Evvel’den Âhire Işıltılı Yansımalar -3-

manset

 

5802 sayılı ve 1951 tarihli Astsubay Kânun’unun

Goca gafalı

Geniş gırtlaklı

Derin mideli

İri dişli

Aç gözlü

Ve dahi

Üsdüne üstlük

Yalancı sazan balıklarının

Fütursuzca, ahlâksızca, edepsizce ve aynı zamânda

Kânunsuzca voltalar atdığı ağulu sularını

Oltamızın ucundaki yemsiz zoka ile tarassuta

Hakkımızın tahakkukuna olan sarsılmaz inancımızın bize verdiği

Azim, şevk, umut ve ilhâm ile devâm ediyoruz can dostlarım.

Evvel’den Âhire Işıltılı Yansımalar künyeli 5 bölümlük makâlemizin

Birinci bölümünde;

  • 5802 sayılı Astsubay Kânun’u Meclis’de müzâkere edilirken

Gedikli Erbaş” dedikleri askerlerden bir kişiyi dahi kimsenin Meclis’deki toplantıya dâvet etmediğini açıkladık.

İkinci bölümünde;

  • “Astsubay” kelimesinin, askerî mevzuâtımıza ilk defâ duhûl eylemesinden bahsetdik.

Şu anda kıraat etdiğiniz üçüncü bölümünde ise;

  • “Astsubay” kelimesine;
  • Önce  ‘s’ harfi
  • Sonra da ‘t’ harfinin ilâve edilmesini ve
  • Bugün “Astsubay” olarak bilinen biz asker kişileri nitelemek için “Assubay” unvanının askerî mevzuâtımızda hiçbir zaman kullanılmadığını cümle âleme gene ilk defâ olmak üzere fâş edeceğiz.

*  *  *

Evvel’den Âhire Işıltılı Yansımalar ismiyle maruf beş bölümlük işbu makâlemizin

Okuduğunuz şu üçüncüsünün esas oğlanı Asubay kelimesi idi.

Asubay

Ve

Bu kelimeden türetilen Assubay ve Astsubay kelimeleri konusunda

Geriye dönüp bakdığımızda

Arkamızda bilinmedik hiçbir şey bırakmayacağız.

Şemsipaşa bosdanından körpe bir kelek kopardır gibi

Mâzinin marazlı mahzenlerine cebren ve hileyle sindirilip saklanmış bütün hakikâti

Kulağından nâzikce

Fakat sımsıkı kavrayıp

Günün yüzüne çıkartacağız.

Makâlemizin bu bölümünü okuyup son cümlesine vâsıl oldukdan sonra

  • Kıymetli meslekdaşlarımız ‘Assubay’ ve ‘Astsubay’ gömleğini değiştirecekler.
  • Millî Savunma Bakanlığımız askerî mevzuâtını yeniden yazacak.
  • Şâyet lutfederse TEMAD hemen dâva açacak.
  • Bugün Astsubay dediğimiz askerlerin tarihcesini yeniden yazmamız gerekecek.

Şimdi

Neredeyse 80 seneden beridir

Dizinde mütemâdiyen sallayıp yalandan nenniler söyleyerek

Tarihin

Ancak 2014 senesinin Kiraz ayına kadar uyutabildiği hakikâtleri

Ve

Asubay kelimesine

Önce

s

Sonra da

t’ ekleyen sahtekârları

Şâyet iltifat buyurursanız

Sırasıyla fâş eyleyelim yiğitler.

*  *  *

ATATÜRK’ün Türetdiği ‘Asubay’ Tâbirine İlk Tecâvüz: ‘s’ Harfi İlâvesi

Saatli Maarif takviminin

Üçüncü sınıf saman kâğıdından mâmûl o samanî meşhur yaprağı

1938 senesinin

Kiraz ayının

Gündönümünden sonraki altıncı gününü gösteriyordu.

ATATÜRK hayatta idi.

1935 senesinde meriyyetde olan aşağıda gördüğünüz 2771 sayılı Ordu Dâhili Hizmet Kânun’una göre

O vakitlerde ordu teşkilâtımızda iki muvazzaf asker sınıfı mevcut idi.

Bunlar;

  1. Erbaşlar
  2. Subaylar

Subaylar da kendi içinde 3 sınıfda tefrik edilmiş idi.

Bu sınıflar;

  1. Asubaylar
  2. Üstsubaylar
  3. General/Amiraller

Bu sınıflardan birincisi olan aşağıda kahverengi çerçeve içinde görünen ‘Asubay’ tâbirinin “mânâsında” değişiklik yapmak hâsıl oldu. Sene, gene aynı sene idi.

kanun

Zamânın Başbakanı Sayın Celâl BAYAR Hükûmetinin Meclis’e arz etdiği kânun tasarısında bu husus açıkca görülüyor.

Tek maksat bu idi...

image-01 

Bu cümleden olmak üzere

Sayın Celâl BAYAR hükûmetinin kânun teklifindeki metin aşağıdaki gibiydi.

image-02 

Yukarıdaki kânun teklifi metninde sizin de gördüğünüz üzere ‘Asubay’ kelimesinin adı bile geçmiyor.

Fakat

Millî Savunma Komisyonu,

Hükûmetin bu teklifinin hâricinde olmak üzere

O vakit Ordu Dâhili Hizmet Kânun’unun ikinci maddesinde ‘Asubay’ şeklinde mevcut olan kelimeye ‘s’ ilâve etdi

Ve

Kânun metninde ‘Assubay’ olarak değişdirdi.

image-03

Yapılan bu değişikliğin kânun’un asıl maksadı ile hiçbir alâkası yok idi.

Kurnaz bir subay yapdığı orostopolluk ile

Asubay kelimesine ‘s’ harfi ilâve edilmesini Meclis’den kaçırdı.

Bir başka deyişleimage-04

Bu yapılan tam anlamıyla bir sahtekârlık idi.

Ve böylece Millî Savunma Komisyonu

Başbakan Sayın Celâl BAYAR’ı açık olarak aldatdı.

