, saygılı ve cesur.

Onun da olanakları kısıtlı ama bizleri davulla karşıladı. Haklarımızı ilan edercesine. Kutlarım seni de küçük dev adam. Gerçekten tekrar merak etmekteyim bu kadar başarılı olan ZAFER ÇİMEN'in istifasına sebep nedir?

Genel merkez bu türde girişimcilerden faydalanması gerekir değil mi?

Daha sonra İzmir kahramanları devreye girdi ve diğer iller. Tanıtımda bu olgular tanımlanamaz sözcüklerin anlatım güçleri yetmez etkinliklerdi ve sayın genel merkez yetkililer toplantılarda dertler ve sorunları açıklayan konuşmalar yaptılar.

Hep merak etmişimdir, yasal izin alınıp büyük bir salon kiralansa ve devlet ricali de davet edilse gelenler mutlaka olur. Buradaki toplantı etkili olur mu acaba tanıtım için?

Ben tekrar düşüncelere daldım ve diyorum ki benzer toplantılar acaba Ankara'da da yapılabilir mi? Yapılsa sesimizi duyan olur mu?

İnternet sitelerinde sızlanan arkadaşlarımız var. Geçim sıkıntısı olup da çocuklarının yetiştirilmesinde olanaklara uzanamayan arkadaşlar, zaman zaman, dertleri paylaşmak istiyorlar ama onurlu oluşları kamuoyunda sızlanmalarına engel.

Yine acaba diyorum kendi kendime sayıklayarak,

  • YUKARIDA BAHSETTİĞİM KAHRAMANLAR GİBİ ANKARA'DA DA KAHRAMANLARIMIZ VAR MI?

VARSA EĞER İLLERİ GEZEREK KÜÇÜCÜK TEMAD ŞUBELERİNİN HAZIRLADIKLARI ETKİNLİKLERİ ÖZEL ARABALARLA DOLAŞACAKLARINA, BU İŞİ ANKARA'DA YAPIP TOPLUMA DA DEKLARE EDİP BİZLER DE YAŞIMIZI UMURSAMADAN KATILSAK DA BAHANE İLE ANKARA'YI GÖRSEK.

BEN TEMAD'IN GERÇEK TANITIMCI YÜZÜNÜ GÖRMEK İSTİYORUM.

OTURARAK BÜRO MEMURU GİBİ DERNEK YÖNETİMİ ETKİLİ OLAMAZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM.

AMA BU BENİM DÜŞÜNCEM. HER HALDE İHTİYARLIK BELİRTİLERİ KENDİNİ GÖSTERMEYE BAŞLADI MI NEDİR. SEVGİLİ KARDEŞLERİM NE OLUR BANA GÖNÜL BIRAKMAYIN.

Mehmet KAYALI

Saygıdeğer Meslektaşlarım

Ben TEMAD yönetimini mahkemeye verince arkadaşlarımın bazıları konuyu yanlış değerlendirip tepki verdiler..

Bu mücadeleyi şimdiki yönetim başlatmadı 1970-1975 yıllarında haklarımız için kendilerini feda eden ağabeylerimizden beri mücadeleyi bugünlere taşıyanlar başlattı. Sn.Ahmet KESER bu hazır ortamda bizlerin milyonlarca lira desteğini bana göre kullanamadı. Kırık kanattan şezlongta yatan albaydan genelkurmayın kaldırılmasından bahsediyor tabii bunlar doğal olarak eleştiri hudutlarını aştığı için genelkurmay tarafından orduevi yasağı da eklenerek bu yönetimin muhatap alınmamasına karar verildi.

Oysa ben TEMAD’ın tüzel kişiliğini değil yöneticilerin keyfi ve kanunsuz uygulamalarını dava ettim, bizi temsil etmediğini belli yasalara tabi olan muvazzafları tahrik edici beyan ve davranışlarda bulunmasını dava ettim. Sonuçta kararı yüce Türk mahkemeleri verecektir.

Görüşmeden, istişare etmeden nasıl hak alınabilir? Askerlikle ilgili yasa arasında yıllardır talebimiz olan "100 lirayı biz temin ettik" diyerek günü kurtarmak istediklerini biliyoruz, haklarımızın alınması mücadelemiz için kullanılsın dediğimiz bağışlarımız nereye harcandı? Oysa 2 milyon (trilyon ) ile çok şey başarılır ve derneğimiz kiradan kurtulurdu! Yapmadılar, yapmak istemediler, genelkurmayı eleştirmek başka bu tarz tepki alacak konuşmalar yapmak başkadır.

Hepimiz haksızlıklarımız için bir şeyler yapıyoruz kimimiz yazı yazıyoruz kimimiz gazetecileri milletvekillerini bilgilendiriyoruz. Twittler atıyoruz, ben de "madem bu yönetim genelkurmayla görüşemiyor ben görüşeyim" dedim, nitekim benden önce de 2 arkadaşımız gitti görüştü neler konuştuk neler anlattık, tabiî ki dertlerimizi anlattık, benim görüşmemde arkadaşımız Bülent Civan da bulundu, konuşmayı size anlatırken tepki çeken bir üslup kullanmış olabiliriz ama o sorunlar bizim için de geçerlidir farklı bir düşüncemiz olamazdı, sonra verdiğim dosyanın incelenmesi sonucunu bana bildirmek için tekrar randevu verdiler.

