Asubay Tefrikası - 10
Aldatanlar Ülkesinin
Aldatılmaya Doymayan Askeri: Asubaylar
İnsanı, yalan kadar alçaltan başka bir şey yoktur!
Çünkü;
Bir yalanını yakaladığın insanın,
Her doğrusunu bin kere sorgularsın!..
Ve bilir misin ki;
İlâhî adâletin defterinde zaman aşımı yokdur!
O, bir gün mutlaka tecelli eder.
Ey, Hayyam!
Sen ne dersin, yalancılar hakkında?
Çünkü;
* * * * *
Bugüne kadar yazdıkları kitaplarda
Ve
Gönderdiğim dilekcelerime verdikleri cevaplarda;
Millî Savunma Bakanları,
Genelkurmay Başkanları
Ve
Kuvvet Komutanlarının
O kadar çok yalanını yakaladım ki!
Bakdım, dillleri yalama olmuş,
Bana gönderdikleri her cevabı
Her seferinde bin kere sorgulamaya mecbur kaldım!
* * * * *
Astsubay Tefrikas’ında Vaziyet-i Umumiye Ne Merkezde?
Üç sene bitdi, dördüncü senenin içindeyim.
2017 senesinde Asubay Tefrikası isimli bir yazı dizisi yayınlamaya başladım.
Bu yazı dizimizde bugüne kadar 8 bölüm ve 10 kısımı tamamladım ve neşretdim.
8 bölümün ilk 5 bölümünde;
Genelkurmay Başkanının “astsubay” dediği uyduruk asker sınıfının kısa târifini yapdım.
Bugün itibârı ile 6’ncı bölümdeki 10 kısım dâhil olmak üzere;
Asubay Tefrikası’nın 7, 8 ve 9’uncu bölümleri hâlen yayında.
Şu an okuduğunuz ise Asubay Tefrikası’nın 10’uncu bölümü.
6’ncı bölümdeki 10 kısım dâhil olmak üzere;
7, 8, ve 10’uncu bölümlerin tamamının bir tek konusu var; “yalan.”
İşde bu sebepden dolayı da emekli asubay ben Şükrü IRBIK;
Asubay Tefrikası’nın 9’uncu bölümü hâriç olmak üzere;
6’ncı bölümdeki 10 kısım ile 7, 8 ve 10’uncu bölümlerini şöyle tesmiye etdim;
“Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar”
* * * * *
Yalan, Yalan Gene Yalan!..
Aldatan var ise ki,
Var!
Aldanan da var ise ki,
Var!
Aldatanın aldananı aldatmak için söylediği bir de “yalan” olmalı…
Var!..
Hem de birden ziyâde…
* * *
Muhterem “astsubay” meslekdaşlarım,
Kıymetli vatandaşlarım;
1951 senesinden beri Ordumuzda “astsubay” unvânı ile görev yapan asker sınıfı hakkında,
Bugüne kadar söylenen yalanlar binleri geçmiş de
Memleket sınırları dahi aşmış gitmiş!..
İşde,
Başbakandan Bakanlara,
Millî Savunma Bakanından Milletvekillerine,
Genelkurmay Başkanından Kuvvet Komutanlarına kadar
Ordumuzun ne idüğü belli olmayan “astsubay” sınıfı hakkında söyledikleri yalanlardan
Sâdece üçü beşi…
ESKİ TÜFEK - 2020
* * * * *
2020 senesi İlkgüz ayının 7’nci gününde,
Eski Tüfek’de yayınladığımız Asubay Tefrikası isimli makâle silsilemizin 10’uncu bölümünde
Bugün burada, biz;
Ordumuzdaki “astsubay” sınıfı hakkında söylenen yalanları,
Senelerin şâhidliğinde
Ve
Hakikâtin mukadder huzurunda hizaya getirecek
Ve dahi
Devlet adamlarını ve subayları,
Söyledikleri kendi yalanlarında boğacağız, inşallah…
* * * * *
İkinci kez Başbakan seçilen Adnan MENDERES,
Türkiye Cumhuriyeti’nin 20. Hükûmetini 09 Mart 1951 Cuma günü teşkil etdi.
Aynı gün itibârı ile;
Sam Amcanın intihâb ve tâyin etdiği T.C. Devleti idâre heyeti,
Aşağıda gördüğünüz şu eşhâsdan müteşekkil idi.
İkinci kez başbakan goltuğuna oturdukdan sâdece 3 ay sonra Adnan MENDERES;
6/7 Haziran 1951 târihinde TBMM’ye şu dilekceyi verdi.
Ve dahi
ATATÜRK’ün teşkil etdiği Türk Ordusundaki “muvazzaf subay” ve “mükellef er” sınıfına ilâve olarak,
Üçüncü bir asker sınıfı olarak “astsubay” ismi ile sözde “yeni bir asker sınıfı” ihdâs etmesini,
“Büyük Millet Meclisi”nden arz etdi.
5802 sayılı ve Astsubay Kânunu ile
Türk Ordusunda ilk defâ olmak üzere ihdâs etdiği “mükellef astsubay” sınıfını,
Bu Kânunun birinci maddesinde TBMM şöyle târif etdi.
ASTSUBAY KANUNU
Kanun No: 5802 Kabul Tarihi: 2/7/1951
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel hükümler
Astsubaylar:
Madde 1 — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, gümrük koruma birlikleri kadrolarında;
* * *
1935 senesinde Kurucu Reisicumhur ATATÜRK,
Türk Ordusunu “iki sınıf” asker ile teşkil etmiş idi;
1. Muvazzaf subay
2. Mükellef erat
* * *
Bu konuyu da
Asubay Tefrikası 6-9 isimli şu makâlemizde mufassal olarak anlatmiş idik.
ATATÜRK’ün “muvazzaf subay” ve “mükellef er” ile teşkil etdiği “iki sınıflı” Türk Ordusuna
Dönemin Adnan MENDERES hükûmeti,
1951 senesinde “üçüncü” bir asker sınıfı ilâve etdi; “astsubay.”
* * *
Aslında;
“Gedikli erbaş” sınıfının yalap şalap boyanmasından başka bir şey olmayan “astsubay” sınıfının;
Ordumuzun “teknik” hizmetlerinde görev yapmadığını anlatmak için yazdığımız bu makâlemize
Burada bir soluk mola verelim!..
Ve dahi
“Astsubay” isimli bu asker sınıfının “ast komuta” kademelerinde görev yapdığı Türk Ordusunda,
Kaç çeşit “komuta kademesi” var imiş,
Bir görelim, hele!..
* * *
Bilen beri gelsin; Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” var?
T.C Ordusunda “astkomuta kademesi” mevcut olduğuna göre;
Meselâ;
“Üst kademe” ya da “orta kademe” şeklinde “başka komuta kademeleri” var mı diye
İsabetli bir suâl sorabilirsiniz.
Çünkü bu suâli ben, evvelâ kendime sordum!
Sonra da
İşin sivil kıyafetli “sivil komutanı” Millî Savunma Bakanına…
T.C Ordusunda bugün mevcut olan “komuta kademesinin sayısını” meğer ise
Millî Savunma Bakanı da bilmiyor imiş!..
* * *
1951 senesinde yapdığı Astsubay Kânununda Türkiye Büyük Millet Meclisi;
“Astsubay” adını verdiğini uyduruk asker kişilerin
Ordumuzun “astkomuta kademelerinde” görev yapacağını emretmiş idi.
Fakat aynı TBMM;
Ordumuzdaki bu “astkomuta kademelerinin”ne olduğunu Kânunda belli etmemiş!..
Başka “komuta kademesi” var mı, ondan da hiç söz etmemiş!..
1951 senesinden 2019 senesine kadar geçen 68 senede
Ordumuzdaki bu “astkomuta kademelerinin” neler olduğunu kimse bilememiş,
“Astkomuta kademelerinden” başka “komuta kademeleri” var mı diye de kimseler suâl etmemiş!..
Subaylarımızın götünü kaşıtması için “ast komuta kademesi” olduğuna göre
Kim bilir?
Ordumuzda belki de “orta komuta” ya da “üst komuta” kademeleri de olması icâb eder, değil mi?
Sene 2019 olunca;
Ordumuzdaki diğer “komuta kademelerinin” neler olduğunu suâl eylemek de
Gene Eski Tüfek’in üzerine vazife oldu…
Bir dilekce yolladım emekli subay ve Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’a
Ve dedim ki;
Muhterem ve muhteşem Bakanım;
Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” var?
* * *
KONU: TSK’de Mevcut “Komuta Kademeleri” Hakkında.
İLGİ: (a) 926 sayı ve 27.07.1967 târihli Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kânunu.
(b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
(c) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.
1. İlgi (a) kanûnda mezkûr “astsubay” tâbiri, aynı kanûnun “Astsubaylar” alt başlığı altında yer alan Ek Madde-21’de şöyle târif edilmekdedir;
Astsubaylar:
Ek Madde 21;
“Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı kadrolarının “ast komuta kademelerinde” eğitim, sevk ve idare ile diğer idarî işlerde "subaya yardımcı olarak görevlendirilen" askerî şahıslara, “astsubay” adı verilir.”
2. Yukarıda mezkûr târifinde de görüldüğü üzere “astsubay” olarak tesmiye edilen askerin, ordumuzun “ast komuta kademelerinde” görevlendirildiği anlaşılmakdadır. “Astsubay” tâbirinin bu târifine bakıldığında, birisi “ast komuta kademesi” olmak üzere TSK’de birden fazla “komuta kademesi” olduğu intibaı hâsıl olmakdadır.
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ilk iki maddesindeki bilgiler muvacehesinde benim suâllerim
şunlardır;
Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde;
a. Kaç çeşit “komuta kademesi” mevcuddur?
b. Bu “komuta kademeleri” nelerdir?
c. Bu “komuta kademelerine” dâhil olan “asker sınıfları” ve tekabül eden “rütbeler” nelerdir?
ç. İlgi (a) kânunda söz edilen “ast komuta kademesi” ve mevcut olan sâir “komuta kademelerinin” meşruiyeti hangi mevzuâtdan neşet etmekdedir?
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim dört suâlimi İlgi (b ve c) mevzuât muvacehesinde Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim. 07.05.2019. 1901080583.
Şükrü IRBIK
* * *
Bu suâlime Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR şöyle cevap vermedi;
Cevaplar:
Cevap: MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI (MSB) > PERSONEL TEMİN DAİRESİ BAŞKANLIĞI (21.05.2019 10:49)
CİMER başvurunuz incelenmiştir.
Bilgi Edinme Kanunu ;
Madde 25- Kurum ve kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli
ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler, bilgi
edinme hakkının kapsamı dışındadır. Ancak, söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum
çalışanlarının bilgi edinme hakları saklıdır.
Gereği talebinize yanıt verilememektedir.
İyi günler.
NOT: Tarafınıza iletilen bu mail kapsamında; "Kanunda ve Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde erişilen bilgi ve belgeler ticari amaçla çoğaltılamaz, kullanılamaz, erişimi sağlayan kurum ve kuruluştan izin alınmaksızın yayınlanamaz. Bu madde hükmüne aykırı olarak erişilen bilgi ve belgeleri ticari amaçla çoğaltanlar, kullananlar ve yayınlayanlar hakkında kanunların cezai ve hukuki sorumluluğa ilişkin hükümleri uygulanır" hükmü doğrultusunda değerlendirilmesi gerekir.
* * *
TBMM 1951 senesinde Astsubay Kânunu isimli bir Kânun yapmış,
Bu Kânun ile Cumhuriyet Ordusunda “astkomuta kademesi” teşkil etmiş,
Sonra, bu Kânunu bütün dünyaya ilan etmiş!
Bu Kânundaki “astkomuta kademesini” de bütün âleme duyurmuş!
Fakat 2020 senesine geldiğimizde Millî Savunma Bakanı;
Cumhuriyet Ordusundaki “astkomuta kademesinin” kamuoyunu ilgilendirmediğini iddia ediyor!..
Bu iddiaya Yaşar bile güler be!..
Hani Türk Ordusu, “milletin ordusu” idi, sayın Bakanım?..
Hani Türk milleti “asker millet” idi, paşam?..
* * *
Bilgi Edinme Hakkı Kânunu diyor ki;
Bu dilekcenin sâhibi ben Şükrü IRBIK,
Emekli bir “astsubay” olduğum için kendimin “kurum çalışanı” olduğunu zannediyor idim.
Ne de olsa; giriş-çıkış tam 34 sene hizmet etmişim Ordumuza.
Ben “astsubay” olarak “ast komuta kademesi”nde görev yapdığımı biliyordum da,
Ordumuzda başka “komuta kademeleri” mevcut mu idi, işde bunu bilmiyor idim!..
Bu düşünce ile ikinci bir dilekce daha gönderdim Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’a.
Ve dedim ki;
Bu dilekcenin sâhibi ben Şükrü IRBIK, bir zamanlar “kurum çalışanı” idim.
Ve ben kendimin hâlâ “kurum çalışanı” olduğunu zannediyorum.
Bu sebepden dolayı;
Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” olduğunu bilmeye kânûnen hakkım vardır.
Kânûn bu yahu, daha ötesi var mı?..
“Muvazzaf astsubay” unvânı ile 34 sene görev yapdığım Ordumuzda;
Kaç çeşit “komuta kademesi” olduğunu ben bilmeyeceğim de kim bilecek, Allah aşkına?
* * *
KONU: TSK’de Mevcut “Komuta Kademeleri” Hakkında.
İLGİ: (a) 07 Mayıs 2019 târih, 1901073663 ve 1901080583 sayılı iki bölümlü ve aynı konulu dilekcem.
(b) MSB Personel Temin Dairesi Başkanlığının 21 Mayıs 2019 târih ve 10:49 saatli cevâbı.
(c) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
1. 07/08 Mayıs 2019 târihlerinde iki bölüm hâlinde gönderdiğim İlgi (a) dilekcemin üçüncü maddesinde, Millî Savunma Bakanlığına şu suâlleri tevcih etdim;
Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde;
a. Kaç çeşit “komuta kademesi” mevcuddur?
b. Bu “komuta kademeleri” nelerdir?
c. Bu “komuta kademelerine” dâhil olan “asker sınıfları” ve tekabül eden “rütbeler” nelerdir?
ç. İlgi (a) (926 sayılı) kânunda söz edilen “ast komuta kademesi” ve mevcut olan sâir “komuta kademelerinin” meşruiyeti hangi mevzuâtdan neşet etmekdedir?
2. İlgi (b) ile verdiği cevâbda Millî Savunma Bakanlığı;
a. İlgi (a) CİMER dilekcemi incelediğini,
b. Muhteva olarak İlgi (c) kânun madde 25, birinci fıkrası mucibince mütalaa etdiğinden dolayı işbu dilekceme cevap vermeyeceğini,
Ve fakat
c. Aynı kânunun aynı maddesinin ikinci fıkrası mucibince de; “söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum çalışanlarının bilgi edinme haklarını saklı” olduğunu,
21 Mayıs 2019 târihinde tarafıma bildirdi.
3. İşbu dilekce sahibi ben Şükrü IRBIK, 31 sene Deniz Kuvvetleri Komutanlığında, 3 sene de Sâhil Güvenlik Komutanlığında olmak üzere Türk Silâhlı kuvvetlerine “astsubay” unvânı ile 34 sene hizmet etdim. Sicil numaram da Sâhil Güvenlik Komutanlığı 1982-2085’dir.
4. İlgi (a) dilekcemin üçüncü maddesinde tevcih etdiğim suâllerime cevâp vermeyişinde Millî Savunma Bakanlığı, İlgi (c) kânun, madde 25, birinci fıkrayı gerekce gösdermekdedir.
Fakat aynı maddenin ikinci fıkrasında zikredildiği üzere; ben Şükrü IRBIK, tevcih etdiğim suâllerden etkilenen ve bu suâllerin tesiri altında 4 senesi talebelik olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerine “astsubay” unvânı ile 34 sene hizmet etdim. Bu cümleden rahatlıkla anlaşılabileceği üzere; İlgi (c) kânun madde 25, ikinci fıkrası mucibince İlgi (a) dilekcem ile tevcih etdiğim suâllerin cevâbını öğrenmek, en başda benim hakkımdır.
5. Netice itibârı ile;
İlgi (a) dilekcemin üçüncü maddesinde tevcih etdiğim suâllerimi; doğrudan taraf olduğumdan nâşi, İlgi (c) kânun madde 25, ikinci fıkrası mucibince cevâplamasını,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarımla arz eylerim.29.05.2019. 1901241257.
Şükrü IRBIK
EKLER :
EK-A: 07 Mayıs 2019 târih, 1901073663 ve 1901080583 sayılı iki bölümlü ve aynı konulu dilekcem.
EK-B: MSB Personel Temin Dairesi Başkanlığının 21 Mayıs 2019 târih ve 10:49 saatli cevâbı.
* * *
Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” olduğunu öğrenmek için gönderdiğim ikinci dilekceme
Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR işde, böyle cevâp vermedi.
Ne diyelim, canı sağolsun!
Mühür kimde ise,
Şimdilik de olsa Sultan O’dur, değil mi?..
* * *
Cevaplar:
Cevap: MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI (MSB) > PERSONEL TEMİN DAİRESİ BAŞKANLIĞI (11.07.2019 17:03)
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne göndermiş olduğunuz başvurunuz incelenmesi neticesinde, aynı talebi içeren başvurunuza ilgili makamlarca cevap verildiği anlaşılmıştır.
Bu nedenle yeni başvurunuz hakkında herhangi bir işlem yapılamamıştır.
Bilgilerinize sunarız.
* * *
Gönderdiğim iki dilekcem
Ve dahi
Bu iki dilekceme Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’ın verdiği cevâbdan(!)
Ortaya şu resim çıkdı!..
Tabii ki iş burada bitmedi!..
Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” mevcut olduğunu,
Türk Silâhlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisine sordum.
Çünkü
ATATÜRK'ün yapdığı Anayasa'ya göre
Türkiye Cumhuriyeti Devletinde 1924 senesinden beri
Başkumandanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin şahsiyeti maneviyesinde mündemiç…
Bu suâlimin cevabını Başkomutan Türkiye Büyük Millet Meclisi herhâlde biliyordur!..
* * *
Gelelim şimdi,
Ordumuzda “astsubay” unvânı ile görev yapan uyduruk asker sınıfı hakkında
Devleti idâre eden devlet adamları
Ve
Ordumuzu idâre eden Millî Savunma Bakanı ile
Genelkurmay Başkanının söylediği filfilli yalanlara…
* * *
1951 senesinde yeni teşkil etdikleri “astsubay” sınıfını
T.C. Devletini idâre eden siyâsî ve askerî zevât şöyle târif etdi;
Görev tanımına bakdığınızda,
“Astsubay” adı verilen asker kişilerin yapdığı işler arasında “teknik hizmet” var mı? Yok!..
Demek ki “astsubay” adı verilen asker kişiler “teknik hizmet”de görev yapmıyor!..
Çünkü Astsubay Kânunu böyle emrediyor!
TBMM’nin kabul etdiği 5802 sayılı Astsubay Kânununun bu emrine;
Cumhurbaşkanı uymaya mecbur mu? Mecbur!
Başbakan uymaya mecbur mu? Mecbur!
Milletvekilleri uymaya mecbur mu? Mecbur!
Millî Savunma Bakanı uymaya mecbur mu? Mecbur!
Genelkurmay Başkanı uymaya mecbur mu? Elbetde mecbur!
Peki!
Devleti idâre eden bu sivil zevât ve subay,
TBMM’nin 1951 senesinde kabul etdiği Astsubay Kânununun bu emrine uymuşlar mı?
Uymamışlar!
Niye uymamışlar?
Bu sivil zevât ve bu subaylar babalarının çiftliğini idâre etmiyorlar!
Bu kendini bilmez sivil zevât ve subay;
Türk Milletinin yüksek irâdesinin yegâne tecelligâhı olan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapdığı Kânuna göre memleketi idâre etmişler mi?
Etmemişler!..
Ne yapmışlar,
Yalan söylemişler!..
Söyledikleri bu filfilli yalan ile de 1951 senesinden beri
“Astsubay” adı verilen köle asker kişileri “teknik hizmetlerde” “kânunsuz olarak” çalışdırmışlar.
* * *
Gerekcesinde Başbakan Adnan MENDERES’in sarâhaten tasrih etdiği üzere,
5802 sayılı Astsubay Kânun Tasarısında astsubayların, “subaylığa yükselmeleri” esas olarak alınmış idi.
TBMM’nin 1951 senesinde kabul etdiği 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile;
Anadolu'nun küçük kasabalarında,
Ve dahi
* * *
Bu maksadı tahakkuk etdirmek üzere,
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile;
Ve böylece
Fakat,
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile TBMM’nin astsubaylara verdiği “subaylığa yükselme hakkını”,
Dönemin Genelkurmay Başkanları engelledi.
Hem de ellerinden gelen en sinsi ve en alçak hileler ile…
Bu konuda subayların Kânuna karşı yapdığı hileler ve kalleşlikler
Darbeci subaylar 27 Mayıs subay darbesini yapasıya kadar devâm etdi…
Genelkurmay Başkanlarının bu konuda yapdığı hileler ve kalleşlikleri
Asubay Tefrikas 6-5 isimli makâlemizde tafsilâtlı olarak teşhir etdik!..
* * * * *
5802 sayılı Astsubay Kânununu TBMM, 1951 senesinde meriyyete koymuş idi.
Bu kânuna göre;
9 senelik mecburî hizmetini tamamlayan astsubaylar, teğmenliğe nakil edilecekler idi.
Fakat Genelkurmay Başkanları; bu hakka sâhip olan astsubayları, teğmenliğe nakil etmedi…
6137 sayılı Kânunu da TBMM, 1953 senesinde meriyyete koydu.
Bu Kânuna göre;
9 senelik mecburî hizmetini tamamladıkdan sonra istifa ederek ordudan ayrılan astsubaylar,
“Yedek asteğmen” veya “sekizinci sınıf askerî memur” nasbedilecek idi.
Fakat dönemin Genelkurmay Başkanları hâinlik etdi ve bu Kânunu da tatbik etmedi.
Kanun No.: 6137 Kabul talihi: 10. VII. 1953
GEÇİCİ MADDE 4. — Bu kanunun kabulü tarihinde orduda görevli olup 5802 sayılı Astsubay Kanununa göre yetiştirilen sanat enstitüleri mezunu astsubaylar ve astsubay adayı olarak bulunanlar bu kanunun hükümlerinden faydalanamazlar.
Ancak 5802 sayılı Kanunda tâyin edilen mecburi hizmetlerini ikmalden sonra ordudan ayrılanlar (astsubaylar. IRBIK) sınıfları yedek asteğmenliğine veya sekizinci sınıf yedek askerî memurluğuna nasbolunurlar.
Mecburi hizmetlerini bitirmeden subaylığa mâni olmıyacak sebeplerle ayrılmış bulunanlar (astsubaylar. IRBIK), istekleri halinde geçici birinci madde gereğince yedek subay yetiştirilirler.
Genelkurmay Başkanlarının bu konuda yapdığı hileler ve kalleşlikleri
Asubay Tefrikas 6-5 isimli makâlemizde tafsilâtlı olarak fâş etdik!..
