Asubay Tefrikası-13
Dünyâ Astsubaylar Günü Yalanı
Memleketimin güzel insanı;
Aslını araşdırıp öğrenmenin zahmetine katlanmaz;
Her işin kolayına kaçmaya alışmışdır çünkü!..
Bilmez ki; inandığı hacı-hoca, muallim-gomutan güruhu,
Bâzı konularda kendisinden bile daha câhildir!
* * *
Devleti yöneten ceberrut idârecilerin vatandaşı kandırdığını,
Vatandaşın da kandırılmaya pek teşne olduğunu gören Aziz NESİN,
Memleketin manzara-i umumiyesini
Şu hârika veciz ile özetledi;
“Aç bırak, itaat etsin; câhil bırak, biat etsin!”
İnsanlar, layık olduğu şekilde idâre edilir, değil mi?
* * *
Saltanât döneminde,
Kendilerinin Zillullâh-i f‘il arz olduğuna inanan padişah efendimizin iki türlü kulu var idi;
Ekâbir ve reâyâ…
Ekâbir dediğimiz okuma-yazma bilenler;
Ümmî vatandaşı hem terbiye hem de idâre ediyor idi…
Fakat reâya ise ümmî câhil idi…
Reâyanın okuma-yazma bilmesini kendi saltanâtının devâmı için tehdit olarak gören padişahlar;
Türk milletini asırlarca ümmîlik ile terbiye ve idâre etdiler…
Padişahlar;
Kendi çocuklarını ve saltanâtını devam ettirecek asker ile devlet adamlarını,
Saraydaki Enderun mekteplerinde yetiştirdiler.
Fakat Padişahın kulları olan reâyayı ise ümmî olarak kalmaya mahkûm etdiler.
Osmanlı Devletinde ilk nüfus sayımını, 1830 senesinde Padişah II. Mahmud yapdı…
Avrupa Devletlerinin kendi çocuklarına parasız ve mecburî eğitim verdiği senelerde,
Padişahlar değil eğitim vermek, Osmanlı Devletindeki çocuk sayısını dahi bilmiyorlar idi…
* * *
Cumhuriyetin kurucu irâdesi;
Padişah-kul saltanâtını yıkdı,
Yerine;
Kendi hakkında kendi karârını özgürce verebilen;
Fikri hür, vicdânı hür, irfânı hür devlet-vatandaş idâresini ikâme etdi…
Şimdi artık;
Devleti idâre edenler isdemese bile vatandaşın kendisi okuma-yazma öğreniyor.
* * *
Vatandaşın fikrî uyanışını farkeden ATATÜRK sonrası sahte Cumhuriyetci subay-siyâsetci güruhu;
Ki, biz bunlara
ATATÜRK kisveli mukalllit ATATÜRKcüler diyoruz!
Bu kez de,
Okuma-yazma bilen vatandaşı idâre etmenin başka bir yolunu buldu;
Okuduğunu anlamayan vatandaş yetiştirmek!..
Evet! Bugün hepimiz sözde okuma-yazma biliyoruz.
Fakat okuduğumuzu anlayabiliyor muyuz?..
* * *
Meşhur Alman şâir ve müellif Nietzsche şöyle dedi;
“Dünyâda iki tür insân vardır; inanmak isdeyen ve bilmek isdeyen.”
Kitapsız yazar ben Eski Tüfek de
Müsaadeniz olur ise şâyet, şöyle diyorum;
“İnanmak isdeyen insan aslında bilmek isdemeyen insandır.”
“Bilmek isdeyen insan ise hakikâti talep eden insandır.”
* * *
2011 senesinde beri içinde olduğum yazar-çizer astsubay câmiamızda
Hakikâti talep eden çok az meslekdaşımı tanıdım!..
Eskerisi; duyduğu, gördüğü, okuduğu her şeye hemen inanmak isdiyor!
Çünkü, inanmanın mâliyeti sıfır kuruş. Emek yok, fikir yok, akıl hiç yok!..
Ancak ne var ki; akıldan azâde inanmak insanı felâkete götürebilir.
Yalancının yeline kapdırırsan kendini, vay hâline!...
Adamı suya diye götürürler de köle pazarında beş paraya satarlar!..
* * *
Dünyâ Astsubaylar Günü konusunda “astsubay” meslekdaşlarımın çoğu da
Bu konuda yazılan, söylenen her şeye inanmayı tercih ediyorlar.
Emeksiz bir fikrî tembelliğin büyüsüne kapılanlar neticede;
Kendilerinin dahi olmayı arzu etmeyecekleri müstehzî,
Kimi zamân da gülünç duruma düşüyorlar…
Nietzsche’nin târif etdiği birinci insan türüne dâhil olan “astsubay” meslekdaşlarım;
Hakikâti araştırıp öğrenmeden “Dünyâ Astsubaylar Günü” yalanına inanıyorlar!..
Bu cümleden olmak üzere;
“Dünyâ Astsubaylar Günü” yalanını söyleyen ilk kişi,
Meslekdaşımız Yüksel BİNİCİ…
Bunu ben söylemiyorum!
Aşağıdaki sayfalarda sizlerin de göreceği üzere, kendisi itirâf ediyor.
Yüksel BİNİCİ’nin bu filfilli yalanının kuyruğuna takılan fikir tembeli “astsubay” meslekdaşlarım ise
Havan dövücünün hık deyicisi misâli,
Yüksel BİNİCİ’nin bu yalanına hemen boncuk takıyorlar.
* * *
Peygamber efendimiz (S.A.S) şöyle buyurdu;
“Güzel suâl sormak ilimin yarısıdır!”
Nietzsche’nin târif etdiği ikinci insan türüne dâhil birisi olarak ben Eski Tüfek,
Bu hâdis-i şerifden aldığım ilhâm ile kendime şu iki güzel suâli sordum;
* * *
Nietzsche’nin târif etdiği birinci insan türüne dâhil olan “astsubay” meslekdaşlarıma,
Bugün kötü bir haberim var!..
Yüksel BİNİCİ’nin yalan kayığına binen beleşci astsubay meslekdaşlarım
Sonuna geldikleri yalan yolundaki “hakikât durağında” bugün inecekler, inşallah…
* * *
Kıymetli astsubay meslekdaşlarım;
Asubay Tefrikası 6-8 isimli makâlemizde fâş eylemiş idik!
Dünyâda ve Türkiye’de “Astsubay Günü” olarak tescil edilmiş "resmî" bir gün yok!
Dünyâda “astsubay” isimli "uyduruk" bir asker sınıfı yok!...
Çünkü;
“Astsubay” isimli “ortada sandık” asker sınıfı sâdece Türkiye’de var.
Üzgünüm!..
Belki inanmayacaksınız!
Resmiyyet, hukuk ve hakikât işde, aynen böyle!..
“Dünyâ Tuvalet Günü” bile var!
Lâkin, “Dünyâ Astsubay Günü” yok!..
* * *
Dünyâda en çok yalanın söylendiği memleket, size göre hangisidir?
Pek uzağa gitmeyin!
Ayağınızı basdığınız, havasını soluyup suyunu içdiğiniz topraklar,
Dünyâda en çok yalanın söylendiği ülkedir…
Nasıl mı?
İşde, şöyle…
Aşağıdaki çizelgede;
Dünyâda yalan haber yayınlayan ülkelerin sıralamasını görüyorsunuz!..
Oxford Üniversitesi ile Reuters’in 2018 senesinde hazırladığı raporun 39’uncu sayfasındaki şu çizelgede;
Yalan söyleme konusunda memleketimiz Türkiye, dünyâ birincisi olmuş!..
Şaşırdınız mı?..
(https://reutersinstitute.politics.ox.ac.uk/sites/default/files/digital-news-report-2018.pdf)
Uyduruk Dünya Astsubaylar Günü hakkında
Sakız çiğner gibi yalan yazan
Ve dahi
Uydurma haber neşreden onlarca boyalı basından birisi de
İşde, aşağıda gördüğünüz Sözcü isimli şu gazete…
Bugün 6 Salı; aylardan Eylül, sene 2022…
2018 senesinden bugüne kadar geçen son dört senede
Yalan söyleme konusunda Türkiye’nin daha iyi durumda olduğunu kim söyleyebilir?
* * *
Seher Vakdi Çaldığı Yârin Gapısın’da
Bozkırın Tezenezi şöyle çığırdı;
Gahi garıştırır ganı yaş ile
Hak bulunmaz hayâl ile düş ile
Yetilmez menzile bu gidiş ile
Hemen aşk atına binip sürmeli…
* * *
Yetmek için menzile, Abdal Neşet binmiş aşk atına!
Ermek için işin aslına; Eski Tüfek de bindi “akıl atına"
Ve
Çalmak için gapısını, sürdü hakikâtin üzerine…
* * *
Dünyâda ve Türkiye’de;
“Astsubay Günü” olarak tescilli “resmî bir gün” olup olmadığını öğrenmeden evvel,
Bıldır, 2021 senesinde, “Astsubaylar Günü” hakkında
Kim ne yalanlar söylemiş,
Hangi devlet kurumu ne inciler yumurtalamış, şöyle bir dikiz atalım, hele…
* * * * *
“Dünyâ Astsubaylar Günü” konusunda yalan söyleyen ilk kişi,
Meslekdaşımız Yüksel BİNİCİ…
Derler ya! Ağacın kurdu kendi gövdesindedir! İşde, burada vaziyet aynı öyle olmuş!..
Kendi Fesbuk sayfasında 17 Ekim 2021 Pazar günü paylaşdığı haberinde Yüksel BİNİCİ,
“Dünyâ Astsubaylar Günü”nü 2012 senesinde nasıl tezgâhladığını,
Kendi sözleri ile işde, şöyle itirâf etmiş…
* * *
(https://www.facebook.com/yukselbinici01?ref=py_c)
(http://www.yukselbinici.com.tr/2021/10/17/17-ekim-dunya-astsubaylar-gunu-kutlu-olsun-3/)
17 EKİM DÜNYA ASTSUBAYLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN
Ekim 17, 2021 Yazarı: www.yukselbinici.com.tr
17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü İlk olarak 2012 yılında kutlanmaya başlamıştır.
Yabancı ülke Büyükelçi ve Askeri ateşelerinin, siyasi liderlerin, hükümet temsilcilerinin ve meslektaşlarımızın katılımı ile her yıl geleneksel halde kutlanan bir gün haline gelmiştir.
100 bin civarında olan Astsubay meslektaşlarımızın ve 150 bin civarında olan Emekli Astsubayların kendine ait bir günün olmaması çok büyük bir eksiklikti.
Birçok meslek gruplarının belirli günleri vardır. O günlerde meslek grupları bir araya gelerek meslekleri ile ilgili konuları görüşürler. Meslek içi sorunlarını ve mesleki gelişmelerini tüm detayları ile ele alarak çözümler üretir ve bilgi paylaşımlarında bulunurlar. Ayrıca meslektaşlar arasında iletişim geliştirilir. Birçok meslek günleri uluslararası boyutlarda da kutlanmaktadır.
Yılda bir gün de olsa insanların kendilerini özel hissetmeleri ve tüm gayretlerini sarf ettikleri, adeta hayatlarını adadıkları mesleklerinin, toplum tarafından önemsendiğini görmeleri, insanları mesleğine ısındırmakla birlikte, kendine olan güvenini artırmakta ve yalnız olmadıklarını hatırlamaktadırlar. Ayrıca Türkiye’nin ve Dünyanın her yanında aynı mesleği icra edenler, bilgi alışverişlerinde bulunarak mesleki dayanışmanın gücünü hissetmektedir.
Mesleki dayanışma çok önemlidir! Dayanışma ortak değerleri paylaşmaktır, dayanışma mutlulukları paylaşmaktır, dayanışma sırtını rahatça birbirine yaslayabilmektir, dayanışma birbirini sırtında taşımaktır, dayanışma beni silip bizi yazabilmektir yüreklere.
Çalışanı ve emeklisi ile 250 bin civarında olan astsubayların kendine ait bir günün olmaması çok büyük bir eksiklikti. 1986 yılında mesleğime ilk başladığım günden bugüne hep içimde uhde kalmıştır. Diğer meslek gruplarının günleri kutlandığında, “Bizler neden hatırlan mıyoruz ?” demişimdir. Birçok kez sesimi duyurmaya çalıştım. Bu konuda makaleler yazdım. Emekli olduktan sonra bu konuda çalışmalarımı daha etkin bir şekilde sürdürdüm. Vatan savunmasını kendisine meslek edinmiş ve vatanı için gözünü kırpmadan canını feda eden meslektaşlarım, yılda bir gün bile olsa anılmalı ve kamuoyunda yer almalıdır.
Bugüne kadar yaptığım çalışmalarla Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD) kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 Tarihinin DÜNYA ASTSUBAYLAR GÜNÜ olarak anılması ve kutlanması için, kamuoyunda duyulmasını sağladım. Birçok yayın organında yer aldı. Örnek olarak, WİKİPEDİ, Özgür Ansiklopedi de 17 EKİM Tatiller ve özel günler bölümünde DÜNYA ASTSUBAYLAR GÜNÜ olarak yer almıştır. Artık birçok kurum ve kuruluşun kutlanacak günler listesinde yer almıştır.
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulunun 19 Mart 2012 tarihinde yaptığı toplantıda, Basın yayın ve tanıtımdan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak yapmış olduğum teklif üzerine 17 Ekim tarihlerinin Dünya Astsubaylar Günü olarak kutlanması kararını almıştır. İlk olarak 17 Ekim 2012 tarihinde TEMAD’ın kuruluş günü aynı zamanda Dünya Astsubaylar Günü olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Yapılan kutlamalar çerçevesinde 5 gün süren program, İlk gün Genel merkez ve tüm şube başkanlıklarımızda Anıtkabir’e ve şehir meydanlarında Atatürk anıtına çelenkler konulup, istiklal marşı okunarak başlanmıştır. Astsubay konularının ele alındığı panel, Astsubay ve eşlerinin hazırladığı resim ve fotoğraf sergisi, TEMAD Kupası At yarışları, E. Astsubay Mustafa Yıldızın Dünya bisiklet turu, Binlerce meslektaşımızın katılımı ile Anıtkabir’e Çelenk Konulması ve Büyük Ankara Yürüyüşü, Eurovision 2011 Birincisi Azerbaycanlı sanatçılar Nigar & Eldar katılımı ile büyük konser icra edilmiştir. Benzer programlarla 2013 – 2014 – 2015 yıllarında da kutlanmıştır.
Yabancı ülke Büyükelçi ve Askeri ateşelerinin, siyasi liderlerin, hükümet temsilcilerinin ve meslektaşlarımızın katılımı ile her yıl geleneksel halde kutlanan bir gün haline gelmiştir.
Yaklaşık 100 bin çalışan ve 150 bin Emekli Astsubay meslektaşlarımızın aileleri ile birlikte Bir milyonun üzerinde camiamız yılda bir gün de olsa, hayatlarını adadıkları mesleklerinin hatırlanarak kamu gündemine gelmesi ve bir arada olmaları çok önemlidir.
Ebediyete intikal etmiş olan tüm astsubaylarımızı ve şehitlerimizi rahmet minnet şükranla anıyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapan cefakar, emektar muvazzaf ve emekli tüm meslektaşlarımın 17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü’nü en içten dileklerimle kutlar, sağlıklı, mutlu ve başarılı nice yıllar dilerim.
* * * * *
TEMAD’ın resmî örütbağ sayfasında 15 Ekim 2021 Cuma günü yayınladığı haber ile
Genel Başkanımız Hamza DÜRGEN, “Astsubaylar Günü” kutlama programını kamuoyuna duyurdu.
(https://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-37nci-kurulus-yildonumu-kutlama-programi/)
TEMAD’ın sayfasındaki bu duyuruda;
Genel Başkan Hamza DÜRGEN bir doğrunun önüne bir yalan bağlamış!
“Kuruluş yıl dönümü” TEMAD’ın resmî günüdür. Kutlamak da TEMAD’ın meşru hakkıdır.
Lâkin “Astsubaylar Günü” ucuz bir yalandır, gayri meşrudur.
Bu duyuruda bir de imlâ hatâsı var!
Belki TEMAD'dan birileri okurlar;
“Yıldönümü” ibâresini bitişik yazmışlar; “yıl dönümü” şeklinde ayrı yazılır, hatırlatalım!..
* * *
Resmî örütbağ sayfasınde 16 Ekim 2021 Cumartesi günü neşretdiği haberde,
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanı Dz. Albay Cenk TOPUZ ve
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürü Doç.Dr. Bayram KILIÇ’a Türkiye dar geldi!..
Birisi subay, birisi akademisyen olan bu iki eşhâs,
Hedef büyütdüler! Türkiye hudutlarını da aşıp dünyâya açıldılar!..
Ve
“Ordumuzun belkemiği” dedikleri astsubaylarımızın “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladılar.
(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html)
* * *
Resmî örütbağ sayfasında 16 Ekim 2021 Pazar günü neşretdiği haberde
TESUD Genel Başkanı Em.Hv.Korgeneral Erdoğan KARAKUŞ,
“Meslektaşları olmasından gurur duyduğu,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin "temel direkleri" dediği,
Kahraman Astsubaylarımızın “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladı…
* * *
17 Ekim 2021 Pazar günü resmî twitter hesâbında yayınladığı haber ile
Millî Savunma Bakanlığı;
“Ülkemiz ve milletimiz için görev yapan,
“Tüm emekli ve muvazzaf Astsubaylarımızın "Astsubaylar Günü"nü kutladı!..”
(https://twitter.com/hashtag/AstsubaylarG%C3%BCn%C3%BC?src=hashtag_click)
* * * * *
27 sene hapis yatdıkdan sonra,
Kendisini hapse atan devletin ilk zenci Cumhurbaşkanı olan Nelson MANDELA şöyle dedi;
“Ȃlimler sûkut eder ise câhiller konuşur!”
“Dünyâ Astsubaylar Günü” konusunda meydânı câhillere bırakmamak için,
Anlaşılan o ki, gene Eski Tüfek konuşacak!..
* * * * *
Dünyâda ve Türkiye’de;
“Astsubaylar Günü” olarak "tescil edilmiş resmî bir gün" olup olmadığını öğrenmek için
Evvelâ, emekli subaylarımızın derneği TESUD’un gapısını çaldım!
Ve aşağıda gördüğünüz şu dilekcemi 18 Ekim 2020 Pazar günü
Genel Başkan Em. Tuğgeneral Namık Kemal ÇALIŞKAN’a gönderdim.
* * *
Türkiye Emekli Subaylar Derneği Genel Başkanlığına
ANKARA
18 Ekim 2020
KONU: 17 Ekim Astsubaylar Günü vesilesi ile TESUD’un yapdığı basın duyurusu.
İLGİ: (http://www.tesud.org.tr/) isimli bağlantıda TESUD’un yayınladığı basın duyurusu.
1. 17 Ekim Astsubaylar Günü ve TEMAD’ın 36’ıncı kuruluş yıldönümünü kutlamak gâyesi ile;
18 Ekim 2020 Pazar günü İlgi bağlantıda TESUD kamuoyuna bir haber duyurdu. Ekran görüntüsü aşağıda görülen bu haberinde TESUD şöyle demekdedir;
“17 Ekim Astsubaylar Günü ve TEMAD’ın 36’ıncı kuruluş yıldönümü”
2. Ekran görüntüsü yukarıda görülen TESUD’un söze konu bu duyurusu hakkında benim suâlerim şöyledir.
16.06.1983 târih ve 2847 Kânun teşkil edilen TEMAD’ın;
a. Kuruluş günü olan 17 Ekim’in, “Astsubaylar Günü” olduğuna dair İlgi duyurusundaki TESUD beyanının hukûkî bir dayanağı var mıdır?
b. İlgi duyurusundaki “17 Ekim’in “Astsubaylar Günü” olduğuna dair TESUD beyanının hukûkî bir dayanağı var ise şâyet; hangi mevzuâta göre 17 Ekim günü “Astsubaylar Günü” olarak tesbit edilmişdir?
c. 2847 Kânun teşkil edilen TESUD’un “Subaylar Günü” olarak tesbit etdiği ve kutladığı bir gün var mıdır?
ç. Var ise şâyet; “Subaylar Günü” olarak tesbit etdiği gün, hangi mevzuâta istinâd etmekdedir?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim dört suâlimi,
TESUD Genel Başkanlığının cevâplamasını saygılarım ile arz ederim.
Şükrü IRBIK
* * *
Anamın babası rahmetli Hakkı dedem şöyle der idi;
Torunum! Usda katır sırtındaki yükü atmasını iyi bilir!
Teşbihde hatâ câizdir!
Lâkin, Namık Kemal Başkan da aynen öyle yapdı!
20 Ekim 2020 Salı günü gönderdiği
Ve dahi
Tek kelimesi dahi olmayan sözsüz e-posda cevâbında Namık Kemal Başkan;
Ben bilmem, Hulusi AKAR bilir diyerek
Topu, twitter hesâbındaki haberini kes-yapışdır yapdığı Millî Savunma Bakanlığına atdı!..
* * *
* * *
TESUD Genel Başkanı Em. Tuğgeneral Namık Kemal ÇALIŞKAN,
Astsubayların;
Fakat aynı Genel Başkan Namık Kemal ÇALIŞKAN,
Dünyâda ve Türkiye’de “Dünya Astsubaylar Günü” olmadığını bilmiyor!
Namık Kemal Başkanın içine yuvarlandığı bu tenâkuz
İyi bildiğimiz ucuz subay işgüzarlığından başka bir şey değil…
* * *
TESUD’dan sonra, aynı gün içinde,
Bindiğim akıl atını
Mensubu olduğum İçişleri Bakanlığı gapısına sürdüm.
Ve aynı suâli Bakanıma sordum!..
* * *
İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA
ANKARA
18 Ekim 2021
KONU: Dünya Astsubaylar Günü’nün Hukukî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) (http://www.tesud.org.tr/) isimli internet sitesinde Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması hakkında yayınladığı 17 Ekim 2021 târihli haber.
(b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
1. İlgi (a) bağlantıda mezkur internet sitesi, Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’ne aitdir. İşbu İlgi (a) sitede Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD), 17 Ekim 2021 târihinde bir haber yayınladı. Sûreti Ek’de görülen işbu haberinde TESUD, astsubayların “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladı.
2. TESUD’un yayınladığı İlgi (a) haber hakkında benim suâlim şudur;
17 Ekim gününün “Dünya Astsubaylar Günü” olduğu hususunda İçişleri Bakanlığının ilgili mevzuât kapsamında bugüne kadar verdiği karar, tescili ve izini var mıdır?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim suâlimi İlgi (b) Kânun kapsamında cevaplamasını,
İçişleri Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.18.10.2021. 2105133593.
Şükrü IRBIK
EK: (http://www.tesud.org.tr/) isimli internet sitesinde Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin 17 Ekim 2021 Pazar günü yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlama haberinin ekran görüntüsü.
* * *
Vatandaşın uyanık olanını askerde cenderme yapar derler!
Hakikâten doğru söz imiş!..
İçişleri Bakanına sorduğum suâle,
Kânun Ordusu Jandarma’nın Genel Komutanı şöyle cevâp verdi;
Mevzuâtımızda “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü diye bir gün yoktur.”
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Thu 11/25/2021 4:09 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 18.10.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2105133593 sayılı başvurunuz 25.11.2021 tarihinde GENEL SEKRETERLİK tarafından cevaplanmıştır:
Cumhurbaşkanlığı iletişim merkezine (CİMER) yapmış olduğunuz başvurunuz, Jandarma Genel Komutanlığınca alınmıştır.
Başvurunuzda belirtmiş olduğunuz hususlarla ilgili yapılan inceleme neticesinde; Başvuruya konu
17 Ekim gününün Dünya Astsubaylar Günü olarak kutlanması ile ilgili olarak
J.Gn.K.lığını kapsayan mevzuatta herhangi bir husus bulunmadığını bildirir,
bilgilerinize rica ederiz.
* * *
Hakikâte ermek için çaldığım üçüncü gapı,
Millî Savunma Bakanlığının gapısı oldu…
Bakan Hulusi AKAR’a sordum;
17 Ekim’in “Dünya Astsubaylar Günü” olduğu hususunda Millî Savunma Bakanlığının bilgisi var mıdır?
* * *
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
27 Ekim 2021
KONU: Dünya Astsubaylar Günü’nün Hukukî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) (http://www.tesud.org.tr/) isimli internet sitesinde Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması hakkında yayınladığı 17 Ekim 2021 târihli haber.
(b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
1. İlgi (a) bağlantıda mezkur internet sitesi, Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’ne aitdir. İşbu İlgi (a) sitede Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD), 17 Ekim 2021 târihinde bir haber yayınladı. Sûreti Ek’de görülen işbu haberinde TESUD, astsubayların “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladı.
2. TESUD’un yayınladığı İlgi (a) haber hakkında benim suâlim şudur;
17 Ekim gününün “Dünya Astsubaylar Günü” olduğu hususunda Millî Savunma Bakanlığının bilgisi var mıdır?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim suâlimi İlgi (b) Kânun kapsamında cevaplamasını,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.27.10.2021. 2105290166.
Şükrü IRBIK
* * *
Bakan Hulusi AKAR'ı tebrik ediyorum. Bana gönderdiği cevâbında şöyle dedi;
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlanan bir gün yoktur”
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Fri 11/12/2021 12:23 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 27.10.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2105290166 sayılı başvurunuz 12.11.2021 tarihinde VAKIF/DERNEK VE KOORDİNASYON ŞUBESİ MÜDÜRLÜĞÜ tarafından cevaplanmıştır:
Talepte bulunduğunuz konu ile ilgili müracaatınız incelenmiştir.
Yapılan inceleme neticesinde
dünyada kutlanan önemli gün ve haftalar arasında böyle bir gün olmadığı tespit edilmiştir.
Bilgilerini rica ederim.
* * *
Ben Şükrü IRBIK’ın Bakan Hulusi AKAR’dan bir ricâsı var!
Dilekceme gönderdiği cevâbda;
“Dünyâ Astsubaylar Günü” isimli resmî bir gün mevcut olmadığını ikrâr etdiği hâlde,
Ve dahi
Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’ı bu çelişkisini açıklamaya dâvet ediyorum!..
(https://temad.org/astsubaylar-gunu-ve-37-kurulus-yil-donumu-kapsaminda-gazi-orduevinde-resepsiyon/)
* * *
“Ordumuzun belkemiği” astsubaylarımızın,
“Dünyâ Astsubay Günü”nü kutlayan devlet kurumlarından birisi de
Mezunu olduğum Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı idi…
Okul Komutanı Dz. Albay Cenk TOPUZ
Ve
Okul Müdürü Doç. Dr. Bayram KILIÇ’a şu iki suâli tevcih etdim;
İkinci suâle bâhusus dikkat buyurun!..
* * *
* * *
Korsan “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlayacak kadar cingöz davranan TOPUZ-KILIÇ ikilisi,
Bu ikinci suâlimi okuyunca dut yediler, bülbül oldular!
Bunu cevaplayacak kadar dürüst ve yürekli davranamadılar.
* * *
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
17 Kasım 2021
KONU: Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” Olarak Kutlamasının Hukûkî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haber.
(b) (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi.
(c) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
1. İlgi (a) bağlantıda mezkur resmî örütbağ adresi, Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığına aitdir. İşbu İlgi (a) adresde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı, 17 Ekim 2021 Pazar günü bir haber yayınladı. Sûreti EK-A’da görülen işbu İlgi (a) haberinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı; “Ordumuzun bel kemiği astsubaylarımızın” “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladığını kamuoyuna duyurdu.
2. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının faaliyetlerini İlgi (b) bağlantıda münteşir “2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi”ne müstnediden icrâ edececeği her türlü şüpheden vârestedir. Bu cümlenin devâmı olmak üzere, Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlama konulu İlgi (a) haberi hakkında benim suâllerim şunlardır;
a. “17 Ekim’i” hangi makâm, hangi mevzuâta müsteniden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak tescil ve ilân etmişdir?
b. İlgi (b) adresde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi münteşirdir. İşbu Çalışma Takvimini tetkik etdiğimde; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda 2021 senesinde bir faaliyetinin mevcut olmadığını tesbit etdim. 2020-2021 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi’nde 17 Ekim 2021 Pazar gününü “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda resmî bir faaliyeti mevcut mu idi? Bu cümleden olmak üzere; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 17 Ekim 2021 Pazar gününü hangi mevzuâta istinâden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamışdır?
c. 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı, dost/müttefik ülkelerin Astsubay Okulları ile; kutlama mesajı teatisi, öğrenci mübadelesi, heyet ziyâreti vb. müşterek ve mütekâbil faaliyetler icrâ etmiş midir?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim üç suâlimi İlgi (c) Kânun kapsamında cevaplamasını,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.17.11.2021. 2105584075.
Şükrü IRBIK
E K L E R:
EK-A: (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haberin ekran görüntüsü.
EK-B: (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi.
EK-A:
EK-A: (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli resmî örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haberin ekran görüntüsü.
17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü Kutlama Mesajı;
Ordumuzun belkemiği astsubaylarımızın Dünya Astsubaylar Gününü kutluyor, sağlıklı, huzurlu ve barışın üstün geldiği bir yaşam dileklerimle şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi şükranla anıyorum.
Bayram KILIÇ Cenk TOPUZ
Doç.Dr. Dz.Alb.
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Md. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanı
EK-B:
EK-B: (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli resmî örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi ekran görüntüsü.
* * *
“Dünyâ Astsubaylar Günü” kutlaması hakkında sorduğum suâllere
En pişkin cevâbı Albay TOPUZ ve Doç.Dr. KILIÇ verdi…
Tam bir laf salatası olan cevâbında bu iki şahıs,
Yalan söylemekden ve iftirâ atmakdan da geri durmadılar!
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Tue 12/28/2021 12:12 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 17.11.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2105584075 sayılı başvurunuz 28.12.2021 tarihinde DENİZ ASTSUBAY MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRLÜĞÜ tarafından cevaplanmıştır:
Türkiye emekli subaylar, emekli astsubaylar, emekli uzman erbaşlar, harp malulü gaziler, şehit dul ve yetimleri ile muharip gaziler dernekleri hakkında ve ilgili dernekler kanunu kapsamında faaliyet gösteren Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir.
Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için sürdürülen çalışmalar kapsamında; Türkiye'de çalışan ve emekli olan astsubayların kendilerini özel hissetmelerini, tüm gayretlerini sarf ettikleri adeta hayatlarını adadıkları mesleklerinin toplum tarafından önemsendiğini görmelerini, meslektaşlarının mesleklerine bağlılığını, kendilerine olan güvenin artırılmasını ve yalnız olmadıklarını hatırlatmak amaçlanmaktadır.
Milli Savunma Üniversitesi Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu görev bilinci, şeref, sadakat ve sorumluluk değerleri ile donatılmış, Atatürk ilke ve inkılâplarını özümsemiş, yeterli fiziki yeteneğe ulaşmış, gelişmeye açık, askerlikle ilgili bilgilerle donatılmış, geleceğin ve askerliğin ruhunu yakalamış, çalışkan, bilgili ve sorumluluk sahibi, ön lisans düzeyinde eğitim ve öğretim görmüş, kendisini Türk Deniz Kuvvetlerine hizmete adamış muvazzaf Deniz Astsubayı yetiştirmektir. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu ihtiyaçları doğrultusunda eğitim ve öğretim vermek misyonunu benimseyerek önemi giderek artan dünya denizlerinde ve bu denizlere sınır olan kıyılarda söz ve hak sahibi olacak Türk Deniz Kuvvetleri gemi ve karargahlarında görev yapacak nitelikli, çalışkan, bilgili, sorumluluk sahibi Deniz Astsubayları yetiştirme vizyonu ile görevini sürdürmektedir.
Kurum ve kuruluşların dış dünyaya açılan penceresi olan bu tür örün sayfalarında, ilgili çalışma planları yada faaliyet takvimlerinde yer almasa dahi o kurum ve kuruluşun misyon ve vizyonunu yakinen ilgilendiren konularda toplumu alakadar eden hususlara hassasiyet göstererek anma, tebrik vb. duyurular yapılması olağandır. Misyon ve vizyonu yukarıda açıklanan Milli Savunma Üniversitesi Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu’nun ‘Dünya Astsubaylar Günü’ hakkındaki tebriğini bu çerçevede değerlendirilmesi bilgilerinize rica olunur.
* * *
TOPUZ-KILIÇ ikilisi,
Kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 târihinin;
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için TEMAD’ın çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir”
diyerek hem yalan söylediler hem de TEMAD’a iftirâ atdılar.
Çünkü;
Kuruluş günü olan 17 Ekim’in;
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için
TEMAD’ın bugüne kadar Millî Savunma Bakanlığına gönderdiği iki satır yazı yok!
Aşağıda gördüğünüz 28 Aralık 2021 târihli CİMER dilekcem ile;
TOPUZ-KILIÇ ikilisine ben sâil Şükrü IRBIK bu kez de şu suâli sordum;
“Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin “Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğünü” İlgi (d) yazısında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün beyân etdiği faaliyet hakkında Millî Savunma Bakanlığının bilgisi ve tensibi var mıdır?
* * *
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
28 Aralık 2021
KONU: Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” Olarak Kutlamasının Hukûkî Durumu Hakkında.
İLGİ: (a) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
(b) 17 Kasım 2021 târih ve 2105584075 sayılı CİMER dilekcem.
(c) (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haber.
(ç) (https://damyo.msu.edu.tr/document/takvim.pdf) isimli örütbağ adresinde münteşir Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi.
(d) Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü’nün 28 Aralık 2021 Salı gün ve 12:12PM saatli e-posdası.
(e) Millî Savunma Bakanlığı Vakıf/Dernek ve Koordinasyon Şube Müdürlüğünün 12 Kasım 2021 Cuma gün ve 12:23PM saatli e-posdası.
1. İlgi (a) Bilgi Edinme Hakkı Kânunu kapsamında hazırladığım İlgi (b) dilekcemi; CİMER vasıtası ile 17 Kasım 2021 târihinde Millî Savunma Bakanlığına gönderdim. Sûreti EK-A’da görülen 2105584075 sayılı işbu İlgi (b) dilekcemin;
a. Birinci maddesinde;
- İlgi (c) bağlantıda mezkur resmî örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının bir haber yayınladığını,
- Sûreti EK-B’de görülen işbu İlgi (c) haberinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının; “Ordumuzun bel kemiği astsubaylarımızın” “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutladığını kamuoyuna duyurduğunu,
Millî Savunma Bakanlığının bilgisine arz etdim.
b. İkinci maddesinde ise; İşbu İlgi (c) haber hakkında Millî Savunma Bakanlığına aşağıda görülen şu üç suâlimi tevcih etdim;
- 2. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının faaliyetlerini İlgi (ç) bağlantıda münteşir “2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi”ne müstnediden icrâ edececeği her türlü şüpheden vârestedir. Bu cümlenin devâmı olmak üzere, Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlama konulu İlgi (c) haberi hakkında benim suâllerim şunlardır;
- a. “17 Ekim’i” hangi makâm, hangi mevzuâta müsteniden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak tescil ve ilân etmişdir?
- b. İlgi (ç) adresde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının “2021-2022 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi” münteşirdir. İşbu Çalışma Takvimini tetkik etdiğimde; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda 2022 senesinde bir faaliyetinin mevcut olmadığını tesbit etdim. 2020-2021 Eğitim-Öğretim Yılı Yıllık Çalışma Takvimi’nde 17 Ekim 2021 Pazar gününü “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda resmî bir faaliyeti mevcut mu idi? Bu cümleden olmak üzere; Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı 17 Ekim 2021 Pazar gününü hangi mevzuâta istinâden resmî “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamışdır?
- c. 17 Ekim’i “Dünya Astsubaylar Günü” olarak kutlamak konusunda Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı, dost/müttefik ülkelerin Astsubay Okulları ile; kutlama mesajı teatisi, öğrenci mübadelesi, heyet ziyâreti vb. müşterek ve mütekâbil faaliyetler icrâ etmiş midir?
2. İşbu İlgi (b) dilekcemin ikinci maddesindeki bilgi talebime; İlgi (d) yazısı ile Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü cevap gönderdi. Sûreti EK-C’de görülen 28 Aralık 2021 (bugün) târihli işbu İlgi (d) yazısının birinci satırında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü şöyle demekdedir;
- “Türkiye emekli subaylar, emekli astsubaylar, emekli uzman erbaşlar, harp malulü gaziler, şehit dul ve yetimleri ile muharip gaziler dernekleri hakkında ve ilgili dernekler kanunu kapsamında faaliyet gösteren Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir.”
3. Sûreti EK-C’de görülen işbu İlgi (d) yazısının birinci satırında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün sözünü etdiği; “Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin Dünya Astsubaylar Günü olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğünün bilindiğine” dair olmak üzere verdiği bilgi hakkında Millî Savunma Bakanlığına benim suâlim şudur;
- Sûreti EK-Ç’de görülen İlgi (e) ile gönderdiği yazısında Millî Savunma Bakanlığı; “yapılan inceleme neticesinde dünyada kutlanan önemli gün ve haftalar arasında “17 Ekim Dünya Astsubaylar Günü” olarak böyle bir gün olmadığını” tarafıma birdirmiş idi. “Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD), kuruluş günü olan 17 Ekim 1984 tarihinin “Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için çalışmalar sürdürdüğünü” İlgi (d) yazısında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğünün beyân etdiği faaliyet hakkında Millî Savunma Bakanlığının bilgisi ve tensibi var mıdır?
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim biricik suâlimi İlgi (a) Kânun kapsamında cevaplamasını,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.28.12.2021. 2106247517.
Şükrü IRBIK
E K L E R:
EK-A: 17 Kasım 2021 târih ve 2105584075 sayılı CİMER dilekcem.
EK-B: (https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/asbKutlama.html) isimli örütbağ adresinde Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının yayınladığı “Dünya Astsubaylar Günü” kutlaması konulu haberin ekran görüntüsü.
EK-C: Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Müdürlüğü’nün 28 Aralık 2021 Salı gün ve 12:12PM saatli e-posdası.
EK-Ç: Millî Savunma Bakanlığı Vakıf/Dernek ve Koordinasyon Şube Müdürlüğünün 12 Kasım 2021 Cuma gün ve 12:23PM saatli e-posdası.
* * *
Zor, oyunu bozar!...
Her atın bir çıbık ile kovulamayacağını gören
Ve dahi
Ayakları suya eren Okul Müdürü Doç.Dr. Bayram KILIÇ,
Hemen yelkenleri suya indirdi!..
17 Ekim 1984 târihinin
“Dünya Astsubaylar Günü” olarak anılması ve kutlanması için TEMAD’ın çalışmalar sürdürdüğü bilinmektedir”
Diyerek TEMAD’a iftirâ atanlar,
İşde, aşağıda görülen lafzî kıvırmalar ile tükürdüklerini yaladılar!...
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish
C
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Fri 1/14/2022 12:09 PM
To: You
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 28.12.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2106247517 sayılı başvurunuz 14.01.2022 tarihinde DENİZ ASTSUBAY MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRLÜĞÜ tarafından cevaplanmıştır:
1. 17 Ekim tarihinin "Dünya Astsubaylar Günü" olarak kutlanması ile ilgili Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulunun başlattığı herhangi bir çalışma mevcut değildir.
2. 17 Ekim tarihinin "Dünya Astsubaylar Günü" olarak anılması ve kutlanması ile ilgili olarak açık kaynaklardan bilgiye ulaşılmaktadır. Konuya ilişkin yapılan çalışmalar ile ilgili Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Müdürlüğünde belge bulunmamaktadır.
* * *
Sürdüm, sürdüm akıl atımı,
Vardım, kendi derneğimiz TEMAD’dın gapısına…
Genel Başkan Hamza DÜRGEN’e dedim ki;
TEMAD’ın sözünü etdiği “17 Ekim Astsubaylar Günü” resmî olarak müseccel “târihî gün” müdür?
* * *
TÜRKİYE EMEKLİ ASTSUBAYLAR DERNEĞİ GENEL BAŞKANLIĞINA
ANKARA
21 Ekim 2020
KONU: TEMAD’ın kutladığı “17 Ekim Astsubaylar Günü” hakkında.
İLGİ: (a) (http://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/) isimli bağlantıda TEMAD’ın yayınladığı basın duyurusu.
(b) Ulusal Ve Resmi Bayramlar İle Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri Ve Tarihi Günlerde Yapilacak Tören Ve Kutlamalar Yönetmeliği. (R.G. Tarihi:5/5/2012, R.G Sayısı: 28283).
1. İlgi (a)’da münteşir bağlantsında Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD); 17 Ekim 2020 târihinde bir basın duyurusu yapdı. İşbu basın duyurusunda TEMAD Genel Başkanlığı şöyle dedi;
“17 Ekim Astsubaylar Günü (…) icra edilmiştir.”
TEMAD’ın söze konu işbu basın duyurusunun 18 Ekim 2020 târihli ekran görüntüsü işbu dilekcemin Ek’ine merbutdur.
2. Bilindiği üzere İlgi (b) Yönetmelik; “târihî günlerin” kutlanması amacıyla yapılacak törenleri tanzim eder. İşbu Yönetmeliğin; Dördüncü bölüm, “Tarihi Günler, Mahalli kurtuluş günleri, Atatürk günleri ve diğer tarihi günler” alt başlığı altında yer alan Madde 8 mucibince tarihi günlerin kutlama faaliyetleri; Başkentte Ankara Valiliğince oluşturulacak kutlama komiteleri tarafından belirlenir.
3. İşbu dilekcemin ilk iki maddesinde verdiğim bilgi ve beyân etdiğim İlgi (b) Yönetmelik muvâcehesinde benim suâllerim şunlardır;
a. İlgi (a)’da münteşir basın duyurusunda TEMAD’ın sözünü etdiği “17 Ekim Astsubay Günü”, resmî olarak tescil edilmiş bir “târihî gün” müdür?
b. İlgi (a) bağlantısında neşretdiği haber ile TEMAD’ın kamuoyuna duyurduğu “17 Ekim Astsubaylar Günü” vesilesi ile icrâ etdiği kutlama programı, İlgi (b) Yönetmeliğin 8’inci Maddesi mucibince Ankara Valiliğinin oluşturacağı kutlama komitesi tarafından belirlenmiş midir?
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim iki suâlimi,
TEMAD Genel Başkanlığının cevâplamasını saygılarım ile arz ederim.
Şükrü IRBIK
EK: (http://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/) isimli bağlantıda TEMAD’ın yayınladığı basın duyurusunun 18 Ekim 2020 Pazar gününe ait ekran görüntüsü.
EK
EK: (http://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/) isimli bağlantıda TEMAD’ın yayınladığı basın duyurusunun 18 Ekim 2020 Pazar gününe ait ekran görüntüsü.
17 EKİM ASTSUBAYLAR GÜNÜ VE TEMAD’IN 36’NCI KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ KUTLANDI
Tarih: 17 Eki 2020 Kategori: Duyurular, Genel, Haberler, ManşetYorum Yok
Yazdırhttp://temad.org/17-ekim-astsubaylar-gunu-ve-temadin-36nci-kurulus-yildonumu-kutlandi/"> E-posta
17 Ekim Astsubaylar Günü ve TEMAD’ın 36’ncı Kuruluş Yıl Dönümü Kutlama Programı bu yıl pandemi tedbirleri kapsamında sadece Genel Merkez ve Ankara Şubelerimizin Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleri, Yüksek Denetleme Kurulu Başkanı ve hanımefendilerden oluşan sınırlı katılımla icra edilmiştir.
Anıtkabir’deki tören saat:11.00’de başlamış, saygı duruşu ve mozoleye Genel Başkan Sn. Hamza DÜRGEN tarafından çelenk konulmasının ardından, Genel Başkanın Şeref Defterine günün anlam ve önemini ifade eden duygularını yazıp imzalaması ile sona ermiştir.
* * *
“Dünya Astsubay Günü” olarak tescil edilmiş resmî bir “gün” var mıdır diye sorduğum suâlime;
İstiskâlen de ola TESUD Genel Başkanı cevâp gönderdi,
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanı cevâp gönderdi,
İçişleri Bakanlığını temsilen Jandarma Genel Komutanı cevâp gönderdi,
Millî Savunma Bakanı cevâp gönderdi…
Fakat
Bizim dernek TEMAD, dut yedi bülbül oldu!
Hamza Başkan cevâp verecek kadar bile nezâket gösdermedi…
* * *
Kutlayacak resmî bir günü bile olmayan muhterem “astsubay” meslekdaşlarım!
İşde, yukarıdaki belge ve resimlerde gördünüz!..
“Astsubaylar Günü” ve “Dünyâ Astsubaylar Günü” konusunda
Devlet kurumlarının hâli pür melâli böyle…
Korsan toplantı yapmanın yasak olduğu Türkiye’de
Korsan resmî gün ilan edilebilir mi?..
Kânun ile teşkil edilmiş
Ve dahi
Kânun dâhilinde faaliyet icrâ etmesi gereken derneğimiz TEMAD’ın
17 Ekim’i kânunsuz olarak “Dünyâ Astsubaylar Günü” tertip ve ilan etmesi ne demek oluyor?
Ekmeğini yediği devletimize TEMAD, yoksa meydan mı okuyor?
Peki,
Türkiye’de ve dünyâda resmî bir gün ilân etmek için neler yapmalı?
Şimdi, bunları bir görelim hele…
* * * * *
UNESCO 1994 senesinde 5 Ekim’i “Dünya Öğretmenler Günü” ilân etmiş.
UNESCO‘dan 25 sene sonra da Türkiye Cumhuriyeti Devleti 2019 senesinde;
24 Kasım’ı Türkiye’de “Öğretmenler Günü” ihdâs etmiş.
Bu cümleden olmak üzere;
24 Kasım “Öğretmenler Günü”dür.
222, 657 ve 1739 Sayılı Kânunları TBMM meriyyete koymuş,
Millî Eğitim Bakanlığı Yönetmeliği yayınlamış,
Ve 24 Kasım “Öğretmenler Günü” 2019 senesinde millî “resmî gün” olarak tescillenmiş…
* * *
18 Mart, “Şehitler Günü”dür.
19 Eylül, “Gâziler Günü”dür.
Peki, bu iki günü hangi devlet kurumu ilân ve tescil etmiş?
Millî Savunma Bakanlığı…
4768 Sayı ve 27 Haziran 2002 târihli Kânunu TBMM meriyyete koymuş,
Bu Kânuna müsteniden, Millî Savunma Bakanlığı 2003 senesinde Yönetmelik yayınlamış,
Ve bu iki gün millî “resmî gün” olarak tescillenmiş.
Güzel,
17 Ekim’i “Astsubaylar Günü” olarak tescil etdirmek konusunda
Millî Savunma Bakanlığı bugüne kadar kılını kıpırdatmış mı?
* * *
Her devlet;
Kendi iç hukukundan aldığı salâhiyyet ile millî ve resmî günler ihdâs edebilir.
Fakat mevzu devlet hududunun dışına taşınca,
Dünyâ hukukunu temsil eden uluslararası teşkilât borusunu ötdürür.
17 Ekim’i “Dünyâ Astsubaylar Günü” olarak tescil etdirmek için de
Birleşmiş Milletler’in gapısını çalmak gerek!
19 Kasım, “Dünyâ Tuvalet Günü”dür.
Birleşmiş Milletler Teşkilâtı
Aşağıda gördüğünüz A/RES/67/291 Sayılı şu karârı almış.
Ve bu Genel Kurul Karârı ile 2013 senesinde
19 Kasım’ı “Dünyâ Tuvalet Günü” ilân etmiş.
* * *
17 Ekim’i “Dünyâ Astsubaylar Günü” olarak tescil etdirmek konusunda;
5 seneden beri TEMAD Genel Başkanlığı makâmında oturan
Hamza DÜRGEN kılını kıpırdatmış mı?
Hayır!..
4 seneden beri Millî Savunma Bakanlığı makâmında oturan
Hulusi AKAR kılını kıpırdatmış mı?
Hayır!..
Meslekdaşım emekli astsubay Yüksel BİNİCİ,
TEMAD Genel Başkanı emekli astsubay Hamza DÜRGEN,
TESUD Genel Başkanı emekli subay Erdoğan KARAKUŞ,
DAMYO Komutanı Dz. Albay Cenk TOPUZ,
Millî Savunma Bakanı emekli subay Hulusi AKAR…
Bu şahısların hepsi
Göreve başlamadan evvel asker andı içmiş muvazzaf-emekli subay ya da astsubay.
211 Sayılı TSK İçhizmet Kânununa istinâden içdikleri asker andında şöyle dediler;
“Her zaman ve her yerde kânunlara itaat edeceğime namusum üzerine andiçerim"
Fakat
Yukarıda isimlerini gördüğünüz münkir zevât;
211 Sayılı TSK İçhizmet Kânununu ve nâmusları üzerine içdiği asker andını inkâr etmişler
Ve dahi
Abdal Neşet’in türküsünde çığırdığı gibi
Hak aramışlar, hayâl ile düş ile…
* * *
Aksi isbatlanmayan iddia, hakikâtin yerini alır!..
Meslekdaşımız emekli astsubay Yüksel BİNİCİ'nin 2012 senesinde uydurduğu
“Astsubay Günü” iddiası, hakikâtin yerini almasın diye;
Biz de bugün emekliassubaylar.org’da evvel Allah, yalanın belini kırdık
Ve dahi
Hakikât ışığında boğduğumuz “Astsubay Günü” iddiasını târih çöplüğüne atdık.
İşde, belgesini yukarıda gördünüz!
Dünyâ Tuvalet Günü bile var.
Fakat
Türkiye’de Astsubaylar Günü yok!
Dünyâda ise Dünyâ Astsubaylar Günü yok!
Meslekdaşımız Yüksel BİNİCİ’nin tezgâhladığı “Dünyâ Astsubaylar Günü” hakkında kânun yok!..
Hukuken mevcut olmayan korsan “Dünya Astsubaylar Günü”nü kutlamak da ne oluyor?..
Aklınızdan zorunuz mu var?
Yoksa!..
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|
Eski Tüfek Şükrü IRBIK’dan
Sayın Prof.Dr. Mesut UYAR’a Mektup-1
Sayın Prof.Dr. Mesut UYAR,
Antalya Bilim Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı
Uluslararası İlişkiler Profesörü
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
18 Ağustos 2022
Konu: Astsubay Sorununun İhmâl Edilen Boyutu İsimli Makâleniz Hakkında.
İlgi: (a) (https://www.indyturk.com/node/458671/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/astsubay-sorununun-ihmal-edilen-boyutu) isimli bağlantıda yayınladığınız 12 Ocak 2022 Çarşamba gün ve 5:32 saatli “Astsubay Sorununun İhmal Edilen Boyutu” isimli makâleniz.
Sayın Prof.Dr. Mesut UYAR,
Independent Türkçe için yazdığınız ve 12 Ocak 2022 Çarşamba günü İlgi bağlantıda yayımladığınız “Astsubay Sorununun İhmal Edilen Boyutu” isimli makâlenizi emekliassubaylar.org isimli siteden okudum.
Emekli bir subay olarak; mezkur makâlenizde “köklü bir sorun” dediğiniz Türk Ordusundaki “astsubay” sınıfı hakkında böyle bir makâle yayımladığınızdan ötürü size teşekkür ederim. Handiyse ömrünüzün tamamını hasretdiğiniz subaylık mesleğinizi icrâ eder iken ciddî ve sizi hayretlere düşüren olay ve durumlar yaşamış olmalısınız ki; Ordumuz astsubay sınıfının durumunu bu makâlenizde “köklü bir sorun” olarak nitelemişsiniz.
Kıymetli Mesut Hocam,
Emekli bir astsubay olarak ben Şükrü IRBIK da; mensubu olduğum astsubay sınıfının târihini emekli olduğum 2011 senesinde buyana nâcizâne tetkik etmeye çalışıyorum. Bu konuda yazdığım makâlelerimi de emekliassubaylar.org isimli sitemizdeki Eski Tüfek isimli köşemde yayımlıyorum.
Bu mânâda; sizin mezkûr makâlenizi okumak emekli bir astsubay olarak beni hem mesrur etdi hem de tabii olarak cevaplanması gereken bir takım suâlleri zihnimde tebellür etdirdi. Bu suâllerin cevâbını sizden öğrenmek hiç şüphe yok ki, “astsubay meselesinin” anlaşılmasına; devletimiz, ordumuz ve astsubay sınıfının yaşadığı sıkıntılara bir an evvel çözüm bulunmasına çok yardımcı olacak.
Bu cümleden olmak üzere; söze konu makâleniz hakkında 19 madde başlığı altında hazırladığım ve aşağıdaki sayfada size tevcih etdiğim 32 adet suâlimi cevaplamanızı ricâ ederim hocam.
Saygılarımla
Şükrü IRBIK
Astsubay Sorununun İhmal Edilen Boyutu İsimli Makâleniz Hakkında Suâllerim;
1. Mezkûr makâlenizin birinci satırında; astsubay meselesinin 1912 yılına kadar uzandığını ifâde etmisşiniz.
Suâl-1; Astsubay meselesi’nin 1912 yılına kadar uzandığına dâir verdiğiniz bu bilginin kaynağı nedir?
2. Bilindiği üzere bugün “astsubay” olarak tesmiye etdiğimiz asker sınıfı; 5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde teşkil edildi. Mersum Kânunun birinci maddesinde astsubay; “T.C. Ordusunun “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde subaya yardımcı olan asker kişi” olarak târif, tefrik ve tavzif edildi. 5802 Sayılı mezbûr Kânunun birinci maddesinin işbu hükümü; 926 Sayılı Kânunda bugün de hâlen ve aynen cârîdir. Hukuk bunu emretmesine rağmen mezkûr makâlenizin beşinci satırında; astsubay sınıfının ordumuzun “teknik” hizmetlerini yerine getiren teknisyenleri olduğunu ifâde etmişsiniz.
Suâl-2; Astsubay sınıfının ordumuzun “teknik” hizmetlerini yerine getiren teknisyenleri olduğuna dâir verdiğiniz bu bilginin kaynağı nedir?
3. Bugün “astsubay” olarak tesmiye etdiğimiz asker sınıfı; 5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde teşkil edildi. Mersum Kânunun birinci maddesinde astsubay; “T.C. Ordusunun “ast komuta kademelerinde” görev yapan asker kişi” olarak târif, tefrik ve tavzif edildi. 5802 Sayılı mezbûr Kânunun birinci maddesinin işbu hükümü; 926 Sayılı Kânunda bugün de hâlen ve aynen cârîdir. Hukuk bunu emretmesine rağmen mezkûr makâlenizin altıncı satırında; astsubay sınıfının ordunun “en alt kademesinde” görev yapan asker sınıfı olduğunu ifâde etmişsiniz.
Suâl-3; Ordumuzda kaç çeşit “kademe” vardır? Bu bilginin kaynağı nedir?
Suâl-4; Astsubay sınıfının ordunun “en alt kademesinde” görev yapan asker sınıfı olduğuna dâir verdiğiniz bu bilginin kaynağı nedir?
4. Sözüme konu makâlenizin;
- Dokuzuncu satırında;
“Muharebede ise askerlerin düşman ateşi altında paniğe kapılıp dağılmadan silahlarını kullanıp gereken manevraları yapabilmeleri için başlarında her daim onları yöneten ve denetim altında tutan küçük birlik komutanlarına ihtiyaç vardı” demişsiniz.
Suâl-5; Bu cümlenizde bahsetdiğiniz ordu, hangi devletin ordusudur?
Suâl-6; Bu ihtiyacın kaynakları ve belgeleri nelerdir?