Komisyonun başındaki subay da

Bâdem bıyıklı Mirlivâ Kâzım idi.

image-05

Yukarıda gördüğünüz ‘Asubay’ sınıfına dahil olan rütbeler, mevcut kânunda “Yarsubay, asteğmen, teğmen, yüzbaşı” idi.

Aşağıda gördüğünüz 3387 sayılı ve 16.5.1938 tarihli Kânun ile yapılan değişiklik neticesinde

Asubay’ sınıfına ait rütbeler “Asteğmen, teğmen, üstteğmen, yüzbaşı” olarak değişdirildi.

Asıl maksat ‘Asubay’ tâbirinin “mânâsında” değişiklik yapmak idi.

Bunu yapdılar.

Fakat bunu yaparken aslında bir başka değişiklik daha yapdılar. Asubay kelimesinin imlâsında...

Mirlivâ Kâzım, kelimedeki ‘s’ harfinin yanına kaçak olarak bir ‘s’ ilâve edip ‘Assubay’ yapdı.

Kolay anlaşılması için yapılan bu sahtekârlığı şöyle özetleyelim;

  • 3387 sayılı Kânun’un amacı, Asubay tâbirinin sâdece içeriğinde değişiklik yapmak idi.

Fakat

  • Millî Savunma komisyonu Asubay kelimesine ‘t’ harfi eklemek için rapor hazırlamadı.
  • Asubay kelimesine ‘s’ harfi eklenmesi konusunda Meclis tutanaklarında tek kelime yok.
  • Asubay kelimesine ‘s’ harfi eklenmesi konusunda Başbakan’ın haberi yok. Onayı yok.
image-06

Eller kalkdı, Eller indi.

Bir maddelik bu kânun’un kabul edilmesiyle

2771 sayılı Ordu Dâhili Hizmet Kânun’unun sâdece ikinci maddesi değişdirildi.

Bu değişiklik ‘Asubay’ kelimesinin sâdece mânâsında yapılacakdı. Bunu yapdılar.

Fakat bu arada bir dalavere çevirdiller. ‘Asubay’ kelimesinin imlâsını da değişdirdiler.

Bu maddedeki ‘Asubay’ kelimesi hiçbir hukûkî, aklî ve ilmî gerekcesi ortaya konulmadan ‘Assubay’ olarak kânunlaşdı.

Tam bir yalan dolan ve subayların çevirdiği sahtekârlık var bu işin içinde...

Ve böylece

Asubay tâbiri

Kânunsuz bir şekilde

Assubay oluverdi.

Aklımız bize burada şu suali soruyor; ‘Üstsubaylar’ tâbirini niye ‘Üssubay’ şeklinde tâdil etmediler?

Yukarıdaki sahtekârlığı çeviren subaylar kendi kuyruklarına basmadılar. Ve bu kelimeye dokunmadılar.

İşde cevâbı...

Kendi hazırladığı askerî terimler kitabında ATATÜRK,

Üstsubay’ tâbirinin imlâsına dokunmadı. Aşağıda gördüğünüz üzere aynen muhâfaza etdi.

image-07

*  *  *

ATATÜRK’ün Türetdiği ‘Asubay’ Tâbirine İkinci Tecâvüz: ‘T’ Harfi İlâvesi

5802 sayılı Astsubay Kânun’u 1951 senesinde Meclis’de müzâkere edilirken

Kastamonu vekili, Millî Savunma Komisyon Sözcüsü ve emekli hâkim subay olan Rıfat TAŞKIN

Astsubay’ tâbirinin İçhizmet Kânun’umuzda o tarihde zâten mevcut olduğunu iddia etdi ve yalan söyledi.

Şimdi gözlerimizi Meclis tutanaklarına çevireceğiz.

Ve hukukcu subay Rıfat TAŞKIN’ın yapdığı bu sahtekarlığın izlerini süreceğiz...

Hazırladığı Astsubay Kânun’u tasarısında Millî Savunma Komisyonu, söze konu bu kelimeyi raporuna önce “Ast subay” şeklinde kayıt etdi.

Ve raporun ilerleyen bölümlerinde bu sözcüğü hep “Astsubay” şeklinde yazdı.

image-08

İşde ‘Astsubay’ tâbiri devletimizin resmî kayıtlarına ilk defâ 18 Haziran 1951 tarihinde bu şekilde duhûl eyledi.

Sonra,

Kânun tasarısı hem Bütçe hem de Meclis komisyonunda müzâkere edildi. Müzâkerede söz alan Millî Savunma Komisyonu Sözcüsü emekli hâkim subay Rıfat TAŞKIN isimli vekil, komisyon görüşme tutanağına kaydedilen konuşmasında şöyle dedi. “Astsubay tâbiri bizim İçhizmet Kanunumuzda mevcuttur.

İşde o ifâdesi...

image-09

*  *  *

Vekil, hukukcu ve subay da olsa bir insanın yalan söylediğini ortaya dökmek hoş bir iş değil.

Hazzetmediği söylemeliyim.

Fakat insanoğlu bu,  çiğ süt emmiş!..

Vekil de olsa

Hukukcu da olsa

Subay da olsa

Yalan söyleyebiliyor...

Çünkü hamurunda çiğ süt var!

İşde bu minvâl üzere

Rıfat TAŞKIN isimli subayın bahsetdiği Kânun’a bakdığımızda kendisinin âşikâre yalan söylediğini görüyoruz.

  • ATATÜRK’ün 1935 senesinde ‘Asubay’ şeklinde askerî mevzuâtımıza kazandırdığı

Ve

  • 1938 senesinde Kâzım isimli bir subayın ‘Assubay’ şeklinde tahrif etdiği bu kelimeye

Bu kez de;

  • Vekil ve emekli hâkim subay Rıfat söylediği yalan ile ‘t’ ilâve etdi ve bu kelimeyi bir anda ‘Astsubay’ yapdı.
  • Üsdelik bu kânun tasarısının kabul aşamasında Millî Savunma Komisyonu rapor hazırlamadı. “Assubay” tâbirine niçin ‘t’ eklendiği ve “Astsubay” şeklinde tâdil edildiğinin hiçbir hukûkî  ve ilmî gerekcesi de yok.
  • Konunun asıl sahibi olan Türk Dil Kurumu’na kimse danışmadı.