8 Mayıs 2014 tarihinde sayın genelkurmay ikinci başkanımız ile yararlı bir görüşme yaptım, bu görüşmede Sayın orgeneralimiz benim verdiğim dosya ile ilgili bir ekibin çalıştığını tekrar belirtti; ben, kendisine arkadaşlarımız genelkurmay bize mahalle bekçileri, ziraatçılar, meclis katipleri kadar değer vermiyor diye üzülüyor dedim,bunun doğru olmadığını belirttiler. Haklı davamızda sonuna kadar yanımızda olduklarını tekrar tekrar üzerine basa basa vurguladılar. Resim karesinde masada bulunan dosya daha önce verdiğim dosyaya yapılan işlemleri içermektedir.

Sendika konusu gündeme geldi, Sendikanın Anayasal olarak mümkün olmadığını ifade ettiler, geçim sıkıntısı çeken assubaylara askeri tesislerde uygun iş verilmesinin temin edilmesini arz ettim "inceliyelim neden olmasın" dediler, çalışmaları sonuçlanınca bir heyetle ziyaret ederek konunun hukuki, idari yönleri ile görüşülmesi ve kararlaştırılmasını teklifime sıcak baktılar, bizim maksadımız bağcı dövmek değil üzüm yemektir, kurumumuza her zaman saygı duyuyoruz, sorunumuz kişilerle değil sistemle bu yüzden ben şahsen bu konuda elimden geleni yapacağım.

Özellikle 4-3-2'nci dereceden emekli olan  bizlerin ve benim çektiğim sıkıntıyı TEMAD yönetimi bilmiyor, bilse hiç bir tüzel kişiliğim olmadığı halde benim gösterdiğim gayreti gösterirlerdi, onun için TEMAD yönetimi bizim maddi manevi imkanlarımız olmadan yaptığımız  kişisel girişimlerimize tepki göstereceğine bu girişimleri desteklesin, sorunun parçası değil çözümün parçası olsun. Mevcut yönetim görevini bize söz verdikleri vaat ettikleri şekilde yapsaydı ne biz kişisel girişimde bulunurduk ne de  arkadaşlarımız Sendika kurmaya kalkardı,  haksız mıyım?

Sizler sağduyu ile düşünün karar verin,benim girişimlerime destek verirseniz konu benim kişisel meselem olmadığı için hepimiz kazanacağız.

İyi günler, esenlikler diliyorum.

Cavit Kayıkçı

“Davayı içeriye dönük hale getirtmeyin. Buna müsamaha etmeyin. Bu ortamdan kimsenin nemalanmasına müsaade etmeyin“ diyerek uyardım. Torba yasa şekillendi, içi doldu. Özellikle emekli astsubay toplumunun açlık ve yoksulluk sınırındaki rezil ve utanç dolu yaşamını düzeltecek; TSK'de aynı hizmeti paylaştığı subay sınıfının varlık ve bolluk içindeki emekli yaşamına bir santimetre olsun yaklaştıracak; anayasanın 12. 40. 41. maddelerine hak teşkil ettirecek en ufak bir düzenleme ve düzeltme dahi yok.

  • Tazminat düzenlemesi yok!
  • İntibak düzenlemesi yok!
  • Nasıp ve sicil düzenlemesi yok!
  • İhraç edilenlerin, malullerin, düşük aylık alanların lehine de hiç bir düzenleme yok!
  • İki yıllık meslek yüksek okulu kanunundan doğan 12 yıllık birikmiş kademe farkı düzenlemesi de yok!

Yok. Yok. Yok. Yukarı da bir şey yok. Oradan bir şey çıkmayınca malum yokluk aşağıya dönecek. Mazlum toplumu birbirini yiyecek. İftiralar, iddialar kol gezecek. İhraçlar sürecek. Çamur at izi kalsın siyaseti devam edecek.

Yüksek denetleme kurulu; seçimine iki gün kala zaten suyu çıkarılıp posası kalmış İstanbul İl Başkanlığı'nı gelip denetleyecek. Gelirken de Sayın İbrahim Koldamca'nın ihraç yazısını getirip tebliğ ettirecek.

Çankaya İlçe Başkanlığı'nın seçimde delege belirlemediği, listeye yazılmadığı iddia edilecek.

Sayın Sami Başkaya'nın kitap satışlarının Temad Genel Merkezi ile ilişkili olduğu ve buna dair, ajanda ve satış yüzdesinin bağışı konusunda onlarca yolsuzluk iddiasına dair soru genel merkeze yönlendirilecek. Sayın Adilhan Şanlı'ya; Sayın Ayhan Bayırlı ile Sayın Sami Başkaya tarafından aleni olarak sosyal medya sayfaları üzerinden ailesini rencide edecek derecede, ahlaksız yakıştırmalar ve aşağılamalarda bulunulacak.