- Onuncu satırında;
“Böylelikle hem askerlere ferdi ve birlik halinde talim yaptıracak hem de muharebede onları sevk ve idare edecek uzman rütbeli asker ihtiyacı modern “astsubay” sınıfının doğmasına neden oldu” demişsiniz.
Suâl-7; Astsubay sınıfının doğmasına neden olan bu nedenlerin kaynak ve belgeleri nelerdir?
5. Mezkûr makâlenizin onbirinci satırında şöyle demişsiniz;
“Yani ülkemizdeki yaygın kanaatin aksine, astsubayların asıl işlevi talimcilik ve takım seviyesine kadar küçük birlik komutanlığıdır.”
Suâl-8; Astsubay hakkında ülkemizdeki yaygın kanaat nedir? Bu kanaatın kaynağı nedir?
6. Mekzûr makâlenizin onikinci satırında şöyle demişsiniz;
“Levazım, maliye, personel ve diğer idari işler ise sivil müteahhitlerin sorumluluğundaydı. Bu önemli görevlerin sivil sözleşmeli (üstelik bazıları yabancı) personel tarafından ifa edilmesi savaş esnasında görevde devamlılık, sadakat, disiplin ve emniyet sorunları yarattığı için zamanla askerileştirildi. Bu yeni askeri teknisyen, operatör ve diğer teknik ve idari görevliler “astsubay” statüsü verilip “astsubay” sınıfına dahil edildiler.
Suâl-9; “Bu yeni askeri teknisyen, operatör ve diğer teknik ve idari görevliler “astsubay” statüsü” verilip “astsubay” sınıfına dahil edildiler” bilgisinin kaynağı nedir?
7. Mezkûr makâlenizin onüçüncü satırında şöyle demişsiniz;
“Zaten astsubaylığın doğuşuna neden olan sıkı ve daimi talim klasik Osmanlı askeri sisteminde bir türlü yer bulamadı”
Suâl-10; “Astsubaylığın doğuşuna neden olan sıkı ve daimi talimin klasik Osmanlı askeri sisteminde bir türlü yer bulamamasının” sebedi nedir? Bu bilginin kaynağı nedir?
8. Mezkûr makâlenizin onüçüncü satırında şöyle demişsiniz;
“Teskere bırakan usta erler önce "gedikli" adı altında “astsubay” görevlerini icra etmekteydi. Başarılı gedikliler ise subay nasbedilirdi”
Suâl-11; “Teskere bırakan usta erlerin önce "gedikli" adı altında “astsubay” görevlerini icra ettiği” târih nedir?
Suâl-12; “Teskere bırakan usta erlerin önce "gedikli" adı altında “astsubay” görevlerini icra ettiğine” dair bu bilginin kaynağı/kânunu nedir?
9. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Usta-kalfa-çırak tarzı geleneksel görev başı eğitimle yetiştirilen gedikliler eğitmenlik, küçük birlik komutanlığı ve nişancı/operatör görevlerini yapıyor gözükseler de çoğunluğu okuma-yazma ve aritmetik bilmediğinden “astsubaylık” görevlerini layıkıyla yapamamaktaydılar.”
Suâl-13; “Gedikli" sınıfının “astsubay” sınıfı olduğuna dair bu bilginin kaynağı/kânunu nedir?
10. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Gediklilerin yapamadığı “talimcilik” ve “küçük birlik komutanlığı” görevlerini mektepli subaylar üstlenmek durumunda kaldı. Yanaşık düzen dahil bütün eğitimi subay üstlenince gedikliler daha çok idari ve lojistik görevlerde istihdam edilmeye başlandı.”
Suâl-14; Bu bilginin kaynağı nedir?
“Böylelikle etkisi günümüzde de devam eden “tehlikeli bir gelenek” başladı: Eğitimin tamamen küçük rütbeli subayların (teğmen-üsteğmen) görev ve sorumluluğu olarak görülmesi.”
Suâl-15; Bu bilginin kaynağı nedir?
Suâl-16; Efrâdın ta’lîmi hakkında ATATÜRK’ün Veli Çavuş’a atfen irâd buyurduğu nasihatini okudunuz mu?
11. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“31 Mart Vakası ve diğer isyanların faturasının alaylı subay ve çavuşlara (gedikli) çıkarılması sonucunda geleneksel kıta kaynaklı subay ve astsubay yetiştirme sistemi tamamen kaldırıldı.”
“Yerine aynı yıl ordu merkezlerinde "Gedikli Küçük Zabit Mektepleri" açıldı. Böylelikle ilk defa astsubay unvanına karşılık yeni bir tabir "küçük zabit" kullanılmaya başlandı ve Avrupa tarzı astsubay sisteminin kurulabilmesi için somut adım atıldı.”
Suâl-17; 31 Mart Vak’asının vuku bulduğu 1909 senesinde Ordu merkezlerinde "Gedikli Küçük Zabit Mektepleri" açılması için meriyyete konulan kânunu siz okudunuz mu? Sizde var ise şâyet bir sûretini bana gönderir misiniz?
Suâl-18; Avrupa’nın hangi devletlerinde “astsubay” sistemi mevcutdur? Bu bilginin kaynağı nedir?
12. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Mektepli gedikliler deneyimi hiç de planlandığı gibi gerçekleşmedi. Ancak hem sayıları azdı hem de birliklerde büyük zorluklarla karşı karşıya kalmışlardı. Subaylar onları eski alaylı gediklilerden farklı görmedi. Askerler ise onları ne amirleri gördü ne de kendilerinden saydı.”
Suâl-19; Bu bilginin kaynağı nedir?
13. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“1947'de Amerikan askeri yardım misyonu Türkiye'de göreve başladığında TSK'nın en büyük sorunlarından birinin “astsubaylar” olduğunu tespit etti.”
Suâl-20; Amerikalıların tesbit etdiğini bildirdiğiniz bu “astsubaylar sorunu” nedir?
Suâl-21; Bu bilginin kaynağı nedir?
Suâl-22; Amerikan ordusunda “astsubay” asker sınıfı mevcut mudur?
Suâl-23; Bu bilginin kaynağı nedir?
14. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Genelkurmay ve eski nesil subayların itirazlarına rağmen Amerikan yardım heyeti “astsubay” okullarına el atıp yeni silah, araç ve teçhizatı kullanacak, bakım ve onarımı yapacak tarzda dönüşüm gerçekleştirdiler ve yeni okullar açtılar.”
Suâl-24; Bu bilginin kaynağı nedir?
15. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“1949'da “gedikliler” memur statüsüne geçirildi ve maaşları arttırıldı. 1951'de “gedikli” tabiri yerine Amerikan Deniz Kuvvetleri'nde kullanılan "petty officer" teriminden Türkçe bir karşılık icat edilip "astsubay" tabiri kabul edildi. Yeni astsubay rütbeleri ise Amerikan Hava Kuvvetleri'nden alındı.
Suâl-25; Bu cümlenizdeki bilglerin kaynakları nelerdir?
Suâl-26; Türk Kara Kuvvetleri “astsubay” sınıfı için hangi ingilizce kelime icat edildi? Bu bilginin kaynağı nedir?
16. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“İlginç bir şekilde astsubaylar taleplerini duyurmaya çalışırken devletten ziyade kendi komutanlarını ve subayların tamamını muhatap almalarıdır. Talepler istenilen derecede karşılanılmayınca astsubaylar arasında subay düşmanlığı doğdu.”
Suâl-27; Bu cümlenizdeki bilglerin kaynakları/belgeleri nelerdir?
17. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Profesyonel ordu aslında eski sorunları düzeltmek için büyük bir fırsattı. Yapılması gereken örnek alınan Amerikan ordusundaki gibi “profesyonel askerlik” ile “astsubaylığı” birleştirmek ve “tek bir statü” yaratmaktı.”
Suâl-28; “Amerikan ordusunda “profesyonel askerlik” ile “astsubaylığı” birleştirdiğini beyân etdiğiniz bu cümlenizdeki “tek bir statü” nedir?
Suâl-29; Amerikan ordusundaki bu “tek bir statü”nün kaynağı/belgesi/kânunu nedir?
18. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Şu an silahlı kuvvetlerde dört ayrı çavuş bulunmaktadır:
Suâl-30; Amerikan ordusunda kaç çeşit “çavuş” bulunmaktadır?
Suâl-31; Amerikan ordusunda bulunan “çavuş/çavuşlar” hangi asker sınıflarına dahildir?
19. Mezkûr makâlenizde şöyle demişsiniz;
“Eğer gerçekten modern bir silahlı kuvvetlere sahip olmak istiyorsak kangren haline dönüşmüş “astsubay sorunu” konusunda somut adımlar atılmalıdır.”
Suâl-32; Türk Ordusunda kangren haline dönüşmüş “astsubay sorunu” konusunda atılması gerekdiğini ifâde etdiğiniz bu cümlenizdeki “somut adımlar” nelerdir, açıklar mısınız?18.08.2022.
Saygılarımla
Şükrü IRBIK
Eski Tüfek’in Açıklaması;
Sayın Prof.Dr. Mesut UYAR,
Okumuş, târih profesörü olmuşsunuz. Hayırlı, kademli olsun.
Emekli bir harbiyeli subay olarak astsubay sınıfı hakkında makâle yazmışsınız, tebrik ederim…
Astsubay sınıfı hakkında sorduğum yukarıda gördüğünüz şu suâllerimi,
Biliminizin sadakası olarak cevaplar mısınız, Mesut Hocam?
Bu suâllerime göndereceğiniz cevaplarınızı da
İşde, burada yayımlayacağım.
Saygılarımla.
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Asubay Tefrikası-12 Deniz Astsubay Sınıfının Târihini Yeniden Yazıyoruz
Maksat Sohbet, Çay Bahâne…
Buluşmaya karar verdik, üçümüz! Maksat sohbet olunca, çay da bahânesi oluyor…
Emekli Hava Astsubayı Hüseyin SAVCI, Emekli Hava Assubayı Levent ULUCAN, Emekli Sâhil Güvenlik Asubayı Şükrü IRBIK.
Mekân, Ankara Gençlik Parkı. Târih, 11 Mart 2021, Perşembe… Serde gençlik var ne de olsa. Martın ayazına inat, Emirgân kahvehânesinin bahcesindeki bir masanın etrafına çöreklendik! Kahvehânede mekânın köşesi, Çayı demleyen odunun meşesi, Buluşanların etdiği sohbetin neşesi…
Siyâset-ihânet-rüşvet çirkefinin toz duman etdiği Başkent'de Sohbet etmek için bundan daha güzel ne bahâne olsun?
Civâr masalara şöyle bir göz atdım! Herkesin derdi, memleket meselesi! Bizim derdimiz ise; Ordumuzun kanayan yarası, astsubay meselesi!
Levent Bey ile daha evvelden benzer şekilde buluşmuş idik. Hüseyin Bey ile ilk defâ müşerref oldum. Tasavvur etdiğimden daha çelebi, daha rint, daha münevver imiş! Gurur duydum kendisi ile…
3 saatlik bir kahve, köşe, meşe meyânında neşeli sohbet etdik, üçümüz! Müsâdemei efkârdan bârikayı hakikât zuhur eder dedi, Tevfik FİKRET. Bizim 11 Mart Gençlik Parkı buluşmamızda da aynen böyle oldu. Ankara Mart’ının ayazı bizleri üşütse de Bârikayı hakikât ışıtdı, zihinlerimizi…
Meşe közünde demlediğimiz çaylarımız bitdi, sohbetimiz bitmedi… Bir başka buluşmada kaldığımız yerden devam etmek üzere, Sözleşerek ayrıldık, Gençlik Parkı’ndan..
Kıymetli meslekdaşlarım Hüseyin SAVCI ve Levent ULUCAN’a Bu güzel buluşma için teşekkür ederim… Tekrar görüşmek üzere, inşallah!..
|
* * *
Târihe Şâhidlik Ediyorsunuz!..
Asubay Tefrikası-12 isimli bu makâlemizi şu anda okuyan sizler
Bugün, burada Deniz Astsubay sınıfının "yeni" târihine şâhidlik ediyorsunuz!..
Hem türkce hem de ingilizce olarak bütün dünyâya ilan etdiği
Sizlerin de aşağıda ekran görüntüsünü gördüğünüz şu târihcelerinde
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı diyor ki;
“Deniz Gedikli (Deniz Astsubay) sınıfı “03 Nisan 1890” târihinde kurulmuştur.”
(https://www.dzkk.tsk.tr/ArsivAskeriTarih/icerik/deniz-kuvvetleri-komutanligi-tarihcesi)
“On 3 April 1890, the Naval Petty Officer Preparatory School was founded
by the Minister of the Navy, Hasan Hüsnü Pasha.”
(https://www.dzkk.tsk.tr/en-US/Genel/Content/turkish-naval-forces-command)
Deniz Astsubay sınıfının târihi hakkında,
Yukarıda gördüğünüz bu sözlerin ikisi de yalan!..
* * *
10 Nisan 2021 Cumartesi gününe ait
Aşağıda ekran görüntüsünü gördüğünüz şu târihcesinde
MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı diyor ki;
“Deniz Gedikli (Astsubay) sınıfı 03 Nisan 1890 târihinde resmen kurulmuştur.”
“Astsubay sınıfının târihi uzun bir geçmişe dayanmaktadır.”
Bu sözlerin her ikisi de yalan!
(www.damyo.edu.tr/sayfalar/tarihce.html) (08 Kasım 2021 târihine kadar)
(damyo.msu.edu.tr/sayfalar/tarihce.html) (08 Kasım 2021 târihinden sonra)
(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/tarihce.html) (22 Nisan 2022 târihinden sonra)
“Gedikli Sınıfı 3 Nisan 1890’da teşkil edildi” diyen
Aşağıda gördüğünüz şu cafcaflı ingilizce cümle de sâdece ucuz bir yalan…
Gedikli Class was officially established by the regulation of Naval Council published in Ceride-i Bahriye on April 3, 1890.
(https://damyo.edu.tr/sayfalar/history.html) (08 Kasım 2021 târihine kadar)
(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/history.html) (08 Kasım 2021 târihinden sonra)
(http://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/history.html) (22 Nisan 2022 târihinden sonra)
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu örün sayfasının
Anılar Salonu'nda yer alan aşağıda gördüğünüz bu cümle de filfilli bir yalan!..
Tarihi 1890 yılına dayanan Deniz Astsubay Eğitim ve Öğretimi…
(www.damyo.edu.tr/sayfalar/anilarSalonu.html) (08 Kasım 2021 târihine kadar)
(damyo.msu.edu.tr/sayfalar/anilarSalonu.html) (08 Kasım 2021 târihinden sonra)
Bu İngilizce cümleyi yazanlar da yalan söylüyorlar!..
(…)
the Naval Petty Officer Training and Teaching with a historical past dating back to 1890
(…)
(http://www.damyo.edu.tr/sayfalar/museum.html) (08 Kasım 2021 târihine kadar)
(https://damyo.msu.edu.tr/sayfalar/museum.html) (08 Kasım 2021 târihinden sonra)
Deniz astsubay sınıfının “kuruluş târihi” konusundaki yalanları bitirmek için
Bugünlerde yapılacak târihî değişikliğe şâhid olmak isdiyor iseniz şâyet;
Yukarıdaki şu ekran görüntülerini bu günlerde ara sıra takip ediniz!
Çünkü;
Bu sayfalarda gördüğünüz bilgileri pek yakında değişdirecekler…
* * *
Deniz Astsubay Sınıfının Kuruluş Târihi Budur
10 Nisan 2021 Cumartesi günü bu târihî hakikâti ben Eski Tüfek,
Türk milletinin huzûrunda işde, buraya yazıyorum.
Deniz (Bahriye) Astsubay sınıfı;
Deniz astsubay sınıfının “kaynağı olan asker sınıfı” ve “kuruluş târihi” konusunda
Bu sayfalarda gördüğünüz;
“Deniz Gedikli” ibâresi “Deniz Gedikli Küçük Zâbit” olacak,
“03 Nisan 1890” târihi de “19 Mayıs 1929” olacak!
Hem de önümüzdeki günlerde…
* * *
“Deniz Astubay” sınıfının;
Ve
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı
Ve dahi
MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulunun yazdığı yeni târihceyi de
Aşağıda gördüğünüz şu “boş” çerçevenin içine ekleyeceğiz.
|
* * * *
Peki, ne oldu da
Deniz Astsubay sınıfının kuruluşu “1890 senesinden” “1929 senesine” “tebdil” edildi?
Asubay Tefrikası isimli makâle silsilemizin 12’inci bölümünde
İşde, bugün, burada bunu öğreneceğiz evvel Allah.
* * *
Eski Tüfek köşemizde 02 Mart 2019 Cumartesi günü yayınladığımız
Asubay Tefrikası 6-8 isimli makâle tefrikamızda şöyle demiş idik;
Bahriye gedikli zâbit sınıfı hakkındaki bütün hakikâtleri bugün burada ortaya çıkardıkdan sonra inşallah,
“Deniz Astsubaylığının târihini yeniden yazmaya mecbur kalacağız.”
* * *
İçinde yaşadığımız 2021 senesi Nisan ayının 10’uncu gününde
İşde, tam da bu noktadayız!
Bahriye gedikli zâbit sınıfı hakkındaki bütün hakikâtleri, evvel Allah ortaya çıkardık
Ve dahi
Bugün, burada inşallah,
“Deniz Astsubaylığının târihini yeniden yazacağız.”
* * *
Deniz Kuvvetleri Komutanı Yalan Söylüyor!
Oramiral rütbesinde subayın idare etdiği bir Ordu; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı.
Bu subay, üç bahriye okulu kuruldu diyor. Üç kere yalan söylüyor!
Bu Deniz Kuvvetleri Komutanı;
* * *
Târih Yazmak İçin…
Ȃcizâne kanaât-i şahsiyemize göre,
Târih yazmak için dört şey lâzım;
Bunlardan nâmus; çarpma işlemindeki (sıfır) yutan eleman gibidir.
Târih yazan insanda nâmus yok ise şâyet; diğerleri hiçbir işe yaramaz!
Kâğıt, kâlem ve belge ile yazılan târihin neticesi hep sıfır olur!
* * *
Deniz Okulları isimi altında tedvin edilen
Kâğıt da kalem de belge de var idi...
Lâkin
Bu Okulların târihini yazan insanlarda nâmus var mı idi?
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK işde, bunu bilemedim!..
* * *
Deniz Lisesi 1852 Senesinde Teşkil Edildi
Ey, Deniz Lisesi mezunları;
Deniz Lisesi “1773 senesinde” kuruldu diyen subaylarınız sizleri 2017 senesine kadar kandırdı!
Çünkü;
Deniz Lisesi, “1852 senesinde” kuruldu!
İşde belgesi;
* * *
Deniz Harp Okulu “1776 Senesinde” Teşkil Edildi
Ey, Deniz Harp Okulu mezunları;
Deniz Harp Okulu “1773 senesinde” kuruldu diyen subaylarınız sizi,
27 Mayıs subay darbesinden buyana tam 61 seneden beri kandırıyor!
Deniz Harp Okuluna "nâmuslu" bir subay, komutan olarak tayin edildiği gün,
Deniz Harp Okulunun “1776 senesinde” kurulduğunu da göreceğiz, inşallah!
* * *
Deniz Astsubay sınıfına kaynak teşkil eden asker sınıfı;
“Deniz Gedikli Küçük Zâbit” isimi ile
"1929 senesinde” teşkil edildi
Ey, Deniz Astsubay Okulu mezunları;
Deniz Astsubay Okulu “1890 senesinde” kuruldu diyen
Subaylarınız ve astsubaylarınız sizi 2021 senesine kadar kandırdı!
Çünkü;
Deniz Astsubay Okuluna kaynak teşkil eden okul;
Deniz Gedikli Küçük Zâbit isimi ile “1929 senesinde” kuruldu!
Belgesi de makâlemizin son kısımında sizleri bekliyor.
* * *
Ey vatandaşlarım;
Aslan kendi hikâyesini yazasıya kadar,
Avcının yalanlarını dinlersin!
Ey Deniz Astsubayı meslekdaşlarım;
Deniz Astsubay sınıfının kuruluş târihi konusunda da
Bu güzel vecizdeki hakikât, aynı ile vâki oldu.
* * *
Anladın mı?
Neyzen TEVFİK’in bu nasihâtından bihâber olan gerzek subaylar;
Aşkın Leylâ’sını görmeden hicrân destânı yazmışlar!..
Erkeğinden dişisine sözde târihci bu gerzek subaylar;
Kânunlarını bulup da hakikâti yazmak yerine,
Yalanlar ile süsledikleri Deniz Astsubay sınıfının târihini hikâyet etmişler!..
* * *
Kurmayından, askerî hâkimine;
Amiralinden, târih öğretmenine kadar erkek ve dişi denizci subaylarımız
Ve
Târih doktorundan doçentine kadar sivil vatandaşlarımız
Ve dahi
Motorcu, Elektronikci, İdarî ve Radarcı astsubayına kadar
Aşağıdaki kitapları, makâleleri, yüksek lisans ve doktora tezlerini yazanların hepsi
“Deniz Astsubayı” isimi ile bildiğimiz köle asker sınıfının kuruluş târihi hakkında
Bugüne kadar filfilli yalanlar söylediler…
|
* * *
Ey Hayyam!
Sen, ne dersin bu yalancılar hakkında?
Tasalanma sen, Eski Tüfek!
Çünkü;
* * *
Deniz Astsubay Sınıfının Târihini Yeniden Yazıyoruz...
Deniz Astsubay sınıfının kuruluş târihi hakkında
Son 10 seneden beri yapdığım tetkik neticesinde,
Deniz Astsubay sınıfına kaynak teşkil eden asker sınıfının;
Ve dahi
Bu tesbitim neticesinde hazırladığım dilekcemi
15 Mart 2021 târihinde Millî Savunma Bakanlığına gönderdim.
Aşağıda, bu dilekcemin tam sûretini görüyorsunuz.
* * *
|
* * *
15 Mart 2021 târihinde gönderdiğim yukarıdaki bu dilekceme
08 Nisan 2021 Perşembe günü MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı
Aşağıda gördüğünüz şu kısa cevabı gönderdi;
MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanı
Albay Cenk TOPUZ, nâmuslu subay imiş!
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK da
Deniz Albay Cenk TOPUZ’a teşekkür ediyor
Ve saygılarımı gönderiyorum.
* * *
|
* * *
|
* * *
|
* * *
Deniz Kuvvetleri Komutanlığına,
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokuluna,
Deniz Astsubaylarına hayırlı olsun.
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|
Asubay Tefrikası - 11
Büyü Bozuldu;
Son Yüz Senenin Yalanı!
08 Mart 2017 Çarşamba günü
emekliassubaylar.org’da yayınladığımız
Asubay Tefrikası isimli makâle silsilemizin birinci bölümünde
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK
Siz muhterem okuyanlara şu sözü vermiş idim!
* * *
Vaad etdim!
4752 Sayılı Astsubay Meslek Yüksekokulları Kânununun
2002 senesinde TBMM’de müzâkeresi esnâsında;
Başbakandan milletvekillerine,
Millî Savunma Bakanından Genelkurmay Başkanına kadar
Devleti idâre eden eden zübük siyâsiler
Ve dahi
Subayın söylediği filfilli yalanları teşhir etdiğimiz
Asubay Tefrikası – 10 isimli makâlemizi de 07 Ekim 2020 Çarşamba günü
Şu vaad ile noktalamış idik;
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun astsubaylarını kandırmak için
Genelkurmay Başkanının söylediği
“Son yüz senenin yalanını” ise
"Müteakip" makâlemizde anlatacağız, inşallah…
ESKİ TÜFEK - 2020
* * *
Hamd Olsun!
Şükürler olsun! Allah kısmet etdi,
“Müteakip” makâlemizin vakdi, zamânı geldi…
Ve dahi
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun astsubaylarını kandırmak için
Genelkurmay Başkanının söylediği “son yüz senenin yalanını”
Asubay Tefrikası – 11 isimli bu makâlemizde
Bugün Eski Tüfek’de ifşâ edeceğiz, evvelallah…
Hem de bugüne kadar yazdığım en kısa Asubay Tefrikası ile…
* * *
Oku!
Bilmeyenler öğrensin,
Bu makâlemizi okuyanlar da okumayanlara söylesin!..
Çünkü;
Okur isen öğrenirsin,
Öğrenir isen anlarsın,
Anlar isen doğru karar verirsin,
Doğru karar verir isen şâyet
Seni, kimse kandıramaz!..
* * *
Büyü Bozuldu!
Bilmeyenler öğrensin,
Bu makâlemizi okuyanlar da okumayanlara söylesin!..
Yalan perdesi aralandı,
Büyü bozuldu,
Diller çözüldü!..
1956 senesinden beri gaflet, dalâlet ve hıyânet uykusunda
Cehennemî korkular dolu kâbuslar ile sayıklayan yalanlar kendini ele verdi!..
Biz köle astsubayları aldatmak için
Kerizci subaylarımızın son 64 seneden beri söylediği yalanları
Ve
Yapdığı kânunsuzlukları
Târihin ebedî sinesinde boğmaya ahdeden “hakikât şafağı” sökmek üzere!..
* * * * *
Okuyana Tavsiye!
Okumaya başlamadan evvel,
Kıymetli okuyanlarımıza bir tavsiyem var!
Asubay Tefrikası – 11 isimli bu makâlemiz;
Asubay Tefrikası – 7 ve Asubay Tefrikası – 8 isimli mukaddem makâlelerimizin mütemmim cüzleridir.
Bu cümleden olmak üzere;
Asubay Tefrikası – 11 isimli bu makâlemizi lâyıkı veçhe anlamak için
Asubay Tefrikası – 7
Ve dahi
Asubay Tefrikası – 8 isimli bu iki mukaddem makâlelerimizi lutfen okuyunuz.
* * *
TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANLIĞINA
ANKARA
03 Kasım 2020
Konu: Türk Ordusundaki “Astsubay” Sınıfının NATO’daki Denkliği Hakkında.
İlgi: (a) 2771 sayı ve 10 Haziran 1935 târihli Ordu Dâhilî Hizmet Kânunu.
(b) 5802 sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânunu.
(c) 926 sayı ve 27 Temmuz 1967 târihli TSK Personel Kânunu.
(ç) 211 sayı ve 04 Ocak 1961 târihli Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kânunu.
(d) 7179 sayı ve 25 Haziran 2019 târihli Askeralma Kanunu.
(e) NATO NSA Standardization Agreement (STANAG 2116. Edition-6, 25 February 2010), NATO Codes for grades of military personnel, (First promulgated in 1964).
(f) The Career Compensation Act of 1949, dtd. October 12, 1949, Public Law-351.
(g) The Military Pay Act of 1958, dtd. May 20, 1958. (Public Law 85-422).
(ğ) 5886 sayı ve 18 Şubat 1952 târihli Kuzey Atlantik Andlaşmasına Türkiye Cumhuriyetinin Katılmasına Dair Kanun.
(h) 05 Şubat 2020 târih, 2000335413 sayı ve “Millî/NATO Neşriyât Talebi Hakkında” konulu CİMER dilekcem.
(ı) 12 Şubat 2020 târih, 2000394688 sayı ve “Millî/NATO Neşriyât Talebi Hakkında” konulu CİMER dilekcem.
(i) 20 Şubat 2020 târih, 2000464360 sayı ve “Millî/NATO Neşriyât Talebi Hakkında” konulu CİMER dilekcem.
(j) 05 Mart 2020 târih, 2000595186 sayı ve “Millî/NATO Neşriyât Talebi Hakkında” konulu CİMER dilekcem.
(k) 1956 ABD Silâhlı Kuvvetler Personel Kânûnu. (US Code, Title 10– Armed Forces, dtd. Aug. 10, 1956, Public Law-1028.
(l) Genelkurmay Başkanlığı, MS 76-1(C) İngilizce-Türkce Müşterek Askerî Terimler Sözlüğü, Genelkurmay Basımevi, Ankara-2007.
(m) 6020 sayı ve 21 Ocak 1953 târihli Harb Felâketzedelerinin Himayesine dair 12 Ağustos 1949 târihli Cenevre Sözleşmelerinin Onanması Hakkında Kanun.
(n) 334 sayı ve 27 Mayıs 1961 târihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası.
(o) 2709 sayı ve 07 Kasım 1982 târihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası.
(ö) 3269 sayı ve 18 Mart 1986 târihli Uzman Erbaş Kânûnu.
(p) 6191 sayı ve 10 Mart 2011 târihli Sözleşmeli Erbaş ve Er Kânûnu.
(r) 7179 sayı ve 25 Haziran 2019 târihli Askeralma Kânûnu.
(s) 03 Aralık 2019 târih, 1902824306 sayı ve “Amerikan Ordusunda “astsubay” isimli asker sınıfının mevcudiyeti hakkında” konulu CİMER dilekcem.
(ş) TSK İç Hizmet Yönetmeliği (R.G Târihi: 06 Eylül 1961, R.G. Sayısı: 10899).
(t) Astsubay Sicil Yönetmeliği (R.G. Târihi: 28.12.1998, R.G Sayısı: 23567).
(u) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
(03 Kasım 2020 târih ve İKİ BÖLÜMLÜ CİMER DİLEKCEMİN BİRİNCİ BÖLÜMÜDÜR)
1. İlgi (a)’da mezbûr 2771 sayılı Ordu Dâhilî Hizmet Kânunu; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Ordu teşkilâtını tanzim eden Cumhuriyet dönemi ilk askerî idârî Kânundur. İkinci ve dördüncü maddelerinde sarahâten tasrih ve tavzih edildiği üzere Cumhuriyetin kurucu irâdesi; 2771 sayılı işbu Kânun ile Cumhuriyet Ordusu’nu 1935 senesinde “subay” ve “erât” olmak üzere “iki sınıf asker” ile teşkil etdi.
2. İlgi (b)’de mezbûr 5802 sayılı Astsubay Kânunu; “astsubay” olarak tesmiye edilen yeni asker sınıfını Türk Ordusunda ilk kez olmak üzere teşkil eden temel Kânundur. 2771 sayılı Kânunun 1935 senesinde “subay” ve “erât” olmak üzere “iki sınıf asker üzerine teşkil etdiği ” Cumhuriyet Ordusuna; 5802 sayılı işbu Kânun ile 1951 senesinde “astsubay” sınıfı “üçüncü bir asker sınıfı olarak” ilâve edildi.
3. Birinci Bölüm, Genel Hükümler, “Astsubaylar” başlığı altında yer alan 5802 sayılı işbu Kânun, “astsubay” olarak tesmiye etdiği asker sınıfını birinci maddesinde şöyle târif eder;
BİRİNCİ MADDE — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma,
Gümrük Koruma birlikleri kadrolarının “astkomuta kademelerinde” eğitim, sevk ve idare ile diğer idari
işlerde “subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıslara (Astsubay) adı verilir.”
4. “Gerekçe”sinde Başbakan Adnan MENDERES’in sarâhaten tasrih etdiği üzere, TBMM’nin 1951 senesinde kabul edip meriyyete koyduğu 5802 sayılı Astsubay Kânununun maksadı şunlar idi;
a. Anadolu'nun küçük kasabalarında,
Ve dahi
b. Bu maksadı tahakkuk etdirmek üzere 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile;
Ve böylece
5. 5802 sayılı Astsubay Kânununu tetkik etdiğimde;
a. Astsubayların “erât gibi” beslendiği ve giydirildiğini (Madde-19),
b. Astsubayların sağlık işlemlerinin “subay oluncaya kadar” ordu mensuplarına mahsus beden kâbiliyeti yönetmeliğinin “erler hakkındaki esaslarına göre” yürütüldüğünü (Madde-20),
c. Astsubayların 9 sene fiili hizmete tâbi olduğunu (Madde-24),
ç. Astsubayların emekli hakları konusunda 5802 sayılı işbu Kânunda hiçbir hüküm mevcut olmadığını,
Tesbit etdim.
6. Bütün hâlinde tetkik edildiğinde 5802 sayılı Astsubay Kânununun;
a. “Astsubay” sınıfı için “emeklilik hakkı” derpiş etmediğini,
b. “Emeklilik hakkı” derpiş etmediği için de işbu Kânunun “astsubay” sınıfını Ordumuzda “muvakkat” bir asker sınıfı olarak teşkil etdiği kolayca anlaşılmakdadır.
7. “Gerekçe”sinde Başbakan Adnan MENDERES’in sarâhaten tavzih ve tasrih etdiği üzere; 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile astsubay sınıfının, “subaylığa yükselmesi” esas olarak alınmış idi. Ancak ne var ki; 27 Mayıs darbesini yapan darbeci subaylar 5802 sayılı işbu İlgi (b) Kânunu, İlgi (c)’de mezbûr 926 sayılı TSK Personel Kânunu ile 1967 senesinde ilga etdiler.
8. 5802 sayılı Astsubay Kânununu, 926 sayılı Kânun ile 1967 senesinde ilga eden 27 Mayısın darbeci subayları;
Başbakan Adnan MENDERES hükûmetinin “astsubay” sınıfına verdiği başda “subaylığa terfi”, “9 sene mecburî hizmet”, “askerî teknisiyenliğe nakil” vs. bugün dahi mevcut olmayan özlük ve terfi haklarını tamamen gaspetdiler.
9. Başbakan Adnan MENDERES’in yapdığı 5802 sayılı Astsubay Kânununu 1967 senesinde ilga eden 27 Mayıs’ın darbeci subayları;
5802 sayılı işbu Kânunun “astsubay” sınıfını târif eden sâdece birinci maddesini “ipka” etdi. Bu hakikâtın tabii neticesi olmak üzere de,
5802 sayılı Astsubay Kânununun “subay yardımcısı” olarak 1951 senenesinde teşkil etdiği “astsubay” sınıfı; kolu kanadı kırılmış, subaylığa terfi hakkı da dâhil olmak üzere her türlü özlük ve terfi hakları gasp edilmiş olarak Türk Ordu teşkilâtında bugun de hukûki mevcudiyetini devâm etdirmekdedir.
10. Sekizinci maddesi ile “astsubay” sınıfının rütbe isimlerini 5802 sayılı Astsubay Kânunu, 1951 senesinde şöyle tesmiye ve tasnif etdi;
Çavuş Üstçavuş Başçavuş Kıdemli Başçavuş
|
Yukarıda görüldüğü üzere; teşkil edildiği 1951 senesinde “astsubay” sınıfının rütbe sayısı “dört” idi.
11. İlgi (ç)’de merkûm 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu; 27 Mayıs darbeci subaylarının, 27 Mayıs darbesinden sâdece sekiz ay sonra yapdığı katıksız bir darbe Kânunudur. Hâlen meriyyetde olan 211 sayılı işbu darbe Kânunu; Türk Ordusunun iç hizmetlerini tanzim etmek üzere 1935 senesinde meriyyete konulan 2771 sayılı Kânun yerine ikâme edilen temel askerî idârî Kânundur. 211 sayılı işbu darbe Kânunu ile darbeci subaylar; “A- Esaslar, I- Tarifler” başlığı altında yer alan Madde-3 Askerler ve Rütbeler, (b) Rütbeler, (2) Astsubaylar bendinde “astsubay sınıfının rütbe isimlerini” şu şekilde tâdil, tesmiye ve tasnif etdi;
Çavuş Üstçavuş Başçavuş Kıdemli Başçavuş Astsubay Çavuş Astsubay Üstçavuş Astsubay Başçavuş Astsubay Kıdemli Başçavuş
|
12. Yukarıda görüldüğü üzere;
13. İlgi (c)’de mezbûr 926 TSK Personel Kanunu; gene 27 Mayıs darbeci subaylarının, 1967 senesinde yapdığı başka bir darbe Kânunudur. 926 sayılı bu Kânun aynı zamanda; Türk Ordusunda “muvazzaf astsubay” isimli asker sınıfını ilk kez olmak üzere teşkil eden Kânundur. 926 sayılı işbu darbe Kânunu ile 27 Mayıs’ın darbeci subayları, “muvazzaf astsubay” olarak tesmiye etdiği “yeni ve muvazzaf” asker sınıfını;
a. Sanki harp okullarında 6 sene tahsil görmüş subaylar gibi,
b. Sanki Cumhurbaşkanlığı karârnâmesi ile subay nasbedilimiş harp okulu mezunu subaylar gibi,
c. Sanki Kuvvet Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığı yapacak subaylar gibi,
Tam 10 sene “mecburî hizmete” cebretdiler.
14. Hâlen meriyyetde olan 926 sayılı İlgi (c) darbe Kânunu; Türk Ordusu “muvazzaf subay” ve “muvazzaf astsubay” sınıflarının özlük haklarını tanzim eden temel askerî idârî Kânundur. 926 sayılı işbu darbe Kânunu 77’inci maddesi ile darbeci subaylar; “astsubay” sınıfının rütbe isimlerini 1967 senesinde şöyle tâdil etdi;
Astsubay Çavuş Astsubay Kıdemli Çavuş Astsubay Üstçavuş Astsubay Kıdemli Üstçavuş Astsubay Başçavuş Astsubay Kıdemli Başçavuş
|
15. Yukarıda görüldüğü üzere; 1951 senesinde “dört” adet olan “astsubay” sınıfının rütbe silsilesi; İlgi (c)’de merkûm 926 sayılı TSK Personel Kânunu ile “iki” adet arttırıldı ve “altı” adet oldu.
16. İlgi (d)’de mezkûr 7179 sayı ve 25 Haziran 2019 târihli Askeralma Kanunu 62’nci maddesi ile; İlgi (ç)’de merkûm 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu üçüncü maddesinde yer alan “astsubay rütbelerine” “astsubay astçavuş” olarak tesmiye edilen yeni bir “astsubay rütbesi” ilâve edildi. 7179 sayılı işbu Kânun ile “astsubay çavuş” rütbesinin ilâve edilmesi ile birlikde; “6” adet olan “astsubay rütbeleri” “7” adet oldu.
İşbu dilekcemi gönderdiğim 03 Kasım 2020 târihi itibârı ile de cârî askerî mevzuâtımızda “7 adet astsubay rütbesi” mevcutdur.
17. Amerikan Devleti;
a. 1949 senesinde İlgi (f)’de mezkûr Public Law-351 sayılı Meslekî Tazminât Kânununu meriyyete koydu. İşbu Kânun ile Amerikan Devleti; Ordularında aynı işi yapan “subaylar” ve “erlerin” kendi sınıfları içinde “emek/ücret” eşitliğini tesis etdi. 351 sayılı işbu Kânuna göre maaş hesaplamasında esas alınmak üzere;
a.1- Muvazzaf subay rütbeleri; OF-1 — OF-8 olmak üzere 8 maaş derecesi (grade)’ne,
a.2- Mükellef Er rütbeleri; E-1 — E-7 olmak üzere 7 maaş derecesi (grade)’ne taksim edildi.
b. 1958 senesinde İlgi (g)’de mezbûr Public Law 85-422 sayılı Askerî Maaş Kânununu meriyyete koydu. 85-422 sayılı işbu Kânun ile Amerikan Devleti, Amerikan Ordusundaki;
b.1- Muvazzaf Subay sınıfına O-9 ve O-10 maaş derece (grade)’lerini,
b.2- Mükellef Er sınıfına ise E-8 ve E-9 maaş derece (grade)’lerini ilâve etdi.
c. Amerikan Devletinin İlgi (f ve g) Kânunlar ile kendi ordularında;
c.1- Amerikan “subayı” için tahsis etdiği “O-1:O-10” maaş derece (grade)’lerini; OF-1:OF-10” şeklinde 10 derece (grade) olarak,
c.2- Amerikan “eri” için tahsis etdiği “E-1:E-9” maaş derece (grade)’lerini; OR-1:OR-9” şeklinde 9 derece (grade) olarak,
NATO üyesi devletlerin kabul etmesi ile birlikde; 1964 senesinde meriyyete koyduğu İlgi (e)’de merkûm 2116 sayılı NATO STANAG Anlaşmasına aynen ithâl etdi.
18. İlgi (e)’de merkûm NATO NSA Standardization Agreement (STANAG 2116); NATO üyesi devletlerin ordularında kendi iç hizmetlerine göre tasnif ve teşkil etdikleri “asker sınıflarını” NATO’da belli kurallar dahilinde eşitleyen Anlaşmadır. İlgi (ğ)’de mezkûr 5886 sayılı Kânun ile Türkiye Cumhiriyeti, 1952 senesinde Kuzey Atlantik Andlaşması (NATO) üyesi oldu. NATO üyesi olmak ile birlikde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İlgi (e)’de mezbûr 2116 sayılı Anlaşma hükümlerine tâbi olmayı kabul etdi. NATO üyesi devletlerin kabul etdiği işbu İlgi (e) Anlaşmanın ilki, 1964 senesinde meriyyete girdi. En son olarak 2010 senesinde tâdil edilen STANAG 2116 sayılı işbu Anlaşmanın 6’ıncı sürümü (Edition-6) hâlihazırda yürürlükdedir. 2116 sayılı işbu NATO STANAG Anlaşması ile
a. NATO emrinde görev yapacak askerler “iki sınıfda” tasnif ve tefrik edildi;
1. Officer Personennel (subay personel),
2. Non-officer personnel (subay olmayan personel)
b. NATO’da “iki sınıfda” tasnif edilen askerlerden;
1. Officer Personnel (subay personel) rütbelerine denk gelmek ve OF (Officer) rumuzu ile yazılmak üzere OF-1: OF-10 arasında 10 adet subay NATO Code (grade/derece) tahsis edildi.
2. Non-officer personnel (subay olmayan personel) rütbelerine denk gelmek ve OR (Other Ranks) rumuzu ile yazılmak üzere OR-1:OR-9 arasında 9 adet “subay olmayan personel” NATO Code (grade/derece) tahsis edildi.
c. 2116 sayılı işbu Anlaşmanın “Application” başlığı altında yer alan 9’uncu maddesi mucibince;
c.1- NATO görevlerine tâyin edilecek personel talepleri bu STANAG’da tesbit edilmiş NATO kodu ile belirtilir.
c.2- Üye devletlerin normalde görevlendirme belgesinde beyan edilen NATO talimatlarında belirtilen rütbeye sahip personelin tayin edildiği görevleri icra etmesi beklenir.
c.3- Tayin evrağında belirtilen NATO kodunan farklı bir rütbe derecesine (grade) sahip askerin, millî rütbesine bakılmaksızın NATO görevini yerine getirmesi beklenir.
19. İlgi (e)’de merkûm 2116 sayılı işbu NATO Anlaşmasının “Annex-D” bölümünde “NATO Codes for Non-officer personnel–ARMY” (subay olmayan personel–KARA)‘nın “millî rütbe isimleri” ve bu rütbelerin OR-1:OR-9 arasına denk gelen NATO muâdili rütbe derece (grade)’leri yer almakdadır. 2116 sayılı işbu Anlaşmanın “Annex-D” bölümü, D-3 sayfasının “NATO Codes for Non-officer personnel–ARMY” (subay olmayan personel–KARA) başlığı altında yer alan çizelgenin,
a. “TUR” sütununda Türk Kara Ordusunda “subay olmayan askerlerin” türkce rütbe isimleri,
b. “TUR” sütununun sağ bitişiğindeki “USA” sütunda ise Amerikan Kara Ordusunda “subay olmayan askerlerin” ingilizce rütbe isimleri yer almakdadır.
20. İlgi (e)’de merkûm 2116 sayılı NATO Anlaşmasının “Annex-D” bölümü, D-3 sayfasında yer alan “NATO Codes for Non-officer personnel–ARMY” (subay olmayan personel–KARA) başlığı altındaki çizelgenin;
a. “TUR” sütununun ilk dört satırında Türk Kara Ordusu “astsubay” sınıfına ait aşağıda görülen 4 adet türkce astsubay rütbe isimleri yer almakdadır;
Rank : NATO Code (Grade):
b. “TUR” sütununun sağ bitişiğindeki “USA” sütunda ise Amerikan Kara Ordusu “er” sınıfının ingilizce rütbe isimleri yer almakdadır.
c. Yukarıda verdiğim bilginin STANAG 2116, D-3 sayfasındaki izahlı görüntüsü şöyle olmakdadır;
Amerikan Kara Kuvvetleri "Er" Rütbe isimleri ve NATO dereceleri:
Rank : NATO Code (Grade):
* * *
ç. Türk Hava Kuvvetleri astsubay sınıfı rütbe isimleri de;
Aynı Anlaşmanın “Annex-F” bölümü sayfa F-3'de Türk Hava Kuvvetleri "astsubay" sınıfı rütbe isimleri de
Şu şekilde yer almakdadır.
Rank : NATO Code (Grade):
Amerikan Hava Kuvvetleri "Er" Rütbe isimleri ve NATO dereceleri:
Rank : NATO Code (Grade):
* * *
21. Türk Deniz Kuvvetleri "astsubay" sınıfı rütbe isimleri ise
STANAG 2116 sayılı işbu Anlaşmanın “Annex-E” bölümünde şu şekilde yer almakdadır;
“TUR” sütununun “ilk satırındaki” OR-9 derecesinin Türkce rütbe karşılığı mevcut değil.
Takip eden sonraki “ilk üç satırında” ise;
Türk Deniz Kuvvetleri “astsubay” sınıfına ait aşağıda görülen 3 sıra türkce "astsubay" rütbe isimleri yer almakdadır;
Rank : NATO Code (Grade):
Amerikan Deniz Kuvvetleri "Er" Rütbe isimleri ve NATO dereceleri
Rank : NATO Code (Grade):
(03 Kasım 2020 târih ve İKİ BÖLÜMLÜ CİMER DİLEKCEMİN İKİNCİ VE SON BÖLÜMÜDÜR)
22. İlgi (e)’de merkûm STANAG 2116 sayılı NATO Anlaşmasını; İlgi (h-j)’de mezkûr CİMER dilekcelerim ile Millî Savunma Bakanlığından 4 defa talep etdim. Fakat mevcut mevzuât ile hiçbir alâkası olmayan gerekceler ileri süren Millî Savunma Bakanlığı her seferinde STANAG 2116 temin talebimi reddeddi. Millî Savunma Bakanlığının işbu Anlaşmayı tarafıma vermeyi reddedmesinin; Türk astsubay sınıfının NATO’da denkliği konusunda 1964 senesinde beri yapılan Kânunsuzluğun ortaya çıkmasını engellemeye yönelik bir hamle olmakdan başka bir ihitimâl söz konusu olamaz. İşbu dilekcemin sahibi ben Şükrü IRBIK da; Türk Millî Savunma Bakanlığının şahsıma vermediği söze konu STANAG 2116’yı Yunanistan Millî Savunma Bakanlığından talep etdim.
Yunanistan’ın Ankara Büyükelçiliği’nin; aşağıdaki mektubumu Yunanistan Millî Savunma Bakanlığına göndermesini saygılarım ile arz ederim.
I kindly request Greek Embassy, Ankara to forward the below letter of mine to Hellenic National Defence General Staff.
Sincerely yours,
Şükrü IRBIK
(Ret.) MCPO, TUR Coast Guard
HELLENIC NATIONAL DEFENCE GENERAL STAFF
November 01, 2020
Subject: NATO Document Request.
Ref.: NATO NSA Standardization Agreement (STANAG 2116. Edition-6, 25 February 2010), NATO Codes for grades of military personnel.
Dear Sir,
I am a retired MCPO from Turkish Navy and Coast Guard. I have been studying military history since I had retired. I am lately interested in national ranks and their NATO equivalents. İn this respect, I need e-copy of reference NATO STANAG 2116 document.
I have already requested it from Turkish National Defence Ministry but unfortunately, I was refused due to security concern. As a retired MCPO, I am quite aware the fact that security concerns of Turkish National Defence Ministry is not justifiable at all due to fact that classification of the document I requested is purely “UNCLASSIFIED”.
Although Turkish National Defence Ministry did not respond positively to my reference document request, I hope that Hellenic National Defence General Staff may quite easily appreciate that this document is not a security concern at all.
So, I kindly request Hellenic National Defence General Staff to provide and forward to me reference NATO STANAG 2116.
Sincerely yours,
Şükrü IRBIK
(R) MCPO, TUR Coast Guard
23. İlgi (e)’de merkûm 2116 sayılı NATO Anlaşmasının “Annex-D” bölümü, “NATO Codes for Non-officer personnel–ARMY” (subay olmayan personel–KARA) başlığı altındaki çizelgelerde mevcut rütbe isimleri için; 2116 sayılı işbu Anlaşmanın 4’üncü sayfasındaki “National References”, “Non-officer personnel” başlığı altında;
a. “TUR” rumuzu ile ifade edilen Türk Ordusu “subay olmayan askerlerin” türkce rütbe isimleri için T.S.K İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği’nin,
b. “TUR” sütununun hemen altında yer alan “USA” rumuzu ile ifade edilen Amerikan Ordusu “subay olmayan askerlerinin” ingilizce rütbe isimleri için ise “Title 10, US Code”’un,
Kaynak olarak beyan edildiğini gördüm.
24. STANAG 2116 sayılı NATO Anlaşmasının 4’üncü sayfasındaki “National References”, “Non-officer personnel” başlığı altında yer alan “USA” rumuzu ile ifade edilen Amerikan Ordusunun “subay olmayan askerlerinin” ingilizce rütbe isimleri için kaynak olarak beyan edilen İlgi (k)’da mezbûr Title 10, US Code; Amerikan Devleti Silahlı Kuvvetleri Personel Kânunudur. Amerikan Devletinin 1956 senesinde tâdilen meriyyete koyduğu işbu İlgi (k) Kânunun; Chapter – I, 101. Definitions, (b) Personnel Generally) başlığı altında, Amerikan Silahlı Kuvvetlerinde mevcut ve müstahdem “asker sınıfları” tesmiye, tasnif ve tefrik edilmiş.
25. Amerikan Devleti Silahlı Kuvvetleri Personel Kânunu olan işbu İlgi (k) Kânunun; Chapter – I, 101. Definitions, (b) Personnel Generally) başlığı altında yer alan Amerikan Silahlı Kuvvetleri askerleri şu “iki sınıfda” tasnif edilmiş;
a. Officer (Commissioned Officer and Warrant Officer); Muvazzaf/Gedikli Subay
b. Enlisted Member; Gönüllü Er
26. İlgi (l)’de mezbûr sözlük; Türk Genelkurmay Başkanlığının 2007 senesinde neşretdiği İngilizce-Türkce Müşterek Askerî Terimler Sözlüğü’dür. Genelkurmay Başkanlığının ücreti mukâbili piyasada satdığı MS 76-1(C) RAY sayılı işbu sözlüğün neşrinden maksat; “Amerikan Silahlı Kuvvetlerinin neşriyâtından şimdiye kadar yapılan çevirmelerde standart terimlerin mevcut olmaması yüzünden meydana gelen yanlışlık ve aykırılıkları önlemek” idi. İşbu İlgi (l)’de mersûm işbu İngilizce-Türkce sözlüğün 183’üncü sayfasında yer alan ingilizce “enlisted” kelimesini Genelkurmay Başkanlığının; “Erat sınıfına mensup şahıs, er, asker” şeklinde türkceye tercüme etdiğini tesbit etdim.
27. İlgi (m)’de mezbûr 6020 sayılı Harb Felâketzedelerinin Himayesine dair 12 Ağustos 1949 târihli Cenevre Sözleşmelerinin Onanması Hakkında Kânun ile Türkiye Cumhiriyeti; işbu Kânuna merbut Cenevre Sözleşmelerini 1953 senesinde kabul etdi. Birleşmiş Milletler’de gözlemci üyel olan Milletlerarası Kızılhaç Komitesi’ne ait işbu Cenevre Sözleşmelerini kabul etmek ile birlikde Türkiye Cumhuriyeti Devleti; harp esiri askerlere işbu Cenevre Sözleşmeleri ahkâmı mucibince muamele edeceğini taahhüt etdi. İşbu Sözleşmeye konu olan “iki sınıf asker” mevcutdur;
a. Subay esirler,
b. Diğer esirler
Fakat ne var ki;
6020 sayılı Kânuna merbut işbu Cenevre Sözleşmeleri metininde “astsubay” kelimesi mevcut dahi değildir. Bu cümleden olmak üzere; muhtemel bir esâret durumunda Türk astsubaylar, “diğer esirler” sınıfına dahil olan Erbaş ve erler ile bir ikâme ve ibâte edilecek. Bu durum ise; 1632, 211 ve 926 sayılı Kânunlar ile tahrih edildiği üzere temelinde “kıdem” ve “disiplin” olan askerlik san’atına esasdan aykırıdır.
28. İlgi (n)’de mezbûr 334 sayılı Kânun, 1961 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’dır. İşbu Anayasa’nın “b. Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma” başlığı altında yer alan Madde 65, şu ahkâmı âmirdir;
a. (1) Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı Devletlerle ve milletlerarası kurullarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir Kanunla uygun bulmasına bağlıdır.
b. (4) Türk Kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında 1’nci fıkra hükmü uygulanır.
c. (5) Usûlüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar Kanun hükmündedir.
ç. (6) Bunlar hakkında 149 ncu ve 151 nci maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
29. İlgi (o)’da mezbûr 2709 sayılı Kânun, 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’dır. İşbu Anayasa’nın “D. Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma” başlığı altında yer alan Madde 90, şu ahkâmı âmirdir;
a. (1) Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir Kanunla uygun bulmasına bağlıdır.
b. (4) Türk Kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında 1’nci fıkra hükmü uygulanır.
c. (5) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar Kanun hükmündedir.
ç. (6) Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.)
d. (7) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla Kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
30. İlgi (e)’de mezkûr 2116 sayılı STANAG’da mevcut “Türk astsubay sınıfının rütbe isimleri konusunda” benim ortaya çıkardığım neticeler şunlardır;
a. Türk Ordusunda “astsubay” sınıfı ilgi (b)’de mezkûr 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile teşkil edilmiş olup astsubay” sınıfı işbu aynı Kânun ile “subay yardımcısı” olarak tavzif edilmiş,
b. İlgi (c ve ç) Kânunlar ile tesbit edilen “astsubay” sınıfının “7 adet” rütbesinin son durumu şöyledir;
Astsubay Astçavuş Astsubay Çavuş Astsubay Kıdemli Çavuş Astsubay Üstçavuş Astsubay Kıdemli Üstçavuş Astsubay Başçavuş Astsubay Kıdemli Başçavuş
|
c. NATO üyesi devletlerin ordularındaki asker sınıflarını ve rütbelerini belli koşullarda denkleşdiren İlgi (e)’de mezkûr 2116 sayılı STANAG’da; Türk astsubay sınıfının “sâdece en kıdemli son 4 rütbe isimleri” yer almakda,
ç. Ve fakat; Türk astsubay sınfıının “ilk üç rütbe isimleri” 2116 sayılı işbu STANAG’da yer almamakdadır.
d. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin NATO’ya bildirdiği böylesi yarım yamalak bir rütbe beyanı ise NATO üyesi başka hiçbir devletde söz konusu değildir.
