Chp Milletvekili Atilla Kart, “Genelkurmay Başkanlığının 05.05.2014 tarihli basın açıklaması karşısında; Hava Kuvvetleri Komutanlığı ağırlıklı olarak sürdürülen ‘fişleme ve tasfiye’ sürecini, bir kez daha ve yeni gelişmelerle kamuoyunun bilgi ve değerlendirmesine sunma gereği doğmuştur.
Öncelikle yaptığımız açıklama ve değerlendirmelerin, doğrudan Hükümeti ve Milli Savunma Bakanını hedef aldığını; bu anlamda muhatabımızın Hükümet ve Milli Savunma Bakanı olduğunu ifade ediyoruz. Kamuda ayırımcı uygulamaları yapan, Silahlı Kuvvetlerimiz bünyesinde huzursuzluğa yol açan Hükümetin, sorumsuz ve duyarsız karakteristiği burada da karşımıza çıkmıştır.
Yaşanan sürecin faili ve sorumlusu konumunda olan Hükümet, suskun kalarak kendince sorumluluktan kaçma arayışına girmiştir” dedi.
Atilla Kart, “Hükümetin ciddiyet ve sorumluluktan uzan olan bu tavrı, Genelkurmay Başkanlığıyla Silahlı Kuvvetler Personelinin karşı karşıya gelmesine yol açmıştır.
Genel Kurmay Başkanlığının bu kuşatma altında yukarıda sözü edilen açıklamayı yaptığı anlaşılmaktadır. Silahlı Kuvvetlerimizde ayırma işlemleri hangi mevzuata göre yapılmaktadır?
Daha doğrusu hangi mevzuata göre yapılmalıdır?
Milli Savunma Bakanının 6 Ocak 2014 tarih-33041 sayılı önerge cevabına göre;
Silahlı Kuvvetler personeli hakkında disiplin soruşturmaları ve idari tahkikatlar; konunun içeriğine göre 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanununun 13 ve 30. maddeleri ile 6413 sayılı TSK Disiplin Kanununun 7. maddesi çerçevesinde yapılmaktadır.
Bu yasalarla uyumlu olarak ; TSK İç Hizmet Yönetmeliğinin 45, Subay Sicil Yönetmeliğinin 92 ve Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 61. Maddelerinin uygulanması gereği vardır.
Ancak, sözü edilen bu yasal dayanaklara uygun bir şekilde disiplin soruşturmaları yapılmamaktadır. Hükümet gerçek dışı bilgi vermektedir.
Zira; gerek yukarıda sözü edilen yasa maddelerinde ve gerek bu yasalarla uyumlu olarak düzenlenmiş olan yönetmelik hükümlerine göre; ayırma işlemlerinin ‘sıralı sicil üstleri-amirleri tarafından yapılması zorunluluğu vardır. 19 Aralık 2012 tarihli ‘Disiplinsiz Personel Ayırma İşlemleriö konulu genelgede de bu yönde değerlendirme yapılmıştır.
Bir başka ifadeyle; suçlanan kişilerin tebligat yoluyla savunmaları için süre verilmesi ve diğer usuli işlemlere riayet edilmesi zorunluluğu vardır.
Tüm bu işlemlerin de, sıralı sicil amirleri tarafından yerine getirilmesi gerekir” dedi,
Atilla Kart, “Sorun şudur; yasal düzenlemeler böylesine açık ve amir hükümler içermesine rağmen, disiplin soruşturmaları neden istihbarat birimleri tarafından yapılmaktadır?
Tarafımıza ulaşan onlarca bilgi ve bulguya göre; sözü edilen disiplin soruşturmalarının tamamına yakını istihbarat birimleri tarafından yapılmaktadır. Israrlı sorularımıza rağmen bu konuya cevap verilmemiştir, verilmemektedir.
İstihbarat birimlerinin disiplin soruşturması yaptığı bir yapılanmada; adil yargılama yapılması söz konusu olamaz. Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde görev yapan istihbarat biriminin, Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarlığı ya da MİT bünyesinde yasal olmayan belgeleri esas alarak bu soruşturmaları yaptıkları anlaşılmaktadır” diye konuştu.
Atilla Kart, “Önemle ifade ediyoruz; Genelkurmay ve Hükümet odaklı açıklamaların hiçbirisinde, istihbarat birimlerinin disiplin soruşturmasını yapmadığı dile getirilmemiştir.
Bir başka ifadeyle, Genel Kurmay Başkanlığı, istihbarat birimlerinin disiplin soruşturması yaptığı vakıasını kabul etmektedir. Bu vakıa karşısında söz bitmiştir. Demokrasi adına, hukuk adına, temel hak ve özgürlükler adına söylenecek bir söz kalmamıştır.
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz imzasıyla verilen 6 Ocak 2014 tarih-33041 sayılı önerge cevabına göre; Hava Kuvvetleri Komutanlığından 2010-2011-2012 yıllarında emeklilik veya istifa nedeniyle ayrılan Subay ve Astsubay sayısının 2119 olduğu anlaşılmıştır.
Keza, Tarafımıza ulaşan 27 Mayıs 2013 tarih-1601 sayılı yazı içeriğine göre; son 6 ayda emeklilik/istifa dilekçesi veren Subay/Astsubay sayısının 674 olduğu gözönüne alındığında; tasfiye sürecinin aynı tempoyla devam ettiği anlaşılmaktadır.
Bu olgunun ortaya çıkardığı gerçek şudur; Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde, Kurum Personelini mesleğinden ayrılmaya zorlayan bir yapı ve iklim oluşmuştur. Milli Savunma Bakanı da bu olguyu mealen kabul ve itiraf etmektedir.
Sorunun özü şudur; Hava Kuvvetleri gibi prestij ve statüsü yüksek olan bir Kurum’da, insanlar neden mesleklerinden ayrılmak zorunda kalmaktadır?
Bu sorunun cevabı yukarıda anlatımı yapılan ‘gayri hukuki ve gayri insani uygulamalarda yatmaktadır. Tarafımıza ulaşan klasörler dolusu bilgi ve belgeler; insanların özel hayatları, mezhepleri ve etnik kökenleri üzerinden ayırımcı uygulamaların yapıldığını göstermektedir” dedi.
Atilla Kart, “Tarafımıza ulaşan mağdurların birbirini doğrulayan beyanları, bu beyanları doğrulayan belgeler, Biz’i bu sonuca götürmüştür. Yargı mercii konumunda olmadığımızı müdrikiz. Anlatımı yapılan bu antidemokratik sürecin tahkiki, Anayasal Kurumların devreye girmesinin gayreti içindeyiz.
Ancak ve maalesef; Türkiye’nin belki de en kritik sorunu burada karşımıza çıkmaktadır.
Anayasal Kurumlar görevini yapamaz haldedir, işlevini kaybetmiştir ya da askıya alınmıştır. AYİM’nin yapısındaki antidemokratik hükümler sebebiyle, Yargı’dan sonuç alınamamaktadır.
Gelinen aşamada, Cumhurbaşkanlığı Makamının doğrudan müdahil olmasını gerektiren müstacel bir hal söz konusudur.
Cumhurun Başkanı olan, Devletin Başı olan, Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmek mevkiinde olan ve aynı zamanda Silahlı Kuvvetlerin Başkomutanı olan Cumhurbaşkanı; artık bu sürece seyirci kalmamalı, müdahil olmalıdır.
Cumhurbaşı’nı ; kişisel ve siyasi kaygılarını geride bırakarak, Anayasanın 108. maddesinden kaynaklanan görev ve sorumluluğunu yapmaya davet ediyoruz” dedi.