İstanbul İl Başkanı'nın ihraç kararı en önce Sayın Bayırlı'nın portal sayfasından duyurulacak. Sayın Selçuk İçer'in Oyak karşısında peş peşe süren davalarına "zaten hakaret davası idi,etmeseydi, Genel Merkez'in onun yanında ne işi var ki?" denecek.

Yine Sayın İçer'in emekli assubay olan babası Cavit Kayıkçı tarafından gizlice ses kaydına alınıp şantaj amaçlı kullanılacak.

Temad'ın haysiyet ve kurum onurunu dışarıya karşı ayaklar altına alan hemen hemen her olayda ismi geçen Sayın Sami Başkaya Temad Genel Başkanı'nın her kare ve resminde, gittiği her resmi gezi ve görevde sağ yanında olacak ve aşırı tepki toplayacak.

Genel Başkan, yine de bildiğini okuyup seçilmişlerle hareket etme ilkesini çiğnemeye devam edecek.

Şu ana kadar yapılan tüm resmi ihraçların hiç bir dişe dokunur ana sebebi olmayacak; ihraç edilenlerin hepsi de Genel Merkezi eleştiren akli ve fikri donanımı olan arkadaşlarımız ile çok başarılı “Temad'ın sıradaki İkinci Genel Başkan Adayı" diye hep lanse ettiğimiz İstanbul İl Başkanı olacak.

Cavit Kayıkçı ise Genel Merkezi mahkemeye veren ve hala üyelik sıfatını taşıyan birisi olarak bu yaşananları keyifle seyredecek.

Ve ne acı ki; hak ve emek davası orada yukarıda dururken, bizler bir iki kalem durmadan bu davayı yazıp çizer iken; Ey Başbakan, Ey Genelkurmay derken, bu sıkıntıları, bu tatsızlıkları, bu iç kavga ve iftira ile santaja dayalı ortamı beslemenin de hiç birimize asla hiç bir hayrı olmayacak. Devrimler tarihi ilk sayfasında şunu yazar;

Devrim, ilk önce evlatlarını yer.

Bu ortamı besleyenler ve tohumlayanlar bunu asla unutmamalıdır. Çare Genel Merkez'indir. Temad Genel Başkanlığı'nındır. Bir girişim başlatınız. Bütün kırgın ve küskünleri çağırınız ve hatta sayın büyüğümüz Gürpınar'ı da, Sayın İçer'i de beni de çağırınız. Bizler bu uzlaşı ve barışma sürecine katkı vermeye hazırız. Bir yuvarlak masada bizleri buluşturunuz. Dava adına bu kırgınlığı ve kavgayı bitirmek görevimizdir. Bu ayrışmayı ve derin bölünmeyi bitirelim. Bir etik dürüstlük andı ve belgesi imzalayalım. Çirkinlikleri bitirelim.

Temad'ı daha fazla küçülttürmeyelim. Onur ve haysiyetlerimizi lekeletmeyelim. İftira ve şantajla beslenenleri bitirelim. Tüm ihraçları kaldıralım. Uyuma, birliğe, dirliğe dönelim. Siyasete de, kurumlarada ve tüm stk. lara da örnek bir adım atalım. Uçup giden adaletimiz adına, uğraşmamız, savaşmamız gereken tek mücadelemiz adına. Puslu pazarları yeter artık yaşamamak adına. Umut adına.

Saygılarımla.

Adnan Fuat Özdemir.
E. Assubay
GSM: 05432734502

NELER OLUYOR?

Mayıs 11, 2014

Son zamanlarda İstanbul yörelerinde bir şeyler olmaktadır. Sessiz sedasız.
Olgular olumsuz olduğu kesin.
Tüm astsubay kamuoyunun bilmelerinde fayda vardır sanki.
Derneklerin yasal ve teamüle göre işleyişleri ve işlemleri, işlevleri vardır.
Bunlara uyulması kaçınılmazdır.
Gerektiğinde zorunluluk vardır, hani.
Bizimde, yani  astsubay toplumunun da yasal bir derneğimiz var.

TEMAD...
ZOR GÜNLERDEN GELEN, DEMOKRATİK OLGULARLA YAŞAMINI SÜRDÜREN...

Uzun yıllardır astsubayların haklarını  arayan. Devlete verdikleri hizmetin karşılığını,
alma gayreti içinde olup, çırpınıp duran.
Aynı kurumda olup da çok daha iyi olanakları kullananlar benzerinde.

Yönetimler yasal olgulara uymak zorundadır gerçekte.
Güçlerini yasalardan, ona bağlı olan kuruluş ve gayeye yönelik ve yönetmeliklerden alırlar.
Yönetici konumunda olanlar, uyum sağlamazlarsa işin içine, yani yönetim olgularına keyfilik girmiş olur ki, bu kabul edilemez!