31. NATO’ya beyan etdiği “asker sınıfları” kapsamında işbu dilekcemin ilk 30 maddesinde verdiğim
bilgi ve beyân etdiğim NATO ve Millî mevzuât muvacehesinde,
Dilekce sahibi ben Şükrü IRBIK’ın ortaya çıkardığım neticeler de şunlardır;
a. NATO üyesi devletler;
- İlgi (e)’de mezkûr NATO STANAG 2116 isimli Anlaşma’nın “Non-officer personnel” (subay olmayan personel) bölümünde kendi ordularında müstahdem “er” sınıfı askerleri NATO’ya beyan etmiş.
b. Ve fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
- İlgi (e)’de mezkûr NATO STANAG 2116 isimli Anlaşma’nın “Non-officer personnel” (subay olmayan personel) bölümünde;
5802 sayılı Astsubay Kânuna tâbi ve bu Kânunun “subay yardımcısı” olarak tavzif etdiği “Türk astsubayları”, İlgi (ö, p ve r)’de mezbûr Kânunlara tâbi olan “uzman çavuşlar/onbaşılar” ve “erbaş ve erler” ile birlikde işbu Anlaşmanın “Non-officer personnel” (subay olmayan personel) sınıfına dâhil etmiş.
c. Türk Ordusunda “astsubay sınıfı”, “uzman çavuş sınıfı” ve “erbaş/er sınıfı” olmak üzere her biri kendi özel Kânunlarına tâbi olarak teşkil edilen ve birbirinden tamamen farklı olan bu üç asker sınıfını; STANAG 2116 isimli NATO Anlaşması’nın “Non-officer personnel” (subay olmayan personel) bölümünde, toptancı bir zihniyet ile tek kalemde beyan eden Türkiye Cumhuriyetinden başka NATO üyesi başka hiçbir devlet yokdur.
* * *
TESBİTLER:
NATO’ya beyan etdiği “asker sınıfları” kapsamında işbu dilekcemin ilk 31 maddesinde verdiğim bilgi
Ve dahi
Beyân etdiğim NATO ve Millî mevzuât muvacehesinde,
İşbu dilekce sahibi ben Şükrü IRBIK’ın ortaya çıkardığım tesbitlerim şunlardır;
1. 211 ve 926 sayılı Kânunlar ile tesbit edilen “subay” sınıfının türkce rütbe isimlerini ingilizceye tercüme etdiğimizde;
- Türk Ordusundaki “subay” sınıfının muâdili olarak NATO üyesi devletlerin ordularındaki muâdili olarak “subay” sınıfına tekâbül etdiğini görüyoruz.
Ve fakat
Bu çapraz mukâyese neticesinde ise ortaya şu rezâlet durum çıkıyor;
a. Türk Ordusu “subay” sınıfının, NATO üyesi devlet ordularındaki “muâdili subay sınıfı” ile eşitlendiğini
Ve fakat
b. Türk Ordusu “astsubay sınıfının” ise yabancı devletlerin ordularında muâdili asker sınıfı mevcut olmadığından dolayı NATO üyesi devlet ordularında “er sınıfı” ile eşitlendiğini görüyoruz.
c. Türk Ordusunda “astsubay” olarak tesmiye edilen asker sınıfının, NATO üyesi devlet ordularında “muâdili” asker sınıfı mevcut değildir,
ç. Bu cümlenin devamı olmak üzere; NATO’da “muâdili” olmayan Türk Ordusundaki “astsubay” sınıfını, NATO’ya “er” sınıfı olarak beyan etmek uluslararası mütekâbiliyet ilkesine temelden aykırıdır.
d. Kurs, eğitim, tatbikat, toplantı ve NATO görevinde Türk astsubayları; NATO üyesi ülke ordularının “erleri” ile eşitleniyor. 5802 sayılı Astsubay Kânununun “subay yardımcısı” olarak tavzif etdiği Türk astsubayları; yurtdışı müşterek görevlerde “er” kadrolarında ve NATO üyesi devlet orduları “erlerinin” emrinde çalışdırılıyor. Askerlik sanatının asla kabul ve izah edemeyeceği bu rezâlet durum sâdece Türk Ordusunda mevcutdur. Bu rezâlet durum, Türk Ordusunun; Kânunsuz olarak NATO’nun emrinde ilk kez görev yapdığı Kore Harbinden buyana böyledir. Türk Devletinin NATO emrinde Kore’ye ilk asker gönderdiği 1949 senesinde Türk Ordusu; “subay”, “gedikli erbaş” ve “er” sınıfları ile görev yapdı. Bunlardan “gedikli erbaş” sınıfı, 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile Temmuz 1951 senesinde “astsubay” olarak tesmiye ve “subay yardımcısı” olarak tavzif edildi. Kurulduğu 1777 senesinden beri Amerikan Ordusunda ise hep iki sınıf asker mevcutdur; “subay” ve “er”. Kore Harbi esnasında Türk Ordusunun subayları; muâdili olan Amerikan subayları ile görev yapdı. Fakat Türk “gedikli erbaşları” ise muâdili olan Amerikan “erleri” ile görev yapdı. 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile Türk Ordusundaki “gedikli erbaş” sınıfı; Temmuz 1951 senesinde “astsubay” olarak tesmiye ve “subay yardımcısı” olarak tavzif edildi. Türk Ordusunda 1951 senesinde ihdâs edilen ve “subay yardımcısı” olarak tavzif edilen “astsubay” sınıfı Temmuz 1951 senesinden itibaren Amerikan “er” sınıfı ile eşitlendi. “Astsubay” olarak tesmiye ve “subay yardımcısı” olarak tavzif edilen asker sınıfı; 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile ihdâs edildiği 1951 senesinden beri yurtdışı müşterek görevlerde ve NATO görevlerinde; NATO üyesi devlet ordularının “er sınıfı” ile eşitlenmekde, “er kadrolarında” çalışdırılmakda ve yabancı “erlerin” emrinde görev yapdırılmakdadır.
2. İlgi (a-t)’de mezbûr 24 adet NATO/Millî Kânun, Yönetmelik ve Andlaşmalarda yapdığım tafsilâtlı tetkik neticesinde, işbu dilekcenin sahibi ben Şükrü IRBIK’ın tesbit etdiğim en çarpıcı neticeler ise şunlardır;
a. Millî Kânunlarımızın “subay yardımcısı” olarak tavzif etdiği “Türk astsubayları”;
Sınıf eşitlemesi konusunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Amerikan Ordusu “erleri” ile denkleşdirmiş.
b. Amerikan Devleti; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin “astsubay” dediği askerine, Amerikalı “er” muamelesi yapıyor.
c. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise; Amerikan Devletinin “er” dediği askerine Türk “astsubay” muamelesi yapıyor. Bunun en çarpıcı son iki örneği ise şunlardır;
c.1- 2007 senesinde neşretiği İlgi (l)’de mezkûr İngilizce-Türkce Müşterek Askerî Terimler Sözlüğünün sûreti aşağıda görülen (C-1) sayfasında Genelkurmay Başkanlığı; Amerikan ve İngiliz Ordularında “astsubay” isimli asker sınıfının mevcut olduğu “yalanını” söylemekdedir.
Amerikan Ordusunda “astsubay” isimli asker sınıfının mevcut olduğunu isbatlaması için 03 Aralık 2019 târihinde gönderdiğim 1902824306 sayılı İlgi (s) dilekceme; Millî Savunma Bakanlığının iki kere emretmesine rağmen Genelkurmay Başkanlığı cevap vermemekde ısrar etmekdedir.
c.2- 22 Eylül 2019 târih ve 1902194475 sayı ile 13 Nisan 2020 târih ve 2001481251 CİMER dilekcelerim ile iki defa gündem etdiğim; 03 Nisan 2013 Çarşamba günü Anıtkabir’i ziyareti esnasında, USEUCOM “Kıdemli Eri” ABD Deniz Kuvvetleri’nden Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.’a Genelkurmay Başkanlığının Anıtkabir’de tertip etdiği “II Numaralı tören”’dir.
Ön sırada ABD Deniz Kuvvetleri’nden Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.,
Arkasında ise Genelkurmay Başkanlığı Astsubayı, Kara ve Deniz Kuvvetleri Kuvvet Astsubayları ile
Jandarma Genel Komutanlığı Kıdemli Astsubayı…
Karargâhda, kışlada ve gemide;
Türk Er'in sıçdığı helâya sıçmaya tenezzül etmeyen bu kıdemli astsubay güruhu
Anıtkabir Aslanlı Yol’da hiç utanmadan Amerikalı Er’in arkasında seyirtiyor gerzekler!..
ESKİ TÜFEK - 2020
ABD Deniz Kuvvetleri’nden Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.’ın
Görevli olduğu USEUCOM’a servis etdiği bu haberi Genelkurmay Başkanlığı, Türk kamuoyundan saklamışdır.
Amerikalı “er” için 2013 senesinde Anıtkabir'de tertip etdiği bu rezil tören hakkında gönderdiğim dilekcelerime Genelkurmay Başkanlığı inatla cevap vermiyor.
* * *
EUCOM “Kıdemli Er”i Deniz Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.,
03 Nisan 2013 Çarşamba günü öğleden sonra
“Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri Eğitimi” ismini verdiğimiz ucube mektebe gitmiş.
Bu uyduruk mektebin talebesi Türk “Kıdemli Astsubayları”nı sınıfda içtima eylemiş.
Sonra da Amerikalı “Er” Roy M. MADDOCKS Jr.,
Kahraman Ordumuzun bu necip Türk “Kıdemli Astsubaylarına”
Amerikan Ordusu ve NATO’daki “kıdemli erliğin” fâzilet ve nimetlerini anlatmış…
AÜKHE talebesi Türk “Kıdemli Astsubayları” da oturmuşlar Amerikalı Erlerin arkasına
Mandanın tireni seyretdiği gibi Amerikalı Er Roy’u seyretmişler...
ESKİ TÜFEK - 2020
* * *
ABD Deniz Kuvvetleri’nden Er Kıdemli Başçavuş Roy M. MADDOCKS Jr.,
Ve
Genelkurmay Başkanlığı Astsubayı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Kuvvet Astsubayları ile
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sâhil Güvenlik Komutanlığı Kıdemli Astsubayları,
03 Nisan 2013 Çarşamba günü Genelkurmay Başkanlığı Kararğâhında
Aynı masanın etrafında hemhâ l olmuşlar!..
Karargâhda, kışlada ve gemide;
Türk Er ile aynı masada oturmaya tenezzül etmeyen bu kıdemli astsubay güruhu
Oturmuşlar diz dize; Amerikalı Er’e yalakalık ediyor dangalaklar!..
*** Yalakalık: Kendisine saygısını kaybetmiş insanların; şahsî menfaatleri uğruna başkalarına gereksiz yere saygı gösdermesi ya da hak etdiğinden fazla iltifât etmesidir.
ESKİ TÜFEK - 2020
3. İlgi (ç)’de mezbûr 211 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kânunu’nun;
a. “I – Tarifler” başlığı altında yer alan Madde 10’da “üst” ve “ast” kavramı şu şekilde târif edilir:
- Üst tabiri, rütbe veya kıdem büyüklüğünü gösterir.
- Ast, üstün rütbece veya kıdemce aşağısında bulunan kimsedir.
b. Aynı Kânunun “II – Disiplin” başlığı altında yer alan Madde 13’de “disiplin” şu şekilde târif edilir:
- Kânunlara, nizâmlara ve âmirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir.
- Askerliğin temeli disiplindir.
Ve
4. İlgi (ç)’de merkûm 211 sayılı Kânuna müsteniden Millî Savunma Bakanlığının 1961 senesinde meriyyete koyduğu İlgi (ş)’de mezbûr TSK İç Hizmet Yönetmeliği; “3 - Amirin vazifeleri” başlığı altında yer alan Madde 13’de Ȃmirin birinci vazifesini şöyle tahvzih eder;
“(…) Amir de maiyetinin şeref ve haysiyetlerini, sağlığını ve özlük haklarını gözetmeğe mecburdur.”
5. İlgi (ç)’de mezbûr 211 sayılı aynı Kânunun 37’nci maddesi mucibince her asker;
“Her zaman ve her yerde kanunlara ve nizamlara itaat edeceğine namusu üzerine and içer"
* * *
SONUÇ:
1. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin;
a. 1953 senesinde imzâladığı 6020 sayılı Kânuna merbut olarak kabul etdiği Cenevre Sözleşmeleri
Ve dahi
b. 5886 sayılı Kânun ile 1952 senesinde kabul etdiği NATO Andlaşmasına istinaden 1964 senesinde onayladığı İlgi (e)’de mezkûr NATO STANAG 2116 isimli Anlaşma’ya göre NATO’da şu “iki sınıf asker” mevcut ve müstahdemdir;
2. Yukarıda görülen bu hükümlerden ortaya çıkan istidlâl muvacehesinde şu biricik suâli sormalıyız;
- İlgi (b)’de mezkûr 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile teşkil edilen ve bu Kânunun “subay yardımcısı” olarak tavzif etdiği Türk Ordusundaki “astsubay” sınıfı;
STANAG 2116 isimli NATO Anlaşması’nda tasnif edilen “iki asker sınıfından” hangisine tâbidir?
3. Deniz Kuvvetleri ve Sâhil Güvelik Komutanlığında 30 sene bilfiil hizmet etdikden sonra
2011 senesinde kendi isdeği emekli olmuş emekli bir astsubay olarak işbu dilekcenin sahibi ben Şükrü IRBIK’ın
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığından talebim şunlardır;
a. 5802 sayılı Kânun ile 1951 senesinde teşkil edilen ve bu Kânunun “subay yardımcısı” olarak tavzif etdiği Türk Ordusundaki “astsubay sınıfı”;
“İki sınıf asker” ile teşkil edilen NATO’nun askerî teşkilâtına uygun olmayan bir asker sınıfıdır.
b. 5802 sayılı Kânun ile 1951 senesinde teşkil edilen ve bu Kânunun “subay yardımcısı” olarak tavzif etdiği Türk Ordusundaki “astsubay sınıfına”; uluslararası kurs, eğitim toplantı vs. ortak askerî çalışmalarda ve NATO görevlerinde türk astsubaylarına STANAG 2116 sayılı NATO Anlaşmasının meriyyete konulduğu 1964 senesinde “er muamelesi” yapılmaktadır.
c. 926 sayılı Kânuna müsteniden Millî Savunma Bakanlığının meriyyete koyduğu İlgi (t)’de mezkûr Astsubay Sicil Yönetmeliği Madde 17 mucibince;
“Yurt içi veya yurt dışı kıt’a, karargâh ve kurumlarda görevli yabancı Silâhlı Kuvvetlere mensup subay veya astsubaylar, Türk Silâhlı Kuvvetlerine mensup astsubayların sicil üstü olamaz.” Bu hakikâte rağmen Türk astsubaylarına;
c.1- NATO üyesi devletlerin ordularının “erlerinin” emrinde görev yapdırılmakta
c.2- Sicil bağı olan “yabancı orduların erleri”, Türk astsubaylarına sicil vermekdedirler. İşbu dilekcenin sahibi 1982-2085 sicili emekli astsubay ben Şükrü IRBIK’a da 1992-1994 senelerinde NATO daimî görevim esnasında NATO üyesi devletin erleri sicil (IER: International Evaluation Report) verdi.
ç. Türk Ordusunun astsubaylarına “er muamelesi” yapılması;
ç.1- Uluslararası diplomatik bir rezâletdir,
ç.2- Uluslararası karşılılık (mütekâbiliyet) ilkesine esâsdan aykırıdır,
d. Türkiye Büyük Millet Meclisinin meriyyete koyduğu;
d.1- 5802, 211 ve 926 sayılı Kânunlara,
d.2- 5886 ve 6020 sayılı Kânunlara,
d.3- Ve bu Kânunlar ile T.C. Devletinin bağlı olduğu 1949 Cenevre Sözleşmelerine,
d.4- 1964 NATO STANAG 2116’ya,
d.5- 1961 Anayasası’nın 65’inci maddesine,
d.6- 1982 Anayasası’nın da 90’ıncı maddesine temelden aykırıdır.
İşbu dilekcemin konusu hakkında ilgili makâma sözlü olarak da izahât vermek isderim.
* * *
TALEP:
Sâhil Güvenlik Komutanlığından emekli astsubay ben Şükrü IRBIK’ın,
İşbu dilekcem ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığından talebim şudur;
a. İşbu dilekcemin İlgi (a-t)’sinde beyan etdiğim 24 adet NATO/Millî mevzuât ve Andlaşmalar muvacehesinde tetkik etmesini
Ve dahi
b. “İki sınıf asker” ile müteşekkil NATO’nun askerî teşkilâtına uygun hukûkî düzenleme yapmasını,
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığından saygılarım ile arz eylerim.03.11.2020.
Birinci bölüm: 03 Kasım 2020 târih ve 2004860089 sayılı CİMER dilekcem.
İkinci bölüm: 04 Kasım 2020 târih ve 2004870123 sayılı CİMER dilekcem.
(İmzâ)
Şükrü IRBIK
* * *
*** Yukarıda okuduğunuz 03 Kasım 2020 târih ve iki bölümlü bu dilekcemin;
Birinci bölümü 2004860089 sayı ile
İkinci ve son bölümü de 2004870123 sayı ile
Şükrü IRBIK'ın e-devlet CİMER’deki hesabında kayıtlıdır.
* * *
Bugüne kadar yazdığım 21 makâlenin en kısa Asubay Tefrikası olan bu on birinci bölümü,
Bugün burada târihin eskimez unutmaz hafızasına emânet etdim.
Konusu itibarı ile Cumhuriyet târihimizde bir astsubayın devlete verdiği “ilk dilekce" olan
Ve dahi
Devletin arşivinde ebediyyen duracak Asubay Tefrikası – 11 isimli bu makâlemin özü şudur.
T.C. Devletinin imzaladığı ve Türk Anayasasının bile üstünde olan uluslararası andlaşmalara göre;
Türk Ordusunda mevcut ve müesses olan “astsubay” isimli asker sınıfı “gayri meşrudur!”
Ve dahi
“Astsubay” isimli asker sınıfının Türk Ordusundaki hukukî durumu konusunda ben Şükrü IRBIK,
Genelkurmay Başkanlarının bugüne kadar söylediği yalanların doğrudan mağduruyum!
Bu mağduriyetime sebep olan Millî Savunma Bakanlığını dâva etmek hakkım da mahfuzdur!..
* * *
2020 senesi Karakış ayının şu yirmi yedinci gününde yayınladığım
Asubay Tefrikası – 11 isimli bu makâlemiz ile Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK;
Mensubu olduğum “astsubay” mesleğine borçlu olduğum maddî, manevî ve fikrî diyetimi ödedim.
Hokkada mürekkeb, elde kâğıt, sabırda vakit, serde fikir, dilde söz bitdi...
* * *
Şu anda okuduğunuz Asubay Tefrikası – 11 isimli bu bölüm;
Sâhil Güvenlik Komutanlığından emekli asubay Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK‘ın
2017 senesinden beri son 4 senede yayınladığı
10 bölüm ve 10 kısımdan mürekkep olan Asubay Tefrikasının şâhikasıdır, özüdür.
Şu vakitden sonra sizlere yazacaklarım da
ATATÜRK’ün deyişi ile ancak “teferrruât” olacak!..
* * *
Beyaz subayların yapdığı
Ve dahi
Ben Şükrü IRBIK’ın bugüne kadar Asubay Tefrikası’nda ortaya çıkardığı
Bu haksızlıklara, nâmussuzluklara, kânunsuzluklara sâhip çıkmak da
Siz “astsubay” meslekdaşlarımın meselesi oluyor!..
* * *
Ya uyduruk “astsubay” sınıfı lağvedilecek!
Ya da astsubaylar Türk Ordusunun köle askerleri olmaya devam edecek!
ESKİ TÜFEK - 2020
* * *
Son Söz!
Genelkurmay Başkanlığının NATO görevimde bana “er” muamelesi yapması sâdece ben astsubay Şükrü IRBIK’ın meselesi değildir.
Türk Ordusundaki “astsubay” isimli asker sınıfının NATO nezdinde “gayri meşru” olması bütün astsubayların müşterek meselesidir.
Bugüne kadar yapdığım çalışmalarım ile;
Türk Ordusundaki “astsubay” isimli uyduruk asker sınıfının NATO nezdinde “gayri meşru” olduğunu dâva konusu yapacak olgunluğa getirdim. Mensubu olduğumuz “astsubay” sınıfının NATO nezdinde “gayri meşru” olduğunu mahkemede isbatlamak için elimizde her türlü delil vardır.
Bu cümleden olmak üzere;
Ve
Ve dahi
Şu aşamadan sonra yapılacak iş ise;
Müşterek bir çalışma ile “astsubay” sınıfının bu “gayri meşru” durumunu astsubaylar olarak mahkemeye götürmekdir.
* * *
Vaktidir, ya şimdi konuş!
Ya da ölesiye kadar sus!
Eski Tüfek - 2020
|
* * *
Kıymetli vatandaşlarım,
Muhterem astsubay meslekdaşlarım;
Yukarıda sizlerin de okuduğunuz
Türk Ordusundaki “Astsubay” sınıfının NATO’daki denkliği hakkındaki “şikâyet” dilekcemi,
İcraraâtın başı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’a 03 Kasım 2020 Salı günü gönderdim.
Hemen ertesi gün de CİMER bu dilekcemi; işlem yapması için Millî Savunma Bakanlığına gönderdi.
Bu dilekceme Millî Savunma Bakanlığının vereceği cevapları da
Asubay Tefrikası – 11 isimli bu makâlemizin bu kısımlarında
Sizlere, bütün dünyâya ve Türk kamuoyuna ilan edeceğim, evvelallah…
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|
Asubay Tefrikası - 10
Aldatanlar Ülkesinin
Aldatılmaya Doymayan Askeri: Asubaylar
İnsanı, yalan kadar alçaltan başka bir şey yoktur!
Çünkü;
Bir yalanını yakaladığın insanın,
Her doğrusunu bin kere sorgularsın!..
Ve bilir misin ki;
İlâhî adâletin defterinde zaman aşımı yokdur!
O, bir gün mutlaka tecelli eder.
Ey, Hayyam!
Sen ne dersin, yalancılar hakkında?
Çünkü;
* * * * *
Bugüne kadar yazdıkları kitaplarda
Ve
Gönderdiğim dilekcelerime verdikleri cevaplarda;
Millî Savunma Bakanları,
Genelkurmay Başkanları
Ve
Kuvvet Komutanlarının
O kadar çok yalanını yakaladım ki!
Bakdım, dillleri yalama olmuş,
Bana gönderdikleri her cevabı
Her seferinde bin kere sorgulamaya mecbur kaldım!
* * * * *
Astsubay Tefrikas’ında Vaziyet-i Umumiye Ne Merkezde?
Üç sene bitdi, dördüncü senenin içindeyim.
2017 senesinde Asubay Tefrikası isimli bir yazı dizisi yayınlamaya başladım.
Bu yazı dizimizde bugüne kadar 8 bölüm ve 10 kısımı tamamladım ve neşretdim.
8 bölümün ilk 5 bölümünde;
Genelkurmay Başkanının “astsubay” dediği uyduruk asker sınıfının kısa târifini yapdım.
Bugün itibârı ile 6’ncı bölümdeki 10 kısım dâhil olmak üzere;
Asubay Tefrikası’nın 7, 8 ve 9’uncu bölümleri hâlen yayında.
Şu an okuduğunuz ise Asubay Tefrikası’nın 10’uncu bölümü.
6’ncı bölümdeki 10 kısım dâhil olmak üzere;
7, 8, ve 10’uncu bölümlerin tamamının bir tek konusu var; “yalan.”
İşde bu sebepden dolayı da emekli asubay ben Şükrü IRBIK;
Asubay Tefrikası’nın 9’uncu bölümü hâriç olmak üzere;
6’ncı bölümdeki 10 kısım ile 7, 8 ve 10’uncu bölümlerini şöyle tesmiye etdim;
“Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar”
* * * * *
Yalan, Yalan Gene Yalan!..
Aldatan var ise ki,
Var!
Aldanan da var ise ki,
Var!
Aldatanın aldananı aldatmak için söylediği bir de “yalan” olmalı…
Var!..
Hem de birden ziyâde…
* * *
Muhterem “astsubay” meslekdaşlarım,
Kıymetli vatandaşlarım;
1951 senesinden beri Ordumuzda “astsubay” unvânı ile görev yapan asker sınıfı hakkında,
Bugüne kadar söylenen yalanlar binleri geçmiş de
Memleket sınırları dahi aşmış gitmiş!..
İşde,
Başbakandan Bakanlara,
Millî Savunma Bakanından Milletvekillerine,
Genelkurmay Başkanından Kuvvet Komutanlarına kadar
Ordumuzun ne idüğü belli olmayan “astsubay” sınıfı hakkında söyledikleri yalanlardan
Sâdece üçü beşi…
ESKİ TÜFEK - 2020
* * * * *
2020 senesi İlkgüz ayının 7’nci gününde,
Eski Tüfek’de yayınladığımız Asubay Tefrikası isimli makâle silsilemizin 10’uncu bölümünde
Bugün burada, biz;
Ordumuzdaki “astsubay” sınıfı hakkında söylenen yalanları,
Senelerin şâhidliğinde
Ve
Hakikâtin mukadder huzurunda hizaya getirecek
Ve dahi
Devlet adamlarını ve subayları,
Söyledikleri kendi yalanlarında boğacağız, inşallah…
* * * * *
İkinci kez Başbakan seçilen Adnan MENDERES,
Türkiye Cumhuriyeti’nin 20. Hükûmetini 09 Mart 1951 Cuma günü teşkil etdi.
Aynı gün itibârı ile;
Sam Amcanın intihâb ve tâyin etdiği T.C. Devleti idâre heyeti,
Aşağıda gördüğünüz şu eşhâsdan müteşekkil idi.
İkinci kez başbakan goltuğuna oturdukdan sâdece 3 ay sonra Adnan MENDERES;
6/7 Haziran 1951 târihinde TBMM’ye şu dilekceyi verdi.
Ve dahi
ATATÜRK’ün teşkil etdiği Türk Ordusundaki “muvazzaf subay” ve “mükellef er” sınıfına ilâve olarak,
Üçüncü bir asker sınıfı olarak “astsubay” ismi ile sözde “yeni bir asker sınıfı” ihdâs etmesini,
“Büyük Millet Meclisi”nden arz etdi.
5802 sayılı ve Astsubay Kânunu ile
Türk Ordusunda ilk defâ olmak üzere ihdâs etdiği “mükellef astsubay” sınıfını,
Bu Kânunun birinci maddesinde TBMM şöyle târif etdi.
ASTSUBAY KANUNU
Kanun No: 5802 Kabul Tarihi: 2/7/1951
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel hükümler
Astsubaylar:
Madde 1 — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, gümrük koruma birlikleri kadrolarında;
* * *
1935 senesinde Kurucu Reisicumhur ATATÜRK,
Türk Ordusunu “iki sınıf” asker ile teşkil etmiş idi;
1. Muvazzaf subay
2. Mükellef erat
* * *
Bu konuyu da
Asubay Tefrikası 6-9 isimli şu makâlemizde mufassal olarak anlatmiş idik.
ATATÜRK’ün “muvazzaf subay” ve “mükellef er” ile teşkil etdiği “iki sınıflı” Türk Ordusuna
Dönemin Adnan MENDERES hükûmeti,
1951 senesinde “üçüncü” bir asker sınıfı ilâve etdi; “astsubay.”
* * *
Aslında;
“Gedikli erbaş” sınıfının yalap şalap boyanmasından başka bir şey olmayan “astsubay” sınıfının;
Ordumuzun “teknik” hizmetlerinde görev yapmadığını anlatmak için yazdığımız bu makâlemize
Burada bir soluk mola verelim!..
Ve dahi
“Astsubay” isimli bu asker sınıfının “ast komuta” kademelerinde görev yapdığı Türk Ordusunda,
Kaç çeşit “komuta kademesi” var imiş,
Bir görelim, hele!..
* * *
Bilen beri gelsin; Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” var?
T.C Ordusunda “astkomuta kademesi” mevcut olduğuna göre;
Meselâ;
“Üst kademe” ya da “orta kademe” şeklinde “başka komuta kademeleri” var mı diye
İsabetli bir suâl sorabilirsiniz.
Çünkü bu suâli ben, evvelâ kendime sordum!
Sonra da
İşin sivil kıyafetli “sivil komutanı” Millî Savunma Bakanına…
T.C Ordusunda bugün mevcut olan “komuta kademesinin sayısını” meğer ise
Millî Savunma Bakanı da bilmiyor imiş!..
* * *
1951 senesinde yapdığı Astsubay Kânununda Türkiye Büyük Millet Meclisi;
“Astsubay” adını verdiğini uyduruk asker kişilerin
Ordumuzun “astkomuta kademelerinde” görev yapacağını emretmiş idi.
Fakat aynı TBMM;
Ordumuzdaki bu “astkomuta kademelerinin”ne olduğunu Kânunda belli etmemiş!..
Başka “komuta kademesi” var mı, ondan da hiç söz etmemiş!..
1951 senesinden 2019 senesine kadar geçen 68 senede
Ordumuzdaki bu “astkomuta kademelerinin” neler olduğunu kimse bilememiş,
“Astkomuta kademelerinden” başka “komuta kademeleri” var mı diye de kimseler suâl etmemiş!..
Subaylarımızın götünü kaşıtması için “ast komuta kademesi” olduğuna göre
Kim bilir?
Ordumuzda belki de “orta komuta” ya da “üst komuta” kademeleri de olması icâb eder, değil mi?
Sene 2019 olunca;
Ordumuzdaki diğer “komuta kademelerinin” neler olduğunu suâl eylemek de
Gene Eski Tüfek’in üzerine vazife oldu…
Bir dilekce yolladım emekli subay ve Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’a
Ve dedim ki;
Muhterem ve muhteşem Bakanım;
Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” var?
* * *
KONU: TSK’de Mevcut “Komuta Kademeleri” Hakkında.
İLGİ: (a) 926 sayı ve 27.07.1967 târihli Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kânunu.
(b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
(c) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.
1. İlgi (a) kanûnda mezkûr “astsubay” tâbiri, aynı kanûnun “Astsubaylar” alt başlığı altında yer alan Ek Madde-21’de şöyle târif edilmekdedir;
Astsubaylar:
Ek Madde 21;
“Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı kadrolarının “ast komuta kademelerinde” eğitim, sevk ve idare ile diğer idarî işlerde "subaya yardımcı olarak görevlendirilen" askerî şahıslara, “astsubay” adı verilir.”
2. Yukarıda mezkûr târifinde de görüldüğü üzere “astsubay” olarak tesmiye edilen askerin, ordumuzun “ast komuta kademelerinde” görevlendirildiği anlaşılmakdadır. “Astsubay” tâbirinin bu târifine bakıldığında, birisi “ast komuta kademesi” olmak üzere TSK’de birden fazla “komuta kademesi” olduğu intibaı hâsıl olmakdadır.
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ilk iki maddesindeki bilgiler muvacehesinde benim suâllerim
şunlardır;
Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde;
a. Kaç çeşit “komuta kademesi” mevcuddur?
b. Bu “komuta kademeleri” nelerdir?
c. Bu “komuta kademelerine” dâhil olan “asker sınıfları” ve tekabül eden “rütbeler” nelerdir?
ç. İlgi (a) kânunda söz edilen “ast komuta kademesi” ve mevcut olan sâir “komuta kademelerinin” meşruiyeti hangi mevzuâtdan neşet etmekdedir?
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim dört suâlimi İlgi (b ve c) mevzuât muvacehesinde Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim. 07.05.2019. 1901080583.
Şükrü IRBIK
* * *
Bu suâlime Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR şöyle cevap vermedi;
Cevaplar:
Cevap: MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI (MSB) > PERSONEL TEMİN DAİRESİ BAŞKANLIĞI (21.05.2019 10:49)
CİMER başvurunuz incelenmiştir.
Bilgi Edinme Kanunu ;
Madde 25- Kurum ve kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli
ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler, bilgi
edinme hakkının kapsamı dışındadır. Ancak, söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum
çalışanlarının bilgi edinme hakları saklıdır.
Gereği talebinize yanıt verilememektedir.
İyi günler.
NOT: Tarafınıza iletilen bu mail kapsamında; "Kanunda ve Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde erişilen bilgi ve belgeler ticari amaçla çoğaltılamaz, kullanılamaz, erişimi sağlayan kurum ve kuruluştan izin alınmaksızın yayınlanamaz. Bu madde hükmüne aykırı olarak erişilen bilgi ve belgeleri ticari amaçla çoğaltanlar, kullananlar ve yayınlayanlar hakkında kanunların cezai ve hukuki sorumluluğa ilişkin hükümleri uygulanır" hükmü doğrultusunda değerlendirilmesi gerekir.
* * *
TBMM 1951 senesinde Astsubay Kânunu isimli bir Kânun yapmış,
Bu Kânun ile Cumhuriyet Ordusunda “astkomuta kademesi” teşkil etmiş,
Sonra, bu Kânunu bütün dünyaya ilan etmiş!
Bu Kânundaki “astkomuta kademesini” de bütün âleme duyurmuş!
Fakat 2020 senesine geldiğimizde Millî Savunma Bakanı;
Cumhuriyet Ordusundaki “astkomuta kademesinin” kamuoyunu ilgilendirmediğini iddia ediyor!..
Bu iddiaya Yaşar bile güler be!..
Hani Türk Ordusu, “milletin ordusu” idi, sayın Bakanım?..
Hani Türk milleti “asker millet” idi, paşam?..
* * *
Bilgi Edinme Hakkı Kânunu diyor ki;
Bu dilekcenin sâhibi ben Şükrü IRBIK,
Emekli bir “astsubay” olduğum için kendimin “kurum çalışanı” olduğunu zannediyor idim.
Ne de olsa; giriş-çıkış tam 34 sene hizmet etmişim Ordumuza.
Ben “astsubay” olarak “ast komuta kademesi”nde görev yapdığımı biliyordum da,
Ordumuzda başka “komuta kademeleri” mevcut mu idi, işde bunu bilmiyor idim!..
Bu düşünce ile ikinci bir dilekce daha gönderdim Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’a.
Ve dedim ki;
Bu dilekcenin sâhibi ben Şükrü IRBIK, bir zamanlar “kurum çalışanı” idim.
Ve ben kendimin hâlâ “kurum çalışanı” olduğunu zannediyorum.
Bu sebepden dolayı;
Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” olduğunu bilmeye kânûnen hakkım vardır.
Kânûn bu yahu, daha ötesi var mı?..
“Muvazzaf astsubay” unvânı ile 34 sene görev yapdığım Ordumuzda;
Kaç çeşit “komuta kademesi” olduğunu ben bilmeyeceğim de kim bilecek, Allah aşkına?
* * *
KONU: TSK’de Mevcut “Komuta Kademeleri” Hakkında.
İLGİ: (a) 07 Mayıs 2019 târih, 1901073663 ve 1901080583 sayılı iki bölümlü ve aynı konulu dilekcem.
(b) MSB Personel Temin Dairesi Başkanlığının 21 Mayıs 2019 târih ve 10:49 saatli cevâbı.
(c) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
1. 07/08 Mayıs 2019 târihlerinde iki bölüm hâlinde gönderdiğim İlgi (a) dilekcemin üçüncü maddesinde, Millî Savunma Bakanlığına şu suâlleri tevcih etdim;
Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde;
a. Kaç çeşit “komuta kademesi” mevcuddur?
b. Bu “komuta kademeleri” nelerdir?
c. Bu “komuta kademelerine” dâhil olan “asker sınıfları” ve tekabül eden “rütbeler” nelerdir?
ç. İlgi (a) (926 sayılı) kânunda söz edilen “ast komuta kademesi” ve mevcut olan sâir “komuta kademelerinin” meşruiyeti hangi mevzuâtdan neşet etmekdedir?
2. İlgi (b) ile verdiği cevâbda Millî Savunma Bakanlığı;
a. İlgi (a) CİMER dilekcemi incelediğini,
b. Muhteva olarak İlgi (c) kânun madde 25, birinci fıkrası mucibince mütalaa etdiğinden dolayı işbu dilekceme cevap vermeyeceğini,
Ve fakat
c. Aynı kânunun aynı maddesinin ikinci fıkrası mucibince de; “söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum çalışanlarının bilgi edinme haklarını saklı” olduğunu,
21 Mayıs 2019 târihinde tarafıma bildirdi.
3. İşbu dilekce sahibi ben Şükrü IRBIK, 31 sene Deniz Kuvvetleri Komutanlığında, 3 sene de Sâhil Güvenlik Komutanlığında olmak üzere Türk Silâhlı kuvvetlerine “astsubay” unvânı ile 34 sene hizmet etdim. Sicil numaram da Sâhil Güvenlik Komutanlığı 1982-2085’dir.
4. İlgi (a) dilekcemin üçüncü maddesinde tevcih etdiğim suâllerime cevâp vermeyişinde Millî Savunma Bakanlığı, İlgi (c) kânun, madde 25, birinci fıkrayı gerekce gösdermekdedir.
Fakat aynı maddenin ikinci fıkrasında zikredildiği üzere; ben Şükrü IRBIK, tevcih etdiğim suâllerden etkilenen ve bu suâllerin tesiri altında 4 senesi talebelik olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerine “astsubay” unvânı ile 34 sene hizmet etdim. Bu cümleden rahatlıkla anlaşılabileceği üzere; İlgi (c) kânun madde 25, ikinci fıkrası mucibince İlgi (a) dilekcem ile tevcih etdiğim suâllerin cevâbını öğrenmek, en başda benim hakkımdır.
5. Netice itibârı ile;
İlgi (a) dilekcemin üçüncü maddesinde tevcih etdiğim suâllerimi; doğrudan taraf olduğumdan nâşi, İlgi (c) kânun madde 25, ikinci fıkrası mucibince cevâplamasını,
Millî Savunma Bakanlığından saygılarımla arz eylerim.29.05.2019. 1901241257.
Şükrü IRBIK
EKLER :
EK-A: 07 Mayıs 2019 târih, 1901073663 ve 1901080583 sayılı iki bölümlü ve aynı konulu dilekcem.
EK-B: MSB Personel Temin Dairesi Başkanlığının 21 Mayıs 2019 târih ve 10:49 saatli cevâbı.
* * *
Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” olduğunu öğrenmek için gönderdiğim ikinci dilekceme
Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR işde, böyle cevâp vermedi.
Ne diyelim, canı sağolsun!
Mühür kimde ise,
Şimdilik de olsa Sultan O’dur, değil mi?..
* * *
Cevaplar:
Cevap: MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI (MSB) > PERSONEL TEMİN DAİRESİ BAŞKANLIĞI (11.07.2019 17:03)
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne göndermiş olduğunuz başvurunuz incelenmesi neticesinde, aynı talebi içeren başvurunuza ilgili makamlarca cevap verildiği anlaşılmıştır.
Bu nedenle yeni başvurunuz hakkında herhangi bir işlem yapılamamıştır.
Bilgilerinize sunarız.
* * *
Gönderdiğim iki dilekcem
Ve dahi
Bu iki dilekceme Millî Savunma Bakanı Hulusi AKAR’ın verdiği cevâbdan(!)
Ortaya şu resim çıkdı!..
Tabii ki iş burada bitmedi!..
Ordumuzda kaç çeşit “komuta kademesi” mevcut olduğunu,
Türk Silâhlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisine sordum.
Çünkü
ATATÜRK'ün yapdığı Anayasa'ya göre
Türkiye Cumhuriyeti Devletinde 1924 senesinden beri
Başkumandanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin şahsiyeti maneviyesinde mündemiç…
Bu suâlimin cevabını Başkomutan Türkiye Büyük Millet Meclisi herhâlde biliyordur!..
* * *
Gelelim şimdi,
Ordumuzda “astsubay” unvânı ile görev yapan uyduruk asker sınıfı hakkında
Devleti idâre eden devlet adamları
Ve
Ordumuzu idâre eden Millî Savunma Bakanı ile
Genelkurmay Başkanının söylediği filfilli yalanlara…
* * *
1951 senesinde yeni teşkil etdikleri “astsubay” sınıfını
T.C. Devletini idâre eden siyâsî ve askerî zevât şöyle târif etdi;
Görev tanımına bakdığınızda,
“Astsubay” adı verilen asker kişilerin yapdığı işler arasında “teknik hizmet” var mı? Yok!..
Demek ki “astsubay” adı verilen asker kişiler “teknik hizmet”de görev yapmıyor!..
Çünkü Astsubay Kânunu böyle emrediyor!
TBMM’nin kabul etdiği 5802 sayılı Astsubay Kânununun bu emrine;
Cumhurbaşkanı uymaya mecbur mu? Mecbur!
Başbakan uymaya mecbur mu? Mecbur!
Milletvekilleri uymaya mecbur mu? Mecbur!
Millî Savunma Bakanı uymaya mecbur mu? Mecbur!
Genelkurmay Başkanı uymaya mecbur mu? Elbetde mecbur!
Peki!
Devleti idâre eden bu sivil zevât ve subay,
TBMM’nin 1951 senesinde kabul etdiği Astsubay Kânununun bu emrine uymuşlar mı?
Uymamışlar!
Niye uymamışlar?
Bu sivil zevât ve bu subaylar babalarının çiftliğini idâre etmiyorlar!
Bu kendini bilmez sivil zevât ve subay;
Türk Milletinin yüksek irâdesinin yegâne tecelligâhı olan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapdığı Kânuna göre memleketi idâre etmişler mi?
Etmemişler!..
Ne yapmışlar,
Yalan söylemişler!..
Söyledikleri bu filfilli yalan ile de 1951 senesinden beri
“Astsubay” adı verilen köle asker kişileri “teknik hizmetlerde” “kânunsuz olarak” çalışdırmışlar.
* * *
Gerekcesinde Başbakan Adnan MENDERES’in sarâhaten tasrih etdiği üzere,
5802 sayılı Astsubay Kânun Tasarısında astsubayların, “subaylığa yükselmeleri” esas olarak alınmış idi.
TBMM’nin 1951 senesinde kabul etdiği 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile;
Anadolu'nun küçük kasabalarında,
Ve dahi
* * *
Bu maksadı tahakkuk etdirmek üzere,
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile;
Ve böylece
Fakat,
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile TBMM’nin astsubaylara verdiği “subaylığa yükselme hakkını”,
Dönemin Genelkurmay Başkanları engelledi.
Hem de ellerinden gelen en sinsi ve en alçak hileler ile…
Bu konuda subayların Kânuna karşı yapdığı hileler ve kalleşlikler
Darbeci subaylar 27 Mayıs subay darbesini yapasıya kadar devâm etdi…
Genelkurmay Başkanlarının bu konuda yapdığı hileler ve kalleşlikleri
Asubay Tefrikas 6-5 isimli makâlemizde tafsilâtlı olarak teşhir etdik!..
* * * * *
5802 sayılı Astsubay Kânununu TBMM, 1951 senesinde meriyyete koymuş idi.
Bu kânuna göre;
9 senelik mecburî hizmetini tamamlayan astsubaylar, teğmenliğe nakil edilecekler idi.
Fakat Genelkurmay Başkanları; bu hakka sâhip olan astsubayları, teğmenliğe nakil etmedi…
6137 sayılı Kânunu da TBMM, 1953 senesinde meriyyete koydu.
Bu Kânuna göre;
9 senelik mecburî hizmetini tamamladıkdan sonra istifa ederek ordudan ayrılan astsubaylar,
“Yedek asteğmen” veya “sekizinci sınıf askerî memur” nasbedilecek idi.
Fakat dönemin Genelkurmay Başkanları hâinlik etdi ve bu Kânunu da tatbik etmedi.
Kanun No.: 6137 Kabul talihi: 10. VII. 1953
GEÇİCİ MADDE 4. — Bu kanunun kabulü tarihinde orduda görevli olup 5802 sayılı Astsubay Kanununa göre yetiştirilen sanat enstitüleri mezunu astsubaylar ve astsubay adayı olarak bulunanlar bu kanunun hükümlerinden faydalanamazlar.
Ancak 5802 sayılı Kanunda tâyin edilen mecburi hizmetlerini ikmalden sonra ordudan ayrılanlar (astsubaylar. IRBIK) sınıfları yedek asteğmenliğine veya sekizinci sınıf yedek askerî memurluğuna nasbolunurlar.
Mecburi hizmetlerini bitirmeden subaylığa mâni olmıyacak sebeplerle ayrılmış bulunanlar (astsubaylar. IRBIK), istekleri halinde geçici birinci madde gereğince yedek subay yetiştirilirler.
Genelkurmay Başkanlarının bu konuda yapdığı hileler ve kalleşlikleri
Asubay Tefrikas 6-5 isimli makâlemizde tafsilâtlı olarak fâş etdik!..
* * * * *
Kabul etdiği Kânunlar ile TBMM’nin astsubaylara verdiği hakları,
Genelkurmay Başkanları en alçak hileler ile bir bir gasp eder iken
Günler geldi geçdi,
Ve dahi
Târih geldi dayandı 27 Mayıs 1960 Cuma gününe...
İktidâra geldiği 1950 senesinden beri Başbakan Adnan MENDERES’e
Kendisinin terfi etdirdiği Coniperestiş subayları gizliden gizliye darbe hazırlıyorlar idi.
Bu gizli darbe hazırlığı;
Tıpkı 2016 senesi Temmuz ayının 15’indeki mübârek bir Cuma günü zuhûr eylediği gibi,
1960 senesi Mayıs ayının 27’sinde, gene mübârek bir Cuma günü koku verdi…
27 Mayıs darbesini,
Ordu içindeki bir avuç küçük rütbeli darbeci subay tertiplemiş idi.
Yüksek rütbeli subayları
Ya ikna, ya hapis, ya da yurtdışına sürgün etmişler idi.
Darbeci subaylar,
1 saat içinde devletin önemli mevkiilerini hemen zapt etdiler.
Bu darbeyi yapdıkdan sâdece birkaç saat sonra
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü
Saat 04;30’da darbe beyannâmesini
O dâvudî sesi ile radyoda okuyan
Kara Piyâde Kurmay Albay Alpaslan TÜRKEŞ,
Şöyle demiş idi;
“Gayemiz Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve İnsan Hakları Prensiplerine tamamıyla riayettir.”
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü Türkiye’de;
Hükûmetin manzara-i umumiyesi, maşşallah, Allah nazardan saklasın,
Sakın ha! Foto-şaka filân zannetmeyiniz!
Tam da aşağıda gördüğünüz gibi;
Şu altısı bir yerde
Ve fakat
Dördü aynı subay olan “berrî” üç orgeneralden müteşekkil idi.
Yukarıda resimlerini gördüğünüz bu darbeci subaylarımız;
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü sabahın seher vakinde T.C. Devletinin üzerine çöreklendiler
Ve dahi
TBMM dâhil olmak üzere devletin bütün dâirelerini cebren ve hile ile işgal edip ele geçirdiler.
Cumhurbaşkanı ve başbakan sıfatına ilâve olarak
Kara Kuvvetleri Komutanlığından emekli subay “Aga” Cemal GÜRSEL aynı zamânda;
Millî Birlik Komitesi Başkanı ve TSK Komutanı makâmlarını da cebren ve hile ile şereflendiriyor(!) idi.
* * * * *
27 Mayıs subay darbesinin yapıldığı târihden buyana tam 7 sene güzerân eylemiş idi…
Cumhurbaşkanı; Kara Kuvvetleri Eski Komutanı “Aga” Cemal GÜRSEL,
Başbakan; Mülkiyeli Suat Hayri ÜRGÜPLÜ,
Millî Savunma Bakanı; Mülkiyeli Hasan DİNÇER,
Genelkurmay Başkanı; Harbiyeli Orgeneral Cevdet SUNAY idi.
926 sayılı Kânunun TBMM’de kabul edildiği 27 Temmuz 1967 Perşembe günü ise,
Devletin başında şu adamlar oturuyor idi.
Cumhurbaşkanı; Genelkurmay Eski Başkanı Cevdet SUNAY,
Başbakan; İslamköylü ve barajlar kralı nâmı ile mâruf Çoban Sülü,
Millî Savunma Bakanı; Mülkiyeli Ahmet TOPALOĞLU,
Genelkurmay Başkanı; Gelmiş geçmiş en sert, en nobran ve en kalın kafalı Genelkurmay Başkanı olarak nâm salan Orgeneral Ahmet Cemal TURAL idi.
* * * * *
926 sayılı TSK Personel Kânunu ile 27 Mayıs darbecisi subaylar,
TBMM’nin 1951 senesinde meriyyete koyduğu 5802 sayılı Astsubay Kânununu hemen ilga etdi.
Fakat birinci maddesine dokunamadı!
5802 sayılı Astsubay Kânunun birinci maddesini,
926 sayılı TSK Personel Kânunu Madde-208’e “k” fıkrası olarak ekledi…
* * * * *
Sap İle Samanı Karışdırmak!
Tam burada kısa bir izâh vermek ve
Bir konudaki ifâde karışıklığını gidermek gerekecek.
Mesele şu;
1. Sınıf kıdem sırası (Silsile-i merâtip) nedir?
2. Görev tanımında sıralama nedir?
* * *
1. Sınıf kıdem sırası (Silsile-i merâtip) nedir?
“Sınıf kıdem sırasını” tesbit ve tayin eden iki Kânun var;
1. ATATÜRK’ün 1930 senesinde hazırladığı Askerî Ceza Kânunu.
2. 27 Mayıs darbeci subaylarının 1961 senesinde tertip etdiği 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu,
1. Askerî Ceza Kânunu;
ATATÜRK’ün 1930 senesinde hazırladığı bir cezâ Kânunu olan
Ve fakat
ATATÜRK’ün subayları olduğunu söyleyen darbeci ve hâin subayların defâlarca tecâvüz etdiği
1632 sayılı Askerî Cezâ Kânunu.
Askerî Cezâ Kânunu “sınıf kıdem sırasını” şöyle târif etmiş;
ASKERİ CEZA KANUNU(1)(2)
Kanun Numarası : 1632
Kabul Tarihi : 22/5/1930
Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih : 15/6/1930 Sayı : 1520
Yayımladığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 11 Sayfa : 367
Askeri şahıslar : (1)
Madde 3 – (Değişik : 22/3/2000 - 4551/1 md.)
Askerî şahıslar; Mareşalden asteğmene kadar subaylar, astsubaylar, Millî Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personel, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile askerî öğrencilerdir.
Yanlış;
Türk Ordusunda “astsubay” sınıfı;
“subay” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında yer alır.
ESKİ TÜFEK - 2020
Doğru;
Askerî Cezâ Kânununun yukarıda gördüğünüz üçüncü maddesine göre
Sınıf kıdem sırasında “astsubay” sınıfı;
“subay” sınıfı ile “sivil personel” sınıfı arasında yer alır.
ESKİ TÜFEK - 2020
* * *
2. TSK İç Hizmet Kânunu;
27 Mayıs darbeci subaylarının 1961 senesinde tertip etdiği
Ve dahi
Bir idârî Kânun olan 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu.
27 Mayıs darbeci subaylarının 1961 senesinde tertip etdiği
Ve dahi
Katıksız bir darbe Kânunu olan TSK İç Hizmet Kânunu “sınıf kıdem sırasını” şöyle târif etmiş;
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ İÇ HİZMET KANUNU(1)
Kanun Numarası : 211
Kabul Tarihi : 4/1/1961
Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 9/1/1961 Sayı : 10702
Yayımlandığı Düstur : Tertip : 4 Cilt : 1 Sayfa : 1008
A ) ESASLAR
1 – Tarifler
MADDE 1. — Türk Silâhlı Kuvvetleri : Kara (jandarma dâhil), Deniz ve Hava Kuvvetleri subay, askerî memur, astsubay, erbaş ve erleri ile askerî öğrencilerden teşekkül eden ve seferde ihtiyatlarla ikmal edilen, kadro ve kuruluşlarla teşkilâtı gösterilen silâhlı Devlet kuvvetidir.
Yanlış;
Türk Ordusunda “astsubay” sınıfı;
“subay” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında yer alır.
ESKİ TÜFEK - 2020
Doğru;
TSK İç Hizmet Kânununun yukarıda gördüğünüz birinci maddesine göre
Sınıf kıdem sırasında “astsubay” sınıfı;
“askerî memur” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında yer alır.
ESKİ TÜFEK - 2020
* * *
2. Görev tanımındaki sıra nedir?
“Görev tanımındaki sıralamayı” tesbit ve tayin eden sâdece bir Kânun var;
1951 senesinde Başbakan Adnan MENDERESin hazırladığı 5802 sayılı Astsubay Kânunu.
5802 sayılı Astsubay Kânunu “görev tanımındaki kıdem sırasını” şöyle târif etmiş;
ASTSUBAY KANUNU
Kanun No: 5802 Kabul Tarihi: 2/7/1951
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel hükümler
Astsubaylar:
Madde 1 — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, gümrük koruma birlikleri kadrolarında;
Yanlış;
Türk Ordusunda “astsubay” sınıfı;
“subay” sınıfı ile “erbaş ve er” sınıfı arasında görev yapar.
ESKİ TÜFEK - 2020
Doğru;
TSK İç Hizmet Kânununun yukarıda gördüğünüz birinci maddesindeki görev tanımına göre“Astsubay” sınıfı;
“subayın” görev yapdığı “ast komuta kademesinde” “subayın” yapdığı görevi yapar.
ESKİ TÜFEK - 2020
5802 sayılı Astsubay Kânunu Madde-1’deki ifâdeyi tefsir edince
Ortaya şu basit neticeler çıkıyor;
1. T.C. Ordusunda “astkomuta kademeleri” var,
2. Bu ast komuta kademlerinde "eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işler“ var.
3. Bu eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işleri “subaylarımız yapar”
4. “Subaylarımızın yapdığı” eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde astsubaylar da “subaya yardımcı” olarak görev yapar.
5802 sayılı Astsubay Kânunu Madde-1’in,
“Astsubay” olarak tesmiye etdiği asker sınıfının “görev tanımı” işde, bu kadar açık ve basit.
Hâl ve hakikât böyle iken
“Subay yardımcısı” olarak görev yapan “astsubay” sınıfının;
“Subay ile erbaş ve er arasında” görev yapdığını söylemek aptallıkdan başka bir şey olamaz!..
* * * * *
Astsubayın Adı Yok!
Bu makâlemizin konusu ile doğrudan alâkalı değil!
Fakat biz astsubayların hiçbirisinin bugüne kadar bilmediği acı bir hakikât var önümüzde!..
Onu da ilk defâ olmak üzere Eski Tüfek söylesin sizlere…
Sınıf kıdem sırası (Silsile-i merâtip) ve görev tanım sırasına ilâve olarak
Astsubay sınıfının tabi olduğu üçüncü bir sıra daha var.
Nedir bu sıra?
Askerî Protokol Sırası!..
Askerî Protokol Sırasında asteğmenin bile yeri var
Ve fakat
Sırası şöyle dursun,
Astsubay dedikleri sen köle askerin adı bile yok!..
TSK’nın iki aslî unsurundan biriyiz,
TSK’nın omurgasıyız diye dübürden üferen astsubay meslekdaşlarımın kulakları çınlasın!..
* * * * *
Şimdi de gelelim,
T.C. Ordusunun “astkomuta kademelerinde”
“Eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde” görev yapan “astsubayı” târif etmek için
Devleti idâre eden siyâsî zevât ile
Orduyu idâre eden Genelkurmay Başkanının söylediği filfilli yalanlara…
* * *
Dönem: 21 Yasama Yılı: 4
T.B.M.M. (S.Sayısı: 41)
Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunu Tasarısı ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Millî Savunma ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/951)
TC.
Başbakanlık 5.2.2002
Kanunlar ve Kararlar
Genel Müdürlüğü
Sayı: B.Ö2,Ö.KKG.0.10/101-397/666
Türkiye büyük millet meclisi başkanlığına
Millî Savunma Bakanlığınca hazırlanan ve Başkanlığınıza arzı Bakanlar Kurulunca 9.1.2002 tarihinde kararlaştırılan "Astsubay Meslek Yüksek Okullan Kanunu Tasarısı" ile gerekçesi ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Bülent Ecevit
Başbakan
GENEL GEREKÇE
Türk Silâhlı Kuvvetlerinde astsubaylar, subaylar ile askerlik yükümlülüğünü
yerine getirmek üzere silâh altına alınan erbaş ve erler arasında ve subayların
yardımcısı konumunda olup,
Silâhlı Kuvvetlerin profesyonel İnsan gücünün önemli bir kısmını oluşturmakta ve
özellikle idarî ve “teknik” hizmetlerde istihdam edilmektedir.