* * * * *
Kabul etdiği Kânunlar ile TBMM’nin astsubaylara verdiği hakları,
Genelkurmay Başkanları en alçak hileler ile bir bir gasp eder iken
Günler geldi geçdi,
Ve dahi
Târih geldi dayandı 27 Mayıs 1960 Cuma gününe...
İktidâra geldiği 1950 senesinden beri Başbakan Adnan MENDERES’e
Kendisinin terfi etdirdiği Coniperestiş subayları gizliden gizliye darbe hazırlıyorlar idi.
Bu gizli darbe hazırlığı;
Tıpkı 2016 senesi Temmuz ayının 15’indeki mübârek bir Cuma günü zuhûr eylediği gibi,
1960 senesi Mayıs ayının 27’sinde, gene mübârek bir Cuma günü koku verdi…
27 Mayıs darbesini,
Ordu içindeki bir avuç küçük rütbeli darbeci subay tertiplemiş idi.
Yüksek rütbeli subayları
Ya ikna, ya hapis, ya da yurtdışına sürgün etmişler idi.
Darbeci subaylar,
1 saat içinde devletin önemli mevkiilerini hemen zapt etdiler.
Bu darbeyi yapdıkdan sâdece birkaç saat sonra
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü
Saat 04;30’da darbe beyannâmesini
O dâvudî sesi ile radyoda okuyan
Kara Piyâde Kurmay Albay Alpaslan TÜRKEŞ,
Şöyle demiş idi;
“Gayemiz Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve İnsan Hakları Prensiplerine tamamıyla riayettir.”
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü Türkiye’de;
Hükûmetin manzara-i umumiyesi, maşşallah, Allah nazardan saklasın,
Sakın ha! Foto-şaka filân zannetmeyiniz!
Tam da aşağıda gördüğünüz gibi;
Şu altısı bir yerde
Ve fakat
Dördü aynı subay olan “berrî” üç orgeneralden müteşekkil idi.
Yukarıda resimlerini gördüğünüz bu darbeci subaylarımız;
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü sabahın seher vakinde T.C. Devletinin üzerine çöreklendiler
Ve dahi
TBMM dâhil olmak üzere devletin bütün dâirelerini cebren ve hile ile işgal edip ele geçirdiler.
Cumhurbaşkanı ve başbakan sıfatına ilâve olarak
Kara Kuvvetleri Komutanlığından emekli subay “Aga” Cemal GÜRSEL aynı zamânda;
Millî Birlik Komitesi Başkanı ve TSK Komutanı makâmlarını da cebren ve hile ile şereflendiriyor(!) idi.
* * * * *
27 Mayıs subay darbesinin yapıldığı târihden buyana tam 7 sene güzerân eylemiş idi…
Cumhurbaşkanı; Kara Kuvvetleri Eski Komutanı “Aga” Cemal GÜRSEL,
Başbakan; Mülkiyeli Suat Hayri ÜRGÜPLÜ,
Millî Savunma Bakanı; Mülkiyeli Hasan DİNÇER,
Genelkurmay Başkanı; Harbiyeli Orgeneral Cevdet SUNAY idi.
926 sayılı Kânunun TBMM’de kabul edildiği 27 Temmuz 1967 Perşembe günü ise,
Devletin başında şu adamlar oturuyor idi.
Cumhurbaşkanı; Genelkurmay Eski Başkanı Cevdet SUNAY,
Başbakan; İslamköylü ve barajlar kralı nâmı ile mâruf Çoban Sülü,
Millî Savunma Bakanı; Mülkiyeli Ahmet TOPALOĞLU,
Genelkurmay Başkanı; Gelmiş geçmiş en sert, en nobran ve en kalın kafalı Genelkurmay Başkanı olarak nâm salan Orgeneral Ahmet Cemal TURAL idi.
* * * * *
926 sayılı TSK Personel Kânunu ile 27 Mayıs darbecisi subaylar,
TBMM’nin 1951 senesinde meriyyete koyduğu 5802 sayılı Astsubay Kânununu hemen ilga etdi.
Fakat birinci maddesine dokunamadı!
5802 sayılı Astsubay Kânunun birinci maddesini,
926 sayılı TSK Personel Kânunu Madde-208’e “k” fıkrası olarak ekledi…
* * * * *
Sap İle Samanı Karışdırmak!
Tam burada kısa bir izâh vermek ve
Bir konudaki ifâde karışıklığını gidermek gerekecek.
Mesele şu;
1. Sınıf kıdem sırası (Silsile-i merâtip) nedir?
2. Görev tanımında sıralama nedir?
* * *
1. Sınıf kıdem sırası (Silsile-i merâtip) nedir?
“Sınıf kıdem sırasını” tesbit ve tayin eden iki Kânun var;
1. ATATÜRK’ün 1930 senesinde hazırladığı Askerî Ceza Kânunu.
2. 27 Mayıs darbeci subaylarının 1961 senesinde tertip etdiği 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu,
1. Askerî Ceza Kânunu;
ATATÜRK’ün 1930 senesinde hazırladığı bir cezâ Kânunu olan
Ve fakat
ATATÜRK’ün subayları olduğunu söyleyen darbeci ve hâin subayların defâlarca tecâvüz etdiği
1632 sayılı Askerî Cezâ Kânunu.
Askerî Cezâ Kânunu “sınıf kıdem sırasını” şöyle târif etmiş;
ASKERİ CEZA KANUNU(1)(2)
Kanun Numarası : 1632
Kabul Tarihi : 22/5/1930
Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih : 15/6/1930 Sayı : 1520
Yayımladığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 11 Sayfa : 367
Askeri şahıslar : (1)
Madde 3 – (Değişik : 22/3/2000 - 4551/1 md.)
Askerî şahıslar; Mareşalden asteğmene kadar subaylar, astsubaylar, Millî Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personel, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile askerî öğrencilerdir.
Yanlış;
Türk Ordusunda “astsubay” sınıfı;
“subay” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında yer alır.
ESKİ TÜFEK - 2020
Doğru;
Askerî Cezâ Kânununun yukarıda gördüğünüz üçüncü maddesine göre
Sınıf kıdem sırasında “astsubay” sınıfı;
“subay” sınıfı ile “sivil personel” sınıfı arasında yer alır.
ESKİ TÜFEK - 2020
* * *
2. TSK İç Hizmet Kânunu;
27 Mayıs darbeci subaylarının 1961 senesinde tertip etdiği
Ve dahi
Bir idârî Kânun olan 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu.
27 Mayıs darbeci subaylarının 1961 senesinde tertip etdiği
Ve dahi
Katıksız bir darbe Kânunu olan TSK İç Hizmet Kânunu “sınıf kıdem sırasını” şöyle târif etmiş;
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ İÇ HİZMET KANUNU(1)
Kanun Numarası : 211
Kabul Tarihi : 4/1/1961
Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 9/1/1961 Sayı : 10702
Yayımlandığı Düstur : Tertip : 4 Cilt : 1 Sayfa : 1008
A ) ESASLAR
1 – Tarifler
MADDE 1. — Türk Silâhlı Kuvvetleri : Kara (jandarma dâhil), Deniz ve Hava Kuvvetleri subay, askerî memur, astsubay, erbaş ve erleri ile askerî öğrencilerden teşekkül eden ve seferde ihtiyatlarla ikmal edilen, kadro ve kuruluşlarla teşkilâtı gösterilen silâhlı Devlet kuvvetidir.
Yanlış;
Türk Ordusunda “astsubay” sınıfı;
“subay” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında yer alır.
ESKİ TÜFEK - 2020
Doğru;
TSK İç Hizmet Kânununun yukarıda gördüğünüz birinci maddesine göre
Sınıf kıdem sırasında “astsubay” sınıfı;
“askerî memur” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında yer alır.
ESKİ TÜFEK - 2020
* * *
2. Görev tanımındaki sıra nedir?
“Görev tanımındaki sıralamayı” tesbit ve tayin eden sâdece bir Kânun var;
1951 senesinde Başbakan Adnan MENDERESin hazırladığı 5802 sayılı Astsubay Kânunu.
5802 sayılı Astsubay Kânunu “görev tanımındaki kıdem sırasını” şöyle târif etmiş;
ASTSUBAY KANUNU
Kanun No: 5802 Kabul Tarihi: 2/7/1951
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel hükümler
Astsubaylar:
Madde 1 — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, gümrük koruma birlikleri kadrolarında;
Yanlış;
Türk Ordusunda “astsubay” sınıfı;
“subay” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında görev yapar.
ESKİ TÜFEK - 2020
Doğru;
TSK İç Hizmet Kânununun yukarıda gördüğünüz birinci maddesindeki görev tanımına göre“Astsubay” sınıfı;
“subayın” görev yapdığı “ast komuta kademesinde” “subayın” yapdığı görevi yapar.
ESKİ TÜFEK - 2020
5802 sayılı Astsubay Kânunu Madde-1’deki ifâdeyi tefsir edince
Ortaya şu basit neticeler çıkıyor;
1. T.C. Ordusunda “astkomuta kademeleri” var,
2. Bu ast komuta kademlerinde "eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işler“ var.
3. Bu eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işleri “subaylarımız yapar”
4. “Subaylarımızın yapdığı” eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde astsubaylar da “subaya yardımcı” olarak görev yapar.
5802 sayılı Astsubay Kânunu Madde-1’in,
“Astsubay” olarak tesmiye etdiği asker sınıfının “görev tanımı” işde, bu kadar açık ve basit.
Hâl ve hakikât böyle iken
“Subay yardımcısı” olarak görev yapan “astsubay” sınıfının;
“Subay ile erbaş ve er arasında” görev yapdığını söylemek aptallıkdan başka bir şey olamaz!..
* * * * *
Astsubayın Adı Yok!
Bu makâlemizin konusu ile doğrudan alâkalı değil!
Fakat biz astsubayların hiçbirisinin bugüne kadar bilmediği acı bir hakikât var önümüzde!..
Onu da ilk defâ olmak üzere Eski Tüfek söylesin sizlere…
Sınıf kıdem sırası (Silsile-i merâtip) ve görev tanım sırasına ilâve olarak
Astsubay sınıfının tabi olduğu üçüncü bir sıra daha var.
Nedir bu sıra?
Askerî Protokol Sırası!..
Askerî Protokol Sırasında asteğmenin bile yeri var
Ve fakat
Sırası şöyle dursun,
Astsubay dedikleri sen köle askerin adı bile yok!..
TSK’nın iki aslî unsurundan biriyiz,
TSK’nın omurgasıyız diye dübürden üferen astsubay meslekdaşlarımın kulakları çınlasın!..
* * * * *
Şimdi de gelelim,
T.C. Ordusunun “astkomuta kademelerinde”
“Eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde” görev yapan “astsubayı” târif etmek için
Devleti idâre eden siyâsî zevât ile
Orduyu idâre eden Genelkurmay Başkanının söylediği filfilli yalanlara…
* * *
Dönem: 21 Yasama Yılı: 4
T.B.M.M. (S.Sayısı: 41)
Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunu Tasarısı ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Millî Savunma ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/951)
TC.
Başbakanlık 5.2.2002
Kanunlar ve Kararlar
Genel Müdürlüğü
Sayı: B.Ö2,Ö.KKG.0.10/101-397/666
Türkiye büyük millet meclisi başkanlığına
Millî Savunma Bakanlığınca hazırlanan ve Başkanlığınıza arzı Bakanlar Kurulunca 9.1.2002 tarihinde kararlaştırılan "Astsubay Meslek Yüksek Okullan Kanunu Tasarısı" ile gerekçesi ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Bülent Ecevit
Başbakan
GENEL GEREKÇE
Türk Silâhlı Kuvvetlerinde astsubaylar, subaylar ile askerlik yükümlülüğünü
yerine getirmek üzere silâh altına alınan erbaş ve erler arasında ve subayların
yardımcısı konumunda olup,
Silâhlı Kuvvetlerin profesyonel İnsan gücünün önemli bir kısmını oluşturmakta ve
özellikle idarî ve “teknik” hizmetlerde istihdam edilmektedir.
Astsubay Kânununu imha ve ilga eden 27 Mayıs’ın karanlık suratlı darbeci subaylarının
1967 senesinde 926 sayılı TSK Persoenl Kânunu ile yapamadığını
2002 senesinde TBMM’de yapdığı bu işgüzarlık ile “halkcı” Başbakan Bülent ECEVİT başarmış(!)..
Ve bu devletin köleleri astsubaylara bir darbe de
Yalancı Başbakan Bülent ECEVİT vurmuş!..
* * * * *
Millî Eğitim Bakanlığı,
Kültür Bakanlığı ile
Gençlik ve Spor Bakanlığı memurlarından mürekkep komisyonundaki
Eşkâli ve sıfatı meçhul herbokolog şahısların;
Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısı hakkında hazırladıkları raporda,
“Akım” demek için domaltdıkları şom ağızlarından “bokum” lafı çıkmış!
Ve komisyonun her boku bildiğini zanneden bu gerzek ve zevzek üyeleri şöyle demişler;
Astsubaylar; subaylar ile erbaş ve erler arasındadır.
Astsubaylar; “teknik” hizmetlerde istihdam edilirler.
Yuh olsun, sizin sıfatınıza be!..
Devletden aldığınız maaşlar boğazınızda kalsın, inşallah...
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu 7.3.2002
Esas No. : 1/951
Karar No. : 17
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Komisyonumuz; gündeminde yer alan "Astsubay Meslek Yüksekokulları Kanunu Tasarısı"nı (1/951); 6 Mart 2002 tarihinde görüşmüştür. Bu toplantıya Hükümeti temsilen Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun başkanlığında Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Yükseköğretim kurulu temsilcileri katılmıştır.
Tasarı ve gerekçesi incelendiğinde; Türk Silâhlı Kuvvetlerinde astsubayların, subaylar ile askerlik yükümlülüğünü yerine getirmek üzere silâh altına alınan erbaş ve erler arasında olduğu, subayların yardımcısı konumunda bulunduğu, silahlı kuvvetlerin profesyonel insan gücünün önemli bir kısmını oluşturmakta ve özellikle idarî ve “teknik” hizmetlerde istihdam edildiği görülmektedir.
* * *
Millî Eğitim Bakanlığı,
Kültür Bakanlığı ile
Gençlik ve Spor Bakanlığı memurlarının bindiği yalanlar dolmuşuna
Dönemin Millî Savunma Bakanı Sabahattin ÇAKMAKOĞLU
Ve
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin KIVRIKOĞLU da binmekden utanmamış!..
Hiçbir Kânunda böyle bir hüküm olmadığı hâlde,
Bu iki zevât işkembeden şöyle üfürmüş;
Astsubaylar; subaylar ile erbaş ve erler arasındadır.
Astsubaylar; “teknik” hizmetlerde istihdam edilirler.
Yalancı baloncu Sabahattin ÇAKMAKOĞLU’na diyecek sözüm yok!
Çünkü kendisi, Genelkurmay Başkanlarının emir eri gibi çalışmakda beis görmeyen bir siyâsî idi.
Fakat
Yalancı Orgeneral Hüseyin KIVRIKOĞLU’na şunu diyorum;
Yeri gelince Genelkurmay Başkanıyım diye külhan beyi gibi orada burada seyirtiyorsun,
Fakat
Emrindeki “astsubayın” “teknik” hizmetde çalışmadığını bilmiyorsun, sen paşa!..
Yazıklar olsun, sizlere be!..
* * * * *
İşi hesap-kitap ve mâlîye olan Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu,
Burnunu askeriyenin içine sokmuş ve halt etmiş!
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Plan ve Bütçe Komisyonu
Esas No.:1/951 20.3,2002
Karar No.: 93
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Bilindiği gibi, Türk Silâhlı Kuvvetlerinde astsubaylar; subayların yardımcısı konumunda bulunmaktadır.
“Astsubaylar, Türk Silâhlı Kuvvetlerinin “ara elemanları”dır.”
Plan ve Bütçe Komisyonuna göre “astsubay” sınıfı, Ordumuzun “ara elemanı” imiş!
“Astsubay” sınıfının Ordumuzun “ara elemanı” olduğu hangi Kânunda yazıyor, lan gerzekler!
Yuh olsun, sizin soyunuza sopunuza be!..
* * * * *
Mahâretini anlatmak için adam, adama şöyle der; “evliya gibi adamsın!”
Fakat adam olmayan vekil Evliya
Meclisde ayaküsdü iki yalan birden söylemiş!
DSP GRUBU ADINA EVLİYA PARLAK (Hakkâri):
(…)
Bugüne kadar Silahlı Kuvvetlerde üç kategoride hizmet veren insanımız bulunmaktadır: Subaylar, assubaylar ve bunların maiyetindeki erbaş ve erler. Astsubay sınıfının,
subaylar ile erbaş ve erler arasında hizmet verecek, hem idarî hem
”teknik” kadroda çok önemli yer tutan bir sınıf olduğu hepimizce bilinmektedir.
Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder!
Bizim vekil Evliya hoca da kendince Ordumuzdaki “sınıf kıdem sırasını” okuyup üfürmüş!
Ordumuzdaki “sınıf kıdem sırasını” okuyup üfürür iken de
O gün Meclisde kendisini dinleyen milletvekillerine yalanlar üfürmüş.
Bu konuşmasında Evliya Hoca,
Güyâ 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu Madde-1’e atıf yapmak isdemiş.
Fakat yüzüne gözüne bulaşdırmış!
Meclisinde böyle yarım hoca vekilleri olan milletin,
Burnu bokdan kurtulur mu, hiç!..
* * * * *
SP Grubu adına Meclisde konuşan Ankara milletvekili Rıza ULUCAK,
Havan dövücünün hınk deyicisi olmuş!
Ve Millî Savunma Komisyon Raporunda;
Millî Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanının söylediği cıvık yalanların yalancısı olmuş!
Aldatanlar mı mücrim yoksa aldanan mı?
El cevap; her ikisi de!..
Yazık! Hem de çok yazık!..
SP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (ANKARA):
(…)
Tasarının genel gerekçesinde de belirtildiği üzere, “assubaylar, subaylar ile askerlik yükümlülüğünü yerine getirmekte olan erbaş ve erler arasında ve subayların yardımcısı olarak görev yapmaktadırlar.”
Assubaylarımız, özellikle idarî ve “teknik” hizmetlerde görevlendirilmektedir.
* * * * *
4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununu görüşmek üzere
86’ncı Birleşimde 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü
TBMM’de içtima eyleyen vekillerimiz,
Yalan söylemeye doymamışlar!
Meydan boş, nasıl olsa!..
Genelkurmay Başkanı vermiş gazı vekillere
Meydanı boş bulan câhil vekiller de
O gün Meclisde osdurup osdurup ipe dizmişler!..
İşde,
AK Parti Grubu adına Meclisde konuşan Malatya Milletvekili Miraç AKDOĞAN’ın
Osdurup osdurup ipe dizdiği yalanlar;
AK PARTİ GRUBU ADINA MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) –
(…) ast komuta kademelerinde“teknik”, eğitim, sevk ve idare ile diğer idarî işlerde görev yapan ve subaya yardımcı olarak değerlendirilen assubayların özlük hakları ve terfi sistemleri subaylara paralel olarak düzenlenmiştir.
(…) Türk Silahlı Kuvvetlerinde subaylarla, erbaş ve erler arasında, subaylara yardımcı olarak görev yapan assubaylarımız, dünya ordularında olduğu gibi, “teknik” sınıfı oluşturmaktadır.
Miraç AKDOĞAN’ın mesleği, makine-motorculuk!
Fakat 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü TBMM’de yapdığı konuşmaya bakar iseniz
Kendisini habriyeli kurmay subay zannebilirsiniz!
Miraç AKDOĞAN makine motorculuğu bir kenara bırakmış
Ve
“Astsubay” sınıfı hakkında osdurup osdurup ipe dizmiş!
Bu konuşması hakkında Miraç AKDOĞAN’a iki suâl soracağım;
Vekil Miraç Bey,
Dünyanın hangi ordularında “assubaylar” “teknik” sınıfı oluşturuyor?
Dünyanın hangi ordularında “assubay” isimli asker sınıfı var, Allah aşkına?
Yalan söyleyenin!..
* * * * *
Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunu Meclisde müzâkere edilir iken;
En mantıklı konuşan vekil ise SP Grubu adına konuşan
Kendisi tıp doktoru olan Diyarbakır milletvekili Sacit GÜNBEY olmuş!
Sacit GÜNBEY’in “astsubayların” çok önemli bir kısmı “teknik” elemandır” yalanını bir kenera bırakalım
Ve dahi
Astsubay Meslek Yüksek Okuluları Kanununun Meclisde müzâkere edildiği gün
En önemli ve en çarpıcı tesbitini buraya alalım;
Bakınız, konuşmasında Sacit GÜNBEY şöyle demiş!
Bu kanun tasarısı hazırlanırken;
1. Batılı ülkelerdeki buna benzer kurumların yapıları incelenmiş midir?
2. Onlardan örnekler alınmış mıdır?
Astsubay Meslek Yüksek Okulu Kanununun müzâkere edildiği gün
Meclisde söylenen en önemli tesbit, işde budur.
SP GRUBU ADINA SACİT GÜNBEY (Diyarbakır):
(…)
Bu kurumlardan, şimdiye kadar, ülkemize ve Silahlı Kuvvetlerimize çok değerli hizmetler veren çok sayıda assubay yetiştirilmiştir. Bunların çok önemli bir kısmı “teknik“ eleman olup, Silahlı Kuvvetlerimizin destek hizmetlerinde ve teknik donanımında çok önemli görevler yapmışlardır.
(…)
Ancak, bu kanun tasarısı hazırlanırken,
Batılı ülkelerdeki buna benzer kurumların yapıları incelenmiş midir,
Onlardan örnekler alınmış mıdır, bilmiyorum.
Tıp doktoru milletvekili Sacit GÜNBEY;
Bu kanun tasarısı hazırlanır iken;
Şeklindeki bu iki hârika suâlini
Soru önergesi ile TBMM’ye yazılı olarak sorsa idi şâyet,
Dünyâda ilk olan bu ucûbe Astsubay Meslek Yüksek Okulları
Bugün Türk askerî eğitiminde mevcut olmayacak idi…
ESKİ TÜFEK - 2020
Böylesi çok mühim bir hususu tesbit eden Doktor Sacit Bey
Ne yazık ki bu sorularını bir önerge ile Meclis gündemine getirememiş!
Yazık!
Sacit Hoca pırlanta kıymetinde iki soruyu heder etmiş!..
Fakat
Sacit Hocanın 2002 senesinde Meclisde yapmayı akıl edemediğini,
18 sene sonra ben Eski Tüfek, bugün burada yapayım
Ve
Bugünkü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar GÜLER’e o meşhur iki suâli sorayım;
1. Batılı ülkelerin hangisinin ordularında “muvazzaf astsubay” isimli asker sınıfı mevcut?
2. Batılı ülkelerin hangisinde “muvazzaf astsubay” yetiştiren “önlisans” okulları var, Yaşar Paşa?
ESKİ TÜFEK - 2020
* * * * *
Ak Parti Grubu adına konuşan Kahramanmaraş milletvekili Avni DOĞAN
Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısı Meclisde müzâkere edilir iken şöyle dedi;
“Türkiye’de öyle zannediyorum ki,
Devlet kurumları içerisinde çaşdaş eğitim ve çağdaş teknolojiyi en yakın takip eden kurumumuz da Türk Silahlı Kuvvetleridir.”