Genel merkezin aldığı bir kararla tüm ülke genelindeki şubelerinde yerel yönetimlerin yenilenmesi için bir faaliyettir. Devam eder gider. İstanbul'da da aynı.

Büyükşehir konumunda olan  iller'de etkili olunması gayesi ile "İl Başkanlığı" diye bir sistem oluşmuştur,Türkiye bazında.
Yönetmelikte olmasa da zaman içinde idari bir olgudur oluşan.
Ve yönetmelik içeriğine mutlaka girecektir.

İstanbul da, büyükşehir statüsünde olduğu için.
Buranın bir "İl Başkanı" vardır bu olgular içinde.
Tüm yönetim faaliyetleri bu minval üzerinden yürümektedir. Bu il başkanının adı da;

"İBRAHİM KOLDAMCA" diye bilinen biridir.

Ankara'da Genel Kurul'a bu sıfatla katılmış, hâttâ etkili olarak Genel Merkez Yönetimi'nin oluşumunda divanda yer  almıştır.
Genel Başkan'ın takdirine mazhar da olmuştur. Kabul görmüştür, iltifatlarla.

Bu kişi bundan bir kaç ay öncesine kadar bu sıfatla tüm çalışmalarını, faydalı hizmetlerini sunmuştur toplumuna.
Hâttâ tanıtım ve astsubayların sorunlarını gündemin ön sıralarında tutabilmek için
ilkleri düşünüp” uygulamış.
Başarılı da olmuştur, ekibi ile birlikte.

Bir kaç ay öncesinde, Sayın Genel Başkan'ın İstanbul ziyaretlerinde, bu iki Başkan arasında ufaktan ufaktan sorunlar oluştu, sürtüşmeler başladı!
Genel Başkan'ın İstanbul‘daki yönetimi yok sayıp görmezden gelerek, İstanbul'da tek başına  ziyaretler yaptığı görüldü.

Önceleri, İl Başkanı olarak, Ankara'da ağırlanan, divanda görevli olarak hizmetlerinden fayda sağlanan Koldamca, yavaş yavaş olumsuz bir hedef tahtası olmuş!

İl Başkanı unvanı yok sayılarak tenzili görevle Fatih İlçe Başkanı olarak yazımlar, söylemler oluşmuş, anılmaya başlanmıştır. Ama gerekçesi, meçhul!

Sonra bir kararla disiplin kuruluna, "ihraç" isteği ile.

Ancak, bu olumsuz yaklaşımlar gram gram topluma zarar verdiği bir gerçektir. Görülememiş,  yahut görülmek istenmemiştir.
Bencillikler içeriğinde.

Şimdi sormak gerekir .
Demokratik olgularla yönetilen derneklerde muhalefet olmayacak mı?
Yanıt bekler…
Sizler buralara gelirken eski yönetimi Mustafa Erol ve ekibini methederek mi buralara geldiniz?
Koldamca-Çimen-Aksu-Civan, ne yaptı da ihraç isteği ile disiplin kuruluna sevk edildi?
Kararda gerekçe açıklanmaz mı?
İhraca yönelecek kadar ne gibi zarar verdiler?
Gerçek suçları nedir?
Başka bir oluşuma ilgi duymanın suçu nedir? Olur mu?

İhracın;
YASAL KARİNESİ NEDİR?
Suçu ne? Suçu varsa hangi yasal işlem yapıldı?

İhraç bir yaptırımdır ve sonuçtur.
'Neden'e bağımlı olması gerekir.
Açıklanmalı.

Devletin yasal tebliğ olguları var. (NOTERİ VAR-PTT'Sİ VAR-MUHTARI VAR)
Bu çağdaş ortamda, teftişe gelen kurul'un eline bir zarf tutuşturup,
elden mektup getirir gibi,
ihraç tebliğini ilgisi olmayana, vekalet edene
özel mektup gibi verme uygulaması yasal mı?

İHRAÇTA RESMİ TEBLİĞ GEREKİR ve ŞARTTIR! İşlev kazanabilmesi için.
Teftiş kurulu mu, yoksa tebliğ memuru mu?
Resmiyeti devletçe onanmış kurum  için,
gerçek suçu varsa, gerekçeli kararla bahse konu edilmez mi?

BURADA SADECE GEREKÇELİ KARAR GEÇERLİDİR!