Astsubay Kânununu imha ve ilga eden 27 Mayıs’ın karanlık suratlı darbeci subaylarının
1967 senesinde 926 sayılı TSK Persoenl Kânunu ile yapamadığını
2002 senesinde TBMM’de yapdığı bu işgüzarlık ile “halkcı” Başbakan Bülent ECEVİT başarmış(!)..
Ve bu devletin köleleri astsubaylara bir darbe de
Yalancı Başbakan Bülent ECEVİT vurmuş!..
* * * * *
Millî Eğitim Bakanlığı,
Kültür Bakanlığı ile
Gençlik ve Spor Bakanlığı memurlarından mürekkep komisyonundaki
Eşkâli ve sıfatı meçhul herbokolog şahısların;
Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısı hakkında hazırladıkları raporda,
“Akım” demek için domaltdıkları şom ağızlarından “bokum” lafı çıkmış!
Ve komisyonun her boku bildiğini zanneden bu gerzek ve zevzek üyeleri şöyle demişler;
Astsubaylar; subaylar ile erbaş ve erler arasındadır.
Astsubaylar; “teknik” hizmetlerde istihdam edilirler.
Yuh olsun, sizin sıfatınıza be!..
Devletden aldığınız maaşlar boğazınızda kalsın, inşallah...
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu 7.3.2002
Esas No. : 1/951
Karar No. : 17
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Komisyonumuz; gündeminde yer alan "Astsubay Meslek Yüksekokulları Kanunu Tasarısı"nı (1/951); 6 Mart 2002 tarihinde görüşmüştür. Bu toplantıya Hükümeti temsilen Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun başkanlığında Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Yükseköğretim kurulu temsilcileri katılmıştır.
Tasarı ve gerekçesi incelendiğinde; Türk Silâhlı Kuvvetlerinde astsubayların, subaylar ile askerlik yükümlülüğünü yerine getirmek üzere silâh altına alınan erbaş ve erler arasında olduğu, subayların yardımcısı konumunda bulunduğu, silahlı kuvvetlerin profesyonel insan gücünün önemli bir kısmını oluşturmakta ve özellikle idarî ve “teknik” hizmetlerde istihdam edildiği görülmektedir.
* * *
Millî Eğitim Bakanlığı,
Kültür Bakanlığı ile
Gençlik ve Spor Bakanlığı memurlarının bindiği yalanlar dolmuşuna
Dönemin Millî Savunma Bakanı Sabahattin ÇAKMAKOĞLU
Ve
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin KIVRIKOĞLU da binmekden utanmamış!..
Hiçbir Kânunda böyle bir hüküm olmadığı hâlde,
Bu iki zevât işkembeden şöyle üfürmüş;
Astsubaylar; subaylar ile erbaş ve erler arasındadır.
Astsubaylar; “teknik” hizmetlerde istihdam edilirler.
Yalancı baloncu Sabahattin ÇAKMAKOĞLU’na diyecek sözüm yok!
Çünkü kendisi, Genelkurmay Başkanlarının emir eri gibi çalışmakda beis görmeyen bir siyâsî idi.
Fakat
Yalancı Orgeneral Hüseyin KIVRIKOĞLU’na şunu diyorum;
Yeri gelince Genelkurmay Başkanıyım diye külhan beyi gibi orada burada seyirtiyorsun,
Fakat
Emrindeki “astsubayın” “teknik” hizmetde çalışmadığını bilmiyorsun, sen paşa!..
Yazıklar olsun, sizlere be!..
* * * * *
İşi hesap-kitap ve mâlîye olan Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu,
Burnunu askeriyenin içine sokmuş ve halt etmiş!
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Plan ve Bütçe Komisyonu
Esas No.:1/951 20.3,2002
Karar No.: 93
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Bilindiği gibi, Türk Silâhlı Kuvvetlerinde astsubaylar; subayların yardımcısı konumunda bulunmaktadır.
“Astsubaylar, Türk Silâhlı Kuvvetlerinin “ara elemanları”dır.”
Plan ve Bütçe Komisyonuna göre “astsubay” sınıfı, Ordumuzun “ara elemanı” imiş!
“Astsubay” sınıfının Ordumuzun “ara elemanı” olduğu hangi Kânunda yazıyor, lan gerzekler!
Yuh olsun, sizin soyunuza sopunuza be!..
* * * * *
Mahâretini anlatmak için adam, adama şöyle der; “evliya gibi adamsın!”
Fakat adam olmayan vekil Evliya
Meclisde ayaküsdü iki yalan birden söylemiş!
DSP GRUBU ADINA EVLİYA PARLAK (Hakkâri):
(…)
Bugüne kadar Silahlı Kuvvetlerde üç kategoride hizmet veren insanımız bulunmaktadır: Subaylar, assubaylar ve bunların maiyetindeki erbaş ve erler. Astsubay sınıfının,
subaylar ile erbaş ve erler arasında hizmet verecek, hem idarî hem
”teknik” kadroda çok önemli yer tutan bir sınıf olduğu hepimizce bilinmektedir.
Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder!
Bizim vekil Evliya hoca da kendince Ordumuzdaki “sınıf kıdem sırasını” okuyup üfürmüş!
Ordumuzdaki “sınıf kıdem sırasını” okuyup üfürür iken de
O gün Meclisde kendisini dinleyen milletvekillerine yalanlar üfürmüş.
Bu konuşmasında Evliya Hoca,
Güyâ 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu Madde-1’e atıf yapmak isdemiş.
Fakat yüzüne gözüne bulaşdırmış!
Meclisinde böyle yarım hoca vekilleri olan milletin,
Burnu bokdan kurtulur mu, hiç!..
* * * * *
SP Grubu adına Meclisde konuşan Ankara milletvekili Rıza ULUCAK,
Havan dövücünün hınk deyicisi olmuş!
Ve Millî Savunma Komisyon Raporunda;
Millî Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanının söylediği cıvık yalanların yalancısı olmuş!
Aldatanlar mı mücrim yoksa aldanan mı?
El cevap; her ikisi de!..
Yazık! Hem de çok yazık!..
SP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (ANKARA):
(…)
Tasarının genel gerekçesinde de belirtildiği üzere, “assubaylar, subaylar ile askerlik yükümlülüğünü yerine getirmekte olan erbaş ve erler arasında ve subayların yardımcısı olarak görev yapmaktadırlar.”
Assubaylarımız, özellikle idarî ve “teknik” hizmetlerde görevlendirilmektedir.
* * * * *
4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununu görüşmek üzere
86’ncı Birleşimde 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü
TBMM’de içtima eyleyen vekillerimiz,
Yalan söylemeye doymamışlar!
Meydan boş, nasıl olsa!..
Genelkurmay Başkanı vermiş gazı vekillere
Meydanı boş bulan câhil vekiller de
O gün Meclisde osdurup osdurup ipe dizmişler!..
İşde,
AK Parti Grubu adına Meclisde konuşan Malatya Milletvekili Miraç AKDOĞAN’ın
Osdurup osdurup ipe dizdiği yalanlar;
AK PARTİ GRUBU ADINA MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) –
(…) ast komuta kademelerinde“teknik”, eğitim, sevk ve idare ile diğer idarî işlerde görev yapan ve subaya yardımcı olarak değerlendirilen assubayların özlük hakları ve terfi sistemleri subaylara paralel olarak düzenlenmiştir.
(…) Türk Silahlı Kuvvetlerinde subaylarla, erbaş ve erler arasında, subaylara yardımcı olarak görev yapan assubaylarımız, dünya ordularında olduğu gibi, “teknik” sınıfı oluşturmaktadır.
Miraç AKDOĞAN’ın mesleği, makine-motorculuk!
Fakat 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü TBMM’de yapdığı konuşmaya bakar iseniz
Kendisini habriyeli kurmay subay zannebilirsiniz!
Miraç AKDOĞAN makine motorculuğu bir kenara bırakmış
Ve
“Astsubay” sınıfı hakkında osdurup osdurup ipe dizmiş!
Bu konuşması hakkında Miraç AKDOĞAN’a iki suâl soracağım;
Vekil Miraç Bey,
Dünyanın hangi ordularında “assubaylar” “teknik” sınıfı oluşturuyor?
Dünyanın hangi ordularında “assubay” isimli asker sınıfı var, Allah aşkına?
Yalan söyleyenin!..
* * * * *
Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunu Meclisde müzâkere edilir iken;
En mantıklı konuşan vekil ise SP Grubu adına konuşan
Kendisi tıp doktoru olan Diyarbakır milletvekili Sacit GÜNBEY olmuş!
Sacit GÜNBEY’in “astsubayların” çok önemli bir kısmı “teknik” elemandır” yalanını bir kenera bırakalım
Ve dahi
Astsubay Meslek Yüksek Okuluları Kanununun Meclisde müzâkere edildiği gün
En önemli ve en çarpıcı tesbitini buraya alalım;
Bakınız, konuşmasında Sacit GÜNBEY şöyle demiş!
Bu kanun tasarısı hazırlanırken;
1. Batılı ülkelerdeki buna benzer kurumların yapıları incelenmiş midir?
2. Onlardan örnekler alınmış mıdır?
Astsubay Meslek Yüksek Okulu Kanununun müzâkere edildiği gün
Meclisde söylenen en önemli tesbit, işde budur.
SP GRUBU ADINA SACİT GÜNBEY (Diyarbakır):
(…)
Bu kurumlardan, şimdiye kadar, ülkemize ve Silahlı Kuvvetlerimize çok değerli hizmetler veren çok sayıda assubay yetiştirilmiştir. Bunların çok önemli bir kısmı “teknik“ eleman olup, Silahlı Kuvvetlerimizin destek hizmetlerinde ve teknik donanımında çok önemli görevler yapmışlardır.
(…)
Ancak, bu kanun tasarısı hazırlanırken,
Batılı ülkelerdeki buna benzer kurumların yapıları incelenmiş midir,
Onlardan örnekler alınmış mıdır, bilmiyorum.
Tıp doktoru milletvekili Sacit GÜNBEY;
Bu kanun tasarısı hazırlanır iken;
Şeklindeki bu iki hârika suâlini
Soru önergesi ile TBMM’ye yazılı olarak sorsa idi şâyet,
Dünyâda ilk olan bu ucûbe Astsubay Meslek Yüksek Okulları
Bugün Türk askerî eğitiminde mevcut olmayacak idi…
ESKİ TÜFEK - 2020
Böylesi çok mühim bir hususu tesbit eden Doktor Sacit Bey
Ne yazık ki bu sorularını bir önerge ile Meclis gündemine getirememiş!
Yazık!
Sacit Hoca pırlanta kıymetinde iki soruyu heder etmiş!..
Fakat
Sacit Hocanın 2002 senesinde Meclisde yapmayı akıl edemediğini,
18 sene sonra ben Eski Tüfek, bugün burada yapayım
Ve
Bugünkü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar GÜLER’e o meşhur iki suâli sorayım;
1. Batılı ülkelerin hangisinin ordularında “muvazzaf astsubay” isimli asker sınıfı mevcut?
2. Batılı ülkelerin hangisinde “muvazzaf astsubay” yetiştiren “önlisans” okulları var, Yaşar Paşa?
ESKİ TÜFEK - 2020
* * * * *
Ak Parti Grubu adına konuşan Kahramanmaraş milletvekili Avni DOĞAN
Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısı Meclisde müzâkere edilir iken şöyle dedi;
“Türkiye’de öyle zannediyorum ki,
Devlet kurumları içerisinde çaşdaş eğitim ve çağdaş teknolojiyi en yakın takip eden kurumumuz da Türk Silahlı Kuvvetleridir.”
Milletvekili Avni DOĞAN bu konuda yalan söylemiş!
Lâkin
2002 senesinde teşkil edilen Astsubay Meslek Yüksek Okulları;
Muâdili sivil okullardan 20 sene sonra YÖK Kânununa uydurulan en son askerî okullar oldu!..
AK PARTİ GRUBU ADINA AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş):
(…)
Tabiî Türkiye, aynı zamanda bir NATO ülkesidir.
(…)
Türkiye’de öyle zannediyorum ki, devlet kurumları içerisinde çaşdaş eğitim ve çağdaş teknolojiyi en yakın takip kurumumuz da Türk Silahlı Kuvvetleridir, bununla elbetde gurur duyuyoruz.
Öğretmen Milletvekili Avni DOĞAN;
Bu kanun tasarısı hazırlanırken;
Şeklindeki biricik suâlini TBMM’ye yazılı olarak sorsa idi şâyet,
Dünyâda ilk olan ucube Astsubay Meslek Yüksek Okulları
Bugün Türk askerî eğitiminde mevcut olmayacak idi…
ESKİ TÜFEK - 2020
* * * * *
86’ıncı Birleşimin İncisi
Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısı Meclisde müzâkere edilir iken,
Astsubay Meslek Yüksek Okulları hakkında değil fakat
“Astsubay” isimli uyduruk askerlerin özlük hakları konusunda
Tek ve en isâbetli konuşmayı SP Ankara Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK yapmış!..
SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) –
(…)
Lise ve dengİ okullardan itibaren askerlik mesleğini seçmiş olan, assubay okullarında -subay yetiştirilmek üzere- belirli bir oranla başarılı olanlar subay olabilme imkânına kavuşturulmalıdır.
Ayrıca, assubay okulu öğrencilerinin eğitim seviyesi yükseltilirken, assubaylann içinde bulunduğu duruma dikkat çekmek istiyorum:
1- Subay ve assubaylara sicil affı getirilmesi,
2- Silahlı Kuvvetler tazminatının Emekli Sandığı kesintisine tabi tutulması,
3- Aynı kademedeki subay ve assubaylar arasında çok büyük maaş uçurumu vardır, bunların düzeltilmesi,
4- Çalışma şartları gözönüne alınarak, emeklilik yaş haddinin eski düzeye getirilmesi, yıpranma paylarının eski hale dönüştürülmesi,
5- Albay ve yarbaylara verilen temsil tazminatının aynı hizmet yılındaki assubaylara da verilmesi ve emeklilere de yansıtılması,
6- Üniversite bitiren assubaylara derece ve kademeden başka bir şey verilmemektedir. Oysa, sivil memurlara çok ayrıcalıklı bir işlem yapılmaktadır.
7- Lojman dağıtımındaki adaletsizliğin de ortadan kaldırılması gerekmektedir.
8- Assubaylıktan subaylığa geçişin sicille değil de, eğitim, tahsil ve bilgiye dayalı olması gerekir; çünkü, sicil, her ne kadar sağlam bir temele dayansa da, ikili ilişkiler neticesinde sübjektif unsurlar taşıdığı bilinen bir gerçektir.
9- Sivil sektördeki tüm sağlık tesisleri ve hastanelerde nöbet tutan tüm personel, nöbet parası ve döner sermayeden pay almaktadır. Bu tür bir hakkın assubaylara da verilmesi.
10- Assubay okulları iki yıllık yüksekokul seviyesine çıkarılmıştır. Zamanı gelince, bunlara, subaylarda olduğu gibi, otomatik olarak 1 inci derece verilecek midir ve geriye yansıtılacak mıdır? Bunun da sağlanmasında yarar görüyoruz.
11- Emekli albaylar makam ve kadrosuzluk tazminatı almaktadır. Aynı hakkın, emekli assubaylara da verilmesi ya da böyle bir eşitsizliğin ortadan kaldırılması.
Tüm bu sorunların sona ermesi için getirilen düzenlemelerin, bize has ve belirli niyetlerle değil de, mutlaka, çağdaş ülkelerde olduğu gibi düzenlemelerin yapılmasıyla assubaylar ile subaylar arasındaki uçurumun gerek eğitim gerekse statü olarak ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacaktır.
İnşaat mühendisi olan Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK,
Aklı, basireti, ferâseti ve vicdânının sesi ile öylesine bilge konuşmuş ki…
Birincisi;
O gün Meclisde konuşanların içinde yalan söylemeyen tek vekil olmuş,
İkincisi de;
Astsubaylar için talep etdiği konular bugün bile hâlâ TEMAD’ın gündeminde yok!..
Astsubay sınıfını Meclisde astsubaylardan daha iyi anlatan bu nâmuslu vekilimizi
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK bugün burada şahsen tebrik ediyorum…
* * * * *
4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununu görüşmek üzere
86’ncı Birleşimde 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü
TBMM’de yalan söyleyenlerden başka
Bir de “hâriçden yalan söyleyenler” var ki deme gitsin!
Askeriyemizin bu kurumları da
Palamut albay mezarlığı EDOK
Ve
Sözde ilim irfan yuvası Milli Savunma Üniversitesinin Rektörü…
* * *
Kara Astsubay Okullarının 100’üncü kuruluş yılı anısına,
Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığı
2009 senesinde “Astsubay Okulları Tarihi” isimli bir kitap neşretmiş.
Ucuz yalanlar ise süslenmiş bu sözde târihce kitabının 194’üncü sayfasında
EDOK Okullar Komutanlığı, “astsubay” sınıfını şöyle târif etmiş;
“Ordumuzun “orta kademe yöneticisi ve teknisyeni” olan astsubay”
EDOK Okullar Komutanlığına dilekce yolladım ve sordum, nedir bu rezillik diye!..
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA
ANKARA
10 Temmuz 2019
KONU: “Astsubay” Tâbirinin Târifi Hakkında.
İLGİ: (a) 5802 sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânunu.
(b) 926 sayı ve 27 Temmuz 1967 târihli TSK Personel Kânunu.
(c) MSÜ’ye ait (https://www.msu.edu.tr/tanitim/KAMYO/KAMYOKitapcik.pdf) isimli bağlantıda münteşir KAMYO e-Kitapcığı.
(ç) 28 Nisan 2019 târih, 1901017901 sayı ve aynı konulu CİMER dilekcem.
(d) Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu K.lığının 11 Haziran 2019 Salı gün ve 11:10 saatli e-posdası.
(e) Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının 2009 senesinde neşretdiği “Astsubay Okulları Tarihi” isimli kitap.
(f) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
(g) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.
1. Cârî hukukumuzda bugün de hâlen mevcut olan “astsubay” tâbiri, İlgi (a)’da mezbûr 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde askerî hukukumuza duhûl eyledi. İşbu İlgi (a) kânunun Birinci Bölüm, Genel Hükümler, “Astsubaylar” başlığı altında yer alan birinci maddesinde “astsubay” tâbiri şöyle târif edilmiş;
BİRİNCİ MADDE — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, Gümrük Koruma birlikleri kadrolarının “astkomuta kademelerinde” eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde “subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıslara (Astsubay) adı verilir.”
2. 5802 sayılı İlgi (a) kânun, 926 sayılı İlgi (b) kânun ile 1967 senesinde ilga edildi. Fakat ilga edilen 5802 sayılı işbu kânunun “astsubay” tâbirini târif eden birinci maddesi ipka edildi.
3. 5802 sayılı işbu kânunun, 926 sayılı kânun ile ilga edilmesi sebebi ile; 5802 sayılı işbu kânunun ipka edilen birinci maddesi, Ek Madde-21 olarak 926 sayılı kânuna aynen ithâl edildi. 1967 senesinde meriyyete konulan 926 sayılı İlgi (b) kânunun “Astsubay” başlığı altında Ek Madde-21 olarak hâlen mevcut olan “astsubay” tâbirinin bugünkü târifi ise şöyledir;
Ek Madde 21 – (Ek: 2/7/1951-5802/1 md.; Değişik: 18/6/2003 - 4902/30 md.);
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı kadrolarının ast komuta kademelerinde eğitim, sevk ve idare ile diğer idarî işlerde subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıslara, “astsubay” adı verilir.
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ilk üç maddesinde verdiğim izahât ve beyan etdiğim kânunlar muvacehesinde orta çıkan netice şunlardır;
a. 5802 ve 926 sayılı kânunlarda tasrih, târif ve tefrik edildiği üzere “astsubay” olarak tesmiye edilen asker kişilerin ordumuzun “ast komuta kademelerinde” görev yapdığı,
b. Astsubayların; “subaylar ile er ve erbaşlar arasında değil” fakat “ast komuta kademelerinde subaylara yardımcı olarak görev yapdığı” kolaylıkla anlaşılmakdadır.
5. İşbu dilekcemin dördüncü maddesinde sarahaten görüldüğü üzere; İlgi (a ve b) kânunlar “astsubayların”, ordumuzun “ast komuta kademelerinde görev yapdığını” kesin bir hüküm ile emretmekdedir.
Ancak ne var ki MSÜ’ye ait İlgi (c)’de mezkûr bağlantıda münteşir Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu e-Kitapcığının 7’nci sayfasının ikinci satırında; 5802 sayılı kânun ile 1951 senesinde “astsubay” olarak tesmiye asker kişilerin, ordumuzun “orta kademe yöneticileri” olduğu ifade edilmekdedir. Söze konu işbu ifadeye ait İlgi (c)’de mezkûr bağlantıda münteşir e-kitapcığın 7’nci sayfasına ait 17 Haziran 2019 târihli ekran görüntüsü EK-A’dadır.
6. 28 Nisan 2019 târihinde gönderdiğim İlgi (ç) CİMER dilekcemin ikinci maddesinde Millî Savunma Bakanlığına şu suâli tevcih etdim;
“Ast” sıfatı ile nitelenen astsubayların; ordumuzun “orta kademe yöneticileri” ve teknisyenleri olduğuna dair Milli Savunma Üniversitesinin İlgi (c) e-kitapcıkdaki beyanı, meşruiyyeti hangi mevzuâtdan almakdadır?
7. İlgi (ç) dilekcemin ikinci maddesinde tevcih etdiğim suâlime İlgi (d)’de sûreti görülen yazısı ile Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığı cevap verdi. İşbu İlgi (d) yazısında Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığı şöyle demekdedir;
Başvurunuza konu olan tanıtım kitapçığında geçen “Osmanlı askeri yapısı içinde ordumuzun orta kademe yöneticileri ve teknisyenleri olan astsubay…” ifadesi Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Okullar Komutanlığının Astsubay Okullarının 100’üncü yılı anısına hazırlamış olduğu Astsubay Okulları Tarihi (2009 Basımlı) isimli kitaptan alınmış olup, söz konusu kitaba ait kaynakça aşağıda çıkartılmıştır. (…)
8. Şu halde, İlgi (ç) dilekcemin ikinci maddesinde tevcih etdiğim ve “astsubayların” “orta kademe yöneticiler” olduğu bilgisinin meşruiyetini hangi kânundan aldığını öğrenmek için işbu ifâdenin sahibi Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığına aynı suâli tevcih etmek ihyacı hâsıl oldu. 2009 senesinde neşretdiği İlgi (d) kitabın 194’üncü sayfasındaki “23. SONUÇ” başlığı altında yer alan üçüncü satırın birinci cümlesinde Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığı; 5802 sayılı kânunun 1951 senesinde “astsubay” olarak tesmiye etdiği asker kişileri şöyle târif ve tefrik etmekdedir.
23. SONUÇ
“Osmanlı askerî yapısı içinde; Ordumuzun “orta kademe” yöneticileri ve teknisyenleri olan “astsubay” (…)”
9. 1982 T.C Anayasasının;
a. 123’üncü maddesi, İdarenin, kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğunu ve kânun ile düzenlenmesini,
b. 129’uncu maddesi de, memur ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kânunlara sadık kalarak faaliyet icra etmelerini emreder.
Anayasanın işbu mutlak emirleri muvacehesinde; İlgi (d) kitabında Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının “astsubayları” “orta kademe yönetici” olarak târif etmesinin de kânunî mesnedinin ve meşruiyyetinin olması gerekdir.
10. 1982-2085 sicilli ben Şükrü IRBIK; 27 sene Deniz Kuvvetleri Komutanlığında, 3 sene de Sâhil Güvenlik Komutanlığında olmak üzere 30 sene “muvazzaf astsubay” unvânı ile görev yapdım. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ilk dokuz maddesinde verdiğim izahât ve beyan etdiğim kânunlar muvacehesinde; Kara Kuvvetlerimizin eğitim-öğretim müfredâtı ile usûl ve esasâtını tayin ve tefrik eden Kara Kuvvetleri Komutanlığı EDOK Okullar Komutanlığına benim biricik suâlim şudur;
İlgi (a ve b) kânunların “ast” sıfatı ile nitelediği
Ve dahi
Gene bu kânunların “ast komuta kademelerinde subaylara yardımcı olarak görev yapmasını emretdiği astsubayların”;
Ordumuzun “orta kademe” yöneticileri olduğuna dair Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının İlgi (d) kitabının 194’üncü sayfasında mezkûr işbu beyanı ve târifi, meşruiyyetini hangi kânundan almakdadır?
11. İşbu dilekcemin yukarıda görülen onbirinci maddesinde tevcih etdiğim biricik suâlimi İlgi (f ve g) mevzuât muvacehesinde Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim.10.07.2019. 1901567242.
Şükrü IRBIK
EKLER :
EK-A: MSÜ’ye ait (https://www.msu.edu.tr/tanitim/KAMYO/KAMYOKitapcik.pdf) isimli bağlantıda münteşir KAMYO e-Kitapcığı 7’nci sayfasının 17 Haziran 2019 târihli ekran görüntüsü.
EK-B: Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığının 11 Haziran 2019 Salı gün ve 11:10 saatli e-posda cevabı.
EK-C: Kara Astsubay Okullarının 100’üncü kuruluş yılı anısına Kara Kuvvetleri K.lığı EDOK Okullar K.lığının 2009 senesinde neşretdiği “Astsubay Okulları Tarihi” isimli kitabın ilgili sayfalarının sûreti.
Verdiği cevapda EDOK Okullar Komutanlığı şöyle dedi;
“Bu kitap, bilimsel bir çalışmadır!”
CİMER Başvuru Cevabı
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi <Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.;
Wed 8/28/2019 5:12 PM
To: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK,
T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 12.07.2019 tarihinde yapmış olduğunuz 1901567242 sayılı başvurunuz 28.08.2019 tarihinde KARA KUVVETLERİ EĞİTİM VE DOKTRİN KOMUTANLIĞI tarafından cevaplanmıştır:
Sayın başvuru sahibi yapmış olduğunuz başvuru ilgili birlik komutanlığınca incelenmiştir. Yapılan inceleme neticesinde;
Başvurunuzda belirttiğiniz hususlar ile ilgili yapılan incelemede orta kademe yöneticisi tanımının tamamen bilimsel bir terim olarak kullanıldığı değerlendirilmiştir.
***4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu ve Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkındaki Yönetmelik gereğince; bilgi edinme talebinize yukarıda cevabı yazılı olarak verilen, Kanunun 29’uncu maddesinde yer alan “Bu Kanunla erişilen bilgi ve belgeler ticari amaçla çoğaltılamaz, kullanılamaz” hükmü ile yönetmeliğin 42’nci maddesinde yer alan “Kanunda ve bu Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde erişilen bilgi ve belgeler ticari amaçla çoğaltılamaz, kullanılamaz, erişimi sağlayan kurum ve kuruluştan izin alınmaksızın yayınlanamaz. Bu madde hükmüne aykırı olarak erişilen bilgi veya belgeleri ticari amaçla çoğaltanlar, kullananlar veya yayınlayanlar hakkında kanunların cezai ve hukuki sorumluluğa ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiğine bilgilerinizi rica ederim.
Üzerine vazife olmadığı hâlde,
Aklı ve hele bilgisi yetmediği hâlde sözde “bilimsel çalışma(!)” yapan EDOK,
“Astsubay” sınıfı “orta kademe yönetici ve teknisyendir” diye yalan söylemek sûreti ile
Hakikâtde “bilimsel bir ukalâlık” yapmış ve “bilimsel bir rezâlete” imzâ atmış!..
Yazıklar olsun sizlere be!..
* * * * *
“Astsubay” sınıfı “orta kademe yönetici ve teknisyendir” yalanını söyleyenler sâdece
Her boka maydanoz olan hökelek subaylarımız değil.
Tâlim terbiyesinden sorumlu olduğu astsubayların;
“Orta kademe yönetici ve teknisyen” olduğu yalanını söyleyenler arasında
Bir de ilim-irfan yuvası olduğunu söyleyen Milli Savunma Üniversitesinin Rektörü var, hamd olsun!..
"Ordumuzun “orta kademe yöneticisi” ve "teknisyeni" olan “astsubay”
5802 sayılı Astsubay Kânunu diyor ki;
Astsubay, “ast komuta kademede” görev yapar.
Fakat târihci Profesör MSÜ Rektörü diyor ki;
Astsubay, “orta kademede” görev yapar.
5802 sayılı Astsubay Kânunu diyor ki;
Astsubay, “eğitim, sevk ve idari işler” yapar.
Fakat târihci Profesör MSÜ Rektörü diyor ki;
Astsubay, “teknik işler” yapar,
Fesuphanallah!..
Lâ havle velâ kuvvete…
Belki de 50 dilekce gönderdim.
Fakat “astsubay” dediği askerin ne olduğunu Prof. Rektörün kafası hâlâ basmadı!..
Deniz Harp Okulunun 1773 dedikleri sahte kuruluş senesi konusunda
Eski Tüfek Şükrü IRBIK ile vicâhen görüşmeye yüreği yetmeyen Rektöre buradan selâm olsun!..
* * *
Emeksiz zengin olanın
Kitapsız bilgin olanın
Sermâyesi din olanın
Rehberi şeytan olmuştur.
Ataol BEHRAMOĞLU, Yunus Gibi - Kasım 2012
* * *
Başbakandan Bakanlara,
Komisyon üylerinden milletvekillerine kadar
Ve Genelkurmay Başkanının
Meclisde böyle osdurup osdurup ipe dizmesi elbetde karşılıksız kalmayacak!
Devletimizi ve Ordumuzu idâre eden bu siyâsî zevât ve subayların
O gün Meclisde söylediği yalanları cımbız ile toplayıp bir dilekceye yapışdırdım
Ve dahi
Bu dilekcemi de işin asıl sâhibi Millî Savunma Bakanına gönderdim.
Sorduğum suâllerime verdiği cevapları hep berâber göreceğiz, inşallah.
KONU: 4752 sayı ve 11 Nisan 2002 târihli Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli Millî Savunma Komisyonu Raporunda mezkûr beyan hakkında.
İLGİ: (a) 4752 sayı ve 11 Nisan 2002 târihli Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânunu.
(b) 926 sayı ve 27 Temmuz 1967 târihli TSK Personel Kânunu.
(c) 5802 sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânunu.
(ç) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
1. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11 Nisan 2002 târihinde meriyyete koyduğu İlgi (a)’da mezkûr 4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânunu;
“Türk Silâhlı Kuvvetleri astsubay meslek yüksek okullarındaki yüksek öğretimle ilgili amaç ve ilkeleri belirlemek, astsubay meslek yüksek okullarının teşkilâtlanmasını, görev ve sorumluluklannı, eğitim ve öğretim, araştırma, yayın, öğretim elemanları ve öğrencileriyle ilgili esasları düzenleyen”,
Temel Kânundur.
2. İlgi (a)’da merkûm 4752 sayılı işbu Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli raporunda Millî Savunma Komisyonu;
“Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunun Tasarısı”nın, Komisyonun 28/2/2002 tarihinde yaptığı 27nci birleşiminde, Hükümeti temsilen Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun başkanlığında;
Millî Savunma Bakanlığı,
Genelkurmay Başkanlığı
Ve
Yükseköğretim Kurulu temsilcilerinin de katılmalarıyla incelenip görüşüldüğünü”,
Beyan etmekdedir.
Millî Savunma Komisyonunun TBMM’ye arz etdiği söze konu raporun ilgili bölümlerinin sûreti işbu dilekcemin EK’ine merbutdur.
3. Yukarıda görülen ilk iki maddesinde verdiğim bilgi ve beyan etdiğim mevzuât muvacehesinde, işbu dilekcenin sahibi ben Şükrü IRBIK’ın suâlleri şunlardır.
İşbu dilekceme konu etdiğim 4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli raporunda Millî Savunma Komisyonu;
a. Türk Ordusunda “astsubayların”, “subayların yardımcısı” konumunda bulunduklarını” beyan etmekdedir. Millî Savunma Komisyonunun işbu raporunda “astsubay” isimi ile söz etdiği asker sınıfı, hiç şüphe yok ki; İlgi (b)’de mezbur 926 sayılı TSK Personel Kânunu ile 1967 senesinde Türk Ordusunda ilk kez ihdas edilen “muvazzaf astsubay” sınıfıdır. Millî Savunma Komisyonunun işbu beyanı hakkında benim suâlim şöyledir;
Suâl-1: Dünyânın “modern ordu teşkilatlanmalarının” hangisinde; “subaya yardım etmesi için”, “subay yardımcısı” sıfatı ile “muvazzaf astsubay” isimli asker sınıfı mevcutdur?
Suâl-2: Dünyânın “modern ordu teşkilatlanmalarında” “subaya yardım etmesi için” “subay yardımcısı” sıfatı ile teşkil edildiğini Millî Savunma Komisyonunun beyan etdiği söze konu işbu “muvazzaf astsubay” isimli asker sınıfı; bu ordularda hangi kânunlara müsteniden ihdas edilmişlerdir?
b. Millî Savunma Komisyonu işbu raporunda “modern ordu teşkilatlanmalarında” olduğu gibi; 1967 yılında 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamında “astsubayların”, “subaylar ile beraber yer aldıklarını” beyan etmekdedir. Millî Savunma Komisyonunun işbu beyanı hakkında benim suâlim şöyledir;
Suâl-3: Dünyânın hangi devletlerinin “modern ordu teşkilatlanmalarında” “muvazzaf astsubay” sınıfı ile “muvazzaf subay” sınıfı askerler aynı kanun içinde yer almakdadır? Bu Kanunlar nelerdir?
c. 1951 senesinde “astsubay” sınıfını ihdas eden İlgi (c)’de mezbûr Astsubay Kânunu Madde-1’de tarif edildiği üzere “astsubay” sınıfı;
“Türkiye Cumhuriyeti ordusunun “astkomuta” kademelerinde “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işlerde” subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıslardır.”
“Astsubay” sınıfının Türk Ordusundaki görevin tanımına dâir olarak 1951 senesinde tesbit edilen işbu hüküm hâlen cârî olmasına rağmen 4.3.2020 târihli aynı raporunda Millî Savunma Komisyonu;
“Türk Silâhlı Kuvvetlerinin profesyonel insan gücünün önemli bir kısmını oluşturan “astsubayların, teknik hizmetlerde istihdam edildiklerini”,
2002 senesinde TBMM’ye beyan etmiş.
Suâl-4: Millî Savunma Komisyonunun işbu beyanı hakkında benim suâlim şudur;
Türk Silâhlı Kuvvetlerinde “astsubaylar”, hangi Kânuna müsteniden “teknik hizmetlerde” istihdam edilmekdedirler?
4. İşbu dilekcemin yukarıda görülen üçüncü maddesinde tevcih etdiğim dört adet suâlimi İlgi (ç) Kânun muvacehesinde,
Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim.20.09.2020. 2004187703.
Şükrü IRBIK
EK :
4752 sayı ve 11 Nisan 2002 târihli Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânun Tasarısına merbut 4.3.2020 târihli Millî Savunma Komisyonu Raporu, sayfa-13.
* * * * *
1951 senesinden beri Ordumuzda “astsubay” unvânı ile vatana hizmet eden uyduruk askerler hakkında,
Herkes şu hakikâtleri bir yere yazsın!.
Birgün gelecek ve bu hakikâtlere mutlaka yüz sürecekler.
Astsubay Kânunu
Kanun. No.: 5802 Kabul Tarihi: 02.VII.1951
Birinci Bölüm
Genel hükümler
Ast subaylar
BİRİNCİ MADDE — Türkiye Cumhuriyeti ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, Gümrük Koruma birlikleri kadrolarının
Demek ki;
Türkiye Cumhuriyeti ordusunun kara, deniz ve hava kuvvetleriyle jandarma, Gümrük Koruma birlikleri kadrolarında;
1. “astkomuta kademeleri” olarak tasnif edilmiş “komuta kademeleri” var,
2. Bu “astkomuta kademelerinde” subayların yapması gereken “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işler” var,
3. Subayların yapması gereken bu “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işleri” subaylarımızın kendileri yapacak bilgi, eğitim ve kâbiliyete sahip değiller,
4. Kendileri bu “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işleri”ni yapacak bilgi, eğitim ve kâbiliyete sahip olmadığı için de 1951 senesinde hususi bir Kânun ile “astsubay” sınıfını ihdas etmişler.
5. “Astsubay” olarak tesmiye ve tefrik edilen askerler; Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun “astkomuta kademelerinde” görev yapan subayların yapması gereken “eğitim, sevk ve idare ile diğer idari işler”de “subaylar ile beraber görev yapıyor.”
5802 sayılı Kânunun “astsubay” olarak tesmiye etdiği askerler ancak ve sâdece “subayların yapdığı görevlerde” çalışabilir.
Bir başka ifâde ile;
Subayın görev yapmadığı bir kadroda astsubay görev yapamaz!
Ordumuzun “ast komuta kademelerinde” subaylar ile birlikde ve subaya yardımcı olarak görev yapan “astsubayların”;
“subaylar ile erbaş ve erler arasında görev yapdığını” söyleyen kişinin mantığını sıfırlamış ve aklını da yemiş olması gerekdir.
ESKİ TÜFEK - 2020
Bu cümlenin neticesi olarak da;
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunda “astsubay” olarak tesmiye
Ve
Kânunun “subay yardımcısı” olarak tefrik etdiği askerler;
ESKİ TÜFEK - 2020
Dünyânın modern ordularında ve NATO’da “muvazzaf astsubay” sınıfı mevcut değildir,
Dünyânın modern ordularında “muvazzaf astsubay” yetiştiren önlisans okulları mevcut değildir,
ESKİ TÜFEK - 2020
* * * * *
Kânunun “subay yardımcısı” olarak tefrik etdiği “muvazzaf astsubayın”
“Teknik” hizmetde çalışdığı yalanını söyleyen devlet adamlarını ve subayları
İşde, bugün burada ilk defa olmak üzere
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK teşhir ediyorum...
Ölüsüne de dirisine de!
Hepsine yazıklar olsun!..
Burada resimlerini gördüğünüz devlet adamları ve subaylar,
“Astsubay” adı verilen askerler hakkında yalan söylemişler
Ve dahi
“Astsubay” adı verilen askerlere iftirâ atmışlar!..
Hukukumuzda iftirâ suçunun elbet cezâsı var, biliyorum.
Lâkin
Kendisine atılan bu âdi ve alçak iftirânın hesabını soracak bir tek dahi olsun “astsubay” var mı?..
İşde, bunu bilmiyorum!..
5802 sayılı Astsubay Kânununun “subay yardımcısı” olarak tefrik etiği “muvazzaf astsubayları”
“Teknik” hizmetde çalışdıran Millî Savunma Bakanlığı hemen bugün dâva edilmelidir.
* * * * *
İlâhî adâlet hiç unutmaz;
Dün yalan dolan yazıp çizen
Bugün, burada rezil rüsvâ olmuşdur!
* * * * *
4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununu görüşmek üzere
86’ncı Birleşimde 28 Mayıs 2003 Çarşamba günü
TBMM’de içtima eyleyen vekillerimiz içinde
Yalan söylemeyen bir tek vekilimiz var; Mehmet Zeki ÇELİK…
4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununun görüşülüp kabul edildiği o meşum günde,
Doğru söyleyen nâmuslu tek vekil olarak
Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK, Meclisin yüzakı olmuş…
Astsubayları, astsubayların kendisinden bile daha iyi bilen ve anlatan
Milletvekili Mehmet Zeki ÇELİK’e
Astsubay zümresinin bugün bile hâlâ büyük bir şükran borcu var, bilesiniz!..
* * * * *
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun astsubaylarını kandırmak için
Genelkurmay Başkanının söylediği
“Son yüz senenin yalanını” ise
Müteakip makâlemizde anlatacağız, inşallah…
ESKİ TÜFEK - 2020
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|
|
* * * * *
|
* * * * *
27 Mayıs darbeci subaylarının 1967 senesinde tertip etdiği
Ve bir darbe kânunu olan 926 sayılı TSK Personel Kânununa bakdığınızda
“Yükümlülük” alt başlığı altında yer alan “mecburî hizmet” konusunda şu cilâlı cümleyi görürsünüz;
TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNU(1)
Kanun Numarası : 926 Kabul Tarihi : 27/7/1967
ONUNCU KISIM Yükümlülük
I – Subayların ve astsubayların yükümlülüğü: (2)
Madde 112 – (Değişik: 26/3/1982 - 2642/15 md.)
Muvazzaf subay ve astsubaylar subay ve astsubay nasbedildikleri tarihten itibaren fiilen onbeş yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler. (1)(2).
|
Yüzündeki şirinlik maskesini kaldırınca,
Bu cilâlı cümle bize kısa olarak şunu anlatır;
Kendi ayakların ile gelirsin karşıma,
Şu kağıda bir imzâ atarsın!
15 sene köle gibi çalırsın!
Kimdir köle olan?
Subay ve astsubay…
Peki,
Mâdemki burada bir kölelik var! Bu köleliğin şartları nedir?
Peki,
“Astsubay” dedikleri “bendeler” cenâhında manzara-i umumiye nasıldır?
İnsan ömrünün en güzel, en kıymetli, en kavi, en tâze 15 senesi söz konusu ise şâyet
Ki, şüphesiz öyle,
Bu 15 senelik “mecburî hizmet” konusunda nimet-külfet bakımından bu kadar fark var ise şâyet,
Ki, şüphesiz var,
Bu orduda silâh arkadaşlığından söz edebilir miyiz?
"Biz bir aileyiz" diyen subay emeklisi Bakan Hulusi AKAR’a, kim bakar?..
* * * * *
Mülâzım-ı Evvel Mustafa Kemâl’in bu hârika vecizinden aldığı ilhâm ile
Eski Tüfek de bugün şöyle diyor;
Ordumuzun efendileri beyaz subaylarımızın
Ordumuzun içinde çevirdiği filfilli orostopollukları “anlamak” için de
Kitapsız yazar Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK, merâk ve azim ile araştırdım ve “anladım.”
Ve dahi
“Muvazzaf kölelik” konusunda beyaz subaylarımızın bugüne kadar çevirdiği orostopollukları
Asubay Tefrikası 9 isimli bu makâlemizde “anlatdım.”
Benim ortaya çıkartdığım bu acı hakikâtleri okuyup anlayacak kadar "akıllı" olmaya gelince…
“Muvazzaf kölelik” konusundaki hakikâti ben Şükrü IRBIK, kendim okumak için yazmadım, elbetde!..
Yirmi birinci asıra bir kala şöyle dedi, sürgün şâir Ataol GÜRUS;
“Aşk iki kişiliktir.”
Aşk, iki kişilikdir; Ȃşık ile Mâşuk!
Aşk gibi,
Hakikât de iki kişilikdir; Söyleyen ile anlayan.
Lübnan asıllı Amerikalı şâir Halil CİBRAN da
Şöyle dedi, yirminci asırın yirmi altıncı senesinde;
Yazan kişiden, okuyan kişi ârif gerek!
Hakikâti Eski Tüfek bugün, burada söyledi!
Anlamak da bu makâleyi okuyan siz “astsubay” meslekdaşlarımın meselesi oluyor!..
* * * * *
Meşrû kabul edip hayvan pazarında “mal” gibi alıp satdığı köle emeği üzerinde neşvünemâ eyleyen
Sömürgen Roma İmparatorluğundan bahsetmiyorum!
Dünyâya “özgürlükler ülkesi ve insan hakları” yalanını pazarlar iken,
Afrikalı zenci kölenin alın teri, kanı ve canı üzerine inşâ etdikleri Amerika’dan da bahsetmiyorum!
İçine doğduğumuz,
Üzerinde yaşadığımız,
Vatandaşı olduğumuz,
Kaderini paylaşdığımız memleketimizden,
Türkiye’den
Ve dahi
Ömrümüzü hasretdiğimiz Türk Ordusundan söz ediyorum…
Devlet ve subay tahakkümüne mahkûm edilen Türk Ordusu olarak sen,
Hukûken henüz reşit bile olmamış 15 yaşındaki süt kuzusu erkek çocuğa bir kağıt imzâlatıyorsun!
Ve sen, hiç utanmadan o çocuğa diyorsun ki;
“Kendi ayakların ile geldin ve imzâyı atdın, nasıl olsa!..
Ey Türk çocuğu!
İşde, kafesledim seni artık!..
1986 senesinde neşretdiği Emret Komutanım isimli düzmece kitabında
Yalancı ve sünepe gazeteci Mehmet Ali BİRAND’ın
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mustafa Necdet ÜRUĞ’un ağzından akdardığı gibi,
“Herkesin okula girerken ne olacağı belli…
Sonradan ortaya çıkan bir şey yok!”
Sen, şu andan itibâren bu Ordunun kölesi oldun!
Hem de gönüllü kölesi…
Ve sonra da
|
Bu satırları yazan Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK da
Bu devletin o kağıdını imzâlayan kölelerden birisiyim!..
* * *
Ölenleri, şehit niyetine gömdük ve çokdan unutduk da!
Peki,
15 senelilk “gönüllü kölelikden” sonra ne yapacak bu çocuk ?
Devlet ve subayın ordusu diyor ki; Bu, benim meselem değil! Ne bok yersen ye!..
* * * * *
Resimdekiler;
Anam Şahinde IRBIK, Yeğenim Ali Osman ŞAHİN Ve Beylerbeyi Deniz Astsubay Hazırlama Okulu Birinci sınıf C şubesi talebesi 957 numaralı ben Şükrü IRBIK. Sene 1978 ve ben henüz 15 yaşındayım. Avcılar - İstanbul. Sene – 1978.
|
Aşağıda gördüğünüz çerçevenin altındaki resime dikkat ile bakınız!..
Subay;
Ellerinde deri "eldiven", eğninde birinci sınıf yünden mâmül "palto" ile
Hayvan pazarından mal seçen kasap gibi talebelerin arasında seyirtiyor!..
Köle astsubay talebesi sübyan da;
Eğininde sâdece gömlek ile
Teftiş taburunda kış soğuğu ile imtihâna çekiliyor…
Aşağıdaki resimin çekildiği okul bahçesinde 1978-1981 seneleri arasında
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK da
İşde, bu köle sübyan mektebinin "astsubay" talebeleri gibi
Subayların 5 dakikalık teftişleri için kış soğuklarında saatlerce titredim...
Sene 2002 oldu ...
Lise seviyesinde 3 senelik eğitim veren
Ve dahi
Dünyânın hiçbir ordusunda mevcut olmayan “Astsubay Hazırlama Okullarını” feshetdiler…
Reşit bile olmayan ağzı süt kokan tâze çocuklarımızı
Kendilerine “muvazzaf bende” etmek için beyaz subaylarımızın tezgâhladığı
Bu "köle sübyan mekteblerinin" devir-i saltanâtı çok şükür, sona erdi!..
Fakat
“Mecburî hizmet” isimi altında 15 sene “kölelik”
İçinde yaşadığımız 2020 senesinde bile, bugün de hâlen ve aynen devâm ediyor!..
Peki,
Kim bu “kafeslenen çocuk?”
Kim bu “gönüllü bende?”
Hem de “muvazzaf bende.”
* * * * *
Bildik suâller, bilinmedik cevâplar!
Asubay Tefrikası -9- isimli bu makâlemizde inşallah,
Aşağıda gördüğünüz şu 5 suâlin cevabını arayacağız!..
* * *
Ahır, Öküz ve Maraba Teslisi
Ahır, öküz ve maraba meyânında
Şöyle bir vaziyet tasavvur edelim!
Ve şu suâlleri soralım;
İşde,
Yukarıdaki çerçevelerin içinde gördüğünüz şu beş suâlin cevâbını bulduğunuz anda
Müntesibi olduğunuz "astsubaylık" mesleğinin ruhûnu hakikâten anlayacaksınız!..
* * * * *
Kıymetli vatandaşlarım!
Muhterem "astsubay" meslekdaşlarım,
Ordumuzun beyaz efendileri karanlık suratlı subaylarımızın
1909 senesinden beri içinde yaşadağımız 2020 senesine kadar geçen son 111 senede
“Mecburî hizmet” konusunda karârgâhlarda çevirdiği fitne ve rezillikler tiyatrosu fasılından,
Asubay Tefrikası -9- isimli yeni bir oyun makâlemizi daha okumaya hoş geldiniz!..
* * * * *
Osmanlı (Berrî, Kara) Ordumuzda küçük zâbit (astsubay) sınıfı;
Mukadder olan İstiklâl Harbinde
Harbiyeli beyaz zâbitin yerine ölmesi için
Menzil eşşeği gibi cephenin en önüne sürülmek maksadı ile
İlk kez olmak üzere 1909 senesinde teşkil edildi.
05 Ekim 1909 târihli (Kara) Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi,
31 Mart darbecibaşı Gürcü Müşür Mahmud Şevket Paşa’nın,
Türk milletinin yüksek irâdesinin yegâne tecelligâhı olan;
Ve en feci olanı da
Ve dahi
Darbe kânunu olduğundan dolayı da
05 Ekim 1909 târihli Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi;
Rüşvetin “belgesi” olmaz da, lan pezevenk!
Darbeci zâbitin tertiplediği darbe kânununun “gerekcesi” olur mu, Allah aşkına?..
* * * * *
Yeri gelmiş iken,
Ordumuza bugüne kadar subay-asubay yetişdiren;
Siz kıymetli okuyanlara şu bilgileri ikrâm edelim;
* * * * *
|
* * * * *
Hemen yukarıdaki çizelgede gördüğünüz üzere
Bugün “astsubay” ismi ile bildiğimiz asker sınıfı, târih sırasına göre;
Ve en son olarak da 1951 senesinde kânunda “hile” yapılarak Kara, Deniz, Hava ve Jandarma'da
Osmanlı ve Türk Ordusunun sidik yarışdırdığı devletlerin ordularında “Mükellef asker” sınıfı içinde teşkil etdikleri bu sınıfa verdikleri isimler hep aynı kalmış!
Fakat
“Muvazzaf asker” sınıfına tavhil etdikleri bu köle askere isim vermek konusunda Bizim her boku bilen gerzek subaylarımız ise resmen cır cır olmuş!..
|
Astsubay yetiştiren okullar;
Dönemine göre “hazırlık+sınıf okulları” olmak üzere 1 ilâ 5 sene arasında değişen sürelerde tahsil verdi.
Harb Okullarına talebe hazırlayan okullara Genelkurmay Başkanları;
Fakat
“Astsubay Sınıf Okullarına” talebe hazırlayan ve aynı seviyede tahsil veren “astsubay” okullarına ise
Aynı Genelkurmay Başkanları niyeyse
Subay-asubay “mecburî hizmet” süresini gösdermek için hazırladığım çizelgelerde
Mukâyese kolaylığı temin etmek gâyesi ile;
İlkokul, ortaokul, lise, sınıf okulu ve Harp okullarnda verilen toplam tahsil sürelerini yazdım.
* * * * *
31 Mart darbesinin gayri meşru çocuğu kara küçük zâbit sınıfı nedir?
Osmanlı Devletini yıkmak ve Türk milletini târihden silmek için tertip etdiği
31 Mart darbesinin elebaşı Müşür Mahmut Şevket Paşa’nın
Darbe kânunu ile Osmanlı (Kara) Ordu Komutanlıklarında “kânunsuz” olarak teşkil etdiği
Kara küçük zâbitliği iki sınıfda tefrik ediliyor idi;
1. Kıdemsiz küçük zâbit
2. Kıdemli küçük zâbit
1. Kıdemsiz Küçük Zâbit; Nizâmiye (mükellef) askerlik dâhilinde görev yapıyor idi. 1909 senesinde nizâmiye (mükellef) askerlik süresi; Alman Kara Ordusunda olduğu gibi, Osmanlı Kara Ordusunda da 3 sene idi. 3 senelik nizâmiye (mükellef) askerliğini tamamlayan isdekli neferlerden seçilen “alaylı” kıdemsiz küçük zâbitin “mecburî hizmet” süresi Nizâmiye (mükellef) askerliğin iki katı olan 6 sene idi.
2. Kıdemli Küçük Zâbit; Ordu Komutanlıklarında teşkil edilen Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi ve Küçük Zâbit Mektebinden mezun olan “mektebli” küçük zâbitdir. İlkokul seviyesinde olan Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi’nin tahsil süresi 1 ilâ 3 sene idi. Ortaokul seviyesindeki Küçük Zâbit Mektebi’nin tahsil süresi de 2 ilâ 3 sene idi. 3+2 olmak üzere 5 senelik taalim-tahsili başarı ile tamamlayıp mezun olan talebeler,
Kıdemli küçük zâbit onbaşı rütbesi ile mezun oluyor ve kıt’alarına sevk ediliyorlar idi.
Toplam 5 senelik taalim-tahsile karşlık olarak da kıdemli küçük zâbit‘in “mecburî hizmeti” de 8 sene idi.
Verdiği 5 senelik tahsile karşılık olarak, Osmanlı Devleti, küçük zâbite 8 sene “mecburî hizmet” yapdırıyor idi.
Fakat Verdiği 2 senelik tahsile karşılık olarak Millî Savunma Bakanı, “Astsubay” dediği ortada sandık askerden 2020 senesinde tam 15 sene “mecburî hizmet” isdiyor!
|
Osmanlı Devleti, Verdiği her 1 senelik tahsile karşılık olarak “küçük zâbitden” dün 1,6 sene “bedel” isdiyor idi.
Fakat Verdiği her 1 senelik tahsile karşılık olarak Millî Savunma Bakanlığı, “Astsubay”dan bugün 7,5 sene “bedel” isdiyor!
1909 senesinden beri içinde yaşadığımız 2020 senesine kadar geçen 110 senede; “Astsubay” dediği biz köle askere verdiği tahsil karşılığında aldığı “bedel” bakımından, Türk Devleti tam 5 kat daha kötüye doğru gitmiş!
Ne diyeyim! Devletin açıkladığı fakirlik sınırının bile yarısı kadar emekli maaşı ile yaşamayı mârifet belleyen “astsubay” meslekdaşlarıma, “Bedel” konusundaki bu 5 kat “bedel giydirme” hayırlı, uğurlu olsun!..
|
* * * * *
Osmanlı (Berrî, Kara) Ordusunda ilk kez olmak üzere
1909 senesinde teşkil etdiği “küçük zâbit” sınıfını,
31 Mart darbecisi zâbitân heyetimiz, Prusya Almanya’sı Kara Ordusundan hırsızladı!
İhtiyât Zâbitânı Teşkilât Kânunu 1909 senesinde Meclis-i Mebusân’da müzâkere edilir iken
Taşlıca mebusu olan Kara Piyâde Binbaşı Ali Vasfi Bey,
Encümen-i Askerî Mazbata Muharriri (MSB Komisyon üyesi) sıfatı ile
22 Kasım Pazartesi günü meclisde söz aldı.
Ve ruznâme (gündem)’de olmadığı hâlde,
Osmanlı (Kara) Ordusunda küçük zâbit sınıfının teşkil edilmesi hakkında bir konuşma yapdı.
Gündem;
Osmanlı askerî târihinde ilk kez teşkil edilmesi tasarlanan İhtiyât Zâbitânlığı idi.