Milletvekili Avni DOĞAN bu konuda yalan söylemiş!
Lâkin
2002 senesinde teşkil edilen Astsubay Meslek Yüksek Okulları;
Muâdili sivil okullardan 20 sene sonra YÖK Kânununa uydurulan en son askerî okullar oldu!..
AK PARTİ GRUBU ADINA AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş):
(…)
Tabiî Türkiye, aynı zamanda bir NATO ülkesidir.
(…)
Türkiye’de öyle zannediyorum ki, devlet kurumları içerisinde çaşdaş eğitim ve çağdaş teknolojiyi en yakın takip kurumumuz da Türk Silahlı Kuvvetleridir, bununla elbetde gurur duyuyoruz.
Öğretmen Milletvekili Avni DOĞAN;
Bu kanun tasarısı hazırlanırken;
Şeklindeki biricik suâlini TBMM’ye yazılı olarak sorsa idi şâyet,
Dünyâda ilk olan ucube Astsubay Meslek Yüksek Okulları
Bugün Türk askerî eğitiminde mevcut olmayacak idi…
ESKİ TÜFEK - 2020
* * * * *
86’ıncı Birleşimin İncisi
Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısı Meclisde müzâkere edilir iken,
Astsubay Meslek Yüksek Okulları hakkında değil fakat
“Astsubay” isimli uyduruk askerlerin özlük hakları konusunda
Tek ve en isâbetli konuşmayı SP Ankara Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK yapmış!..
SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) –
(…)
Lise ve dengİ okullardan itibaren askerlik mesleğini seçmiş olan, assubay okullarında -subay yetiştirilmek üzere- belirli bir oranla başarılı olanlar subay olabilme imkânına kavuşturulmalıdır.
Ayrıca, assubay okulu öğrencilerinin eğitim seviyesi yükseltilirken, assubaylann içinde bulunduğu duruma dikkat çekmek istiyorum:
1- Subay ve assubaylara sicil affı getirilmesi,
2- Silahlı Kuvvetler tazminatının Emekli Sandığı kesintisine tabi tutulması,
3- Aynı kademedeki subay ve assubaylar arasında çok büyük maaş uçurumu vardır, bunların düzeltilmesi,
4- Çalışma şartları gözönüne alınarak, emeklilik yaş haddinin eski düzeye getirilmesi, yıpranma paylarının eski hale dönüştürülmesi,
5- Albay ve yarbaylara verilen temsil tazminatının aynı hizmet yılındaki assubaylara da verilmesi ve emeklilere de yansıtılması,
6- Üniversite bitiren assubaylara derece ve kademeden başka bir şey verilmemektedir. Oysa, sivil memurlara çok ayrıcalıklı bir işlem yapılmaktadır.
7- Lojman dağıtımındaki adaletsizliğin de ortadan kaldırılması gerekmektedir.
8- Assubaylıktan subaylığa geçişin sicille değil de, eğitim, tahsil ve bilgiye dayalı olması gerekir; çünkü, sicil, her ne kadar sağlam bir temele dayansa da, ikili ilişkiler neticesinde sübjektif unsurlar taşıdığı bilinen bir gerçektir.
9- Sivil sektördeki tüm sağlık tesisleri ve hastanelerde nöbet tutan tüm personel, nöbet parası ve döner sermayeden pay almaktadır. Bu tür bir hakkın assubaylara da verilmesi.
10- Assubay okulları iki yıllık yüksekokul seviyesine çıkarılmıştır. Zamanı gelince, bunlara, subaylarda olduğu gibi, otomatik olarak 1 inci derece verilecek midir ve geriye yansıtılacak mıdır? Bunun da sağlanmasında yarar görüyoruz.
11- Emekli albaylar makam ve kadrosuzluk tazminatı almaktadır. Aynı hakkın, emekli assubaylara da verilmesi ya da böyle bir eşitsizliğin ortadan kaldırılması.
Tüm bu sorunların sona ermesi için getirilen düzenlemelerin, bize has ve belirli niyetlerle değil de, mutlaka, çağdaş ülkelerde olduğu gibi düzenlemelerin yapılmasıyla assubaylar ile subaylar arasındaki uçurumun gerek eğitim gerekse statü olarak ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacaktır.
İnşaat mühendisi olan Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK,
Aklı, basireti, ferâseti ve vicdânının sesi ile öylesine bilge konuşmuş ki…
Birincisi;
O gün Meclisde konuşanların içinde yalan söylemeyen tek vekil olmuş,
İkincisi de;
Astsubaylar için talep etdiği konular bugün bile hâlâ TEMAD’ın gündeminde yok!..
Astsubay sınıfını Meclisde astsubaylardan daha iyi anlatan bu nâmuslu vekilimizi
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK bugün burada şahsen tebrik ediyorum…
* * * * *
4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununu görüşmek üzere
86’ncı Birleşimde 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü
TBMM’de yalan söyleyenlerden başka
Bir de “hâriçden yalan söyleyenler” var ki deme gitsin!
Askeriyemizin bu kurumları da
Palamut albay mezarlığı EDOK
Ve
Sözde ilim irfan yuvası Milli Savunma Üniversitesinin Rektörü…
* * *
Kara Astsubay Okullarının 100’üncü kuruluş yılı anısına,
Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığı
2009 senesinde “Astsubay Okulları Tarihi” isimli bir kitap neşretmiş.
Ucuz yalanlar ise süslenmiş bu sözde târihce kitabının 194’üncü sayfasında
EDOK Okullar Komutanlığı, “astsubay” sınıfını şöyle târif etmiş;
“Ordumuzun “orta kademe yöneticisi ve teknisyeni” olan astsubay”
EDOK Okullar Komutanlığına dilekce yolladım ve sordum, nedir bu rezillik diye!..
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
10 Temmuz 2019
KONU: “Astsubay” Tâbirinin Târifi Hakkında.
İLGİ: (a) 5802 sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânunu.
(b) 926 sayı ve 27 Temmuz 1967 târihli TSK Personel Kânunu.
(c) MSÜ’ye ait (https://www.msu.edu.tr/tanitim/KAMYO/KAMYOKitapcik.pdf) isimli bağlantıda münteşir KAMYO e-Kitapcığı.
(ç) 28 Nisan 2019 târih, 1901017901 sayı ve aynı konulu CİMER dilekcem.
(d) Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu K.lığının 11 Haziran 2019 Salı gün ve 11:10 saatli e-posdası.
(e) Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının 2009 senesinde neşretdiği “Astsubay Okulları Tarihi” isimli kitap.
(f) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
(g) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.
1. Cârî hukukumuzda bugün de hâlen mevcut olan “astsubay” tâbiri, İlgi (a)’da mezbûr 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde askerî hukukumuza duhûl eyledi. İşbu İlgi (a) kânunun Birinci Bölüm, Genel Hükümler, “Astsubaylar” başlığı altında yer alan birinci maddesinde “astsubay” tâbiri şöyle târif edilmiş;
BİRİNCİ MADDE — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, Gümrük Koruma birlikleri kadrolarının “astkomuta kademelerinde” eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde “subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıslara (Astsubay) adı verilir.”
2. 5802 sayılı İlgi (a) kânun, 926 sayılı İlgi (b) kânun ile 1967 senesinde ilga edildi. Fakat ilga edilen 5802 sayılı işbu kânunun “astsubay” tâbirini târif eden birinci maddesi ipka edildi.
3. 5802 sayılı işbu kânunun, 926 sayılı kânun ile ilga edilmesi sebebi ile; 5802 sayılı işbu kânunun ipka edilen birinci maddesi, Ek Madde-21 olarak 926 sayılı kânuna aynen ithâl edildi. 1967 senesinde meriyyete konulan 926 sayılı İlgi (b) kânunun “Astsubay” başlığı altında Ek Madde-21 olarak hâlen mevcut olan “astsubay” tâbirinin bugünkü târifi ise şöyledir;
Ek Madde 21 – (Ek: 2/7/1951-5802/1 md.; Değişik: 18/6/2003 - 4902/30 md.);
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı kadrolarının ast komuta kademelerinde eğitim, sevk ve idare ile diğer idarî işlerde subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıslara, “astsubay” adı verilir.
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ilk üç maddesinde verdiğim izahât ve beyan etdiğim kânunlar muvacehesinde orta çıkan netice şunlardır;
a. 5802 ve 926 sayılı kânunlarda tasrih, târif ve tefrik edildiği üzere “astsubay” olarak tesmiye edilen asker kişilerin ordumuzun “ast komuta kademelerinde” görev yapdığı,
b. Astsubayların; “subaylar ile er ve erbaşlar arasında değil” fakat “ast komuta kademelerinde subaylara yardımcı olarak görev yapdığı” kolaylıkla anlaşılmakdadır.
5. İşbu dilekcemin dördüncü maddesinde sarahaten görüldüğü üzere; İlgi (a ve b) kânunlar “astsubayların”, ordumuzun “ast komuta kademelerinde görev yapdığını” kesin bir hüküm ile emretmekdedir.
Ancak ne var ki MSÜ’ye ait İlgi (c)’de mezkûr bağlantıda münteşir Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu e-Kitapcığının 7’nci sayfasının ikinci satırında; 5802 sayılı kânun ile 1951 senesinde “astsubay” olarak tesmiye asker kişilerin, ordumuzun “orta kademe yöneticileri” olduğu ifade edilmekdedir. Söze konu işbu ifadeye ait İlgi (c)’de mezkûr bağlantıda münteşir e-kitapcığın 7’nci sayfasına ait 17 Haziran 2019 târihli ekran görüntüsü EK-A’dadır.
6. 28 Nisan 2019 târihinde gönderdiğim İlgi (ç) CİMER dilekcemin ikinci maddesinde Millî Savunma Bakanlığına şu suâli tevcih etdim;
“Ast” sıfatı ile nitelenen astsubayların; ordumuzun “orta kademe yöneticileri” ve teknisyenleri olduğuna dair Milli Savunma Üniversitesinin İlgi (c) e-kitapcıkdaki beyanı, meşruiyyeti hangi mevzuâtdan almakdadır?
7. İlgi (ç) dilekcemin ikinci maddesinde tevcih etdiğim suâlime İlgi (d)’de sûreti görülen yazısı ile Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığı cevap verdi. İşbu İlgi (d) yazısında Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığı şöyle demekdedir;
Başvurunuza konu olan tanıtım kitapçığında geçen “Osmanlı askeri yapısı içinde ordumuzun orta kademe yöneticileri ve teknisyenleri olan astsubay…” ifadesi Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Okullar Komutanlığının Astsubay Okullarının 100’üncü yılı anısına hazırlamış olduğu Astsubay Okulları Tarihi (2009 Basımlı) isimli kitaptan alınmış olup, söz konusu kitaba ait kaynakça aşağıda çıkartılmıştır. (…)
8. Şu halde, İlgi (ç) dilekcemin ikinci maddesinde tevcih etdiğim ve “astsubayların” “orta kademe yöneticiler” olduğu bilgisinin meşruiyetini hangi kânundan aldığını öğrenmek için işbu ifâdenin sahibi Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığına aynı suâli tevcih etmek ihyacı hâsıl oldu. 2009 senesinde neşretdiği İlgi (d) kitabın 194’üncü sayfasındaki “23. SONUÇ” başlığı altında yer alan üçüncü satırın birinci cümlesinde Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığı; 5802 sayılı kânunun 1951 senesinde “astsubay” olarak tesmiye etdiği asker kişileri şöyle târif ve tefrik etmekdedir.
23. SONUÇ
“Osmanlı askerî yapısı içinde; Ordumuzun “orta kademe” yöneticileri ve teknisyenleri olan “astsubay” (…)”
9. 1982 T.C Anayasasının;
a. 123’üncü maddesi, İdarenin, kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğunu ve kânun ile düzenlenmesini,
b. 129’uncu maddesi de, memur ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kânunlara sadık kalarak faaliyet icra etmelerini emreder.
Anayasanın işbu mutlak emirleri muvacehesinde; İlgi (d) kitabında Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının “astsubayları” “orta kademe yönetici” olarak târif etmesinin de kânunî mesnedinin ve meşruiyyetinin olması gerekdir.
10. 1982-2085 sicilli ben Şükrü IRBIK; 27 sene Deniz Kuvvetleri Komutanlığında, 3 sene de Sâhil Güvenlik Komutanlığında olmak üzere 30 sene “muvazzaf astsubay” unvânı ile görev yapdım. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ilk dokuz maddesinde verdiğim izahât ve beyan etdiğim kânunlar muvacehesinde; Kara Kuvvetlerimizin eğitim-öğretim müfredâtı ile usûl ve esasâtını tayin ve tefrik eden Kara Kuvvetleri Komutanlığı EDOK Okullar Komutanlığına benim biricik suâlim şudur;
İlgi (a ve b) kânunların “ast” sıfatı ile nitelediği
Ve dahi
Gene bu kânunların “ast komuta kademelerinde subaylara yardımcı olarak görev yapmasını emretdiği astsubayların”;
Ordumuzun “orta kademe” yöneticileri olduğuna dair Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının İlgi (d) kitabının 194’üncü sayfasında mezkûr işbu beyanı ve târifi, meşruiyyetini hangi kânundan almakdadır?
11. İşbu dilekcemin yukarıda görülen onbirinci maddesinde tevcih etdiğim biricik suâlimi İlgi (f ve g) mevzuât muvacehesinde Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim.10.07.2019. 1901567242.
Şükrü IRBIK
EKLER :
EK-A: MSÜ’ye ait (https://www.msu.edu.tr/tanitim/KAMYO/KAMYOKitapcik.pdf) isimli bağlantıda münteşir KAMYO e-Kitapcığı 7’nci sayfasının 17 Haziran 2019 târihli ekran görüntüsü.
EK-B: Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığının 11 Haziran 2019 Salı gün ve 11:10 saatli e-posda cevabı.
EK-C: Kara Astsubay Okullarının 100’üncü kuruluş yılı anısına Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının 2009 senesinde neşretdiği “Astsubay Okulları Tarihi” isimli kitabın ilgili sayfalarının sûreti.
Verdiği cevapda EDOK Okullar Komutanlığı şöyle dedi;
“Bu kitap, bilimsel bir çalışmadır!”
CİMER Başvuru Cevabı
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi <Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.;
Wed 8/28/2019 5:12 PM
To: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 12.07.2019 tarihinde yapmış olduğunuz 1901567242 sayılı başvurunuz 28.08.2019 tarihinde KARA KUVVETLERİ EĞİTİM VE DOKTRİN KOMUTANLIĞI tarafından cevaplanmıştır:
Sayın başvuru sahibi yapmış olduğunuz başvuru ilgili birlik komutanlığınca incelenmiştir. Yapılan inceleme neticesinde;
Başvurunuzda belirttiğiniz hususlar ile ilgili yapılan incelemede orta kademe yöneticisi tanımının tamamen bilimsel bir terim olarak kullanıldığı değerlendirilmiştir.
***4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu ve Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkındaki Yönetmelik gereğince; bilgi edinme talebinize yukarıda cevabı yazılı olarak verilen, Kanunun 29’uncu maddesinde yer alan “Bu Kanunla erişilen bilgi ve belgeler ticari amaçla çoğaltılamaz, kullanılamaz” hükmü ile yönetmeliğin 42’nci maddesinde yer alan “Kanunda ve bu Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde erişilen bilgi ve belgeler ticari amaçla çoğaltılamaz, kullanılamaz, erişimi sağlayan kurum ve kuruluştan izin alınmaksızın yayınlanamaz. Bu madde hükmüne aykırı olarak erişilen bilgi veya belgeleri ticari amaçla çoğaltanlar, kullananlar veya yayınlayanlar hakkında kanunların cezai ve hukuki sorumluluğa ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiğine bilgilerinizi rica ederim.
Üzerine vazife olmadığı hâlde,
Aklı ve hele bilgisi yetmediği hâlde sözde “bilimsel çalışma(!)” yapan EDOK,
“Astsubay” sınıfı “orta kademe yönetici ve teknisyendir” diye yalan söylemek sûreti ile
Hakikâtde “bilimsel bir ukalâlık” yapmış ve “bilimsel bir rezâlete” imzâ atmış!..
Yazıklar olsun sizlere be!..
* * * * *
“Astsubay” sınıfı “orta kademe yönetici ve teknisyendir” yalanını söyleyenler sâdece
Her boka maydanoz olan hökelek subaylarımız değil.
Tâlim terbiyesinden sorumlu olduğu astsubayların;
“Orta kademe yönetici ve teknisyen” olduğu yalanını söyleyenler arasında
Bir de ilim-irfan yuvası olduğunu söyleyen Milli Savunma Üniversitesinin Rektörü var, hamd olsun!..
"Ordumuzun “orta kademe yöneticisi” ve "teknisyeni" olan “astsubay”
5802 sayılı Astsubay Kânunu diyor ki;
Astsubay, “ast komuta kademede” görev yapar.
Fakat târihci Profesör MSÜ Rektörü diyor ki;
Astsubay, “orta kademede” görev yapar.
5802 sayılı Astsubay Kânunu diyor ki;
Astsubay, “eğitim, sevk ve idari işler” yapar.
Fakat târihci Profesör MSÜ Rektörü diyor ki;
Astsubay, “teknik işler” yapar,
Fesuphanallah!..
Lâ havle velâ kuvvete…
Belki de 50 dilekce gönderdim.
Fakat “astsubay” dediği askerin ne olduğunu Prof. Rektörün kafası hâlâ basmadı!..
Deniz Harp Okulunun 1773 dedikleri sahte kuruluş senesi konusunda
Eski Tüfek Şükrü IRBIK ile vicâhen görüşmeye yüreği yetmeyen Rektöre buradan selâm olsun!..
* * *
Emeksiz zengin olanın
Kitapsız bilgin olanın
Sermâyesi din olanın
Rehberi şeytan olmuştur.
Ataol BEHRAMOĞLU, Yunus Gibi - Kasım 2012
* * *
Başbakandan Bakanlara,
Komisyon üylerinden milletvekillerine kadar
Ve Genelkurmay Başkanının
Meclisde böyle osdurup osdurup ipe dizmesi elbetde karşılıksız kalmayacak!
Devletimizi ve Ordumuzu idâre eden bu siyâsî zevât ve subayların
O gün Meclisde söylediği yalanları cımbız ile toplayıp bir dilekceye yapışdırdım
Ve dahi
Bu dilekcemi de işin asıl sâhibi Millî Savunma Bakanına gönderdim.
Sorduğum suâllerime verdiği cevapları hep berâber göreceğiz, inşallah.
KONU: 4752 sayı ve 11 Nisan 2002 târihli Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli Millî Savunma Komisyonu Raporunda mezkûr beyan hakkında.
İLGİ: (a) 4752 sayı ve 11 Nisan 2002 târihli Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânunu.
(b) 926 sayı ve 27 Temmuz 1967 târihli TSK Personel Kânunu.
(c) 5802 sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânunu.
(ç) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
1. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11 Nisan 2002 târihinde meriyyete koyduğu İlgi (a)’da mezkûr 4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânunu;
“Türk Silâhlı Kuvvetleri astsubay meslek yüksek okullarındaki yüksek öğretimle ilgili amaç ve ilkeleri belirlemek, astsubay meslek yüksek okullarının teşkilâtlanmasını, görev ve sorumluluklannı, eğitim ve öğretim, araştırma, yayın, öğretim elemanları ve öğrencileriyle ilgili esasları düzenleyen”,
Temel Kânundur.
2. İlgi (a)’da merkûm 4752 sayılı işbu Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli raporunda Millî Savunma Komisyonu;
“Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunun Tasarısı”nın, Komisyonun 28/2/2002 tarihinde yaptığı 27nci birleşiminde, Hükümeti temsilen Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun başkanlığında;
Millî Savunma Bakanlığı,
Genelkurmay Başkanlığı
Ve
Yükseköğretim Kurulu temsilcilerinin de katılmalarıyla incelenip görüşüldüğünü”,
Beyan etmekdedir.
Millî Savunma Komisyonunun TBMM’ye arz etdiği söze konu raporun ilgili bölümlerinin sûreti işbu dilekcemin EK’ine merbutdur.
3. Yukarıda görülen ilk iki maddesinde verdiğim bilgi ve beyan etdiğim mevzuât muvacehesinde, işbu dilekcenin sahibi ben Şükrü IRBIK’ın suâlleri şunlardır.
İşbu dilekceme konu etdiğim 4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli raporunda Millî Savunma Komisyonu;
a. Türk Ordusunda “astsubayların”, “subayların yardımcısı” konumunda bulunduklarını” beyan etmekdedir. Millî Savunma Komisyonunun işbu raporunda “astsubay” isimi ile söz etdiği asker sınıfı, hiç şüphe yok ki; İlgi (b)’de mezbur 926 sayılı TSK Personel Kânunu ile 1967 senesinde Türk Ordusunda ilk kez ihdas edilen “muvazzaf astsubay” sınıfıdır. Millî Savunma Komisyonunun işbu beyanı hakkında benim suâlim şöyledir;
Suâl-1: Dünyânın “modern ordu teşkilatlanmalarının” hangisinde; “subaya yardım etmesi için”, “subay yardımcısı” sıfatı ile “muvazzaf astsubay” isimli asker sınıfı mevcutdur?
Suâl-2: Dünyânın “modern ordu teşkilatlanmalarında” “subaya yardım etmesi için” “subay yardımcısı” sıfatı ile teşkil edildiğini Millî Savunma Komisyonunun beyan etdiği söze konu işbu “muvazzaf astsubay” isimli asker sınıfı; bu ordularda hangi kânunlara müsteniden ihdas edilmişlerdir?
b. Millî Savunma Komisyonu işbu raporunda “modern ordu teşkilatlanmalarında” olduğu gibi; 1967 yılında 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamında “astsubayların”, “subaylar ile beraber yer aldıklarını” beyan etmekdedir. Millî Savunma Komisyonunun işbu beyanı hakkında benim suâlim şöyledir;
Suâl-3: Dünyânın hangi devletlerinin “modern ordu teşkilatlanmalarında” “muvazzaf astsubay” sınıfı ile “muvazzaf subay” sınıfı askerler aynı kanun içinde yer almakdadır? Bu Kanunlar nelerdir?
c. 1951 senesinde “astsubay” sınıfını ihdas eden İlgi (c)’de mezbûr Astsubay Kânunu Madde-1’de tarif edildiği üzere “astsubay” sınıfı;
“Türkiye Cumhuriyeti ordusunun “astkomuta” kademelerinde “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde” subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıslardır.”
“Astsubay” sınıfının Türk Ordusundaki görevin tanımına dâir olarak 1951 senesinde tesbit edilen işbu hüküm hâlen cârî olmasına rağmen 4.3.2020 târihli aynı raporunda Millî Savunma Komisyonu;
“Türk Silâhlı Kuvvetlerinin profesyonel insan gücünün önemli bir kısmını oluşturan “astsubayların, teknik hizmetlerde istihdam edildiklerini”,
2002 senesinde TBMM’ye beyan etmiş.
Suâl-4: Millî Savunma Komisyonunun işbu beyanı hakkında benim suâlim şudur;
Türk Silâhlı Kuvvetlerinde “astsubaylar”, hangi Kânuna müsteniden “teknik hizmetlerde” istihdam edilmekdedirler?