Yalan ise yalandır!

Başka ne diyeceğiz?

Hukukcu subay Rıfat TAŞKIN’ın “Astsubay” tâbiri için kaynak gösderdiği 3387 sayılı Kânun’un ilgili kısmını kesdik biçdik.

Kolay anlaşılacak bir şekilde aşağıya yapışdırdık.

Bir dikiz atınız bakalım hele yiğitler!..

Yalancı Rıfat TAŞKIN’ın iddia etdiği gibi

Astsubay tâbiri bizim İçhizmet Kânunumuzda o tarihde mevcut muymuş?

Sarı renkli kutunun içine nazâr eylerseniz şâyet

Emekli subay Rıfat TAŞKIN’ın yalan söylediğini siz de görürsünüz. Rıfat TAŞKIN’ın “Astsubay tâbiri bizim İçhizmet Kânunumuzda var” dediği tarihde İçhizmet Kânun’unun aşağıda gördüğünüz maddesi meriyyetdeydi.

İşde isbatı...

image-10 

Hâlbuki Rıfat TAŞKIN’ın Meclis’de bahsetdiği Kânun’da o tarihde mevcut olan kelime, “Astsubay” değildi.

Bu kelimenin ‘t’ siz yazılmış biçimi olan “Assubay” idi.

Üsdelik yukarıdaki kânun maddesinde görüldüğü üzere

Bu sözcük o tarihde “Asteğmen, Teğmen, Üstteğmen ve Yüzbaşı” rütbesindeki subayları tavsif etmekte idi.

Kânun maddesinde “Üstteğmen” kelimesinin çift “t” ile yazıldığını farketmişsinizdir!

Bir başka ifâde ile Askerî Yargıtay’dan emekli Hâkim Korgeneral Rıfat, komisyona yalan bilgi verdi.

Komisyon üyesi vekilleri alenen kandıran Rıfat TAŞKIN, bu kelimenin “Astsubay” olduğunu söyledi.

Tabi ki söylediği bu ifâde ucuz bir yalandan ibâret idi.

Ucu sipsivri, keskin ve yemsiz zokamıza

Bu kez

Vekil, hâkim ve korgeneral unvanlı subay Rıfat takıldı!

*  *  *

Haber Ola, Beri Gele!..image-11

Sağ cenâhınızda bir gazete haberi var.

Özetle şöyle yazıyor; “Astsubayların dil kurumuna (kuralına demek istemiş) aykırı olduğu gerekcesiyle meslek isimlerindeki “T” harfinin kaldırılması için yaptığı başvuruya Millî Savunma Bakanlığı’ndan olumsuz yanıt geldi.

MSB ‘Astsubay’ ifadesinin literatüre (her ne demekse! “askerî mevzuâta” diyememiş) ilk kez 2 Temmuz 1951’den itibaren girdiğini ve uygun olduğunu belirtti.

Peki, tamam M.S.B.’nin  cevâbını aldık ve kabul etdik.

Kabul etmesine etdik de yiğit Astsubaylar

Bugün itibâriyle

Devletin belgeleri üzerinden ortaya dökdüğümüz bu sahtekârlıkları kim yapdı?

Zamânın M.S.B. Komisyon üyesi subaylar.

Doğru mu?

Evet, doğru.

Belgeler, kânunlar, Meclis Tutanakları hepsi bu sahtekârlığı isbatlıyor.

Şimdi sual sorma sırası bizde

ATATÜRK’ün bize emânet etdiği ‘Asubay’ kelimesine

  • 1938 senesinde ‘s’ harfi
  • 1951 senesinde ‘t’ harfi eklenmesinde

Zamânın Başbakanlarının haberi ve onayı var mı?

El cevâp yok!

Bugün M.S.B. koltuğunda oturan Sayın Bakanın

Kendi komisyonunun tezgahladığı bu sahtekârlıklardan haberi var mı?

El cevâp yok!

Astsubaylara yapılan haksızlıkları açıkladığımız makâlelerimizin üslubunun sert olduğunu söyleyen dostlarımız var.

Bize yapılan haksızlıklar karşısında susup da dilsiz şeytana yoldaş mı olalım yârenler?

İşde, Meclis çatısı altında yapılan bu orostopollukları gözler önüne serdik.

Üsdelik bunlar sâdece arayıp bulabildiklerimiz...

Uğratıldığımız haksızlıkları anlatmak için kullandığımız üslup, bu sahtekârlıklar karşısında keten halvadan bile hafif kalır.

*  *  *

Netice itibâriyle

Eski Tüfek diyor ki;

T.C. Cumhurbaşkanı ATATÜRK,

Akıl ve bilimi kendine kılavuz edinip

1935 senesinde

Asubay tâbirinin izâhını şiir gibi yapdı. Makâlemizin ikinci bölümünde bu hususu teşrih ve ispat etdik.

ATATÜRK’ün teşkil etdiği Türk Dil Kurumu’unun

Bugünkü dilbilimcilerinin

İlmi ve aklı ise

Sâdece

Teamül’ demeye,

Gelenek” demeye

Kakafoni” demeye yetdi ancak.

Senin teâmül dediğin şeyin aslının

Subayların çevirdiği sahtekârlık çarkı olduğunu işde sana gösterdik.

Bugüne kadar uydurduğunuz ‘teamül’, “gelenek” ve “kakafoni” yalanları şimdi kabak gibi başınızda patladı!..

Türk Dil Kurumu olarak sen

Ve

Millî Savunma Bakanı olarak sen

Bu sahtekârlığın belgelerini görünce şimdi ne diyeceksin bakalım?

Savundukları Astsubay tâbirinin

Askerî mevzuâtımıza sahtekârlıklar ile, hülle ile girdiğini öğrenince ne yapacaklar acap?

ATATÜRK’ün türetdiği bir kelime hakkında hiçbir devlet memurunun laf geveleme hakkı olamaz!

Asubay kelimesi konusunda ATATÜRK’ün irâdesi ve emri ortada dururken

‘Teamül’ erir, ‘gelenek’ parçalanır, “kakafoni” toz olur, kül olur!