Aslında gündemde yok idi.
Fakat “Ömer diyecekmiş gibi” ağzını domaltan Ali Vasfi Bey,
Henüz üç ay evvel meclislerden kaçırarak darbeci Mahmud Şevket Paşa’nın Harbiye Nezâretinde yazdığı
Bir “darbe Nizâmnâmesi” ile teşkil etdikleri Berrî (Kara) “Küçük Zâbitliği” hakkında şu incileri dökdü;
Sayfa: 62
ALİ VASFİ BEY (Taşlıca (Üsküp) Mebûsu (Devamla);
Şimdiye kadar bizde “küçük zabitlik” yoktu.
Vakıa Dahiliye Kanunnamemiz kırküç (Milâdî 1827. IRBIK) senesinde tercüme edilmiş kırkbeşte (Milâdî 1829. IRBIK) tadil edilmiş, yani Sultan Mahmut zamanında kabul edilmiş. Bu nizamnamenin bazı yerlerinde “küçük zabit” tabiri vardır. Bunun aslı Fransızcadan tercüme edildiği için (sou-officier)’den aynen alınmıştır. Fakat orası bizde unutulmuş. Belki “onbaşı, çavuş, bölük emini” yerinde kullanılmıştır. Bundan dolayı şimdi “küçük zabit” tabirini kabul etmeli ve Ordu kabul etti.
Bugün her orduda hemen hemen Almanya tensikatının aynı caridir. Avusturya keza. Hep “küçük zabit” kadrosu vardır.
O orduların vakti hazarda en büyük ve mühim uzvu, cüz'ütâmı bölüktür. Bölükteki heyeti muallime, “küçük zabitan” heyetidir.
“Küçük zabitan” efratla beraber yatarlar, onlarla beraber hem haldirler. Seviyei irfanları yekdiğerine daha karib (yakın) olduğundan, onun için kuvvei muavine ile talebe arasında bulunurlar. Binaenaleyh bugün Ordu, hakikî bir terakki etmek için o mühim tensiki yapmak şartıyla “küçük zabitan” kadrosunu kabul etti.
“Küçük zabitan” yetiştirmek için şurada bir mektep küşad edildi. “Küçük zabitan” kabul ediliyor, yetiştirilecektir. Şimdi Avrupa devletleri ne yapıyor? Bir defa hizmeti muvazzafai askeriye üç senedir, sonra bir de ihtiyat vardır. Beş sene bir “küçük zabit” manen, fıtraten, ahlaken tabiatı saniye hükmüne gelmiş silâh endazlıktan şöyle yıkanıp çıktıktan sonra talebeyi teşkil eden efrada karşı zabitlik haysiyetini, etvârını, evsafını takınabilir. Zabitin bulunmadığı bir zamanda gaybubetini (yokluğunu) hissettirmeyecek; efrad üzerine maddî tesir icra edilmek için bir defa sinnen (yaş olarak) azıcık ziyade olması lâzım gelir. “Küçük zabit” 28 yaşında olmalı. Hiç olmazsa celî (bilinen) bir tabirimizle «Ağabey» dedirtecek kadar olmalı. Bunların zaten tahsilleri; terbiyeleri iptidai olduğu halde, kendileri müddeti medîde (uzun süre) ameliyat ve tecrübe görerek zabitleşmeli. Zabitlik, kendilerine kumandan vazifesi, tabiatı saniye hükmüne gelmeli. Fakat yirmisinden otuzuna kadar temini maişet edemeyeceğinden ondan sonra hiçbir iş tutamaz.
Fakat Şarkî Avrupa devletleri ne yapıyorlar? Bilfarz Almanya'da 12 senedir istikamet ve iffet dairesinde iktidar ve maharet göstererek, iyi muallim ve mürebbi olduğunu ispat ederek, bir çok efrad yetiştirerek bir gün şahadetname alacak olursa, ki biz bunu daha teklif etmiyoruz, çünkü bütçemiz fakirdir - kendisine senede bir defa zengin bir ordu, bin mark yani elli tane İngiliz lirası veriyor. Bu şahadetname ile polis memuriyeti, telgraf memurluğu ve posta memurluğu gibi hizmetlerde istihdam olunur. Bu hizmetinden istifade edilmek için kendisine her gün öğleden sonra ikişer saat müsaade olunur. Ait olduğu mevakii askeriyede isbatı vücut eder. Meselâ hukuk müntesibininden birisi her gün öğleden sonra iki saat ders alır, sonra dört senede bir şahadetname alıp devairi adliyede (adliye dâirelerinde) kâtiplikle vesair hizmetlerde istihdam edilir. Veyahut Polis Dairesine devam eder. Cezaya, kavanini adliyeye ait icabeden malumatı tederrüs eder. İşte Avrupa hükümetleri “küçük zabitana” böyle muaveneti nakdiye vesairede bulunur. Şimdi biz muaveneti nakdiyede bulunamayız. Komisyon burayı düşünmüş, teemmül etmiş (düşünmüş). Buraya konmamış, sonra bu kanunda böyle bir madde yoktur. Fakat Ciheti Askeriye, tabiî diğer bir kanun ile sureti saniyede bunu teklif eder, talep eder.
Şimdi “küçük zabit” iyi bir muallim, mürebbi olabilmek için sekiz on sene işlemeli, Yoksa yetiştiririz, terhis ederiz, vücudundan istifade edemeyiz.
O noktai nazardan, Sair devletlerin 12 sene olduğu halde bizde 10 sene kabul edilmiş. O halde bu haddi asgarî diye telâkki edilmelidir.
|
İşde,
Osmanlı Ordusunda küçük zâbitl sınıfının teşkil edilmesi konusunda
Yukarıda gördüğünüz incileri yumurtalayan mebus Ali Vasfi Beyin künyesi.
Yukarıdaki beyaz çerçeve içinde bir kısmını gördüğünüz bu konuşmasında
Binbaşı Ali Vasfi Bey, çok büyük bir nâmussuzluk yapdı!..
Prusya Ordusundaki küçük zâbit sınıfının “mecburî hizmet” süresi konusunda,
Bilerek eksik bilgi verdi ve Meclis-i Mebusan’ı kandırdı.
Sahtekâr Binbaşı Ali Vasfi Bey’in meclisin dikkatinden kaçırdığı çok önemli bu bilgiyi de
111 sene sonra ilk defâ olmak üzere; Türk milletine kaynağından burada, Eski Tüfek veriyor.
Eski Tüfek Tercümesi;
Potsdam küçük zâbit mektebine 17-20 yaşınlarındaki Prusyalı gençler kabul ediliyor idi. Gençler, mektebde aldıkları her 1 senelik tahsile karşılık olarak 2 sene “mecburî hizmet” edeceğine dâir sözleşme imzâlıyor idi. Mükellef küçük zâbit olmayı tercih edenler “mükellef askerlik hizmetinden” muaf tutuluyor idi. Küçük zâbit mektebinin tahsil süresi, talebenin bilgisi seviyesine göre 1 ilâ 3 sene idi. “Mükellef askerlik” kapsamında yapılan 9 senelik hizmetden, mektebde geçen 3 senelik tahsil süresi mahsup edildiğinde, küçük zâbitin “mükellef asker” olarak yapdığı “mecburî hizmet” süresi 6 sene oluyor idi.
|
19 maddeden mürekkep 03 Eylül 1814 târihli Prusya Askerlik Kânunu’na göre;
20 yaşını ikmâl eden her Prusya erkek vatandaşı, memleket müdafaası için 5 sene “askerlik” vazifesi ile mükellef idi. Bu sürenin 3 senesini tamamlayan er; harb yok ise şâyet, isdediği takdirde geri kalan 2 seneyi redif (ersatz, yedek) olarak izinde tamamlıyor idi. Prusyalı gençlerin ekserisi de böyle yapıyor idi.
Bu kânun ile ihtiyâcı kadar “mükellef er” tedarik edemeyen Prusya Kralı, Gençleri askerliğe teşvik etmek için çeşitli çârelere başvurdu. Daha fazla “er” istihdam etmek gâyesi ile Kral, “Mükellef askerlik” hizmeti kapsamında görev yapdırmak üzere “unteroffizier” isimli bir “mükellef er” sınıfı teşkil etdi.
Burada, yeri gelmiş iken subaylarımızın yapdığı bir orospuluğa işâret etmeliyim!
“Unteroffizier” kelimesini 31 Mart darbecibaşı Müşür Mahmut Şevket Paşa Ve Kuklası Piyâde Binbaşı Ali Vasfi Bey, 1909 senesinde türkceye “küçük zâbit” şeklinde tercüme etdi.
|
Fakat;
1935 senesinde ATATÜRK’ün bizzat hazırladığı Türkce Rütbe isimleri kitabında Ve dahi Gene aynı sene içinde TBMM’nin meriyyete koyduğu 2771 sayılı Ordu Dâhili Hizmet Kânunu’nda, “Küçük zâbit” tâbiri türkceye “erbaş” olarak tercüme etdi.
1953 senesinde meriyyete koyduğu 6020 sayılı Kânun ile de İngilizce “non-commissioned officer” tâbirini TBMM, türkceye “erbaş” olarak tercüme etdi.
“Erbaş” kelimesinin zamân içinde sırası ile;
Ve en son olarak da
Yapılması konusunda nâmussuz subaylarımızın yapdığı öylesine orospuluklar var ki!..
Bu konuda söyleyecek sözüm var fakat burada yazacak yerim yok! Lâkin, Asubay Tefrikası 9 isimli bu bölüm daha şimdiden bir kitap kadar uzun oldu!..
|
Prusya Krallığı’nın Başkenti olan Potsdam’daki (Kara) küçük zâbit mektebinin tahsil süresi, gencin o anki tahsil durumuna göre 1 ilâ 3 sene idi.
17-20 yaşlarındaki Prusya vatandaşı, “mükellef askerlik” yapmak yerine küçük zâbit mektebine kayıt yapdırabiliyor idi. Kayıt yapdırır iken de mektebdeki her 1 senelik tahsile karşılık olarak 2 sene “mükellef askerlik” edeceğine dâir sözleşme imzâlıyor idi. Küçük zâbit olmayı tercih edenlerin mektebde geçen 3 senelik talebelik süresi, “mükellef askerlik”den sayılıyor idi. Bir başka ifâde ile; küçük zâbit olmayı tercih eden Prusyalı gençler, “mükellef askerlik” hizmetinden muaf tutuluyor idi.
31 Mart darbecisi Harbiye Nâzırı Müşür Mahmut Şevket Paşa’nın, 1909 senesinde kânunsuz olarak tertip etdiği Küçük Zâbit Nizâmnâmesindeki “kıdemli küçük zâbitlik”
İşde, Prusya Krallığındaki bu “mükellef küçük zâbitliğin” aynısıdır. Mektebden mezun oldukdan sonra “mükellef küçük zâbit” olarak 6 sene “mecburî hizmet” şartı var idi. Bu 6 senelik “mecburî hizmetin” gerekcesi de gâyet basit idi. Mektebe girmeden evvel imzâladığı sözleşmeye göre Prusya Kralı; kendi vatandaşına verdiği tahsilin bedeli olarak 2 kat “mecburî hizmet” isdiyor idi. Potsdam Küçük Zâbit Mektebinin tahsil süresi, talebenin bilgi seviyesine göre 1 ilâ 3 sene idi.
Potsdam (Kara) Küçük Zâbit Mektebinde:
6 sene “mecburî hizmeti” tamamladıktan sonra,
İkinci bir 6 sene hizmet etmek için sözleşme imzâlayan “mükellef küçük zâbite” ise Toplam 12 senelik mükellef askerlik hizmetinin sonunda devlet dâirelerinde memurluk veriliyor idi.
|
Darbeci Mahmut Şevket Paşa’nın 1909 senesinde kânunsuz olarak tertip etdiği Osmanlı Kara Küçük Zâbit Nizâmnâmesine göre; Mektebde tahsil süresi, namzetin bilgi seviyesine göre 3+2 sene olmak üzere yekûn 5 sene idi. Namzet, giriş imtihânında aldığı nota göre 1 ilâ 5 sene arasında değişen sürede tahsil görüyor idi. Prusya Kralı, verdiği tahsil süresinin “2 katı” hizmet isdiyor idi.
Fakat Toptancı bir zihniyet ile hareket edip Türk küçük zâbitine “sığır” muamelesi yapan çetebaşı ve darbecibaşı Mahmut Şevket Paşa Dersaadet Küçük Zâbit Mektebinde;
Cebren ve hile ile 8 sene “mecburî hizmet” yapdırdı.
Prusya Kara Ordusu "küçük zâbit" sınıfı ile Osmanlı Kara Ordusu "küçük zâbit" sınıfı arasındaki en çarpıcı fark ise şu idi;
Prusya Kara Ordusundaki küçük zâbit sınıfı, “mükellef er” sınıfına dâhil idi.
Fakat Kânunsuz olarak tertip etdiği Osmanlı "küçük zâbit" sınıfını ise Darbeci Mahmut Şevket Paşa “muvazzaf er” sınıfa dâhil etdi.
Darbeci Mahmut Şevket Paşa sâyesinde(!) Osmanlı Devleti ve Osmanlı Kara Ordusu Dünyâ askerlik târihinde ilk defâ olmak üzere “muvazzaf er” sınıfını icâd eden devlet ve ordu oldu.
İşde, Prusya adâleti,
İşde, darbecibaşı Mahmut Şevket Paşa adâleti!..
|
Sahtekâr Binbaşı Ali Vasfi Bey, Osmanlı Kara Ordusunun küçük zâbit sınıfı için şart koşduğu 8 senelik “mecburî hizmet” süresini kendi aklınca mâkul ve meşru gösdermek için Alman Kara Ordusunun kendi küçük zâbiti için meşrut olan 12 senelik “mecburî hizmet” süresini örnek olarak gösdermiş. Ve tabi ki Ali Vasfi Bey, bu konuda büyük bir nâmussuzluk yapmış!..
Çünkü; 3 sene küçük zâbit mektebinde “talebelik”, 6 sene de mükellef küçük zâbit olarak “mecburî hizmet” olmak üzere Prusya Ordusunun kendi küçük zâbiti için şart koşduğu “mecburî hizmet” süresinin tamamı 9 sene idi.
Fakat Osmanlı Ordusunun kendi “muvazzaf küçük zâbiti” için şart koşduğu 8 senelik “mecburî hizmet” ise sâdece küçük zâbitin “fiilî hizmet” süresini kapsıyor. 3+2 sene olmak üzere küçük zâbit mektebinde geçen 5 senelik “tahsil süresini” de hesâba ilâve etdiğinizde, Osmanlı Ordusu muvazzaf küçük zâbitinin toplam “askerlik süresi” 13 sene oluyor.
İşde, Nâmussuz Binbaşı Ali Vasfi Bey, Bu önemli hakikâtleri Meclis-i Mebusan’ın dikkatinden kaçırmış!..
|
* * *
Küçük zâbit mekteblerine hapsetdikleri talebelere
Darbeci Mahmut Şevket Paşa'nın verdiği yemeklerin nasıl olduğunu öğrenmek için de
Dersaadetli piyâde küçük zâbit Süleyman Nuri Efendi’nin şu sözlerinin bize anlatacağı çok şeyler var;
|
Ne vaad etdiler? Ne yapdılar?
Demi ve yeri gelmiş iken bir hakkı sahibine teslim edelim,
Ve dahi
Osmanlı Devletinin kara küçük zâbit sınıfına verdiği şu hakları da buraya yazalım.
T.C Devletinin ise küçük zâbit sınıfına bugün dahi bu hakları vermediğini de buraya şerh düşelim.
1909- Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi
Hicrî 21 Ramazan 1327- Rûmî 22 Eylül 1325 (Milâdî 05 Ekim 1909)
Madde 47: Küçük zâbit mekteblerinden veya alay mektebinden yetişerek kıt’ada toplam 9 sene hizmet etmiş olanlar polis, jandarma, saray, müze dâireleri muhafızlığı, koruculuk, tahsildârlık, şimendifer ve şirket idârelerinde, yol ve köprülerde, askeriyeye ait fabrika, fırın, anbarlarda ve dâirelerde kâbiliyetlerine göre istihdam olunurlar. 12 sene hizmet etmiş olanlardan imtihanla liyâkatlarını ispatlayanlar yedek subaylığa nakil edilecekleri gibi genellikle en az 300 kuruş maaşlı memuriyetlere de tercihen tayin edilirler.
|
Yukarıda gördüğünüz 1909 Küçük Zâbit Mektebi Nizâmnâmesi hakkında
Yeri gelmiş iken şu hususu söyleyelim.
Bu nizâmnâmenin Madde 48’inde “diğerleri” dedikleri küçük zâbitândan birisi de;
İstiklâl Madalyası sâhibi Gâzi Piyâde Pilot Küçük Zâbit Kıdemli Başçavuş Vecihî (HÜRKUŞ) Efendi idi.
Vecihî Efendi, 1910-1918 seneleri arasında talebelik dâhil Osmanlı Berrî (Kara) Ordusunda;
Vatanına tam 9 sene kelle koltukda “fiilî hizmet” etdi.
Birinci Cihân Harbinde Kara Ordumuzdaki zâbitimizin yerine ölmesi için tertip edilen küçük zâbitliği seçen;
Tam 10 sene devam eden bu harbden sağ salim kurtulan çok az sayıdaki kara küçük zâbit ise
Harbden sonra yukarıda gördüğünüz devlet dairelerinde görev aldı.
ALİ VASFİ BEY (Encümen Mazbata Muharriri) (Devamla) — (…) Fakat Şarkî Avrupa devletleri ne yapıyorlar? Bilfarz Almanya'da (küçük zâbitlik.IRBIK) oniki senedir istikamet ve iffet dairesinde iktidar ve maharet göstererek, iyi muallim ve mürebbi olduğunu ispat ederek, bir çok efrad yetiştirerek bir gün şahadetname alacak olursa, - ki biz bunu daha teklif etmiyoruz, çünkü bütçemiz fakirdir - kendisine senede bir defa zengin bir ordu, bin mark yani elli tane İngiliz lirası veriyor. Bu şahadetname ile polis memuriyeti, telgraf memurluğu ve posta memurluğu gibi hizmetlerde istihdam olunur. Bu hizmetinden istifade edilmek için kendisine her gün öğleden sonra ikişer saat müsaade olunur. Ait olduğu mevakii askeriyede isbatı vücut eder. Meselâ hukuk müntesibininden birisi her gün öğleden sonra iki saat ders alır, sonra dört senede bir şahadetname alıp devairi adliyede kâtiplikle vesair hizmetlerde istihdam edilir. Veyahut Polis Dairesine devam eder. Cezaya, kavanini adliyeye ait icabeden malumatı tederrüs eder. İşte Avrupa hükümetleri küçük zabitana böyle muaveneti nakdiye vesairede bulunur. Şimdi biz muaveneti nakdiyede bulunamayız. Komisyon burayı düşünmüş, teemmül etmiş. Buraya konmamış, sonra bu kanunda böyle bir madde yoktur. Fakat Ciheti Askeriye, tabiî diğer bir kanun ile sureti saniyede bunu teklif eder, talep eder. Şimdi küçük zabit iyi bir muallim, mürebbi olabilmek için sekiz on sene işlemeli, yoksa yetiştiririz, terhis ederiz, vücudundan istifade edemeyiz. O noktai nazardan sair devletlerin oniki sene olduğu halde bizde on sene kabul edilmiş. O halde bu haddi asgarî diye telâkki edilmelidir.
|
Bir tarafda Prusya Almanyası,
Diğer tarafda Devleti Aliyyei Osmanî!..
Sen; Ey 31 Mart darbesinin çetebaşı
Ve dahi
Osmanlı Kara Ordusunda "küçük zâbit" sınıfının tertipçisi Müşür Mahmut Şevket Paşa;
Prusya Almanyasına bakıyorsun!
Ve diyorsun ki,
Komşum sikişdi, canım çekişdi!
Alman Ordusunda olduğu gibi
Ben de Osmanlı Ordusunda "küçük zâbit" sınıfını tertip edeyim!...
Mâdemki “küçük zâbit” sınıfını Almanya’dan hırsızlayıp ithâl ediyorsun!
O vakit;
Alman Ordusunun kendi “küçük zâbitine” verdiği hakları sen, kendi küçük zâbitine niye vermiyorsun?..
Mâdemki Alman Ordusu gibi sikişmek isdiyorsun!
Almanya gibi niye nâmuslu davranmıyorsun?
Kıymetli vatandaşlarım,
Muhterem asubay meslekdaşlarım!
Görüyorsunuz, değil mi?
Alman Ordusu;
Küçük zâbit sınıfını kendi vatandaşına “meslek edinme kursu” vermek için teşkil etmiş.
Peki Osmanlı Ordusu küçük zâbit sınıfını hangi maksat ile teşkil etmiş?
“Vücudundan istifade etmek için!..”
Bu cümlenin açık anlamı şu oluyor;
Harbde zâbit yerine ölmesi için küçük zâbit sınıfını teşkil etdik!..
Yazıklar olsun, hepinize be!..
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz kânun lâyihasında 12 sene olarak teklif edilen “zâbit mecburî hizmet” süresini,
Meclis-i Ȃla 10 seneye tenzil etdi.
Kânunun kabul edildiği 1910 senesinde, zâbit olmak için bir genç;
Kânunun kabul edildiği 1910 senesi,
Osmanlı Devletinin ismi henüz bilinmeyen büyük bir harbe hazırladığı sene idi.
Böylesi bir durumda dahi Osmanlı Devleti, zâbitinden sâdece 10 sene mecburî hizmet isdedi.
Mecburî hizmetin 10 sene olarak tesbit edilmesinin “gerekcesi” de gâyet basit idi;
Devletin verdiği her “1 sene tahsile” karşılık “1 sene mecburî hizmet.”
Aşağıda gördüğünüz kânunun kabul edildiği 1910 senesinde,
Osmanlı (Kara) Ordusunda bir tek dahi olsun “küçük zâbit” henüz mevcut ve müstahdem değil idi.
Çünkü
1909 senesinde teşkil edilen (Kara) Küçük Zâbit Mektebleri,
İlk mezunlarını 10 Temmuz 1911 târihinde 173 kıdemli çavuş rütbesi ile verdi.
Bu târihde bile Osmanlı neferâtı, 20 sene hizmetden sonra “tam maaaş ile” emekli olabiliyor idi;
03.07.1910 târihli Askerî Tekâüt ve İstifa Kânunu;
OTUZDÖRDÜNCÜ MADDE — Yirmi sene bilafasıla silâh altında ifâyı hizmeti askeriye eyleyen neferât, rütbei hâzırası (son aldığı. IRBIK) maaşıyla tekaüt edilir.
|
“Astsubay” olduğunu söyleyen muhterem meslekdaşlarım bir de;
Bugün kaç senede emeklilik hakkını kazandıklarına
Ve dahi
Kendi aldıkları emekli maaşına baksınlar hele!..
* * * * *
Osmanlı Bahriyesinde “gedikli” sınıfı, ikinci kez olmak üzere 1915 senesinde teşkil edildi.
Bu “gedikli” sınıfı, “zâbit” sınıfına dâhil idi.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının son 100 seneden beri “astsubay” diye yutdurmaya çalışdığı asker sınıfı,
Bahriye gedikli zâbit sınıfının ta kendisidir.
Birinci Cihân Harbinin en şedit bir şekilde devâm etdiği 1915 senesinde bile Osmanlı Bahriyesinde;
Bahriye gedikli zâbit sınıfının toplam “mecburî hizmet” süresi sâdece 12 sene idi.
* * * * *
Asubay Tefrikası -9- isimli bu makâlemizde kullandığımız kânunlardan
T.C. Devletinin “mecburî hizmet” konusunda kabul etdiği ilk kânun,
29 Nisan 1925 târih ve 638 sayılı
Askerî Tekaüt ve İstifâ Kânununun Elinci Maddesini Muaddil Kânunun Son Fıkrasının Lâğvı Hakkında Kânun’dur.
Aşağıda gördüğünüz bu kânun ile T.C Devleti,
Kara zâbitin “mecburî hizmetini” 10 senedem 15 seneye terfi etdirdi.
* * * * *
31 Mart isyânının elebaşı Harbiye Nâzırı Müşür Mahmud Şevket Paşa’nın,
Meclislerden kaçırdığı
Ve dahi
Padişahlardan izin almadan 1909 senesinde teşkil etdiği
“Kara küçük zâbit” sınıfının “mecburî hizmet” süresi
Birinci Cihân Harbinin başladığı senede bile 8 sene idi.
Türk Milleti;
Topyekûn bir seferberlik neticesinde Birinci Cihân Harbini muzaffer bir millet olarak tamamladı
Ve dahi
1923 senesinde T.C Devletini teşkil etdi. Harb-darb hitam buldu.
Lâkin
Ordumuzun “muvazzaf kölesi” küçük zâbitin çilesi bitmek bilmedi…
1925 senesinde meriyyete koyduğu aşağıda gördüğünüz 648 sayılı kânun ile T.C. Devleti;
1 senelik tahsile karşılık olarak kara küçük zâbitden tam 10 sene “mecburî hizmet” almaya başladı.
Ordumuzun “muvazzaf kölesi” küçük zâbite” biçilen 10 senekik “mecburî hizmet” gömleğini
Dönemin Müdafaai Milliye Veliki tekâüt zâbit Recep (PEKER) Bey, şöyle izâh etdi;
MÜDAFAAİ MİLLİYE VEKİLİ (Millî Savunma Bakanı) RECEP BEY — (Kütahya); Efendim; (…) Müdafaai Milliye Encümeni kıdemsiz olan sınıfı kaldırmış ve kıdemli olan sınıfı kabul etmiştir. Onu da şu farkla:Kıdemli küçük zabitan için on sene hizmeti mecbureyi kabul etmiştir. Bir defada on sene hizmeti mecbureyi tekeffül etmeyi kabul edecek küçük zabitan az bulunur. On sene hizmet mecburiyetini kabul ederek orduya girmek ağır bir şeydir. Dört buçuk sene hizmet etmeyi kabul ederek aynı maaşı almak üzere girerse ondan sonra tekrar temdit eder. Binaenaleyh safha safha icabında beş sene, on sene kalabilir. Fakat bir kerede ben on sene kalacağım diye senet vermesi, haleti ruhiye ve insanların serbestiye iştiyakından dolayı o kadar tabiî ve mümkün değildir. (…) Encümenin maddesi kabul edilirse o zaman on sene hizmet edecektir. Böyle olursa küçük zabit bulamayacağız, Kimse rağbet etmeyecektir ve ihtiyaç temin edilmeyecektir. İhtiyaç hâsıl olmayacaktır.
|
Netekim, benim teğmenim!
Ordumuzdaki “en kıdemli asubayın” “en kıdemsiz subaydan” daha az maaş aldığı konusunda
Zottirik Kenan EVREN’in şöyle bir laf etdiği söylenir;
“Başçavuş bile olsa, benim teğmenimden fazla maaş alamaz!”
Zorti’nin hakkını zorti’ye teslim edelim;
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan EVREN’nin böyle bir söz etdiğine dâir olmak üzere
Ben Eski Tüfek bugüne kadar bir belge bulamadım!
“Başçavuş, asteğmenden fazla maaş alamaz!” sözünü
İlk olarak kimin yumurtaladığını söyleyeceğimi
Asubay Tefrikası -1-‘de 3 sene evvel sizlere muşdulamış idim.
Şimdi okuduğunuz Asubay Tefrikası -9-‘da Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK
Bu sözü ilk olarak kimin söylediğini bugün, burada size fâş eyleyeceğim.
Küçük Zâbitân Maaşı Hakkında Kânun TBMM’de 109’uncu inikadda müzâkere edilir iken
Müdafaai Milliye Vekili (Millî Savunma Bakanı) mütekait zâbit Mehmet RECEP (PEKER) Efendi şöyle dedi;
“Başçavuş, asteğmenden fazla maaş alamaz!”
İşde belgesi;
MÜDAFAAİ MİLLİYE VEKİLİ (Millî Savunma Bakanı) RECEP BEY — (Kütahya); (…) Yalnız bunda bendeniz bir şey derpiş ettim. Bin kuruş alan bir başçavuşun iaşe i ilbas i ciheti askeriyece temin edildiği için kendisine sarfedilen miktar en küçük rütbedeki zabitin maaşını biraz aşıyor.
Onun için en yüksek küçük zâbitin alacağı para, En küçük rütbede olan zâbitin alacağı paradan yüz kuruş az olsun.
Onun için Vekâlet (Müdafaai Milliye Vekâleti/ Millî Savunma Bakanlığı.IRBIK) dokuz yüz olarak tespit etmiştir. Mamafih bin derseniz de olur. Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi?
|
13 sene taalim ve tahsil etdirdiği,
Birinci sınıf levâzım ile ibâte, iâşe ve ilbâs etdiği Harbiye mezunu zâbitin “mecburî hizmeti” 15 sene.
Fakat
Talimgâhda verdiği 1 senelik talim-taallüme
Ve dahi
Yedirdiği “kara ekmek” ve sâde suya tirit cinsinden karavanaya “bedel” olarak
Küçük zâbitin “mecburî hizmeti” 10 sene!..
Bu devlet, ne gözel devlet!
Bu ordu, ne gözel ordu,
Bu adâlet, ne gözel adâlet, değil mi?..
* * * * *
T.C Devletinin kurucu irâdesi,
Cumhuriyeti teşkil etdikden 3 sene sonra
Türk Kânunu Medenisi isimli kânunu meriyyete koydu.
İsviçre Medenî Kânununu esas alarak hazırladığı bu kânun ile T.C Devleti, şunu emretdi;
Türk Kânunu Medenisi
Şahsiyetin Himayesi, Ferağ ve Takyit Edilememesi;
YİRMİ ÜÇÜNCÜ MADDE — Kimse, medenî haklardan ve onları kullanmaktan kısmen olsun ferâgat edemez. Kimse, hürriyetini ferağ edemediği gibi kânuna veya adabı umumiyeye mugayir surette takyit dahi edemez.
|
Kurucu Reisicumhur Mustafa Kemâl ATATÜRK’ün 1926 senesinde Türk milletine verdiği bu hak;
4721 sayılı aynı kânunun aynı maddesi ile
İçinde yaşadığımız 2020 senesinde bile bugün dahi aynı şekilde muteberdir.
2 senelik tahsile karşılık olarak astsubaydan bugün isdenen “15 senelik mecburî hizmet”,
ATATÜRK’ün 1926 senesinde verdiği emirine ve irâdesine karşı alenen işlenmiş bir suçdur.
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz 18 Mart 1926 târih ve 788 sayılı Memurin Kânunu ile T.C. Devleti,
Devlet adına “yurt içinde” tahsil verdiği memurun “mecburî hizmet” süresini tâyin ve tesbit etdi.
Bu kânuna göre yurt içinde 5 sene orta tahsil yapıp memur olan vatandaş;
Bu tahsil karşılığında devlete 5 sene “mecburî hizmet” edecek,
4 sene yüksek tahsil yapıp memur olan vatandaş da;
Bu tahsil karşılığında devlete 8 sene “mecburî hizmet” edecek idi.
Osmanlı Devletinin kendi zâbiti için yapdığı gibi,
T.C. Devleti de kendi memuruna verdiği;
* * * * *
T.C Devletinin kurucu irâdesi,
Cumhuriyeti teşkil etdikden 3 sene sonra
Borçlar Kânunu isimli kânunu meriyyete koydu.
İsviçre Medenî Kânununu esas alarak hazırladığı Borçlar Kânunu ile T.C Devleti, şunu emretdi;
Sözleşmenin sona ermesi
Belirli süreli sözleşmede
MADDE 430- Taraflardan her biri, 10 yıldan uzun süreli hizmet sözleşmesini 10 yıl geçtikten sonra, altı aylık fesih bildirim süresine uyarak feshedebilir.
|
Kurucu Reisicumhur Mustafa Kemâl ATATÜRK’ün 1926 senesinde Türk milletine verdiği bu hak;
6098 sayılı Türk Borçlar Kânunu madde 430 ile
İçinde yaşadığımız 2020 senesinde bile bugün de aynı şekilde muteberdir.
2 senelik tahsile karşılık olarak astsubaydan bugün isdenen “15 senelik mecburî hizmet”,
ATATÜRK’ün 1926 senesinde verdiği emirine ve irâdesine karşı alenen işlenmiş bir suçdur.
* * * * *
Asubay Tefrikası -9-‘un en çok çiçek açan kânunu,
Aşağıda gördüğünüz şu 1001 sayılı Gedikli Küçük Zâbit Menbalarına Dâir Kânun’dur.
İsimi her ne kadar gedikli küçük zâbit olsa da
Bizim köle gedikli küçük zâbit ile hiçbir ilgisi, akrabalığı yok!..
Konu; Harbiye, Askerî Tıbbiye ve Baytar Mekteblerinden tard edilen zâbit namzedi talebeler…
Evet, konu, zâbit yetiştiren mekteblerden tard edilen talebeler…
Beyaz subaylarımızın;
Asubay okullarının başarılı talebelerini harb okullarına nakledip
“Zâbit” yapdıklarına dâir ben şu güne kadar bir “kânun” görmedim!
Fakat subaylarımız;
Harp Okullarında başarılı olamayan talebeleri,
“Gedikli küçük zâbit mekteblerine” nakletmek için elvân çeşit kânunlar yapmışlar.
Ve dahi
“Zâbit” olmak için harbiyeye giren talebeleri “gedikli küçük zâbit” yapmışlar!..
Müdafâi Milliye Vekili (Millî Savunma Bakanı) tekaüt zâbit Mehmet Recep (PEKER) Efendi,
Bu kânun teklifinin meclisde müzâkere edildiği 46’ncı inikâdda
Kânunun“mecburî hizmet” emreden maddesinin “gerekcesini” şöyle “müdafaa” etmiş;
Müdafâi Milliye Vekili tekaüt zâbit Recep (PEKER) Efendinin bu hesâbında korkunç bir hatâ var idi.
Şöyle ki;
Zâbit mekteblerinden tard edilen talebeler için olduğu gibi,
1 sene tahsile bedel olarak 1 sene “mecburî hizmet” yapılıyor ise;
3 sene tahsil verilen “gedikli küçük zâbitin” de 3 sene “mecburî hizmet” yapması gerekiyor idi.
Fakat
1927 senesinin Erkânıharbiyei Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) Mareşal Fevzi ÇAKMAK,
Köle asker yerine koyduğu “gedikli küçük zâbiti”
Aldığı tahsilin “iki misli mecburî hizmete” mahkum etdi!
Zâbitine şevkât kollarını açan dönemin Erkânıharbiyei Umumiye Reisi Mareşal Fevzi ÇAKMAK,
Sıra “gedikli küçük zâbit”e gelince, köle sâhibi beyaz efendi gibi davranmakda hiç beis görmedi!..
Bu dönemde “gedikli küçük zâbit” sınıfının “mükellef asker” sınıfına dâhil olduğunu da bilelim.
* * * * *
1923 senesinde teşkil edilen Cumhuriyetimizin fâzilet ve nimetleri
T.C. Ordusu zâbitân heyetimizin omuzlarına yıldız yıldız yağar iken,
Aynı T.C. Ordusunun köleleri olan gedikli küçük zâbitân heyetinin sırtındaki “mecburî hizmet” kamburu,
Habis bir ur gibi her geçen sene biraz daha azgınlaşarak büyüdü!..
Deverân ve güzerân eyleyen seneler içinde Cumhuriyetimiz,
Gedikli küçük zâbitin maaşına zammeylemedi!..
Lâkin,
1925 senesinde 6 sene olan gedikli küçük zâbitin “mecburî hizmetine”
1929 senesinde 9 sene birden zammeyledi!..
Aşağıda gördüğünüz 1446 sayılı Kânun ile;
Ordumuzun köle askeri olan gedikli küçük zâbitin “mecburî hizmeti” 15 sene oldu!..
Gedikli küçük zâbite verdikleri 3 senelik tahsile karşılık olarak
Dönemin Erkânıharbiyei Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) Mareşal Fevzi ÇAKMAK,
Köle asker sınıfı olan gedikli küçük zâbit‘den bu tahsilin tam “5 katı mecburî hizmet” isdedi.
Daha 4 sene evvel, 1925 senesinde,
Harbiyeli “beyaz” talebelerimiz söz konusu olunca;
“Tahsil süresi kadar mecburî hizmet” diyen bülbüller,
Ordumuzun “mükellef gedikli küçük zâbit” heyeti söz konusu olunca 1929 senesinde;
Başka makâmlardan ve başka nakarât şakımaya başladılar…
Gedikli küçük zâbite verdikleri “3 senelik” tahsile karşılık olarak tam “5 misli bedel” isdediler.
Gedikli küçük zâbit‘in “mecburî hizmet” bu kânun ile 15 seneye “terfi(!)” etdirildi.
Cumhuriyetimize,
Cumhuriyet Ordusuna
Ve
Gedikli küçük zâbitâna hayırlı olsun!..
* * * * *
1930 senesinde 1675 sayılı kânun ile
Hava Makinist Mektebi mezunu gedikli küçük zâbitin “mecburî hizmet” süresi gene 15 sene idi.
Aşağıda gördüğünüz bu kânunun meriyyete konulduğu 1930 senesinde
Hava Makinist Mektebinin tahsil süresi de “2 sene” idi.
Dönemin Başvekili Mustafa İsmet (İNÖNÜ)
Ve dahi
Erkânıharbiyei Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) Mareşal Fevzi ÇAKMAK,
Köle asker sınıfı olan gedikli küçük zâbit‘den “2 senelik” tahsilin tam “7,5 katı mecburî hizmet” isdedi.
1930’lu senelere vâsıl olduğumuz zamânlarda
Askerî ortaokul ve askerî liselerde başarılı olamayan zâbit adayları, mekteblerinden tard ediliyor
Ve dahi
Cebren gedikli küçük zâbit okullarına nakledilip cebren gedikli küçük zâbit celb ediliyor idi.
Askerî ortaokul ve askerî liselerde 6 sene tahsil eden bu gençlerin “mecburî hizmeti” 15 sene idi.
Fakat
Hava Makinist Mektebinde verdiği 2 senelik taalim-taallüme
Ve dahi
Yedirdiği sâde suya tirit cinsinden karavanaya bedel olarak
Cumhuriyet Ordusunun “gönüllü “kölesi gedikli küçük zâbitin “mecburî hizmeti” de 15 sene!..
Bir ordu düşünün!
6 senelik tahsil ile 2 senelik tahsili aynı kefeye koyup aynı muameleyi yapabilsin!
Bu devlet, nasıl bir devlet!
Bu ordu, nasıl bir ordu?
Buna karar veren zâbit, ne cins bir zâbit?
Bu adâlet, nasıl bir adâlet?..
* * * * *
1930 senesinde kabul edilen Askerî ve Mülkî Tekaüd Kânunu ile
Zâbit ve askerî memurlara 15 sene “mecburî hizmet” yüklendi.
Bu kânun teklifini Mâliye Vekâleti (Bakanlığı) hazırlamış idi.
Kânunun “mecburî hizmet” getiren 20’nci maddesi,
Hiçbir gerekce gösterilmeden komisyonda ve meclisde aynı şekilde kabul edildi.
1930 senesinde aâbit yetiştiren;
Subaylarımıza 1930 tahmil edilen 15 sene “mecburî hizmet” senesi,
2020 senesinde tahmil edilen “mecburî hizmet” süresi ile birebir aynı!..
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz 1934 seneli ve 2505 sayılı kânun ile Cumhuriyet Ordumuz;
Askerî lise,
Askerî orta mektep,
Harbiye ve deniz harp mekteplerinden tard edilen zâbit namzetlerini
Cebren gedikli küçük zâbit yapmaya son verdi.
Bu kânun ile artık butalebelerden “arzu edenler” gedikli küçük zâbit nasb edilecekler idi.
Ordu hesâbına Üniversite ve Baytar fakültesinde tahsildeki talebelerin ise
Cebren gedikli küçük zâbit celb edilmesine devâm edilecek idi.
Ve bu gedikli küçük zâbitânın cümlesi ordumuza 8 sene “mecburî hizmet” edecek idi.
Bu kânunun meriyyete konulduğu 1934 senesinde; Askerî orta mektepler (Rüşdiye)’de tahsil süresi 3 sene, Askerî liselerde tahsil süresi 3 sene, Harbiye ve deniz harp mektebinde tahsil süresi 3 sene, Ve dahi Ordu hesabına Üniversite ve Baytar fakültesindeki talebelerin tahsil süresi de 4 sene idi.
|
Bu zâbit mekteblerinden tard edilen talebenin; En az tahsil süresi 1 sene, En fazla tahsil süresi de 9 sene idi.
Fakat Gedikli küçük zâbit olanların hepsi için “mecburî hizmet” tek tip idi; Deniz, hava ve sanâtkâr sınıflarında 12 sene, Sâir sınıflarda ise 8 sene idi.
|
Dönemin meclis zabıtlarını okur iken;
Akıl, vicdân ve günün koşullarından uzak ve koyu bir irticâî zihniyet ile alelacele hazırladıkları
Ve dahi
Peşpeşe piyasaya sürdükleri yarım yamalak cır cır kânunlar ile
Cumhuriyet Ordumuza gedikli küçük zâbit temin etmek için
Dönemin Başvekili Mustafa İsmet (İNÖNÜ)
Ve dahi
Erkânıharbiyei Umumiye Reisi Mareşal Fevzi ÇAKMAK’ın
Derin bir çelişki ve târifsiz bir çâresizlik içine düşdüklerini gördüm!
ATATÜRK’ün müdâhalesi olmadan sıçmaya bile gidemeyen bu kurmay zâbit heyetinin şaşkınlığı,
ATATÜRK’ün delâlet etdiği Ordu Dâhili Hizmet Kânunu 1935 senesinde hazırlanasıya kadar devâm etmiş!
Başvekil Mustafa İsmet (İNÖNÜ)
Ve
Erkânıharbiyei Umumiye Reisi Mareşal Fevzi ÇAKMAK,
1492 sayılı kânun ile 1929 senesi Cumhuriyet Ordusunda;
Cihân Harbinde beyaz zâbitin yapmadığı bütün pis ve tehlikeli işleri sırtına yüklediği “gedikli zâbit” sınıfını cebren ve hile ile tasfiye etmiş,
Bilâhire
Alman bahriyesinde olduğu vech üzre bir “baş gediklilik” rütbesi ihdâs etmiş,
Ve bu sûretle
“Deniz zâbitân heyeti” ile “deniz gedikli küçük zâbitânı” arasında “sarih bir hattı fasıl çizmiş”,
“Küçük zâbit” sınıfını ise
Cebren “gedikli küçük zâbit” sınıfına tahvil etmiş ve 12 sene “mecburî hizmete” mahkûm etmiş idi.
Bir anda âdetâ sudan çıkmış balığa dönen gedikli zâbitlerin düşürüldüğü zelil durumu gören türk gençleri,
Küçük zâbit olmakdan köşe bucak kaçmaya başlamış idi.
Birer ikişer sene fasıla ile peşpeşe pisayasa sürdükleri bu “cır cır” kânunlar ile
Başvekil Mustafa İsmet (İNÖNÜ)
Ve
Erkânıharbiyei Umumiye Reisi Mareşal Fevzi ÇAKMAK’ın emir-gomutasındaki Cumhuriyet Ordusu âdetâ linet olmuş idi…
Ancak şu tâlihsizliğe bakınız ki
Cumhuriyet Ordusu zâbitân heyetinin götünü kaşıtacak “ortada sandık” asker sınıfı tertipleme tezgâhı hep geri tepmiş idi…
İsmet-Fevzi ikilisi;
“Zâbit” olmak için harbiyeye giren talebeleri bile “gedikli” yapacak kadar gözünü ve vicdânını karartmış idi.
Fakat
1934 senesinde piyasaya sürdükleri 2505 sayılı kânun ile İsmet-Fevzi ikilisi;
Birden bire irşâd oldular ve insâfa geldiler!..
Zâbit mekteblerinden tard etdikleri talebeleri cebren “gedikli küçük zâbit” celbetmekden vazgeçdiler.
Aynı İsmet-Fevzi ikilisi;
Sâdece 2 sene tahsil verdikleri Cumhuriyet Ordusunun köle askeri “gedikli küçük zâbit”lerinden
Davşanın götünden gıl yolar gibi tam 12 sene çatır çatır “bedel” yolmaya devâm etdiler.
Birinci Cihân Harbi meydân muharebelerinin muzaffer gomutanları,
Cumhuriyet Ordumuz beyaz zâbitân heyetinin götünü kaşıtacak bir asker sınıfı teşkil etmek için girdikleri muharebelerinin mutlak mağlup gomutanları oluverdiler…
Çünkü;
İsimi ne olur ise olsun, “zâbit ile er arasında” görev yapdırmak için tezgâhladıkları asker sınıfı,
“Alışmadık götde don durmaz” misâli Türk milletine bir türlü uymuyor idi.
Çünkü;
Türk evlâdının hilkâti ve mizâcı,
Teşbihde hatâ câizdir, “zâbit ile er arasında”, “kuma” görevi yapmayı asla kabul etmiyor idi!
Ya içinde yaşadığımız 2020 senesinde durum ne merkezde acap?..
* * *
Yukarıdaki “kuma” teşbihimizden rahatsız olan “astsubay” var ise şâyet,
Bu meslekdaşlarım şu suâlin cevabını versinler!
Ne diyor beyaz subaylarımız; “Biz bir aileyiz”
Ailede;
Ve
Değil mi?
Peki,
“Astsubay” olarak senin bu ailedeki yerin ne?
Çocuğu olmadığın belli de!..
Ey sen “astsubay” meslekdaşım! Sen, bu ailede nesin?
“Astsubay” meslekdaşım, söyle bana!
Bu suâle verecek cevâbın var mı?..
* * * * *
1942 senesinde aşağıda gördüğünüz 4260 sayılı kânun piyasaya sürüldü.
Bu kânunun maksadı;
Ordu nâmına üniversitede okur iken tard edilen talebelerden “isdekli” olanları gedikli küçük zâbit yapmak idi.
Kara ve Deniz Harp Okulları tahsil süresi 4+4 = 8 sene,
Ordu nâmına talebe okutan üniversite ve veteriner fakültelerinin tahsil süresi 4 sene idi.
Bu zâbit mekteblerinden tard edilen taleberlerden “arzu edenler” gedikli küçük zâbit celb edilecekler
Ve aldıkları 4-8 sene tahsil için 12 sene “bedel” ödeyecekler idi.
Fakat
Ortaokulda aldığı sâdece 3 senelik tahsile karşılık olarak,
Köle gedikli küçük zâbitler ise 8 sene dike dike “bedel” ödeyecek idi.
* * * * *
Genelkurmay Başkanının 1947 senesinde tezgâha sürdüğü aşağıda gördüğünüz kânun,
Harb okullarının târihcesinde hiç bahsedilmeyen bir hakikâti fısıldıyor bize…
Askerî liseler, harb okulları ve üniversitelerde başarılı olmayan subay adaylarımız
1927 senesinden beri cebren ve hile ile gedikli küçük zâbit celbediliyor idi.
Meğerse Genelkurmay Başkanlarımız subay mekteblerinde başarılı olamayan harbiyelileri
Askerî Muamele ve Hesap Mekteblerine naklediliyor ve askerî memur yapıyorlar imiş!
Askerî memur sınıfını niye tertip etdikleri de bugun bu makâlemizde ortaya çıkıyor!
Askerî lise,
Askerî orta okullar,
Harb ve deniz harb okulları ile
Ordu hesabına diğer Yüksek Öğrenim Kurumlarından tard edilen öğrencilerden
“İsteyenler”, gedikli erbaş celb edileceker
Ve dahi
Ordumuza gedikli erbaş olarak 12 hizmet edecekler idi.
Cumhuriyet Ordumuza hayırlı olsun!.
* * * * *
Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’ni 1948 senesinde imzâladı.
Bu beyânnâmenin dördüncü maddesine göre T.C. Devleti;
1. Hiç kimseyi kölelik veya kulluk altında bulunduramayacak, 2. Kölelik ve köle ticâretini her türlü şekliyle yasaklayacak idi.
|
* * * * *
1948 senesinde imzâladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’ni,
T.C Devleti, aşağıda gördüğünüz Bakanlar Kurulu Karârı ile kabul etdi ve meriyyete koydu.
Bu Beyannâmenin dördüncü maddesi mucibince T.C Devleti;
Kölelik ve köle ticâretinin her türlüsünü yasaklayacağını
Ve dahi
Memleketde hiç kimseyi kölelik veya kulluk altında bulunduramayacağını dünyaya taahhüt etdi.
Bakanlar Kurulu Kararı Karar Sayısı: 3 / 9119
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 10/12/1948 tarihli ve 217 (111) sayılı karariyle kabul edilen ilişik “İnsan Hakları Evrensel Beyanname”sinin; Resmî Gazete ile yayınlanması ve Yayımdan sonra okullarda ve diğer eğitim müesseselerinde okutulması ve yorumlanması ve Bu beyanname hakkında radyo ve gazetelerde münasip neşriyatta bulunulması, Dışişleri Bakanlığının 28/3/1949 tarihli ve 36084/122 sayılı yazısı üzerine Bakanlar "Kurulunun 6/4/1949 tarihli toplantısında kararlaştırılmıştır. 6/4/1949
CUMHURBAŞKANI İSMET İNÖNÜ
|
* * * * *
T.C Devleti, 5434 sayılı T.C Emekli Sandığı Kânununu 1949 senesinde meriyyete koydu.
Bu Kânunun maksadı, o vakde kadar elvan çeşit kânunlara tâbi olan devlet memurlarını
Tek bir emekli çatısı altında toplamak ve teadül etmek idi.
5434 sayılı bu kânun, 1930 sene ve 1683 sayılı Askerî ve Mülkî Tekaüd Kânununu ilga etdi.
Bu kânunun zâbit ve askerî memur için şart koşduğu 15 senelik “mecburî hizmet” süresi,
Emekli Sandığı Kânununa aynen ithâl ve ipka edildi.
1949 senesi itibârı ile;
Harp okullarındaki toplam tahsil süresi 9 sene, “mecburî hizmet” süresi 15 sene,
Gedikli erbaş okulllarındaki toplam tahsi süresi 3 sene, “mecburî hizmet” süresi de tıpkı subaylar gibi 15 sene idi.
Subaylarımız için 9 senelik tahsile bedel olarak 15 sene “mecburî hizmet”,
Ordumuzun köle askerleri gedikli erbaşlar için 3 senelik tahsile bedel olarak da gene 15 sene, “mecburî hizmet”,
Bu Ordu, ne şanlı ordu,
Bu Ordunun subayları ne gahraman subay,
Bu ordunun gedikli erbaşları ne “köle” askerler be!..
* * * * *
Bir askerin,
Bedelini ancak kanı ve canı ile ödeyebileceği “mecburî hizmet” konusunda,
T.C Ordusu, linet olmuş idi bir kere…
Karargâhda cır cır,
Kışlada cırt pırt!...
Kıt’a cart curt!..
Sahrada zart zurt!..
1950 senesine vâsıl olduğumuzda,
Şanlı Ordumuzun gahraman subayları,
Bir sabah uyandıktan sonra helâda cır cır makâmından kıllı zurna ötdürür iken
Yeni bir asker sınıfı icâd etdiklerinin farkına vardılar, vehleten; Gedikli erbaş!..
5619 sayılı kânun ile teşkil etdikleri
Ve dahi
Dünyânın hiçbir ordusunda mevcut olmayan bu “gedikli erbaş” sınıfını,
Düşman ordusunda bile olmayan budaklı bir kazığın üzerine oturtdular; 15 sene “mecburî hizmet”
Bir devletin bir ordusunda bir kânun;
Ancak bu kadar nâmert,
Ancak bu kadar nâmussuz,
Ancak bu kadar ahlâksız,
Ancak bu kadar rezil bir kânun olabilir idi!..
Oldu da! Hem de T.C Ordusunda…
5619 sayılı bu Gedikli Erbaş Kânunu, sâdece 15 ay yaşamış en kısa ömürlü ve en rezil kânundur.
Meclisden bir kânun çıkartmak için en az 15 aylık süre gerekir.
Bu kânunun meriyyete girer girmez ölü doğduğunu anlayan bizim dangalak subaylarımız,
Hemen peşinden 5802 sayılı Astsubay Kânununu tezgâha sürmüşler.
Nâmussuz ve ahlâksız subaylarımız 1950 senesinde;
“Gedikli erbaş” olarak tesmiye etdikleri köle bir asker sınıfı teşkil etdiler
Ve dahi
Bu köle gedikli erbaş sınıfını nâmussuz bir şekilde tam 15 sene “mecburî hizmete” mahkûm etdiler.
Subaylarımız için 8 senelik tahsile “bedel” olarak 15 sene “mecburî hizmet”,
Gedikli erbaşlar için 3 senelik tahsile “bedel” olarak da gene 15 sene “mecburî hizmet”,
Yazıklar olsun, sizin gelmişinize, geçmişinize be!..
İşde,
Gahraman subaylarımızın “gedikli erbaş” dedikleri köle askerleri
Sanki harbiye mezunu subaylar imiş gibi tam 15 sene “mecburî hizmete” mahkum etmelerinin
Osdurukdan gerekcesi!..
Ey bu kânunu hazırlayan ve pazarlayan beyaz subaylar! Mezarlarınızda ters dönün, inşallah!..
Subaylarımız için 8 senelik tahsile bedel olarak 15 sene “mecburî hizmet”,
Gedikli erbaşlar için 3 senelik tahsile bedel olarak da gene 15 sene “mecburî hizmet”,
Yazıklar olsun, sizin gelmişinize, geçmişinize be!..
* * * * *
5619 sayılı Gedikli Erbaş Kânunu,
Meriyyete konulduktan sâde 15 ay sonfa iflâs edince,
Dönemin Başbakanı Adnan MENDERES,
Genelkurmay Başkanını siklemeden 5802 sayılı Astsubay Kânununu meriyyete koydu.
Bu Astsubay Kânunu;
Aşağıda gördüğünüz gâyet sağlam gerekce ve hüsniyet ile hazırlanmış temel bir kânun idi.
Fakat
27 Mayıs’ın zulmet suratlı darbeci subayları,
Bu kânunu hiç tatbikâta koymadan 1967 senesine kadar beklediler.
Başbakan Adnan MENDERES’i idam eden
Ve dahi
Vatandaşın seçdiği milletvekillerinin teşkil etdiği hükümeti yıkan cellât ve ceberrut subayları,
1967 senesinde tezgâhladıkları 926 sayılı kânun ile,
5802 sayılı bu kânunu idam sephasında sallandırdılar.
Subaylarımız için 8 senelik tahsile bedel olarak 15 sene “mecburî hizmet”,
Köle astsubaylar 2 veya 4 senelik tahsile bedel olarak 9 sene “mecburî hizmet”,
Yazıklar olsun, sizin gelmişinize, geçmişinize be!..
* * * * *
T.C Devleti NATO’ya üye olmadan bir sene evvel,
Kendisi bir hukukcu olan Demokrat Parti Tokad Vekili Muzaffer ÖNAL,
28 Mayıs 1951 Pazartesi günü TBMM’ye bir kânun teklifi verdi.
Gerekcesi itibârı ile târihe altın harfler ile yazılacak kıymetde olan bu teklifinde Muzaffer ÖNAL,
Subay ve askerî memurların 15 sene olan “mecburî hizmet” süresinin 8 seneye indirilmesini talep etdi.