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim dört adet suâlimi İlgi (ç) Kânun muvacehesinde,
Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim.20.09.2020. 2004187703.
Şükrü IRBIK
EK :
4752 sayı ve 11 Nisan 2002 târihli Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli Millî Savunma Komisyonu Raporu, sayfa-13.
* * * * *
1951 senesinden beri Ordumuzda “astsubay” unvânı ile vatana hizmet eden uyduruk askerler hakkında,
Herkes şu hakikâtleri bir yere yazsın!.
Birgün gelecek ve bu hakikâtlere mutlaka yüz sürecekler.
Astsubay Kânunu
Kanun. No.: 5802 Kabul Tarihi: 02.VII.1951
Birinci Bölüm
Genel hükümler
Ast subaylar
BİRİNCİ MADDE — Türkiye Cumhuriyeti ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, Gümrük Koruma birlikleri kadrolarının
Demek ki;
Türkiye Cumhuriyeti ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, Gümrük Koruma birlikleri kadrolarında;
1. “astkomuta kademeleri” olarak tasnif edilmiş “komuta kademeleri” var,
2. Bu “astkomuta kademelerinde” subayların yapması gereken “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işler” var,
3. Subayların yapması gereken bu “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işleri” subaylarımızın kendileri yapacak bilgi, eğitim ve kâbiliyete sahip değiller,
4. Kendileri bu “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işleri”ni yapacak bilgi, eğitim ve kâbiliyete sahip olmadığı için de 1951 senesinde hususi bir Kânun ile “astsubay” sınıfını ihdas etmişler.
5. “Astsubay” olarak tesmiye ve tefrik edilen askerler; Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun “astkomuta kademelerinde” görev yapan subayların yapması gereken “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işler”de “subaylar ile beraber görev yapıyor.”
5802 sayılı Kânunun “astsubay” olarak tesmiye etdiği askerler ancak ve sâdece “subayların yapdığı görevlerde” çalışabilir.
Bir başka ifâde ile;
Subayın görev yapmadığı bir kadroda astsubay görev yapamaz!
Ordumuzun “ast komuta kademelerinde” subaylar ile birlikde ve subaya yardımcı olarak görev yapan “astsubayların”;
“subaylar ile erbaş ve erler arasında görev yapdığını” söyleyen kişinin mantığını sıfırlamış ve aklını da yemiş olması gerekdir.
ESKİ TÜFEK - 2020
Bu cümlenin neticesi olarak da;
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunda “astsubay” olarak tesmiye
Ve
Kânunun “subay yardımcısı” olarak tefrik etdiği askerler;
ESKİ TÜFEK - 2020
Dünyânın modern ordularında ve NATO’da “muvazzaf astsubay” sınıfı mevcut değildir,
Dünyânın modern ordularında “muvazzaf astsubay” yetiştiren önlisans okulları mevcut değildir,
ESKİ TÜFEK - 2020
* * * * *
Kânunun “subay yardımcısı” olarak tefrik etdiği “muvazzaf astsubayın”
“Teknik” hizmetde çalışdığı yalanını söyleyen devlet adamlarını ve subayları
İşde, bugün burada ilk defa olmak üzere
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK teşhir ediyorum...
Ölüsüne de dirisine de!
Hepsine yazıklar olsun!..
Burada resimlerini gördüğünüz devlet adamları ve subaylar,
“Astsubay” adı verilen askerler hakkında yalan söylemişler
Ve dahi
“Astsubay” adı verilen askerlere iftirâ atmışlar!..
Hukukumuzda iftirâ suçunun elbet cezâsı var, biliyorum.
Lâkin
Kendisine atılan bu âdi ve alçak iftirânın hesabını soracak bir tek dahi olsun “astsubay” var mı?..
İşde, bunu bilmiyorum!..
5802 sayılı Astsubay Kânununun “subay yardımcısı” olarak tefrik etiği “muvazzaf astsubayları”
“Teknik” hizmetde çalışdıran Millî Savunma Bakanlığı hemen bugün dâva edilmelidir.
* * * * *
İlâhî adâlet hiç unutmaz;
Dün yalan dolan yazıp çizen
Bugün, burada rezil rüsvâ olmuşdur!
* * * * *
4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununu görüşmek üzere
86’ncı Birleşimde 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü
TBMM’de içtima eyleyen vekillerimiz içinde
Yalan söylemeyen bir tek vekilimiz var; Mehmet Zeki ÇELİK…
4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununun görüşülüp kabul edildiği o meşum günde,
Doğru söyleyen nâmuslu tek vekil olarak
Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK, Meclisin yüzakı olmuş…
Astsubayları, astsubayların kendisinden bile daha iyi bilen ve anlatan
Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK’e
Astsubay zümresinin bugün bile hâlâ büyük bir şükran borcu var, bilesiniz!..
* * * * *
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun astsubaylarını kandırmak için
Genelkurmay Başkanının söylediği
“Son yüz senenin yalanını” ise
Müteakip makâlemizde anlatacağız, inşallah…
ESKİ TÜFEK - 2020
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|
Asubay Tefrikası 6-7
Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar
* * * * *
* * * * *
Asubay Tefrikası’nın altıncı bölüm yedinci kısımını terkip edecek bu makâlemizde gene
“Astsubay” ismi verilen köle askerlere atılan başka bir kazığı daha teşhir edeceğiz evvel Allah…
* * * * *
Bu makâleyi ben 2018 Kasım ayında yazmaya başladım.
Fakat 2019 senesinin ilk ayı olan Ocak’da tamamlayabildim.
1076 sayılı kânun makâlemizin bu kısımının konusu.
ATATÜRK’ün 92 sene evvel yapdığı bu kânunun 2019 senesindeki son durumunu görüyorsunuz aşağıda.
Temiz bir kâlp ve iyi niyet ile bakdığımda; gözlerini dünyâya yeni açmış bebek mâsumiyetine bürünmüş bir kânun gördüm karşımda.
Fakat
Subay var ise şâyet mutlaka bir çapanoğlu vardır içinde dedim kendi kendime.
Çünkü bugüne kadar bu kâide hiç değişmedi!..
Bilim aklı, sağlam bir vicdân ve hür bir irâde ile tetebbu edince de gördüm ki
Hakikâten şeytânî bir hile gizlenmiş bu kânunun içine…
İşde; sûreti, bebek mâsumiyeti ile bize bakan bu kânunun 2019 Ocak ayındaki tâze ekran görüntüsü!
Bu mâsum sûretin arkasında gizli olan şeytânî suratı da makâlemizin aşağıdaki bölümlerinde göreceksiniz.
1927 seneli bu kânundaki “gedikli küçük zâbit” denilen askerlerin
2019 senesinde “astsubay” dediğimiz asker kişiler olduğunu hatırlatalım.
Yeni adı ile 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kânununun
Yukarıdaki çerçeve içindeki ikinci maddesinin sarı boyalı kısımlarını okuduğumuzda şunu öğreniyoruz;
Kânunun bu hükmü, içinde yaşadığımız 2019 senesinde de aynı şekilde yürürlükde!..
Fakat
Uygulamaya bakdığımızda gedikli küçük zâbitlerin;
Ve dahi
O vakit burada durmak ve şu suâli sormak geliyor aklımıza;
Bu suâllerin cevaplarını bulmak için
Kandırmacalar foliminin 1909-1910 senelerine ait makarayı oynatmamız gerekecek.
Senelerin, şâhısların ve kânunların şâhidliğinde bir folim bekliyor bizi bugün, evvel Allah.
Haydi, Eski Tüfek! Bu kadar tıraş, Zemheri ayında cilde zarar…
Oynat bakalım şu folimi!...
* * * * *
Sene, 1910… Tıpkı 15 Temmuzcuların yapdığı gibi;
31 Mart Vak’asını bahâne eden zâbitân, siyâset ve münevver gürûhu
Osmanlı Devletini evvelâ yıkdılar!
Sonra da Meclis-i Mebusân’ı, Meclis-i Ȃyan’ı, askerini ve devletin tekmil teşkilâtını ele geçirdiler.
Bu darbeciler;
Kukla olarak oynatacaklarını iyi bildikleri Sultan Mehmed Reşad’ı da padişah tahtına oturtdular.
Saltanât başı ve başkomutanımız Sultan Mehmed Reşad idi.
31 Mart darbecibaşı Müşir Mahmut Şevket Paşa;
Meclisleri ilga edip kapılarına kilit vurmuş
Ve dahi
Tertip etdiği bir nizamnâme ile Berrî (Kara) Küçük Zâbitliği (Asubaylığı) 1909 senesinde cebren ve hile ile ihdâs etmiş idi.
Kara ordumuzda ilk kez “küçük zâbit” yetiştirmek üzere teşkil etdiği Dersaadet Küçük Zâbit Mektebi;
İlk mezun 173 "kıdemli küçük zâbiti" "kıdemli çavuş" rütbesi ile 1911 senesinde vermiş idi.
Bir başka ifâde ile;
1909 senesine kadar Berrî (Kara) ordumuzda “küçük zâbit” denilen köle askerler henüz mevcut değil idi.
Çünkü
Osmanlı padişahları, ordumuzda böyle “ortada sandık” bir asker sınıfını asla isdemiyorlar idi.
* * * * *
1910 senesinde Osmanlı Devletinde iki kademeli bir meclis var idi;
1. Meclis-i Mebusân
2. Meclis-i Ȃyan
Bizim padişahlarımız girişdiği harblerde muvaffak olmak için saray müneccimlerinden medet umar iken
Avrupa devletleri akıllı bilim adamları ve zâbitânı sâyesinde sanayi devrimini çokdan başlatmış
Ve dahi
Dünyâyı sömürmek için ölümüne bir yarışa başlamışlar idi.
Bu yarış öyle acımasız bir hızla artarak devâm etdi ki.
Aklı başında devlet adamları ve subaylar eşi benzeri görülmemiş bir harbin mukadder olduğunu görebildiler.
Bizim “mektebli” zâbitân heyetimiz ise;
Osmanlı Ordusunda tam anlamı ile bir cadı avı başladı.
Zâten 31 Mart Vak’asından hemen sonra orduda müthiş bir tasfiye başlamış idi.
Darbeciler, kendilerine karşı duran “mektebli” ve “kalın kafalı” dediği “alaylı” zâbitân heyetinin handiyse nıfsını ordudan tard etdiler.
Geri kalan yarısının da rütbelerini tenzil etdiler.
Tükenmiş Osmanlı Devletinin ölüsünü ele geçiren darbeci Mahmut Şevket Paşa ve dışarıdan beslemeli-feslemeli siyâsetciler,
Başlamak üzere olan büyük harbe orduyu hazırlamak için peşpeşe kânunlar tertip etdiler.
Ve bu kânunlar ile ordumuzda daha evvel mevcut olmayan iki yeni asker sınıfı teşkil etdiler;
1. Küçük zâbitlik
2. İhtiyât zâbitliği
İşde bugün biz burada ihtiyât zâbitliği kânununa kalem batıracağız inşallah.
* * * * *
Sözde 31 Mart Vak’asının efsane(!) komutanı Müşir Mahmut Şevket (KETHÜDAZȂDE) Paşa,
Bu isyanı basdırmada gösderdiği kahramanlıkdan(!) dolayı hemen Harbiye Nâzırlığına terfi etdi.
Orduyu Osmaniyi zapdu rapt altına alan Harbiye Nâzırı Müşir Mahmut Şevket Paşa; “Küçük zâbit” ismini verdiği asker sınıfını Berrî (Kara) Ordumuzda ilk defâ olmak üzere 1909 senesinde teşkil etdi.
09 Ekim 1909 târihli Dersaadet Küçük Zâbit Mektebi Nizamnâmesi Madde- 47’de şu hüküm var idi;
|
1909 senesinde “küçük zâbitliği” icâd etmesinden aylar sonra Mahmut Şevket Paşa bu kez de
1910 senesinde Avrupa’dan aşırma yeni bir “zâbit” sınıfı teşkil etdi.
İhtiyât zâbitliği ismini verdiği bu yeni zâbit sınıfının meclislerde kabul edilen sekizinci maddesi şöyle diyor idi;
1910 seneli İhtiyât Zâbitânı Kânununun,
Yukarıdaki çerçeve içinde gördüğünüz sekizinci maddesini okuduğumuzda şunu öğreniyoruz;
İhtiyât Zâbitânı Kânununun yukarıdaki çerçeve içindeki dokuzuncu maddesini okuduğumuzda şunu öğreniyoruz;
Aşağıda gördüğünüz sarı çerçeve içindeki kânun maddesinde gizli olan çok önemli iki husus var;
Birinci husus şudur;
İkinci husus da şudur;
Bu bilgiyi ilk defâ burada sizler duydunuz.
Bir de bugün kimler ve nasıl yedek subay (ihtiyât zâbiti) oluyor, ona bakın hele!
Bırak gâzi olanı, hele şehid olanı!..
1927 senesinden beri askerliğini “er” olarak yapmış bir tek Genelkurmay Başkanı mahdumu var mıdır acap?
* * * * *
Osmanlı Berrî (Kara) Ordusunun “küçük zâbit” ismi verilen askerleri 10 sene başarılı hizmetlerinden sonra
1910 seneli İhtiyât Zâbitânı Kânununa göre ihtiyât mülâzim sâni (asteğmen) oluyorlar idi.
Bu uygulama, Osmanlı Devletinin teslim olduğu 1918 senesine kadar devâm etdi.
Evvelâ teslim olan sonra da yıkılan Osmanı Devleti’nin mirâsı üzerine Cumhuriyeti kurduk ve ilân etdik.
600 küsûr seneden beri padişahın kölesi olan reaya, Cumhuriyet ile birlikde fikri hür, vicdânı hür ve irfanı hür birer yurtdaş oldu.
ATATÜRK gibi nâmuslu, âdil, basiretli, haksever ve halksever bir devlet adamının kılavuzluğunda medeniyete yürüyen millet;
Eğitim, sağlık ve adâlet gibi temel vatandaşlık haklarından eşit olarak faydalanmaya başladı.
İnsan haklarındaki bu tekâmül ve inkişâfdan T.C Ordusunun askerleri de nasiblerini aldılar.
1927 senesinde TBMM,
1076 sayılı İhtiyât Zâbitleri ve İhtiyât Askerî Memurları Kânûnunu meriyyete koydu.
Aşağıda, bu kânunun birinci ve dördüncü maddelerini görüyorsunuz.
1076 sayılı kânunun yukarıda gördüğünüz birinci maddesini izah etmeye zannederim ki hâcet yok!
Dördüncü maddesinin özeti de şöyle oluyor;
Her şey yerli yerinde… Kânunun muhtevasına bakdığımızda;
1910 seneli kânuna göre gedikli küçük zâbitlerin ihtiyât zâbitliğine terfi etmesinin daha kolay hâle getirildiğini görüyoruz.
Bu kânundan neşet eden hakkını kullanan gedikli küçük zâbitlerin, ihtiyât mülâzımlığına terfi edildiğine dâir belgeleri
Makâlemizin ilerleyen bölümlerinde fâş eyleyeceğiz.
* * * * *
Kurucu Reisicumhurumuz ATATÜRK,
1927 senesinde başka bir kânun daha meriyyete koydu.
Mükellef askerlik hizmetini tanzim eden bu kânunun ismi
Askerlik Mükellefiyeti Kânunu idi.
Bu kânunun birinci maddesi şöyle diyor idi;
5802 sayılı Astsubay Kânununa göre;
1951 senesinden beri “astsubay” dediğimiz asker sınıfı, işde tam da bu târife uymakdadır.
Netice itibârı ile;
Bugün “astsubay” dediğimiz asker kişiler aslında 1927 senesinden beri efrâd (erât)’dır.
Yukarıda sizlerin de gördüğü üzere;
Bu kânun, her erkek vatandaşın istisnasız olarak askerlik yapmasını emrediyor idi.
Yeri gelmiş iken bir hakkı sâhibine teslim edelim.
ATATÜRK’ün yapdığı bu kânunu ilk delen kişiler;
Ve dahi
ATATÜRK’ün hazırladığı bu kânunun en önemli tarafı da şudur;
1927 senesi itibârı ile T.C Ordusunda iki sınıf asker var idi.
Bu kânuna göre “mükellef” askeri saymaz isek şâyet ordumuzda sâdece muvazzaf zâbit (subay) var idi.
* * * * *
Askerlik Mükellefiyeti Kânununun Türk askerlik mesleğine getirdiği yeniliklerden birisi de
Bu kânunun onbirinci maddesinde söz edilen “gönüllü askerlik” idi.
Buradaki “gönüllü askerlik”, ABD ordusunun bugün uyguladığı “gönüllü” (enlisted) askerliğin ta kendisi idi.
* * * * *
ATATÜRK dönemi Türk Ordusunda askerlere verilen haklar sürekli olarak inkişâf etdi.
Cumhuriyetin kurucu irâdesi;
Askerlik mesleğini câzip hâle getirmek için askerlere peşpeşe yeni haklar ve terfi fırsatları verdi.
1927 senesinde gedikli küçük zâbitâna, ihtiyât zâbitânı olma hakkını vermişler idi.
1932 senesinde bu kez de
Bir kısım gedikli küçük zâbitâna askerî memurluğa nakil hakkı verildi.
1931 sayılı bu kânun ile;
Sıhhıye,
Nalbant,
Müzika,
Tüfekci
Ve emsâli meslek mensubu gedikli küçük zâbitler, yedinci sınıf ihtiyât askerî memurluğuna nakil edildi.
(T)B.M.M Yüksek Reisliğine takdim etdiği kânunun esbâb-ı mucibesinde Başvekil İsmet (İNÖNÜ) şöyle dedi;
* * * * *
1910 seneli İhtiyât Zâbitân Kânûnu
Ve dahi
1927 sene ve 1076 sayılı İhtiyât Zâbitleri ve İhtiyât Askerî Memurları Kânûnundan neşet haklarını kullanan gedikli küçük zâbitler, ihtiyât zâbitliğine (yedek subay) terfi etdiler.
İşde;
Bu gedikli küçük zâbitândan piyade gedikli başçavuş Hüseyin oğlu M. Kemal’in
İhtiyât asteğmenliğine terfi etdiğine dair Reisicumhur M. Kemal ATATÜRK’ün 1937 senesinde imzâladığı kararnâme.
* * * * *
1932 senesine vâsıl olduğumuz günlerde; ATATÜRK sonrası Cumhuriyetini idâre eden eşhâs şunlar idi;
ATATÜRK vefat etdikden bir ay sonra TBMM, aşağıda gördüğünüz kânunu kabul etdi.
Bu kânun;
Ve dahi
Gedikli küçük zâbitlere verilen ihtiyât zâbitliği ve ihtiyât askerî memurluğuna nakil hakkını bir kerte daha ileriye götürdü.
Önceki kânunlara göre “asteğmen” rütbesine nakil edilen gedikli küçük zâbitler;
Bu kânunun meriyyete konulması ile bir rütbe yukarıdan olmak üzere artık “yedek teğmen” rütbesine nakil edilecekler idi.
Bu kânundaki “gedikli erbaş” tâbiri dikkatinizi çekmişdir.
Gedikli küçük zâbitlikden bahseder iken “gedikli erbaş” nereden çıkdı diye haklı bir suâl sorabilirsiniz.
Bunun sebebini öğrenmek için Çünkü Asubay isimli makâlemizi okumanızı tavsiye ederim. Bu, birinci husus...
İkinci hususa gelince;
Bu kânunun kabul edilmesinin asıl maksadı;
Ordumuzun “mükellef asker” sınıfına dâhil olan “gedikli küçük zâbit” tâbirini “gedikli erbaş” olarak değişdirmek idi.
Bunun ise uluslararası andlaşmalardan kaynaklanan haklı bir gerekcesi var idi.
Çünkü
Napolyon’un 1798 senesinde mükellef (mecburî) askerliği ihdâs etmesinden buyana
Askerlik “mükellef ve “muvazzaf” olmak üzere iki sınıf hâlinde teşekkül etmeye başlamış idi.
Devletimizin taraf olduğu milletlerarası andlaşmara göre de askerlik iki sınıf olarak tekâmül etmiş idi.
Bu andlaşmalardan birisi de 1929 Cenevre Sözleşmesi idi.
Bu sözleşmeye göre harp esirlerine yapılacak muamele konusunda askerler iki sınıf hâlinde tasnif ediliyor idi.
Bu asker sınıfları şunlar idi;
1949 senesinde teşkil edilen
Ve dahi
Türkiye’nin 1952 senesinde taraf olduğu NATO’ya göre de askerler yukarıda görülen iki sınıf hâlinde tasnif ve tefrik edilir.
Bugün bizim ordumuzdaki “muvazzaf astsubay” ismi verilen
Ve dahi
Bu andlaşmalara göre aslında “mükellef asker” sınıfına dâhil olan uyduruk asker sınıfının kânunsuz oluşu,
Hem de Anayasa’ya göre kânunsuz oluşunun temel kaynağı da işde, gene bu milletlerarası andlaşmalardır.
Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için;
Ve dahi
Beterin Beteri isimli makâlelerimizi okuyunuz.
3543 sayılı bu kânun için Başvekil Celal BAYAR’ın
(T)BMM Yüksek Reisliğine takdim etdiği mucip sebep ise şöyle idi;
* * * * *
1910 seneli İhtiyât Zâbitân Kânûnu
Ve dahi
1927 sene ve 1076 sayılı İhtiyât Zâbitleri ve İhtiyât Askerî Memurları Kânûnundan neşet haklarını kullanan gedikli küçük zâbitler,
İhtiyât zâbitliğine (yedek subay) terfi etdiler.
İşde;
Bu gedikli küçük zâbitândan piyâde gedikli başçavuş Eyüğ oğlu Ahmet AKINERİ’nin
Yedek piyâde teğmenliğine terfi etdiğine dâir Reisicumhur İsmet İNÖNÜ’nün 1944 senesinde imzâladığı kararnâme.
* * * * *
1950 senesi Mart ayına vâsıl olduğumuz günlerde devletin başında aşağıdaki devlet adamları oturuyor idi.
Bingöl milletvekili Feridun Fikri DÜŞÜNSEL, 18 Şubat 1950 Cumartesi günü TBMM’ye bir kânun teklif verdi.
“Gedikli” olarak söz etdiği askerler hakkında verdiği kânun teklifinin gerekcesi de şöyle idi;
Fikri DÜŞÜNSEL’in yuvarladığı bu kânun teklifine,
Dönemin Başbakanı Şemsi GÜNALTAY yolda bulmuş gibi sevindi. Hemen bir dilekce yazdı.
* * * * *
Gedikli Erbaş Kanun Tasarısı (1/732) T.C. Başbakanlık Muamelât Genci Müdürlüğü Tetkik Müdürlüğü Sayı: 71 -1591 1.3.1950
Büyük Millet Meclisi Yüksek Başkanlığına
Millî Savunma Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca 28.11.1950 tarihinde Yüksek Meclise sunulması kararlaştırılan Gedikli Erbaş Kanunu tasarısı ile gerekçesinin ilişik olarak sunulduğunu saygılarımla arzederim. Başbakan Şemsettin Günaltay
|
* * * * *
Ve Başbakan GÜNALTAY, bu bu dilekcesini aşağıda gördüğünüz “gerekce” ile BMM’ye arz etdi.