Kesinlik kazanmadan,
şuyuuğuna fırsat verilemez.
Farklı şubelere yazımlarla, olumsuz teşhir yapılamaz.
Yönetim olguları kullanılarak, dışlanamaz.
Sen onu dışlarsan, karşındakine de seni dışlama hakkını verirsin.
Onun elinde yetki yoksa sen haklı olamazsın, yetki kullanma bazında.
İğneyi kendine, çuvaldızı karşındakine batır. Anlarsın.
Empati  yapın,  yer değiştirin. Tadına bakın nasıl diye.
Elinde olgu olan, onu kullanmak için gerçek nedenleri serdetmek zorundadır.
Bu özel  nedendir,  küsmeler, beğenmemelere neden olamaz.
Ama senin elindeki yetkiyi gerekçe gösterilmeden kullanma hakkın da olamaz.
Kişiler kişilere küser amma kurumun ve yöneticilerin küsme lüksü olamaz!
Güçlü yönetim kadrosu affedendir.
Toplumu bir arada tutabilendir.
Sudan bahaneler yaratıp kişileri dışlayıp ihraç olgusu ile dışlayamaz.
Bu olumsuz olgu iki kişi, yani iki Başkan arasındadır.
İki kişinin sürtüşmesi bana zarar veremez.
Başarılı kişinin kaybı bana zarardır.
Topluma mal edilmeye çalışılamaz, ihraçlarla.

Birbirinizi af edeceksiniz. Başka seçeneğiniz yok.
Çünkü, ortada suç yok. Varsa, deklare etmek zorundasınız.
KOLDAMCA-CIVAN- ÇİMEN-AKSU.
Bu topluma gerekli kişilerdir.
Büyük hizmetleri olmuştur, inkar edilemez.
Ve TEMAD olgusunun bir neferi olarak çok büyük hizmet verecek yetenekleri vardır.
Bu türde yetenekler, zor yetişen değerlerdir.
Yönetim beğenmedi diye onlar dışlanamaz.
Sivrilince ucunu törpüle... Olmaz, olamaz...
Sivriler çekilirse yerini dolduramayız. Sessizlik oluşur.
Sesimiz kısık kalır.
Yapmayın.
Bu kuruluş zor dönemlerden bu günlere geldi.
Siz hazır buldunuz.
Dışladığınız kişilerin sizlerin bu günkü konumunuzda,
hakkı olduğunu unutmayın. Geçmişteki hizmetleri ile...

Ben üye olarak bilmem gerekir.
Acaba…. suç mu var, suçlama mı var?
Ayırt edilmesi gerekir, olumsuzluk varsa.
Ben yaptım oldu, kabul edilemez.
Sonuçlar, gerçek ve etkili karineye dayanmadıkça” …..

Mehmet KAYALI

Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan assubaylar ile bunların emeklileri; çağdışı kalmış bir iç hizmet kanunu ile disiplin ve personel kanununun hukuk dışı yaptırımlarına maruz bırakılmışlardır. Subaylık sürekli önü açık, başarı ölçüsünde ödüllendirilen bir sınıf iken; assubaylık yükselme ve statü sağlamayan bir hizmet ve iş kolu olarak yasalara oturtulmuştur.