ATATÜRK,

Asubay kelimesini

Önce Assubay

Ve sonra da Astsubay şeklinde değişdiren memurları ve subayları bugün görse idi

Hepsinin yüzüne tükürürdü.

M.S.B.’nin

TDK’yı arkasına alıp

TEMAD’ın isteğine verdiği bu ucuz cevapda ileri sürdüğü gerekcelerin hepsi

Bugün ortaya dökdüğümüz belgelerden sonra temelinden çürüdü ve boşa düşdü.

Çünkü ortada sahtekârlıklar var.

Yalan dolan üzerine binâ inşâ edilmez.

Fikir beyân edilmez.

Karar verilmez.

Kânun ise hiç yapılamaz...

Meclis çatısı altında kendi subaylarının çevirdiği bu dolapları bugün öğrendikden sonra

Kendisi de aynı zamânda bir hukukcu olan

Bakanımız Sayın İsmet YILMAZ yukarıdaki kararını derhâl gözden geçirmelidir.

Çünkü

Kânunsuz tesis edilen hüküm

Keenlem yekûndur.

Hem de

Mürur-i zamân işlemez!

*  *  *

Devlet, Burada. Memuru Nerede?

Devlet hizmetinde devâmlılık esâsdır.

image-12Tam 100 sene evvel yapıldığı iddia edilen

Sözde bilmem ne için

Başbakan ERDOĞAN

Ordumuzu arkadan hançerleyen Ermeni komitacılara tâziye dilemedi mi?

63 sene evvel, 76 sene evvel devletin memurları ve subayları sahtekârlık yapmışsaimage-13

Bunun mesuliyeti bugün o koltukda oturan haleflerine aitdir.

Sayın Millî Savunma Bakanı, subayların yapdığı bu sahtekârlıkdan kendini sıyıramaz.

Devlet memurluğu, bunu icâb etdirir.

Akıl ve bilimadamlığı ile uzak yakın hiçbir alâkası olmayan

Yukarıdaki bu mesnetsiz açıklamaları bir kenâra bırakıp

Millî Savunma Komisyonunun

1938 ve 1951 tarihlerinde

T.B.M.M. çatısı altında çevirdiği dolapların ve sahtekârlığın hesâbını vermelidir.

*  *  *

ATATÜRK’ün bizzat kendisinin türetdiği “Asubay” kelimesine bakınız subaylar neler etdiler;

  • 1935 senesinde Kâzım SEVÜKTEKİN isimli bir subay “Asubay” kelimesinin anlamını değiştirdi.
  • 1938 senesinde Mirlivâ Kâzım SEVÜKTEKİN bu kez de kelimeye ‘s’ ekleyip “Assubay” yapdı.
  • 1951 senesinde Askerî Yargıtay’dan emekli hâkim subay Rıfat TAŞKIN ‘t’ ekledi ve “Astsubay” yapdı!..

Bu iki subay

Yapdıkları bu sahtekârlık ile hukukumuzdaki tanımıyla “Evrakda sahtecilik” suçunu işlediler!

Böylece “Asubay” terimi;

  • 1935 senesinde “Zâbit Vekili” denilen Asteğmen oldu.
  • 1938 senesinde ‘s’ harfini alıp “Asteğmen, Teğmen, Üstteğmen ve Yüzbaşı” oldu.
  • 1951 senesinde ‘t’ harfini alıp “Astsubay” oldu.

1938 senesinde

Mirlivâ Kâzım

1951 senesinde ise

Koramiral Rıfat isimli subay

Ucu sipsivri ve yemsiz zokamıza hasbîden takıldı.

*  *  *

Makâlemizin bu kısımında bugün bir hakikâti daha sizlere muştulayalım.

  • ATATÜRK’ün türetdiği ve 1935 senesinden buyana neredeyse 80 seneden beridir dillerde dolaşan,
  • Askerî mevzuâtımızda yazılıp çizilen
  • Ve 2014 senesi itibariyle bugün son şekli “Astsubay” olan bu mübârek kelime

bakınız hangi fırınlarda yanıp pişerek günümüze kadar geldi.

Şöyle ki;

  1. 1935 - ASUBAY: Bu kelimeyi o tarihde “Zâbit Vekili” denilen ve bugün “Asteğmen” olarak bilinen subay rütbesini tefrik etmek üzere bizzat ATATÜRK 1935 tarihinde türetdi. Aynı sene içinde kabul edilen 2771 Sayılı Ordu Dahilî Hizmet Kânun’u ile Asubay kelimesinin anlamı değiştirildi. Zabit Vekili olan mânâsı “Yarsubay, Asteğmen, Teğmen ve Yüzbaşı” oldu. Makâlemizin ikinci bölümünde bu konuyu belgesiyle açıkladık.
  2. 1938 - ASSUBAY: Ordu Dahilî Hizmet Kânun’una 16 Mayıs 1938 tarihinde 3387 sayılı Kânun ile eklenen değişiklik ile bu kelime hiçbir gerekce gösderilmeden “Assubay” yapıldı. Asteğmenleri tefrik etmek üzere ATATÜRK’ün “Asubay” şeklinde türetdiği sözcüğe zamânın Genelkurmay Başkanı, ‘s’ ekledi. Anlamını değiştirdi. Ve bu kelimeyi o tarihdeki mevzuâtda “Erbaş”, bugünkü askerî mevzuâtımızda ise “Astsubay” dediğimiz sınıfı tefrik etmek üzere “Assubay” yapdı. Bu hainliğin yapıldığı tarihde ATATÜRK sağ idi. Duysaydı bunu yapan subaylara ne söylerdi acap?..
  3. 1951 - ASTSUBAY: ATATÜRK’ün türetdiği kelimeye harf ekleme seferberliği devâm etdi. 1951 senesinde bu kelimeye bir harf daha eklediler. 5802 sayılı Astsubay Kânun’u Meclis’de müzâkere edilirken emekli hukukcu subay olan Rıfat TAŞKIN, komisyona yalan söyledi. Bu kelimenin o zamanki Ordu Dahilî Hizmet Kânun’unda “Astsubay” şeklinde yazıldığını söyleyip Meclis komisyon üyelerini resmen kandırdı. Hâlbuki Rıfat Bey’in bahsetdiği Kânun’da bu kelime “Assubay” şeklinde yazıyordu. Hâkim kılıklı emekli subay Rıfat TAŞKIN bu kelimeye kendince ‘t’ harfi ekledi.