Gedikli Erbaş Kanunu tasarısının gerekçesi
1. Ordunun gedikli erbaş eksiği pek çok olup gedikli erbaş kaynaklarının bugünkü verimi ile bu ihtiyacın kısa zamanda tamamlanmasına imkân olmadığı, gedikli erbaşlığa istekli sayısının çok az bulunduğu görülmüş ve bunun sebepleri araştırıldığında; Ortaokul öğrenimini bitiren ve daha yüksek öğrenime katılmak imkânı, fırsat ve gücünü bulamıyan gençlerin, daha çok Devlet memurluğunu tercih eyledikleri veya istikballerini, daha iyi bir şekilde sağlıyacak istikametlerde aradıkları anlaşılmıştır. Çünkü, ortaokul mezunu Devlet memurları üç yılda bir terfi eylemekte, polislerin ve ortaokul öğrenimi üzerine bir meslek tahsili yapanların aylıkları 20 liradan başlamakta, baremin I. derecesine kadar yükselebilmekte, Devlet memurları 65 yaşına kadar memuriyete devam hakkına malik bulunmakta, gedikli erbaşların tâbi bulunduğu yaş haddi, evlenme ve başka türlü kayıt ve şartlara bağlı ve mahrumiyetlere mâruz bulunmamaktadır. Millî Eğitim Bakanlığının köy ve sanat enstitülerinin sağladığı istikbal de gedikli erbaşlara nazaran daha elverişli bulunmaktadır. Bu sebeplerle; gedikli erbaşları meslekî ve hukuki yönlere yükseltmek ve kendilerini terfih eyliyerek gedikli erbaşlığa teşviki sağlamak için; gedikli erbaşlara, en az orta okul mezunu bir Devlet memur statüsü vererek aynı derecede öğrenim görmüş ve Devletin türlü hizmetlerinde çalışan memurlara eşit haklara sahip kılmak gerekli görülmüş (demek ki bu târihe kadar eşit haklar verilmiyor idi.Eski Tüfek) ve bu kanun tasarısı bu esasa göre hazırlanmıştır.
2. Bu tasarının hazırlanmasında: a) Gedikli erbaşlara ait bütün mevzuatın bir kanun içinde toplanması b) Muhtelif sınıf gedikli erbaş okulları sürelerinin birleştirilmesi ve ortaokul öğrenimi üzerine bir yıllık staj ve iki yıllık bir meslek tahsili verilerek aylıklarının 20 liradan başlanması ve böylece muhtelif sınıf ve meslek gedikli erbaşları arasında eşitlik sağlanması, c) Gedikli erbaş aylıklarının birer derece yükseltilmesi dolayısiyle, sanat enstitülerinden çıkan gedikli erbaşların da üstçavuş olarak değil gedikli çavuş olarak çıkarılması ve eşitlik sağlanması, d) Gedikli erbaşların muadil tahsili Devlet memurları gibi her rütbede asgari bekleme süresinin üç yıl olması, e) Gedikli erbaşların temdit esası kaldırılarak, subaylar, gibi 15 yıl mecburi hizmete tâbi tutulması, f) Gedikli erbaşların yükselmelerinin, sicil ve ehliyet yoliyle bakanlıklarca yapılması, g) Gedikli erbaşların yükselmelerinin subaylar gibi her yılın 30 Ağustos Zafer Bayramı yapılması, h) Gedikli erbaşların aylıklarının ordunun diğer mensupları gibi ay başlarında teşmil edilmesi, 60 lira asli maaşa kadar yükseltilmesi, i) Çekilme veya emekliye çıkarılma suretiyle ordudan, ayrılan gedikli erbaşların yedek gedikli erbaşlığa nakilleri, Gibi önemli esasları ihtiva etmek ve başkaca müteferrik kısımlara da tasarıda yer verilmek suretiyle ilişik kanun tasarısı hazırlanmıştır.
|
* * * * *
Başbakan Şemsettin GÜNALTAY’ın bu dilekcesi aslında;
“Gedikli” dediği köle askerlerin 1950 senesindeki perişân hâlini gösderen iyi bir itirâfnâmedir.
Aynı zamânda burada dikkat çeken çok önemli husus da şudur. Bu tasarının gerekçesinde, “gedikli erbaş” dedikleri askerlere;
1910 senesinde Padişah Sultan Mahmud Reşad
Ve dahi
1927 senesinde ise 1076 sayılı kânunun 4’üncü maddesi ile Kurucu Reisicumhur ATATÜRK’ün verdiği,
“İhtiyât zâbitliği ve ihtiyât askerî memurluğuna nakil hakkının” iptal edildiğine dâir bir tek kelime dahi yokdur.
1076 sayılı kânunun dördüncü maddesinin iptâl edilmesi tam anlamı ile 5619 sayı ile kânuna aykırıdır.
Netice itibârı ile;
5619 sayılı kânunun 29’uncu maddesi ile iptal edilen “gedikli erbaşların”
“Yedek ihtiyât zâbitliği ve yedek ihtiyât askerî memurluğuna nakil hakkını” iptal eden devlet adamları ve subaylar;
Hem Padişah Sultan Mahmud Reşad’ın irâdesine
Hem de Kurucu Reisicumhur ATATÜRK’ün bu karârına meclis çatısı altında ihânet etdiler.
Zâbit ile nefer arasında “ortada sandık” bir asker sınıfı olarak teşkil edilen “kara küçük zâbitler”;
Mektebden mezun oldukları 1911 senesinden, harbin sona erdiği 1920 senesine kadar geçen 10 senede
Zâbitimizin yerine ölmesi için neferimiz ile birlikde cephenin en önünde harbe sürüldü.
Fakat
Harb sona erdikden sonra Genelkurmay Başkanlığımızın beyaz subayları;
Kara küçük zâbitleri kullanılmış kağıt mendil gibi bir kenara atdılar.
Ve 1950 senesine vâsıl olduğumuz günlerden bir günde de
“Gediki erbaş” isimini verdikleri kara küçük zabitlerin “yedek subaylığa terfi hakkını” işde böyle gasp etdiler.
* * * * *
1/732 sayılı Gedikli Erbaş Kânûn tasarısının 40’ncı maddesi olarak meclise gelen
Ve fakat
Millî Savunma Komisyonunun 29’uncu madde olarak aynen tâdil etdiği bu madde,
Hiçbir gerekce gösderilmeden meclisde kabul edildi.
Hem de bu celseye katılan 242 vekilin tamâmının reyi ile…
Bu tasarıdaki 29’ncu maddede söz edilen 1076 sayılı kânunun 4’üncü maddesinin ne olduğunu
Bu maddeye kabul reyi veren 242 vekilden acaba kaç dânesi biliyor idi?
Çünkü
Bu kânun tasarısı için yapılan meclis müzâkerelerinde “gedikli erbaş” olarak tesmiye edilen askerlerin
“Yedek ihtiyât zâbit” ve “yedek askerî memur” olma haklarının iptal edildiğine dâir olmak üzere bir tek cümle bile söz edilmemiş!
* * * * *
Bingöl milletvekili hukukcu Feridun Fikri DÜŞÜNSEL’in teklif etdiği
Başbakan Şemsettin GÜNALTAY’ın meclise arz etdiği
Ve dahi
BMM’nin 1950 senesinde kabul etdiği 5619 sayılı Gedikli Erbaş Kânununun 29’uncu maddesi şöyle diyor idi;
* * * * *
* * * * *
* * * * *
Sene 1953…
Birinci “demir gırat” hükümeti devr-i icraatının üçüncü senesine vâsıl olmuş idi…
Yarısı okuma yazma dahi bilmeyen “seçmen” vatandaşımız;
Kendilerini idâre etmesi için devleti, aşağıda gördüğünüz şu “devlet adamları”nın ellerine teslim etmiş idi.
TBMM, 10 Temmuz 1953 Cuma günü ictimâ eyledi.
Gündem;
Köy enstitüsü ve sanat enstitüsü mezunu vatandaşlara “yedek subaylık” hakkı verilmesi idi.
* * * * *
Bu rezil durumu ilk fark eden kişi Muğla vekilimiz Mustafa Nâtık POYRAZOĞLU idi.
Köy enstitüsü ve sanat enstitüsü mezunu vatandaşların,
Askerlik mükellefiyetini “yedek subay” olarak yapması için bir kânun teklifi hazırladı.
Ve bu kânun teklifi hakkında 1953 senesi 10 Temmuz’da o mübârek Cuma günü söz aldı.
Kore harbine iştirâk etmiş gâzi ve aynı zamânda emekli bir subay olan Mustafa Nâtık POYRAZOĞLU;
Konuşması esnâsında “yedek subaylık” konusunda meclisde şu sözlerini târihe şerh düşdü;
1953_6137_B_106, 10.VII.1953 Cuma.
NÂTIK POYRAZOĞLU (Muğla) — (…) Hemen hepiniz yedek subay olduğunuz için, memleketin bütün münevver kitlesi yedek subay olduğu için, bundan sonra da bu münevver kitle yedek subaylık vazifesini alacağı için, bugünkü statü üzerinde biraz konuşmak istiyorum. Müsaadenizi rica edeceğim. Çünkü millî ve mühim bir dâvadır. Beni dinledikten sonra siz de tahmin ediyorum, kaani olacaksınız ki
Bugünkü yedek subay statüsü kökünden değişmesi icabeden bir statüdür.
Medenî milletlerin, muharip milletlerin, modern ordulara sahip milletlerin ordularında bugün bizde mevcut yedek subay statüsü kalmamıştır.
|
Muğla vekili Mustafa Nâtık POYRAZOĞLU’nun konuşmasından sonra
Aynı konuda başka bir vekil meclisde söz aldı; Ahmet Rıfat ÖZDEŞ.
Kırşehir vekilimiz Ahmet Rıfat ÖZDEŞ de emekli deniz subayı idi…
Bu vekilimiz Ahmet Rıfat ÖZDEŞ de
“Yedek subaylık” konusunda şu hakikâtleri târihe şerh düşdü;
1953_6137_B_106, 10.VII.1953 Cuma.
BÜTÇE KOMİSYONU ADINA RİFAT ÖZDEŞ (Kırşehir) — Muhterem arkadaşlar (…);
Bugün Nâtık Poyrazoğlu arkadaşımızın söylediği gibi, asıl ve mühim olan, orduda “yedek subaylık” mefhumunu kaldırıp muvazzaf subaylık, personel subaylık koymak lâzımdır. Bu esas halledilmeye muhtaçtır.
Ben bu mevzuda Millî Savunma Vekiline şükranlarımı arzederim, kendileri bu kanunu Teşrinievvele kadar yetiştireceğini komisyonumuzda vait buyurmuşlardı.
Bugün cari bulunan Yedek Subaylık Kanunu muazzam bir adaletsizliğe meydan vermektedir. (…
|
Biz bugün, 2019 senesinin birinci ayındayız.
Her ikisi de emekli subay olan; Muğla vekili Mustafa Nâtık POYRAZOĞLU Ve dahi Kırşehir vekili Ahmet Rıfat ÖZDEŞ’in, “Yedek subaylık” konusunda söylediklerinin üzerinden tam 66 sene deverân eyledi.
|
“Yedek subaylık mefhumunu kaldırmak” için dönemin Millî Savunma Bakanı Ali Seyfi KURTBEK;
1953 senesinden bugüne kadar “çalışmaya” başlayalı tam 66 sene deverân eyledi.
|
Selefi emekli subay Ali Seyfi KURTBEK’in 1953 senesinde başlatdığı bu “çalışmadan”
Bugünün Millî Savunma Bakanı emekli subay Hulusi AKAR’ın haberi var mı acap?.. |
1953 Senesinden Beri;
Yedek subaylık mevcut değil.
|
Bu can yakıcı hakikâti de
Meclisde söylendiği günden bugüne kadar geçen 66 sene sonra
İlk defâ işiten de bu makâleyi okuyan sizler oluyorsunuz!
Eski Tüfek Şükrü IRBIK 2019 senesinin Zemheri ayında soruyor!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti;
Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR, Yedek subaylığı bugün hâlâ niçin lağvetmiyor? |
* * * *
Seneler, 27 Mayıs darbesine üç’ü gösderiyor idi!..
Cumhurbaşkanı Mahmut Celâl BAYAR ve Başbakan Adnan MENDERES’in idâresindeki hükûmet,
Coni’nin kucağına oturmuş,
Zengin daha zengin olur iken
Fakir, kuru soğana muhtaç olmuş idi.
Vatandaş, akşam sofrasına ne koyacağını kara kara düşünür iken
TBMM’de 1957 senesi bütçesi müzâkere ediliyor idi.
Fakat ATATÜRK’den sonra ordumuzda yedek subaylık;
Ve dahi
Hattâ bu konuda vekiller TBMM’de birbirlerine girdiler.
1957 senesine geldiğimizde TBMM’de mide bulandıran bir iddia ortaya atıldı.
1957 senesi bütçesi için hazırlanan 6937 sayılı kânunun müzâkeresi esnâsında söz alan milletvekili Salâhattin TOKER,
Başvekil Adnan MENDERES’in oğlunun askerliğini “yedek subay” olarak yapdığını söyledi.
Üsdelik askerlik(!) süresi içinde Başvekilin oğlu, kıt’aya hiç gitmedi.
Ve bu iddia karşısında şaşkın tavuğa dönen Başvekil Adnan MENDERES, dut yedi bülbül oldu!..
957—6937_1957 Bütçe Kanunu, İ: 46, 25.2.1957, C.1;
SALÂHATTÎN TOKER (Devamla) — Muhterem arkadaşlar, NATO'nun bellibaşlı bir kaidesi de şudur: NATO devletleri askerî birliklerinin sayısını artırmadan evvel, kalitesini artırmalıdırlar. Kuvvetlerimizin kalitesinin yükseltilmesi bahsinde karşılaştığımız en büyük zorluk uzun hizmetli subay ve asstsubay ile teknisiyen darlığıdır. Bunun, sebebi; sivil sektöre nazaran, silâhlı kuvvetlerimizde ücretlerin çok düşük olmasıdır. Arkadaşlar, herkes bilmektedir ki, askerî mekteplere ve harb okullarına taliplerin sayısı maalesef azalmaktadır. Bundan başka, muvazzaf subaylar arasında ordudan ayrılanların sayısı bilhassa teknik sınıflarda çok fazladır. Hükümetin, gerek subaylık meslekine talebi çoğaltmak, gerek ordudan ayrılmaları önlemek için, alması gereken tedbirlerin başında enflâsyonu durdurmak gelmelidir.
|
* * * * *
BAŞVEKİL ADNAN MENDERES (İstanbul) — Yok enflâsyon.
|
* * * * *
SALÂHATTÎN TOKER (Devamla) — Bütün devlet hizmetleri gibi, enflâsyon, muvazzaf ordu mensuplarının da gelirlerini her yıl kemirmektedir. Muvazzaf subaylardan, bilhassa teknik bilgileri icabı, sivil sektörlerde iş bulmak imkânına kolaylıkla sahibolanların, bu durumda, pek sevdikleri mesleklerinden, sırf geçim mülâhazalariyle ayrılmak zorunda bırakılmaları, mesuliyeti tamamen bugünkü hükümete ait olan çok elem verici bir hâdisedir. Garnizon yakınlarında subay aileleri için evler inşasının plânlı bir surette, kısa zamanda tamamlanması ve bu evlerin subay ailelerine tahsis edilmesi zaruridir. Subayların bulundukları birçok garnizonlar, mektepten de mahrumdur. Subayların kız ve erkek çocuklarına yurtlar açmak suretiyle, mektep bulunan yerlerde, okumalarının temin edilmesi, zarureti vardır. Bu ev ve mektep kolaylıklarının, astsubaylara da teşmili lâzımdır.
SELÂHATTİN TOKER (Devamla) — Yedek subaylar arasında, kıta hizmeti bakımından, hiçbir şekilde tefrik yapılmaması lâzımgeldiği kanaatindeyiz. Birtakım kimseleri, tercümanlıkta veya eski resmî vazifelerinde çalıştırarak fiilen askerlik yaptırmadan, vatani vazifelerini ifa etmiş saymak Anayasamızın icaplarına aykırıdır. Bâzı hariciyeci yedek subayların da NATO dairesinde çalışmak üzere Hariciye Vekâletine her nasılsa verildiği halde, aynı Vekâletin Ticaret Dairesinde, eski vazifelerinde istihdam edildiklerini ve hattâ hariçte bâzı dış temas ve konferanslara iştirak ettirildiklerini işitmekteyiz.
|
* * * * *
DEVLET VEKİLİ VE MİLLÎ MÜDAFAA VEKÂLETİ VEKİLİ ŞEMİ ERGİN (Manisa) — Kimdir?
|
* * * * *
SELÂHATTİN TOKER (Devamla) — Başvekilin oğlu.
|
* * * * *
MURAD ALİ ÜLGEN (Afyon Karahisar) — Hah... Şöyle söylesene.
|
* * * * *
SALÂHATTÎN TOKER ( Devamla) — Millî Müdafaa Vekâletinden, askerî hizmette, tefrika yaratıcı ve morali bozucu bu gibi yolsuzluklara sebebolan kimseler hakkında, her kim olurlarsa olsunlar, derhal kanuni takibata girişmesini talebederiz. Muvazzaf astsubaylardan, subaylığa geçemiyenlerin, kaldıkları başgedikli rütbesinde muntazaman terfih edilmelerinde fayda görürüz. Millî Müdafaa Vekâletinden, uzun hizmetli subay, astsubay ve teknisiyenlerin, mukavele ile temini yollarını araştırmasını istiyoruz. Muhterem arkadaşlar; Personel darlığının halli, her şeyden evvel, NATO'nun istediği gibi kalitenin sayıya tercih edilmesiyle mümkündür. Bu da, aslında NATO 'nun da 1954 te talebetmiş olduğu şekilde, birliklerimizin, ezcümle kadro ve kuruluşları bakımından, atom harbinin icaplarına uygun olarak, yeniden teşkilâtlandırılması ile kabil olacaktır.
|
* * * * *
Maşşallah! Allah, kem gözlerden esirgesin…
27 Mayıs subay darbesinin hemen ertesinde
Evinden picaması ile kaldırılıp getirilen Cemal Aga,
Darbeci subaylarımızın teşkil etdiği darbe hükümetinin nerede ise “herşeyi” oldu.
ATATÜRK;
1927 senesinde Askerlik Mükellefiyeti Kânununu yapdı.
Bu kânun ile, her erkek vatandaşa istisnasız olarak askerlik yapmak görevi verdi.
Bu kânunun birinci maddesinde aynı zamânda ATATÜRK, şöyle dedi;
Neferden zâbit vekiline (hariç) kadar olanlara efrad denir.
Bu cümle ile ATATÜRK, T.C ordusunda iki sınıf asker olduğunu emretdi;
27 Mayıs darbesini yapan Coniperestiş karanlık suratlı subaylarımız,
ATATÜRK’ün bu emrini de ayaklar altına aldı.
Darbeyi yapdıkdan daha bir sene bile geçmeden bir kânun tertip etdiler. 211 sayılı bu kânuna TSK İç Hizmet Kânunu ismini verdiler.
Ve bu kânunun 199’uncu maddesi ile 1111 sayılı Askerlik Mükellefiyeti Kânununun birinci maddesindeki
“Neferden zâbit vekiline (hariç) kadar olanlara efrad denir” hükmünü iptal etdiler.
* * * * *
Meclisde yapdıkları hile ile de bu darbeci subaylarımız; “Mükellef asker” olan “çavuşları” subayların dâhil olduğu “muvazzaf asker” sınıfına dâhil etdiler. Ve dahi “Mükellef asker” olan “çavuşların” sırtına “muvazzaf asker” olan subayların görevlerini yüklediler.
Fakat “Muvazzaf subay” görevi yapdırdıkları “çavuşlara” hiç utanmadan “mükellef er” maaşı verdiler.
|
Böyle bir kalpazanlığı da dünyâda yapan tek ordu, ne yazık ki sâdece ve hâlâ bizim ordumuzdur.
Dünyânın bilmem kaçıncı ordusuyuz diye çemkirip caka satan beyaz subaylarımıza sesleniyorum;
Ahlâk, akıl, vicdân, iz’an ve şeref sâhibi iseniz şâyet çıkın ortaya!
Ve dahi
Bu sahtekârlığı Eski Tüfek'e izâh edin!..
* * * * *
Yemen yolu çukurdandır
Zenginimiz bedel verir
* * * * *
Kurşun atanın da kurşun yiyenin de bir olduğu 1994 senesine vâsıl olduk, vesselâm!..
Türkiye, ilk defâ olmak üzere dişi bir başbakana teslim edildi. Daha doğrusu, babası Çoban Sülü etdi.
Üsdelik hem Amerikan ve hem de Türk vatandaşı olan bir dişiye…
Başbakanı olduğu devleti kasdederek;
“Dünyânın son sosyalist devletini yıkdık” diyecek kadar küstahlaşan Hallüsinasyoncu Tansu UÇURAN ÇİLLER;
Başbakan koltuğunda manikür, pedikür ve sir ağda yapıyor
Bunları yapar iken de laf olsun torba dolsun diye “her aileye iki anahtar” veriyor(!) idi.
Başbakan Tansu UÇURAN ÇİLLER bunları yapar iken
Tosuncuklarından birisi olan büyük oğlu Mert UÇURAN ÇİLLER de
Deniz Kuvvetlerinde “yedek subay” dümeni ile “askerlik” yapıyor idi!..
Yedek subay adayı Mert UÇURAN ÇİLLER, SAS kursuna katıldı.
Fakat derslere bile girmeden kursu birinci olarak tamamladı.
Çünkü;
Bu kursu veren denizci yavşak subaylar; kursu birinci olarak tamamlayan “astsubayın” hakkını yediler.
Ve Yedek subay adayı Mert UÇURAN ÇİLLER’i birinci yapdılar.
Mert UÇURAN ÇİLLER iki kere bile denize dalmadan SAS olmuş idi de!..
Peki,
Yedek subay Mert, hakikaten askerlik yapıyor mu idi?..
Bu suâlin cevâbını bulmak için;
1994 senesinin “% 10’cu” vekillerin ihâle kovaladığı TBMM’ye kadar şöyle bir uzanmamız gerekecek.
Rize milletvekiki Ahmet KABİL 06 Ekim Perşembe günü meclise bir soru önergesi verdi.
Bu önergenin iki ve üçüncü sırasındaki sorular oldukca câlib-i dikkat idi.
Mükellef askerlik için Askerlik Şubelerine müracaat eden bu çocukların sınıflandırılmasının
Bilgisayar ile yapılıp yapılmadığını anlamak isdeyenlerin işi zor değil.
Aşağıda gördüğünüz sarmaş dolaş kuzu sarması misâli şu resimlere bakın, yeterli…
* * * * *
İkinci bin yılın birinci senesine vâsıl olduğumuz günlerde
Devletimizin muhterem idâre heyeti aşağıda gördüğünüz şu zevâtdan mürekkep idi…
Şeyh Edebalı; Osmanlı Devletinin kurucu padişahı ve dâmadı Osman Bey’e 700 sene evvel şöyle hasihât etdi;
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!
|
Fakat Devletimizin başına 50 sene tebelleş olan Çoban Sülü ise dün şunu itirâf etdi;
İnsanı öldür ki devlet yaşasın!
|
İslamköylü Çoban Sülü;
Föterini alıp 6 defâ gitmiş
Fakat yedinci defâ gelişi muhteşem olmuş idi.