  • Subaylar 1977 yılında 4 yıllık fakülte hakkına kavuşturulur iken; assubaylar tam 26 yıl sonra 2003 yılında ancak 2 yıllık meslek yüksek okulu statüsüne yüksetilebilmişlerdir. Subaylara tam 37 yıl önce 4 yıllık fakülte statüsü verilir iken, bugün halen assubay yetiştiren okulların 4 yıllık fakülte muadiline bırakın çıkarılmasını düşünülmesi dahi gündeme getirilmemiştir. Üstelik 2 yıllık meslek yüksek okulu statüsüne dair kademe intibakları tam 12 yıldır yapılmamıştır.
  • Subaylar çalışanı ve emeklisi ile tam 6 kalem tazminat alırken; assubaylara bir kalemi dahi verilmemiştir.
  • Assubay, subayın tam 2 katı sorumluluk taşımaktadır.
  • Assubay, subayın tam iki katı görev ve ek görev ile zimmet ve mesuliyet taşımaktadır.
  • Astsubay, subayın tam iki katı nöbet tutmakta, tam iki katı tayin , atama görmekte ve şark görevine gitmektedir.
  • Assubayın rütbe ile paralellik gösteren bir görev ve makam tanımı yoktur. Bir yüzbaşı asla takım komutanı olamaz iken assubay ömür boyu kısım komutanıdır.
  • Assubay yaşam boyu ast tır. Hatta yedeksubayın bile astı dır. Hiç bir komutanlık yetkisi, sicil yetkisi, ceza yetkisi, emretme yetki ve sorumluluğuna haiz değildir.
  • Assubay görevde ve hizmette 926 sayılı personel kanunu ile subay yardımcısı; özlük haklarında 657 sayılı yasa gereği ise büro memuru statüsünde dir.
  • Assubay; emekliliğinde çalıştığı maaşının sadece % 45 ni alabilirken; subay % 85 ni almaktadır.
  • Tüm disiplin ve askeri ceza yasalarının tatbik edileni assubay olurken; subay sadece tatbik edendir. On yıllık ceza dağılımında assubay oranı % 68 iken subayın % 5 tir. o da yedeksubaydır. Bu anlamda tüm sicil ve nasıp kayıplarını assubaylar yaşamaktadır.
  • Oyak ta tüm yönetim ve hukuki yapı subaylarda dır. Oysa katılımda assubay oranı % 65 tir.
  • Uçağı yapan, onaran, uçurtan assubaydır. Ne var ki uçan, öğretmenlik yapan subay dır. Tazminatını alanda subaydır.
  • Orduevleri, kamplar, lojmanlarda ve sosyal yaşamda en iyi yerler ve mekanlar subay; arta kalan kenar ve köşelerde ki izbe tesisler ise assubayın dır.
  • Subayın öğrenim ve tahsili ile ilgili mali intibakları aynı gün yapılır iken assubaylar tam 12 yıldır bekletilmektedir.
  • Genelkurmay ca; intiharlar psikolojik ve bulaşıcıdır denmekte, ne var ki sadece assubaylar intihar etmektedir. Bu virüs sadece bu sınıfı etkilemektedir. Bu sebeple de aşısı bulunamamaktadır.
  • Üniversite bitirmek bile saklı ve gizli bir hak olmuştur. Subay diplomasını ve kepini havaya fırlatıp resim çektirir iken; assubay gizli bir şekilde kendi nam ve hesabına hizmetinden artırdığı zaman ve imkanı ile sahip olabilmektedir.
  • Birinci dercedeki subay ve emeklisi ile ancak 2. dereceden emekli olabilen assubay emeklisi arasındaki tazminat hariç sadece maaş uçurumu % 40 tır. Emeki bir subayın sadece tazminat toplamı tutarı emekli bir assubayın maaşından fazladır. Aynı hizmet süresine matuf bir emekli subay; emekli bir assubaydan tam 3 katı fazla maaş almaktadır. Emekli bir subayın ortalama maaşı 4500 tl iken; emekli bir assubayın ki sadece 1500 tl civarındadır.
  • Tüm yasa ve kanunlarda subaya tanınan mali ve özlük hakları; subayın rütbesi ile ifade edilir iken assubaya gelince sadece “assubay“ genel sınıf adı ile ifade ve telaffuz edilmekte mali düzenlemelerde dahi “kıdemli binbaşılar ile assubaylar“ şeklinde ifade edilmektedir. Bu sosyal ve hukuki ırkçılıktır. Çağdışı sınıf ayırımıdır.
Subay hep akli olan kısım; assubay ise aklı hiç olmayan bedeni kısım olarak tanımlanmıştır. Bu anlamda yukarıda bahsedilen; tamamen insani ayırımcılığa ve çağımız utanç tablosuna karşı aşağıdaki yasal ve hukuki düzenlemelerin yapılması TSK'nin geleceği ve ülkenin ulusal savunmasının birliği, bölgesinde güçlü bir ordu teşkili amaç ve hedefi adına elzem dir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde iki sınıf ve toplum arasındaki bu büyük kopmanın ve ayrışmanın tamiri ve telafiside sadece aşağıdaki yasal teklifte bulunan metin de mevcuttur. Bu anlamda bu yasa teklifi ulusal bir mesele boyutunda dır. Tüm parlamentonun ve siyasetin öncelikli meselesidir. Partiler ve siyaset üstüdür. Bu teklif, acil, insani ve anayasal eşitlik taleplerine dair hazırlanması gereken kanun tasarısının; tüm sorunları temelinden çözecek esasta bir içeriğidir.

a) Türk Silahlı Kuvvetlerinde subayların mezun olduğu harp okulları 1971 yılında 1462 sayılı kanun ile önce 3 yıla; 1977 yılında ise 2218 sayılı kanuna eklenen 4. madde ile de dört yıllık fakülte seviyesine çıkarılmıştır. Yök tarafından da fakülte seviyesinde müfredatı kabul edilmiştir. Bu uygulama ile 1970 yılına kadar iki yıl okuyan tüm subaylar (mevcut Genelkurmay Başkanı dahil) önce üç daha sonraki yıllarda ise 4 yıllık fakülte mezunu kabul edilerek tüm derece ve kademe ilerlemelerinin yapılmasına karşın; 1993 yılında; assubay yetiştiren sınıf okulları liseden sonra iki yıla çıkarılmasına rağmen; kasti olarak assubayların eğitim ve öğrenim seviyesini yükseltirmemek adına bu kanun, kabulunden tam 8 yıl sonra 2002 yılında 4752 sayılı yasa ile iki yıllık meslek yüksek okulu statüsüne ancak alınabilmiş, ancak kademe ilerlemeleri yapılmayarak 9/1 den 9/2 ye intibakları bu güne deği tam 12 yıldır gerçekleştirilmemiştir.

b) Polis, hemşire ve adliye memurlarına dahi 4 yıllık lisans mezuniyeti şartı getiren anayasal hukuk anlayışı sıra assubaylara geldiğinde ise 926 sayılı yasa ile onları “subay yardımcısı sınıf“ tanımına alıp; özlük ve idari haklarında 657 sayılı devlet memurları kanunu uyarınca genel idare hizmetleri sınıfına dahil etmiştir.