1951 senesinden beridir de bu kelime askerî mevzuâtımızda “Astsubay” şeklinde arz-ı endâm ediyor.

Bütün bu eklemeler ve anlam tadilâtı yapılırken Meclis’de bunun sebebini kimse sormadı.

  • “Asubay” sözcüğünü niye “Assubay” yapdın diyen olmadı.
  • “Assubay” kelimesini sen nasıl “Astsubay” yaparsın demedi.
  • ATATÜRK’ün emânetine ATATÜRK’ün subayları ihânet etdiler.
  • ATATÜRK’ün bizzat türetdiği “Asubay” kelimesini hem “mânâ” hem de “imlâ” olarak değişdiren subaylarımız meselenin ilmî veçhesini öğrenmek ve ona göre ilmî ve aklî bir düzenleme için tenezzül edip de işin asıl sahibi Türk Dil Kurumu’na danışmadı.
  • Meslekdaşlarımızdan bâzıları işin esâsını öğrenmek için aklın emrine râm olup Türk Dil Kurumu’na müracaat etdiler. Meselenin asıl sahibi ve yetkili en yüksek makâmı olan Türk Dil Kurumu da câri askerî mevzuâtımızda bugün “Astsubay” şeklinde yazılan kelimenin mâruz kaldığı sâdece “imlâ” kaymalarını izah etmeye çalışdı. Akıldan ve bilimden uzak bu tecâvüzü “teamül” ile açıklamaya yeltendi kendileyin. Fakat bu “teamül” ün altında yatan subayların yapdığı sahtekârlığı T.B.M.M. zabıtlarından incelemek zahmetine katlanmadı.
  • Ayrıca kelimenin bu zamân zarfı içinde uğradığı “mânâ kaymasını” tetkik etmek kimsenin aklına gelmedi.

Hâlbuki Asubay tâbiri;

  • Hem imlâ
  • Hem  de mânâ olarak

Kendini bilmez bir iki subayın ihânetine mâruz kaldı ve tahrip edildi.

*  *  *

Erinmedik, yerinmedik. Bize 4 EGO biletine mâl olan kısa bir ziyârete çıkdık. Türk Dil Kurumu’nun Kavaklıdere’deki Merkezine gitdik. 1983 senesine kadar Türk Dil Kurumu’nun neşretdiği 8 sözlüğün hepsini yeğân yegân tetkik etdik. Ve aşağıdaki tabloyu hazırladık.

Bu tabloda görüldüğü üzere TDK, söze konu bu kelimeyi neşretdiği sözlüklere hep Assubay olarak yazdı. Taa ki 1980 Zottirik Kenan darbesine kadar.

Neşredilmesi 1983 senesine denk gelen darbe sonrası ilk Türkce sözlükde ise bu kelime emir-gomuta zenciri dâhilinde birden bire Astsubay oluverdi.

image-15

Dikkatli okurlarımızın burada şöyle bir sual sorması gerekir. Mâdem ki kelimenin aslı Asubay. Ve bu tâbiri ATATÜRK türetdi de. TDK’nun sözlüğünde Asubay niçin yok? Önce bu suali soranları tebrik edelim ve açıklayalım yiğitlerim.

Türk Dil Kurumu, ilk Türkce sözlüğü yukarıdaki tabloda gördüğünüz üzere 1944 senesinde neşretdi. 1938 senesinde Asubay kelimesi, Assubay yapıldı. Hikâyesini yukarıda izah etdik.  Türk Dil Kurumu, kânun’da Assubay şeklinde yazan bu kelimeyi, hazırladığı ilk Türkce sözlüğe 1944 senesinde Kânun’da yazıldığı şekliyle, Assubay olarak dâhil etdi. İşde sırf bu sebepdendir ki Asubay kelimesi TDK’nın sözlüğünde hiç yer almadı.

Yukarıda ortaya dökdüğümüz bilgi ve belgelere bakıldığında TDK’nın bugüne kadar beyân etdiği açıklamaların ilmî ve aklî bir veçhesinin, doğru bir mesnedinin ve hattâ hiç kıymetinin olmadığını görüyoruz.

Meclis çatısı altında Asubay kelimesi hakkında yapılan sahtekârlıkları ortaya çıkartdıkdan sonra Türk Dil Kurumu’nun Assubay ve Astsubay kelimeleri konusunda bugüne kadar piyasaya sürdüğü ucuz ve mesnetsiz açıklamaların hiçbir değeri ve önemi olamaz.

image01

İşin doğrusunu söylemek gerekirse

 Türk Dil Kurumu, Astsubay kelimesi konusunda bugüne kadar üfürdüğü savunmalarda

12 Eylül 1980 Zottirik Kenan darbesinin ayak izlerini gizlemekde tam anlamıyla çuvallamışdır.

*  *  *

Astsubay tâbiri üzerindeki bütün bu ameliyâtları Genelkurmay Başkanlarımız askerlik sanatı, bilim, akıl, vicdân, vefâ, hukuk, kânun ve ahlâk mefhumlarını umursamadan kendi paşa keyiflerine göre yapdı;

  • Kimi zamân ben yapdım oldu, dedi.
  • Kimi zamân T.B.M.M. çatısı altında subay vekiller yalan söyledi.

Netice itibâriyle askerî mevzuatımıza 1935 senesinde duhûl eyleyen ‘Asubay’ terimi;

  • 1938 senesinde “Assubay” şekline sokuldu
  • 1951 senesinde de “Astsubay” şeklinde tahrif edildi.

Kıymetli meslekdaşım Sayın Aydın KULAK’ın deyişiyle

Subay darbeleri Astsubay unvanlı askerleri iki kere

Sahtekâr subaylar da

ATATÜRK’ün bize emânet etdiği Asubay tâbirini iki kere vurdu!