Ve dahi
Bu seferinde devletin en yüksek makâmı olan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna köskelmiş idi.
Ülkemiz; devletin, devlet politikası olarak adam öldürdüğü günlere düşegelmiş idi…
Çoban Sülü ve sözde Kıbrıs Fâtihi Karaoğlan ECEVİT kafa kafaya verdiler
Ve
4551 sayılı kânun ile Askerî Cezâ Kânununda ve diğer kânunlarda geçen;
“Başgedikli", "Gedikli" ve "Küçük Zabit" ibarelerini "Astsubay" olarak değiştirdiler.
Fakat
Aynı kânunlarda geçen “gedikli küçük zâbit” ibâresine dokunamadılar!..
Bunu yapmak için meclisde kimin nasıl kıvırtdığını öğrenmek için de Yalancının Mumu’nu tıklayın yeter.
* * * * *
2019 senesinde ilk günlerini idrâk etdiğimiz Zemheri ayının şu günlerde kendi hükümünü sürdüğü gibi;
1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kânununun aşağıda gördüğünüz ikinci maddesi
Ve dahi
Bu kânundaki “gedikli küçük zâbit” ibâresi bugün de aynı şekilde kendi hükümünü sürüyor...
Hukuken mevcut olsa da Yedek Askerî Memurlar ordumuzda bugün artık fiilen yok!
Bilim aklı, sağlam bir vicdân ve hür bir irâde ile tetebbu edince
Bebek mâsumiyeti ile size bakan şu kânunun içine şeytânî bir hile gizlendiğini şimdi görebildiniz mi?..
* * * * *
* * * * *
* * * * *
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|
Asubay Tefrikası 6-6 Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar
Temiz iş 6 ayda olur, evlat! der idi, rahmetli Hacı Süleyman dedem! Hakikâten pek hasiyetli, çok hikmetli bir darbımesel imiş meğerse!..
Asubay Tefrikası 6’nın beşinci kısımını, 12 Şubat 2018 Pazartesi günü Eski Tüfek’de yayınlamış idik!
Mütemmim ve müteakip kısımı olan Asubay Tefrikası'nın bu altıncı kısımını da Mart ayında yayınlamayı tasarlamış idim!
Fakat olmadı bir türlü! Harcıâlem cinsinden yerli dizi değil ki bu, hergün beş bölüm birden üfürüverelim.
Yüce Allah’ın konuşmayı değil de okumayı emretmesinde, Anlayanlar için elbetde sayısız hikmet vardır. Bu sebepden dolayı mukaddes kitabımızda müminlere rabbimiz, şöyle seslenir; (Seni yaradan rabbinin adı ile) “oku!”
Allah’ın bu emirinden aldığım ilham ile yazdığım bu makâle, Temiz bir iş oldu mu, olmadı mı, onu siz okuyanlar söylesin gayrı!
Lâkin, cennet mekân Hacı Süleyman dedemin dediği ayniyle vâki oldu...
* * *
Asubay Tefrikası'nın altıncı bölüm altıncı kısımını terkip eden bu makâleyi de Ben Şükrü IRBIK, 6 ayda ancak tertip edebildim!
|
* * *
Bu makâlemiz ile aslında hiçbir alâkası yok! Lâkin, Yukarıdaki sarı çerçevede Cumhurbaşkanlığı seçiminden bahsetdiğim için şu tesbiti yapmaya mecburum;
https://www.youtube.com/watch?v=lsCGLvqf_fM
TBMM ve bütün millet huzûrunda “nâmusu ve şerefi” üzerine içdiği andına, “Cumhurbaşkanı sıfatı ile” diyerek başladı. Fakat İçdiği bu andın ardından bir dakika sonra gazetecilere döndü ve şöyle dedi; “Bana başkan deyin!” Fesuphanallah! Daha düne kadar sen “Reyis” değil mi idin, Allah aşkına?.. Falcı değilim! Lâkin Perşembenin geleceğini Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK, Çarşambadan gördüm bile!.. Haydi bakalım! Hiç de olacak gibi görünmüyor da!.. Hepimiz için hayırlı olur inşallah!
|
* * *
“Astsubay” dedikleri biz uyduruk ve köle askerlerin aldatılmasını anlatmak için yazdığımız Asubay Tefrikası’nın altıncı bölüm beşinci kısımında; Asubayların, “subaylığa sicilen terfiini” kösdeklemek için Genelkurmay Başkanlığındaki beyaz subaylarımızın piyasaya sürdüğü elvan türlü fitne kânunları Ve Tertip etdiği akla ziyân Ali-Cengiz oyunlarını dosda-düşmâna teşhir eylemiş 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile; 1951 senesinde “astsubay” dedikleri biz asker kişilere verilen “subaylığa sicilen nakil” hakkını Sonraki senelerde tertip etdikleri aşağılık ve fitne kânunlar ile Nasıl da kıymık kıymık gasp etdiklerini belgeleri ile isbat etmiş idik!
|
* * * * *
* * * * *
Asma sakal, dikme dudak, şişme meme, kırpma burun,
Boyama bıyık, ekme saç, takma kirpik, çizme kaş!
Hâsılı yalan-dolan işler...
Asubay olmak ile iftihâr eden, ordusuna hizmet etmekden gurur duyan; asubay olmak şöyle dursun,
İnsan olmak hasebi ile kendisine yapılan
Ve dahi
Devletimizi ve ordumuzu kimlerin tahakküm altına aldığını, ele geçirip sömürdüğünü
Ve dahi
Devlet erkini kendi menfaatleri doğrultusunda
Nasıl da ahlâksızca ve hovardaca kullandıklarını öğrenmek isdeyen kadirşinas vatandaşlarımıza sesleniyorum; Oku!
* * * * *
Ey benim muhterem Asubay meslekdaşlarım! Ey benim kıymetli Türk vatandaşlarım!
Çünkü; 926 sayılı TSK Personel Kânunu madde 14, her Türk vatandaşına bu hakkı taa 1967 senesinde vermiş.
Peki; Tıp fakültesini, hukuk fakültesini ya da eğitim fakültesini bitiren "astsubay" denilen asker kişilerin;
Ya da
Yok! Sebep? Cârî askerî mevzuâtımızın “astsubay” ismini verdiği "köle askerler" 1967 senesinden bugüne kadar hâlâ; Niçin askerî hekim, askerî hâkim, askerî savcı ya da askerî öğretmen olamıyorlar? Seksen milyon insanın olduğu gibi, astsubaylar, “Türk vatandaşı” değil mi?
Allah; Biz kullarını “akıl” denen o eşsiz cihaz ile mücehhez kıldı Ve dahi Mukaddes kitabımızın çeşitli âyetlerinde 700 defâ bize şu suâli soruyor;
“ Hiç akıl etmez misin ki? ” Peki; Allah’ın bir kulu, yukarıda gördüğünüz bu suâlleri bugüne kadar sormayı “akıl” edebildi mi?
|
* * * * *
Ey Âdemoğlu âdem!
"Astsubay" ismi ile hasat edilen asker sınıfı için ekilen tohumun ne olduğunu anlamak için de bugün biz, 65 sene evveline doğru bize çok şaşırtıcı bilgiler öğretecek keyifli bir yolculuk yapacağız, evvel Allah.
Keyifli ve şaşırtıcı olduğu kadar aynı zamânda gene “uzun” bir yolculuk olacak!
Bu sebepden dolayı uzun yazılarda su kaynatan yolcularımıza bir tavsiyem var;
Bu muhterem karilerimiz; |
Dünyânın en kısa hikâyesidir! Yazıldığı İspanyolca dilindeki kelime sayısı sâdece 8'dir!..
|
Ya da
Dünyânın en kısa şiiridir! Yazıldığı İngilizce dilindeki kelime sayısı sâdece 3'dür!..
|
Böylece hem bu hikâye ve şiirin tamâmını bir iki sâniye içinde yorulmadan okuyup bitirirler...
Hem yarım yamalak okumak ile makâlemizi mundar etmezler,
Hem de pek kıymetli vakitlerini israf etmemiş olurlar!
* * * * *
* * * * *
Milâdî takvim 1953 senesini gösderir iken
İkinci kez Başbakan seçilen Adnan MENDERES’in 20. Hükûmeti hâlâ görevde idi.
Millî Savunma Bakanı değişen hükûmetin idâre heyeti de aşağıda gördüğünüz şu eşhâsdan müteşekkil idi.
1953 senesinde TBMM’nin kabul etdiği aşağıda gördüğünüz 6137 sayılı kânun ile;
9 senelik mecburî hizmetini tamamladıkdan sonra istifa ederek ordudan ayrılan asubaylar,
“Yedek asteğmen” veya “sekizinci sınıf askerî memur” nasbedilecek idi.
Fakat
İnatcı katır gibi ayak direyen Genelkurmay Başkanlarımız,
TBMM’ye isyan bayrağı çekdi ve kânunun bu emrini hiçbir zamân tatbik etmedi.
* * * * *
1957 senesine vâsıl olduğumuz günlerde;
İkinci kez Başbakan seçilen Adnan MENDERES’in 20. Hükûmeti gene hâlâ görevde idi.
Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanı foter şapkalarını giymiş ve evlerinin yolunu tutmuş,
Orgeneral İsmail Hakkı TUNABOYLU yeni Genelkurmay Başkanı sıfatı ile bıldır göreve başlamış,
Başbakan Adnan MENDERES aynı zamânda Millî Savunma Bakan Vekili de olmuş,
Ve dahi
1956 Türkiye’sinin hükûmet idâre heyeti de aşağıda gördüğünüz şu eşhâsdan müteşekkil idi.
1957 senesine ait bütçeyi müzâkere etmek üzere TBMM, 25 Şubat 1957 Pazartesi günü içtimâ eyledi. Meclisin asıl gündemi, bu sene içinde devletin gelir-giderini bir kânun ile tesbit etmek idi. Fakat Bütçe müzâkeresi esnâsında partisi nâmına söz alan milletvekili Mehmet MAHMUDOĞLU, gündem dışı bir konudan bahsederek meclisde bombayı patlatdı! Hukukcu olan bu vekilimiz, 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile astsubay denilen uyduruk askerlere verilen “subaylığa sicilen nakil” hakkı için yapılan imtihânlarda astsubaylara haksızlıklar yapıldığını söylüyor idi. Bir hukukcu olarak konuşduğuna göre bu konuda bildiği ve dişe dokunan ciddî birşeyler elbet var idi. Çünkü Kânunu hiçe sayan Genelkurmay Başkanlığı, astsubay ismini verdiği köle askerleri subaylığa nakletmek konusunda katır gibi inat ediyor idi. Kânunların inceliklerini iyi bilen bir hukukcu olarak Kırşehir vekili Mehmet MAHMUDOĞLU, Genelkurmay Başkanlığının astsubayların önüne koyduğu engelleri yürek yakan şu sözleri ile meclisde zapda geçirdi;
|
* * * * *
Bu senelerde harp okullarımız; 2 senelik tahsil ile "asteğmen" rütbesinde subay mezun ediyor idi. Yüce Meclisimiz de Köy Enstitüsü ve Sanat Enstitüsü mezunlarına "asteğmen" olarak askerlik yapma hakkı vermiş idi. "Asteğmen" olarak askerliğini yapan bu okullardan mezun gençlerimiz; Askerlik hizmeti bitince “teskere” bırakıp "muvazzaf subay" sınıfına nakil ediliyorlar idi. Ordumuzda yakın zamâna kadar bu şekilde subay olmuş çok sayıda kaşalot ve palamut albayımız mevcut idi.
Fakat Aynı enstitülerden mezun olup da astsubay okullarına giren gençlerimize ise; “Asteğmen” olmaları kânun ile yasak edilmiş idi.
Bu konuyu Asubay Tefrikası 6-5’de belgeleri ile târihin huzurunda sıygaya çekmiş idik. Akl-ı selim ve ehl-i vicdan sâhibi kimi vekillerimiz; Asubaylara yapılan bu hâince ve âdi haksızlığın bir an evvel telâfi edilmesi için meclise soru önergesi vermişler idi. 25 Şubat 1957 Pazartesi günü aynı inikatda meclisde yapdığı konuşmasında, Kendisi de emekli bir subay olan vekil Arslan BORA Genelkurmay Başkanlığımızın astsubaylara yapdığı bu “ırkcı” muameleyi şu sözleri ile târihe kayıt etdi;
|
* * * * *
5802 sayılı Astsubay Kânununu TBMM, 1951 senesinde meriyyete koymuş idi.
Bu kânuna göre, 9 senelik mecburî hizmetini tamamlayan asubaylar, teğmenliğe nakil edilecekler idi.
Fakat Genelkurmay Başkanlığımız, bu hakka sâhip olan astsubayları teğmenliğe nakil etmedi.
6137 sayılı kânunu da TBMM, 1953 senesinde meriyyete koydu.
Bu kânuna göre 9 senelik mecburî hizmetini tamamladıkdan sonra istifa ederek ordudan ayrılan asubaylar,
“Yedek asteğmen” veya “sekizinci sınıf askerî memur” nasbedilecek idi.
Fakat
Genelkurmay Başkanlığımız, bu kânunu da tatbik etmedi.
Kabul etdiği kânunlar ile TBMM’nin asubaylara verdiği hakları Genelkurmay Başkanlığımız bir bir gasp ederken günler geldi geçdi,
Ve dahi
Târih geldi dayandı 27 Mayıs 1960 Cuma gününe...
İktidara geldiği 1950 senesinden beri Başbakan Adnan MENDERES’e
Kendisinin terfi etdirdiği Coniperestiş subayları gizliden gizliye darbe hazırlıyorlar idi.
Bu gizli darbe hazırlığı;
Tıpkı 2016 senesi Temmuz ayının 15’indeki mübarek bir Cuma günü zuhûr eylediği gibi,
1960 senesi Mayıs ayının 27’sinde, gene mübarek bir Cuma günü koku verdi…
27 Mayıs darbesini ordu içindeki bir avuç küçük rütbeli subay tertiplemiş idi.
Yüksek rütbeli subayları ya ikna, ya hapis, ya da yurtdışına sürgün etmişler idi.
Darbeci subaylar, 1 saat içinde devletin önemli mevkiilerini hemen ele geçirdiler.
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü saat 04;30’da darbe beyannâmesini
O dâvudî sesi ile radyoda okuyan Kara Piyâde Kurmay Albay Alpaslan TÜRKEŞ, şöyle demiş idi;
“Gayemiz Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve İnsan Hakları Prensiplerine tamamıyla riayettir.”
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü Türkiye’de hükûmetin manzara-i umumiyesi, maşşallah, Allah nazardan saklasın,
Sakın ha! Foto-şaka filân zannetmeyiniz lutfen!..
Tam da aşağıda gördüğünüz gibi;
Altısı bir yerde ve fakat dördü aynı kişi olan “berrî” şu üç orgeneralden müteşekkil idi.
Yukarıda resimlerini gördüğünüz bu darbeci subaylarımız;
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü sabahın seher vakinde T.C. Devletinin üzerine çöreklendiler
Ve dahi
TBMM dâhil olmak üzere devletin bütün dâirelerini cebren ve hile ile işgal edip ele geçirdiler.
Cumhurbaşkanı ve başbakan sıfatına ilâve olarak
Kara Kuvvetleri Komutanlığından emekli “Aga” Cemal GÜRSEL aynı zamânda;
Millî Birlik Komitesi Başkanı ve TSK Komutanı makâmlarını da cebren ve hile ile şereflendiriyor(!) idi.
* * * * *
Millî Birlik Komitesi ismi ile teşkil etdikleri hükûmet ile
Darbeci subaylarımızın ilk yapdığı şey;
Kendilerinin ve yedi göbek sülâlesinin istikbâlini teminât altına alan şu kânunları çıkartmak oldu.
|
Tabii bu saydıklarımız, bugüne kadar Eski Tüfek’in bulup bilebildikleri... 27 Mayıs’ı yapan Conisperestiş ve darbeci subaylarımızın; Devlet kasasından yağma edip kendi ceplerine akdardığı bir de dodak uçuklatan “kayıt dışı” servetler var ki bunu ancak darbeci subaylarımızın bir kendileri, bir de Allah biliyor.
|
* * * * *
Amerika’dan besleme karanlık suratlı ve darbeci subaylarımızdan mürekkep Millî Birlik Komitesi;
Bu kez de yeni bir Anayasa hazırlamak için kolları sıvadı.
27 Mayıs’ı ganimete çevirmekde pek mâhir davranan darbeci subaylarımız, Aynı zamânda şu kânunları da yapdılar;
|
İşde biz, makâlemizin bu kısımında bugün;
Darbeci subaylarımızın kendilerine ballı imtiyâzlar kotardığı 926 sayılı TSK Personel Kânunu ile
"Astsubay" dedikleri biz köle askerlere 1967 senesinde atdığı kazıkları ilk kez olmak üzere fâş eyleyeceğiz, inşallah!
* * * * *
27 Mayıs subay darbesinin yapıldığı târihden buyana tam 7 sene güzerân eylemiş idi.
Cumhurbaşkanı; Kara Kuvvetleri Eski Komutanı “Aga” Cemal GÜRSEL,
Başbakan; Mülkiyeli Suat Hayri ÜRGÜPLÜ,
Millî Savunma Bakanı; Mülkiyeli Hasan DİNÇER,
Genelkurmay Başkanı; Orgeneral Cevdet SUNAY idi.
Cârî mevzuâtımızın “astsubay” olarak tesmiye etdiği köle askerlerin “subaylığa tahsilen nakil” edilmesini yasaklamak için
Genelkurmay Başkanlığımız maymuncuk olarak bu kez de
Kendi tertip etdiği 926 sayılı TSK Personel kânununu kullandı.
Asubaylara atılan bu yağsız ve çifte kazıkları fâş eylemeden evvel
Bu darbe kânunu hakkında bir iki kelâm etmeliyim.
Çünkü öylesine netâmeli ve şâibeli bir kânun ki...
Daha TBMM’de kabul edildiği gün tefessüh etmeye başlamış!..
Üsdelik yapdıkları bu kânundan darbeci subaylarımızın kendileri bile memnun kalmamış.
27 Mayıs darbeci subaylarının hazırlayıp 1967 senesinde meriyyete koyduğu 926 sayılı TSK Personel Kânunundan evvel
“Subay” ve “astsubay” olarak tesmiye edilen asker sınıfları, aşağıda gördüğünüz kendi müstakil kânunlarına tâbi idi.
Bu asker sınıflarından;
Astsubaylar, 2 Temmuz 1951 târih ve 5802 sayılı Astsubay Kânununa tâbi idi.
|
Asteğmen hâriç olmak üzere subaylar ise şu kânunlara tâbi idi;
1. 7 Haziran 1926 târih 912 sayılı Ordu, Bahriye, Jandarma Zâbitân ve Memurini Hakkındaki Kânuna, 2. 28 Mayıs 1928 târih ve 1281 sayılı Ordu ve Jandarma Kadroları Hâricindeki Hidemâtı Devlette Müstahdem Orduya Mensup Muvazzaf Zâbit ve Muvazzaf Askerî Memurları Hakkındaki Kânuna, 3. 19 Haziran 1942 târih ve 4273 sayılı Subaylar Heyetine Mahsus Terfi Kânununa, 4. 25 Mart 1953 târih ve 6077 sayılı Subay ve Askerî Memurların Mecburî Hizmetleri ve İstifaları Hakkında Kânuna, 5. 27 Mayıs darbeci subaylarının peydahladıkları 25 Ekim 1963 târih ve 357 sayılı Askerî Hâkimler ve Askerî Savcılar Kânunu.
|
926 sayılı TSK Personel Kânunundan evvel hazırlanan ilk TSK Personel kânunu,
Gene aynı isim ve fakat 762 kânun sayısı ile 20 Nisan 1967 târihinde meclis gündemine geldi.
Fakat daha meclisde görüşülemeden kadük oldu.( M. Meclisi B: 89, 20.4.1967, O: 1)
926 sayılı TSK Personel Kânununun;
TBMM gündemine gelmesi, müzâkere edilmesi ve kabul edilmesi hakkında dikkat çeken şu bilgileri verelim.
926 sayılı TSK Personel Kânunu Meclis bilgileri
Toplam celse sayısı; 40 celse. Celselerin TBMM zabıtlarına kayıt edilen toplam sayfa sayısı; 1.016 sayfa. Kânun tasarısının başlangıç/bitiş târihi arasında geçen süre: 2 sene, 5 ay, 12 gün (882 gün). Bu kânunun gerekcesi o kadar uzun idi ki! Meclis İç Tüzük Madde 108’i bahane eden darbeci subaylar 43 sayfalık gerekceyi meclisde okutmaya tenezzül bile etmediler. TBMM’de kabul edilip meriyyete konulduğu 1967 senesinden bugüne kadar geçen 51 senede o kadar çok değişdi ki! 27 Mayıs darbeci subaylarının tezgâhladığı bu darbe kânunu artık yama tutmaz partal bir çuval hâline geldi.
|
926 sayılı ve TSK Persenel Kânunu isimli kânunun meclis müzâkeresi o kadar uzun süre devâm etdi ki...
Meclisde görüşmelerin başladığı gün;
Ve dahi
Bu kânunun kabul edildiği günü göremedi.
926 sayılı kânunun TBMM’de kabul edildiği 27 Temmuz 1967 Perşembe günü ise devletin başında şu adamlar oturuyor idi.
Cumhurbaşkanı; Genelkurmay Eski Başkanı Cevdet SUNAY,
Başbakan; İslamköylü ve barajlar kralı nâmı ile mâruf Çoban Sülü,
Millî Savunma Bakanı; Mülkiyeli Ahmet TOPALOĞLU,
Genelkurmay Başkanı;
Gelmiş geçmiş en nobran ve en kalın kafalı Genelkurmay Başkanı olarak nâm salan Orgeneral Ahmet Cemal TURAL idi.
* * * * *
926 sayılı TSK Personel Kânun tasarısını görüşmek üzere TBMM, 09 Temmuz 1965 Cuma günü ilk kez içtima eyledi.
143 sayılı Birleşimde söz alan Tokat vekili hukukcu Ali DİZMAN,
TSK Personel Kânun tasarısının temel hedeflerini şu sözleri ile tasrih etdi;
Muhterem arkadaşlarım, Devlet memurları kanunu tasarısı, Türk Silâhlı Kuvvetler personeli kanun tasarısı ve nihayet bunun gibi gelecek diğer kanun tasarılarının esas maksatları, personel nizamını toplu olarak bir mevzuatta toplamak ve bir “nizam” tesis etmektir.
|
Fakat Bugün sâdece ve hâlâ asubay denilen köle askerlere uygulanan;
926 sayılı TSK Personel Kânunu bir “nizâm” değil fakat Ahlâksız ve kânunsuz bir “nizâmsızlık” tesis etdi.
|
Aynı birleşimde söz alan Erzurum vekili aşağıda gördüğünüz Şerafettin KONURAY ise,
TSK Personel Kânun tasarısının temel hedeflerini şu muhteşem(!) sözleri ile özetledi;
ŞERAFETTİN KONURAY (Erzurum);
|
Gömlek değişdirir gibi parti değişdiren harbiye kaçkını Şerafettin KONURAY’dan sonra
Millî Savunma Komisyon Sözcüsü sıfatı ile gene harbiye kaçkını olan başka bir subay aldı sazı eline;
Millî Savunma Komisyon Sözcüsü İsmail SARIGÖZ (Amasya);
|
İsmail SARIGÖZ,
Genelkurmay Başkanlığı yapmış emekli subaylara, yabancı memleket dediği Amerika’nın verdiği hakların verildiğini gurur ile söyledi.