Türk Ordusuna bugüne kadar biçilen binbir çeşit “mecburî hizmet” süresi hakkında
Bugüne kadar bilinen bütün askerlik târihimizde ifâde edilmiş en mükemmel gerekce olduğu için
Ve dahi
“Mecburî hizmet” hakkında bugünlerde laf geveleyenlere "ibret" olması için,
Tokad Vekili hukukcu Muzaffer ÖNAL’ın bu teklifini
Ve
Bu teklifini TBMM’de nasıl da reddedilemez gerekceler ile savunduğunu izhâr etdirmek için
Vekil Muzaffer ÖNAL’ın bu mükemmel kânun teklifini bugüne kadar ilk defâ duyurmak üzere
Bu kânun teklifinin tamamını
Ve dahi
Komisyon Raporlarını makâlemize misâfir ediyorum.
28.V.1951 Yüksek Başkanlığa
Subay, askerî memur re gedikli erbaşların mecburi hizmet müddetleri ve istifaları hakkındaki kanun teklifimi ilişik olarak sunuyorum. Gereken işlemin yapılmasını saygılarımla arzederim.
Tokad Milletvekili Muzaffer Önal
Subay, askerî memur ve gedikli erbaşların mecburi hizmet müddetleri ve istifaları hakkındaki kanunun gerekçesi;
Subay, askerî memur ve askerî mektep talebelerinin ordudan istifaları hakkındaki hükümler (1683) numaralı Askerî ve Mülki Tekaüt Kanununun 14, 20 ve 21 nci maddeleriyle tanzim edilmişti. 1683 numaralı Kanunun 5434 numaralı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile ilgası üzerine mezkûr hükümler 5434 numaralı Kanuna geçici 83 ncü madde olarak konulmuştur. Askerî istifa hükümlerinin Emekli Sandığı Kanununa geçici bir madde olarak ithali de gösteriyor ki, mezkûr hükümler eskimiş ve artık bugünün ihtiyaçlarına cevap veremez hale gelmiştir. Nitekim bahis mevzuu olan geçici 83 ncü maddedeki esas hükümlere göre, muvazzaf subaylarla askerî memurlar, subay veya askerî memur olduklarından itibaren fiilen on beş sene askerî hizmet yaptıktan sonra istifa edebilirler. Ancak, yabancı memleketlerde tahsil edenlerin veya staj görenlerin istifalarının kabulü, masrafları kendi taraflarından ödenmişse tahsil veya staja azimet ve avdet tarihleri arasında geçen müddet kadar, Devlet tarafından ödenmişse, bu müddetin iki misli kadar fazla hizmet etmeleriyle mümkündür. Askerî okullar talebelerinden istifa etmek istiyenlerin istifaları, Devletçe yapılan bütün okul masraflarının ödenmesine bağlıdır. Ancak, bunların emeklilik hakları başladıktan sonra, okul masraflarını verseler bile, istifaları kabul edilemez. Görülüyor ki bu hükümler hem gayriâdil, hem hukuk sistemimize aykırı ve hem de antidemokratiktir. Şöyle ki: 788 numaralı Memurin Kanununun 2919 numaralı Kanunla değiştirilen 64. maddesine göre, Devlet, özel idare ve belediyeler hesabına memleket içinde tahsil görenlerden orta tahsili bitirenler beş ve yüksek tahsili bitirenler ise sekiz sene müddetle; ve aynı idareler hesabına ecnebi memleketlerde Hükümetin tâyin ettiği müesseselerde tahsilini bitirenler de tahsil müddetlerinin iki misli kadar meslek ve ihtisasları dâhilinde hizmete mecburdurlar. Bunlardan hizmete alınmak için müracaat etmiyenlerle mecburi hizmet müddetlerini ikmal etmeden evvel vazifeden ayrılanlar tahsil müddetlerince kendilerine yapılan masrafı faizi ile birlikte ödemeye mecburdurlar. 5434 numaralı Kanunun geçici 83. ve 788 numaralı Kanunun 64. maddelerinin mukayesesinden de anlaşılacağı üzere, Devlet, özel idareler ve belediyeler hesabına tahsil yapan sivil memurların istifaları hakkındaki hükümlerle subay ve askerî memurların istifaları hakkındaki hükümler arasında bariz bir ahenksizlik ve adaletsizlik mevcuttur. Nitekim; Devlet, özel idareler ve belediyeler hesabına memleket içinde orta tahsil yapan sivil memurlar (5) ve yüksek tahsil yapanlar da (8) senelik mecburi hizmete tâbi tutuldukları halde, subaylar ve askerî memurlar, gedikli erbaşlar subay, askerî memur ve gedikli erbaş oldukları tarihten itibaren (15) senelik mecburi hizmete tabidirler. Devlet, özel idareler ve belediyeler hesabına tahsil yapanlar (Orta veya yüksek) tahsil müddetlerince kendilerine yapılan masrafı faizi ile birlikte ödemek şartiyle mecburi hizmetten aflarını temin edebildikleri halde subay ve askerî memurlara böyle bir hak tanınmamıştır. Onların mecburi hizmetleri bedenî mükellefiyet şeklindedir. Devlet, özel idareler ve belediyeler hesabına tahsil gören talebeler kendilerine yapılan masrafı faizi ile birlikte ödemek şartiyle her zaman istifa hakkını haiz oldukları halde askerî talebeler tekaüt hakları başladıktan sonra istifa edemezler. II - Kontinantal Avrupa devletlerinin en medenisi olan İsviçre'den alınmış bulunan Borçlar Kanununun 343 ncü maddesi (10) seneden fazla bir müddet için yapılan hizmet akitlerinde işçiyi bile bu akitte bağlı saymamaktadır. Bu hüküm her ne kadar hususi hukukta mevcut bulunan bir hüküm ise de âmme intizamına taallûk etmekte olduğundan kanun vâzıınca âmme hukukuna mütaallik kanunların tedvini sırasında da göz önünde tutulması icabeden bir kaidedir. Medeni mevzuat bir kimsenin çalışma hürriyetinde (10) seneden fazla feragatini bağlıyıcı bir esas olarak kabul etmemektedir. Esasen, Türk Kanunu Medenisi de hiçbir kimsenin medeni haklarından ve onları kullanmaktan kısmen olsun feragat edemiyeceğini, hiçbir kimsenin hürriyetini ferağ edemediği gibi kanuna veya genel âdaba aykırı olarak takyit dahi edemiyeceğini kabul etmiştir. Halbuki, yukarda arzedilen askerî istifa hükümleri medeni mevzuatın âmme intizamına mütaallik olarak kabul ettiği esas prensiplerle demokratik prensiplere ve Hükümetimizin iltihak ettiği İnsan Hakları Beyannamesine tamamiyle aykırı bulunmaktadır. III - Askerî istifa hükümlerinin sivil memurların istifa hükümlerine mütenazır olarak yeniden tedvini demokratik inkişafın zaruri bir icabıdır. Zira: Bugünkü demokratik inkişaf, vatandaşlar arasında külfet ve nimetlerde müsavat bulunmasını gerektirmektedir. Devlet hesabına dört sene yüksek tahsil gören bir sivil memur (8) senelik mecburi hizmete tâbi ve masrafını vermek suretiyle her an istifa hakkını haiz iken, bilfarz bir yüksek tahsil müessesesinde tahsilinin son senesinde orduya intisap suretiyle bir sene veya yalnızca bir gün müddetle ordu hesabına tahsil yaparak subay veya askerî memur çıkan bir vatandaşın hiçbir veçhile istifa hakknı haiz olmadan ve hiçbir mâkul gerekçeye istinat etmeden (15) sene bilfiil mecburi hizmete tâbi tutulması demokrasinin adalet, nısfet ve müsavat prensibine uygun düşemez. Ordunun subay ve memur ihtiyacının temini bu ıslahat ve adalet hareketine engel teşkil edemez. Zira, demokratik bir idare ordu kadrolarını vatandaşların bir kısmına fevkalâde ve gayriâdil külfetler tahmili suretiyle değil, demokratik ve mesleke cezbedilen vasıtalarla temin ve tedarike çalışmalıdır. Bunun aksi totaliter bir zihniyetin ifadesi olur. Mecburi hizmet Devletin yaptığı masrafların bir karşılığı bulunduğundan yapılan masrafla mecburi hizmet müddetinin mütenasip bulunması en basit bir hukuk prensibidir. Şurasını da esefle zikretmek icabeder ki, bugünkü askerî mecburi hizmet müessesesi Osmanlı Saltanatı zamanındakinden daha geri ve daha anti demokratiktir. Zira: 11.VIII.1325 tarihli Askerî Tekaüt ve İstifa Kanununun 50, 51 ve 52. maddelerine göre, Subaylarla askerî memurlar duhullerinden itibaren (10) sene hizmet etmek suretiyle istifalarını istiyebilirler. Daha evvel istifa etmek istiyenler mektepte bulundukları müddetçe kendilerine sarfolunan masrafı tamamen ödemek şartiyle yine istifa hakkını haizdirler. Yabancı memleketlere gönderilen subay ve askerî memurlar da (10) sene hizmetten sonra ecnebi memlekette kendilerine yapılan masrafı iade etmek suretiyle istifa edebilirler. Görülüyor ki, bu hükümler bugünkülerden daha âdil ve insan hak ve hürriyetlerine ve ordu ihtiyaçlarına daha uygundur. Bu hükümlerin mer'i olduğu İmparatorluk devrinde ordunun personelsiz kalmadığı ve bugün sivil memuriyette de durumun böyle olduğu bir vakıadır. İstifa hükümleri âdil bir şekilde tanzim edilecek olursa ruhan askerlikle imtizaçları gayrimümkün bir hal almışolanlar çekilme hükümlerinden istifade ederek ordudan ayrılmak ve memlekete yararlı olabilecekleri başka bir hizmet sahasına atılmak imkânını bulurlar; bu da hem memleketin menfaatine olur ve hem de askerî disiplin ve otoritenin daima sağlam bünyeli olarak kalmasını temin eder. Ordu disiplininin kendine has bir ruhî karakterin mevcudiyetini şart kıldığı tabiîdir. Bu cihet, adlî tıp heyetinin verdiği muhtelif raporlarla da ilmen sabit bir hale gelmiştir. Mecburi hizmet müddeti (15) sene gibi uzun bir müddet olunca ruhan askerî disiplinle imtizaç edemiyecek durumda bulunanlar bu disiplin çemberinden kendilerini bir an evvel kurtarabilmek için muhtelif vesilelerle suç işlemek, ezcümle metres hayatı yaşamak ve yahut da intihara teşebbüs etmek gibi elîm ve feci ruh dalâletleri göstermektedirler. Bu husus Millî Savunma Bakanlığının ilgili dosyalarının tetkikiyle kolayca, anlaşılabilir. Bu itibarla, askerî mecburi hizmet müessesesininordu disiplin ve kriminalite ile olan münasebeti gayrikabili inkârdır. IV - Askerî istifa hükümlerinin mâkul ve âdil bir hadde indirilmesi halinde orduya müracaat edeceklerin miktarı da artacaktır. Bu da tabiî bir istifa rolü oynamak suretiyle ordu kudretinin genç, dinamik ve enerjik ellerde kalmasını ve binnetice ordu personel kalitesinin yükselmesini temin edecektir. İşte yukarda arzedilen mülâhazalar sebebiyle ve sivil Devlet memurlarına muvazi bir Askerî İstifa Kanunu tedvini maksadiyle 788 numaralı Memurin Kanuniyle (4489) numaralı Yabancı Memleketlere Gönderilecek Memurlar hakkındaki Kanun ve 5434 numaralı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun muvakkat 83 ncü maddesi ve 5619 numaralı Gedikli Erbaş Kanununun 15 nci maddesi hükümleri göz önünde tutularak bu kanun tasarısı hazırlanmış,Askerî mektep talebeleri mukavele ile orduya intisap ettiklerinden ve mukavelelerinde mecburi hizmete dair hükümler bulunduğundan bunlar hakkında ayrıca bir hüküm sevkına lüzum görülmemiştir. İlgili komisyona havale edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur. Tokad Milletvekili Muzaffer ÖNAL
|
(…) Teklif, subay ve askerî memurların mecburi hizmet müddetlerini sekiz sene olarak derpiş eylemiş ise de komisyonda vâki müzakere ve münakaşalarda teklif sahibinin rızasının da inzimamiyle bu müddet on sene olarak kabul edilmiştir.
|
Tokad Milletvekili Muzaffer Önal’n subay, askerî memur ve gedikli erbaşların mecburi hizmet müddetleri ve istifaları hakkında kanun teklifi Maliye ve Millî Savunma Bakanlıkları ile Jandarma Genel Komutanlığı temsilcilerinin huzuriyle komisyonumuzca incelendi. Gerekçede belirtilen hususlar ve Hükümet temsilcilerinin verdikleri izahat nazara alınarak teklifin lüzumu üzerinde tam bir mutabakata varıldı ve Millî Savunma Komîsyonuu raporu esas ittihaz olnunarak maddelerin müzakeresine geçildi. Başlık, ve birinci madde Mîllî Savunma Komisyonundaki gibi aynen kabul olundu.
|
MADDE 1. — Muvazzaf subaylar ile askerî memurlar, subay ve askerî memur olduklarından itibaren fiilen (10) yıl askerî hizmetlerini yaptıktan sonra istifa edebilirler.
|
* * * * *
T.C Devleti;
İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’ni 1948 senesinde imzâlamış idi.
Bu Beyannâmenin dördüncü maddesi mucibince T.C Devleti;
Kölelik ve köle ticâretini her türlüsünü yasaklamış idi
Ve dahi
Memleketde hiç kimseyi kölelik veya kulluk altında bulunduramayacak idi.
1954 senesinde geldiğimizde,
T.C. Devleti bu kez de İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesi’ni imzâladı.
Bu Sözleşmenin dördüncü maddesi mucibince T.C Devleti;
1. Hiç kimseyi “köle” ve “kulluk” hâlinde tutmayacak, Ve dahi 2. Hiç kimseyi zorla çalıştırmayacak veya “mecburî çalışmaya” tâbi tutmayacak idi.
|
* * * * *
T.C Devleti NATO’ya üye oldukdan dört sene sonra,
NATO’nun okyanus ötesindeki ağababası bir kânun meriyyete koydu.
Bu kânun ile NATO’nun ağababası,
Coni Harp okullarında verdiği 4 senelik tahsile bedel olarak
Kendi subaylarından sâdece 5 sene “mecburî hizmet” isdedi.
3 senelik süre için de “ihtiyât” olarak izinli sayılacak idi.
Türk Ordusunda bizim her boku bilen beyaz subaylarımızın bugün dahi yapdığı gibi;
Coni Ordusundan ayrılanlara dayatılan tazminât yok, hapis cezâsı hiç yok!
Nerede olur ise olsun!
Zor ile güzellik olmuyor, değil mi?..
Coni harp okulundan mezun olup da Amerikan Ordusuna giren bir subay,
Haysiyetsiz bir şekilde ordudan ayrılmak isdiyor ise şâyet;
Teğmen nasbedildiği gün subaylıkdan istifa edebilir!
Haysiyeti ile ordudan ayrılmak isdiyor ise şâyet,
5 sene görev yapar. 5 senenin sonunda da ertesi gün istifa edip orduya son selâmını verir!
Amerikan subayının “mecburî hizmet” kuralı bu kadar basitdir. 1956 senesinden beri de böyledir…
İşde,
Coni subay ve erinin,
Göreve başladığının ertesi gününden itibâren ordudan tel tel ayrılışlarını gösderen çizelge…
§4348. Cadets: agreement to serve as officer; Bölüm 4348- Harb okulu öğrencisi; Subay hizmet sözleşmesi;
(a) Each cadet shall sign an agreement with respect to the cadet's length of service in the armed forces. Harb okulu öğrencisi, Orduda yapacağı görev süresine dair olmak üzere sözleşme imzâlar.
The agreement shall provide that the cadet agrees to the following: İmzâladığı bu sözleşme ile harb okulu öğrencisi aşağıdaki şartları kabul eder.
(1) That the cadet will complete the course of instruction at the Academy. (2) That upon graduation from the Academy the cadet— (A) will accept an appointment, if tendered, as a commissioned officer of the Regular Army or the Regular Air Force; and
(B) will serve on active duty for at least five years immediately after such appointment. (B) Göreve başladıkdan sonra muvazzaf subay olarak en az beş sene hizmet eder.
|
Amerikan “erinin” "gönüllü hizmet süresi" ise “sözleşme” ile karşılıklı olarak tesbit ediliyor.
Bu süre de kuvvetlere göre 2 sene ile 5 sene arasında değişiyor.
Amerikan Ordusunda “astsubayların” mecbûrî hizmet süresi nedir diye sormayın!
Çünkü;
Amerikan Ordusunda “astsubay” isimli “kuma” cinsinden bir asker sınıfı hiçbir zamân mevcut olmadı.
Mevcut diyenler de götlerinden uyduran câhil ya da âdi yalancılardır.
* * * * *
27 Mayıs darbesinin çetebaşı subayları,
Bu darbeden 16 sene sonra bir kânun tezgâha sürdüler; TSK Personel Kânunu.
Bu darbe kânunu ile cuntacı subaylarımız;
Başbakan Adnan MENDERES’in 1951 senesinde yapdığı 5802 sayılı Astsubay Kânununu ilga etdi,
Bu kânun ile MENDERES’in “astsubaya” verdiği bütün hakları da gasp etdiler.
926 sayılı bu kânun piyasaya sürülesiye kadar astsubayın “mecburî hizmeti” 9 sene idi.
Darbeci subaylarımız, astsubayların maaşına zam yapmadı!
Fakat
Bu darbe kânunu ile beyaz subaylarımız;
Ordumuzun köle askeri olan “astsubayın” “mecburî hizmeti”ne 1 sene zam yapdı…
Şimdi,
Muhterem “astsubay” meslekdaşlarım;
27 Mayıs darbeci subaylarının 1967 senesinde tertip etdiği
Ve dahi
Bir darbe kânun olan 926 sayılı TSK Personel Kânunu’nun
“Mecburî hizmet” süresini tesbit eden 112 maddesinin
Kânun teklifinde 115’nci madde olarak müzâkere etdiği 111 sayılı Birleşimine,
01 Haziran 1967 Perşembe gününe gidelim
Ve dahi
“Muvazzaf subay” ve aslında “muvazzaf olmayan astsubayın” “mecburî hizmet” süresi konusunda
Hangi milletvekili ibretlik ne laflar etmiş, kendi ağızlarından bir işitelim hele!..
Meclisi B : 111, 1.6.1967. O : 1
ONUNCU KISIM Yükümlülük
I - Subayların ve astsubayların yükümlülüğü
Madde 115. — Muvazzaf subaylar , astsubaylar, subay ve astsubay naabedildüklerinden itibaren, fiilen 10 yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.
|
BAŞKAN — Madde hakkında söz istiyen? Buyurun Sayın Yılanlıoğlu
|
İSMAİL HAKKI YILANLIOĞLU (Kastamonu) — Muhterem arkadaşlarım, madde «Muvazzaf subaylar, astsubaylar, subay ve astsubay nasbedildiklerinden itibaren fiilen 10 yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler» diye kesin bir hüküm var. Evvelâ bu hükmü Anayasanın kişi dokunulmazlığı maddesine aykırı bulmaktayım. Madde 14 diyor iki, «Herkes, yaşama, maddi ve mânevi varlığını geliştirme haklarına ve kişi hürriyetine sahiptir.» Şimdi, istifa etmesin, etti istifa, ne olacak, hapis mi yapacağız, zorla tutup eline kelepçe vurup hizmet mi gördüreceğiz? İstifa edemez, ederse, zorla bir subayı, hele Silâhlı Kuvvetler gibi, ordu gibi çok daha mühim müessesede zorla çalıştırabilir miyiz ve bunu Yüce Heyetiniz doğru bulabilecek mi? İstifa ettiği takdirde birtakım tazminatı, müeyyidesi konulur. Bu şekilde katî olarak hüküm konmaz. Bu durumda maddeyi tatbik etmek de zordur. Ne yapacaksın istifa edene. Binaenaleyh, bu hususta Komisyon izahat vermek lûtfunda bulunurlarsa mesele açıklığa kavuşmuş olur. Aksi takdirde bu maddenin değiştirilmesi daha uygun olur. Hürmetlerimle.
|
BAŞKAN — Buyurun llyas Kılıç.
|
İLYAS KILIÇ (Samsun) — Muhterem arkadaşlarım, Sayın Yılanlıoğlu'nu dinlememiş olsaydım söz almayacaktım. Şimdi arkadaşlar, arkadaşlarımız zannediyor ki, hep şahsın hakkı vardır. Devlettin hakkı yok mu? Devletin de hakkı vardır. Şahsın hakkı olduğu yerde Devletin vazifesi, Devletin vazifesi olduğu yerde şahsın hakkı vardır. Şimdi bu umumi bir hüküm ve mecburi hizmettir, bütün kanunlarda buna muvazi olarak 3-5 sene gibi hükümler vardır. Siz alıyorsunuz bir kişiyi, Devlete ait okullarda okutuyorsunuz, diğer mekteplerden ayrı olarak birtakım haklar ve statüler tatbik ediyorsunuz, ondan sonra Devlete hizmet vermeye başlıyor e, onun okuduğu müddetçe Devlete hizmet etmesi Anayasaya mugayir değil, onun asğari bir müddetle yükümlü olması esasen okumuş olduğu mekteplerde Devletin kendisine sarf etmiş olduğu masrafların emeği karşılığı olarak kabul edilmiştir. Peşinen kabul edilmiş, buna ait mektebe girerken de şartname imza etmiştir. Binaenaleyh, buradaki on sene Anayasanın kişi haklarını tanzim ederken öngördüğü hükümlere bence asla mugayir değildir. Çünkü hak ve vazifeler karşılıklı olduğuna göre, sayın arkadaşım burada benim anlayışıma göre haksız gibi geliyor. Asgari müddettir bu ve normaldir. Benim hukukî anlayışımla da Anayasaya asla aykırı değildir. Şimdi ya istifa ederse, evet edebilir. Ama diğer kanunlarda da buna muvazi hükümler vardır. Onlara tabi olacaktır, istifa ederse. O zaman cezai hüküm giyecektir. Yani cezayı müstelzim bir fiil işlediği zaman ona ait kanun var arkada, yanda ona ait kanun var, o kanun kendisine elbette ki tatbik edilecek. Yabancı ile evlense. Evlenemez diyor, müstafi sayılacaktır. Şimdi şu anda aklıma gelmiyor, fakat buna mümasil birtakım hükümler var, yapılamaz, yapılırsa cezası var; Ceza kanunlarından bu müesseselerin çalışmasını tanzim eden ve çalışma esnasında işlemiş olduğu fiillerin hukukan suç veya suçun cezayı müstelzim olduğu hallerde de kendisinin hesap vereceğine ait ayrıca kanunlar vardır. Binaenaleyh 10 senelik bir müddet asla Anayasaya mugayir değildir. Normal kabul edilmiş ve diğer kanunlarımızda buna ait hükümler vardır. Ben üzülerek söyliyeyim ki, bir arkadaşımla aynı fikirde değilim. Tahmin ediyorum ki diğer arkadaşlarım da benimle beraberdir. Saygılar sunarım.
|
BAŞKAN — Sayın Akalın buyurun.
|
MUSTAFA AKALIN (Afyon Karahisar) — Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri, tüm Silâhlı Kuvvetler Personel Kanununun 115 nci maddesinin getirdiği hüküm ilk bakışta Anayasaya aykırı gibi görünür. Hakikaten arkadaşımız Yılanlıoğlu'nun dediği gibi, on sene gibi bir mecburiyet koymak, istifa edememesi için tahdit koymak ilk bakışta insana hürriyeti tahdid ediliyor gibi ve Anayasaya aykırı gibi geliyor. Ama hepimizin bildiği üzere nihayet Türk Devleti kuruluşundan bu güne kadar askerî bir Devlet olarak kurulmuş, ve binaenaleyh askerliği mecburi olarak kabul etmiş bir Devlet için eğer subay ve astsubayların 10 sene hizmet etme mecburiyetni Anayasaya aykırı görürsek, o takdirde mecburi hizmet olarak vatan evlâdını alıyoruz, evinden getiriyoruz, askersin diyoruz ve onu kanunların tâyın etdiği müddet kadar 1,5 - 2 sene hattâ bir zamanlar, 4 yıl askerlik yaptırılıyordu. Asker, kalkıp da hayır ben yapmıyacağiım diyebiliyor mu? Hayır diyemez. Kaldı ki diğer maddelerde yeri gelecek o zaman yine filkrimizi beyan edeceğiz, belki ileride 118 nci madde gelecektir, orada bahis mevzuu oluyor. Harb okulu ve yüksek okullardaki talebelerin, astsubay öğrecilerinin ve bir aylık intibak devresinden sonra istifa edemiyecekleri hususu üzeninde belki tartışılabilir. Ancak, artık subay çıkmış, astsubay olmuş, Devlet ona birtakım sırlarımı açmış, bir takım bilgiler öğretilmiştir. Elbette bunun karşılığı 10 yıl mecburî hizmet görürcesine istifa edememesi şartının konulması Anayasaya aykırı olmaz kanaatindeyim. Bu itibarla maddenin yerinde olduğunu ve aynen Ikalbulü gerıeiktüğini arz etmek isterim. Saygılarımla.
|
BAŞKAN — Sayın İşgüzar, buyurun.
|
HİLMİ İŞGÜZAR (Sinop) — Muhterem milletvekilleri, ben, benden önce konuşan arkadaşlarımın bâzı fikirlerine iştirak etmekle beraber bir noktaya temas etmek için huzurunuza geldim. 115 inci madde Anayasaya aykırı bir madde değildir. Çünkü kamu yararı olduğu yerde özel şahıs ve kişilerin menfaatleri ondan sonra gelir. Her şeyde bir vazife hak ve mükellefiyetler karşılıklı birbirlerine çeşitli tâvizler venmek mecburiyetindedir. Burada «Muvazzaf subaylar, astsubaylar, subay ve astsubay nasbından itibaren 10 sene hizmet etmedikten sonra istifa edemezler» kaydı, esasında askerliğin icabatıdır. Benden önce konuşan sayın arkadaşım Mustafa Akalın'ın da söylediği gibi, bâzı zaman memleket menfaatlerinin korunmasını sağlamak için şahısları askere alıyoruz, iki sene, üç sene, beş sene; bunları hizmet servisinde çalıştırıyoruz. Bu bakımdan Anayasa ile ilgisini şahsan bendeniz göremiyorum. Yalnız bu maddenin biraz daha elâstiki olabilmesi için; On yıl hizmet etmedilkçe istifa edemezler, ancak Devletin bunlara yaptığı çeşitli yardımlar vardır, çeşitli masraflar vardır, ödeme yapılır, masrafları ödeme yapmak suretiyle istediği zaman ayrılabilir imkânının maddede yer alması yerinde olurdu. Benim görüşüm bu merkezdedir. Hürmetler ederim.
|
BAŞKAN — Başka söz istiyen?... Buyurun efendim.
|
GEÇİCİ KOMİSYON BAŞKANI İSMAİL SARIGÖZ (Rize) — Muhteremi arkadaşlar, 115 nci madde subaylarla, astsubayların yükümlülüklerini tanzim etmektedir. Takdir buyuracağınız veçhile Silahlı Kuvvetlere lüzumlu personel yetiştirebilmek için Devlet harb okulları, astsubay okulları, harb akadamileri ve çeşitli okullar açmış ve bunlara talebe almak suretiyle Silahlı Kuvvetlerin çeşitli bölümlerine personel yetiştirmektedir. Bu personeli yetiştirebilmesi için Devletlin giriştiği türlü külfet vardır. Devlet buna mukabil âdeta hizmet akdi gibi bir akidle bu personelle kendisine bir yükümlülük tahmil etmek suretiyle bir akit yapmış durumuna girmekledir. Şimdi eski arkadaşlar hatırlıyacaklardır. Silâhlı Kuvvetlerde istifa süresi 15 yıldır. O zaman, bu sürenin Anayasaya aykırılığı iddia edilmedi, fazla, uzun olduğu iddia edildi ve bilâhara çıkarılan bir kanunla on yıla indirildi.
Yılanlıoğlu arkadaşımız bu sürenin fazla olduğunu iddia etseydi belki bir başka şekilde düşünmek mümkün olurdu. Ama Anayasaya aykırılığı İddia edildikte bunun Anayasaya aykırılığı ile uzaktan yakından bir alakası olduğunu kabul edemiyoruz. (1961 Anayasası, Md.65. IRBIK) Şimdi Sayın İşgüzar arkadaşım dediler ki; biz prensip itibariyle ve bir yükümlülük olması bakımından bunun muhafazasında zaruret görürüz. Ancak masrafları ödediği takdirde, Devletin yaptığı masraflar ödendiği takdirde bu kimselere istifa edebilme imkânlarını her sürede tanıyalım. Böyle anladım, yanlış anlamadıysam. Takdir buyuracağınız veçhile Silâhlı Kuvvetlerin bir personel plânlaması vardır. Bu suretle harb okullarında, çeşitli askerî okullarda okuyup, okullarını bitiren vatandaşlara, Devletin masraflarını ödediği takdirde istifa etme imkânını tanırsak, ona bir yükümlülük teklif etmezsek o takdirde Devletin personel plânlaması, Silâhlı Kuvvetlerim personel plânlaması alt üst olacaktır. Kaldı ki, komisyonumuzun verdiği bir önerge ile 5434 sayılı Kanunda özel olarak tanzim edildiği bâzı hallerde subaylar, istifa etmiş kabul edilmekte ve Devletim yaptığı masraflar da maddenin fıkralarında tesbit edilen hadler içerisinde kendilerinden tazminat olarak ödettirilmektedir. Bu yükümlülüğü şahsi haklar takyidediliyor diye kabul ettiler. Biz bunu böyle düşünmüyoruz. Meselâ şahsi hakların bâzı hallerde buradaki durumdan daha ileri nisbetlerde takyidedildiği vâkıdır. Fıkralarda gelecektir, yabancılarla evlenenler ayrı bir muameleye tabi tutuluyorlar. Bugün dışişleri memurları yabancı memurlarla evlendikleri takdirde istifa etmiş sayılıyor ve kendilerinden Devlettin yaptığı masraflar tahsil ediliyor. Bu itibarla burada bir zaruret varıdır. Anayasa ile uzaktan yakından aykırılık bakımdan bir alâkası yok. Maddenin aynen kabulümü istirham ederiz.
|
FERDA GÜLEY (Ordu) — Söz istiyorum.
BAŞKAN — Komisyon önergesi üzerinde mi?
FERDA GÜLEY (Ordu) — Evet.
BAŞKAN — Buyurun efendim.
C.H.P. GRUPU ADINA FERDA GÜLEY (Ordu) — Muhterem arkadaşlarım, evvelâ bundan evvelki birleşimlerde kabul edilmiş olan bir usule bu birleşimde de riayet edilmesinin kanunun müzakeresinde çok faydalı olacağını hatırlatmak istiyorum. Komisyon, şimdi dinlediğiniz veçhile, bu madde de 5434 sayılı Kanunun bu mesele ile ilişkin maddenin iki hükmünü, iki fıkrasını getirerek, diğer yönlerden düzeltmeler yaparak, maddeye hakikaten güzel şekil vermiştir. Metnin 115 nci maddesi okunmadan evvel komisyonun 115 nci maddesi okunsa ve müzakereye mevzu o olsaydı, bâzı arkadaşlarımız daha bu madde üzerinde aydınlanmış olacakları için ve bendeniz de bu sözü şimdi değil o vakit alacaktım. Muhterem arkadaşlarım, bu maddede subaylar ve astsubaylar istifa yönünden birleştirilmektedir. Çünkü, bu iki sınıf birbirinden istifa yönünden ayrı idiler. 5802 sayılı Astsubay Kanununa göre astsubaylar, dokuz yıl hizmet etmedikçe, subaylar da on yıl hizmet etmedikçe istifa edememekte idiler. Şimdi astsubaylar, subaylar gibi on yıl hizmet etmedikçe istifa edemez durumu getirilmektedir. Komisyonun değiştirgesinde de metindeki bu had muhafaza edilmiştir. Anayasaya aykırı değildir, tabiî hiçbir alâkası yoktur. Elbette ki Devlet, akdin iki tarafından biri olarak böyle bir şey getirebilir. Karşı taraf kabul etmezse mesele yoktur. Ancak, bu hizmet süreleri getirilirken bu işin hukuku, mantığı ne idi, ne olabilir? Evet Devlet bir şart koşuyor, kabul eden vatandaş gelir, kabul etmiyen gelmez. Ama, bunun bir mantığı, bir hukuku vardır. Bu da o şahsa Devletin yaptığı masraf ile izah edilebilir, hizmetin ağırlığı ile izah edilebilir. Yani unsurları vardır. Biri, 15 sene iken, öbürü değildi, biri 10 sene iken öbürü dokuzdu. Şimdi astsubaylara, ona da on sene diyoruz. Astsubay dediğiniz,
Subay, harb okuluna eğer doğrudan doğruya alınmışsa veya bir fakülteye doğrudan doğruya alınmışsa düşününüz
Hele ortaokuldan itibaren, liseden itibaren harb okulundan, kaynaktan böyle gelen bir subay, Devlete pahalıya mal olmuştur. Mecburi hizmet kıstası, nihayet böyle bir mantıktan hareket etmek iktiza eder. İkisi de on sene. Birine çok masraf yapıldığı için evet on sene, öbürüne o kadar masraf yapılmamış. Denilebilir ki, harb okuluna birden alsak... Hiç masrafsız geliyor, ona on sene diyoruz. Askerî mektepten gelen? Ona da on sene diyoruz. Evet, Devlet olarak, mukavelenin bir tarafındaki Devlet diyor ki, liseyi bitiren bir genç, on sene mecburi hizmetin vardır, gel. Şimdi...
|
BAŞKAN —;
Sayın Güley,
Müddetin beş dakika ile tahdid edilmiş olduğunu hatırlatırım efendim.
|
FERDA GÜLEY (Devamla) — Biliyorum efendim. Şimdi nihayet bunun astsubaylar için eski kanunda olduğu gibi dokuz seneye indirilmesi kanaatimce nasafete, madelete uygundur. Eğer bu plânlamayı bozuyor, işte hepsi on sene olsun falan diye bir direnme, efendim on senede birleştirme yoluna gidilecekse, ki ben bunu tervic edemiyorum, (tervic; bir fikire katılma, desteklemek.IRBIK) bu takdirde işte Anayasa ve kişi hürriyetlerine değinen arkadaşlarım için bilhassa söylüyorum, bunu da 5802 sayılı Kanunun dokuz seneyi tanzim eden hükmüne göre astsubay olmuşları, yani, halen bu tasarı çıkmadan evvel, kanunlaşmadan evvel, astsubaylık vazifesi yapmış olanları mutlaka bu hükmün dışına çıkarmak lâzımdır, işte Anayasaya ilişkin hüküm budur, müktesep hak vücut bulmuştur. Ben dokuz sene üzerinden hizmet yapacağım diye astsubay olmuşum. Bu kanun dolayısiyle on sene çalışana yeni bir hüküm getiriyor. Benden sonrakiler için tatbik edilebilir, benim için tatbik edilmemesi lâzımdır. Ya bu maddenin metninde bu gelmeliydi, ben bunu bekliyordum değiştirge önergesinden, yahut da daha evvelki bir maddede olduğu gibi, geçici maddelere bu madde ile ilişkin bir hüküm getirilmelidir. Komisyon eğer böyle getireceğiz derlerse hiç önerge filân verımiyerek kendilerine teşekkür ederim. Bu metnin oylanmasını rica ederim. Cumhuriyet Halk Partisi Grupu olarak bu iki husus dışında komisyonca gelen önergeyi tasvibettiğimizi saygılarla arz ederiz.
|
BAŞKAN — Komisyon, buyurun efendim.
|
GEÇİCİ KOMİSYON BAŞKANI İSMAİL SARIGÖZ (Rize) — Muhterem arkadaşlarım; Sayın Güley, astsubaylarla subayların mecburi hizmet sürelerinin onar sene olarak tesbitini, kendilerine Devletin yaptığı masraflar itibariyle bir kademeye tabi tutmak gerekir gibi, ben böyle anladım, beyanda bulundular ve dediler ki, meselâ askerî liselerde okumuş bir talebenin bilâhara harb otkıulunu bitirerek subay çıkması takdirinde Devletin yapacağı masraflar doğrudan doğruya astsubay okuluna girmiş ve astsubay çıkmış bir vatandaşa Devletin yaptığı masraflar arasında fark vardır. Bu fark doğrudur. Yalnız, biz burada Devletle bu okullara girip subay veya astsubay çıkacak olan vatandaşlar arasındaki akitte tek hizmet haddini de nazarı itibara aldık. Eğer, Devletin yaptığı masrafları nazarı itibara alarak, bu masrafların derecesine göre dereceli bir hizmet mükellefiyeti yükleseydik bu takdirde, Silâhlı Kuvvetlerde bir personel buhranına, bir personel plânlamasının intacına imkân kalmazdı. Mesele doğrudan doğruya harb okuluna girmiş, harb okulunu iki yılda veya üç yılda bitirmiş bir vatandaşın mükellefiyeti ile, o zaman askerî liseye girmiş bir vatandaşın mükellefiyeti arasında fark olacak ve bu personel plânlaması alt, üst olacaktı. Biz buna gitmedik. Her iki zümreyi de on yıl mecburi hizmete tabi tutmak suretiyle bir had içerisinde yükümlülüğe tabi tuttuk.
|
BAŞKAN — Muhterem arkadaşlarım; Geçici Komisyonun önergesini oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Kabul etmiyenler... Geçici Komisyonun önergesi kabul edilmiştir.
Geçici Komisyonun maddeye vermiş olduğu yeni şekli, 115 nci madde olarak oylarınıza arz ediyorum. Kabul edenler... Kabul etmiyenler... 115 nci madde yeni şekli ile kabul edilmiştir.
|
Ey, “astsubaylara” bu 15 senelik “mecburî hizmet” gömleğini giydiren 27 Mayıs'ın darbeci subayları!..
Mezarlarınızda şimdi ters dönün, inşallah!..
* * * * *
1971 senesine vâsıl olduğumuzda,
TSK’nın gahraman gomutanları subayları,
Silâhlı Kuvvetler nâmına tıpda uzmanlık, mühendislik vs. eğitim almak için
Yurt içi ve yurtdışına subaylar gönderdiğini keşfetdi…
Aşağıda gördüğünüz 1424 sayılı kânunun 36’ncı maddesi ile de
Bu “talebe” subaylarımızın “mecburî hizmet” süresini tesbit edecekler idi.
İyi bir teklif olduğunda “astsubay” sınıfını hukukda yok sayan subaylarımız,
Konu budaklı cinsinden “mecburî hizmet” kazığı sokmak olunca,
Köle asker astsubayları da kendi düşdükleri bok çukuruna çekdiler…
Bir astsubayın;
Silâhlı Kuvvetler nâmına tıpda uzmanlık ve mühendislik eğitimi için
Yurtiçinde veya yurtdışında kursa gönderildiği ne zamân görüldü?
İşde, nâmussuz subaylarımız,
Yuriçi ve yurtdışında tıpda uzmanlık, mühendislik vs. eğitimleri için kendilerine kesilen 15 senelik “mecburî hizmet” cezâsına,
Hiçbir alâkası olmadığı hâlde, Ordumuzun köle askeri olan “astsubayları” da dâhil etdiler…
Köle astsubay sınıfına hayırlı olsun!..
* * * * *
Sözde Kıbrıs Barış Harekâtının ertesi senesinde;
Eskişehir milletvekili Ayşe Aliye KÖKSAL ve vekil 33 arkadaşı meclise bir kânun teklifi verdi.
Bu teklif ile;
Yurt içi ve yurtdışında Silâhlı Kuvvetler nâmına tıpda uzmanlık, mühendislik vs. eğitim almak için gönderilen subayların bu eğitimlerde geçen sürelerinin “mecburî hizmetden” mahsub edilmesini isdediler
Hiç alâkası olmadığı hâlde “astsubayları” da bu kânun teklifine, boşlukları doldurmak için “safra” niyetine eklemişler!
* * *
Meclisdeki harâretli münâkaşalara bakdığımda;
Bu kânun teklifinin kabul edilmesi için götünü yırtan vekillerden bâzılarının,
İç oğlanı dâmatlarının
Ya da
Daşşağı doğuşdan incili mahdumlarının bu eğitimleri alan “torpilli subaylar” olduğu hissine kapıldım.
Sömürgen subaylarımız;
Bu eğitimleri alan subayların kuyruğuna takdıkları “muvazzaf subayların” da “mecburî hizmet” süresini bu tufada 15 seneden 10 seneye indirmeye çalışmışlar!..
Fakat
Kendisi de tekâüd bahriye zâbiti olan sabık Deniz Kuvvetleri Komutanı
Ve dahi
Dönemin Cumhurbaşkanı olan Fahri Sabit KORUTÜRK bu zokayı yutmamış!
Şimdilik de olsa zor, oyunu bozmuş!
TBMM’nin kabul etdiği bu kânunu Cumhurbaşkanı;
27 Mayıs darbeci subayların yapdığı 1961 Anayasa’sı 93’üncü maddesinin kendisine verdiği yetkiye müsteniden reddetmiş.
Böylece mamacı subaylarımızın kendi zâdegân iç oğlanları ve daşşağı incili mahdumları için verdikleri bu tezgâhda hevesleri kursaklarında kalmış!
Ve meclisin kabul etdiği bu kânun da böylece “kadük” olmuş!
* * * * *
1976 senesinde kabul edilen 2028 sayılı kânun ile
Yurt içi ve yurtdışında Silâhlı Kuvvetler nâmına tıpda uzmanlık, mühendislik vs. eğitim almak için gönderilen subayların bu eğitimlerde geçen sürelerinin 15 senelik “mecburî hizmetden” mahsub edilmesi için
1975 senesinde meclise verilen kânun teklifini
Kendisi de tekâüd bir deniz subay olan sabık Deniz Kuvvetleri Komutanı
Ve dahi
Dönemin Cumhurbaşkanı olan Fahri Sabit KORUTÜRK veto etmiş idi!
Daha aradan bir sene bile geçmeden,
Kendi zâdegân iç oğlanları ve daşşağı incili mahdumlarının “mecburî hizmetinin” azaltılması için
TBMM’ye bir hücum daha yapdılar.
Aynı kânun teklifini daha şunun şurasında
Geçen sene reddeden Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Sabit KORUTÜRK, birden bire irşâd oldu!
Artık bundan böyle;
Kendi zâdegân iç oğlanları ve daşşağı incili mahdumları olan subaylarının;
Silâhlı Kuvvetler nâmına tıpda uzmanlık, mühendislik vs. eğitim için yurt içi ve yurtdışında geçen süreleri, 15 senelik “mecburî hizmetden” mahsub edilecek idi.
Bir buçuk senelik kısa bir süre içinde 180 derecelik bu keskin dönüş için
Cumhurbaşkanı Fahri Sabit KORUTÜRK‘ü irşâd eden hakikât ne idi acap?..
* * * * *
27 Mayıs darbesi bahânesi ile T.C devletinin üzerine çullanan cuntacı subaylar,
Darbenin hemen ertesinde 1961 Anayasası’nı tezgâha sürmüşler idi.
Bu darbeden sâdece 20 sene sonra
Aynı suratlı fakat sâdece isimleri farklı başka darbeci subaylar
Bu kez de 12 Eylül’de T.C devletinin üzerine çullandılar.
Ve darbenin hemen ertesi senesinde de 1982 Anayasası’nı piyasaya sürdüler.
Darbecibaşı subay Zottirik Kenan, artık Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş idi…
Aynı sene içinde piyasaya sürdükleri 2642 sayılı aşağıda gördüğünüz şu kânun ile de
Devleti ele geçiren “muvazzaf subaylar” ile birlikde,
“Muvazzaf olmayan köle astsubayların” “mecburî hizmet” süresini 15 sene olarak tahkim etdiler.
* * * * *
TSK’nın muhteşem subay gomutanları,
Subay ve astsubay okullarından temin etmeyi beceremedikleri subayları,
Sivil piyasadan tedarik etmek için 2001 senesinde bir kânun tertip etdiler.
Bu kânun ile TSK’da ilk defâ olmak üzere “sözleşmeli subay ve astsubay” sınıflarını icâd etdiler.
Sayısını Genelkurmay Başkanlarının bilmediği "subay ve astsubay sınıflarına" ilâve olarak,
Artık ordumuzu “sözleşmeli subay ve astsubay” kurtaracak idi...
Gerzek subaylarımızın 2001 senesinde tertip etdiği
“Sözleşmeli subay ve astsubay” sınıfı hakkındaki düşüncelerimizi izhâr etdirmeden evvel,
Bu konuda gönderdiğim CİMER dilekceme
Ve dahi
Bu dilekceme Millî Savunma Bakanlığının verdiği cevâbı sizlere bildireyim.
Dönemin Genelkurmay Başkanının, dönemin siyâsî gerzeklerine dayatdğı
Ve dahi
2001 senesinde piyasaya sürdükleri “sözleşmeli subay ve astsubay” kânunu hakkında
Bıldır şöyle bir dilekce gönderdim CİMER’e;
KONU: TSK’de İstihdam Edilen Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında. İLGİ: (a) 4678 sayı ve 13 Haziran 2001 târihli TSK’de İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kânun. (b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu. (c) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.
1. İlgi (a)’da merkûm kânun; TSK’de ihtiyaç duyulan sınıflarda istihdam edilmek üzere sözleşmeli olarak alınacak subay ve astsubayların hukukunu tanzim eden temel kânundur. S. Sayısı : 579 ile TBMM’ye takdim edilen işbu kânunun Komisyon Rapor sayısı ise 1/698’dir. Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonlarının hazırladığı işbu Komisyon Raporlarının “Genel Gerekce” başlığı altında; 4678 sayılı işbu kânunun hedefleri şöyle tefrik ve tavzih edilmekdedir; (…) Belirtilen sebepler çerçevesinde bir zaruret olarak ortaya çıkan sözleşmeli subay ve astsubay istihdamının; a) Kıt'aların takım komutanı ve küçük rütbeli subay ve astsubay ihtiyacının, harp okulu ve astsubay okulu kaynaklı subay ve astsubaylara nazaran daha ekonomik olarak karşılanması b) Yedek subaylara nispetle, daha uzun süre istihdam edileceklerinden birçok hizmetin kısmen profesyonel personel ile yürütülmesine imkân verilmesi, c) Harp okulu mezunu subayların daha etkin ve kritik görev yerlerinde kullanılması, d) Yedek subay istihdamının zamanla azaltılmasına ve hatta kaldırılmasına imkân verilmesi, e) İleride, dış kaynaktan subay alımı uygulamasının durdurularak denenmiş çalışkan, istikbal vadeden sözleşmeli subayların muvazzaf subay kaynağına aktarılarak, dış kaynağın getirdiği olumsuz personel problemlerinin asgari seviyeye indirilmesi, f) Üst kademelerde arzu edilen subay ve astsubay mahrutunun teşekkülünde idareye elastikiyet sağlanması, g) Kısmen profesyonel ordunun teşkiline bir adım daha yaklaşılması, h) Diğer subay ve astsubay kaynaklarında meydana gelecek değişikliklerin telafisinde elastikiyet sağlanması, ı) İstihdam alanında, ülke çapında yeni bir iş sahası açılması, j) Sözleşmeli astsubayın sırasıyla önce muvazzaf astsubay daha sonra da muvazzaf subay olabilmesi, Mümkün olduğundan motivasyon ve verimlilik açısından da herhangi bir problemle karşılaşılmayacağı değerlendirilmektedir.
2. İlgi (a)’da mezbûr işbu kânunun bugüne kadar geçen 18 senelik süre içindeki saha tatbikatı neticesinde; a. Kânunun yukarıda görülen temel hedefleri tahakkuk etdirilmiş midir? b. Tahakkuk etdirilmiş ise şâyet; b.1. Hangi hedefleri b.2. Hangi ölçü/derecede tahakkuk etdirilmişdir? c. İşbu kânun mucibince bugüne kadar istihdam edilen sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubay sayısı nedir? ç. İşbu kânun, hangi ülke kânunundan iktibas edilmişdir? d. Dünyanın hangi devletlerinin silahlı kuvvetlerde “sözleşmeli astsubay” istihdam edilmekdedir?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim beş suâlimi İlgi (b ve c) mevzuât muvacehesinde Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim.10.09.2019. 1902077502.
|
“Sözleşmeli subay ve astsubay” sınıfı hakkında yukarıdaki dilekcemde gördüğünüz suâllerime
30 Mart 2020 Pazartesi günü (bugün) Millî Savunma Bakanlığı aşağıda gördüğünüz şu cevâbı verdi.
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish CM Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi <Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.; Mon 3/30/2020 5:39 PM To: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
CİMER başvurunuz incelenmiştir.
Bilgi edinme talebiniz , 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ; Madde 7- Bilgi edinme başvurusu, başvurulan kurum ve kuruluşların ellerinde bulunan veya görevleri gereği bulunması gereken bilgi veya belgelere ilişkin olmalıdır. Kurum ve kuruluşlar, ayrı veya özel bir çalışma, araştırma, inceleme ya da analiz neticesinde oluşturulabilecek türden bir bilgi veya belge için yapılacak başvurulara olumsuz cevap verebilirler. Madde 25- Kurum ve kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkının kapsamı dışındadır. Ancak, söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum çalışanlarının bilgi edinme hakları saklıdır. Kapsamında değerlendirildiğinden cevap verilememektedir. İyi günler.
|
Yukarıda gördüğünüz cevâbına bakdığımda;
Sözleşmeli subay ve astsubay kânununun kabul edilmesi için
Millî Savunma Bakanlığı’nın 2001 senesinde TBMM’ye beyân etdiği “gerekceleri” çokdan unutduğunu
Ve aslında TBMM’deki konuşmalarında “osdurup osdurup” ipe dizdiğini gördüm!..
Aslında “sözleşmeli subay ve astsubay” kânununun yukarıda gördüğünüz “gerekcesi”, bahâne idi…
Fakat
Bu kânun ile subaylarımızın “mama” hânesine yazılacak “irâd” şahâne idi…
Bakınız,
Bu kânun ile nâmussuz subaylarımız, aslında ne "halt" etmek isdemişler;
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE İSTİHDAM EDİLECEK SÖZLEŞMELİ SUBAY VE ASTSUBAYLAR HAKKINDA KANUN;
Dönem : 21, Yasama Yılı : 3. T.B.M.M. (S. Sayısı : 579).
Türk Silâhlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonları Raporları (1/698);
(…) Sözleşmeli subay ve astsubay sistemi ile;
harp okullarına alınacak öğrenci miktarı azaltılacak, ve mevcut öğrencilerin de kurmaylık ve yükselme şansları daha da artacak...
|
Peki, Sen, kurnaz kurmay subay ne yapacaksın?
Gebeş beylik beygiri gibi karargâhda;
Ve
Vay sizi, nâmussuzlar vay!..
|
* * * * *
2002 seçimlerinde devleti ele geçiren AK Parti isimli fırka;
Evvelâ “iktidâr” olmuş,
Muayyen bir zâman sonra da “muktedir” olmuş idi.
15 Temmuz’a giden meş’um ve dönülmez yolda;
Hem rakiplerini bir an evvel saf dışı bırakmak
Hem de
Akdaşlarını bir an evvel isdediği mevki ve makâmlara yerleştirmek için
2012 senesinde bir kânun piyasaya sürdü!..
Bu kânun ile;
"Muvazzaf subaylar"
Ve dahi
"Muvazzaf olmayan astsubayların" “mecburî hizmet” süresi 15 seneden 10 seneye tenzil edildi.
Gerekce mi?
Dört sene sonrasının 15 Temmuz akşamına bakmak kâfi olur!..
* * * * *
Devletin üzerine çullanan AK Parti fırkası,
15 Temmuz akşamı abdestsiz yakalanmış ve kelleyi teslim etmesine ramak kalmış idi!
2012 senesinde piyasaya sürdüğü 6318 sayılı kânun ile
15 Temmuz’un kozmik odasının kilidini açan hükûmet,
Aynı kapıdan rakiplerin girmesini engellemek için
6318 sayılı kânun ile açdığı kozmik kapıyı
15 Temmuz'un ertesi senesinde bu kez de 681 sayılı KHK ile kapatdı.
Bu KHK ile bıldır olduğu gibi Ak Parti fırkası;
Muvazzaf subayların
Ve dahi
"Muvazzaf olmayan astsubayların" “mecburî hizmet” süresini 10 seneden 15 seneye terfi etdirdi.
Gerekce mi?
Adama laf bir kere söylenir,
Biz de söyledik ya!...
* * * * *
AK Parti fırkası;
Daha bıldır, 681 sayılı KHK ile alelacele,
15 seneye terfi etdirdiği “muvazzaf subay” ve “muvazzaf olmayan astsubay” “mecburî hizmet” süresini
15 Temmuz’dan iki sene sonra tezgâha sürdüğü 7073 sayılı kânun ile tahkim etdi.
"Gerekcesi", bir kânunun nâmusudur!..
Darbe dönemlerinde darbeci subaylarımızın yapdığı kânunların bile
İyi kötü “gerekcesi” var idi.
Peki,
Ak Parti fırkasının 2018 senesinde yapdığı bu kânunun “madde gerekcesi” nerede?
"Madde gerekcesi bulunamadı!.."
* * * * *
Ne idüğü belli olmayan corona virüs ile çalkanan içinde yaşadığımız şu senenin
İçinde yaşadığımız ayının 11’nci gününde
“Muvazzaf olmayan astsubayların” “mecburî hizmet” süresinin tenzil edilmesi için
CHP milletvekili Murat BAKAN, TBMM’ye bir kânun teklifi tevdi etdi.
2/2714 Esas Numaralı bu kânun teklifi ile Murat BAKAN,
“Muvazzaf olmayan astsubayların” 15 sene olan “mecburî hizmetinin” 10 seneye indirilmesini talep etdi.
Kendisi de bir “astsubay” mahdumu olan CHP milletvekili Murat BAKAN,
TBMM’ye verdiği kânun teklifinin “genel gerekcesi”nde şu savları ileri sürdü.