2014 senesinin Kiraz ayı itibâriyle

Hem

Assubay

Hem de

Astsubay terimlerinin taşları yerinden oynadı.

Okgalı bir Osmanlı tokadı aşk etdik ve temellerini yıkdık.

Bu sözcükler artık ayar tutmaz.

*  *  *

Küçük Zâbit,

Gedikli Zâbit,

Gedikli Küçük Zâbit,

Gedikli Küçük Subay,

Gedikli Subay,

Gedikli Erbaş,

Asubay,

Assubay

Ya da

Bugün bildiğimiz şekliyle

Astsubay...

İşbu makâlemizin maksadı

Herhangi bir kelimeye takılıp küp çürütmek değildir.

Bu unvanların hepsi

Biz Türk askerinin ruhuna, canevine ve alnına vurulmuş Peygamber mühürüdür.

Hepsi bizimdir!

Hepsiyle müşerref oluruz.

*  *  *

image-16 

  • Marah+scalc kelimelerinin birleşmesinden türetildi. 13 üncü asırda Alman askerî terim külliyâtına dâhil edildi.
  • Önce Frenkistan’a gitdi. Oradan da İngiltere’yi dolaşdıkdan sonra 1826 senesinde memleketimize geldi.
  • Büyük Osmanlı Devleti döneminde Müşir imlâsıyla 1833’de askerî mevzuâtımıza  dâhil edildi.
  • Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikde ATATÜRK, 1935 tarihinde Mareşal imlâsıyla askerî mevzuâtımıza aldı.
  • Türetildiği ülkede ve tarihde bu kelime; at bakıcısı, seyis anlamında kullanıldı.
  • Bugünkü askerî mevzuâtımızda ise en yüksek asker rütbesinin ismi oldu.

Bu kısa bilgiden murâdımız şudur canlarım

İçi iyi doldurulduğu sürece bize verilen unvanların hepsine de hörmet ve muhabbet ile bakarız.

Ancak ne var ki

Hem son 65 seneden beridir

Hem de bugün

Biz Astsubaylar konusunda kabul edilen Kânunlarda

Askerlik, bilim, akıl, hukuk, kânun, ahlâk, vicdân, arkadaşlık, vefâ ne arar!..

Ayının kırk türküsü var

Kırkı da ahlat üsdüne!..

İşde esâs  mesele budur yiğit Astsubaylarım!

*  *  *

Şimdi,

Can silahdaşlarım!

Arabanızın sileceğinin ön camınızı silip tâzelediği gibi

Dimağınızı şöyle bir silip tâzeleyiniz.

Ya da

İstanbul’un Kısıklı’sındaki üç katlı bir saray yavrusunda

2013 senesinin karakış fırtınasından altı gün sonra

Birilerinin kamyonlarla taşıya taşıya bitiremediği dolarları, dolmazları ve avroları, mavroları ‘sıfırladığı’ gibi

Zihninizi şöyle bir anlığına sıfırlayınız...

Ve

Buraya kadar ifşâ etdiğimiz bilgi ve belgeler tahtında şu tespitleri ortaya koyalım;

  • ‘Asubay’ kelimesini imlâ ve mânâ olarak 1938 senesinde ATATÜRK türetdi.
  • Bu kelimeye subaylar önce  ‘s’ harfi ekleyip 1938’de ‘Assubay’ yapdı. Ve ortaya uyduruk bir kelime çıkdı.
  • Sonra ‘t’ harfini ekleyip 1951’de ‘Astsubay’ yapdı. Ve ortaya daha uyduruk bir kelime çıkdı.
  • Kelime üzerinde bu ameliyatlar yapılırken subaylar açıkca yalan söyleyip Meclis’i kandırdılar. Ya da hiçbir açıklamaya yapmaya tenezzül etmediler. Bu sebeple her iki ekleme de kânunsuzdur, hukuksuzdur. Ortada tam anlamıyla subayların çevirdiği sahtekârlıklar silsilesi vardır.
  • Ayrıca bu harf eklemelerinin dilbilgisi bakımından da ilmî hiçbir izâhı yokdur.

Genelkurmay Başkanının emir-komutasında hareket eden subayların çevirdiği bütün orostopollukların arasındaki tek gerçek şudur;

5802 sayılı kânun mucibince

1951 senesinden beridir

Biz asker kişilerin unvanı, hukûkî olarak ‘Astsubay’ dır.

Ancak ne var ki kânun’un bu hükmü bir yalanlar silsilesi üzerine inşâ edildi.

İsder ‘Assubay’ deyiniz

İsder ‘Astsubay’ deyiniz

Farketmez!

Her iki tâbir de keenlem yekûndur.

Belgeleri yukarıda ortaya dökdük

Sahtekâr subayları suçüsdü yakaladık!

Ve

Astsubayların gözlerinin önünde

65 seneden beridir arsızca sırıtıp duran

Zulmet perdesini yırtdık!

Büyüleri bozduk!

Yukarıda gördüğünüz belgeleri ortaya dökdükten sonra

2014  Kiraz ayı itibâriyle

Her iki sözcüğün meşruiyeti ve mevcudiyeti boşa düşdü.

Hem

‘Assubay’ tâbiri

Hem de

‘Astsubay’ tâbiri

İlimden, akıldan ve haysiyetden mahrum sahtekâr subayların peydahladığı sahte ve uyduruk sözcüklerdir.

Her ikisi de ATATÜRK’ün emânetine yapılmış hıyânetdir.

Şimdi,

Geliniz ATATÜRK’ün askeriyemize 1935 senesinde hediye etdiği

Asubay’ kelimesinin aklî ve ilmî izahâtına bir daha bakalım.

image-17 

Aynı cümleden olmak üzere bakınız ATATÜRK Asteğmen tâbirinin imlâsını nasıl izâh etdi.

image-18

Asubay kelimesi ile aynı yönteme göre türetilen ve izâh edilen Asteğmen kelimesine 1935 senesinden beri kimse dokunmadı.

Fakat aynı gerekceler ile türetilen Asubay kelimesine memurundan subayına kadar müdahâle etmeyen kalmadı.