c) 19 haziran 1999 tarihinde ; İtalya da Avrupa Birliği Bakanlar Kurulunca kabul edilen Bologna Süreci Sözleşmesine Türkiye de 42 üye ülke ile birlikte katılmış ve alınan kararların uygulanması taahhüdünde bulunmuştur. Bu karar; ülkelerin güvenlik kuvvetlerinin ve birimlerinin yüksek kalite ve eş donanıma sahip olması adına tüm muvazzaf ve çekirdek hizmetlilerin lisans ve yüksek lisans eğitim ve öğrenimine tabi olmasını içermektedir. Bu proje ilk kez Jandarma Genel Komutanlığınca tüm assubaylar için başlatılmak üzere 2012 yılında YÖK tarafından onaylanarak müfredata alınmıştır. Ne var ki Genelkurmay Başkanlığı bu sözleşmenin assubay yetiştiren okullara 1970 ve 77 yıllarında harp okullarına olduğu gibi 4 yıllık fakülte dengi öğrenim statüsü kazandıracağı gerçeğini görerek anlaşmanın bu paragrafını çeviri metninden çıkartmış ve hayata geçirmemiştir.

Bu anlamda; örnekte görüldüğü üzere T.C. Anayasası'nın eşitlik hakkını savunan 12. maddesi ile kişilerin öğrenim hakkı eşitliğini savunan 42. maddesi uyarınca; yine T.C. Anayasası'nın yüksek öğrenim esaslarını düzenleyen 130-131. maddesi uyarınca; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin eğitim hayatında bireyler arasında fırsat eşitliğini düzenleyen ve eşit şans verilmesi halinde yatay ve dikey geçiş imkanları sunan 26. maddesi uyarınca; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin her bireyin yeteneklerine göre yüksek öğrenimden yararlanma özgürlüğünü düzenleyen 25-26. maddeleri uyarınca; Birleşmiş Milletler ekonomik ve kültürel haklar kurumu Unesco nun 1960 tarihli eğitim ve öğretimde ayrıcalığın kaldırılmasını düzenleyen 1,2, 3, 4, 5, maddeleri uyarınca, 2011 tarihli YÖK genel kurulunun aldığı ve hükümete bildirdiği iki yıllık yüksek okulların YÖK müfredatına uyum sağlamadığı, verim alınamadığı ve bu okulların da 4 yıllık lisans seviyesine yükseltilmesine dair tavsiye kararı uyarınca,

1. Tıpkı bundan tam 36 yıl önce geçmişte subaylara aynen uygulandığı gibi, tüm çalışan ve emekli assubayların geçmişe dönük olarak yararlanabileceği şekli ile iki yıllık astsubay meslek yüksek okulunun da, çağın ve gelişen teknoloji ile yeni dünya düzeninin elzem bir gereği ve ihtiyacı olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin çekirdek kadrosunun ve tüm teknik, lojistik, elektronik ve mekanik sistemleri ile idari sistemlerinin ana unsuru olan % 65 oranına sahip astsubay sınıfının yukarıdaki hukuki ve anayasal gerekçelere istinaden 2015 yılından itibaren 4 yıllık fakülte lisans seviyesine yükseltilmesini;

2. Derece, kademe düzenlemelerinin de intibak düzenlemesi adı altında geçmişe dönük olarak tüm çalışan ve emeklileri de kapsayacak biçimde düzeltilmesini;

3. Bu düzenlemeye bağlı olarak bu gün TSK de çalışan ve emekli olan tüm subaylara tanınan tazminatlardan; makam tazminatının; komutanlık tazminatının, görev tazminatının da, yukarıda bahse konu anayasal ve uluslararası eşitliğe dair maddeler uyarınca assubaylara ve emeklilerine de aynı oranlarda ödenmesini;

4. Çalışma hayatında aldıkları cezalar sebebiyle, TSK. terfi yönetmeliği esaslarına göre aldıkları ceza süresine bakılmaksızın bir sonraki 30 ağustos tarihine terfisi kaydırılan ve bir günlük ceza dahi almış olmasına rağmen tam 11 ay 29 gün sonra terfisi yapılıp o kadar süre geç kademe ve derece ilerlemesi yapabilen ve emekliliği dahil yaşam boyu eksik maaş ve ücret alan tüm çalışan ve emekli muvazzaf personel hakkında, vatana ihanet ve yüz kızartıcı suçlar hariç; bir defaya mahsuben nasıp ve sicil affı düzenlemesine gidilmesi ve geçmişe dönük tüm mali kayıpların ödenmesini;

5. Yine yukarıda bahsedilen anayasal ve uluslar arası insan hakları maddeleri uyarınca; 1. derece ile 2.-3. derece emeklileri arasındaki % 40 a varan maaş uçurumunun adalet ve eşitlik prensipleri ölçüsünde tüm emekliler arasında çalışma yasasının ve hak aidiyetinin gözetilmesi adına Hz. Ömer adaleti düşünülerek mağdur emekliler adına giderilmesini;