GEREKÇE
Astsubayların eğitim süreleri Meslek Yüksekokulu mezunu oldukları için 2 yıl ve önlisans, subayların ise Harp Okulu mezunu oldukları için 4 yıl ve lisans düzeyidir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin subay ve astsubay yetiştirme süresi ve birinin önlisans, diğerinin lisans düzeyinde olması ve bu eğitim için harcanan bedelin de farklı olması ancak eğitim süreleri farklı olan astsubay ve subayların aynı sürede mecburi hizmete tabi tutulmaları Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olup, toplum vicdanını da zedelemektedir. Bu nedenle astsubaylar ile subaylar arasındaki mecburi hizmet yükümlüğü süresinin farklılaştırılması amacıyla bu kanun teklifi hazırlanmıştır.
|
Aynı zamânda hukukcu olan Murat BAKAN’ın kânun teklifinin “madde gerekcesi” de şöyle idi;
MADDE GEREKÇELERİ
MADDE 1- 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda, 681 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Milli Savunma İle İlgili Bazı Düzenlemeler Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 29. Maddesi ile değişiklik yapılarak 926 sayılı Kanunun 112. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “Muvazzaf subay ve astsubaylar subay ve astsubay nasbedikleri târihden itibaren fiilen onbeş yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.” cümlesi “Muvazzaf subaylar subaylığa nasbedikleri tarihten itibaren (fiilen kelimesi burada yok. IRBIK) on beş yıl, muvazzaf astsubaylar astsubaylığa nasbedildikleri tarihten itibaren fiilen on yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.” şeklinde değiştirilerek; astsubay ve subayların eğitim süreleri arasındaki farktan kaynaklanan eşitsizlik giderilmeye çalışılmaktadır. Astsubayların eğitim süreleri 2 yıl, subayların ise 4 yıldır, bu eğitim için harcanan bedel de farklıdır. Dolayısıyla eğitim süreleri farklı olan astsubay ve subayların aynı sürede mecburi hizmete tabi tutulmaları Anayasa’nın eşitklik ilkesine aykırı olup, toplum vicdanını da zedelemektedir.
|
Madde 1- 27.7.1967 tarihli 926 sayılı kanunun 112. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “ “Muvazzaf subay ve astsubaylar subay ve astsubay nasbedikleri târihden itibaren fiilen onbeş yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.” cümlesi “Muvazzaf subaylar subaylığa nasbedikleri tarihten itibaren fiilen on beş yıl, muvazzaf astsubaylar astsubaylığa nasbedildikleri tarihten itibaren fiilen on yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.” şeklinde değiştirilmiştir.
|
“Muvazzaf olmayan astsubayların” 15 sene olan “mecburî hizmet” süresinin 10 seneye indirilmesi için
“Astsubay” mahdumu ve hukukcu CHP milletvekili Murat BAKAN,’ın
TBMM’ye verdiği kânun teklifine “gerekcesi” açısından bakdığımda;
Bu kânun teklifinin “ölü doğmuş ve kadük” bir kânun olduğunu şimdiden ilan ediyorum.
“Muvazzaf olmayan astsubayların” “mecburî hizmet” süresinin 10 seneye indirilmesi konusunda
Murat BAKAN, sâmimî ise şâyet;
6077 sayılı kânunu TBMM’deki savunmasını kendine "örnek" alarak okumasını,
111 sayılı Birleşimi kendisine "ibret" alarak okumasını,
Ve dahi
Önemle tavsiye ederim.
Birincisi bu!...
Milletvekili Murat BAKAN’ın billmesi icâb eden ikinci husus da şudur;
Murat BAKAN, kusura bakmasın! Hem “gerekcesi”nin zayıflığı ve hattâ içinin "boş" olması bakımından Hem de "astsubay" için talep etdiği 10 senelik “mecburî hizmet” süresinin "çok olması" bakımından Bu kânun teklifini, bir hukukcu hazırlamışa hiç benzemiyor!
Yoldan geçen herhangi bir vatandaşı çevirsen ve durumu anlatsan! Desen ki; - Hacı, durum beyle iken beyle... Astsubayın “mecburî hizmet” süresi kaç sene olsun?
O vatandaş şöyle der; - "7,5 sene olsun, be müslüman!.."
Hukukcu Milletvekili Murat BAKAN;
Astsubay mahdumu Milletvekili Murat BAKAN “mecburî hizmet” konusunu;
Zahmet edip de araşdırdı mı acap?..
200 sene evvelinin Prusya Ordusundaki terâziye bile vursak, Türk astsubayına bugün verilen 2 senelik tahsilin bedeli en fazla 4 sene “mecburî hizmet” olabilir!
Sen kendi oğlunu 10 sene “mecburî hizmet” ile köle “astsubay” yapar mısın, Murat? Astsubay çocuğu olan Murat BAKAN'da Prusya Kralındaki kadar da mı vicdân ve insâf yok? Yazıklar olsun sana, Murat!..
Sevr Anlaşmasını Osmanlı Devletine dayatan yedi düvelin düşman gevuru bile 1920 senesinde Osmanlı küçük zâbiti için "12 sene mecburî hizmeti" şart koşuyor idi!..
Fakat Murat BAKAN, hovarda bir mirâsyedi gibi davranmış! Ve dahi Astsubaya 10 sene “mecburî hizmet” mahkûmiyeti giydirmiş. Köle “astsubaya” bir darbe de "astsubay çocuğu" olduğunu söyleyen Murat BAKAN vurmuş!
Murat BAKAN’ın cevâbını bilmesi icâb eden en iç gıcıklayıcı suâl de şudur;
Türkiye’nin sidik yarışdırdığı hangi ordularda “astsubay” ismi verilen “kuma” bir asker sınıfı var?..
Tanıyan var ise şâyet, kendisine söylesin! Elindeki bu uyduruk kânun teklifi ile Murat BAKAN, züccaciye dükkânına girmiş file benziyor... Astsubay çocuğu Murat BAKAN, bu kânun teklifi ile kaş yapayım der iken ancak göz çıkartabilir!.. |
* * *
Ordumuzun köle askerleri olan sözde “muvazzaf astsubay” sınıfının
Hâlen 15 sene olan “mecburî hizmet” süresini 10 seneye indirmek için
Astsubay çocuğu olan CHP milletvekili Murat BAKAN’ın TBMM’ye verdiği bu kânun teklifini
Bize bildiren kıymetli meslek büyüğümüz Fahrettin BAĞRI’ya bu vesile ile teşekkür ederim.
* * *
Yeri geldiğinde bizim her boku bilen Genelkurmay Başkanları;
NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sâhibiz diyerek dübürden üfürmeyi pek iyi bilirler!..
Peki,
Senin o birinci dediğin ordu ne durumda, sen ne durumdasın?
Amerikan Genelkurmay Başkanları;
1956 senesinden beri subayının "mecburî hizmet" süresini değişdirmemiş.
Erini de 1973 senesinden beri sözleşmeli olarak askere alıyor!
* * *
İngiltere’nin yazılı Anayasası bile yok!..
Yazılı Anayasa’sı olmayan bir devletin ordusu,
Askerinin "mecburî hizmet" süresini değişdirmek için linet göt gibi cırt pırt kânun yapar mı?..
Üniversite mezunlarını kabul eden İngiliz Harp Okullarındaki tahsil süresi sâdece 11 ay.
Bu tahsilin karşılığı "mecburî hizmet" ise sâdece 3 sene.
Erini de,
Amerikan Ordusunun yapdığı gibi 2 ilâ 5 sene arasında değişen süreler ile "gönüllü" olarak askere alıyor.
İngiliz ve Amerikan Ordularında;
“Astsubay” olarak tesmiye edilmiş “kuma” bir asker sınıfı olmadığını söylemeye hâcet yok!..
Fakat
Bizim her boku bilen Genelkurmay Başkanları;
Hem kendilerinin
Hem de kuyruklarına takdıkları ve “muvazzaf astsubay” dedikleri köle askerlerin mecburî hizmet süresini
1909 senesinden 2018 senesine kadar geçen 110 senede tam 28 kere değişdirmişler.
Bu yapdıkları ile beyaz subaylarımız, ordumuzu resmen bozmuş!
Bozulan sâdece ordumuz olmamış, elbetde,
Ordumuzu bozan subaylarımızın kendileri de bozulmuş. Bundan hiç şüphem yok!
Peki,
Nerede, subaylarımızdaki bu bozukluk?
Ya da
* * *
T.C Devletinin son 120 senede meriyyete koyduğu kânunlar ile “Muvazzaf subay” Ve Ordumuzun köle askerleri “muvazzaf olmayan astsubay” sınıfına Bugüne kadar takdir edilen “mecburî hizmet” süresini mukâyese etmek için Kânunlardan topladığım rakamları çizelgeye havâle etdim.
İşde, karşıma şöyle rezil bir manzara çıkdı!..
|
* * *
27 Mayıs darbeci subaylarının tertiplediği 926 sayılı darbe kânunu ile “Astsubay” dedikleri köle askerlere giydirilen 15 senelik “mecburî hizmet” isimli deli gömleği;
Ve dahi
Temelden aykırıdır.
"Köle astsubaylara" kesilen bu “15 senelik mecburî hizmet” cezâsının hemen iptâl edilmesi için Daha ne olsun, Allah aşkına?..
|
* * *
Muhterem okuyanlar, Kıymetli "astsubay" meslekdaşlarım, Şimdi, şu suâllerin cevâblarını bulun bakalım;
Türk Ordusunun köle askeri olan “astsubayın” T.C Devleti nazârında;
|
* * *
Dünyânın her ordusunda askerin,
Bedelini ancak kanı ve canı ile ödeyebileceği “mecburî hizmet” konusunu
Sâhil Güvenlik Komutanlığından emekli asubay ben Şükrü IRBIK;
Almanya’dan Fransa’ya,
İngiltere’den Amerika’ya,
Osmanlı Devletinden T.C Devletine kadar olan ordulardaki vaziyetini
Asubay Tefrikası 9 isimli bu makâlemizde tetkik etdim ve anladım.
Ve dahi
Bugüne kadar hiç bilinmeyen belgeler ile ilk defâ olmak üzere bugün, burada anlatdım!..
Makâlemizin ilk sayfalarında sizlere sorduğum 5 suâlin cevâbını da
Buraya kadar yazdığım cümlelerimde sizlere fâş eyledim
Ve dahi
Ben Eski Tüfek Şükrü IRBIK vazifemi tamamladım.
Okuyup bilmek ve anlamak da siz kıymetli meslekdaşlarıma kalıyor…
* * *
Ordumuzun köle askeri olan "astsubaylara"
Bu "mecburî hizmet” kefenini giydiren subaylarımıza ben
Şimdi mezarlarında ters dönsünler, diye beddua etdim!
Bu makâleyi okuyan mesleklaşlarım da ne diyeceklerini en iyi kendileri bilir!..
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|
Asubay Tefrikası 6-6 Aldatanlar Ülkesinin Aldatılmaya Doymayan Askeri; Asubaylar
Temiz iş 6 ayda olur, evlat! der idi, rahmetli Hacı Süleyman dedem! Hakikâten pek hasiyetli, çok hikmetli bir darbımesel imiş meğerse!..
Asubay Tefrikası 6’nın beşinci kısımını, 12 Şubat 2018 Pazartesi günü Eski Tüfek’de yayınlamış idik!
Mütemmim ve müteakip kısımı olan Asubay Tefrikası'nın bu altıncı kısımını da Mart ayında yayınlamayı tasarlamış idim!
Fakat olmadı bir türlü! Harcıâlem cinsinden yerli dizi değil ki bu, hergün beş bölüm birden üfürüverelim.
Yüce Allah’ın konuşmayı değil de okumayı emretmesinde, Anlayanlar için elbetde sayısız hikmet vardır. Bu sebepden dolayı mukaddes kitabımızda müminlere rabbimiz, şöyle seslenir; (Seni yaradan rabbinin adı ile) “oku!”
Allah’ın bu emirinden aldığım ilham ile yazdığım bu makâle, Temiz bir iş oldu mu, olmadı mı, onu siz okuyanlar söylesin gayrı!
Lâkin, cennet mekân Hacı Süleyman dedemin dediği ayniyle vâki oldu...
* * *
Asubay Tefrikası'nın altıncı bölüm altıncı kısımını terkip eden bu makâleyi de Ben Şükrü IRBIK, 6 ayda ancak tertip edebildim!
|
* * *
Bu makâlemiz ile aslında hiçbir alâkası yok! Lâkin, Yukarıdaki sarı çerçevede Cumhurbaşkanlığı seçiminden bahsetdiğim için şu tesbiti yapmaya mecburum;
https://www.youtube.com/watch?v=lsCGLvqf_fM
TBMM ve bütün millet huzûrunda “nâmusu ve şerefi” üzerine içdiği andına, “Cumhurbaşkanı sıfatı ile” diyerek başladı. Fakat İçdiği bu andın ardından bir dakika sonra gazetecilere döndü ve şöyle dedi; “Bana başkan deyin!” Fesuphanallah! Daha düne kadar sen “Reyis” değil mi idin, Allah aşkına?.. Falcı değilim! Lâkin Perşembenin geleceğini Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK, Çarşambadan gördüm bile!.. Haydi bakalım! Hiç de olacak gibi görünmüyor da!.. Hepimiz için hayırlı olur inşallah!
|
* * *
“Astsubay” dedikleri biz uyduruk ve köle askerlerin aldatılmasını anlatmak için yazdığımız Asubay Tefrikası’nın altıncı bölüm beşinci kısımında; Asubayların, “subaylığa sicilen terfiini” kösdeklemek için Genelkurmay Başkanlığındaki beyaz subaylarımızın piyasaya sürdüğü elvan türlü fitne kânunları Ve Tertip etdiği akla ziyân Ali-Cengiz oyunlarını dosda-düşmâna teşhir eylemiş 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile; 1951 senesinde “astsubay” dedikleri biz asker kişilere verilen “subaylığa sicilen nakil” hakkını Sonraki senelerde tertip etdikleri aşağılık ve fitne kânunlar ile Nasıl da kıymık kıymık gasp etdiklerini belgeleri ile isbat etmiş idik!
|
* * * * *
* * * * *
Asma sakal, dikme dudak, şişme meme, kırpma burun,
Boyama bıyık, ekme saç, takma kirpik, çizme kaş!
Hâsılı yalan-dolan işler...
Asubay olmak ile iftihâr eden, ordusuna hizmet etmekden gurur duyan; asubay olmak şöyle dursun,
İnsan olmak hasebi ile kendisine yapılan
Ve dahi
Devletimizi ve ordumuzu kimlerin tahakküm altına aldığını, ele geçirip sömürdüğünü
Ve dahi
Devlet erkini kendi menfaatleri doğrultusunda
Nasıl da ahlâksızca ve hovardaca kullandıklarını öğrenmek isdeyen kadirşinas vatandaşlarımıza sesleniyorum; Oku!
* * * * *
Ey benim muhterem Asubay meslekdaşlarım! Ey benim kıymetli Türk vatandaşlarım!
Çünkü; 926 sayılı TSK Personel Kânunu madde 14, her Türk vatandaşına bu hakkı taa 1967 senesinde vermiş.
Peki; Tıp fakültesini, hukuk fakültesini ya da eğitim fakültesini bitiren "astsubay" denilen asker kişilerin;
Ya da
Yok! Sebep? Cârî askerî mevzuâtımızın “astsubay” ismini verdiği "köle askerler" 1967 senesinden bugüne kadar hâlâ; Niçin askerî hekim, askerî hâkim, askerî savcı ya da askerî öğretmen olamıyorlar? Seksen milyon insanın olduğu gibi, astsubaylar, “Türk vatandaşı” değil mi?
Allah; Biz kullarını “akıl” denen o eşsiz cihaz ile mücehhez kıldı Ve dahi Mukaddes kitabımızın çeşitli âyetlerinde 700 defâ bize şu suâli soruyor;
“ Hiç akıl etmez misin ki? ” Peki; Allah’ın bir kulu, yukarıda gördüğünüz bu suâlleri bugüne kadar sormayı “akıl” edebildi mi?
|
* * * * *
Ey Âdemoğlu âdem!
"Astsubay" ismi ile hasat edilen asker sınıfı için ekilen tohumun ne olduğunu anlamak için de bugün biz, 65 sene evveline doğru bize çok şaşırtıcı bilgiler öğretecek keyifli bir yolculuk yapacağız, evvel Allah.
Keyifli ve şaşırtıcı olduğu kadar aynı zamânda gene “uzun” bir yolculuk olacak!
Bu sebepden dolayı uzun yazılarda su kaynatan yolcularımıza bir tavsiyem var;
Bu muhterem karilerimiz; |
Dünyânın en kısa hikâyesidir! Yazıldığı İspanyolca dilindeki kelime sayısı sâdece 8'dir!..
|
Ya da
Dünyânın en kısa şiiridir! Yazıldığı İngilizce dilindeki kelime sayısı sâdece 3'dür!..
|
Böylece hem bu hikâye ve şiirin tamâmını bir iki sâniye içinde yorulmadan okuyup bitirirler...
Hem yarım yamalak okumak ile makâlemizi mundar etmezler,
Hem de pek kıymetli vakitlerini israf etmemiş olurlar!
* * * * *
* * * * *
Milâdî takvim 1953 senesini gösderir iken
İkinci kez Başbakan seçilen Adnan MENDERES’in 20. Hükûmeti hâlâ görevde idi.
Millî Savunma Bakanı değişen hükûmetin idâre heyeti de aşağıda gördüğünüz şu eşhâsdan müteşekkil idi.
1953 senesinde TBMM’nin kabul etdiği aşağıda gördüğünüz 6137 sayılı kânun ile;
9 senelik mecburî hizmetini tamamladıkdan sonra istifa ederek ordudan ayrılan asubaylar,
“Yedek asteğmen” veya “sekizinci sınıf askerî memur” nasbedilecek idi.
Fakat
İnatcı katır gibi ayak direyen Genelkurmay Başkanlarımız,
TBMM’ye isyan bayrağı çekdi ve kânunun bu emrini hiçbir zamân tatbik etmedi.
* * * * *
1957 senesine vâsıl olduğumuz günlerde;
İkinci kez Başbakan seçilen Adnan MENDERES’in 20. Hükûmeti gene hâlâ görevde idi.
Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanı foter şapkalarını giymiş ve evlerinin yolunu tutmuş,
Orgeneral İsmail Hakkı TUNABOYLU yeni Genelkurmay Başkanı sıfatı ile bıldır göreve başlamış,
Başbakan Adnan MENDERES aynı zamânda Millî Savunma Bakan Vekili de olmuş,
Ve dahi
1956 Türkiye’sinin hükûmet idâre heyeti de aşağıda gördüğünüz şu eşhâsdan müteşekkil idi.
1957 senesine ait bütçeyi müzâkere etmek üzere TBMM, 25 Şubat 1957 Pazartesi günü içtimâ eyledi. Meclisin asıl gündemi, bu sene içinde devletin gelir-giderini bir kânun ile tesbit etmek idi. Fakat Bütçe müzâkeresi esnâsında partisi nâmına söz alan milletvekili Mehmet MAHMUDOĞLU, gündem dışı bir konudan bahsederek meclisde bombayı patlatdı! Hukukcu olan bu vekilimiz, 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile astsubay denilen uyduruk askerlere verilen “subaylığa sicilen nakil” hakkı için yapılan imtihânlarda astsubaylara haksızlıklar yapıldığını söylüyor idi. Bir hukukcu olarak konuşduğuna göre bu konuda bildiği ve dişe dokunan ciddî birşeyler elbet var idi. Çünkü Kânunu hiçe sayan Genelkurmay Başkanlığı, astsubay ismini verdiği köle askerleri subaylığa nakletmek konusunda katır gibi inat ediyor idi. Kânunların inceliklerini iyi bilen bir hukukcu olarak Kırşehir vekili Mehmet MAHMUDOĞLU, Genelkurmay Başkanlığının astsubayların önüne koyduğu engelleri yürek yakan şu sözleri ile meclisde zapda geçirdi;
|
* * * * *
Bu senelerde harp okullarımız; 2 senelik tahsil ile "asteğmen" rütbesinde subay mezun ediyor idi. Yüce Meclisimiz de Köy Enstitüsü ve Sanat Enstitüsü mezunlarına "asteğmen" olarak askerlik yapma hakkı vermiş idi. "Asteğmen" olarak askerliğini yapan bu okullardan mezun gençlerimiz; Askerlik hizmeti bitince “teskere” bırakıp "muvazzaf subay" sınıfına nakil ediliyorlar idi. Ordumuzda yakın zamâna kadar bu şekilde subay olmuş çok sayıda kaşalot ve palamut albayımız mevcut idi.
Fakat Aynı enstitülerden mezun olup da astsubay okullarına giren gençlerimize ise; “Asteğmen” olmaları kânun ile yasak edilmiş idi.
Bu konuyu Asubay Tefrikası 6-5’de belgeleri ile târihin huzurunda sıygaya çekmiş idik. Akl-ı selim ve ehl-i vicdan sâhibi kimi vekillerimiz; Asubaylara yapılan bu hâince ve âdi haksızlığın bir an evvel telâfi edilmesi için meclise soru önergesi vermişler idi. 25 Şubat 1957 Pazartesi günü aynı inikatda meclisde yapdığı konuşmasında, Kendisi de emekli bir subay olan vekil Arslan BORA Genelkurmay Başkanlığımızın astsubaylara yapdığı bu “ırkcı” muameleyi şu sözleri ile târihe kayıt etdi;
|
* * * * *
5802 sayılı Astsubay Kânununu TBMM, 1951 senesinde meriyyete koymuş idi.
Bu kânuna göre, 9 senelik mecburî hizmetini tamamlayan asubaylar, teğmenliğe nakil edilecekler idi.
Fakat Genelkurmay Başkanlığımız, bu hakka sâhip olan astsubayları teğmenliğe nakil etmedi.
6137 sayılı kânunu da TBMM, 1953 senesinde meriyyete koydu.
Bu kânuna göre 9 senelik mecburî hizmetini tamamladıkdan sonra istifa ederek ordudan ayrılan asubaylar,
“Yedek asteğmen” veya “sekizinci sınıf askerî memur” nasbedilecek idi.
Fakat
Genelkurmay Başkanlığımız, bu kânunu da tatbik etmedi.
Kabul etdiği kânunlar ile TBMM’nin asubaylara verdiği hakları Genelkurmay Başkanlığımız bir bir gasp ederken günler geldi geçdi,
Ve dahi
Târih geldi dayandı 27 Mayıs 1960 Cuma gününe...
İktidara geldiği 1950 senesinden beri Başbakan Adnan MENDERES’e
Kendisinin terfi etdirdiği Coniperestiş subayları gizliden gizliye darbe hazırlıyorlar idi.
Bu gizli darbe hazırlığı;
Tıpkı 2016 senesi Temmuz ayının 15’indeki mübarek bir Cuma günü zuhûr eylediği gibi,
1960 senesi Mayıs ayının 27’sinde, gene mübarek bir Cuma günü koku verdi…
27 Mayıs darbesini ordu içindeki bir avuç küçük rütbeli subay tertiplemiş idi.
Yüksek rütbeli subayları ya ikna, ya hapis, ya da yurtdışına sürgün etmişler idi.
Darbeci subaylar, 1 saat içinde devletin önemli mevkiilerini hemen ele geçirdiler.
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü saat 04;30’da darbe beyannâmesini
O dâvudî sesi ile radyoda okuyan Kara Piyâde Kurmay Albay Alpaslan TÜRKEŞ, şöyle demiş idi;
“Gayemiz Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve İnsan Hakları Prensiplerine tamamıyla riayettir.”
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü Türkiye’de hükûmetin manzara-i umumiyesi, maşşallah, Allah nazardan saklasın,
Sakın ha! Foto-şaka filân zannetmeyiniz lutfen!..
Tam da aşağıda gördüğünüz gibi;
Altısı bir yerde ve fakat dördü aynı kişi olan “berrî” şu üç orgeneralden müteşekkil idi.
Yukarıda resimlerini gördüğünüz bu darbeci subaylarımız;
28 Mayıs 1960 Cumartesi günü sabahın seher vakinde T.C. Devletinin üzerine çöreklendiler
Ve dahi
TBMM dâhil olmak üzere devletin bütün dâirelerini cebren ve hile ile işgal edip ele geçirdiler.
Cumhurbaşkanı ve başbakan sıfatına ilâve olarak
Kara Kuvvetleri Komutanlığından emekli “Aga” Cemal GÜRSEL aynı zamânda;
Millî Birlik Komitesi Başkanı ve TSK Komutanı makâmlarını da cebren ve hile ile şereflendiriyor(!) idi.
* * * * *
Millî Birlik Komitesi ismi ile teşkil etdikleri hükûmet ile
Darbeci subaylarımızın ilk yapdığı şey;
Kendilerinin ve yedi göbek sülâlesinin istikbâlini teminât altına alan şu kânunları çıkartmak oldu.
|
Tabii bu saydıklarımız, bugüne kadar Eski Tüfek’in bulup bilebildikleri... 27 Mayıs’ı yapan Conisperestiş ve darbeci subaylarımızın; Devlet kasasından yağma edip kendi ceplerine akdardığı bir de dodak uçuklatan “kayıt dışı” servetler var ki bunu ancak darbeci subaylarımızın bir kendileri, bir de Allah biliyor.
|
* * * * *
Amerika’dan besleme karanlık suratlı ve darbeci subaylarımızdan mürekkep Millî Birlik Komitesi;
Bu kez de yeni bir Anayasa hazırlamak için kolları sıvadı.
27 Mayıs’ı ganimete çevirmekde pek mâhir davranan darbeci subaylarımız, Aynı zamânda şu kânunları da yapdılar;
|
İşde biz, makâlemizin bu kısımında bugün;
Darbeci subaylarımızın kendilerine ballı imtiyâzlar kotardığı 926 sayılı TSK Personel Kânunu ile
"Astsubay" dedikleri biz köle askerlere 1967 senesinde atdığı kazıkları ilk kez olmak üzere fâş eyleyeceğiz, inşallah!
* * * * *
27 Mayıs subay darbesinin yapıldığı târihden buyana tam 7 sene güzerân eylemiş idi.
Cumhurbaşkanı; Kara Kuvvetleri Eski Komutanı “Aga” Cemal GÜRSEL,
Başbakan; Mülkiyeli Suat Hayri ÜRGÜPLÜ,
Millî Savunma Bakanı; Mülkiyeli Hasan DİNÇER,
Genelkurmay Başkanı; Orgeneral Cevdet SUNAY idi.
Cârî mevzuâtımızın “astsubay” olarak tesmiye etdiği köle askerlerin “subaylığa tahsilen nakil” edilmesini yasaklamak için
Genelkurmay Başkanlığımız maymuncuk olarak bu kez de
Kendi tertip etdiği 926 sayılı TSK Personel kânununu kullandı.
Asubaylara atılan bu yağsız ve çifte kazıkları fâş eylemeden evvel
Bu darbe kânunu hakkında bir iki kelâm etmeliyim.
Çünkü öylesine netâmeli ve şâibeli bir kânun ki...
Daha TBMM’de kabul edildiği gün tefessüh etmeye başlamış!..
Üsdelik yapdıkları bu kânundan darbeci subaylarımızın kendileri bile memnun kalmamış.
27 Mayıs darbeci subaylarının hazırlayıp 1967 senesinde meriyyete koyduğu 926 sayılı TSK Personel Kânunundan evvel
“Subay” ve “astsubay” olarak tesmiye edilen asker sınıfları, aşağıda gördüğünüz kendi müstakil kânunlarına tâbi idi.
Bu asker sınıflarından;
Astsubaylar, 2 Temmuz 1951 târih ve 5802 sayılı Astsubay Kânununa tâbi idi.
|
Asteğmen hâriç olmak üzere subaylar ise şu kânunlara tâbi idi;
1. 7 Haziran 1926 târih 912 sayılı Ordu, Bahriye, Jandarma Zâbitân ve Memurini Hakkındaki Kânuna, 2. 28 Mayıs 1928 târih ve 1281 sayılı Ordu ve Jandarma Kadroları Hâricindeki Hidemâtı Devlette Müstahdem Orduya Mensup Muvazzaf Zâbit ve Muvazzaf Askerî Memurları Hakkındaki Kânuna, 3. 19 Haziran 1942 târih ve 4273 sayılı Subaylar Heyetine Mahsus Terfi Kânununa, 4. 25 Mart 1953 târih ve 6077 sayılı Subay ve Askerî Memurların Mecburî Hizmetleri ve İstifaları Hakkında Kânuna, 5. 27 Mayıs darbeci subaylarının peydahladıkları 25 Ekim 1963 târih ve 357 sayılı Askerî Hâkimler ve Askerî Savcılar Kânunu.
|
926 sayılı TSK Personel Kânunundan evvel hazırlanan ilk TSK Personel kânunu,
Gene aynı isim ve fakat 762 kânun sayısı ile 20 Nisan 1967 târihinde meclis gündemine geldi.
Fakat daha meclisde görüşülemeden kadük oldu.( M. Meclisi B: 89, 20.4.1967, O: 1)
926 sayılı TSK Personel Kânununun;
TBMM gündemine gelmesi, müzâkere edilmesi ve kabul edilmesi hakkında dikkat çeken şu bilgileri verelim.
926 sayılı TSK Personel Kânunu Meclis bilgileri
Toplam celse sayısı; 40 celse. Celselerin TBMM zabıtlarına kayıt edilen toplam sayfa sayısı; 1.016 sayfa. Kânun tasarısının başlangıç/bitiş târihi arasında geçen süre: 2 sene, 5 ay, 12 gün (882 gün). Bu kânunun gerekcesi o kadar uzun idi ki! Meclis İç Tüzük Madde 108’i bahane eden darbeci subaylar 43 sayfalık gerekceyi meclisde okutmaya tenezzül bile etmediler. TBMM’de kabul edilip meriyyete konulduğu 1967 senesinden bugüne kadar geçen 51 senede o kadar çok değişdi ki! 27 Mayıs darbeci subaylarının tezgâhladığı bu darbe kânunu artık yama tutmaz partal bir çuval hâline geldi.
|
926 sayılı ve TSK Persenel Kânunu isimli kânunun meclis müzâkeresi o kadar uzun süre devâm etdi ki...
Meclisde görüşmelerin başladığı gün;
Ve dahi
Bu kânunun kabul edildiği günü göremedi.
926 sayılı kânunun TBMM’de kabul edildiği 27 Temmuz 1967 Perşembe günü ise devletin başında şu adamlar oturuyor idi.
Cumhurbaşkanı; Genelkurmay Eski Başkanı Cevdet SUNAY,
Başbakan; İslamköylü ve barajlar kralı nâmı ile mâruf Çoban Sülü,
Millî Savunma Bakanı; Mülkiyeli Ahmet TOPALOĞLU,
Genelkurmay Başkanı;
Gelmiş geçmiş en nobran ve en kalın kafalı Genelkurmay Başkanı olarak nâm salan Orgeneral Ahmet Cemal TURAL idi.
* * * * *
926 sayılı TSK Personel Kânun tasarısını görüşmek üzere TBMM, 09 Temmuz 1965 Cuma günü ilk kez içtima eyledi.
143 sayılı Birleşimde söz alan Tokat vekili hukukcu Ali DİZMAN,
TSK Personel Kânun tasarısının temel hedeflerini şu sözleri ile tasrih etdi;
Muhterem arkadaşlarım, Devlet memurları kanunu tasarısı, Türk Silâhlı Kuvvetler personeli kanun tasarısı ve nihayet bunun gibi gelecek diğer kanun tasarılarının esas maksatları, personel nizamını toplu olarak bir mevzuatta toplamak ve bir “nizam” tesis etmektir.
|
Fakat Bugün sâdece ve hâlâ asubay denilen köle askerlere uygulanan;
926 sayılı TSK Personel Kânunu bir “nizâm” değil fakat Ahlâksız ve kânunsuz bir “nizâmsızlık” tesis etdi.
|
Aynı birleşimde söz alan Erzurum vekili aşağıda gördüğünüz Şerafettin KONURAY ise,
TSK Personel Kânun tasarısının temel hedeflerini şu muhteşem(!) sözleri ile özetledi;
ŞERAFETTİN KONURAY (Erzurum);
|
Gömlek değişdirir gibi parti değişdiren harbiye kaçkını Şerafettin KONURAY’dan sonra
Millî Savunma Komisyon Sözcüsü sıfatı ile gene harbiye kaçkını olan başka bir subay aldı sazı eline;
Millî Savunma Komisyon Sözcüsü İsmail SARIGÖZ (Amasya);
|
İsmail SARIGÖZ,
Genelkurmay Başkanlığı yapmış emekli subaylara, yabancı memleket dediği Amerika’nın verdiği hakların verildiğini gurur ile söyledi.
Fakat
Amerikan ordusunda “astsubay” isimli bir asker sınıfı olmadığından ise tek kelime dahi söz etmedi.
Meclis zabıtlarını okuduğumuzda bugün şu hakikâtların farkına varıyoruz; Genelkurmay Başkanına verilecek haklar konusunda bizim subay emeklisi vekiller, Coni Genelkurmay Başkanını örnek aldılar. Ve Amerika’nın kendi emekli Kurmay Başkanına verdiği hakları verdiler. Fakat sıra astsubaylara hak vermeye gelince aynı subay vekillerimiz; Coni’nin kendi ordusunda “astsubay” denilen bir asker sınıfı olmadığından hiç bahsetmediler Ve dahi Amerika’nın kendi erlerine verdiği kadar bile hakkı, Türk astsubaylarına vermediler.
|
Millî Savunma Komisyonu 926 sayılı TSK Personel Kânun tasarısı hakkında şöyle bir rapor hazırladı;
S. Sayısı: 1031 Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel kanunu tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu raporu (1/805) 15.2.1965
T.C. Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Tetkik Dairesi Sayı : 71 -11/A/650
Millet Meclisi Başkanlığına
Millî Savunma Bakanlığınca hazırlanan «Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel kanun tasarısı», gerekçesi ve ilişikleriyle birlikte ekli olarak sunulmuştur. Gereğinin yapılmasını rica ederim. Başbakan İsmet İnönü
TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ PERSONEL (SUBAY VE ASTSUBAY) KANUN TASARISI GEREKÇESİ
1. Devlet Personel Dairesinin kuruluşuna ait 160 sayılı Kanunun 4 ncü maddesi gereğince subay ve astsubaylara ait hususlar Devlet Personel Dairesinin çalışmaları dışında bırakılmıştır. Bu hükme uyarak Devlet Personel Dairesi tarafından genel ve katma bütçeli kurumlarda çalışan personele ait bir kanun tasarısı hazırlanmış, Silâhlı Kuvvetler mensubu subay ve astsubaylar bu tasarının dışında bırakılmıştır. Devlet Personel Kanunu memurlar için bâzı yenilikler getirmiştir. Getirilen bu yenilikleri kapsıyacak şekilde, Silâhlı Kuvvetler personeli için de bu tasarıya paralel olarak bir tasarının hazırlanması zarureti doğmuştur. İkinci Dünya Harbi ile onu takilbeden yıllarda harb silâh ve vasıtalarında meydana gelen tekamül ile, teknolojik inkişafın gerek taktik ve gerekse stratejik bakımından eskiden vaz'edilen prensipleri bile değiştirecek derecede müessir olması muvacehesinde, modern Batı ülkeleri ordularında zamana uygun olarak Silâhlı Kuvvetler personelinin ilmî esaslara müstenit, rasyonel usullere göre sevk ve idaresi zarureti ortaya çıkmıştır. İlmî esaslar dâhilinde yönetilen personele eşit rekabet ve imkânlar sağlanmış, bunun neticesinde de terfi esas ve şartları tamamen değiştirilerek ehliyet ve kabiliyet prensiplerine göre bir üst dereceye yükseltilmeleri öngörülmüştür. Modern devletlerin vaz'ettikleri prensip ve esaslara paralel ve aynı çalışmalardan faydalanarak, asrımızın Silâhlı Kuvvetleri personelinin gerek yetişme; ilim ve tekniğe intibak ve gerek terfiler hususunda elzem gördüğü esaslara müstenit yeni bir Subay terfi Kanununun hazırlanması ve düzenlenmesi kaçınılmaz bir zaruret olarak ortaya çıkmış ve bunun olumlu bir sonucu olarak da 1962 senesinde Subay Terfi Kanunu T.B.M.M. ne sevk edilmiştir. 1963 senesi Mayıs ayında tasarı Millî Savunma Komisyonunda görüşülmeye başlanılmış ise de, Devlet Personel Dairesince hazırlanan ve Bakanlar Kurulunun da kabul ettiği personel rejimi prensiplerine tasarının intibakını sağlamak ve dolayılsiyle de daha mütekâmil bir hale getirmek maksadiyle tasarı Hükümetçe T.B.M.M. den geri alınmıştır. Geriye alınan tasarı çok dar bir çerçevede hazırlanmış olup sadece subayların terfilerini ihtiva etmekte idi. Subay ve astsubayların mesleke girişlerinden itibaren sınıflandırılması, meslek programlarına göre eğitim ve terfileri, malî hükümleri, sosyal hakları ve taltiflerini sağlamaya imkân verecek daha şümullü ve geniş ihtiyaçlara cevap verebilecek kapsamda bir kanuna şiddetle ihtiyaç vardır. Yeni tasarı hemen hemen dörtbaşı mamur denebilecek bir şekilde tanzim edilerek huzurunuza getirilmiş bulunmaktadır. (...) 9 ncu kısım astsubay terfilerini ve 5802 sayılı Astsubay Kanununda astsubaylardan subay olma hakkı bu tasarıda da, imtihanları lise seviyesinde yapılması suretiyle muhafaza edilmiştir. Böylelikle astsubayların çalışmaları için bir teşvik unsuru olacağı ve silâhlı kuvvetlerin küçük rütbeli subay ihtiyacının karşılanacağı düşünülmüştür.
|
* * * * *
Şimdi, kıymetli meslekdaşlarım ve muhterem okuyanlar;
926 sayılı TSK Personel Kânun tasarısını görüşmek üzere 09 Temmuz 1965 Cuma günü meclisde başlayan
Ve dahi
Asubay denilen köle askerlerin “subaylığa tahsilen nakil” edilmesini düzenleyen 14’üncü madde hakkında
143’üncü birleşimde cerâyan deden konuşmaları “zamân, olay ve şahıs” silsilesinde resimli olarak tek tek verelim
Ve dahi
Kim, ne demiş, bir görelim hele;
Açılma saati: 14,37
BAŞKAN; Başkanvekili Nurettin Ok
Başkan — Sayın KONURAY buyurunuz efendim. |
Şerafettin KONURAY (Erzurum) —
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, Yüksek Meclisinizce kabul edilen Devlet personel Kanunu, memurlar için bâzı yenilikler getirmiştir. Çağımızın gelişen harp silâh ve vasıtaları özellikle 2 nci Dünya Savaşı ve onu takibeden yıllarda meydana gelen tekâmül, taktik ve stratejideki geniş inkişaflar, Silâhlı Kuvvetler personelinin modern ve ilmî esaslara dayanılarak sevk ve idaresi zaruretini meydana çıkarmıştır. Kendi millî geleneklerimiz, uzun yılların tecrübeleri, millî bünyemiz esas alınarak Batı devletleri ordularında tatbik edilen yeni usuller de bir dereceye kadar göz önünde tutularak hazırlanan Silâhlı Kuvvetler personel kanun tasarısı yüksek huzurunuza sunulmuştur.
Bu kanun tasarısının hazırlanmasında Devlet personel Kanunundaki yeniliklerin de dikkat nazarına alındığı görülmektedir.
(...) 9 ncu kısım : Astsubay terfileri ve 5802 sayılı Astsubay Kanununda astsubaylardan subay olma hakkı bu tasarıda da lise seviyesinde yapılması suretiyle muhafaza edilmiştir.
|
BAŞKAN —14 ncü madde üzerinde 35 imzalı bir değişiklikönergesi vardır, önergeyi okutuyorum.
|
Askerî Personel Kanununun 14 ncü maddesine aşağıdaki fıkranın ilâvesi:
Orduda astsubay olup da, astsubaylığı esnasında fakülte ve yüksek okullardan mezun olan astsubayların yaşı 30 dan büyük olmıyanlar istekleri halinde teğmen rütbesiyle muvazzaf subay sınıfına nakledilirler. |
BAŞKAN — Sayın ÜLKER.
|
Reşit ÜLKER (İstanbul) — Muhterem arkadaşlar burada ufak bir teklifte bulunuyoruz. Eğer ordu bakımından büyük bir mahzur yaratmadığı takdirde bu önergeye iltifat etmenizi istirham edeceğim.
Bununla şu durumu karşılamak istiyoruz: Bugün orduda kumandanlarının müsaadesiyle yüksek tahsile giden astsubaylar var. Şimdi burada 14 ncü maddede kaynak olarak «fakülte ve yüksek okulu bitirenlerden muvazzaf subay olma» deniyor. Şimdi bu astsubaylar, üniversiteyi bitirmiş ve büyük bir gayret içerisinde olan insanlar, demektir. Ayrıca da yapısı askerî disipline, askerlik ruhuna tamamen intibak etmiş insanlardır, bunlar. Bunların bu madde içerisine sokulmasında, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, büyük bir sakınca görülmediği takdirde iltifatınızı rica edeceğim. Yalnız, burada «27 yaş» kaydı vardır. Biz «30 yaş diyoruz. Çünkü onların durumlarını ancak böyle temin etmek mümkün oluyor. Şimdi önergemizde bunu temin etmek istiyoruz.
Yani çalışarak bulunduğu noktadan daha ileriye gitmek insanları ki; bugün Beş Yıllık Plân da bunu kabul etmiştir. Üniversiteye, liseye, her tarafa eleman alırken bu prensibi kabul etmişiz, üstün insanlar, çalışan insanlar daha ileriye gitmek istiyen insanlara bu imkânı lütfedin, bahşedin. Saygılarımla.
|
BAŞKAN — Sayın Giritlioğlu; buyurunuz. |
Fahir GİRİTLİOLĞU (Devamla) — Teşekkür ederim. Bu maksatla Reşit Ülker arkadaşımdan sonra söz almış bulunmaktayım.Muhterem arkadaşlarım, dikkatimden kaçtığını itirafa mecbur olduğum, bu konu dolayısiyle önergeyi veren arkadaşlarımın kâffesini tebrik etmek mecburiyetindeyim. Filhakika, ordunun bir unsuru, bir cüzü olan astsubaylar içerisinde fakülte mezunu olmak, sair surette fakülteyi bitirenlere nazaran nazarımda çok daha önemli bir olay teşkil eder. Evvelemirde (her şeyden evvel) astsubayların tahsili bir fakülteye gitmek için kâfi gelmediği için bunların lise muadelet imtihanını vermesi gibi mecburiyetleri vardır ve ondan sonra da fakülteyi okumak gibi güçlükleri vardır. Bu güçlükleri yenebilecek üstün kabiliyetler çıktığı takdirde bunları hattâ ve hattâ tercihan almak zarureti vardır.
Belki cevaben denilecektir ki; «fakülte ve yüksek okulu bitirenler için kabul edilmiş bulunan 14 ncü madde astsubaylara da otomatikman işler. Binaenaleyh; böyle bir önergeye lüzum yok.» Fakat astsubayların bağlı olduğu ve kendi statüsünden dışarıya çıkmasını meneden diğer maddeler vardır.
Bu maddeler yürürlükte bulunduğu müddetçe astsubay olarak vazife görmek ve devam etmek zorundadırlar. Bu itibarla önerge ile bunlara bu hakkın tanınması zarureti duyulmuş bulunmaktadır, önerge verenlerin önergelerini bu yönden lüzumlu görüyorum. 27 yaşı da bu önerge sahipleri 30 yaş olarak çıkartmışlardır. Astsubayların zor şartlarını nazara alan arkadaşlarımız onlara bir nevi rüçhaniyet vermek İçin ve hakikaten kademe imtihanları için geçecek zamanı da hesaba katmak suretiyle 30 yaşı uygun bir seviye olarak bulmuşlardır. Ben de, 30 yaş esasına iştirak ediyorum ve hattâ astsubay oldukları halde fakülte bitirenlerin bu 14 ncü maddeden tercihan isitfade ettirilmeleri lüzumuna inanç duyuyorum.
|
BAŞKAN — Buyurun, Sayın AYTAŞ. |
Mehmet Ali AYTAŞ (İzmir) — Muhterem arkadaşlar; sayın arkadaşlarımızın astsubaylara tanımış bulundukları hakka ben de iştirak ediyorum.
(...)
Assubaylar esasında ordu konseptlerine alışmışlardır. Bunlar bir yüksek tahsil yapıp da subay olmak için, subay olmak heves ve liyakatini gösteriyorlarsa 30 yaş kendileri için gecikmiş yaş sayılmaz. Binaenaleyh, arkadaşlarımızın yaptığı teklif astsubaylıktan subay olmak için gösterilen otuz yaş uygunudur. Bu arkadaşlarımızın teklifi istikametinde oy verilmesi münasiptir. Teşekkür ederim.
|
BAŞKAN — Komisyon. Kısaca ise yerinizden izah edebilirsiniz. Bu 14 ncü madde üzerinde verilmiş bulunan değişiklik önergesi üzerinde mütalâanız; buyurun.
|
GEÇİCİ KOMİSYON SÖZCÜSÜ İsmail SARIGÖZ (Amasya) — Muhterem arkadaşlar; 14 ncü madde fakülte ve yüksek okulu bitirenlerin muvazzaf subay olma durumunu tanzim etmektedir. Bu madde dikkat buyurulursa ihtiyaridir. Silâhlı Kuvvetlerde muharip sınıflar dışındaki diğer sınıflarda ihtiyaç hâsıl olduğu takdirde personel plânlamasına uygun olarak fakülte tahsili, yüksek tahsil yapanlardan maddede tadadedilen şartlara uyanlar alınabileceklerdir. Halbuki arkadaşımızın verdiği önergedeki husus bir mecburiyet yüklemektedir. Bu itibarla katılmıyoruz. İkincisi, maaş bakımından bu personel aleyhine bir durum hâsıl olmaktadır. Bunlar takrir kabul edildiği takdirde teğmen olarak nasbedileceklerdir. Halbuki baremleri bunun çok üzerindedir. Mağdur duruma düşeceklerdir. Üçüncüsü, Silâhlı Kuvvetlerin bir personel plânlaması vardır. Bunların miktarları evvelden bilinmediği ve tâyininin de, tesbitinin de mümkün olmadığı cihetle personel plânlamasını aksatacaktır. Dördüncü bir husus da; 114 ncü maddede astsubaylıktan subaylığa geçme şartları tâyin ve tesbit edilmiştir. Münhasıran yüksek tahsil yapma şartını subaylığa nakil için bir sebeb olarak kabul etmek mümkün değildir. 114 ncü maddedeki şartları haiz olmıyan bir astsubayın, yüksek tahsil yapmıştır diye subaylığa nasbını kabul etmek mümkün değildir. Bu itibarla komisyonumuz takrire katılmıyor. Kaldı ki, bu madde ahkâmına göre, Silâhlı Kuvvetlere intisabedecek olan subayların terfileri için bir tahdit konmamıştır. Halbuki ileride geleceğimiz veçhile, 114 ncü maddedeki astsubaylıktan subaylığa geçmede subaylar için tahdit konmuştur. Bunlar âzami yüzbaşılığa kadar yükselebilirler. Bu itibarla komisyonunuz katılmamaktadır takrire.
|
İsmail SARIGÖZ'ün yukarıdaki konuşması hakkında şu acı tesbiti yapmaya mecburum.
Meclisde müzâkere edilen 926 sayılı TSK Personel Kânun Taslağı’nın;
MSB Geçici Komisyon Üyesi emekli subay İsmail SARIGÖZ, meclis huzurunda yapdığı ve sizin de yukarıda okuduğunuz konuşmasında; 926 sayılı TSK Personel Kânun taslağı 114’üncü maddesinde “astsubaylıktan subaylığa geçme şartları tâyin ve tesbit edilmiştir.” diyor. Ve 14’üncü maddenin astsubaylar için işletilmesine gerek olmadığını iddia ediyor.
Dübüründen böyle üfürmek ile bu şahıs; Bu kânunun 14’üncü maddesi ile TBMM’nin her vatandaşa verdiği “tahsilen subay nasbedilme” hakkını, " Millî Savunma Bakanlığımızın astsubaylara yasak etdiğini " farkında olmadan itirâf ediyor.
|
BAŞKAN — Başka söz istiyen? Yok. Önergeye komisyon katılmamaktadır. Önergeyi oya sunuyorum. Kabul edenler... Etmiyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyon filhâl (şu hâlde) katılmıyor. Bu önerge dikkat nazarına alınmak kaydı ile kabul edildiği için Meclisin vukubulan temayülü muvacehesinde bu önergeyi ve maddeyi komisyona gönderiyorum, lütfen bu madde bu şekilde redakte edilecektir. Ve bu şekilde bu önerge ile beraber madde hakkında nihai karar alacağız efendim.
|
* * * * *
926 sayılı TSK Personel Kânun tasarısının “astsubay” dedikleri biz köle askerler için en önemli maddesi, 14’üncü maddesidir. Çünkü Bu maddeye göre kendi parası ile yüksek tahsil yapan asubaylar, teğmenliğe “tahsilen nakil” edilecekler idi. 9 Temmuz 1965 Cuma günü yapılan 143’üncü birleşimde meclisdeki müzâkereler esnâsında Kendisi de emekli bir subay olan Konya milletvekili İhsan KABADAYI ve 34 arkadaşının verdiği değişiklik önergesine, imzâ vermeyen Edirne milletvekili hukukcu Fahir GİRİTLİOĞLU ve İstanbul milletvekili emekli subay Mehmet Ali AYTAŞ da partileri adına yapdıkları konuşmalar ile desdek verdiler.
Bu birleşimde 14’üncü madde hakkında verilen değişiklik önergesine koca meclisde sâdece bir milletvekili muhalefet ediyor idi; Kendisi emekli bir subay olan Amasya milletvekili ve MSB Geçici Komisyon Sözcüsü İsmail SARIGÖZ. Harbiye kaçkını bu vekilin ismini bir kenara yazalım ve konumuza devâm edelim.
|
Müzakere sona erdikden sonra 14’üncü madde hakkında verilen değişiklik önergesi meclisde oya sunuldu ve aynen kabul edildi. Kabul edilen bu 14’üncü madde ile astsubay denilen köle askerler aslında, Darbeci subaylarımızın tertip etdiği 1961 Anayasası 10’uncu maddesinin her türk vatandaşına verdiği “insanın maddî ve manevî varlığını geliştirmek” hakkını kazanmış oluyorlar idi. Yukarıdaki konuşmasında gördüğünüz üzere 143’üncü birleşimi idâre eden Meclis Başkanvekili Nurettin OK; Konya milletvekili ve emekli subay İhsan KABADAYI ile 34 arkadaşının verdiği ve iki vekilin daha desdeklediği bu değişiklik önergesi doğrultusunda 14’üncü maddenin redakte edilmek (düzeltilmek) üzere komisyona gönderilmesine karar verdi.
|
* * * * *
14 Temmuz 1965 Çarşamba günü icrâ edilen 145’inci birleşimde TBMM,
926 sayılı TSK Personel Kânun tasarısının 14’üncü maddesini ikinci defâ görüşmeye başladı.
Birleşimin başkanı Konya vekili Mekki KESKİN’in burada yapdıklarına ve söylediklerine lutfen dikkat ediniz.
Hemen aşağıda gördüğünüz meclis müzâkeresinde; MSB ve Genelkurmay Başkanlığının tezgâ hladığı ve birisi emekli subay olmak üzere iki milletvekilinin;
Neticeten: 37 milletvekilinin asubaylara verdiği " tahsilen subaylığa terfi " hakkını Zorba 2 milletvekilinin nasıl gasp etdiğini göreceksiniz.
|
|
13.— Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel kanunu tasarısı ve Geçici Komisyon raporu (1/805) (S. Sayısı : 1031) 366:404,422:425
BAŞKAN; Başkanvekili Mekki KESKİN (Konya)
Meclis Başkanlığına
14 ncü madde ile ilgili olarak verilen önerge üzerine Komisyonumuzca meydana getirilen 14 ncü madde metni aşağıya çıkarılmıştır. Maddenin metinde yazılı olduğu şekilde kabulüne Komisyonumuz katılmaktadır. Arz ederim.
Geçici Komisyon Sözcüsü Amasya İsmail Sarıgöz
II — Fakülte ve yüksek okulu bitirenlerden muvazzaf subay olma;
Madde 14. — Üniversitenin çeşitli fakültelerinin veya yüksek okulları bitirenlerden, bitirmelerini mütaakıp ara vermeden müracaat edenler, 27 yaşından büyük olmamaları ve diğer nitelikleri de haiz olmaları şartiyle; ihtiyaç da varsa; Silâhlı Kuvvetlerin Harb okullarında yetiştiremediği sınıflar için muvazzaf subaylığa nakledilebilirler. Üniversitenin çeşitli fakültelerini ve yüksek okulları bitirerek müracaat eden astsubaylar da, 30 yaşından büyük olmamaları ve diğer nitelikleri de haiz olmaları şartiyle; ihtiyaç da varsa; öğrenimleri ile ilgili sınıflar için teğmen rütbesi ile muvazzaf subaylığa nakledi - lebi - lirler. Bunlar, terfi ile astsubaylıkta almakta oldukları aylık derecesine ulaşıncaya kadar müktesep hakları olan aylıkları almaya devam ederler. 357 sayılı Kanun hükümleri saklıdır. Bu kişiler, muharip sınıf subaylığa nakledilemezler.
|
* * * * *
Meclisdeki müzakereye kısa bir ara vermeye ve yeri geldiği için şu tesbiti yapmaya mecburum;
Kıymetli meslekdaşım Emekli Deniz Asubayı Aydın KULAK şöyle demiş idi;
“Subay darbeleri asubayları iki kere vurur!”
926 sayılı kânuna bakdığımızda;
27 Mayıs subay darbesinin asubayları değil iki kere, en az 4 kere vurduğunu görüyoruz.
Bu darbelerden üçünü yukarıdaki sâdece şu 14’üncü maddede görüyorsunuz.
Bunlar;
Bu senelerde;
926 sayılı TSK Personel Kânunu olarak tesmiye edilen bu kânun ile Asubaylara vurulan dördüncü darbe de şu idi;
Asubayların “rütbe bekleme süreleri” boş yere uzatıldı. Bu kânunun 16’ncı maddesi hakkında konuşan vekillerimiz, “yüzbaşıya üsteğmen maaşı vermek” kânuna ve hakkâniyete uymaz dediler.
Fakat aynı vekillerimiz; “rütbe bekleme sürelerine” yapdıkları anlamsız ilaveler ile astsubaylara 3’er sene daha aynı maaş vermeyi ise “kânuna uydurmakda” hiçbir mahzur görmediler.
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde 9 seneliğine “ast komuta kademesine” hapsedilen astsubaylar, Aynı “ast komuta kademesine” bugün artık 15 sene hapis ediliyorlar. Emekli olmaya niyetlenen astsubaylar ise müebbet hapse mahkûm ediliyorlar.
|
Şimdi, 145’nci birleşime kaldığı yerden devâm edelim. Devâm edelim de Sahtekâr iki milletvekilinin meclis çatısı altında çevirdiği sunturlu ve âdi bir tezgâhı daha hep berâber görelim.
|
BAŞKAN — Sayın KABADAYI, komisyondan tadilen gelen 14 ncü madde hakkında buyurun.
|
İhsan KABADAYI (Konya) — Sayın Başkan, muhterem arkadaşlarım; maddenin âmir hükmüne göre dışardan fakülteyi bitirip de muvazzaf subay olmak istiyen gençlere verilmiş bir haktır. Bunu hürmetle karşılıyoruz. Fakat Kader icabı astsubay olmuş, fakat cehdi var, gayreti var, kabiliyeti var, fakülteyi bitirmiş bunun da pek tabiî olarak subay olmak hakkıdır.
Şimdi tedvin edilen madde de buna aittir. « nakledilebilirler » maddesinde ben takdire kalan bir sezi, bir koku hissetmekteyim. Fakülteyi bitirmiştir, sivil olarak fakülteyi bitirip gelenlerden hiçbir farkı yoktur. « Bitirenler nakledilebilirler » deyiminde her türlü engeli saklı görmekteyim. Böylece bir hakkın verilmesi yolunda Muhterem Meclisinizden buradaki deyimin « nakledilirler » şeklinde değiştirilmesi ile astsubay olup fakülteyi bitiren arkadaşları cehde ve gayrete getirmiş olacaksınız. Bu hakkı iktisabedip de geçemiyenlerin ıstırabını dindirmiş olacaksınız. Burada tedvin edildiği gibi “ nakledilebilirler ” şeklinde çıkarsa birçok engellerle bu sınıfa mensup arkadaşlar mustarip kalacaklardır. Bu bakımdan « nakledilirler » şeklinde değiştirilmesini arzulamaktayım ve böyle bir teklifte bulunacağım, hürmetlerimle efendim.
|
BAŞKAN Mekki KESKİN — Komisyondan gelen 14 ncü madde hakkında başka söz istiyen var mı? Teklifinizi çabuk yapınız lütfen Sayın KABADAYI.
|
GEÇİCİ KOMİSYON SÖZCÜSÜ İsmail SARIGÖZ (Amasya) —
Riyaset Divanının aldığı karar gereğince, maddelerin tadili hakkında yapılacak tadil teklifleri tümü üzerinde görüşmelerin intacına kadar idi.