Fakat
Amerikan ordusunda “astsubay” isimli bir asker sınıfı olmadığından ise tek kelime dahi söz etmedi.
Meclis zabıtlarını okuduğumuzda bugün şu hakikâtların farkına varıyoruz; Genelkurmay Başkanına verilecek haklar konusunda bizim subay emeklisi vekiller, Coni Genelkurmay Başkanını örnek aldılar. Ve Amerika’nın kendi emekli Kurmay Başkanına verdiği hakları verdiler. Fakat sıra astsubaylara hak vermeye gelince aynı subay vekillerimiz; Coni’nin kendi ordusunda “astsubay” denilen bir asker sınıfı olmadığından hiç bahsetmediler Ve dahi Amerika’nın kendi erlerine verdiği kadar bile hakkı, Türk astsubaylarına vermediler.
|
Millî Savunma Komisyonu 926 sayılı TSK Personel Kânun tasarısı hakkında şöyle bir rapor hazırladı;
S. Sayısı: 1031 Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel kanunu tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu raporu (1/805) 15.2.1965
T.C. Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Tetkik Dairesi Sayı : 71 -11/A/650
Millet Meclisi Başkanlığına
Millî Savunma Bakanlığınca hazırlanan «Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel kanun tasarısı», gerekçesi ve ilişikleriyle birlikte ekli olarak sunulmuştur. Gereğinin yapılmasını rica ederim. Başbakan İsmet İnönü
TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ PERSONEL (SUBAY VE ASTSUBAY) KANUN TASARISI GEREKÇESİ
1. Devlet Personel Dairesinin kuruluşuna ait 160 sayılı Kanunun 4 ncü maddesi gereğince subay ve astsubaylara ait hususlar Devlet Personel Dairesinin çalışmaları dışında bırakılmıştır. Bu hükme uyarak Devlet Personel Dairesi tarafından genel ve katma bütçeli kurumlarda çalışan personele ait bir kanun tasarısı hazırlanmış, Silâhlı Kuvvetler mensubu subay ve astsubaylar bu tasarının dışında bırakılmıştır. Devlet Personel Kanunu memurlar için bâzı yenilikler getirmiştir. Getirilen bu yenilikleri kapsıyacak şekilde, Silâhlı Kuvvetler personeli için de bu tasarıya paralel olarak bir tasarının hazırlanması zarureti doğmuştur. İkinci Dünya Harbi ile onu takilbeden yıllarda harb silâh ve vasıtalarında meydana gelen tekamül ile, teknolojik inkişafın gerek taktik ve gerekse stratejik bakımından eskiden vaz'edilen prensipleri bile değiştirecek derecede müessir olması muvacehesinde, modern Batı ülkeleri ordularında zamana uygun olarak Silâhlı Kuvvetler personelinin ilmî esaslara müstenit, rasyonel usullere göre sevk ve idaresi zarureti ortaya çıkmıştır. İlmî esaslar dâhilinde yönetilen personele eşit rekabet ve imkânlar sağlanmış, bunun neticesinde de terfi esas ve şartları tamamen değiştirilerek ehliyet ve kabiliyet prensiplerine göre bir üst dereceye yükseltilmeleri öngörülmüştür. Modern devletlerin vaz'ettikleri prensip ve esaslara paralel ve aynı çalışmalardan faydalanarak, asrımızın Silâhlı Kuvvetleri personelinin gerek yetişme; ilim ve tekniğe intibak ve gerek terfiler hususunda elzem gördüğü esaslara müstenit yeni bir Subay terfi Kanununun hazırlanması ve düzenlenmesi kaçınılmaz bir zaruret olarak ortaya çıkmış ve bunun olumlu bir sonucu olarak da 1962 senesinde Subay Terfi Kanunu T.B.M.M. ne sevk edilmiştir. 1963 senesi Mayıs ayında tasarı Millî Savunma Komisyonunda görüşülmeye başlanılmış ise de, Devlet Personel Dairesince hazırlanan ve Bakanlar Kurulunun da kabul ettiği personel rejimi prensiplerine tasarının intibakını sağlamak ve dolayılsiyle de daha mütekâmil bir hale getirmek maksadiyle tasarı Hükümetçe T.B.M.M. den geri alınmıştır. Geriye alınan tasarı çok dar bir çerçevede hazırlanmış olup sadece subayların terfilerini ihtiva etmekte idi. Subay ve astsubayların mesleke girişlerinden itibaren sınıflandırılması, meslek programlarına göre eğitim ve terfileri, malî hükümleri, sosyal hakları ve taltiflerini sağlamaya imkân verecek daha şümullü ve geniş ihtiyaçlara cevap verebilecek kapsamda bir kanuna şiddetle ihtiyaç vardır. Yeni tasarı hemen hemen dörtbaşı mamur denebilecek bir şekilde tanzim edilerek huzurunuza getirilmiş bulunmaktadır. (...) 9 ncu kısım astsubay terfilerini ve 5802 sayılı Astsubay Kanununda astsubaylardan subay olma hakkı bu tasarıda da, imtihanları lise seviyesinde yapılması suretiyle muhafaza edilmiştir. Böylelikle astsubayların çalışmaları için bir teşvik unsuru olacağı ve silâhlı kuvvetlerin küçük rütbeli subay ihtiyacının karşılanacağı düşünülmüştür.
|
* * * * *
Şimdi, kıymetli meslekdaşlarım ve muhterem okuyanlar;
926 sayılı TSK Personel Kânun tasarısını görüşmek üzere 09 Temmuz 1965 Cuma günü meclisde başlayan
Ve dahi
Asubay denilen köle askerlerin “subaylığa tahsilen nakil” edilmesini düzenleyen 14’üncü madde hakkında
143’üncü birleşimde cerâyan deden konuşmaları “zamân, olay ve şahıs” silsilesinde resimli olarak tek tek verelim
Ve dahi
Kim, ne demiş, bir görelim hele;
Açılma saati: 14,37
BAŞKAN; Başkanvekili Nurettin Ok
Başkan — Sayın KONURAY buyurunuz efendim. |
Şerafettin KONURAY (Erzurum) —
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, Yüksek Meclisinizce kabul edilen Devlet personel Kanunu, memurlar için bâzı yenilikler getirmiştir. Çağımızın gelişen harp silâh ve vasıtaları özellikle 2 nci Dünya Savaşı ve onu takibeden yıllarda meydana gelen tekâmül, taktik ve stratejideki geniş inkişaflar, Silâhlı Kuvvetler personelinin modern ve ilmî esaslara dayanılarak sevk ve idaresi zaruretini meydana çıkarmıştır. Kendi millî geleneklerimiz, uzun yılların tecrübeleri, millî bünyemiz esas alınarak Batı devletleri ordularında tatbik edilen yeni usuller de bir dereceye kadar göz önünde tutularak hazırlanan Silâhlı Kuvvetler personel kanun tasarısı yüksek huzurunuza sunulmuştur.
Bu kanun tasarısının hazırlanmasında Devlet personel Kanunundaki yeniliklerin de dikkat nazarına alındığı görülmektedir.
(...) 9 ncu kısım : Astsubay terfileri ve 5802 sayılı Astsubay Kanununda astsubaylardan subay olma hakkı bu tasarıda da lise seviyesinde yapılması suretiyle muhafaza edilmiştir.
|
BAŞKAN —14 ncü madde üzerinde 35 imzalı bir değişiklikönergesi vardır, önergeyi okutuyorum.
|
Askerî Personel Kanununun 14 ncü maddesine aşağıdaki fıkranın ilâvesi:
Orduda astsubay olup da, astsubaylığı esnasında fakülte ve yüksek okullardan mezun olan astsubayların yaşı 30 dan büyük olmıyanlar istekleri halinde teğmen rütbesiyle muvazzaf subay sınıfına nakledilirler. |
BAŞKAN — Sayın ÜLKER.
|
Reşit ÜLKER (İstanbul) — Muhterem arkadaşlar burada ufak bir teklifte bulunuyoruz. Eğer ordu bakımından büyük bir mahzur yaratmadığı takdirde bu önergeye iltifat etmenizi istirham edeceğim.
Bununla şu durumu karşılamak istiyoruz: Bugün orduda kumandanlarının müsaadesiyle yüksek tahsile giden astsubaylar var. Şimdi burada 14 ncü maddede kaynak olarak «fakülte ve yüksek okulu bitirenlerden muvazzaf subay olma» deniyor. Şimdi bu astsubaylar, üniversiteyi bitirmiş ve büyük bir gayret içerisinde olan insanlar, demektir. Ayrıca da yapısı askerî disipline, askerlik ruhuna tamamen intibak etmiş insanlardır, bunlar. Bunların bu madde içerisine sokulmasında, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, büyük bir sakınca görülmediği takdirde iltifatınızı rica edeceğim. Yalnız, burada «27 yaş» kaydı vardır. Biz «30 yaş diyoruz. Çünkü onların durumlarını ancak böyle temin etmek mümkün oluyor. Şimdi önergemizde bunu temin etmek istiyoruz.
Yani çalışarak bulunduğu noktadan daha ileriye gitmek insanları ki; bugün Beş Yıllık Plân da bunu kabul etmiştir. Üniversiteye, liseye, her tarafa eleman alırken bu prensibi kabul etmişiz, üstün insanlar, çalışan insanlar daha ileriye gitmek istiyen insanlara bu imkânı lütfedin, bahşedin. Saygılarımla.
|
BAŞKAN — Sayın Giritlioğlu; buyurunuz. |
Fahir GİRİTLİOLĞU (Devamla) — Teşekkür ederim. Bu maksatla Reşit Ülker arkadaşımdan sonra söz almış bulunmaktayım.Muhterem arkadaşlarım, dikkatimden kaçtığını itirafa mecbur olduğum, bu konu dolayısiyle önergeyi veren arkadaşlarımın kâffesini tebrik etmek mecburiyetindeyim. Filhakika, ordunun bir unsuru, bir cüzü olan astsubaylar içerisinde fakülte mezunu olmak, sair surette fakülteyi bitirenlere nazaran nazarımda çok daha önemli bir olay teşkil eder. Evvelemirde (her şeyden evvel) astsubayların tahsili bir fakülteye gitmek için kâfi gelmediği için bunların lise muadelet imtihanını vermesi gibi mecburiyetleri vardır ve ondan sonra da fakülteyi okumak gibi güçlükleri vardır. Bu güçlükleri yenebilecek üstün kabiliyetler çıktığı takdirde bunları hattâ ve hattâ tercihan almak zarureti vardır.
Belki cevaben denilecektir ki; «fakülte ve yüksek okulu bitirenler için kabul edilmiş bulunan 14 ncü madde astsubaylara da otomatikman işler. Binaenaleyh; böyle bir önergeye lüzum yok.» Fakat astsubayların bağlı olduğu ve kendi statüsünden dışarıya çıkmasını meneden diğer maddeler vardır.
Bu maddeler yürürlükte bulunduğu müddetçe astsubay olarak vazife görmek ve devam etmek zorundadırlar. Bu itibarla önerge ile bunlara bu hakkın tanınması zarureti duyulmuş bulunmaktadır, önerge verenlerin önergelerini bu yönden lüzumlu görüyorum. 27 yaşı da bu önerge sahipleri 30 yaş olarak çıkartmışlardır. Astsubayların zor şartlarını nazara alan arkadaşlarımız onlara bir nevi rüçhaniyet vermek İçin ve hakikaten kademe imtihanları için geçecek zamanı da hesaba katmak suretiyle 30 yaşı uygun bir seviye olarak bulmuşlardır. Ben de, 30 yaş esasına iştirak ediyorum ve hattâ astsubay oldukları halde fakülte bitirenlerin bu 14 ncü maddeden tercihan isitfade ettirilmeleri lüzumuna inanç duyuyorum.
|
BAŞKAN — Buyurun, Sayın AYTAŞ. |
Mehmet Ali AYTAŞ (İzmir) — Muhterem arkadaşlar; sayın arkadaşlarımızın astsubaylara tanımış bulundukları hakka ben de iştirak ediyorum.
(...)
Assubaylar esasında ordu konseptlerine alışmışlardır. Bunlar bir yüksek tahsil yapıp da subay olmak için, subay olmak heves ve liyakatini gösteriyorlarsa 30 yaş kendileri için gecikmiş yaş sayılmaz. Binaenaleyh, arkadaşlarımızın yaptığı teklif astsubaylıktan subay olmak için gösterilen otuz yaş uygunudur. Bu arkadaşlarımızın teklifi istikametinde oy verilmesi münasiptir. Teşekkür ederim.
|
BAŞKAN — Komisyon. Kısaca ise yerinizden izah edebilirsiniz. Bu 14 ncü madde üzerinde verilmiş bulunan değişiklik önergesi üzerinde mütalâanız; buyurun.
|
GEÇİCİ KOMİSYON SÖZCÜSÜ İsmail SARIGÖZ (Amasya) — Muhterem arkadaşlar; 14 ncü madde fakülte ve yüksek okulu bitirenlerin muvazzaf subay olma durumunu tanzim etmektedir. Bu madde dikkat buyurulursa ihtiyaridir. Silâhlı Kuvvetlerde muharip sınıflar dışındaki diğer sınıflarda ihtiyaç hâsıl olduğu takdirde personel plânlamasına uygun olarak fakülte tahsili, yüksek tahsil yapanlardan maddede tadadedilen şartlara uyanlar alınabileceklerdir. Halbuki arkadaşımızın verdiği önergedeki husus bir mecburiyet yüklemektedir. Bu itibarla katılmıyoruz. İkincisi, maaş bakımından bu personel aleyhine bir durum hâsıl olmaktadır. Bunlar takrir kabul edildiği takdirde teğmen olarak nasbedileceklerdir. Halbuki baremleri bunun çok üzerindedir. Mağdur duruma düşeceklerdir. Üçüncüsü, Silâhlı Kuvvetlerin bir personel plânlaması vardır. Bunların miktarları evvelden bilinmediği ve tâyininin de, tesbitinin de mümkün olmadığı cihetle personel plânlamasını aksatacaktır. Dördüncü bir husus da; 114 ncü maddede astsubaylıktan subaylığa geçme şartları tâyin ve tesbit edilmiştir. Münhasıran yüksek tahsil yapma şartını subaylığa nakil için bir sebeb olarak kabul etmek mümkün değildir. 114 ncü maddedeki şartları haiz olmıyan bir astsubayın, yüksek tahsil yapmıştır diye subaylığa nasbını kabul etmek mümkün değildir. Bu itibarla komisyonumuz takrire katılmıyor. Kaldı ki, bu madde ahkâmına göre, Silâhlı Kuvvetlere intisabedecek olan subayların terfileri için bir tahdit konmamıştır. Halbuki ileride geleceğimiz veçhile, 114 ncü maddedeki astsubaylıktan subaylığa geçmede subaylar için tahdit konmuştur. Bunlar âzami yüzbaşılığa kadar yükselebilirler. Bu itibarla komisyonunuz katılmamaktadır takrire.
|
İsmail SARIGÖZ'ün yukarıdaki konuşması hakkında şu acı tesbiti yapmaya mecburum.
Meclisde müzâkere edilen 926 sayılı TSK Personel Kânun Taslağı’nın;
MSB Geçici Komisyon Üyesi emekli subay İsmail SARIGÖZ, meclis huzurunda yapdığı ve sizin de yukarıda okuduğunuz konuşmasında; 926 sayılı TSK Personel Kânun taslağı 114’üncü maddesinde “astsubaylıktan subaylığa geçme şartları tâyin ve tesbit edilmiştir.” diyor. Ve 14’üncü maddenin astsubaylar için işletilmesine gerek olmadığını iddia ediyor.
Dübüründen böyle üfürmek ile bu şahıs; Bu kânunun 14’üncü maddesi ile TBMM’nin her vatandaşa verdiği “tahsilen subay nasbedilme” hakkını, " Millî Savunma Bakanlığımızın astsubaylara yasak etdiğini " farkında olmadan itirâf ediyor.
|
BAŞKAN — Başka söz istiyen? Yok. Önergeye komisyon katılmamaktadır. Önergeyi oya sunuyorum. Kabul edenler... Etmiyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyon filhâl (şu hâlde) katılmıyor. Bu önerge dikkat nazarına alınmak kaydı ile kabul edildiği için Meclisin vukubulan temayülü muvacehesinde bu önergeyi ve maddeyi komisyona gönderiyorum, lütfen bu madde bu şekilde redakte edilecektir. Ve bu şekilde bu önerge ile beraber madde hakkında nihai karar alacağız efendim.
|
* * * * *
926 sayılı TSK Personel Kânun tasarısının “astsubay” dedikleri biz köle askerler için en önemli maddesi, 14’üncü maddesidir. Çünkü Bu maddeye göre kendi parası ile yüksek tahsil yapan asubaylar, teğmenliğe “tahsilen nakil” edilecekler idi. 9 Temmuz 1965 Cuma günü yapılan 143’üncü birleşimde meclisdeki müzâkereler esnâsında Kendisi de emekli bir subay olan Konya milletvekili İhsan KABADAYI ve 34 arkadaşının verdiği değişiklik önergesine, imzâ vermeyen Edirne milletvekili hukukcu Fahir GİRİTLİOĞLU ve İstanbul milletvekili emekli subay Mehmet Ali AYTAŞ da partileri adına yapdıkları konuşmalar ile desdek verdiler.
Bu birleşimde 14’üncü madde hakkında verilen değişiklik önergesine koca meclisde sâdece bir milletvekili muhalefet ediyor idi; Kendisi emekli bir subay olan Amasya milletvekili ve MSB Geçici Komisyon Sözcüsü İsmail SARIGÖZ. Harbiye kaçkını bu vekilin ismini bir kenara yazalım ve konumuza devâm edelim.
|
Müzakere sona erdikden sonra 14’üncü madde hakkında verilen değişiklik önergesi meclisde oya sunuldu ve aynen kabul edildi. Kabul edilen bu 14’üncü madde ile astsubay denilen köle askerler aslında, Darbeci subaylarımızın tertip etdiği 1961 Anayasası 10’uncu maddesinin her türk vatandaşına verdiği “insanın maddî ve manevî varlığını geliştirmek” hakkını kazanmış oluyorlar idi. Yukarıdaki konuşmasında gördüğünüz üzere 143’üncü birleşimi idâre eden Meclis Başkanvekili Nurettin OK; Konya milletvekili ve emekli subay İhsan KABADAYI ile 34 arkadaşının verdiği ve iki vekilin daha desdeklediği bu değişiklik önergesi doğrultusunda 14’üncü maddenin redakte edilmek (düzeltilmek) üzere komisyona gönderilmesine karar verdi.
|
* * * * *
14 Temmuz 1965 Çarşamba günü icrâ edilen 145’inci birleşimde TBMM,
926 sayılı TSK Personel Kânun tasarısının 14’üncü maddesini ikinci defâ görüşmeye başladı.
Birleşimin başkanı Konya vekili Mekki KESKİN’in burada yapdıklarına ve söylediklerine lutfen dikkat ediniz.
Hemen aşağıda gördüğünüz meclis müzâkeresinde; MSB ve Genelkurmay Başkanlığının tezgâ hladığı ve birisi emekli subay olmak üzere iki milletvekilinin;
Neticeten: 37 milletvekilinin asubaylara verdiği " tahsilen subaylığa terfi " hakkını Zorba 2 milletvekilinin nasıl gasp etdiğini göreceksiniz.
|
|
13.— Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel kanunu tasarısı ve Geçici Komisyon raporu (1/805) (S. Sayısı : 1031) 366:404,422:425
BAŞKAN; Başkanvekili Mekki KESKİN (Konya)
Meclis Başkanlığına
14 ncü madde ile ilgili olarak verilen önerge üzerine Komisyonumuzca meydana getirilen 14 ncü madde metni aşağıya çıkarılmıştır. Maddenin metinde yazılı olduğu şekilde kabulüne Komisyonumuz katılmaktadır. Arz ederim.
Geçici Komisyon Sözcüsü Amasya İsmail Sarıgöz
II — Fakülte ve yüksek okulu bitirenlerden muvazzaf subay olma;
Madde 14. — Üniversitenin çeşitli fakültelerinin veya yüksek okulları bitirenlerden, bitirmelerini mütaakıp ara vermeden müracaat edenler, 27 yaşından büyük olmamaları ve diğer nitelikleri de haiz olmaları şartiyle; ihtiyaç da varsa; Silâhlı Kuvvetlerin Harb okullarında yetiştiremediği sınıflar için muvazzaf subaylığa nakledilebilirler. Üniversitenin çeşitli fakültelerini ve yüksek okulları bitirerek müracaat eden astsubaylar da, 30 yaşından büyük olmamaları ve diğer nitelikleri de haiz olmaları şartiyle; ihtiyaç da varsa; öğrenimleri ile ilgili sınıflar için teğmen rütbesi ile muvazzaf subaylığa nakledi - lebi - lirler. Bunlar, terfi ile astsubaylıkta almakta oldukları aylık derecesine ulaşıncaya kadar müktesep hakları olan aylıkları almaya devam ederler. 357 sayılı Kanun hükümleri saklıdır. Bu kişiler, muharip sınıf subaylığa nakledilemezler.
|
* * * * *
Meclisdeki müzakereye kısa bir ara vermeye ve yeri geldiği için şu tesbiti yapmaya mecburum;
Kıymetli meslekdaşım Emekli Deniz Asubayı Aydın KULAK şöyle demiş idi;
“Subay darbeleri asubayları iki kere vurur!”
926 sayılı kânuna bakdığımızda;
27 Mayıs subay darbesinin asubayları değil iki kere, en az 4 kere vurduğunu görüyoruz.
Bu darbelerden üçünü yukarıdaki sâdece şu 14’üncü maddede görüyorsunuz.
Bunlar;
Bu senelerde;
926 sayılı TSK Personel Kânunu olarak tesmiye edilen bu kânun ile Asubaylara vurulan dördüncü darbe de şu idi;
Asubayların “rütbe bekleme süreleri” boş yere uzatıldı. Bu kânunun 16’ncı maddesi hakkında konuşan vekillerimiz, “yüzbaşıya üsteğmen maaşı vermek” kânuna ve hakkâniyete uymaz dediler.
Fakat aynı vekillerimiz; “rütbe bekleme sürelerine” yapdıkları anlamsız ilaveler ile astsubaylara 3’er sene daha aynı maaş vermeyi ise “kânuna uydurmakda” hiçbir mahzur görmediler.