6. Bu anlamda mali tablolarında kanunla yeniden düzenlenmesini;

7. TSK.nin özellikle son aylarda nerde ise üç katına ulaşan assubay intiharlarının; sebebi ve temel etkeni olarak varsaydığımız; assubayları ve uzman erbaşları puan sistemi yolu ile disiplin kurulları yolu ile ordudan ayıran çağdışı bir mantık içeren ve 2012 yılında meclis genel kurulunda kabul edilen, ne yazık ki tek yanlı olan ve adalet prensibi içermeyen bir ceza mantığına dayanan TSK. Disiplin Kanunu Yasasının da iptal edilerek ceza hukukçusu yargı mensuplarınca ve sivil hukukçularca Avrupa Askeri Ceza ve Hukuk yasalarına eş ve paralel anlamda yeniden hazırlanmasını, yüce parlamentomuzun insan haklarına ve adaleti ile eşitliğine inanmış tüm milletvekillerinden parti ayırımı gözetilmeksizin kabulunü ve bu ayırım utancının TSK. şerefi ve onuru adına bu gün sona erdirilmesini saygılarımla arz ediyorum.


Gurup Başkanı
Metni Hazırlayan: Adnan Fuat Özdemir
E. Kara Assubayı
GSM: 05432734502

TEMAD

Mayıs 06, 2014
TEMAD NEDİR BİLİR MİSİNİZ?
ASTSUBAY OLGUSUNDA!
TEMAD:  MUTLULUK VE SEVGİ YUVASIDIR.
GERÇEKTE.

TEMAD’LI  OLMAK AYRICALIKLI OLMAKTIR,
HAK ARAMA ORTAMINDA
ANLAYABİLENE.

ONU TANIMAK,  MUTLULUĞU PAYLAŞIMDIR.
İÇTENLİKLİ  İNSANLAR ARASINDA OLMAKTIR.
VE AYDINLATTIĞI YOLLARDA,
TEMAD BAYRAĞI İLE KOŞMAK,
ONURDUR”.

BU ONURU YAŞAYABİLMEK GURURDUR.
BU GURURU ÖZÜMSEMEKTİR.
FARKLILIK.

TEMAD BİR REHBERDİR.
ZOR ORTAMLARDAN SIYRILIP GELEBİLEN
HAK ARAMA ORTAMINDA.
BİLENLER, ANLAYABİLENLER İÇİN.

O REHBERİN GÖSTERDİĞİ YOLLARDA.
ASTSUBAYLARIN  HAK ETTİKLERİNE,
ULAŞMA YOLUDUR.
GELECEĞİ AYDINLATAN IŞIĞIMIZDIR.
BİLEBİLENLER İÇİN.
TEMAD……

MUTLULUK VERİSİDİR.
ÇAĞDAŞLIK OLGUSUDUR.
VE BİZLER DE BU YOLUN YOLCUSUYUZ. İLERİ YAŞIMA RAĞMEN.
NEFERİYİM VE MUTLUYUM.
TEMAD'LI OLMAKTAN
GURURLUYUM…..

SEN DE MUTLULUĞU TEMAD’DA ARAMALISIN. 
ARARSAN:
İÇTENLİĞİ, SEVGİYİ, ERDEMİ VE HAKLARINIZA  KAVUŞMAYI…
TEMAD’LA  ULABİLECEĞİNİ  BİLMELİSİN.
VE FARKLI KİŞİLERDEN,
BİRİ OLACAĞIN MUHAKKAKTIR.  
TEMAD’IN GÜÇLENMESİ,  ASTSUBAYLARIN  GÜÇLENMESİ DEMEKTİR
MUHTEREM KARDEŞLERİM.
SEVGİLERİM SİZLERİN OLSUN
HAYDİ TEMAD’A ÜYE OLUN

MEHMET KAYALI

genclige-hitabe

Son Yorumlar

Son Eklenen Mesajlar

SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN Her şeyin gönlünüzce gerçekleşeceği; sağlık, başarı ve mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz. SİTE VE ASSUBAY GÜÇ BİRLİĞİ YÖNETİMİ
Pazar, 31 Aralık 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
Baş öğretmenimiz ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi şahsında tüm öğretmenlerimizin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... Demokrasinin, adaletin, huzurun ve refahın hakim olduğu nice öğretmenler günü kutlamak dileklerimizle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Cuma, 24 Kasım 2023
SİTE-ASB.GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU YÖNETİMİ
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN KAHRAMANI, LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, EBEDİ ÖNDERİMİZ VE BAȘKOMUTANIMIZ BÜYÜK DEVRİMCİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü BEDENEN ARAMIZDAN AYRILIȘININ 85. YILINDA SAYGI, ÖZLEM VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ... RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN. 10 KASIM 1938 ! Bir devre damgasını vurmuş, dünyanın gidişatını değiştirmiş, yalnızca ya...
Cuma, 10 Kasım 2023

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