ATATÜRK;

Yukarıda gözetlediğiniz

Asubay tâbirini

Hem kendisi türetdi

Hem de kendisi izâh etdi.

Bugünün tarihinde Astsubay unvanı taşıyan biz askerler,

ATATÜRK’ün bize emâneti olan Asubay kelimesini

Haysiyet fukarası ve sahtekâların tâdil ve tevil etmesini

Tarih, ilim, akıl ve millet önünde şiddetle takbih ediyor

Ve

Kökden reddediyoruz.

*  *  *

Biz,

Asubay kelimesinin

1935 senesinden 1951 senesine kadar mâruz kaldığı tâdil, tevil, tebdil ve tecâvüzün tarihini yazdık.

Bugüne kadar meçhul, muamma, muallak, müphem, meşum olan bir meseleyi gün ışığına çıkartdık.

Bir sahkekârlığın parmak izlerinin sahiplerini kulağından tutup tarih önünde teşhir etdik.

Aynı zamânda

Makâlemizin buraya kadarki bölümlerinde ortaya dökdüğümüz devlet belgeleriyle

Assubay ve Astsubay tâbirlerinin kânunsuz, temelsiz, soysuz sopsup, uyduruk olduğunu ispatladık!

Ve

Çok sinsi ve gizli tezgahlar kurularak unutturulmak istenen Asubay kelimesine

Tâze hava dolu yeni bir hayat bûsesi verip canlandırdık.

2014 senesi

Kiraz ayının

Gündönümünü idrâk etdiğimiz şu günlerde

Assubay

Ve

Astsubay

Unvanları meşruiyetini kaybetdi.

Herkes bilsin ki

Artık

Asubay unvanı bizimdir!

*  *  *

ATATÜRK;

En hakîki mürşit, ilimdir” dedi.

Türk Milletine

Ve tabi ki

Türk Ordusuna

Mirâs olarak

Bilimi ve akılı bırakdı.

Türk Ordusu;

ATATÜRK’ün mirâsı olan akıl ve bilime

Ve

ATATÜRK’ün bize emâneti olan

Asubay tâbirine

Sahip çıkmaya

Ve

Sahibine iade etmeye mecburdur.

ATATÜRK’ün bu mukaddes emânetine

Eski Tüfek olarak ben de sahip çıkıyor

Ve

Bugüne kadar Astsubay olan unvanımı

Bugünden kelli

Asubay olarak değişdiriyorum.

 brove

 

 

 

 

Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.

(***  Devâm edecek

Kaynakca beşinci ve son bölümdedir.

Okumak için resimleri tıklayınız!

 

 

Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar -1- 

manset

 

 

 

 

 

 

Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar -2- 

manset

 

 

 

 

 

 

Ögeyi Oylayın
(16 oy)
Son Düzenlenme Çarşamba, 03 Ekim 2018 00:52

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

Yorumlar  

#3 ESKİ TÜFEK 10-12-2014 04:44
Yel, dal ve yaprak!
Yel esmez ise
Dal, depremez
Yaprak, düşmez!..

Fikir, irâde ve fiil meczetmez ise
Aş pişmez!..

Tabiatda meydana gelen her işin özünde; önce fikir, sonra irâde en son olarak da fiil vardır.
Sayın Orhan KAYA’nın Yankı’sında neşretdiği “Asubaylar Hasım Değil, Hısımdır” isimli makâlesinden öğrendik. Bugüne kadar mesnetsiz olarak “Astsb.” şeklinde kısaltdığı “Astsubay” kelimesini Genelkurmay Başkanlığımız “Asb.” şeklinde kısaltmaya karar vermiş. TSK Askerî Kısaltmalar Sözlüğüne işlediği bir düzeltme ile bu değişikliğin resmiyet kazandığını da biz duyduk. Astsubay kelimesinin uydurulduğu 1952 senesinden beri devâm eden bir saçmalığa Necdet Bey artık son verdi. Hayırlı olsun, tebrik ederiz kendisini.
Bugün burada tebrik etmekle mükellef olduğum bir asker kişi daha var... Makâlesinde Asubay kelimesini ilk kullanan meslekdaşımız, Sayın Orhan KAYA’dır. Bu tutumundan ötürü huzurlarınızda kendisini tebrik ediyor ve hörmetlerimi gönderiyorum.
Esen yel, depreyen dal, düşen yaprak!
Haziran’da yel esdi,
Sonra Necdet Bey depredi,
Aralık’da yaprak düşdü...

Sayın Orhan KAYA’nın her iki eylem arasında kurmayı zühul etdiği bu illiyet bağını da biz bağlasak, nasıl olur?
Paşa keyfinden yapmadı elbet bu düzeltmeyi. Evvel’den Âhire Işıltılı Yansımalar isimli makâlemizde gündeme getirip bu konudaki sahtekârlığı belgeleriyle fâş eyledik. Astsubay kelimesi uyduruk bir kelimedir dedik. Aslının faslının ne olduğunu bu makâle tefrikamızda eni konu ilân etdik. Bununla iktifâ etmeyip rütbemizdeki ”Astsb.” kısaltmasını bundan kelli “Asb.” şeklinde yazacağımızı siz kıymetli dost, akran ve büyüklerimize duyurduk.
Demek ki bu konuda bizim iddiamız doğru imiş.
Demek ki emekliassubaylar.org’u takip ediyorlar.