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde 9 seneliğine “ast komuta kademesine” hapsedilen astsubaylar, Aynı “ast komuta kademesine” bugün artık 15 sene hapis ediliyorlar. Emekli olmaya niyetlenen astsubaylar ise müebbet hapse mahkûm ediliyorlar.
|
Şimdi, 145’nci birleşime kaldığı yerden devâm edelim. Devâm edelim de Sahtekâr iki milletvekilinin meclis çatısı altında çevirdiği sunturlu ve âdi bir tezgâhı daha hep berâber görelim.
|
BAŞKAN — Sayın KABADAYI, komisyondan tadilen gelen 14 ncü madde hakkında buyurun.
|
İhsan KABADAYI (Konya) — Sayın Başkan, muhterem arkadaşlarım; maddenin âmir hükmüne göre dışardan fakülteyi bitirip de muvazzaf subay olmak istiyen gençlere verilmiş bir haktır. Bunu hürmetle karşılıyoruz. Fakat Kader icabı astsubay olmuş, fakat cehdi var, gayreti var, kabiliyeti var, fakülteyi bitirmiş bunun da pek tabiî olarak subay olmak hakkıdır.
Şimdi tedvin edilen madde de buna aittir. « nakledilebilirler » maddesinde ben takdire kalan bir sezi, bir koku hissetmekteyim. Fakülteyi bitirmiştir, sivil olarak fakülteyi bitirip gelenlerden hiçbir farkı yoktur. « Bitirenler nakledilebilirler » deyiminde her türlü engeli saklı görmekteyim. Böylece bir hakkın verilmesi yolunda Muhterem Meclisinizden buradaki deyimin « nakledilirler » şeklinde değiştirilmesi ile astsubay olup fakülteyi bitiren arkadaşları cehde ve gayrete getirmiş olacaksınız. Bu hakkı iktisabedip de geçemiyenlerin ıstırabını dindirmiş olacaksınız. Burada tedvin edildiği gibi “ nakledilebilirler ” şeklinde çıkarsa birçok engellerle bu sınıfa mensup arkadaşlar mustarip kalacaklardır. Bu bakımdan « nakledilirler » şeklinde değiştirilmesini arzulamaktayım ve böyle bir teklifte bulunacağım, hürmetlerimle efendim.
|
BAŞKAN Mekki KESKİN — Komisyondan gelen 14 ncü madde hakkında başka söz istiyen var mı? Teklifinizi çabuk yapınız lütfen Sayın KABADAYI.
|
GEÇİCİ KOMİSYON SÖZCÜSÜ İsmail SARIGÖZ (Amasya) —
Riyaset Divanının aldığı karar gereğince, maddelerin tadili hakkında yapılacak tadil teklifleri tümü üzerinde görüşmelerin intacına kadar idi.
Maddelere geçildikten sonra artık önerge verilemiyor .
|
BAŞKAN Mekki KESKİN —
Arkadaşlar bu kanun tasarısının tümü üzerindeki görüşmeler sırasında maddeler üzerinde önergelerini vereceklerdi.
Sayın Kabadayı zamanında vermediğiniz için şimdi teklif veremiyorsunuz. Maddeyi oylarınıza sunuyorum ...Kabul edenler... Etmiyenler... 14 üncü madde kabul edilmiştir.
|
İhsan KABADAYI (Konya) — Yeni muttali olabildim (öğrendim) efendim. |
BAŞKAN Mekki KESKİN — Efendim olabilir. Bilmemek mâzeret teşkil etmez, mâlumâliniz. |
İhsan KABADAYI (Konya) — Komisyon yeni getirdi, yeni okundu. |
BAŞKAN Mekki KESKİN — Olabilir. Meclisin kararı öyle. Sizin bilmeniz lâzımdı. |
İhsan KABADAYI (Konya) — Kimse bilmiyor, komisyondan başka.
|
BAŞKAN Mekki KESKİN — 50’nci madde komisyona gitmişti, Komisyondan gelen şeklini okutuyorum.
|
* * * * *
İşde, gördünüz, muhterem asubay meslekdaşlarım ve vicdân sâhibi kıymetli vatandaşlarım! Meclis Başkanvekili sıfatı ile 145’inci birleşimi idâre eden Konya milletvekili Mekki KESKİN’in tavırlarını dikkatlice tetkik etdiğimizde; milletvekili İhsan KABADAYI’nın 14’üncü madde hakkında verdiği değişiklik önergesini bir katekülliye getirmeyi ve reddetmeyi kafasına önceden koyduğunu anlıyoruz. Bu katekülliyi yaparken de milletvekili ve emekli subay İsmail SARIGÖZ’ün de kendisine yardakcılık yapdığını görüyoruz. 35 milletvekilinin imzâsı ve 2 vekilinde desdeği ile TBMM’nin 143’üncü birleşimde astsubaylara verdiği “subaylığa tahsilen nakil” hakkını Kendisi emekli bir subay olan Konya milletvekili İhsan KABADAYI’nın bütün çabasına rağmen İsmail SARIGÖZ ve Mekki KESKİN isimli iki milletvekli Yukarıda resimli ve sözlü olarak gördüğünüz âdi ve alçak bir kumpas ile 145’inci birleşimde gaspetmiş.
|
1965 senesinde Meclisde bu kumpaslar tezgâhlanır iken Yukarıda gördüğünüz 14’üncü maddeyi piç etmek üzere 27 Mayıs darbesini yapıp sonra da Cumhuriyet Senatosuna üye seçilen emekli subayların Ve dahi Genelkurmay Başkanlığı karargâhındaki beyaz subaylarımızın hangi fitneleri sahneye koyduğunu anlamak zor değil!
Birinci derece dördüncü kademeyi TBMM'nin sabah verdiği Ve fakat “Tekrir-i müzâkere” tezgâhı ile öğleden sonra geri alınması için 5837 sayılı kânun hakkında Genelkurmay Başkanlığının 2009 senesinde meclisde yapdığını biliyorsanız, bu kâfidir.
|
* * * * *
1950 senesinde ihdâs etdiği gedikli erbaşlara “ yüksek tahsili ” yasak etmiş idi.
Gedikli Erbaş denilen askerlerin ismini “Astsubay” olarak değişdirdi. Ve dahi “Astsubay” ismini verdiği bu askerlerin “ yüksek tahsil ” yasağını 1951 senesinde kaldırdı.
Ortaokul mezunu olan “astsubaylar”;
Kendi parası ile yüksek tahsil yapan astsubaylar, her Türk vatandaşı gibi “subay olmak” istiyorlar idi.
Kendilerinin hazırlayıp kumpaslar silsilesi ile meclisde cebren ve hile kabul etdirdiği 926 sayılı TSK Personel Kânununun 14’üncü maddesi ile Kendi parası ile “yüksek tahsil” yapmış astsubaylara, “ subay olmayı ” yasak etdiler.
|
* * * * *
Astsubay denilen biz uyduruk askerlere TBMM’nin icrâ etdiği 143’üncü birleşimde verilen Ve fakat Bir hafta sonra yapılan 145’inci birleşimde iki vekilin tezgahladığı bir kumpas ile geri aldığı “subaylığa tahsilen nakil” hakkını kapsayan 926 sayılı TSK Personel Kânunu hakkında Bakınız, aynı meclisin milletvekillerinden bâzıları o zamân ne dedi;
|
Birleşim: 145’den;
Rüştü ÖZAL (Konya) — Çok muhterem arkadaşlarım, Türk Silâhlı Kuvvetlerimiz için ayrı bir personel kanunu çıkarılması gerekli hale gelmiştir. Bu sebeple tasarının esasına muhalefet etmek mümkün değildir. Bundan dolayı da bu safhaya ulaşmış olan tasarı için söylenebilecek söz sadece bu tasarının Silâhlı Kuvvetlerimize hayırlı olmasını dilemektir.
Ancak, müzakereler bakımından tarih, hakikaten bizi acı bir istihza ile seyretmiştir. Böyle bir kanunu Meclisin müzakere şekline tarihimizin istihza ile baktığını kabul etmemiz lâzımdır. Böyle bir müzakerenin kaç kişi ile yapıldığı üzerinde ayrıca durmak gerektir. Devlet Personel Kanununun tetkik eden geçici komisyon tarafından paralel düşüncelerle Türk Silâhlı Kuvvetlerine aid olan kanunun da müzakeresi çok uygun bir düşünce olurdu. Bu olmamıştır. Ayrıca, burada maddeler konuşulurken her madde üzerinde arkadaşlarımızın konuşabilmek imkânı olmalıydı, bu da olmamıştır. Meclisin daha büyük bir çoğunluğunun bulunduğu zamanda müzakere edilmesi istenirdi; bu da olmamıştır. Bendenizin bildiğime ve inandığıma göre bu türlü müzakere Türk Silâhlı Kuvvetlerimizin şerefli mensuplarını rencide edecektir.
|
BAŞKAN Mekki KESKİN — Sayın ÖZAL, bir dakikanızı rica edeceğim. Kanunun bu şekilde müzakeresi Yüce Meclisin toptan ve ekseriyetle aldığı karara göredir. İkincisi de, kanunların müzakeresi sırasında önerge verip değiştirme yapacak ilgili arkadaşlar müzakere edilirken bulunur. Bu her kanun için böyle olur. |
Rüştü ÖZAL (Devamla) — Bendeniz bütün bunları bilerek fakat müzakerelerin tabiî olmıyan bir usul içerisinde cereyan ettiğini ve 214 esas ve 17 geçici maddenin çok kısa bir süre içinde ve gerektiği kadar tartışılamadan bir neticeye bağlandığını ifade ediyorum. Ve bundan Türk Silâhlı Kuvvetleri mensuplarımızın rencide olacağı hakkındaki inacımı da beraberce ifade ediyorum.
Şimdi muhterem arkadaşlarım, sözlerimin bu kısmında bu tasarının bugünkü ulaştığı safhada Türk Silâhlı Kuvvetlerine hayırlı olması temennisini tekrar ediyor ve tasarının istenilen şekle gelebilmesi hususunda da Yüce Senatonun göstereceği titizliğe ümidimizi bağlamış bulunuyoruz. Teşekkür ederim.
|
* * * * *
Konya Vekilimiz Rüştü ÖZAL’ın yukarıda gördüğünüz bu ümidini,
Yüce Senato kısa zamânda içinde ümitsizliğe tahvil etdi.
Üyelerinin hemen hepsinin 27 Mayıs darbeci subayları olan “Yüce(!) Senato”,
Bu meşhur 14’üncü maddeyi, iki milletvekilinin kumpas ile kabul etdirdiği şekli ile aynen kabul etdi.
II. Fakülte ve yüksek okulu bitirenlerden muvazzaf subay olma;
MADDE 14. — Millet Meclisi Genel Kurulunca kabul edilen 14 ncü madde , 14 ncü madde olarak aynen kabul edilmiştir.
|
* * * * *
Cumhuriyet Senatosu ismini verdikleri arpalıkda bakınız,
27 Mayıs’ı tertipleyen darbeci subaylarımızdan kaç kişi var idi.
Bu çizelgeyi hazırlayan gerzek şahıs, "toplam" sayıyı yanlış yazmış!
Toplam sütunu altında 34 olarak yazılan darbeci subayların "toplam sayısı" 64 olacak.
* * * * *
* * * * *
Kişilere kendi kâbiliyetlerini geliştirmelerini teşvik edici geniş bir fırsat eşitliği ve sosyal seyyaliyet (akışkanlık/geçişgenlik) sağlamak üzere Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı; çalışarak bulunduğu noktadan daha ileriye gitmek isdeyen vatandaşlarımızı üniversitede okuması için teşvik eder iken,
|
27 Mayıs darbeci subaylarımızın hazırladığı 1961 Anayasası;
|
Diye avaz avaz bağırır iken,
37 milletvekilinin imzası ile gündeme gelen bu değişiklik teklifini Birisi sivil birisi de emekli subay olan Ve dahi Aşağıda resimlerini gördüğünüz şu iki vekil TBMM’de gasp etdi.
|
Yukarıda resimlerini gördüğünüz şu kepâze iki adamın Meclis’de yapdığı âdi ve sunturlu bir sahtekârlık yüzünden Kendi parası ile yüksek tahsil yapan asubaylarımız 1967 senesinden beri teğmen nasbedilmiyorlar!
|
* * * * *
Aynı 27 Mayıs subay darbesi neticesinde Meclisimizi cebren ve hile ile ele geçiren
Birisi darbeci subay bozması, birisi de hukukcu müsvetdesi nevi şahsına münhasır iki vekilin
TBMM’de kurduğu âdi ve alçak bir fitne kumpası işde, böyle tıkır tıkır işledi.
Ve dahi
Üniversite mezunu bütün vatandaşlarımıza bu kânunun verdiği hak, sâdece astsubaylara yasak edildi.
Darbeci subaylarımız 27 Mayıs darbesini kişi hak ve özgürlüklerini sınırlayan bütün “engelleri kaldırmak için” yapmış idi.
Fakat 926 sayılı kânununu piyasaya süren aynı darbeci subaylarımız,
Astsubay dedikleri köle askerlerin “subaylığa tahsilen nakil” hakkını;
Hem Meclisde kurdukları alçak bir kumpas ile
Hem de aşağıda gördüğünüz “iki hecelik bir kelime oyunu” ile işde, böyle “engelledi.”
* * * * *
Yiğidi Öldür, Hakkını ..!
Evet, yiğidi öldür! Lâkin hakkını teslim et!
5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde astsubaylara verilen hakları
27 Mayıs’ı kotaran darbeci subaylar
Yukarıda gördüğünüz üzere
926 Sayılı TSK Personel Kânunu ile 1967 senesinde bir bir gasp etdiler.
Fakat
Darbeci subayların teşkil etdiği Cumhuriyet Senatosu üyelerinden
Hukukcu ve müstafi subay Niyazi AĞIRNASLI
926 Sayılı TSK Personel Kânunu Cumhuriyet Senatosu’nda müzâkere edilir iken
52'nci Birleşimde söz aldı ve
Astsubay sınıfının özlük hakları konusunda şu tesbiti yapdı;
NİYAZI AĞIRNASLI (Devamla) —
Astsubay sınıfını tatmin etmek, doyurmak zaruretindeyiz. Bu itibarla bu kıta tazminatları bareminde bir değişiklik, bir ilerletme yapılmalıdır, kanaatindeyim.
|
27 Mayıs darbesini yapan,
Millî Birlik Komitesinin 22’nci sıradaki üyesi ve
Cumhuriyet Senatosu’nun tabii üyesi Hava Kurmay Albay Haydar TUNÇKANAT,
926 Sayılı TSK Personel Kânunu Cumhuriyet Senatosu’nda müzâkere edilir iken,
Birleşim 55’de,
Çoğu emekli subay olan üyelerin huzurunda târihe şu sözleri kayıd etdi;
* * * * *
Kıbrıs Barış Harekâtının ertesine vâsıl olduğumuz senedeyiz şimdi...
27 Mayıs’ın darbeci subayları Başbakan Adnan MENDERES’i idam etmiş,
Türkiye’de böylece “demokrat” dönemi sona ermiş,
Bu kez de Çoban Sülü ile “demir gırat” dönemi başlamış idi...
Devletimizin başdan aşağı değişen idâre heyeti şu kişilerden mürekkep idi.
Bugüne kadar hep olduğu gibi, birisi tekâüd birisi de muvazzaf olmak üzere;
Ülke idâresinde iki subay var idi; Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı...
Bu senenin bir hususiyeti daha var; 1975 olayları...
Yan ödemeler konusunda kendilerine yapılan haksızlığı ve kalleşliği kabul etmeyen astsubaylar ve hanımları;
Büyük şehirlerin meydânlarda polisler ile iki kere köşe kapmaca oynamış idi.
Birincisi; Kıbrıs Barış Harekâtından dört sene evvel, 1970 senesinde,
İkincisi ise Kıbrış Barış Harekâtından bir sene sonra, bu sene...
* * * * *
Başbakan Adnan MENDERES'in astsubaylara 1951 senesinde verdiği "sicilen subaylığa nakil” hakkını
Bugüne kadar ele ele veren Genelkurmay Başkanları ve Millî Savunma Bakanları gasp etmiş idi.
Yarım yamalak da olsa 926 sayılı TSK Personel Kânunu ile
Astsubay dedikleri köle askerlere 1967 senesinde “tahsilen subaylığa nakil” hakkı verilmiş idi.
Şimdi de sırada astsubayların “tahsilen subaylığa nakil” hakkını gasp etmek var idi.
Anadolu'nun küçük kasabalarında liseden fazla tahsil imkânını bulamamış yüksek kabiliyetli Türk çocukları
|
Evvelâ asubay okullarına girip asubay olmuşlar,
Kâbiliyetlerine ve zekâlarına biçilen uyduruk asubaylık gömleği dar gelince de
Kendi parası ile okuyup üniversite diploması almışlar idi.
Ellerindeki diploma ile bir şeyler yapmak isdeyen asubaylar bu kez de
Kendi şehirlerinden vekil seçip meclise gönderdikleri siyâsetcilerin kapısını aşındırmaya başladılar.
Subay olmayı kafasına koyan yüksek kâbiliyetli Türk asubaylarını
Subaylarmızın bugüne kadar tezgahladığı hiçbir engel durduramamış idi.
Kimisi lise, kimisi ortaokul kimisi de sanat veya köy enstitüsü mezunu olan asubaylar
Üniversite tahsilini tamamladıkdan sonra
Hem subay olmak için
Hem de diplomalarının hakkı olan intibâklarını yapılmasını talep etmek için
Bu kez de MSP milletvekili Şener BATTAL’ın kapısını çaldı.
* * * * *
1976 senesine vâsıl olduğumuzda
Devletimizin idâre heyetinde bıldırkine göre hiçbir değişiklik yok idi.
Herkes goltuklarına köskelmiş, makâmlarında tam mevcut keyif çatıyorlar idi.
Genelkurmay II. Başkanı da;
“Başçavuş bile olsa benim teğmenimden fazla maaş alamaz!” diyen Orgeneral Ahmet Kenan EVREN idi.
Konya milletvekili Şener BATTAL sâyesinde TBMM’nin asubaylara verdiği “emsâli devlet memurlarına göre 1 derece yukarıdan intibâk hakkını” gasp etmek üzere Birileri sutre gerisinden hazırlıklar yapıyor idi. Bunların en tepesinde ise emekli deniz subayı olan Cumhurbaşkanı Fahri Sabit KORUTÜRK oturuyor idi. |
* * * * *
1978 senesine vâsıl olduğumuz günlerde T.C devletinin dümeni şu eşhâsın ellerinde idi.
27 Mayıs darbeci subaylarımızın hazırladığı 926 sayılı TSK Personel Kânunu Gene darbeci subaylarımızın kateküllisi ile 1967 senesinde TBMM’de kabul edilip meriyyete konulmuş idi.
Fakat Bu kânun hakkında en çok şikâyet edenler de gene bu kânunu yapan darbeci subaylarımız oldu. Bu kânundan şikâyet eden darbeci subaylarımızdan birisi de Suphi GÜRSOYTRAK idi. Binbaşı rütbesi ile 27 Mayıs darbesini yapan subaylardan birisi olan Suphi GÜRSOYTRAK, Mükafaat olarak darbeci subaylarımızın teşkil etdiği Cumhuriyet Senatosu tabii üyeliğine tayin edildi. Başbakan Adnan MENDERES ve iki bakanın idam karârına aleyhde rey verdi. 1978 senesine ait bütçe kânunu Cumhuriyet Senato’sunda müzâkare edilirken Senato üyesi olarak söz alan darbeci Suphi GÜRSOYTRAK bile Darbeci subaylarımızın 18 sene evvel meclisde katekülli ile kabut etdirdiği 926 sayılı TSK Personel Kânunu hakkındaki haklı isyânını şu sözleri ile târihe kayıt etdi;
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası çıktığından bu yana her yıl birkaç değişikliğe uğraması dahi bu yasanın yeteri gibi incelenmeden Şûradan geçtiğinin en açık kanıtıdır.
Bu yasanın süratle değiştirilmesinin yararlı olacağı görüşündeyiz.
|
Dış kapının mandalı olan köle astsubayların yarasına merhem olur mu, Allah aşkına?..
|
* * * * *
İnsanoğlu bilemediği, anlayamadığı şeylerden evvelâ korkdu ve onlara tapdı. Zelzele, ateş, gökgürültüsü, yıldırım ve şimşek bunlardan bâzılarıdır.
Fakat korkup tapdığı bu şeyleri daha sonra bilip anladıkdan sonra Bu kez de onları kendi menfaatine kullanmanın yollarını aradı.
Beyaz subaylarımızın bugünlere kadar tertip etdiği elvan çeşit kumpaslar ile hazırladığı ve kabul etdirdiği kânunlara göre Ne olduğunu ve olduğumuzu bilmediğimiz için dün ürküp korkduğumuz “astsubay” dediğimiz asker sınıfının Asubay Tefrikası sâyesinde ne olduğunu biz asubaylar bugün artık çok iyi biliyoruz. Bildiğimiz için de uyduruk ve sahte bir asker sınıfı olan “astsubaylığın” ne olması gerekdiği konusunda gerekceli öngörüler ortaya koyabiliyoruz.
Bu öngörülerimizi de inşallah Zamânı ve zemini geldiğinde dünyâ âleme tekrâren ilan edeceğiz... |
* * * * *
5802 sayılı Astsubay Kânunu emretmesine rağmen Ve dahi Gene bu kânunun “subay yardımcısı” dediği köle asker “astsubayları” Genelkurmay Başkanlarımız 1951 senesinden beri “subaylığa sicilen” nakil etmemişler idi.
|
926 sayılı TSK Personel Kânunu ile de Genelkurmay Başkanlarımız "Astsubay" dedikleri köle askerleri 1967 senesinden itibâren bu kez de “subaylığa tahsilen” nakil etmediler.
|
* * * * *
1944 senesinde kılıç veremediği ve bugün hepsi ölmüş subaylarına kılıç vermek için
Üç ayrı târihde üç farklı kânun tertip edecek kadar kadirşinas ve şefkatli davranan Genelkurmay Başkanlarımız,
Kendi parası ile yüksek tahsil yapan asubayların subaylığa nakil edilmelerine imkân vermek üzere
Sâdece "iki hecelik" bir değişiklik yapmak için meclisde parmağını bile oynatmadı.
Aksine, TBMM’de kurulan bu kumpası sutre gerisinden hem tertipledi hem de icrâ etdi.
Ordumuzun " astsubay " dediği " köle " askerleri, Kurudukca sulanan ve fakat büyüdükce budanan bir ağaç gibi İçinde yaşadığımız 2018 senesine kadar İşde, böyle; ite-kaka, yata-bata geldi!
|
* * * * *
Bilmediğiniz bir şeyi sevmek ya da nefret etmek hakkınız olamaz! Çünkü sevmenin de nefret etmenin de ilk şartı bilmekdir.
Cârî mevzuâtımıza göre bugün itibârı ile “astsubay” dediğimiz askerlerin ne olduğunu bilmeniz için anlatması Eski Tüfek’den.
Siz de bugüne kadar hiç anlatılmayanları biliniz.
Biliniz ki sevmek ya da nefret etmek hakkınız olsun.
Sonra da "astsubay" mesleğini isder seviniz, isder nefret ediniz.
* * * * *
Muhterem asubay meslekdaşlarım ve pek kıymetli vatandaşlarım!
62 sayfalık Asubay Tefrikası 6-6 isimli bu makâlemizin üç cümlelik özeti şudur;
Asubay Tefrikası 6-6, Eski Tüfek-2018 .
|
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|