Maddelere geçildikten sonra artık önerge verilemiyor .
|
BAŞKAN Mekki KESKİN —
Arkadaşlar bu kanun tasarısının tümü üzerindeki görüşmeler sırasında maddeler üzerinde önergelerini vereceklerdi.
Sayın Kabadayı zamanında vermediğiniz için şimdi teklif veremiyorsunuz. Maddeyi oylarınıza sunuyorum ...Kabul edenler... Etmiyenler... 14 üncü madde kabul edilmiştir.
|
İhsan KABADAYI (Konya) — Yeni muttali olabildim (öğrendim) efendim. |
BAŞKAN Mekki KESKİN — Efendim olabilir. Bilmemek mâzeret teşkil etmez, mâlumâliniz. |
İhsan KABADAYI (Konya) — Komisyon yeni getirdi, yeni okundu. |
BAŞKAN Mekki KESKİN — Olabilir. Meclisin kararı öyle. Sizin bilmeniz lâzımdı. |
İhsan KABADAYI (Konya) — Kimse bilmiyor, komisyondan başka.
|
BAŞKAN Mekki KESKİN — 50’nci madde komisyona gitmişti, Komisyondan gelen şeklini okutuyorum.
|
* * * * *
İşde, gördünüz, muhterem asubay meslekdaşlarım ve vicdân sâhibi kıymetli vatandaşlarım! Meclis Başkanvekili sıfatı ile 145’inci birleşimi idâre eden Konya milletvekili Mekki KESKİN’in tavırlarını dikkatlice tetkik etdiğimizde; milletvekili İhsan KABADAYI’nın 14’üncü madde hakkında verdiği değişiklik önergesini bir katekülliye getirmeyi ve reddetmeyi kafasına önceden koyduğunu anlıyoruz. Bu katekülliyi yaparken de milletvekili ve emekli subay İsmail SARIGÖZ’ün de kendisine yardakcılık yapdığını görüyoruz. 35 milletvekilinin imzâsı ve 2 vekilinde desdeği ile TBMM’nin 143’üncü birleşimde astsubaylara verdiği “subaylığa tahsilen nakil” hakkını Kendisi emekli bir subay olan Konya milletvekili İhsan KABADAYI’nın bütün çabasına rağmen İsmail SARIGÖZ ve Mekki KESKİN isimli iki milletvekli Yukarıda resimli ve sözlü olarak gördüğünüz âdi ve alçak bir kumpas ile 145’inci birleşimde gaspetmiş.
|
1965 senesinde Meclisde bu kumpaslar tezgâhlanır iken Yukarıda gördüğünüz 14’üncü maddeyi piç etmek üzere 27 Mayıs darbesini yapıp sonra da Cumhuriyet Senatosuna üye seçilen emekli subayların Ve dahi Genelkurmay Başkanlığı karargâhındaki beyaz subaylarımızın hangi fitneleri sahneye koyduğunu anlamak zor değil!
Birinci derece dördüncü kademeyi TBMM'nin sabah verdiği Ve fakat “Tekrir-i müzâkere” tezgâhı ile öğleden sonra geri alınması için 5837 sayılı kânun hakkında Genelkurmay Başkanlığının 2009 senesinde meclisde yapdığını biliyorsanız, bu kâfidir.
|
* * * * *
1950 senesinde ihdâs etdiği gedikli erbaşlara “ yüksek tahsili ” yasak etmiş idi.
Gedikli Erbaş denilen askerlerin ismini “Astsubay” olarak değişdirdi. Ve dahi “Astsubay” ismini verdiği bu askerlerin “ yüksek tahsil ” yasağını 1951 senesinde kaldırdı.
Ortaokul mezunu olan “astsubaylar”;
Kendi parası ile yüksek tahsil yapan astsubaylar, her Türk vatandaşı gibi “subay olmak” istiyorlar idi.
Kendilerinin hazırlayıp kumpaslar silsilesi ile meclisde cebren ve hile kabul etdirdiği 926 sayılı TSK Personel Kânununun 14’üncü maddesi ile Kendi parası ile “yüksek tahsil” yapmış astsubaylara, “ subay olmayı ” yasak etdiler.
|
* * * * *
Astsubay denilen biz uyduruk askerlere TBMM’nin icrâ etdiği 143’üncü birleşimde verilen Ve fakat Bir hafta sonra yapılan 145’inci birleşimde iki vekilin tezgahladığı bir kumpas ile geri aldığı “subaylığa tahsilen nakil” hakkını kapsayan 926 sayılı TSK Personel Kânunu hakkında Bakınız, aynı meclisin milletvekillerinden bâzıları o zamân ne dedi;
|
Birleşim: 145’den;
Rüştü ÖZAL (Konya) — Çok muhterem arkadaşlarım, Türk Silâhlı Kuvvetlerimiz için ayrı bir personel kanunu çıkarılması gerekli hale gelmiştir. Bu sebeple tasarının esasına muhalefet etmek mümkün değildir. Bundan dolayı da bu safhaya ulaşmış olan tasarı için söylenebilecek söz sadece bu tasarının Silâhlı Kuvvetlerimize hayırlı olmasını dilemektir.
Ancak, müzakereler bakımından tarih, hakikaten bizi acı bir istihza ile seyretmiştir. Böyle bir kanunu Meclisin müzakere şekline tarihimizin istihza ile baktığını kabul etmemiz lâzımdır. Böyle bir müzakerenin kaç kişi ile yapıldığı üzerinde ayrıca durmak gerektir. Devlet Personel Kanununun tetkik eden geçici komisyon tarafından paralel düşüncelerle Türk Silâhlı Kuvvetlerine aid olan kanunun da müzakeresi çok uygun bir düşünce olurdu. Bu olmamıştır. Ayrıca, burada maddeler konuşulurken her madde üzerinde arkadaşlarımızın konuşabilmek imkânı olmalıydı, bu da olmamıştır. Meclisin daha büyük bir çoğunluğunun bulunduğu zamanda müzakere edilmesi istenirdi; bu da olmamıştır. Bendenizin bildiğime ve inandığıma göre bu türlü müzakere Türk Silâhlı Kuvvetlerimizin şerefli mensuplarını rencide edecektir.
|
BAŞKAN Mekki KESKİN — Sayın ÖZAL, bir dakikanızı rica edeceğim. Kanunun bu şekilde müzakeresi Yüce Meclisin toptan ve ekseriyetle aldığı karara göredir. İkincisi de, kanunların müzakeresi sırasında önerge verip değiştirme yapacak ilgili arkadaşlar müzakere edilirken bulunur. Bu her kanun için böyle olur. |
Rüştü ÖZAL (Devamla) — Bendeniz bütün bunları bilerek fakat müzakerelerin tabiî olmıyan bir usul içerisinde cereyan ettiğini ve 214 esas ve 17 geçici maddenin çok kısa bir süre içinde ve gerektiği kadar tartışılamadan bir neticeye bağlandığını ifade ediyorum. Ve bundan Türk Silâhlı Kuvvetleri mensuplarımızın rencide olacağı hakkındaki inacımı da beraberce ifade ediyorum.
Şimdi muhterem arkadaşlarım, sözlerimin bu kısmında bu tasarının bugünkü ulaştığı safhada Türk Silâhlı Kuvvetlerine hayırlı olması temennisini tekrar ediyor ve tasarının istenilen şekle gelebilmesi hususunda da Yüce Senatonun göstereceği titizliğe ümidimizi bağlamış bulunuyoruz. Teşekkür ederim.
|
* * * * *
Konya Vekilimiz Rüştü ÖZAL’ın yukarıda gördüğünüz bu ümidini,
Yüce Senato kısa zamânda içinde ümitsizliğe tahvil etdi.
Üyelerinin hemen hepsinin 27 Mayıs darbeci subayları olan “Yüce(!) Senato”,
Bu meşhur 14’üncü maddeyi, iki milletvekilinin kumpas ile kabul etdirdiği şekli ile aynen kabul etdi.
II. Fakülte ve yüksek okulu bitirenlerden muvazzaf subay olma;
MADDE 14. — Millet Meclisi Genel Kurulunca kabul edilen 14 ncü madde , 14 ncü madde olarak aynen kabul edilmiştir.
|
* * * * *
Cumhuriyet Senatosu ismini verdikleri arpalıkda bakınız,
27 Mayıs’ı tertipleyen darbeci subaylarımızdan kaç kişi var idi.
Bu çizelgeyi hazırlayan gerzek şahıs, "toplam" sayıyı yanlış yazmış!
Toplam sütunu altında 34 olarak yazılan darbeci subayların "toplam sayısı" 64 olacak.
* * * * *
* * * * *
Kişilere kendi kâbiliyetlerini geliştirmelerini teşvik edici geniş bir fırsat eşitliği ve sosyal seyyaliyet (akışkanlık/geçişgenlik) sağlamak üzere Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı; çalışarak bulunduğu noktadan daha ileriye gitmek isdeyen vatandaşlarımızı üniversitede okuması için teşvik eder iken,
|
27 Mayıs darbeci subaylarımızın hazırladığı 1961 Anayasası;
|
Diye avaz avaz bağırır iken,
37 milletvekilinin imzası ile gündeme gelen bu değişiklik teklifini Birisi sivil birisi de emekli subay olan Ve dahi Aşağıda resimlerini gördüğünüz şu iki vekil TBMM’de gasp etdi.
|
Yukarıda resimlerini gördüğünüz şu kepâze iki adamın Meclis’de yapdığı âdi ve sunturlu bir sahtekârlık yüzünden Kendi parası ile yüksek tahsil yapan asubaylarımız 1967 senesinden beri teğmen nasbedilmiyorlar!
|
* * * * *
Aynı 27 Mayıs subay darbesi neticesinde Meclisimizi cebren ve hile ile ele geçiren
Birisi darbeci subay bozması, birisi de hukukcu müsvetdesi nevi şahsına münhasır iki vekilin
TBMM’de kurduğu âdi ve alçak bir fitne kumpası işde, böyle tıkır tıkır işledi.
Ve dahi
Üniversite mezunu bütün vatandaşlarımıza bu kânunun verdiği hak, sâdece astsubaylara yasak edildi.
Darbeci subaylarımız 27 Mayıs darbesini kişi hak ve özgürlüklerini sınırlayan bütün “engelleri kaldırmak için” yapmış idi.
Fakat 926 sayılı kânununu piyasaya süren aynı darbeci subaylarımız,
Astsubay dedikleri köle askerlerin “subaylığa tahsilen nakil” hakkını;
Hem Meclisde kurdukları alçak bir kumpas ile
Hem de aşağıda gördüğünüz “iki hecelik bir kelime oyunu” ile işde, böyle “engelledi.”
* * * * *
Yiğidi Öldür, Hakkını ..!
Evet, yiğidi öldür! Lâkin hakkını teslim et!
5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde astsubaylara verilen hakları
27 Mayıs’ı kotaran darbeci subaylar
Yukarıda gördüğünüz üzere
926 Sayılı TSK Personel Kânunu ile 1967 senesinde bir bir gasp etdiler.
Fakat
Darbeci subayların teşkil etdiği Cumhuriyet Senatosu üyelerinden
Hukukcu ve müstafi subay Niyazi AĞIRNASLI
926 Sayılı TSK Personel Kânunu Cumhuriyet Senatosu’nda müzâkere edilir iken
52'nci Birleşimde söz aldı ve
Astsubay sınıfının özlük hakları konusunda şu tesbiti yapdı;
NİYAZI AĞIRNASLI (Devamla) —
Astsubay sınıfını tatmin etmek, doyurmak zaruretindeyiz. Bu itibarla bu kıta tazminatları bareminde bir değişiklik, bir ilerletme yapılmalıdır, kanaatindeyim.
|
27 Mayıs darbesini yapan,
Millî Birlik Komitesinin 22’nci sıradaki üyesi ve
Cumhuriyet Senatosu’nun tabii üyesi Hava Kurmay Albay Haydar TUNÇKANAT,
926 Sayılı TSK Personel Kânunu Cumhuriyet Senatosu’nda müzâkere edilir iken,
Birleşim 55’de,
Çoğu emekli subay olan üyelerin huzurunda târihe şu sözleri kayıd etdi;
* * * * *
Kıbrıs Barış Harekâtının ertesine vâsıl olduğumuz senedeyiz şimdi...
27 Mayıs’ın darbeci subayları Başbakan Adnan MENDERES’i idam etmiş,
Türkiye’de böylece “demokrat” dönemi sona ermiş,
Bu kez de Çoban Sülü ile “demir gırat” dönemi başlamış idi...
Devletimizin başdan aşağı değişen idâre heyeti şu kişilerden mürekkep idi.
Bugüne kadar hep olduğu gibi, birisi tekâüd birisi de muvazzaf olmak üzere;
Ülke idâresinde iki subay var idi; Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı...
Bu senenin bir hususiyeti daha var; 1975 olayları...
Yan ödemeler konusunda kendilerine yapılan haksızlığı ve kalleşliği kabul etmeyen astsubaylar ve hanımları;
Büyük şehirlerin meydânlarda polisler ile iki kere köşe kapmaca oynamış idi.
Birincisi; Kıbrıs Barış Harekâtından dört sene evvel, 1970 senesinde,
İkincisi ise Kıbrış Barış Harekâtından bir sene sonra, bu sene...
* * * * *
Başbakan Adnan MENDERES'in astsubaylara 1951 senesinde verdiği "sicilen subaylığa nakil” hakkını
Bugüne kadar ele ele veren Genelkurmay Başkanları ve Millî Savunma Bakanları gasp etmiş idi.
Yarım yamalak da olsa 926 sayılı TSK Personel Kânunu ile
Astsubay dedikleri köle askerlere 1967 senesinde “tahsilen subaylığa nakil” hakkı verilmiş idi.
Şimdi de sırada astsubayların “tahsilen subaylığa nakil” hakkını gasp etmek var idi.
Anadolu'nun küçük kasabalarında liseden fazla tahsil imkânını bulamamış yüksek kabiliyetli Türk çocukları
|
Evvelâ asubay okullarına girip asubay olmuşlar,
Kâbiliyetlerine ve zekâlarına biçilen uyduruk asubaylık gömleği dar gelince de
Kendi parası ile okuyup üniversite diploması almışlar idi.
Ellerindeki diploma ile bir şeyler yapmak isdeyen asubaylar bu kez de
Kendi şehirlerinden vekil seçip meclise gönderdikleri siyâsetcilerin kapısını aşındırmaya başladılar.
Subay olmayı kafasına koyan yüksek kâbiliyetli Türk asubaylarını
Subaylarmızın bugüne kadar tezgahladığı hiçbir engel durduramamış idi.
Kimisi lise, kimisi ortaokul kimisi de sanat veya köy enstitüsü mezunu olan asubaylar
Üniversite tahsilini tamamladıkdan sonra
Hem subay olmak için
Hem de diplomalarının hakkı olan intibâklarını yapılmasını talep etmek için
Bu kez de MSP milletvekili Şener BATTAL’ın kapısını çaldı.
* * * * *
1976 senesine vâsıl olduğumuzda
Devletimizin idâre heyetinde bıldırkine göre hiçbir değişiklik yok idi.
Herkes goltuklarına köskelmiş, makâmlarında tam mevcut keyif çatıyorlar idi.
Genelkurmay II. Başkanı da;
“Başçavuş bile olsa benim teğmenimden fazla maaş alamaz!” diyen Orgeneral Ahmet Kenan EVREN idi.
Konya milletvekili Şener BATTAL sâyesinde TBMM’nin asubaylara verdiği “emsâli devlet memurlarına göre 1 derece yukarıdan intibâk hakkını” gasp etmek üzere Birileri sutre gerisinden hazırlıklar yapıyor idi. Bunların en tepesinde ise emekli deniz subayı olan Cumhurbaşkanı Fahri Sabit KORUTÜRK oturuyor idi. |
* * * * *
1978 senesine vâsıl olduğumuz günlerde T.C devletinin dümeni şu eşhâsın ellerinde idi.
27 Mayıs darbeci subaylarımızın hazırladığı 926 sayılı TSK Personel Kânunu Gene darbeci subaylarımızın kateküllisi ile 1967 senesinde TBMM’de kabul edilip meriyyete konulmuş idi.
Fakat Bu kânun hakkında en çok şikâyet edenler de gene bu kânunu yapan darbeci subaylarımız oldu. Bu kânundan şikâyet eden darbeci subaylarımızdan birisi de Suphi GÜRSOYTRAK idi. Binbaşı rütbesi ile 27 Mayıs darbesini yapan subaylardan birisi olan Suphi GÜRSOYTRAK, Mükafaat olarak darbeci subaylarımızın teşkil etdiği Cumhuriyet Senatosu tabii üyeliğine tayin edildi. Başbakan Adnan MENDERES ve iki bakanın idam karârına aleyhde rey verdi. 1978 senesine ait bütçe kânunu Cumhuriyet Senato’sunda müzâkare edilirken Senato üyesi olarak söz alan darbeci Suphi GÜRSOYTRAK bile Darbeci subaylarımızın 18 sene evvel meclisde katekülli ile kabut etdirdiği 926 sayılı TSK Personel Kânunu hakkındaki haklı isyânını şu sözleri ile târihe kayıt etdi;
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası çıktığından bu yana her yıl birkaç değişikliğe uğraması dahi bu yasanın yeteri gibi incelenmeden Şûradan geçtiğinin en açık kanıtıdır.
Bu yasanın süratle değiştirilmesinin yararlı olacağı görüşündeyiz.
|
Dış kapının mandalı olan köle astsubayların yarasına merhem olur mu, Allah aşkına?..
|
* * * * *
İnsanoğlu bilemediği, anlayamadığı şeylerden evvelâ korkdu ve onlara tapdı. Zelzele, ateş, gökgürültüsü, yıldırım ve şimşek bunlardan bâzılarıdır.
Fakat korkup tapdığı bu şeyleri daha sonra bilip anladıkdan sonra Bu kez de onları kendi menfaatine kullanmanın yollarını aradı.
Beyaz subaylarımızın bugünlere kadar tertip etdiği elvan çeşit kumpaslar ile hazırladığı ve kabul etdirdiği kânunlara göre Ne olduğunu ve olduğumuzu bilmediğimiz için dün ürküp korkduğumuz “astsubay” dediğimiz asker sınıfının Asubay Tefrikası sâyesinde ne olduğunu biz asubaylar bugün artık çok iyi biliyoruz. Bildiğimiz için de uyduruk ve sahte bir asker sınıfı olan “astsubaylığın” ne olması gerekdiği konusunda gerekceli öngörüler ortaya koyabiliyoruz.
Bu öngörülerimizi de inşallah Zamânı ve zemini geldiğinde dünyâ âleme tekrâren ilan edeceğiz... |
* * * * *
5802 sayılı Astsubay Kânunu emretmesine rağmen Ve dahi Gene bu kânunun “subay yardımcısı” dediği köle asker “astsubayları” Genelkurmay Başkanlarımız 1951 senesinden beri “subaylığa sicilen” nakil etmemişler idi.
|
926 sayılı TSK Personel Kânunu ile de Genelkurmay Başkanlarımız "Astsubay" dedikleri köle askerleri 1967 senesinden itibâren bu kez de “subaylığa tahsilen” nakil etmediler.
|
* * * * *
1944 senesinde kılıç veremediği ve bugün hepsi ölmüş subaylarına kılıç vermek için
Üç ayrı târihde üç farklı kânun tertip edecek kadar kadirşinas ve şefkatli davranan Genelkurmay Başkanlarımız,
Kendi parası ile yüksek tahsil yapan asubayların subaylığa nakil edilmelerine imkân vermek üzere
Sâdece "iki hecelik" bir değişiklik yapmak için meclisde parmağını bile oynatmadı.
Aksine, TBMM’de kurulan bu kumpası sutre gerisinden hem tertipledi hem de icrâ etdi.
Ordumuzun " astsubay " dediği " köle " askerleri, Kurudukca sulanan ve fakat büyüdükce budanan bir ağaç gibi İçinde yaşadığımız 2018 senesine kadar İşde, böyle; ite-kaka, yata-bata geldi!
|
* * * * *
Bilmediğiniz bir şeyi sevmek ya da nefret etmek hakkınız olamaz! Çünkü sevmenin de nefret etmenin de ilk şartı bilmekdir.
Cârî mevzuâtımıza göre bugün itibârı ile “astsubay” dediğimiz askerlerin ne olduğunu bilmeniz için anlatması Eski Tüfek’den.
Siz de bugüne kadar hiç anlatılmayanları biliniz.
Biliniz ki sevmek ya da nefret etmek hakkınız olsun.
Sonra da "astsubay" mesleğini isder seviniz, isder nefret ediniz.
* * * * *
Muhterem asubay meslekdaşlarım ve pek kıymetli vatandaşlarım!
62 sayfalık Asubay Tefrikası 6-6 isimli bu makâlemizin üç cümlelik özeti şudur;
Asubay Tefrikası 6-6, Eski Tüfek-2018 .
|
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|
Makâm Tazminâtının Fesat Sarmalı
Edebiyatımızda güzel bir tâbirdir; “zarfa bakma, mazrufa bak!..” deriz.
İnsanları dış görünüşüne göre değil fakat iç görünüşüne, seciyesine, kişiliğine, beyninin gerisindeki niyetine göre değerlendirmeyi öğütleyen has bir deyimdir.
Aynı zamânda;
Bir şeyin ve olayın zahirî görüntüsünün değil de muhtevasının önemli olduğunu ifâde etmek için kullanılır. Bu anlamda “Dervişin fikri ne ise zikri odur” atalar sözüyle de taban tabana zıt bir anlam ifâde eder. Çünkü bu atasözünde en azından şeref, haysiyet, dik duruş, mertlik, açık yüreklilik vardır.
Zarfın mazruf ile olan ilişkisi;
Gül ile bülbül,
Subay ile astsubay,
Ȃşık ile maşuk,
Yusuf ile Züleyha,
Leylâ ile Mecnun,
Edi ile büdü,
Nokta ile virgül,
Gece ile gündüzün ilişkisine benzer.
Birisi, diğeri için yaradılmışdır.
Birisi, diğerinin mütemmim cüz’üdür.
Biri olmazsa, diğeri de olmaz!..
* * * * *
Bu girizgâhdan sonra, gelelim;
TSK personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda,
Son zamanlarda yapılan çalışmalar gündemde önemli bir yer tutmaya başladı.
Sağolsunlar, Sayın Milletvekillerimiz;
Meclisi soru önergesi ve kânun teklifi yağmuruna tutuyor,
TESUD, konu ile ilgili olarak hazırladığı taleplerini;
M.S.B. ve Genelkurmay Başkanlığına gönderdiğini ve konuyu takip ettiğini söylüyor,
TEMAD Başkanımız Sayın Ahmet KESER;
Temsil ettiği yüzbinlerce üyesinin hakkını almak için çırpınır iken,
Kapısına kadar getirilen sarı zarf içinde hakkında suç duyuruna maruz kalıyor,
Millî Savunma Bakanımız Sayın İsmet YILMAZ;
Askerî personelin maaşlarında yapılan çalışmaların tamamlanmak üzere olduğunu basına açıklıyor,
Genelkurmay Başkanlığımız;
Kendi personelinin özlük haklarının,”bir sistem bütünlüğü içinde incelendiğini ve kendi yetkisi dâhilindeki düzenlemeleri titizlikle hayata geçirdiğini, diğer konuları ilgili makamlara teklif ettiğini” basın açıklamasıyla kamuoyuna ilân ediyor”.
Görünen o ki konunun muhatabı olan bütün taraflar elinden geleni yapıyor, en azından zâhiren öyle görünüyor.
Fakat bugün biz, görünen ile yetinmeyeceğiz
Ve dahi
İyileştirme denince akla ilk gelen husus olan tazminatlar konusunda,
Bugüne kadar ne zaman, neler yapılmış, hangi kanunlar kabul edilmiş hep beraber bir göz atacağız.
Bugün itibariyle ve kabul edildiği tarihlerden buyana
Sâdece subaylara ödenen 4 çeşit tazminat şunlardır;
1. Makâm tazminâtı,
2. Hizmet (görev) tazminâtı,
3.Temsil tazminâtı,
4. Kadrosuzluk tazminâtı
* * * * *
Genelkurmay Başkanı,
Kuvvet Komutanları ve
Jandarma Genel Komutanına makam tazminatı ödenmesine imkân verildi.
Orgeneral ve Oramiral rütbesindeki subaylar da makam tazminatı kapsamına dâhil edildi.
General ve amiral rütbesindeki subayların tamamına teşmil edildi.
Kıdemli Albaylara da makam tazminatı ödenmeye başlandı.
Makâm tazminâtı alan subaylarımızın bu tazminâtları % 100’den fazla oranlarda arttırıldı.
Albay rütbesindeki subayların tamamına makam tazminatı ödenmeye başlandı.
Kıdemli Albaylar ve Albaylar için farklı makam tazminatı göstergesi tespit edildi.
Aynı rütbede olan subayların farklı makam tazminatı alması bakımından dikkat çeken bir durumdur.
Yarbay rütbesindeki subaylara da makam tazminatı ödenmeye başlandı.
Makam Tazminatının iç gıcıklayacı safahâtı kısaca bu kadar...
Fakat tefrika tefrika çıkartılan bu kanunların askeriyemizde sebep olduğu tesir;
Dünyânın bu ucunda kanatlarını çırpan kelebeğin,
Dünyânın diğer ucunda kasırgaya sepep olmasından daha derin ve sarsıcı oldu!..
Personel Kâ nunu “hizmet tazminatı” diyor, diğer kanunlar “görev tazminatı” diyor.
Karşılığında sıfır (0) olan benim maaş pusulamda ise “özel görev tazminatı” yazıyor.
“(A) bendi kapsamına giren ve temsil tazminatı almayan personele de “hizmet (görev) tazminatı” verildi.
Bir başka ifade ile; Yarbay ve üst rütbedeki subaylara da hizmet (görev) tazminatı ödenmeye başlandı.
Fakat
Bakanlar Kurulu Karar metinde geçen “6 aylık zaman sınırlaması”;
2002/4382 sayılı bu Bakanlar Kurulu Kararının 5’inci maddesi;
“10/1/2002 tarihli ve 2002/3546 sayılı Kararnamenin eki Kararın 1, 2, 3 ve 4'üncü maddeleri ile geçici 1'inci maddesinin uygulanmasına “15.07.2002 tarihinden itibaren devam olunur” şeklinde değiştirildi.
Ve bu sinsi hile ile;
"Sâdece 6 ay süre ile" ödenecek hizmet (görev) tazminatı “devâmlı” hâle getirildi.
* * * * *
Ve dahi
En az 7.000 gösterge üzerinden Makam veya Yüksek Hâkimlik Tazminatı alanlara ödenen Temsil tazminatı konusuna temas etmeyeceğim.
Bu tazminat, kozasında uyuyan ipek böceği larvaları için sözkonusu çünkü.
Tevâ tür o dur ki devletin kurumlarını sâ dece bu uyuyan ipekböceği larvaları temsil ediyor imiş!
“Memleketin buhranına ve kardeş kavgasına mâni olmak” bahâ nesi ile
27 Mayıs 1960 Cuma günü bütün memleketde idâreyi ele “darbeci subaylarımız”
Hemen ertesi sene piyasaya sürdükleri 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu ile;
Kendi istikbâllerini ve özlük haklarını kısmen teminât altına almışlar idi.
Fakat
Subaylarımıza bütün bunlar az geldi...
Devletin kasasından kendi midelerine daha çok mama akıtmak için,
Hemen hummalı bir çalışma başlatdılar...
Bu kez de
TSK Personel Kânunu ismi ile yeni bir kânun piyasaya süren 27 Mayıs’ın darbeci subayları
“Tazminât” ismi ile
Ve fakat
5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa aykırı olarak kendilerine yeni menfaatler temin etdiler.
Bu menfaatlerden birisi ile de;
Kadrosuzluk sebebi ile terfi edemeyen beyaz subaylarımıza;
926 sayılı Kânunun 49’uncu maddesi ile “züğürt tesellisi” kâbilinden tazminât vermeye başladılar.
Bu tazminât ile kadrosuzlukdan dolayı emekli edilen subaylarımıza;
Aldıkları son maaşlarının 2 ilâ 8 katı tutarında toplu bir para veriliyor idi.
Subaylarımıza verilen bu tazminât;
O senelerde Emekli Sandığından aldıkları ikrâmiyenin dörtde birine tekâbül ediyor idi.
27 Mayıs subay darbesinin rüzgarından istifade ile;
1967 senesinde almaya başladıkları bu “züğürt tesellisi tazminâtın” mikdarı beyaz subaylarımıza az gelmeye başlayınca
Bu kez de bu tazminâtın mikdarını artıracak yeni fırsatlar kollamaya başladılar.
1993 senesine vâsıl olduğumuz günlerde bir pundunu bulan subaylarımız,
499 sayılı KHK ile bu emellerini tahakkuk etdirdiler.
27 Mayıs darbesinin kendilerine verdiği özgüven ile;
“Tazminât” ismini verdikleri ikrâmiyeyi 5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa aykırı olmasına rağmen
1967 senesinde meclise kabul etdirmişler idi.
Bu tazminât;
Emekli Sandığı Kânununa aykırı idi. Çünkü bu kânuna tâbi olan emeklilerden hiçbirisi,
Görevde iken aldığı bir tazminâtı, emekli olduğunda da almaya devâm etmiyor idi.
Fakat
1993 senesine vâsıl olduğumuz günlerde, rüzgâr hiç de subaylarımızdan yana esmiyor idi.
İktidâr ve muhalefet partileri bir araya gelmişler
Ve dahi
2 Eylül’ün darbeci subaylarını hesâba çekmek isdiyorlar idi.
1967 senesinde 5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa aykırı olarak almaya başladıkları
Ve dahi
“Tazminât” ismini verdikleri rüşveti
1993 senesinde meclise getirseler, kabul etdiremeyeceklerini beyaz subaylarımız pekâlâ biliyorlar idi.
Bu engeli aşmanın da biricik yolu var idi;
Yangından mal kaçırır gibi TBMM denetiminden kaçırarak bir KHK tertip etmek!..
Bu KHK’yi imzâlayacak bakanların kimisini,
Subay orduevine dâvet edip “bir balık iki duble rakı” ile tavladılar.
Kimisini de,
Tehdit ve yalan ile ya korkutdular ya da kandırdılar.
Ve böylece aşağıda anlatdığımız duruma geldik!
1967 senesinden beri;
499 sayılı KHK ile 1993 senesinde “kadrosuzluk tazminâtı” olarak tebdil edildi
Ve dahi
Ne diyelim? Helâl olsun vallahi!
Subaylar için bu kez de “Kadrosuzluk Tazminatı” icâd edildi.
Kadrosuzuluk sebebiyle terfi edemeyen
Veya
Yaş haddinden önce emekli edilen subaylara;
65 yaşına kadar ödenmek üzere ve ek göstergeler dâhil, orgeneral aylığının aşağıda gösterilen oranları emekli maaşlarına ilave edilmeye başlandı;
Orgeneral (% 30),
Korgeneral (% 25),
Tümgeneral (% 20),
Tuğgeneral (% 15),
Albay (% 12),
Yarbay (% 11),
Binbaşı (% 10) ve
Yüzbaşıya (% 9).
Orgeneral (% 333),
Korgeneral (% 360),
Tümgeneral (% 400),
Tuğgeneral (% 500),
Albay (% 583),
Yarbay (% 500),
Binbaşı (% 500) ve
Yüzbaşıya (% 333).
Tazminatın ismi bir yana, artış oranlarına dikkat ediniz.
Teselli ikramiyesi %583 artışla albaylara çıkmış. Emekli subayların maaşında önemli oranda artış getiren bu düzenlemede astsubayların gene esamesi okunmadı.
* * * * *
28/11/2011 târih ve 2011/2722 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile;
Ocak 2012 tarihinden geçerli olmak üzere;
Sâdece yarbaylara ve AÜKHE eğitimi almış astsubaylara yapılanlar gibi gizlice yapılan “balans ayarları” bunlara dâhil değil.
Makâlemizin buraya kadar olan satırlarına bakarsanız,
Yarbay ve üst rütbedeki bütün subay rütbelerinden yazıda bahsedildiğini görürsünüz.
Dikkatinizi çeken bir husus daha olmalı;
Buraya kadar dillerden dökülen ağdalı kelâmlarda, çıkartılan tomar tomar kanunlarda, astsubay kelimesi bir kez bile zikredilmemiş!
Bugüne kadar sâdece subaylara verilen;
Makam tazminatı,
Görev (hizmet) tazminatı,
Temsil tazminatı ve
Kadrosuzluk tazminatı için çıkartılan bu kanunlar silsilesine,
Eklenecek son halkada bakalım piyango kimlere çıkacak!..
* * * * *
Yazımızın öznesi;
Makam tazminatı,
Hizmet (görev) tazminatı
Temsil tazminatı ve
Kadrosuzluk tazminatı...
Elimizdeki belge ise bir soru önergesi.
Makam tazminatının subaya ve astsubaya verilmesi için İstanbul Milletvekili sayın Mahmut TANAL,
TBMM Başkanlığına 7/7407 sayılı yazılı bir soru önergesi vermiş.
Bu soru önergesini Millî Savunma Bakanı sayın İsmet YILMAZ,
22 Haziran 2012 tarihinde yazılı olarak cevaplamış. (Bkz. 22 Haziran 2012 târih ve MAİY:2012/7119/Kan. ve Kar.D.Ka. Tetkik ve İşl.Ş.1243 sayılı ve “Yazılı Soru Önergesi” konulu cevabî yazı).
Söz konusu soru önergesinde sayın TANAL şöyle diyor;
“Md.3. Yarbay ve üzeri rütbedeki subaylara verilen görev tazminatını 1’inci dereceye gelmiş muvazzaf ve emekli subay ve astsubayların da alabilmesini (yaklaşık 385 TL artış) öngören kanun tasarısı taslağı 11 Haziran 2012 tarihinde yasalaştırılmak üzere Başbakanlığa gönderilmiştir”.
İyi anlaşılması için konu hakkında kısa bilgi verelim...
Hatırlanacağı üzere;
2002 senesinde makam tazminatının yarbay ve astsubay II kademeli kıdemli başçavuşa da verilmesi amaçlanmış idi.
KHK kabul edilir edilmez, yarbaylara makam tazminatı hemen ödenmeye başlanmış
Fakat
Astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara ödemeye gelince bütçe muslukları fısss! etmiş idi.
İşde, yukarıda anlatmaya çalışdığım husus; bu konunun devamı niteliğindedir.
Statü hazretleri, 2002 senesinde, astsubay II kademeli kıdemli başçavuşları ileri sürerek,
Makam tazminatını muvazzaf yarbaylara verdirmiş idi.
Geriye kim kalmış idiı?
El cevap “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar”.
Peki kimdir “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar?”
El cevap bir gayya kuyusu!.. Doldur içine kimi istersen!..
Anlaşılan, statü hazretleri, yarbaya makam tazminatı vermekle hızını alamamış,
Şimdi de “1’inci dereceye gelmiş emekli ve müstafi subaylar”a görev tazminatı verdirmek istiyor.
* * * * *
Gönül diyor ki şimdi burada dur ve şu soruları sor;
Görev (hizmet) tazminatı,
Temsil tazminatı ve
Emekli subaylara kadrosuzluk tazminatı verilmesi amacı ile yapılan düzenlemelerde,
Gene astsubayların esamesi okunmadı.
* * * * *
Şunları da soralım;
Bakalım; 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanunu; Madde 11 – Makam: Her âmirin Silahlı Kuvvetlerde temsil ettiği mevkidir.
Aynı Kanun, Madde 9 – Âmir: Makam ve memuriyet itibariyle emretmek salâhiyetini haiz kimsedir. Demek oluyor ki unvanı “Âmir” olan her asker makam tazminatını hak ediyor.
1982 senesinden beri makam tazminatı;
2000 tarihinden buyana temsil tazminatı,
2001 senesinden beridir de görev tazminatı;
Yarbay,
Albay,
Tuğgerenal,
Tümgeneral,
Korgeneral ve
Orgeneral rütbesindeki bütün subaylara veriliyor.
Kadrosuzluk tazminatı da 1993 senesinden beri;
Yüzbaşı,
Binbaşı,
Yarbay,
Albay,
Tuğgeneral,
Tümgeneral,
Korgeneral ve
Orgeneral rütbesindeki subaylara veriliyor.
Soru sormak zihin açar, sormaya devam edelim;
Yok, âmir olmayan, âmir olmadığı için makamı olmayan subaylar da var.
Var, Yarbay ve üstündeki subaylardan âmir olmayan ve âmir olmadığı için makam sahibi olmayan subaylar da var ve makam tazminatını alıyorlar.
Bu sorunun cevabını ben bulamadım.
Hayır. Âmir olduğundan dolayı makamı olan çok sayıda astsubaylar ve uzman jandarma çavuşlar var. Ben de Âmir unvanı ile görev yaptım, makamım vardı. İdâre, “Komutanlık” görevi veriyor fakat “Âmir” unvanı vermiyor astsubaya. Çorba, içmek içindir değil mi? Tıpkı çorba verip kaşık vermemek gibi...
Peki makamı olan astsubaylar ve uzman jandarma çavuşlara makam tazminatı niçin verilmez?
Sayın komutanlarımız;
Dizi dizi kanunlar çıkartıp makam ve görev tazminatını yukarıdan aşağıda doğru subaylara kerte kerte indirir iken
Etraflarına bakıp da kendilerinden başka “makam sahibi” göremediler mi acap?
Disiplin...
Bakalım; 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu; Madde 13 – Disiplin: Kanunlara, nizamlara ve âmirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir.
O zaman ağalar, makam/görev/temsil/kadrosuzluk tazminatı ödenmesi konusunda;
Sizler bunca zamandan beri astınızın hukukuna riayet etmiyorsunuz ve onların haklarını tahakkuk ettirmiyorsunuz!..
Hani ast’ın hukukuna riayet? Kanunu ihlâl ettiğinizin farkında mısınız?
Bu cümleden olmak üzere;
Şimdi kim var sırada?
Önce binbaşılar,
Bir zaman sonra yüzbaşılar,
Üsteğmenler,
Teğmenler ve
Asteğmenler...
Şimdi de
Muvazzaf ve emekli/müstafi binbaşılara da;
Makam ve hizmet (görev) tazminatı verilmesi konusunda kanun teklifleri, soru önergeleri, yazışmalar çizişmeler yapılıyor bugünlerde.
Peki,
Âmir unvanlı makam sahibi astsubaylar ve uzman jandarma çavuşlar ne olacak?
* * * * *
Bu arada kısa bir bilgi hatırlatayım.
Bilginiz üzere astsubay tabiri,
İlk kez 05 Temmuz 1951 tarihli ve 5802 sayılı Astsubay Kanunda ihdas edildi.
Astsubay Kanununun birinci maddesi bakın ne diyor;
926 sayılı TSK Personel Kanununun 1967 senesinde meriyete girmesiyle,
5802 sayılı Astsubay Kanunu ilğa edildi.
Fakat
Astsubay Kanununun sâdece bir maddesi;
Yukarıda gördüğünüz birinci maddesi,
“Madde 208/k fıkrası” olarak 926 sayılı TSK Personel Kânununda aynen ipkâ edildi.
Astsubay Kanunu çıktığı ilk günden beri;
Subaylarla emsal görev yapan astsubaylara, artık bu tarifin çok dar geldiği tartışma götürmeyecek bir hakikatdir.
Sâdece Astsubay için tertip edilen bu târif önemlidir.
Subayın bile hiçbir kanunda böylesi çarpıcı bir tanımı ve tarifi yokdur.
5802 sayılı Astsubay Kanununa niçin konulduğu
Ve
Bu kanun ilğa edilirken 926 sayılı TSK Personel Kânununa niçin ithâl edildiği derinlemesine araştırılıp sebebi açığa çıkartılmalıdır.
Astsubay tâbirinin kanunumuza girdiği ilk tarih olan 1951 senesinden
Yaklaşık olarak 2000 senesine kadar tam 60 sene, Âmir’lik unvanı astsubaylardan esirgendi.
Bunu bir kenera yazınız. Statü hazretleri, Âmir’lik unvânını sâdece subaylara has bir makam olarak kullandı.
Âmirliğe sadece subayları layık gördü.
Yakın zamana kadar “Âmir” deyince akla sâdece subay geliyordu.
2000’li yıllarda, ordumuzda meydana gelen müsbet yöndeki zihniyet değişikliğine koşut olarak
Önce Kuvvet Komutanlarının inhasıyla astsubaylara Âmir’lik ünvanı verildi.
Daha sonra, astsubaylar için Âmirlik kadroları ihdas edildi ve
TMK’larda astsubay kadrolarının “Unvanı” hanesine “Âmir” ibâresi yazılmaya başlandı.
Astsubay kadrolarının Âmirlik olarak ihdas edilmesi konusunda yetkisini sonuna kadar kullanan zamanın Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Sayın Metin ATAÇ’ı bu vesileyle saygıyla ve hörmetle yâd ediyorum.
2007 senesinde, Deniz Kuvvetleri Komutanlı Karargâ hındaki bir kadroya “Amir” unvanıyla atandım.
Atanma emrini okuduğumda, “Amir” kelimesinin parantez içinde yazılması dikkatimi çekdi.
Subay atamalarına bakdım, “... Amiri” şeklinde yazıyordu.
Fakat benim atama emrinde “.. K.lğı (Amir) şeklinde yazıyordu.
Hemen Atama Astsubayını arayıp bunun sebebini sordum.
Cevap, Şube Müdüründen geldi. “Şef, inceledik, Amir ibaresinin niçin parantez içinde (Amir) şeklinde yazıldığına dair bir gerekce bulamadık. Haklısınız, hemen değiştiriyoruz” dedi.
Ertesi gün Personel Bilgi Sistemine girip bakdım. Amir ibaresindeki parantez () kaldırılmışdı.
Bu hatıramı anlatmamın esbap-ı mucibesi, makam/görev tazminatının astsubaylar için yeni bir mevzu olması.
Yarbaylar ile birlikte astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara makam tazminatı ödenmesine dair
Bakanlar Kurulu Kararının 2002 senesine denk gelmesi de yukarıda açıkladığım tekâmül ile alâkalıdır.
Meseleye adâ let açısından bakıldığında;
Maalesef statü hazretleri, “Amirlik” unvâ nını astsubaylardan tam 50 sene esirgemişdir.
Hem amirlik hem de makam görevleri yaptığı hâ lde
Astsubaylara makam/görev tazminatı ödenmesi konusunda da idare, kendisi için isteyip aldıklarını astsubaylardan hâlâ esirgemektedir.
* * * * *
Son zamanlarda ortalıkda dolaşan soru önergelerinde ve kanun tekliflerine bakıldığında,
Genelkurmay Başkanlığımızın ifâ de ettiği gibi,
Çalışmalarının bir “sistem bütünlüğü içinde” yapıldığını söylemek mümkün.
Yazışmalarda Ordumuzdaki bütün sınıfları kapsayan kavramlar kullanılmış; teklifler; subay, astsubay, uzman jandarma çavuş ve uzman erbaşları ihtiva ediyor.
Lakin, gelin görün ki sonuca baktığımızda yeni kazanımlar elde edenlerin sâ dece ve her zaman subaylar olduğunu görüyoruz.
Statü hazretleri, kendi maksadına ulaşmak için astsubayı bir koç başı olarak ileri sürmüş;
2002 senesindeki uygulamadan, muvazzaf yarbaylar parsayı toplarken,
Muvazzaf astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlar ise, teşbihde hatâ olmaz, avucunu yalamıştı.
Önce astsubay II kademeli kıdemli başçavuşları ileri sürerek yarbaylara makam ve hizmet (görev) tazminatını kopardınız.
Şimdi de ortalıkda dolaşan kanun tekliflerine ve soru önergelerine bakıldığında;
Astsubayların gene koç başı olarak ileri sürüldüğünü ve
Gizli maksadın bu kez de kıdemli binbaşılara makam ve hizmet (görev) tazminatı kotarmak olduğu görülüyor.
Bu da yetmedi “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar”a görev tazminatı isteniyor. Önceki yazışmalarda böyle bir talebiniz de yokdu. Şimdi, kendi lehinize çıtayı biraz daha yükseltiyor, bir adım daha mevzi kazanıyor, maksadınızı iyice tevessü ettirip bu kez de “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar”a görev tazminatı verilmesini gündeme taşıyorsunuz. Tıpkı muvazzaf yarbaylara makam tazminatı verilmesinde yapılan hülleye burada da başvuruyorusunuz ve gene astsubayları truva atı olarak kullanıyorsunuz.
Balıkesir milletvekili sayın Ahmet Duran BULUT’un 26 Haziran 2012 târihinde verdiği 7/7513 sayılı soru önergesinin konumuz ile alakalı iki maddesi işte şöyle;
Dikkat ettiyseniz önergede; yüzbaşı, üsteğmen, teğmen ve asteğmenlerin adı geçmiyor.
Bu kanun teklifi ile idâre; astsubaylar, uzman jandarma çavuşlar ve uzman erbaşları her zaman yaptığı gibi gene bir torba olarak kullanıp bu torbanın içine “1’inci dereceye gelmiş muvazzaf ve emekli binbaşıları, yüzbaşıları, üsteğmenleri, teğmenleri ve asteğmenleri doldurmuşdur.
İdâre; yüzbaşı, üsteğmen, teğmen ve asteğmenlerden hiç bahsetmeden ve onları bu torbanın dibinde gizleyerek astsubayları, uzman jandarma çavuş ve uzman erbaşları truva atı gibi kullanarak muvazzaf ve emekli binbaşılara istediğinin aynısının onlara da verilmesini talep ediyor.
Nasıl?
Zeyrekce değil mi?..
Bu ifadelerde bakalım daha ne hinlikler gizli...
Hayat; boğuştuğunuz fırtınalarla, yediğiniz denizlerle değil,
Gemiyi limana salimen getirip getirmediğiniz ile ilgilenir.
İdâre bu niyetinde ne kadar samimi? Kanun çıktığında göreceğiz elbet.
Bu da yetmiyor, şimdi de “başçavuşları” (TSK’de böyle bir rütbe yoktur, bunu artık öğrenin!) ileri sürerek ve her zamân yaptığınız gibi onların sırtına basarak;
“Subayları”, astsubay zarfının içine saklayıp muvazzaf kıdemli binbaşılara makâm tazminâtı kotarmaya çalışıyorsunuz.
Bu yazının müellifi beyninizin gerisinde gizlediğiniz niyetinizi okuyor ve bundan sonraki hamlenizi de buradan cümle âleme fâş ediyor...
Maaş iyileştirilmesi konusunda verilecek ilk kanun teklifinde;
"Birinci dereceye gelmemiş" bütün subaylara, bir başka ifadeyle emekli olmuş kıdemli binbaşılara;
Bir zaman sonra yüzbaşılara, üsteğmen, teğmen ve asteğmenlere de makâm tazminâtı verdirmek için
Gene aynı tezgâhı hazırlayacaksınız.
Sahneye koyacakları bu oyunda, kendileri sutre gerisine saklanır iken
Oyunun figüranı olarak da gene astsubayları ileri sürecekler.
Her daim yaptıkları gibi astsubayların omuzuna basarak gene sâ dece kendileri nemalanacaklar.
1/4'ünde olmadığı hâlde;
Muvazzaf yarbaya makam tazminatı ödenmesini “hukuka aykırı” bulan Yargıtayın raporuna rağmen
Yarbaylara makam tazminatı ödeyen idâre,
Kanun çıkardığı hâlde;
Astsubaya makam tazminatı ödemeye gelince “bütçede ödenek yok” diyor ya da birisi öyle dedirtiyor.
Kanaat-i şahsiyemiz odur ki ikincisi daha muhtemel. Bu ikircikli muamelede tâ rifsiz bir çifte standartdn pis kokusunu almayan var mı?
Muvazzaf yarbaya kanunsuz olarak makam tazminatı ödenmiş, kimin umurunda.
Kanunları hacamat etmek bahasına subaya makam tazminatı ödeyen
Ve fakat
Ellerinde aynı kanun olduğu hâlde;
Astsubaya aynı tazminatı vermeyen siyasî idârenin bu tutumunun ahlakî olduğunu söyleyebilir miyiz?
Askerî idâre;
2002 senesinde muvazzaf yarbaylara makam tazminatı verilmesini temin ederken,
Aynı kanuna dâhil ettiği muvazzaf astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara makam tazminatı verilmesi konusunda kendi iradesini maksatlı olarak ortaya koymamış,
Hattâ siyasî idâreye aksi yönde tesir ederek dolaylı yoldan engel olmuşdur.
Tıpkı astsubayara 1/4'ünün verilmesinde yaptığı muvazaa gibi...
Askerî idâre, 2007 senesinde bu kez de;
“Emekli subaylar” gibi muğlak bir torbanın içine doldurduğu emekli ve müstafiğ subaylara makam tazminatı verdirmek için milletvekilini öne sürerek, omuzuna basarak kulis yapmışdır.
Bu gayretleri hâlen devam etmektedir. Aynı soru önergesine “eğreti olarak iliştirilen” emekli astsubaylar ise hâlen arafda bekletilmektedir. Askerî idârenin bu konuda da niyetini okumak zor değildir; gene aynı hülleyi sahneye koyacaktır.
Genelkurmay Başkanlığımızın TARİH: 04 Mayıs 2012, SAAT: 11:15 ve NO: BA-02/12 sayılı meşhur Basın Açıklamasına bir göz atalım:
3. Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük haklarına yönelik iyileştirmeler; yüce devletimizin sağladığı imkânlar, ülkemizin şartları ve askerlik mesleğinin kuralları dikkate alınarak, bir sistem bütünlüğü içinde incelenmekte; Genelkurmay Başkanlığı yetkisindeki düzenlemeler hayata geçirilmekte, diğer konular ilgili makamlara teklif edilmektedir.
7. Sonuç olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri; birbirlerine gönül bağıyla kenetlenmiş fedakâr ve kahraman mensuplarının moral ve motivasyonunu en üst düzeyde tutmak maksadıyla, devletimizin sağladığı imkânları kullanmak suretiyle, ihtiyaç duyulan ve yetkisi dâhilindeki düzenlemeleri titizlikle yapmaya devam edecektir.
* * * * *
Yukarıdaki paragraflarda incelediğimiz makam tazminatının ödenmesi konusunda
Genelkurmay Başkanlığımızın bugüne kadar yaptığı ortada durur iken
04 Mayıs 2012 tarihli Basın Açıklamasında;
Çalışmaların “bir sistem bütünlüğü içinde yürütüldüğünü” ifade ediyorsa, buna kim inanır?
Sen önce, makam tazminatı ödemek için beraber yola çık,
Sonra astsubayı suya götür, susuz getir...
Hem de bir değil, iki değil...
Sonra da özlük çalışmalarının “bir sistem bütünlüğü içinde yürütüldüğünü” söyle.
Devlet idâre etmek, en azından ciddiyet ve samimiyet ve hakkâniyetli davranmayı gerektirir. Böyle ikircikli davranmak, ciddiyet ve samimiyetle bağdaşır mı?
Boğa, boynuzundan; adam, sözünden tutulur!..
Makam tazminatının astsubaylara ödenmesi maksadıyla
Bugüne kadar “bir sistem bütünlüğü içinde incelediğiniz” ve
"Titizlikle yapmaya devam ettiğiniz düzenlemeler”in neticesi ortada.
Beraber çıktığınız bu yolda; astsubay, bir truva atı oldu, siz, atın içine gizlendiniz.
Beraber çıktığınız bu yolda; astsubay bir zarf oldu, sizler zarfın içine saklanan mazruf oldunuz.
Beraber çıkdığınız bu yolda, astsubaylar koç başı oldu, kapılar kırılınca astsubayın omuzuna basarak ilk önce ve sadece sizler içeriye girdiniz.
Beraber çıkdığınız bu yolda, kazanan hep siz, kaybeden hep astsubaylar oldu.
Zâten yağlı ve kat kat ballı olan ekmeğinize sırf biraz daha, taşırıncaya kadar yağ ve bal sürmek için astsubaylar üzerinden mağdur edebiyatı yaptınız.
Sâdece kendi menfaatinizi tahakkuk ettirmek maksadıyla kanunlar çıkartmak için astsubayı bir maymuncuk gibi kullandınız.
Ve her seferinde nalıncı keseri misâli hep kendinize yontdunuz.
Devlet yönetme ciddiyeti nerede, samimiyeti nerede, hakkâniyet nerede, insaf nerede?..
Dilinizle söylediğiniz ile elinizle yaptığınız birbirine taban taban zıt ise o zaman sizin yaptığınıza biz ne diyeceğiz?
* * * * *
Zapdetdiği ülkelerde ebedî bir hâkimiyet kurmak isteyen Büyük İskender, zamanın ünlü bilgesi Aristo’ya bir mektup yazar ve kendisinin bu hususdaki tavsiyesini almak ister;
Hocam, rakiplerimin, muhaliflerimin;
Aristo, cevabî mektubunda Büyük İskender’e şunları öğütler;
Son 60 yıldan beri gıllı gışlı, tefrika tefrika kanunlar çıkartıp kendileri için ballı gaymaklı düzenlemeler yapan avara kasnakcıların astsubay haklarının tahakkuku hususunda yaptıklarıyla Aristo mantığı arasında bir benzerlik var mı sizce?...
Ağaca baltayla vurmuşlar; ağaç, “sapı bedenimdendir” demiş.
Malûm mihrâkların ordumuza yapdığına “TSK’yi itibarsızlaştırmak” diyor isek şâyet,
TSK’yi bu şekilde itibarsızlaştıran kendi subaylarımızın TSK’ye yapdıklarına ne diyeceğiz?
Hûlâsaten,
Bugüne kadar yapılan her düzenlemede, parsayı üç beş yüz apoletli fesat kumkuması topladı.
Beşik ulemalarının çarkına su taşıdığı tazminat silsilesinin fesat sarmalı hoyratca dönmeye devam ediyor...
1975 senesinde öncülüğünü meslek büyüğümüz astsubay ağabeylerimizin
Ve
Yiğit hanımlarının yapdığı ve basında geniş yer tutan ilk topyekûn eylemden buyana
Emekli astsubayların haklı taleplerini ilgililer, hoyuk gibi elleri böğründe seyredip “kös dinler gibi” dinledi.
Yüzbinlerce emekli astsubayın dağları aşan feryatları ve yaptığı eylemler “davulcu osuruğu” mesabesinde kaldı.
Takke düşdü, kel görünmek üzere!..
Borç para bulup ya da belediyenin tedarik ettiği bilâ ücret otobüslere binerek
Alltı delik ayakkabılarıyla yurdun dört bir yanından Ankara’ya gelip
Yllarda hakkını, hukukunu arayan yüzbinlerce emekli astsubayın bunca yıldır ortaya döktüğü emekleri ve
Bitmez tükenmez çabaları ise “sağdıç emeği” olmamalı, olmayacak!..
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Astsb.III Kad.Kd.Bçvş.