Karargahda akıllı ve vicdanlı birisi çıkmış; fikir, irâde ve fiil meczetmiş ve bu karara varmışlar. Netice itibariyle bir Orgeneralimizin 62 sene evvel yapdığı ayıbı başka bir Orgeneralimiz bugün ilgâ etdi.
Yel, Eski Tüfek’den; irâde ve fiil Necdet Bey’den.
Fakat bu yalap şalap makyaj ile zevahiri kurtaramazlar. Bu yapılan, yapılması gerekenlerden sâdece birisidir.
Bunun esbâb-ı mucibesini de Evvel’den Âhire Işıltılı Yansımalar’da izah etdik.
Akıl vasıtasıyla, vicdân ölçüsüyle ve gönül gözü ile bakdıkları gün
Makâlemizde gündem etdiğimiz Asubayların diğer taleplerinin de doğru ve haklı olduğunu görecekler...
İşde o gün;
Yel, esecek
Dal, depreyecek
Yaprak, düşecek
Ve dahi
Asubaylar haklarını alacak...
Hatâdan kurtulmak, doğruya yönelmek insanı güzelleşdirir...
İnsanlarımızı güzel olmaya dâvet ediyoruz...
Eski Tüfek
Alıntı
#2 ESKİ TÜFEK 26-06-2014 04:52
Sayın Hayâti ERTUNÇ,
Makâlemizin temel gâyesini giriş bölümünde madde olarak sıraladık. Peşinen anlaşılsın diye!
Bu cümleden olmak üzere Evvel’den Âhire Işıltılı Yansımalar -3- isimli yukarıda okuduğunuz makâlemizin
Meslek erbâbı Astsubayların “geçim sıkıntısına merhem olmak” gibi bir maksadı ve hedefi yokdur.
Maddiyât önemlidir! Ancak herşey değildir. Maddiyâtı kazanmak için evvelâ maneviyâtı yükseltmek şartdır. İnsan, hem maddiyât hem de maneviyâtı kendi şahsında musâvi nisbetde meczetdiği sürece Eşref-i mahlûkdur. Aksi takdirde karnını doyuran sıradan bir mahlûk mesâbesinden öteye gidemeyiz. Bunu herkes böyle bilmeli ve buna göre davranmalıdır.
Meslek unvanımız üzerinde yapılan sahtekârlıklar sizi alâkadar etmeyebilir. Ancak bu kanaat sâdece sizi ilgilendirir. Sizin “intibâk meseleniz”, “geçim sıkıntınız” da beni alâkadar etmiyor desem, hoşunuza gider mi? Diğerkâmlık ve birlik ruhu mefhumlarının anlamına bir kez daha bakmanızı tavsiye ederim size.
Zâten bu tek taraflı ve sâdece kendi menfaatinize dönük kanaatinizin ürünü olarak da Astsubay kelimesine yapılan tecâvüzü kanıksamış görünüyorsunuz. Fakat görmek istemediğiniz çok önemli bir husus var burada Sayın ERTUNÇ. Sizin meslek unvanınıza tecâvüz edenler ile sizin intibâk hakkınıza tecâvüz edenler aynı kişiler. Bu fiil ve faillerden birisini görmek istemezseniz hem diğer haksızlıklara yol açarsınız hem de bunun bedeli olarak öteki tecâvüzlere de peşinen râzı olursunuz. Bu böyledir. İsteseniz de değişdiremezsiniz. Çünkü hırsızlığın, haksızlığın küçüğü büyüğü; ‘T’ si ‘S’ si kılı, tüyü olamaz. Burada önemli ve faziletli olan duruş, her haksızlığa karşı doğru, yerinde ve zamânında ve kuvvetli tavır alabilmekdir.
Bakınız kıl, tüy dediğiniz mesele konusunda şöyle bir düşünün hele!... Belki siz okumadınız. Asker, Bıyığını Geri İstiyor ismiyle maruf makâlemizi varsa şâyet torununuz okusa ve “Dede, eskiden askerler bıyık bırakabiliyorlarmış. Peki, asker kıyâfetiyle senin bıyıklı bir resmin niye yok? diye bir sual sorsa, verecek cevâbınız var mı?
Netice itibâriyle kendi sıkıntımız ve meselelerimizin içine kapanıp büzüşüp küçülmektekden vazgeçmeliyiz. Aski takdirde bizlere bu haksızlıları revâ görenlerin ekmeğine tereyağ bal gaymak sürersiniz. Çünkü onların istedikleri ve bize dayatdıkları işde tam da budur. Böyle yok olup gitmeye ben rızâ gösderemem. Başkalarının dertleriyle, sıkıntılarıyla hemhâl olabilmeli, onların ağrılarını canevimizde hissedebilmeliyiz. İşde asıl yiğitlik, fazilet ve celâdet buradadır.
‘T’ ve ‘S’ konusunda Allah’a şükrediyorum ki ben sizin gibi düşünmemişim. Aksi takdirde sizin gibi düşünseydim Astsubay kelimesine yapılan bu soysuz tecâvüzler ve orostopolluklar tarihin tozlu sayfalarında kaybolup gidecek idi.
Aşağıda mezkur yorumunuzda temâs etdiğiniz “tazminât ve intibâk” meselesine gelince...
Sizin durumunuzda olanların meselesi Eski Tüfek’i alâkadar etdi ve sizler için de elbetde bir şeyler karaladı da...
Karaladığımız o kâğıtlar keşke sizi alâkadar etseydi ve sizin durumunuzdakiler onları alıcı gözüyle bir okusaydı...
İşde, bakınız o karalamalardan bâzıları;
1. İntibâkların Seyir Defteri
2. Dönme Dolap
3. Tazminât Makâmının Fesat Sarmalı
4. Tazminât Makamından Ninniler.
5. Siz, Kaçın Kaçındansınız?

Daha sayalım mı Hayâti Bey?..
Hörmetlerimle
Şükrü IRBIK
Alıntı
#1 Hayati ERTUNÇ 24-06-2014 23:29
Sayın IRBIK yazılarınız harika.Araştırıp emek vermişsiniz. Bütün yazdıklarınız takdire şayan.Yalnız bu yazdıklarınız ana sorunumuz olan geçim sıkıntımıza merhem olmuyor.Öyle bunalmış vaziyetteyiz ki ne assubayın "A" sı ne "T" si ne de rütbesi ya da bilmem nesi bizi o kadar alakadar etmiyor.Özellikle 2.ve 3.dereceden emekli olan biz kunta kinte takımı sıkıntımızdan bunlara pek konsantre olamıyoruz.Olmamız lazım ama olamıyoruz. Tazminatını da alacak olan 1.sınıf arkadaşların kafaları selamet,bunlarla vakit geçirebilirler. Şu sesini hiç duyuramayan ireziller için de bir şeyler karalarsanız inanın çok minnettar kalacağız. Saygılar.
Alıntı

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